20 Eylül 2012 Perşembe

GAYRİMENKULLERİN ELDEN ÇIKARILMASINDA VERGİSEL YÜKÜMLÜLÜKLER

 


Bu rehbere elektronik ortamda www.gib.gov.tr internet sayfas
ından ulaşabilirsiniz.


Vergisel konularda bilgi almak için


Vergi İletişim Merkezinin 444 0 189 numaralı telefon hattına Başvurabilirsiniz.


www.gib.gov.tr


Bu rehber, yay


ın tarihinde yürürlükte olan mevzuat dikkate alınarak hazırlanmıştır.


GEL
İR İDARESİ BAŞKANLIĞI

Mükellef Hizmetleri Daire Ba
şkanlığı

Yay
ın No:122

Mart 2011

2


İ

ÇİNDEKİLER

Giri
ş

1. Gelir Vergisinin Konusu ve Unsurlar
ı

2. Gayrimenkul Al
ım-Satım İşlerinde ‘Ticari Kazanç - Değer Artış Kazancı’ Ayrımı

3. Gayrimenkulün Tan
ımı ve Elden Çıkarılması

a. Mal ve Haklar
ın İktisap Şekli

b. Mal ve Haklar
ın Elden Çıkarılma Süresi

4. Safi De
ğer Artışının Tespiti

5. De
ğer Artış Kazancının Beyanı

6. Gayrimenkul Al
ım - Satım İşlerinde Katma Değer Vergisi Uygulaması

7. Gayrimenkul Al
ım - Satım İşlerinde Tapu Harcı Yükümlülüğü
8. Gayrimenkul Al
ım - Satım İşlerinde Emlak Vergisi Kanunundan Kaynaklanan Yükümlülükler

3


G
İRİŞ


Bu rehber, gayrimenkul al


ım-satımı sırasında vergisel yükümlülüklerin eksiksiz yerine getirilmesi için, mükelleflerimizin doğru yönlendirilmelerini sağlamak amacıyla hazırlanmıştır.


Rehberde, gelir vergisinin konusu ve unsurlar


ı, gayrimenkul alım-satım işlerinde ‘ticari kazanç - değer artış kazancı’ ayrımı, gayrimenkul olarak tanımlanan mal ve hakların neler olduğu ve bu mal ve hakların elden çıkarılması sırasında elde edilen kazancın niteliği, safi değer artışının tespiti ve kazancın hangi hallerde beyan edileceğine dair açıklamalara ve gayrimenkul alım-satımında katma değer vergisi, gayrimenkul alım-satımında tapu harcı yükümlülüğü ve emlak vergisi yükümlülüğü konularına yer verilmektedir.


1. GEL
İR VERGİSİNİN KONUSU VE UNSURLARI


Gelir Vergisi Kanununda gelir, bir gerçek ki


şinin bir takvim yılı içinde elde ettiği kazanç ve iratların safi tutarı olarak tanımlanmış, hangi tür kazanç ve iratların gelire dahil olduğuna ve gelirin nelerden oluştuğuna yer verilmiştir. Söz konusu kazanç ve iratlar aşağıdaki gibidir:


1. Ticari kazançlar,
2. Zirai kazançlar,
3. Ücretler,
4. Serbest meslek kazançlar

ı,
5. Gayrimenkul sermaye iratlar

ı,
6. Menkul sermaye iratlar

ı,
7. Di

ğer kazanç ve iratlar.


Bir gelirin vergiye tabi olabilmesi için say


ılan bu gelir türlerinden birine girmesi gerekmektedir. Her gelir unsuru için farklı vergileme teknikleri öngörüldüğünden, kazanç ve iratların hangi gelir unsurunun kapsamına girdiğinin tespiti son derece önemlidir.


Gerçek ki


şilerin sahip oldukları gayrimenkulleri elden çıkarmalarından doğan kazancın niteliği ve vergilendirilmesi hakkında, Gelir Vergisi Kanununda iki ayrı gelir türünde düzenlemeye yer verilmiştir. Bunlardan ilki “ticari kazanç”, diğeri ise “diğer kazanç ve iratlar” hükümlerinde yer alan düzenlemedir.

4


(Amortismana tabi iktisadi k


ıymet olarak gayrimenkullerin elden çıkarılması halinde elde edilen kazancın serbest meslek kazancı veya zirai kazanç olarak dikkate alınmasına ilişkin hükümlere, bu rehberin konusu dışında kalmaları nedeniyle yer verilmemiştir.)


a) Ticari kazanç: Her türlü ticari ve s


ınai faaliyetten doğan kazançtır. Ticari kazancı belirleyen temel unsur faaliyetin sermaye ve emekten oluşan bir organizasyona dayanması ve bu organizasyonun işlemlerindeki devamlılıktır. Gelir Vergisi Kanununda “gayrimenkullerin alım satımı ve inşa işleriyle devamlı olarak uğraşanların bu işlerden elde ettikleri kazançlar”ın ticari kazanç olarak vergilendirileceği belirtilmiştir.


b) Di


ğer kazanç ve iratlar: Belirli kaynaklara bağlanması mümkün olmayan, belirli dönemlerde (periyodik olarak) meydana gelmeyen, devamlı değil arızi olan ve çoğu zaman bir teşebbüs sonucu olmaksızın, kişilerin bazı mal varlıklarında kendiliğinden meydana gelen kazanç ve iratlardır. Bu gelir türünü diğerlerinden ayıran en önemli özellik, devamlılık göstermeyen gelirlerin bu kapsamda değerlendirilmiş olmasıdır. Diğer kazanç ve iratlar, “değer artış kazançları” ve “arızi kazançlar” olmak üzere iki alt ayrıma tabi tutulmuştur.


2. GAYR
İMENKUL ALIM-SATIM İŞLERİNDE ‘TİCARİ KAZANÇ - DEĞER ARTIŞ KAZANCI’ AYRIMI


Gayrimenkullerin elden ç


ıkarılmalarından doğan kazancın niteliğinin belirlenmesi, yani kazancın diğer kazanç ve iratlar gelir türündeki “değer artış kazancı” olarak mı, yoksa ticari kazanç mı olarak vergilendirilmesi gerektiğinin belirlenmesi önem arz etmektedir.


Gayrimenkul al


ım satım işinden elde edilen gelirin niteliğinin belirlenmesinde ilk önemli unsur “faaliyetteki devamlılık”tır.


Gayrimenkul al


ım satım işleri devamlı olarak, bir meslek halinde sürdürülüyorsa elde edilen kazanç ticari kazançtır. Burada devamlılık unsurunu belirleyen en belirleyici ölçüt ‘kazanç doğuran işlem sayısındaki çokluk’tur. İşlem sayısındaki çokluk gayrimenkullerin aynı takvim yılı içerisinde birden fazla veya takip eden birden fazla takvim yılında art arda satılmış olmasına göre belirlenir.


Al


ım satım işlemlerinin birden fazla olması halinde kazanç şeklinin belirlenebilmesi için ikinci önemli unsur olan “satışın hangi amaçla yapıldığı”nın tespit edilmesi gerekmektedir.


Gayrimenkul al


ım satımı kazanç elde etmek için yapılıyorsa söz konusu alım-satım işlemi ticari kazanç kapsamında değerlendirilir.

5


Gayrimenkul al


ım satımında ticari bir amaç yoksa şahsi ihtiyacın karşılanması ya da servetin korunması amacıyla yapılıyorsa elde edilen kazanç değer artış kazancı olarak değerlendirilir.


Gayrimenkul al


ım satım işinden elde edilen gelirin niteliğinin belirlenmesinde üçüncü önemli unsur ise “ticari bir organizasyonun varlığı”dır.


Gayrimenkul al


ım satımı, şekli ve maddi şartları ile kurulmuş bir ticari organizasyon içinde yapılıyorsa elde edilen kazanç ticari kazançtır. Ticari organizasyonun şekli ve maddi unsurları ile açıkça belli olmadığı hallerde ise kazanç türü “faaliyetteki devamlılık” ve “satışın hangi amaçla yapıldığı” unsurlarına göre tespit edilir.


3. GAYR
İMENKULÜN TANIMI VE ELDEN ÇIKARILMASI


Gelir Vergisi Kanununun mükerrer 80 inci maddesinin 6


ıncı bendi uyarınca, aşağıda belirtilen mal ve hakların 5 yıl içerisinde elden çıkarılmasından doğan kazançlar değer artış kazancının konusunu oluşturmaktadır.

􀀹

Arazi, bina, maden suları, memba suları, madenler, taş ocakları, kum ve çakıl istihsal yerleri, tuğla ve kiremit harmanları, tuzlalar ve bunların mütemmim cüzileri ve teferruatı,
􀀹

Voli mahalleri ve dalyanlar,
􀀹

Gayrimenkul olarak tescil edilen haklar,
􀀹

Gemi ve gemi payları ile bilumum motorlu tahmil ve tahliye vasıtaları,


Elden ç


ıkarmadan maksat, yukarıda yazılı mal ve hakların satılması, bir bedel karşılığında devir ve temliki, trampa edilmesi, takası, kamulaştırılması, devletleştirilmesi, ticaret şirketlerine sermaye olarak konulmasıdır.


Burada öncelikle dikkat edilmesi gereken husus mal ve haklar


ın iktisap şekli ve elden çıkarılma süresidir.

 


Gayrimenkul al
ım satım işlemi “ticari kazanç” hükümleri kapsamında değilse,elde edilen kazanç “değer artış kazancı” hükümlerine göre tespit edilir.

6


a. Mal ve Haklar
ın İktisap Şekli


Söz konusu mal ve haklar bedelsiz olarak edinilmi


şse bu mal ve hakların elden çıkarılmasından doğan kazançlar değer artış kazancı olarak vergilendirilmeyecektir. Bunun dışında, iktisap şekli ne olursa olsun söz konusu mal ve hakların elden çıkarılmasından doğan kazançlar değer artış kazancı olarak vergilendirilecektir.


Örnek 1:


Bayan (A) 10.07.2007 tarihinde kendisine miras yoluyla intikal eden apartman dairesini, 16.09.2009 tarihinde satmıştır. Satışa konu apartman dairesinin bedelsiz olarak (veraset yoluyla) intikal etmesi nedeniyle, Bayan (A)’nın bu satıştan elde ettiği gelir, değer artış kazancı olarak vergilendirilmeyecektir.


b. Mal ve Haklar
ın Elden Çıkarılma Süresi


Söz konusu mal ve haklar,


01.01.2007 ve sonrasında elde edilmiş ise iktisap tarihinden başlayarak beş yıl içinde elden çıkarılmasından doğan kazançlar, değer artış kazancı olarak değerlendirilecektir. Eğer elden çıkarma, iktisap tarihinden başlayarak beş yıldan daha fazla bir süre sonra gerçekleşmişse, elde edilen kazanç değer artışı kazancı olarak vergilendirilmeyecektir.


Söz konusu mal ve haklar


, 01.01.2007 tarihinden önce elde edilmiş ise iktisap tarihinden başlayarak dört yıl içinde elden çıkarılmasından doğan kazançlar, değer artış kazancı olarak değerlendirilecektir. Eğer elden çıkarma, iktisap tarihinden başlayarak dört yıldan daha fazla bir süre sonra gerçekleşmişse, elde edilen kazanç değer artışı kazancı olarak vergilendirilmeyecektir.


Örnek 2:


Bay (B), 15.05.2007 tarihinde satın almış olduğu bir konutu 09.03.2010 tarihinde satmış ve 150.000 TL kazanç elde etmiştir. Buna göre, Bay (B) konutu 01.01.2007 sonrasında satın aldığı ve alış tarihinden itibaren beş tam yıl geçmeden sattığı için elde edilen kazanç değer artış kazancı olarak vergilendirilecektir.


Örnek 3:


Bayan (C), 08.04.2006 tarihinde satın almış olduğu bir konutu 17.05.2010 tarihinde satmış ve 100.000 TL kazanç elde etmiştir. Buna göre, Bayan (C) konutu 01.01.2007 öncesinde satın aldığı ve alış tarihinden itibaren dört tam yıl geçtikten sonra sattığı için elde edilen kazanç değer artış kazancı olarak vergilendirilmeyecektir. Bayan (C), konutunu alış

7


tarihinden itibaren dört tam y


ıl geçmeden (08.04.2010 tarihine kadar) satmış olsaydı elde ettiği kazanç değer artış kazancı olarak vergiye tabi olacaktır.


4. SAF
İ DEĞER ARTIŞININ TESPİTİ


De


ğer artış kazancında vergilendirilecek kazanca “safi değer artışı” denilmektedir. Değer artışında safi kazanç, elden çıkarma karşılığında alınan para ve ayınlarla sağlanan ve para ile temsil edilebilen her türlü menfaatlerin tutarından aşağıdaki indirimlerin düşülmesi suretiyle bulunmaktadır.


Mal ve haklar


ın elden çıkarılması sonucunda elde edilen değer artış kazancından indirilebilecek giderler;


— Elden ç


ıkarılan mal ve hakların maliyet bedeli,


— Elden ç


ıkarma dolayısıyla yapılan ve satıcının üzerinde kalan giderler ve ödenen vergi ve harçlar.


Maliyet bedelinin tespit edilememesi halinde maliyet bedeli yerine; Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre Takdir Komisyonunca tespit edilecek bedel esas al


ınacaktır.


Mal ve haklar


ın elden çıkarılmasında iktisap bedeli, elden çıkarılan mal ve hakların, elden çıkarıldığı ay hariç olmak üzere Türkiye İstatistik Kurumu’nca belirlenen toptan eşya fiyat endeksindeki artış oranında artırılarak tespit edilecektir.


2006 y


ılının Ocak ayından itibaren toptan eşya fiyat endeksi yerine, üretici fiyat endeksi (ÜFE) yayımlanmaktadır. Bu nedenle 01.01.2006 tarihinden sonra yapılan endekslemelerde toptan eşya fiyat endeksi yerine, üretici fiyat endeksi (ÜFE) dikkate alınacaktır. (2003 Temel Yıllı Üretici Fiyatları Endeks Rakamlarını gösterir tablo rehberin sonunda yer almaktadır.)


Mal ve haklar
ın elden çıkarılmasında iktisapbedelinin üreticifiyat endeksindeki artış oranında arttırılabilmesi için, alış ve satış tarihleri arasındaki sürede endeksteki artış oranının %10 veya üzerinde olması gerekmektedir.

8


Örnek 4:


Bay (D), 16.04.2006 tarihinde 5.000 TL’ye satın aldığı bir araziyi Bay (E)’ye 24.02.2010 tarihinde 15.000 TL’ye satmıştır. Buna göre, Bay (D) araziyi 01.01.2007 öncesinde satın aldığı ve alış tarihinden itibaren dört tam yıl geçmeden satmış olduğundan dolayı, elde ettiği kazanç değer artış kazancı olarak vergiye tabi olacaktır.


Arazinin sat


ın alındığı aydan bir önceki ay olan Mart 2006’da ÜFE endeksi 125,33, elden çıkarıldığı aydan önceki ay olan Ocak 2010’da ÜFE endeksi 166,52’dir. Endeksleme oranının ilgili dönemde %10’un üzerinde artmış olduğu görülmektedir.


(166,52 – 125,33 / 125,33 = %32,86 )

Arazinin endekslenmi


ş maliyet bedeli (5.000 x 166,52 / 125,3 =) 6.643,26 TL olarak hesaplanmaktadır. Bay (D) arazisini elden çıkarma karşılığında toplam 15.000 TL hasılat elde etmiştir. Bu durumda elde edilen değer artış kazancı (15.000 – 6.643,26 =) 8.356,74 TL’dir. 2010 yılında elde edilen bu kazancın 7.700 TL tutarı gelir vergisinden istisna olduğundan dolayı beyan edilecek değer artış kazancı (8.356,74 – 7.700 =) 656,74 TL’dir.


5. DE
ĞER ARTIŞ KAZANCININ BEYANI


De


ğer artış kazançlarının beyan konusu edilip edilmeyeceği, elde edilen iradın istisna haddinin altında kalıp kalmadığına bağlıdır. İstisna haddini aşan tutarda gelir elde edilmesi halinde yıllık beyanname verilecektir.


Elde edilen de


ğer artış kazancının safi miktarı, açıklanan istisna sınırını aşması durumunda, elde edilen gelir satışın yapıldığı yılı takip eden yılın Mart ayının 1 inci gününden 25 inci günü akşamına kadar Yıllık Gelir Vergisi Beyannamesi ile beyan edilecektir. Beyanname üzerinden hesaplanan gelir vergisi, Mart ve Temmuz aylarında olmak üzere 2 eşit taksitte ödenecektir.


2010 y


ılında elde edilen gelirlere aşağıda yer alan vergi tarifesi uygulanarak gelir vergisi hesaplanır. (Gelir Vergisi Kanunu 103 üncü madde)


Gayrimenkullerin elden ç
ıkarılmasından doğan değer artış kazancının 2010yılı için 7.700 Türk Lirası gelir vergisinden istisnadır.

9 8.800 TL'ye kadar

% 15




22.000 TL'nin 8.800 TL'si için 1.320 TL, fazlas


ı

% 20




50.000 TL'nin 22.000 TL'si için 3.960 TL, (ücret gelirlerinde 76.200 TL'nin 22.000 TL'si için 3.960 TL), fazlas


ı

% 27




50.000 TL'den fazlas


ının 50.000 TL'si için 11.520 TL, (ücret gelirlerinde 76.200 TL'den fazlasının 76.200 TL'si için 18.594 TL), fazlası

% 35



Mortgage yasa tasarısındaki 'Değerleme Uzmanları' ihtiyacı karşılar mı?

SERMAYE PİYASASI KURULU’NCA HAZIRLANAN “MORTGAGE YASA TASARISI” İLE GÜNDEME GETİRİLEN GAYRİMENKUL DEĞERLEMESİNDE FAALİYET GÖSTERECEK OLAN DEĞERLEME UZMANLARININ NİTELİK VE NİCELİK OLARAK İHTİYACI KARŞILAYIP KARŞILAYAMAYACAĞININ DEĞERLENDİRİLMESİ.

Kamuoyunda "Mortgage yasa tasarısı” olarak bilinen "KONUT FİNANSMAN SİSTEMİNE İLİŞKİN ÇEŞİTLİ KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA İLİŞKİN KANUN TASARISI" nın 15.maddesi ile 2499 sayılı S.P Kanununun 40.maddesine "D" fıkrası eklenmekte ve bu fıkrada üyelerinin DEĞERLEME UZMANLARI olan ve tüzel kişiliği haiz kamu kurumu niteliğinde bir meslek kuruluşu sayılan Türkiye Gayrimenkul Değerleme Uzmanları Meslek Birliğinin görev ve yetkileri belirlenmektedir.

Anılan fıkra ile Birlik, SPK mevzuatına uygun bölgesel ve ülke genelinde gayrimenkul değerlerini belirleme konusunda tek yetkili kurum haline getirilmektedir.

Aynı fıkrada Lisans sahibi DEĞERLEME UZMANLARI'nın bu birliğe üye olmaları için belli edilen süre içinde başvuru zorunluluğu getirilmektedir.

Yapılan bu düzenlemede şu noktalara dikkatin çekilmesi gerekmektedir.

1-Lisansı olmayan Değerleme uzmanları veya eşdeğer işi yapan kamu görevlilerinin bu düzenleme karşısında hukuki durumu ne olacaktır?.

Bu sorunun yanıtlanabilmesi için SPK'nın uygulamalarına bakılması gerekir.

2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun 22.maddesinin (t) bendinde; sermaye piyasası faaliyetinde bulunacaklar, aynı maddenin (r) bendi kapsamında (Gayrimenkullerin değerlemesini yapabilecek ekspertiz kurumlarından sermaye piyasasında faaliyette bulunacaklara ilişkin şartları belirlemek ve bu şartlara uyan kuruluşları listeler halinde ilan etmek) faaliyet gösterecek kişi ve kuruluşlar ile sermaye piyasası kurumlarının yönetici ve diğer çalışanlarının mesleki eğitimi, mesleki yeterliliği ve mesleki ehliyetlerini gösterir sertifika verilmesine ilişkin esasları belirlemek, bu amaçlarla merkez kurmak ve faaliyet esaslarını belirlemek, SPK'nın görev ve yetkileri arasında sayılmıştır.

SPK, bu yetkiye dayanarak 34 seri nolu Lisanslama Tebliğini yayınlamıştır. Bu tebliğe göre; değerleme uzmanları SPK tarafından verilen mesleki yeterliliği gösterir LİSANSI alabilmeleri için Değerleme Uzmanlığı sınavında başarılı olmaları gerekmektedir.

Aynı tebliğin 7.maddesinin (b) bendinde yer alan düzenlemeyle bazı kişiler mesleki yeterlilik ile bilgi ve becerilerin ölçülmesi amacıyla SPK tarafından düzenlenen bu tür sınavlara girmeksizin Değerleme uzmanlığı lisansını (diğer tüm lisanslar içinde geçerlidir) alma hakkı tanınmıştır. Bu bende göre sınavlardan muaf tutulanlar aşağıda belirtilmiştir.

1-Meslek personeli olarak SPK'da en az 10 yıl çalışmış olanlar,

2-Meslek personeli olup da SPK'dan ayrıldıktan sonra mali piyasalar, sermaye piyasaları, bankacılık ve finans alanında veya bu alanlarla ilgili hukuk dallarında en az 10 yıl çalışanlar,

3-Süreyle bağlı olmaksızın SPK'da Kurul Başkanlığı, üyeliği, başkan yardımcılığı, daire başkanlığı, daire başkan yardımcılığı görevlerini yürütmüş olanlar,

Yukarıda sayılan bu kişilerin tamamı SPK meslek personelidir. Bu kişilere sınavsız Değerleme Uzmanlığı Lisansı verildiği gibi yenileme veya geçici süreyle iptal edilmesi hükümleri dahi uygulanmamaktadır.

Her an değerleme işi ile uğraşmayan, değerleme ile ilgili spesifik eğitim almayan ve en önemlisi uygulamaya yönelik bir deneyimi bulunmayan SPK meslek personeli için tanınan bu hakkın GAYRİMENKUL HUKUKU KONUSUNDA UZMANLIKLARI TARTIŞILMAZ OLAN MALİYE BAKANLIĞI MİLLİ EMLAK KONTROLÖRLERİ için de tanınması gerekmektedir.

Zira Milli Emlak Kontrolörleri Maliye Bakanlığı merkez denetim elemanı olup ülke genelinde denetim ve inceleme yapma yetkisini haizdirler… Yetki ve görevleri 178 sayılı KHK ve kendi Yönetmeliklerinde açıkça sayılmıştır.

Milli Emlak Kontrolörlüğü mesleğine üç aşamalı yarışma sınavından geçtikten sonra stajyer olarak başlanır. İlk yıl içinde aldıkları eğitim ve seminerlerle mesleğe hazırlanan stajyerler, kıdemli kontrolörlerin yanında refakat çalışması yaparlar. 3 yıl sürecek bu çalışmalar sonucunda mesleki yeterlilik sınavına tabi tutulup başarı sağlayanlar Kontrolör olarak atanırlar. Eğitim çalışmalarında Gayrimenkul hukuku ve gayrimenkul değerlemesi işlemlerine ağırlık verilir.

Milli Emlak Kontrolörleri, ülkenin hemen hemen her yerinde inceleme yapmakta ve gerek Hazineye ait gerekse şahıslara ait gayrimenkullerin değerlemesini yapmakta ve bu konuda idareyi yönlendirmektedir. Yaptıkları incelemeler sayesinde de Türkiye genelinde gayrimenkul konusunda uzmanlaşmışlardır. Hatta ilgili fakültelerde ve Emlakçılık MYO’nda Milli Emlak Kontrolörleri ders vermekte ve ülke gençlerinin kamu malları ve gayrimenkul hukuku konusunda bilinçlenmelerine yardımcı olmaktadır.

Türkiye yüzölçümünün büyük bir kısmını oluşturan Hazineye ait gayrimenkullerin satışı, trampası, kiraya verilmesi veya irtifak hakkı tesis edilmesi işlemlerinde denetimin yanında bedel tespiti/değerleme yetkisi de bulunan Milli Emlak Kontrolörlerinin gayrimenkul değerlemesi/bedel tespiti konusundaki inkar edilemeyecek etkinliği, 4706 sayılı Kanunun 7.maddesi ile de tescil edilmiştir.

Bu maddede; Hazineye ait taşınmazların satışı kiraya verilmesi veya irtifak hakkı tesisinde 28.07.1981 tarihli ve 2499 sayılı SP Kanununa tabi ekspertiz şirketleri dışında, Maliye Bakanlığı merkez denetim elemanlarına (Maliye Müfettişleri, Milli Emlak Kontrolörleri) rayiç bedel tespit ettirilebileceği, bu durumda, ekspertiz şirketleri ile merkez denetim elemanları tarafından tespit edilen rayiç bedelin, tahmin edilen bedel olarak dikkate alınacağı düzenlemesi yer almaktadır.

Bu düzenleme ve mesleki yeterlilik sınavları (bu sınavlar lisanslama sınavlarının konularını da kapsamaktadır) dikkate alındığında Maliye Bakanlığı merkez denetim elemanlarının kurumlarında belli hizmet yılını tamamladıklarında sınav şartı aranmaksızın lisans almaya hak kazanmaları, hem sahip oldukları bilgi ve deneyimlerini piyasaya aktarılmasını hem de konut finansmanı sistemine geçişle birlikte değerleme konusunda ihtiyaç duyulacak uzman eksikliğinin giderilmesini sağlayacaktır.



Konunun ÖZÜ:

SPK, gayrimenkul değerleme uzmanlığı ile ilgili kendi meslek mensuplarına bazı haklar tanırken, gayrimenkul konusunda en yetkin olan ve neredeyse ülkenin yarısından fazla (Hazineye ait) gayrimenkulün değerlemesini yapan/yöneten/satan/kiralayan/irtifak hakkı tesis eden, konusunda eğitimli, uzman ve en önemlisi maliye geleneği ve terbiyesi içinde yetişmiş MİLLİ EMLAK KONTROLÖRLERİ' ni göz ardı etmesi tamamen kabul edilemez bir durumdur. Bu yetkilerin kötüye kullanılmasıdır.



2-Halen SPK mevzuatına göre faaliyet gösteren Lisanslı Değerleme Uzmanının sayısı ne kadardır? Mortgage Yasasından sonra bu sayı yeterli olacak mıdır?

Bu güne kadar açılan sınavlarda başarı göstererek Değerleme Uzmanlığı Lisansını alanların sayısının 270-290 civarında olduğu göz önünde bulundurulduğunda Mortgage yasa tasarısının kanunlaşmasından sonra yüzlerce lisanslı değerleme uzmanına ihtiyaç duyulacağı bir gerçektir. Bu ihtiyacın da sadece SPK meslek mensuplarından karşılanacak olması ise tamamen menfi bir düşüncenin ürünü olduğu düşünülmektedir.

Eğer, bu yasa ile Değerleme Uzmanlarına ihtiyaç duyulacaksa kanundan aldıkları yetkiyle ülke genelindeki tüm Hazineye ait gayrimenkullerin değerlemesini yapan ve yukarıda özellikleri sayılan MİLLİ EMLAK KONTROLÖRLERİ' nden de yararlanılması gerekmektedir.

Bu bağlamda Mortgage yasa tasarısının 15.maddesi ile 2499 sayılı SP Kanununa eklenen 40/D fıkrasına aşağıdaki ekleme yapılması gerekmektedir.

"Hazineye ait taşınmazlara ilişkin işlemlerde Türkiye genelinde denetim ve bedel tespiti yapma yetkisine sahip Maliye Bakanlığı merkez denetim elemanları, meslekte 10 yıllık sürelerini tamamladıklarında sınav şartı aranmaksızın gayrimenkul değerleme uzmanlığı lisansını almaya ve Türkiye Gayrimenkul Değerleme Uzmanları Meslek Birliğine üye olmaya hak kazanırlar"

Anılan yasa tasarısına yukarıdaki paragrafın eklenmesi durumunda hem yasada amaçlanan hedefe ulaşılacak hem de Milli Emlak Kontrolörlerinin mesleki bilgi ve deneyimlerinin özel sektörde de kullanmasına imkan sağlanmış olacaktır.

En önemlisi gayrimenkul piyasası uzman kişiler eliyle yönetilecektir.

Dursun Ali ÖZEL
Milli Emlak Kontrolörleri Derneği
İstanbul Temsilcisi

13 Eylül 2012 Perşembe

Birden fazla ev satışı ticari kazanç sağlıyor

Birden fazla ev satışı ticari kazanç sağlıyor

Şükrü Kızılot

Gelen sorulardan bunu fark etmemek mümkün değil.
Sorulardan bir kısmı, bir kaç yıl içinde birden fazla gayrimenkul alıp satanlardan. Önemli bir kısmı da arsasını belli sayıda daire ve dükkan karşılığı inşaat firmasına verenlerin, aldıkları daire ve dükkanları satmaları ile ilgili..

Merak edilen konu ise, olayın gelir vergisi boyutu ile ilgili.
Soru sahipleri bilmedikleri için sormuyorlar ama duruma göre, olayın bir de KDV boyutu var.

MALİYE NE DİYOR?
Vergi olayının patronu Maliye olduğuna göre, olaya öncelikle Maliye’nin görüş ve uygulamaları açısından bakmakta, daha sonra da Danıştay’ın görüşlerine yer vermekte yarar var.
Gayrimenkul satılması konusunda, Maliye Bakanlığı’nın ilginç bir uygulaması var.
O da şu; bir kişi yılda birden fazla gayrimenkul sattıysa veya arka arkaya iki yıl en az birer gayrimenkul satmışsa, bu durum “devamlılık” olarak nitelendiriliyor.

DEVAMLILIĞIN ANLAMI NE?
“Gayrimenkul satışında, ‘devamlılık’ nedir ne değildir? Hangi kanunun hangi maddesinde yazıyor veya tanımlanıyor?”
diye sorduğunuzda, herhangi bir yasa maddesi gösteremiyoruz.
Daha ötesi, böylesine önemli bir konuyu açıklayan “genel tebliğ” de yok!
Maliye, Danıştay’ın bazı kararlarından da hareketle, bir tanım geliştirmiş.
O da şu; yıl içinde, birden fazla kişiye veya arka arkaya iki yılda, her yıl en az bir kişiye gayrimenkul satılması, “devamlılık” olarak nitelendiriliyor.
Daire ve dükkan satışı ile ilgili olarak, gelir vergisi kanununda iki ayrı madde var.
1. Gayrimenkul alım-satımı ile “devamlı” olarak uğraşanların, elde ettiği kazanç “ticari kazanç” olarak nitelendiriliyor (GVK. Md.37/4).
2. Gayrimenkullerin, iktisap (yani edinme) tarihinden itibaren beş yıl içinde elden çıkartılmasından sağlanan kazanç “değer artışı kazancı” olarak nitelendiriliyor (GVK. Mükerrer Md.80/6).

TİCARİ KAZANÇ YORUMU
Maliye, ticari faaliyetin emek-sermaye organizasyonuna dayandığını vurguladıktan sonra, kazanç sağlama niyet ve kastının bulunup bulunmamasının, böyle bir organizasyon tarafından icra edilen faaliyetin “ticari faaliyet” olma niteliğini etkilemeyeceğini belirtmektedir.
Maliye’ye göre; gayrimenkul alım satımı ticari bir organizasyon içinde yapıldığında, alım-satımın ticari faaliyetin bir unsuru sayılması, ancak ticari organizasyonun şekli ve maddi unsurları ile açıkça belli olmadığı hallerde, faaliyetin “devamlılık kasıt ve niyeti” ile yapıldığını belirleyen objektif ölçü olarak, “muamelede çokluk olup olmadığına” bakılması gerekmektedir.
Muamelede çokluk, gayrimenkullerin aynı takvim yılı içerisinde, birden fazla defada veya takip eden birden fazla yılda ard arda satılmasıdır.
Bu itibarla, gayrimenkullerin iktisap tarihinden sonra aynı kişiye farklı tarihlerde veya farklı kişilere aynı tarihte ya da birbirini izleyen tarihlerde satılması durumunda, yapılan satışlar, devamlı olarak gayrimenkul alım-satım işleriyle uğraşıldığına karine teşkil edeceğinden, elde edilen kazancın Gelir Vergisi Kanunu’nun 37’nci maddesine göre, “ticari kazanç” olarak vergilendirilmesi gerekir (Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı, İzmir Vergi Dairesi Başkanlığı,
15 Şubat 2012 tarih ve B.07.1.GİB.4.35.16.01/170149-VUG-359 sayılı özelge). Bu konuda ayrıca Bkz. Prof.Dr.Şükrü Kızılot, İnşaat Muhasebesi, Vergilendirilmesi, Hukuku ve Asgari İşçilik, Yaklaşım Yayınları, 17.Baskı, Ankara, 2012 “www.yaklasim.com”).
Ticari kazancın söz konusu olduğu durumlarda, ayrıca “geçici vergi” ve “KDV” de söz konusu olmaktadır.

ARSA KARŞILIĞI EDİNİLENLER
Arsa “miras ya da bağış” yolu ile edinilmişse, arsa olarak satılması veya müteahhide daire ve dükkan karşılığı verilmesi olayında, dairelerin satışından elde edilen kazanç, gelir vergisine tabi
değil.
Satın alınan arsanın, beş yıllık süre geçtikten sonra, daire ve dükkan karşılığında müteahhide verilmesi durumunda ise, arsa sahibince daire ve dükkanların alınması, gelir vergisine tabi değil.
Ancak satılması halinde, yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda, duruma göre “ticari kazanç” olarak vergiye tabi.
Alınan dairelerin tamamının, bir kişiye satılması halinde ise, ticari kazanç ya da değer arışı kazancından söz edilemez.