1 Mart 2012 Perşembe

Kira Bedeli Ödenmediğinde Ne Yapılmalı?

Tamer Heper, Posta Gazetesi’ndeki bugünkü yazısında ” Tercih sizin ” başlıklı yazıyı kaleme aldı. Heper, yazısında okuyucusuna yanıt olarak kira bedeli ödenmediğinde ne yapılması gerektiğini anlatarak okurlarını konuyla ilgili bilgilendiriyor Soru: Evimi kiraya verdim. İlk iki ay kira ödedi sonra ödemedi ne yapmam lazım? S.E. Cevap: Yanıtım tüm kira alamayanlar için. Kira bedellerinin ödenmemesi iki şekilde hareket etmenize sebep olabilir. Birincisi; kiracı aleyhine icra takibi yaparak kira bedellerinin tahsili yönüne gidilir. İkincisi; kiracıya kira bedellerinin otuz gün içinde ödenmesi ihtarı gönderilerek otuz gün içinde ödenmeze tahliye talebinde bulunulacağı ihtar edilir ve otuz gün içinde kira bedelleri ödenmezse temerrüt nedeni ile tahliye davası açılır. Tercih kiralayanındır. Ancak bunlardan her ikisini birleştiren bir işlem daha vardır ki bu biraz profesyonel işidir ve bir hukukçunun yapmasında yarar vardır. O da otuz günlük ödeme emri gönderilerek yapılan icra takibidir. Bununla hem icra takibi hem de otuz günlük ihtar birlikte yapılır. Bu durumda olanların kiraların gecikmeye başlaması ile birlikte harekete geçmesinde yarar vardır çünki gördüğünüz gibi önce otuz günlük bekleme süresi ve sonra da arkadan dava süreci başlayacağı için zaman kaybı olacaktır. Posta/Tamer Heper

Gayrimenkulün Kamulaştırılması İle Ne Yapılmalı?

Tamer Heper, Posta Gazetesi’ndeki bugünkü yazısında “Bu bir tahmin “ başlıklı yazıyı kaleme aldı. Heper, bugünkü yazısında arsası istimlk edilen okurunun sorusunu yanıtlayarak konuyla ilgili okurlarını bilgilendiriyor… Soru: Belediye bir arsadan yol getirecekmiş, sahibine bir başka yerden arsa vermiş tapusunu da devretmiş. Tapuyu alan kişi de arsayı bana sattı. Tapusunu alacakken belediyenin bir talebi ile karşılaştım. Bana diyor ki yol geçecek, arsa için mimar getir güzergahın hattını belirle yola gidecek kısmın çizimini yaptır. Bunu arsa alandan istemesi veya kendisinin yapması gerekmiyor mu? Benim yapmam gerekiyorsa niye arsanın bana satışına izin veriyor anlamadım? M.O. Cevap: Değerli okuyucum bizde kamu kurumlarının yaptığı işlere pek akıl ermez. Onun için akıl erdireceğim diye aklınızı fazla zorlamayın. Bizde kamu kurumu mümkün mertebe icraat yapmayıp emir vererek ona buna iş yaptırmaya bakar. Sizinki de öyle. Bir gayrimenkul kamulaştırılacak ise yani eski tabirle istimlak olunacak ise kamu kurumu ya bunun parasını öder veya eşdeğer bir arazi verir. Sizin olayda böyle olmuş. Ancak benim de anlamadığım şu: Kamulaştırma kararı alırken ne sebeple kamulaştırılacağı, yol geçecek ise nereden geçeceğini hesaplamadı mı? Hesapladı. Deyin ki hesaplamadı bundan size ne? Ancak burada bir de fal bakmam lazım. Siz belediyenin verdiği arsayı satın aldınız ama tapusunu alamadınız, anlatımınız bu. Oysa siz arsayı hukuken alamadınız, çünkü aldım diyebilmek için tapusunu almanız lazım. Yani siz belki satış vaadi yaptınız. Bunlar olurken de belediye size arsa satacak olana yeni bir parsel verirken tapuya satılamaz kaydı koyup bu yolu ayırma ve parseli ifraz işini arsa alana yüklemiş olabilir. Tabii bu tahminim gerçekse dahi makul ve mantıklı değil ama tahminim bu yolda. Siz ya bu yükümlülüğü yerine getireceksiniz veya ayıplı bir mal olduğu için araziyi almaktan vazgeçeceksiniz. Posta/Tamer Heper

Konutta Tespit Raporu Nedir?

Tamer Heper, Posta Gazetesi’nde ” Siz yapı parasını alın ” başlıklı yazıyı kaleme aldı. Heper, kaleme aldığı yazısında binada sıva ve boya ihtiyacı olan yapının tamiratıyla ile ilgili okuyucusunun sorduğu soruyu cevaplıyor…. Soru: Binamız 1975 yılında yapıldı ancak artık dış cephe boyası çok yıprandı, hatta sıvalar dökülmeye başladı. Binamızda bu onarımı yapmak için kat malikleri arasında anlaşma olmuyor. Ben bir tespit yaptırıp sonra onarımı yapsam diğer kat maliklerinden bu parayı alabilir miyim? I.Y. Cevap: Evet binanızın sıva ve boyaya ihtiyaç duyduğuna dair tespit raporu alırsanız ve onanmı yaparsanız diğer kat maliklerine arsa payları oranında başvurup hisselerine düşen parayı isteyebilirsiniz. Bunun için masraf faturasını alıp diğer kat maliklerine önce birer icra takibi yapın. Takibe itiraz olursa konu mahkemeye yansıyacaktır. Bu iş biraz zamanınızı alır ama başka çare de yoktur. Binanın harabiyetini önlemek için bunu yapmak zorundasınız. Ne yazık ki aramızda pek çok kişi binanın geleceğini hiç düşünmeden her şeye itiraz edebilmektedir. Oysa herkes ortak yapı olan binanın sağlamlığını hatta estetiğini korumak zorundadır Posta/Tamer Heper

Tapuya Şerh Verilmesi Nedir?

Tamer Heper, Posta Gazetesi’nde ” Tapuya şerh gerekir ” başlıklı yazıyı kaleme aldı. Heper, köşesinde Tapuya şerh verilmesi ile ilgili okurun sorduğu soruyu yanıtlayarak konu ile ilgili merak edilenleri yanıtlıyor…. Soru: On ortaklı bir kooperatifte üyeydim. Binada on mesken dışında fazladan bir mesken ve bir dükkan var. Bir dükkanla aynı kattaki daireyi bana noterden satış vaadi yaparak sattılar. Ben de meskeni bir başkasına sattım. Ancak kooperatif dükkanı ben kullanmaktayken tapuda tüm ortakların ortak malı olarak tescil ettirmiş. Bu dükkana nasıl sahip olurum? G.E. Cevap: Doğrusu elinizde noterde yapılmış satış vaadi sözleşmesi varsa probleminiz pek büyük değil. Elinizdeki satış vaadi sözleşmesini delil olarak sunmak kaydıyla tapu iptali ve tescil talebi ile dava açacaksınız. Şayet elinizdeki satış vaadini tapuya şerh verdi iseniz mesele çok daha kolay. Ancak tapuya şerh vermedi iseniz işiniz o kadar kolay değil. Ama yine de dava açmanıza mani de değil. Bizler, bir gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi yapıldığında bunun tapuya şerh verilmesini tavsiye ederiz. Çünkü bu halde yeni malike de dava açılır ve yeni malik iyi niyet iddiasında bulunamaz. Ancak sizinki kooperatif, dolayısı ile kooperatif satış vaadini yaptığına göre yine kooperatif satış vaadinin bilinmediği iddiasında bulunamayacak. Kısacası, siz dava açmakta tereddüt etmeyin. Posta/Tamer Heper

Kat Malikleri Kurulunun Karar Yeter Sayısı Nedir?

Ekrem Sarısu, Posta Gazetesi’ndeki bugünkü yazısında ” Kat malikleri kurulunun karar yater sayısı çoğunluğa bağlı ” başlıklı yazıyı kaleme aldı. Sarısu, bugünkü yazısında kat malikleri kurulunun toplantısı ile okurunun sorusuna yanıt arıyor… Soru: ‘Kat malikleri kurulunca yöneticiye kapıcıyı işe alması veya işten çıkarılması konusunda yazılı bir yetki verilmişse, yönetici bu yetki kapsamında kapıcıyla iş sözleşmesi yapar veya iş sözleşmesini feshedebilir’ ifadesini kullanmıştınız. Kat malikleri kurulu denilince, genel kurul çoğunluğundan hangisinin dikkate alınması gerekir? Ziya TAŞ Cevap: Sorunuzdan kat malikleri kurulunun toplantı ve karar yeter sayısını aradığınızı anlıyoruz. Kat malikleri kurulu, binadaki bağımsız bölümlerin (dairelerin ve varsa dükkânların) sahiplerinden oluşmaktadır. Kat malikleri kurulu yılda bir defadan az olmamak üzere yönetim planında gösterilen zamanlarda, eğer böyle bir zaman gösterilmemişse, her takvim yılının ilk ayı içinde toplanır. Ancak, önemli konuların ortaya çıkması halinde olağanüstü de toplanabilir. Bunun için, yöneticinin veya denetçinin veya kat maliklerinden üçte birinin olağanüstü toplantı istemesi gerekiyor. Toplantı tarihinden en az onbeş gün önce, toplantı sebebini de gösteren mektubun bütün kat maliklerine imzalı olarak tebliğ edilmesi şart. ilk çağrı yapılırken, birinci toplantıda, yeter sayının sağlanamaması halinde, ikinci toplantının nerede ve hangi tarihte yapılacağının belirtilmesi zorunlu. İkinci toplantı ilk toplantıdan en az 7 gün sonra yapılabiliyor. Kat malikleri kurulu, kat maliklerinin sayı ve arsa payı bakımından yarısından fazlasıyla toplanır ve oy çokluğuyla karar verir. Yeter sayının sağlanamaması nedeniyle ilk toplantının yapılamaması halinde ikinci toplantı, en geç onbeş gün sonra yapılır. Bu toplantıda karar yeter sayısı, katılanların salt çoğunluğudur. Bu şekilde toplanan ve karar alan kat malikleri kurulu apartman yöneticisine kapıcıyı işe alma veya işine son verme yetkisi verebilir. Posta/Ekrem Sarısu

Ev İşçileri Dayanışma Sendikası Dernek Kurmaya Karar V”erdi!

Türkiye’de 2011 yılında temizlik-bakım işi için evlere giden 51 kadın öldü; 400 kadın taciz ve tecavüze uğradı. Ev işçisi kadınlar, kendi güvenliklerini sağlamak için sendikadan sonra dernek de kurmaya karar verdi. Ev İşçileri Dayanışma Sendikası (EVİD-SEN) Genel Başkan Gülhan Benli 2011 yılında 3 bin ‘ev işçisi’nin iş kazası geçirdiğini, 51 kadının öldüğünü, 400’e yakın kadının taciz ve tecavüze uğradığını açıkladı. Benli, “Kayıtdışılık işvereni daha pervasız hale getiriyor. Ayrıca aynı taksiciler gibi bizde de o kapı üstümüze kapandığında başınıza neler geleceğini bilemezsiniz. Daha geçenlerde bir arkadaşımız gittiği görüşmede kapı üstüne kilitlendi ve günlerce rehin tutularak tecavüze maruz kaldı. Sebebi bu kuralsız, kayıtdışı ortamda internetten iş bulup gitmesi” dedi. ‘Ev işçisiyiz, toz bezi değiliz’ sloganıyla yola çıkan ve kendilerini ‘ailenin bir ferdi’ değil ‘ev işçileri’ olarak nitelendiren ev kadınları, 6 ay önce kurdukları sendikada 20 bine yakın kişiyi buluşturmayı başarmıştı. ‘Devlet korumazsa biz kendimizi koruruz’ İzmir, Bodrum, Antalya, Muğla, Adana, Nevşehir ve Bursa’da kadınların yoğun ilgisiyle karşılaşan kadınlar şimdi bir de dernek aracılığıyla sendikaya üye olamayan yüz binlerce kadına ulaşmayı, hukuki statü kazanıp denetim yetkisine sahip olmayı hedefliyor. Devletin evlere çalışmaya giden kadınların güvenlikleri konusunda attığı adımların da yetersiz olduğunu vurgulayan Benli, “Kendi çözümümüzü ürettik” dedi, “Çünkü ilgili bakanlıklar çözüm bulana kadar pek çok arkadaşımızı kaybedeceğiz. Bu yüzden dernek kuracağız ve arkadaşlarımızın güvenilir kaynaklarla işe gitmesini sağlayacağız. Arkadaşımızı işe göndermeden önce kendimiz gidip göreceğiz.” Ancak daha ilk aşamada engelle karşılaşıldı. Benli “İlk kuruluş başvurumuzda İstanbul Emniyet Müdürlüğü Sendikalar Masası memurları, ev işçilerinin başvurusunu, yapılan işin kar amaçlı olmadığı gerekçesiyle kabul edemeyeceklerini söyledi. Ancak evrakları teslim almadık, işleme konması için yeniden sunduk. Bu şekilde ilk adımı attık. Amacımız; ev işçilerinin sorunları hakkında farkındalık yaratmak ve işçilere de maddi, yasal ve psikolojik destek vermek” dedi. EVİD-SEN Genel Başkanı Benli, ev işçilerinin haklarını düzenleyen uluslararası normlar bulunduğunu hatırlatarak Türkiye’nin bunlara uyum için taahhüt vermesi gerektiğini de vurguladı. (dha) Radikal

Ev İşçileri Dayanışma Sendikası Dernek Kurmaya Karar V”erdi!

Türkiye’de 2011 yılında temizlik-bakım işi için evlere giden 51 kadın öldü; 400 kadın taciz ve tecavüze uğradı. Ev işçisi kadınlar, kendi güvenliklerini sağlamak için sendikadan sonra dernek de kurmaya karar verdi. Ev İşçileri Dayanışma Sendikası (EVİD-SEN) Genel Başkan Gülhan Benli 2011 yılında 3 bin ‘ev işçisi’nin iş kazası geçirdiğini, 51 kadının öldüğünü, 400’e yakın kadının taciz ve tecavüze uğradığını açıkladı. Benli, “Kayıtdışılık işvereni daha pervasız hale getiriyor. Ayrıca aynı taksiciler gibi bizde de o kapı üstümüze kapandığında başınıza neler geleceğini bilemezsiniz. Daha geçenlerde bir arkadaşımız gittiği görüşmede kapı üstüne kilitlendi ve günlerce rehin tutularak tecavüze maruz kaldı. Sebebi bu kuralsız, kayıtdışı ortamda internetten iş bulup gitmesi” dedi. ‘Ev işçisiyiz, toz bezi değiliz’ sloganıyla yola çıkan ve kendilerini ‘ailenin bir ferdi’ değil ‘ev işçileri’ olarak nitelendiren ev kadınları, 6 ay önce kurdukları sendikada 20 bine yakın kişiyi buluşturmayı başarmıştı. ‘Devlet korumazsa biz kendimizi koruruz’ İzmir, Bodrum, Antalya, Muğla, Adana, Nevşehir ve Bursa’da kadınların yoğun ilgisiyle karşılaşan kadınlar şimdi bir de dernek aracılığıyla sendikaya üye olamayan yüz binlerce kadına ulaşmayı, hukuki statü kazanıp denetim yetkisine sahip olmayı hedefliyor. Devletin evlere çalışmaya giden kadınların güvenlikleri konusunda attığı adımların da yetersiz olduğunu vurgulayan Benli, “Kendi çözümümüzü ürettik” dedi, “Çünkü ilgili bakanlıklar çözüm bulana kadar pek çok arkadaşımızı kaybedeceğiz. Bu yüzden dernek kuracağız ve arkadaşlarımızın güvenilir kaynaklarla işe gitmesini sağlayacağız. Arkadaşımızı işe göndermeden önce kendimiz gidip göreceğiz.” Ancak daha ilk aşamada engelle karşılaşıldı. Benli “İlk kuruluş başvurumuzda İstanbul Emniyet Müdürlüğü Sendikalar Masası memurları, ev işçilerinin başvurusunu, yapılan işin kar amaçlı olmadığı gerekçesiyle kabul edemeyeceklerini söyledi. Ancak evrakları teslim almadık, işleme konması için yeniden sunduk. Bu şekilde ilk adımı attık. Amacımız; ev işçilerinin sorunları hakkında farkındalık yaratmak ve işçilere de maddi, yasal ve psikolojik destek vermek” dedi. EVİD-SEN Genel Başkanı Benli, ev işçilerinin haklarını düzenleyen uluslararası normlar bulunduğunu hatırlatarak Türkiye’nin bunlara uyum için taahhüt vermesi gerektiğini de vurguladı. (dha) Radikal

İnşaat Sektörü ile İstihdam Rakamları Rekor Kırdı!

İşsizlik oranı mayısta yüzde 9,4′e inerek Haziran 2008′den bu yana en düşük seviyeye geriledi. İstihdam ise 24 milyon 445 bin ile rekor kırdı. Ancak Türkiye İstatistik Kurumunun dün açıkladığı verilere göre işsizlikteki düşüş daha çok mevsimsel etkilerden kaynaklandı. Tarım ve inşaatta istihdam artışı işsizlik oranının nisandaki yüzde 9,9′dan mayısta yüzde 9,4′e düşmesini sağladı. En fazla istihdam artışı 243 bin kişi ile tarım ve 158 bin kişiyle inşaatta yaşandı. Sanayide ise nisana göre 36 bin kişilik istihdam kaybı var. Mevsim etkilerinden arındırılmış işsizlik verileri ise artışa geçti. Nisanda yüzde 10,1 olan oran mayısta yüzde 10,3′e yükseldi. Tarım dışı işsizlik oranındaki yükseliş ise daha fazla. Mevsim etkilerinden arındırılmış tarım dışı işsizlik oranının son üç dönemde yüzde 12,8′den yüzde 13,2′ye çıktı. Ekonomistler mevsimsellikten arındırılmış istihdam verilerinin son iki aydır yaşanan yükselişine dikkat çekerek işsizlikteki iyileşmenin yavaşladığına dikkat çekti. İşgücüne katılım % 50,5 Mevsimsellikten arındırılmış işsizlik oranı ise en son Mart 2007′de gördüğü yüzde 9.9 seviyesine gerilediği şubat- mart-nisan dönemi ardından tekrar artışla yüzde 10.3′e yükseldi. Tarım dışı işsizlik oranı aynı dönemde yüzde 12, Türkiye genelinde işgücüne katılma oranı ise 50,5 oldu. Genç nüfusta işsizlik oranı ise Mayıs 2010 dönemindeki yüzde 19.8′den yüzde 17.5′e geriledi. Destek Menkul Değerler AŞ. Araştırmadan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Banu Kıvcı Tokalı, “İkinci çeyrek istihdam rakamlarına geri dönecek olursak, tarım dışı istihdamdaki yıllık artışın yüzde 5,5′e gerilediğini görüyoruz, ilk çeyrekte yüzde 6,2 idi. İnşaat ve hizmetler istihdamındaki güçlü seyir devam ederken, sanayi kesimindeki yıllık artışın hız kestiğini izliyoruz. Önümüzdeki aylarda, bu yavaşlamanın hizmet sektörüne de yansıdığı gözlenebilir” dedi. TARIM DIŞI İŞSİZLİK ÜÇ AYDIR ARTIYOR Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırma Merkezi’nin yayımladığı nota göre tarım dışı istihdam geçen yılın aynı dönemine göre 948 bin kişi arttı, tarım dışı işsizlik oranı da yüzde 13,8′den yüzde 12′ye geriledi. Ancak mevsim etkilerinden arındırılmış verilere göre tarım dışı istihdamdaki artış sadece 32 bin. Tarım dışı işgücündeki artışın trendine dönmesiyle beraber mevsim etkilerinden arındırılmış tarım dışı işsizlik oranı 13,2′ye yükseldi. Betam ekonomistlerine göre bir taraftan son iki dönemde tarım dışı işgücü artışının trendine dönmesi, diğer taraftan tarım dışı istihdam artışlarının zayıf kalması, tarım dışı işsizliği olumsuz etkiliyor. RADİKAL

Kentsel Dönüşüm Projesinin Ayrıntıları Netleşiyor!

Depremin ardından dayanıksız binaların yıkılması için kolları sıvayan hükümet izaleişüyu formülü için çalışıyor. Formüluygulamaya konursa binaların yıkılması için mülk sahiplerinin yüzde 51 ‘inin rızası yetecek Van depreminin ardından Başbakan Tayyip Erdoğan’ın startını verdiği ve ayrıntılarını Habertürk’ün duyurduğu 100 milyar dolarlık kentsel dönüşüm projesinin ayrıntıları netleşiyor. Bürokratların hazırladığı taslak çalışmaya göre; dayanıksız-çürük binalarda oturan vatandaşları ikna edebilmek için, “izaleişüyu” formülü geliştirildi. Çalışmaya göre; dayanıksız bir binada oturan hak sahiplerinin yüzde 51′inin rızasını almak suretiyle kat irtifakı/kat mülkiyeti bozulacak. Uzmanlar, böyle bir durumda yeni hisselendirmenin, arsa üzerinden yapılabileceğini dile getiriyor. Yani 10 daireli bir binada, 6 daire sahibinin rızası olursa, ortaklığın giderilmesi (izaleişüyu) davası açılarak bu binaların yıkılması sağlanabilecek. Devletin, kamu hizmeti ve sit alanları dışında kamulaştırma hakkı olmadığı için kalan yüzde 49′luk kısım, KİPTAŞ gibi belediye şirketleri ya da kamu sermayeli şirketler tarafından satın alınacak. Ya da arsa üzerinden hisselendirme yapılacağı için iki ayrı parsel oluşturulacak ve yeni bina, buna göre inşa edilecek. Uzmanlar, binanın yıkılmasını istemeyen mülk sahipleri tarafından mağduriyet davası açılabileceğini, bunun önüne geçebilmek için yasa değişikliğinin şart olduğu konusunda birleşiyor. ‘YÜZDE 65 YETER’ Çalışmayı hazırlayan bürokratlar kentsel dönüşümde halkın yüzde 100 desteğinin ve katılımının sağlanmasının mümkün olmadığını belirtirken, yüzde 65-70 destek sağlandığında sorunsuz bir şekilde dönüşümün başlatılabileceğini söyledi. Kentsel dönüşüm; istanbul, Kocaeli, Bursa, Bolu, Düzce, Eskişehir, Çanakkale, izmir’den başlayacak. Yapılardaki yıkım ve dönüşüm sırası ise şöyle olacak: - Kaçak yapılaşmış alanlarıp dönüştürülmesi, - Gecekonduların ve salaş yapıların dönüştürülmesi, - Doğal afetlerden doğrudan etkilenecek olan sakıncalı alanlarda bulunan konutların dönüştürülmesi, - Kent içindeki kullanımı sakıncalı sanayi alanları, fabrika ve imalathanelerin dönüştürülmesi, - Kent içindeki niteliksiz, sağlıksız alanların ve yaşanabilir kent standartları dışında kalan alanların dönüştürülmesi, - İşlevini yitirmiş tarihi mekânların ve koruma alanlarının restorasyonu ve restitüsyonu. Bülent Aydemir / Habertürk

Konutların Yüzde 91′i Havayı Isıtıyor!

İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği (İMSAD) Başkanı Orhan Turan, Türkiye’de 16 milyon civarında konut olduğunu belirterek, “Bunun yüzde 91’inde ne yalıtım ne enerji verimliliği var. Enerjiyi savuruyoruz” dedi. Turan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, herkesin, her sektörün enerji verimliliği ile ilgili konuştuğunu ancak herkes bu konuda enerji harcadığı için burada enerji verimsizliği doğduğunu, bu işi koordine etmek gerektiğini söyledi. İMSAD’ın enerji verimliliği konusunda bir üst kurum olduğunu ifade eden Turan, “İnşaat sektörünü temsilen enerji verimliliğinin patronu İMSAD. Bunun karşısında kamudan bir kurum olmalı. Geçtiğimiz günlerde Sayın Ali Babacan ile yaptığımız görüşmede kendisine aynı konuyu ilettik. ’Kamuda enerji ajansı mı olur, enerji verimliliği üst kuruluşu mu olur, böyle bir şey yapın biz o kurumla muhatap olalım’ dedik. Türkiye’nin enerji verimliliğiyle ilgili bir dizi strateji, yol haritası yapması lazım” dedi. Petrol fiyatlarının önümüzdeki süreçte daha da artacağını öngördüğünü dile getiren Turan, şunları kaydetti: “Türkiye’nin şu anda en önemli derdi cari açık. Bu sene öngörülen açık 45-50 milyar dolar. Cari açığı tetikleyen enerji ithalatı. Cari açığın çözümü de enerji verimliliği ve yalıtımdan geçiyor. Enerjide tamamen dışa bağımlıyız. 50 milyar dolarlık ithalatın yüzde 75’i, 35 milyar doları konut ve sanayide kullanılıyor. Konutta yılda yaklaşık 15 milyar dolar para harcanıyor. Çok iyi verimlilik sağlarsanız yılda 7-8 milyar dolar bizim tasarruf yapma imkanımız var.” Sanayinin konuta göre enerji verimliliği konusunda daha iyi noktada olduğunu söyleyen Turan, Antalya’nın daha çok enerji verimliliğine dikkat etmesi gerektiğini, çünkü soğutmanın maliyetinin daha yüksek olduğunu belirtti. -”YALITIMDA TALEP DAHA ÇOK GELİR DÜZEYİ YÜKSEK YERDEN GELİYOR, OYSA SIVASI OLMAYAN YERDEN GELMELİ”- Orhan Turan, Türkiye’de 16 milyon civarında konut olduğuna dikkati çekerek, “Bunun yüzde 91’inde ne yalıtım var ne enerji verimliliği var. Enerjiyi savuruyoruz” diye konuştu. Yalıtım konusunda daha çok taleplerin gelir düzeyi yüksek olan yerlerden geldiğine işaret eden Turan, “Yalıtımla ilgili talep Etiler’den, Levent’ten, Ulus’tan, Bağdat Caddesi’nden geliyor. Aslında sıvası olmayan yerden talep gelmesi lazım. Sıvası yoksa daha çok enerji tüketiyor. Asıl aile bütçesinin dar olduğu yerlerden talep gelmeli” şeklinde konuştu. -”FİNANSMAN MODELİ OLUŞTURMAK İÇİN BANKALARLA GÖRÜŞÜYORUZ”- Mevcut binaların enerji verimliliğini artırma konusunda, kaynak yaratma noktasında bir finansman modeli oluşturmak için şu anda bankalarla, Devlet Planlama Teşkilatı ile görüştüklerini dile getiren Turan, ağırlıklı büyük şehirlerden İstanbul, Ankara, İzmir, Antalya, Erzurum, Sivas’tan başlamak üzere, enerji verimliliği ve yalıtımı tüm Türkiye’ye yaymak gerektiğini vurguladı. Turan, yeni inşa edilen binalar için 1 Ocak 2011’den itibaren, mevcut binalar için 2017’ye kadar “Enerji Kimlik Belgesi”nin alınması gerektiğini anımsattı. Orhan Turan, “Türk toplumu olarak tasarruf bilincimiz yok. Bir Avrupalı ile aynı konforu elde etmek için onlardan en az 5-6 kat daha fazla para harcıyoruz. Norveç’in nüfusu 5 milyon, tükettiği ısı yalıtım pazarı 4.5 milyon metreküp. Türkiye’de 74 milyon kişi yaşıyor, 7.5 milyon metreküp tüketiyoruz. Onda bir…” şeklinde konuştu. Bu rakamın 2002 yılında 2.5 milyon metreküp olduğunu, bugün 7,5 milyon metreküpe çıkarak, pazarın 3 milyar dolara ulaştığını ifade eden Turan, 2015’lerde bunun 20 milyon metreküplere gideceğini tahmin ettiklerini kaydetti. AA

Konut Finansmanı ve Konut Üretimi Yükselişi Görecek!

The Boston Consulting Group’un (BCG) “Winning in Emerging-Market Cities: A Guide to the World’s Largest Growth Opportunity” isimli yeni raporuna göre gelişmekte olan ülkelerin 500.000 üzeri nüfusa sahip 717 büyük kenti ve gelecek 20 yılda bu nüfusa ulaşacak 371 kent önümüzdeki dönemin en büyük potansiyel pazarları olacak. Bu dünya kentleri arasında İstanbul, Ankara, İzmir ve Bursa’nın yanı sıra ülkemizin hem nüfus, hem ekonomik büyüme açısından hızla gelişen diğer kentleri Adana, Mersin, Kayseri, Konya ve Antalya da yer alıyor. BCG raporuna göre: - Dünya nüfusunun yaklaşık %37si, yani 2,6 milyar insan, bahsi geçen “gelişmekte olan” kentlerde yaşıyor. - 2030′da bu oranın yaklaşık %46 seviyesine gelmesi bekleniyor. - 2005 yılında, Dünyadaki toplam Gayrisafi Milli Hasıla büyümesinin %56′sını oluşturan “gelişmekte olan” kentler grubu, 2010 yılında bu payı %62′ye çıkartmış durumda. - 2015 yılında küresel ekonomi büyümesinin üçte ikisi yani %67′si bu kentler tarafından oluşturulacak. - Bu kentlerdeki “orta sınıf” olarak adlandırılabilecek nüfus önümüzdeki 5 yıl içinde %70 oranında artacak. - Bu gelir artışı nedeniyle 2000 senesinde dünyanın toplam özel tüketim harcamalarında %8 pay alan bu kentlerin 2015 senesinde dünyadaki özel tüketim harcamalarındaki payları %30′a ulaşacak. - Analiz edilen 1.000 üzeri kentte daha iyi konut, ulaşım, su, kanalizasyon ve elektrik üretim / dağıtım beklentilerini gelişmiş ülke kentleri seviyelerine getirmek için 2030 yılına kadar 30 ila 40 trilyon Amerikan Dolar’ı yatırım gerekecek. - Bu, dünyanın bahsi geçen dönemde yapacağı toplam altyapı yatırımlarının %60 ila 70′i civarına denk gelecek. - Altyapı ihtiyacını en çok etkileyen kalem ise konut olacak; önümüzdeki 20 yılın toplam yatırım beklentisi yaklaşık 14 trilyon Amerikan Dolar’ı. - Burada özellikle Brezilya, Çin, Hindistan ve Meksika’nın özellikle metropol dışı büyük kentleri büyüme motorları olarak göze çarpıyor. - Gelişmekte olan ülke kentlerindeki müşteriler de gelişiyor. - Halen gelişmekte olan ülkelerin analiz edilen kentlerinde 610 milyon kişi internete bağlıyken 2015 yılında bu rakam 1,2 milyara ulaşacak. BCG İstanbul ofisi proje yöneticisi Dorukhan Acar: Türkiye kentleşmiş bir ülke ve nüfusun %70i kentlerde yaşıyor. Başta İstanbul olmak üzere 4 büyük kent toplam nüfusun %45′ine ev sahipliği yapıyor. İstanbul’u takip eden Ankara, İzmir ve Bursa’nın yanı sıra ülkemizin hem nüfus, hem ekonomik büyümesi hızlı gelişen diğer kentleri Adana, Mersin, Kayseri, Konya ve Antalya. Bu kentlerde diğer gelişmekte olan ülke kentlerindekine benzer bir trend gözlemliyoruz. Bu benzerliği de gelişen bir orta gelir grubu, artan bireysel gelir düzeyi, büyümekte olan kentler ve bunlarla ilintili olarak gelişmesi beklenen sağlık, konut ve tüketim sektörleri şeklinde özetlenebilir. BCG çalışmasında, Türkiye’deki demografik gelişimle ilgili saptamalar şu şekilde: Türkiye önümüzdeki 5 yıl için hane halkı gelir 10-25 bin Amerikan Dolar’ı aralığında olan aile sayısı 2005 yılına göre 2,5 milyon artacak. Bu artışla Türkiye’de orta gelirli aile sayısı 8,4 milyona ulaşacak. Ülkemizde, üst gelir gruplarındaki aile sayısında da ciddi bir artış bekleniyor. Aile geliri 25 bin Amerikan Doları’ndan yüksek aile sayısı 2015 yılında yaklaşık 5,5 milyona ulaşacak. Öngörülen gelir artışı ve kentsel gelişim İstanbul’un ana metropol olma özelliğini değiştirmeyecek ancak Batı ve Orta Anadolu’da ciddi bir nüfus artışı ve zenginleşme gerçekleşecek. Turizm gelirleri, tarım-lojistik-dayanıklı tüketim mamulleri gibi stratejik sektörlere yapılan yatırımlar ve devletin yatırım politikaları küresel anlamda orta ölçekli kentlerimizdeki büyümeyi tetikleyecek. Artan hane halkı gelirleri ve daha geniş orta gelir grubu bütün tüketim kalemlerinde artışı tetikleyecek ve özellikle iletişim, konut, otel-restoran-kafe, gıda ve sağlık harcamalarındaki büyüme daha da hissedilir olacak. Bu tablo doğrultusunda özellikle konut finansmanı, konut üretimi ve ilintili yan sektörleri, telekomünikasyon, gıda, eğlence ve özel sağlık hizmetleri sektörleri daha da ön plana çıkacak.