11 Kasım 2015 Çarşamba

Eminönü Alibeyköy Tramvay Hattı Başlıyor
Eminönü Alibeyköy Tramvay Hattı Başlıyor

Eminönü Alibeyköy tramvay  hattı başlıyor. Eminönü Alibeyköy tramvay hattı ÇED sürecine geldi…
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Ulaşım Daire Başkanlığı tarafından hayata geçirilmesi planlanan Eminönü Alibeyköy tramvay hattı Çed süreci başladı.
Eminönü Alibeyköy tramva hattı 492 milyon 710 bin TL yatırımla hayata geçiriliyor.
Haliç’in batı yakasından yukarı doğru gidecek olan Eminönü Alibeyköy raylı sistem projesi bu güzergahtaki trafik sorununa çözüm olacak.
Alibeyköy Eminönü tramvay hattı Eminönü meydanından başlayarak 13 durak geçerek Alibeyköy Cep Otogarı durağında son bulacak.
Eminönü Alibeyköy metro hattı;
Bağcılar Kabataş tramvay hattı ile Eminönü’nde
Hacı Osman Yenikapı metro hattı ile Küçük Pazar istasyonunda
Beylikdüzü Söğütlüçeşme metrobüs hattı ile Feshane istasyonunda
Planlanan Bayrampaşa-Eyüp tramvay hattı ile Feshane istasyonunda
Eyüp-Piyerloti teleferik hattı ile Eyüpsultan istasyonunda
Planlanan Kazlıçeşme Söğütlüçeşme metro hattı ile Silahtarağa istasyonunda
Planlanan Eyüp-Yeşilpınar teleferik hattı ile Sakarya Mahallesi istasyonunda
inşaat çalışmaları devam eden Mecidiyeköy-Mahmutbey metro hattı ile Alibeyköy istasyonunda ve hattın son istasyonunda da Alibeyköy Cep Otogarı ile birlikset Seyrantepe Alibeyköy metro hattı ile entegre olacağından İstanbul’un birçok ilçesine hizmet vereceği ve kentin toplu ulaşım sisteminin çok önemli bir halkası olacağı düşünülüyor.
10.00 kilometre birbirine paralel geliş ve gidiş iki raydan oluşan Eminönü Alibeyköy tramvay hattı 14 istasyondan oluşuyor.
Eminönü Meydan istasyonundan başlayan Eminönü Alibeyköy metro hattı, Eminönü meydanında otobüs duraklarının hemen yanında planlanıyor.
teknik özellikler
Eminönü Alibeyköy tramvay hattı durakları şöyle;
1. Eminönü Meydan
2. Küçük Pazar
3. Cibali
4. Balat
5. Ayvansaray
6. Feshane
7. Eyüp Teleferik
8. Eyüp Devlet Hastanesi
9. Silahtarağa
10. Sakarya Mahallesi
11. Alibeyköy Merkez
12. Alibeyköy Metro
13. Alibeyköy Cep Otogarı
güzergaheminönü alibeyköy tramvay durakları
HABER: Şengül KIRMIZITA
Ş

Hafriyatlar İçin Bir Standart Getirildi!

Çevre Koruma ve Kontrol Müdürlüğü çalışmalarına hızlı başladı.
Çevre Koruma ve Kontrol Müdürlüğü, hafriyat, hafriyat fiyatları, hafriyat ile ilgili aramalar, hafriyat kanunu, hafriyat ne demek, hafriyat nedir, hafriyat oyunları, hafriyat standartları, hafriyat topraği inşaat, hafriyat toprağı inşaat ve yıkıntı atıklarının kontrolü yönetmeliği, hafriyat videoları, hafriyat yönetmeliği ile ilgili aramalar, Hafriyatçılar, harfiyat mı hafriyat mı, harfiyat nedir, inşaat ve yikinti atiklarinin kontrolü yönetmeliği, Tehlikeli Atıkların Kontrolü Yönetmeliği
Osmaniye Belediye Meclisinin aldığı karar ile belediye bünyesinde yeni kurulan Çevre Koruma ve Kontrol Müdürlüğü çalışmalarına hızlı başladı. Çalışmalar kapsamında Osmaniye’de şimdiye kadar gelişi güzel toplanan ve dökülen hafriyatlar için bir standart getirildi.
Çevre Koruma ve Kontrol Müdürü İbrahim Boran müdürlüklerinin kurulma amacı, görev ve yetkileri ile ilgili şunları söyledi: “Çevrenin korunmasını, kirliliğin önlenmesi ve giderilmesini sağlayarak yaşanabilir ve sonraki nesillere aktarılabilecek sağlıklı bir çevre oluşturmak ve bu alanda çeşitli plan ve projeler geliştirmek, denetim ve kontroller gerçekleştirmek, eğitim ve bilgilendirme çalışmaları yaparak çevre bilincini arttırmak için Belediye Başkanımız Sayın Kadir Kara’nın talimatları ve belediye meclisimizin aldığı karar ile müdürlüğümüz kurulmuştur.”

HAFRİYAT ATIKLARI YÖNETMELİĞİ UYGULAMAYA GEÇTİ
Çevre Koruma ve Kontrol Müdürü İbrahim Boran, hafriyat atıkları yönetmeliğinin uygulamaya geçtiğini ve artık hafriyatların gelişi güzel bir şekilde taşınıp, istenilen yerlere dökülemeyeceğini söyledi. İnşaat ve yıkıntı atıkları yönetmeliğine göre bu atıkları taşıyan araçların sarı renkli ve üzerinde inşaat yıkıntı atığı ibaresinin yazması gerektiğini ifade eden Boran, “Bu atıkları taşıyan araçların inşaat yıkıntı atıkları taşıma ve kabul belgesini mutlaka almaları gerekmektedir. Bu belgeyi alanların hafriyatlarını Sakızgediği mevkiindeki geri dönüşüm merkezine dökmeleri gerekmektedir. Aksi halde cezai işlem uygulanacaktır” dedi.

KDV’yle İnşaat Maliyetleri Yükseliyor!

Yılın ilk yarısında yüzde 1,5 büyüyen İnşaat sektörünün yıl sonu büyüme tahmini yüzde sıfır. Zaman’ın haberine göre son zamanlarda TOKİ şirketi Emlak Konut’un hasılat ortağı olduğu İstanbul’da Makro İnşaat’ın Bahçetepe ve Ağaoğlu İnşaat’ın Maslak projelerinin satışları çok iyi gitse de, sektördeki Yeni Konut stokları 800 bine ulaştı. üstelik yılda inşa edilen 430 bin civarındaki yeni konutun 130 bin adedi GYODER üyesi sosyal donatılı, nitelikli Konut üreticileri tarafından inşa edilen ‘pahalı’ evler.
Böyle bir ortamda konut üreticilerini korkutan ise 150 metrekare altı konutta yüzde 1 olan Kdv’nin yüzde 18’e çıkarılması. Tapu harcına ve akaryakıta gelen yüksek zamlar, Konutta KDV’nin de ‘beklediklerinden hızlı’ bir şekilde yürürlüğe girmesi ihtimali inşaatçıyı endişelendirdi. İstanbul Güneşli semtinde inşa edeceği Güneşli Express Residence projesini dün açıklayan Babacan İnşaat Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Mehmet Babacan, soruları da cevapladı.

Konutta KDV artışının yüzde 5’in üzerine çıkmaması gerektiğini söyleyen Mehmet Babacan, “Kdv yüzde 5’i geçerse bizim satışlarımızın önü kesilir. Kdv sürprizi korkulu rüyamız.” dedi. Babacan, son zam dalgasının inşaat maliyetlerini yüzde 10 artıracağını da kaydetti. Daha önce de Sur Yapı Yönetim Kurulu Başkanı Altan Elmas da, konutta Kdv artışının 5 yıllık süreye yayılmasını istemiş, durgunluk yaşayan sektörün şu anda Kdv artışını kaldıramayacağı uyarısında bulunmuştu. Konut üreticilerinin kurduğu Konut-Der de bu konuda bir basın toplantısı yapacak.

ÖN ÖDEMELİ KONUT SATIŞLARI HAKKINDA YÖNETMELİK


7/11/2013 tarihli ve 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 46 ncı ve 84 üncü maddelerine dayanılarak hazırlanan yönetmelik, ön ödemeli konut satışlarına ilişkin uygulama usul ve esaslarını düzenliyor.

YÖNETMELİK

Gümrük ve Ticaret Bakanlığından:

ÖN ÖDEMELİ KONUT SATIŞLARI HAKKINDA YÖNETMELİK

BİRİNCİ BÖLÜM

Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

Amaç
MADDE 1 – (1) Bu Yönetmeliğin amacı, ön ödemeli konut satışlarına ilişkin uygulama usul ve esaslarını düzenlemektir.

Kapsam
MADDE 2 – (1) Bu Yönetmelik, ön ödemeli konut satışlarını kapsar.

Dayanak
MADDE 3 – (1) Bu Yönetmelik, 7/11/2013 tarihli ve 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 46 ncı ve 84 üncü maddelerine dayanılarak hazırlanmıştır.

Tanımlar

MADDE 4 – (1) Bu Yönetmeliğin uygulanmasında;

a) Bağlı kredi sözleşmesi: Konut finansmanı kredisinin münhasıran belirli bir konutun satın alınması durumunda bir sözleşmenin finansmanı için verildiği ve bu iki sözleşmenin objektif açıdan ekonomik bir birlik oluşturduğu sözleşmeyi,

b) Bakanlık: Gümrük ve Ticaret Bakanlığını,

c) Genel Müdürlük: Tüketicinin Korunması ve Piyasa Gözetimi Genel Müdürlüğünü,

ç) Kalıcı veri saklayıcısı: Tüketicinin gönderdiği veya kendisine gönderilen bilgiyi, bu bilginin amacına uygun olarak makul bir süre incelemesine elverecek şekilde kaydedilmesini ve değiştirilmeden kopyalanmasını sağlayan ve bu bilgiye aynen ulaşılmasına imkân veren kısa mesaj, elektronik posta, internet, disk, CD, DVD, hafıza kartı ve benzeri her türlü araç veya ortamı,

d) Kanun: 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunu,

e) Konut: 23/6/1965 tarihli ve 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanununa tabi mesken amaçlı kullanılan ya da mesken niteliği taşımamakla birlikte tüketicilerin kullanımına sunulan her türlü bağımsız bölümü,

f) Konut finansmanı kuruluşu: Konut finansmanı kapsamında doğrudan tüketiciye kredi kullandıran ya da finansal kiralama yapan bankalar ile Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu tarafından konut finansmanı faaliyetinde bulunması uygun görülen finansal kiralama şirketleri ve finansman şirketlerini,

g) Ön ödeme tutarı: Konutun tesliminden önce tüketici tarafından ödenen toplam tutarı,

ğ) Ön ödemeli konut satış sözleşmesi: Tüketicinin konut amaçlı bir taşınmazın satış bedelini önceden peşin veya taksitle ödemeyi, satıcının da bedelin tamamen veya kısmen ödenmesinden sonra taşınmazı tüketiciye devir veya teslim etmeyi üstlendiği sözleşmeyi,

h) Satıcı: Kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla tüketiciye mal sunan ya da mal sunanın adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi,

ı) Tüketici: Ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi

ifade eder.

İKİNCİ BÖLÜM

Ön Bilgilendirme ve Sözleşme Yükümlülüğü

Ön bilgilendirme

MADDE 5 – (1) Ön ödemeli konut satış sözleşmesi kurulmadan en az bir gün önce aşağıdaki hususları içeren, en az on iki punto büyüklüğünde, anlaşılabilir bir dilde, açık, sade ve okunabilir şekilde düzenlenen ön bilgilendirme formunun tüketiciye verilmesi zorunludur:

a) Satıcının adı veya unvanı, açık adresi, telefon numarası ve varsa MERSİS numarası ile diğer iletişim bilgileri,

b) Sözleşme konusu konuta ilişkin bağımsız bölümün yer aldığı ada, parsel, blok, konum, kat ve benzeri temel nitelik bilgileri ile 2/11/1985 tarihli ve 18916 Mükerrer sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliğine göre belirlenen bağımsız bölüm net ve brüt alanları,

c) Konutun tüm vergiler dâhil Türk Lirası olarak peşin ve taksitli toplam satış fiyatı; varsa teslim ve diğer masraflara ilişkin bilgi,

ç) Varsa faiz miktarı ve faizin hesaplandığı yıllık oran,

d) Tüketicinin cayma ve sözleşmeden dönme hakkına ilişkin bilgiler,

e) Konutun teslim tarihi,

f) Verilecek teminata ilişkin bilgiler,

g) Yapı ruhsatının alınış tarihi,

ğ) Yönetim planına uygun olarak genel giderlere katılıma ilişkin bilgiler.

(2) Yukarıda yer alan bilgileri içeren ön bilgilendirme formuna ek olarak tüketiciye, bağımsız bölüm planı, vaziyet planı, kat planı ve mahal listesi verilir.

(3) Birinci ve ikinci fıkradaki bilgilerin yazılı olarak veya kalıcı veri saklayıcısı ile tüketiciye verilmesi zorunludur.

(4) Bu madde kapsamında ön bilgilendirme yapıldığına ilişkin ispat yükü satıcıya aittir.

Şekil şartı

MADDE 6 – (1) Ön ödemeli konut satış sözleşmesi, kat irtifakı devrinin tüketici lehine tapu siciline tescil edilmesiyle birlikte yapılacak yazılı bir sözleşme şeklinde veya noterliklerde düzenleme şeklinde yapılan satış vaadi sözleşmesi ile kurulur. Aksi hâlde sözleşme geçersizdir. Satıcı, sonradan sözleşmenin geçersizliğini tüketicinin aleyhine olacak şekilde ileri süremez.
(2) Satıcı, geçerli bir sözleşme yapılmış olmadıkça tüketiciden herhangi bir isim altında ödeme yapmasını veya tüketiciyi borç altına sokan herhangi bir belge vermesini isteyemez.
(3) Yapı ruhsatı alınmadan, tüketicilerle ön ödemeli konut satış sözleşmesi yapılamaz.
Sözleşmenin zorunlu içeriği
MADDE 7 – (1) Ön ödemeli konut satış sözleşmesinin, en az on iki punto büyüklüğünde, anlaşılabilir bir dilde, açık, sade ve okunabilir bir şekilde yapılması, aşağıdaki bilgileri içermesi ve bir örneğinin tüketiciye verilmesi zorunludur:
a) Satıcının adı veya unvanı, açık adresi, telefon numarası ve varsa MERSİS numarası ile diğer iletişim bilgileri,
b) Tüketicinin adı, soyadı, açık adresi, telefon numarası ve varsa diğer iletişim bilgileri,
c) Sözleşmenin düzenlendiği tarih,
ç) Sözleşme konusu konuta ilişkin bağımsız bölümün yer aldığı ada, parsel, blok, konum, kat ve benzeri temel nitelik bilgileri ile Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliğine göre belirlenen bağımsız bölüm net ve brüt alanları,
d)  Konutun tüm vergiler dâhil Türk Lirası olarak satış fiyatı, varsa teslim ve diğer masraflara ilişkin bilgi,
e)  Konutun tüm vergiler dâhil Türk Lirası olarak toplam taksitli satış fiyatı; varsa teslim ve diğer masraflara ilişkin bilgi,
f)  Faiz miktarı ve faizin hesaplandığı yıllık oran ve sözleşmede belirlenen faiz oranının yüzde otuz fazlasını geçmemek üzere gecikme faiz oranı,
g) Tüketicinin temerrüde düşmesinin hukuki sonuçları,
ğ) Ön ödeme tutarı,
h) Ödeme planı ve ödemelerin yapılacağı banka ve hesap bilgileri,
ı) Cayma hakkının kullanılma şartları, süresi ve usulüne ilişkin bilgiler,
i) Sözleşmeden dönme hakkının kullanılma şartları, süresi, usulü ile tazminata ilişkin bilgiler,
j) Cayma ve sözleşmeden dönme bildirimlerinin yapılacağı açık adres bilgileri,
k) Verilen teminata ilişkin bilgiler,
l) Konutun teslim tarihi ve şekli,
m) Yapı ruhsatının alınış tarihi,
n) Konutun ortak giderlerine ilişkin bilgiler,
o) Tüketicilerin uyuşmazlık konusundaki başvurularını tüketici mahkemesine veya tüketici hakem heyetine yapabileceklerine dair bilgi.
(2) Peşin ödemede bulunulan ön ödemeli konut satış sözleşmelerinde birinci fıkranın (e), (f), (g), (ğ) ve (h) bentlerinde yer alan hükümler aranmaz.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Cayma ve Sözleşmeden Dönme Hakkının Kullanımı
Cayma hakkı
MADDE 8 – (1) Tüketici, sözleşmenin kurulduğu tarihten itibaren on dört gün içinde, herhangi bir gerekçe göstermeksizin ve cezai şart ödemeksizin sözleşmeden cayma hakkına sahiptir.
(2) Cayma hakkının kullanıldığına dair bildirimin bu süre içinde satıcıya noterlikler aracılığıyla yöneltilmesi yeterlidir. Konut bedelinin bir kısmının bağlı kredi ile karşılanması durumunda, cayma hakkının kullanıldığı bilgisi satıcı tarafından ilgili konut finansmanı kuruluşuna derhal bildirilir.
(3) Taşınmazın kısmen veya tamamen bağlı krediyle alınması durumunda bağlı kredi sözleşmesi, sözleşmenin kurulduğu tarihte hüküm doğurmak üzere cayma hakkı süresi sonunda yürürlüğe girer. Konut finansmanı kuruluşu cayma hakkı süresi içinde tüketiciden faiz, komisyon, yasal yükümlülük ve benzeri isimler altında hiçbir masraf talep edemez.
(4) Taşınmaz için bina tamamlama sigortası yaptırılmış ise, sigorta teminatı, kurulduğu tarihten itibaren hüküm doğurmak üzere cayma hakkı süresi sonunda yürürlüğe girer.
(5) Cayma hakkının kullanılması durumunda, tüketiciye iade edilmesi gereken tutar ve tüketiciyi borç altına sokan her türlü belge cayma bildiriminin satıcıya ulaştığı tarihten itibaren en geç on dört gün içinde tüketiciye geri verilir.
(6) Satıcının aldığı bedeli ve tüketiciyi borç altına sokan her türlü belgeyi iade ettiği tarihten itibaren, tüketici on gün içinde edinimlerini iade eder.
(7) Satıcı, cayma hakkı konusunda tüketicinin bilgilendirildiğini ispat etmekle yükümlüdür.
Sözleşmeden dönme
MADDE 9 – (1) Ön ödemeli konut satışında, devir veya teslim tarihine kadar tüketicinin herhangi bir gerekçe göstermeden sözleşmeden dönme hakkı vardır.
(2) Sözleşmeden dönme bildiriminin satıcıya noterlikler aracılığıyla yöneltilmesi yeterlidir. Konut bedelinin bir kısmının bağlı kredi ile karşılanması durumunda, tüketicinin sözleşmeden dönme hakkını kullandığına ilişkin bilgi, satıcı tarafından ilgili konut finansmanı kuruluşuna derhal bildirilir.
(3) Sözleşmeden dönülmesi durumunda satıcı; ön ödemeli konut satışı nedeniyle oluşan vergi, harç ve benzeri yasal yükümlülüklerden doğan masraflar ile sözleşme bedelinin yüzde ikisine kadar tazminatın ödenmesini isteyebilir.
(4) Aşağıdaki hallerde tüketiciden herhangi bir bedel talep edilemez:
a) Satıcının yükümlülüklerini hiç ya da gereği gibi yerine getirmemesi,
b) Tüketicinin ölmesi,
c) Tüketicinin kazanç elde etmekten sürekli olarak yoksun kalması sebebiyle ön ödemeleri yapamayacak duruma düşmesi,
ç) Ön ödemeli konut satışının taksitle yapılması durumunda, mevcut sözleşmenin yerine konut teslim tarihini geçmeyen ve tüketicinin mevcut sözleşmeye göre talep edilen vade farkını ödemeyi de kabul ettiği yeni bir taksitle satış sözleşmesinin kurulmasına ilişkin önerisinin, satıcı tarafından kabul edilmemesi nedeniyle sözleşmeden dönülmesi.
(5) Bir konutun birden fazla tüketiciye satılması nedeniyle tüketicinin sözleşmeden dönmesi halinde, tüketiciden ön ödemeli konut satışı nedeniyle oluşan vergi, harç, masraf, tazminat ve benzeri adlar altında hiçbir bedel talep edilemez.
(6) Sözleşmeden dönülmesi durumunda, tüketiciye iade edilmesi gereken tutar ve tüketiciyi borç altına sokan her türlü belge, dönme bildiriminin satıcıya ulaştığı tarihten itibaren en geç doksan gün içinde tüketiciye geri verilir.
(7) Konut bedelinin bir kısmının bağlı kredi ile karşılanması durumunda, tüketicinin ödediği satış bedeli, satıcı tarafından dönme bildiriminin kendisine ulaştığı tarihten itibaren en geç doksan gün içinde yalnızca üçüncü fıkrada belirtilen masraf ve tazminat tutarı düşülerek ilgili konut finansmanı kuruluşuna iade edilir. Konut finansmanı kuruluşu söz konusu tutarı, Kanunun 37 nci maddesine uygun olarak tüketiciye derhal geri öder.
(8) Satıcıya veya konut finansmanı kuruluşuna ödenen bedel ile tüketiciyi borç altına sokan her türlü belgenin iade edildiği tarihten itibaren, tüketici on gün içinde edinimlerini iade eder.

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Satıcının Diğer Yükümlülükleri
Konutun teslimi
MADDE 10 – (1) Ön ödemeli konut satışında devir veya teslim süresi sözleşme tarihinden itibaren otuz altı ayı geçemez.
(2) Aşağıdaki hallerde konutun tüketiciye devir veya teslim edildiği kabul edilir:
a) Kat mülkiyetine konu konutun tüketici adına tescili,
b) Kat irtifakına konu konutun tüketici adına tapu siciline tescil edilmesiyle birlikte konutun oturmaya elverişli bir şekilde zilyetliğinin devri.
Proje değişiklikleri
MADDE 11 – (1) Sözleşmeye konu konutun yer aldığı projede sonradan değişiklik yapılması durumunda, bu değişikliğin tüketiciye yazılı olarak veya kalıcı veri saklayıcısı ile bildirilmesi zorunludur. Tüketici yapılan proje değişikliğini kabul etmeyerek bir ay içinde vergi, harç, masraf, tazminat ve benzeri adlar altında hiçbir bedel ödemeksizin sözleşmeden dönebilir. Proje değişikliğinin yasal zorunluluklardan veya mücbir sebep hallerinden kaynaklanması durumunda, satıcı tüketiciden vergi, harç ve benzeri yasal yükümlülüklerden doğan masraflar ile sözleşme bedelinin yüzde ikisine kadar kesinti yapabilir.
BEŞİNCİ BÖLÜM

Teminata İlişkin Esaslar
Teminat
MADDE 12 – (1) Satıcının konut satışına başlamadan önce, konut adedi otuz ve üzerinde olan projeler için bina tamamlama sigortası yaptırması veya aşağıda belirtilen diğer teminat ve şartlardan en az birini sağlaması zorunludur:
a) Banka teminat mektubu,
b) Hakediş sistemi,
c) Bağlı kredi ile teminat.
(2) Birinci fıkrada yer alan teminatlar dışında, tüketicinin tüm ödemelerini garanti altına alacak başka bir yöntem öngörülmesi durumunda, bu yöntem Bakanlık tarafından uygun görülürse teminat olarak kabul edilebilir.
Bina tamamlama sigortası
MADDE 13 – (1) Bina tamamlama sigortasının kapsamı, koşulları ve uygulama esasları Hazine Müsteşarlığınca belirlenir.
(2) Bina tamamlama sigortası kapsamında sağlanan tazminat, teminat ve benzeri güvenceler iflas veya tasfiye masasına dâhil edilemez, haczolunamaz, üzerlerine ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz konulamaz.
Banka teminat mektubu
MADDE 14 – (1) Banka teminat mektubu, satıcının tüketiciye karşı ön ödemeli konut satışına ilişkin 10 uncu maddede yer alan yükümlülüklerini yerine getirmemesi halinde, tüketicinin ödediği bedeli, ilk talebinde ona derhal ödemeyi kabul ve taahhüt ettiğine dair banka tarafından verilen kesin ve süresiz mektuptur.
(2) Ön ödemeli konut satışının banka teminat mektubu verilmesi suretiyle teminat altına alınması durumunda, satıcı 10 uncu maddede yer alan yükümlülüklerini yerine getirmezse tüketiciler, kendilerine verilmiş olan banka teminat mektubunu bankadan tazmin edebilirler.
Hakediş sistemi
MADDE 15 – (1) Tüketicinin ödemelerinin hakediş sistemi ile teminat altına alınması durumunda, tüketici, ödemeleri sözleşmede belirtilen bir bankada satıcı adına açılacak bir hesaba yatırmakla yükümlüdür. Bu hesapta toplanan tüketici ödemeleri konutun devir veya teslimine kadar bloke altında olup, yalnızca hakediş karşılığında serbest bırakılabilir.
(2) Konutun tamamlanma oranına göre belirlenecek hakediş sisteminde, ödemelerin doğrudan bankaya yapılmış olması ve bankaların sorumluluğu altında inşaatın ilerleme seviyesi oranında şirkete aktarılması esastır. Bu şekilde yapılacak ödemelerde tüketicinin rızası aranmaz. Bu işlemlerle ilgili olarak banka, tüketiciden komisyon ve benzeri isim altında herhangi bir bedel talep edemez.
(3) Satıcı, 10 uncu maddede yer alan yükümlülüklerini yerine getirmezse, hesap üzerindeki haklarını kaybeder. Bu durumda, tüketicinin yapmış olduğu ödemelerin hakediş usulüne göre satıcıya ödenmemiş kısmı banka tarafından tüketiciye iade edilir. Tüketicinin o ana kadar yapmış olduğu ödemelerin satıcıya ödenen kısmı üzerinde ise tüketicinin hakları saklıdır.
(4) Banka, hakedişlerin kontrolünün sağlanması amacıyla yapı denetim, müşavirlik veya danışmanlık firmalarından da hizmet alabilir.
Bağlı kredi ile teminat
MADDE 16 – (1) Ön ödemeli konut satışının bağlı kredi ile yapılması halinde, kullandırılan kredi tutarında teminat sağlanmış olur. Ancak, satıcı kullanılan bağlı kredi tutarının üzerinde kalan tutarı, ayrıca teminat altına almak zorundadır.
ALTINCI BÖLÜM
Çeşitli ve Son Hükümler
Yürürlükten kaldırılan yönetmelik
MADDE 17 – (1) 13/6/2003 tarihli ve 25137 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Kampanyalı Satışlara İlişkin Uygulama Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik yürürlükten kaldırılmıştır.
Yürürlük
MADDE 18 – (1) Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
Yürütme

MADDE 19 – (1) Bu Yönetmelik hükümlerini Gümrük ve Ticaret Bakanı yürütür.

Maketten Konut Satışı Sözleşmesi

Maketten Konut Satışı Sözleşmesi
Maketten Konut Satışı Sözleşmesi

Henüz başlamayan projeden ev alan bazı yatırımcılar, maketten konut satışı sözleşmesiimzalıyor. İşte maketten konut satışı sözleşmesi detayları
Maketten konut satış sözleşmesi, ön ödemeli konut satışı adı altında kanun ve yönetmelikler ile birlikte yasal düzenlemeler çerçevesinde ele alınıyor. Maketten konut satış sözleşmesi, şekil şartlarına uygun olarak kanunen geçerliliğinin olması gerekiyor. İşte maketten konut satışı sözleşmesi detayları…
Maketten konut satış sözleşmesi, ön ödemeli konut satışı adı altında kanun ve yönetmelikler ile düzenleniyor. Ön ödemeli konut satış sözleşmesi, tüketicinin konut amaçlı bir taşınmazın satış bedelini önceden peşin veya taksitle ödemeyi, satıcının da bedelin tamamen veya kısmen ödenmesinden sonra taşınmazı tüketiciye devir veya teslim etmeyi üstlendiği sözleşmeye deniyor.
NOTERDE DÜZENLENMESİ GEREKİYOR
Maketten konut satışının tapu siciline tescil edilmesi, satış vaadi sözleşmesinin ise noterde düzenleme şeklinde yapılması zorunludur. Aksi hâlde satıcı, sonradan sözleşmenin geçersizliğini tüketicinin aleyhine olacak şekilde ileri süremez.
Satıcı, geçerli bir sözleşme yapılmış olmadıkça tüketiciden herhangi bir isim altında ödeme yapmasını veya tüketiciyi borç altına sokan herhangi bir belge vermesini isteyemez.

ÖN ÖDEMELİ KONUT SATIŞLARI HAKKINDA YÖNETMELİĞİN TAM METNİ İÇİN TIKLAYIN

 
Bir taşınmazın satış bedelini önceden peşin ödendiği; taşınmazın tüketiciye devir veya teslim etmeyi üstlenilen sözleşme ise maketten konut satış sözleşmesi oluyor. Peki,maketten konut satışı sözleşmesinden vazgeçmek mümkün mü?
MAKETTEN KONUT SATIŞI SÖZLEŞMESİ İPTALİ
Tüketicinin konut amaçlı bir taşınmazın satış bedelini önceden peşin veya taksitle ödemeyi, satıcının da bedelin tamamen veya kısmen ödenmesinden sonra taşınmazı tüketiciye devir veya teslim etmeyi üstlendiği sözleşme maketten konut satış sözleşmesioluyor.
Ön ödemeli konut satışında, devir veya teslim tarihine kadar tüketicinin herhangi bir gerekçe göstermeden sözleşmeden dönme hakkı vardır.
Sözleşmeden dönme bildiriminin satıcıya noterlikler aracılığıyla yöneltilmesi yeterlidir. Konut bedelinin bir kısmının bağlı kredi ile karşılanması durumunda, tüketicinin sözleşmeden dönme hakkını kullandığına ilişkin bilgi, satıcı tarafından ilgili konut finansmanı kuruluşuna derhal bildirilir
.

RİSKLİ YAPI, RİSKLİ ALAN VE REZERV YAPI ALANI KARARLARI HAKKINDA İDARİ YARGI DAVALARI (İPTAL DAVALARI)

RİSKLİ YAPI, RİSKLİ ALAN VE REZERV YAPI ALANI KARARLARI HAKKINDA İDARİ YARGI DAVALARI (İPTAL DAVALARI)


  1. GİRİŞ
Bu çalışma, kentsel dönüşüm uygulamalarında ortaya çıkabilecek hukuki sorunları ve bu sorunların sonucu olarak idari yargı mercilerinde görülecek olan kentsel dönüşüm kapsamındaki iptal davalarının aşamalarını ve izlenecek yolları ortaya koymak amacıyla hazırlanmıştır.
Kentsel dönüşüm; yapılaşma sürecinde imar planı bulunmayan ya da imar planlarına aykırı yapılmış yerlerin, imar planlama faaliyetlerinin temel amaçlarına uygun hale getirilmesi için iyileştirilmesi ve eskiyen, bozulan kent dokusunun yenilenmesinin toplu adıdır.[1] Tanımdan da çıkarılacağı gibi kentsel dönüşümün amacı kent dediğimiz yerleri daha yaşanılabilir kılmak, estetik bir görünüme kavuşturmak, insan eliyle üretilmiş yapıların arasında sağlıklı ve sosyal bir yaşam alanı sunmaya çalışmaktır. İdareler, kentsel dönüşümün, hizmet ettiği bu amaçlar doğrultusunda hareket etmekte ve kararlar almaktadır. Yine kentsel dönüşüm, uygulanacağı bölgelerde kenti yeniden ele alarak düzenli, sağlıklı ve estetik bir duruma getirebilmek için yıkımı, yeniden yapımı, canlandırılması veya yeniden yapılandırılması için proje üretilmesi ve uygulama yapılmasıdır.[2]Kentsel dönüşüm projeleri ve uygulamaları, dönüşüme konu olan alanlarda yaşayan kişilerin hak ve özgürlükleri üzerinde olumsuz etkiler, kısıtlamalar yaratacaktır. Başta mülkiyet hakkı olmak üzere, yerleşme hakkı, konut hakkı gibi benzeri haklar bu durumdan etkilenecektir.
Kentsel dönüşüm kavramını kısaca açıkladıktan sonra, bu uygulamaların olumsuz sonuçlarına karşı gidilecek yargı yollarından bahsetmek gerekecek.
Kentsel dönüşüm ve 31 Mayıs 2012’de yürürlüğe giren 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanları Dönüştürülmesi Hakkında Kanun, riskli alan, riskli yapı ve rezerv yapı alanı gibi yeni kavramları ortaya çıkarmış ve bu tespitler idari yargılama konusu olmuştur. 6306 sayılı kanuna göre Riskli alan; zemin yapısı veya üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıyan, Bakanlık ve İdare tarafından Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının görüşü de alınarak belirlenen ve Bakanlığın teklifi üzerine Bakanlar Kurulunca kararlaştırılan alanı ifade etmektedir. Bir yerleşim alanını riskli alan olarak belirlenebilmesi için o alanın can ve mal kaybı riski taşıması gerekir. Riskli alan belirlenmesine ilişkin uygulamalar 6306 sayılı Kanunda açık olarak düzenlenmiş, ilan edilme sürecinde yetkili idareler tanımlanmıştır. Riskli yapı; yine aynı kanunda tanımlandığı üzere, riskli alan içinde veya dışında olup ekonomik ömrünü tamamlamış olan ya da yıkılma veya ağır hasar görme riski taşıdığı ilmi ve teknik verilere dayanılarak tespit edilen yapıyı ifade etmektedir. Rezerv yapı alanı ise; 6306 sayılı Kanun uyarınca yapılacak olan uygulamalarda yeni yerleşim alanı olarak kullanılmak üzere, TOKİ’nin veya İdarenin talebine bağlı olarak veya resen, Maliye Bakanlığının uygun görüşü alınarak Bakanlıkça belirlenen alanları ifade etmektedir. Rezerv yapı alanları yeni yapılaşma alanı ihtiyaçlarının karşılanmasına yönelik olarak, alternatif yapılaşma alanlarının belirlenmesini öngörmektedir.
Yukarıda bahsedilen uygulamalar bir idari işlem niteliğinde olup, bu idari işlemlere karşı idari yargı yolu açıktır. 6306 sayılı Kanunda belirtildiği üzere, yine aynı kanun uyarınca tesis edilen işlemlere karşı, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu kapsamında iptal davası açılabilecektir (Madde 6, fıkra 9). Yine aynı maddede, kentsel dönüşümün söz konusu olduğu davalarda yürütmenin durdurulması kararı verilemeyeceği de düzenlenmiş idi. Ancak Anayasa Mahkemesinin 27.02.2014 tarihli kararı[3] sonucu, İdare Mahkemelerinde kentsel dönüşüme ilişkin idari kararların iptali için açılan davalarda, mahkeme eğer idari işlemin uygulanması halinde telafisi güç ve imkansız zararların doğması durumu varsa ve işlem açıkça hukuka aykırı görünüyorsa, gerekirse davalı idarenin savunmasını bile almadan dava açıldığında yürütmenin durdurulması kararı verebilmektedir. Yürütmeyi durdurma kararının verilebilmesine ilişkin koşullar ve istisnası, 1982 Anayasasının 125. Maddesinde ve İYUK madde 27’de düzenlenmiş bulunmaktadır. Aşağıda, bir idari dava türü olan, riskli yapı ve riskli alan kararına karşı açılabilecek iptal davalarını inceleyeceğiz.
  1. RİSKLİ YAPILARDA İPTAL DAVALARI
  2. A) Riskli Yapı Kararının İptali
Riskli yapılarda iptal davalarından bahsetmeden önce iptal davalarına genel olarak değinmek gerekecek. Anayasa’nın 125. maddesinde idarenin her türlü işlemine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtilmiştir. Bir idari dava türü olan iptal davası, idare mahkemelerinde, sadece yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden hukuka aykırılık durumlarında söz konusu idari işlemin iptalini istemek için açılabilir. Davanın açılacağı mahkeme, idare mahkemesidir. İptal davasının açılabilmesi için bir menfaat ihlalinden bahsetmek gerekeceği gibi iptal edilmesi istenen işlemin kesinlik kazanması ve diğer idari başvuru yollarının tüketilmesi gerekmektedir. İptal davasının açılabilmesi belli bir süreye tabidir. Dava açma süresinin kaçırılmış olması durumunda, dava işin esasına girmeden reddedilecektir. İptal davaları, kanunda ayrı süre bildirilmemişse, Danıştay ve İdare Mahkemelerinden yazılı bildirim veya tebliğin yapıldığı günü takip eden günden itibaren 60 gün içinde açılmalıdır. Kentsel dönüşüm mevzuatı olarak da bilinen 6306 sayılı Kanun bu genel dava açma süresini kısaltmış, afet riski amaçlı kentsel dönüşüm ile ilgili kararlar için 6. maddenin dokuzuncu fıkrasında özel olarak 30 günlük dava aça süresi belirlemiştir.
6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun 2. maddesinde riskli yapıyı; “riskli alan içinde veya dışında olup ekonomik ömrünü tamamlamış olan ya da yıkılma veya ağır hasar görme riski taşıdığı ilmî ve teknik verilere dayanılarak tespit edilen yapı” olarak tanımlamıştır. Tanımdan üç çeşit riskli yapı tipi ortaya çıkmaktadır.
  • Ekonomik ömrünü tamamlamış olan yapı.
  • Yıkılma riski taşıdığı ilmî ve teknik verilere dayanılarak tespit edilen yapı.
  • Ağır hasar görme riski taşıdığı ilmî ve teknik verilere dayanılarak tespit edilen yapı.[4]
Kanun 3. maddesinde riskli yapı tespit yetkisinden bahsetmiştir. İlgili madde gereğince riskli yapıların tespiti bakanlıkça hazırlanacak yönetmelikte belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde masrafları kendilerine ait olmak üzere, öncelikle yapı malikleri ve kanuni temsilcileri tarafından, Bakanlıkça lisanslandırılan kurum ve kuruluşlara yaptırılır. Ve sonuç Bakanlığa veya idareye bildirilir. Bakanlık riskli yapıların tespitini süre vererek maliklerden veya kanuni temsilcilerinden isteyebilir. Verilen süre içerisinde yaptırılmadığı takdirde, tespit bakanlıkça veya idarece yapılır ya da yaptırılır. Bakanlık isterse risk tespitini süre vererek idareden de isteyebilir. Bakanlık risk tespitini bizzat kendisi de yapabilir.
Riskli yapı tespit edildikten sonra bu durum ayni hak ve şahsi hak sahiplerine bir ‘risk tespit raporu’ ile bildirilir. Risk tespit raporu hak sahiplerine tebliğ edildiğinden itibaren 15 gün içinde bu rapora itiraz etme hakları vardır. Bu itiraz, riskli yapının bulunduğu yerdeki müdürlüğe bir dilekçeyle yapılır. Eğer verilen süre içerisinde itiraz edilmezse risk tespit raporu kesinleşir ve İdare, hak sahiplerine, 60 günden az olmamak üzere riskli yapının yıktırılması için bir süre verir. Risk tespitine itiraz edilmiş ve yapılan itiraz reddedilirse riskli yapı yine tespiti kesinleşmiş olur ve ilgili Müdürlük gerekli tebligatların yapılmasını ve riskli yapının yıktırılmasını idareden ister.[5] Riskli yapı tespitinin kesinleşmesi veya yıkım kararının tebliği ile birlikte bu idari işlemler için 30 günlük idari iptal davası açma süresi başlar.
İlgililer, idari dava açmadan önce, idari işlemin kaldırılması, geri alınması, değiştirilmesi veya yeni bir işlem yapılmasını üst makamdan, üst makam yoksa işlemi yapmış olan makamdan da, idari dava açma süresi içinde isteyebilir. Bu durumda idari dava açma süresi duracaktır. Üst makama başvuru yapılmasını takip eden 60 gün içerisinde talebe cevap gelmezse talep reddedilmiş sayılacaktır. İtiraz reddedilmiş ve 60 günlük süre içerisinde idare tepkisiz kalırsa (zımnen reddederse) dava açma süresi kaldığı yerden işlemeye başlayacaktır.
Üst makama başvuru yolu veya itiraz zorunlu değildir. Hak sahipleri, itiraz yolunu kullanmayıp, 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun’ un 6. Maddesinin dokuzuncu fıkrası uyarınca, risk tespitinin hak sahiplerine tebliğinden veya öğrenilmesinden itibaren 30 gün içerisinde 2577 sayılı İYUK madde 7 uyarınca bir iptal davası da açabileceklerdir. Açılan bu davada Anayasa Mahkemesinin kararı sonrası artık yürütmenin durdurulması kararı verilebilmektedir. Ek olarak, idari yargıda görevli yargıçların hak sahiplerinin mağdur olmaması için hızlı bir biçimde yargılama yaparak, idari işlem hukuka aykırı ise oyalanmadan iptal kararı vererek mağduriyetleri engelleyeceğine de inanıyoruz. İptal davasının sonucunda risk tespit raporunun veya yıkım kararının iptali kararı çıkar ise bu durum ilgili tapu müdürlüğüne bildirilir.
İYUK uyarınca, risk tespit raporlarına karşı açılacak iptal davasının açılacağı görevli ve yetkili mahkeme, riskli yapının bulunduğu yetki alanına tabi olan il idare mahkemesi olacaktır.[6]
  1. B) Diğer İdari Kararların İptali
Riskli yapıların tespitinde malikler ön plandadır. Öncelikle maliklerin bu yöndeki talepleri süreci başlatmaktadır. Risk tespiti, Bakanlık tarafından lisans verilmek suretiyle yetkilendirilmiş kurum ve kuruluşlarca yapılmaktadır. Malikler tarafından risk tespiti analizi yapılmaması durumunda Bakanlık, malikler ya da kanuni temsilcilerinden risk tespitlerinin yapılmasını isteyebilmektedir. Buna rağmen risk tespitinin yapılmaması durumunda risk tespitleri Bakanlık ya da ilgili idareler tarafından yapılabilir ya da yaptırılabilir.
6306 sayılı Kanunun 6. Maddesi uyarınca ‘Üzerindeki bina yıkılmış olan arsanın maliklerine yapılan tebligatı takip eden otuz gün içinde en az üçte iki çoğunluk ile anlaşma sağlanamaması hâlinde, gerçek kişilerin veya özel hukuk tüzel kişilerinin mülkiyetindeki taşınmazlar için Bakanlık, TOKİ veya İdare tarafından acele kamulaştırma yoluna da gidilebilir. …’. Yani taşınmazları arsa haline gelen malikler eğer taşınmazın yeniden dönüştürülmesi hakkında üçte iki çoğunlukta karar alamazlarsa veya taşınmazı yeniden dönüştürmek istemezlerse idare bu taşınmaz hakkında acele kamulaştırma kararı alabilir.
Kamulaştırma kararı da bir idari işlemdir. Bu idari işleme karşı da idari yargıda iptal davası açmak mümkün olacaktır.
Kamulaştırma kararları çoğunlukla taşınmazın bulunduğu bölgeye uygulanacak olan imar planlarına bağlı olarak yapıldığı için kamulaştırma kararına karşı idari yargıda açılacak olan iptal davası ile birlikte imar planının iptali içinde idari yargıda iptal davası açılabilir. Çünkü imar planları kamulaştırma kararlarının dayanağıdır. İmar planlarının iptali için kamulaştırma kararının iptali ile birlikte otuz (30) gün içinde iptal davası açılabilir.
İdarenin kamulaştırmasına karşı açılacak olan iptal davasında Kamulaştırma Kanunu’ nda dava süresi yönünden 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanları Dönüştürülmesi Hakkında Kanunu’ndan bir farkı yoktur. Kamulaştırma Kanununun 14. Maddesi uyarınca, gerekli tebligatların yapılmasından, tebligat yapılamayanlara tebligat yerine geçecek gazete ilanından itibaren 30 gün içerisinde iptal davası açılabilecektir.
Riskli yapılar konusunda yıkım kararlarına karşı açılanların yanısıra açılacak iptal davalarına başka bir örnek de Bakanlık İl Müdürlüklerince yapılacak 1/3 azınlık hak sahiplerinin dairelerinin satışı kararlarıdır. İl Müdürlüğü 2/3 çoğunlukla anlaşarak riskli yapının yeniden yapımı hakkında karar alanlara muhalif olan 1/3 azınlık pay içindeki daire sahiplerinin dairelerinin satılması için çeşitli idari kararlar vermektedir. Muhalif kalan daire sahiplerinin paylarına satışına yönelik idari kararlara karşı da tebliğinden itibaren 30 gün içinde idari yargıda iptal davaları açılabilmektedir.
III. RİSKLİ ALANLARDA İPTAL DAVALARI
  1. A) Riskli Alan Kararının İptali
6306 sayılı Kanuna göre riskli alan; ‘zemin yapısı veya üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıyan, Bakanlık veya İdare tarafından Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının görüşü de alınarak belirlenen ve Bakanlığın teklifi üzerine Bakanlar Kurulunca kararlaştırılan alan’dır. Bir yerleşim alanının riskli olup olmadığının belirlenmesinde can ve mal kaybı riski belirleyici olacaktır.
Riskli alan kararını nihai olarak Bakanlar Kurulu kararlaştırır ve Resmi Gazetede ilan edilir. Bakanlar Kurulunun aldığı riskli alan kararı bir idari işlemdir ve bu kararlara karşı iptal davası açılabilecektir. Danıştay Kanunun 24. maddesi gereğince, açılacak iptal davası Bakanlar Kurulu’nun aldığı bir karara karşı açılacağı için Danıştay’da açılması gereklidir.
Danıştay’da genel olarak dava açma süresi 60 gündür. Ancak bu iptal davası 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun’un kapsamında olduğu için dava açma süresi 30 gündür. Dava açma süresi riskli alan kararının Resmi Gazetede ilanı ile başlar. İlgililer riskli alan kararına dayanılarak Belediyeler tarafından yapılan idari işlemlere karşılık da yine, tebliğinden itibaren dava açarken, süresi geçmiş bile olsa riskli alan kararını yeniden dava konusu yapabilecektir.
  1. B) Diğer İdari Kararları İptali
Riskli alanda yapılacak olan projeler hakkında Belediye, İl Özel İdaresi veya Bakanlığın yapmış olduğu diğer idari işlemlere karşı da iptal davası açılabilecektir. Hak sahipleri kamulaştırma kararlarına ve yıkım kararlarına karşı da iptal davası açabileceklerdir. İptal davasını açma süresi ilan tarihinden itibaren 30 gündür.
  1. REZERV YAPI ALANI HAKKINDA İPTAL DAVALARI
Mevcut riskli yapıların başta deprem olmak üzere afetlere karşı dayanıklı hale getirilmesi, İdare açısından 6306 sayılı Kentsel Dönüşüm Kanunu ile birlikte bir zorunluluk haline gelmiştir. Bu zorunluluk doğrultusunda gereken tedbirlerin alınmasına yönelik olarak, İdarenin elinde var olan seçeneklerden biri de, yeni rezerv yapı alanları tespit edilerek deprem bakımından risk taşıyan bölgeler de oturan bir kısım halkın buralara yerleştirilmesi ve eski oturulan bölgelerdeki can ve mal güvenliği üzerine oluşan risklerin bertaraf edilmesidir.[7]
6306 sayılı Kanunun Uygulama Yönetmeliğinin 4. Maddesine göre; rezerv yapı alanı Maliye Bakanlığının uygun görüşü alınarak Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca belirlenir. Rezerv yapı alanlarında; riskli alanlar ile bu alanlar dışındaki riskli yapılarda ikamet edenlerin nakledileceği, fen ve sanat norm ve standartlarına uygun, sağlıklı ve güvenli rezerv konut ve işyerleri oluşturulmaktadır.
Rezerv yapı alanı kararı genel düzenleyici işlemdir. Bu karara karşı açılacak iptal ve tam yargı davaları Danıştay’da görülür. Çünkü Danıştay Kanunu madde 24 fıkra 1, c bendine göre Bakanlıklar ile kamu kuruluşları veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarınca çıkarılan ve ülke çapında uygulanacak düzenleyici işlemler hakkında Danıştay görevlidir.
Rezerv yapı alanlarında kamu makamları ve ilgili idareler tarafından; ilgili bağımsız bölümlerin hak sahiplerine tahsisi, satışı ve devrine yönelik birçok idari işlem yapılmaktadır. Bu işlemlere karşı da taşınmazın bulunduğu idare mahkemesinde iptal davaları açılabilir. 6306 sayılı Kanunun 6. maddesine göre rezerv yapı alanı kararlarına ve bu alanlarda idari makamlarca alınan dağıtım, tahsis ve yerleştirme kararlarına karşı iptal davası açma süresi otuz (30) gündür. Bu otuz günlük dava açma süresi ise rezerv yapı alanı kararının ilanı veya ilgililer hakkında yapılan birel işlemlerin tebliği ile başlayacaktır. Rezerv yapı alanı kararına karşı menfaati ihlal edilen herkes dava açabilir. Bu durumda menfaati ihlal edilmiş olabilecek kişi/kişiler rezerv yapı alanı ilan edilen bölgede ikamet eden veya taşınmazı bulunanlardır.
  1. USUL KURALLARI
Kentsel dönüşüm uygulamaları için idareye oldukça geniş takdir yetkisi tanınmıştır. İdarenin bu kapsamda birçok idari işlem tesis etmesi ve idari eylemlerde bulunması, pek çok idari uyuşmazlıkları beraberinde getirecektir. Bu kapsamda usul kurallarının öneminden de bahsetmek gerekecektir.
Kentsel dönüşüm uygulamalarında kamu kuruluşları tarafından yapılan işlemler hakkındaki davalar idari yargının görev alanına girmektedir. Diğer bir ifadeyle Danıştay ve vergi mahkemelerinin görevine girmeyen her kentsel dönüşüm uygulamasının idare mahkemelerinin görev alanına girdiğini söylemek daha doğru olacaktır. Örneğin; riskli yapı tespiti, rezerv yapı alanı tespiti, riskli yapıların yıktırılması gibi konular idare mahkemelerinin görev alanına girmektedir. Bunun yanında Bakanlar Kurulunun almış olduğu riskli alan kararları ve kamulaştırma kararlarına karşı da Danıştay’da dava açılabilecektir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu 32. maddesi uyarınca genel yetkili mahkeme, dava konusu olan idari işlemi veya idari sözleşmeyi yapan idari merciin bulunduğu yerdeki idare mahkemesidir. Ancak idari yargı bakımından özel yetki kuralları mevcut olup, genel yetkili mahkemelerin yetkisini kaldırabilmektedir. Konumuzla ilintili olarak İYUK’un 34. maddesi taşınmazlara özgü bir özel yetki kuralı olması nedeniyle önem taşımaktadır. İYUK m. 34/1 uyarınca imar, kamulaştırma, yıkım, işgal, tahsis, ruhsat ve iskân gibi taşınmaz mallarla ilgili mevzuatın uygulanmasında veya bunlara bağlı her türlü haklara veya kamu mallarına ilişkin idari davalarda yetkili mahkeme taşımaz malların bulunduğu yerdeki idare mahkemesidir.
Bir idari işlemin iptal davasına konu olabilmesi için işlemin “idari işlem” olması, “kesinlik”[8] kazanmış olması ve de idari başvuru yollarının tüketilmiş olması gerekmektedir.[9] İptal davaları bakımından, kentsel dönüşüm alanının belirlenmesine yönelik verilen karar veya kentsel dönüşüm uygulamaları nedeniyle menfaati ihlal edilen kişiler –uygulamanın yapıldığı yerde ikamet eden malik, kiracı, ayni hak sahibi kişiler- dava açabilmelidirler. Menfaati ihlal edilen kişiler dava ehliyetine haiz olacaklardır.
6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun’un 6 maddesini 9 fıkrasında bu Kanun uyarınca tesis edilecek idari işlemlere karşı dava açma süresi 30 gün olarak belirtilmiştir. Burada hızlandırılmış dava açma süresinin sebebi afet riski altındaki bir yaşam alanının akıbetinin ivedilikle çözülmesiyle yaşam hakkının öneminden kaynaklanmaktadır.
Dava açma süresinin başlamasına da değinecek olursak, İYUK m. 8 gereğince süreler tebliğ, yayın veya ilan tarihini izleyen günden itibaren başlamaktadır. 6306 sayılı Kanunun 6. maddesinin 10. fıkrası uyarınca tebliğe ilişkin bir düzenlemeye yer verilmiştir.
İptal davası kabul edildikten sonra verilebilecek iki çeşit karar vardır; yürütmeyi durdurma kararı ve iptal kararı. İptal kararı verilmesi durumunda idari işlemin iptali sağlanacaktır. İdareler mahkemelerin iptal ettiği kararın yerine kanunu dolanmak suretiyle başka bir karar alamayacaktır. İptal kararı verildiğinde idari işlem ortadan kalkar ve etkileri geriye dönük olarak görülür. Yani idari işlem uygulanmadan önce durum hangi halde idiyse o hale getirilir. 6306 sayılı Kanun kapsamındaki idari işlemlere karşı idare mahkemelerinde açılan iptal davaları için yürütmeyi durdurma kararı verilemeyeceği yönündeki hükmün Anayasa mahkemesinin 27.02.2014 tarihli kararı ile iptal edilmesinden sonra, mahkemelerin hak kaybının önlenmesi açısından daha davanın başında, hızlı bir biçimde yürütmenin durdurulması kararı vermeleri yolu açılmıştır.
  1. SONUÇ
Kentsel dönüşüm kapsamında uygulanacak idari işlemlere karşı açılacak olan iptal davalarının ivedilikle sonuca bağlanması gerekliliği kaçınılmazdır. Bunun yanında hak sahiplerine dava açma süresi olarak verilen sürenin 30 gün olması da dava açma süresinin kaçırılması tehlikesi oluşturmaktadır.
Kentsel dönüşümün ülkemiz için bir zorunluluk olduğunu tartışılmazdır. Zira deprem bölgesinde olmamız sebebiyle insanların sağlıklı yapılarda yaşamalarını sağlamak, çarpık kentleşmeyi önlemek, estetik ve düzenli bir kent yaşamı sunmak, sosyal donatılarla yaşam kalitesini yükseltmek idarenin birinci görevlerindendir. Yaşam kalitesini en üst seviyede tutmaya çalışan kentsel dönüşüm uygulamaları yapılırken; idarenin hukuka aykırı uygulamalarına maruz kalan vatandaşların haklarının en üst düzeyde korunması, hızlı bir yargılama ile hukuk dışı idari kararların ve uygulamaların iptal edilmesi de Hukuk Devletinin gereğidir.
[1] Gürsel ÖNGÖREN, N. İlker ÇOLAK, Kentsel Dönüşüm Hukuku, İstanbul, Öngören Hukuk Yayınları, 2013, s.17
[2] ÖNGÖREN, ÇOLAK, Kentsel Dönüşüm Hukuku, s.17
[3] Anayasa Mahkemesi, 27.02.2014 tarih ve 2012/87 E. Ve 2017/5 (yd) K.
[4] ÖNGÖREN, ÇOLAK, Kentsel Dönüşüm Hukuku, s.140
[5] Bahsedilen idare; 6306 sayılı kanunda belirtilen, Belediye ve mücavir alan sınırları içindeki belediyeler, bu sınırlar dışında il özel idareleri, büyükşehirlerde büyükşehir belediyeleri, Bakanlık tarafından yetkilendirilmesi halinde büyükşehir belediyesi sınırları içindeki ilçe belediyeleriyle TOKİ’dir.
[6] ÖNGÖREN, ÇOLAK, Kentsel Dönüşüm Hukuku, s.208
[7] ÖNGÖREN, ÇOLAK, Kentsel Dönüşüm Hukuku, s.79
[8] Gözübüyük, Tan, a.g.e., s.328, dn. 177; “Danıştay’ın bir kararında belirttiği gibi; bir idari işlemin kesin ve yürütülmesi zorunlu sayılabilmesi hukuk düzeninde varlık kazanabilmesi için gerekli prosedürün son aşamasını geçirmiş bulunmasına, başka bir idari makamın onayına ihtiyaç göstermeksizin hukuk düzeninde değişiklikler meydana getirebilmesine, başka bir anlatımla idare edenlerin hukukunu şu ya da bu yönde etkileyebilmesine bağlıdır.”
[9] Gözübüyük, Tan, a.g.e., s.281