Serdar İnan: Sağlam Binanın Formülü İdeal Karışım

Serdar İnan: Sağlam Binanın Formülü İdeal Karışım Sağlam binanın formülü ideal karışım "Adı Serdar, soyadı İnan". Serdar İnan, Altın Çağ sloganlı reklam filminde böyle diyor. 1965 yılında kurulan İnanlar İnşaat'ın genç yöneticisi Serdar İnan, mimar bir aileden geliyor. Kendisi de mimar olan Serdar İnan'ın bir özelliği de şiir yazması. Hem para sayıp hem de şiir yazan bir iş adamı o. Serdar İnan projelerini anlatıyor... Mimar bir aileden geliyorsunuz, siz de bir mimarsınız. Aldığınız eğitim inşaat sektörüne bakışınızı değiştirdi mi? Evet. Çünkü mimarların daha iyi inşaat yapma potansiyelleri vardır. Fakat bununla birlikte mimarların yaptığı hatalar da var. İnşaat firmalarının, mühendisin ve mimarın yaptığı hataları birbirinden farklıdır. Mimar olmanın artıları ve eksileri var. Mesela? Çok fazla estetiğe önem verirsin para kazanamazsın. Bunu nasıl dengeliyorsunuz? İnşaat yapan biri arsayı bulur, arsa bir bedendir, üstüne terzilik yapar. Bina yaparken ekolojik hata, çevreye saygısız binadır. Mühendisler de çok fazla matematiğe önem verdikleri için estetikten kaçabilirler. Daha sağlam bina yapma hissiyatı içinde olabilirler. Mühendis hesaba konstanre olurken, mimar estetiğe konsantre olur. Buradaki ideal karışımı yakalayamazsan bugünün koşullarındaki ideal binayı yapamazsın. Doğruları yaparken yanlışlardan korkmaman gerekiyor. Yanlış illa ki vardır. Önemli olan tercihler. Ucuz, estetik bir bina mı yapmak istiyorsun, tercihlerini ona göre belirliyorsun. Geçmişte yapılan binalar yeterli miydi sizce? Geçmiş zamana göre zayıf binalar da yapıldı, sağlam binalar da yapıldı. Şehirdeki kırk binayı yıkarak yaptım. Kırktan sonra boş arsaya bina yapmaya başladım. Yıkarken de malzemesine bakardım. BS beş beton da çıkan oldu, BS yirmi beton da çıkan oldu. Bugünkü betonlar BS otuz. Yirmi beton aslında sağlam bir betondur. Ama beş beton elinle vurduğunda ufalanır. Van'ı gezdim, gördüğüm bazı binalar yıkılmamış. Fakat yeni binalar yıkılmış. Depremden sonra yapılan binalar sağlam mı? 1998'den sonra deprem yönetmeliği değişti. Bu yönetmelikle binalar sağlam hale geldi. Bana kalırsa çok sağlam oldu. Bu kadar sağlam olması gereksiz. Neden? Çünkü İstanbul 7.5 civarı deprem üretiyor. İstanbul'da sekiz buçuk da olsa depremin şiddeti, binalara bir şey olmaz. Paratoner kuralı vardır. Yönetmeliği uygulasan çok pahalıya mal olur. Mühendisin bu kuralları koymalı. Bir ideali olması gerekiyor. Ya tamamen öldürüyoruz veya abartıyoruz. Deprem yönetmeliğine göre yeni binalara 9.5 şiddetinde depremde bile binalara bir şey olmaz. İstanbul'da 9'luk deprem yok. Çok iyi demir ve beton harcanıyor. Estetik, sağlamlık ve kalite. Bu üçlüden hangisini önceliyorsunuz? İdeal karışım. Yani bedene göre kıyafet. Ben bir arsa aldığım zaman önce arsanın sesini dinlerim. Bir ruhu vardır. Hangi yöne bakıyor, yol nerden geçiyor, çevresinde neler var? Çevrede hangi yapıların olduğunu pazarının veya otobüs durağının nerede olduğuna bakarım. Mimarın vazifesi bedene elbise dikmek. Bunun için estetik, sağlamlık, gibi özellikler her arsa için değişebilir. Estetik hiçbir zaman sıfır oranda olmaz ama kimi yerde bazı özellikler diğerine göre daha fazla olur. Siz 200'ün üzerinde projeye imza atmışsınız. Var mı iddalı bir projeniz? Büyük Çekmece Koyu Tacı İstanbul Projesi. Bu projenin maliyeti yaklaşık bir milyar dolar. Hedefimiz Türkiye'de kalıcı bir eser üretmek. Görünümü nasıl olacak? Koyu hilal şeklinde yapacağımız eseri de yıldız şeklinin üzerine oturtmayı düşünüyoruz. Görünümü ay yıldız olacak.
İstanbul değerleniyor mu? İstanbul Resullullah Efendimizin de söylediği gibi önemli bir şehir. Ben dünya başkenti olduğunu düşünüyorum. Dünya bugünkü iletişim çağının sonunda yepyeni bir çağa bir kapı açıyor. Telefonlar dinleniyor, mobese kameraları GPRS. Artık her şey şeffaf. Eski patronlar ve babalar yok artık. Eski devlet yok. Sistem değişiyor. Herkes buna adapte olmak zorunda. Yani eninde sonunda ideal karışım olacak. Kapitalizm bitiyor, insanlar 1929 krizine benzetiyorlar ayağa kalkacağız zannediyorlar. Kalkamayacaklar, bitiyor. Ne zamana denk gelir bilinmez. Kapitalizm ortadan kalktığı zaman geriye ne kalıyor? Batı inerken Doğu çıkacak. Doğu'da ne var? Çin kendine bir medeniyet kurmuş fakat bunu hiçbir zaman ihraç edememiş. Hintler hala farelere tapıyor. Medeniyet kurabilecek yer olarak Türkiye dışında bir yer yok. Biz bunun aksini yapmamıza rağmen hayat bizi buraya doğru itiyor. Eskiden Araplar Türk deyince yüzüne bakmıyorlardı şimdi durum tersine döndü. Şimdi "ne güzel memleketiniz var" diyorlar. Halbuki bu ülke hep vardı ve hep güzeldi. Başbakan İstanbul'u kuzeye taşıyacağız dediğinde siz "30 milyar dolar veririm" demişsiniz. Verecek misiniz? İşi alırsam veririm. Bu alan 40 km bir alan. 3 milyon nüfus besleyecek. Yeni bir kent inşa edilecek. Bugünkü İstanbul şartlarında yaparsan 300 milyar dolara, büyük eserler yaparsan 500 milyar dolara mal oluyor. Satış rakamları bir trilyon dolar. Türkiye buradan beş yüz milyar dolar para kazanacak. Bu da büyük oranda devletin cebine girecek. Maliyetini kim üstlenecek? Parası yurt dışından gelecek. Çünkü Türkiye'de bu parayı bulman mümkün değil. Para girince Türkiye'nin sanayisi, işçisi çalışacak. Bir kalkınma meydana getirecek. Başbakan da bunun projelendirme işlemine başladı. Bunu açıklayacak olsa her kafadan bir ses çıkar. bir sürü adam itiraz ediyor. Neden? Kimse bu projeye sıcak bakmıyor. Çünkü İstanbul'un güneyde kalması gerektiğini düşünüyorlar. "İstanbul'u kuzeye taşımayın" diyorlar. Fakat güneyde de fay var. Buradan elde ettiğin gelirle, İstanbul'un güneyine büyük parklar yapılmalı. Ormanı şehir içine taşımamız gerekiyor. Kuzeyde kalan ormanın kimseye bir faydası yok. Kentsel dönüşümün bu kadar çok ısrar edilmesinin altında bu proje mi var? Elbette. Kapitalizm bitti şimdi Altın Çağ'dayız Reklam filminde oynadınız. Bu filmin sloganı neden Altın Çağ? 1980'den 2012'ye kadar iletişim çağının içindeyiz. 2012'de iletişim çağı bitecek. Maya takvimine göre 2012'de kıyamet kopacak yeniçağ başlayacak. Yeniçağ da altın çağ. Resullah Efendimiz döneminde Asrı Saadet devri var. İnsanlar o zaman dürüstlermiş, ibadetlerini yapıyorlarmış, zekâtlarını veriyorlar ve cihat ediyorlarmış. Dürüstlük tercih ettiğin bir şeymiş. Namazını kılıp ibadet yaptığında ben dürüst olacağım diyorsun. Bugün telefondan kimseyle dedikodu yapamıyorsun. Gayri meşru paralar kazanıyorsun diyelim devlet senin kayıtlarını çıkarıyor. Artık mecburi dürüstlük çağındasın. Dürüstlük artık opsiyonlu değil, standart. Asrı saadette bunu tercih ederdin ama artık öyle bir şansın yok çünkü her şey şeffaf. Altın Çağ başlıyor. Reklam filminde oynadınız. Bunca yıl sonra neden? Reklam filmini ben yazıp oynadım. Hiçbir şeyin yüzde yüz doğrusu yoktur. Her şeyin yanlışı vardır ama sen tercih edersin. Ben orada üç seçenek sunuyorum. Kapitalizm alım iştahını büyütüyor. İnsana insan değer vermiyor. Altın Çağda neden kapitalizm yok olacak? Eskiden bilgi krallardaydı. Şimdi bilgi herkesin elinde. Herkes artık kral oluyor. Bu sayede hayatın dinamikleri ve kuralları değişiyor. İnsanlar o yüzden birbirlerine saygı duymak zorunda. Kapitalizm büyüdü ama insana insan saygısı göstermediği için sorun yaşıyor. Alım iştahını büyüttü. Otuz yıl sana hiç peşinatsız vade diye vaatlerde bulundu. Yanlış bir şeyler yaptı kapitalizm ve şimdi çöküyor. Siz ne öneriyorsunuz? Üç altın formül açıklıyorum. Ben kişilerin alım iştahını arttırmaktan ziyade gücünü arttırıyorum. Nasıl yapıyorsunuz bunu? Normalde inşaatçılar yüz liralık malı yüz yirmi lira yapıyorlar sonra faiz yok, peşin fiyatına vade koyuyorlar. Dünyada peşin fiyatına vade modeli yok. Beş yıl vade ödemeyip peşin fiyatına ödeme yaptınız diyelim. Karşı taraf fiyattan düşmeyecek mi? Düşecek. O zaman peşin fiyatına olmamış oluyor. İnsanları kandırıyorlar. Ben de diyorum ki ışıklar yandı herkes birbirini görüyor kimseyi kandıramazsınız. Alım iştahını arttırmak yerine önce insana değer veriyorum. Üç formülde ne diyorsunuz? Birincisi; "Aldırdıkça kazan" diyorum. Diyelim ki ben reklam bütçesi hazırlıyorum. Reklam bütçesinden birkaçını müşterime vereyim, tanıtımımı benim yerime X müşteri yapıyor. X müşteri çevresindeki Y kişinin almasını sağlarsa X müşteriye fark veriyorum ya da borcundan düşüyorum. Yani müşterinin alım gücü artıyor. Yani 100 bin liraya alacak gücün var ama bu sayede 125 liralık alım gücüne çıkıyor. Ben de başka yere harcayacağım parayı müşteriye harcıyorum. Alan memnun, satan memnun. Herkes kazanmış oluyor. İkincisi; "eskiyi getir yeniyi al" diyorum. Normalde iki yüz binlik ev alamayacakken yüz bin liralık evini getiriyorsun iki yüz milyonluk evi alabiliyorsun. Yüz bin borçlanıyorsun. Peki üçüncü şık? Alım gücün yoksa "metrekare al" diyorum. Bankaya gidip de riske girme diyorum. Çünkü bankaya ödeyemediğinde haciz geliyor. Ben ise eğer ödeyemezse müşteriye metrekare veriyorum. Üç beş kişi birlikte benden bir daire alabiliyor. Bina bittiğinde sat %30 para kazan diyorum. Üç formülün açılımı bu. Devamı da gelecek. Bunları insanlara kendim anlatmak istedim. Reklam işlerinizi açtı mı? Tabi. Ben kitaplar ve şiirler yazarak topluma mesajlar veriyorum. Derdim sırf inşaat yapmak değil. Ben sadece inşaat yapmak istemiyorum. Madem insanlara mesaj veriyorum. Ben de "adım Serdar, Soyadım İnan devamı gelecek" diyorum. Siz iyi bir twitter kullanıcısısınız. Bu reklamla ilgili orada nasıl tepki aldınız? Twitter'da aralarında bir sürü insan konuşuyor. "Adım Serdar Soyadım İnan" diyor "ne bu ya" diyor. Ben de konuşmaya dâhil oluyorum. Şaşırıyorlar. "Adam birinci elden düştü" diyor. Onlarla böyle konuşuyorum. Kızmıyorum da eğleniyorum. Eleştirileri izah ediyorum. "Reklamınız hiç yaratıcı değil" diyorlar. Üç formül açıklıyorum daha ne yaratıcı olacak ki? Şiir de yazarım inşaat da yaparım İlkokulda hiç kompozisyon yazamazdım. Hayatımın ilk şiirini 1996 yılında köprüden geçerken yazdım. Makale de yazamıyordum. Fakat sekiz yıldır birçok makalem yayınlandı. Yeteneğim sonradan ortaya çıktı. İnanlar İnşaat piyasada etkinliği olan bir firma. Nasıl büyüdünüz? 65'ten beri çalışıyoruz. Malzemeden çalıp zengin olanlar yok mu? Çürük bina ile sağlam bina arasında %5 fark var. Bu kadar küçük oran kimseyi zengin yapmaz. Neden çürük bina yapılıyor peki? Bilinçsizlik ve hesapsızlıktan. İyi ustaya verirsin 80 lira, kötü ustaya verirsin 65 lira. Kötü usta malzemeni de mahveder. Ondan da zarar edersin. 50 kilo demir kullansan çürük bina oluyor 70 kilo demir kullansan sağlam bina oluyor. Sırf demirle de inşaat bitmiyor ki. Sıvası, duvarı, tesisatı, ince işi var. Hepsini düşündüğünde demirde %20 fark ediyor. Büyüme sırrınız ne? Çok çalışkan bir adamım. Sabah yedi akşam dokuz çalışırım. Bunun bir etkisi var mı bilmiyorum. Ailenizin mimar olmasının bir etkisi var mı? Tecrübeli bir şirket olmamızın, çok yönlü olmanın, müşterilerle iyi iletişim kurmanın etkisi olabilir. İyi bir satışçıyımdır. Kolay ikna ederim ve satarım. Sattıktan sonra ararım sorarım. Müşterinin bir eksiği varsa onu gideririm. Kendimi kasmam. Bunların etkileri vardır. Sizi diğerlerinden ne ayırır? Robert Koleji mezunuyum. Robert Koleji mezunu olup da müteahitlik yapan yok. Şiir yazarım. İçinde bulunduğunuz iş madde ama şiir mana âleminde duruyor. Maddeden manaya nasıl geçiş yapabiliyorsunuz? Bazı insanlar hayatının başından sonuna kadar aynı şeyi yapar. Benim babam öyleydi mesela. Sabah saat on bir buçukta işe giderdi, ben sabahları yedide gelirim. Babam işe hep aynı yoldan gelirdi ben hep farklı yollarla geliyorum. Madde ve manayı iyi karıştırabilirsen artıdır. Bazı insanlar stabildir. Bunun artı ve eksisi de vardır. Bazı insanlarda git geldir. Normalde benim gibi adamın Galata Kulesi'nin altında kafa çekiyor olması lazım. Ama ben bu durumu dengeliyorum. Duygusal mısınız? Evet. Hem duygusal olup, hem de para sayan biri Rabbin isterse olur. Şiirleri hangi arada yazıyorsunuz? Sabahları saat yediden sonra. Kimse olmuyor ofiste. Bana sanki biri söylüyormuş gibi yazıyorum. Yazdığımı okuduğumda "acaba bunu ben mi yazdım" diye şaşırıyorum. Neden mimar olmak yerine edebiyatı tercih etmediniz? İlkokulda hiç kompozisyon yazamazdım. Hayatımın ilk şiirini 1996 yılında köprüden geçerken yazdım. Makaleler de yazamazdım. Fakat sekiz yıldır makale yazıyorum. Sanırım yeteneğim sonradan ortaya çıktı. Siz beş yıl siyasetin içinde bulunmuşsunuz. Neden bıraktınız? Siyaset bazen doğru düşündüğüne yanlış, yanlış düşündüğüne doğru demektir. O yüzden siyasete devam etmedim. Siyasetin içinde olmanın bu sektöre bir faydası var mı? Tabi. Müteahitler olarak hep belediyede çalışan arkadaşlara kızardık. Onların tarafından baktığım da daha çok hak verdim. Beş sene siyasette yaşadığım ve gördüklerim bana çok şey kattı. Bürokrasinin içinde olmanız işlerinize yansımış mıdır? Yoo. İnanlar İnşaat'ın ismi herkes tarafından bilinmese de zamanında işini yapan, bitiren, çekini ödeyen köklü bir firmayız. Bizim hiç sıkıntıya ya da yokluğa düştüğümüz bir dönemimiz yok. Kaynak Yeni Şafak

Yorumlar

Popüler Yayınlar