II. TÜRKİYE KADASTRO KONGRESİ



II. TÜRKİYE KADASTRO KONGRESİ
21-23 Mayıs 2008, Ankara

TAŞINMAZ KÜLTÜR VE TABİAT VARLIKLARI,
MÜLKİYET VE KADASTRO SORUN VE ÖNERİLERİ

Ömer ÇAKIR
Kurullar Dairesi Başkanı
Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü, Ankara

ÖZET

Tarih öncesi ve tarihi devirlere ait bilim, din ve güzel sanatlarla ilgili bulunan, bilimsel ve kültürel açıdan özgün değer taşıyan bütün taşınır ve taşınmaz kültür varlıkları ile ender bulunan veya özellikleri ve güzellikleri açısından korunması gerekli tabiat varlıklarının korunması ve yaşatılması için Bakanlığımızca yürütülen çalışmalarda harita ve kadastro çalışmaları ve bu çalışmaların kurumlar arası paylaşımı büyük önem taşımaktadır.

2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu doğrultusunda yürütülen taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları ve sit alanları ile ilgili işlemlerde harita ve kadastro ilişkileri açıklanarak, yaşanan sorunlara yönelik getirilen çözüm önerileriyle gerek kadastro çalışmalarının, gerekse kültür ve tabiat varlıklarının korunması için sürdürülen çalışmaların daha verimli, kısa sürede ve sağlıklı sürdürülebilmesi amaçlanmıştır.

Anahtar Sözcükler: kültür , sit, tespit, tescil, koruma.

I.GİRİŞ

İnsanlığın varoluşundan bu yana tabii yollardan, insan eliyle ya da her ikisinin birlikte meydana getirdiği doğal ve kültürel değerlerin korunması ve yaşatılması tüm dünyada olduğu gibi ülkemiz için de gittikçe artan bir önem arz etmektedir.

Kültürel ve doğal varlıkların korunması, çevre, kentleşme, planlama, mimarlık, mühendislik, arkeoloji, sanat tarihi, hukuk, insan hakları gibi pek çok konuyu aynı anda ilgilendiren ve çok boyutlu ele alınması gereken bir konudur.

Tarih öncesi dönemlerden Cumhuriyetin kuruluşuna kadar pek çok medeniyete ev sahipliği yapmış olan Anadolu’daki kültür birikiminin korunması ve yaşatılması tüm dünyaya karşı sorumluluğumuzdur.

Ülkemizde yasal düzenlemelerle bu sorumluluk Bakanlığımıza verilmiştir.

II. KÜLTÜR VE TABİAT VARLIKLARININ KORUNMASI

II.1. Ülkemizde Koruma Mevzuatı ve Gelişimi

Anadolu’nun zengin tarihi geçmişine ve bu geçmişin bize bıraktığı kültürel değerlere karşılık korumaya yönelik faaliyetler ülkemizde ciddi anlamda 19.yüzyılda ele alınmaya başlanmış, bu alanda bilimsel çalışmalar Cumhuriyetin ilanından sonra hız kazanmıştır.

Ülkemizde kültür varlıklarının korunmasına yönelik ilk yasal düzenleme “Asar-ı Atika Nizamnamesi”dir (Eski Eserler Tüzüğü -13 Şubat 1869).

Bu nizamname değişen koşullar ve gereksinimler doğrultusunda 1874, 1884 ve 1906 yıllarında değişikliklerle genişletilmiştir.

Ülkemizde bugünkü anlamda kültür mirasımızın ve kültürel çevremizin korunmasının temelleri 1951 yılında 5805 sayılı Kanunla kurulan Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu’nun çalışmaya başlamasıyla atılmıştır.

Kültür ve tabiat varlıklarının korunması, bakımı ve değerlendirilmesine ilişkin çağdaş kavram ve yaklaşımları içeren, yeni tanımlar getiren, kurumsal düzenlemeleri oluşturan, Cumhuriyet Dönemi’nin ilk eski eserler yasası olan 1710 sayılı Eski Eserler Kanunu (25 Nisan 1973) yürürlüğe girmiştir.

• 1983 yılında yürürlüğe giren 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nda 1987 ve 2004 yıllarında, 3386 ve 5226 sayılı Kanunlar ile değişiklikler yapılmıştır.

• 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nun yürürlüğe girmesi ile GEEAYK’nun görevi sona ermiş ve Taşınmaz Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu oluşturulmuştur.

• 3386 sayılı Kanun ile 2863 sayılı Kanunda yapılan değişiklik ile Taşınmaz Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu adını almış, ayrıca koruma hizmetlerinin yerinden yürütülmesini sağlamak üzere Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulları oluşturulmuştur.

• 5226 sayılı Kanun ile 2863 sayılı Kanun’da yapılan değişiklik ile Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulları, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurullarına dönüştürülmüştür.

T.C. Anayasasının 63 üncü maddesi ile de; ”Devlet, tarih, kültür ve tabiat varlıklarının ve değerlerinin korunmasını sağlar, bu amaçla destekleyici ve teşvik edici tedbirleri alır” hükmü getirilmiştir.

II.2. Uluslararası Sözleşmeler

1970'li yıllardan itibaren Uluslararası platformlarda yoğunlaşarak sürdürülen çabalarda Ülkemiz de yerini almıştır.

Birleşmiş Milletler Eğitim ve Kültür Organizasyonu’na (UNESCO) üye ülkelerle birlikte ülkemizin de 1983 yılında benimsediği “Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının Korunmasına Dair Sözleşme” hükümlerine göre taraf devletler toprakları dahilindeki kültürel ve doğal varlıkların korunmasını taahhüt etmiştir.

II.3. Ülkemizde UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne Alınmış Olan Yerler

• Göreme Ulusal Parkı ve Kapadokya Kaya Şehirleri (1985)
• Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası (1985)
• İstanbul’un Tarihi Merkezi (1985)
• Boğazköy-Hattuşaş (1986)
• Nemrut Dağı (1987)
• Pamukkale-Hierapolis (1988)
• Xanthos-Letoon (1988)
• Safranbolu (1994)
• Troya Arkeolojik Alanı (1998)

II.4. Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü

(29 Nisan 2003 tarih ve 25093 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 4848 sayılı Kültür ve Turizm Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 9.maddesi)

a) Yurdumuzdaki korunması gerekli taşınır ve taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının arkeolojik araştırma ve kazılarla açığa çıkarılmasını, korunmasını, değerlendirilmesini ve tanıtılmasını sağlamak, tahribini ve kaçırılmasını önleyici tedbirleri almak,

b) Gerekli görülen yerlerde müzeler, rölöve ve anıtlar müdürlükleri, restorasyon ve konservasyon laboratuarları kurulmasını teklif etmek ve bunların idare ve ihtisas işlerini düzenlemek ve yürütmek, özel müzelerin kurulmasına rehberlik etmek, desteklemek ve belirli esaslar çerçevesinde bunları kontrol altında bulundurmak,

c) Milli sınırlarımız dışında kalan, korunması gerekli ata yadigarı taşınmaz kültür varlıklarını tespit etmek, karşılıklı kültürel anlaşmalar ve kültürel mübadele programları çerçevesinde bunların bakım ve onarımlarını sağlayıcı tedbirleri almak,

d) Müzelerin geliştirilmesi, korunması gerekli kültür ve tabiat varlıklarının bakımı ve restorasyonu konularında gerekli tedbirleri almak ve uygulamak,

e) 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu ile Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu ve koruma kurullarına verilen görevlerin yerine getirilmesini sağlamak amacıyla araştırma, inceleme, tespit, değerlendirme ve planlamaya yönelik hizmetleri yapmak veya yaptırmak,

f) Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu ve koruma kurulları kararlarının alınmasına ve uygulanmasına dair işlemlerin yürütülmesini ve koordinasyonunu sağlamak,

g) Gerekli görülen yerlerde kültür ve tabiat varlıkları koruma kurulları ile büro müdürlükleri kurulmasını Bakanlık Makamına teklif etmek ve bunların idare ve ihtisas işlerini düzenlemek ve yürütmek,

h) Her türlü imkan ve araçtan faydalanarak koruma kültürünün geliştirilmesini sağlamak,

ı) Bakanlık makamınca verilecek benzeri görevleri yapmak, olarak tanımlanmıştır.

II.5. Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulları ve Görev Alanları

Koruma kurulları ile ilgili çalışmalar bölge ölçeğinde; Adana, Ankara, Antalya, Aydın, Bursa, Çanakkale, Diyarbakır, Edirne, Erzurum, Eskişehir, İstanbul I, II, III, IV, V, VI Numaralı, İzmir I, II Numaralı, Kayseri, Karabük, Kocaeli, Konya, Muğla, Nevşehir, Samsun, Sivas, Şanlıurfa, Trabzon, Van Koruma Bölge Kurulu Müdürlükleri ile İstanbul Yenileme Alanları Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü ve Ankara Yenileme alanı Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü olmak üzere toplam 31 adet müdürlükçe yürütülmektedir.

II.6. Türkiye’de Tescilli Taşınmaz Kültür ve Tabiat Varlıkları ile Sit Alanlarının Mevcut Durumu

Taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının (anıtlar ve sitler) saptanarak ulusal kültür varlıkları kütüğüne geçirilmesi işlemine “tescil” denmekte olup, 3386 ve 5226 sayılı Kanunlarla değişik 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 7. maddesinde tespit ve tescile ilişkin hükümler belirlenmiştir.

Bu hükümler kapsamında bugüne kadar 8182 adet sit alanı, 74523 adet taşınmaz kültür varlığı tescil edilmiştir.


Tablo 1: Sit Alanlarının dağılımı (rakamlar değişkendir)


Tablo 2:Tescilli kültür ve tabiat varlıkları (rakamlar değişkendir)



III. KÜLTÜR VE TABİAT VARLIKLARINI KORUMA BÖLGE KURULLARI
İLE KADASTRO İLİŞKİLERİ


Kültür varlıkları tarih öncesi ve tarihi devirlere ait bilim, kültür, din ve güzel sanatlarla ilgili bulunan veya tarih öncesi ya da tarihi devirlerde sosyal yaşama konu olmuş bilimsel ve kültürel açıdan özgün değer taşıyan yer üstünde, yer altında veya su altındaki bütün taşınır ve taşınmaz varlıklardır.

Tabiat varlıkları, jeolojik devirlerle tarih öncesi ve tarihi devirlere ait olup ender bulunmaları veya özellikleri ve güzellikleri bakımından korunması gerekli yer üstünde, yer altında veya su altında bulunan değerlerdir.

Sit, tarih öncesinden günümüze kadar gelen çeşitli medeniyetlerin ürünü olup yaşadıkları devirlerin sosyal, ekonomik, mimari ve benzeri özelliklerini yansıtan kent ve kent kalıntıları, kültür varlıklarının yoğun olarak bulunduğu, sosyal yaşama konu olmuş veya önemli tarihi hadiselerin cereyan ettiği yerler ve tespiti yapılmış tabiat özellikleri ile korunması gerekli alandır.

Bilindiği gibi Türkiye Kadastrosu taşınmazların hukuki ve geometrik durumlarının belirlenmesi ve taşınmazlar üzerindeki mülkiyet hakkının güvence altına alınması görevlerini üstlenmiştir. Bu amaç için kadastro haritaları ve tapu sicilleri oluşturulmaktadır. Haritalar kadastronun teknik yanını, siciller hukuki yanını temsil etmektedir. Bu temel görevinin yanı sıra kadastro coğrafi bilgi sistemlerinin alt yapısını oluşturmaktadır. Bu hedefler ve görevler açısından bakıldığında kültür ve tabiat varlıkları açısından özellikle envanter oluşturmada gerçek mülkiyet verilerine dayanma ve gerçek hak sahiplerini belirlemede kadastro vazgeçilmez bir altlıktır.

Bakanlığımızca 2863 sayılı Kanun kapsamında yürütülen sit alanlarının tespit ve tescil çalışmalarında alanların sınırları koruma bölge kurulu uzmanlarınca hazırlanan rapor doğrultusunda harita üzerinde işaretlenerek koruma bölge kuruluna sunulmakta ve koruma bölge kurulunca uygun bulunması halinde bu sınırlar kesinleşmektedir. Koruma Bölge Kurulunca sit alanı sınırlarının belirlendiği bu haritalar alana ilişkin karar ile birlikte ilgili yerlere ve tapu sicil ile kadastro müdürlüklerine dağıtılır. Tapu sicil müdürlüğü sit alanında kalan taşınmazların beyanlar hanesine sit niteliğini belirterek gerekli şerhi düşer. Kadastro müdürlüğü de sit ilanından sonra yapacağı çalışmalarda sit sınırlarının belirlendiği haritaları dikkate alarak çalışmalarını sürdürmesi gerekmektedir.

Aynı şekilde tek yapı ölçeğindeki tespit çalışmaları sonucu alınan tescil kararları gerekli işlemler yapılarak tapuya taşınmaz kültür varlığı şerhi düşülmek üzere ilgili yerlere ve tapu sicil ile kadastro müdürlüklerine dağıtılmaktadır.

Kültür ve tabiat varlıklarının korunması ve yaşatılmasında öncelikle güncellenmiş kadastro bilgilerinin ve mülkiyet durumlarının erişilebilir olmasının sağlanması ve bu bağlamda kurumlar arası koordinasyonun oluşturulması zorunludur.

Ancak, sit alanları ile korunması gerekli kültür ve tabiat varlıklarının tespit ve tescil aşamasında, tek yapı tescillerinde güncel ve mülkiyet bilgileri üzerine doğru işlenmiş haritaların elde edilmesinde güçlükler yaşanmakta; kadastro müdürlüklerinden talep edilen harita örneklerinden harç veya döner sermaye ücretleri talep edilmektedir. Özellikle yeni yapılacak tespit ve tescil çalışmaları için gerekli Tescile Tabi Harita ve Planlar Yönetmeliği ve Büyük Ölçekli Harita ve Harita Bilgileri Üretim Yönetmeliği’ne uygun olarak hazırlanan güncel haritaların kadastro müdürlüklerinden koruma bölge kurulu müdürlüklerine de verilmesi bu hususta yaşanan sorunun çözümünü sağlayacaktır.

Geçmişte yapılan kültür varlığı tespitlerinin o günün teknik imkanları çerçevesinde yapılmış olması nedeniyle, sadece 1/25000 ölçekli haritalara işlenmiş fakat 1/5000 ve 1/1000 ölçekli hartalarda yerlerinin belirtilememiş olduğu durumlarda, özellikle parsel bazında koruma bölge kurulu müdürlüklerine yapılan başvurularda taşınmazların sit alanında kalıp kalmadığı hususunda tereddütler yaşanmaktadır.

Kadastro çalışmaları tamamlanmış olan alanlara ait haritaların, sit alanlarının bu haritalar üzerinde güncelleştirilebilmesi için koruma bölge kurulu müdürlüklerine iletilmesi gerekmektedir.

Herhangi bir yerin sit olarak tesciline ilişkin kurul kararı ve eki haritalar kadastro müdürlüklerine gönderildiği halde tapu kütüğüne şerh konulan bu parsellere ilişkin tevhit ifraz gibi değişiklik taleplerinin kurul kararı alınmadan kadastro müdürlüklerince onaylanarak tapu müdürlüklerine gönderildiği, bazı durumlarda da sit şerhi bulunan bu parsellere ilişkin değişiklik taleplerinin tapu müdürlükleri tarafından kurul kararı aranmaksızın gerçekleştirildiği tespit edilmiştir.

2863 Kanun doğrultusunda sit alanında kalan veya parsel ölçeğinde tescilli taşınmazlarda uygulamaya yönelik karar alma yetkisi Bakanlığımıza bağlı koruma bölge kurullarında olup kurul kararı olmaksızın yapılan bu tür değişiklikler hukuki sorunlara yol açmaktadır.

Kadastro harici bırakılan parsellerde ise tespit ve tescil edilen kültür ve tabiat varlıklarının tapuya tescilinde, kayıt olmadığından güçlükler yaşandığından, bu konuda kadastro harici bırakılan yerlerde yapılan tespitlerde kadastro müdürlüğü elemanlarınca o yerin koordinatları alınarak kadastro haritaları üzerine işlenmesinin uygun olacağı düşünülmektedir.

İlk defa kadastrosu yapılacak alanların çalışmaları öncesinde koruma bölge kurulları ile çalışma alanı sınırları içerisinde korunması gerekli kültür ve tabiat varlıkları ile bunların koruma alanı ve sit alanı bulunup bulunmadığına ilişkin yerinde sınırlarının gösterilmesi için koordineli bir çalışma yürütülmesi, bürokrasiyi azaltacağından çalışmaların daha kısa sürede tamamlanması ve daha verimli olmasını sağlayacaktır.

• 1/25000 ölçekli halihazır haritalar üzerinde belirlenen sit alanlarına ilişkin uygulamalarda talep edilen kadastral çapta karelajların veya koordinatların belirtilmediği veya memleket koordinat sisteminde değerler olduğu halde mevzii koordinat sisteminde gönderilmektedir.

• Koruma bölge kurulu müdürlükleri bünyesinde teknik donanım mevcut olmadığı için sit sınırlarının sayısal değerlerinin verilemediği, bu konuda ilgili kadastro müdürlüklerince sit haritalarının sayısallaştırılması işlemlerinin gerçekleştirilmesinin her iki kurum tarafından yapılacak uygulamalarda kolaylık sağlayacaktır.

• 2863 sayılı Kanunun 11 inci maddesinde “kültür ve tabiat varlıklarını koruma bölge kurullarınca birinci grup olarak tescil ve ilan edilen kültür varlıklarının bulunduğu taşınmazlar ile birinci ve ikinci derece arkeolojik sit alanlarındaki taşınmazlar zilyetlik yoluyla iktisap edilemez” hükmü yer almaktadır.

• Bu hükmün tam olarak uygulanabilmesi, ileride hukuki sorunlar oluşmaması ve önemli bir kamu yatırımı olan tesis kadastro çalışmalarının da aksatılmadan tamamlanabilmesi amacıyla tesis kadastro çalışmaları sürdürülen köylerde kadastro çalışmaları ile eş zamanlı olarak yüzey taramaları yapılarak kültür ve tabiat varlıkları ile sit sınırlarının tespitinin sağlanması gerekmektedir.

Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü’nce ihale kapsamında yürütülen kadastro çalışmalarında köylerin 2863 sayılı Kanun kapsamında yüzey incelemelerinin sağlıklı olarak gerçekleştirilebilmesi için, her iki kurumun birimlerinin eş güdümlü çalışmaları gerekmekte ve bu yüzey incelemeleri için ortaklaşa oluşturulacak çalışma ekiplerine çalışma için gerekli olan donanım ve araç sağlanması gerektiğinin ihale aşamasında göz önünde bulundurulmasının çalışmaların sağlıklı yürütülmesini sağlayacaktır.

• Bütün bunların yanı sıra, 2863 sayılı Kanun gereğince bir yerin sit olarak ilanı bu alanda her ölçekteki plan uygulamasını durdurur, koruma bölge kurulu tarafından 3 ay içinde geçiş dönemi koruma esasları ve kullanma şartları belirlenir, iki yıl içinde de koruma amaçlı imar planının hazırlanması zorunludur. Koruma amaçlı imar planının hazırlanma sürecinde kadastral durum işlenmiş, güncel, onaylı haritaların elde edilmesi büyük önem taşımaktadır.

Bu bilgiler ışığında, harita ve kadastro çalışmaları ve bu çalışmaların kurumlar arasında paylaşımı kültür ve tabiat varlıklarının korunması ve yaşatılarak gelecek nesillere aktarılması açısından büyük önem arz etmektedir.

Yorumlar

Popüler Yayınlar