TÜRKİYE’DE BULUNAN EN BÜYÜK HAZİNE

TÜRKİYE’DE BULUNAN EN BÜYÜK HAZİNE

Ülkelerin gelişmesi, gelişen sanayi büyük bir enerji ihtiyacını ortaya koymaktadır. Dünya bu ihtiyacının % 90 ını fosil yakıtları (kömür, petrol, doğalgaz) ile karşılamaktadır. Fosil yakıtlarını tükenmeye başlaması ve yakıldığı havaya zarar vermesiyle yeni bir enerji ihtiyacı ortaya çıktı. Bilim insanları bu ihtiyacının karşılanması için ve yenilenebilir enerji üretimi için birçok çalışmalar yapmışlardır.
Güneş pilleri, rüzgâr değirmenleri gibi projeler geliştirmişlerdir. Güneş, rüzgar gibi yenilenebilir enerji kaynakları ile kıyaslandığında jeotermal enerji kesintisiz olmasından dolayı avantajlı bir konuma sahiptir. Yenilenebilir enerji kaynaklarının en önemlilerinden olan jeotermal enerji ise günümüzde elektrik üretimi, tıp, turizm, ziraat, endüstri gibi sayısız alanda kullanılabilen bir kaynaktır. Doğru kullanımla tükenmesi zor bir enerji çeşidi olması, tespit ve üretiminin kolay olması, maliyetinin düşük olması, yatırımın çok kısa bir zamanda geri dönüş sağlaması, ayrıca diğer kaynaklara göre çevreye verilen zararın çok az olmasıdır (Külekçi, 2009).

JEOTERMAL ENERJİ NEDİR?

Jeotermal enerji; yerkabuğunun, çeşitli derinliklerinde bulunan birikmiş ısının oluşturduğu, sıcaklıkları bölgesel atmosferik sıcaklıkların üzerinde olan, normal yer altı ve yer üstü sularına göre daha fazla erimiş mineral, tuzlar, gazlar içeren sıcak su ve buhar olarak tanımlanabilir. Jeotermal suları oluşturan akışkanlar genellikle meteorik sular olduğu için jeotermal kaynaklar yenilenmektedir (Arslan vd., 2001).
Bir jeotermal sistemin oluşabilmesi için gerekli olan parametreler; yer kabuğunun derinliklerindeki ısı kaynağı, ısıyı taşıyan akışkan (beslenme), akışkanı bünyesinde barındıran rezervuar kayaç ve ısının kaybını önleyen örtü kayaçtır. Dünyanın merkezinde sıcaklığı 4200 0C’yi bulan magma adı verilen eriyik kütle bulunmaktadır. Tektonizmanın yarattığı kırık ve zayıflık zonlarından kabuk içerisinde sığ derinliklere veya yeryüzüne kadar ulaşan magma faaliyetleri jeotermal sistemin ısı kaynağını oluşturur.
Yeryüzünden kırık ve çatlaklar boyunca süzülen meteorik sular derinlerde ısındıktan sonra gözenekli ve geçirimli olan rezervuar kayaç içinde birikir. Bu suların bir kısmı fay hatları boyunca yükselerek yeryüzüne ulaşırlar ve jeotermal kaynakları oluştururlar. Üzeri geçirimsiz bir örtü kaya ile kuşatılan ve çoğu zaman yeryüzüne ulaşamayan rezervuar kaya içerisindeki jeotermal akışkan sondaj çalışmalarıyla yüzeye çıkarılır (Arslan vd., 2001).

TÜRKİYENİN JEOTERMAL POTANSİYELİ

TÜRKİYE’DE BULUNAN EN BÜYÜK HAZİNE JEOTERMAL POTANSİYELİ
Dünya üzerinde jeotermal enerji değeri anlaşılan bir enerji çeşidi olmakla beraber kullanımı ülkelere göre değişmektedir. Ülkemiz ise çok önemli bir jeotermal kuşak üzerinde olmasına ve 1300’ün üzerinde kaynak barındırmasına karşın jeotermal enerjiden yeterince faydalanamamaktadır. Türkiye’de jeotermal kullanımı; kaplıca turizmi, seracılık gibi temel kullanımlarla sınırlı bir şekilde yürütülmekle beraber son yıllarda konut ısıtılmasına yönelik çalışmalar yapılmaktadır (Külekçi, 2009).
Türkiye’de sıcaklığı 20-287 0C arasında değişen yaklaşık 2000 sıcak ve mineralli su kaynakları (kaynak boşalım ve rezervuar sıcaklıkları) ve ekonomik ölçekte kullanılabilen 227 jeotermal alan belirlenmiştir (MTA,. 2015). Bu alanlar başlıca Batı Anadolu’daki ana grabenler boyunca, Kuzey Anadolu Fay Zonu boyunca İç ve Doğu Anadolu’daki volkanik bölgelerde yer almaktadır. Çalışmalar sonucunda jeotermal alanlardaki sıcaklıklar ve termal kaynakların debileri önemli oranda yükselmiştir (Şimşek, 2015).
Türkiye’de MTA tarafından 332000 m jeotermal sondaj yapılmıştır. Jeotermal arama amaçlı sondaj derinlikleri 4000 m’yi geçmiştir. Yapılan değerlendirmelere göre, Türkiye’nin jeotermal ısı kapasitesi yaklaşık 60000MWt’dır (Yilmazer, 20009; TJD, 2015). Türkiye’de jeotermal elektrik üretiminde kurulu kapasite 400 MWe olup 2015 yılı sonunda 620 MWe ‘e yükselmesi beklenmektedir. Doğru kullanım kurulu ısı kapasitesi ise 293,3 MW değerrindedir.Kızıldere jeotermal santralinde üretilen sıvı karbondioksit ve kuru buz ise 160000 ton/yıl kapasitesine sahiptir.

TÜRKİYE’DE BULUNAN EN BÜYÜK HAZİNE 100. YIL’DA DURUM NE OLACAK ?

2023 yılı için jeotermal elektrik kapsitesinib 1500 MWe’e yükseltilmesi hedeflenmektedir.(Şimşek, 2015).
Türkiye zengin jeotermal kaynaklara sahip olup, potansiyel olarak dünyanın 7. ülkesi konumundadır. Ülkemizde jeotermal enerji araştırma çalışmaları 1962 yılından beri MTA Genel Müdürlüğü tarafından yürütülmekte ve bugüne kadar sıcaklıkları 35-40 0C’nin üzerinde olan 170 jeotermal sahanın var olduğu bilinmektedir. Bu sahaların büyük bir bölümü Batı Anadolu’da bulunup yüksek sıcaklıklara sahiptir. Türkiye’nin muhtemel jeotermal ısı potansiyeli 31500 MWt olarak tahmin edilmektedir. 2000 yılı sonu itibariyle MTA tarafından yapılan 304 jeotermal sondaja göre muhtemel potansiyelin 2046 MWt’ı ısıtmaya yönelik görünür potansiyel olarak kesinleştirilmiştir. Türkiye’deki doğal sıcak su çıkışlarının 600 MWt olan potansiyeli de bu rakama dahil edildiğinde toplam görünür jeotermal potansiyel 2646 MWt ulaşmaktadır. Türkiye’nin elektrik üretimine yönelik kurulu güç kapasitesi 20,4 MWe olup, tek başına Kızıldere jeotermal santrali tarafından karşılanmaktadır.
Enerji ihtiyacının yaklaşık %75’i ithal edilen ve enerji bağımlılığını arttıran yakıtlardan karşılanmaktadır. Ülkenin enerji tüketimi 106 milyon ton petrol eşdeğeri ve elektrik üretimi kurulu kapasitesi ise yaklaşık 42000 MWe’dir. Enerji bağımlılığını rüzgar, güneş, jeotermal gibi yenilenebilir kaynakların devreye sokulmasıyla, bir nevi enerji çeşitlendirilmesi yapılarak azaltması gerekmektedir.
Türkiye’nin yenilenebilir enerji kaynakları bakımından zengin olduğu öteden beri dile getirilmekle birlikte bu kaynaklarından üretebilecek enerjinin değerlendirilmesi net olarak yapılmamıştır. Ülkenin yerli enerji potansiyelinin artmasına az da olsa bir olanak sağlayacak jeotermal kaynaklarını enerji arzı portföyüne eklemesi gerekmektedir. Jeotermal arama faaliyetleri Türkiye’de 1960’larda başlamıştır. İlk olarak 1968 yılında yüksek entalpili bir jeotermal saha olan Kızıldere Sahası keşfedilmiştir.
Orta sıcaklıklı sahalar olarak nitelendirilen Balçova ve Seferihisar Sahaları 1960 ve 70’lerde bulunup, çalışılmıştır. İkinci yüksek entalpili saha, Germencik ve diğer orta entalpili sahalar olarak kabul edilen Salavatlı ve Simav sahaları ise 1980’lerde keşfedilmişlerdir. Türkiye’de 45 yıldan uzun bir suredir jeotermal faaliyetler devam etmekte olmasına rağmen, düşük ve orta sıcaklıklı kaynaklar detaylıca araştırılıp, değerlendirilmemiştir (Başel vd., 2009).
YAZAR: SEHER BÜYÜKŞAHİN – Jeolojimuhendisleri.NET Ekibi

Yararlanılan Kaynaklar

Arslan S., Darıcı M., Karahan Ç., 2001, Türkiye’nin Jeotermal Enerji Potansiyeli, Jeotermal Enerji Semineri, S.21-28. 
Başel, D.E., Serpen Ü., Satman A., 2009, Türkiye Jeotermal Kaynak Potansiyeli, Jeotermal Enerji Semineri, S.15-26.
Külekçi, C.Ö., 2009, Yenilenebilir Enerji Kaynakları Arasında Jeotermal Enerjinin Yeri ve Türkiye Açısından Önemi, Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Peyzaj Mimarlığı Bölümü, S.83-91, Ankara.
Şimşek Ş., 2015, Dünya’da Ve Türkiye’de Jeotermal Gelişmeler, Jeotermal Kaynaklar Sempoz

Yorumlar

Popüler Yayınlar