Emlak dünyası, tapu mevzuatı ve tapu da yapılan işlemler hakkında bilgi, kişisel gelişim makale ve yazılarınız içerir.
1 Aralık 2010 Çarşamba
Eğer bu evleri almazlarsa ceza ödeyecekler!
3 yıl önce meydana gelen depremde evleri hasar görenler için yapılan afet konutlarını beğenmeyen hak sahipleri, evleri ''ahırı ve tandırı olmadığı için'' almak istemiyor. Yetkililer ise evleri almak istemeyenlerin 2 bin lira ceza ödeyeceklerini söylüyor.
ANKARA - Ankara'nın Bala ilçesinde 2007 yılının Aralık ayında meydana gelen 5.7 büyüklüğündeki depremin ardından yapımına başlanan afet konutları hala tamamlanamadı.
TOKİ tarafından yaptırılan 741 konut ile ''kendi evini yapana yardım'' yöntemiyle yapılan 23 evin yapımı, Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) koordinasyonunda yürütülürken, inşaat çalışmaları ilçedeki yaklaşık 40 yerleşim bölgesinde devam ediyor.
Depremin ardından evleri yıkılan ve ağır hasar gören kimi aileler o günden beri barınaklarda yaşam mücadelesi verirken, kimileri de hasarlı evlerini kendi imkanlarıyla onararak oturuyor.
Yapılan evleri güzel bulduklarını ancak yaşadıkları yer ve yaptıkları iş nedeniyle evlerinin önünde tandır ve ahıra ihtiyaç duyduklarını belirten bir çok depremzede, evlerin kendi istekleri dışında inşa edildiğini öne sürerek, haklarından vazgeçmek istediklerini bildirdi.
Depremde evi yıkılan ve 3 yıldır ailesiyle birlikte barınakta yaşayan Sabahattin Ahat, özellikle kış aylarında çok zorluk çektiklerini ve tüm aile bireylerinin zor şartlar nedeniyle hasta olduğunu söyledi.
"İŞİME YARAMAYAN EVİ ALMADIĞIM İÇİN NEDEN CEZA ÖDEYEYİM?"
Ahat, konutların ihtiyaçlarını da karşılamayacak şekilde yapıldığını öne sürerek, ''Biz köylü insanız. Evler güzel ama bizim işimize yaramaz. Ayrıca evlerin 70-80 bin lira olacağını söylüyorlar. Ben nasıl ödeyim bu parayı? Evi almazsak da ceza ödeyecekmişiz. Benim işime yaramayan evi almadığım için neden ceza ödemek zorunda kalayım? Şimdi yıkılan evimin yerine yeni ev yapıyorum. Umarım onu da 'depreme dayanıklı değil' diyerek yıkmazlar'' diye konuştu.
Konutların büyük bölümünün inşa edildiği Afşar beldesinin Belediye Başkanı Müslüm Coşan ise konutların tamamlanması gereken süre içinde bitirilmediğini vurgulayarak, bu nedenle halkın mağdur edildiğini söyledi.
Afet konutlarının halkın talepleri doğrultusunda yapılmadığını da öne süren Coşan, şunları kaydetti:
"MAĞDUR OLDULAR"
''Her ne kadar belde olsak da burada yaşayan vatandaşın bir çoğu tarım ve hayvancılıkla uğraşıyor. Depremden önce bu kişilerin evlerinin önünde tandırları, altında ahırları vardı. Şimdi burada yapılan evler çok güzel oldu ama vatandaşın ihtiyacını karşılamadıktan sonra ne kadar güzel olduğunun ne önemi var? Depremden zarar gören ve yaptırılan konutlarda hak sahibi olan bir çok kişi burada oturmak istemiyor. Burada oturması halinde ekmeğini nerede pişirecek, hayvanını nereye bağlayacak? Konutların bu kadar geciktiğinden mi şikayet edelim yoksa ihtiyacı karşılamadığından mı bilemedik. Sonuç olarak Afşarlı, bu konuda mağdur edilmiştir.''
''KISKANILACAK PROJE''
Bala Belediye Başkanı İbrahim Gürbüz ise vatandaşın tepkisini abartılı bulduğunu dile getirerek, özellikle Afşar'da yapılan konutların ''kıskanılacak bir proje'' olduğunu söyledi.
Gürbüz, konutların gecikmesinin resmi işlemlerden kaynaklandığını, bunda evlerin yeri konusundaki vatandaşların yaptığı itirazların da etkili olduğunu savundu.
Ankara Valiliğinin, depremden zarar gören vatandaşlara bir çok yardım yaptığını anlatan Gürbüz, ''Devlet, buradaki vatandaşlarımızın mağdur olmaması için elinden geleni yapmıştır. Yapılan evler de çok iyi oldu. Hatta konutlar o kadar güzel ki kıskanmamak elde değil. Şehirleşme yolunda Afşar'a önemli katkı sağlayacak'' diye konuştu.
''GECİKMENİN NEDENİ VATANDAŞIN İTİRAZLARI''
Bölgedeki afet konutlarının koordinasyonu yürüten AFAD yetkilileri ise devletin bir çok imkanının 3 yıldır bölgeye sevk edildiğini, konutların bir an önce bitirilmesi için gerekli çalışmaların yapıldığını bildirdi.
Konutların teslim edilmesinde yaşanan gecikmenin, vatandaşların evlerin yerleri beğenmemesi nedeniyle yaptıkları itirazlardan kaynaklandığını kaydeden yetkililer, konutların 2011 yılının Mart-Nisan aylarında teslim edilebileceğini söyledi.
Bölgede toplam 764 konut projesi yürütüldüğünü ve bunun 741'inin TOKİ aracılığıyla, 23'ünün ise ''evini yapana yardım'' yöntemiyle yapıldığını anlatan yetkililer, projenin 40 civarındaki yerleşim bölgesinde yürütülmesinin de gecikmede etkisi olduğunu vurguladı.
Vatandaşların, ''yapılan konutların önünde ahır ve tandır olmaması'' yönündeki itirazlarının yersiz olduğunu aktaran yetkililer, Afşar'ın bir belde olduğunu ve Hıfzıssıhha Kanunu'na göre beldelerde yerleşim yeri içinde ahır bulundurulmasının yasak olduğunu belirtti.
Yetkililer, ''Bizim için can güvenliği önceliklidir. Afşar'da yaşayan vatandaşların, evlerinin altında ahıra ihtiyacı olabilir ama bizim görevimiz de onların sağlığını riske atmayacak işler yapmaktır'' dedi.
Konutların değeri ve ödeme planı hakkında da vatandaşların ''eksik bilgiye'' sahip olduğunu dile getiren yetkililer, Bala merkezde yapılan konutların 51 bin lira, belde ve köylerdeki konutların ise 55 bin lira civarında hak sahiplerine teslim edileceği bilgisini verdi.
EVLERİ ALMAK İSTEMEYENLER 2 BİN LİRA CEZA ÖDEYECEK
Hak sahiplerinin konutlara 2 yılı ödemesiz olmak üzere 20 yıl vadeyle, eşit taksitlerle sahip olacağını anlatan yetkililer, afet konutlarının hak sahiplerinin talepleri doğrultusunda yapıldığını, bu nedenle evleri teslim almak istemeyenlerin 2 bin lira ceza ödemek zorunda kalacaklarını kaydetti.
'2-B alanlarını satıp, yağmaya son verelim'
ntvmsnbc ve Ajanslar
Güncelleme: 12:16 TSİ 01 Aralık. 2010 Çarşamba
ANKARA - Türkiye genelinde toplam 473 bin 419 hektarlık bir alanı kaplayan 2-B arazilerinin Lüksemburg'un 2, KKTC'nin 1,5, Hong Kong'un da 5 katı bir büyüklüğe denk geldiğine dikkati çeken Ankara Ticaret Odası (ATO) Başkanı Sinan Aygün, bu alanın 22 bin 233 hektarlık bölümü üzerinde yerleşim yerleri bulunduğunu, İstanbul'un Beykoz, Şişli, Sarıyer, Sultanbeyli ve Çekmeköy, Muğla'nın Bodrum, Marmaris, Fethiye ve Dalaman, Mersin'in Anamur, Sakarya'nın Karasu ve Sapanca, İzmir'in ise Bornova, Karaburun, Ödemiş, Buca ve Güzelbahçe gibi ilçelerinin büyük bölümünün 2-B arazileri üzerinde kurulu olduğunu ifade etti.
2-B arazilerinin yüzde 4,7'sini oluşturan yerleşim yerlerinin 6 bin 624 hektarı üzerinde ilçe, 8 bin 514 hektarı üzerinde belde, 7 bin 35 hektarı üzerinde de köylerin yer aldığını belirten Aygün, bu bölgeler için hem kamu vicdanını hem de kullanan vatandaşları rahatsız etmeyecek bir çözüm bulunması gerektiğini vurguladı.
''Gerekirse hiç para almadan ya da küçük meblağlar alarak buralarda yaşayan vatandaşların haklarını koruyalım. Yerleşim alanı dışındaki ticari alanları ise değeri üzerinden satalım'' diyen Aygün, şunları söyledi:
"Herkesin ortak malı olan bu alanlar, sadece yerleşim amacıyla değil, büyük bir bölümü tarımsal üretim amacıyla kullanılıyor. 2-B arazilerinin 2 bin 365 hektarı sera, 8 bin 41 hektarı narenciye alanı, 111 bin 115 hektarı zeytinlik, fındıklık, meyvelik ve bahçe, 35 bin 419 hektarı otlak olarak kullanılıyor, kalan 294 bin 206 hektarı da ekili alanlardan oluşuyor. Arazilerin sadece yüzde 4,7'si yerleşim amacıyla kullanılıyor. Geri kalan yüzde 95,3'ü tarımsal üretime hizmet ediyor.''
EN GENİŞ ALANLAR ANTALYA'DA
Hemen hemen tüm illerde 2-B olarak nitelendirilen araziler bulunduğunu, ancak en geniş alanların Antalya'da olduğunu bildiren Aygün, Antalya'da orman vasfını kaybetmiş arazilerin 45,6 bin hektarlık bir alana yayıldığını, bu kenti 39,3 bin hektarla Mersin, 34,9 bin hektarla Balıkesir, 31,7 bin 706 hektarla Ankara, 29 bin 643 hektarla Sakarya, 29 bin 139 hektarla Muğla, 18 bin 233 hektarla İstanbul, 16 bin 95 hektarla Bolu, 15 bin 290 hektarla Samsun ve 14 bin 772 hektarla İzmir'in izlediğini ifade etti.
"KENDİMİZİ KANDIRMAYALIM"
Aygün, şöyle konuştu:
''Artık kendimizi kandırmayalım, buralar bir daha orman haline getirilemez. Bari işgalcileri tarafından bedava kullanılmalarının önüne geçelim. Bu arazilerin rayiç bedeli üzerinden kullananlara satışı bir an önce gerçekleşmelidir. Satıştan devletin 20-30 milyar dolar gelir elde edeceği hesaplanıyor. Devletin malını birileri bedava kullanırken, devlet bütçe açığını finanse etmek için hem içerden hem de dışarıdan borçlanıyor. Orman alanlarını işgal edenler üzerine kurdukları lüks konutlarda keyif çatarken, devlet borçlarına faiz ödüyor.''
Bazı kimselerin 2-B alanlarının satılmasına ''orman alanlarının yakılarak yağma edilmesine yol açılabilir'' endişesiyle karşı çıktıklarını da belirten Aygün, bu kaygıların yersiz olmadığını, ancak 2-B alanlarının bugünkü haliyle kullanılmasının da orman alanlarının yağma edilmesini engellemediğini vurguladı.
İşte Türkiye'nin yeni havalimanları
İSTANBUL - İstanbul'a yapılacak 3. havalimanı, Silivri Gazitepe'de 20 bin dönüm büyüklüğünde bir araziye kurulacak. Atatürk Havalimanı'nın birkaç katı büyüklüklüğünde olacak ve Yeşilköy'e inmeyen uçaklar buraya yönlendirilecek.
2011 yılında ise; Ordu–Giresun arasında yapılacak "Or-Gi", Kütahya-Uşak-Afyon’a hitap edecek "Zafer Havaalanı" ile Adana-Mersin arasında ve Tarsus yakınlarındaki "Çukurova Havalimanı"nın yapımına başlanacak.
Bu arada Bingöl, Iğdır, Hakkâri (Yüksekova) ve Şırnak Havalimanlarının yapımı da devam ediyor. Gelecek yıl ayrıca, Van Ferit Melen Havaalanına ilave terminal, Ağrı, Konya, Balıkesir, Mardin ve Adıyaman Havalimanlarına da yeni terminal binaları yapılacak.
Gazeteport'ta yer alan habere göre; Türkiye’deki uçak trafiği artışı geçen yıla göre yüzde 137 oranında arttı. Yolcu trafiği ise yüzde 187 artışla, Ekim 2010 sonu itibarıyla 100 milyona yaklaştı.
49,5 milyon olan toplam havaalanı terminal kapasitesi de 157 milyon yolcuya ulaştı. İşletilen faal havaalanları sayısı da 36’dan 46’ya çıktı ve yüzde 28’lik bir artış yaşandı.
Zorlu Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Nazif Zorlu, 10 Milyar Dolarlık madenle ilgili önemli açıklamalar yaptı
Zorlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada yapılan tespitlerde Gördes işletme sahasında tahmini 500 bin ton nikel kapasitesinin bulunduğunu, bu rezervin 10 milyar dolar değerinde olduğunu ifade etti.
2011 yılının Ocak ayında nikel rafinerisinin yatırımına başlayacaklarını belirten Zorlu, tesisin 2013 yılı başında faaliyete geçmiş olacağını tahmin ettiklerini bildirdi.
Zorlu, ''Bu tesis, Türkiye'nin ilk nikel işleme tesisi olacak ve katma değerin Türkiye'de kalmasını sağlayacak. Tesis 10 bin ton kapasiteli olacak. Nikel işleme tesisi, grup içinde gelecekte önemli bir ihracat ve gelir kalemi yaratacak. Karlılık olarak da çok yüksek bir alan olacak'' diye konuştu.
Grup olarak enerji ve madencilik sektöründe önemli yatırımlar yapacaklarını vurgulayan Zorlu, yer altında toprak altında kalmış büyük miktarda kaynakların olduğunu bildirdi.
META MADENCİLİK
Manisa'nın Akhisar ve Gördes ilçeleri arasındaki Fundacık-Çiçekli-Kabakoz ve Kalemoğlu köyleri civarında 2003 yılından itibaren açılan iki maden ocağıyla nikel üretimi yapan Meta, 2007 yılında Vestel Grubu iştirakleri arasına girdi. Bu yıllarda ürettiği 230 bin ton nikel cevherinin, 150 bin tonunu Yunanistan, Makedonya ve Çin'e ihraç eden şirket, arama çalışmalarının devam etmesi ve yeni rezervlerin bulunmasıyla nikel cevherinin Türkiye'de işlenerek satılması için nikel rafinerisi yatırımı planladı.
2009 yılında yurtdışı teknolojik testler de tamamlanarak yatırım fizibilitesi tamamlanan proje kapsamında ÇED olumlu kararının alındığı, yatırımın 2011 yılında başlamasının beklendiği belirtiliyor.
Çevreye etkisi en az yöntem olan kapalı liç yöntemiyle üretim yapılacak madende 350 kişinin istihdam edilmesi planlanıyor.
Öte yandan rafineri projesi nedeniyle ihracatın 2008 yılından itibaren durdurulduğu da belirtildi.
7'si nikel olmak üzere bölgede 15 maden arama ruhsatına sahip Meta şirketinin, Gördes'te yıllık 500 bin ton cevher üretimini sağlayabileceği makine parkına sahip olduğu ifade ediliyor.
Paslanmaz çelik üretiminde kullanılan nikel, elektronik eşyaların pillerinin imalatı ve bozuk para üretiminde de yaygın olarak kullanılıyor.
Şirketin Eskişehir Yunuseli'de de nikel madeni işletmesi bulunuyor.
Aygün değişti: 2B'lerin satılmasını istedi
Aygün yaptığı yazılı açıklamada, 2-B alanlarının satışına yönelik olarak yürütülen çalışmaları değerlendirdi. Aygün, orman özelliğini yitirmiş alanların önemli bir bölümünün işgal altında olduğunu belirterek, işgal edenler tarafından yıllardır hemen hemen hiçbir bedel ödenmeden kullanılan bu alanların üzerinde "şehirler" bile kurulduğunu kaydetti.
-22 BİN HEKTARI YERLEŞİM ALANI-
Türkiye genelinde toplam 473 bin 419 hektarlık bir alanı kaplayan 2-B arazileri Lüksemburg'un 2, KKTC'nin 1.5, Hong Kong'un da 5 katı bir büyüklüğe denk geldiğini kaydeden Aygün, "Bu alanın 22 bin 233 hektarlık bölümü üzerinde yerleşim yerleri bulunuyor. İstanbul'un Beykoz, Şişli, Sarıyer, Sultanbeyli ve Çekmeköy, Muğla'nın Bodrum, Marmaris, Fethiye ve Dalaman, Mersin'in Anamur, Sakarya'nın Karasu ve Sapanca, İzmir'in ise Bornova, Karaburun, Ödemiş, Buca ve Güzelbahçe gibi ilçelerinin büyük bölümü 2-B arazileri üzerinde kurulu bulunuyor. 2-B arazilerinin yüzde 4.7'sini oluşturan yerleşim yerlerinin 6 bin 624 hektarı üzerinde ilçe, 8 bin 514 hektarı üzerinde belde, 7 bin 35 hektarı üzerinde de köyler yer alıyor" ifadelerini kullandı. Aygün, bu bölgeler için hem kamu vicdanını hem de kullanan vatandaşları rahatsız etmeyecek bir çözüm bulunması gerektiğini belirterek, "Gerekirse hiç para almadan ya da küçük meblağlar alarak, buralarda yaşayan vatandaşların haklarını koruyalım. Yerleşim alanı dışındaki ticari alanları ise değeri üzerinden satalım" dedi.
-BÜYÜK BÖLÜMÜNDE TARIM YAPILIYOR-
Aygün, aslında herkesin ortak malı olan bu alanların, sadece yerleşim amacıyla değil, büyük bir bölümünün tarımsal üretim amacıyla kullanıldığını bildirdi. Sinan Aygün, 2-B arazilerinin 2 bin 365 hektarının sera, 8 bin 41 hektarının narenciye alanı, 111 bin 115 hektarının zeytinlik, fındıklık, meyvelik ve bahçe, 35 bin 419 hektarının otlak olarak kullanıldığını kalan 294 bin 206 hektarının da ekili alanlardan oluştuğunu belirtti. Aygün, "Görüldüğü gibi 2-B arazilerinin sadece yüzde 4.7'si yerleşim amacıyla kullanılıyor. Geri kalan yüzde 95.3'ü tarımsal üretime hizmet ediyor" dedi.
-EN GENİŞ ALANLAR ANTALYA'DA-
Aygün, hemen hemen tüm illerde 2-B olarak nitelendirilen araziler bulunduğunu ancak en geniş alanlarının ise Antalya'da olduğunu kaydetti. Antalya'da orman vasfını kaybetmiş arazilerin 45,6 bin hektarlık bir alana yayıldığını ifade eden Aygün, Antalya'yı 39,3 bin hektarla Mersin, 34,9 bin hektarla Balıkesir, 31.7 bin 706 hektarla Ankara, 29 bin 643 hektarla Sakarya, 29 bin 139 hektarla Muğla, 18 bin 233 hektarla İstanbul, 16 bin 95 hektarla Bolu, 15 bin 290 hektarla Samsun, 14 bin 772 hektarla İzmir"in izlediğini kaydetti. Aygün şu ifadeleri kullandı:
"Artık kendimizi kandırmayalım, buralar bir daha orman haline getirilemez. Bari işgalcileri tarafından bedava kullanılmalarının önüne geçelim. Bu arazilerin rayiç bedeli üzerinden kullananlara satışı bir an önce gerçekleşmelidir. Satıştan devletin 20-30 milyar dolar gelir elde edeceği hesaplanıyor. Gecikilen her gün devletin aleyhine işliyor. Devletin malını birileri bedava kullanırken, devlet bütçe açığını finanse etmek için hem içerden hem de dışarıdan borçlanıyor. Orman alanlarını işgal edenler üzerine kurdukları lüks konutlarda keyif çatarken, devlet borçlarına faiz ödüyor."
-ORMANLARI KORUMAYA HARCAYALIM-
ATO Başkanı Aygün, bazılarının 2-B alanlarının satılmasına "orman alanlarının yakılarak yağma edilmesine yol açılabilir" endişesiyle karşı çıktıklarını ifade ederek, bu endişenin yersiz olmadığını vurguladı. Aygün, "Bu endişelere ben de katılıyorum. Ancak, 2-B alanlarının bu günkü şekilde kullanılmasının da orman alanlarının yağma edilmesini engellemediğini görüyoruz" dedi. 2-B alanlarının satışıyla ilgili endişelerin ancak mevcut ormanların da sıkı korunmasıyla giderilebileceğini belirten Aygün, kaynak yetersizliği nedeniyle yıllardır orman alanlarının gerektiği kadar korunamadığını vurguladı. Aygün, orman özelliğini kaybetmiş alanların satılmasıyla elde edilecek paranın büyük bölümünün ormanların korunması, ağaçlandırma ve toprak erozyonun kontrolü için kullanılması gerektiğini ifade etti. Aygün, şu anda tarım alanı olarak kullanılan 2-B alanlarının hak sahiplerine üzerinde kesinlikle yapılaşmaya izin verilmemesi ve "şu anda hangi amaçla kullanılıyorsa ileride de aynı amaçla kullanmaya devam edilmesi" koşuluyla devredilmesi gerektiğini belirtti.
/**
2-B alanlarının kullanım şekli
Hektar pay
Yerleşim 22.233 4.7
Sera 2.365 0.5
Narenciye 8.041 1.7
Zeytinlik, fındıklık
meyvelik, bahçe 111.115 23.5
Otlak, yaylak 35.419 7.4
Diğer ekili alanlar 294.206 62.2
Toplam 473.419 100
*//
(ANKA)
(EBR/ES/ÖMR)
26 Kasım 2010 Cuma
2-B'lerde Çözüme Yaklaşıldı
Öncelikle GEÇMİŞTE DEVLET TARAFINDAN GERÇEK VE TÜZEL KİŞİLERE VERİLEN DAĞITILAN, İSKANEN VERİLEN, ÖZELLEŞTİRİLEN ya da HİSSELERİ DEVREDİLEN SONRADAN 2-B KAPSAMINA ALINAN GAYRİMENKULLERİN TAPULARI veya TAPU KAYITLARI KABUL EDİLECEK ve bedelsiz olarak sahiplerine geri verilecek. Kişiler adına herhangi bir şekilde tapu kaydı oluşturulmuş yerler de harca esas değerleri üzerinden eski sahiplerine geri verilecek.
Diğerlerinin Hak sahibi kabul edilmeleri için kişinin söz konusu taşınmazı, kadastro çalışmasının tamamlandığı tarih itibariyle 5 yıldır fiilen kullanıyor olması şartı aranacak.
Hak Sahipleri bu haklarını nasıl elde edecek?
2-B'ler satışı ve devrini Maliye Bakanlığı Koordine edecek;Vatandaşlar ilçeler Mal Müdürlükleri ve illerde Defterdarlıklara başvuracaklar. 2-B arazilerini almak isteyen hak sahibi Vatandaşlardan müracaatları sırasında, satış tutarından mahsup edilmek üzere 10.000 TL'ye kadar başvuru ücreti alacak. Bu bedel arazinin ili, ilçesi, bölgesine, lokasyonuna göre farklılık gösterecek. Kanunun yayımlanmasından sonr Maliye Bakanlığı başvuru bedellerini açıklayan bir tebliği yayınlayacak. Yeniden Orman olmasına karar verilen yerler Orman Genel Müdürlüğünce Yeniden ağaçlandırılacak.
2-B arazilerinde ki sorunun çözümlenmesi ile "Kentsel dönüşüm"'ün önünün açılacağını, Devletin bu bölgelerden elde edeceği kaynakla deprek riski yüksek bölgelerde hızla kentsel dönüşümü sağlayacağını düşünmekteyiz. Yeni yasa ile Sultanbeyli, Maltepe Başıbüyük gibi kaçak yapılaşmanın olduğu ve en büyük sorunu yaşayan Beykoz İlçesi gibi yerlerde problemlere çözüm üretebilecek duruma gelecektir. 2-B olarak tasvir edilen yerlerin orman olduğu zannının da kaldırılması, bu yerlerin kaçak ve çarpık yapılaşmanın olduğu anlatılmalı vatandaşın kafasında ki bunlar ormanları kesecek yerine binalar yapıp kendilerine rant sağlayacakla düşüncesinden de kurtulmaları gerekmekte. Çözümsüzlük hiç bir zaman çözüm değildir. Bugüne kadar hiçbir bedel ödemeden işgal edilen değerli arazilerin gerçek değerinden satılarak hem hakkı yenen, namuslu vatandaşın hakkı savunulmuş ve alınmış olacak hemde şehirlerimizde ki çarpık yapılaşmanın da önüne geçileceğini düşünmekteyiz. 2-B araziler ülkemizde ciddi sorun teşkil etmekte Antalya gibi büyük Turizm bölgesinde bir çok Otel ve Turistik tesis bu sorundan dolayı kaçak durumdadır. Umuyorum ki çıkacak kanun tüm mağdurların mağduriyetine son verir ve elde edilecek gelir ülke menfaatlerinde kullanılır.
Mehmet Alpaslan BOLAT
alpbolat@marmara34.com
25 Kasım 2010 Perşembe
Veraset Davasıyla İlgili Bir Örnek
MURİSİN VEFATINDAN SONRA:(1995 yılında öldüğünü farz edelim)
1-Eğer eşle birlikte çocuklar kalmış ise :
1/4 pay eşe diğer paylar ise çocuklar arasında eşit olarak pay edilir.
***Pratik yol:Tam hisse bulunması için çocuk sayısı 4 rakamı ile çarpılır. Örneğin 6 çocuk var ise tam hisse 24 olmalıdır. 6 pay eşe 3' er pay ise 6 çocuğa eşit olarak verilir.
***Çocuklardan birisi evli iken babadan (Muris) önce ölmüş (1990) ise :bu çocuğun sağ kalan eşi(gelin) mirastan pay alamaz. Sadece çocuklar(Murisin torunları) pay sahibi olur. Sağ olan eşin Pay alabilmesi için kocasının, muris olan Kayınbabasından sonra ölmüş olması gerekir. Uygulamada özellikle birden fazla evlilik yapıp ikinci eşinden çocuk sahibi olup vefat eden eşin bu 2.Eşinden olan çocukları pay talep etmektedir. Bu durumda mutlaka "Kök Muris"(Sağ eşin koca yada karısının babası yada annesi)in ölüm tarihini araştırarak(Gelin)in pay hakkının bulunup-bulunmadığı yukarıdaki kurala göre araştırılmalıdır. Örneğin Gelin de 1991 yılında evlenip 1993 yılında ölmüş ise ikinci eşinden olan çocukları ya da 2. Eşinin miras payı yoktur.
2-Muris çocuksuz olarak öldüğünde geride sadece eş ve anne-baba sağ kalmış ise:
Miras payının yarısı (1/2) si eşe verilir. Geride kalan pay ise sağ olan anne-baba arasında eşit pay edilir,eğer anne-babadan birisi de ölü ise bu durumda murisin kardeşleri ölü olan anne yada babanın yerine geçer ve payını eşit oranda paylaşırlar.
Örneğin: Tam hisse:24 olsun.
12 pay murisin sağ olan eşine
6 pay murisin annesine,
6 pay murisin babasına, eğer baba ölü ve geride murisin iki (2) kardeşi var ise:3'er pay iki kardeşe eşit olarak gider.
3- Eğer Muris bekâr olarak öldüğünde geride sadece anne-baba ve kardeşler sağ kalmış ise:
Mirasçılar sadece anne ve babadır. Her ikisi de hayatta ise kardeşler mirasçı olamaz. Ancak anne-babadan birisi de ölü ise bu durumda kardeşler ölü olan anne yada babanın yerine geçer ve pay sahibi olur.
Örneğin: Tam hisse:24 olsun.
12 pay murisin annesine,
12 pay murisin babasına,( eğer baba ölü ve geride murisin iki (2) kardeşi var ise:6'şar pay iki kardeşe eşit olarak gider.)
4-Muris evli olarak öldüğünde geride sadece eş ve kardeşler sağ kalmış ise:
Yine mirasın yarısı (1/2'si) sağ eşe kalır. Diğer 1/2 hisse ise kardeşler arasında eşit oranda pay edilir
5-Muris evli olarak öldüğünde geride sadece eş ile büyükanne-büyükbaba kalmış ise:
Sağ eş tüm payın 3/4' ünü alır.1/4 ü ise büyükanne ve büyükbabaya gider.
6-Muris evli olarak öldüğünde geride sadece eş sağ kalmış ve usul-füruudan kimse kalmamış ise:
Sağ eş mirasın tümünü alır.
7- Eğer muris öldüğünde Evlatlık hayatta ise yada evlatlığın çocukları var ise:
Bu evlatlık ve onun çocukları murisin, nesebi sahih fürû gibi mirasçı olurlar.
* Ancak Muris "evlatlık" ise evlat edinen Evlatlığın mirasçısı olamaz.
8- Murisin hiç miras bırakanı yok ise miras hazineye kalır.
*Hangisinin önce yada sonra öldüğü anlaşılamıyor ise her ikisinin de birlikte öldüğü kabul edilir ve birbirine mirasçı olamazlar.
Dilekçe Örneği
VEFAT HALİNDE VARİSLERİNİN YAPACAĞI İŞLEMLER
Aile efradlarının vefatı halinde Veraset İntikal işlemlerinin yaptırılmaması ileride varislerinin gerek tapu Müdürlüklerinde ve gerekse diğer Resmi dairelerde çok zor durumlara düşmelerine sebeb olmaktadır.
Veraset işlemleri yaptırılmadığı takdirde hiç bir Resmi Dairede ölen şahıs ile ilgili hiç bir işlem yapılamadığından bu sebeble zor durumda kalmamaları için yakınlarının vefatı halinde yapmaları gereken işlemler bilgi amacı ile şağıda belirtilmiştir.
YAPILMASI GEREKLİ İŞLEMLER VE TANZİM OLUNACAK EVRAKLAR
1) Varislerden herhangi bir kişi şahsen Mahkemeye müracaat ederek, veya avukat kanalı ile de vefat eden kişiye ait Mahkemeden Veraset İlmühaberi çıkartacaktır. Bir nüsha aslı veya tasdikli örneği Veraset İntikal Vergi Dairesine verilecektir.
2) Vefat eden kişi adına Bankalarda bulunan şahsi ve ortak hesapların mevcutlarını (faizli bakiyeleri) gösterir Veraset İntikal Vergi Dairesine hitaben Banka'dan yazı alınacaktır.
3) Vefat eden kişi adına kayıtlı tüm emlakların kayıtlı bulunduğu Belediyelerden ölüm tarihindeki rayiç bedellerini gösterir tasdikli Emlak Beyannameleri tanzim ettirilecektir.
4) Vefat eden kişi adına kayıtlı tapu fotokopileri veya emlakın kayıtlı olduğu Tapu Müdürlüğünden Tapulara ait tasdikli liste alınacaktır.
5) Vefat eden kişinin en son ikamet ettiği mahalle muhtarlığından "Ölüm ve Mirasçı Bildirimi " formu doldurulup Muhtar tarafından imza ve tasdik edilecektir.
6) Ölen şahıs Şirket hissedarı veya Serbest Meslek mensubu ise
a) Blanço esasında defter tutanlarda ölüm tarihine tekaddüm eden takvim yılı
bilançosu veya ölüm günü itibari ile tanzim edilen bilançoların Vergi Dairesin-
den tasdikli iki örneği;
b) İşletme hesabına göre defter tutanlarda ise ölüm tarihindeki ticari varlığı gösteren Vergi Dairesinden tasdikli işletme hesabı hülasasının iki örneği;
c) Ticaret Sicil gazetesi iki adet fotokopisi;
d) Ortaklara olan borçları gösteren iki örnek liste;
e) Stok ve Demirbaşlar için iki örnek liste;
f) İ.M.K. Borsasında işlem gören Şirket hisselerinin değerini gösteren tasdikli iki örnek yazı; ( bir adet fotokopi olabilir.)
7) Ruhsata tabi taşınır mallar için ( taşıt, silah gibi) iki adet ruhsat fotokopisi;
Tüm bu evraklar hazırlanıldıktan sonra nakit, emlak dökümanları, ölen şahsın
adına kayıtlı bulunan telefonlar ve diğer mevcut dökümanlar Veraset ve İntikal Vergi Beyannamesine işlenilip varisler tarafından imzalanılarak yukarıda belirtilen evraklar eklenilerek, vefat eden kişinin ikametgahının bağlı bulunduğu Veraset ve İntikal Vergi dairelerine ölümünden sonra en geç 4 ay içerisinde müracaat edilerek beyanda bulunulması ve ilgili Vergi Dairesinden beyanda bulunulduğuna dair yazı almaları gerekmektedir.
LTD Şirket ortağı vefat ettiği zaman ise
Limited şirketlerde ölen ortağın payları kanuni mirasçılarına geçer. Paylar kanuni mirasçılara, veraset ilamında yazılı miras hisseleri oranında intikal eder. Payların mirasçılara intikali için, pay devir merasimi yapılır. Ortaklar kurulu ölen ortağın paylarına ilişkin karar alır, 18yaşından küçük çoçukların anne veya babası ile ortak olması durumunda 18 yaşından küçük çoçuklar için mahkemece kayyım ataması yapılması gerekmektedir.
Diğer taraftan; Türk Ticaret Kanununun ortaklar sayısı başlıklı 504/8217;ncü maddesinde, limited şirketlerde /8220;ortakların sayısı ikiden az ve elliden çok olamaz. Ortakların sayısı sonradan bire iner veya şirketin zaruri organlarından biri mevcut olmazsa münasip bir müddet içinde bu eksiklikler tamamlanmadığı takdirde ortaklardan birinin veya şirket alacaklısının talebi üzerine mahkeme şirketin feshine karar verir. Mahkeme taraflardan birinin talebi üzerine gerekli ihtiyati tedbirler alabilir./8221; denilmiştir.
Bu nedenle şirket ortağının ölümünden sonra söz konusu varislerin, şirketin devam etmemesi yönünde karar almış olması durumunda, Mahkeme tarafından şirketin feshine karar verilip kapanışın Ticaret Siciline tescil ve Türk Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edildiği tarihe kadar tasfiye memuru tarafından mükellefiyetle ilgili hükümlerin yerine getirileceği tabiidir...
VERASET
VERASET
Veraset belgesi, ölen bir kimsenin mirascılarını ve onların gösteren mahkemelerce verilen bir belgedir. Veraset ilamı müracatını bir ay içinde yapılması gerekir. Veraset ilamı çıkarmak için gerekli belgeleri şöyle sıralayabiliriz;
1. Sulh Hukuk Mahkemesine yazılacak talep dilekçesi
2. Aile nüfus kaydı. ( nüfusa kayıtlı nüfus müdürlüğünden alınır.
Bu evraklar alınarak ilgili mahkemeye sunulur. Bu işlem bir avukat kanalı ile veya varislerden bir tanesinin mahkemeye müraacat etmesi ile olur. Mahkeme gün verir ve günü geldiğinde de bir şahit ile duruşma yapılır. Bir sorun çıkmaz ise karar verilir ve veraset ilamı yazılarak alınır. Bundan sonraki işlem sırası ölen kişiden kalan gayrimenkuller ile ilgili (verilmiş de olsa) bağlı bulunduğu belediyeye emlak beyanını vermektir. Bunun içinde;
a- emlak beyanı
b- veraset ilamı
c- varislerin adı, soyadı ve imzası listesi ile müracaat edilir.
İlgili emlak veya beyanlarında ikişer adet arkalı önlü fotokopi çektirilmesi gerekir. Birer suretini belediyeden aslı gibidir diye onaylatılması gerekir. Bu işlemlerin neticesinde ilgili memur tahakkuk fişi verir. Ve ödenecek vergi varsa ödenir.
Bu işlemlerden sonra sıra VERASET BEYANI' nı vermeye gelmiştir. Veraset beyanı vefat ettiği tarihten itibaren üç ay içinde ilgili veraset vergi dairesine verilmelidir. Verilmez ise cezalı duruma düşülür. Veraset beyanını verirken gerekli belgeler,
a) Tapu veya tapular
b) Vefat edenin banka veya bankalarda parası var ise bunların dökümü, hisse senedi, tahlil, telefon, araba gibi vs. menkul malları varsa bunların dökümü ve birer fotokopileri ( vergi dairesinin isteğine göre borçlar var ise bunların belgeleri ile birlikte yazılmaları gerekir)
c) Veraset İlamı
d) Tastikli Emlak Beyanları
e) Muhtardan Ölüm İlmühaberi
doldurmuş olduğumuz veraset beyannamesine eklenerek veraset vergi dairesine verilir. Burada doldurmuş olduğumuz veraset beyannamesinde ikişer fotokopi çektirip birini veraset vergi dairesine diğerini de bir suret almalıyız.
Bu işlemler bittikten sonra verilmiş olunan veraset beyanı komisyona girer. Komisyon beyanı değerlemeye alır, beyan edildiği değerlerden farklı değerler çıkarsa değerlerinin üzerine eklenir, bundan sonra varisler adına vergi çıkmış ise her kişi adına ayrı ayrı tahakkuk fişi çıkarılır. Bu fişlere göre vergileri varis veya varisler 5 yılda 10 eşit taksitte öderler. Bunların ödeme zamanı mali yıl içinde mart ve kasım aylarıdır. Beyan ettiğimiz gayrimenkülerden birinin satılması gerektiği zaman satılacak olan gayrimenkülün vergisinin tamamının ödenmiş olması gerekmektedir. Ancak bu şartla satış yazısı alınır. Bu durumda İŞTİRAK HALİNDE MÜLKİYET e sahip olurlar.( yani toplu halde)
Bundan sonra varisler isterlerse ilgili tapu sicil müdürlüğüne veya tapu sicil müdürlüklerine müracaat ederek intikal işlemini yaptırarak kalan mirası MÜŞTEREK MÜLKİYET e dönüştürürler, yani hisselendirirler. Bu işlemi yaparken tüm varislerin tapuda hazır bulunmaları veya bir kişiyi vekil tayin etmeleri gerekir. Bunun içinde noterden vekalet verilmesi gerekir.
Öleni bıraktığı mallarından borçları daha fazla ise varisleri isterse REDDİ MİRAS yapabilirler. Yani kalan malları ve borçları kabul etmezler. Bu mallar devlete kalır. Devlette bu malları satar veya satmaz bu borçları öder. Böyle durumlarda alacakları bundun böyle devlet ile muhatap olurlar.
-
T.C. ÇEVRE VE ORMAN BAKANLIĞI ÇEVRESEL ETKİ DEĞERLENDİRMESİ VE PLANLAMA GENEL MÜDÜRLÜĞÜ ÇED VE PLAN İZLEME KONTROL DAİRESİ BAŞKANLIĞI 8/8/2...
-
Emlakçılık güven isleyen bir meslek olduğu herkes tarafından kabul gören bir gerçek. Yeni emlakçılık hayatına merhaba diyecek olan emlakçı...