Ersin Özince: Konut kredisi, Güvenli Konut Açığını Kapatıyor!
İş Bankası Genel Müdürü Ersin Özince, Konut kredisi mesela dış ticaret açığı yaratır mı yaratmaz mı? Konut kredisinin en önemli kapattığı açık, güvenli konut açığı…Buyurun bugün engelleyin konut kredisini”diye konuştu…
İş Bankası Genel Müdürü Ersin Özince, bazı bankaların kredi hacimlerinin çok yükselmesine ilişkin sözü edilen tedbirler konusunda, “Polisiye derken, herhalde geriye sanırım basındaki gibi gelip götürmek kaldı. Basındaki yöntemler uygulanacaksa, yok, teslim. Munzam karşılıklar artmaya devam etsin. Hatta tamamını verelim” dedi.
Özince, “Banka bazında, kredi bazında politikalar değil de genele yönelik politikalar izleniyor. Kimin kimden ne şikayeti varsa devletin mekanizmaları bunun gereğini yapmaya müsait” diye konuştu.
İş Bankası şubesinin açılışını gerçekleştirdikleri Erbil’de, gazetecilerin sorularını yanıtlayan Özince, Irak’ın, yeniden yapılanma içinde serbest ekonomiye geçişte çok daha hızlı hareket edeceği ümidinde olduklarını, doğal kaynaklarının zenginliği nedeniyle varlıklı bir potansiyele sahip piyasa olmasından dolayı ilgilerini çektiğini vurguladı.
Ersin Özince, “Irak’ta bugüne kadar bizi durduran yegane şey güvenlikti. Bunun da artık adım adım geçildiğini düşünüyoruz. Biz Irak’ta ciddi büyüyeceğiz. Ve burada bir şubeyle gördüğümüz gelişim, kısa zamanda 4-5 şubeye varacak. Biz Erbil, Bağdat, Basra ve Süleymaniye olabilir diye düşünüyorduk. Buna Zaho ve Dohuk da eklendi” diye konuştu.
Irak’ta lisans müracaatlarının olduğunu ifade eden Özince, imkan olursa buradaki teşkilatı Irak bankası şekline dönüştürmeyi istediklerini bildirdi.
Bölgede her ülkede ayrı şube açmak yerine, bu ülkelerin hepsinde şubesi bulunan bir bankaya sahip olmanın prensip olarak en doğru yaklaşım olacağını dile getiren Özince, “Her türlü şansın doğması mümkün. Kesin olan bir şey var ki bu ülkelerde geçmişte yatırım yapmış birçok banka bu iştiraklerini satmak zorunda kalacak” dedi.
Bölgede sigorta sektörünü de geliştirebileceklerinin altını çizen Özince, “Biz de istikrar buldukça yakın coğrafyaya girip sigortacılığı yerleştirmeyi, yaygınlaştırmayı düşünüyoruz. Anadolu Sigorta gibi İş Bankası’ndan bir yaş küçük sigorta şirketinin mutlaka bölgede büyümesini istiyoruz” diye konuştu.
Rusya’daki Sofia Bank’ın satın alınması sürecine ilişkin Özince, “Bu bankanın alımıyla ilgili bizim kararımızda gevşeme yok, ama anlayamadığım aksaklıklar oluyor. Bu olmazsa başkalarına bakabiliriz” yorumunu yaptı.
Türkiye;den daha hızlı büyüyebilecekleri bir piyasa bulamayacakları kanaatinde olduğunu kaydeden Özince, “Türkiye pazarının büyüklüğünün yanında yurt dışındaki işlerin tamamı o kadar küçük ki, Doğu ve Güneydoğu’daki şubelerimizi ikiye katlasak yurt dışında yapacağımız bütün yatırımlardan çok daha iyi netice alırız” dedi.
“HAKSIZ REKABET DOĞURAN İSTİHDAM POLİTİKALARI VAR”
Ersin Özince, çalışanların sendikal ve sosyal haklarını üst düzeyde tutan bir banka olduklarını vurgulayarak, şöyle konuştu:
“Hiçbir sosyal ve sendikal güvence olmadan çalışanları istihdam etmek doğru değil. Konunun, ülkemizde adeta haksız rekabet gibi bir şekil almaması lazım. Teşmil dediğimiz uygulama çok tepki uyandırdı. Hatta bizim gibi sendikal hakların yoğun olduğu bankanın diğerlerinin sıkıntısına yol açmak için teşvik ettiğini söyleyenler bile oldu. Teşmil, benim bilebildiğim kadarıyla Türkiye Cumhuriyeti hukukunun iş yasalarının sağladığı bir haktır. AB ülkelerindeki işçinin ne hakkı varsa Türkiye’de de aynı şey olmalı. Bankacılık sektöründe grev, sektörün bayağı ürktüğü bir husus. Bankacılıkta dahi grev uygulandığında yasayı koyan, onun hangi şartlar altında yapılacağını düzenlemiş. Ben sendika örgütü lideri de değilim. Beni burada ilgilendiren, haksız rekabet doğuracak çok farklı istihdam politikasının uygulanıyor olması. Özellikle birtakım markaların yurt içi ve yurt dışı uygulamalarda çifte standart denilebilecek uygulamaları söz konusu.”
“DIŞ TİCARET AÇIĞI YARATTIĞINI DÜŞÜNMEK HAYALDİR”
Merkez Bankası’nın ekonomiyi soğutma yönünde bankalara yönelik aldığı kararlara ilişkin soruları ise Özince, şöyle yanıtladı:
“Ben bunu doğrusu anlayamıyorum. Ben ne ekonomistim ne Merkez Bankacıyım. Benim bütün anladığım piyasayı, ekonomiyi tüm unsurlarıyla iyi teşhis etmeye çalışmak. Bankacılık sadece kuralla yapılmaz. Ticaret gönüllü yapılır. Ticarette alıcı ve satıcının niyetini anlarsınız ve onu yönlendirmeye çalışırsınız. Bankacılık, nihayetinde kaynak aktarma işidir. Kaynak da dış ticaret açığı yaratmak için aktarılmaz. Kaynak, üretim için istihdam için aktarılır. Bizim İş Bankası özelinde kredilerimizi üçe bölecek olursak her bir üçte bir parçası sırasıyla kurumsal, KOBİ ve bireysel segmentlere ait. Yani bugün kurumsal kredilerimizin çok büyük bölümü başta enerji olmak üzere proje finansmanına özgüleniyor. Bunun dış ticaret açığı yarattığını düşünmek hayaldir, hayal… KOBİ kesiminin yarısını en az imalatçı KOBİ;ler, büyük bölümünü ihracatçı teşkil ediyor. Bireylerin de kullandıkları kredilerin haddi yüzde 80’i, ki değil, tartışılır. Konut kredisi mesela dış ticaret açığı yaratır mı yaratmaz mı? Konut kredisinin en önemli kapattığı açık, güvenli konut açığı…Buyurun bugün engelleyin konut kredisini… Depreme bu kadar açık bir ülkede insanların iyi standartlarda kırk yılda bir ödeyebilecekleri faiz oranıyla elde edecekleri konut finansmanını, bunun yaratacağı üretimi, istihdamı erteleyin. Bunun hiçbir mantığını anlamıyorum. Bugün düz mantık, ’kredi artışı dış ticaret açığını etkiliyor’ derken, o kredinin cinsini açıklamaya, o ayrıntıya girmeye ihtiyaç duymadan doğru orantı kurmak benim anlayabildiğim bir konu değil.”
“KREDİYİ BURADAN VERİP YURT DIŞINDAN GÖSTERECEKLER”
Özince, alınan kararların sektöre etkilerine ilişkin de şu görüşleri dile getirdi:
“Korkarım şu olacak; biz milyonlarca müşteriye ’pardon kredi bitti, limite dayandık’ diyemeyeceğimize göre az sayıdaki kurumsal müşteriden, büyük ihtimalle daha çok büyük müşterilerden çekileceğiz. Veyahut bazı imkanı olan bankalarımız, eğer yurt dışında bir bankanın iştirakiyse oraya gönderecekler. Daha olmadı yurt dışındaki bankalarla birtakım yapılandırmalara girip krediyi buradan verip orada gösterecekler. Daha da olmadı birtakım kredilerini yurt dışındaki bankalara satacaklar. Yani ben dış ticaret açığıyla mutlaka mücadele edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Ama bu sadece ithalatı azaltmaya çalışmakla olamaz. İhracatı artırma işini kim yapacak? Bu politikalar etkin olur mu olmaz mı bilmiyorum, ama canımızı çok yaktığı kesin. Peki canı yanan kim? Canı yanan ben değilim. Ben zaten bankanın maaşlı çalışanıyım. Banka hissedarı olan milyonlarca insan var. Sadece İş Bankası hissedarı olan 200 bin yatırımcı var. Bu yatırımcılar bugün buraya koydukları sermayenin karını tahsil dahi edemiyorlar. BDDK, en güçlü bankalarımızda dahi elde edilen karı çoğunlukla sermayeye ekletiyor. Devamlı bankacılık sektörünün çok karlı olduğu söyleniyor. Hatta bu konuda en fazla şikayeti olan birtakım sivil toplum yöneticisine ’sizin kar beklentiniz nedir’ dediğimde, ’yüzde 40’ diyebilecek kadar da Türkiye’de karlı işadamları var.
“YAPILA YAPILA SADECE BANKALARA MI YAPILIYOR?”
Sonuçta ben bankacılık sektörünün çok zamansız ve çok gereksiz bir şekilde karlılığının tırpanlandığını düşünüyorum. Hadi munzam karşılığı artırdınız, anlamıyorum ben de… bir nedeni, mantığı var. Peki bunun faizini vermemek niye? Faizi sıfır yapmak niye? Niye sıfır? Bir değil, iki, üç değil… Bunları söylediğimizde ülke örneği veriliyor. O ülkelerde bankalara devlet garanti veriyor. Biz bankacılık sektörüne devletin garantisini reddetmiş sektörüz. ’Katiyen yapılmamalı’ dedik. Ben bu politikaların mutlaka doğru bir nedenden kaynaklandığını ama yanlış tedavi yöntemi olduğunu düşünüyorum. Doğru tedavi yönteminin ne olabileceğine dair birtakım önermeler yaptığımızda, bunların serbest piyasada uygulanamaz diye cevaplara şahit olduk. Serbest piyasa ekonomisinde hiçbir şey yapılamıyor da yapıla yapıla sadece bankalara mı yapılıyor?”
İş Bankası Genel Müdürü Özince, ithalatı sadece bankaların değil piyasanın kendisinin de finanse ettiğini belirterek, “Kalkıp bankacılık sektörünün sağlığını etkileyecek önlemler alırken, bence o konuda da bazı kısıtlamalara gidilebilmesi lazım. Nasıl benzinin fiyatını 4 lira yapıyorsak, başkaca tüketimlere de aynı şekilde caydırıcı davranmalıyız. Lüks tüketime gerekirse daha ağır vergiler uygulayalım. Durduk yere dönüp dönüp bankacılığın açtığı şubeden, topladığı mevduata kadar her şeyi defalarca vergilendirecekseniz… Benim kanaatim bu bir işe yaramaz. Dış ticaret açığının da bu şekilde kapanacağını hiç zannetmiyorum. İnşallah mahcup olurum” yorumunu yaptı.
POLİSİYE TEDBİRLER…
“Kredi sınırlamasıyla ilgili gerekirse bazı bankalara polisiye tedbirlerin uygulanması”na ilişkin soru üzerine de Özince, şunları kaydetti:
“Polisiye derken, herhalde geriye sanırım basındaki gibi gelip götürmek kaldı. Polisiye derken basındaki yöntemler uygulanacaksa, yok, teslim… Munzam karşılıklar artmaya devam etsin. Hatta tamamını verelim. Bu hakikaten şaka gibi… Polisiye ne tedbir uygulayabilirsiniz ki bir bankaya? Hukuk devletinde değil miyiz? Ne biçim ifadeler bunlar… Hangi polisiye? Polislik birşeyimiz varsa yerimizde durduğumuz kabahat zaten… Görevini yanlış yapan bankacıya çok rahatlıkla otorite ’ben bunu uygun görmüyorum’ diyebiliyor. Ama halka açık bir anonim şirketi bu şekilde ele alamazsınız. O zaman Türkiye, yönetişimin doğru düzgün ve güvenilir olduğu bir ülke olmaktan çıkar.”
Banka bazında, kredi bazında politikalar değil de genele yönelik politikalar izlendiğine dikkati çeken Özince, “Deniyor ki bazı bankalar veya birtakım el altından bilgiler uçuruluyor. Hep bazı bankalar teşhisi vardır. Bazı bankaya kızılır, bütün bankaya laf edilir. Bazı bankanın bir konusu yetersizdir, bütün bankalara teşmil edilir. Kimin kimden ne şikayeti varsa devletin mekanizmaları bunun gereğini yapmaya müsait. Mahalle hocası mantığıyla bütün sınıfı falakaya yatırmaya gerek yok” diye konuştu.
“TÜRKİYE’DEN DIŞARIYA BANKA SERMAYESİ KAYAR”
Alınan kararların karlılığı “çok kötü” etkileyeceğinin altını çizen Özince, “Benim kaygım şu; Türkiye’den dışarıya banka sermayesi kayar. Veya Türkiye’ye gelecek olan banka sermayesi başka ülkelere gider. Büyük banka alımı, böyle bir resimle çok fazla söz konusu olmaz. Alımı bir tarafa bırakın, büyük sermayesi girmez” dedi.
Türkiye’deki tüketici kredilerinin AB ülkelerinin hangisiyle kıyaslanırsa kıyaslansın son sırada yer aldığına işaret eden Özince, “Ve biz şimdiden dış ticaret açığı engeline takıldık. Tüketicinin ve reel kesimin finansmanı nasıl büyüyecek? Dış ticaret açığı bu kadar önemliyse bunu sığ bankacılığı durdurarak mı önleyeceksiniz sadece? Bunun hiç mi çaresi yok? Merkez Bankası sürekli diğer önlemler, diğer önlemler diyor. Bir Allah’ın kulu çıksa da diğer önlemler neymiş açık açık söylese bunları da, biz ’hepsi yapılıyor, bir tek bankacılığa yüklenmekle kalınmıyor’ desek… Neymiş diğer önlemler? Bunu bir bulup çıkartmakta yarar var” değerlendirmesi yaptı.
Bankacılık sektörünün üzerine fazla gelindiğini ifade eden Özince, “Hiç hak etmediği şekilde üzerine gelindi. Biz özel teşvik alan sektör değiliz. Bankaların istikrar ortamına çok olumlu etkileri oldu. Bunların hepsi kriz aşmış bankalardır” dedi.
Ersin Özince, İş Bankası’nın bu hafta yapılacak Genel Kurul Toplantısı’nda Genel Müdürlüğü bırakıp bırakmayacağı sorusuna, “Kaç senedir ayrılma hayalleri kuran kimseyim. ’Emekli olacak mısınız’ diyorlar. ’Hiç aklımdan çıkmıyor’ diyorum. Ama emekli olmayacağım. Henüz keçi çiftliği kurmayacağım” karşılığını verdi.
AA
Yorumlar