1 Mart 2012 Perşembe

Kira Geliri Olan 1 Milyon Ev Sahibine Otomatik Vergi!

2011 yılında elde edilen kira gelirleri için vergiden istisna olacak tutar 2 bin 800 lira olarak belirlendi. Bu tutar yıllık kira bedelinden düşüldükten sonra kalan meblağ üzerinden vergi ödenecek. Örneğin aylık 500 lira kira geliri olan 6 bin liralık yıllık kazancın 3 bin 200 lirası için vergi verecek Maliye, kira gelirini eksik beyan edenlerin peşine düştü. Mart 2012′de geçen yıla ilişkin verilecek kira beyannamelerini vatandaşın yerine Gelir İdaresi Başkanlığı otomatik olarak dolduracak. Bankacılık sisteminden bilgileri alan İdare, ev sahiplerine vergilerini ödemeleri için mektup gönderecek. Mükellef, İdare’nin internet sitesi veya vergi dairesine gittiğinde ne kadar vergi ödeyeceğini görecek. Sistemde herhangi bir yanlışlık yoksa taraflar karşılıklı onay verecek. Maliye’nin uzun süredir üzerinde çalıştığı tebliğin çıkmasıyla 1 Mart 2012′den itibaren yaklaşık 1 milyon gayrimenkul sahibi otomatik olarak kira gelirinin vergisini ödeyecek. Beyanname vermeyen veya eksik bildirenler hem istisna tutarından yararlanamayacak hem de idari para cezası alacak. Gayrimenkul niteliğinde olan mal ve haklardan elde edilen bu gelirler için beyanname verilmemesi veya gelirin düşük gösterilerek istisna tutarının altında kalınmasının önüne geçilmesi hedefleniyor. 2011 yılında elde edilen kira gelirleri için istisna tutarı 2 bin 800 lira. Yıllık bu miktarın altında kira geliri elde edenler herhangi bir vergi ödemiyor. Bu miktarın aşılması halinde ise 2 bin 800 liradan çıkarılarak aradaki kısmın vergisi ödeniyor. Örneğin aylık 500 TL geliri olan bir mükellefin yıllık kazancı 6 bin lira ise istisna tutarı düşüldükten sonra 3 bin 200 lirası için Gelir Vergisi ödeyecek. Yüzde 15′ten başlayan oran gelir dilimi arttıkça yükseliyor. Kira geliri elde eden mükelleflerin doğru beyanda bulunmasının önemli olduğuna dikkat çeken Maliye, kaynakları beyan etmemelerinin ev sahiplerinin aleyhine olacağını kaydetti. Beyanda bulunmayanların banka veya tapudan alınan bilgilerle tespit edilmesinin kolay olduğuna dikkat çeken üst düzey bir yetkili, bu kişilerin istisnadan yararlanmamasının yanı sıra cezai yaptırımla karşı karşıya kalabileceğine dikkat çekti. Maliye Bakanlığı, kira gelirlerinin doğru olarak vergilendirilmesi için dört yıl önce 500 liranın üzerindeki kira gelirlerinin banka veya PTT aracılığı ile tahsil edilmesi uygulamasını başlatmıştı. Kira bilgileri, kira geliri beyanları ile karşılaştırıldığında gelirini banka aracılığı ile tahsil ettiği halde, kirasını devlete beyan etmeyen on binlerce ev sahibinin bulunduğu tespit edildi. Yine aynı şekilde, kira gelirlerini bankalar üzerinden tahsil eden binlerce ev sahibinin de, kira gelirlerini eksik beyan ederek, düşük vergi ödediği belirlendi. Gelir İdaresi Başkanlığı verilerine göre gayrimenkul sermaye iradı mükelleflerinin sayısı 1 milyonu aştı. 2011 başında 971 bin olan GMSİ mükellefi sayısı Kasım 2011′de 1 milyon 43 bin oldu. Uzmanlar Maliye Bakanlığı’nın kira gelirinin vergilendirilmesine ilişkin tebliğinin ardından bu sayısının artabileceği tespitinde bulunuyor. Zaman

Ev Sahipleri Dikkat! Banka Hesabınız Boşalabilir!

Kira geliri vergisini ödemeyen 1 milyon 200 bin ev sahibine mektup gönderen Gelir İdaresi Başkanlığı, elektronik haciz uyarısı yaptı. Bankadaki hesabınızdan para eksildiğini görürseniz şaşırmayın Her türlü çağrı ve ödeme davetine rağmen vergisini vermeyenlerin banka hesaplarından kesintiler yapılacak. E-haciz ile mükellefin ayağına gitmeden vergiler banka hesaplarından tahsil edilecek. Bir televizyon yayınına katılan Gelir İdaresi Başkan Yardımcısı Şinasi Candan, vergi tahsilatı için yenilikleri anlattı; bir takım uyurılarda bulundu. Teknolojiyi kullanarak motorlu taşıtlar vergisi, kira gelir vergisi, trafik cezası gibi tahsilatların elektronik olarak tahsil edildiği bilgisini veren Candan, e-haciz uygulamasını anlattı. Teknolojiyi vatandaşa bilgi kolaylık hizmeti olarak sunmakla birlikte tahakkuk eden vergi alacaklarının zamanında tahsilini sağlamak amacıyla da kullandıklarını söyleyen Candan, “Bu noktada ödeme kolaylığı olarak vatandaşın borcunu vergi dairesine gitmeden bankalardan ödeme kolaylığı yanında ödemesini yapmamışsa biz artık orda 6183 sayılı yasayla haciz işlemleri var. Teknoloji kullanarak bu tip borcunu ödemeyen yükümlülere belli uyarılarımız var. Anında olmuyor. Ödeme emri gönderiyoruz. Bütün buna rağmen ödevini yerine getirmiyorsa bizde etkili bir yöntem olarak e haciz yöntemini devreye sokuyoruz. Bankalara bir elektronik olarak haciz işlemiyle sağlıyoruz.” dedi. İdare olarak dünyada teknolojiyi en iyi kullanan Gelir İdareleri’nden birisi olduklarına dikkat çeken Candan, konut kira geliri 500 lira olanların bankacılık üzerinden ödemeyi aldığına söyledi. Tapu bilgileri aldık, bankalardan, sigorta şirketlerinden gelen ev sahibi bilgilerinin çapraz kontrolden geçirildiğinin altını çizen Candan, sistemi şöyle anlattı: “Bu bilgileri düzenleyerek vatandaşlara bir hizmet daha verelim düşüncesi oluştu. Kira gelirlerini 1 Mart-25 Mart tarihleri arasında verecekleri beyannameleri kendilerine hazırlayalım istedik. Otomatik olarak hazırlandı. Daha önce vergi dairelerine gittiklerinde kendileri beyannamelerini elle doldurmak zorunda kalıyordu. Bilgileri kendileri doldurarak destek alıyorlardı. Bu sistem tamamen proaktif bir sistem. Otomatik beyanname formatında sunuyoruz.” diye konuştu. MEKTUBU ALAN VERGİ DAİRELERİNE KOŞTU Gelir İdaresi’nin hazırladığı 1 milyon 200 bin vatandaşa ulaştığını aktaran Candan, mektup alan vatandaşların heyecanlanıp vergi dairelerine koştuğunu aktardı. Mektup gönderilenlerden 900 bin kişinin zaten kira geliri vergisi ödeyen kimselerden oluştuğunu kaydeden Candan, 300 bin kişi ise daha önce hiç kira geliri beyan etmeyen ev sahibi olduğunu söyledi. Mektupların içinde konuyu daha iyi anlatan broşür yer aldığını dile getiren Candan, mektubu alan vatandaşların sistemde bir bilgisi olduğunu 1 Mart-25 Mart tarihleri arasında işlem yapması gerektiği yönünde kanıya vardığını kaydetti. Şinasi Candan, internet kullanıcılarının güvenlik sorularıyla kendisinin bir şifre oluşturarak ya da herhangi bir vergi dairesinden şifre alarak otomatik beyannamesini görebildiğini dile getirdi. İlerleyen günlerde alışveriş merkezlerinde stantlar açarak cumartesi pazar alışverişe çıkan ev sahiplerine vergi sorgulama imkanı tanıyacaklarına işaret eden Candan, ekranda çıkan bilgilerin doğruluğunu kontrol eden mükelleflerin onaylama butonuna basarak otomatik vergi tahakkukunu yaptığını vurguladı. Candan, bu kişilerin vergisini vergi dairesine gitmeden de herhangi bir anlaşmalı bankadan da ödeyebildiğinin altını çizdi. MEKTUP GİTMEYENLER DE MART SONUNA KADAR VERGİSİNİ ÖDEMELİ Kira geliri elde edip mektup gönderilmeyenlerin de bulunduğunu söyleyen Candan, şu uyarıyı yaptı: “Mart döneminde 1 Mart 25 Mart tarihleri arasında mektup gitmese dahi beyan etmeleri kendi lehlerine olacaktır. Aksi taktirde cezai işlem yapılacaktır.” Vatan

Kat Mülkiyetli Bir Bina Ortaklığın Giderilmesi Talebiyle Satılamaz!

Posta gazetesi yazarı Tamer Heper, sitede çocukların gürültüsünden şikayetçi olan okurunun ve oturdukları binanın ortaklığın giderilmesi talebiyle satılmasının mümkün olup olamayacağını soran okurunun sorularını cevapladı… İşte Tamer Heper’in Posta Gazetesi’nde bugün yayımlanan yazısı: Çok yerde var “Küçük bir ilçede büyükçe bir sitede oturuyorum, ancak huzur içinde balkonumuzda bir dakika oturamıyoruz, sebebi çocuk gürültüsü. Sitede oturanların çoğunluğu kiracı ancak site yönetimi olarak kara kara nasıl bir çare buluruz diye düşünüyoruz. Yok mu bunun bir çaresi? • CY. Doğrusunu isterseniz böyle bir şikayetle ilk defa karşılaşıyorum, ilk defa karşılaşıyorum demek size hak vermemek anlamını taşımasın. Üstelik bu problem biliyorum ki çok yerde var ama dile getirilmedi. Elbette herkesin evinde huzur içinde oturmak istemesi en doğal hakkı. Bir meskende veya bir işyerinde yaratılan gürültü için mahkemeye başvurup önlenmesini talep etmek mümkün ama çocukların gürültüsünü kesme talebi ile açılmış veya açılacak bir dava yok. Üstelik çoğu aile “Çocuğum evde gürültü yapmasın, beni yormasın da sokakta ne yaparsa yapsın” deyip çocuğu sokağa salıyor. Burada görev ailelere düşüyor. Çocuklarını eğitmeleri ve kollamaları gerekiyor. Pek çok yerde adli önlem yerine çocukları bir yere toplayacak, oyun parkı, spor salonu, kafe gibi alanlar yaratılıyor. Çocukların buralara kendi istekleri ile toplanması sağlanıyor. Buna benzer bir çözüm düşündünüz mü acaba? Madem ki büyük bir sitesiniz, gürültü yapacak yaş belli, bu yaşa hitap eden ve çocukları bir merkezde toplayacak, onlarla ilgilenecek bir eleman da istihdam edebilirsiniz. Bunlar benim aklıma gelenler. Ancak yasal olarak şunu yapın diyemiyorum. Hata nerede? Dört katlı ve sekiz bağımsız bölümlü bir binada oturuyorum. Binamızın üzerine iki kat çıkmak istediler izin vermedik, mahkemelik olduk, davayı kazandık. Ancak kararı Yargıtay bozdu. Şimdi bize bina komple satılır, satın alanlar düşük bedelle alır siz zarar edersiniz diyorlar. Bu satış belediye fiyatlarından düşük olabilir mi? • M.K. Size bunları kim söyledi önce bunu bilmem lazım. Bir hukukçunun olduğunu sanmıyorum. Sizlerin kat tapularınız varsa sizin binada kat mülkiyeti kurulmuş demektir. Kat mülkiyeti bulunan bir bina ortaklığın giderilmesi talebi ile satılamaz. Dolayısı ile dairelerinizin düşük fiyata gideceği sözü yanlış. Sonra Yargıtay kararı bozmuş olabilir. Kararlar esastan bozulabileceği gibi usulden de bozulabilir. Usul hatası giderilir karar yine aynı çıkar. Dolayısı ile siz mahkeme kararını ve Yargıtay kararını bir hukukçuya inceletin. Benim anladığım kadarı ile sizin işleminizde hata yok da size söylenenlerde hata var.” Tamer Heper / POSTA

Kat Mülkiyetine Tabi Binalardaki Aykırılıklarda Zaman Aşımı Yoktur!

Kat mülkiyetine tabi binalarda projeye aykırı davranan kat malikini şikayet için zamanaşımı söz konusu değildir Binalarda projeye aykırı yapıların kat malikleri tarafından şikayet edilmesi gerektiğini yazıyorsunuz. Bunun için zamanaşımı süresi nedir? • B.Y. Bunu zaman zaman okuyucularıma verdiğim yanıtın içinde ifade ediyorum. Kısaca tekrarlayayım. Kat mülkiyetine tabi binalarda projeye aykırı davranan kat malikini şikayet için zamanaşımı söz konusu değildir. Aykırılık devam ettiği müddetçe şikayet mümkündür. Uzun zaman geçmesi ile durumun kabullenildiği anlamı çıkmaz. Tamer Heper/Posta

Çürük Bina Rıza Olmadan Güçlenecek!

Yargıtay yeni yasayı beklemeden hasarlı bina konusunda son noktayı koydu: Depreme hasar gören binaların güçlendirilmesi için kat maliklerinin oy birliği, rızası aranmaz… Yargıtay, Van depreminin ardından bir kez daha gündeme gelen hasarlı binaların güçlendirilmesi konusunda kritik bir karara imza attı. Yargıtay 18. Hukuk Dairesi, depremde hasar gören binaların güçlendirilmesi konusunda mahkeme kararı varsa, kat maliklerinin rızasının aranmayacağına hükmetti. Karara konu olay İstanbul’dan. Bakırköy’deki bir bina 1999 depremlerinde hasar gördü. Zemin çöktü, balkonlar ana yapıdan ayrıldı. Bakırköy Belediyesi, binanın ağır hasarlı olduğu ve güçlendirilmesi gerektiği yönünde rapor verdi. Ancak bazı apartman sakinleri, binayı güçlendirme işlemine yanaşmadı. Bir kat maliki Bakırköy 9. Sulh Ceza Mahkemesi’ne başvurup 15′er bin lira toplanmasını ve güçlendirme için kendisinin görevlendirilmesini talep etti. ‘Güçlendirmeye’ hükmeden mahkeme, 7 bin 100 lira masraf çıkardı İTÜ Döner Sermaye İşletmesi’ne yatırılmasına hükmetti. 3 KİŞİ KARARA İTİRAZ ETTİ Ancak karara 3 kat maliki itiraz etti. Temyiz başvurusu, Yargıtay 18. Hukuk Dairesi tarafından görüşüldü. Daire, yerel mahkeme kararını bozdu. Kat Mülkiyeti Yasası hatırlatılarak ‘Ortak yer ve tesislerdeki bozukluğun ana yapı veya bağımsız bir bölüme zarar verdiğinin ve acilen onarılması gerektiğinin, güçlendirmenin zorunlu olduğunun mahkemece tespiti halinde onarım ve güçlendirmenin yapılması konusunda kat maliklerinin rızası aranmaz’ dedi. 7 bin 100 liranın sadece proje için gerekli olduğu, avans toplanıp binanın güçlendirilmesi gerektiğine vurgu yapıldı. 30 GÜN SÜRE VERİLECEK Kararda, sorumluluğun yöneticide olduğu, yöneticiye 30 gün süre verilmesi, bu işlemleri yapmazsa başka bir kat malikinin görevlendirilmesi gerektiği kaydedildi. Kat maliklerinin de güçlendirme projesi ve diğer işlemler için belirlenen miktardaki parayı vermek zorunda oldukları vurgulandı. Masraf hesaplanandan fazla çıkarsa yöneticiye gerekli avans da verilecek. Dosya tekrar Sulh Hukuk Mahkemesi’ne geldi. Yerel, mahkeme Yargıtay’ın kararına uyması durumunda, diğer kat maliklerinin rızası olup olmadığına bakmaksızın binanın güçlendirilmesi için daha fazla kaynak ayrılmasına ve bu konuda yöneticinin veya kat maliklerinden birinin görevlendirilmesine karar verilecek. Akşam

Sitede Yönetimi Sağlamak İçin İzin Almaya Gerek Yok!

Kat mülkiyeti kurulduğunda kullanılan bağımsız bölüm sayısına bakılmaksızın mat mülkiyeti mevzuatı devreye girer. Bunun için hiç kimseden izin alınmaz… SORU: Biz Silifke’nin Taşucu beldesinde üç yıllık bir sitede oturuyoruz. Sitede 407 konut var, ancak sitemizi kamu kurumu niteliğindeki bir kuruluşun istediği bir başka kuruluş yönetiyor. Sitemiz istediğimiz gibi yönetilmiyor yani şikayetçiyiz. Siteyi yapıp yönetici başımıza koyan kuruma başvurduk “Yeter artık çek bu kuruluşu” dedik. Bize yanıt olarak yüzde 51 oranı bulan imzalı bir dilekçe getirin çekeyim diyor. Böyle bir kural var mı? Bu yüzde 51 nereden çıkıyor? K.G. CEVAP: Bahsettiğiniz yüzde 51 hiçbir yerden gelmiyor. Böyle bir oran da yok, böyle bir talebe de gerek yok. Hatta sizin sitenizi inşa eden kuruma başvurup, şu yöneticiyi çek deme ihtiyacınız da yok. Yapacağınız şey çok basit. Gideceksiniz bir karar defterini kırtasiyeciden alıp notere tasdik ettireceksiniz. Sonra kat malikleri toplanacak ve yönetici seçecek ve kendi kendinize sitenizin yönetim kurulunu oluşturacaksınız ve yine kendi içinizde aidat ve ortak gider toplamaya başlayacak ve yönetiminizi kurmuş olacaksınız. Bunun için de hiç kimseden izin almaya veya onların oluruyla iş yapmaya ihtiyacınız yok. Kat mülkiyetinde yönetim böyle kurulur. Yönetim planına bir hüküm konularak “Sizi bu yönetecek” denilemez. Böyle bir hüküm geçersizdir. Şayet sitede kat irtifakı kurulu ise bu halde bağımsız bölümlerin üçte ikisi fiilen kullanılmaya başlanıldığında artık kat mülkiyeti mevzuatı devreye girer. Kat mülkiyeti kurulduğunda ise kullanılan bağımsız bölüm sayısına bakılmaksızın mat mülkiyeti mevzuatı devreye girer. Bunun için hiç kimseden izin alınmaz. Çünkü kanun hükmü böyledir. Yani sizin önünüzde engel yok. Kendinizi yönetmeye başlayabilirsiniz Tamer Heper/Posta

Site Yönetiminde Alınan Kararlar Uygulanabilir Olmalı!

Apartman ve site yönetiminde alınan kararlara herkesin katılması şart ama kararlar da gerçekçi olmalı… Apartman toplantımızda Eylül 2012′den itibaren dairelerde soba yakmayı yasakladık. Zira altta yakılan soba üsttekileri rahatsız ediyor, üst katlara duman çıkıyor. Şayet yakanlar olursa müeyyidemiz ne olur? C.Ç. Kat malikleri kurulunda alınan kararların uygulanması, kat maliklerinin buna uyması asıl kuraldır. Ancak alınacak kararlar öyle kararlar olmalı ki ‘yok’ hükmünde olmasın, uygulanabilir, adil ve makul olsun. Sizin olayınız ilginç. Açık olarak yazmamışsınız ama anladığım kadarı ile binanız kalorifersiz. Peki bu kararı alırken alternatif ısınma imkanları konusunda nasıl bir karar aldınız? Zira, binadakilere, bundan sonra soba yakmayın, soğukta donun mu diyeceksiniz? Bu mümkün mü? Öyle ise bu kararı alırken ısınma için önlem olmak üzere ne düşünüldüğünü de karar altına almalısınız. Örnek, binaya doğalgaz alınacak, ısınma doğalgazla sağlanacak, gibi. Elbette doğalgaz fiyatları karşısında sobanın eşdeğer olabilir mi, bu da ayrı bir soru. Veya binaya merkezi sistem ısınma tesisatı kurulacak, gibi. Bunlar olmadan, sadece sobaları yasaklamanın mantık olarak kabul edilebilir tarafı yok. Ancak makul alternatifler geliştirmek zorundasınız ve müeyyideyi ondan sonra düşünmelisiniz. Tamer Heper/Posta

Satış Vaadi, Konutun Satışı Anlamına Gelmez!

Posta Gazetesi köşe yazarı Tamer Heper, köşesinde bir okuyucusunun sorduğu bir konu hakkındaki tapu tescil davası ve ortaklığın giderilmesi davalarına açıklık getirdi Babamın vefatı ile anneme ve biz çocuklarına bahçe içinde bir ev kaldı. Kardeşim birine hissesini satış vaadi yapmış. Ben de tapu tescil davası açtım, kardeşim de ortaklığın giderilmesi davası açtı. Ayrıca kardeşimin yapmış bulunduğu satış vaadi sözleşmesi için de şüfa davası açtım. Tescil davası, ortaklığın giderilmesi davasını bekliyor. Benim şüfa davam ise reddoldu. Acaba önceki davaların etkisi olmuş mudur? Bu durumda yapabileceğim hukuki bir girişim olabilir mi? S.E Soru çok teknik. Birkaç dava adı geçiyor. Diğer okuyucularım için açıklama yapmaya kalksam yanıta yer kalmayacak. İyisi mi bu defa çok detaya girmeden sonuca geleyim. Okuyucumun açmış bulunduğu şüfa davası reddolmuş. Gördüğüm kadarı ile bunda önceki davaların etkisi yok. Sebebi şu: Kardeşi hissesini satmamış, satış vaadinde bulunmuş. Onun için şüfa davası açma imkanı yok. Çünkü şüfa davası, ortaklardan birinin hissesini üçüncü bir kişiye satması halinde diğer ortakların satılan hisseyi kendi adlarına tescili talebidir. Yani görüldüğü gibi şüfa hakkının kullanılması için hisse satışı gerekir. Oysa okuyucumun kardeşi hissesini satmamış, satış vaadinde bulunmuş. Satış vaadi sözleşmesi, bir kimsenin gayrimenkulunü ileride satma vaadidir. Yani ileriye matuf bir vaaddir. Vaadde bulunmak için o gayrimenkulün vaad edilen tarihte maliki olmak şart değildir, ileride sahip olunacak gayrimenkuller için de vaadde bulunulabilir. İşte kardeşin vaadi budur. Çünkü bugün için kardeşler iştirak halinde malik. Bu durumda kardeş hissesini istese bile satamaz. Bu nedenle de satış vaadi sözleşmesi yapmışlar. Sizin şüfa davanız da, satış yapılmadığı, ortada sadece satış vaadi bulunduğu için reddolunmuş. Diğer davaların etkisi ve katkısı yok. Bir gün hisse satışı gerçekleşirse o zaman şüfa davası açacaksınız. Tamer Heper/Posta

Satış Vaadi, Konutun Satışı Anlamına Gelmez!

Posta Gazetesi köşe yazarı Tamer Heper, köşesinde bir okuyucusunun sorduğu bir konu hakkındaki tapu tescil davası ve ortaklığın giderilmesi davalarına açıklık getirdi Babamın vefatı ile anneme ve biz çocuklarına bahçe içinde bir ev kaldı. Kardeşim birine hissesini satış vaadi yapmış. Ben de tapu tescil davası açtım, kardeşim de ortaklığın giderilmesi davası açtı. Ayrıca kardeşimin yapmış bulunduğu satış vaadi sözleşmesi için de şüfa davası açtım. Tescil davası, ortaklığın giderilmesi davasını bekliyor. Benim şüfa davam ise reddoldu. Acaba önceki davaların etkisi olmuş mudur? Bu durumda yapabileceğim hukuki bir girişim olabilir mi? S.E Soru çok teknik. Birkaç dava adı geçiyor. Diğer okuyucularım için açıklama yapmaya kalksam yanıta yer kalmayacak. İyisi mi bu defa çok detaya girmeden sonuca geleyim. Okuyucumun açmış bulunduğu şüfa davası reddolmuş. Gördüğüm kadarı ile bunda önceki davaların etkisi yok. Sebebi şu: Kardeşi hissesini satmamış, satış vaadinde bulunmuş. Onun için şüfa davası açma imkanı yok. Çünkü şüfa davası, ortaklardan birinin hissesini üçüncü bir kişiye satması halinde diğer ortakların satılan hisseyi kendi adlarına tescili talebidir. Yani görüldüğü gibi şüfa hakkının kullanılması için hisse satışı gerekir. Oysa okuyucumun kardeşi hissesini satmamış, satış vaadinde bulunmuş. Satış vaadi sözleşmesi, bir kimsenin gayrimenkulunü ileride satma vaadidir. Yani ileriye matuf bir vaaddir. Vaadde bulunmak için o gayrimenkulün vaad edilen tarihte maliki olmak şart değildir, ileride sahip olunacak gayrimenkuller için de vaadde bulunulabilir. İşte kardeşin vaadi budur. Çünkü bugün için kardeşler iştirak halinde malik. Bu durumda kardeş hissesini istese bile satamaz. Bu nedenle de satış vaadi sözleşmesi yapmışlar. Sizin şüfa davanız da, satış yapılmadığı, ortada sadece satış vaadi bulunduğu için reddolunmuş. Diğer davaların etkisi ve katkısı yok. Bir gün hisse satışı gerçekleşirse o zaman şüfa davası açacaksınız. Tamer Heper/Posta

Konutlarda Kombi Kullanımında İncelikler

Kombi sahiplerinin yüzde 72′si yanlış kullanım nedeniyle fazladan doğalgaz faturası ödüyor. Alarko Carrier’ın bir araştırması, kombilerin periyodik bakımının yüzde 15 tasarruf sağladığını ortaya koydu Kışın en soğuk geçtiği ocak ve şubat aylarına yaklaştığımız ve ısınma ihtiyacımızın giderek arttığı şu günlerde ısınmanın ekonomik yolları da kafamızı kurcalayan sorulardan biri haline gelmeye başladı. Doğalgazın Türkiye geneline yayılmasıyla kombi kullanımındaki artış faturaya yansıyınca tasarruf daha da önemli bir hale geldi. Alarko Carrier tarafından yaptırılan Kombi Kullanım Alışkanlıkları Araştırması, tüketicilerin kombi kullanımında yaptığı yanlışları ortaya koyuyor. Araştırma sonuçlarını değerlendiren Alarko Carrier Genel Müdür Yardımcısı Kemal Bıçakçı, kombilerin doğru kullanımının ve periyodik yaptırılan bakımın yüzde 15′in üzerinde tasarruf sağladığını belirtti. Kombilerin kaç derecede çalıştırılacağı, hem konfor şartları hem de enerji ekonomisi açısından önem taşıyor. Bıçakçı, Türk halkının yalnızca yüzde 28′inin kombilerini doğru ve ekonomik kullandığına dikkat çekti. 815 kişi ile görüşerek yapılan araştırmaya göre, kullanıcıların yüzde 24,9′u evdeyken ve evden çıkarken kombilerini normal ısı derecesinde açık tutuyor. Yüzde 18,7′si, kombilerini evdeyken normal ısı derecesinde tutarken, dışarı çıkarken kapatıyor. Oysa kombilerin evde iken normal ısı derecesinde çalıştırılması, evde olunmadığı zaman ise ekonomi sıcaklığına getirilmesi tavsiye ediliyor. Araştırma, Türk halkının yalnızca yüzde 28,1′inin kombilerini buna uygun, doğru ve ekonomik şekilde kullandığını gösteriyor. Katılımcıların yüzde 61′i gece yatarken de kombilerini aynı ısı ayarında bırakırken, yüzde 39′u kombilerinin ısı ayarlarını ekonomik seviyeye getiriyor. Ekonomik kullanım için gece yatarken de kombinin ısı ayarını düşürmek gerekiyor. Gece, kombisi tamamen kapatılan bir evin, gündüz istenilen konfor sıcaklığına gelmesi için harcanacak enerji, gece evin ekonomi sıcaklığında tutulması için harcanacak enerjiden daha çok oluyor. Tüketicilerin yüzde 24,8′inin, kombilerini, 60 santigrat ve üzerinde çalıştırdığını gösteriyor. Kombinin 60 santigrat ve üzerinde çalışması, evin yaklaşık 23-24 santigrat sıcaklıkta tutulduğu anlamına geliyor. Bu da yüzde 18-24 arasında fazla yakıt tüketildiğini ortaya koyuyor. Zaman

Bağımsız Bölümün Ne Maksatla Kullanılacağı Tapuda Görülür!

Tamer Heper, Posta Gazetesi’nde “Umarım yanlış anlamışsınızdır” başlıklı yazıyı kaleme aldı. Heper köşesinde bağımsız bölümün ne maksatla kullanılacağının tapuda belirtildiğine değinerek konu ile ilgili okuyucusunun sorusuna yanıt arıyor….. Soru: Küçük bir işhanının girişirîde iki metrekarelik bir alanın tapulu sahibiyim. Burası çay ocağı olmak üzere inşa edilmiş. Bir bağımsız bolum maliki buranın ortak alan olduğunu iddia ederek dava açtı, davayı kaybetti. Buranın bağımsız bölüm olduğu, bana ait olduğu tespit edildikten sonra hakim 33′üncü maddeye göre benim bu yeri çay ocağı olarak işletmem için bana 30 gün süre verdi. Böyle emirle işyeri açılır mı? Üstelik işhanının altında çayı kahvesi oları pastane var, yani ben işyeri açsam tek bardak çay satamam. Üstelik benim yapacağım iş de değil. Böyle karar olur mu? H.K. Cevap: ilginç Kat Mülkiyeti Kanunu’nun 33′üncü maddesi hakime gereken hallerde uygun bulacağı kararı verebileceğini söylüyor. Ancak bu tedbir makul ve mantıklı olmalı. Sair hukuki konularla çatışmamalıdır. Sizin olayınıza benzer olaylar şöyledir: Bir bağımsız bölümün ne maksatla kullanılacağı tapuda görülür. Meskendir, işyeridir, depodur. Bunlar tapu kütüğünde ve tapu senedinde görülür. Ancak buna aykın davranış görülmektedir. Örneğin meskenlerde işyeri açılması, deponun meskene kiralanması gibi. Bu gibi hallerde mahkemeye başvurulduğunda hakim örneğin otuz gun içinde eski hale getirilmesi kararı verir. Yani işyerine dönüştürülen meskenin yeniden mesken haline getirilmesine veya mesken haline dönüştürülen deponun yeniden depo haline dönüştürülmesine karar verir. Sizin olayda olsa olsa tapuda işyeri (çay ocağı) olarak görülen bu yeri, yine örnek olarak söylöyeyim, depoya çevirdiyseniz hakim ışyenne dönüştürülmesi için size otuz gün süre verebilir. Ancak size bu yeri çay ocağı olarak işletmek için süre veremez. Çünkü herkes ticaret yapmakta serbesttir. Bu bir özgürlüktür. Dolayısı ile size zorla çay ocağı işleteceksin demek sizin temel özgürlüğünüze müdahaledir. İster bir işyeri açarsınız, isterseniz açmazsınız, açma konusunda zorlanamazsınız, işyerini mesken yapma denilir ama işyerinde gel çay ocağı aç işlet denmez. Diyorum ki yukanda anlattığım şekilde, acaba dükkanı-işyerını eski haline getir gibi bir karar çıktı da siz mi yanlış yorumluyorsunuz? Bir de yeri gelmişken bir noktaya daha dikkat çekmek isterim. Tapuda bağımsız bölümlenn mesken, işyeri, depo olarak tescili mümkün. Ancak işyeri ayırımı yapmak yanlış. Işyennı örneğin, manav veya kasap diye nitelemek olmaz. Bunun tescilinin tapuda yapılmaması lazım. Ancak yapıldığını görüyorum. Bu husus da kısa zamanda önemli problemlere neden oluyor, iş kolu açıkça belirtildiğinde onu, “bu yer işyeridir” diye anlamak gerekir. Dikkat çekeyim istedim. Posta/Tamer Heper