4
.......................TÜRK-İSLAM DÜNYASININ MİMARİ MİRASI TRABZONDA TANITILACAK
6
.......................ÇED VE MADENCİLİK SEMPOZYUMU ANTALYA’DA YAPILDI
8
.......................TÜRKİYE'NİN OLMAZSA OLMAZI: DEPREME DAYANIKLI KENTSEL DÖNÜŞÜM
10
.....................KENTSEL DÖNÜŞÜMÜ VATANDAŞLARIMIZLA BİRLİKTE BAŞARACAĞIZ
12
.....................TÜRKİYE BÜYÜK BİR EKONOMİYE VE GÜÇLÜ BİR YAPI SEKTÖRÜNE SAHİP
34
.....................Tehlikeli Atık Varilleri Bertara f Çalışması
56
.....................TÜRKİYE’NİN İLK TOPLU KONUT PROJESİ TAYYARE EVLERİ
60
.....................KADİM ŞEHİRLER / TRABZON
74
.....................YENİ BAŞKENTİN KARAKTERİSTİK BİNALARI
13
KENTSEL DÖNÜŞÜMÜ
SÜRDÜRECEĞİZ
26
HEDEF 30 MİLYAR DOLARLIK
TİCARET HACMİ
68
GÖLBAŞI ÖZEL ÇEVRE
KORUMA BÖLGESİ
30
VAN MARKA ŞEHİR
OLACAK
18
İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ VE
TÜRKİYE
42
ÇEVRE VE ATIK SU
ALTYAPI POLİTİKALARI
46
İSTANBUL'A KÜRESEL
FİNANS MERKEZİ
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI MÜSTEŞARI ERCAN TIRAŞ
14ÜRETİM VE KALİTE ODAKLI
BİR YAPI KURUYORUZ
2
| ŞUBAT 2012
İÇİNDEKİLER
Çevre ve Şehir Dergisi’nin ikinci sayısıyla karşınızdayız. İlk sayımıza
gösterdiğiniz yoğun ilgiye teşekkür ederiz. Sizlerin katkılarıyla her sayıda daha
zengin ve gündemi yakından takip eden bir dergi için çaba göstereceğiz.
Şubat sayımızda Türkiye’nin çevre ve şehir gündeminden önemli başlıklar
taşıyoruz gündeme.
Bu ayın röportajı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Müsteşarı Ercan Tıraş’la.
Yeni kurulan ve muazzam bir hareketlilik içindeki bakanlığın yoğun gündemine
rağmen Müsteşar Ercan Tıraş, gelecek vizyonlarını ve hedeflerini bizimle
paylaştı.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, bir taraftan geçmişten devraldığı tecrübenin
zenginliğini, diğer yandan yeniden yapılanmanın heyecanını taşıyor üzerinde.
Şubat sayımızda yine çok değerli katkılar ve yazılarla bize destek oldular.
Bu sayıda kapak dosyamız İstanbul Ataşehir’e kurulan ve sadece bulunduğu
şehrin değil, Türkiye’nin kaderini etkileyecek olan Finans Merkezi. Newyork,
Londra ve Dubai’deki benzerlerinden daha büyük bir alanda kurulan Finans
Merkezi’yle ilgili ayrıntıları sayfalarımızda bulabilirsiniz.
Çevre Yönetimi Genel Müdürü Recep Şahin, Çevre ve Atık Su Altyapı
Politikaları başlıklı makalesiyle, ayrıca Çevre ve Şehircilik Bakanlığı İstanbul İl
Müdürü ve değerli akademisyen Prof. Dr. Mehmet Emin Birpınar, 2006 yılında
Tuzla’da bulunan tehlikeli atık varillerin bertaraf çalışmasını anlatan kapsamlı
bir çalışmayla sayfalarımızda yer aldı.
İklim değişikliğinin ülkemizde ve dünyadaki etkilerini, gelecek senaryolarını
ele alan önemli bir dosyayı da dergimizde sizlerle paylaşıyoruz.
Çevre ve Şehir Bakanlığı Müşaviri Sezgin Demircioğlu, Türkiye’nin ilk toplu
konut projesi olan Tayyare Evleri’ni dergimiz için kaleme aldı. Her sayımızda
devam edecek “Kadim Şehirler’ bölümünün ilk konuğu Trabzon. Değerli gazeteci
Yaşar Taşkın Koç, “Yeni Başkentin Karakteristik Binaları” başlığıyla Ankara’ya
farklı bir pencereden baktı.
Çevre ve Şehir gündeminden haberler, önemli başlıklar ve daha pek çok
zengin ayrıntıyla Şubat sayısını sizlerle paylaşmak büyük bir mutluluk.
Desteğiniz, katkılarınız ve elbette eleştirilerinizle yeni sayılarda buluşmak
dileği ile...
İstanbul
Dünyanın FİNANS
Merke zi Oluyor
ŞUBAT 2012
| 3
MERHABA
DB Yapım Ajans adına
Sahibi ve
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
Şenol Selçuk Turan
Yayın Koordinatörü
Necati Eren
Yayın Kurulu
Ümit Kaçar
Ali İhsan Kıraç
Yakup Türkmen
Yaşar Taşkın Koç
Nasuhi Güngör
Prof. Dr. Mehmet Emin Birpınar
Haber Merkezi
Adem Seneman
Cansu Kurukahvecioğlu
Fatma Yıldırım
Tasarım
DB Yapım
Fotoğraflar
Sıtkı İlanbey
Baskı
Fersa Ofset Baskı Tesisleri
Ostim 36. Sokak No: 5/C-D
Yenimahalle, Ankara
Tel : 0 312 386 17 00
Faks : 0 312 386 17 04
Yönetim Yeri
Aşağı Öveçler Mahallesi
1033 Sokak No: 17/12
Çankaya, Ankara
Tel : 0 312 472 47 45
Faks : 0 312 472 47 46
Türü
Yaygın Süreli
Türk-İslam Dünyası Mühendislik-
Mimarlık ve Şehircilik Olimpiyatları
Yürütme Kurulu Toplantısı
Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan
Bayraktar'ın himayelerinde gerçekleştirildi.
Trabzon'da düzenlenecek olimpiyatlarda
Türk-İslam ortak kültürüne
ait mühendislik, mimarlık ve şehircilik
projelerinin hem tanıtımının yapılacağını
hem de yarışacağını ifade eden
Bakan Bayraktar, "Bu organizasyon sonunda
ortaya çıkacak projelerle Türkİslam
kültürü ve mimarisinin seçkin
örneklerini tekrar görme ve uygulama
imkânını yakalayacağız. Bu olimpiyatların
mimarimize yakışır kentler ve
hayat alanlarının oluşmasında katkı
sağlayacağına inanıyorum" dedi.
TÜRK-İSLAM
DÜNYASININ MİMARİ
MİRASI TANITILACAK
Edirne'den Semerkant'a, Bişkek'ten
Aşkabat'a, Merv'den İstanbul'a ve
Astana'ya kadar birçok kente Türk
mimarlarının, Türk mimarisinin en
güzel örnekleriyle hayat verdiklerini
belirten Bakan Bayraktar "Şehirlerin
özellikleri, güzellikleri, tarihi mirasımız
binalarla, yapılarla tanıtılıyor. Türkİslam
dünyasında çok güzel mimarlık
eserleri var, olimpiyatta bunlar tanıtılacak"
dedi.
Türk-İslam kültür ve medeniyetinin
hayat, mimarlık ve mühendislik
düşüncesini yarınlara taşımak için daha
çok çalışmamız gerektiğini kaydeden
Bayraktar, "Bu çalışmalarda bize yön
verecek kuruluşlara ve büyük gayretlere
ihtiyacımız vardır" diye konuştu.
İKİ YILDA BİR
DÜZENLENİYOR
Türk-İslam Dünyası Mühendislik-
Mimarlık ve Şehircilik Olimpiyatları
Yürütme Kurulu Başkanı Dr. İlyas Demirci
de 15-18 Ekim 2012 tarihleri
arasında Trabzon'da yapılacak olimpiyatlara
ilişkin bir sunum yaparak, bu
doğrultuda yapılan çalışmaları anlattı.
İki yılda bir, bir başka Türk ülkesinde
yapılan Türk Dünyası Mimarlık
ve Şehircilik Kurultaylarının yanında,
her 6 ayda bir Uluslararası
Kaşgar'dan Endülüs'e Türk İslam
şehirleri Şehir Şehrengizleri
toplantıları yapılıyor. 2010 Astana
Kurultayı'nın ve Gazi Kars
Şehrengizi Sonuç Bildirgesi'nin
maddeleri gereği ülkemizde yapılacak
olan Türk Dünyası Mimarlık
ve Şehircilik Kurultayı "Türk
İslam Dünyası Mühendislik-Mimarlık
ve Şehircilik Proje Olimpiyatları" adı
ile 15-18 Ekim 2012 tarihleri arasında
Trabzon'da gerçekleştirilecek.
OLİMPİYATA 28 ÜLKE
KATILIYOR
Türk Dünyası Mühendisler ve Mimarlar
Birliği'nin temsilciliği bulunan
28 ülkenin yanı sıra geçmişte ve günümüzde
Türk-İslam Dünyası olarak
adlandırılan ülke ve akraba toplulukların
katılacağı olimpiyatta, Türk-İslam
ortak kültürüne ait mühendislik, mimarlık
ve şehircilik projeleri yarışacak.
Olimpiyatın amacı ise: "Mühendislik,
mimarlık ve şehircilik alanında
mesleğin gelişmesine ve ilerlemesine
öncülük etmek, kimlikli, kişilikli,
çevreye ve insana saygılı daha medeni
şehirler oluşturmak, çeşitli sebeplerle
tahrip olan, kaybolmaya yüz tutan ve
bulunduğu coğrafya dışında bilinmeyen
mimari eserlerin durum tespitlerini
yaparak yok olmalarının önüne
geçmek ve bilinmelerini sağlamak"
olarak tanımlanıyor.
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK
BAKANLIĞI HİMAYE
EDİYOR
Olimpiyatlar, Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı'nın himayelerinde,
Trabzon Büyükşehir
Belediye Başkanlığı'nın
ev sahipliğinde, Karadeniz Teknik
Üniversitesi'nin Bilim Heyeti
Başkanlığı'nda, Uluslararası Türk
Kültürü Teşkilatı TÜRKSOY Genel
Sekreterliği'nin koordinasyonunda,
Türk Dünyası Mühendisler ve Mimarlar
Birliği'nin organizasyonunda
ve Türk-İslam Dünyası'ndan üniversitelerin
ve sivil toplum kuruluşlarının
katılımları ile düzenlenecek.
İki yılda bi r düzenlenen Türk-İslam Dünyası Mühendislik-
Mi marlık ve Şehircilik Olimpiyat ları'nın amacı, "kimlikli,
kişi likli, çevreye ve insana saygılı daha medeni şehirler
oluştu rmak, çeşit li sebeplerle ta hrip olan, kaybo lmaya yüz
tuta n ve bu lunduğu coğrafya dışında bi linmeyen mimari
eserlerin durum tespit lerini yaparak yok olmalarının önüne
geçmek ve bi linmelerini sağlamak."
TÜ RK-İSLAM DÜNYASI NIN MİMARİ
MİRASI TRABZ ONDA TA NITI LACAK
4
| ŞUBAT 2012
HAB ER
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Çevresel
Etki Değerlendirmesi, İzin ve
Denetim Genel Müdürlüğü ile Türkiye
Çevre Koruma Vakfı tarafından
düzenlenen “ÇED ve Madencilik
Sempozyumu” Antalya’da yapıldı.
Sempozyuma Çevre ve Şehircilik Bakan
Yardımcısı Muhammet Balta’nın
yanı sıra ÇED Genel Müdürü Mustafa
Satılmış, Antalya Büyükşehir Belediye
Başkanı Mustafa Apaydın, Maden
İşleri Genel Müdürü Hamdi yıldırım
TOBB Madencilik Konseyi Başkanı
İsmet Kasapoğlu, kamu kuruluşlarından
yetkililer, sivil toplum kuruluşları
temsilcileri ile maden üreticileri katıldı.
Sempozyumun açılış konuşmasını
yapan Çevre ve Şehircilik Bakan
Yardımcısı Muhammet Balta, 2002
yılından önce Türkiye'de altın üretimi
yapan tek firma olduğunu, bugün
ise sayının 5'e yükseldiğini belirterek,
''Bu firmalar Avrupa normları üzerinde,
çevreye uyumlu bir şekilde üretim
yapıyorlar'' dedi.
“MADENCİLİK ÖNEMLİ
YAPI TAŞLARINDAN
BİRİ”
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı olarak
Türkiye’nin kalkınmasında bir lokomotif
görevi yapan maden sektöründe
faaliyet gösterenleri desteklediklerini
belirten Balta, “Biz madencilik alanını
ülkemizin kalkınmasında en önemli
yapı taşlarından biri olarak görüyoruz”
dedi.
Türkiye’de son 10 yılda her alanda
zihniyet değişikliği yaşandığına
dikkat çeken Bakan Yardımcısı Balta,
“Biz Bakanlık olarak kirlettikten
sonra değil, kirletmeden önce tedbir
almak zorundayız. Bütün tabi kaynaklarımızı
temiz tutmak zorundayız” diye
konuştu.
ÇED VE MADENCİLİK
SEMPOZYU MU
ANTA LYA ’DA YA PILDI
Sempozyumun açılış konuş masını yapan Çevre ve
Şehircilik Bakan Ya rdımcısı Mu hammet Balta , 2002
yılından önce Türkiye'de altın üreti mi yapan TEK
firma olduğunu, bu gün ise sayının 5'e yükseldiğini belirterek,
''Bu firmalar Avrupa normları üzerinde, çevreye uyumlu bi r
şekilde üreti m yapıyorlar'' dedi.
6
| ŞUBAT 2012
ETKİNLİK
Çevreyle ilgili sorunları ve çevresel
etkileri en aza indirmek için yapılan
çalışmalara, proje oluşturan belediyelere
destek vermeye çalıştıklarını dile
getiren Balta, ''2002 yılından önce
Türkiye'de altın üretimi yapan tek
bir firma vardı. Şimdi ise bu sayı 5'e
ulaştı. Bu firmalar Avrupa normları
üzerinde, çevreye uyumlu bir şekilde
üretim yapıyorlar'' ifadesini kullandı.
BALTA:
MADENCİLERİMİZE
GÜVENİYORUZ
Balta, 2002 yılında madencilik sektöründe
ihracatın yaklaşık 570 milyon
dolar olduğunu, bugün ise rakamın
yaklaşık 3,6 milyar dolara yükseldiğini
ifade ederek, sektörde ihracatın ithalattan
daha fazla olduğunu rakamların
ortaya koyduğunu söyledi.
“Bir devlet olarak madencilerimize
güveniyoruz” diyen Bakan Yardımcısı
Balta, şöyle devam etti:
“Sizler bu ülkenin yapı taşlarısınız.
Bizim ithal ettiğimiz maden
kaynaklarımız 3,6 milyar dolar ihracatımız
ise 21 milyar dolardır. Yani
ihracatımız daha yüksek. Bizim devlet
olarak görevimiz milletimize en iyi
şekilde hizmet etmektir. Eskiden ‘Su
akar Türkler bakar’ diyorlardı. Artık
su akıp Türkler bakmıyor. Türkler
enerji üretiyor, duble yollar yapıyor,
demiryolunu yapıyor, tankını üretiyor,
sanayisini geliştiriyor, uçağını
yapıyor ve dünyanın en hızlı gelişme
gösteren ekonomileri arasında yerini
alıyor. Artık Türkler suya bakmıyor.
Dünyanın politikasını yani su yolarını
belirliyor. Artık Türkiye ürettikçe
üretiyor.”
ÇED ELEKTRONİK
ORTAMA TAŞINIYOR
Sempozyumda konuşan Çevresel
Etki Değerlendirmesi, İzin ve Denetim
Genel Müdürü Mustafa Satılmış
ise, ÇED’i yılsonuna kadar elektronik
ortama taşıyacaklarını ifade etti.
DPT tarafından onaylanan projeyle
ÇED raporunun artık e-izin şeklinde
tamamıyla elektronik ortama taşınacağını
ve bu yıl sonuna kadar da uygulamaya
geçileceğini kaydeden Mustafa
Satılmış, çevrenin artık uluslararası
boyuta taşındığını söyledi.
Türkiye’de oy birliği ile karar alınan
ÇED dışında başka bir mekanizmanın
olmadığına değinen Satılmış, ÇED’in
çevre yönetiminin en etkin aracı olduğunu
kaydetti. Yatırımcının ÇED
konusunda yaşanan gecikmeye ilişkin
siyasilere kendilerini şikayet etmesinden
de yakınan Satılmış, bu gecikmeye
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı
veya DSİ’nin neden olduğunu ve bu
yüzden yapılan şikayet ve eleştirileri
haksız bulduklarını ifade etti.
CARİ AÇIK ARTIŞI
GÖZLERİ MADENCİLİĞE
ÇEVİRDİ
Türkiye'de madenciliğe 'tu kaka'
diye bakılırken cari açığın artışı ile
‘ya şu madenciliğe bir bakalım’ algısının
ortaya çıktığını belirten Maden
İşleri Genel Müdürü Hamdi Yıldırım
ise bir ülkenin kalkınmasının ana
dinamiklerinden birinin madencilik
ve tabi kaynaklar olduğunu söyledi.
ÇED izin sürecinin uzunluğunun en
büyük sıkıntıları olduğunu da dile getiren
Yıldırım, başka bir izne gerek
kalmaksızın tüm izinlerin ÇED içinde
yer alabileceği bir sistem istenildiğini
dile getirdi.
MADENCİLİK DOĞAYI
KATLETMEK DEĞİLDİR
Çevre ve madenciliğin bazı kesimlerce
birbiri ile çatıştırıldığına değinen
TOBB Madencilik Konseyi Başkanı
İsmet Kasapoğlu, dünya uygulamalarında
'o bölge yasak, bu bölge yasak'
gibi uygulamalar olmadığını söyledi.
ÇED sürecinin çevre ve madenciliğin
her türlü ilişkisini çözme noktası olması
gerektiğini kaydeden Kasapoğlu,
şöyle devam etti:
" Dünyada madenciliğin en yoğun
yapıldığı yer Avrupa. Bugün dünyanın
en yeşil alanı da Avrupa. Dolayısıyla
madencilikle doğa katliamı gibi bir
ibareyi yan yana koymak her şeyden
önce Yaradan'a ihanettir. Konya ovasını
bozkır haline madenciler mi getirdi?
Madenciliğin kıymetini bilelim."
e-izin
YIL SONUNA
KADAR
HİZMETE
GİRECEK
Yatırımcıların ÇED
raporu ve proje tanıtım
raporlarında neyi
taahhüt ettiklerini
bilmediklerini de
belirten Mustafa
Satılmış, çevre
cezalarının gerçekten
çok ağır olduğunu
ve yatırımcının neyi
taahhüt ettiğini bilip
ona göre hareket
etmesi gerektiği
uyarısında bulundu.
Satılmış, yatırımcıların
ÇED toplantılarına
bizzat katılmaları,
vekalet vermemelerini
istedi.
ÇED raporunun
e-izin şeklindeki
düzenlenmesi için
DP T’ye sundukları
projenin kabul
edildiğini belirten
Satılmış, ÇED sürecinin
tamamen elektronik
ortama taşınarak,
kağıt, posta, ilan
gibi giderlerden
kurtulmanın yanı
sıra bu tür işlerden
dolayı harcanan
180 işgününü bulan
işlemlerin de 60 güne
düşeceğini söyledi.
Satılmış, e-izin ÇED
sisteminin bu yıl
sonuna kadar hizmete
gireceğini de dile
getirdi.
ŞUBAT 2012
| 7
Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan
Bayraktar, 1. Yapı Denetimi, Deprem
ve Statik Sempozyumu'na katıldı.
Mühendislik mesleğinin, mesleki ve
eğitim anlamında çok törpülendiğini
kaydeden ve ara teknik eleman konusunda
da Türkiye'nin çok geriye düştüğünü
ifade eden Bakan Bayraktar, ara
teknik eleman sorununu halletmeden
yapı sektöründeki sorunun üstesinden
gelinmesinin mümkün olmadığını
kaydetti.
YAPI DENETİMİNE
CİDDİ GÖREV DÜŞÜYOR
Yapı denetim kuruluşlarının, bu yıl
itibariyle Türkiye'nin bütün illerine
yayıldığını kaydeden Erdoğan Bayraktar,
özel sektörden de bilgi alıp yasal
düzenlemelerin yapılması gerektiğine
işaret etti. Bayraktar, afet riski altındaki
alanların ve buralardaki konutların
dönüştürülmesinin, çok daha öncelik
ve önem taşıdığını belirtti. Eş zamanlı
hareket edilmesinin gerekliliğine işaret
eden Çevre ve Şehircilik Bakanı, yapı
denetim kuruluşlarına bu dönüşüm
sırasında çok ciddi görevler düşeceğini
söyledi.
TÜRK FİRMALARI BÜYÜK
BAŞARILAR KAZANIYOR
Türkiye'nin inşaat firmalarının
çok önemli başarılara imza attığını
ve dünyanın birçok yerinde iş yaptığını
hatırlatan Bayraktar, "Ama ne
yapıyoruz biz? Yüzde 70-80 ortaklı
TÜ RKİYE'NİN OLMAZSA OLMAZI :
DEPREME DAYA NIKLI
KENTS EL DÖNÜŞÜM
1. Ya pı Deneti mi, Deprem ve Stati k Sempozyumu'na
kat ılan Çevre ve Şehircilik Bakanı Bayrakta r,
yapı deneti mi konusundaki bi linçlendirmenin
önemine işa ret ederek, "Türkiye'nin kentsel dönüşümü,
deprem dönüşümü artık olmazsa olmazıdır" dedi.
8
| ŞUBAT 2012
HAB ER
Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan
Bayraktar'a Yıldız Teknik
Üniversitesi (YTÜ) tarafından
"Rektörlük Özel Ödülü" verildi.
Bakan Bayraktar, YTÜ'nün
düzenlediği "Yılın Yıldızları Ödül
Töreni"nde yaptığı konuşmada, üniversitenin
yıllardır bu vatana bilim
adamı ve teknik eleman yetiştirdiğini
belirterek, "Uygulamaya yönelik elemanlar
yetiştiriyor. Bu ülkenin dağında,
taşında, deresinde, tepesinde emeği
olan insanları yetiştirmede çok ciddi
adımlar atmıştır, çok büyük hizmetler
vermiştir" dedi.
Sanat ve iş hayatından
çok önemli isimlerin ödüle
değer görüldüğünü ifade
eden Bayraktar, şunları
söyledi:
"Bu, gerçekten takdire
şayan bir çalışma. Esenler Davutpaşa'daki
bin 200 dönümlük büyük
kampüs alanı hizmet veriyor. Ama
üniversitemiz TOKİ ile birlikte yeni
çalışmalar yapıyor. Orada inşaatlar da
süratle devam ediyor. Tamamen bittiği
zaman buradaki bu güzide mekân
ve Davutpaşa'daki o mekân, o zaman
bu üniversitemiz, dünya ölçeğinde en
üst sıralarda ismi anılacak bir konuma
gelecektir. Böyle güzel bir üniversiteden
mezun olduğum için mutluyum,
sevinçliyim. Kendi okulum tarafından
da ödüle layık olmak insanın en büyük
mutluluk anlarından biri. Bu bakımdan
bana oy veren öğrencilere de teşekkür
ediyorum."
Daha sonra Rektör Prof. Dr. İsmail
Yüksek tarafından Bakan Bayraktar'a
"Rektörlük Özel Ödülü" verildi.
Törende, 3 bin öğrenci arasında
yapılan anket sonucunda çeşitli kategorilerde
ödüle layık görülen kişi ve
kurumlar ödüllendirildi.
iş alabiliyoruz. Oyun kuran başkaları
olduğu için, malzemeyi onun dediği
yerden alıyoruz, müşavirliği onun dediği
adam yapıyor, hak edişleri onun
dediği gibi ödeniyor. Biz istenilen kârı
elde edemiyoruz. Adeta taşeron gibi
çalışıyoruz" diye konuştu.
Dünyada yoğun şekilde konut ihtiyacının
bulunduğunu belirten Bayraktar,
Türkiye'nin yapı sektöründeki
deneyiminin bu anlamda, bir fırsat
olarak değerlendirilmesi gerektiğini
ifade etti.
DEPREMLERİN
EKONOMİYE FATURASI
AĞIR OLDU
Son 100 yıl içinde Türkiye'deki
depremlerde 110 bin kişinin yaşamını
yitirdiğini ifade eden Bakan Bayraktar,
depremlerin çok acı tecrübeler
yaşattığını anımsattı. Son 100 yıldaki
depremler nedeniyle Türkiye ekonomisinin
göreceli olarak yüzde 15 geriye
düştüğüne işaret eden Çevre ve
Şehircilik Bakanı, "Sırf Marmara ve
Düzce depremlerinde, ekonomimizin
yüzde 10-12'si gitti" dedi.
7.2'lik bir deprem söz konusu olduğu
takdirde, İstanbul'da Fatih, Eminönü,
Bahçelievler ve Zeytinburnu'nda,
110 bin binanın yıkılacağını hesapladıklarını
kaydeden Bayraktar, bunun
altından kalkılamayacağını söyledi ve
"Türkiye'nin kentsel dönüşümü, deprem
dönüşümü, afet dönüşümü artık
olmazsa olmazıdır" diye konuştu.
Yapı denetimi konusunda yeni bir
şey icat etmeye lüzum olmadığını belirten
Bayraktar, dünyadaki uygulamalardan
esinlenilerek Türkiye'nin kendi
şartlarına uygun sistemin geliştirilmesi
gerektiğini söyledi.
YAPI DENETİMİNE SIKI
DENETİM GELİYOR
Yapı denetimlerinin de çok sıkı bir
şekilde denetlenmesi gerektiğini ifade
eden Bayraktar, mühendislerin de ekonomik
durumlarının iyileştirilmesinin
önemine işaret etti. "Bizim elimizdeki
en büyük argüman çok çalışmak ve çok
sorumluluk almaktır" diye konuşan
Bayraktar, kademeli şekilde, herkesin
kendi oranı nispetinde sorumlu olma
sisteminin getirilmesi ve şikayet müessesesinin
işletilmesi gerektiğini söyledi.
TEKNİK MÜŞAVİRLİKLER
ELDEN GEÇİRİLECEK
Müteahhitlerin de kaliteli iş yürütmesinin
önemine işaret eden Bayraktar,
teknik müşavirlik kuruluşlarının
elden geçirileceğini belirterek şöyle
konuştu: "Ama serbest ticaret sistemini
de tahrip etmeden, ciddiyetini de
kaybetmeden, devletin denetim sorumluluğu
mekanizmasını da en etkin bir
şekilde işin içerisine koymak suretiyle
bu işi yoluna koyacağız. Biz burada
kamu kuruluşlarının da bir şekilde,
yine teknik müşavirlikler tarafından
denetlenmesinin de önünü mutlaka
açacağız. Onu da dışarıda bırakmayacağız."
BAY RAKTA R'A "REKTÖRLÜK ÖZEL ÖDÜLÜ"
Son 100 yıl içinde
Türkiye'de meydana
gelen depremlerde
110 bin kişinin
yaşamını yitirdiğini
hatırlatan Bayraktar,
Türkiye ekonomisinin
depremler nedeniyle
göreceli olarak yüzde
15 geriye düştüğüne
işaret ederek
"Marmara ve Düzce
depremlerinde,
ekonomimizin yüzde
10-12'si gitti" diye
konuştu.
ŞUBAT 2012
| 9
Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan
Bayraktar Turizm, Ekonomi,
Bilimsel Araştırma ve Tanıtım Merkezi
(TEBİAT) tarafından düzenlenen
Deprem Güvenliği ve Kentsel Dönüşüm
Yasal Düzenleme Çalışmaları
toplantısında Bakanlığınca hazırlanan
Kentsel Dönüşüm Yasa Tasarısı ve
İmar Yasa Tasarısı ile ilgili katılımcılara
bilgi verdi.
Erdoğan Bayraktar, Türkiye'de İstanbul
ve Marmara Bölgesi'nin ekonomideki
yerinin dikkate aldığında orada
çok ciddi düzenlemeler yapılmasının
şart olduğunun görüldüğünü ifade etti.
GÜVENLİ VE
YAŞANABİLİR ALANLAR
OLUŞTURULACAK
Türkiye'de afet sonrası uygulamalara
ilişkin mevzuatların bulunduğunu
ifade eden Bayraktar, şunları söyledi:
"Afet öncesi, sırası ve afet sonrasına
ilişkin bütüncül yasa bulunmamaktadır.
Burada finansal ayağı da çok
net yoktur. Deprem olduğu zaman
nereden para bulunacak? Nasıl yapılacak
veya depremdeki olumsuzlukları
ortadan kaldırmak için nasıl bir kaynak
temin edilecek? Bu da çok ciddi
şekilde belirgin değildir. Bu bakımdan
düzenlediğimiz yasanın temel gayesi
afet riskli alanların dönüşümünü ve
riskli yapıların yıkımını sağlayarak,
ülke genelinde güvenli ve yaşanabilir
alanlar oluşturmaktır. Bu kanun tasarısıyla
olası afet risklerine ilişkin riskli
yapı stoku bertaraf edilecek, sağlıklı
güvenli alanlar oluşturulacaktır. Afet
sonrası oluşan can ve mal kayıpları
büyük ölçüde azaltılacak ve afetler
olmadan gerekli tedbirler alınacaktır."
DÖNÜŞÜMDE
YEREL MALZEMELER
KULLANILACAK
Yıkım yapılan alanlarda bütüncül
bir planlama anlayışı yeni bir altyapı ve
ulaşım sistemiyle şehirlerimizin daha
düzenli hale gelmesinin sağlanacağını
kaydeden Çevre ve Şehircilik Bakanı
"Yeterli altyapının bulunmadığı alanlarda
oluşan ve insan sağlığını tehdit
eden unsurlar azaltılacaktır. Kent merkezlerinin
köhneleşmesi önlenecektir.
Yerel malzemelerin kullanılması
sağlanacak ve üretim sektörü hareketlenecek.
İnşaat ve teknik müşavirlik
sektörü çok ciddi manada gelişecek bu
sayede işsizlik ve yoksulluk azalacak
ekonomik hareketlilik canlanacaktır"
dedi.
VATANDAŞLARIMIZLA
BİRLİKTE BAŞARACAĞIZ
Bayraktar, uygulamalarda birçok
vergi muafiyetleri getireceklerini anlatarak,
"Tüm inşaat sektörü kayıt içine
alınacak. Kayıt dışılık da azaltılacak.
Hem malzemede hem diğer hususlarda
tüm sektör, Yap-Sat'çılar olsun, malzeme
üreticileri olsun, çalışan işçiler
olsun, ciddi şekilde ekonomik disiplin
altına girecek. Burada Türk maliyesi
de büyük bir kazanım elde edecek.
Cari açığın azaltılmasına büyük ölçüde
fayda sağlayacaktır" şeklinde konuştu.
Dönüşüm çalışmasını vatandaşla
anlaşarak yürütmeyi esas aldıklarını
kaydeden Bakan Bayraktar, "Yasanın
olmazsa olmazlarından bir tanesi yıkımdır.
Acil bölgelerden başlamak
üzere artık depreme dayanamayacak
binaları yıkmak zorundayız. Tespitleri
yaptıktan sonra vatandaşa ‘bunu
yıkın' diyeceğiz. Belli bir süre vere-
"KENTS EL DÖNÜŞÜMÜ
VATA NDAŞLARIMIZ LA
BİRLİKTE BA ŞARACAĞIZ "
Almanya bi rleşi nce Berlin'in kentsel
dönüşümünün 30 yılda ancak
ta mamladığını hat ırlata n Çevre ve
Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayrakta r,
"Brezilya'nın ve Meksika'nın ekonomisi
bi zden büyük olmasına rağmen bi z
kentsel dönüşüm nokta sında onlardan
çok daha iyiyiz" dedi.
10
| ŞUBAT 2012
HAB ER
ceğiz, vatandaş yıkmazsa bir aylık bir
süre daha vereceğiz. Yine yıkmazsa
bakanlığımız ve belediyeler aracılığıyla
yıkacağız" dedi.
BERLİN'İN KENTSEL
DÖNÜŞÜMÜ 30 YILDA
BAŞARILDI
Yasayla, kaçak yapılardan, depreme
dayanıksız yapılardan, görüntüsü bozuk
olan mühendislik hizmeti almayan,
bilimsellikten yoksun yapılardan kurtulma
yolunda çok ciddi adımlar atılacağını
belirten Bayraktar, "Sosyal devlet
olmanın gereği budur. Türkiye'yi
şehirleri sosyal donatılarla bezenmiş,
meydanları olan, rahat ulaşımı olan bir
ülke yapma yolunda ciddi adımlar atacağız"
dedi. Erdoğan Bayraktar, dünyada
ABD'de, Japonya'da, Avrupa'da
kentsel dönüşümün yapıldığını ifade
ederek, Almanya birleşince Berlin'in
kentsel dönüşümünü 30 yılda ancak
tamamladığını hatırlattı.
CUMHURİYET TARİHİNİN
EN BÜYÜK KENTSEL
DÖNÜŞÜMÜ
İspanya'nın kentsel dönüşümünü
AB'den aldığı çok ciddi kaynaklarla
bitirebildiğini anlatan Bakan Bayraktar,
konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Güney Kore de kentsel dönüşüm
yolunda gecekondulardan kurtulma
durumunu yeni halletti. Bize benzeyen
Brezilya bunun için ciddi bütçeler
ayırıyor. Meksika bunlardan kurtulmak
için kaynak ayırmayı düşünüyor.
Çin'de çok acil 10 milyon konut ihtiyacı
var. Hindistan'da 10 milyonun
üzerinde ihtiyaç var. Brezilya'nın ve
Meksika'nın ekonomisi bizden büyük
olmasına rağmen biz kentsel dönüşüm
noktasında onlardan çok daha iyiyiz."
Son dönemde TOKİ ile birlikte
Türkiye'de İstanbul Büyükçekmece'den
başlayıp Diyarbakır'dan Kars'a kadar
Uşak'tan Samsun'a kadar Cumhuriyet
tarihinin en büyük kentsel dönüşümünü
gerçekleştirdiklerini belirten Erdoğan
Bayraktar, kentsel dönüşüm içinde
yaklaşık 50 bin konut ürettiklerini ve
TOKİ'nin önünde 200 bin civarında
konut projesi bulunduğunu hatırlattı.
Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, Tunceli Üniversitesi
Aktuluk Yerleşkesi 1. Etap İnşaatı Temel Atma Töreni'ne
katıldı. Burada yaptığı konuşmada üniversitelerin sadece bilim, eğitim
ve öğretim yuvası değil, bulunduğu bölgenin sosyal, kültürel ve
ticari bakımdan kalkınmasına da büyük katkı sağladığını kaydeden
Bayraktar, "Tunceli Üniversitesi'nin 600 bin metre kare alanda kampüsü
oluyor. 2013 yılı başlarında 14 tane bina olacak burada, 10 bin
öğrenci olacak. Bu öğretim üyesi sayısını da artıracak. 27 bin olan il
merkezi nüfusu 40–50 bine, toplam nüfus da 120–130 bine çıkacak.
Burası gerçekten bir vilayet olacak" diye konuştu.
KARDEŞLİK ADINA CİDDİ ADIMLAR ATILDI
Türkiye'de son 9 yılda "kardeşlik" adına ciddi adımlar atıldığını
ve pek çok projenin hayata geçirildiğini belirten Bayraktar, "Biz tarihten
gelen yanlışlıkların kesinlikle Türkiye'mizin önünü kesen bir
konu olmasını istemiyoruz. Farklıklarımızı Türkiye'mizin zenginliği
olarak artık herkes benimsedi, kabul etti. Tarihimizdeki kötü olaylar
bize ders verecek. Dersim bize ders verecek. Bunlardan ders alacağız.
Bütünleşeceğiz, kalkınacağız, gelişeceğiz ve ileriye gideceğiz. Bu
kapalı toplum olarak olmaz, demokrasiyle olur" ifadesini kullandı.
DEMOKRASİDE ESAS UNSUR İNSANDIR
Demokrasilerde halka rağmen bir şey yapılamayacağının altını çizen
Bakan Bayraktar şöyle devam etti: "Demokrasilerde esas ana unsur,
kucaklanması gereken nesne insanlardır, insanların düşünceleridir,
refahıdır, mutluluğudur. Çocuklarımız iyi yetişsin Türkiye kalkınsın,
dünyada önemsenen, hakikaten parmak ısırtan bir ülke olsun. İnsanlarımız
kendi kültürlerini yaşasın, kendi dillerini konuşsun, dillerimizi
geliştirelim. Artık Türkiye'de bunlar konuşuluyor, yaşanıyor."
İNSANA HİZMETTE SİYASET OLMAZ
Hizmet yaparken siyaset olmayacağını, siyasetin iktidara gelirken
seçim zamanlarında yapılacağını kaydeden Bayraktar, "Diğer
zamanlarda hizmet yapacaksın, vatandaş bunu takdir eder" dedi.
Bu anlayıştan yola çıkarak Tunceli milletvekilleri ile sürekli diyalog
içinde bulunduklarını belirten Bayraktar, "Vatandaşımız onları seçti,
başımızın üstünde yerleri var. Fakat biz Tunceli'ye hizmet yaparken
kimse bizim önümüzü kesmesin. Kalkınmada, gelişmede, refahta
siyaset olmaz. Burada insana hizmet vardır. Bu anlayışla birbirimize
sarılacağız."
"KALKINMADA, GELİŞMEDE,
REFAHTA SİYAS ET OLMAZ "
Tunceli Üniversit esi'nin temel at ma
törenine kat ılan Çevre ve Şehircilik
Bakanı Bayrakta r, "Tunceli'nin
geliş mesini, kalkınmasını yürekten
isti yoruz. Ka lkınmada, geliş mede,
refahta siyaset olmaz" dedi.
ŞUBAT 2012
| 11
Tüm İnşaat Müteahhitleri
Federasyonu (TİMFED)
tarafından düzenlenen
"Sektörü Bilinçlendirme
Toplantısı"na katılan Çevre
ve Şehircilik Bakanı Erdoğan
Bayraktar, burada yaptığı konuşmada,
çarpık yapılaşma
ve düzensiz kentleşmenin
"kentsel dönüşüm"le önlenebileceğini
ifade etti.
Avrupa'nın ve sosyalist
ülkelerin işi baştan sıkı tutmak
suretiyle düzenli kentleşmeyi
başardığına dikkat çeken
Bayraktar, Türkiye'nin bu konudaki
başarısızlığının temel nedeni olarak
hızlı ve büyük göçler ile planlama yetersizliğini
gösterdi.
MÜTEAHHİTLİK
SİSTEMİNE ÇEKİDÜZEN
VERİLECEK
Türkiye'nin büyük bir ekonomiye
ve güçlü bir yapı sektörüne sahip olduğunu
kaydeden Erdoğan Bayraktar,
kentsel dönüşümü gerçekleştirecek,
denetim mekanizmalarını geliştirecek
ve müteahhitlik sistemine çeki düzen
verecek düzenlemeleri hayata geçirme
konusunda kararlı olduklarını söyledi.
Türkiye'nin müteahhitlik sektöründe
dünyanın önde gelen ülkeleri
arasında yer aldığını anımsatan Bakan
Bayraktar, şunları söyledi: "Bu işi dünyada
en iyi bilenlerdeniz. Bu işi nasıl
kaliteli hale getiririz diye çalışıyoruz.
3194 sayılı Kanun ile müteahhitlik ve
teknik elemanlarla ilgili ne yapmamız
gerekiyorsa yapacağız. Müteahhitlere
sicil numarası verilmesi ve ustalık sertifika
belgesi uygulamasına geçiyoruz.
Devlet denetim konusunda kolaylaştırıcı
ve kucaklayıcı olacak, ancak taviz
de vermeyecek."
VAN DEPREMİ ÇOK ACI
BİR DERS OLDU
Van ve Marmara depremlerinin
önemli dersler içerdiğini kaydeden
Bayraktar, "Türkiye değişiyor. 1999
depreminden sonra yapı denetimini
getirdik. Türkiye bir tecrübe kazandı.
Bunu şimdi geliştireceğiz. Yapı denetiminde
mesafe alındı, fakat bizim
bunu çok daha ileri götürüp,
kolay, ancak sıkı denetim
noktasında adımlar atacağız"
dedi.
Başlatacakları "dönüşüm
seferberliği" ile müteahhitlik
sektörü için iş imkânlarının
çok artacağını ve kayıt dışı
ekonominin kayıt altına
alınmasında önemli mesafe
alınacağını belirten Çevre
ve Şehircilik Bakanı, yeni
müteahhitler ve teknik elemanlar
yetişeceğini, malzeme
çeşitliliği ve kalitesinin üst seviyeye
çıkacağını ifade etti.
GÜZEL MEKANDA
YAŞAYAN GÜZEL
DÜŞÜNÜR
Kentsel dönüşüm seferberliğinin
güzel kentsel tasarımların da önünü
açacağına işaret eden Bayraktar, "Parsel
bazında değil, ada bazında tasarım
yapacağız ki Amerika'da yapılan yeni
şehirler gibi güzel şehirler üreteceğiz
ülkemizde. Topyekun kalkınma, yapısal
düzenleme çok önemli. İnsan güzel
mekânlarda olursa güzel düşünür.
Şehirlerimizin altyapısı bozuk olduğu
için işin içinden çıkamıyoruz, kaynaklarımız
boşa gidiyor. Bu gidişe dur
diyeceğiz, kentsel dönüşümü gerçekleştireceğiz"
dedi.
"TÜ RKİYE BÜYÜ K BİR EKONOMİYE VE
GÜÇLÜ BİR YA PI SEKTÖRÜNE SA HİP"
Şanlıurfa'da incelemelerde bulunan
Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar,
Valilik Şeref Defterini imzaladıktan
sonra gazetecilere açıklamalarda
bulundu. Şanlıurfa'nın da çok göç alan
önemli bir vilayet olduğunu ifade eden
Bayraktar, kentteki konut stokunun yenilenmesi
gerektiğini söyledi.
Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi
Hakkındaki Kanun'un
TBMM'de olduğunu hatırlatan Bayraktar,
dönüşüm öncelikli illeri ziyaret ederek,
bu illerin valileri, belediye başkanları ve
milletvekilleriyle ortak çalışmalar yürüterek
vatandaşların yasaya katılımını en
üst seviyede sağlayacaklarını söyledi.
Van'da yaşanan depremlere de değinen
Bayraktar, "Türkiye deprem aksı
üzerinde bulunuyor. Deprem aksı üzerinde
bulunan binaları mutlaka yenilememiz
lazım. Büyük şehirlerimizden
başlayarak tüm şehirlerimizdeki konut
stokunu modern dünyanın gerektirdiği
gibi yenilememiz gerekiyor" dedi.
"TÜ RKİYE'NİN KONUT ST OKUNU YENİLEMEMİZ LAZI M"
12
| ŞUBAT 2012
HAB ER
Temel atma törenlerine
katılmak ve incelemelerde
bulunmak üzere Gaziantep'e
giden Çevre ve Şehircilik
Bakanı Erdoğan Bayraktar,
Şahinbey Belediyesi Yeşil
Vadi Projesi ile Akkent Yüzme
Havuzu'nun temel atma
törenlerine katıldı.
Türkiye'nin Acil Eylem
Planı'nın, İleri Demokrasi,
Büyük Ekonomi, Güçlü
Toplum, Yaşanabilir Çevre,
Marka Şehirler ve Lider Ülke
ilkeleri doğrultusunda hazırlandığını
belirten Bayraktar, Türkiye'de
afet riskini öne alan bir dönüşüm seferberliğini
başlatacaklarını söyledi.
Bu işe daha çok sarılan, bu konuda
çok daha çalışma yapan illere
öncelik tanıyacaklarının altını çizen
Bakan Bayraktar, "Tabii ki deprem
aksı üzerinde olan şehirler bizim önceliğimizdir
ama bu başarılı olan belediyelerin,
gerekli teknik hazırlığını
yapan, datalarını hazırlayan, mevcut
gecekondu stokunun dokümanterini
çıkaran belediyelerle çok daha yakından
çalışacağız" dedi.
ÖNÜMÜZDEKİ 20 YILI
PLANLANIYORUZ
Türkiye'de artık insanların ölmesini
ve büyük ekonomik kayıpların
yaşanmasını istemediklerini ifade
eden Çevre ve Şehircilik Bakanı,
"Türkiye'de Marmara'dan başlamak
suretiyle Hakkâri'ye kadar o deprem
aksının üzerindeki binaları bir taraftan
da Gaziantep gibi önemli vilayetlerimizde
bu kentsel dönüşümü dalga
dalga 2 yıl, 5 yıl, 10 yıl ve 20 yıllık
periyotlar halinde sürdüreceğiz" dedi.
Son 9 yılda yaklaşık 5 milyon yeni
konut üretildiğini hatırlatan Bakan
Bayraktar, bunların 500 bine yakınının
TOKİ, 4,5 milyonunun da özel
sektör tarafından üretildiğini söyledi.
Türkiye'deki toplam konut stokunun
yaklaşık 20 milyon olduğunu hatırlatan
Bayraktar, kazandırılan 5 milyon
yeni konut sayesinde ülkenin toplam
konut stokunun dörtte birinin yenilendiğini
söyledi.
BÜTÜN ŞEHİRLERİMİZİ
MODERNLEŞTİRECEĞİZ
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın
Başkanlığında Türkiye'de son
9 yılda dünya ölçeğinde işler yapıldığını
söyleyen Bayraktar, şöyle devam
etti: "Dünya'da söz sahibi ülke olmak
zorundayız. Bunu şehirleri düzelterek
yapacağız. Teknik altyapı olmadan bu
olmaz, şehirlerimizde kaynak israfını
engellemeden bunu yapamayız. Şehirlerimizi
ulaşım bakımından,
sağlık bakımından, eğitim
bakımından, temiz hava bakımından,
kısaca her bakımdan
modern hale getireceğiz,
dünyaya müthiş bir mesaj vereceğiz.
Biz artık 2023 yılını
konuşuyoruz. Cumhuriyetimizin
kuruluşunun 100. yılında
dünyada 10. büyük ekonomi
olan ve dünyaya yön verilen
kararlar alınırken Türkiye'nin
de masada olduğu, sözlerine
itibar edildiği bir dünya ve
dünyaya yön veren ülkelerle
birlikte Türkiye'nin de olduğu bir
dünyayı kurma için hep beraber çalışacağız."
GAZİANTEP
ORTADOĞU'NUN
TURİZM MERKEZİ
OLACAK
Gaziantep'i sadece Türkiye'nin değil,
Ortadoğu'nun da kültür ve turizm
merkezi haline getireceklerini belirten
Bakan Bayraktar, Gaziantep'teki
320 bin konut stokunun yüzde 60'ının
zaman içinde yenilenmesi gerektiğini
dile getirdi. Bunun 2 senelik sıkı bir
planlamanın ardından 5 yıllık 10 yıllık
15 yıllık ve 20 yıllık projelerle gerçekleştirebileceğini
kaydeden Bayraktar,
Gaziantep'i dünyaya örnek oluşturacak
bir "marka şehir" haline getireceklerini
söyledi. Bakan Bayraktar, eğitim, sanayi
ve turizm merkezi haline getirecekleri
Gaziantep'in, Ortadoğu coğrafyasının
cazibe merkezi olması için her türlü
gayretin gösterileceğini ifade etti.
Türkiye'de son 9 yılda dünya ölçeğinde iş ler yapıldığını
kaydeden Çevre ve Şehircilik Bakanı Bayrakta r, "Dünya'da söz
sahibi ülke olmak zorundayız. Bunu şehirleri düzelterek
yapacağız. Şehirlerimizi ulaş ım ba kımından, sağlık
ba kımından, eğiti m ba kımından, temiz hava ba kımından, kısaca
her ba kımdan modern hale geti receğiz" dedi.
YA ŞANAB İLİR ÇEVRE VE MARKA ŞEHİRLER İÇİN
"KENTS EL DÖNÜŞÜMÜ SÜ RDÜRECEĞİZ"
ŞUBAT 2012
| 13
ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BA KANLIĞI MÜST EŞARI ERCAN TI RAŞ
“ÜRETİM VE KALİTE
ODAKLI BİR YA PI
KURUY ORUZ “
Türkiye, son 10 yılda mua zzam bi r değişi m
yaş ıyor, başta n aşa ğıya adeta yeniden
yapılanıyor. İnşaatta n tu rizme, sanayiden
hizmet sektörüne kadar her alanda müthiş bi r
büyüme ve hareketlilik var.
14
| ŞUBAT 2012
SÖYLEŞİ
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, deyim
yerindeyse yeni bir bakanlık. 2011’de
kurulan 61. hükümetle birlikte yola çıktı.
İsterseniz buradan başlayalım. Kısaca
bu yeni yapılanmadan söz eder misiniz?
-Teşekkür ederim. Elbette Çevre
ve Şehircilik Bakanlığı, hem adıyla,
hem de yapılanmasıyla yeni bir organizasyon.
Daha önce Bayındırlık Bakanlığı
ve Çevre ve Orman Bakanlığı
olarak var olan yapıların, çevre bölümlerinin
alınması ve aynı zamanda şehircilik
boyutunun katılmasıyla ortaya
çıkmıştır. Dolayısıyla hem geçmişten
gelen bir tecrübenin devamıdır, hem
de yeni bir hizmet organizasyonudur.
Siz uzun yıllardır bürokraside önemli
hizmetler vermiş bir yönetici olarak,
bu yeni yapılanmanın avantaj ya da
dezavantajlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Her yenilik mutlaka zorlukları
beraberinde getirir. Az önce de ifade
ettiğim gibi, iki ayrı bakanlık yapısından
gelen birimlerimiz var, yeni kurulan
birimler var. Dolayısıyla bunların
birbirleriyle uyumlu hale gelmesi,
sistemin yerine oturması elbette biraz
zaman alacaktır. Ancak çok hızlı bir
yapılanma ve uyum süreci yaşadığımızı
da ifade etmeliyim.
En başta Sayın Bakanımız Erdoğan
Bayraktar’ın uzun yıllar bürokraside
sahip olduğu üst düzey görevler ve
tecrübesi, hepimiz için yol gösterici
oluyor. Bu enerji ve heyecan tüm
kadromuza yansımaya başlayınca, en
üst görevlerden en alt kademeye kadar
müthiş bir heyecanla ve fedakarlıkla
çalışılıyor.
Yeni bir bakanlık olmanın, yeniden
yapılanmanın zorlukları kadar, getirdiği
bir enerji de var. Bu hepimiz için
yeni bir soluk, yeni bir heyecan ve yeni
bir hizmet vizyonu.
Türkiye’de bürokrasi hep eleştirilir,
sıkça hedef tahtasına konulur. Gerçekten
böyle midir, bürokrasi değişimin önünde
bir engel midir?
Bu sadece bizim değil, neredeyse
tüm dünyanın tartıştığı, neredeyse
dünya tarihi kadar eski bir tartışma.
Sadece şunu söyleyeyim. Hiçbir bürokrat,
hangi kademede olursa olsun,
hizmeti durdurmak ya da yerine getirmemek
gibi bir yaklaşımda bulunamaz.
Asıl önemli olan nasıl bir sisteme sahip
olduğunuz, sistemin nasıl işlediği ve
tıkanan mekanizmaları nasıl yenilediğinizdir.
Türkiye, son 10 yılda muazzam
bir değişim yaşıyor, baştan aşağıya
adeta yeniden yapılanıyor. İnşaattan
turizme, sanayiden hizmet sektörüne
kadar her alanda müthiş bir büyüme
ve hareketlilik var.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Müsteşarı Ercan
Tıraş’la, yeni kurulan bakanlığı, faaliyet alanlarını ve
gelecek vizyonunu konuştuk. Müsteşar Ercan Tıraş,
bakanlığın yeni yapısını, hedeflerini ve
faaliyet alanlarını bize anlattı.
Yeni bir bakanlık
olmanın, yeniden
yapılanmanın
zorlukları kadar,
getirdiği bir enerji
de var. Bu hepimiz
için yeni bir soluk,
yeni bir heyecan
ve yeni bir hizmet
vizyonu.
SÖYLE Şİ:
YAVUZ GÜNGÖR
ŞUBAT 2012
| 15
Elbette bu değişim ve dönüşüme
bürokrasi de ayak uydurmak zorunda,
o da kendisini yenileyecek, daha
hızlı ve doğru karar verme yolunda
mesafe alacak.
Bu anlamda son yıllarda çok önemli
gelişmeler yaşandığını, bürokrasinin
hem hız, hem işleyiş ve hem de doğru
karar verme anlamında ciddi bir değişim
yaşadığını söyleyebilirim.
Dilerseniz yeniden yapılanma ne
anlama geliyor, bakanlığın önünde
nasıl bir gelecek vizyonu var. Bunları
değerlendirir misiniz?
Şimdi iki ana başlığımız var malumunuz.
Çevre ve şehir. Bu iki başlığın
hayatımızda kuşatmadığı bir alan neredeyse
yok gibi. Bu da bize çok geniş
bir alanda sorumluluklar yüklüyor.
Çevrenin korunması, iyileştirilmesi,
geliştirilmesi ve aynı zamanda çevre
kirliliğinin önlenmesi için atılacak
her adım ve uygulanacak politikalar,
bakanlık eliyle belirlenip uygulamaya
konulacaktır.
Öte yandan şehircilik başlığı da en
az çevre kadar, aynı zamanda onunla
bağlantılı geniş bir alana karşılık
geliyor. Allah bir daha o acıları yaşatmasın,
ama deprem açısından son
derece riskli bir coğrafyada yaşıyoruz
ve bu da bizim şehircilik ve şehirleşme
alanlarında çok daha kalıcı politikalar
üretmemizi zorunlu kılıyor. Bakanlığımız
şehirleşme konusunda tüm
Türkiye’yi kapsayan bir ulusal planın
hazırlıklarına başlamıştır.
Gözünüzde canlanması için şöyle
ifade edeyim. Türkiye’nin tamamı-
Allah bir daha o
acıları yaşatmasın,
ama deprem
açısından son derece
riskli bir coğrafyada
yaşıyoruz ve bu
da bizim şehircilik
ve şehirleşme
alanlarında çok daha
kalıcı politikalar
üretmemizi zorunlu
kılıyor.
16
| ŞUBAT 2012
SÖYLEŞİ
nın alt yapısı ve üst yapısı, tek merkezden
planlanacak. Bakanlık olarak
gecekondu kültürünün ve alışkanlıklarının
tamamen ortadan kaldırılmasını
hedefliyoruz. Ülke olarak bu konuda
çok büyük mesafeler alındı.
Bu anlamda TOKİ’nin getirdiği
vizyonu ve katkıları da hatırlamakta
yarar var. Çünkü bir yandan konut
ihtiyacınızı öngörmek, diğer yandan
son derece yerleşik bir gecekondu
kültürüne karşı mücadele etmek, aynı
zamanda toplu konutla ilgili büyük
adımlar atmak gerçekten önemliydi
ve biz bunu başardık.
Gerçekten çevre ve şehir başlıklarını
yan yana düşününce bakanlığınızın ilgi
alanına girmeyen bir konu yok, haklısınız.
Peki bu kadar geniş bir alanda
nasıl bir çalışma planınız var ve ana
başlıkları neler?
Sayın Bakanımızın sıkça vurguladığı
bir husus var. İnsana ve medeniyetimize
yakışır bir şehir ve çevre konusunda
adımlar atmak zorundayız.
Şehirleşme, yapılaşma ve arazi kullanımıyla
ilgili planların hazırlanması
akla gelen ilk önemli başlıklar. Aynı
zamanda kentsel dönüşüm planları,
çevre ve tabiat varlıklarının, doğal
sit alanlarının korunması konusunda
hem kamuoyunda yüksek beklentiler
var, hem de bizim ülke olarak bu
konuda durmaksızın adım atmamız
gerekiyor.
Hızla gelişen ve büyüyen her ülkede
olduğu gibi alt yapı sorunlarımız
var. Geçmişten gelen eksiklerin yanı
sıra, hızlı gelişmenin getirdiği acil ihtiyaçlar
da bulunuyor. Bu nedenle alt
yapı sorunu, çözüp bir kenara bırakacağınız
bir başlık değil. Sürekli yeniden
ele almanız ve çözüm üretmeniz
gerekiyor.
Öte yandan bizim faaliyet alanlarımızda
en önemli unsurlardan birisi
inşaat ve yapı sektörü. Gerek inşaat,
gerekse yapı sektöründe öncelikle kalitenin
gelmesini, bunun devamı için
de disiplin ve denetimin varlığını önceliyoruz.
Aynı başlıklar, yani kalite,
disiplin ve denetim mimarlık ve mühendislik
hizmetleri için de geçerli.
Tüm bunlar doğru uygulandığı zaman,
aynı zamanda müthiş bir kaynak
israfını da önleyecektir ve ülkeye yeni
kaynaklar oluşturacaktır. Kayıt dışının
önlenmesinde de bu uygulamalar büyük
kolaylıklar sağlayacaktır.
Malumunuz Tapu Kadastro Genel
Müdürlüğü bakanlığımız bünyesinde
faaliyet gösteriyor. Son yıllarda yapılan
çalışmalarla tapu tescil işlemleri
büyük ölçüde tamamlanmak üzere.
Sorunlu araziler ve eksik kalan bazı
tescillerle ilgili yeni ve hızlı bir çalışma
yürütülüyor.
Sayın Müsteşarım, anlattıklarınızdan
çıkarabildiğim kadarıyla çevre ve
şehircilik alanında hayli yoğun ve tempolu
bir dönem bekliyor ülkemizi. Son
olarak neler söylemek istersiniz?
Hızlı karar veren, sorun üretmeye
değil, çözmeye odaklanan bir yapı
oluşturuyoruz. Üretim ve kaliteyi merkeze
alan bir yaklaşımla, her sorunun
üzerine gitmeye kararlıyız.
Ben de sizlere teşekkür ediyorum.
Hızla gelişen ve
büyüyen her ülkede
olduğu gibi alt yapı
sorunlarımız var.
Alt yapı sorunu,
çözüp bir kenara
bırakacağınız bir
başlık değil. Sürekli
yeniden ele almanız
ve çözüm üretmeniz
gerekiyor.
ŞUBAT 2012
| 17
GİRİŞ
Günümüzde sıkça duyduğumuz
"Küresel İklim Değişikliği"
, fosil
yakıtların yakılması, arazi kullanımı
değişiklikleri, ormansızlaştırma ve
sanayi süreçleri gibi insan etkinlikleriyle
atmosfere salınan sera gazı
birikimlerindeki hızlı artışın
doğal
sera etkisini
kuvvetlendirmesi sonucunda
Yerküre’nin ortalama yüzey
sıcaklıklarındaki artışı ve iklimde
oluşan değişiklikleri ifade etmektedir.
Sera gazı emisyonlarındaki
bu artış, özellikle 1750’li yıllardan
itibaren, yani sanayi devriminden
bu yana net olarak gözlemlenmektedir.
En önemli sera gazı olan karbondioksitin
atmosferdeki birikimi
sanayi öncesi dönemde yaklaşık 280
ppm'den 2005 yılında 379 ppm'e
yükselmiştir. Sanayi öncesi dönemde
yaklaşık 715 ppb olan metan
(CH4) birikimi ise, 2005 yılında
1774 ppb'ye çıkmıştır. Küresel atmosferik
diazotmonoksit (N2O)
birikimi %18 oranında artış göstermiş
ve sanayi öncesi yaklaşık 270
ppb'den 2005 yılında 319 ppb'ye
çıkmıştır.
İklim
, en genel yaklaşımla ortalama
hava durumu olarak ifade
edilir. Bu yüzden, iklim ve hava,
birbiriyle iç içe kavramlardır. Hava,
yeryüzünün herhangi bir yerinde,
herhangi bir zamanda, gözlenen ve
yaşanan atmosferik koşulların bütünüdür.
İklim ise, bu hava koşullarında
uzun süreli (Dünya Meteoroloji
Örgütü - WMO tarafından bu
süre ortalama otuz yıl olarak kabul
edilmektedir) gözlenen değişimlerin
ortalamasıdır. İklim, uç değerleri,
şiddetli olayları, sıklık dağılımlarını
ve değişkenliği de kapsamaktadır.
İklimi oluşturan çeşitli ögeler
vardır. Bunlar;
•
Sıcaklık,
•
Basınç,
•
Rüzgârlar,
•
Nemlilik,
•
Yağıştır.
İklim elemanları adı verilen ve
birbirlerini etkileyen bu ögeler arasında
ayrılmaz bir ilişki vardır. İklim
olayları atmosfer içinde gerçekleştiği
için öncelikle atmosfer ve özelliklerinin
incelenmesi gereklidir.
Sera Etkisi:
Yeryüzünde ve atmosferde
tutulan ısı enerjisi, atmosfer
ve okyanus dolaşımıyla yeryüzünde
dağılır ve uzun dalgalı yer
radyasyonu olarak atmosfere geri
verilir. Bunun bir bölümü, bulutlarca
ve atmosferdeki sera etkisini düzenleyen
sera gazlarınca - su buharı
(H
2O), karbondioksit (CO2), metan
(CH
4), diazotmonoksit (N2O),
ozon (O
3), vb. - soğurularak atmosferden
tekrar geri salınır. Bu sayede
yerküre yüzeyi ve alt atmosfer ısınır.
Yerküre’nin beklenenden daha fazla
ısınmasını sağlayan ve ısı dengesini
düzenleyen bu sürece doğal sera
etkisi denmektedir.
İklim değişikliğiyle ilgili en güncel
bilimsel, teknik ve sosyoekonomik
bilgiler, çok sayıda bilim insanının
katılımıyla, düzenli aralıklarla
değerlendirerek raporlar halinde yayımlayan
IPCC (Hükümetler arası
İklim Değişikliği Paneli)’nin 2007
İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ
VE TÜ RKİYE
Türkiye, sürdürülebi lir kalkınma ilkesi
doğrultu sunda, bi r yandan kalkınmasını
sürdürürken diğer yandan iklim değişi kliğinin
olumsuz etkilerinin azaltılmasına yönelik küresel
mücadelede yerini almayı amaçlamakta dır.
18
| ŞUBAT 2012
DOSYA
yılında açıkladığı Dördüncü Değerlendirme Raporu'nun
1. Çalışma Grubu Bölümünde yer almaktadır. Söz konusu
raporda; iklim sisteminin şüphe götürmeyecek şekilde
ısındığı; 20. yüzyılın ortalarından bu yana ortalama yüzey
sıcaklıklarında gözlenen artışın büyük bölümünün kuvvetli
ihtimalle (% 90) insan kaynaklı sera gazı salımlarındaki
artıştan kaynaklandığı belirtilmektedir.
TÜRKİYE’NİN İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ İLE
MÜCADELE ÇALIŞMALARI
Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve
Sözleşmesi’nin (BMİDÇS) 2001 yılında Marakeş’de
gerçekleşen 7. Taraflar Konferansı’nda (COP.7) alınan
26 numaralı "Türkiye’nin özel şartlarının tanınarak, diğer
EK-I ülkelerinden farklı bir konumda olduğunun kabulüyle
isminin EK-I’de kalması ve EK-II’den çıkartılması"
kararının ardından Türkiye BMİDÇS’ye 24 Mayıs 2004
tarihinde taraf olmuştur. Bu çerçevede, Türkiye, Birleşmiş
Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (BMİDÇS)
Şekil 1: 2009 Yılı Sektörlere Göre Toplam Sera Gazı Emisyonları ( %)
Grafik1: Türkiye’nin Sera Gazı Emisyon Envanteri
TÜRKİYE'NİN ENVANTERİ
n
KYOTO PROTOKOLÜ VE TÜRKİYE
n
YİRMİ YILDA % 100 ARTIŞ
TÜRKİYE'NİN SERA GAZI
EMİSYON ENVANTERİ
Sera gazı emisyonlarının azaltılması veya sınırlanmasını hukuki
açıdan bağlayıcı olmasını sağlayan Kyoto Protokolü'nün
Ek-B listesinde yer alan ülkelerin toplam sera gazı emisyonlarını
2008-2012 döneminde (ilk yükümlülük dönemi), 1990
yılı (temel yıl) seviyesinin en
az % 5 altına indirmesini taahhüt
etme zorunluluğu bulunmaktadır.
Ancak, 26 Ağustos 2009 tarihinde
Protokole resmen taraf
olan ülkemiz Kyoto Protokolü
imzaya açıldığında Sözleşmeye
taraf olmadığı için Protokolün EK -B listesinde yer almamış
ve dolayısıyla sayısal bir sera gazı azaltım veya sınırlama
yükümlülüğü almamıştır.
Türkiye’nin 1990 yılı toplam
sera gazı emisyonu miktarı
170 Milyon ton CO
2 eşdeğeri
iken 2009 yılında bu değer
370 Milyon ton CO
2 eşdeğeri
olarak gerçekleşmiştir. 1990-
2009 yılları arasında yaklaşık
% 100 den fazla bir artış olmuştur
(Grafik:1). 2009 yılı
toplam sera gazı emisyonlarının
% 75’i enerji, % 9’u
atık, % 9’u sanayi ve % 7’si
tarım sektöründen kaynaklanmaktadır
(Şekil:1). Türkiye,
Dünyada enerji üretimine
bağlı sera gazı emisyonları
açısından 2010 yılında 39.sırada
yer almıştır (Tablo:1).
ÜLKELER % ORAN
1-Çin 20,96
2-ABD 19,92
3-Rusya 5,48
4-Hindistan 4,57
5-Japonya 4,27
6-Almanya 2,76
7-Kanada 1,98
8-İngiltere 1,81
9-İran 1,69
10-Kore 1,61
39-Türkiye 1.00
Tablo 1:
Dünyada Enerji
Üretimine Bağlı Sera gazı
Emisyonları (2010)
Şekil:2 Kış (sol sütun) ve yaz (sağ sütun) yağışlarında
tahmin edilen değişiklikler (1961-1990 dönemi).
ŞUBAT 2012
| 19
kapsamında ve sürdürülebilir kalkınma
ilkesi doğrultusunda, bir yandan kalkınmasını
sürdürürken, diğer yandan
iklim değişikliğinin olumsuz etkilerinin
azaltılmasına yönelik yürütülen
küresel mücadelede yerini almayı
amaçlamaktadır.
Ülkemiz, iklim değişikliği politikalarında
Sözleşme’nin temel ilkeleri
olan; "İklim sisteminin eşitlik temelinde,
ortak fakat farklı sorumluluk
alanına uygun olarak korunması, iklim
değişikliğinden etkilenecek olan gelişme
yolundaki ülkelerin ihtiyaç ve özel
koşullarının dikkate alınması, iklim
değişikliğinin önlenmesi için alınacak
tedbirlerin etkin ve en az maliyetle
yapılması, sürdürülebilir kalkınmanın
desteklenmesi ve alınacak politika ve
önlemlerin ulusal kalkınma programlarına
entegre edilmesi" hususlarına
büyük önem vermektedir.
İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ
EYLEM PLANI
İklim Değişikliği Eylem Planı;
ekonomi, enerji ve ekoloji üçlüsünü
bir arada ele alan ve bütüncül bir bakış
açısıyla yönetim politikası belirleyen
Türkiye’nin ilk yeşil büyüme stratejisidir.
Katılımcı bir süreç içerisinde
hazırlanan İklim Değişikliği Eylem
Planı’nın genel amacı, sera gazı emisyonlarını
azaltarak iklim değişikliğiyle
mücadele etmek, gerçekçi, güçlü,
dayanıklı ve uluslararası yasal belgelere
yapılacak adil taahhütler yoluyla
azaltım ve uyumu teşvik etmek ve iklim
değişikliğinin etkilerini yöneterek
dayanıklılığı arttırmaktır.
İDEP’te; Enerji Arzı, Sanayi, Ormancılık,
Tarım, Binalar, Ulaştırma,
Atık ve İklim Değişikliğine Uyum
odak konuları olmak üzere çalışma
grupları oluşturulmuştur. Yapılan çalışma
sonucunda bahsedilen sektörlerde
belirlenen başlıca eylemler şunlardır:
Enerji Sektörü
„„
Yürütülen ve planlanan çalışmalar
kapsamında birincil enerji yoğunluğunun,
2015 yılında 2008 yılına
göre %10 oranında azaltılması,
„„
Enerji verimliliği konusunda Ar-
Ge için ayrılan mali olanakların,
2015 yılına kadar 2009 yılına göre
%100 arttırılması,
„„
Enerji verimliliği uygulamaları
için ETKB tarafından verilen
teşvik miktarını 2015 yılına kadar
%100 arttırmak,
„„
2023 yılına kadar ülke çapında
elektrik dağıtım kayıplarının %8’e
indirilmesi,
Sanayi Sektörü
„„
Sera gazı emisyonlarının sınırlandırılmasına
ve enerji verimliliğine
yönelik yasal düzenlemelerin yapılması,
„„
Sanayi sektöründe enerji kullanımından
(elektrik enerjisi payı dâhil)
kaynaklanan sera gazı emisyonlarının
sınırlandırılması,
„„
2023 yılına kadar sanayi sektöründe
üretilen GSYH başına eşdeğer CO
2
yoğunluğunun azaltılması,
„„
2015 yılına kadar Türkiye’de karbon
piyasasının kurulmasına yönelik
çalışmaların yapılması,
„„
2023 yılına kadar sanayi sektöründe
sera gazı sınırlandırılmasına yönelik
yeni teknolojilerin geliştirmesi ve
kullanılması,
Ulaştırma Sektörü
„
. 2023 yılı itibariyle demiryollarının
yük taşımacılığında (2009 yılında %
5) payının % 15’e, yolcu taşımacılığında
(2009 yılında % 2) payının
% 10’a çıkarılması,
„
. 2023 yılı itibariyle denizyollarının
kabotaj yük taşımacılığındaki (2009
yılında ton-km olarak %2,66) payının
%10’a, yolcu taşımacılığındaki
(2009 yılında yolcu-km olarak
%0,37) payının %4’e çıkarılması,
„
. 2023 yılı itibariyle karayollarının
yük taşımacılığındaki (2009 yılında
ton-km olarak %80,63 olan) payının
%60’ın altına, yolcu taşımacılığındaki
(2009 yılında yolcu-km
olarak %89,59 olan) payının %72’ye
düşürülmesi,
Atık Sektörü
„„
2005 yılı baz alınarak düzenli depolama
tesislerine kabul edilecek
biyobozunur atık miktarının, 2015
yılına kadar ağırlıkça %75’ine, 2018
yılına kadar %50’sine, 2025 yılına
kadar %35’ine indirilmesi,
„„
2023 yılı sonuna kadar ülke genelinde
entegre katı atık bertaraf
tesislerinin kurulması ve belediye
atıklarının %100’ünün bu tesislerde
bertaraf edilmesi,
„„
2023 yılına kadar vahşi depolama
sahalarının %100’ünün kapatılması,
Binalar Sektörü
„„
Kamu kuruluşlarının bina ve tesislerinde,
yıllık enerji tüketiminin
2015 yılına kadar %10 ve 2023 yılına
kadar %20 azaltılması,
„„
2017 yılından itibaren yeni binaların
yıllık enerji ihtiyacının en az
%20’sinin yenilenebilir enerji kaynaklarından
temin edilmesi,
„„
2017 yılına kadar tüm binalara
Enerji Kimlik Belgesi verilmesi,
„„
Toplu Konut Projelerinde bölgesel
enerji üretiminin yaygınlaştırılması,
„„
Kanalizasyon ve yağmur suyu toplama
sistemlerinin birbirinden ayrılması,
„„
Akıllı şebeke sistemlerinin oluşturulması,
İklim Değişikliği
Eylem Planı;
ekonomi, enerji ve
ekoloji üçlüsünü bir
arada ele alan ve
bütüncül bir bakış
açısıyla yönetim
politikası belirleyen
Türkiye’nin ilk yeşil
büyüme stratejisidir.
20
| ŞUBAT 2012
DOSYA
„„
Su kayıp kaçak oranlarının azaltılmasına
yönelik modern sistemlerin
yaygınlaştırılması,
Tarım Sektörü
„„
Toprakta tutulan karbon stok miktarının
belirlenmesi ve arttırılması,
„„
Tarım sektöründen kaynaklanan
sera gazı emisyon sınırlandırma
potansiyelinin belirlenmesi,
„„
Bitkisel ve hayvansal üretimden
kaynaklanan sera gazı emisyonlarının
artış hızının azaltılması,
„„
İklim değişikliği ile mücadele ve
iklim değişikliğine uyumda tarım
sektörünün ihtiyaçlarını karşılayacak
bilgi altyapısının oluşturulması,
Arazi Kullanımı ve Ormancılık
„„
Orman alanlarında tutulan karbon
stok miktarının 2020 yılına kadar
2007’dekine (2007’de 14.500 Gg,
2020’de 16.700 Gg) göre %15 artırılması,
„„
Ormansızlaşma ve orman zararlarının
2020 yılına kadar 2007 yılı
değerlerine göre %20 azaltılması,
„„
Tarımsal ormancılık faaliyetleri sayesinde
tutulan karbon miktarının
2020 yılına kadar 2007 değerinin
%10 üzerine çıkarılması,
„„
2012 yılında yerleşim alanlarında
tutulan karbon miktarının tespit
edilmesi ve 2020 yılına kadar yeşil
doku ile bu değerin %3 artırılması,
hedeflerini içermektedir.
İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNE
UYUM
Türkiye, subtropikal kuşakta kıtaların
batı bölümünde oluşan ve Akdeniz
iklimi olarak adlandırılan bir büyük iklim
bölgesinde yer almaktadır. Üç yanı
denizlerle çevrili ve ortalama yüksekliği
yaklaşık bin 100 m olan Türkiye’de,
birçok alt iklim tipi mevcuttur. İklim
tiplerindeki bu çeşitlilik, Türkiye’nin
yıl boyunca, orta enlem/polar ve tropikal
kuşaklardan kaynaklanan çeşitli
basınç sistemleri ve hava tiplerinin etki
alanına giren bir geçiş bölgesi üzerinde
yer almasıyla bağlantılıdır. Buna, topografik
özelliklerinin karmaşıklığı ve
kısa mesafelerde değişme eğiliminde
olması vb. fiziki coğrafya etmenleri
de eklenebilir.
Örneğin, sıcaklık artışından daha
çok çölleşme tehdidi altında bulunan
Güney Doğu ve İç Anadolu gibi, kurak
ve yarı kurak bölgelerle, yeterli
suya sahip olmayan yarı nemli Ege
ve Akdeniz bölgeleri daha fazla etkilenmiş
olacaktır. IPCC Dördüncü
Değerlendirme Raporu’nda Akdeniz,
iklim değişikliğinden en çok etkilenecek
bölgeler arasında gösterilmektedir.
Bir Akdeniz ülkesi olan Türkiye'nin,
ikliminde gözlenen ve öngörülen değişiklikler
dikkate alınarak, küresel
ısınmanın özellikle su kaynaklarının
zayıflaması, orman yangınları, erozyon,
tarımsal üretkenlikte değişiklikler, kuraklık
ve bunlara bağlı ekolojik bozulmalar,
sıcak dalgalarına bağlı ölümler
ve vektör kaynaklı hastalıklarda artışlar
gibi öngörülen olumsuz yönlerinden
etkilenecektir ve küresel iklim değişikliğinin
potansiyel etkileri açısından
risk grubu ülkeler arasındadır.
Türkiye’nin İklim Değişikliğine
Uyum Kapasitesinin Geliştirilmesi Ortak
Programı çerçevesinde gerçekleştirilen
iklim öngörüleri, diğer çalışmaları
destekleyecek şekilde sıcaklıklarda belirgin
artışlar ile hemen hemen bütün
ekonomik sektörleri, yerleşimleri ve
İklim değişikliği ve
çevre olgusu sadece
ekolojik olaylardan
ibaret olmayıp;
ekonomiyi, enerji ve
sanayi yatırımlarını,
sosyal hayatı ve
hukuku da içeren,
bütüncül bir boyutta
ele alınması ve
düşünülmesi gereken
bir konudur.
ŞUBAT 2012
| 21
iklime bağlı doğal afet risklerini
temelden etkileyecek biçimde yağış
düzeninin yani su döngüsünün değişeceğini
öngörmektedir.
(Şekil.2)
Bu öngörülere göre; ortalama
sıcaklıklardaki ve yağıştaki değişimler
bu parametrelerle sıkı sıkıya
ilişki içerisindeki su kaynakları,
tarım sektörü ve gıda güvenliği,
insan sağlığı, doğal afet riskleri ile
ekonomik sektörler için hammadde
sağlayıp, su gibi üretim ve kentler
için temel girdiyi teşkil eden faktörlerin
miktar ve kalitesini düzenleyen
ekosistem hizmetleri, biyolojik
çeşitlilik ve ormancılığı doğrudan
etkilemektedir. Bu durumun; su
ve toprak kaynaklarının üzerinde
ve dolayısıyla gıda üretimi ve gıda
güvenliği üzerinde olumsuz etkilere
neden olması, kırsal kalkınmayı
etkilemesi ve bu etkilerin şiddetinin
giderek artması beklenmektedir.
İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ VE
KARBON PİYASALARI
İklim değişikliği ile mücadele
ekonomiler üzerinde eşzamanlı
olarak fırsat ve tehditleri de beraberinde
getirmektedir. İklim
değişikliğine neden olan sera gazı
emisyonlarının azaltılması ile ilgili
aslolan ülkelerin kendi ulusal önlemleri
(enerji verimliliği vb.) olup,
bu önlemler yetersiz veya maliyetli
olduğunda bir takım ekonomik
araçlar devreye girer.
Bu ekonomik araçlardan birisi
de emisyon ticareti mekanizmalarıdır.
Proje veya piyasa temelli
Gönüllü Karbon Piyasaları; hükümetlerin
iklim değişikliği ile mücadele hedefleri
ve politikalarından bağımsız olarak
geliştirilmiş, iş dünyasından, yerel yönetimler,
sivil toplum kuruluşları ve bireylere kadar
ilgili her kesimin karbon denkleştirme
maksadıyla katılım sağlayabileceği niteliğe
sahip piyasalardır.
İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNE UYUM
n
İKLİM SINIFI
n
SEYHAN HAVZASI'NDA 18 PROJE
TÜRKİYE'NİN UYUM
ÇALIŞMALARI
İklim Değişikliğine Uyum Eğitici El Kitabı
beş üniteden oluşmaktadır. Her ünitede
belirlenen başlıklara göre konu anlatımı,
ünite sonunda öğrencilerle uygulanacak
etkinlikler ve etkinlik değerlendirme soruları
yer almaktadır. Üniteler şu başlıklardan
oluşmaktadır:
Ünite 1. İklim Değişikliği ile
İlgili Genel Bilgiler
Ünite 2. Sera Etkisi ve İklim
Değişikliği
Ünite 3. İklim Değişikliğinin
Gözlenebilir ve Öngörülen
Etkileri
Ünite 4. Küresel İklim Değişikliği
ve Türkiye: İklim Değişikliğinin Türkiye’deki
Olası Etkileri
Ünite 5. Çözüm Arayışları.
BM Ortak Programı kapsamında
2009 yılında başlatılan
Seyhan Havzası’nda
İklim Değişikliğine Uyum
Hibe Programı ile havzada
yaşayanların ve kurumların
iklim değişikliğine uyum
kapasitelerini geliştirilmesi
için projeler uygulanmıştır.
12’si Adana’da, 4’ü Kayseri’de ve
2’si de Niğde’de olmak üzere Seyhan
Havzası’nda toplam 18 proje desteklenmiştir.
Projeler, uzun vadede iklim
değişikliğine uyum konusunda kapasite
geliştirmeyi ve farkındalık oluşturmayı
amaçlarken, doğru tarım tekniklerinin
geliştirilmesini, gıda güvenliğinin sağlanmasını,
taşkın risklerinin belirlenmesini,
alternatif sulama tekniklerinin kullanımını
ve deniz seviyesinin yükselmesinin engellenmesini
hedeflemektedir.
Proje tamamlanmış olup, Türkiye’nin ilk
ulusal uyum stratejisi olan; "Türkiye’nin
İklim Değişikliğine Uyum Kapasitesinin
Geliştirilmesi Projesi" kapsamında İklim
Değişikliğine Uyum Stratejisi ve Eylem
Planı hazırlanmıştır.
22
| ŞUBAT 2012
DOSYA
olan bu mekanizmalar azaltılan sera
gazı emisyonlarının sertifikalandırılıp
piyasada alınıp satılması prensibine
dayanır. Kyoto Protokolü altında Temiz
Kalkınma Mekanizması (CDM),
Ortak Yürütme Mekanizması (JI) ve
Uluslararası Emisyon Ticaret Sistemi
(ETS) adlı 3 adet mekanizma tanımlamıştır.
Türkiye, Kyoto Protokolü'nün
emisyon ticaretine konu olan esneklik
mekanizmalarından da faydalanamamaktadır.
TÜRKİYE’DE GÖNÜLLÜ
KARBON PİYASASI
Gönüllü Karbon Piyasaları; hükümetlerin
iklim değişikliği ile mücadele
hedefleri ve politikalarından bağımsız
olarak geliştirilmiş, iş dünyasından,
yerel yönetimler, sivil toplum kuruluşları
ve bireylere kadar ilgili her kesimin
karbon denkleştirme maksadıyla
katılım sağlayabileceği niteliğe sahip
piyasalardır. İklim değişikliği ve etkileri
konusunda artan kamuoyu bilinci
ve karbon denkleştirmenin güvenilir
bir önlem stratejisi olduğu gerçeğinin
kabul görmesi bu piyasaların son
yıllarda hızla gelişmesini sağlamıştır.
Bu piyasada ticareti yapılan
emisyon kredilerine Gönüllü Emisyon
Azaltım Birimleri (Voluntary
Emission Reduction Units-VER)
adı verilmektedir. Faaliyetleri çerçevesinde
oluşturdukları sera gazlarını
dengelemek isteyen firmalar emisyon
miktarlarını hesaplayarak (karbon
ayak izlerini ölçerek) bu emisyonlarını
azaltmak ve dengelemek için
emisyon azaltımı sağlayan projelerin
üretmiş oldukları karbon kredilerini
sosyal sorumluluk prensibi çerçevesinde
satın almaktadırlar.
Kyoto Protokolü altında yer alan
mekanizmalardan bağımsız olarak işleyen,
çevresel ve sosyal sorumluluk
ilkesi çerçevesinde kurulmuş Gönüllü
Karbon Piyasası'na yönelik projeler
Türkiye’de geliştirilmekte ve uygulanmaktadır.
Gönüllü Karbon Piyasası,
Dünya Karbon Piyasası içerisinde
çok küçük bir yüzdeyi temsil etmekle
birlikte bu piyasayı hali hazırda etkili
biçimde kullanmakta olan Türkiye’nin
ileri dönemde karbon piyasalarına katılımı
açısından da bir fırsat sunmaktadır.
Dünya Karbon Piyasası’nda %
1’den az bir paya sahip olan Gönüllü
Karbon Piyasası, karbon finansmanı
için yine de uygun bir alternatif
kaynaktır.
Kısa bir sürede yüksek standartlı
ve yüksek hacimli bir potansiyeli harekete
geçiren gönüllü emisyon ticareti
sistemi, 2012 sonrası iklim rejimine
dönük Türkiye’nin teknik alt yapının
güçlenmesine katkı sağlamasının yanı
sıra, yatırımcılar için temiz teknolojilere
yatırımı daha cazip hale getirdiği
söylenebilir.
Mevcut durum itibariyle, Türkiye’de
gerçekleştirilen projelerin tamamı
Gönüllü Karbon Piyasasında
işlem görmektedir. Tablo 2’de proje
sayısı ve türleri, Tablo 2’de ise projelerin
yıllık sera gazı emisyon azaltımları
verilmektedir.
Bakanlığımız tarafından hazırlanan
"Sera Gazı Emisyon Azaltımı
Sağlayan Projelere İlişkin Sicil İşlemleri
Tebliği"; 07.08.2010 tarih
ve 27665 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak
yürürlüğe girmiştir. Söz
konusu Tebliğ ile Gönüllü Karbon
Piyasalarına yönelik geliştirilen ve yürütülen
projelerin kayıt altına alınması
hedeflenmektedir.
2012 sonrası dönemde yeni emisyon
ticareti mekanizmaların oluşturulması
gündemdedir. Türkiye'nin
avantajlı bir şekilde (karbon satıcı
ülke olarak) bu mekanizmalardan
yararlanması yönünde müzakereler
sürdürülmektedir.
Gönüllü Karbon
Piyasası, Dünya
Karbon Piyasası
içerisinde çok küçük
bir yüzdeyi temsil
etmekle birlikte
bu piyasayı hali
hazırda etkili
biçimde kullanmakta
olan Türkiye’nin
ileri dönemde
karbon piyasalarına
katılımı açısından
da bir fırsat
sunmaktadır.
SANTRAL TÜRÜ PR OJE
SAYISI
YILLIK SER A GAZI
AZALTIMI (ton CO
2 eşdeğeri)
Hidroelektrik 103 3.917.479
Rüzgar 57 5.291.229
Bio-Gaz 1 75.000
Jeotermal 5 285.309
Enerji Verimliliği 1 58.328
Atıktan Enerji Üretimi 11 2.218.160
TOPLAM 178 11.845.505
Tablo–2: Türkiye’de Gönüllü Karbon Piyasalarında Geliştirilen
Proje Türleri ve Emisyon Azaltımları (Ocak 2012)
ŞUBAT 2012
| 23
SONUÇ
Türkiye, İklim Değişikliği kapsamında
yürütülen uluslararası ortak
mücadeleye destek vermektedir. En
son olarak Güney Afrika’nın Durban
şehrinde gerçekleştirilen İklim Değişikliği
Konferansı'na 42 kişilik resmi
bir heyet ile katılmıştır. Söz konusu
Konferansta; Kyoto Protokolü'nün
1.Yükümlülük Dönemi'nin tamamlanması
ile birlikte 2012 sonrası iklim
rejiminin netleştirilmesi için; 2. Yükümlülük
Dönemi'nin 1 Ocak 2013
tarihinde başlamasına ve yükümlülük
döneminin müzakere sürecinde alınacak
karar çerçevesinde 5 yıl veya 8 yıl
uzatılmasına karar verilmiştir.
İklim Değişikliğiyle mücadele konusunda
tüm ülkeleri bağlayan hukuki
bir belgenin 2015 yılına kadar kabul
edilmesi ve bu belgenin en geç 2020'de
yürürlüğe girmesi de toplantıda alınan
kararlar arasındadır.
"Durban Taraflar Konferansında"
Türkiye’nin Marakeş ve Kankun
Taraflar Konferanslarında tanınmış
olan özel konumu sebebiyle; salım
azaltımı, iklim değişikliğine uyum,
teknoloji geliştirilmesi ve transferi,
kapasite oluşturma ve finansman alanlarında
sağlanacak desteğin biçiminin
belirlenmesine ilişkin görüşmelerin de
sürdürülmesi karara bağlanmıştır. Ülkemiz
bu süreçte; 'Her ülkenin kendi
imkan ve kabiliyetlerine göre değerlendirilmesi'
ilkeleri çerçevesinde, küresel
maksimum yararla sonuçlanacak
ve tüm ülkelerin optimum katkısını
sağlayacak adil ve dengeli, bir sistemin
kurulmasını talep etmektedir.
İklim değişikliği ve çevre olgusu
sadece ekolojik olaylardan ibaret
olmayıp; ekonomiyi, enerji ve sanayi
yatırımlarını, sosyal hayatı ve hukuku
da içeren, bütüncül bir boyutta ele
alınması ve düşünülmesi gereken bir
mevzudur. Bugün gelinen nokta itibariyle
iklim değişikliği; fiziksel ve doğal
çevre, şehir hayatı, kalkınma ve ekonomi,
teknoloji, insan hakları, tarım
ve gıda, temiz su kaynakları ve sağlık
olmak üzere hayatımızın her safhasını
etkilemekte ve yönetimlerin bu konularda
çözüm çabalarını arttırmalarını
zorunlu hale getirmektedir. Ülkemizin
hızla gelişmekte olan bir ülke olması,
artan nüfusu, hızla büyüyen ekonomisi
ve buna bağlı olarak artan enerji talebi
düşünüldüğünde sera gazı emisyonlarının
bundan sonraki dönemde daha
düşük nispette de olsa artış göstereceği
aşikârdır. Ancak; Türkiye bir taraftan
sera gazı emisyonlarını kontrol altına
almaya çalışırken, diğer taraftan sürdürülebilir
kalkınma ilkesi çerçevesinde
temiz üretim teknolojilerine daha fazla
yönelerek büyüme hedeflerini devam
ettirme kararlılığındadır.
Kyoto Protokolü’ne taraf olan ülkelerin toplam sera gazı
emisyonlarını 2008-2012 döneminde, 1990 yılı seviyesinin
en az % 5 altına indirmesini taahhüt etme zorunluluğu
bulunmaktadır. Türkiye, Sözleşmeye taraf olmadığı için sayısal
bir sera gazı azaltım veya sınırlama yükümlülüğü almamıştır.
Türkiye, küresel
ısınmanın su
kaynaklarının
zayıflaması, orman
yangınları, erozyon,
tarımsal üretkenlikte
değişiklikler,
kuraklık ve bunlara
bağlı ekolojik
bozulmalar, sıcak
dalgalarına bağlı
ölümler gibi
olumsuz yönlerinden
etkilenecektir.
24
| ŞUBAT 2012
DOSYA
Türkiye-İran 23. Dönem Karma
Ekonomik Komisyon (KEK) toplantısı
mutabakat zaptı, Çevre ve Şehircilik
Bakanı Erdoğan Bayraktar ve İran
Dışişleri Bakanı Ali Ekber Salihi’nin
katıldığı törenle imzalandı.
Ekonomi Bakanlığındaki törende
konuşan Erdoğan Bayraktar, mutabakat
zaptının Türk ve İran heyetlerinin
3 gün boyunca yaptıkları, yapıcı ve ortak
çalışmanın ürünü olduğunu belirtti.
Görüşmelerin iki ülke arasındaki
iyi ilişkileri yansıtan karşılıklı anlayış
ve iş birliği ortamında gerçekleştirilmiş
olmasından memnuniyet duyduğunu
ifade eden Bayraktar, toplantıda
ticaret, ulaştırma, sanayi, gümrükler
ve yatırım konularının ele alındığını
ifade etti.
BAYRAKTAR: HEDEF
KALICI TİCARİ VE
EKONOMİK ORTAKLIK
Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan
Bayraktar, konuşmasını şöyle
sürdürdü:
“Özel sektör kuruluşları arasında
işbirliği, uluslararası alanda işbirliği,
ihracat alanında teknik işbirliği,
standardizasyon, KOBİ’ler, radyo ve
televizyon, tarım ve çevre ele aldığımız
konulardan bazılarıdır. Gayemiz
komşularımızla ve bölgemizde yer alan
ülkelerle aramızdaki coğrafi ve kültürel
yakınlığın getirdiği avantajları
ekonomilerin tamamlayıcı özellikleriyle
birleştirmek ve ilişkilerimizi
kalıcı ticari ve ekonomik ortaklıklara
dönüştürmektir.”
SALİHİ: İLİŞKİLER
TÜM ALANLARDA
GELİŞTİRİLMELİ
İran Dışişleri Bakanı Ali Ekber
Salihi de yaptığı konuşmasında, “500
kilometre uzunluğunda ortak sınıra,
150 milyonluk bir piyasaya, genç ve
eğitimli insan gücüne, eşsiz bir jeopolitik
ve stratejik konuma sahip olan
ülkelerimizin, ilişkilerini tüm alanlarda
geliştirme ve derinleştirmesinin
önünde hiçbir engel bulunmamaktadır”
dedi.
İki ülke arasındaki sınır kapılarının
sayısının 2’den 5’e çıkarıldığını ifade
eden Salihi, tek gümrük projesinin,
tarafların müzakere konusu gündem
maddeleri arasında yer aldığını belirtti.
Salihi, sınır kapıları konusunda taraf-
HEDEF
30 MİLYA R DOLARLIK
TİCARET HACMİ
Türkiye ile İran arasında hedeflenen
ti caret hacminin 30 milyar dolar, iki ülke
nüfusunun 150 milyon olduğunu hat ırlata n
Bakan Bayrakta r, iki ülkenin to plam yıllık Ga yri Sa fi Mi lli
Hâsılasının 1,5 trilyon dolar civarında olduğunu söyledi.
26
| ŞUBAT 2012
EKONOMİ
ların ciddi işbirliği ve kolaylıklar sağlamalarının
beklendiğini de ifade etti.
BÖLGE İÇİN ÖRNEK
TEŞKİL EDECEK
Türkiye-İran sınırında ortak sanayi
bölgesi kurulmasının, iki ülke arasında
ekonomik, ticari, sanayi işbirliğinin
gelişmesinde önemli rol oynayacak
projelerden biri olduğunu dile getiren
Salihi, şöyle devam etti:
“Bu proje başarıyla uygulanırsa sınır
bölgelerinde refah, iş ve güven ortamı
yaratmanın yanı sıra komşu ülkeler ile
sınırda benzer başka bölgeler oluşturulmasına
da örnek teşkil edebilecektir.
Bizim petrol ve doğalgaz alanındaki
beklentimiz, İran’ın kuzey ve güneyindeki
ülkeler de dâhil tüm civar ülkelerin
petrol ve doğalgaz alım başlangıç ve
hedef ülke ve transit güzergâhında yer
alan ülkelerin, yani İran ve Türkiye’nin
katılımıyla Avrupa’ya transfer edilmesidir.
İran ve Türkiye’nin demiryollarının
birbirine bağlı olmasının, iki ülkenin
ticari ve turistik ulaşımını kolaylaştırmada
çok önemli rolü vardır.”
PETROL DIŞI TİCARET
HACMİ ARTMALI
İki ülke arasındaki mevcut ticaret
hacminin 15 milyar dolar olduğunu,
bu rakamı 2015 yılına kadar 30 milyar
dolar düzeyine ulaştırmayı istediklerini
kaydeden Salihi, “İki ülkenin petrol
dışı ticaret hacmini artıracak bir mekanizmanın
hâkim olmasını ümit ediyoruz.
Bu arzumuzun gerçekleşmesi,
tercihli ticaret ve sınır ticareti, akreditif
işlemler ve para transferinde kolaylık
sağlanması ve taraflara ait bankalar
arasında işbirliği düzeyinin artması
alanında, iki ülke arasında sağlanacak
mutabakata ihtiyaç duymaktadır ki bu
konunun büyük bir ciddiyetle takip
edileceğini umuyoruz” diye konuştu.
TURİZM ALANINDA
İŞBİRLİĞİNE ÖNEM
VERİLMELİ
İskân, şehircilik, sağlık, tarım ve
sosyal güvenlik alanında işbirliğinin artırılmasının
kararlaştırıldığını kaydeden
Salihi, şu an Türk firmalarının İran’da
konut alanında çok geniş bir şekilde
çalışmaları olduğunu, ancak turizm
alanına da önem verilmesini istediklerini
ifade etti. İran’dan Türkiye’ye,
yılda neredeyse 2 milyon turist geldiğine
işaret eden Salihi, aynı sayıda
turistin Türkiye’den İran’a gelmesini
umduklarını söyledi.
TİCARET HACMİ 30
MİLYAR DOLAR OLACAK
Bankalar arası işbirliği ve para
transferinin kolaylaştırılması konuları
hakkındaki bir soruyu cevaplayan
Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan
Bayraktar, iki ülkenin para akışı ve para
transferi noktalarında görüşmelerinin
olduğunu belirterek, İran’ın Türkiye
bankacılık sistemine, Türkiye’nin
de İran bankacılık sistemine girmesi
noktasında da çalışmalarının devam
ettiğini kaydetti.
150 MİLYON NÜFUS 1,5
TRİLYON DOLAR GSMH
Hedeflenen ticaret hacminin 30
milyar dolar gibi büyük bir hacim ve
iki ülke nüfusunun da yaklaşık 150
milyon gibi bir nüfus olduğunu ifade
eden Bayraktar, iki ülkenin toplam
yıllık Gayri Safi Milli Hâsılasının da
1,5 trilyon dolar civarında olduğunu
belirtti.
Yapılan anlaşmanın Avrupa ile
Asya arasında köprü olmada çok ciddi
katkı sağlayacağını da belirten Bakan
Bayraktar, İran’ın doğalgaz ve petrolünün,
Avrupa’ya taşınması konusunda
Türkiye’nin bir köprü vazifesi görmesinin
hedeflendiğini sözlerine ekledi.
İskân, şehircilik, sağlık, tarım ve sosyal
güvenlik alanında işbirliğinin artırılmasının
kararlaştırıldığını kaydeden İran Dışişleri
Bakanı Salihi, Türk firmalarının İran’da
konut alanında çok geniş bir şekilde çalışmaları
olduğunu ifade etti.
ŞUBAT 2012
| 27
Türkiye’nin en büyük çimento üreticisi
ve sektörün lider şirketi konumunda
bulunan Akçansa’nın, ülkemizin,
tüm dünyada hakim olan küresel
ekonomik dönüşümün getireceği fırsatları
zamanında değerlendirebilmesi
için sürdürülebilirliği en önemli kriterlerden
biri olarak gördüğü bildirildi.
HER GÜN 400 TON
ATIK EKONOMİYE
KAZANDIRILIYOR
Alternatif yakıt kullanımının, gerek
çevresel ve sosyal sorumluluk, gerek
işin ekonomik boyutu açısından
sanayi kuruluşlarının öncelikli hedefleri
arasında yer alması gerektiğine
dikkat çekilen açıklamada, “Çimento
üretim süreci ve yasal sınırlar çerçevesinde,
gerekli şartları sağlayan birçok
atık ve endüstriyel yan ürün çimento
fabrikalarında değerlendirilebiliyor.
Böylelikle, hem atıkların sağlıklı ve
güvenli bir şekilde imha edilmesi sorunu
ortadan kalkıyor, hem de sanayi
için gerekli yakıt ihtiyacı karşılanıyor”
denildi.
HEDEF SÜRDÜRÜLEBİLİR
BÜYÜME
Akçansa’nın, “sürdürülebilir bir büyüme
hedefiyle, çimento sektöründe
atık bertarafına ilişkin yasal zorunlulukları
yerine getirerek ilk kez atık
temin eden ve bu alanda yatırım yapan
ilk şirket” olduğuna dikkat çekilen
açıklamada, “sadece atık toplayarak
değil, aynı zamanda doğru bertaraf
ederek gerçek değer sağlanabileceği”
düşüncesinden hareketle “CO
2 Tek
Karbon Çift Oksijen Projesi"ne imza
attık” ifadesi kullanıldı.
“ATIKLARINIZI BİZE
GÖNDERİN”
Akçansa’nın faaliyette bulunduğu
şehirlerde, atık sahibi tüm şirketlerin
yanı sıra yerel kamu kurum ve kuruluşları
ile belediyelere “çözüm ortağı
olma” önerisinin belirtildiği açıklamada,
“Atıklarınızı bize gönderin”
çağrısında bulundu.
Açıklamada, “Atıkların sağlıklı ve
güvenli bir şekilde bertarafı yoluyla bu
kurumların karbon ayak izini azaltmalarına
yardımcı olmayı hedefliyoruz”
ifadelerine yer verildi.
DÜNYANIN YÜKÜNÜ
HAFİFLETİYOR
Sürdürülebilir gelecek için atıktan
değer yaratmayı ve doğayı her anlamda
korumayı sağlayacak bir çözüm sunan
proje sayesinde, her gün 125 bin kg.
atık, Türkiye'nin en gelişmiş AFR laboratuarlarından
Akçansa Çevre ve
Kalite Laboratuarı'nda değerlendirildikten
sonra ekonomiye kazandırılarak,
dünya büyük bir yükten kurtarılıyor.
“İster lastik, ister plastik, ister
yağ olsun her atık bizim için değerli
bir yakıt” denilen açıklamada, “Gelin,
daha yaşanabilir bir dünya için bize
destek verin” çağrısında bulunuluyor.
ÜNİVERSİTEDEN ÖDÜL
Öte yandan, projeye dikkat çekmek
ve atık toplamak amacıyla
www.atiginizibizegonderin.com
internet
sitesi yayına girdi. Ayrıca her
10 ton atık için, bir ağaç dikilerek yeşil
bir çevreye destek veriliyor.
Bu arada Akçansa, uygulamaya
koyduğu örnek projesi ile 9 Aralık 2011
tarihinde Kadir Has Üniversitesi’nde
gerçekleştirilen “İşletme 2023; Cumhuriyetin
100. Yılında Kurumsal Sosyal
Sorumluluk Pazaryeri” etkinliğinde
“Sürdürülebilir Atık Yönetimi ve İletişimi
Uygulama Ödülü”nün sahibi oldu.
Akç ansa’dan
ÇEVRECİ Pro je
“Si z bi ze karbo nunuzu geti rin bi z onu doğa için çift oksij ene
dönüşt ürelim” sloganıyla yola çıkan Akçansa, her 10 to n
at ık için TEM A ile bi rlikte gerçekleşti rdiği "Akçansa Yeniden
Ha yat Ormanı"na bi r fidan dikiyor.
Akçansa Genel Müdürü
Hakan Gürdal
28
| ŞUBAT 2012
HAB ER
Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan
Bayraktar, Van Valiliğinde depremden
sonra gerçekleştirilen çalışmalarla ilgili
kamu kurumlarının müdürlerinin
katılımıyla bir toplantı yaptı.
Toplantının ardından Erdoğan
Bayraktar, Bostaniçi beldesinde Başbakanlık
Toplu Konut İdaresi (TOKİ)
Başkanlığının, depremden sonra temelini
attığı konutların şantiyesinde
incelemelerde bulunarak, yüklenici
firma yetkililerinden çalışmalar hakkında
bilgi aldı.
Bayraktar ve beraberindekiler, daha
sonra Edremit ilçesinde Eski Cami
ve Yeni Cami mahallelerinde yapılan
kadastro çalışmasının ardından hak
sahipleri için düzenlenen tapu dağıtım
törenine katıldı ve hak sahiplerini
tapularını teslim etti.
450 PARSELİN TAPULARI
HAK SAHİPLERİNE
VERİLDİ
Bakan Bayraktar, burada yaptığı
konuşmada, Edremit Sarmasuyu
Mahallesi’nin müstakil parsel çalışmasının
ardından Yeni Cami, Eski
Cami ve Erdemkent olmak üzere 3
mahalleye ayrıldığını bildirdi. Erdemkent
Mahallesi’nde TOKİ konutları
inşa edildiği için daha önce imar çalışmasının
yapıldığını dile getiren Çevre
ve Şehircilik Bakanı, Eski Cami ve
Yeni Cami mahallelerinde kadastro
çalışmasıyla bin 450 parsel üretilerek,
tapularının hak sahiplerine verildiğini
söyledi.
Vatandaşların yüzde 3’ünün çalışmalara
itiraz ederek mahkemelere
başvurduğunu dile getiren Bakan Bayraktar,
bu durumun da halkın aidiyet
duygusunun arttığı ve devletiyle bütünleştiğinin
bir göstergesi olduğunu
belirtti.
ÜLKENİN YÜZDE
80’İNDE TAPU TESCİLİ
TAMAMLANDI
Tapu ve mülkiyet hakkının önemine
dikkati çeken Bayraktar, "Türkiye’de
tapu daireleri nüfus dairelerinden daha
eskidir. Nüfusta bulamadığımız bazı
şeyleri tapu arşivlerinde buluyoruz"
dedi.
Türkiye genelinde yeni bilgi sistemine
geçildiğini, bu sistemle vatandaşlık
numarası girildiğinde, tapu kaydı
sisteme girilmişse Türkiye’nin her
yerindeki tapusunun görülebildiğini
kaydeden Bayraktar, "Vatandaşlarımız
bu sistem sayesinde tapusu ile ilgili her
türlü işlemini başka bir şehirde dahi
olsa yapılabilecektir. Biz bu sisteme
TAKBİS diyoruz. Bunun yüzde 60-
70’ini bitirdik" diye konuştu.
Kadastro işlemlerinin de ülke genelinde
yüzde 80’ini tamamladıklarını
da hatırlatan Erdoğan Bayraktar, "Geri
kalan arazilerin tapu tescilleri de devam
ediyor. Diğer taraftan TAKBİS
için çalışmalar da sürüyor" ifadesini
kullandı.
VAN’DA ALTYAPI
SEFERBERLİĞİ BAŞLIYOR
Deprem sonrasında Van’da yapılacak
çok ve önemli işlerin bulunduğunu
kaydeden Bakan Bayraktar, Çevre ve
VAN MARKA ŞEHİR OLACAK
Va n’da yapılacak çok büyük iş ler olduğunun
altını çizen Bakan Bayrakta r, "Bu çalışmaları Va n
halkıyla bütünleşerek yürüteceğiz. Va n halkı
bi zi destekleyecek. Biz de Va n halkına sarılacağız. Va n’ı çok
daha güzel hale geti receğiz" dedi.
30
| ŞUBAT 2012
GÜNDEM
Şehircilik Bakanlığı Mekânsal Genel
Müdürlüğü, TOKİ ve diğer kamu
kurumlarının arsa ihtiyaçlarının olduğunu
belirtti. Bu kapsamda genel
bir planlama çalışmasının sürdüğüne
değinen Bakan Bayraktar, önce 100
binlik, daha sonra 25 binlik planlar
yapacaklarını söyledi.
Çevre ve Şehircilik Bakanı Bayraktar,
Van Gölü’nü temiz hale getirmek
için de çalışmalarının olacağını dile
getirerek, bu kapsamda kuşaklama kolektörünün
yapılması, arazilerin verimli
kullanılması, şehirler ve yeni yapılacak,
genişleyecek yerler arasındaki yollar
için çalışmaların sürdüğünü vurguladı.
Van’ın şehir merkezinde yeni yolların
yapılacağını anlatan Bayraktar, bütün
bu çalışmalarla Van’ın bir marka şehir
olması yolunda ciddi adımlar atılacağını
söyledi.
VAN’DA 10 BİN
KONUTUN İHALESİ
YAPILDI
Bütün bu çalışmaların ciddi kaynaklar
gerektiğine dikkati çeken Bakan
Bayraktar, "Başbakanımızın Van’daki
yaraların sarılması için kaynakların aktarılması
konusunda talimatları var.
Şimdiye kadar 4 bini Erciş ve 6 bini
ise Van merkez olmak üzere TOKİ’nin
yaptıracağı toplam 10 bin konutun ihalesi
yapıldı" dedi.
EDREMİT’TE 6 BİN
KONUTUN İHALESİ
BİTMEK ÜZERE
Bu konutlarla birlikte 18 ilköğretim
ve lise ile modern hayatın gerektirdiği
tüm sosyal donatıların birlikte
yapılacağını belirten Bayraktar, şöyle
devam etti: "Edremit’te yapılacak olan
konutlardan 6 bininin ihalesi bitmek
üzere. Buradaki konut sayısı 16 bine
çıkacak. Bostaniçi’ndeki inşaatı devam
eden konutları inceledik. 18 bloktan
5’inin kaba inşaatı bitmiş. Kış şartlarına
göre gelişen teknolojinin imkânlarını
kullanarak sıcak beton ve yorganlama
yapmak suretiyle bu çalışmalar yapılıyor."
VAN’IN SU SORUNU
MUTLAKA ÇÖZÜLECEK
Van kent merkezinin içme suyu
sorununu çözeceklerini ifade eden
Erdoğan Bayraktar, "Bugün belediye
başkan yardımcımızla konuştuk. Ana
isale hattını ve şehirdeki ana dağıtım
şebekesini yenileme çalışması yapacağız.
Bunun yanında atık su arıtma
tesisini düzene koyarak, tüm altyapı
çalışmalarını kısa sürede tamamlayarak
ihalesini yapacağız" dedi.
VAN, MART-NİSAN
AYLARINDA
CANLANACAK
Van’ın, yaşadığı depremle birlikte
çektiği sıkıntının, bütün Türkiye’nin
sıkıntısı olduğuna dikkati çeken Bakan
Bayraktar, "Mart ve nisan aylarıyla
birlikte Van’da büyük bir canlanma
olacak. Çok ciddi bir kaynak gelecektir"
diye konuştu.
"Yatırım demek refah, şehrin güzelleşmesi
demektir" ifadesini kullanan
Bayraktar, son olarak şunları söyledi:
"Van gelişecek ve güzelleşecektir. Kış
şartlarından dolayı akrabalarının yanına
ve kamu kurumlarının misafirhanelerine
yerleşen insanlarımız geriye dönecek. İş
ve istihdam imkânları oluşacak. Van,
bir cazibe merkezi olacaktır. Burada
bizim işimiz çok büyük. Van halkıyla
bütünleşerek bu çalışmaları yürüteceğiz.
Van halkının desteği olmadan istediğimiz
şekilde yürüyemeyiz. Van halkı
bizi destekleyecek. Biz de Van halkına
sarılacağız. Valilik, belediye ve tüm
kamu kurum ve kuruluşları el birliğiyle
buradaki yaraları saracağız. Van’ı çok
daha güzel hale getireceğiz."
Van’ın marka şehir
olması yolunda ciddi
adımlar attıklarını
dile getiren Bayraktar,
“Arazilerin verimli
kullanılması, şehirlerle
bağlantılar ve yeni
yapılacak bölgeler
arasındaki yollar
için çalışmalarımız
sürüyor” ifadesini
kullandı.
Yapılacak yatırımlar
ve altyapı
düzenlemeleri ile
Van’ın gelişeceğini ve
güzelleşeceğini belirten
Bakan Bayraktar, “İş
ve istihdam imkânları
oluşacak. Van, çevre
illere bir cazibe
merkezi olacaktır” diye
konuştu.
ŞUBAT 2012
| 31
İstanbul’da gerçekleştirilen kentsel
dönüşüm bilgilendirme toplantısına
katılan Çevre ve Şehircilik Bakanı
Erdoğan Bayraktar, burada yaptığı
konuşmada, 2B Yasası’nın Şubat içerisinde
Meclis’ten geçeceğini söyledi.
AK Parti hükümetleri olarak 9 yılı
aşkın süredir iktidarda bulunduklarını
hatırlatan Bakan Bayraktar, "Biz mağdurların
partisiyiz. Biz sorunları, problemleri
çözen bir partiyiz. Türkiye’yi
nereden nereye getirdiğimiz bellidir.
Birileri gelir istismar eder, birileri gelir
laf eder, biz iş yaparız" diye konuştu.
2B YASASININ
ÇIKMA NEDENİ
2B Yasası’nı büyük ihtimalle Şubat
ayı içerisinde Meclis’ten geçireceklerini
kaydeden Bayraktar, 2B Yasası’nın ne
anlama geldiğini şöyle açıkladı:
"İş bulmak, çocuğuna daha iyi eğitim
sağlamak, daha iyi hayat şartları
temin etmek için şehirlere gelmek zorunda
kalan, imkânsızlıklar içerisinde
bulduğu hazine arazisinde kendine bir
barınak yapan insanları mağdur etmeden
tapu sahibi yapmaktır. Yasanın
ana ruhu budur. Yasanın esas meali,
anlamı budur."
3 YIL VADEYLE
VATANDAŞA SATILACAK
Erdoğan Bayraktar, vatandaşların
bu imkâna nasıl kavuşacaklarını
da şöyle anlattı: "Devletin vatandaşı
kucaklayacağı bir düşünceyle arazinin
fiyatını tespit edeceğiz. Yüzde 30 indirim
yapmak suretiyle, vatandaşlarımıza
3 yıl vadeyle ve 6 ayda bir ödeyecekleri
taksitlerle vereceğiz. Eğer vatandaşımız
'ben peşin ödeyeceğim'derse, yüzde 20
daha indirim yapacağız. Yani toplam
bedel üzerinden yaklaşık yüzde 50-
56’ya geliyor. Bu şekilde vatandaşı
sahiplendireceğiz."
PROVOKASYONLARA
KARŞI UYANIK
OLUNMALI
Türkiye genelindeki 2B alanlarında
karşılaşılan bütün problemleri beraber
çözmek amacıyla imar planları yapılacağını
kaydeden Bakan Bayraktar,
"Biz imar dışında vatandaşı serbest
bırakacağız; isterse yerini satsın, isterse
kendisi yapsın, isterse müteahhide
versin" dedi.
Düzenli şehirler kurulabilmesi için
açıkgözlere, provokatörlere ve bu işi
engellemeye çalışanlara hep beraber
karşı çıkılması gerektiğinin altını çizen
Bakan Bayraktar, "Ruhsatı olan, kat
mülkiyeti olan, iskân müsaadesi olan,
dört dörtlük ayağı yere basan daireler
inşa edilecek" diye konuştu.
6 AY İÇİNDE
MÜRACAAT EDİLECEK
Yasa çıktığı zaman Maliye Bakanlığı
ve belediyenin ortaklaşa tebligatları
yapacağını ve vatandaşın da 6 ay içinde
müracaat edeceğini belirten Bayraktar,
vatandaşların, araziyi peşin veya vadeyle
alacaklarını beyan edeceklerini
ve tapularının kendilerine verileceğini
söyledi. İstanbul’un deprem bölgesi
olduğunu hatırlatan Bakan Bayraktar,
"İstanbul’a hem deprem dönüşümü
yapmak zorundayız, hem kentsel
dönüşüm yapmak zorundayız" diye
konuştu.
TÜRKİYE’YE YAKIŞAN
BİNALAR YAPILMALI
Türkiye’nin dünyanın 16'ncı,
Avrupa'nın 6'ncı büyük ekonomisi
olduğunu hatırlatan Bayraktar,
GSMH’nın 800 milyar dolara yaklaştığını,
kişi başına gelirin 10 bin
doları aştığını, alım gücünün arttığını
hatırlatarak, "Türkiye artık salaş,
kaçak, depreme dayanıksız yapılardan
kurtarılmalıdır. Çocuklarımız çok daha
güzel okullarda okumalı, çok daha güzel
hastanelerde sağlık hizmeti almalıdır"
diye konuştu.
Toplantıda vatandaşların sorunlarını
da dinleyen Çevre ve Şehircilik
Bakanı, bir soru üzerine, "2B sahibi
olan, tespit edilen yerleri 2B’yi kullananlara
satacağız. Kanun bu. Bunun
dışındaki laflara itibar etmeyin" dedi.
2B YASASI MECLİS’E GELECEK
32
| ŞUBAT 2012
HAB ER
Giriş
27 Mat 2006 tarihinde İstanbul
Çevre ve Şehircilik Müdürlüğüne,
içerisinde kimyasal madde bulunan
varillerin kaçak olarak toprağa gömüldüğü
şikayetinde bulunulmuştur.
Bu şikayet üzerine; İstanbul İl
Çevre ve Orman Müdürlüğü teknik
personeli konuya hemen müdahale
etmiş ve İstanbul İli, Tuzla İlçesi,
Orhanlı Beldesi, Mescit Mahallesi,
Değirmentepe Mevkiinde inceleme
gerçekleştirmiştir. İki aşamalı inceleme
yapılarak, öncelikle radyoaktivite
ölçüm detektörü ile radyoaktivite ölçülmüş,
radyoaktivite yayılmadığının
tespit edilmesi üzerine, toprağa gömülü
olan ve bazı bölgelerde yüzeyde
görülen variller ve yüzeyden 6 metre
derinliğe kadar metal tespiti yapabilen
metal detektörü ile varil arama işlemi
yapılmış ve sinyal alınan bölgeler kireç
ile işaretlenmiştir.
Toprak altında bulunduğu tespit
edilen bu varillerin, toprak üstüne çıkarılarak
uygun müdahalenin yapılabilmesi
ve uygun şekilde bertarafının
sağlanabilmesi için varillerin içerisindeki
kimyasalların (atık) özelliğinin
(tehlikeli, tehlikesiz) tespit edilmesi
gerekliliği hasıl olmuştur.
Numune Alma
Bu amaçla; 28 Mart 2006 tarihinde,
numune almak için gömülü varilden
iki tanesi iş makineleri yardımıyla
yüzeye çıkarılmıştır. Bölgeden çıkarılan,
içinde kimyasal madde bulunan
metal varillerin, korozyona uğramış,
ezilmiş ve delinmiş olduğu, içinde bulunan
kimyasal maddelerin toprağa
akmış olduğu ve toprağı kirletmiş olduğu
görülmüştür. Çıkarılan varillerde
ticari firma unvanına rastlanmamıştır.
İstanbul Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü
ve İZAYDAŞ uzmanları tarafından
uygun giysilerle (asit tulumu ve koruyucu
tulum, asit eldiveni, asit çizmesi,
oksijen tüplü maske, mikro toz ve gaz
filtreli maske, asite dayanıklı numune
kabı, numune taşıma çantası), uygun
numune alma metoduyla varillerden
ve topraktan örnek numuneler alınmıştır.
Numune alma esnasında olası
acil durum için, bir adet ambulans
hazır bulundurulmuştur.
Bazı varillerin üzerinde kimsayal
madde etiketleri özellikle Methylene
Chloride etiketi bulunmuştur. Ancak
bu varillerin içinde bulunan atıkların
etikette yer alan kimyasal madde olduğu
anlamı taşımamaktadır. Kimyasal
madde etiketlemeleri ambalaj (varil
vb.) içine ilk dolum yapılan kimyasal
maddeler için olup, bu ambalajların
daha sonra da birkaç defa kullanılmış
olma ihtimalleri bulunmaktadır.
Mart 2006'da Tuzla Orhanlı'da
Gömülü Bulunan Tehlikeli Atık
Varilleri Bertaraf Çalışması
PROF. DR. MEHMET EMİN BİRPINAR
İSTANBUL ÇEVRE VE ŞEH İRC İLİK İL MÜDÜRÜ
Atık çıkarma ve numune alma.
34
| ŞUBAT 2012
MAKALE
Numune
Sonuçlarının
Değerlendirilmesi ve
Müdahale Planının
Hazırlanması
Bu numunelerin İZAYDAŞ tarafından
yapılan analiz sonuçlarına göre
bu atıklarda fenol bulunmuştur.
Fenol; karbolik asit, fenilik asit,
fenil hidroksit, hidroksibenzen ve
oksibenzen içeren kimyasal yapısı ile
etkin bir nörolitik ajandır. Su ile karıştırıldığında
çok daha geniş bir yayılım
gösterir ve daha büyük bir alanda sinir
hasarına yol açar. Raf ömrü, buzdolabında
korunmak ve ışığa maruz kalmamak
şartı ile bir yıldır. Güneş ışığında
okside olarak kırmızı bir renk alır.
Fenol tehlikeli kabul edilen atık;
H5 (Zararlı), H 7 (Kanserojen), H6
(Toksik), H14 (Ekotoksik) özelliklerine
sahiptir.
Numune sonuçlarının çıkmasını
müteakiben; yapılacak tüm çalışmaların
planlanması maksadıyla, İstanbul
İl Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü
koordinasyonunda;
1- İstanbul Valiliği İl Özel İdaresi,
2- İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı
(Çevre Koruma ve Geliştirme
Daire Başkanlığı),
3- İl Sağlık Müdürlüğü,
4- İl Tarım Müdürlüğü,
5- Sivil Savunma Arama ve Kurtarma
Birlik Müdürlüğü,
6- Tuzla Kaymakamlığı,
7- İl Jandarma Komutanlığı,
8- Tuzla Kaymakamlığı (Orhanlı
Belediye Başkanlığı),
9- İZAYDAŞ Genel Müdürlüğü katılımlarıyla
11 Nisan 2006 tarih ve saat
13:00'de ve 14 Nisan 2006 tarihinde iki
kez koordinasyon toplantısı yapılarak
yol haritası belirlenmiştir.
Olaya Basının
ve Türkiye
Protokolünün İlgisi
Olaya, yerli ve yabancı basın ilk
günden itibaren büyük ilgi göstermiş
olup, temizlik çalışmalarına başlandığı
ilk günden son güne kadar olay yerinde
canlı yayın araçları ile çalışmaların
tamamını izlemiş yazılı ve görsel basında
flaş haber olarak yer almıştır.
Olaya, ülkemiz protokolünün de
yoğun ilgisi olmuş, çalışmalar yerinde
incelemiş ve çalışmalarla ilgili İstanbul
İl Çevre ve Şehircilik Müdürü Prof.
Dr. Mehmet Emin Birpınar'dan bilgi
alınmıştır.
Atıkların Çıkarılması
Belirlenen yol haritası doğrultusunda
gömülü atıkların çıkarılma çalışmaları
bölgede metal detektörleri ile tespit
yapılan iki alanda gerçekleştirilmiştir.
Bunlar; Konaşlı Dere Yatağı Mevkii
ve Değirmentepe Mevkii dir.
Kazı çalışmalarına 16 Nisan
2006 tarihinde Konaşlı Dere Yatağı
Mevkii'nde başlanmış ve 19 Nisan
2006 tarihine kadar devam etmiştir.
Bir ta kım insanlar kendi çıkarları için to plum
sağlığını ve çevreyi hiçe sayabi lmektedirler. 27 Ma rt
2006 ta rihinde bi r şi kâyet üzerine to prağa gömülü
şekilde tespit edilen tehlikeli at ıkların çıkarılması
ve berta raf edilmesi, hem at ık maliyet bedelini
misli olarak artırmış, hem ülke kaynaklarının
harcanmasına hem de çevre felaketi ne neden
olmuştu r.
ŞUBAT 2012
| 35
Söz konusu bölgedeki çalışmanın bitimini
müteakiben 20 Nisan 2006 tarihinde
Değirmentepe Mevkiinde atık
çıkarma çalışmaları başlatılmış bu çalışmalar
da 23 Nisan 2006 tarihi akşamı
bitirilmiştir.
Sahada yapılan tüm çalışmalar İstanbul
Çevre ve Şehircilik Müdürü
tarafından koordine edilmiştir.
Sahada yapılan tüm çalışmalar İstanbul
Çevre ve Şehircilik Müdürü
ekiplerince fotoğraflanmış ve video
kaydı yapılmıştır.
16 Nisan 2006 tarihinde sahadan
atık çıkarılma çalışmasının başlamasıyla
birlikte çalışmanın sonlandığı 23
Nisan 2006 tarihine kadar çıkarılan
atıklardan İl Müdürlüğü teknik elemanlarınca,
günlük olarak, numuneler
alınmış ve numuneler İl Müdürlüğü
elemanları tarafından TÜBİTAK
Marmara Araştırma Merkezine iletilmiştir.
TÜBİTAK Marmara Araştırma
Merkezi tarafından İl Müdürlüğü'ne
iletilen analiz sonuçlarına göre atıkların
büyük bir kısmının 'çok toksik' ve 'oldukça
toksik' olduğu anlaşılmaktadır.
Sahada bulunan atıkların tehlikeli
atık olduğunun anlaşılmasının üzerine
atık çıkarma işlemleri sahada çalışanların
sağlığını korumak önem kazanmıştı.
Sabah ve öğleden sonra olmak üzere her
çalışma öncesi İl Sivil Savunma ekipleri
tarafından alanda toksik gaz ölçümü
yapılarak çıkan sonuçlara göre gerekli
önlemler alınarak çalışmalar gerçekleştirilmiş
ve atık çıkarma ve bertaraf
işlemleri Tehlikeli Atıkların Kontrolü
Yönetmeliği hükümlerine göre yürütülmüştür.
Bu kapsamda; İl Müdürlüğü teknik
personelinin yönetiminde İZAYDAŞ
elemanları tarafından sağlam çıkan
tehlikeli atık varilleri sızdırmaz poşetlere
konulmuş, hasarlı olan variller
ise özel donanımlı iş makineleri yardımıyla
plastik atık fıçılarında İZAYDAŞ
firmasına ait tehlikeli atık taşıma
lisanslı kamyonlara yüklenerek, lisanslı
bertaraf tesisi olan İZAYDAŞ'a sevk
edilmiştir.
Çıkarılan atık varillerinin bir çoğunun
ambalajlarının ezilmiş, parçalanmış
ve korozyona uğramış olması
sebebiyle toprağa da atık sızıntısı olduğunun
tespiti üzerine, atıkla kontamine
olmuş toprakta yine İl Müdürlüğümüz
teknik personelinin yönetiminde
Çıkarılan ilk atık varillerden görüntüler
Atıkların tespitinden sonra İstanbul İl Çevre
ve Şehircilik Müdürlüğü koordinasyonunda
gerçekleştirilen çalışma, profesyonelce ve büyük
bir başarı ile gerçekleştirilmiştir. Mevcut
kirliliğin tamamı giderilmiştir. Ancak atıklar
bölgeden uzaklaştırılıncaya kadar, yüzeysel su
hareketleri ile taşınımı, buharlaşarak emisyon
yaratması ve yer altı suyuna karışmış olması
muhtemeldir.
Basından görüntüler.
36
| ŞUBAT 2012
MAKALE
İZAYDAŞ elemanları tarafından iş
makineleri yardımıyla İZAYDAŞ
firmasına ait 'tehlikeli atık taşıma lisanslı'
kamyonlara yüklenerek, lisanslı
bertaraf tesisi olan İZAYDAŞ'a sevk
edilmiştir.
Saha, İlçe Jandarma Komutanlığı
ekiplerince ikili güvenlik çemberi altına
alınmıştır. İlk ve dar olan çember uygun
kıyafet ve ekipmanlara sahip atık
çıkarma faaliyetinde birebir çalışanların
bulunduğu bölge olup, bu bölgeye
uygun kıyafet ve ekipmanları bulunmayan
personelin dışında kimsenin
girmemesi sağlanmıştır. Bu sahadan
çıkan tüm alet, ekipman ve personele
İl Sivil Savunma Arama ve Kurtarma
Müdürlüğü tarafından de konteminasyon
işlemi yapılarak, kirleticilerin saha
dışına çıkması önlenmiştir.
Atık çıkarma çalışmalarına lojistik
destek verebilmek amacıyla hakim rüzgar
yönü de dikkate alınarak çalışma
yapılan sahaya uygun bir mesafede;
„„
İstanbul Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü,
„„
İl Sivil Savunma Arama ve Kurtarma
Birlik Müdürlüğü,
Bu çalışmanın
basında yer alması
tehlikeli atıkların
bertarafı konusunda
toplumda bilinç
oluşturulmuş, yüzde
40 kapasite ile çalışan
tehlikeli atık bertaraf
tesisi İZAYDAŞ A.Ş.
yüzde 100 doluluk
oranı ile çalışmaya
başlamış, oluşan
ihtiyaçtan dolayı yeni
bir takım tehlikeli
atık geri kazanım
tesisleri kurulmuştur.
„„
İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve
İtfaiyesi,
„„
İl Sağlık Müdürlüğü Hastanesi ve
Ambulansı,
„„
Tuzla İlçe Jandarma Komutanlığı,
„„
İZAYDAŞ,
ekipleri konuşlandırılmıştır.
Atık çıkarma çalışmasının başladığı
tarih olan 16 Nisan 2006 tarihinden
çalışmanın nihayetlendirildiği 24 Nisan
2006 tarihine kadar, Tuzla İlçesi,
Orhanlı Beldesi'ndeki gömülü atıkların
çıkarılıp İZAYDAŞ'a gönderilen net
atık miktarları Tablo 1'de verilmiştir.
Atıkların çıkarıldıkları mevkii ve
miktarına ilişkin bilgiler tablo 2'de
verilmiştir.
Sahada yapılan çalışmalar esnasında
kullanılan alet ve ekipmanlar listesi
Tablo 3'te verilmiştir.
Gömülü Alanda Atıkların Çıkarılması Çalışması
Çıkarılan varillerden numune alınması. Çalışmaların yerinde incelenmesi.
ŞUBAT 2012
| 37
SIR A
NO
GÖNDER İM
TARİHİ
GİRİŞ
TARİHİ
UATF
SER İ NO
LİSANS
NO
ARAÇ
PL AKASI
ATIK MİKTARI
(KG ) ATIK NİTEL İĞİ
1 17.04.2006 18.04.2006 128526 05-67-02 41 LZ 284 4.760 VARİL
2 18.04.2006 18.04.2006 128527 05-67-01 41 LZ 283 6.100 VARİL
3 19.04.2006 19.04.2006 128528 12-02 34 YJ 3751 4.420 KIRPINTI PLASTİK
4 19.04.2006 19.04.2006 128529 05-67-01 41 LZ 283 5.720 VARİL
5 19.04.2006 19.04.2006 128530 05-67-02 41 LZ 284 13.380 KIRPINTI PLASTİK
6 20.04.2006 20.04.2006 128531 05-67-02 41 LZ 284 8.400 TOPRAK ve PLASTİK MALZ.
7 20.04.2006 20.04.2006 128532 05-67-01 41 LZ 283 10.320 TOPRAK ve PLASTİK MALZ.
8 19.04.2006 20.04.2006 128533 34-04-24 34 PN 127 15.500 TOPRAK ve PLASTİK MALZ.
9 20.04.2006 20.04.2006 128534 05-67-01 41 LZ 283 7.180 TOPRAK ve PLASTİK MALZ.
10 20.04.2006 20.04.2006 128535 05-67-02 41 LZ 284 9.520 TOPRAK ve PLASTİK MALZ.
11 20.04.2006 20.04.2006 128536 41-72-01 41 L 8686 15.760 TOPRAK ve PLASTİK MALZ.
12 21.04.2006 21.04.2006 128537 34-04-24 34 PN 127 27.040 TOPRAK
13 21.04.2006 21.04.2006 128538 41-72-01 41 L 8686 20.680 TOPRAK
14 21.04.2006 21.04.2006 128539 05-67-01 41 LZ 283 5.180 VARİL
15 21.04.2006 21.04.2006 128540 05-67-02 41 LZ 284 6.060 VARİL
16 21.04.2006 21.04.2006 128541 34-04-24 34 PN 127 5.900 VARİL
17 21.04.2006 21.04.2006 128542 41-72-01 41 L 8686 24.680 TOPRAK
18 22.04.2006 22.04.2006 128543 34-04-24 34 PN 127 31.280 TOPRAK
19 22.04.2006 22.04.2006 128544 65-05-03 41 R 0632 22.180 TOPRAK
20 22.04.2006 22.04.2006 128545 34 -17-19 34 GLC 40 22.020 TOPRAK
21 22.04.2006 22.04.2006 128546 05-67-02 41 LZ 284 19.060 TOPRAK
22 22.04.2006 22.04.2006 128547 41-72-01 41 L 8686 23.920 TOPRAK
23 22.04.2006 22.04.2006 128548 34-04-24 34 PN 127 25.040 TOPRAK
24 22.04.2006 22.04.2006 128549 05-67-01 41 LZ 283 4.420 VARİL
25 22.04.2006 22.04.2006 128550 05-67-02 41 LZ 284 11.760 TOPRAK
26 23.04.2006 23.04.2006 129476 05-67-01 41 LZ 283 13.920 TOPRAK
27 23.04.2006 23.04.2006 129477 65-05-03 41 R 0632 19.300 TOPRAK
28 23.04.2006 23.04.2006 129478 05-67-02 41 LZ 284 17.360 TOPRAK
28 23.04.2006 23.04.2006 129479 34-04-24 34 PN 127 24.280 TOPRAK
30 23.04.2006 23.04.2006 129480 65-05-02 41 F 1707 16.220 TOPRAK
31 23.04.2006 23.04.2006 129481 41-72-01 41 L 8686 20.880 TOPRAK
32 23.04.2006 23.04.2006 129482 34-04-24 34 PN 127 29.800 TOPRAK
33 23.04.2006 23.04.2006 129483 05-67-01 41 LZ 283 20.900 TOPRAK
34 23.04.2006 23.04.2006 129484 05-67-02 41 LZ 284 16.460 TOPRAK
35 23.04.2006 23.04.2006 129485 65-05-03 41 R 0632 23.600 TOPRAK
36 23.04.2006 23.04.2006 129486 65-05-02 41 F 1707 21.400 TOPRAK
37 23.04.2006 23.04.2006 129487 41-72-01 41 L 8686 21.160 TOPRAK
TOPLAM 876.580
TABLO 1. Tuzla Orhanlı Atıklarının İZAYDAŞ’a sevki.
38
| ŞUBAT 2012
MAKALE
Atıkların Bertarafı
Tablo 1'de belirtilen toplam 876
bin 580 kg atığın tamamı, İZAYDAŞ
A.Ş.'e ait tehlikeli atık taşıma lisanslı
araçlarla, tehlikeli atık bertaraf tesisi
lisanslı İZAYDAŞ A.Ş. tesislerine taşınmış
ve İZAYDAŞ A.Ş. tesislerinde
tehlikeli atık olarak bertaraf edilmiştir.
Çalışmanın
Finansmanı
Atık çıkarma, atık bertaraf bedelleri
İstanbul İl Özel İdaresi ve İstanbul
Büyükşehir Belediyesi arasında paylaşılmıştır.
Lojistik hizmetler İstanbul
Büyükşehir Belediyesi
tarafından sağlanmıştır.
Değerlendirme ve
Sonuç
27 Mart 2006 tarihinde bir şikayet
üzerine toprağa gömülü tehlikeli
atıklar tespit edilmiştir. Bu da bir
takım insanların kendi çıkarları için
toplum sağlığını ve çevreyi hiçe saydığını
göstermektedir. Bu fütursuzca
ve hukuk tanımaz davranış, hem atık
maliyet bedelini misli olarak artırmış,
hem ülke kaynaklarının harcanmasına
TARİH VARİL
(ADE T)
ÇUVAL
(ADE T) MEVK İİ
16.04.2006 83 - KONAŞLI DERE YATAĞI
17.04.2006 96 - KONAŞLI DERE YATAĞI
18.04.2006 31 400 KONAŞLI DERE YATAĞI
19.04.2006 5 - KONAŞLI DERE YATAĞI
ARA TOPLAM 215 400 KONAŞLI DERE YATAĞI
20.04.2006 50 600 DEĞİRMENTEPE
21.04.2006 75 - DEĞİRMENTEPE
22.04.2006 300 1000 DEĞİRMENTEPE
GENEL TOPLAM 640 2000
KONAŞLI DERE YATAĞI
VE DEĞİRMENTEPE
Tablo 2. Atıkların çıkarıldıkları mevkii ve miktarına ilişkin bilgiler.
Çıkarılan Varil – Çuval Kontamine Toprak vb. Malzeme Miktarları ve Mevkii.
sebep olmuş, hem de çevre felaketine
neden olmuştur.
Atıkların tespitinden sonra İstanbul
İl Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü
koordinasyonunda gerçekleştirilen çalışma,
profesyonelce ve büyük bir başarı
ile gerçekleştirilmiştir. Çalışmaya
katılan personel İstanbul Valiliğince
taktirle, Bakanlık tarafından teşekkürle
ödüllendirilmiştir. Bu çalışma aynı zamanda
ilimizdeki kurumların birlikte,
koordineli bir şekilde çalışmasına çok
iyi bir örnek oluşturmuştur.
Bir atığın tehlikeli atık
olarak değerlendirilebilmesi
için; yanıcı, patlayıcı,
zehirli, tahriş edici,
korozif veya çevreye
zararlı etkilerden birini
veya birkaçını göstermesi
gerekmektedir.
Atık çıkarma ve bertaraf tesisine gönderme
çalışmalarından görüntüler.
ŞUBAT 2012
| 39
Tablo 3. Sahada yapılan çalışmalar
esnasında kullanılan alet ve ekipmanlar listesi
Tablo 4. Önlem olarak kullanılan
alet ve ekipmanlar
Mevcut kirliliğin tamamı giderilmiştir.
Ancak unutulmaması gerekmektedir
ki; atıkların bölgeden
uzaklaştırılıncaya kadar, yüzeysel su
hareketleri ile taşınımı, buharlaşarak
emisyon yaratması ve yer altı suyuna
karışmış olması muhtemeldir.
Bu çalışmanın basında yer alması
tehlikeli atıkların bertarafı konusunda
toplumda bilinç oluşturulmuş, yüzde
Yenilenen Çevre Kanununa göre; tehlikeli atıkları
toplayan, ayıran, geçici ve ara depolama yapan, geri
kazanan, yeniden kullanan, taşıyan, ambalajlayan,
etiketleyen, bertaraf eden ve ömrü dolan tehlikeli
atık bertaraf tesislerini kurallara uygun olarak
kapatmayanlara 100 bin Türk Lirasından 1 milyon
Türk Lirasına kadar idarî para cezası verilmektedir.
Radyoaktivite ölçüm dedektörü 1
Metal Dedektörü 1
Ortam gazı ölçüm dedektörü 1
De Konteminasyon Ünitesi 1
Loder 1
Elleçleme Makinesi 1
Lisanslı kamyon 4
Ekskavatör 1
Seyyar Hastane 1
Ambülans 2
İtfaiye aracı 2
Asit ve koruyucu tulum Yeteri kadar
Asit eldiveni Yeteri kadar
Asit çizmesi Yeteri kadar
Mikro toz ve
gaz filtreli maske
Yeteri kadar
Oksijen tüplü maske Yeteri kadar
Göz yıkama suyu Yeteri kadar
Baret Yeteri kadar
Koruyucu gözlük Yeteri kadar
40 kapasite ile çalışan tehlikeli atık
bertaraf tesisi İZAYDAŞ A.Ş. yüzde
100 doluluk oranı ile çalışmaya başlamış,
oluşan ihtiyaçtan dolayı yeni
bir takım tehlikeli atık geri kazanım
tesisleri kurulmuş ve tehlikeli atıkların
ithaline başlanmıştır. Bu olaydan
sonra İlimizin çeşitli yerlerinde gömülü
atıklar olduğu duyarlı vatandaşlarımız
tarafından ihbar edilmiş olup
bunların da mevzuata uygun bertarafı
sağlanmıştır.
Bu olay yıllardır meclis gündeminde
bekleyen Çevre Kanunu değişikliğinin,
Meclisten geçerek Resmi Gazetede
yayımlanarak yürürlüğe girmesine
vesile olmuştur.
Yenilenen Çevre Kanunun 20 v
maddesi ile; "Bu Kanunda ve ilgili
yönetmeliklerde öngörülen yasaklara
veya sınırlamalara aykırı olarak tehlikeli
atıkları toplayan, ayıran, geçici
ve ara depolama yapan, geri kazanan,
yeniden kullanan, taşıyan, ambalajlayan,
etiketleyen, bertaraf eden ve
ömrü dolan tehlikeli atık bertaraf tesislerini
kurallara uygun olarak kapatmayanlara
100 bin Türk Lirasından 1
milyon Türk Lirasına kadar idarî para
cezası verilir." Ve yine "bu madde de
belirtilen idari para cezaları kurum,
kuruluş ve işletmelere üç katı olarak
verilir," hükümleri ile cezalar oldukça
ağırlaştırılmıştır.
Kaynaklar
Tehlikeli Kimyasalların Kontrolü
Yönetmeliği, Resmi Gazete, 26 Aralık
2008, Sayı:27092.
US.Environmental Protection
Agency, Integrated Risk Information
System, Phenol (CASRN 108-95-2).
US.Environmental Protection
Agency, Toxicological Review of
Phenol,September 2002, pp213.
40
| ŞUBAT 2012
MAKALE
İçinde bulunduğumuz yüzyıl birçok
teknolojik imkânları insanlığın hizmetine
sunarken, bir yandan da insanlığın
ortak malı olan çevreden geri getirmesi
zor, hatta imkânsız olan varlıkları da
alıp götürmektedir. Çevreyi geliştirmenin,
çevre sağlığını korumanın ve
çevre kirlenmesini önlemenin devletin
ve vatandaşların görevi olduğu herkesin
malumudur.
Sosyal ve ekonomik kalkınmanın
devamı için çevre artık doğal, ekonomik,
sosyal ve kültürel değerlerin
bütünü olarak ele alınmaktadır.
Çevre sorunları temelde; doğal
kaynakların bol ve sınırsız olduğu
düşüncesiyle ve bu düşünceden hareketle
gerçekleştirilen uygulamalar
sonucunda ortaya çıkmaktadır. Oysa
doğal kaynakların kıt olduğu gerçeğini
en açık biçimde su kaynaklarında
görmekteyiz.
Çevre yönetimi ve kirliliğin önlenmesi
konusunda hiç şüphesiz en önemli
konuların başında su kaynaklarının
korunması gelmektedir. Küresel iklim
değişikliğinin en çok tesir edeceği tabii
kaynak su olacaktır.
Su kirliliğinin azaltılmasındaki temel
politikamız, atık su oluşturmayan
ya da oluşan atık suyu tekrar geri kazanan
temiz üretim teknolojilerinin
kullanılması ve "kirliliğin kaynağında
önlenmesidir."
Su kaynakları ile toprağın korunması
ve kirliliğin önlenmesi için atık
suların bertarafının sağlanması, deşarjların
ve arıtma sistemlerinin izlenmesi
ve tesisler için kurulacak atık su arıtma
sistemleri projelerinin onaylanması işlemleri
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
tarafından yapılmaktadır.
Çevre Kanunu bütün canlıların ortak
varlığı olan çevrenin, sürdürülebilir
çevre ve sürdürülebilir kalkınma ilkeleri
çerçevesinde korunmasını içeren
kamusal bir düzenlemedir.
Ayrıca çevre ile ilgili politikaların
uygulanmasında ekonomik araçların
rolünün çevre politikalarını destekleyecek
şekilde kullanılması gerekmektedir.
Çevre Kanunu’nun (5491
sayılı kanunla değişik/2006) getirdiği
hükümler bu eksiklikleri giderecek
mahiyettedir.
Özellikle Çevre Kanunu’nda belediyelerin
su, atık su ve katı atıkla ilgili
hizmetlerinin karşılığını almasının sağlanması,
bu hizmetlerden tahsil ettikleri
gelirleri yine sadece bu alanlarda
kullanmalarının sağlanması, teşvik ve
cezai yaptırımın güçlendirilmesi hususları
yer almıştır.
Çevre Kanunu 29. maddesinde yer
alan "Arıtma tesisi kuran, işleten ve
yönetmeliklerde belirtilen yükümlü
ÇEVRE
VE ATI K SU
ALTYA PI POLİTİKALARI
Çevre yöneti mi ve kirliliğin önlenmesi konusunda
hiç şüphesiz en önemli konuların baş ında su
kaynaklarının korunması gelmektedir. Küresel
iklim değişi kliğinin en çok tesir edeceği tabii
kaynak su olacaktır.
RECEP ŞAHİN
ÇEVRE VE ŞEH İRC İLİK BAKANLIĞI
ÇEVRE YÖNE TİMİ GENEL MÜDÜRÜ
42
| ŞUBAT 2012
DOSYA
lükleri yerine getiren kuruluşların arıtma
tesislerinde kullandıkları elektrik
enerjisi tarifesinin, sanayi tesislerinde
kullanılan enerji tarifesinin yüzde ellisine
kadar indirim uygulamaya Bakanlığın
teklifi üzerine Bakanlar Kurulu
yetkilidir" hükmü ile Bakanlığımız
tarafından arıtma tesislerine enerji
teşviki getirilmiştir.
Bu doğrultuda; Çevre Yönetimi
Genel Müdürlüğü'nce "Çevre Kanununun
29. maddesi uyarınca Atık su
Arıtma Tesislerinin Teşvik Tedbirlerinden
Faydalanmasında Uyulacak Usul ve
Esaslara Dair Yönetmelik" 01.10.2010
tarih ve 27716 sayılı Resmi Gazete’de
yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu
Yönetmelik kapsamında Bakanlığımız
tarafından atık su arıtma tesisi yönetimlerini
teşvik etmek amacıyla mevzuata
uygun olarak çalıştırılan atık su
arıtma tesislerine ait enerji giderlerinin
yüzde 50’sinin karşılanması amacıyla
2011 yılında Teşvik Yönetmeliği
kapsamında 185 işletmeye Atıksu
Arıtma Tesisi (AAT) Geri Ödeme
Belgesi verilmiştir. Bu kapsamda 2011
yılı sonuna kadar kurum, kuruluş ve
işletmelere yaklaşık 23 milyon TL
ödeme yapılmıştır.
Büyükşehir Belediyeleri 2560
sayılı Kanun kapsamında verdikleri
hizmetin bedeli olarak atık su ücreti
almalarına rağmen diğer belediyeler
bu ücreti mevzuat eksikliği nedeniyle
alamıyorlardı. Bu kapsamda diğer belediyelerin
de verdikleri atık su bertarafı
hizmet bedelini tahsil edebilmeleri
gayesiyle "Atık su Altyapı Tesisleri
ve Evsel Katı Atık Tesisleri Tarifelerinin
Belirlenmesinde Uyulacak
Usul Ve Esaslara İlişkin Yönetmelik"
Genel Müdürlüğümüzce hazırlanmış
ve Ekim 2010 da yürürlüğe girmiş
bulunmaktadır.
Atık su Altyapı Tesisleri ve Evsel
Katı Atık Tesisleri Tarifelerinin Belirlenmesinde
Uyulacak Usul Ve Esaslara
İlişkin Yönetmeliğin uygulanmasına
yönelik "Atık su Tarifelerinin Belirlenmesine
Yönelik Kılavuz" hazırlanarak
2011 yılı içerisinde Çevre Yönetimi
Genel Müdürlüğü web sayfasında yayımlanmıştır.
Kentsel Atıksu
Altyapı ve AB Uyum
Süreci
Bilindiği üzere AB ile Çevre Faslı
müzakerelere açılmış olup, su sektörü
altında yer alan atıksu altyapı ile alakalı
uyum çalışmaları Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğü
tarafından takip edilmektedir.
Avrupa Birliği’ne uyum çalışmaları
kapsamında yapılan ve Yüksek Planlama
Kurulu’nda da kabul edilen,
Yüksek Maliyetli Çevre Yatırımların
Planlanması Projesi ile 2003 Yılı Ulusal
Programında su sektörü içinde yer
alan toplam 24 direktiften 15 direktifin
yatırım maliyetleri kısmen çalışılmıştır.
Bu direktiflerin toplam yatırım maliyetleri
63 Milyar 124 Milyon TL
(33 Milyar 969 Milyon Avro) olarak
belirlenmiştir.
Söz konusu proje raporunda
Türkiye’nin 2007-2023 yılları arasında
atık su arıtma tesisleri ve şebekelerinin
ilk yatırım ve yenileme maliyetleri
toplam 33 Milyar 604 Milyon TL (18
Milyar 083 Milyon Avro) olacağı ifade
edilmiştir. İçme suyu arıtma tesisleri ve
şebekelerinin ilk yatırım ve yenileme
maliyetleri ise toplam 23 Milyar 680
milyon TL (12 Milyar 743 Milyon
Avro) olarak verilmektedir.
Avrupa Birliği Katılım Öncesi
Yardım Programı (IPA) çerçevesinde
gerçekleştirilmekte olan Akçaabat,
Bulancak, Doğubayazıt, Erciş, Erzincan,
Manavgat, Nizip, Silvan Erzurum,
Bartın, Ceyhan, Adıyaman, Polatlı,
Siverek, Seydişehir, Çarşamba,
Diyarbakır, Erdemli, Akşehir, Aksaray,
Merzifon, Lüleburgaz, Amasya ve
Soma belediyelerinin içme suyu temini
ve atık su altyapı projelerine dair teknik
yardım projesi kapsamında birçok
belediyenin altyapısının tamamlanması
için Avrupa Birliği standartlarında
Finansal ve Operasyonel Performans
İyileştirme Değerlendirmesi (FOPIR),
Master Plan, ÇED, Fizibilite Raporları,
Tasarım Raporları hazırlanmış
olup, finansman müracaatları yapıl-
Belediyelerin atık su
arıtma tesislerinin
ülke ihtiyaçlarına
uygun önceliklerde
yapılmasını
sağlamak ve atık su
yatırımlarından elde
edilecek faydayı azami
seviyeye çıkarmak
üzere Bakanlığımızca
“Atık su Arıtımı
Eylem Planı”
hazırlanmıştır.
ŞUBAT 2012
| 43
mıştır. Kabul edilen belediyelerin atık su arıtma tesisi
ihale süreçleri devam etmektedir. Buna ilaveten bazı
belediyelerin ise master plan, ÇED, fizibilite ve tasarım
raporları hazırlanması işi başlatılmıştır.
Şanlıurfa Belediyesi Atık su Arıtma Tesisi proje aşamasında
olup, Kahramanmaraş Belediyesi Atık su Arıtma
Tesisi ise fizibilite aşamasındadır.
DABLAS kapsamında önerilen Ordu Atık su Arıtma
Tesisi inşaatının finansmanı IPA kapsamında temin
edilecek olup, ihale aşaması sonuçlandırılmıştır.
IPA Öncesi AB Fonlarından faydalanan Tokat ve
Nevşehir atık su arıtma tesisleri ise işletmeye alınmıştır.
Atık su Altyapı Politikaları
ve Mevcut Durum
9. Kalkınma Planı, Çevre Uyum Stratejisi, Çevre
Kanunu, Atıksu Arıtımı Eylem Planı, Havza Koruma
Eylem Planı, 61. Hükümet Programı ve yeni hazırlanan
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Stratejik Planı’nda kentsel
altyapının geliştirilmesi öngörülmüştür.
Çevre Kanunu’nda nüfus>100.000 2010 yılına, nüfus
100.000-50.000 arasındaki yerleşimler de 2012 yılına,
nüfus>2.000 olan yerleşimlerde ise 2017 yılına kadar
atıksu arıtma tesislerinin tamamlanması planlanmıştır.
Ayrıca Bakanlığımız Stratejik Planı’nda 2012 yılında atık
su arıtma tesisi ile hizmet edilen nüfusun yüzde 76, 2017
yılında ise yüzde 80 olması planlanmıştır.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı olarak havza bazında
kısa, orta ve uzun vadede hedeflerimizi belirleyerek yol
haritamızı oluşturmuş bulunmaktayız.
Belediyelerin atık su arıtma tesislerinin ülke ihtiyaçlarına
uygun önceliklerde yapılmasını sağlamak ve atık
su yatırımlarından elde edilecek faydayı azami seviyeye
çıkarmak üzere Bakanlığımızca "Atık su Arıtımı Eylem
Planı" hazırlanmıştır.
Bu Planlama ile ülkemizin 25 nehir havzasının önceliklendirmesi
yapılarak, bu kapsamda Atık su Arıtma
Tesislerinin havza temelinde takibi yapılmaktadır. Su
kalitesi ve kirliliği dikkate alınarak havza bazında yapılan
önceliklendirmeler neticesinde Akarçay, Gediz ve Ergene
Havzalarında Merkezi AAT'nin en kısa sürede kurulması
için bölgesel çalışmalar yapılmaktadır.
Bu kapsamda; Bakanlığımız tarafından Akarçay Havzasında
Afyonkarahisar, Bolvadin, Çay, Şuhut, Sultandağı’nın
da yer aldığı toplam 13 noktada merkezi atıksu arıtma
tesisleri planlanmış ve projeleri tamamlanmış olup, bunlardan
Afyonkarahisar, Şuhut ve Düzağaç merkezi atıksu
arıtma tesisleri tamamlanarak işletmeye alınmıştır. Ayrıca,
Çay, Bolvadin, İşcehisar Belediyesinin atık su arıtma tesisi
inşaatları yapılmaktadır.
Gediz havzasında yer alan Manisa, Salihli, Turgutlu,
Alaşehir, Akhisar, Demirci, Kula Belediyeleri atık su arıtma
tesislerinin projeleri onaylanmış olup, Kula ve Akhisar
Belediyesi atık su arıtma tesisi inşaatları devam etmektedir.
NÜFUSA VE BELEDİYELERE GÖRE
n
ATIKSU ARITMA TESİSİ İLE
HİZMET EDİLEN BELEDİYE SAYISI
n
ATIKSU ARITMA TESİSİ İLE HİZMET EDİLEN NÜFUSUN
TOPLAM BELEDİYE NÜFUSUNA ORANI (%)
ARITMA TESİSLERİ
Atıksu Arıtma Tesisi İle Hizmet Verilen Belediye sayısı 2003
yılında 278 iken 2011 yılında 421’e yükselmiştir. 2012 yılı
sonunda ise 500’e ulaşması planlanmaktadır.
2003 yılında atık su arıtma tesisi ile hizmet verilen nüfusun
toplam belediye nüfusuna oranı yüzde 38 iken yapılan planlı
çalışmalar sonucunda 2011 yılında bu oran Bakanlığımız
verilerine göre % 72’ye ulaşmıştır. 2012’de ise yüzde 76’ya
ulaşması hedeflenmektedir.
44
| ŞUBAT 2012
DOSYA
Ergene havzasında ise Sayın Başbakanımızın
talimatları ile Çorlu, Çerkezköy,
Keşan, Uzunköprü, Malkara,
Pınarhisar, Babaeski, Hayrabolu, Lüleburgaz,
Muratlı, Kırklareli, Saray,
Vize Belediyelerinin atık su arıtma
tesislerinin proje ve inşaatları DSİ
tarafından yaptırılacaktır.
Bakanlığımızca yukarıdaki havzalarda
yer alan Belediyelere olduğu
gibi ülkemizdeki tüm Belediyelere mali
ve teknik destek verilmekte ve gerekli
takip yapılmaktadır.
Ülkemizde çevreyi koruma amaçlı
yapılan çalışmalar ve Bakanlığımızca
verilen maddi ve teknik destekler
sonucunda son yıllarda kanalizasyon
şebekesi ve atıksu arıtma tesisi ile
hizmet verilen belediye sayısında ve
kanalizasyon ile atıksu arıtma hizmeti
verilen nüfusta önemli artış olmuştur.
TÜİK 2010 verilerine göre kanalizasyon
şebekesi ile hizmet verilen nüfusun
toplam belediye nüfusuna oranı,
2002 yılında yüzde 83 iken, 2008 yılında
yüzde 88’e ulaşmıştır. Diğer taraftan
kanalizasyon şebekesi ile hizmet
verilen nüfusun toplam nüfusa oranı
ise 2002 yılında yüzde 65 iken, 2008
yılında yüzde 73’e ulaşmıştır.
Kentsel Altyapı
Sorunları ve
Çözüm Önerileri
Ülkemizde nüfusu 100 binden
büyük olan belediyeler atıksu
bertarafı ile ilgili hizmetleri
karşılayabilir durumda olmakla
birlikte bu nüfusun altında olan
belediyeler verdikleri hizmetlerin
karşılığını alamadıklarından
ve teknik altyapı yetersizliği nedeniyle
hizmetleri karşılamada oldukça
yetersiz kalmaktadırlar.
Ayrıca, nüfusu 50 binden az olan
belediyelerde atıksu altyapı yatırımları
yeterli finansal kaynak sağlanarak gerçekleştirilmesine
rağmen, yapıldıktan
sonra etkin bir şekilde işletilememektedir.
Atık su arıtma hizmeti alan belediyelerin
nüfus varlıklarına göre
oranlarına baktığımızda nüfusu 100
binin üzerinde olan belediyelerde atık
su arıtma ile ilgili problemin büyük olmadığı,
ancak nüfusun 50 binin altına
düştüğü yerleşimlerde AAT hizmetinin
de yüzde 50’lerin altına düştüğü
görülmektedir.
Diğer taraftan arıtma hizmeti verilen
yerlerin de yine tablodan görüleceği
gibi daha çok büyük yerleşim yerleri olduğu
sonucu ortaya çıkmaktadır. Atık
suda katı atıkta olduğu gibi belediye
birlikleri kurulup, atık suyun teknik
ve ekonomik olarak uzak mesafelere
taşınması mümkün olmadığından,
çok yakın olmayan yerleşim yerleri
için ortak arıtma çözümleri sınırlı kalmaktadır.
Bu sebeple atık su altyapı
alanındaki yatırımların yapılabilmesi
için önümüzdeki süreçle önemli oranda
malî kaynak gerekmektedir.
Merkezi kurumlarda teknik kapasite
yeterlidir. Ancak büyükşehir
belediyeleri hariç diğer belediyelerde
henüz yeterli teknik kapasite bulunmamakta
ve verilen hizmetin karşılığı
olan atık su ücretleri yeterli miktarda
toplanmamaktadır.
Ülkemizde Bakanlığımız haricinde
kentsel atık su arıtma tesisi inşaatı
yapan büyükşehir belediyeleri, Belediyeler,
DSİ ve Kültür ve Turizm
Bakanlığı'nın altyapının planlanan
hedeflere ulaşması için herhangi bir
sorumluluğu bulunmamaktadır.
Kentsel atık su altyapıda belirlenen
hedeflere ulaşabilmek için diğer
kurumların altyapının kontrolü ve denetimi
konusunda kanunen bir sorumluluğu
bulunmamaktadır. Bu
nedenle Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı tarafından aktif bir
koordinasyon ve işbirliğinin
sağlanması, nüfusu 50 binin
üzerindeki yerleşimlere öncelik
verilmesi, öncelik durumuna ve
havzalar temelinde yerleşimlerin
ele alınması ve belediyelerin
verdiği altyapı hizmetinin
sürdürülebilirliğini sağlayacak
atık su ücretlerini toplamaları
önem arz etmektedir.
Türkiye’de Atık su Artıma Tesisleri (AAT) ile hizmet verilen
belediye/nüfus durumu(ÇŞB)
Toplam Nüfus
Belediye
Sayısı
AAT ile Hizmet.
Edilen Nüfus
AAT ile Hiz. Edilen
Nüfus Oranı
AAT İle Hizmet.
Edilmeyen Nüf. Oranı
≥
100.000 39,918,189 152 36,456,453 91,30% 8,70%
50.000-99.999 6,895,295 96 2,906,130 42,10% 57,90%
10.000-49.999 6,854,402 317 1,966,047 28,70% 71,30%
2.000-9.999 5,603,722 1455 594,918 10,60% 89,40%
TOPLAM 59,271,608 2020 41,923,548 70,70% 29,30%
Bakanlığımızca
son yıllarda verilen
maddi ve teknik
destekler sonucunda,
kanalizasyon şebekesi
ve atıksu arıtma tesisi
ile hizmet verilen
belediye sayısında
ve kanalizasyon ve
atıksu arıtma hizmeti
verilen nüfusta önemli
artış olmuştur.
ŞUBAT 2012
| 45
İSTA NBU L’A
KÜRESEL
FİNANS MERKEZİ
46
| ŞUBAT 2012
KAPAK
C
oğrafi konumu nedeniyle
tarih boyunca doğu
ile batı arasında köprü
işlevi gören İstanbul,
planlanan görkemli Finans
Merkezi ile bir kez daha dünyanın
gözbebeği olmaya hazırlanıyor.
Tarihi ipek yolunun en önemli kavşak
noktasında bulunan ve geçmişin her
döneminde güç ve ihtişamın sembolü
olan İstanbul, ticaretin kadim, paranın
bereketli olduğu bir şehir olarak
bir adım öne çıkıyor.
Geçmişte olduğu gibi bugün de
ülkemizin ve dünya ticaretinin kontrol
ve koordinasyon merkezi konumunda
bulunan İstanbul, tarihi misyonuna
yakışır küresel bir proje ile adından
söz ettirmeye hazırlanıyor.
DÜNYANIN İLK
FİNANS MERKEZİ:
KAPALI ÇARŞI
Kuruluşu Bizans dönemine kadar
inen Eminönü-Fatih hattı, dünyanın
ilk finans merkezi olan Kapalıçarşı,
19’uncu yüzyılda gelişen Beyoğlu-Galata,
1913’te oluşan Şişli-Beşiktaş ve
son yıllarda gelişen Levent-Maslak
aksı, İstanbul’un merkezi iş alanları
olarak öne çıkıyor.
Ancak dünyanın 16’ncı, Avrupa’nın
ise 6’ncı büyük ekonomisi olan
Türkiye’nin finansal hizmet sektöründeki
büyümesi göz önüne alındığında,
mevcut merkezi iş alanlarının
yetersiz kaldığı, Türkiye’nin bugünkü
konumuna yakışan, tarihte olduğu
gibi gelecekte de ticaretin can damarını
oluşturacak bir finans merkezi eksikliği
hemen kendini belli ediyor.
Bu eksiğin Türkiye’ye ve İstanbul’a
yakışır bir şekilde giderilmesi amacıyla,
İstanbul Finans Merkezi Strateji
Belgesi’nin kabulüne dair 29 Eylül
2009 tarih 2009/31 no'lu Yüksek
Planlama Kurulu Kararı 2 Ekim 2009
tarih ve 27364 sayılı Resmi Gazetede
yayımlandı.
ÖNCE BÖLGESEL
SONRA KÜRESEL
FİNANS MERKEZİ
Söz konusu Strateji ve Eylem Planında,
İstanbul'un uluslararası bir finans
merkezi olması için, uluslararası
standartlarda işleyen bir hukuk altyapısının
oluşturulmasına, finansal ürün
ve hizmet çeşitliliğinin artırılmasına,
vergi sisteminin basitleştirilmesine
ve etkinleştirilmesine, düzenleyici ve
denetleyici çerçevenin geliştirilmesine
karar verildi.
Aynı zamanda fiziksel ve teknolojik
altyapının güçlendirilmesine, nitelikli
insan kaynağı ihtiyacını karşılayacak
bir eğitim altyapısının oluşturulmasına,
dünya ölçeğinde tanıtım ve izleme yapacak
bir organizasyon yapısının kurulmasına
yönelik eylemler belirlenerek,
Tarihi ipek yolunun en önemli kavşa k nokta sında
bu lunan ve her çağda güç ve ihtişa mın sembo lü
olan İsta nbu l, ta rihi misyonuna yakışır küresel bi r
proj e olan Ataş ehir Fi nans Merkezi ile adından bi r
kez daha söz etti rmeye hazırlanıyor.
ŞUBAT 2012
| 47
İstanbul'un öncelikle bölgesel, sonrasında ise küresel bir
finans merkezi olması hedeflendi.
FİZİKSEL ALTYAPIYI
İYİLEŞTİRME ÇALIŞMALARI
İstanbul’un dünya çapında bir finans merkezi haline
gelebilmesi için gerekli olan fiziksel altyapı iyileştirmeleri
bağlamında şu kararlar alındı: Yaşam alanları, güvenlik
ve ulaşım imkânları ile teknoloji alanındaki kalite ve standartların
yükseltilmesi için İstanbul genelinde çalışmalar
yapılacak. Finansal kuruluşların altyapı ihtiyaçlarını karşılayacak
fiziksel koşullar sağlanacak. Gerekli ofis ve konut
stokunun oluşturulmasına yönelik olarak finansal kuruluşlar
kümelenecek ve bu çalışanlarının ikamet edeceği bölgeler
oluşturulacak. Ofis ve konut stoğu bölgelerinde deprem ve
güvenlik risklerini minimize edecek yeni yapı teknolojilerini
kapsayan gayrimenkul yatırımları sağlanacak.
PROJE ALANI OLARAK
ATAŞEHİR BELİRLENDİ
Bu çerçevede T.C. Merkez Bankası ve Kamu Sermayeli
Bankalar ile Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu,
Sermaye Piyasası Kurulu gibi finans sektörüyle ilgili kamu
kurumlarının merkezlerinin İstanbul'a taşınması için de
çalışmalar yürütüldü ve ilgili kurumların mevzuatlarında
gerekli değişiklikler yapıldı. T.C. Ziraat Bankası A.Ş., T.
Halk Bankası A.Ş. ve T. Vakıflar Bankası A.Ş., Toplu
Konut İdaresi Başkanlığı tarafından sağlanan ve Ümraniye
ile Ataşehir İlçeleri sınırları içerisinde kalan "Ataşehir
Finans Bölgesi" olarak tanımlı bölgede arsa temini işlemlerini
tamamladılar.
“Ataşehir Finans Merkezi” olarak tanımlanan bölge,
26 Ağustos 2011 tarih ve 28037 sayılı Resmi Gazete’de
yayımlanan 2011/2163 karar sayılı Bakanlar Kurulu Kararı
ile özel proje alanı olarak ilan edildi.
644 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile İstanbul
Ataşehir Finans Merkezi alanında yapılacak her türlü iş
ve işlemlerde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yetkilendirildi.
NEWYORK, LONDRA VE
DUBAİ’DEN DAHA BÜYÜK
Newyork, Londra ve Dubai’deki finans merkezlerinden
daha büyük bir alanı kapsayan İstanbul Ataşehir Finans Merkezi,
İstanbul’un Anadolu yakasında Ataşehir ve Ümraniye
ilçe sınırlarının kesiştiği bölgede yer alıyor. Kentin giriş
ve karşılama noktasındaki ana ulaşım aksları olan TEM ve
Newyork, Londra ve Dubai’deki
finans merkezlerinden daha
büyük bir alanı kapsayan
İstanbul Ataşehir Finans
Merkezi, İstanbul’un Anadolu
yakasında Ataşehir ve Ümraniye
ilçe sınırlarının kesiştiği
bölgede yer alıyor.
48
| ŞUBAT 2012
KAPAK
D-100 karayollarının burada kesişmesi
ve zaman içinde bölgenin hazırlanan
imar planları ile Finans Merkezi kararını
destekleyici şekilde planlanması bölgenin
önemini daha da arttırmış bulunuyor.
İSTİHDAMI VE
ULUSLARARASI FON
GİRİŞİNİ ARTIRACAK
Finans Merkezi’nin kısa ve orta vadede
bankaların, özerk kamu kurumlarının,
çok uluslu özel şirketlerin ve bunlara
hizmet edecek sosyal donatı alanlarının
konumlanacağı kapsamlı bir iş alanı olacağı
öngörülüyor. Türkiye ile uluslararası
finans ve iş çevreleri için son derece
önemli bir merkez haline gelecek olan
Ataşehir Finans Merkezi’nin, ülkede
istihdamın sağlanmasına ve uluslararası
fon girişinin artmasına yardımcı olarak
ekonomik büyümeye kayda değer bir
katkı sağlayacağı ifade ediliyor.
7 gün 24 saat
yaşayan bütüncül
bir kentsel mekân
olarak düşünülen
Ataşehir Finans
Merkezi, 5 bodrum
kattan oluşan
podyum bloğu
üzerinde inşa
ediliyor. Araç trafiği
podyum içerisinden
sağlanacağından,
araç trafiğinin
olmadığı ortak
mekânlar, ticaret,
yaşama ve
dinlenme alanları
oluşturuluyor.
ŞUBAT 2012
| 49
PROJEYE İLİŞKİN
ÇALIŞMALAR
25 Ağustos 2011 tarihinde Çevre
ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar
başkanlığında gerçekleştirilen toplantıda,
Ataşehir Finans Merkezinin
dünya ölçeğinde bir finans merkezi
olabilmesi ve projenin ivedilikle hayata
geçirilebilmesi için önemli kararlar
alındı. Finans merkezinin inşa
edileceği alanda tüm alt yapı ve donatı
hizmetlerinin ortak çözümlenmesi gerektiği
sonucuna varılarak alana ilişkin
master plan, kentsel tasarım projesi
ve imar planlarının hazırlanmasına
karar verildi.
Söz konusu alan içerisinde en büyük
mülkiyetin TOKİ iştiraki olan Emlak
Konut G.Y.O A.Ş’ne ait olması, 2004
yılından sonra bölgedeki planlama ve
uygulamaların Emlak Konut G.Y.O
A.Ş. tarafından gerçekleştirilmesi ve
planlama ve tasarım bütünlüğünün
sağlanması amacıyla, İstanbul Finans
Merkezi'ne ilişkin Master Plan ve Kentsel
Tasarım Projesi ile İmar Planlarına
ait çalışmalar Çevre ve Şehircilik Bakanlığı
ile birlikte Emlak Konut G.Y.O
A.Ş tarafından yürütülmeye başlandı.
KAPALI ÇARŞI VE
TOPKAPI SARAYI ESİN
KAYNAĞI OLDU
Proje maliyetinin alanda mülkiyet
sahibi maliklerden mülkiyet büyüklükleri
oranında mahsup edilerek
Geçmiş ile geleceğin
çizgilerini
buluşturan bir siluet
içerisinde modern
çalışma alanlarını
barındıran
Ataşehir Finans
Merkezi, dünya
finans sektörünün
nabzının attığı
en önemli
merkezlerden biri
sıfatıyla İstanbul’un
yeni simgesi olmaya
hazırlanıyor.
50
| ŞUBAT 2012
KAPAK
karşılanması öngörülerek Ataşehir Finans Merkezi'ne ait
master plan, kentsel tasarım projesi ve imar planları dünya
ölçeğinde finans merkezi çalışmaları olan yabancı bir proje
grubu ile bölgesel nitelikte çalışmaları bulunan Türk proje
grubu ortaklığına verildi.
Ataşehir Finans Merkezi’nin tasarımında, dünyanın ilk
finans merkezi kabul edilen Kapalıçarşı’nın işleyişi ve ortak
mekân kullanımı ile yüzyıllar boyunca bir cihan imparatorluğunun
yönetildiği merkez olan Topkapı Sarayı’nın
tasarım ve siluetinden esinlenildi.
Ayrıca İstanbul’un tarihî dokusu ile ilişkilendirilerek geçmiş
ile geleceğin çizgilerini bir arada taşıyan bir siluet içerisinde,
modern çalışma alanlarını barındıran, finans sektörünün
kalbini oluşturan ve günün 24 saati canlı yaşam alanlarının
bulunduğu yeni bir kent simgesi oluşturulması hedeflendi.
GEÇMİŞ İLE GELECEK İÇ İÇE
Yüzünü tarihi yarımada, Topkapı Sarayı ve Kapalıçarşı’ya
dönerek İstanbul’un tarihine ve kendi selefine bir saygı
duruşu sergileyen Ataşehir Finans Merkezi proje alanının
konumu ve mimari yapısı, Anadolu yakasının simgesi
olacak bir merkez şeklinde tasarlandı.
Finans Merkezi, Topkapı Sarayı’nın çevresindeki yeşil
bant ile oluşturulan hattan esinlenilerek İstanbul’un siluetinden
kopmadan şehirden ayrılırken, düzenlenen yeşil
alanlar ile çevrenin nefes alması sağlandı.
Ayrıca Topkapı Sarayı'ndaki surlar gibi Finans
Merkezi'ni çevreleyen podyum hattı üzerinde devam eden
yollar tasarlanarak, alan tek bir bütün haline getirildi. Farklı
işlevler için tasarlanan ve açık alanların sürekliliğini sağlayan
avlular ile çeşitli etkinliklerin, performans gösterilerinin
sergilenebileceği yaşama ve dinlenme alanları oluşturuldu.
Tüm kamusal alanlarda, İstanbul’un tarihi dokusunda yer
alan geleneksel mimarinin imgelerini oluşturan çeşmeler,
kapılar, arkadlar kullanılarak geçmiş ve geleceğin iç içe
yaşaması sağlandı.
Doğu ile Batı’yı sadece coğrafya
olarak değil, kültürel ve ekonomik
bakımdan da buluşturan dünyanın
gözbebeği İstanbul, Ataşehir Finans
Merkezi’nin tamamlanması ile
birlikte dünyanın en iyi finans
merkezlerinden birine ev
sahipliği yapacağı günü
sabırsızlıkla bekliyor.
ŞUBAT 2012
| 51
DÖRT ANA BÖLGE OLUŞTURULUYOR
Finans Merkezi proje alanı Kapalıçarşı’daki işleyiş ve
ortak mekân kullanımı göz önünde bulundurularak 4 ana
bölgeye ayrılmış durumda. Projenin kalbi olarak işlemesi
planlanan 2. Bölge’de banka ve finans merkezlerine ait
binalar yer alıyor. 1. Bölge ise özel kurumlar ile denetim
kuruluşlarına ait binalardan oluşuyor. Kongre ve kültür
merkezleri, oteller ve konutlardan oluşan 3. Bölge Kapalıçarşı’daki
gibi fonksiyon sürekliliğini sağlıyor. Destek
ve hizmet birimleri olarak nitelendirilen okul, cami, polis
ve itfaiye merkezlerinin bulunduğu 4. Bölge ise ana birim
olan 1. Bölge’nin çevresine yerleştiriliyor.
30 BİN KİŞİ İSTİHDAM EDİLECEK
Mülkiyeti Ziraat Bankası, Halkbank, Vakıfbank, SPK,
BDDK ve 3 özel şirkete ait 2 milyon 500 bin metrekarelik
alan üzerine inşa edilen Finans Merkezi’nde, 560 bin
metre kare ofis binaları, 90 bin metrekare alışveriş, 70 bin
metrekare otel, 60 bin metrekare rezidans, 2 bin kişilik
konferans merkezi olmak üzere yaklaşık 810 bin metrekare
emsal inşaat alanı bulunuyor.
Bin 500 kişilik 2 cami, 1 ilköğretim okulu, Emniyet
ve itfaiye binaları, kreş ve sağlık tesisleri gibi sosyal donatı
alanları da bulunan Finans Merkezi’nde yaklaşık 30 bin
kişiye istihdam sağlanacağı öngörülüyor.
Finans Merkezi çalışanlarının ve ziyaretçilerinin yüzde
95 oranında toplu ulaşım araçlarını kullanmalarını sağlayacak
tedbirler alınıyor. Bölgenin nüfus yapısı, metro ve
toplu ulaşım aksları etüt ediliyor, yeni metro bağlantıları,
çevre yolları ve ulaşım ağları planlanıyor.
ARAÇ TRAFİĞİ OLMAYACAK,
7/24 HİZMET VERECEK
7 gün 24 saat yaşayan bütüncül bir kentsel mekân olarak
düşünülen Ataşehir Finans Merkezi, 5 bodrum kattan oluşan
podyum bloğu üzerinde inşa ediliyor. Podyum içerisinde
yaklaşık 24 bin araçlık otopark yer alıyor. Topkapı Sarayı’ndaki
surlar gibi podyum hattını çevreleyen yollarla proje
2 milyon 500 bin metrekarelik
alan üzerine inşa edilecek Finans
Merkezi’nde, 560 bin metrekare
ofis, 90 bin metrekare alışveriş,
70 bin metrekare otel, 60 bin
metrekare rezidans ve 2 bin kişilik
konferans merkezi olmak üzere
810 bin metrekare inşaat alanı
bulunuyor.
52
| ŞUBAT 2012
KAPAK
alanı bir bütün haline getiriliyor. Araç
trafiği podyum içerisinden sağlandığı
için, podyum üstünde geniş yeşil alanlarla
desteklenen kentsel park görünümünde,
araç trafiğinin olmadığı ortak
mekânlar, ticaret, yaşama ve dinlenme
alanları oluşturuluyor.
SADECE FİNANS DEĞİL,
KÜRESEL BİR YAŞAM
MERKEZİ
Fatih Sultan Mehmet’in hayat verdiği
tarihin ilk finans merkezi Kapalıçarşı
ile Osmanlı İmparatorluğu’nun
beyni olan Topkapı Sarayı’nın hayat
bulduğu proje, çeşitli tarihlerde tüm
paydaşların katılımının sağlandığı toplantılarda
değerlendirilerek nihai şeklini
almış bulunuyor. Sadece finans değil
aynı zamanda İstanbul’a ve Türkiye’ye
yakışır küresel bir yaşam merkezi olarak
tasarlanan İstanbul Ataşehir Finans
Merkezi’nin Master Plan ve Kentsel
Tasarım Projesine ait maket ve görsel
veri çalışmaları tamamlanarak, 16
Aralık 2011 tarihli Bakanlar Kurulu
toplantısında sunuldu.
Doğu ile Batı’yı sadece coğrafya
olarak değil, kültürel ve ekonomik bakımdan
da buluşturan dünyanın gözbebeği
İstanbul, projelerin tamamlanması
ile birlikte alana ilişkin uygulama sürecinin
bir an önce başlayarak dünyanın
en iyi finans merkezlerinden birine ev
sahipliği yapacağı günü sabırsızlıkla
bekliyor.
Ataşehir Finans
Merkezi’nin
tasarımında,
dünyanın ilk finans
merkezi kabul edilen
Kapalıçarşı’nın
işleyişi ve ortak
mekân kullanımı
ile yüzyıllar
boyunca bir cihan
imparatorluğunun
yönetildiği merkez
olan Topkapı
Sarayı’nın tasarım
ve siluetinden
esinlenildi.
ŞUBAT 2012
| 53
ATA ŞEHİR
MİMAR SİNAN CAMİİ
54
| ŞUBAT 2012
KAPAK
Osmanlı Türk mimari üslûbunda,
gelenekten geleceğe uzanan ve gelenekle
teknolojiyi bütünleştiren Ataşehir Mimar
Sinan Cami, bugünün inşaat teknolojisi
ile Klasik Türk Mimari üslûbunu
buluşturan bir yapı olarak tasarlandı.
Altıgen şemalı, merkezi kubbe etrafında
altı yarım kubbelidir. Bu yapı tipi
bu büyüklükte bir camide ilk defa kullanılmakta
olup Mimar Sinan tarafından
ilk defa Edirne Üç Şerefeli Cami’den
sonra, Beşiktaş Sinan Paşa Camii’nde
kullanılmıştır.
Nisbet, ahenk ve uyumu temin için,
tasarım ve ölçülendirmede metrik sistem
değil, eski mimari ölçü birimimiz olan
"arşın" kullanılmıştır.
50 dönümlük park alanı içerisinde
yer alan ve Emlak Konut G.Y.O A.Ş.
tarafından yapılmakta olan cami, İstanbul
Finans Merkezi ile eş zamanlı
olarak bitirilecek.
İstanbul Anadolu Yakasının en büyük
camii özelliğini de taşıyacak olan
Ataşehir Mimar Sinan Camii'nin diğer
özellikleri şunlardır.
Ana kubbe çapı 27 metre yüksekliği
42 metredir.
Minare yüksekliği 72 metre
olup, üç şerefeli dört minare bulunmaktadır.
6 bin m² alana sahip olan caminin
Avlu Kısmı 2 bin 383 m²,
cami kısmı 2 bin 808 m², mahfil
katı 972 m² alana sahiptir. Toplam
inşaat alanı 3 bodrum kat ile
birlikte yaklaşık 26 bin 183 m² dir.
Kapasitesi yaklaşık 10 bin kişi
olup, cami 1. bodrum katında çok
amaçlı Konferans Salonu ve Eğitim
Birimleri bulunmaktadır.
Bodrum katlarından 4 adet
10-15 kişilik asansörler ile cami
katına çıkılabilmektedir.
İstanbul 1. ve 2. Çevre Yolu
kavşağı olan Ataşehir Kavşağı'nda
Batı Ataşehir Bölgesi'nde bulunmaktadır.
3 bodrum katı ile birlikte yüzde
56 seviyesinde tamamlanan
cami inşaatının 2012 yılı içinde
bitirilmesi hedefleniyor.
Ölçülendirmede eski
mimari ölçü birimimiz
olan "arşın" kullanıldı.
n
Anadolu Yakasının
en büyük camisidir.
n
Ana Kubbe çapı 27,
yüksekliği 42 metre.
n
Minare Yüksekliği 72
metre.
n
Toplam inşaat alanı
yaklaşık
26 bin 183 m².
ŞUBAT 2012
| 55
TÜ RKİYE’NİN İLK TOPLU KONUT PROJESİ
TAYYA RE EVLERİ
1922 yılında İsta nbu l'un beto narme iskelet sistemiyle
inşa edilen ilk bi naları olan ve Türkiye’nin ilk to plu
konut proj esi olma özelliğini taş ıyan Tayyare Evleri,
şi mdilerde Avrupa’nın en gözde ot ellerinden bi ri
olarak hizmet veriyor.
ÜMİT KAÇAR
ÇEVRE VE ŞEH İRC İLİK BAKANLIĞI
EĞ İTİM VE YAYIN DAİRES İ BAŞKANI
56
| ŞUBAT 2012
YA ŞAM
T
ayyare Evleri'nin ilginç hikâyesi 1918 yılındaki hazin
bir olayla başlıyor. O tarihte İstanbul'da büyük bir yangın
çıkıyor. Başta Cibali, Altımermer ve Fatih bölgeleri
olmak üzere, çok geniş bir alana yayılan yangın birçok
evin kül olmasına sebep oluyor.
YANGINZEDE EVLERİ OLARAK İNŞA EDİLİYOR
Yangınzedelerin (harikzedegân) en azından bir kısmına barınak
sağlamak amacıyla evler yapılması planlanıyor. İlk başta "Harikzedegan
(Yangınzede) Apartmanları" olarak bilinen apartmanların
Laleli'deki bir araziye inşa edilmesi kararlaştırılıyor.
PROJE ÜNLÜ MİMAR KEMALETTİN BEY'E AİT
Konutların yapımı için Manizade Hacı Hüseyin Efendi'nin başkanlığında
bir kurul tarafından bağışlar toplanıyor ve "Harikzedegân
Apartmanları"nın yapımına başlanıyor.
Dönemin en ünlü mimarlarından Kemalettin Bey altışar katlı
dört blok halinde ve toplam 124 daire olarak tasarladığı apartmanların
inşaatını 1922'de tamamlıyor.
MODERN EVLER BÜYÜK BEĞENİ TOPLUYOR
Her dairenin ayrı kömürlüğü, herkesin ortak çamaşırlığı var...
Terasların üstü kapalı... Bazı daireler üç, bazı daireler beş odalı...
Tarihi yarımadada inşa edilen
ilk apartmanlar olan Tayyare
Evleri, tıpkı Avrupa'daki gibi
banyodaki musluğundan suyu
akan, odalarında elektrik
düğmesi bulunan, hatta
mutfakta kovayı çevirince
çöpleri özel bölüme dökülen
en modern apartmanlar olarak
tarihteki yerlerini çoktan aldılar.
ŞUBAT 2012
| 57
Üst katlara avludaki merdivenle çıkılıyor;
herkes birbirine selam veriyor... İç avluda
kat kat balkon var; sohbetler ediliyor... Altta
dükkânlar, bakkal ve manav evin altında...
Bu modern özellikleriyle Yangınzede Evleri,
mahrumiyet yılları İstanbul'unda herkesin dikkatini
çekiyor ve cazibe merkezi haline geliyor.
TÜRK HAVA KURUMU'NA
DEVREDİLİYOR
1922 yılında tamamlanan Harikzedegân
(Yangınzede) Evleri, yangınzedelere verilmiyor;
Türk Hava Kurumu'na devrediliyor. Bu devirden
sonra adı "Tayyare Apartmanları" oluyor.
TAYYARE EVLERİ 5 YILDIZLI
OTEL OLUYOR
Kullanıma açıldığı 1922 yılından 1985 yılına
kadar apartman olarak kullanılan Tayyare
Evleri, bu tarihte bir turizm firmasına
devrediliyor.
Dönemin en ünlü mimarlarından
Kemalettin Bey altışar katlı dört blok
halinde ve toplam 124 daire olarak
tasarladığı apartmanların inşaatını
1922'de tamamlıyor.
58
| ŞUBAT 2012
YA ŞAM
Fatih’in fethettiği, Yavuz’un yönettiği,
Kanuni’nin doğduğu, Evliya Çelebi’nin "Küçük
İstanbul denilse yeridir" dediği ve Atatürk’ün 3 kez
ziyaret ettiği Trabzon, dünyanın en eski merkezi
olan Anadolu coğrafyasının köklü tarihe sahip kadim
yerleşim yerlerinden biridir. Tabir yerindeyse
tarih Trabzon’da, Trabzon ise tarihte yaşamaktadır.
TRABZON
Fati h’in fethetti ği, Ya vuz’un yönetti ği, Ka nuni’nin
doğduğu, Evliya Çelebi ’nin “Küçük İsta nbu l denilse
yeridir” dediği Trab zon, 4 bi n yıllık mazisiyle ta rihi
yaşata n kadim şehirler arasında seçkin bi r yere sahip.
60
| ŞUBAT 2012
KADİM ŞEHİRLER
FATİH SULTAN MEHMET
FETHETTİ
Kuruluşu M.Ö. 2000 yılına kadar
dayanan ve adı ilk kez, Yunanlı filozof
ve tarihçi Ksenophon’un "Anabasis"
adlı eserinde "Trapezos" olarak geçen
Trabzon, yedinci Osmanlı padişahı
Fatih Sultan Mehmed’in bizzat komuta
ettiği Osmanlı ordusu tarafından
1461 yılında fethedilmiştir. Trabzon’un
ardından Kırım’ın fethi ile Karadeniz
bir Türk gölü haline gelmiş, buradaki
Ceneviz üstünlüğü sona ermiş ve
İpekyolu’nun tüm denetimi Osmanlı
Devleti’ne geçmiştir.
YAVUZ SULTAN SELİM
TRABZON’U YÖNETTİ
Dokuzuncu Osmanlı padişahı olan
Yavuz Sultan Selim, babası Sultan
İkinci Bayezid tarafından askeri sevk
ve devlet idareciliğini öğrenmesi için
Trabzon Sancağı'na tayin edilmiştir.
Şehzade Selim, Trabzon'da devlet işlerinin
yanında ilimle uğraşmış, büyük
âlim Mevlana Abdülhalim Efendi'nin
derslerini takip etmiştir.
Trabzon'u çok güzel idare eden
Şehzade Selim'in bu arada komşu
devletlerle de ilişkisi olmuştur. Valiliği
sırasında Trabzon halkını rahat
bırakmayan Gürcüler üzerine üç sefer
yapmıştır. En önemlisi olan 1508 tarihli
Kütayis seferinde Kars, Erzurum,
Artvin illeri ile birçok yeri fethederek
Osmanlı topraklarına katmıştır.
Buralarda yaşayan Gürcülerin hepsi
müslüman olmuşlardır.
MUHTEŞEM SÜLEYMAN
TRABZON’DA DOĞDU
Onuncu Osmanlı Padişahı olan
Kanûnî Sultan Süleyman ise 27 Nisan
1495 Pazartesi günü Trabzon'da
doğmuştur. Tahta çıktığı sırada Osmanlı
İmparatorluğu dünyanın en zengin
ve en güçlü devleti konumunda
olan Kanuni’nin babası, şehzadeliğinde
Trabzon’u yöneten Yavuz Sultan
Selim’dir. Yavuz’un vefatı ve kendisinin
padişah olmasını, "Arslan öldü,
yerine kuzu geçti" diye nitelendiren
Avrupalılar, çok geçmeden hayal kırıklığına
uğramışlardır.
ULUSLARARASI ÖNEM
KAZANIYOR
1839'da yayınlanan Tanzimat
Fermanı’nın uygulanmasında şehir
bazı öncelikli vilayetler gibi pilot bölge
seçildi. İdari, adli ve askeri anlamdaki
yenilikler Trabzon'da da denenerek
başarıya ulaşıldı. 1900'lere gelindiğinde
şehirde İngiltere, İran, Yunanistan,
Rusya, Fransa ve Avusturya-Macaristan
gibi ülkelerin konsoloslukları
bulunuyordu. Böylece uluslararası değer
kazanan Trabzon, yeni kurulan
okulları, renkli basın hayatı ve zengin
ticaret imkânları ile Osmanlı'nın son
yıllarında belli başlı kentler arasında
yer aldı.
BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI
YILLARI
Tarihindeki en karanlık günlerini
Birinci Dünya Savaşı yıllarında yaşayan
Trabzon, Nisan 1916'da Ruslar
tarafından işgal edilmiş, halkın büyük
bir kısmı muhacir olup batıya göç etmişlerdir.
24 Şubat 1918'de işgalden
kurtulan Trabzon, hızla yaralarını sarmaya
başlamıştır.
Cumhuriyet dönemiyle yeni bir
çehreye bürünen Trabzon, zengin
tarihi mirası, eğitim kurumları, ulaşım
hizmetleri, sağlık kuruluşları ve
ticari faaliyetleri ile gittikçe büyüyen
modern bir şehir olma özelliğini sürdürmektedir.
1640 yılında ziyaret
ettiği Trabzon’u,
Osmanlı'nın en
mamur ve en renkli
şehirlerinden biri
olarak tarif eden
Evliya Çelebi,
halkının sevecenliği
ve zenginliği,
şehrin güzelliği ve
temizliğinden övgüyle
söz etmiştir.
ŞUBAT 2012
| 61
TARİH TRABZON'DA
Halk arasında "Meryem Ana" adı ile anılan Sümela Manastırı,
Trabzon’un Maçka ilçesinde, Altındere vadisine hâkim
Karadağ’ın eteklerinde, deniz seviyesinden bin 150 metre
yükseklikteki kayalar oyularak ve doğal mağaralardan yararlanılarak
kurulmuştur.
M.S. 375-395 yılları arasında inşa edildiği sanılmaktadır.
Kilisenin kuruluşundan itibaren yaklaşık bin yıllık tarihi karanlıktır.
Trabzon İmparatoru 3. Alexios (1349-1390) manastırı
yeniden inşa ettirerek, 17 metre yüksekliğinde, 40 metre
uzunluğunda, 14 metre genişliğinde 72 odalı bir tesis yaptırmıştır.
Trabzon’un 1461’de Fatih Sultan Mehmet tarafından fethedilmesinin
ardından Osmanlı Sultanları manastırın haklarına
dokunmamışlardır. Hatta Yavuz I. Selim (1512-1520) Trabzon’daki
şehzadeliği zamanında Manastır’a iki büyük mum
hediye etmiştir. Ayrıca Sultan Mehmet’in bir fermanı, II . Beyazıd,
I. Selim, II . Selim, III . Murad, İbrahim, IV . Mehmed,
II . Süleyman ve III . Ahmed’in fermanları da bulunmaktadır.
Orman içinden normal bir yürüyüşle yarım saatte ulaşılabilen
ve 88 basamaklı bir merdivenle çıkılan Sümela Manastırı’nın
başlıca bölümleri; ana kaya kilisesi, birkaç şapel, mutfak, öğrenci
odaları, misafirhane, kütüphane ile kutsal ayazmadır.
Manastırın kütüphanesinde evvelce katalogu yapılan ve
çoğunluğu 17-18. yüzyıllara ait çeşitli el yazmalarından
66 tanesi Ankara Müzesi’nde, içinde minyatürler olan ve
Bizans eseri bin tanesi İstanbul’da Ayasofya Müzesi’ndedir.
Ayrıca 150 kadar da taş baskı kitap vardır. Manastıra
ait Meryem ikonalarından biri Oxford’da özel bir koleksiyondadır.
1436 tarihli işlemeli gümüş madalyon ile 1438
tarihli işlemeli bir örtü de Atina’daki Benaki Müzesi’ndedir.
1962 yılında merdivenleri ile kapısı tamir ettirilerek turistlerin
ziyaretine elverişli bir duruma getirilmiş olan
görkemli yapı görenlerin hayranlığını uyandırmaktadır.
1972 yılında ören yeri olarak ziyarete açılan manastırın
bulunduğu alan dönemin Orman Bakanlığı’nca
Milli Parklar statüsüne alınmıştır. Kültür ve Turizm
Bakanlığı’nca da aslına uygun olarak onarımı devam
etmekte olan Sümela Manastır’ı Trabzon'un en önemli
turizm değerlerinden biridir.
EVLİYA ÇELEBİ’NİN
GÖZÜYLE…
Kırk yılı aşkın süre Osmanlı ülkesini
ve diğer ülkeleri dolaşarak yazmış
olduğu Seyahatname adlı eseriyle bütünleşmiş
olan Evliya Çelebi (1611-
1684) 17. yüzyılın önde gelen gezginlerindendir.
1640 yılında ziyaret ettiği Trabzon’u,
Osmanlı’nın en mamur ve en
renkli şehirlerinden biri olarak tarif
eden Evliya Çelebi, halkının sevecenliği
ve zenginliği, şehrin güzelliği ve
temizliğinden övgüyle söz eder. Evliya
Çelebi’nin bazı tespitleri şöyledir:
"Bu balık, (kış
mevsiminin 50 günlük
bir bölümü) çıktığı
için, hamsi balığı
derler. Balığın çıkışını
tellâllar halka haber
verirler. Aynı zamanda
şu beyitleri de
söylerler: 'Trabzondur
yerümüz, Ahça tutmaz
elümüz, Hamsi
paluk olmasa, Nice
olurtu halumuz.'
Bu balık (Hamsi) bir karış, ince ve
morca cilalı, gümüş gibidir. Faydası o
derecedir ki, yedi gün devamlı yiyen
kimseye çok kuvvet verir ve hazmı kolaydır.
Yemeğinde balık kokusu olmadığından,
yiyene hararet vermez.
Ağrı hastalığına tutulan adam yese şifa
bulur. Bir evde yılan ve çıyan olduğu
zaman, hamsi balığının başı tütsü
edilirse kaçar. Bunu yani hamsiyi yemek
Trabzonlulara hastır ki kırk çeşit
yemeğini pişirirler. Kebabı, çorbası,
yahnisi, böreği ve baklavası olur."
SÜMELA MANASTIRI
62
| ŞUBAT 2012
KADİM ŞEHİRLER
ÜÇ KEZ EV SAHİPLİĞİ YAPTI
TARİHİ VE TURİSTİK
MEKÂNLARI
Tarihi ve turistik değerleriyle adından
söz ettiren Trabzon’da pek çok tarihi yapı ve
turistik mekân mevcuttur. Onlardan bazıları
şöyle sıralanabilir:
Kaleler:
Akçakale, Trabzon Kalesi, Cephanelik.
Camiler:
Ahi Evren Dede Camii, Çarşı
Camii, Erdoğdu Bey Camii, Gülbaharhatun
Camii, İskenderpaşa Camii, Ortahisar
Camii, Tavanlı Camii, Yenicuma Camii.
Türbeler:
Açık Türbe, Gülbahar Hatun
Türbesi, Ahi Evren Dede Türbesi, Emir
Mehmet Türbesi.
Manastırlar:
Kaymaklı Manastırı, Kızlar
Manastırı, Kuştul Manastırı, Sümela Manastırı,
Vazelon Manastırı.
Kiliseler:
Küçük Ayvasıl Kilisesi, Santa
Maria Kilisesi.
Müzeler:
Atatürk Köşkü, Ayasofya Müzesi,
Cevdet Sunay Müzesi, Trabzon Müzesi,
Trabzonspor Müzesi.
Hanlar:
Alaca Han, Bedesten, Vakıf
Han, Taş Han.
Hamamlar:
Meydan Hamamı, Paşa Hamamı,
Sekiz Direkli Hamam.
Yaylalar:
Çakırgöl Yaylası, Haçka Obası
Yaylası, Harmantepe Yaylası, Lapazan
Yaylası, Sazalan Yaylası, Sisdağı Yaylası,
Sultanmurat Yaylası.
Konaklar:
Çakırağa Konağı, Kundupoğlu
Evi, Memişoğlu (Kastel) Konağı, Nemlizade
Konağı, Ortahisar Evleri, Orta Mahalle
Evleri, Yarımbıyıkoğlu Evi.
Turizm Merkezleri:
Uzungöl, Çalköy
Mağarası, Balıklı Göl, Çakırgöl, Sera Gölü.
ATATÜRK ve TRABZON
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu
Mustafa Kemal Atatürk Trabzon’u
üç kez ziyaret etmiştir. Atatürk
Eylül 1924 tarihinde Trabzon’a
ilk ziyaretini gerçekleştirdi. 15 Eylülde
Trabzon Belediyesi’ne ve 3.
Genel Müfettişliği ziyaretlerinden
sonra Soğuksu’ ya gezi amaçlı
götürülmüş ve burada dinlenmek
için durmuştur. Atatürk ikinci kez
Kasım 1930'da Trabzon’u tekrar
onurlandırdığında Köşk’te ağırlanmış
ve çok memnun kalmıştır.
Atatürk, Haziran 1937 tarihinde
Trabzon’u üçüncü kez ziyaretlerinde
kendisi için hazırlanan Köşkte
iki gece kalmıştır. 11 Haziran
gecesi Köşk’te bütün mal varlığını,
canından çok sevdiği Türk
milletine armağan etme kararı
almış olan Atatürk mal varlığının
bir listesini hazırlayarak gereğinin
yapılması için Başbakan’a göndermiştir.
Atatürk Trabzon’daki Köşk’ten
mal varlığını milletine adarken
şöyle diyordu:
"İnsanın serveti manevi
kişiliğinde olmalıdır. Mal ve
mülk bana ağırlık veriyor. Bunları
milletime vermekten ferahlık duyuyorum."
Atatürk Köşkü Trabzon’a gelen ziyaretçilerin
çoğunluğu tarafından
ziyaret edilen tarihi bir mekândır.
Roma Duvarı'nın manzarası (Şehrin batı tarafı)
ŞUBAT 2012
| 63
İLHAM VEREN ŞEHİR
BEDRİ RAHMİ EYÜBOĞLU'NUN
GÖZÜYLE TRABZON
Türkiye’nin en usta ressamlarından Bedri Rahmi
Eyüboğlu’nun şarkılara konu olan şiirleri de
vardır. İlk ve ortaöğrenimini Trabzon’da yapan
Eyüboğlu’nun “Trabzon Deyince” başlıklı
şiirinde, ilk gençlik yıllarının Trabzon’una dair
gözlemleri ve özlemleri şöyledir:
“Trabzon deyince
aklıma bir salkım karayemiş gelir
Bahçeler dolusu zindan yeşili
İçin için kandil kandil ballanır
(…)
Trabzon deyince aklıma Soğuk su gelir
Soğuk su deyince bir dizi kareymiş ağacı
(…)
Kara kara kazanlar hatırlarım dizi dizi
Kurşun gibi ağır bir balık yağı kokusu
Kırar kolunuzu kanadınızı
Hantal bir bulut güçbelâ havalanır
Bulutun içinde yüzlerce Yunus ağır ağır
Yarım kalmış bir deniz türküsünü
Deniz dibi yeşilini katran morunu
Gök mavisine katmaktadır
Sonra ağır başlı zinosların bembeyaz uğultusu
Dünyanın bütün denizleri de yetim yapayalnız
Dünyanın her yerinde beyaz, sessiz, sevimli
Martıya zinos derdik değil mi?”
BÜYÜLEYİCİ UZUNGÖL…
07 Ocak 2004 tarih ve 2003/6692 sayılı Bakanlar Kurulu
Kararı ile "Özel Çevre Koruma Bölgesi" olarak tespit ve ilan
edilen Uzungöl, Trabzon’a 99 kilometre ve Çaykara ilçesine
19 kilometre uzaklıktadır. Deniz seviyesinden bin 90 metre
yükseklikte bulunan Uzungöl, dik yamaçları ve muhteşem
orman örtüsü ile Alplerin güzelliğini geride bırakmaktadır.
Vadinin ortasında bulunan ve yamaçlardan düşen kayaların
Haldizen Deresi’nin önünü kapatmasıyla oluşmuş göl, "Uzungöl"
olarak bilinir ve yakınındaki "Şerah" köyünün yöreye
uygun tarzda yapılmış eski ahşap evleri, doğanın güzelliğini
tamamlar özelliktedir.
Yerli ve yabancı turistlerin büyük ilgisini çeken Uzungöl,
sahip olduğu turistik potansiyeli bakımından çok zengindir.
Çevrede trekking, kuş gözlem, botanik amaçlı turların yanı
sıra daha yükseklerdeki dağların arasındaki göllere veya yakınlardaki
Şekersu, Demirkapı, Yaylaönü gibi diğer yaylalara
geziler düzenlenebilir. Yaban hayatı bakımından Uzungöl
çevresindeki dağlarda ayı, kurt, yaban keçisi, tilki, kafkas dağ
horozu gibi çeşitli hayvan türleri barınmaktadır.
Pansiyonları, alabalık lokantaları, küçük resort tipi otelleri
ve doğal manzarası ile az bulunur güzellikte gezi ve konaklama
yeri olan gölün güneyinde, Haldizen deresi yanında
yer alan özel sektör tarafından yapılmış 52 yatak kapasiteli
ahşap bungalovlardan oluşan tesis bulunmaktadır.
Trabzon denince ilk akla gelenler:
Sümela Manastırı, Kızlar Manastırı,
Uzungöl, Zağanos Köprüsü,
Ayasofya Müzesi, Atatürk Köşkü,
Boztepe, Horon, Hamsi, Vakfıkebir
Odun Ekmeği, Akçaabat Köftesi,
Hamsiköy Sütlacı, Trabzon Peynirlisi,
Beton Helva, Kisarna (Bengisu)
Madensuyu, Kadırga Yaylası, Sultan
Murat Yaylası, Trabzon Bileziği,
Trabzonspor.
64
| ŞUBAT 2012
KADİM ŞEHİRLER
Akçaabat Limanı
Kelalioğlu Konağı
ŞUBAT 2012
| 65
Kar Şiiri
Karın yağdığını görünce
Kar tutan toprağı anlayacaksın
Toprakta bir karış karı görünce
Kar içinde yanan karı anlayacaksın
Allah kar gibi gökten yağınca
Karlar sıcak sıcak saçlarına değince
Başını önüne eğince
Benim bu şiirimi anlayacaksın
...
...
Bu adam o adam gelip gider
Senin ellerinde rüyam gelip gider
Her affın içinde bir intikam gelip gider
Bu şiirimi anlayınca beni anlayacaksın
Ben bu şiiri yazdım aşkın çeşidi
Öyle kar yağdı ki elim üşüdü
Ruhum seni düşününce ışıdı
Her şeyi beni anlayınca anlayacaksın
Sezai Karakoç
GÖLBA ŞI ÖZEL ÇEVRE KORUMA BÖLGESİ
ve
SEVGİ ÇİÇEĞİ
2
1.11.1990 gün ve 20702 sayılı resmi gazetede
yayınlanan, 22.10.1990 tarih ve 90/1117 sayılı
Bakanlar Kurulu Kararı ile Özel Çevre Koruma
Bölgesi olarak tespit ve ilan edilen Gölbaşı
Özel Çevre Koruma Bölgesi, Ankara’nın Gölbaşı
ilçe sınırları içinde kalmaktadır.
Gölbaşı Özel Çevre Koruma Bölgesi'nin en önemli
doğal unsurları Mogan, Eymir gölleridir. Mogan Gölü'nü
besleyen derelerin en önemlileri Sukesen, Başpınar, Gölova,
Yavrucak, Çolakpınar, Tatlım, Kaldırım ve Gölcük
dereleridir.
Koruma Bölgesinin bir diğer önemli unsuru da sulak-
bataklık alanlardır. Bu alanlar, göller için yeraltı suyu
depolamakla ve kurak mevsimlerde göle su temin etmekle
kalmayıp, çok sayıda bitki ve hayvan türünün yaşayabilmesi
için, gerekli olan suyu sağlamakta ve birçok kuş
türüne barınma, üreme ve konaklama amaçlı ev sahipliği
yapmaktadır.
Gölbaşı Özel Çevre Koruma Bölgesi'nde yapılan çalışmaların
temel amacı; tarihi ve kültürel kaynak değerlerinin,
el sanatlarının, alandaki doğal güzelliklerin, biyolojik
çeşitliliğin, sualtı, suüstü canlı, cansız varlıkların
Peygamber Çi çeği populasyonunu
tehdit eden baş lıca faktörler: Do ğal
alanların yerleşi me açılması, habitat
bo zulması, yoğun ta rım, herbi sit
kullanımı, anız yakılması, kuş zararları,
yanlış zamanda to planmasıdır.
PEYGAMBER ÇİÇEĞİ
68
| ŞUBAT 2012
DOĞA
BÖLGEDEKİ
ENDEMİK TÜRLER
Acanthus hirsutus
Boiss., Achillea
phrygia
Boiss. et Bal., Achillea wilhelmsii
C. Koch.,
Centaurea tchihatcheffii
Fisch& Mey.,
Jurinea pontica Hausskn.
et Freyn. Ex Hausskn.,
Tripleurospermum
callosum
(Boiss&Heldr.)
E. Hossain,
Moltkia aurea
Boiss.,
Onosma isauricum
Boiss. et. Heldr.,
Onosma
lycanum
Hub.-Mor.,
Alyssum blepharocarpum
Dudley&Hub.-Mor.,
Alyssum huetii
Boiss., Alyssum
pateri
Nyar ssp. pateri, Camelina
hispida
Boiss. var. grandiflora
(Boiss.)Hedge,
Dianthus anatolicus
Boiss.,
Dianthus ancyrensis
Hausskn.&Bornm.,
Gypsophila
eriocalyx
Boiss., Convolvulus
galaticus
Rotsan ex Choisy,
Helianthemum nummularium
(L.) Miller ssp. lycaonicum
Coode et Cullen.,
Astragalus
acicularis
Bunge, Astragalus
gymnolobus
Fischer.,
Astragalus lycius
Boiss.,
Astragalus lydius
Boiss.,
Astragalus micropterus
Fischer.,
Ebenus hirsuta
Jaub., Onobrychis
argyrea
Boiss. ssp. argyrea,
Onobrychis fallax
Freyn.& Sint,
Onobrychis oxydontha
Boiss.ssp.
armena (Boiss. et Huet.) Aktoklu,,
Trifolium pannonicum
Jacq.ssp.
elongatum (Willd.) Zoh.,
Vicia
caesarea
Boiss.et Bal., Phlomis
armeniaca
Willd, Salvia cryptantha
Motbret. et Aucher.ex Bentham,
Salvia
wiedemannii
Boiss., Stachy cretica L. ssp.
anatolica Rech. Fil.,
Allium cappadocicum
Boiss.,
Bellevalia tauri Feinbrun, Linum
flavum
L. ssp. scabrinerve (Davis) Davis.,
Linum hirsutum
L. ssp. anatolicum
(Boiss.) Hayek. var. anatolicum,
Consolida
raveyi
(Boiss.) Schröd., Crucianella
disticha
Boiss., Lycium anatolicum A.
Baytop & R. Mill.,
Linaria corifolia Desf.,
Linaria iconia
Boiss.et Heldr, Verbascum
caudatum
Freyn.& Bornm., Verbascum
cherianthifolium
Boiss. var. asperulum
(Boiss.) Murb.,
Verbascum vulcanicum
Boiss.& Heldr. var. vulcanicum,
günümüzdeki durumunu belirleyerek korunmaları ile ilgili
alınacak tedbirleri saptamak; bu değerlerin gelecek nesillere
aktarılmasını ve sürdürülebilirlik anlayışı çerçevesinde
bölgenin ekonomik kalkınmasını sağlayacak verileri tespit
etmek ve bölgede çevre bilincini arttırmaktır.
Proje kapsamında yapılan çalışmalarla, koruma bölgesinde,
IUCN (Dünya Doğayı Koruma Birliği) kriterlerine
göre "Çok Tehlikede" (CR) kategorisinde olan Peygamber
Çiçeği (
Centaurea tchihatcheffii) ile nesli tehdit ve tehlike
altında olan tür ve habitatların, hassas alanların zonlanması,
alana yönelik tehditlerin ve koruma önlemlerinin ortaya çıkartılması,
bölgenin korunması ve yönetilmesini sağlamak
üzere karar vericilere yol gösterilmesi amaçlanmaktadır.
PEYGAMBER ÇİÇEĞİ (SEVGİ ÇİÇEĞİ)
Ülkemizin sahip olduğu yaklaşık 3 bin adet endemik bitki
türünden biri olan Peygamber Çiçeği - Yanar Döner (
Centaurea
tchihatcheffii
), dünyada sadece Gölbaşı Mogan Gölü
çevresinde doğal olarak yetişmektedir. Bu tür, IUCN (Dünya
Doğayı Koruma Birliği) kriterlerine göre "Çok Tehlikede"
(CR) kategorisinde, Bern Sözleşmesine (Yaban Hayatı ve Yaşam
Ortamlarını Koruma Sözleşmesi) göre de kesin koruma
altında olan bitki türleri arasında yer almaktadır.
Halk arasında yanardöner, gelin düğmesi, türbe, sevgi çiçeği
olarak da bilinen peygamber çiçeği, tek yıllık, kazık kök
yapan, kırmızı, pembe, beyaz renkli küçük çiçeklere sahiptir.
Achillea Wilhelmsii Centaurea Tchihatcheffii Dianthus ancyrensis
Salvia Wiedemannii Convolvulus Galaticus Phlomis Armeniaca
Halk arasında yanardöner, gelin
düğmesi, türbe, sevgi çiçeği olarak
da bilinen peygamber çiçeği tek
yıllık, kazık kök yapan, kırmızı,
pembe, beyaz renkli küçük çiçeklere
sahiptir.
ŞUBAT 2012
| 69
Tarla ve yol kenarları, ekili araziler ve nadas alanları, killi,
alkali derin topraklar bitkinin habitatını oluşturur. Peygamber
Çiçeği (
Centaurea tchihatcheffii) populasyonunu tehdit
eden başlıca faktörler: Doğal alanların yerleşime açılması,
habitat bozulması, yoğun tarım, herbisit kullanımı, anız
yakılması, kuş zararları, yanlış zamanda toplanmasıdır.
Böylesine tehdit altında olan bu nadide türümüzün
gelecek nesillere aktarılması için, Sevgi Çiçeğini sadece
koruma altına almak tek başına yeterli olmayacaktır.
Eğitim çalışmaları ile tanıtmak ve korunmasını sağlamak
gerekmektedir. Bunun yanında Sevgi Çiçeği ve benzeri
diğer zenginliklerimizi koruyabilmenin yolu, eğitimin yanında
gelecek kuşaklara kirletilmemiş bir çevre, toprak ve
su bırakabilmekten geçmektedir. O nedenle, işgalci step
bitkileriyle rekabet edemeyen ve ışık seven bu bitkinin
Gölbaşı Özel Çevre Koruma Bölgesi yakın çevresinde yapılacak
"İyi Tarım Uygulamaları" ile popülasyonun zarar
görmesi önlenebilir.
GÖLBAŞI ÖZEL ÇEVRE
KORUMA BÖLGESİ FAUNASI
Gölbaşı Özel Çevre Koruma Bölgesinde faunaya yönelik
yapılan arazi ve gözlem çalışmaları sonunda omurgalılardan
(Vertebrata); 3 tür ikiyaşamlı (Amphibia), 12
tür sürüngen (Reptilia), 13 tür balık (Pisces), 83 tür kuş
(Aves) ve 25 tür memeli (Mammalia) tespit edilmiştir.
Omurgalı türlerin tamamına yakın kısmı Bern Sözleşmesinin
Ek II ve Ek III listesinde ve IUCN ‘nin LC
kategorisinde yer almaktadır.
Bern Sözleşmesi Kesinlikle Korunması Gerekli Türler
Listesi’nde yer alan Alabalıkçıl (
Ardeola ralloides) ve Küçük
Balaban (
Ixobrychus minutus), Dikkuyruk (Oxyura
leucocephala
) ve Küçük Kerkenez (Falco naumanni) bu
alanda mutlak korunması gereken türlerdir.
Koruma bölgesinde üreyen ve nesli tehlike altında
olan kuş türleri arasında; Alabalıkçıl (
Ardeola ralloides),
Balaban (
Botaurus stellaris), Küçük Balaban (Ixobrychus
minutus
), Macar Ördeği (Netta rufina), Elmabaş Pakta
(
Aythya ferina), Pasbaş Pakta (Aythya nyroca) ve Dikkuyruk
(
Oxyura leucocephala) bulunmaktadır.
Bern Sözleşmesi Kesinlikle
Korunması Gerekli Türler
Listesi’nde yer alan Alabalıkçıl,
Küçük Balaban, Dikkuyruk ve
Küçük Kerkenez bu alanda
yaşayan türlerdir.
Alabalıkçıl (
Ardeola ralloides) Küçük Kerkenez (Falco naumanni)
Küçük Balaban (
Ixobrychus minutus)
70
| ŞUBAT 2012
DOĞA
LEYLEKLER
Yerkürenin kuzey yarısında, ekvator ile kuzey
kutbu arasındaki bölgelerde havaların Nisan ve
Mayıs aylarından itibaren ısınmaya başlamasıyla
leylekler, sıcak yaz aylarını geçirmek için, soğuk
kış aylarını geçirdikleri ülkelerden geri dönerler.
Doğal yaşamın bir parçası olan Leylekler, bölgede
havalar soğumaya başlar başlamaz, başka
bölgelerden gelen diğer leyleklerle gökyüzünde
birleşerek, seyredeğer bir görüntü oluşturduktan
sonra, yolculuk rotaları olan Güney Afrika, Körfez,
Süveyş, ve İsrail'e doğru yola çıkarlar.
Leylekler uzak yerlere göç eden kuşların en iyi bilinenidir.
Avrupa'da ve Türkiye'de üreyen bu leylekler
kışı Afrika'da geçirirler. Göç sırasında sıcak
hava akımlarından yararlanır, olabildiğince kara
üzerinden uçabilmek için kıtadan kıtaya özellikle
İstanbul, Çanakkale ve Cebelitarık boğazlarından
geçerler.
OYLAMA SÜRÜYOR
n
TÜRKİYE'NİN ADAYLARI
DÜNYANIN 7
HARİKA KENTİ
KKTC'nin Adayları
Girne (Kıbrıs)
Lefkoşa (Kıbrıs)
Gazimağusa (Kıbrıs)
Adana
Ankara
Antalya
Bursa
Eskişehir
İstanbul
İzmir
Kayseri
Konya
Mersin
Safranbolu
Van
n
KKTC'NİN ADAYLARI
ANKARA
ADANA KAYSERİ MERSİN
ESKİŞEHİR
ANTALY A VAN
İZMİR SAFRANBOLU
72
| ŞUBAT 2012
HAB ER
"Dünyanın 7 Harika Kenti"
için son tarih 7 Mart 2012
T
ürkiye'nin 11, Kuzey Kıbrıs
Türk Cumhuriyeti'nin
3 aday ile katıldığı "Dünyanın
7 Harika Kenti"nin
seçimi için oylama devam
ediyor.
7 Ocak 2012'de başlayan adaylık
süreci 7 Mart 2012 tarihinde sona
erecek.
7 Mart ile 23 Kasım 2012 tarihleri
arasında en çok oy alan 77 şehre
ek olarak her ülke başına bir adayla
birlikte toplamda 300'den fazla kent
finallere katılmaya hak kazanacak.
23 Kasım ile 6 Aralık 2012 tarihleri
arasında ise "Yeni 7 Harika
Paneli" uzmanları finalist olacak 28
aday ülkeyi seçmek için toplanacak.
7 Aralık 2012 ile 6 Aralık 2013
tarihleri arasında, üç aşamalı olarak
düzenlenecek eleme sürecinde 28 adayın
sayısı sırayla önce 21'e, ardından
14'e ve nihayet 7'ye indirilecek ve
"Dünyanın 7 Harika Kenti" belirlenmiş
olacak.
Dünya genelinde milyonlarca insanın
oylamasıyla belirlenecek olan
"Dünyanın 7 Harika Kenti", 7 Aralık
2013 tarihinde açıklanacak.
Prestij açısından büyük önem taşıyan bu proje için Türkiye'den tam 14 kentin
aday olduğu oylamaya şu adresten katılmak mümkün:
http://www.new7wonders.com/form/nominate/en
İSTANBUL
KONY A BURS A
ŞUBAT 2012
| 73
1
923 yılında 20 bin nüfuslu orta halli
bir bozkır kasabasından "başkent"liğe
terfi eden Ankara'nın yerleşim planı
ve binaları, "genç Cumhuriyetin yeni
başkenti" ideolojisine uygun olarak
tasarlandı.
Şehir, eski merkezi olan Ulus, Kale ve çevresi
yerine güneye doğru hızla büyüdü. Bu bölgedeki
araziler kamulaştırıldı, genç cumhuriyetin vizyonunu
yansıtacak yollar ve binalar birbiri ardı
sıra süratle yapılmaya başlandı.
Bugün Ankara denilince ilk akla gelen yol
güzergâhlarından biri olan Atatürk Bulvarı daha
o yıllarda eski ve yeni şehri birbirine bağlayan
ana arter haline geldi. 3 yıl sonra nüfusu neredeyse
4 kat artan başkentin mesken ihtiyacına
cevap veren binalar da genellikle Atatürk Bulvarı
etrafında yoğunlaştı.
Yeni şehrin inşası için ilk olarak 1924'te
Lörcher'in planı uygulanmış, Yenişehir ve
çevresi bu plana göre biçimlenmişti. 1932'de
ise Herman Jansen'in yarışma kazanan planı
yürürlüğe girdi. Planda ticaret Ulus; yönetim
ise Yenişehir'de olacak şekilde tasarlanmıştı.
Bu tasarıma uygun şekilde Cumhuriyet'in
idare edileceği binaların bir arada olacağı bir
hükümet merkezi ihtiyacı için tasarımları ve
projelerini Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal
Atatürk'ün de beğendiği Avusturyalı mimar
Clemens Holzmeister'la anlaşıldı.
YENİ BA ŞKENTİN
KARAKTERİST İK
BİNALARI
Güvenpark'ta n baş layıp yukarıya
doğru hafifçe açılan bi r üçgen ve
eğimli yolun sonuna da kapsayıcı
bi r Türkiye Büyük Mi llet Meclisi
bi nası ta sarlandı. 1934'te inşa sı
ta mamlanan bi nalardan bi risi de
çok uzun yıllar Bayındırlık
Bakanlığı olarak kullanıldı ve
halen kullanılmaya devam ediyor.
YAŞAR TAŞKIN KOÇ
KANAL 24 ANK ARA TEMS İLC İSİ
74
| ŞUBAT 2012
TA RİH
Holzmeister Güvenpark'tan başlayıp yukarıya doğru hafifçe
açılan bir üçgen ve eğimli yolun sonuna da kapsayıcı bir
Türkiye Büyük Millet Meclisi binası tasarladı. Güvenpark'la
TBMM arasındaki genişleyen üçgene de bakanlıklar, askeri
ve idari en temel kurumlar inşa edilecekti.
Holzmeister, beğenilen plana uygun olarak 1927-30 arasında
Milli Savunma Bakanlığı ile Genelkurmay Başkanlığı'nı
tasarladı ve uyguladı. 1932'de başladığı İçişleri Bakanlığı'nı bir
yıl sonra başladığı Bayındırlık Bakanlığı ile beraber 1934'te
tamamladı.
Sonraki dört yıl içinde Ekonomi ve Ticaret Bakanlığı
ile Yargıtay binalarını yerleştiren mimar, daha sonra 15
dönümle dünyanın en büyük üçüncü arazisine sahip yeni
TBMM binasının tasarımını gerçekleştirdi.
Devlet binalarında betonarme karkas kullanan mimar
Holzmeister, simetrik kütlelerle anıtsal yapılar tasarladı.
Dönemin Kara Avrupası'nda da karşılığı olan güçlü devlet
anlayışını simgeleyen bu vurgu yanında Holzmeister, yerel
mimari ve kültürel öğeleri de ihmal etmedi. İnşa edilen bütün
yapıların cephe duvarlarında kullanılan Ankara taşı, bu
kültürel harmanın en çarpıcı örneklerinden birini teşkil etti.
Bayındırlık Bakanlığı'nın 1934'te yapılan tarihi binası: Bina, çevresindeki
diğer devlet kuruluşlarına ait yapılar gibi simetrik kütleler halinde inşa
edildi. Bu binaların hemen tamamının dış yüzeyinde kaplama olarak
Ankara taşı ya da aynı koyu pembe rengi verecek maddeler kullanıldı.
Hemen hemen aynı yıllarda aynı plana sadık kalınarak inşa edilen İçişleri
Bakanlığı ile Başbakanlık Merkez binasının arasındaki tarihi yapı o günden
beri Bayındırlık Bakanlığı olarak kullanılıyor.
Nazi iktidarından sonra
ülkesinden ayrılan Avusturyalı
mimar Clemens Holzmeister
Ankara'nın tarihi kamu
binalarını, Pembe Köşk'ü ve son
TBMM binasını tasarladı.
ŞUBAT 2012
| 75
SERGİ
FIKTION OKZIDENT
CERMODERN
Türkiye'den Almanya'ya isçi göcünün 50. yıldönümü
nedeniyle tasarlanan çalışma iki ülke
arasındaki kültürel yansımaları ve özlemleri
konu ediliyor.
Serginin ilk bölümünde Almanya'ya göç ve
toplumsal değişimler ikinci bölümde ise,
Türkiye'de Batı'nın algılanışı ve globalleşme
temalarında heykel, fotoğraf, video, resim ve
çeşitli enstalasyonlar yer alıyor.
Türk kökenli Alman sanatçılarla Almanya'da
yaşayan Türk sanatçıların katılımıyla gerçekleşen
Fiktion Okzident sergisi Kültür Bakanlığı ve
Goethe Enstitüsü işbirliği ile hem Berlin'de hem
de Ankara'da sergileniyor. Fiktion Okzident, 29
Şubata kadar Cermodern'de.
MÜZİK
BRATSCH
AYA İRİNİ
Müzik kariyeri boyunca birbirinden başarılı
projelere imza atan Bartsch, farklı müzik türlerini
kurgulayıp yorumlamaktaki ustalığıyla
tanınıyor.
Kurmaca folklorüyle Karadeniz'den Atlantik'e
dek uzanan grup; deneysel caz, Doğu Avrupa
çingene müziği ve özellikle Django Reinhardt
tarafından bulunan Manouche caz gibi çeşitli
disiplinlerden müzisyenler için bir buluşma
noktası oldu. Bu kimyayı kendine has üslubuyla
harmanlayan Bratsch, son dönemde
doğaçlamaya ağırlık verdi.
Efsane müzik topluluğu Bratsch sıradışı müzik
konserleri kapsamında 4 Şubat'ta Aya İrini'de
müzikseverlerle buluşuyor.
SERGİ
BİR ÜLKE DEĞİŞİRKEN
SAKIP SABANCI MÜZESİ
Türk resminin tarihsel akışına yer veren kalıcı sergi; "Bir
Ülke Değişirken", Sakıp Sabancı Müzesi'nde ziyaretçileriyle
buluşuyor.
Osman Hamdi Bey, Fikret
Muallâ, Halil Paşa, Şehzade
Abdülmecid Efendi ve
İzzet Ziya gibi, Türk Resim
Sanatı'nın önemli sanatçılarının
eserlerini içeren
koleksiyonda dönemin
tolumsal yapısına dair önemli izler bulmak mümkün...
Sakıp Sabancı'nın özel koleksiyonuna zaman içinde
yapılan eklemelerle ortaya çıkan seçki, bir koleksiyonerin
gözüyle; Osmanlı Devleti'nden Türkiye Cumhuriyeti'ne
uzanan modernleşme sürecinde, Türk resim sanatına
kapsamlı bir bakış sunuyor.
Sakıp Sabancı'nın Türk resminin belirli bir dönemine
duyduğu merak ve ilgiyle oluşturduğu koleksiyon; Türkiye'de
görsel imge üretimindeki dönüşümü, sanat ve
sanatçı kavramlarındaki değişimi gözler önüne seriyor.
SERGİ
SALVADOR DALİ
İSTANBUL'DA
TOPHANE-İ AMİRE
20. yüzyılın en önemli surrealist sanatçılarından
Salvador Dali'nin; ‘İlahi Komedya', ‘Sürrealizm
İzleri', ‘Gala ile Akşam Yemeği' adlı üç ayrı başlıktaki
eserleri İstanbul'da sergile- niyor.
"Gala ve Akşam Yemeği"ni
kusursuz ışık oyunlarıyla,
şiirin ustası Dante'nin
"İlahi Komedya"sını renk
üstadlığıyla, "Sürrealizm
İzleri"ni hayal ile gerçeği
ayırmanın mümkün olmadığı
düşsel bir evreni
betimleyen Salvador
Dali'nin 121 eseri seyirciyle
buluşuyor.
Sergi, 26 Şubat'a kadar
Tophane-i Amire'de.
76
| ŞUBAT 2012
KÜLTÜ R-SA NAT
SİNEMANIN ACI KAYBI
ÖMER
LÜTFİ AKAD
Türk sinemasının efsane yönetmenlerinden
Ö. Lütfi Akad'ı
kaybettik.
1916'da doğan
Akad, ekonomi
eğitimi gördü.
İlk yönetmenlik
denemesi olan
"Vurun Kahpeye"
ile tanındı. Akad, bu filmiyle Türk
sinemasında tiyatrocular döneminden
sinemacılar dönemine geçişe
ön ayak oldu. K urduğu sinema
diliyle
"yönetmenler kuşağı"nın
öncülerinden oldu. 1970'lerde
ünlü
Gelin / Düğün / Diyet üçlemesine
imza attı. Yirmi yılı aşkın
süre Mimar Sinan Üniversitesi'nde
öğretim üyeliği yaptı. Murat
Özer'in sözleriyle
"ustaların ustası",
Fatih Özgüven'e göre
"memleket
hikâyeleri yazarı"
, Agah Özgüç'e
göre
"bir çığır açan", Atilla Dorsay'a
göre
"ustalığı tartışma ötesi" olan
Ömer Lütfi Akad, 100'den fazla
filme imzasını attı.
GELECEĞİN KEŞFİ
ICE STATION ANTARTICA
AKBATI AVM 15 ŞUBAT'A KADAR
250 yıldan uzun bir süredir doğal
hayatla ilgili bilgiler üreten
ve paylaşan İngiltere'nin dünya
çapında en önemli ziyaret
merkezinden biri olan Natural
History Museum'un "Ice Station
Antartica" sergisi, bu yıl 23
Eylül'de ilk kez İstanbul'a geldi.
İstanbul, Güney kutbuna ayak
basılışının 100. yılında anlamlı
bir sergiye ev sahipliği yapıyor.
Hiçbir ülkeye ait olmayan, sadece
barışçıl amaçlı bilimsel araştırmalar ve işbirlikleri için kullanılan
Antarktika'da yapılan dünyanın geleceğine ilişkin araştırmalar,
eğitici ve eğlendirici "Ice Station Antarctica" sergisi 15 Şubat'a kadar
Esenyurt - Bahçeşehir Akbatı Alışveriş ve Yaşam Merkezi'nde.
SINIR ÖTESİ
62. BERLİN
FİLM FESTİVALİ
TÜRKİYE STANDI
gezicifestival.com
9-17 Şubat
2012
tarihlerinde
gerçekleştirilecek
62.
Berlin Film Festivali sırasında,
Avrupa Film Pazarı'nda açılacak
Türkiye Standı'nın organizasyonu
T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı
tarafından Ankara Sinema
Derneği'ne verildi.
2011 yılında Berlin Film
Festivali'nde yer almamış 2011-
2012 yapımı filmlerden bir seçki
oluşturulup standlarda dağıtılmak
üzere kısa film ve belgeseller
ile uzun metrajlı filmler için
İngilizce iki ayrı katalog hazırlanması
planlanıyor. Katalogda
ayrıca Türkiye'de düzenlenen
film festivalleri ile ilgili de bir
bölüm bulunuyor.
BENJAMİN MORAVEC
ÖTEKİ DÜNYA
GALERİ ARTİST
16 OCAK–11 ŞUBAT
Galeri Artist Ankara, Dünya
Çağdaş Sanatının genç
isimlerinden Benjamin
Moravec'in kişisel sergisine
16 Ocak – 12 Şubat tarihleri
arasında ev sahipliği yapıyor.
Sanatçının işlerinde kullandığı
konuların çoğunu
reklam panoları, sinema
ekranları, light boxlar gibi
günlük yaşamımızda her gün
karşılaştığımız görüntüler
oluşturmaktadır. Medyayı,
basını, interneti, televizyonu,
sinemayı tuval üzerine
aktarıp olağan işlevlerini
değiştirir. İşlediği konularda
görüntülerin görüntüleri
ortaya çıkar.
Benjamin Moravec, görüntüler
tarafından işgal altında
olan toplumların "ortak davranış
biçimi" etkisinden istese
de kaçamadığını savunuyor.
YARIŞMA
ULUSAL ÇEVRE
KISA FİLM
YARIŞMASI
Çevre temasını dolaylı ya da dolaysız
işleyen kısa filmlerin yer verileceği
yarışmaya; kurmaca, belgesel
ve canlandırma türlerinden katılım
yapılabilecek. Belgesellerde 30 dakika,
diğer yapıtlarda ise 20 dakika
ile sınırlandırılan eserlerin daha
önce başka yarışmaya katılmasına
ise kısıtlama getirilmemiş. Ayrıca
aynı yarışmacı birden çok filmle
yarışmaya katılabiliyor.
Yarışmaya katılmak isteyenler
www.cevrefilm.org
adresinden bilgi
alabilirler
ŞUBAT 2012
| 77
!
BU NLARI
BİLMELİSİNİZ
MEVSİMİNDE
TÜKETİM
Meyve ve sebze
alırken, mevsim dışı
paketlenmiş ürünler
yerine mevsime uygun
ambalajsız ürünleri
tercih edin.
TOPLU TAŞIMAYI
TERCİH EDİN
Olabildiğince
toplu
taşıma araçlarını tercih
edin. Kısa mesafelere
arabayla gitmek yerine
yürüyün.
YAZICINIZA
İZİN VERİN
Bilgisayarlarınızdan
çok gerekmedikçe
kağıt çıktısı almayın.
Dosyalarınızı bilgisayar
ortamında saklayın.
HAFİF KAĞIT
Kağıtları
mümkün
olduğunca çift
taraflı kullanın; kağıt
israfından kaçının.
Hafif kağıt kullanın.
Hafif kağıdın üretimi
sırasında daha az enerji
ve daha az hammadde
kullanılır.
PİLLERE DİKKAT
Pil alırken
şarj edilebilen pilleri tercih edin. Bir
küçük kalem pil 4 metrekare toprak kirletir ve bu
toprağı üretim yapılamaz hale getirir.
DAMLALAR
GÖL OLUYOR
Diş fırçalama,
bulaşık yıkama ve traş
esnasında musluk
açık bırakılmamalıdır.
Akan tesisatlar
mutlaka onarılmalıdır.
UYGUN TÜR
SEÇİLMELİ
Ağaçlandırma
çalışmalarında başarıya
ulaşmak için yöreye
özgü ağaç türleri tercih
edilmelidir. Ormanlara
yakın arazilerde anız
yakılmamalıdır.
78
| ŞUBAT 2012
FARKINDALIK
KİRLİ SU
Dünyada her yıl
takriben
1,5 milyon civarında
insan kirli sudan bulaşan
hastalıklardan dolayı
hayatını kaybediyor.
GERİ DÖNÜŞÜM
Dünyadaki
kağıt
tüketiminin yarısı geri
kazanılsa, her yıl 8
milyon hektar orman
alanı korunabilir.
PLASTİK TEHDİT
Her yıl 100 binin
üzerinde deniz
memelisi denizdeki
plastik çöpleri
yedikleri veya
bunlara takıldıkları
için ölüyor.
HER YIL 7 AĞAÇ
Her yıl doğaya
7 ağaç
borcumuz var! Çünkü; Bir
yıl içinde, kullandığımız
kağıt- kartonlar ve ayrıca
yaşamsal ihtiyaçlarımız için
7 adet ağacı tüketiyoruz.
7 MİLYAR TON KARBONDİOKSİT
Bütün dünyada
, kömür santrallerinden yılda 7
milyar ton karbondioksit salımı gerçekleşmektedir.
Bu miktar; dünyadaki toplam karbondioksit
salımının yüzde 41'ine karşılık gelmektedir.
GÜNEŞ ENERJİSİ
Güneşi bol yerlerde
yaşıyorsanız,
sıcak su gereksiniminizi güneş
enerjisiyle sağlayın. Eğer çok
ihtiyaç varsa, klima yerine
vantilatör kullanmayı tercih edin.
EN SAĞLIKLISI
Cam ambalaj
binlerce yıldır geri
dönüştürülmektedir ve
içindeki ürün camla
hiçbir etkileşimde
bulunmaz.
1 SANİYE
BİLE ÖNEMLİ
Gerekmediği zamanlarda
bir saniyeliğine bile
olsa ışığı kapatın. Her
ortam için doğru tip ve
büyüklükte ışıklandırma
kullanın. Enerji tasarruf
ampullerini tercih edin.
ŞUBAT 2012
| 79
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder