Emlak dünyası, tapu mevzuatı ve tapu da yapılan işlemler hakkında bilgi, kişisel gelişim makale ve yazılarınız içerir.
1 Mart 2012 Perşembe
Ev İşçileri Dayanışma Sendikası Dernek Kurmaya Karar V”erdi!
Türkiye’de 2011 yılında temizlik-bakım işi için evlere giden 51 kadın öldü; 400 kadın taciz ve tecavüze uğradı. Ev işçisi kadınlar, kendi güvenliklerini sağlamak için sendikadan sonra dernek de kurmaya karar verdi.
Ev İşçileri Dayanışma Sendikası (EVİD-SEN) Genel Başkan Gülhan Benli 2011 yılında 3 bin ‘ev işçisi’nin iş kazası geçirdiğini, 51 kadının öldüğünü, 400’e yakın kadının taciz ve tecavüze uğradığını açıkladı. Benli, “Kayıtdışılık işvereni daha pervasız hale getiriyor. Ayrıca aynı taksiciler gibi bizde de o kapı üstümüze kapandığında başınıza neler geleceğini bilemezsiniz. Daha geçenlerde bir arkadaşımız gittiği görüşmede kapı üstüne kilitlendi ve günlerce rehin tutularak tecavüze maruz kaldı. Sebebi bu kuralsız, kayıtdışı ortamda internetten iş bulup gitmesi” dedi. ‘Ev işçisiyiz, toz bezi değiliz’ sloganıyla yola çıkan ve kendilerini ‘ailenin bir ferdi’ değil ‘ev işçileri’ olarak nitelendiren ev kadınları, 6 ay önce kurdukları sendikada 20 bine yakın kişiyi buluşturmayı başarmıştı.
‘Devlet korumazsa biz kendimizi koruruz’
İzmir, Bodrum, Antalya, Muğla, Adana, Nevşehir ve Bursa’da kadınların yoğun ilgisiyle karşılaşan kadınlar şimdi bir de dernek aracılığıyla sendikaya üye olamayan yüz binlerce kadına ulaşmayı, hukuki statü kazanıp denetim yetkisine sahip olmayı hedefliyor.
Devletin evlere çalışmaya giden kadınların güvenlikleri konusunda attığı adımların da yetersiz olduğunu vurgulayan Benli, “Kendi çözümümüzü ürettik” dedi, “Çünkü ilgili bakanlıklar çözüm bulana kadar pek çok arkadaşımızı kaybedeceğiz. Bu yüzden dernek kuracağız ve arkadaşlarımızın güvenilir kaynaklarla işe gitmesini sağlayacağız. Arkadaşımızı işe göndermeden önce kendimiz gidip göreceğiz.”
Ancak daha ilk aşamada engelle karşılaşıldı. Benli “İlk kuruluş başvurumuzda İstanbul Emniyet Müdürlüğü Sendikalar Masası memurları, ev işçilerinin başvurusunu, yapılan işin kar amaçlı olmadığı gerekçesiyle kabul edemeyeceklerini söyledi. Ancak evrakları teslim almadık, işleme konması için yeniden sunduk. Bu şekilde ilk adımı attık. Amacımız; ev işçilerinin sorunları hakkında farkındalık yaratmak ve işçilere de maddi, yasal ve psikolojik destek vermek” dedi.
EVİD-SEN Genel Başkanı Benli, ev işçilerinin haklarını düzenleyen uluslararası normlar bulunduğunu hatırlatarak Türkiye’nin bunlara uyum için taahhüt vermesi gerektiğini de vurguladı. (dha)
Radikal
İnşaat Sektörü ile İstihdam Rakamları Rekor Kırdı!
İşsizlik oranı mayısta yüzde 9,4′e inerek Haziran 2008′den bu yana en düşük seviyeye geriledi. İstihdam ise 24 milyon 445 bin ile rekor kırdı. Ancak Türkiye İstatistik Kurumunun dün açıkladığı verilere göre işsizlikteki düşüş daha çok mevsimsel etkilerden kaynaklandı.
Tarım ve inşaatta istihdam artışı işsizlik oranının nisandaki yüzde 9,9′dan mayısta yüzde 9,4′e düşmesini sağladı. En fazla istihdam artışı 243 bin kişi ile tarım ve 158 bin kişiyle inşaatta yaşandı. Sanayide ise nisana göre 36 bin kişilik istihdam kaybı var. Mevsim etkilerinden arındırılmış işsizlik verileri ise artışa geçti. Nisanda yüzde 10,1 olan oran mayısta yüzde 10,3′e yükseldi. Tarım dışı işsizlik oranındaki yükseliş ise daha fazla. Mevsim etkilerinden arındırılmış tarım dışı işsizlik oranının son üç dönemde yüzde 12,8′den yüzde 13,2′ye çıktı. Ekonomistler mevsimsellikten arındırılmış istihdam verilerinin son iki aydır yaşanan yükselişine dikkat çekerek işsizlikteki iyileşmenin yavaşladığına dikkat çekti.
İşgücüne katılım % 50,5
Mevsimsellikten arındırılmış işsizlik oranı ise en son Mart 2007′de gördüğü yüzde 9.9 seviyesine gerilediği şubat- mart-nisan dönemi ardından tekrar artışla yüzde 10.3′e yükseldi. Tarım dışı işsizlik oranı aynı dönemde yüzde 12, Türkiye genelinde işgücüne katılma oranı ise 50,5 oldu. Genç nüfusta işsizlik oranı ise Mayıs 2010 dönemindeki yüzde 19.8′den yüzde 17.5′e geriledi.
Destek Menkul Değerler AŞ. Araştırmadan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Banu Kıvcı Tokalı, “İkinci çeyrek istihdam rakamlarına geri dönecek olursak, tarım dışı istihdamdaki yıllık artışın yüzde 5,5′e gerilediğini görüyoruz, ilk çeyrekte yüzde 6,2 idi. İnşaat ve hizmetler istihdamındaki güçlü seyir devam ederken, sanayi kesimindeki yıllık artışın hız kestiğini izliyoruz. Önümüzdeki aylarda, bu yavaşlamanın hizmet sektörüne de yansıdığı gözlenebilir” dedi.
TARIM DIŞI İŞSİZLİK ÜÇ AYDIR ARTIYOR
Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırma Merkezi’nin yayımladığı nota göre tarım dışı istihdam geçen yılın aynı dönemine göre 948 bin kişi arttı, tarım dışı işsizlik oranı da yüzde 13,8′den yüzde 12′ye geriledi. Ancak mevsim etkilerinden arındırılmış verilere göre tarım dışı istihdamdaki artış sadece 32 bin. Tarım dışı işgücündeki artışın trendine dönmesiyle beraber mevsim etkilerinden arındırılmış tarım dışı işsizlik oranı 13,2′ye yükseldi. Betam ekonomistlerine göre bir taraftan son iki dönemde tarım dışı işgücü artışının trendine dönmesi, diğer taraftan tarım dışı istihdam artışlarının zayıf kalması, tarım dışı işsizliği olumsuz etkiliyor.
RADİKAL
Kentsel Dönüşüm Projesinin Ayrıntıları Netleşiyor!
Depremin ardından dayanıksız binaların yıkılması için kolları sıvayan hükümet izaleişüyu formülü için çalışıyor. Formüluygulamaya konursa binaların yıkılması için mülk sahiplerinin yüzde 51 ‘inin rızası yetecek
Van depreminin ardından Başbakan Tayyip Erdoğan’ın startını verdiği ve ayrıntılarını Habertürk’ün duyurduğu 100 milyar dolarlık kentsel dönüşüm projesinin ayrıntıları netleşiyor. Bürokratların hazırladığı taslak çalışmaya göre; dayanıksız-çürük binalarda oturan vatandaşları ikna edebilmek için, “izaleişüyu” formülü geliştirildi. Çalışmaya göre; dayanıksız bir binada oturan hak sahiplerinin yüzde 51′inin rızasını almak suretiyle kat irtifakı/kat mülkiyeti bozulacak. Uzmanlar, böyle bir durumda yeni hisselendirmenin, arsa üzerinden yapılabileceğini dile getiriyor. Yani 10 daireli bir binada, 6 daire sahibinin rızası olursa, ortaklığın giderilmesi (izaleişüyu) davası açılarak bu binaların yıkılması sağlanabilecek. Devletin, kamu hizmeti ve sit alanları dışında kamulaştırma hakkı olmadığı için kalan yüzde 49′luk kısım, KİPTAŞ gibi belediye şirketleri ya da kamu sermayeli şirketler tarafından satın alınacak. Ya da arsa üzerinden hisselendirme yapılacağı için iki ayrı parsel oluşturulacak ve yeni bina, buna göre inşa edilecek. Uzmanlar, binanın yıkılmasını istemeyen mülk sahipleri tarafından mağduriyet davası açılabileceğini, bunun önüne geçebilmek için yasa değişikliğinin şart olduğu konusunda birleşiyor.
‘YÜZDE 65 YETER’
Çalışmayı hazırlayan bürokratlar kentsel dönüşümde halkın yüzde 100 desteğinin ve katılımının sağlanmasının mümkün olmadığını belirtirken, yüzde 65-70 destek sağlandığında sorunsuz bir şekilde dönüşümün başlatılabileceğini söyledi.
Kentsel dönüşüm; istanbul, Kocaeli, Bursa, Bolu, Düzce, Eskişehir, Çanakkale, izmir’den başlayacak. Yapılardaki yıkım ve dönüşüm sırası ise şöyle olacak:
- Kaçak yapılaşmış alanlarıp dönüştürülmesi,
- Gecekonduların ve salaş yapıların dönüştürülmesi,
- Doğal afetlerden doğrudan etkilenecek olan sakıncalı alanlarda bulunan konutların dönüştürülmesi,
- Kent içindeki kullanımı sakıncalı sanayi alanları, fabrika ve imalathanelerin dönüştürülmesi,
- Kent içindeki niteliksiz, sağlıksız alanların ve yaşanabilir kent standartları dışında kalan alanların dönüştürülmesi,
- İşlevini yitirmiş tarihi mekânların ve koruma alanlarının restorasyonu ve restitüsyonu.
Bülent Aydemir / Habertürk
Konutların Yüzde 91′i Havayı Isıtıyor!
İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği (İMSAD) Başkanı Orhan Turan, Türkiye’de 16 milyon civarında konut olduğunu belirterek, “Bunun yüzde 91’inde ne yalıtım ne enerji verimliliği var. Enerjiyi savuruyoruz” dedi.
Turan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, herkesin, her sektörün enerji verimliliği ile ilgili konuştuğunu ancak herkes bu konuda enerji harcadığı için burada enerji verimsizliği doğduğunu, bu işi koordine etmek gerektiğini söyledi.
İMSAD’ın enerji verimliliği konusunda bir üst kurum olduğunu ifade eden Turan, “İnşaat sektörünü temsilen enerji verimliliğinin patronu İMSAD. Bunun karşısında kamudan bir kurum olmalı. Geçtiğimiz günlerde Sayın Ali Babacan ile yaptığımız görüşmede kendisine aynı konuyu ilettik. ’Kamuda enerji ajansı mı olur, enerji verimliliği üst kuruluşu mu olur, böyle bir şey yapın biz o kurumla muhatap olalım’ dedik. Türkiye’nin enerji verimliliğiyle ilgili bir dizi strateji, yol haritası yapması lazım” dedi.
Petrol fiyatlarının önümüzdeki süreçte daha da artacağını öngördüğünü dile getiren Turan, şunları kaydetti:
“Türkiye’nin şu anda en önemli derdi cari açık. Bu sene öngörülen açık 45-50 milyar dolar. Cari açığı tetikleyen enerji ithalatı. Cari açığın çözümü de enerji verimliliği ve yalıtımdan geçiyor. Enerjide tamamen dışa bağımlıyız. 50 milyar dolarlık ithalatın yüzde 75’i, 35 milyar doları konut ve sanayide kullanılıyor. Konutta yılda yaklaşık 15 milyar dolar para harcanıyor. Çok iyi verimlilik sağlarsanız yılda 7-8 milyar dolar bizim tasarruf yapma imkanımız var.”
Sanayinin konuta göre enerji verimliliği konusunda daha iyi noktada olduğunu söyleyen Turan, Antalya’nın daha çok enerji verimliliğine dikkat etmesi gerektiğini, çünkü soğutmanın maliyetinin daha yüksek olduğunu belirtti.
-”YALITIMDA TALEP DAHA ÇOK GELİR DÜZEYİ YÜKSEK YERDEN GELİYOR, OYSA SIVASI OLMAYAN YERDEN GELMELİ”-
Orhan Turan, Türkiye’de 16 milyon civarında konut olduğuna dikkati çekerek, “Bunun yüzde 91’inde ne yalıtım var ne enerji verimliliği var. Enerjiyi savuruyoruz” diye konuştu.
Yalıtım konusunda daha çok taleplerin gelir düzeyi yüksek olan yerlerden geldiğine işaret eden Turan, “Yalıtımla ilgili talep Etiler’den, Levent’ten, Ulus’tan, Bağdat Caddesi’nden geliyor. Aslında sıvası olmayan yerden talep gelmesi lazım. Sıvası yoksa daha çok enerji tüketiyor. Asıl aile bütçesinin dar olduğu yerlerden talep gelmeli” şeklinde konuştu.
-”FİNANSMAN MODELİ OLUŞTURMAK İÇİN BANKALARLA GÖRÜŞÜYORUZ”-
Mevcut binaların enerji verimliliğini artırma konusunda, kaynak yaratma noktasında bir finansman modeli oluşturmak için şu anda bankalarla, Devlet Planlama Teşkilatı ile görüştüklerini dile getiren Turan, ağırlıklı büyük şehirlerden İstanbul, Ankara, İzmir, Antalya, Erzurum, Sivas’tan başlamak üzere, enerji verimliliği ve yalıtımı tüm Türkiye’ye yaymak gerektiğini vurguladı.
Turan, yeni inşa edilen binalar için 1 Ocak 2011’den itibaren, mevcut binalar için 2017’ye kadar “Enerji Kimlik Belgesi”nin alınması gerektiğini anımsattı.
Orhan Turan, “Türk toplumu olarak tasarruf bilincimiz yok. Bir Avrupalı ile aynı konforu elde etmek için onlardan en az 5-6 kat daha fazla para harcıyoruz. Norveç’in nüfusu 5 milyon, tükettiği ısı yalıtım pazarı 4.5 milyon metreküp. Türkiye’de 74 milyon kişi yaşıyor, 7.5 milyon metreküp tüketiyoruz. Onda bir…” şeklinde konuştu.
Bu rakamın 2002 yılında 2.5 milyon metreküp olduğunu, bugün 7,5 milyon metreküpe çıkarak, pazarın 3 milyar dolara ulaştığını ifade eden Turan, 2015’lerde bunun 20 milyon metreküplere gideceğini tahmin ettiklerini kaydetti.
AA
Konut Finansmanı ve Konut Üretimi Yükselişi Görecek!
The Boston Consulting Group’un (BCG) “Winning in Emerging-Market Cities: A Guide to the World’s Largest Growth Opportunity” isimli yeni raporuna göre gelişmekte olan ülkelerin 500.000 üzeri nüfusa sahip 717 büyük kenti ve gelecek 20 yılda bu nüfusa ulaşacak 371 kent önümüzdeki dönemin en büyük potansiyel pazarları olacak.
Bu dünya kentleri arasında İstanbul, Ankara, İzmir ve Bursa’nın yanı sıra ülkemizin hem nüfus, hem ekonomik büyüme açısından hızla gelişen diğer kentleri Adana, Mersin, Kayseri, Konya ve Antalya da yer alıyor.
BCG raporuna göre:
- Dünya nüfusunun yaklaşık %37si, yani 2,6 milyar insan, bahsi geçen “gelişmekte olan” kentlerde yaşıyor.
- 2030′da bu oranın yaklaşık %46 seviyesine gelmesi bekleniyor.
- 2005 yılında, Dünyadaki toplam Gayrisafi Milli Hasıla büyümesinin %56′sını oluşturan “gelişmekte olan” kentler grubu, 2010 yılında bu payı %62′ye çıkartmış durumda.
- 2015 yılında küresel ekonomi büyümesinin üçte ikisi yani %67′si bu kentler tarafından oluşturulacak.
- Bu kentlerdeki “orta sınıf” olarak adlandırılabilecek nüfus önümüzdeki 5 yıl içinde %70 oranında artacak.
- Bu gelir artışı nedeniyle 2000 senesinde dünyanın toplam özel tüketim harcamalarında %8 pay alan bu kentlerin 2015 senesinde dünyadaki özel tüketim harcamalarındaki payları %30′a ulaşacak.
- Analiz edilen 1.000 üzeri kentte daha iyi konut, ulaşım, su, kanalizasyon ve elektrik üretim / dağıtım beklentilerini gelişmiş ülke kentleri seviyelerine getirmek için 2030 yılına kadar 30 ila 40 trilyon Amerikan Dolar’ı yatırım gerekecek.
- Bu, dünyanın bahsi geçen dönemde yapacağı toplam altyapı yatırımlarının %60 ila 70′i civarına denk gelecek.
- Altyapı ihtiyacını en çok etkileyen kalem ise konut olacak; önümüzdeki 20 yılın toplam yatırım beklentisi yaklaşık 14 trilyon Amerikan Dolar’ı.
- Burada özellikle Brezilya, Çin, Hindistan ve Meksika’nın özellikle metropol dışı büyük kentleri büyüme motorları olarak göze çarpıyor.
- Gelişmekte olan ülke kentlerindeki müşteriler de gelişiyor.
- Halen gelişmekte olan ülkelerin analiz edilen kentlerinde 610 milyon kişi internete bağlıyken 2015 yılında bu rakam 1,2 milyara ulaşacak.
BCG İstanbul ofisi proje yöneticisi Dorukhan Acar:
Türkiye kentleşmiş bir ülke ve nüfusun %70i kentlerde yaşıyor.
Başta İstanbul olmak üzere 4 büyük kent toplam nüfusun %45′ine ev sahipliği yapıyor.
İstanbul’u takip eden Ankara, İzmir ve Bursa’nın yanı sıra ülkemizin hem nüfus, hem ekonomik büyümesi hızlı gelişen diğer kentleri Adana, Mersin, Kayseri, Konya ve Antalya.
Bu kentlerde diğer gelişmekte olan ülke kentlerindekine benzer bir trend gözlemliyoruz.
Bu benzerliği de gelişen bir orta gelir grubu, artan bireysel gelir düzeyi, büyümekte olan kentler ve bunlarla ilintili olarak gelişmesi beklenen sağlık, konut ve tüketim sektörleri şeklinde özetlenebilir.
BCG çalışmasında, Türkiye’deki demografik gelişimle ilgili saptamalar şu şekilde:
Türkiye önümüzdeki 5 yıl için hane halkı gelir 10-25 bin Amerikan Dolar’ı aralığında olan aile sayısı 2005 yılına göre 2,5 milyon artacak. Bu artışla Türkiye’de orta gelirli aile sayısı 8,4 milyona ulaşacak.
Ülkemizde, üst gelir gruplarındaki aile sayısında da ciddi bir artış bekleniyor. Aile geliri 25 bin Amerikan Doları’ndan yüksek aile sayısı 2015 yılında yaklaşık 5,5 milyona ulaşacak.
Öngörülen gelir artışı ve kentsel gelişim İstanbul’un ana metropol olma özelliğini değiştirmeyecek ancak Batı ve Orta Anadolu’da ciddi bir nüfus artışı ve zenginleşme gerçekleşecek.
Turizm gelirleri, tarım-lojistik-dayanıklı tüketim mamulleri gibi stratejik sektörlere yapılan yatırımlar ve devletin yatırım politikaları küresel anlamda orta ölçekli kentlerimizdeki büyümeyi tetikleyecek.
Artan hane halkı gelirleri ve daha geniş orta gelir grubu bütün tüketim kalemlerinde artışı tetikleyecek ve özellikle iletişim, konut, otel-restoran-kafe, gıda ve sağlık harcamalarındaki büyüme daha da hissedilir olacak.
Bu tablo doğrultusunda özellikle konut finansmanı, konut üretimi ve ilintili yan sektörleri, telekomünikasyon, gıda, eğlence ve özel sağlık hizmetleri sektörleri daha da ön plana çıkacak.
Herkes Ev'lenmek istiyor
Hayatta en çok neye sahip olmak istersiniz? Türkiye’de bu soruya önemli bir oranda kişinin ‘ev‘ yanıtını verdiğini biliyoruz. Ancak, geçtiğimiz günlerde yapılan ‘Konut Satın Alma Eğilimleri Araştırması’ Türk halkının yüzde 53′ünün ev satın almak istediğini ortaya koydu
Sonuç şaşırtıcı değil aslında.
Her iki kişiden biri, hatta daha fazlası ev sahibi olmak istiyor.
İstanbul, Ankara, İzmir, Antalya, Bursa, Gaziantep Eskişehir, Adana, Samsun ağırlıklı olmak üzere toplam 60 ilde 500 kişi üzerinde gerçekleştirilen araştırmayı Piramit Danışmanlık yapmış.
Araştırmaya katılanların yüzde 40′ı bugüne dek hiç ev almamış ve almak istiyor.
Yüzde 13′lük bir kesim ise ev aldığı halde ikinci bir ev almayı planlıyor.
Son 1.5 yıl içinde ev aldığı için artık ev almayı düşünmeyenlerin oranı yüzde 18 iken hiç ev almayı düşünmeyenlerin oranı yüzde 28′lerde kalıyor.
Mortgage’a güveniyor
Ev gibi bedeli yüksek bir harcamayı yaparken, insanlar ödemeyle ilgili nasıl bir tutum sergiliyor sizce?
Araştırmaya göre, ev almak isteyenlerin yüzde 50′si kendileri için en uygun ödeme şeklinin banka kredisi olduğunu düşünüyor.
İnşaat şirketlerinin özel ödeme planları çerçevesinde uyguladıkları taksitli satışları ise sadece yüzde 30′luk bir kesim tercih ediyor.
Peşin para ile ev alabileceğini belirtenlerin oranı ise yüzde 20.
Küçük ev istemiyor
Bazı araştırmalara göre, Türkiye’de ev büyüklükleri, geçmiş yıllara kıyasla küçülüyor.
Kullanılmayan geniş alanlar istenmiyor.
Bunun en önemli nedeni her bir metrekarenin ısıtmadan soğutmaya, temizlikten bakıma ekstra maliyet getirmesi.
Fakat Piramit Danışmanlık’ın ‘Konut Satın Alma Eğilimleri Araştırması’ 1+1′lere alışamadığımızı gösteriyor.
Türk insanı yüzde 66′lık bir oranla en çok 3+1 evleri tercih ediyor.
Konut tipleri içinde 2+1′ler tercih oranı yüzde 13,4+1 ve üstü büyüklükteki evlerin tercih oranı yüzde 12 olurken, yüzde 8lik bir kesimin villa veya müstakil bahçeli ev almak istediği görülüyor.
Son yıllarda konut projelerinde yaygın olarak görülen 1+1 dairelerin tercih oram ise sadece yüzde 1.
Küçük konutlara ilginin az olması ilginç bir veri.
Çünkü 1+1 daireler çoğunlukla iyi bir yatırım aracı olarak gösterilir ama araştırma sonucuna göre bu konsept Türkiye’de yeterince benimsenmemiş.
Araştırmaya katılanlar, yatırım için en uygun konutun yüzde 62 ile 3+1, yüzde 21 ile 2+1 evler olduğunu düşünüyor.
1+1 ‘i yatırım için en iyi konut olarak düşünenlerin oranı ise sadece yüzde 7.
Lüks aramıyor
Araştırmaya katılanların yüzde 65′i 100 bin ile 200 bin TL aralığındaki evlerin kendileri için uygun olduğunu ifade ediyor. 200 bin ile 300 bin TL aralığındaki evlere talip olanların oranı ise yüzde 10. 100 bin TL’nin altında bir ev satın alabilirim diyenlerin oranının yüzde 24 olması Türkiye’de uygun fiyatlı evlere olan ihtiyacı ortaya koyarken, 300 bin TL’nin üzerindeki ev alabileceğini söyleyenlerin yüzde 1′de kalması lüks konuta olan talebin ilerki yıllarda çok da fazla olmayacağını gösteriyor.
Piramit Danışmanlık Genel Müdürü Berrin Kuleli, Konut Satın Alma Eğilimleri Araştırması’nın ezber bozduğunu söylüyor.
Neden ev alıyoruz
“HANGİ ihtiyaç için konut alıyorsunuz” sorusuna verilen yanıtlara bakacak olursak…
“Yatırım için” cevabım verenlerin oram yüzde 27.
“Kendim oturmak için alıyorum” diye cevap verenlerin oram yüzde 67.
“Ailemden birinin oturması için” diye cevaplayanların oranı ise yüzde 6.
Oturmak için ev almak isteyen yüzde 67′lik grubu oluşturanların yüzde 35lik bölümünü ilk kez ev alacak olanlar.
Yüzde 33′lik bölümünü ise evini yenilemek isteyenler…
Kimse tahtından indiremiyor
BİZ yerleşememiş olmaktan, büyük şehirlere devam eden göçten yakınırız. Böyle bir durumda menkulün (taşınır mal), gayrimenkulden (taşınmaz mal) daha çok tercih ediliyor olması gerekirdi değil mi?
Şaka bir yana uzun yıllardır bilinen gerçek, Türkiye’de gayrimenkulun en çok tercih edilen yatırım aracı olduğu.
‘Konut Satın Alma Eğilimleri Araştırması’ da hl Türkiye’de en çok güvenilen yatırım aracının gayrimenkul olduğunu doğruluyor.
En iyi yatırım araçları sıralamasında yüzde 53 ile konut birinci, yüzde 50 ile altın ikinci, yüzde 47 ile arsa üçüncü sırada yer alıyor.
Hisse senedi ve tahvil araştırmaya katılanların yüzde 11′i tarafından iyi bir yatırım aracı olarak görülürken dövize yatırım yapanların oram yüzde 6′da kalıyor.
Hürriyet/Demet Cengiz Bilgin
Konut Sigortası Olan Depremzede Ne Yapacak?
Türkiye Sigorta ve Reasürans Şirketleri Birliği Genel Sekreteri Erhan Tunçay Van’da yaşanan deprem sorası yaptığı açıklamada, zorunlu deprem sigortalarının öncelikli olarak değerlendirmeye alınacağını kaydetti
Türkiye Sigorta ve Reasürans Şirketleri Birliği (TSRŞB) Genel Sekreteri Erhan Tunçay, “Zorunlu deprem sigortasına tabi olan konut sahiplerinden ayrıca ihtiyari deprem sigortası poliçesi sahibi olanlar varsa, öncelikle zorunlu deprem sigortasından ödeme yapılacak, yapılan ekspertiz sonucuna göre hesaplanan tazminat tutarı zorunlu deprem sigortası sigorta bedelinden büyükse bu defa ihtiyari deprem sigortası teminatı işlemeye başlayacak” dedi.
Tunçay, yaptığı açıklamada, sigorta şirketlerinin, deprem felaketleri sonrasında yürütülecek süreç konusunda yeterli deneyime sahip olup, bu çerçevede Van’da yaşanan deprem felaketi sonrasında da gerekli aksiyonları aldıklarını belirtti.
Sigorta şirketlerinin gerek bölge müdürlükleri gerekse deprem yaşanan bölgelerdeki acenteleri aracılığıyla gerekli bilgileri aldığını ifade eden Tunçay, ayrıca, Kocaeli ve Bolu depremlerinde olduğu gibi sigorta şirketlerinin zarar görenlerin ihbar yapmasını beklemeden portföylerini tarayarak depremden etkilenen bölgelerdeki poliçelerini çıkarttıklarını ve sigortalılarına ulaşmak için çalışmalarını sürdürdüklerini belirtti.
Zorunlu deprem sigortası dışında sigorta şirketlerince konutlarda ihtiyari deprem sigortası teminatı da sağlandığını ifade eden Tunçay, “Ancak, zorunlu deprem sigortasına tabi konutlar için bu teminat ancak zorunlu deprem sigortası düzenlendikten sonra verilebilmektedir” dedi.
Son yaşanan depremden etkilenen Van, Muş, Siirt, Şırnak, Batman, Hakkari, Bitlis, Bingöl, Ağrı ve Erzurum illerinin tamamını değerlendirdiklerinde, 479.350 konuttan 51.422 tanesinin zorunlu deprem sigortasına sahip olduğunun görüldüğünü, bu illerdeki sigortalanma oranının da yüzde 10,7 olarak gerçekleştiğini belirten Tunçay, bu çerçevede Van ilinde zorunlu deprem sigortası dışında düzenlenen konut sigortası poliçesinin sayısının çok fazla olmadığının düşünüldüğünü kaydetti.
KONUT SİGORTASI PENETRASYONU YÜZDE 15
Aksigorta Genel Müdürü Uğur Gülen de Van’daki depremden sonra Aksigorta olarak ilk önce bölgedeki sigortalıların listesini çıkardıklarını, konut poliçesi sahibi ve deprem teminatı bulunan müşterilerini belirlediklerini belirtti. Hizmet merkezleri aracılığı ile tüm müşterilerini tek tek aramaya başladıklarını söyleyen Gülen, “Aramalarımızda nasıl olduklarını ve nelere ihtiyaçları olduğunu soruyoruz. Hasarı olan vatandaşlarımıza çeşitli kolaylıklar sunacağız. Mümkün olan en kısa sürede hasarlarını karşılayacağız. Elimizden geldiğince ihtiyaçlarını karşılamaya çalışacağız. Van bölgesinden çağrı merkezimizi arayan müşterilerimize daha hızlı hizmet verebilmek amacıyla IVR sistemimizde ayrı bir bölüm oluşturduk. Müşterilerimiz hiç sıra beklemeden hasarları ile ilgili görüşmek için müşteri temsilcilerine bağlanabilecekler” dedi.
DASK’ın depremde yıkılan ya da hasar gören bir binanın belli standart çarpanlara göre yeniden inşa bedelini ödediğini, kullanılan malzeme, eşya, dekorasyon gibi unsurları göz önünde bulundurmadığını, evin değerini yükselten, iç dekorasyon unsurları ve malzemelerin dikkate alınmadığını belirten Gülen, konut sigortasının ise evin gerçek inşa bedelini sigortaladığını söyledi.
Gülen, konut sigortasının sadece depreme karşı değil, yangın, su baskını, patlama, fırtına, sel, yer kayması gibi afetlere; hırsızlık, kaza, çeşitli hasarlar gibi risklere karşı da evi güvence altına aldığını, eşya teminatı da ilave ettirilmişse evin içindeki tüm eşyanın yine bu durumlara karşı güvence altına alındığını kaydetti.
Konut sigortası penetrasyonunun Türkiye’de yüzde 15 olduğuna işaret eden Gülen, “Aksigorta olarak biz yüzde yüz bir güvence için tüm vatandaşlarımıza hem DASK hem de konut sigortası yaptırmalarını öneriyoruz” dedi.
Aksigorta’da toplam yaşayan poliçe sayısının 188.272 olduğunu, bu konut poliçelerinin yüzde 50’sinin İstanbul, Ankara ve İzmir’deki konutların oluşturduğunu söyleyen Gülen, bu illeri Antalya, Mersin, Adana, Bursa, Tekirdağ, Kocaeli’nin takip ettiğini kaydetti.
Gülen, “Sayısı çok fazla olmamakla beraber, deprem bölgesinde sigortaladığımız konutlar bulunmaktadır. Konut sigortası yaptığımız iller arasında Van, Bitlis ve Muş en son sıralarda yer alıyor. Şu an sigortalılarımızın durumlarını tek tek araştırıyoruz” diye konuştu.
“TÜRKİYE’DE RİSK VE SİGORTA BİLİNCİ ÇOK DÜŞÜK SEVİYEDE”
Türkiye’de risk ve sigorta bilincinin çok düşük seviyelerde olduğunu belirten Gülen, bilinçlendirme ile ilgili yaptıkları çalışmalara ilişkin şunları kaydetti: “Ekim 1996’da Türkiye’de bir ilki gerçekleştirerek rahmetli Sakıp Sabancı’nın önderliğinde dünyada nadir örnekleri bulunan ve tamamen Türk teknolojisi ile inşa edilen Yangın ve Deprem Eğitim Merkezi’ni (YADEM) kurduk. YADEM’de, deprem ve yangın simülatörleri eşliğinde, uzman eğitmenler tarafından tüm ziyaretçilere deprem ve yangın eğitimleri veriliyor. Her yıl 7-14 yaş arasındaki 15.000 çocuğun eğitim gördüğü YADEM’i, 2006 yılında daha geniş kitlelere ulaşması amacıyla Şişli Belediyesi Bilim Merkezi’ne bağışladık. Bugün merkezi yılda 400.000 çocuk ziyaret ediyor.
2010 yılında AKUT ile birlikte ’Hayata Devam Türkiye’ sosyal sorumluluk projesini başlattık. Proje kapsamında 3 boyutlu ’G-Force Deprem Simülatör TIR’ı ile Türkiye’yi karış karış gezerek deprem ve doğal afetler eğitimi veriyoruz. Yerel yönetimlerle işbirliği yaparak ilköğretim öğrencilerine doğal afetlerden korunma eğitimleri veriyoruz. Bilgilendirici kitapçıklar dağıtıyoruz. 2010 yılında başladığımız projenin ilk iki etabı sonucunda toplam 20 il ve 100 ilçeyi ziyaret ederek yaklaşık 2 milyon kişiye ulaştık. Projenin ikinci etabında Prof. Dr. Ahmet Mete Işıkara da bizlere destek verdi.”
“KONUT SİGORTALARINA YÖNELİK REKLAM KAMPANYALARI YÜRÜTMEYİ DÜŞÜNÜYORUZ”
Aviva Sigorta Kurumsal İletişim Müdürü Pınar Değirmencioğlu da halkın sigorta konusunda çok daha fazla bilinçlendirilmesi gerektiğine, onların anlayabileceği şekilde yalın, basit sigorta poliçelerinin sigorta sektörüne olan ilgiyi ve güveni artıracağına inandıklarını ve bu konuda da birtakım çalışmaları halihazırda yaptıklarını belirtti.
Değirmencioğlu, DASK poliçelerinin binaları deprem, deprem sonucu yangın, infilak ve yer kaymasına karşı sigorta bedeline kadar teminat altına alırken, özel konut sigortalarının ise binayı depreme karşı korumanın yanı sıra hem binayı hem eşyayı sel, su baskını, yangın, hırsızlık gibi teminatlarla oluşabilecek her türlü riski teminat altına aldığını dile getirdi.
Yılın 9 aylık döneminde 6 milyon liralık yeni iş yazıldığını ve 21 bini aşkın poliçe bulunduğunu anlatan Değirmencioğlu, üretimin yüzde 65’i aşkın kısmının İstanbul, Ankara, Bursa, Adana gibi büyük illerden geldiğini kaydetti.
Deprem bölgesinde Aviva Sigorta tarafından sigortalanmış, konutlar, inşaatlar ve araçlar bulunduğunu belirten Değirmencioğlu, amaçlarının tüm mağdur müşterilere hasar tazminatlarını en kısa sürede ödeyerek onların yaralarını az da olsa sarmak ve yanlarında olabilmek olduğunu vurguladı.
AA
Binalara Enerji Kimlik Belgesi Zorunluluğu Başlıyor!
Binaların enerji tüketimini gösteren ”enerji kimlik belgeleri”, 1 Ocak’tan itibaren düzenlenmeye başlanacak.
Binalarda Enerji Performansı Yönetmeliği 5 Aralık 2009′da yürürlüğe girdiğinde enerji kimlik belgesi ile ilgili düzenleme önce 1 Temmuz 2010′a, daha sonra da gerekli altyapının hazır olmadığı gerekçesiyle 1 Ocak 2011′e ertelenmişti.
Önümüzdeki günlerde başlanacak uygulamayla, yeni yapılacak binalarda enerji kimlik belgesi düzenlenmesi zorunlu olacak.
Yeni yapılacak binalarda belge düzenlemesi proje üzerinden gerçekleştirileceği için vatandaşların bir sorumluluğu bulunmayacak, süreç projeciler tarafından yürütülecek.
Mevcut binalar için ise vatandaşların, 2017 yılına kadar Enerji Kimlik Belgelerini almaları gerekecek. Bunun için yetkilendirilmiş Enerji Verimlilik Danışmanlık Şirketlerine başvurmak gerekecek.
Bu binaların projesi bulunuyorsa, uzmanlarca tespit kısa sürede tamamlanabilecek. Eğer proje bulunmuyorsa binada, ısıtma sistemi, yalıtımı, geometrik yapısı, elektrik aydınlatma sistemi gibi unsurlara ilişkin etüt yapılacak.
Binanın enerji verimliliğiyle ilgili veriler, uzmanlar veya projeciler tarafından Bayındırlık ve İskan Bakanlığının web tabanlı hazırladığı BEP-TR programına girilecek. Programda, binaların metrekare başına düşen enerji tüketim miktarı ve karbondioksit salınımı hesaplanacak, binaya uygun enerji kimlik belgesini üretilecek.
A’dan G’ye kadar sınıflandırılan kimlik belgelerinde, A sınıfı enerji tüketimi açısından iyi, G sınıfı da oldukça kötü durumdaki binayı ifade edecek.
Bayındırlık ve İskan Bakanlığı yetkilisinin A.A muhabirine verdiği bilgiye göre, Enerji Kimlik Belgesi düzenlenmesi sürecinde, metrekare başına maliyetin 1 lira civarında olması bekleniyor.
Enerji Verimlilik Danışmanlık Şirketlerince yürütülecek süreçte fiyatın piyasa koşullarında oluşacağına vurgu yapan yetkili, ”Yurtdışında, metrekare başına 1-2 avro arasında değişen rakamlarda yapıyorlar. Türkiye’de bununla ilgili henüz rayiç belirlenmiş değil. Bizim tahminimiz, öngörümüz 1 liralar civarında olacak. 100 metrekarelik bir daire için 100 liralık bir maliyet, 10 daireli bir apartmanda bu 1.000 lirayı bulur” dedi.
”İYİLEŞTİRME İÇİN ZORUNLULUK YOK”
”Binası için G sınıfı Enerji kimlik belgesi düzenlenmiş bir vatandaşı nasıl bir süreç bekliyor” sorusu üzerine yetkili, binada iyileştirmeyle ilgili bir zorunluluk, yaptırım bulunmadığının altını çizdi.
Yetkili, ”Belgeyi düzenleyen şirket size şunu söyleyecek; Siz G sınıfı çıkmışsınız ama şu şu işlemleri yaparsanız, C sınıfı olabilirsiniz, bunun için şu kadar maliyetiniz olacak, geri dönüşüm süresi de 3 yıl, 5 yıl olacak. Yaptırmak isterseniz, bu çerçevede yaptırın.
Herhangi bir zorlama söz konusu olamayacak. Vatandaşlar sadece kimlik belgesi almakla yükümlü” dedi.
Binasında iyileştirme yapmak isteyenlere yönelik Bakanlık olarak finansman modelleri üzerinde çalıştıklarını, ancak bu çalışmanın henüz tamamlanmadığını kaydetti. Yetkili, finans modelinin temelde düşük faizli krediye dayandığını, belki teşvik mekanizmalarının da dahil edilebileceğini söyledi.
”MEVCUT BİNALARDA ENERJİ İSRAFI ÇOK”
Yetkili uygulamanın amacı hakkında bilgi verirken de öncelikle bilinç yaratmayı istediklerini belirterek, şunları kaydetti:
”Bir araba alıyoruz, araba 100 kilometrede 5 litre yakıyorsa iyi, 10 litre yakıyorsa kötü diyoruz. Üstelik bu araba sürekli değil, kontağı çevirdiğimizde ancak enerji tüketiyor.
Yaşadığımız bina ise sürekli enerji tüketiyor ve biz ne kadar enerji tükettiğini bilmiyoruz. Enerji kimlik belgesi buna hizmet edecek.
Karşı bina metrekare başına 150 kilovat enerji tüketiyor A veya B sınıfı, bizim bina 250 kilovat tüketiyor, yaklaşık yüzde 70 daha fazla, G sınıfı. Demek ki biz o seviyeye çıkabiliriz, belge bize bunu gösteriyor.”
Özellikle mevcut binalarda enerji israfının çok fazla olduğunu kaydeden yetkili, binalarda yüzde 40-50 iyileştirme sağlanabileceğini ve enerji tüketiminin azalacağını öngördüklerini söyledi.
ENERJİ KİMLİK BELGESİ
Binanın enerji ihtiyacı, enerji tüketim sınıflandırması, yalıtım özellikleri ile ısıtma-soğutma sistemlerinin verimiyle ilgili bilgileri içeren belge, ”yeni tasarlanan binalar” için binanın tasarımında görev alan yetkili mimar ve mühendisler, ”mevcut binalar” için ise enerji verimliliği danışmanlık şirketlerince hazırlanacak ve ilgili idarece onaylanacak. Belge, yeni binalar için yapı kullanma izin belgesinin ayrılmaz parçası olacak.
Enerji kimlik belgesinin bir nüshası bina sahibi, yöneticisi, yönetim kurulu veya enerji yöneticisi tarafından muhafaza edilecek, bir nüshası da bina girişinde rahatlıkla görülebilecek bir yerde bulundurulacak.
Enerji kimlik belgesine bakarak bir kişi oturacağı evde ne kadar enerji tüketileceğini anlayabilecek. Böylece ev satın alırken veya kiralarken yalıtımdaki eksikliklerin anlaşılması ve buna göre karar alınması mümkün olacak.
YAPI DENETİMİ DE YAYGINLAŞTIRILIYOR
Yapı Denetimi Hakkında Kanunun yürürlüğe girdiği 2001 yılında 19 ilde pilot olarak başlatılan ”yapı denetimi” sistemi de 1 Ocak 2011 tarihi itibariyle yurt genelinde yaygınlaştırılacak.
Yasanın kapsamının genişletilmesiyle ilgili Bakanlar Kurulu kararı, temmuz ayında Resmi Gazetede yayımlanmış, yürürlük tarihi olarak da 1 Ocak 2011 belirlenmişti.
Buna göre yeni yılda, Adana, Ankara, Antalya, Aydın, Balıkesir, Bolu, Bursa, Çanakkale, Denizli, Düzce, Eskişehir, Gaziantep, Hatay, İstanbul, İzmir, Kocaeli, Sakarya, Tekirdağ ve Yalova’da uygulanan yapı denetimi, 62 ilde daha uygulamaya konulacak.
Sistemle, kamuya ait yapı ve tesisler ile yasada belirtilen ruhsata tabi olmayan yapılar hariç özel binalar yapı denetimine tabi olacak. Yapılar, Bayındırlık ve İskan Bakanlığından aldığı izin belgesiyle çalışan, tüzel kişiliğe sahip yapı denetim kuruluşlarınca denetleniyor.
Halen 62 ilde uygulanan, ”inşaat mühendisi, makine mühendisi, elektrik mühendisi ve mimar olmak üzere 4 ana meslekte fenni mesuliyete” tabi gerçekleştirilen ve bu nedenle ”4′lü TUS” olarak adlandırılan denetim sistemi de kalkmış olacak.
AA
Küçük Konutlar Gözde Olmaya Devam Ediyor!
Nüfusun ve gayrimenkulün hareketli olduğu 7 ilde düzenli olarak gayrimenkul araştırması yapan Garanti Bankası, Reidin.com ve GYODER’in Nisan ayı araştırmasında sonuçlar açıklandı.
Adana 2. el konut satışındaki geçen ay olduğu gibi bu ayda birinciliği bırakmazken geçen ay 2. el konutta en çok değer kaybeden Bursa, bu ay kira artışında şampiyon oldu. Yükselişini sürdüren bir diğer konu ise konuların kullanım tipi oldu. Nisan’da bir önceki aya göre, 1+1’ler yüzde 1.21, 2+1’ler yüzde 0.74, 3+1’ler yüzde 0.38 ve 4+1’lerde yüzde 0.20 değer kazandı.
Adana, Ankara, Antalya, Bursa, İstanbul, İzmir ve Kocaeli’deki ikinci el ve yeni konutlara yönelik hazırlanan emlak endekslerinin 2011 Nisan ayı raporunda Adana, Nisan ayında bir önceki aya göre ikinci el satılık konut fiyatlarında metrekare başına yüzde 0.80’lik değer artışıyla, fiyatların en fazla yükseldiği il oldu. Aynı dönem içinde konutlar İstanbul’da yüzde 0.23 oranında değer kazandı.
Nisan ayındaki metrekare başına kira değerleri incelendiğinde ise Bursa, yüzde 1.13 değer artışıyla, kiraların en fazla yükseldiği şehir oldu. Aynı dönem içinde konut kira değerleri İstanbul’da yüzde 0.14 oranında arttı. Konut satış fiyatları açısından da en çok değer artışı yaşanan ilçe yüzde 1.40 ile Sultangazi olurken en çok değer kaybeden ilçe ise iyene İstanbul’da 1.32 oranıyla Beyoğlu oldu.
Küçük Konutlar Gözde Olmaya Devam Ediyor!
Nüfusun ve gayrimenkulün hareketli olduğu 7 ilde düzenli olarak gayrimenkul araştırması yapan Garanti Bankası, Reidin.com ve GYODER’in Nisan ayı araştırmasında sonuçlar açıklandı.
Adana 2. el konut satışındaki geçen ay olduğu gibi bu ayda birinciliği bırakmazken geçen ay 2. el konutta en çok değer kaybeden Bursa, bu ay kira artışında şampiyon oldu. Yükselişini sürdüren bir diğer konu ise konuların kullanım tipi oldu. Nisan’da bir önceki aya göre, 1+1’ler yüzde 1.21, 2+1’ler yüzde 0.74, 3+1’ler yüzde 0.38 ve 4+1’lerde yüzde 0.20 değer kazandı.
Adana, Ankara, Antalya, Bursa, İstanbul, İzmir ve Kocaeli’deki ikinci el ve yeni konutlara yönelik hazırlanan emlak endekslerinin 2011 Nisan ayı raporunda Adana, Nisan ayında bir önceki aya göre ikinci el satılık konut fiyatlarında metrekare başına yüzde 0.80’lik değer artışıyla, fiyatların en fazla yükseldiği il oldu. Aynı dönem içinde konutlar İstanbul’da yüzde 0.23 oranında değer kazandı.
Nisan ayındaki metrekare başına kira değerleri incelendiğinde ise Bursa, yüzde 1.13 değer artışıyla, kiraların en fazla yükseldiği şehir oldu. Aynı dönem içinde konut kira değerleri İstanbul’da yüzde 0.14 oranında arttı. Konut satış fiyatları açısından da en çok değer artışı yaşanan ilçe yüzde 1.40 ile Sultangazi olurken en çok değer kaybeden ilçe ise iyene İstanbul’da 1.32 oranıyla Beyoğlu oldu.
Büyümenin Anahtarı da İnşaatta!
Sabah gazetesi yazarı Nüsa Uğur, “2001 yılı öncesine inen işsizlik oranlarında ve büyümenin dünyaya parmak ısırtacak noktaya gelmesinde bu hareketliliğin payı azımsanmayacak kadar çok” diye yazdı.. İşte o yazı
Büyümenin anahtarı da inşaatta
2011 yılının son günlerindeyiz.
Gayrimenkul sektöründe hareketli, tartışmalı ve göreceli de olsa bereketli bir yıl geçirildiği söylenebilir. 2001 yılı öncesine inen işsizlik oranlarında ve büyümenin dünyaya parmak ısırtacak noktaya gelmesinde bu hareketliliğin payı azımsanmayacak kadar çok.
Bu bakımdan 2011′in gayrimenkul sektörü için tüm olumsuz koşullara ve gelişmelere rağmen iyi bir yıl olduğunu söyleyebiliriz.
Bu yeterli değil kuşkusuz. Ancak, konut ihtiyacı ülkemizde bir sorun olmaktan çıktığında “yeterli” diyebiliriz. Özellikle orta ve dar gelirli kesimlerde yaygın konut sorununun çözümlenmesi yalnızca metropollerde değil diğer kentlerde de sürdürülebilir bir konut üretimi sayesinde gerçekleşecek.
Ama her şeyden önce plânlı şehirler.
Sadece sağlıklı ve yaşanabilir konutlar üretmekle iş bitmiyor. O evlerde oturanların çevresiyle, sokağı, sosyal donatı alanlarıyla her türlü ihtiyaçlarının karşılanabildiği kentler yaratmak asıl amaç olmalı.
2011yılı içinde yapılan yasal düzenlemeler içerisinde belki de en önemlisi Yapı Denetim Yasasının tüm Türkiye’de yürürlüğe girmesi.
Gayrimenkul yatırım ortaklıklarının halka açılma koşullarının basitleştirilmesi de gayrimenkullerin, bunlara dayalı projelerin, gayrimenkule dayalı hakların borsada işlem yapabilir hale gelmesine katkıda bulundu.
Kentsel dönüşüm ile ilgili diğer bazı yasal düzenlemelerin yapılması da 2011′in artı hanesine yazılabilir şimdiden. Ama bakanlıklar ile belediyeler arasındaki uygulama ve anlayış farklılıkların İstanbul’un siluetinin tartışılır hale getirdiğini de es geçmeyelim burada.
Sektörde işleri yavaşlatan majör gelişme, üretilen konutların tüketiciye ulaşmasında banka kredilerindeki faiz oranlarının yükselmesiydi. Müteahhitler, pratik zekâları ve esneklikleri ile ürettikleri konutları satabilmek için farklı pazarlama yöntemleri izlediler. Akla ve duygulara hitap eden kampanyalar karşılığını buldu.
Bazı kampanyalar ise inandırıcılıktan uzak olduğu için ilgi görmedi.
2011′in sektördeki panoraması genel hatlarıyla bu.
2012 zor bir yıl olacak. Öngörüldüğü üzere büyüme hızı düşecek. Ama yetkililer bunun minimum yüzde 4 olacağını açıklıyor. İyimser bir rakam mı? Belki.
Ama psikolojik faktörün de ne denli önemli olduğunu unutmayalım. Lokomotif yine inşaat sektörü olacak şüphesiz.
Sait Mas/İstanbul
Apartman dairemizde bir duvarı yıkmak istiyoruz. Belediyeden ruhsat almak gerekir mi? Dairenizde yıkacağınız bir duvar ya da yapacağınız değişiklik sizin ve diğer komşularınız açısından tehlike yaratabilir.
Hatırlayın, özellikle binanın taşıyıcı unsurlarını etkileyen tadilatlar, geçmişte yaşanan depremlerde binaların yıkılmasına neden oldu. Bu yüzden dairenizde yapacağınız değişikliklerde çok dikkatli olmalısınız.
3194 sayılı İmar Kanunu’na göre ruhsat alınmış yapılarda herhangi bir değişiklik yapılması da yeniden ruhsat alınmasına bağlıdır. Bu durumda; bağımsız bölümlerin brüt alanı artmıyorsa ve nitelik değişmiyorsa ruhsat, hiçbir vergi, resim ve harca tabi olmaz. Ancak; derz, iç ve dış sıva, boya, badana, oluk, dere, doğrama, döşeme ve tavan kaplamaları, elektrik ve sıhhi tesisat tamirleri ile çatı onarımı ve kiremit aktarılması, yönetmeliğe uygun olarak mahallin hususiyetine göre belediyelerce hazırlanacak imar yönetmeliklerinde belirtilecek taşıyıcı unsuru etkilemeyen diğer tadilatlar ve tamiratlar ruhsata tabi değildir.
İmar yasası böyle, ilgili belediyeye dilekçe ile başvuruda bulunmanız ve gerekli izinleri almanız hem sizin için, hem de komşularınız için iyi olacaktır.
Nüsa Uğur / SABAH
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
-
Emlakçılık güven isleyen bir meslek olduğu herkes tarafından kabul gören bir gerçek. Yeni emlakçılık hayatına merhaba diyecek olan emlakçı...
-
T.C. ÇEVRE VE ORMAN BAKANLIĞI ÇEVRESEL ETKİ DEĞERLENDİRMESİ VE PLANLAMA GENEL MÜDÜRLÜĞÜ ÇED VE PLAN İZLEME KONTROL DAİRESİ BAŞKANLIĞI 8/8/2...