5 Haziran 2012 Salı


 

 

4
.......................TÜRK-İSLAM DÜNYASININ MİMARİ MİRASI TRABZONDA TANITILACAK

6
.......................ÇED VE MADENCİLİK SEMPOZYUMU ANTALYA’DA YAPILDI

8
.......................TÜRKİYE'NİN OLMAZSA OLMAZI: DEPREME DAYANIKLI KENTSEL DÖNÜŞÜM

10
.....................KENTSEL DÖNÜŞÜMÜ VATANDAŞLARIMIZLA BİRLİKTE BAŞARACAĞIZ

12
.....................TÜRKİYE BÜYÜK BİR EKONOMİYE VE GÜÇLÜ BİR YAPI SEKTÖRÜNE SAHİP

34
.....................Tehlikeli Atık Varilleri Bertara f Çalışması

56
.....................TÜRKİYE’NİN İLK TOPLU KONUT PROJESİ TAYYARE EVLERİ

60
.....................KADİM ŞEHİRLER / TRABZON

74
.....................YENİ BAŞKENTİN KARAKTERİSTİK BİNALARI

13
KENTSEL DÖNÜŞÜMÜ

SÜRDÜRECEĞİZ

26
HEDEF 30 MİLYAR DOLARLIK

TİCARET HACMİ

68
GÖLBAŞI ÖZEL ÇEVRE

KORUMA BÖLGESİ

30
VAN MARKA ŞEHİR

OLACAK

18
İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ VE

TÜRKİYE

42
ÇEVRE VE ATIK SU

ALTYAPI POLİTİKALARI

46
İSTANBUL'A KÜRESEL

FİNANS MERKEZİ

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI MÜSTEŞARI ERCAN TIRAŞ
14ÜRETİM VE KALİTE ODAKLI

BİR YAPI KURUYORUZ

2
| ŞUBAT 2012

İÇİNDEKİLER

Çevre ve Şehir Dergisi’nin ikinci sayısıyla karşınızdayız. İlk sayımıza

gösterdiğiniz yoğun ilgiye teşekkür ederiz. Sizlerin katkılarıyla her sayıda daha

zengin ve gündemi yakından takip eden bir dergi için çaba göstereceğiz.

Şubat sayımızda Türkiye’nin çevre ve şehir gündeminden önemli başlıklar

taşıyoruz gündeme.

Bu ayın röportajı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Müsteşarı Ercan Tıraş’la.

Yeni kurulan ve muazzam bir hareketlilik içindeki bakanlığın yoğun gündemine

rağmen Müsteşar Ercan Tıraş, gelecek vizyonlarını ve hedeflerini bizimle

paylaştı.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, bir taraftan geçmişten devraldığı tecrübenin

zenginliğini, diğer yandan yeniden yapılanmanın heyecanını taşıyor üzerinde.

Şubat sayımızda yine çok değerli katkılar ve yazılarla bize destek oldular.

Bu sayıda kapak dosyamız İstanbul Ataşehir’e kurulan ve sadece bulunduğu

şehrin değil, Türkiye’nin kaderini etkileyecek olan Finans Merkezi. Newyork,

Londra ve Dubai’deki benzerlerinden daha büyük bir alanda kurulan Finans

Merkezi’yle ilgili ayrıntıları sayfalarımızda bulabilirsiniz.

Çevre Yönetimi Genel Müdürü Recep Şahin, Çevre ve Atık Su Altyapı

Politikaları başlıklı makalesiyle, ayrıca Çevre ve Şehircilik Bakanlığı İstanbul İl

Müdürü ve değerli akademisyen Prof. Dr. Mehmet Emin Birpınar, 2006 yılında

Tuzla’da bulunan tehlikeli atık varillerin bertaraf çalışmasını anlatan kapsamlı

bir çalışmayla sayfalarımızda yer aldı.

İklim değişikliğinin ülkemizde ve dünyadaki etkilerini, gelecek senaryolarını

ele alan önemli bir dosyayı da dergimizde sizlerle paylaşıyoruz.

Çevre ve Şehir Bakanlığı Müşaviri Sezgin Demircioğlu, Türkiye’nin ilk toplu

konut projesi olan Tayyare Evleri’ni dergimiz için kaleme aldı. Her sayımızda

devam edecek “Kadim Şehirler’ bölümünün ilk konuğu Trabzon. Değerli gazeteci

Yaşar Taşkın Koç, “Yeni Başkentin Karakteristik Binaları” başlığıyla Ankara’ya

farklı bir pencereden baktı.

Çevre ve Şehir gündeminden haberler, önemli başlıklar ve daha pek çok

zengin ayrıntıyla Şubat sayısını sizlerle paylaşmak büyük bir mutluluk.

Desteğiniz, katkılarınız ve elbette eleştirilerinizle yeni sayılarda buluşmak

dileği ile...

İstanbul

Dünyanın FİNANS

Merke zi Oluyor

ŞUBAT 2012
| 3

MERHABA

DB Yapım Ajans adına

Sahibi ve

Sorumlu Yazı İşleri Müdürü

Şenol Selçuk Turan

Yayın Koordinatörü

Necati Eren

Yayın Kurulu

Ümit Kaçar

Ali İhsan Kıraç

Yakup Türkmen

Yaşar Taşkın Koç

Nasuhi Güngör

Prof. Dr. Mehmet Emin Birpınar

Haber Merkezi

Adem Seneman

Cansu Kurukahvecioğlu

Fatma Yıldırım

Tasarım

DB Yapım

Fotoğraflar

Sıtkı İlanbey

Baskı

Fersa Ofset Baskı Tesisleri

Ostim 36. Sokak No: 5/C-D

Yenimahalle, Ankara

Tel : 0 312 386 17 00

Faks : 0 312 386 17 04

Yönetim Yeri

Aşağı Öveçler Mahallesi

1033 Sokak No: 17/12

Çankaya, Ankara

Tel : 0 312 472 47 45

Faks : 0 312 472 47 46

Türü

Yaygın Süreli

Türk-İslam Dünyası Mühendislik-

Mimarlık ve Şehircilik Olimpiyatları

Yürütme Kurulu Toplantısı

Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan

Bayraktar'ın himayelerinde gerçekleştirildi.

Trabzon'da düzenlenecek olimpiyatlarda

Türk-İslam ortak kültürüne

ait mühendislik, mimarlık ve şehircilik

projelerinin hem tanıtımının yapılacağını

hem de yarışacağını ifade eden

Bakan Bayraktar, "Bu organizasyon sonunda

ortaya çıkacak projelerle Türkİslam

kültürü ve mimarisinin seçkin

örneklerini tekrar görme ve uygulama

imkânını yakalayacağız. Bu olimpiyatların

mimarimize yakışır kentler ve

hayat alanlarının oluşmasında katkı

sağlayacağına inanıyorum" dedi.

TÜRK-İSLAM

DÜNYASININ MİMARİ

MİRASI TANITILACAK

Edirne'den Semerkant'a, Bişkek'ten

Aşkabat'a, Merv'den İstanbul'a ve

Astana'ya kadar birçok kente Türk

mimarlarının, Türk mimarisinin en

güzel örnekleriyle hayat verdiklerini

belirten Bakan Bayraktar "Şehirlerin

özellikleri, güzellikleri, tarihi mirasımız

binalarla, yapılarla tanıtılıyor. Türkİslam

dünyasında çok güzel mimarlık

eserleri var, olimpiyatta bunlar tanıtılacak"

dedi.

Türk-İslam kültür ve medeniyetinin

hayat, mimarlık ve mühendislik

düşüncesini yarınlara taşımak için daha

çok çalışmamız gerektiğini kaydeden

Bayraktar, "Bu çalışmalarda bize yön

verecek kuruluşlara ve büyük gayretlere

ihtiyacımız vardır" diye konuştu.

İKİ YILDA BİR

DÜZENLENİYOR

Türk-İslam Dünyası Mühendislik-

Mimarlık ve Şehircilik Olimpiyatları

Yürütme Kurulu Başkanı Dr. İlyas Demirci

de 15-18 Ekim 2012 tarihleri

arasında Trabzon'da yapılacak olimpiyatlara

ilişkin bir sunum yaparak, bu

doğrultuda yapılan çalışmaları anlattı.

İki yılda bir, bir başka Türk ülkesinde

yapılan Türk Dünyası Mimarlık

ve Şehircilik Kurultaylarının yanında,

her 6 ayda bir Uluslararası

Kaşgar'dan Endülüs'e Türk İslam

şehirleri Şehir Şehrengizleri

toplantıları yapılıyor. 2010 Astana

Kurultayı'nın ve Gazi Kars

Şehrengizi Sonuç Bildirgesi'nin

maddeleri gereği ülkemizde yapılacak

olan Türk Dünyası Mimarlık

ve Şehircilik Kurultayı "Türk

İslam Dünyası Mühendislik-Mimarlık

ve Şehircilik Proje Olimpiyatları" adı

ile 15-18 Ekim 2012 tarihleri arasında

Trabzon'da gerçekleştirilecek.

OLİMPİYATA 28 ÜLKE

KATILIYOR

Türk Dünyası Mühendisler ve Mimarlar

Birliği'nin temsilciliği bulunan

28 ülkenin yanı sıra geçmişte ve günümüzde

Türk-İslam Dünyası olarak

adlandırılan ülke ve akraba toplulukların

katılacağı olimpiyatta, Türk-İslam

ortak kültürüne ait mühendislik, mimarlık

ve şehircilik projeleri yarışacak.

Olimpiyatın amacı ise: "Mühendislik,

mimarlık ve şehircilik alanında

mesleğin gelişmesine ve ilerlemesine

öncülük etmek, kimlikli, kişilikli,

çevreye ve insana saygılı daha medeni

şehirler oluşturmak, çeşitli sebeplerle

tahrip olan, kaybolmaya yüz tutan ve

bulunduğu coğrafya dışında bilinmeyen

mimari eserlerin durum tespitlerini

yaparak yok olmalarının önüne

geçmek ve bilinmelerini sağlamak"

olarak tanımlanıyor.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK

BAKANLIĞI HİMAYE

EDİYOR

Olimpiyatlar, Çevre ve Şehircilik

Bakanlığı'nın himayelerinde,

Trabzon Büyükşehir

Belediye Başkanlığı'nın

ev sahipliğinde, Karadeniz Teknik

Üniversitesi'nin Bilim Heyeti

Başkanlığı'nda, Uluslararası Türk

Kültürü Teşkilatı TÜRKSOY Genel

Sekreterliği'nin koordinasyonunda,

Türk Dünyası Mühendisler ve Mimarlar

Birliği'nin organizasyonunda

ve Türk-İslam Dünyası'ndan üniversitelerin

ve sivil toplum kuruluşlarının

katılımları ile düzenlenecek.

İki yılda bi r düzenlenen Türk-İslam Dünyası Mühendislik-

Mi marlık ve Şehircilik Olimpiyat ları'nın amacı, "kimlikli,

kişi likli, çevreye ve insana saygılı daha medeni şehirler

oluştu rmak, çeşit li sebeplerle ta hrip olan, kaybo lmaya yüz

tuta n ve bu lunduğu coğrafya dışında bi linmeyen mimari

eserlerin durum tespit lerini yaparak yok olmalarının önüne

geçmek ve bi linmelerini sağlamak."

TÜ RK-İSLAM DÜNYASI NIN MİMARİ

MİRASI TRABZ ONDA TA NITI LACAK

4
| ŞUBAT 2012

HAB ER


Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Çevresel

Etki Değerlendirmesi, İzin ve

Denetim Genel Müdürlüğü ile Türkiye

Çevre Koruma Vakfı tarafından

düzenlenen “ÇED ve Madencilik

Sempozyumu” Antalya’da yapıldı.

Sempozyuma Çevre ve Şehircilik Bakan

Yardımcısı Muhammet Balta’nın

yanı sıra ÇED Genel Müdürü Mustafa

Satılmış, Antalya Büyükşehir Belediye

Başkanı Mustafa Apaydın, Maden

İşleri Genel Müdürü Hamdi yıldırım

TOBB Madencilik Konseyi Başkanı

İsmet Kasapoğlu, kamu kuruluşlarından

yetkililer, sivil toplum kuruluşları

temsilcileri ile maden üreticileri katıldı.

Sempozyumun açılış konuşmasını

yapan Çevre ve Şehircilik Bakan

Yardımcısı Muhammet Balta, 2002

yılından önce Türkiye'de altın üretimi

yapan tek firma olduğunu, bugün

ise sayının 5'e yükseldiğini belirterek,

''Bu firmalar Avrupa normları üzerinde,

çevreye uyumlu bir şekilde üretim

yapıyorlar'' dedi.

“MADENCİLİK ÖNEMLİ

YAPI TAŞLARINDAN

BİRİ”

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı olarak

Türkiye’nin kalkınmasında bir lokomotif

görevi yapan maden sektöründe

faaliyet gösterenleri desteklediklerini

belirten Balta, “Biz madencilik alanını

ülkemizin kalkınmasında en önemli

yapı taşlarından biri olarak görüyoruz”

dedi.

Türkiye’de son 10 yılda her alanda

zihniyet değişikliği yaşandığına

dikkat çeken Bakan Yardımcısı Balta,

“Biz Bakanlık olarak kirlettikten

sonra değil, kirletmeden önce tedbir

almak zorundayız. Bütün tabi kaynaklarımızı

temiz tutmak zorundayız” diye

konuştu.

ÇED VE MADENCİLİK

SEMPOZYU MU

ANTA LYA ’DA YA PILDI

Sempozyumun açılış konuş masını yapan Çevre ve

Şehircilik Bakan Ya rdımcısı Mu hammet Balta , 2002

yılından önce Türkiye'de altın üreti mi yapan TEK

firma olduğunu, bu gün ise sayının 5'e yükseldiğini belirterek,

''Bu firmalar Avrupa normları üzerinde, çevreye uyumlu bi r

şekilde üreti m yapıyorlar'' dedi.

6
| ŞUBAT 2012

ETKİNLİK

Çevreyle ilgili sorunları ve çevresel

etkileri en aza indirmek için yapılan

çalışmalara, proje oluşturan belediyelere

destek vermeye çalıştıklarını dile

getiren Balta, ''2002 yılından önce

Türkiye'de altın üretimi yapan tek

bir firma vardı. Şimdi ise bu sayı 5'e

ulaştı. Bu firmalar Avrupa normları

üzerinde, çevreye uyumlu bir şekilde

üretim yapıyorlar'' ifadesini kullandı.

BALTA:

MADENCİLERİMİZE

GÜVENİYORUZ

Balta, 2002 yılında madencilik sektöründe

ihracatın yaklaşık 570 milyon

dolar olduğunu, bugün ise rakamın

yaklaşık 3,6 milyar dolara yükseldiğini

ifade ederek, sektörde ihracatın ithalattan

daha fazla olduğunu rakamların

ortaya koyduğunu söyledi.

“Bir devlet olarak madencilerimize

güveniyoruz” diyen Bakan Yardımcısı

Balta, şöyle devam etti:

“Sizler bu ülkenin yapı taşlarısınız.

Bizim ithal ettiğimiz maden

kaynaklarımız 3,6 milyar dolar ihracatımız

ise 21 milyar dolardır. Yani

ihracatımız daha yüksek. Bizim devlet

olarak görevimiz milletimize en iyi

şekilde hizmet etmektir. Eskiden ‘Su

akar Türkler bakar’ diyorlardı. Artık

su akıp Türkler bakmıyor. Türkler

enerji üretiyor, duble yollar yapıyor,

demiryolunu yapıyor, tankını üretiyor,

sanayisini geliştiriyor, uçağını

yapıyor ve dünyanın en hızlı gelişme

gösteren ekonomileri arasında yerini

alıyor. Artık Türkler suya bakmıyor.

Dünyanın politikasını yani su yolarını

belirliyor. Artık Türkiye ürettikçe

üretiyor.”

ÇED ELEKTRONİK

ORTAMA TAŞINIYOR

Sempozyumda konuşan Çevresel

Etki Değerlendirmesi, İzin ve Denetim

Genel Müdürü Mustafa Satılmış

ise, ÇED’i yılsonuna kadar elektronik

ortama taşıyacaklarını ifade etti.

DPT tarafından onaylanan projeyle

ÇED raporunun artık e-izin şeklinde

tamamıyla elektronik ortama taşınacağını

ve bu yıl sonuna kadar da uygulamaya

geçileceğini kaydeden Mustafa

Satılmış, çevrenin artık uluslararası

boyuta taşındığını söyledi.

Türkiye’de oy birliği ile karar alınan

ÇED dışında başka bir mekanizmanın

olmadığına değinen Satılmış, ÇED’in

çevre yönetiminin en etkin aracı olduğunu

kaydetti. Yatırımcının ÇED

konusunda yaşanan gecikmeye ilişkin

siyasilere kendilerini şikayet etmesinden

de yakınan Satılmış, bu gecikmeye

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı

veya DSİ’nin neden olduğunu ve bu

yüzden yapılan şikayet ve eleştirileri

haksız bulduklarını ifade etti.

CARİ AÇIK ARTIŞI

GÖZLERİ MADENCİLİĞE

ÇEVİRDİ

Türkiye'de madenciliğe 'tu kaka'

diye bakılırken cari açığın artışı ile

‘ya şu madenciliğe bir bakalım’ algısının

ortaya çıktığını belirten Maden

İşleri Genel Müdürü Hamdi Yıldırım

ise bir ülkenin kalkınmasının ana

dinamiklerinden birinin madencilik

ve tabi kaynaklar olduğunu söyledi.

ÇED izin sürecinin uzunluğunun en

büyük sıkıntıları olduğunu da dile getiren

Yıldırım, başka bir izne gerek

kalmaksızın tüm izinlerin ÇED içinde

yer alabileceği bir sistem istenildiğini

dile getirdi.

MADENCİLİK DOĞAYI

KATLETMEK DEĞİLDİR

Çevre ve madenciliğin bazı kesimlerce

birbiri ile çatıştırıldığına değinen

TOBB Madencilik Konseyi Başkanı

İsmet Kasapoğlu, dünya uygulamalarında

'o bölge yasak, bu bölge yasak'

gibi uygulamalar olmadığını söyledi.

ÇED sürecinin çevre ve madenciliğin

her türlü ilişkisini çözme noktası olması

gerektiğini kaydeden Kasapoğlu,

şöyle devam etti:

" Dünyada madenciliğin en yoğun

yapıldığı yer Avrupa. Bugün dünyanın

en yeşil alanı da Avrupa. Dolayısıyla

madencilikle doğa katliamı gibi bir

ibareyi yan yana koymak her şeyden

önce Yaradan'a ihanettir. Konya ovasını

bozkır haline madenciler mi getirdi?

Madenciliğin kıymetini bilelim."

e-izin

YIL SONUNA

KADAR

HİZMETE

GİRECEK

Yatırımcıların ÇED

raporu ve proje tanıtım

raporlarında neyi

taahhüt ettiklerini

bilmediklerini de

belirten Mustafa

Satılmış, çevre

cezalarının gerçekten

çok ağır olduğunu

ve yatırımcının neyi

taahhüt ettiğini bilip

ona göre hareket

etmesi gerektiği

uyarısında bulundu.

Satılmış, yatırımcıların

ÇED toplantılarına

bizzat katılmaları,

vekalet vermemelerini

istedi.

ÇED raporunun

e-izin şeklindeki

düzenlenmesi için

DP T’ye sundukları

projenin kabul

edildiğini belirten

Satılmış, ÇED sürecinin

tamamen elektronik

ortama taşınarak,

kağıt, posta, ilan

gibi giderlerden

kurtulmanın yanı

sıra bu tür işlerden

dolayı harcanan

180 işgününü bulan

işlemlerin de 60 güne

düşeceğini söyledi.

Satılmış, e-izin ÇED

sisteminin bu yıl

sonuna kadar hizmete

gireceğini de dile

getirdi.

ŞUBAT 2012
| 7

Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan

Bayraktar, 1. Yapı Denetimi, Deprem

ve Statik Sempozyumu'na katıldı.

Mühendislik mesleğinin, mesleki ve

eğitim anlamında çok törpülendiğini

kaydeden ve ara teknik eleman konusunda

da Türkiye'nin çok geriye düştüğünü

ifade eden Bakan Bayraktar, ara

teknik eleman sorununu halletmeden

yapı sektöründeki sorunun üstesinden

gelinmesinin mümkün olmadığını

kaydetti.

YAPI DENETİMİNE

CİDDİ GÖREV DÜŞÜYOR

Yapı denetim kuruluşlarının, bu yıl

itibariyle Türkiye'nin bütün illerine

yayıldığını kaydeden Erdoğan Bayraktar,

özel sektörden de bilgi alıp yasal

düzenlemelerin yapılması gerektiğine

işaret etti. Bayraktar, afet riski altındaki

alanların ve buralardaki konutların

dönüştürülmesinin, çok daha öncelik

ve önem taşıdığını belirtti. Eş zamanlı

hareket edilmesinin gerekliliğine işaret

eden Çevre ve Şehircilik Bakanı, yapı

denetim kuruluşlarına bu dönüşüm

sırasında çok ciddi görevler düşeceğini

söyledi.

TÜRK FİRMALARI BÜYÜK

BAŞARILAR KAZANIYOR

Türkiye'nin inşaat firmalarının

çok önemli başarılara imza attığını

ve dünyanın birçok yerinde iş yaptığını

hatırlatan Bayraktar, "Ama ne

yapıyoruz biz? Yüzde 70-80 ortaklı

TÜ RKİYE'NİN OLMAZSA OLMAZI :

DEPREME DAYA NIKLI

KENTS EL DÖNÜŞÜM

1. Ya pı Deneti mi, Deprem ve Stati k Sempozyumu'na

kat ılan Çevre ve Şehircilik Bakanı Bayrakta r,

yapı deneti mi konusundaki bi linçlendirmenin

önemine işa ret ederek, "Türkiye'nin kentsel dönüşümü,

deprem dönüşümü artık olmazsa olmazıdır" dedi.

8
| ŞUBAT 2012

HAB ER

Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan

Bayraktar'a Yıldız Teknik

Üniversitesi (YTÜ) tarafından

"Rektörlük Özel Ödülü" verildi.

Bakan Bayraktar, YTÜ'nün

düzenlediği "Yılın Yıldızları Ödül

Töreni"nde yaptığı konuşmada, üniversitenin

yıllardır bu vatana bilim

adamı ve teknik eleman yetiştirdiğini

belirterek, "Uygulamaya yönelik elemanlar

yetiştiriyor. Bu ülkenin dağında,

taşında, deresinde, tepesinde emeği

olan insanları yetiştirmede çok ciddi

adımlar atmıştır, çok büyük hizmetler

vermiştir" dedi.

Sanat ve iş hayatından

çok önemli isimlerin ödüle

değer görüldüğünü ifade

eden Bayraktar, şunları

söyledi:

"Bu, gerçekten takdire

şayan bir çalışma. Esenler Davutpaşa'daki

bin 200 dönümlük büyük

kampüs alanı hizmet veriyor. Ama

üniversitemiz TOKİ ile birlikte yeni

çalışmalar yapıyor. Orada inşaatlar da

süratle devam ediyor. Tamamen bittiği

zaman buradaki bu güzide mekân

ve Davutpaşa'daki o mekân, o zaman

bu üniversitemiz, dünya ölçeğinde en

üst sıralarda ismi anılacak bir konuma

gelecektir. Böyle güzel bir üniversiteden

mezun olduğum için mutluyum,

sevinçliyim. Kendi okulum tarafından

da ödüle layık olmak insanın en büyük

mutluluk anlarından biri. Bu bakımdan

bana oy veren öğrencilere de teşekkür

ediyorum."

Daha sonra Rektör Prof. Dr. İsmail

Yüksek tarafından Bakan Bayraktar'a

"Rektörlük Özel Ödülü" verildi.

Törende, 3 bin öğrenci arasında

yapılan anket sonucunda çeşitli kategorilerde

ödüle layık görülen kişi ve

kurumlar ödüllendirildi.

iş alabiliyoruz. Oyun kuran başkaları

olduğu için, malzemeyi onun dediği

yerden alıyoruz, müşavirliği onun dediği

adam yapıyor, hak edişleri onun

dediği gibi ödeniyor. Biz istenilen kârı

elde edemiyoruz. Adeta taşeron gibi

çalışıyoruz" diye konuştu.

Dünyada yoğun şekilde konut ihtiyacının

bulunduğunu belirten Bayraktar,

Türkiye'nin yapı sektöründeki

deneyiminin bu anlamda, bir fırsat

olarak değerlendirilmesi gerektiğini

ifade etti.

DEPREMLERİN

EKONOMİYE FATURASI

AĞIR OLDU

Son 100 yıl içinde Türkiye'deki

depremlerde 110 bin kişinin yaşamını

yitirdiğini ifade eden Bakan Bayraktar,

depremlerin çok acı tecrübeler

yaşattığını anımsattı. Son 100 yıldaki

depremler nedeniyle Türkiye ekonomisinin

göreceli olarak yüzde 15 geriye

düştüğüne işaret eden Çevre ve

Şehircilik Bakanı, "Sırf Marmara ve

Düzce depremlerinde, ekonomimizin

yüzde 10-12'si gitti" dedi.

7.2'lik bir deprem söz konusu olduğu

takdirde, İstanbul'da Fatih, Eminönü,

Bahçelievler ve Zeytinburnu'nda,

110 bin binanın yıkılacağını hesapladıklarını

kaydeden Bayraktar, bunun

altından kalkılamayacağını söyledi ve

"Türkiye'nin kentsel dönüşümü, deprem

dönüşümü, afet dönüşümü artık

olmazsa olmazıdır" diye konuştu.

Yapı denetimi konusunda yeni bir

şey icat etmeye lüzum olmadığını belirten

Bayraktar, dünyadaki uygulamalardan

esinlenilerek Türkiye'nin kendi

şartlarına uygun sistemin geliştirilmesi

gerektiğini söyledi.

YAPI DENETİMİNE SIKI

DENETİM GELİYOR

Yapı denetimlerinin de çok sıkı bir

şekilde denetlenmesi gerektiğini ifade

eden Bayraktar, mühendislerin de ekonomik

durumlarının iyileştirilmesinin

önemine işaret etti. "Bizim elimizdeki

en büyük argüman çok çalışmak ve çok

sorumluluk almaktır" diye konuşan

Bayraktar, kademeli şekilde, herkesin

kendi oranı nispetinde sorumlu olma

sisteminin getirilmesi ve şikayet müessesesinin

işletilmesi gerektiğini söyledi.

TEKNİK MÜŞAVİRLİKLER

ELDEN GEÇİRİLECEK

Müteahhitlerin de kaliteli iş yürütmesinin

önemine işaret eden Bayraktar,

teknik müşavirlik kuruluşlarının

elden geçirileceğini belirterek şöyle

konuştu: "Ama serbest ticaret sistemini

de tahrip etmeden, ciddiyetini de

kaybetmeden, devletin denetim sorumluluğu

mekanizmasını da en etkin bir

şekilde işin içerisine koymak suretiyle

bu işi yoluna koyacağız. Biz burada

kamu kuruluşlarının da bir şekilde,

yine teknik müşavirlikler tarafından

denetlenmesinin de önünü mutlaka

açacağız. Onu da dışarıda bırakmayacağız."

BAY RAKTA R'A "REKTÖRLÜK ÖZEL ÖDÜLÜ"

Son 100 yıl içinde

Türkiye'de meydana

gelen depremlerde

110 bin kişinin

yaşamını yitirdiğini

hatırlatan Bayraktar,

Türkiye ekonomisinin

depremler nedeniyle

göreceli olarak yüzde

15 geriye düştüğüne

işaret ederek

"Marmara ve Düzce

depremlerinde,

ekonomimizin yüzde

10-12'si gitti" diye

konuştu.

ŞUBAT 2012
| 9

Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan

Bayraktar Turizm, Ekonomi,

Bilimsel Araştırma ve Tanıtım Merkezi

(TEBİAT) tarafından düzenlenen

Deprem Güvenliği ve Kentsel Dönüşüm

Yasal Düzenleme Çalışmaları

toplantısında Bakanlığınca hazırlanan

Kentsel Dönüşüm Yasa Tasarısı ve

İmar Yasa Tasarısı ile ilgili katılımcılara

bilgi verdi.

Erdoğan Bayraktar, Türkiye'de İstanbul

ve Marmara Bölgesi'nin ekonomideki

yerinin dikkate aldığında orada

çok ciddi düzenlemeler yapılmasının

şart olduğunun görüldüğünü ifade etti.

GÜVENLİ VE

YAŞANABİLİR ALANLAR

OLUŞTURULACAK

Türkiye'de afet sonrası uygulamalara

ilişkin mevzuatların bulunduğunu

ifade eden Bayraktar, şunları söyledi:

"Afet öncesi, sırası ve afet sonrasına

ilişkin bütüncül yasa bulunmamaktadır.

Burada finansal ayağı da çok

net yoktur. Deprem olduğu zaman

nereden para bulunacak? Nasıl yapılacak

veya depremdeki olumsuzlukları

ortadan kaldırmak için nasıl bir kaynak

temin edilecek? Bu da çok ciddi

şekilde belirgin değildir. Bu bakımdan

düzenlediğimiz yasanın temel gayesi

afet riskli alanların dönüşümünü ve

riskli yapıların yıkımını sağlayarak,

ülke genelinde güvenli ve yaşanabilir

alanlar oluşturmaktır. Bu kanun tasarısıyla

olası afet risklerine ilişkin riskli

yapı stoku bertaraf edilecek, sağlıklı

güvenli alanlar oluşturulacaktır. Afet

sonrası oluşan can ve mal kayıpları

büyük ölçüde azaltılacak ve afetler

olmadan gerekli tedbirler alınacaktır."

DÖNÜŞÜMDE

YEREL MALZEMELER

KULLANILACAK

Yıkım yapılan alanlarda bütüncül

bir planlama anlayışı yeni bir altyapı ve

ulaşım sistemiyle şehirlerimizin daha

düzenli hale gelmesinin sağlanacağını

kaydeden Çevre ve Şehircilik Bakanı

"Yeterli altyapının bulunmadığı alanlarda

oluşan ve insan sağlığını tehdit

eden unsurlar azaltılacaktır. Kent merkezlerinin

köhneleşmesi önlenecektir.

Yerel malzemelerin kullanılması

sağlanacak ve üretim sektörü hareketlenecek.

İnşaat ve teknik müşavirlik

sektörü çok ciddi manada gelişecek bu

sayede işsizlik ve yoksulluk azalacak

ekonomik hareketlilik canlanacaktır"

dedi.

VATANDAŞLARIMIZLA

BİRLİKTE BAŞARACAĞIZ

Bayraktar, uygulamalarda birçok

vergi muafiyetleri getireceklerini anlatarak,

"Tüm inşaat sektörü kayıt içine

alınacak. Kayıt dışılık da azaltılacak.

Hem malzemede hem diğer hususlarda

tüm sektör, Yap-Sat'çılar olsun, malzeme

üreticileri olsun, çalışan işçiler

olsun, ciddi şekilde ekonomik disiplin

altına girecek. Burada Türk maliyesi

de büyük bir kazanım elde edecek.

Cari açığın azaltılmasına büyük ölçüde

fayda sağlayacaktır" şeklinde konuştu.

Dönüşüm çalışmasını vatandaşla

anlaşarak yürütmeyi esas aldıklarını

kaydeden Bakan Bayraktar, "Yasanın

olmazsa olmazlarından bir tanesi yıkımdır.

Acil bölgelerden başlamak

üzere artık depreme dayanamayacak

binaları yıkmak zorundayız. Tespitleri

yaptıktan sonra vatandaşa ‘bunu

yıkın' diyeceğiz. Belli bir süre vere-

"KENTS EL DÖNÜŞÜMÜ

VATA NDAŞLARIMIZ LA

BİRLİKTE BA ŞARACAĞIZ "

Almanya bi rleşi nce Berlin'in kentsel

dönüşümünün 30 yılda ancak

ta mamladığını hat ırlata n Çevre ve

Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayrakta r,

"Brezilya'nın ve Meksika'nın ekonomisi

bi zden büyük olmasına rağmen bi z

kentsel dönüşüm nokta sında onlardan

çok daha iyiyiz" dedi.

10
| ŞUBAT 2012

HAB ER

ceğiz, vatandaş yıkmazsa bir aylık bir

süre daha vereceğiz. Yine yıkmazsa

bakanlığımız ve belediyeler aracılığıyla

yıkacağız" dedi.

BERLİN'İN KENTSEL

DÖNÜŞÜMÜ 30 YILDA

BAŞARILDI

Yasayla, kaçak yapılardan, depreme

dayanıksız yapılardan, görüntüsü bozuk

olan mühendislik hizmeti almayan,

bilimsellikten yoksun yapılardan kurtulma

yolunda çok ciddi adımlar atılacağını

belirten Bayraktar, "Sosyal devlet

olmanın gereği budur. Türkiye'yi

şehirleri sosyal donatılarla bezenmiş,

meydanları olan, rahat ulaşımı olan bir

ülke yapma yolunda ciddi adımlar atacağız"

dedi. Erdoğan Bayraktar, dünyada

ABD'de, Japonya'da, Avrupa'da

kentsel dönüşümün yapıldığını ifade

ederek, Almanya birleşince Berlin'in

kentsel dönüşümünü 30 yılda ancak

tamamladığını hatırlattı.

CUMHURİYET TARİHİNİN

EN BÜYÜK KENTSEL

DÖNÜŞÜMÜ

İspanya'nın kentsel dönüşümünü

AB'den aldığı çok ciddi kaynaklarla

bitirebildiğini anlatan Bakan Bayraktar,

konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Güney Kore de kentsel dönüşüm

yolunda gecekondulardan kurtulma

durumunu yeni halletti. Bize benzeyen

Brezilya bunun için ciddi bütçeler

ayırıyor. Meksika bunlardan kurtulmak

için kaynak ayırmayı düşünüyor.

Çin'de çok acil 10 milyon konut ihtiyacı

var. Hindistan'da 10 milyonun

üzerinde ihtiyaç var. Brezilya'nın ve

Meksika'nın ekonomisi bizden büyük

olmasına rağmen biz kentsel dönüşüm

noktasında onlardan çok daha iyiyiz."

Son dönemde TOKİ ile birlikte

Türkiye'de İstanbul Büyükçekmece'den

başlayıp Diyarbakır'dan Kars'a kadar

Uşak'tan Samsun'a kadar Cumhuriyet

tarihinin en büyük kentsel dönüşümünü

gerçekleştirdiklerini belirten Erdoğan

Bayraktar, kentsel dönüşüm içinde

yaklaşık 50 bin konut ürettiklerini ve

TOKİ'nin önünde 200 bin civarında

konut projesi bulunduğunu hatırlattı.

Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, Tunceli Üniversitesi

Aktuluk Yerleşkesi 1. Etap İnşaatı Temel Atma Töreni'ne

katıldı. Burada yaptığı konuşmada üniversitelerin sadece bilim, eğitim

ve öğretim yuvası değil, bulunduğu bölgenin sosyal, kültürel ve

ticari bakımdan kalkınmasına da büyük katkı sağladığını kaydeden

Bayraktar, "Tunceli Üniversitesi'nin 600 bin metre kare alanda kampüsü

oluyor. 2013 yılı başlarında 14 tane bina olacak burada, 10 bin

öğrenci olacak. Bu öğretim üyesi sayısını da artıracak. 27 bin olan il

merkezi nüfusu 40–50 bine, toplam nüfus da 120–130 bine çıkacak.

Burası gerçekten bir vilayet olacak" diye konuştu.

KARDEŞLİK ADINA CİDDİ ADIMLAR ATILDI

Türkiye'de son 9 yılda "kardeşlik" adına ciddi adımlar atıldığını

ve pek çok projenin hayata geçirildiğini belirten Bayraktar, "Biz tarihten

gelen yanlışlıkların kesinlikle Türkiye'mizin önünü kesen bir

konu olmasını istemiyoruz. Farklıklarımızı Türkiye'mizin zenginliği

olarak artık herkes benimsedi, kabul etti. Tarihimizdeki kötü olaylar

bize ders verecek. Dersim bize ders verecek. Bunlardan ders alacağız.

Bütünleşeceğiz, kalkınacağız, gelişeceğiz ve ileriye gideceğiz. Bu

kapalı toplum olarak olmaz, demokrasiyle olur" ifadesini kullandı.

DEMOKRASİDE ESAS UNSUR İNSANDIR

Demokrasilerde halka rağmen bir şey yapılamayacağının altını çizen

Bakan Bayraktar şöyle devam etti: "Demokrasilerde esas ana unsur,

kucaklanması gereken nesne insanlardır, insanların düşünceleridir,

refahıdır, mutluluğudur. Çocuklarımız iyi yetişsin Türkiye kalkınsın,

dünyada önemsenen, hakikaten parmak ısırtan bir ülke olsun. İnsanlarımız

kendi kültürlerini yaşasın, kendi dillerini konuşsun, dillerimizi

geliştirelim. Artık Türkiye'de bunlar konuşuluyor, yaşanıyor."

İNSANA HİZMETTE SİYASET OLMAZ

Hizmet yaparken siyaset olmayacağını, siyasetin iktidara gelirken

seçim zamanlarında yapılacağını kaydeden Bayraktar, "Diğer

zamanlarda hizmet yapacaksın, vatandaş bunu takdir eder" dedi.

Bu anlayıştan yola çıkarak Tunceli milletvekilleri ile sürekli diyalog

içinde bulunduklarını belirten Bayraktar, "Vatandaşımız onları seçti,

başımızın üstünde yerleri var. Fakat biz Tunceli'ye hizmet yaparken

kimse bizim önümüzü kesmesin. Kalkınmada, gelişmede, refahta

siyaset olmaz. Burada insana hizmet vardır. Bu anlayışla birbirimize

sarılacağız."

"KALKINMADA, GELİŞMEDE,

REFAHTA SİYAS ET OLMAZ "

Tunceli Üniversit esi'nin temel at ma

törenine kat ılan Çevre ve Şehircilik

Bakanı Bayrakta r, "Tunceli'nin

geliş mesini, kalkınmasını yürekten

isti yoruz. Ka lkınmada, geliş mede,

refahta siyaset olmaz" dedi.

ŞUBAT 2012
| 11

Tüm İnşaat Müteahhitleri

Federasyonu (TİMFED)

tarafından düzenlenen

"Sektörü Bilinçlendirme

Toplantısı"na katılan Çevre

ve Şehircilik Bakanı Erdoğan

Bayraktar, burada yaptığı konuşmada,

çarpık yapılaşma

ve düzensiz kentleşmenin

"kentsel dönüşüm"le önlenebileceğini

ifade etti.

Avrupa'nın ve sosyalist

ülkelerin işi baştan sıkı tutmak

suretiyle düzenli kentleşmeyi

başardığına dikkat çeken

Bayraktar, Türkiye'nin bu konudaki

başarısızlığının temel nedeni olarak

hızlı ve büyük göçler ile planlama yetersizliğini

gösterdi.

MÜTEAHHİTLİK

SİSTEMİNE ÇEKİDÜZEN

VERİLECEK

Türkiye'nin büyük bir ekonomiye

ve güçlü bir yapı sektörüne sahip olduğunu

kaydeden Erdoğan Bayraktar,

kentsel dönüşümü gerçekleştirecek,

denetim mekanizmalarını geliştirecek

ve müteahhitlik sistemine çeki düzen

verecek düzenlemeleri hayata geçirme

konusunda kararlı olduklarını söyledi.

Türkiye'nin müteahhitlik sektöründe

dünyanın önde gelen ülkeleri

arasında yer aldığını anımsatan Bakan

Bayraktar, şunları söyledi: "Bu işi dünyada

en iyi bilenlerdeniz. Bu işi nasıl

kaliteli hale getiririz diye çalışıyoruz.

3194 sayılı Kanun ile müteahhitlik ve

teknik elemanlarla ilgili ne yapmamız

gerekiyorsa yapacağız. Müteahhitlere

sicil numarası verilmesi ve ustalık sertifika

belgesi uygulamasına geçiyoruz.

Devlet denetim konusunda kolaylaştırıcı

ve kucaklayıcı olacak, ancak taviz

de vermeyecek."

VAN DEPREMİ ÇOK ACI

BİR DERS OLDU

Van ve Marmara depremlerinin

önemli dersler içerdiğini kaydeden

Bayraktar, "Türkiye değişiyor. 1999

depreminden sonra yapı denetimini

getirdik. Türkiye bir tecrübe kazandı.

Bunu şimdi geliştireceğiz. Yapı denetiminde

mesafe alındı, fakat bizim

bunu çok daha ileri götürüp,

kolay, ancak sıkı denetim

noktasında adımlar atacağız"

dedi.

Başlatacakları "dönüşüm

seferberliği" ile müteahhitlik

sektörü için iş imkânlarının

çok artacağını ve kayıt dışı

ekonominin kayıt altına

alınmasında önemli mesafe

alınacağını belirten Çevre

ve Şehircilik Bakanı, yeni

müteahhitler ve teknik elemanlar

yetişeceğini, malzeme

çeşitliliği ve kalitesinin üst seviyeye

çıkacağını ifade etti.

GÜZEL MEKANDA

YAŞAYAN GÜZEL

DÜŞÜNÜR

Kentsel dönüşüm seferberliğinin

güzel kentsel tasarımların da önünü

açacağına işaret eden Bayraktar, "Parsel

bazında değil, ada bazında tasarım

yapacağız ki Amerika'da yapılan yeni

şehirler gibi güzel şehirler üreteceğiz

ülkemizde. Topyekun kalkınma, yapısal

düzenleme çok önemli. İnsan güzel

mekânlarda olursa güzel düşünür.

Şehirlerimizin altyapısı bozuk olduğu

için işin içinden çıkamıyoruz, kaynaklarımız

boşa gidiyor. Bu gidişe dur

diyeceğiz, kentsel dönüşümü gerçekleştireceğiz"

dedi.

"TÜ RKİYE BÜYÜ K BİR EKONOMİYE VE

GÜÇLÜ BİR YA PI SEKTÖRÜNE SA HİP"

Şanlıurfa'da incelemelerde bulunan

Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar,

Valilik Şeref Defterini imzaladıktan

sonra gazetecilere açıklamalarda

bulundu. Şanlıurfa'nın da çok göç alan

önemli bir vilayet olduğunu ifade eden

Bayraktar, kentteki konut stokunun yenilenmesi

gerektiğini söyledi.

Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi

Hakkındaki Kanun'un

TBMM'de olduğunu hatırlatan Bayraktar,

dönüşüm öncelikli illeri ziyaret ederek,

bu illerin valileri, belediye başkanları ve

milletvekilleriyle ortak çalışmalar yürüterek

vatandaşların yasaya katılımını en

üst seviyede sağlayacaklarını söyledi.

Van'da yaşanan depremlere de değinen

Bayraktar, "Türkiye deprem aksı

üzerinde bulunuyor. Deprem aksı üzerinde

bulunan binaları mutlaka yenilememiz

lazım. Büyük şehirlerimizden

başlayarak tüm şehirlerimizdeki konut

stokunu modern dünyanın gerektirdiği

gibi yenilememiz gerekiyor" dedi.

"TÜ RKİYE'NİN KONUT ST OKUNU YENİLEMEMİZ LAZI M"

12
| ŞUBAT 2012

HAB ER

Temel atma törenlerine

katılmak ve incelemelerde

bulunmak üzere Gaziantep'e

giden Çevre ve Şehircilik

Bakanı Erdoğan Bayraktar,

Şahinbey Belediyesi Yeşil

Vadi Projesi ile Akkent Yüzme

Havuzu'nun temel atma

törenlerine katıldı.

Türkiye'nin Acil Eylem

Planı'nın, İleri Demokrasi,

Büyük Ekonomi, Güçlü

Toplum, Yaşanabilir Çevre,

Marka Şehirler ve Lider Ülke

ilkeleri doğrultusunda hazırlandığını

belirten Bayraktar, Türkiye'de

afet riskini öne alan bir dönüşüm seferberliğini

başlatacaklarını söyledi.

Bu işe daha çok sarılan, bu konuda

çok daha çalışma yapan illere

öncelik tanıyacaklarının altını çizen

Bakan Bayraktar, "Tabii ki deprem

aksı üzerinde olan şehirler bizim önceliğimizdir

ama bu başarılı olan belediyelerin,

gerekli teknik hazırlığını

yapan, datalarını hazırlayan, mevcut

gecekondu stokunun dokümanterini

çıkaran belediyelerle çok daha yakından

çalışacağız" dedi.

ÖNÜMÜZDEKİ 20 YILI

PLANLANIYORUZ

Türkiye'de artık insanların ölmesini

ve büyük ekonomik kayıpların

yaşanmasını istemediklerini ifade

eden Çevre ve Şehircilik Bakanı,

"Türkiye'de Marmara'dan başlamak

suretiyle Hakkâri'ye kadar o deprem

aksının üzerindeki binaları bir taraftan

da Gaziantep gibi önemli vilayetlerimizde

bu kentsel dönüşümü dalga

dalga 2 yıl, 5 yıl, 10 yıl ve 20 yıllık

periyotlar halinde sürdüreceğiz" dedi.

Son 9 yılda yaklaşık 5 milyon yeni

konut üretildiğini hatırlatan Bakan

Bayraktar, bunların 500 bine yakınının

TOKİ, 4,5 milyonunun da özel

sektör tarafından üretildiğini söyledi.

Türkiye'deki toplam konut stokunun

yaklaşık 20 milyon olduğunu hatırlatan

Bayraktar, kazandırılan 5 milyon

yeni konut sayesinde ülkenin toplam

konut stokunun dörtte birinin yenilendiğini

söyledi.

BÜTÜN ŞEHİRLERİMİZİ

MODERNLEŞTİRECEĞİZ

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın

Başkanlığında Türkiye'de son

9 yılda dünya ölçeğinde işler yapıldığını

söyleyen Bayraktar, şöyle devam

etti: "Dünya'da söz sahibi ülke olmak

zorundayız. Bunu şehirleri düzelterek

yapacağız. Teknik altyapı olmadan bu

olmaz, şehirlerimizde kaynak israfını

engellemeden bunu yapamayız. Şehirlerimizi

ulaşım bakımından,

sağlık bakımından, eğitim

bakımından, temiz hava bakımından,

kısaca her bakımdan

modern hale getireceğiz,

dünyaya müthiş bir mesaj vereceğiz.

Biz artık 2023 yılını

konuşuyoruz. Cumhuriyetimizin

kuruluşunun 100. yılında

dünyada 10. büyük ekonomi

olan ve dünyaya yön verilen

kararlar alınırken Türkiye'nin

de masada olduğu, sözlerine

itibar edildiği bir dünya ve

dünyaya yön veren ülkelerle

birlikte Türkiye'nin de olduğu bir

dünyayı kurma için hep beraber çalışacağız."

GAZİANTEP

ORTADOĞU'NUN

TURİZM MERKEZİ

OLACAK

Gaziantep'i sadece Türkiye'nin değil,

Ortadoğu'nun da kültür ve turizm

merkezi haline getireceklerini belirten

Bakan Bayraktar, Gaziantep'teki

320 bin konut stokunun yüzde 60'ının

zaman içinde yenilenmesi gerektiğini

dile getirdi. Bunun 2 senelik sıkı bir

planlamanın ardından 5 yıllık 10 yıllık

15 yıllık ve 20 yıllık projelerle gerçekleştirebileceğini

kaydeden Bayraktar,

Gaziantep'i dünyaya örnek oluşturacak

bir "marka şehir" haline getireceklerini

söyledi. Bakan Bayraktar, eğitim, sanayi

ve turizm merkezi haline getirecekleri

Gaziantep'in, Ortadoğu coğrafyasının

cazibe merkezi olması için her türlü

gayretin gösterileceğini ifade etti.

Türkiye'de son 9 yılda dünya ölçeğinde iş ler yapıldığını

kaydeden Çevre ve Şehircilik Bakanı Bayrakta r, "Dünya'da söz

sahibi ülke olmak zorundayız. Bunu şehirleri düzelterek

yapacağız. Şehirlerimizi ulaş ım ba kımından, sağlık

ba kımından, eğiti m ba kımından, temiz hava ba kımından, kısaca

her ba kımdan modern hale geti receğiz" dedi.

YA ŞANAB İLİR ÇEVRE VE MARKA ŞEHİRLER İÇİN

"KENTS EL DÖNÜŞÜMÜ SÜ RDÜRECEĞİZ"

ŞUBAT 2012
| 13

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BA KANLIĞI MÜST EŞARI ERCAN TI RAŞ

“ÜRETİM VE KALİTE

ODAKLI BİR YA PI

KURUY ORUZ “

Türkiye, son 10 yılda mua zzam bi r değişi m

yaş ıyor, başta n aşa ğıya adeta yeniden

yapılanıyor. İnşaatta n tu rizme, sanayiden

hizmet sektörüne kadar her alanda müthiş bi r

büyüme ve hareketlilik var.

14
| ŞUBAT 2012

SÖYLEŞİ

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, deyim

yerindeyse yeni bir bakanlık. 2011’de

kurulan 61. hükümetle birlikte yola çıktı.

İsterseniz buradan başlayalım. Kısaca

bu yeni yapılanmadan söz eder misiniz?

-Teşekkür ederim. Elbette Çevre

ve Şehircilik Bakanlığı, hem adıyla,

hem de yapılanmasıyla yeni bir organizasyon.

Daha önce Bayındırlık Bakanlığı

ve Çevre ve Orman Bakanlığı

olarak var olan yapıların, çevre bölümlerinin

alınması ve aynı zamanda şehircilik

boyutunun katılmasıyla ortaya

çıkmıştır. Dolayısıyla hem geçmişten

gelen bir tecrübenin devamıdır, hem

de yeni bir hizmet organizasyonudur.

Siz uzun yıllardır bürokraside önemli

hizmetler vermiş bir yönetici olarak,

bu yeni yapılanmanın avantaj ya da

dezavantajlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Her yenilik mutlaka zorlukları

beraberinde getirir. Az önce de ifade

ettiğim gibi, iki ayrı bakanlık yapısından

gelen birimlerimiz var, yeni kurulan

birimler var. Dolayısıyla bunların

birbirleriyle uyumlu hale gelmesi,

sistemin yerine oturması elbette biraz

zaman alacaktır. Ancak çok hızlı bir

yapılanma ve uyum süreci yaşadığımızı

da ifade etmeliyim.

En başta Sayın Bakanımız Erdoğan

Bayraktar’ın uzun yıllar bürokraside

sahip olduğu üst düzey görevler ve

tecrübesi, hepimiz için yol gösterici

oluyor. Bu enerji ve heyecan tüm

kadromuza yansımaya başlayınca, en

üst görevlerden en alt kademeye kadar

müthiş bir heyecanla ve fedakarlıkla

çalışılıyor.

Yeni bir bakanlık olmanın, yeniden

yapılanmanın zorlukları kadar, getirdiği

bir enerji de var. Bu hepimiz için

yeni bir soluk, yeni bir heyecan ve yeni

bir hizmet vizyonu.

Türkiye’de bürokrasi hep eleştirilir,

sıkça hedef tahtasına konulur. Gerçekten

böyle midir, bürokrasi değişimin önünde

bir engel midir?

Bu sadece bizim değil, neredeyse

tüm dünyanın tartıştığı, neredeyse

dünya tarihi kadar eski bir tartışma.

Sadece şunu söyleyeyim. Hiçbir bürokrat,

hangi kademede olursa olsun,

hizmeti durdurmak ya da yerine getirmemek

gibi bir yaklaşımda bulunamaz.

Asıl önemli olan nasıl bir sisteme sahip

olduğunuz, sistemin nasıl işlediği ve

tıkanan mekanizmaları nasıl yenilediğinizdir.

Türkiye, son 10 yılda muazzam

bir değişim yaşıyor, baştan aşağıya

adeta yeniden yapılanıyor. İnşaattan

turizme, sanayiden hizmet sektörüne

kadar her alanda müthiş bir büyüme

ve hareketlilik var.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Müsteşarı Ercan

Tıraş’la, yeni kurulan bakanlığı, faaliyet alanlarını ve

gelecek vizyonunu konuştuk. Müsteşar Ercan Tıraş,

bakanlığın yeni yapısını, hedeflerini ve

faaliyet alanlarını bize anlattı.

Yeni bir bakanlık

olmanın, yeniden

yapılanmanın

zorlukları kadar,

getirdiği bir enerji

de var. Bu hepimiz

için yeni bir soluk,

yeni bir heyecan

ve yeni bir hizmet

vizyonu.

SÖYLE Şİ:
YAVUZ GÜNGÖR

ŞUBAT 2012
| 15

Elbette bu değişim ve dönüşüme

bürokrasi de ayak uydurmak zorunda,

o da kendisini yenileyecek, daha

hızlı ve doğru karar verme yolunda

mesafe alacak.

Bu anlamda son yıllarda çok önemli

gelişmeler yaşandığını, bürokrasinin

hem hız, hem işleyiş ve hem de doğru

karar verme anlamında ciddi bir değişim

yaşadığını söyleyebilirim.

Dilerseniz yeniden yapılanma ne

anlama geliyor, bakanlığın önünde

nasıl bir gelecek vizyonu var. Bunları

değerlendirir misiniz?

Şimdi iki ana başlığımız var malumunuz.

Çevre ve şehir. Bu iki başlığın

hayatımızda kuşatmadığı bir alan neredeyse

yok gibi. Bu da bize çok geniş

bir alanda sorumluluklar yüklüyor.

Çevrenin korunması, iyileştirilmesi,

geliştirilmesi ve aynı zamanda çevre

kirliliğinin önlenmesi için atılacak

her adım ve uygulanacak politikalar,

bakanlık eliyle belirlenip uygulamaya

konulacaktır.

Öte yandan şehircilik başlığı da en

az çevre kadar, aynı zamanda onunla

bağlantılı geniş bir alana karşılık

geliyor. Allah bir daha o acıları yaşatmasın,

ama deprem açısından son

derece riskli bir coğrafyada yaşıyoruz

ve bu da bizim şehircilik ve şehirleşme

alanlarında çok daha kalıcı politikalar

üretmemizi zorunlu kılıyor. Bakanlığımız

şehirleşme konusunda tüm

Türkiye’yi kapsayan bir ulusal planın

hazırlıklarına başlamıştır.

Gözünüzde canlanması için şöyle

ifade edeyim. Türkiye’nin tamamı-

Allah bir daha o

acıları yaşatmasın,

ama deprem

açısından son derece

riskli bir coğrafyada

yaşıyoruz ve bu

da bizim şehircilik

ve şehirleşme

alanlarında çok daha

kalıcı politikalar

üretmemizi zorunlu

kılıyor.

16
| ŞUBAT 2012

SÖYLEŞİ

nın alt yapısı ve üst yapısı, tek merkezden

planlanacak. Bakanlık olarak

gecekondu kültürünün ve alışkanlıklarının

tamamen ortadan kaldırılmasını

hedefliyoruz. Ülke olarak bu konuda

çok büyük mesafeler alındı.

Bu anlamda TOKİ’nin getirdiği

vizyonu ve katkıları da hatırlamakta

yarar var. Çünkü bir yandan konut

ihtiyacınızı öngörmek, diğer yandan

son derece yerleşik bir gecekondu

kültürüne karşı mücadele etmek, aynı

zamanda toplu konutla ilgili büyük

adımlar atmak gerçekten önemliydi

ve biz bunu başardık.

Gerçekten çevre ve şehir başlıklarını

yan yana düşününce bakanlığınızın ilgi

alanına girmeyen bir konu yok, haklısınız.

Peki bu kadar geniş bir alanda

nasıl bir çalışma planınız var ve ana

başlıkları neler?

Sayın Bakanımızın sıkça vurguladığı

bir husus var. İnsana ve medeniyetimize

yakışır bir şehir ve çevre konusunda

adımlar atmak zorundayız.

Şehirleşme, yapılaşma ve arazi kullanımıyla

ilgili planların hazırlanması

akla gelen ilk önemli başlıklar. Aynı

zamanda kentsel dönüşüm planları,

çevre ve tabiat varlıklarının, doğal

sit alanlarının korunması konusunda

hem kamuoyunda yüksek beklentiler

var, hem de bizim ülke olarak bu

konuda durmaksızın adım atmamız

gerekiyor.

Hızla gelişen ve büyüyen her ülkede

olduğu gibi alt yapı sorunlarımız

var. Geçmişten gelen eksiklerin yanı

sıra, hızlı gelişmenin getirdiği acil ihtiyaçlar

da bulunuyor. Bu nedenle alt

yapı sorunu, çözüp bir kenara bırakacağınız

bir başlık değil. Sürekli yeniden

ele almanız ve çözüm üretmeniz

gerekiyor.

Öte yandan bizim faaliyet alanlarımızda

en önemli unsurlardan birisi

inşaat ve yapı sektörü. Gerek inşaat,

gerekse yapı sektöründe öncelikle kalitenin

gelmesini, bunun devamı için

de disiplin ve denetimin varlığını önceliyoruz.

Aynı başlıklar, yani kalite,

disiplin ve denetim mimarlık ve mühendislik

hizmetleri için de geçerli.

Tüm bunlar doğru uygulandığı zaman,

aynı zamanda müthiş bir kaynak

israfını da önleyecektir ve ülkeye yeni

kaynaklar oluşturacaktır. Kayıt dışının

önlenmesinde de bu uygulamalar büyük

kolaylıklar sağlayacaktır.

Malumunuz Tapu Kadastro Genel

Müdürlüğü bakanlığımız bünyesinde

faaliyet gösteriyor. Son yıllarda yapılan

çalışmalarla tapu tescil işlemleri

büyük ölçüde tamamlanmak üzere.

Sorunlu araziler ve eksik kalan bazı

tescillerle ilgili yeni ve hızlı bir çalışma

yürütülüyor.

Sayın Müsteşarım, anlattıklarınızdan

çıkarabildiğim kadarıyla çevre ve

şehircilik alanında hayli yoğun ve tempolu

bir dönem bekliyor ülkemizi. Son

olarak neler söylemek istersiniz?

Hızlı karar veren, sorun üretmeye

değil, çözmeye odaklanan bir yapı

oluşturuyoruz. Üretim ve kaliteyi merkeze

alan bir yaklaşımla, her sorunun

üzerine gitmeye kararlıyız.

Ben de sizlere teşekkür ediyorum.

Hızla gelişen ve

büyüyen her ülkede

olduğu gibi alt yapı

sorunlarımız var.

Alt yapı sorunu,

çözüp bir kenara

bırakacağınız bir

başlık değil. Sürekli

yeniden ele almanız

ve çözüm üretmeniz

gerekiyor.

ŞUBAT 2012
| 17

GİRİŞ

Günümüzde sıkça duyduğumuz

"Küresel İklim Değişikliği"
, fosil

yakıtların yakılması, arazi kullanımı

değişiklikleri, ormansızlaştırma ve

sanayi süreçleri gibi insan etkinlikleriyle

atmosfere salınan sera gazı

birikimlerindeki hızlı artışın
doğal

sera etkisini
kuvvetlendirmesi sonucunda

Yerküre’nin ortalama yüzey

sıcaklıklarındaki artışı ve iklimde

oluşan değişiklikleri ifade etmektedir.

Sera gazı emisyonlarındaki

bu artış, özellikle 1750’li yıllardan

itibaren, yani sanayi devriminden

bu yana net olarak gözlemlenmektedir.

En önemli sera gazı olan karbondioksitin

atmosferdeki birikimi

sanayi öncesi dönemde yaklaşık 280

ppm'den 2005 yılında 379 ppm'e

yükselmiştir. Sanayi öncesi dönemde

yaklaşık 715 ppb olan metan

(CH4) birikimi ise, 2005 yılında

1774 ppb'ye çıkmıştır. Küresel atmosferik

diazotmonoksit (N2O)

birikimi %18 oranında artış göstermiş

ve sanayi öncesi yaklaşık 270

ppb'den 2005 yılında 319 ppb'ye

çıkmıştır.

İklim
, en genel yaklaşımla ortalama

hava durumu olarak ifade

edilir. Bu yüzden, iklim ve hava,

birbiriyle iç içe kavramlardır. Hava,

yeryüzünün herhangi bir yerinde,

herhangi bir zamanda, gözlenen ve

yaşanan atmosferik koşulların bütünüdür.

İklim ise, bu hava koşullarında

uzun süreli (Dünya Meteoroloji

Örgütü - WMO tarafından bu

süre ortalama otuz yıl olarak kabul

edilmektedir) gözlenen değişimlerin

ortalamasıdır. İklim, uç değerleri,

şiddetli olayları, sıklık dağılımlarını

ve değişkenliği de kapsamaktadır.

İklimi oluşturan çeşitli ögeler

vardır. Bunlar;

Sıcaklık,

Basınç,

Rüzgârlar,

Nemlilik,

Yağıştır.

İklim elemanları adı verilen ve

birbirlerini etkileyen bu ögeler arasında

ayrılmaz bir ilişki vardır. İklim

olayları atmosfer içinde gerçekleştiği

için öncelikle atmosfer ve özelliklerinin

incelenmesi gereklidir.

Sera Etkisi:
Yeryüzünde ve atmosferde

tutulan ısı enerjisi, atmosfer

ve okyanus dolaşımıyla yeryüzünde

dağılır ve uzun dalgalı yer

radyasyonu olarak atmosfere geri

verilir. Bunun bir bölümü, bulutlarca

ve atmosferdeki sera etkisini düzenleyen

sera gazlarınca - su buharı

(H
2O), karbondioksit (CO2), metan

(CH
4), diazotmonoksit (N2O),

ozon (O
3), vb. - soğurularak atmosferden

tekrar geri salınır. Bu sayede

yerküre yüzeyi ve alt atmosfer ısınır.

Yerküre’nin beklenenden daha fazla

ısınmasını sağlayan ve ısı dengesini

düzenleyen bu sürece doğal sera

etkisi denmektedir.

İklim değişikliğiyle ilgili en güncel

bilimsel, teknik ve sosyoekonomik

bilgiler, çok sayıda bilim insanının

katılımıyla, düzenli aralıklarla

değerlendirerek raporlar halinde yayımlayan

IPCC (Hükümetler arası

İklim Değişikliği Paneli)’nin 2007

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ

VE TÜ RKİYE

Türkiye, sürdürülebi lir kalkınma ilkesi

doğrultu sunda, bi r yandan kalkınmasını

sürdürürken diğer yandan iklim değişi kliğinin

olumsuz etkilerinin azaltılmasına yönelik küresel

mücadelede yerini almayı amaçlamakta dır.

18
| ŞUBAT 2012

DOSYA

yılında açıkladığı Dördüncü Değerlendirme Raporu'nun

1. Çalışma Grubu Bölümünde yer almaktadır. Söz konusu

raporda; iklim sisteminin şüphe götürmeyecek şekilde

ısındığı; 20. yüzyılın ortalarından bu yana ortalama yüzey

sıcaklıklarında gözlenen artışın büyük bölümünün kuvvetli

ihtimalle (% 90) insan kaynaklı sera gazı salımlarındaki

artıştan kaynaklandığı belirtilmektedir.

TÜRKİYE’NİN İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ İLE

MÜCADELE ÇALIŞMALARI

Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve

Sözleşmesi’nin (BMİDÇS) 2001 yılında Marakeş’de

gerçekleşen 7. Taraflar Konferansı’nda (COP.7) alınan

26 numaralı "Türkiye’nin özel şartlarının tanınarak, diğer

EK-I ülkelerinden farklı bir konumda olduğunun kabulüyle

isminin EK-I’de kalması ve EK-II’den çıkartılması"

kararının ardından Türkiye BMİDÇS’ye 24 Mayıs 2004

tarihinde taraf olmuştur. Bu çerçevede, Türkiye, Birleşmiş

Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (BMİDÇS)

Şekil 1: 2009 Yılı Sektörlere Göre Toplam Sera Gazı Emisyonları ( %)

Grafik1: Türkiye’nin Sera Gazı Emisyon Envanteri

TÜRKİYE'NİN ENVANTERİ

n
KYOTO PROTOKOLÜ VE TÜRKİYE

n
YİRMİ YILDA % 100 ARTIŞ

TÜRKİYE'NİN SERA GAZI

EMİSYON ENVANTERİ

Sera gazı emisyonlarının azaltılması veya sınırlanmasını hukuki

açıdan bağlayıcı olmasını sağlayan Kyoto Protokolü'nün

Ek-B listesinde yer alan ülkelerin toplam sera gazı emisyonlarını

2008-2012 döneminde (ilk yükümlülük dönemi), 1990

yılı (temel yıl) seviyesinin en

az % 5 altına indirmesini taahhüt

etme zorunluluğu bulunmaktadır.

Ancak, 26 Ağustos 2009 tarihinde

Protokole resmen taraf

olan ülkemiz Kyoto Protokolü

imzaya açıldığında Sözleşmeye

taraf olmadığı için Protokolün EK -B listesinde yer almamış

ve dolayısıyla sayısal bir sera gazı azaltım veya sınırlama

yükümlülüğü almamıştır.

Türkiye’nin 1990 yılı toplam

sera gazı emisyonu miktarı

170 Milyon ton CO
2 eşdeğeri

iken 2009 yılında bu değer

370 Milyon ton CO
2 eşdeğeri

olarak gerçekleşmiştir. 1990-

2009 yılları arasında yaklaşık

% 100 den fazla bir artış olmuştur

(Grafik:1). 2009 yılı

toplam sera gazı emisyonlarının

% 75’i enerji, % 9’u

atık, % 9’u sanayi ve % 7’si

tarım sektöründen kaynaklanmaktadır

(Şekil:1). Türkiye,

Dünyada enerji üretimine

bağlı sera gazı emisyonları

açısından 2010 yılında 39.sırada

yer almıştır (Tablo:1).

ÜLKELER % ORAN

1-Çin 20,96

2-ABD 19,92

3-Rusya 5,48

4-Hindistan 4,57

5-Japonya 4,27

6-Almanya 2,76

7-Kanada 1,98

8-İngiltere 1,81

9-İran 1,69

10-Kore 1,61

39-Türkiye 1.00

Tablo 1:
Dünyada Enerji

Üretimine Bağlı Sera gazı

Emisyonları (2010)

Şekil:2 Kış (sol sütun) ve yaz (sağ sütun) yağışlarında

tahmin edilen değişiklikler (1961-1990 dönemi).

ŞUBAT 2012
| 19

kapsamında ve sürdürülebilir kalkınma

ilkesi doğrultusunda, bir yandan kalkınmasını

sürdürürken, diğer yandan

iklim değişikliğinin olumsuz etkilerinin

azaltılmasına yönelik yürütülen

küresel mücadelede yerini almayı

amaçlamaktadır.

Ülkemiz, iklim değişikliği politikalarında

Sözleşme’nin temel ilkeleri

olan; "İklim sisteminin eşitlik temelinde,

ortak fakat farklı sorumluluk

alanına uygun olarak korunması, iklim

değişikliğinden etkilenecek olan gelişme

yolundaki ülkelerin ihtiyaç ve özel

koşullarının dikkate alınması, iklim

değişikliğinin önlenmesi için alınacak

tedbirlerin etkin ve en az maliyetle

yapılması, sürdürülebilir kalkınmanın

desteklenmesi ve alınacak politika ve

önlemlerin ulusal kalkınma programlarına

entegre edilmesi" hususlarına

büyük önem vermektedir.

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ

EYLEM PLANI

İklim Değişikliği Eylem Planı;

ekonomi, enerji ve ekoloji üçlüsünü

bir arada ele alan ve bütüncül bir bakış

açısıyla yönetim politikası belirleyen

Türkiye’nin ilk yeşil büyüme stratejisidir.

Katılımcı bir süreç içerisinde

hazırlanan İklim Değişikliği Eylem

Planı’nın genel amacı, sera gazı emisyonlarını

azaltarak iklim değişikliğiyle

mücadele etmek, gerçekçi, güçlü,

dayanıklı ve uluslararası yasal belgelere

yapılacak adil taahhütler yoluyla

azaltım ve uyumu teşvik etmek ve iklim

değişikliğinin etkilerini yöneterek

dayanıklılığı arttırmaktır.

İDEP’te; Enerji Arzı, Sanayi, Ormancılık,

Tarım, Binalar, Ulaştırma,

Atık ve İklim Değişikliğine Uyum

odak konuları olmak üzere çalışma

grupları oluşturulmuştur. Yapılan çalışma

sonucunda bahsedilen sektörlerde

belirlenen başlıca eylemler şunlardır:

Enerji Sektörü

„„
Yürütülen ve planlanan çalışmalar

kapsamında birincil enerji yoğunluğunun,

2015 yılında 2008 yılına

göre %10 oranında azaltılması,

„„
Enerji verimliliği konusunda Ar-

Ge için ayrılan mali olanakların,

2015 yılına kadar 2009 yılına göre

%100 arttırılması,

„„
Enerji verimliliği uygulamaları

için ETKB tarafından verilen

teşvik miktarını 2015 yılına kadar

%100 arttırmak,

„„
2023 yılına kadar ülke çapında

elektrik dağıtım kayıplarının %8’e

indirilmesi,

Sanayi Sektörü

„„
Sera gazı emisyonlarının sınırlandırılmasına

ve enerji verimliliğine

yönelik yasal düzenlemelerin yapılması,

„„
Sanayi sektöründe enerji kullanımından

(elektrik enerjisi payı dâhil)

kaynaklanan sera gazı emisyonlarının

sınırlandırılması,

„„
2023 yılına kadar sanayi sektöründe

üretilen GSYH başına eşdeğer CO
2

yoğunluğunun azaltılması,

„„
2015 yılına kadar Türkiye’de karbon

piyasasının kurulmasına yönelik

çalışmaların yapılması,

„„
2023 yılına kadar sanayi sektöründe

sera gazı sınırlandırılmasına yönelik

yeni teknolojilerin geliştirmesi ve

kullanılması,

Ulaştırma Sektörü

. 2023 yılı itibariyle demiryollarının

yük taşımacılığında (2009 yılında %

5) payının % 15’e, yolcu taşımacılığında

(2009 yılında % 2) payının

% 10’a çıkarılması,

. 2023 yılı itibariyle denizyollarının

kabotaj yük taşımacılığındaki (2009

yılında ton-km olarak %2,66) payının

%10’a, yolcu taşımacılığındaki

(2009 yılında yolcu-km olarak

%0,37) payının %4’e çıkarılması,

. 2023 yılı itibariyle karayollarının

yük taşımacılığındaki (2009 yılında

ton-km olarak %80,63 olan) payının

%60’ın altına, yolcu taşımacılığındaki

(2009 yılında yolcu-km

olarak %89,59 olan) payının %72’ye

düşürülmesi,

Atık Sektörü

„„
2005 yılı baz alınarak düzenli depolama

tesislerine kabul edilecek

biyobozunur atık miktarının, 2015

yılına kadar ağırlıkça %75’ine, 2018

yılına kadar %50’sine, 2025 yılına

kadar %35’ine indirilmesi,

„„
2023 yılı sonuna kadar ülke genelinde

entegre katı atık bertaraf

tesislerinin kurulması ve belediye

atıklarının %100’ünün bu tesislerde

bertaraf edilmesi,

„„
2023 yılına kadar vahşi depolama

sahalarının %100’ünün kapatılması,

Binalar Sektörü

„„
Kamu kuruluşlarının bina ve tesislerinde,

yıllık enerji tüketiminin

2015 yılına kadar %10 ve 2023 yılına

kadar %20 azaltılması,

„„
2017 yılından itibaren yeni binaların

yıllık enerji ihtiyacının en az

%20’sinin yenilenebilir enerji kaynaklarından

temin edilmesi,

„„
2017 yılına kadar tüm binalara

Enerji Kimlik Belgesi verilmesi,

„„
Toplu Konut Projelerinde bölgesel

enerji üretiminin yaygınlaştırılması,

„„
Kanalizasyon ve yağmur suyu toplama

sistemlerinin birbirinden ayrılması,

„„
Akıllı şebeke sistemlerinin oluşturulması,

İklim Değişikliği

Eylem Planı;

ekonomi, enerji ve

ekoloji üçlüsünü bir

arada ele alan ve

bütüncül bir bakış

açısıyla yönetim

politikası belirleyen

Türkiye’nin ilk yeşil

büyüme stratejisidir.

20
| ŞUBAT 2012

DOSYA

„„
Su kayıp kaçak oranlarının azaltılmasına

yönelik modern sistemlerin

yaygınlaştırılması,

Tarım Sektörü

„„
Toprakta tutulan karbon stok miktarının

belirlenmesi ve arttırılması,

„„
Tarım sektöründen kaynaklanan

sera gazı emisyon sınırlandırma

potansiyelinin belirlenmesi,

„„
Bitkisel ve hayvansal üretimden

kaynaklanan sera gazı emisyonlarının

artış hızının azaltılması,

„„
İklim değişikliği ile mücadele ve

iklim değişikliğine uyumda tarım

sektörünün ihtiyaçlarını karşılayacak

bilgi altyapısının oluşturulması,

Arazi Kullanımı ve Ormancılık

„„
Orman alanlarında tutulan karbon

stok miktarının 2020 yılına kadar

2007’dekine (2007’de 14.500 Gg,

2020’de 16.700 Gg) göre %15 artırılması,

„„
Ormansızlaşma ve orman zararlarının

2020 yılına kadar 2007 yılı

değerlerine göre %20 azaltılması,

„„
Tarımsal ormancılık faaliyetleri sayesinde

tutulan karbon miktarının

2020 yılına kadar 2007 değerinin

%10 üzerine çıkarılması,

„„
2012 yılında yerleşim alanlarında

tutulan karbon miktarının tespit

edilmesi ve 2020 yılına kadar yeşil

doku ile bu değerin %3 artırılması,

hedeflerini içermektedir.

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNE

UYUM

Türkiye, subtropikal kuşakta kıtaların

batı bölümünde oluşan ve Akdeniz

iklimi olarak adlandırılan bir büyük iklim

bölgesinde yer almaktadır. Üç yanı

denizlerle çevrili ve ortalama yüksekliği

yaklaşık bin 100 m olan Türkiye’de,

birçok alt iklim tipi mevcuttur. İklim

tiplerindeki bu çeşitlilik, Türkiye’nin

yıl boyunca, orta enlem/polar ve tropikal

kuşaklardan kaynaklanan çeşitli

basınç sistemleri ve hava tiplerinin etki

alanına giren bir geçiş bölgesi üzerinde

yer almasıyla bağlantılıdır. Buna, topografik

özelliklerinin karmaşıklığı ve

kısa mesafelerde değişme eğiliminde

olması vb. fiziki coğrafya etmenleri

de eklenebilir.

Örneğin, sıcaklık artışından daha

çok çölleşme tehdidi altında bulunan

Güney Doğu ve İç Anadolu gibi, kurak

ve yarı kurak bölgelerle, yeterli

suya sahip olmayan yarı nemli Ege

ve Akdeniz bölgeleri daha fazla etkilenmiş

olacaktır. IPCC Dördüncü

Değerlendirme Raporu’nda Akdeniz,

iklim değişikliğinden en çok etkilenecek

bölgeler arasında gösterilmektedir.

Bir Akdeniz ülkesi olan Türkiye'nin,

ikliminde gözlenen ve öngörülen değişiklikler

dikkate alınarak, küresel

ısınmanın özellikle su kaynaklarının

zayıflaması, orman yangınları, erozyon,

tarımsal üretkenlikte değişiklikler, kuraklık

ve bunlara bağlı ekolojik bozulmalar,

sıcak dalgalarına bağlı ölümler

ve vektör kaynaklı hastalıklarda artışlar

gibi öngörülen olumsuz yönlerinden

etkilenecektir ve küresel iklim değişikliğinin

potansiyel etkileri açısından

risk grubu ülkeler arasındadır.

Türkiye’nin İklim Değişikliğine

Uyum Kapasitesinin Geliştirilmesi Ortak

Programı çerçevesinde gerçekleştirilen

iklim öngörüleri, diğer çalışmaları

destekleyecek şekilde sıcaklıklarda belirgin

artışlar ile hemen hemen bütün

ekonomik sektörleri, yerleşimleri ve

İklim değişikliği ve

çevre olgusu sadece

ekolojik olaylardan

ibaret olmayıp;

ekonomiyi, enerji ve

sanayi yatırımlarını,

sosyal hayatı ve

hukuku da içeren,

bütüncül bir boyutta

ele alınması ve

düşünülmesi gereken

bir konudur.

ŞUBAT 2012
| 21

iklime bağlı doğal afet risklerini

temelden etkileyecek biçimde yağış

düzeninin yani su döngüsünün değişeceğini

öngörmektedir.
(Şekil.2)

Bu öngörülere göre; ortalama

sıcaklıklardaki ve yağıştaki değişimler

bu parametrelerle sıkı sıkıya

ilişki içerisindeki su kaynakları,

tarım sektörü ve gıda güvenliği,

insan sağlığı, doğal afet riskleri ile

ekonomik sektörler için hammadde

sağlayıp, su gibi üretim ve kentler

için temel girdiyi teşkil eden faktörlerin

miktar ve kalitesini düzenleyen

ekosistem hizmetleri, biyolojik

çeşitlilik ve ormancılığı doğrudan

etkilemektedir. Bu durumun; su

ve toprak kaynaklarının üzerinde

ve dolayısıyla gıda üretimi ve gıda

güvenliği üzerinde olumsuz etkilere

neden olması, kırsal kalkınmayı

etkilemesi ve bu etkilerin şiddetinin

giderek artması beklenmektedir.

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ VE

KARBON PİYASALARI

İklim değişikliği ile mücadele

ekonomiler üzerinde eşzamanlı

olarak fırsat ve tehditleri de beraberinde

getirmektedir. İklim

değişikliğine neden olan sera gazı

emisyonlarının azaltılması ile ilgili

aslolan ülkelerin kendi ulusal önlemleri

(enerji verimliliği vb.) olup,

bu önlemler yetersiz veya maliyetli

olduğunda bir takım ekonomik

araçlar devreye girer.

Bu ekonomik araçlardan birisi

de emisyon ticareti mekanizmalarıdır.

Proje veya piyasa temelli

Gönüllü Karbon Piyasaları; hükümetlerin

iklim değişikliği ile mücadele hedefleri

ve politikalarından bağımsız olarak

geliştirilmiş, iş dünyasından, yerel yönetimler,

sivil toplum kuruluşları ve bireylere kadar

ilgili her kesimin karbon denkleştirme

maksadıyla katılım sağlayabileceği niteliğe

sahip piyasalardır.

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNE UYUM

n
İKLİM SINIFI

n
SEYHAN HAVZASI'NDA 18 PROJE

TÜRKİYE'NİN UYUM

ÇALIŞMALARI

İklim Değişikliğine Uyum Eğitici El Kitabı

beş üniteden oluşmaktadır. Her ünitede

belirlenen başlıklara göre konu anlatımı,

ünite sonunda öğrencilerle uygulanacak

etkinlikler ve etkinlik değerlendirme soruları

yer almaktadır. Üniteler şu başlıklardan

oluşmaktadır:

Ünite 1. İklim Değişikliği ile

İlgili Genel Bilgiler

Ünite 2. Sera Etkisi ve İklim

Değişikliği

Ünite 3. İklim Değişikliğinin

Gözlenebilir ve Öngörülen

Etkileri

Ünite 4. Küresel İklim Değişikliği

ve Türkiye: İklim Değişikliğinin Türkiye’deki

Olası Etkileri

Ünite 5. Çözüm Arayışları.

BM Ortak Programı kapsamında

2009 yılında başlatılan

Seyhan Havzası’nda

İklim Değişikliğine Uyum

Hibe Programı ile havzada

yaşayanların ve kurumların

iklim değişikliğine uyum

kapasitelerini geliştirilmesi

için projeler uygulanmıştır.

12’si Adana’da, 4’ü Kayseri’de ve

2’si de Niğde’de olmak üzere Seyhan

Havzası’nda toplam 18 proje desteklenmiştir.

Projeler, uzun vadede iklim

değişikliğine uyum konusunda kapasite

geliştirmeyi ve farkındalık oluşturmayı

amaçlarken, doğru tarım tekniklerinin

geliştirilmesini, gıda güvenliğinin sağlanmasını,

taşkın risklerinin belirlenmesini,

alternatif sulama tekniklerinin kullanımını

ve deniz seviyesinin yükselmesinin engellenmesini

hedeflemektedir.

Proje tamamlanmış olup, Türkiye’nin ilk

ulusal uyum stratejisi olan; "Türkiye’nin

İklim Değişikliğine Uyum Kapasitesinin

Geliştirilmesi Projesi" kapsamında İklim

Değişikliğine Uyum Stratejisi ve Eylem

Planı hazırlanmıştır.

22
| ŞUBAT 2012

DOSYA

olan bu mekanizmalar azaltılan sera

gazı emisyonlarının sertifikalandırılıp

piyasada alınıp satılması prensibine

dayanır. Kyoto Protokolü altında Temiz

Kalkınma Mekanizması (CDM),

Ortak Yürütme Mekanizması (JI) ve

Uluslararası Emisyon Ticaret Sistemi

(ETS) adlı 3 adet mekanizma tanımlamıştır.

Türkiye, Kyoto Protokolü'nün

emisyon ticaretine konu olan esneklik

mekanizmalarından da faydalanamamaktadır.

TÜRKİYE’DE GÖNÜLLÜ

KARBON PİYASASI

Gönüllü Karbon Piyasaları; hükümetlerin

iklim değişikliği ile mücadele

hedefleri ve politikalarından bağımsız

olarak geliştirilmiş, iş dünyasından,

yerel yönetimler, sivil toplum kuruluşları

ve bireylere kadar ilgili her kesimin

karbon denkleştirme maksadıyla

katılım sağlayabileceği niteliğe sahip

piyasalardır. İklim değişikliği ve etkileri

konusunda artan kamuoyu bilinci

ve karbon denkleştirmenin güvenilir

bir önlem stratejisi olduğu gerçeğinin

kabul görmesi bu piyasaların son

yıllarda hızla gelişmesini sağlamıştır.

Bu piyasada ticareti yapılan

emisyon kredilerine Gönüllü Emisyon

Azaltım Birimleri (Voluntary

Emission Reduction Units-VER)

adı verilmektedir. Faaliyetleri çerçevesinde

oluşturdukları sera gazlarını

dengelemek isteyen firmalar emisyon

miktarlarını hesaplayarak (karbon

ayak izlerini ölçerek) bu emisyonlarını

azaltmak ve dengelemek için

emisyon azaltımı sağlayan projelerin

üretmiş oldukları karbon kredilerini

sosyal sorumluluk prensibi çerçevesinde

satın almaktadırlar.

Kyoto Protokolü altında yer alan

mekanizmalardan bağımsız olarak işleyen,

çevresel ve sosyal sorumluluk

ilkesi çerçevesinde kurulmuş Gönüllü

Karbon Piyasası'na yönelik projeler

Türkiye’de geliştirilmekte ve uygulanmaktadır.

Gönüllü Karbon Piyasası,

Dünya Karbon Piyasası içerisinde

çok küçük bir yüzdeyi temsil etmekle

birlikte bu piyasayı hali hazırda etkili

biçimde kullanmakta olan Türkiye’nin

ileri dönemde karbon piyasalarına katılımı

açısından da bir fırsat sunmaktadır.

Dünya Karbon Piyasası’nda %

1’den az bir paya sahip olan Gönüllü

Karbon Piyasası, karbon finansmanı

için yine de uygun bir alternatif

kaynaktır.

Kısa bir sürede yüksek standartlı

ve yüksek hacimli bir potansiyeli harekete

geçiren gönüllü emisyon ticareti

sistemi, 2012 sonrası iklim rejimine

dönük Türkiye’nin teknik alt yapının

güçlenmesine katkı sağlamasının yanı

sıra, yatırımcılar için temiz teknolojilere

yatırımı daha cazip hale getirdiği

söylenebilir.

Mevcut durum itibariyle, Türkiye’de

gerçekleştirilen projelerin tamamı

Gönüllü Karbon Piyasasında

işlem görmektedir. Tablo 2’de proje

sayısı ve türleri, Tablo 2’de ise projelerin

yıllık sera gazı emisyon azaltımları

verilmektedir.

Bakanlığımız tarafından hazırlanan

"Sera Gazı Emisyon Azaltımı

Sağlayan Projelere İlişkin Sicil İşlemleri

Tebliği"; 07.08.2010 tarih

ve 27665 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak

yürürlüğe girmiştir. Söz

konusu Tebliğ ile Gönüllü Karbon

Piyasalarına yönelik geliştirilen ve yürütülen

projelerin kayıt altına alınması

hedeflenmektedir.

2012 sonrası dönemde yeni emisyon

ticareti mekanizmaların oluşturulması

gündemdedir. Türkiye'nin

avantajlı bir şekilde (karbon satıcı

ülke olarak) bu mekanizmalardan

yararlanması yönünde müzakereler

sürdürülmektedir.

Gönüllü Karbon

Piyasası, Dünya

Karbon Piyasası

içerisinde çok küçük

bir yüzdeyi temsil

etmekle birlikte

bu piyasayı hali

hazırda etkili

biçimde kullanmakta

olan Türkiye’nin

ileri dönemde

karbon piyasalarına

katılımı açısından

da bir fırsat

sunmaktadır.

SANTRAL TÜRÜ PR OJE

SAYISI

YILLIK SER A GAZI

AZALTIMI (ton CO
2 eşdeğeri)

Hidroelektrik 103 3.917.479

Rüzgar 57 5.291.229

Bio-Gaz 1 75.000

Jeotermal 5 285.309

Enerji Verimliliği 1 58.328

Atıktan Enerji Üretimi 11 2.218.160

TOPLAM 178 11.845.505

Tablo–2: Türkiye’de Gönüllü Karbon Piyasalarında Geliştirilen

Proje Türleri ve Emisyon Azaltımları (Ocak 2012)

ŞUBAT 2012
| 23

SONUÇ

Türkiye, İklim Değişikliği kapsamında

yürütülen uluslararası ortak

mücadeleye destek vermektedir. En

son olarak Güney Afrika’nın Durban

şehrinde gerçekleştirilen İklim Değişikliği

Konferansı'na 42 kişilik resmi

bir heyet ile katılmıştır. Söz konusu

Konferansta; Kyoto Protokolü'nün

1.Yükümlülük Dönemi'nin tamamlanması

ile birlikte 2012 sonrası iklim

rejiminin netleştirilmesi için; 2. Yükümlülük

Dönemi'nin 1 Ocak 2013

tarihinde başlamasına ve yükümlülük

döneminin müzakere sürecinde alınacak

karar çerçevesinde 5 yıl veya 8 yıl

uzatılmasına karar verilmiştir.

İklim Değişikliğiyle mücadele konusunda

tüm ülkeleri bağlayan hukuki

bir belgenin 2015 yılına kadar kabul

edilmesi ve bu belgenin en geç 2020'de

yürürlüğe girmesi de toplantıda alınan

kararlar arasındadır.

"Durban Taraflar Konferansında"

Türkiye’nin Marakeş ve Kankun

Taraflar Konferanslarında tanınmış

olan özel konumu sebebiyle; salım

azaltımı, iklim değişikliğine uyum,

teknoloji geliştirilmesi ve transferi,

kapasite oluşturma ve finansman alanlarında

sağlanacak desteğin biçiminin

belirlenmesine ilişkin görüşmelerin de

sürdürülmesi karara bağlanmıştır. Ülkemiz

bu süreçte; 'Her ülkenin kendi

imkan ve kabiliyetlerine göre değerlendirilmesi'

ilkeleri çerçevesinde, küresel

maksimum yararla sonuçlanacak

ve tüm ülkelerin optimum katkısını

sağlayacak adil ve dengeli, bir sistemin

kurulmasını talep etmektedir.

İklim değişikliği ve çevre olgusu

sadece ekolojik olaylardan ibaret

olmayıp; ekonomiyi, enerji ve sanayi

yatırımlarını, sosyal hayatı ve hukuku

da içeren, bütüncül bir boyutta ele

alınması ve düşünülmesi gereken bir

mevzudur. Bugün gelinen nokta itibariyle

iklim değişikliği; fiziksel ve doğal

çevre, şehir hayatı, kalkınma ve ekonomi,

teknoloji, insan hakları, tarım

ve gıda, temiz su kaynakları ve sağlık

olmak üzere hayatımızın her safhasını

etkilemekte ve yönetimlerin bu konularda

çözüm çabalarını arttırmalarını

zorunlu hale getirmektedir. Ülkemizin

hızla gelişmekte olan bir ülke olması,

artan nüfusu, hızla büyüyen ekonomisi

ve buna bağlı olarak artan enerji talebi

düşünüldüğünde sera gazı emisyonlarının

bundan sonraki dönemde daha

düşük nispette de olsa artış göstereceği

aşikârdır. Ancak; Türkiye bir taraftan

sera gazı emisyonlarını kontrol altına

almaya çalışırken, diğer taraftan sürdürülebilir

kalkınma ilkesi çerçevesinde

temiz üretim teknolojilerine daha fazla

yönelerek büyüme hedeflerini devam

ettirme kararlılığındadır.

Kyoto Protokolü’ne taraf olan ülkelerin toplam sera gazı

emisyonlarını 2008-2012 döneminde, 1990 yılı seviyesinin

en az % 5 altına indirmesini taahhüt etme zorunluluğu

bulunmaktadır. Türkiye, Sözleşmeye taraf olmadığı için sayısal

bir sera gazı azaltım veya sınırlama yükümlülüğü almamıştır.

Türkiye, küresel

ısınmanın su

kaynaklarının

zayıflaması, orman

yangınları, erozyon,

tarımsal üretkenlikte

değişiklikler,

kuraklık ve bunlara

bağlı ekolojik

bozulmalar, sıcak

dalgalarına bağlı

ölümler gibi

olumsuz yönlerinden

etkilenecektir.

24
| ŞUBAT 2012

DOSYA


Türkiye-İran 23. Dönem Karma

Ekonomik Komisyon (KEK) toplantısı

mutabakat zaptı, Çevre ve Şehircilik

Bakanı Erdoğan Bayraktar ve İran

Dışişleri Bakanı Ali Ekber Salihi’nin

katıldığı törenle imzalandı.

Ekonomi Bakanlığındaki törende

konuşan Erdoğan Bayraktar, mutabakat

zaptının Türk ve İran heyetlerinin

3 gün boyunca yaptıkları, yapıcı ve ortak

çalışmanın ürünü olduğunu belirtti.

Görüşmelerin iki ülke arasındaki

iyi ilişkileri yansıtan karşılıklı anlayış

ve iş birliği ortamında gerçekleştirilmiş

olmasından memnuniyet duyduğunu

ifade eden Bayraktar, toplantıda

ticaret, ulaştırma, sanayi, gümrükler

ve yatırım konularının ele alındığını

ifade etti.

BAYRAKTAR: HEDEF

KALICI TİCARİ VE

EKONOMİK ORTAKLIK

Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan

Bayraktar, konuşmasını şöyle

sürdürdü:

“Özel sektör kuruluşları arasında

işbirliği, uluslararası alanda işbirliği,

ihracat alanında teknik işbirliği,

standardizasyon, KOBİ’ler, radyo ve

televizyon, tarım ve çevre ele aldığımız

konulardan bazılarıdır. Gayemiz

komşularımızla ve bölgemizde yer alan

ülkelerle aramızdaki coğrafi ve kültürel

yakınlığın getirdiği avantajları

ekonomilerin tamamlayıcı özellikleriyle

birleştirmek ve ilişkilerimizi

kalıcı ticari ve ekonomik ortaklıklara

dönüştürmektir.”

SALİHİ: İLİŞKİLER

TÜM ALANLARDA

GELİŞTİRİLMELİ

İran Dışişleri Bakanı Ali Ekber

Salihi de yaptığı konuşmasında, “500

kilometre uzunluğunda ortak sınıra,

150 milyonluk bir piyasaya, genç ve

eğitimli insan gücüne, eşsiz bir jeopolitik

ve stratejik konuma sahip olan

ülkelerimizin, ilişkilerini tüm alanlarda

geliştirme ve derinleştirmesinin

önünde hiçbir engel bulunmamaktadır”

dedi.

İki ülke arasındaki sınır kapılarının

sayısının 2’den 5’e çıkarıldığını ifade

eden Salihi, tek gümrük projesinin,

tarafların müzakere konusu gündem

maddeleri arasında yer aldığını belirtti.

Salihi, sınır kapıları konusunda taraf-

HEDEF

30 MİLYA R DOLARLIK

TİCARET HACMİ

Türkiye ile İran arasında hedeflenen

ti caret hacminin 30 milyar dolar, iki ülke

nüfusunun 150 milyon olduğunu hat ırlata n

Bakan Bayrakta r, iki ülkenin to plam yıllık Ga yri Sa fi Mi lli

Hâsılasının 1,5 trilyon dolar civarında olduğunu söyledi.

26
| ŞUBAT 2012

EKONOMİ

ların ciddi işbirliği ve kolaylıklar sağlamalarının

beklendiğini de ifade etti.

BÖLGE İÇİN ÖRNEK

TEŞKİL EDECEK

Türkiye-İran sınırında ortak sanayi

bölgesi kurulmasının, iki ülke arasında

ekonomik, ticari, sanayi işbirliğinin

gelişmesinde önemli rol oynayacak

projelerden biri olduğunu dile getiren

Salihi, şöyle devam etti:

“Bu proje başarıyla uygulanırsa sınır

bölgelerinde refah, iş ve güven ortamı

yaratmanın yanı sıra komşu ülkeler ile

sınırda benzer başka bölgeler oluşturulmasına

da örnek teşkil edebilecektir.

Bizim petrol ve doğalgaz alanındaki

beklentimiz, İran’ın kuzey ve güneyindeki

ülkeler de dâhil tüm civar ülkelerin

petrol ve doğalgaz alım başlangıç ve

hedef ülke ve transit güzergâhında yer

alan ülkelerin, yani İran ve Türkiye’nin

katılımıyla Avrupa’ya transfer edilmesidir.

İran ve Türkiye’nin demiryollarının

birbirine bağlı olmasının, iki ülkenin

ticari ve turistik ulaşımını kolaylaştırmada

çok önemli rolü vardır.”

PETROL DIŞI TİCARET

HACMİ ARTMALI

İki ülke arasındaki mevcut ticaret

hacminin 15 milyar dolar olduğunu,

bu rakamı 2015 yılına kadar 30 milyar

dolar düzeyine ulaştırmayı istediklerini

kaydeden Salihi, “İki ülkenin petrol

dışı ticaret hacmini artıracak bir mekanizmanın

hâkim olmasını ümit ediyoruz.

Bu arzumuzun gerçekleşmesi,

tercihli ticaret ve sınır ticareti, akreditif

işlemler ve para transferinde kolaylık

sağlanması ve taraflara ait bankalar

arasında işbirliği düzeyinin artması

alanında, iki ülke arasında sağlanacak

mutabakata ihtiyaç duymaktadır ki bu

konunun büyük bir ciddiyetle takip

edileceğini umuyoruz” diye konuştu.

TURİZM ALANINDA

İŞBİRLİĞİNE ÖNEM

VERİLMELİ

İskân, şehircilik, sağlık, tarım ve

sosyal güvenlik alanında işbirliğinin artırılmasının

kararlaştırıldığını kaydeden

Salihi, şu an Türk firmalarının İran’da

konut alanında çok geniş bir şekilde

çalışmaları olduğunu, ancak turizm

alanına da önem verilmesini istediklerini

ifade etti. İran’dan Türkiye’ye,

yılda neredeyse 2 milyon turist geldiğine

işaret eden Salihi, aynı sayıda

turistin Türkiye’den İran’a gelmesini

umduklarını söyledi.

TİCARET HACMİ 30

MİLYAR DOLAR OLACAK

Bankalar arası işbirliği ve para

transferinin kolaylaştırılması konuları

hakkındaki bir soruyu cevaplayan

Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan

Bayraktar, iki ülkenin para akışı ve para

transferi noktalarında görüşmelerinin

olduğunu belirterek, İran’ın Türkiye

bankacılık sistemine, Türkiye’nin

de İran bankacılık sistemine girmesi

noktasında da çalışmalarının devam

ettiğini kaydetti.

150 MİLYON NÜFUS 1,5

TRİLYON DOLAR GSMH

Hedeflenen ticaret hacminin 30

milyar dolar gibi büyük bir hacim ve

iki ülke nüfusunun da yaklaşık 150

milyon gibi bir nüfus olduğunu ifade

eden Bayraktar, iki ülkenin toplam

yıllık Gayri Safi Milli Hâsılasının da

1,5 trilyon dolar civarında olduğunu

belirtti.

Yapılan anlaşmanın Avrupa ile

Asya arasında köprü olmada çok ciddi

katkı sağlayacağını da belirten Bakan

Bayraktar, İran’ın doğalgaz ve petrolünün,

Avrupa’ya taşınması konusunda

Türkiye’nin bir köprü vazifesi görmesinin

hedeflendiğini sözlerine ekledi.

İskân, şehircilik, sağlık, tarım ve sosyal

güvenlik alanında işbirliğinin artırılmasının

kararlaştırıldığını kaydeden İran Dışişleri

Bakanı Salihi, Türk firmalarının İran’da

konut alanında çok geniş bir şekilde çalışmaları

olduğunu ifade etti.

ŞUBAT 2012
| 27

Türkiye’nin en büyük çimento üreticisi

ve sektörün lider şirketi konumunda

bulunan Akçansa’nın, ülkemizin,

tüm dünyada hakim olan küresel

ekonomik dönüşümün getireceği fırsatları

zamanında değerlendirebilmesi

için sürdürülebilirliği en önemli kriterlerden

biri olarak gördüğü bildirildi.

HER GÜN 400 TON

ATIK EKONOMİYE

KAZANDIRILIYOR

Alternatif yakıt kullanımının, gerek

çevresel ve sosyal sorumluluk, gerek

işin ekonomik boyutu açısından

sanayi kuruluşlarının öncelikli hedefleri

arasında yer alması gerektiğine

dikkat çekilen açıklamada, “Çimento

üretim süreci ve yasal sınırlar çerçevesinde,

gerekli şartları sağlayan birçok

atık ve endüstriyel yan ürün çimento

fabrikalarında değerlendirilebiliyor.

Böylelikle, hem atıkların sağlıklı ve

güvenli bir şekilde imha edilmesi sorunu

ortadan kalkıyor, hem de sanayi

için gerekli yakıt ihtiyacı karşılanıyor”

denildi.

HEDEF SÜRDÜRÜLEBİLİR

BÜYÜME

Akçansa’nın, “sürdürülebilir bir büyüme

hedefiyle, çimento sektöründe

atık bertarafına ilişkin yasal zorunlulukları

yerine getirerek ilk kez atık

temin eden ve bu alanda yatırım yapan

ilk şirket” olduğuna dikkat çekilen

açıklamada, “sadece atık toplayarak

değil, aynı zamanda doğru bertaraf

ederek gerçek değer sağlanabileceği”

düşüncesinden hareketle “CO
2 Tek

Karbon Çift Oksijen Projesi"ne imza

attık” ifadesi kullanıldı.

“ATIKLARINIZI BİZE

GÖNDERİN”

Akçansa’nın faaliyette bulunduğu

şehirlerde, atık sahibi tüm şirketlerin

yanı sıra yerel kamu kurum ve kuruluşları

ile belediyelere “çözüm ortağı

olma” önerisinin belirtildiği açıklamada,

“Atıklarınızı bize gönderin”

çağrısında bulundu.

Açıklamada, “Atıkların sağlıklı ve

güvenli bir şekilde bertarafı yoluyla bu

kurumların karbon ayak izini azaltmalarına

yardımcı olmayı hedefliyoruz”

ifadelerine yer verildi.

DÜNYANIN YÜKÜNÜ

HAFİFLETİYOR

Sürdürülebilir gelecek için atıktan

değer yaratmayı ve doğayı her anlamda

korumayı sağlayacak bir çözüm sunan

proje sayesinde, her gün 125 bin kg.

atık, Türkiye'nin en gelişmiş AFR laboratuarlarından

Akçansa Çevre ve

Kalite Laboratuarı'nda değerlendirildikten

sonra ekonomiye kazandırılarak,

dünya büyük bir yükten kurtarılıyor.

“İster lastik, ister plastik, ister

yağ olsun her atık bizim için değerli

bir yakıt” denilen açıklamada, “Gelin,

daha yaşanabilir bir dünya için bize

destek verin” çağrısında bulunuluyor.

ÜNİVERSİTEDEN ÖDÜL

Öte yandan, projeye dikkat çekmek

ve atık toplamak amacıyla

www.atiginizibizegonderin.com
internet

sitesi yayına girdi. Ayrıca her

10 ton atık için, bir ağaç dikilerek yeşil

bir çevreye destek veriliyor.

Bu arada Akçansa, uygulamaya

koyduğu örnek projesi ile 9 Aralık 2011

tarihinde Kadir Has Üniversitesi’nde

gerçekleştirilen “İşletme 2023; Cumhuriyetin

100. Yılında Kurumsal Sosyal

Sorumluluk Pazaryeri” etkinliğinde

“Sürdürülebilir Atık Yönetimi ve İletişimi

Uygulama Ödülü”nün sahibi oldu.

Akç ansa’dan

ÇEVRECİ Pro je

“Si z bi ze karbo nunuzu geti rin bi z onu doğa için çift oksij ene

dönüşt ürelim” sloganıyla yola çıkan Akçansa, her 10 to n

at ık için TEM A ile bi rlikte gerçekleşti rdiği "Akçansa Yeniden

Ha yat Ormanı"na bi r fidan dikiyor.

Akçansa Genel Müdürü

Hakan Gürdal

28
| ŞUBAT 2012

HAB ER


Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan

Bayraktar, Van Valiliğinde depremden

sonra gerçekleştirilen çalışmalarla ilgili

kamu kurumlarının müdürlerinin

katılımıyla bir toplantı yaptı.

Toplantının ardından Erdoğan

Bayraktar, Bostaniçi beldesinde Başbakanlık

Toplu Konut İdaresi (TOKİ)

Başkanlığının, depremden sonra temelini

attığı konutların şantiyesinde

incelemelerde bulunarak, yüklenici

firma yetkililerinden çalışmalar hakkında

bilgi aldı.

Bayraktar ve beraberindekiler, daha

sonra Edremit ilçesinde Eski Cami

ve Yeni Cami mahallelerinde yapılan

kadastro çalışmasının ardından hak

sahipleri için düzenlenen tapu dağıtım

törenine katıldı ve hak sahiplerini

tapularını teslim etti.

450 PARSELİN TAPULARI

HAK SAHİPLERİNE

VERİLDİ

Bakan Bayraktar, burada yaptığı

konuşmada, Edremit Sarmasuyu

Mahallesi’nin müstakil parsel çalışmasının

ardından Yeni Cami, Eski

Cami ve Erdemkent olmak üzere 3

mahalleye ayrıldığını bildirdi. Erdemkent

Mahallesi’nde TOKİ konutları

inşa edildiği için daha önce imar çalışmasının

yapıldığını dile getiren Çevre

ve Şehircilik Bakanı, Eski Cami ve

Yeni Cami mahallelerinde kadastro

çalışmasıyla bin 450 parsel üretilerek,

tapularının hak sahiplerine verildiğini

söyledi.

Vatandaşların yüzde 3’ünün çalışmalara

itiraz ederek mahkemelere

başvurduğunu dile getiren Bakan Bayraktar,

bu durumun da halkın aidiyet

duygusunun arttığı ve devletiyle bütünleştiğinin

bir göstergesi olduğunu

belirtti.

ÜLKENİN YÜZDE

80’İNDE TAPU TESCİLİ

TAMAMLANDI

Tapu ve mülkiyet hakkının önemine

dikkati çeken Bayraktar, "Türkiye’de

tapu daireleri nüfus dairelerinden daha

eskidir. Nüfusta bulamadığımız bazı

şeyleri tapu arşivlerinde buluyoruz"

dedi.

Türkiye genelinde yeni bilgi sistemine

geçildiğini, bu sistemle vatandaşlık

numarası girildiğinde, tapu kaydı

sisteme girilmişse Türkiye’nin her

yerindeki tapusunun görülebildiğini

kaydeden Bayraktar, "Vatandaşlarımız

bu sistem sayesinde tapusu ile ilgili her

türlü işlemini başka bir şehirde dahi

olsa yapılabilecektir. Biz bu sisteme

TAKBİS diyoruz. Bunun yüzde 60-

70’ini bitirdik" diye konuştu.

Kadastro işlemlerinin de ülke genelinde

yüzde 80’ini tamamladıklarını

da hatırlatan Erdoğan Bayraktar, "Geri

kalan arazilerin tapu tescilleri de devam

ediyor. Diğer taraftan TAKBİS

için çalışmalar da sürüyor" ifadesini

kullandı.

VAN’DA ALTYAPI

SEFERBERLİĞİ BAŞLIYOR

Deprem sonrasında Van’da yapılacak

çok ve önemli işlerin bulunduğunu

kaydeden Bakan Bayraktar, Çevre ve

VAN MARKA ŞEHİR OLACAK

Va n’da yapılacak çok büyük iş ler olduğunun

altını çizen Bakan Bayrakta r, "Bu çalışmaları Va n

halkıyla bütünleşerek yürüteceğiz. Va n halkı

bi zi destekleyecek. Biz de Va n halkına sarılacağız. Va n’ı çok

daha güzel hale geti receğiz" dedi.

30
| ŞUBAT 2012

GÜNDEM

Şehircilik Bakanlığı Mekânsal Genel

Müdürlüğü, TOKİ ve diğer kamu

kurumlarının arsa ihtiyaçlarının olduğunu

belirtti. Bu kapsamda genel

bir planlama çalışmasının sürdüğüne

değinen Bakan Bayraktar, önce 100

binlik, daha sonra 25 binlik planlar

yapacaklarını söyledi.

Çevre ve Şehircilik Bakanı Bayraktar,

Van Gölü’nü temiz hale getirmek

için de çalışmalarının olacağını dile

getirerek, bu kapsamda kuşaklama kolektörünün

yapılması, arazilerin verimli

kullanılması, şehirler ve yeni yapılacak,

genişleyecek yerler arasındaki yollar

için çalışmaların sürdüğünü vurguladı.

Van’ın şehir merkezinde yeni yolların

yapılacağını anlatan Bayraktar, bütün

bu çalışmalarla Van’ın bir marka şehir

olması yolunda ciddi adımlar atılacağını

söyledi.

VAN’DA 10 BİN

KONUTUN İHALESİ

YAPILDI

Bütün bu çalışmaların ciddi kaynaklar

gerektiğine dikkati çeken Bakan

Bayraktar, "Başbakanımızın Van’daki

yaraların sarılması için kaynakların aktarılması

konusunda talimatları var.

Şimdiye kadar 4 bini Erciş ve 6 bini

ise Van merkez olmak üzere TOKİ’nin

yaptıracağı toplam 10 bin konutun ihalesi

yapıldı" dedi.

EDREMİT’TE 6 BİN

KONUTUN İHALESİ

BİTMEK ÜZERE

Bu konutlarla birlikte 18 ilköğretim

ve lise ile modern hayatın gerektirdiği

tüm sosyal donatıların birlikte

yapılacağını belirten Bayraktar, şöyle

devam etti: "Edremit’te yapılacak olan

konutlardan 6 bininin ihalesi bitmek

üzere. Buradaki konut sayısı 16 bine

çıkacak. Bostaniçi’ndeki inşaatı devam

eden konutları inceledik. 18 bloktan

5’inin kaba inşaatı bitmiş. Kış şartlarına

göre gelişen teknolojinin imkânlarını

kullanarak sıcak beton ve yorganlama

yapmak suretiyle bu çalışmalar yapılıyor."

VAN’IN SU SORUNU

MUTLAKA ÇÖZÜLECEK

Van kent merkezinin içme suyu

sorununu çözeceklerini ifade eden

Erdoğan Bayraktar, "Bugün belediye

başkan yardımcımızla konuştuk. Ana

isale hattını ve şehirdeki ana dağıtım

şebekesini yenileme çalışması yapacağız.

Bunun yanında atık su arıtma

tesisini düzene koyarak, tüm altyapı

çalışmalarını kısa sürede tamamlayarak

ihalesini yapacağız" dedi.

VAN, MART-NİSAN

AYLARINDA

CANLANACAK

Van’ın, yaşadığı depremle birlikte

çektiği sıkıntının, bütün Türkiye’nin

sıkıntısı olduğuna dikkati çeken Bakan

Bayraktar, "Mart ve nisan aylarıyla

birlikte Van’da büyük bir canlanma

olacak. Çok ciddi bir kaynak gelecektir"

diye konuştu.

"Yatırım demek refah, şehrin güzelleşmesi

demektir" ifadesini kullanan

Bayraktar, son olarak şunları söyledi:

"Van gelişecek ve güzelleşecektir. Kış

şartlarından dolayı akrabalarının yanına

ve kamu kurumlarının misafirhanelerine

yerleşen insanlarımız geriye dönecek. İş

ve istihdam imkânları oluşacak. Van,

bir cazibe merkezi olacaktır. Burada

bizim işimiz çok büyük. Van halkıyla

bütünleşerek bu çalışmaları yürüteceğiz.

Van halkının desteği olmadan istediğimiz

şekilde yürüyemeyiz. Van halkı

bizi destekleyecek. Biz de Van halkına

sarılacağız. Valilik, belediye ve tüm

kamu kurum ve kuruluşları el birliğiyle

buradaki yaraları saracağız. Van’ı çok

daha güzel hale getireceğiz."

Van’ın marka şehir

olması yolunda ciddi

adımlar attıklarını

dile getiren Bayraktar,

“Arazilerin verimli

kullanılması, şehirlerle

bağlantılar ve yeni

yapılacak bölgeler

arasındaki yollar

için çalışmalarımız

sürüyor” ifadesini

kullandı.

Yapılacak yatırımlar

ve altyapı

düzenlemeleri ile

Van’ın gelişeceğini ve

güzelleşeceğini belirten

Bakan Bayraktar, “İş

ve istihdam imkânları

oluşacak. Van, çevre

illere bir cazibe

merkezi olacaktır” diye

konuştu.

ŞUBAT 2012
| 31

İstanbul’da gerçekleştirilen kentsel

dönüşüm bilgilendirme toplantısına

katılan Çevre ve Şehircilik Bakanı

Erdoğan Bayraktar, burada yaptığı

konuşmada, 2B Yasası’nın Şubat içerisinde

Meclis’ten geçeceğini söyledi.

AK Parti hükümetleri olarak 9 yılı

aşkın süredir iktidarda bulunduklarını

hatırlatan Bakan Bayraktar, "Biz mağdurların

partisiyiz. Biz sorunları, problemleri

çözen bir partiyiz. Türkiye’yi

nereden nereye getirdiğimiz bellidir.

Birileri gelir istismar eder, birileri gelir

laf eder, biz iş yaparız" diye konuştu.

2B YASASININ

ÇIKMA NEDENİ

2B Yasası’nı büyük ihtimalle Şubat

ayı içerisinde Meclis’ten geçireceklerini

kaydeden Bayraktar, 2B Yasası’nın ne

anlama geldiğini şöyle açıkladı:

"İş bulmak, çocuğuna daha iyi eğitim

sağlamak, daha iyi hayat şartları

temin etmek için şehirlere gelmek zorunda

kalan, imkânsızlıklar içerisinde

bulduğu hazine arazisinde kendine bir

barınak yapan insanları mağdur etmeden

tapu sahibi yapmaktır. Yasanın

ana ruhu budur. Yasanın esas meali,

anlamı budur."

3 YIL VADEYLE

VATANDAŞA SATILACAK

Erdoğan Bayraktar, vatandaşların

bu imkâna nasıl kavuşacaklarını

da şöyle anlattı: "Devletin vatandaşı

kucaklayacağı bir düşünceyle arazinin

fiyatını tespit edeceğiz. Yüzde 30 indirim

yapmak suretiyle, vatandaşlarımıza

3 yıl vadeyle ve 6 ayda bir ödeyecekleri

taksitlerle vereceğiz. Eğer vatandaşımız

'ben peşin ödeyeceğim'derse, yüzde 20

daha indirim yapacağız. Yani toplam

bedel üzerinden yaklaşık yüzde 50-

56’ya geliyor. Bu şekilde vatandaşı

sahiplendireceğiz."

PROVOKASYONLARA

KARŞI UYANIK

OLUNMALI

Türkiye genelindeki 2B alanlarında

karşılaşılan bütün problemleri beraber

çözmek amacıyla imar planları yapılacağını

kaydeden Bakan Bayraktar,

"Biz imar dışında vatandaşı serbest

bırakacağız; isterse yerini satsın, isterse

kendisi yapsın, isterse müteahhide

versin" dedi.

Düzenli şehirler kurulabilmesi için

açıkgözlere, provokatörlere ve bu işi

engellemeye çalışanlara hep beraber

karşı çıkılması gerektiğinin altını çizen

Bakan Bayraktar, "Ruhsatı olan, kat

mülkiyeti olan, iskân müsaadesi olan,

dört dörtlük ayağı yere basan daireler

inşa edilecek" diye konuştu.

6 AY İÇİNDE

MÜRACAAT EDİLECEK

Yasa çıktığı zaman Maliye Bakanlığı

ve belediyenin ortaklaşa tebligatları

yapacağını ve vatandaşın da 6 ay içinde

müracaat edeceğini belirten Bayraktar,

vatandaşların, araziyi peşin veya vadeyle

alacaklarını beyan edeceklerini

ve tapularının kendilerine verileceğini

söyledi. İstanbul’un deprem bölgesi

olduğunu hatırlatan Bakan Bayraktar,

"İstanbul’a hem deprem dönüşümü

yapmak zorundayız, hem kentsel

dönüşüm yapmak zorundayız" diye

konuştu.

TÜRKİYE’YE YAKIŞAN

BİNALAR YAPILMALI

Türkiye’nin dünyanın 16'ncı,

Avrupa'nın 6'ncı büyük ekonomisi

olduğunu hatırlatan Bayraktar,

GSMH’nın 800 milyar dolara yaklaştığını,

kişi başına gelirin 10 bin

doları aştığını, alım gücünün arttığını

hatırlatarak, "Türkiye artık salaş,

kaçak, depreme dayanıksız yapılardan

kurtarılmalıdır. Çocuklarımız çok daha

güzel okullarda okumalı, çok daha güzel

hastanelerde sağlık hizmeti almalıdır"

diye konuştu.

Toplantıda vatandaşların sorunlarını

da dinleyen Çevre ve Şehircilik

Bakanı, bir soru üzerine, "2B sahibi

olan, tespit edilen yerleri 2B’yi kullananlara

satacağız. Kanun bu. Bunun

dışındaki laflara itibar etmeyin" dedi.

2B YASASI MECLİS’E GELECEK

32
| ŞUBAT 2012

HAB ER


Giriş

27 Mat 2006 tarihinde İstanbul

Çevre ve Şehircilik Müdürlüğüne,

içerisinde kimyasal madde bulunan

varillerin kaçak olarak toprağa gömüldüğü

şikayetinde bulunulmuştur.

Bu şikayet üzerine; İstanbul İl

Çevre ve Orman Müdürlüğü teknik

personeli konuya hemen müdahale

etmiş ve İstanbul İli, Tuzla İlçesi,

Orhanlı Beldesi, Mescit Mahallesi,

Değirmentepe Mevkiinde inceleme

gerçekleştirmiştir. İki aşamalı inceleme

yapılarak, öncelikle radyoaktivite

ölçüm detektörü ile radyoaktivite ölçülmüş,

radyoaktivite yayılmadığının

tespit edilmesi üzerine, toprağa gömülü

olan ve bazı bölgelerde yüzeyde

görülen variller ve yüzeyden 6 metre

derinliğe kadar metal tespiti yapabilen

metal detektörü ile varil arama işlemi

yapılmış ve sinyal alınan bölgeler kireç

ile işaretlenmiştir.

Toprak altında bulunduğu tespit

edilen bu varillerin, toprak üstüne çıkarılarak

uygun müdahalenin yapılabilmesi

ve uygun şekilde bertarafının

sağlanabilmesi için varillerin içerisindeki

kimyasalların (atık) özelliğinin

(tehlikeli, tehlikesiz) tespit edilmesi

gerekliliği hasıl olmuştur.

Numune Alma

Bu amaçla; 28 Mart 2006 tarihinde,

numune almak için gömülü varilden

iki tanesi iş makineleri yardımıyla

yüzeye çıkarılmıştır. Bölgeden çıkarılan,

içinde kimyasal madde bulunan

metal varillerin, korozyona uğramış,

ezilmiş ve delinmiş olduğu, içinde bulunan

kimyasal maddelerin toprağa

akmış olduğu ve toprağı kirletmiş olduğu

görülmüştür. Çıkarılan varillerde

ticari firma unvanına rastlanmamıştır.

İstanbul Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü

ve İZAYDAŞ uzmanları tarafından

uygun giysilerle (asit tulumu ve koruyucu

tulum, asit eldiveni, asit çizmesi,

oksijen tüplü maske, mikro toz ve gaz

filtreli maske, asite dayanıklı numune

kabı, numune taşıma çantası), uygun

numune alma metoduyla varillerden

ve topraktan örnek numuneler alınmıştır.

Numune alma esnasında olası

acil durum için, bir adet ambulans

hazır bulundurulmuştur.

Bazı varillerin üzerinde kimsayal

madde etiketleri özellikle Methylene

Chloride etiketi bulunmuştur. Ancak

bu varillerin içinde bulunan atıkların

etikette yer alan kimyasal madde olduğu

anlamı taşımamaktadır. Kimyasal

madde etiketlemeleri ambalaj (varil

vb.) içine ilk dolum yapılan kimyasal

maddeler için olup, bu ambalajların

daha sonra da birkaç defa kullanılmış

olma ihtimalleri bulunmaktadır.

Mart 2006'da Tuzla Orhanlı'da

Gömülü Bulunan Tehlikeli Atık

Varilleri Bertaraf Çalışması

PROF. DR. MEHMET EMİN BİRPINAR

İSTANBUL ÇEVRE VE ŞEH İRC İLİK İL MÜDÜRÜ

Atık çıkarma ve numune alma.

34
| ŞUBAT 2012

MAKALE

Numune

Sonuçlarının

Değerlendirilmesi ve

Müdahale Planının

Hazırlanması

Bu numunelerin İZAYDAŞ tarafından

yapılan analiz sonuçlarına göre

bu atıklarda fenol bulunmuştur.

Fenol; karbolik asit, fenilik asit,

fenil hidroksit, hidroksibenzen ve

oksibenzen içeren kimyasal yapısı ile

etkin bir nörolitik ajandır. Su ile karıştırıldığında

çok daha geniş bir yayılım

gösterir ve daha büyük bir alanda sinir

hasarına yol açar. Raf ömrü, buzdolabında

korunmak ve ışığa maruz kalmamak

şartı ile bir yıldır. Güneş ışığında

okside olarak kırmızı bir renk alır.

Fenol tehlikeli kabul edilen atık;

H5 (Zararlı), H 7 (Kanserojen), H6

(Toksik), H14 (Ekotoksik) özelliklerine

sahiptir.

Numune sonuçlarının çıkmasını

müteakiben; yapılacak tüm çalışmaların

planlanması maksadıyla, İstanbul

İl Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü

koordinasyonunda;

1- İstanbul Valiliği İl Özel İdaresi,

2- İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı

(Çevre Koruma ve Geliştirme

Daire Başkanlığı),

3- İl Sağlık Müdürlüğü,

4- İl Tarım Müdürlüğü,

5- Sivil Savunma Arama ve Kurtarma

Birlik Müdürlüğü,

6- Tuzla Kaymakamlığı,

7- İl Jandarma Komutanlığı,

8- Tuzla Kaymakamlığı (Orhanlı

Belediye Başkanlığı),

9- İZAYDAŞ Genel Müdürlüğü katılımlarıyla

11 Nisan 2006 tarih ve saat

13:00'de ve 14 Nisan 2006 tarihinde iki

kez koordinasyon toplantısı yapılarak

yol haritası belirlenmiştir.

Olaya Basının

ve Türkiye

Protokolünün İlgisi

Olaya, yerli ve yabancı basın ilk

günden itibaren büyük ilgi göstermiş

olup, temizlik çalışmalarına başlandığı

ilk günden son güne kadar olay yerinde

canlı yayın araçları ile çalışmaların

tamamını izlemiş yazılı ve görsel basında

flaş haber olarak yer almıştır.

Olaya, ülkemiz protokolünün de

yoğun ilgisi olmuş, çalışmalar yerinde

incelemiş ve çalışmalarla ilgili İstanbul

İl Çevre ve Şehircilik Müdürü Prof.

Dr. Mehmet Emin Birpınar'dan bilgi

alınmıştır.

Atıkların Çıkarılması

Belirlenen yol haritası doğrultusunda

gömülü atıkların çıkarılma çalışmaları

bölgede metal detektörleri ile tespit

yapılan iki alanda gerçekleştirilmiştir.

Bunlar; Konaşlı Dere Yatağı Mevkii

ve Değirmentepe Mevkii dir.

Kazı çalışmalarına 16 Nisan

2006 tarihinde Konaşlı Dere Yatağı

Mevkii'nde başlanmış ve 19 Nisan

2006 tarihine kadar devam etmiştir.

Bir ta kım insanlar kendi çıkarları için to plum

sağlığını ve çevreyi hiçe sayabi lmektedirler. 27 Ma rt

2006 ta rihinde bi r şi kâyet üzerine to prağa gömülü

şekilde tespit edilen tehlikeli at ıkların çıkarılması

ve berta raf edilmesi, hem at ık maliyet bedelini

misli olarak artırmış, hem ülke kaynaklarının

harcanmasına hem de çevre felaketi ne neden

olmuştu r.

ŞUBAT 2012
| 35

Söz konusu bölgedeki çalışmanın bitimini

müteakiben 20 Nisan 2006 tarihinde

Değirmentepe Mevkiinde atık

çıkarma çalışmaları başlatılmış bu çalışmalar

da 23 Nisan 2006 tarihi akşamı

bitirilmiştir.

Sahada yapılan tüm çalışmalar İstanbul

Çevre ve Şehircilik Müdürü

tarafından koordine edilmiştir.

Sahada yapılan tüm çalışmalar İstanbul

Çevre ve Şehircilik Müdürü

ekiplerince fotoğraflanmış ve video

kaydı yapılmıştır.

16 Nisan 2006 tarihinde sahadan

atık çıkarılma çalışmasının başlamasıyla

birlikte çalışmanın sonlandığı 23

Nisan 2006 tarihine kadar çıkarılan

atıklardan İl Müdürlüğü teknik elemanlarınca,

günlük olarak, numuneler

alınmış ve numuneler İl Müdürlüğü

elemanları tarafından TÜBİTAK

Marmara Araştırma Merkezine iletilmiştir.

TÜBİTAK Marmara Araştırma

Merkezi tarafından İl Müdürlüğü'ne

iletilen analiz sonuçlarına göre atıkların

büyük bir kısmının 'çok toksik' ve 'oldukça

toksik' olduğu anlaşılmaktadır.

Sahada bulunan atıkların tehlikeli

atık olduğunun anlaşılmasının üzerine

atık çıkarma işlemleri sahada çalışanların

sağlığını korumak önem kazanmıştı.

Sabah ve öğleden sonra olmak üzere her

çalışma öncesi İl Sivil Savunma ekipleri

tarafından alanda toksik gaz ölçümü

yapılarak çıkan sonuçlara göre gerekli

önlemler alınarak çalışmalar gerçekleştirilmiş

ve atık çıkarma ve bertaraf

işlemleri Tehlikeli Atıkların Kontrolü

Yönetmeliği hükümlerine göre yürütülmüştür.

Bu kapsamda; İl Müdürlüğü teknik

personelinin yönetiminde İZAYDAŞ

elemanları tarafından sağlam çıkan

tehlikeli atık varilleri sızdırmaz poşetlere

konulmuş, hasarlı olan variller

ise özel donanımlı iş makineleri yardımıyla

plastik atık fıçılarında İZAYDAŞ

firmasına ait tehlikeli atık taşıma

lisanslı kamyonlara yüklenerek, lisanslı

bertaraf tesisi olan İZAYDAŞ'a sevk

edilmiştir.

Çıkarılan atık varillerinin bir çoğunun

ambalajlarının ezilmiş, parçalanmış

ve korozyona uğramış olması

sebebiyle toprağa da atık sızıntısı olduğunun

tespiti üzerine, atıkla kontamine

olmuş toprakta yine İl Müdürlüğümüz

teknik personelinin yönetiminde

Çıkarılan ilk atık varillerden görüntüler

Atıkların tespitinden sonra İstanbul İl Çevre

ve Şehircilik Müdürlüğü koordinasyonunda

gerçekleştirilen çalışma, profesyonelce ve büyük

bir başarı ile gerçekleştirilmiştir. Mevcut

kirliliğin tamamı giderilmiştir. Ancak atıklar

bölgeden uzaklaştırılıncaya kadar, yüzeysel su

hareketleri ile taşınımı, buharlaşarak emisyon

yaratması ve yer altı suyuna karışmış olması

muhtemeldir.

Basından görüntüler.

36
| ŞUBAT 2012

MAKALE

İZAYDAŞ elemanları tarafından iş

makineleri yardımıyla İZAYDAŞ

firmasına ait 'tehlikeli atık taşıma lisanslı'

kamyonlara yüklenerek, lisanslı

bertaraf tesisi olan İZAYDAŞ'a sevk

edilmiştir.

Saha, İlçe Jandarma Komutanlığı

ekiplerince ikili güvenlik çemberi altına

alınmıştır. İlk ve dar olan çember uygun

kıyafet ve ekipmanlara sahip atık

çıkarma faaliyetinde birebir çalışanların

bulunduğu bölge olup, bu bölgeye

uygun kıyafet ve ekipmanları bulunmayan

personelin dışında kimsenin

girmemesi sağlanmıştır. Bu sahadan

çıkan tüm alet, ekipman ve personele

İl Sivil Savunma Arama ve Kurtarma

Müdürlüğü tarafından de konteminasyon

işlemi yapılarak, kirleticilerin saha

dışına çıkması önlenmiştir.

Atık çıkarma çalışmalarına lojistik

destek verebilmek amacıyla hakim rüzgar

yönü de dikkate alınarak çalışma

yapılan sahaya uygun bir mesafede;

„„
İstanbul Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü,

„„
İl Sivil Savunma Arama ve Kurtarma

Birlik Müdürlüğü,

Bu çalışmanın

basında yer alması

tehlikeli atıkların

bertarafı konusunda

toplumda bilinç

oluşturulmuş, yüzde

40 kapasite ile çalışan

tehlikeli atık bertaraf

tesisi İZAYDAŞ A.Ş.

yüzde 100 doluluk

oranı ile çalışmaya

başlamış, oluşan

ihtiyaçtan dolayı yeni

bir takım tehlikeli

atık geri kazanım

tesisleri kurulmuştur.

„„
İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve

İtfaiyesi,

„„
İl Sağlık Müdürlüğü Hastanesi ve

Ambulansı,

„„
Tuzla İlçe Jandarma Komutanlığı,

„„
İZAYDAŞ,

ekipleri konuşlandırılmıştır.

Atık çıkarma çalışmasının başladığı

tarih olan 16 Nisan 2006 tarihinden

çalışmanın nihayetlendirildiği 24 Nisan

2006 tarihine kadar, Tuzla İlçesi,

Orhanlı Beldesi'ndeki gömülü atıkların

çıkarılıp İZAYDAŞ'a gönderilen net

atık miktarları Tablo 1'de verilmiştir.

Atıkların çıkarıldıkları mevkii ve

miktarına ilişkin bilgiler tablo 2'de

verilmiştir.

Sahada yapılan çalışmalar esnasında

kullanılan alet ve ekipmanlar listesi

Tablo 3'te verilmiştir.

Gömülü Alanda Atıkların Çıkarılması Çalışması

Çıkarılan varillerden numune alınması. Çalışmaların yerinde incelenmesi.

ŞUBAT 2012
| 37

SIR A

NO

GÖNDER İM

TARİHİ

GİRİŞ

TARİHİ

UATF

SER İ NO

LİSANS

NO

ARAÇ

PL AKASI

ATIK MİKTARI

(KG ) ATIK NİTEL İĞİ

1 17.04.2006 18.04.2006 128526 05-67-02 41 LZ 284 4.760 VARİL

2 18.04.2006 18.04.2006 128527 05-67-01 41 LZ 283 6.100 VARİL

3 19.04.2006 19.04.2006 128528 12-02 34 YJ 3751 4.420 KIRPINTI PLASTİK

4 19.04.2006 19.04.2006 128529 05-67-01 41 LZ 283 5.720 VARİL

5 19.04.2006 19.04.2006 128530 05-67-02 41 LZ 284 13.380 KIRPINTI PLASTİK

6 20.04.2006 20.04.2006 128531 05-67-02 41 LZ 284 8.400 TOPRAK ve PLASTİK MALZ.

7 20.04.2006 20.04.2006 128532 05-67-01 41 LZ 283 10.320 TOPRAK ve PLASTİK MALZ.

8 19.04.2006 20.04.2006 128533 34-04-24 34 PN 127 15.500 TOPRAK ve PLASTİK MALZ.

9 20.04.2006 20.04.2006 128534 05-67-01 41 LZ 283 7.180 TOPRAK ve PLASTİK MALZ.

10 20.04.2006 20.04.2006 128535 05-67-02 41 LZ 284 9.520 TOPRAK ve PLASTİK MALZ.

11 20.04.2006 20.04.2006 128536 41-72-01 41 L 8686 15.760 TOPRAK ve PLASTİK MALZ.

12 21.04.2006 21.04.2006 128537 34-04-24 34 PN 127 27.040 TOPRAK

13 21.04.2006 21.04.2006 128538 41-72-01 41 L 8686 20.680 TOPRAK

14 21.04.2006 21.04.2006 128539 05-67-01 41 LZ 283 5.180 VARİL

15 21.04.2006 21.04.2006 128540 05-67-02 41 LZ 284 6.060 VARİL

16 21.04.2006 21.04.2006 128541 34-04-24 34 PN 127 5.900 VARİL

17 21.04.2006 21.04.2006 128542 41-72-01 41 L 8686 24.680 TOPRAK

18 22.04.2006 22.04.2006 128543 34-04-24 34 PN 127 31.280 TOPRAK

19 22.04.2006 22.04.2006 128544 65-05-03 41 R 0632 22.180 TOPRAK

20 22.04.2006 22.04.2006 128545 34 -17-19 34 GLC 40 22.020 TOPRAK

21 22.04.2006 22.04.2006 128546 05-67-02 41 LZ 284 19.060 TOPRAK

22 22.04.2006 22.04.2006 128547 41-72-01 41 L 8686 23.920 TOPRAK

23 22.04.2006 22.04.2006 128548 34-04-24 34 PN 127 25.040 TOPRAK

24 22.04.2006 22.04.2006 128549 05-67-01 41 LZ 283 4.420 VARİL

25 22.04.2006 22.04.2006 128550 05-67-02 41 LZ 284 11.760 TOPRAK

26 23.04.2006 23.04.2006 129476 05-67-01 41 LZ 283 13.920 TOPRAK

27 23.04.2006 23.04.2006 129477 65-05-03 41 R 0632 19.300 TOPRAK

28 23.04.2006 23.04.2006 129478 05-67-02 41 LZ 284 17.360 TOPRAK

28 23.04.2006 23.04.2006 129479 34-04-24 34 PN 127 24.280 TOPRAK

30 23.04.2006 23.04.2006 129480 65-05-02 41 F 1707 16.220 TOPRAK

31 23.04.2006 23.04.2006 129481 41-72-01 41 L 8686 20.880 TOPRAK

32 23.04.2006 23.04.2006 129482 34-04-24 34 PN 127 29.800 TOPRAK

33 23.04.2006 23.04.2006 129483 05-67-01 41 LZ 283 20.900 TOPRAK

34 23.04.2006 23.04.2006 129484 05-67-02 41 LZ 284 16.460 TOPRAK

35 23.04.2006 23.04.2006 129485 65-05-03 41 R 0632 23.600 TOPRAK

36 23.04.2006 23.04.2006 129486 65-05-02 41 F 1707 21.400 TOPRAK

37 23.04.2006 23.04.2006 129487 41-72-01 41 L 8686 21.160 TOPRAK

TOPLAM 876.580

TABLO 1. Tuzla Orhanlı Atıklarının İZAYDAŞ’a sevki.

38
| ŞUBAT 2012

MAKALE

Atıkların Bertarafı

Tablo 1'de belirtilen toplam 876

bin 580 kg atığın tamamı, İZAYDAŞ

A.Ş.'e ait tehlikeli atık taşıma lisanslı

araçlarla, tehlikeli atık bertaraf tesisi

lisanslı İZAYDAŞ A.Ş. tesislerine taşınmış

ve İZAYDAŞ A.Ş. tesislerinde

tehlikeli atık olarak bertaraf edilmiştir.

Çalışmanın

Finansmanı

Atık çıkarma, atık bertaraf bedelleri

İstanbul İl Özel İdaresi ve İstanbul

Büyükşehir Belediyesi arasında paylaşılmıştır.

Lojistik hizmetler İstanbul

Büyükşehir Belediyesi

tarafından sağlanmıştır.

Değerlendirme ve

Sonuç

27 Mart 2006 tarihinde bir şikayet

üzerine toprağa gömülü tehlikeli

atıklar tespit edilmiştir. Bu da bir

takım insanların kendi çıkarları için

toplum sağlığını ve çevreyi hiçe saydığını

göstermektedir. Bu fütursuzca

ve hukuk tanımaz davranış, hem atık

maliyet bedelini misli olarak artırmış,

hem ülke kaynaklarının harcanmasına

TARİH VARİL

(ADE T)

ÇUVAL

(ADE T) MEVK İİ

16.04.2006 83 - KONAŞLI DERE YATAĞI

17.04.2006 96 - KONAŞLI DERE YATAĞI

18.04.2006 31 400 KONAŞLI DERE YATAĞI

19.04.2006 5 - KONAŞLI DERE YATAĞI

ARA TOPLAM 215 400 KONAŞLI DERE YATAĞI

20.04.2006 50 600 DEĞİRMENTEPE

21.04.2006 75 - DEĞİRMENTEPE

22.04.2006 300 1000 DEĞİRMENTEPE

GENEL TOPLAM 640 2000

KONAŞLI DERE YATAĞI

VE DEĞİRMENTEPE

Tablo 2. Atıkların çıkarıldıkları mevkii ve miktarına ilişkin bilgiler.

Çıkarılan Varil – Çuval Kontamine Toprak vb. Malzeme Miktarları ve Mevkii.

sebep olmuş, hem de çevre felaketine

neden olmuştur.

Atıkların tespitinden sonra İstanbul

İl Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü

koordinasyonunda gerçekleştirilen çalışma,

profesyonelce ve büyük bir başarı

ile gerçekleştirilmiştir. Çalışmaya

katılan personel İstanbul Valiliğince

taktirle, Bakanlık tarafından teşekkürle

ödüllendirilmiştir. Bu çalışma aynı zamanda

ilimizdeki kurumların birlikte,

koordineli bir şekilde çalışmasına çok

iyi bir örnek oluşturmuştur.

Bir atığın tehlikeli atık

olarak değerlendirilebilmesi

için; yanıcı, patlayıcı,

zehirli, tahriş edici,

korozif veya çevreye

zararlı etkilerden birini

veya birkaçını göstermesi

gerekmektedir.

Atık çıkarma ve bertaraf tesisine gönderme

çalışmalarından görüntüler.

ŞUBAT 2012
| 39

Tablo 3. Sahada yapılan çalışmalar

esnasında kullanılan alet ve ekipmanlar listesi

Tablo 4. Önlem olarak kullanılan

alet ve ekipmanlar

Mevcut kirliliğin tamamı giderilmiştir.

Ancak unutulmaması gerekmektedir

ki; atıkların bölgeden

uzaklaştırılıncaya kadar, yüzeysel su

hareketleri ile taşınımı, buharlaşarak

emisyon yaratması ve yer altı suyuna

karışmış olması muhtemeldir.

Bu çalışmanın basında yer alması

tehlikeli atıkların bertarafı konusunda

toplumda bilinç oluşturulmuş, yüzde

Yenilenen Çevre Kanununa göre; tehlikeli atıkları

toplayan, ayıran, geçici ve ara depolama yapan, geri

kazanan, yeniden kullanan, taşıyan, ambalajlayan,

etiketleyen, bertaraf eden ve ömrü dolan tehlikeli

atık bertaraf tesislerini kurallara uygun olarak

kapatmayanlara 100 bin Türk Lirasından 1 milyon

Türk Lirasına kadar idarî para cezası verilmektedir.

Radyoaktivite ölçüm dedektörü 1

Metal Dedektörü 1

Ortam gazı ölçüm dedektörü 1

De Konteminasyon Ünitesi 1

Loder 1

Elleçleme Makinesi 1

Lisanslı kamyon 4

Ekskavatör 1

Seyyar Hastane 1

Ambülans 2

İtfaiye aracı 2

Asit ve koruyucu tulum Yeteri kadar

Asit eldiveni Yeteri kadar

Asit çizmesi Yeteri kadar

Mikro toz ve

gaz filtreli maske

Yeteri kadar

Oksijen tüplü maske Yeteri kadar

Göz yıkama suyu Yeteri kadar

Baret Yeteri kadar

Koruyucu gözlük Yeteri kadar

40 kapasite ile çalışan tehlikeli atık

bertaraf tesisi İZAYDAŞ A.Ş. yüzde

100 doluluk oranı ile çalışmaya başlamış,

oluşan ihtiyaçtan dolayı yeni

bir takım tehlikeli atık geri kazanım

tesisleri kurulmuş ve tehlikeli atıkların

ithaline başlanmıştır. Bu olaydan

sonra İlimizin çeşitli yerlerinde gömülü

atıklar olduğu duyarlı vatandaşlarımız

tarafından ihbar edilmiş olup

bunların da mevzuata uygun bertarafı

sağlanmıştır.

Bu olay yıllardır meclis gündeminde

bekleyen Çevre Kanunu değişikliğinin,

Meclisten geçerek Resmi Gazetede

yayımlanarak yürürlüğe girmesine

vesile olmuştur.

Yenilenen Çevre Kanunun 20 v

maddesi ile; "Bu Kanunda ve ilgili

yönetmeliklerde öngörülen yasaklara

veya sınırlamalara aykırı olarak tehlikeli

atıkları toplayan, ayıran, geçici

ve ara depolama yapan, geri kazanan,

yeniden kullanan, taşıyan, ambalajlayan,

etiketleyen, bertaraf eden ve

ömrü dolan tehlikeli atık bertaraf tesislerini

kurallara uygun olarak kapatmayanlara

100 bin Türk Lirasından 1

milyon Türk Lirasına kadar idarî para

cezası verilir." Ve yine "bu madde de

belirtilen idari para cezaları kurum,

kuruluş ve işletmelere üç katı olarak

verilir," hükümleri ile cezalar oldukça

ağırlaştırılmıştır.

Kaynaklar

Tehlikeli Kimyasalların Kontrolü

Yönetmeliği, Resmi Gazete, 26 Aralık

2008, Sayı:27092.

US.Environmental Protection

Agency, Integrated Risk Information

System, Phenol (CASRN 108-95-2).

US.Environmental Protection

Agency, Toxicological Review of

Phenol,September 2002, pp213.

40
| ŞUBAT 2012

MAKALE


İçinde bulunduğumuz yüzyıl birçok

teknolojik imkânları insanlığın hizmetine

sunarken, bir yandan da insanlığın

ortak malı olan çevreden geri getirmesi

zor, hatta imkânsız olan varlıkları da

alıp götürmektedir. Çevreyi geliştirmenin,

çevre sağlığını korumanın ve

çevre kirlenmesini önlemenin devletin

ve vatandaşların görevi olduğu herkesin

malumudur.

Sosyal ve ekonomik kalkınmanın

devamı için çevre artık doğal, ekonomik,

sosyal ve kültürel değerlerin

bütünü olarak ele alınmaktadır.

Çevre sorunları temelde; doğal

kaynakların bol ve sınırsız olduğu

düşüncesiyle ve bu düşünceden hareketle

gerçekleştirilen uygulamalar

sonucunda ortaya çıkmaktadır. Oysa

doğal kaynakların kıt olduğu gerçeğini

en açık biçimde su kaynaklarında

görmekteyiz.

Çevre yönetimi ve kirliliğin önlenmesi

konusunda hiç şüphesiz en önemli

konuların başında su kaynaklarının

korunması gelmektedir. Küresel iklim

değişikliğinin en çok tesir edeceği tabii

kaynak su olacaktır.

Su kirliliğinin azaltılmasındaki temel

politikamız, atık su oluşturmayan

ya da oluşan atık suyu tekrar geri kazanan

temiz üretim teknolojilerinin

kullanılması ve "kirliliğin kaynağında

önlenmesidir."

Su kaynakları ile toprağın korunması

ve kirliliğin önlenmesi için atık

suların bertarafının sağlanması, deşarjların

ve arıtma sistemlerinin izlenmesi

ve tesisler için kurulacak atık su arıtma

sistemleri projelerinin onaylanması işlemleri

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı

tarafından yapılmaktadır.

Çevre Kanunu bütün canlıların ortak

varlığı olan çevrenin, sürdürülebilir

çevre ve sürdürülebilir kalkınma ilkeleri

çerçevesinde korunmasını içeren

kamusal bir düzenlemedir.

Ayrıca çevre ile ilgili politikaların

uygulanmasında ekonomik araçların

rolünün çevre politikalarını destekleyecek

şekilde kullanılması gerekmektedir.

Çevre Kanunu’nun (5491

sayılı kanunla değişik/2006) getirdiği

hükümler bu eksiklikleri giderecek

mahiyettedir.

Özellikle Çevre Kanunu’nda belediyelerin

su, atık su ve katı atıkla ilgili

hizmetlerinin karşılığını almasının sağlanması,

bu hizmetlerden tahsil ettikleri

gelirleri yine sadece bu alanlarda

kullanmalarının sağlanması, teşvik ve

cezai yaptırımın güçlendirilmesi hususları

yer almıştır.

Çevre Kanunu 29. maddesinde yer

alan "Arıtma tesisi kuran, işleten ve

yönetmeliklerde belirtilen yükümlü
ÇEVRE

VE ATI K SU

ALTYA PI POLİTİKALARI

Çevre yöneti mi ve kirliliğin önlenmesi konusunda

hiç şüphesiz en önemli konuların baş ında su

kaynaklarının korunması gelmektedir. Küresel

iklim değişi kliğinin en çok tesir edeceği tabii

kaynak su olacaktır.

RECEP ŞAHİN

ÇEVRE VE ŞEH İRC İLİK BAKANLIĞI

ÇEVRE YÖNE TİMİ GENEL MÜDÜRÜ

42
| ŞUBAT 2012

DOSYA

lükleri yerine getiren kuruluşların arıtma

tesislerinde kullandıkları elektrik

enerjisi tarifesinin, sanayi tesislerinde

kullanılan enerji tarifesinin yüzde ellisine

kadar indirim uygulamaya Bakanlığın

teklifi üzerine Bakanlar Kurulu

yetkilidir" hükmü ile Bakanlığımız

tarafından arıtma tesislerine enerji

teşviki getirilmiştir.

Bu doğrultuda; Çevre Yönetimi

Genel Müdürlüğü'nce "Çevre Kanununun

29. maddesi uyarınca Atık su

Arıtma Tesislerinin Teşvik Tedbirlerinden

Faydalanmasında Uyulacak Usul ve

Esaslara Dair Yönetmelik" 01.10.2010

tarih ve 27716 sayılı Resmi Gazete’de

yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu

Yönetmelik kapsamında Bakanlığımız

tarafından atık su arıtma tesisi yönetimlerini

teşvik etmek amacıyla mevzuata

uygun olarak çalıştırılan atık su

arıtma tesislerine ait enerji giderlerinin

yüzde 50’sinin karşılanması amacıyla

2011 yılında Teşvik Yönetmeliği

kapsamında 185 işletmeye Atıksu

Arıtma Tesisi (AAT) Geri Ödeme

Belgesi verilmiştir. Bu kapsamda 2011

yılı sonuna kadar kurum, kuruluş ve

işletmelere yaklaşık 23 milyon TL

ödeme yapılmıştır.

Büyükşehir Belediyeleri 2560

sayılı Kanun kapsamında verdikleri

hizmetin bedeli olarak atık su ücreti

almalarına rağmen diğer belediyeler

bu ücreti mevzuat eksikliği nedeniyle

alamıyorlardı. Bu kapsamda diğer belediyelerin

de verdikleri atık su bertarafı

hizmet bedelini tahsil edebilmeleri

gayesiyle "Atık su Altyapı Tesisleri

ve Evsel Katı Atık Tesisleri Tarifelerinin

Belirlenmesinde Uyulacak

Usul Ve Esaslara İlişkin Yönetmelik"

Genel Müdürlüğümüzce hazırlanmış

ve Ekim 2010 da yürürlüğe girmiş

bulunmaktadır.

Atık su Altyapı Tesisleri ve Evsel

Katı Atık Tesisleri Tarifelerinin Belirlenmesinde

Uyulacak Usul Ve Esaslara

İlişkin Yönetmeliğin uygulanmasına

yönelik "Atık su Tarifelerinin Belirlenmesine

Yönelik Kılavuz" hazırlanarak

2011 yılı içerisinde Çevre Yönetimi

Genel Müdürlüğü web sayfasında yayımlanmıştır.

Kentsel Atıksu

Altyapı ve AB Uyum

Süreci

Bilindiği üzere AB ile Çevre Faslı

müzakerelere açılmış olup, su sektörü

altında yer alan atıksu altyapı ile alakalı

uyum çalışmaları Çevre ve Şehircilik

Bakanlığı Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğü

tarafından takip edilmektedir.

Avrupa Birliği’ne uyum çalışmaları

kapsamında yapılan ve Yüksek Planlama

Kurulu’nda da kabul edilen,

Yüksek Maliyetli Çevre Yatırımların

Planlanması Projesi ile 2003 Yılı Ulusal

Programında su sektörü içinde yer

alan toplam 24 direktiften 15 direktifin

yatırım maliyetleri kısmen çalışılmıştır.

Bu direktiflerin toplam yatırım maliyetleri

63 Milyar 124 Milyon TL

(33 Milyar 969 Milyon Avro) olarak

belirlenmiştir.

Söz konusu proje raporunda

Türkiye’nin 2007-2023 yılları arasında

atık su arıtma tesisleri ve şebekelerinin

ilk yatırım ve yenileme maliyetleri

toplam 33 Milyar 604 Milyon TL (18

Milyar 083 Milyon Avro) olacağı ifade

edilmiştir. İçme suyu arıtma tesisleri ve

şebekelerinin ilk yatırım ve yenileme

maliyetleri ise toplam 23 Milyar 680

milyon TL (12 Milyar 743 Milyon

Avro) olarak verilmektedir.

Avrupa Birliği Katılım Öncesi

Yardım Programı (IPA) çerçevesinde

gerçekleştirilmekte olan Akçaabat,

Bulancak, Doğubayazıt, Erciş, Erzincan,

Manavgat, Nizip, Silvan Erzurum,

Bartın, Ceyhan, Adıyaman, Polatlı,

Siverek, Seydişehir, Çarşamba,

Diyarbakır, Erdemli, Akşehir, Aksaray,

Merzifon, Lüleburgaz, Amasya ve

Soma belediyelerinin içme suyu temini

ve atık su altyapı projelerine dair teknik

yardım projesi kapsamında birçok

belediyenin altyapısının tamamlanması

için Avrupa Birliği standartlarında

Finansal ve Operasyonel Performans

İyileştirme Değerlendirmesi (FOPIR),

Master Plan, ÇED, Fizibilite Raporları,

Tasarım Raporları hazırlanmış

olup, finansman müracaatları yapıl-

Belediyelerin atık su

arıtma tesislerinin

ülke ihtiyaçlarına

uygun önceliklerde

yapılmasını

sağlamak ve atık su

yatırımlarından elde

edilecek faydayı azami

seviyeye çıkarmak

üzere Bakanlığımızca

“Atık su Arıtımı

Eylem Planı”

hazırlanmıştır.

ŞUBAT 2012
| 43

mıştır. Kabul edilen belediyelerin atık su arıtma tesisi

ihale süreçleri devam etmektedir. Buna ilaveten bazı

belediyelerin ise master plan, ÇED, fizibilite ve tasarım

raporları hazırlanması işi başlatılmıştır.

Şanlıurfa Belediyesi Atık su Arıtma Tesisi proje aşamasında

olup, Kahramanmaraş Belediyesi Atık su Arıtma

Tesisi ise fizibilite aşamasındadır.

DABLAS kapsamında önerilen Ordu Atık su Arıtma

Tesisi inşaatının finansmanı IPA kapsamında temin

edilecek olup, ihale aşaması sonuçlandırılmıştır.

IPA Öncesi AB Fonlarından faydalanan Tokat ve

Nevşehir atık su arıtma tesisleri ise işletmeye alınmıştır.

Atık su Altyapı Politikaları

ve Mevcut Durum

9. Kalkınma Planı, Çevre Uyum Stratejisi, Çevre

Kanunu, Atıksu Arıtımı Eylem Planı, Havza Koruma

Eylem Planı, 61. Hükümet Programı ve yeni hazırlanan

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Stratejik Planı’nda kentsel

altyapının geliştirilmesi öngörülmüştür.

Çevre Kanunu’nda nüfus>100.000 2010 yılına, nüfus

100.000-50.000 arasındaki yerleşimler de 2012 yılına,

nüfus>2.000 olan yerleşimlerde ise 2017 yılına kadar

atıksu arıtma tesislerinin tamamlanması planlanmıştır.

Ayrıca Bakanlığımız Stratejik Planı’nda 2012 yılında atık

su arıtma tesisi ile hizmet edilen nüfusun yüzde 76, 2017

yılında ise yüzde 80 olması planlanmıştır.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı olarak havza bazında

kısa, orta ve uzun vadede hedeflerimizi belirleyerek yol

haritamızı oluşturmuş bulunmaktayız.

Belediyelerin atık su arıtma tesislerinin ülke ihtiyaçlarına

uygun önceliklerde yapılmasını sağlamak ve atık

su yatırımlarından elde edilecek faydayı azami seviyeye

çıkarmak üzere Bakanlığımızca "Atık su Arıtımı Eylem

Planı" hazırlanmıştır.

Bu Planlama ile ülkemizin 25 nehir havzasının önceliklendirmesi

yapılarak, bu kapsamda Atık su Arıtma

Tesislerinin havza temelinde takibi yapılmaktadır. Su

kalitesi ve kirliliği dikkate alınarak havza bazında yapılan

önceliklendirmeler neticesinde Akarçay, Gediz ve Ergene

Havzalarında Merkezi AAT'nin en kısa sürede kurulması

için bölgesel çalışmalar yapılmaktadır.

Bu kapsamda; Bakanlığımız tarafından Akarçay Havzasında

Afyonkarahisar, Bolvadin, Çay, Şuhut, Sultandağı’nın

da yer aldığı toplam 13 noktada merkezi atıksu arıtma

tesisleri planlanmış ve projeleri tamamlanmış olup, bunlardan

Afyonkarahisar, Şuhut ve Düzağaç merkezi atıksu

arıtma tesisleri tamamlanarak işletmeye alınmıştır. Ayrıca,

Çay, Bolvadin, İşcehisar Belediyesinin atık su arıtma tesisi

inşaatları yapılmaktadır.

Gediz havzasında yer alan Manisa, Salihli, Turgutlu,

Alaşehir, Akhisar, Demirci, Kula Belediyeleri atık su arıtma

tesislerinin projeleri onaylanmış olup, Kula ve Akhisar

Belediyesi atık su arıtma tesisi inşaatları devam etmektedir.

NÜFUSA VE BELEDİYELERE GÖRE

n
ATIKSU ARITMA TESİSİ İLE

HİZMET EDİLEN BELEDİYE SAYISI

n
ATIKSU ARITMA TESİSİ İLE HİZMET EDİLEN NÜFUSUN

TOPLAM BELEDİYE NÜFUSUNA ORANI (%)

ARITMA TESİSLERİ

Atıksu Arıtma Tesisi İle Hizmet Verilen Belediye sayısı 2003

yılında 278 iken 2011 yılında 421’e yükselmiştir. 2012 yılı

sonunda ise 500’e ulaşması planlanmaktadır.

2003 yılında atık su arıtma tesisi ile hizmet verilen nüfusun

toplam belediye nüfusuna oranı yüzde 38 iken yapılan planlı

çalışmalar sonucunda 2011 yılında bu oran Bakanlığımız

verilerine göre % 72’ye ulaşmıştır. 2012’de ise yüzde 76’ya

ulaşması hedeflenmektedir.

44
| ŞUBAT 2012

DOSYA

Ergene havzasında ise Sayın Başbakanımızın

talimatları ile Çorlu, Çerkezköy,

Keşan, Uzunköprü, Malkara,

Pınarhisar, Babaeski, Hayrabolu, Lüleburgaz,

Muratlı, Kırklareli, Saray,

Vize Belediyelerinin atık su arıtma

tesislerinin proje ve inşaatları DSİ

tarafından yaptırılacaktır.

Bakanlığımızca yukarıdaki havzalarda

yer alan Belediyelere olduğu

gibi ülkemizdeki tüm Belediyelere mali

ve teknik destek verilmekte ve gerekli

takip yapılmaktadır.

Ülkemizde çevreyi koruma amaçlı

yapılan çalışmalar ve Bakanlığımızca

verilen maddi ve teknik destekler

sonucunda son yıllarda kanalizasyon

şebekesi ve atıksu arıtma tesisi ile

hizmet verilen belediye sayısında ve

kanalizasyon ile atıksu arıtma hizmeti

verilen nüfusta önemli artış olmuştur.

TÜİK 2010 verilerine göre kanalizasyon

şebekesi ile hizmet verilen nüfusun

toplam belediye nüfusuna oranı,

2002 yılında yüzde 83 iken, 2008 yılında

yüzde 88’e ulaşmıştır. Diğer taraftan

kanalizasyon şebekesi ile hizmet

verilen nüfusun toplam nüfusa oranı

ise 2002 yılında yüzde 65 iken, 2008

yılında yüzde 73’e ulaşmıştır.

Kentsel Altyapı

Sorunları ve

Çözüm Önerileri

Ülkemizde nüfusu 100 binden

büyük olan belediyeler atıksu

bertarafı ile ilgili hizmetleri

karşılayabilir durumda olmakla

birlikte bu nüfusun altında olan

belediyeler verdikleri hizmetlerin

karşılığını alamadıklarından

ve teknik altyapı yetersizliği nedeniyle

hizmetleri karşılamada oldukça

yetersiz kalmaktadırlar.

Ayrıca, nüfusu 50 binden az olan

belediyelerde atıksu altyapı yatırımları

yeterli finansal kaynak sağlanarak gerçekleştirilmesine

rağmen, yapıldıktan

sonra etkin bir şekilde işletilememektedir.

Atık su arıtma hizmeti alan belediyelerin

nüfus varlıklarına göre

oranlarına baktığımızda nüfusu 100

binin üzerinde olan belediyelerde atık

su arıtma ile ilgili problemin büyük olmadığı,

ancak nüfusun 50 binin altına

düştüğü yerleşimlerde AAT hizmetinin

de yüzde 50’lerin altına düştüğü

görülmektedir.

Diğer taraftan arıtma hizmeti verilen

yerlerin de yine tablodan görüleceği

gibi daha çok büyük yerleşim yerleri olduğu

sonucu ortaya çıkmaktadır. Atık

suda katı atıkta olduğu gibi belediye

birlikleri kurulup, atık suyun teknik

ve ekonomik olarak uzak mesafelere

taşınması mümkün olmadığından,

çok yakın olmayan yerleşim yerleri

için ortak arıtma çözümleri sınırlı kalmaktadır.

Bu sebeple atık su altyapı

alanındaki yatırımların yapılabilmesi

için önümüzdeki süreçle önemli oranda

malî kaynak gerekmektedir.

Merkezi kurumlarda teknik kapasite

yeterlidir. Ancak büyükşehir

belediyeleri hariç diğer belediyelerde

henüz yeterli teknik kapasite bulunmamakta

ve verilen hizmetin karşılığı

olan atık su ücretleri yeterli miktarda

toplanmamaktadır.

Ülkemizde Bakanlığımız haricinde

kentsel atık su arıtma tesisi inşaatı

yapan büyükşehir belediyeleri, Belediyeler,

DSİ ve Kültür ve Turizm

Bakanlığı'nın altyapının planlanan

hedeflere ulaşması için herhangi bir

sorumluluğu bulunmamaktadır.

Kentsel atık su altyapıda belirlenen

hedeflere ulaşabilmek için diğer

kurumların altyapının kontrolü ve denetimi

konusunda kanunen bir sorumluluğu

bulunmamaktadır. Bu

nedenle Çevre ve Şehircilik

Bakanlığı tarafından aktif bir

koordinasyon ve işbirliğinin

sağlanması, nüfusu 50 binin

üzerindeki yerleşimlere öncelik

verilmesi, öncelik durumuna ve

havzalar temelinde yerleşimlerin

ele alınması ve belediyelerin

verdiği altyapı hizmetinin

sürdürülebilirliğini sağlayacak

atık su ücretlerini toplamaları

önem arz etmektedir.

Türkiye’de Atık su Artıma Tesisleri (AAT) ile hizmet verilen

belediye/nüfus durumu(ÇŞB)

Toplam Nüfus

Belediye

Sayısı

AAT ile Hizmet.

Edilen Nüfus

AAT ile Hiz. Edilen

Nüfus Oranı

AAT İle Hizmet.

Edilmeyen Nüf. Oranı

100.000 39,918,189 152 36,456,453 91,30% 8,70%

50.000-99.999 6,895,295 96 2,906,130 42,10% 57,90%

10.000-49.999 6,854,402 317 1,966,047 28,70% 71,30%

2.000-9.999 5,603,722 1455 594,918 10,60% 89,40%

TOPLAM 59,271,608 2020 41,923,548 70,70% 29,30%

Bakanlığımızca

son yıllarda verilen

maddi ve teknik

destekler sonucunda,

kanalizasyon şebekesi

ve atıksu arıtma tesisi

ile hizmet verilen

belediye sayısında

ve kanalizasyon ve

atıksu arıtma hizmeti

verilen nüfusta önemli

artış olmuştur.

ŞUBAT 2012
| 45

İSTA NBU L’A

KÜRESEL

FİNANS MERKEZİ

46
| ŞUBAT 2012

KAPAK

C
oğrafi konumu nedeniyle

tarih boyunca doğu

ile batı arasında köprü

işlevi gören İstanbul,

planlanan görkemli Finans

Merkezi ile bir kez daha dünyanın

gözbebeği olmaya hazırlanıyor.

Tarihi ipek yolunun en önemli kavşak

noktasında bulunan ve geçmişin her

döneminde güç ve ihtişamın sembolü

olan İstanbul, ticaretin kadim, paranın

bereketli olduğu bir şehir olarak

bir adım öne çıkıyor.

Geçmişte olduğu gibi bugün de

ülkemizin ve dünya ticaretinin kontrol

ve koordinasyon merkezi konumunda

bulunan İstanbul, tarihi misyonuna

yakışır küresel bir proje ile adından

söz ettirmeye hazırlanıyor.

DÜNYANIN İLK

FİNANS MERKEZİ:

KAPALI ÇARŞI

Kuruluşu Bizans dönemine kadar

inen Eminönü-Fatih hattı, dünyanın

ilk finans merkezi olan Kapalıçarşı,

19’uncu yüzyılda gelişen Beyoğlu-Galata,

1913’te oluşan Şişli-Beşiktaş ve

son yıllarda gelişen Levent-Maslak

aksı, İstanbul’un merkezi iş alanları

olarak öne çıkıyor.

Ancak dünyanın 16’ncı, Avrupa’nın

ise 6’ncı büyük ekonomisi olan

Türkiye’nin finansal hizmet sektöründeki

büyümesi göz önüne alındığında,

mevcut merkezi iş alanlarının

yetersiz kaldığı, Türkiye’nin bugünkü

konumuna yakışan, tarihte olduğu

gibi gelecekte de ticaretin can damarını

oluşturacak bir finans merkezi eksikliği

hemen kendini belli ediyor.

Bu eksiğin Türkiye’ye ve İstanbul’a

yakışır bir şekilde giderilmesi amacıyla,

İstanbul Finans Merkezi Strateji

Belgesi’nin kabulüne dair 29 Eylül

2009 tarih 2009/31 no'lu Yüksek

Planlama Kurulu Kararı 2 Ekim 2009

tarih ve 27364 sayılı Resmi Gazetede

yayımlandı.

ÖNCE BÖLGESEL

SONRA KÜRESEL

FİNANS MERKEZİ

Söz konusu Strateji ve Eylem Planında,

İstanbul'un uluslararası bir finans

merkezi olması için, uluslararası

standartlarda işleyen bir hukuk altyapısının

oluşturulmasına, finansal ürün

ve hizmet çeşitliliğinin artırılmasına,

vergi sisteminin basitleştirilmesine

ve etkinleştirilmesine, düzenleyici ve

denetleyici çerçevenin geliştirilmesine

karar verildi.

Aynı zamanda fiziksel ve teknolojik

altyapının güçlendirilmesine, nitelikli

insan kaynağı ihtiyacını karşılayacak

bir eğitim altyapısının oluşturulmasına,

dünya ölçeğinde tanıtım ve izleme yapacak

bir organizasyon yapısının kurulmasına

yönelik eylemler belirlenerek,

Tarihi ipek yolunun en önemli kavşa k nokta sında

bu lunan ve her çağda güç ve ihtişa mın sembo lü

olan İsta nbu l, ta rihi misyonuna yakışır küresel bi r

proj e olan Ataş ehir Fi nans Merkezi ile adından bi r

kez daha söz etti rmeye hazırlanıyor.

ŞUBAT 2012
| 47

İstanbul'un öncelikle bölgesel, sonrasında ise küresel bir

finans merkezi olması hedeflendi.

FİZİKSEL ALTYAPIYI

İYİLEŞTİRME ÇALIŞMALARI

İstanbul’un dünya çapında bir finans merkezi haline

gelebilmesi için gerekli olan fiziksel altyapı iyileştirmeleri

bağlamında şu kararlar alındı: Yaşam alanları, güvenlik

ve ulaşım imkânları ile teknoloji alanındaki kalite ve standartların

yükseltilmesi için İstanbul genelinde çalışmalar

yapılacak. Finansal kuruluşların altyapı ihtiyaçlarını karşılayacak

fiziksel koşullar sağlanacak. Gerekli ofis ve konut

stokunun oluşturulmasına yönelik olarak finansal kuruluşlar

kümelenecek ve bu çalışanlarının ikamet edeceği bölgeler

oluşturulacak. Ofis ve konut stoğu bölgelerinde deprem ve

güvenlik risklerini minimize edecek yeni yapı teknolojilerini

kapsayan gayrimenkul yatırımları sağlanacak.

PROJE ALANI OLARAK

ATAŞEHİR BELİRLENDİ

Bu çerçevede T.C. Merkez Bankası ve Kamu Sermayeli

Bankalar ile Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu,

Sermaye Piyasası Kurulu gibi finans sektörüyle ilgili kamu

kurumlarının merkezlerinin İstanbul'a taşınması için de

çalışmalar yürütüldü ve ilgili kurumların mevzuatlarında

gerekli değişiklikler yapıldı. T.C. Ziraat Bankası A.Ş., T.

Halk Bankası A.Ş. ve T. Vakıflar Bankası A.Ş., Toplu

Konut İdaresi Başkanlığı tarafından sağlanan ve Ümraniye

ile Ataşehir İlçeleri sınırları içerisinde kalan "Ataşehir

Finans Bölgesi" olarak tanımlı bölgede arsa temini işlemlerini

tamamladılar.

“Ataşehir Finans Merkezi” olarak tanımlanan bölge,

26 Ağustos 2011 tarih ve 28037 sayılı Resmi Gazete’de

yayımlanan 2011/2163 karar sayılı Bakanlar Kurulu Kararı

ile özel proje alanı olarak ilan edildi.

644 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile İstanbul

Ataşehir Finans Merkezi alanında yapılacak her türlü iş

ve işlemlerde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yetkilendirildi.

NEWYORK, LONDRA VE

DUBAİ’DEN DAHA BÜYÜK

Newyork, Londra ve Dubai’deki finans merkezlerinden

daha büyük bir alanı kapsayan İstanbul Ataşehir Finans Merkezi,

İstanbul’un Anadolu yakasında Ataşehir ve Ümraniye

ilçe sınırlarının kesiştiği bölgede yer alıyor. Kentin giriş

ve karşılama noktasındaki ana ulaşım aksları olan TEM ve

Newyork, Londra ve Dubai’deki

finans merkezlerinden daha

büyük bir alanı kapsayan

İstanbul Ataşehir Finans

Merkezi, İstanbul’un Anadolu

yakasında Ataşehir ve Ümraniye

ilçe sınırlarının kesiştiği

bölgede yer alıyor.

48
| ŞUBAT 2012

KAPAK

D-100 karayollarının burada kesişmesi

ve zaman içinde bölgenin hazırlanan

imar planları ile Finans Merkezi kararını

destekleyici şekilde planlanması bölgenin

önemini daha da arttırmış bulunuyor.

İSTİHDAMI VE

ULUSLARARASI FON

GİRİŞİNİ ARTIRACAK

Finans Merkezi’nin kısa ve orta vadede

bankaların, özerk kamu kurumlarının,

çok uluslu özel şirketlerin ve bunlara

hizmet edecek sosyal donatı alanlarının

konumlanacağı kapsamlı bir iş alanı olacağı

öngörülüyor. Türkiye ile uluslararası

finans ve iş çevreleri için son derece

önemli bir merkez haline gelecek olan

Ataşehir Finans Merkezi’nin, ülkede

istihdamın sağlanmasına ve uluslararası

fon girişinin artmasına yardımcı olarak

ekonomik büyümeye kayda değer bir

katkı sağlayacağı ifade ediliyor.

7 gün 24 saat

yaşayan bütüncül

bir kentsel mekân

olarak düşünülen

Ataşehir Finans

Merkezi, 5 bodrum

kattan oluşan

podyum bloğu

üzerinde inşa

ediliyor. Araç trafiği

podyum içerisinden

sağlanacağından,

araç trafiğinin

olmadığı ortak

mekânlar, ticaret,

yaşama ve

dinlenme alanları

oluşturuluyor.

ŞUBAT 2012
| 49

PROJEYE İLİŞKİN

ÇALIŞMALAR

25 Ağustos 2011 tarihinde Çevre

ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar

başkanlığında gerçekleştirilen toplantıda,

Ataşehir Finans Merkezinin

dünya ölçeğinde bir finans merkezi

olabilmesi ve projenin ivedilikle hayata

geçirilebilmesi için önemli kararlar

alındı. Finans merkezinin inşa

edileceği alanda tüm alt yapı ve donatı

hizmetlerinin ortak çözümlenmesi gerektiği

sonucuna varılarak alana ilişkin

master plan, kentsel tasarım projesi

ve imar planlarının hazırlanmasına

karar verildi.

Söz konusu alan içerisinde en büyük

mülkiyetin TOKİ iştiraki olan Emlak

Konut G.Y.O A.Ş’ne ait olması, 2004

yılından sonra bölgedeki planlama ve

uygulamaların Emlak Konut G.Y.O

A.Ş. tarafından gerçekleştirilmesi ve

planlama ve tasarım bütünlüğünün

sağlanması amacıyla, İstanbul Finans

Merkezi'ne ilişkin Master Plan ve Kentsel

Tasarım Projesi ile İmar Planlarına

ait çalışmalar Çevre ve Şehircilik Bakanlığı

ile birlikte Emlak Konut G.Y.O

A.Ş tarafından yürütülmeye başlandı.

KAPALI ÇARŞI VE

TOPKAPI SARAYI ESİN

KAYNAĞI OLDU

Proje maliyetinin alanda mülkiyet

sahibi maliklerden mülkiyet büyüklükleri

oranında mahsup edilerek
Geçmiş ile geleceğin

çizgilerini

buluşturan bir siluet

içerisinde modern

çalışma alanlarını

barındıran

Ataşehir Finans

Merkezi, dünya

finans sektörünün

nabzının attığı

en önemli

merkezlerden biri

sıfatıyla İstanbul’un

yeni simgesi olmaya

hazırlanıyor.

50
| ŞUBAT 2012

KAPAK

karşılanması öngörülerek Ataşehir Finans Merkezi'ne ait

master plan, kentsel tasarım projesi ve imar planları dünya

ölçeğinde finans merkezi çalışmaları olan yabancı bir proje

grubu ile bölgesel nitelikte çalışmaları bulunan Türk proje

grubu ortaklığına verildi.

Ataşehir Finans Merkezi’nin tasarımında, dünyanın ilk

finans merkezi kabul edilen Kapalıçarşı’nın işleyişi ve ortak

mekân kullanımı ile yüzyıllar boyunca bir cihan imparatorluğunun

yönetildiği merkez olan Topkapı Sarayı’nın

tasarım ve siluetinden esinlenildi.

Ayrıca İstanbul’un tarihî dokusu ile ilişkilendirilerek geçmiş

ile geleceğin çizgilerini bir arada taşıyan bir siluet içerisinde,

modern çalışma alanlarını barındıran, finans sektörünün

kalbini oluşturan ve günün 24 saati canlı yaşam alanlarının

bulunduğu yeni bir kent simgesi oluşturulması hedeflendi.

GEÇMİŞ İLE GELECEK İÇ İÇE

Yüzünü tarihi yarımada, Topkapı Sarayı ve Kapalıçarşı’ya

dönerek İstanbul’un tarihine ve kendi selefine bir saygı

duruşu sergileyen Ataşehir Finans Merkezi proje alanının

konumu ve mimari yapısı, Anadolu yakasının simgesi

olacak bir merkez şeklinde tasarlandı.

Finans Merkezi, Topkapı Sarayı’nın çevresindeki yeşil

bant ile oluşturulan hattan esinlenilerek İstanbul’un siluetinden

kopmadan şehirden ayrılırken, düzenlenen yeşil

alanlar ile çevrenin nefes alması sağlandı.

Ayrıca Topkapı Sarayı'ndaki surlar gibi Finans

Merkezi'ni çevreleyen podyum hattı üzerinde devam eden

yollar tasarlanarak, alan tek bir bütün haline getirildi. Farklı

işlevler için tasarlanan ve açık alanların sürekliliğini sağlayan

avlular ile çeşitli etkinliklerin, performans gösterilerinin

sergilenebileceği yaşama ve dinlenme alanları oluşturuldu.

Tüm kamusal alanlarda, İstanbul’un tarihi dokusunda yer

alan geleneksel mimarinin imgelerini oluşturan çeşmeler,

kapılar, arkadlar kullanılarak geçmiş ve geleceğin iç içe

yaşaması sağlandı.

Doğu ile Batı’yı sadece coğrafya

olarak değil, kültürel ve ekonomik

bakımdan da buluşturan dünyanın

gözbebeği İstanbul, Ataşehir Finans

Merkezi’nin tamamlanması ile

birlikte dünyanın en iyi finans

merkezlerinden birine ev

sahipliği yapacağı günü

sabırsızlıkla bekliyor.

ŞUBAT 2012
| 51

DÖRT ANA BÖLGE OLUŞTURULUYOR

Finans Merkezi proje alanı Kapalıçarşı’daki işleyiş ve

ortak mekân kullanımı göz önünde bulundurularak 4 ana

bölgeye ayrılmış durumda. Projenin kalbi olarak işlemesi

planlanan 2. Bölge’de banka ve finans merkezlerine ait

binalar yer alıyor. 1. Bölge ise özel kurumlar ile denetim

kuruluşlarına ait binalardan oluşuyor. Kongre ve kültür

merkezleri, oteller ve konutlardan oluşan 3. Bölge Kapalıçarşı’daki

gibi fonksiyon sürekliliğini sağlıyor. Destek

ve hizmet birimleri olarak nitelendirilen okul, cami, polis

ve itfaiye merkezlerinin bulunduğu 4. Bölge ise ana birim

olan 1. Bölge’nin çevresine yerleştiriliyor.

30 BİN KİŞİ İSTİHDAM EDİLECEK

Mülkiyeti Ziraat Bankası, Halkbank, Vakıfbank, SPK,

BDDK ve 3 özel şirkete ait 2 milyon 500 bin metrekarelik

alan üzerine inşa edilen Finans Merkezi’nde, 560 bin

metre kare ofis binaları, 90 bin metrekare alışveriş, 70 bin

metrekare otel, 60 bin metrekare rezidans, 2 bin kişilik

konferans merkezi olmak üzere yaklaşık 810 bin metrekare

emsal inşaat alanı bulunuyor.

Bin 500 kişilik 2 cami, 1 ilköğretim okulu, Emniyet

ve itfaiye binaları, kreş ve sağlık tesisleri gibi sosyal donatı

alanları da bulunan Finans Merkezi’nde yaklaşık 30 bin

kişiye istihdam sağlanacağı öngörülüyor.

Finans Merkezi çalışanlarının ve ziyaretçilerinin yüzde

95 oranında toplu ulaşım araçlarını kullanmalarını sağlayacak

tedbirler alınıyor. Bölgenin nüfus yapısı, metro ve

toplu ulaşım aksları etüt ediliyor, yeni metro bağlantıları,

çevre yolları ve ulaşım ağları planlanıyor.

ARAÇ TRAFİĞİ OLMAYACAK,

7/24 HİZMET VERECEK

7 gün 24 saat yaşayan bütüncül bir kentsel mekân olarak

düşünülen Ataşehir Finans Merkezi, 5 bodrum kattan oluşan

podyum bloğu üzerinde inşa ediliyor. Podyum içerisinde

yaklaşık 24 bin araçlık otopark yer alıyor. Topkapı Sarayı’ndaki

surlar gibi podyum hattını çevreleyen yollarla proje

2 milyon 500 bin metrekarelik

alan üzerine inşa edilecek Finans

Merkezi’nde, 560 bin metrekare

ofis, 90 bin metrekare alışveriş,

70 bin metrekare otel, 60 bin

metrekare rezidans ve 2 bin kişilik

konferans merkezi olmak üzere

810 bin metrekare inşaat alanı

bulunuyor.

52
| ŞUBAT 2012

KAPAK

alanı bir bütün haline getiriliyor. Araç

trafiği podyum içerisinden sağlandığı

için, podyum üstünde geniş yeşil alanlarla

desteklenen kentsel park görünümünde,

araç trafiğinin olmadığı ortak

mekânlar, ticaret, yaşama ve dinlenme

alanları oluşturuluyor.

SADECE FİNANS DEĞİL,

KÜRESEL BİR YAŞAM

MERKEZİ

Fatih Sultan Mehmet’in hayat verdiği

tarihin ilk finans merkezi Kapalıçarşı

ile Osmanlı İmparatorluğu’nun

beyni olan Topkapı Sarayı’nın hayat

bulduğu proje, çeşitli tarihlerde tüm

paydaşların katılımının sağlandığı toplantılarda

değerlendirilerek nihai şeklini

almış bulunuyor. Sadece finans değil

aynı zamanda İstanbul’a ve Türkiye’ye

yakışır küresel bir yaşam merkezi olarak

tasarlanan İstanbul Ataşehir Finans

Merkezi’nin Master Plan ve Kentsel

Tasarım Projesine ait maket ve görsel

veri çalışmaları tamamlanarak, 16

Aralık 2011 tarihli Bakanlar Kurulu

toplantısında sunuldu.

Doğu ile Batı’yı sadece coğrafya

olarak değil, kültürel ve ekonomik bakımdan

da buluşturan dünyanın gözbebeği

İstanbul, projelerin tamamlanması

ile birlikte alana ilişkin uygulama sürecinin

bir an önce başlayarak dünyanın

en iyi finans merkezlerinden birine ev

sahipliği yapacağı günü sabırsızlıkla

bekliyor.

Ataşehir Finans

Merkezi’nin

tasarımında,

dünyanın ilk finans

merkezi kabul edilen

Kapalıçarşı’nın

işleyişi ve ortak

mekân kullanımı

ile yüzyıllar

boyunca bir cihan

imparatorluğunun

yönetildiği merkez

olan Topkapı

Sarayı’nın tasarım

ve siluetinden

esinlenildi.

ŞUBAT 2012
| 53

ATA ŞEHİR

MİMAR SİNAN CAMİİ

54
| ŞUBAT 2012

KAPAK

Osmanlı Türk mimari üslûbunda,

gelenekten geleceğe uzanan ve gelenekle

teknolojiyi bütünleştiren Ataşehir Mimar

Sinan Cami, bugünün inşaat teknolojisi

ile Klasik Türk Mimari üslûbunu

buluşturan bir yapı olarak tasarlandı.

Altıgen şemalı, merkezi kubbe etrafında

altı yarım kubbelidir. Bu yapı tipi

bu büyüklükte bir camide ilk defa kullanılmakta

olup Mimar Sinan tarafından

ilk defa Edirne Üç Şerefeli Cami’den

sonra, Beşiktaş Sinan Paşa Camii’nde

kullanılmıştır.

Nisbet, ahenk ve uyumu temin için,

tasarım ve ölçülendirmede metrik sistem

değil, eski mimari ölçü birimimiz olan

"arşın" kullanılmıştır.

50 dönümlük park alanı içerisinde

yer alan ve Emlak Konut G.Y.O A.Ş.

tarafından yapılmakta olan cami, İstanbul

Finans Merkezi ile eş zamanlı

olarak bitirilecek.

İstanbul Anadolu Yakasının en büyük

camii özelliğini de taşıyacak olan

Ataşehir Mimar Sinan Camii'nin diğer

özellikleri şunlardır.

Ana kubbe çapı 27 metre yüksekliği

42 metredir.

Minare yüksekliği 72 metre

olup, üç şerefeli dört minare bulunmaktadır.

6 bin m² alana sahip olan caminin

Avlu Kısmı 2 bin 383 m²,

cami kısmı 2 bin 808 m², mahfil

katı 972 m² alana sahiptir. Toplam

inşaat alanı 3 bodrum kat ile

birlikte yaklaşık 26 bin 183 m² dir.

Kapasitesi yaklaşık 10 bin kişi

olup, cami 1. bodrum katında çok

amaçlı Konferans Salonu ve Eğitim

Birimleri bulunmaktadır.

Bodrum katlarından 4 adet

10-15 kişilik asansörler ile cami

katına çıkılabilmektedir.

İstanbul 1. ve 2. Çevre Yolu

kavşağı olan Ataşehir Kavşağı'nda

Batı Ataşehir Bölgesi'nde bulunmaktadır.

3 bodrum katı ile birlikte yüzde

56 seviyesinde tamamlanan

cami inşaatının 2012 yılı içinde

bitirilmesi hedefleniyor.

Ölçülendirmede eski

mimari ölçü birimimiz

olan "arşın" kullanıldı.

n

Anadolu Yakasının

en büyük camisidir.

n

Ana Kubbe çapı 27,

yüksekliği 42 metre.

n

Minare Yüksekliği 72

metre.

n

Toplam inşaat alanı

yaklaşık

26 bin 183 m².

ŞUBAT 2012
| 55

TÜ RKİYE’NİN İLK TOPLU KONUT PROJESİ

TAYYA RE EVLERİ

1922 yılında İsta nbu l'un beto narme iskelet sistemiyle

inşa edilen ilk bi naları olan ve Türkiye’nin ilk to plu

konut proj esi olma özelliğini taş ıyan Tayyare Evleri,

şi mdilerde Avrupa’nın en gözde ot ellerinden bi ri

olarak hizmet veriyor.

ÜMİT KAÇAR

ÇEVRE VE ŞEH İRC İLİK BAKANLIĞI

EĞ İTİM VE YAYIN DAİRES İ BAŞKANI

56
| ŞUBAT 2012

YA ŞAM

T
ayyare Evleri'nin ilginç hikâyesi 1918 yılındaki hazin

bir olayla başlıyor. O tarihte İstanbul'da büyük bir yangın

çıkıyor. Başta Cibali, Altımermer ve Fatih bölgeleri

olmak üzere, çok geniş bir alana yayılan yangın birçok

evin kül olmasına sebep oluyor.

YANGINZEDE EVLERİ OLARAK İNŞA EDİLİYOR

Yangınzedelerin (harikzedegân) en azından bir kısmına barınak

sağlamak amacıyla evler yapılması planlanıyor. İlk başta "Harikzedegan

(Yangınzede) Apartmanları" olarak bilinen apartmanların

Laleli'deki bir araziye inşa edilmesi kararlaştırılıyor.

PROJE ÜNLÜ MİMAR KEMALETTİN BEY'E AİT

Konutların yapımı için Manizade Hacı Hüseyin Efendi'nin başkanlığında

bir kurul tarafından bağışlar toplanıyor ve "Harikzedegân

Apartmanları"nın yapımına başlanıyor.

Dönemin en ünlü mimarlarından Kemalettin Bey altışar katlı

dört blok halinde ve toplam 124 daire olarak tasarladığı apartmanların

inşaatını 1922'de tamamlıyor.

MODERN EVLER BÜYÜK BEĞENİ TOPLUYOR

Her dairenin ayrı kömürlüğü, herkesin ortak çamaşırlığı var...

Terasların üstü kapalı... Bazı daireler üç, bazı daireler beş odalı...

Tarihi yarımadada inşa edilen

ilk apartmanlar olan Tayyare

Evleri, tıpkı Avrupa'daki gibi

banyodaki musluğundan suyu

akan, odalarında elektrik

düğmesi bulunan, hatta

mutfakta kovayı çevirince

çöpleri özel bölüme dökülen

en modern apartmanlar olarak

tarihteki yerlerini çoktan aldılar.

ŞUBAT 2012
| 57

Üst katlara avludaki merdivenle çıkılıyor;

herkes birbirine selam veriyor... İç avluda

kat kat balkon var; sohbetler ediliyor... Altta

dükkânlar, bakkal ve manav evin altında...

Bu modern özellikleriyle Yangınzede Evleri,

mahrumiyet yılları İstanbul'unda herkesin dikkatini

çekiyor ve cazibe merkezi haline geliyor.

TÜRK HAVA KURUMU'NA

DEVREDİLİYOR

1922 yılında tamamlanan Harikzedegân

(Yangınzede) Evleri, yangınzedelere verilmiyor;

Türk Hava Kurumu'na devrediliyor. Bu devirden

sonra adı "Tayyare Apartmanları" oluyor.

TAYYARE EVLERİ 5 YILDIZLI

OTEL OLUYOR

Kullanıma açıldığı 1922 yılından 1985 yılına

kadar apartman olarak kullanılan Tayyare

Evleri, bu tarihte bir turizm firmasına

devrediliyor.

Dönemin en ünlü mimarlarından

Kemalettin Bey altışar katlı dört blok

halinde ve toplam 124 daire olarak

tasarladığı apartmanların inşaatını

1922'de tamamlıyor.

58
| ŞUBAT 2012

YA ŞAM


Fatih’in fethettiği, Yavuz’un yönettiği,

Kanuni’nin doğduğu, Evliya Çelebi’nin "Küçük

İstanbul denilse yeridir" dediği ve Atatürk’ün 3 kez

ziyaret ettiği Trabzon, dünyanın en eski merkezi

olan Anadolu coğrafyasının köklü tarihe sahip kadim

yerleşim yerlerinden biridir. Tabir yerindeyse

tarih Trabzon’da, Trabzon ise tarihte yaşamaktadır.

TRABZON

Fati h’in fethetti ği, Ya vuz’un yönetti ği, Ka nuni’nin

doğduğu, Evliya Çelebi ’nin “Küçük İsta nbu l denilse

yeridir” dediği Trab zon, 4 bi n yıllık mazisiyle ta rihi

yaşata n kadim şehirler arasında seçkin bi r yere sahip.

60
| ŞUBAT 2012

KADİM ŞEHİRLER

FATİH SULTAN MEHMET

FETHETTİ

Kuruluşu M.Ö. 2000 yılına kadar

dayanan ve adı ilk kez, Yunanlı filozof

ve tarihçi Ksenophon’un "Anabasis"

adlı eserinde "Trapezos" olarak geçen

Trabzon, yedinci Osmanlı padişahı

Fatih Sultan Mehmed’in bizzat komuta

ettiği Osmanlı ordusu tarafından

1461 yılında fethedilmiştir. Trabzon’un

ardından Kırım’ın fethi ile Karadeniz

bir Türk gölü haline gelmiş, buradaki

Ceneviz üstünlüğü sona ermiş ve

İpekyolu’nun tüm denetimi Osmanlı

Devleti’ne geçmiştir.

YAVUZ SULTAN SELİM

TRABZON’U YÖNETTİ

Dokuzuncu Osmanlı padişahı olan

Yavuz Sultan Selim, babası Sultan

İkinci Bayezid tarafından askeri sevk

ve devlet idareciliğini öğrenmesi için

Trabzon Sancağı'na tayin edilmiştir.

Şehzade Selim, Trabzon'da devlet işlerinin

yanında ilimle uğraşmış, büyük

âlim Mevlana Abdülhalim Efendi'nin

derslerini takip etmiştir.

Trabzon'u çok güzel idare eden

Şehzade Selim'in bu arada komşu

devletlerle de ilişkisi olmuştur. Valiliği

sırasında Trabzon halkını rahat

bırakmayan Gürcüler üzerine üç sefer

yapmıştır. En önemlisi olan 1508 tarihli

Kütayis seferinde Kars, Erzurum,

Artvin illeri ile birçok yeri fethederek

Osmanlı topraklarına katmıştır.

Buralarda yaşayan Gürcülerin hepsi

müslüman olmuşlardır.

MUHTEŞEM SÜLEYMAN

TRABZON’DA DOĞDU

Onuncu Osmanlı Padişahı olan

Kanûnî Sultan Süleyman ise 27 Nisan

1495 Pazartesi günü Trabzon'da

doğmuştur. Tahta çıktığı sırada Osmanlı

İmparatorluğu dünyanın en zengin

ve en güçlü devleti konumunda

olan Kanuni’nin babası, şehzadeliğinde

Trabzon’u yöneten Yavuz Sultan

Selim’dir. Yavuz’un vefatı ve kendisinin

padişah olmasını, "Arslan öldü,

yerine kuzu geçti" diye nitelendiren

Avrupalılar, çok geçmeden hayal kırıklığına

uğramışlardır.

ULUSLARARASI ÖNEM

KAZANIYOR

1839'da yayınlanan Tanzimat

Fermanı’nın uygulanmasında şehir

bazı öncelikli vilayetler gibi pilot bölge

seçildi. İdari, adli ve askeri anlamdaki

yenilikler Trabzon'da da denenerek

başarıya ulaşıldı. 1900'lere gelindiğinde

şehirde İngiltere, İran, Yunanistan,

Rusya, Fransa ve Avusturya-Macaristan

gibi ülkelerin konsoloslukları

bulunuyordu. Böylece uluslararası değer

kazanan Trabzon, yeni kurulan

okulları, renkli basın hayatı ve zengin

ticaret imkânları ile Osmanlı'nın son

yıllarında belli başlı kentler arasında

yer aldı.

BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI

YILLARI

Tarihindeki en karanlık günlerini

Birinci Dünya Savaşı yıllarında yaşayan

Trabzon, Nisan 1916'da Ruslar

tarafından işgal edilmiş, halkın büyük

bir kısmı muhacir olup batıya göç etmişlerdir.

24 Şubat 1918'de işgalden

kurtulan Trabzon, hızla yaralarını sarmaya

başlamıştır.

Cumhuriyet dönemiyle yeni bir

çehreye bürünen Trabzon, zengin

tarihi mirası, eğitim kurumları, ulaşım

hizmetleri, sağlık kuruluşları ve

ticari faaliyetleri ile gittikçe büyüyen

modern bir şehir olma özelliğini sürdürmektedir.

1640 yılında ziyaret

ettiği Trabzon’u,

Osmanlı'nın en

mamur ve en renkli

şehirlerinden biri

olarak tarif eden

Evliya Çelebi,

halkının sevecenliği

ve zenginliği,

şehrin güzelliği ve

temizliğinden övgüyle

söz etmiştir.

ŞUBAT 2012
| 61

TARİH TRABZON'DA

Halk arasında "Meryem Ana" adı ile anılan Sümela Manastırı,

Trabzon’un Maçka ilçesinde, Altındere vadisine hâkim

Karadağ’ın eteklerinde, deniz seviyesinden bin 150 metre

yükseklikteki kayalar oyularak ve doğal mağaralardan yararlanılarak

kurulmuştur.

M.S. 375-395 yılları arasında inşa edildiği sanılmaktadır.

Kilisenin kuruluşundan itibaren yaklaşık bin yıllık tarihi karanlıktır.

Trabzon İmparatoru 3. Alexios (1349-1390) manastırı

yeniden inşa ettirerek, 17 metre yüksekliğinde, 40 metre

uzunluğunda, 14 metre genişliğinde 72 odalı bir tesis yaptırmıştır.

Trabzon’un 1461’de Fatih Sultan Mehmet tarafından fethedilmesinin

ardından Osmanlı Sultanları manastırın haklarına

dokunmamışlardır. Hatta Yavuz I. Selim (1512-1520) Trabzon’daki

şehzadeliği zamanında Manastır’a iki büyük mum

hediye etmiştir. Ayrıca Sultan Mehmet’in bir fermanı, II . Beyazıd,

I. Selim, II . Selim, III . Murad, İbrahim, IV . Mehmed,

II . Süleyman ve III . Ahmed’in fermanları da bulunmaktadır.

Orman içinden normal bir yürüyüşle yarım saatte ulaşılabilen

ve 88 basamaklı bir merdivenle çıkılan Sümela Manastırı’nın

başlıca bölümleri; ana kaya kilisesi, birkaç şapel, mutfak, öğrenci

odaları, misafirhane, kütüphane ile kutsal ayazmadır.

Manastırın kütüphanesinde evvelce katalogu yapılan ve

çoğunluğu 17-18. yüzyıllara ait çeşitli el yazmalarından

66 tanesi Ankara Müzesi’nde, içinde minyatürler olan ve

Bizans eseri bin tanesi İstanbul’da Ayasofya Müzesi’ndedir.

Ayrıca 150 kadar da taş baskı kitap vardır. Manastıra

ait Meryem ikonalarından biri Oxford’da özel bir koleksiyondadır.

1436 tarihli işlemeli gümüş madalyon ile 1438

tarihli işlemeli bir örtü de Atina’daki Benaki Müzesi’ndedir.

1962 yılında merdivenleri ile kapısı tamir ettirilerek turistlerin

ziyaretine elverişli bir duruma getirilmiş olan

görkemli yapı görenlerin hayranlığını uyandırmaktadır.

1972 yılında ören yeri olarak ziyarete açılan manastırın

bulunduğu alan dönemin Orman Bakanlığı’nca

Milli Parklar statüsüne alınmıştır. Kültür ve Turizm

Bakanlığı’nca da aslına uygun olarak onarımı devam

etmekte olan Sümela Manastır’ı Trabzon'un en önemli

turizm değerlerinden biridir.

EVLİYA ÇELEBİ’NİN

GÖZÜYLE…

Kırk yılı aşkın süre Osmanlı ülkesini

ve diğer ülkeleri dolaşarak yazmış

olduğu Seyahatname adlı eseriyle bütünleşmiş

olan Evliya Çelebi (1611-

1684) 17. yüzyılın önde gelen gezginlerindendir.

1640 yılında ziyaret ettiği Trabzon’u,

Osmanlı’nın en mamur ve en

renkli şehirlerinden biri olarak tarif

eden Evliya Çelebi, halkının sevecenliği

ve zenginliği, şehrin güzelliği ve

temizliğinden övgüyle söz eder. Evliya

Çelebi’nin bazı tespitleri şöyledir:

"Bu balık, (kış

mevsiminin 50 günlük

bir bölümü) çıktığı

için, hamsi balığı

derler. Balığın çıkışını

tellâllar halka haber

verirler. Aynı zamanda

şu beyitleri de

söylerler: 'Trabzondur

yerümüz, Ahça tutmaz

elümüz, Hamsi

paluk olmasa, Nice

olurtu halumuz.'

Bu balık (Hamsi) bir karış, ince ve

morca cilalı, gümüş gibidir. Faydası o

derecedir ki, yedi gün devamlı yiyen

kimseye çok kuvvet verir ve hazmı kolaydır.

Yemeğinde balık kokusu olmadığından,

yiyene hararet vermez.

Ağrı hastalığına tutulan adam yese şifa

bulur. Bir evde yılan ve çıyan olduğu

zaman, hamsi balığının başı tütsü

edilirse kaçar. Bunu yani hamsiyi yemek

Trabzonlulara hastır ki kırk çeşit

yemeğini pişirirler. Kebabı, çorbası,

yahnisi, böreği ve baklavası olur."

SÜMELA MANASTIRI

62
| ŞUBAT 2012

KADİM ŞEHİRLER

ÜÇ KEZ EV SAHİPLİĞİ YAPTI

TARİHİ VE TURİSTİK

MEKÂNLARI

Tarihi ve turistik değerleriyle adından

söz ettiren Trabzon’da pek çok tarihi yapı ve

turistik mekân mevcuttur. Onlardan bazıları

şöyle sıralanabilir:

Kaleler:
Akçakale, Trabzon Kalesi, Cephanelik.

Camiler:
Ahi Evren Dede Camii, Çarşı

Camii, Erdoğdu Bey Camii, Gülbaharhatun

Camii, İskenderpaşa Camii, Ortahisar

Camii, Tavanlı Camii, Yenicuma Camii.

Türbeler:
Açık Türbe, Gülbahar Hatun

Türbesi, Ahi Evren Dede Türbesi, Emir

Mehmet Türbesi.

Manastırlar:
Kaymaklı Manastırı, Kızlar

Manastırı, Kuştul Manastırı, Sümela Manastırı,

Vazelon Manastırı.

Kiliseler:
Küçük Ayvasıl Kilisesi, Santa

Maria Kilisesi.

Müzeler:
Atatürk Köşkü, Ayasofya Müzesi,

Cevdet Sunay Müzesi, Trabzon Müzesi,

Trabzonspor Müzesi.

Hanlar:
Alaca Han, Bedesten, Vakıf

Han, Taş Han.

Hamamlar:
Meydan Hamamı, Paşa Hamamı,

Sekiz Direkli Hamam.

Yaylalar:
Çakırgöl Yaylası, Haçka Obası

Yaylası, Harmantepe Yaylası, Lapazan

Yaylası, Sazalan Yaylası, Sisdağı Yaylası,

Sultanmurat Yaylası.

Konaklar:
Çakırağa Konağı, Kundupoğlu

Evi, Memişoğlu (Kastel) Konağı, Nemlizade

Konağı, Ortahisar Evleri, Orta Mahalle

Evleri, Yarımbıyıkoğlu Evi.

Turizm Merkezleri:
Uzungöl, Çalköy

Mağarası, Balıklı Göl, Çakırgöl, Sera Gölü.

ATATÜRK ve TRABZON

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu

Mustafa Kemal Atatürk Trabzon’u

üç kez ziyaret etmiştir. Atatürk

Eylül 1924 tarihinde Trabzon’a

ilk ziyaretini gerçekleştirdi. 15 Eylülde

Trabzon Belediyesi’ne ve 3.

Genel Müfettişliği ziyaretlerinden

sonra Soğuksu’ ya gezi amaçlı

götürülmüş ve burada dinlenmek

için durmuştur. Atatürk ikinci kez

Kasım 1930'da Trabzon’u tekrar

onurlandırdığında Köşk’te ağırlanmış

ve çok memnun kalmıştır.

Atatürk, Haziran 1937 tarihinde

Trabzon’u üçüncü kez ziyaretlerinde

kendisi için hazırlanan Köşkte

iki gece kalmıştır. 11 Haziran

gecesi Köşk’te bütün mal varlığını,

canından çok sevdiği Türk

milletine armağan etme kararı

almış olan Atatürk mal varlığının

bir listesini hazırlayarak gereğinin

yapılması için Başbakan’a göndermiştir.

Atatürk Trabzon’daki Köşk’ten

mal varlığını milletine adarken

şöyle diyordu:
"İnsanın serveti manevi

kişiliğinde olmalıdır. Mal ve

mülk bana ağırlık veriyor. Bunları

milletime vermekten ferahlık duyuyorum."

Atatürk Köşkü Trabzon’a gelen ziyaretçilerin

çoğunluğu tarafından

ziyaret edilen tarihi bir mekândır.

Roma Duvarı'nın manzarası (Şehrin batı tarafı)

ŞUBAT 2012
| 63

İLHAM VEREN ŞEHİR

BEDRİ RAHMİ EYÜBOĞLU'NUN

GÖZÜYLE TRABZON

Türkiye’nin en usta ressamlarından Bedri Rahmi

Eyüboğlu’nun şarkılara konu olan şiirleri de

vardır. İlk ve ortaöğrenimini Trabzon’da yapan

Eyüboğlu’nun “Trabzon Deyince” başlıklı

şiirinde, ilk gençlik yıllarının Trabzon’una dair

gözlemleri ve özlemleri şöyledir:

“Trabzon deyince

aklıma bir salkım karayemiş gelir

Bahçeler dolusu zindan yeşili

İçin için kandil kandil ballanır

(…)

Trabzon deyince aklıma Soğuk su gelir

Soğuk su deyince bir dizi kareymiş ağacı

(…)

Kara kara kazanlar hatırlarım dizi dizi

Kurşun gibi ağır bir balık yağı kokusu

Kırar kolunuzu kanadınızı

Hantal bir bulut güçbelâ havalanır

Bulutun içinde yüzlerce Yunus ağır ağır

Yarım kalmış bir deniz türküsünü

Deniz dibi yeşilini katran morunu

Gök mavisine katmaktadır

Sonra ağır başlı zinosların bembeyaz uğultusu

Dünyanın bütün denizleri de yetim yapayalnız

Dünyanın her yerinde beyaz, sessiz, sevimli

Martıya zinos derdik değil mi?”

BÜYÜLEYİCİ UZUNGÖL…

07 Ocak 2004 tarih ve 2003/6692 sayılı Bakanlar Kurulu

Kararı ile "Özel Çevre Koruma Bölgesi" olarak tespit ve ilan

edilen Uzungöl, Trabzon’a 99 kilometre ve Çaykara ilçesine

19 kilometre uzaklıktadır. Deniz seviyesinden bin 90 metre

yükseklikte bulunan Uzungöl, dik yamaçları ve muhteşem

orman örtüsü ile Alplerin güzelliğini geride bırakmaktadır.

Vadinin ortasında bulunan ve yamaçlardan düşen kayaların

Haldizen Deresi’nin önünü kapatmasıyla oluşmuş göl, "Uzungöl"

olarak bilinir ve yakınındaki "Şerah" köyünün yöreye

uygun tarzda yapılmış eski ahşap evleri, doğanın güzelliğini

tamamlar özelliktedir.

Yerli ve yabancı turistlerin büyük ilgisini çeken Uzungöl,

sahip olduğu turistik potansiyeli bakımından çok zengindir.

Çevrede trekking, kuş gözlem, botanik amaçlı turların yanı

sıra daha yükseklerdeki dağların arasındaki göllere veya yakınlardaki

Şekersu, Demirkapı, Yaylaönü gibi diğer yaylalara

geziler düzenlenebilir. Yaban hayatı bakımından Uzungöl

çevresindeki dağlarda ayı, kurt, yaban keçisi, tilki, kafkas dağ

horozu gibi çeşitli hayvan türleri barınmaktadır.

Pansiyonları, alabalık lokantaları, küçük resort tipi otelleri

ve doğal manzarası ile az bulunur güzellikte gezi ve konaklama

yeri olan gölün güneyinde, Haldizen deresi yanında

yer alan özel sektör tarafından yapılmış 52 yatak kapasiteli

ahşap bungalovlardan oluşan tesis bulunmaktadır.

Trabzon denince ilk akla gelenler:

Sümela Manastırı, Kızlar Manastırı,

Uzungöl, Zağanos Köprüsü,

Ayasofya Müzesi, Atatürk Köşkü,

Boztepe, Horon, Hamsi, Vakfıkebir

Odun Ekmeği, Akçaabat Köftesi,

Hamsiköy Sütlacı, Trabzon Peynirlisi,

Beton Helva, Kisarna (Bengisu)

Madensuyu, Kadırga Yaylası, Sultan

Murat Yaylası, Trabzon Bileziği,

Trabzonspor.

64
| ŞUBAT 2012

KADİM ŞEHİRLER

Akçaabat Limanı

Kelalioğlu Konağı

ŞUBAT 2012
| 65

Kar Şiiri

Karın yağdığını görünce

Kar tutan toprağı anlayacaksın

Toprakta bir karış karı görünce

Kar içinde yanan karı anlayacaksın

Allah kar gibi gökten yağınca

Karlar sıcak sıcak saçlarına değince

Başını önüne eğince

Benim bu şiirimi anlayacaksın

...

...

Bu adam o adam gelip gider

Senin ellerinde rüyam gelip gider

Her affın içinde bir intikam gelip gider

Bu şiirimi anlayınca beni anlayacaksın

Ben bu şiiri yazdım aşkın çeşidi

Öyle kar yağdı ki elim üşüdü

Ruhum seni düşününce ışıdı

Her şeyi beni anlayınca anlayacaksın

Sezai Karakoç

GÖLBA ŞI ÖZEL ÇEVRE KORUMA BÖLGESİ

ve

SEVGİ ÇİÇEĞİ

2
1.11.1990 gün ve 20702 sayılı resmi gazetede

yayınlanan, 22.10.1990 tarih ve 90/1117 sayılı

Bakanlar Kurulu Kararı ile Özel Çevre Koruma

Bölgesi olarak tespit ve ilan edilen Gölbaşı

Özel Çevre Koruma Bölgesi, Ankara’nın Gölbaşı

ilçe sınırları içinde kalmaktadır.

Gölbaşı Özel Çevre Koruma Bölgesi'nin en önemli

doğal unsurları Mogan, Eymir gölleridir. Mogan Gölü'nü

besleyen derelerin en önemlileri Sukesen, Başpınar, Gölova,

Yavrucak, Çolakpınar, Tatlım, Kaldırım ve Gölcük

dereleridir.

Koruma Bölgesinin bir diğer önemli unsuru da sulak-

bataklık alanlardır. Bu alanlar, göller için yeraltı suyu

depolamakla ve kurak mevsimlerde göle su temin etmekle

kalmayıp, çok sayıda bitki ve hayvan türünün yaşayabilmesi

için, gerekli olan suyu sağlamakta ve birçok kuş

türüne barınma, üreme ve konaklama amaçlı ev sahipliği

yapmaktadır.

Gölbaşı Özel Çevre Koruma Bölgesi'nde yapılan çalışmaların

temel amacı; tarihi ve kültürel kaynak değerlerinin,

el sanatlarının, alandaki doğal güzelliklerin, biyolojik

çeşitliliğin, sualtı, suüstü canlı, cansız varlıkların

Peygamber Çi çeği populasyonunu

tehdit eden baş lıca faktörler: Do ğal

alanların yerleşi me açılması, habitat

bo zulması, yoğun ta rım, herbi sit

kullanımı, anız yakılması, kuş zararları,

yanlış zamanda to planmasıdır.

PEYGAMBER ÇİÇEĞİ

68
| ŞUBAT 2012

DOĞA

BÖLGEDEKİ

ENDEMİK TÜRLER

Acanthus hirsutus
Boiss., Achillea

phrygia
Boiss. et Bal., Achillea wilhelmsii

C. Koch.,
Centaurea tchihatcheffii

Fisch& Mey.,
Jurinea pontica Hausskn.

et Freyn. Ex Hausskn.,

Tripleurospermum

callosum
(Boiss&Heldr.)

E. Hossain,
Moltkia aurea

Boiss.,
Onosma isauricum

Boiss. et. Heldr.,
Onosma

lycanum
Hub.-Mor.,

Alyssum blepharocarpum

Dudley&Hub.-Mor.,

Alyssum huetii
Boiss., Alyssum

pateri
Nyar ssp. pateri, Camelina

hispida
Boiss. var. grandiflora

(Boiss.)Hedge,
Dianthus anatolicus

Boiss.,
Dianthus ancyrensis

Hausskn.&Bornm.,
Gypsophila

eriocalyx
Boiss., Convolvulus

galaticus
Rotsan ex Choisy,

Helianthemum nummularium

(L.) Miller ssp. lycaonicum

Coode et Cullen.,
Astragalus

acicularis
Bunge, Astragalus

gymnolobus
Fischer.,

Astragalus lycius
Boiss.,

Astragalus lydius
Boiss.,

Astragalus micropterus
Fischer.,

Ebenus hirsuta
Jaub., Onobrychis

argyrea
Boiss. ssp. argyrea,

Onobrychis fallax
Freyn.& Sint,

Onobrychis oxydontha
Boiss.ssp.

armena (Boiss. et Huet.) Aktoklu,,

Trifolium pannonicum
Jacq.ssp.

elongatum (Willd.) Zoh.,
Vicia

caesarea
Boiss.et Bal., Phlomis

armeniaca
Willd, Salvia cryptantha

Motbret. et Aucher.ex Bentham,
Salvia

wiedemannii
Boiss., Stachy cretica L. ssp.

anatolica Rech. Fil.,
Allium cappadocicum

Boiss.,
Bellevalia tauri Feinbrun, Linum

flavum
L. ssp. scabrinerve (Davis) Davis.,

Linum hirsutum
L. ssp. anatolicum

(Boiss.) Hayek. var. anatolicum,
Consolida

raveyi
(Boiss.) Schröd., Crucianella

disticha
Boiss., Lycium anatolicum A.

Baytop & R. Mill.,
Linaria corifolia Desf.,

Linaria iconia
Boiss.et Heldr, Verbascum

caudatum
Freyn.& Bornm., Verbascum

cherianthifolium
Boiss. var. asperulum

(Boiss.) Murb.,
Verbascum vulcanicum

Boiss.& Heldr. var. vulcanicum,

günümüzdeki durumunu belirleyerek korunmaları ile ilgili

alınacak tedbirleri saptamak; bu değerlerin gelecek nesillere

aktarılmasını ve sürdürülebilirlik anlayışı çerçevesinde

bölgenin ekonomik kalkınmasını sağlayacak verileri tespit

etmek ve bölgede çevre bilincini arttırmaktır.

Proje kapsamında yapılan çalışmalarla, koruma bölgesinde,

IUCN (Dünya Doğayı Koruma Birliği) kriterlerine

göre "Çok Tehlikede" (CR) kategorisinde olan Peygamber

Çiçeği (
Centaurea tchihatcheffii) ile nesli tehdit ve tehlike

altında olan tür ve habitatların, hassas alanların zonlanması,

alana yönelik tehditlerin ve koruma önlemlerinin ortaya çıkartılması,

bölgenin korunması ve yönetilmesini sağlamak

üzere karar vericilere yol gösterilmesi amaçlanmaktadır.

PEYGAMBER ÇİÇEĞİ (SEVGİ ÇİÇEĞİ)

Ülkemizin sahip olduğu yaklaşık 3 bin adet endemik bitki

türünden biri olan Peygamber Çiçeği - Yanar Döner (
Centaurea

tchihatcheffii
), dünyada sadece Gölbaşı Mogan Gölü

çevresinde doğal olarak yetişmektedir. Bu tür, IUCN (Dünya

Doğayı Koruma Birliği) kriterlerine göre "Çok Tehlikede"

(CR) kategorisinde, Bern Sözleşmesine (Yaban Hayatı ve Yaşam

Ortamlarını Koruma Sözleşmesi) göre de kesin koruma

altında olan bitki türleri arasında yer almaktadır.

Halk arasında yanardöner, gelin düğmesi, türbe, sevgi çiçeği

olarak da bilinen peygamber çiçeği, tek yıllık, kazık kök

yapan, kırmızı, pembe, beyaz renkli küçük çiçeklere sahiptir.

Achillea Wilhelmsii Centaurea Tchihatcheffii Dianthus ancyrensis
Salvia Wiedemannii Convolvulus Galaticus Phlomis Armeniaca

Halk arasında yanardöner, gelin

düğmesi, türbe, sevgi çiçeği olarak

da bilinen peygamber çiçeği tek

yıllık, kazık kök yapan, kırmızı,

pembe, beyaz renkli küçük çiçeklere

sahiptir.

ŞUBAT 2012
| 69

Tarla ve yol kenarları, ekili araziler ve nadas alanları, killi,

alkali derin topraklar bitkinin habitatını oluşturur. Peygamber

Çiçeği (
Centaurea tchihatcheffii) populasyonunu tehdit

eden başlıca faktörler: Doğal alanların yerleşime açılması,

habitat bozulması, yoğun tarım, herbisit kullanımı, anız

yakılması, kuş zararları, yanlış zamanda toplanmasıdır.

Böylesine tehdit altında olan bu nadide türümüzün

gelecek nesillere aktarılması için, Sevgi Çiçeğini sadece

koruma altına almak tek başına yeterli olmayacaktır.

Eğitim çalışmaları ile tanıtmak ve korunmasını sağlamak

gerekmektedir. Bunun yanında Sevgi Çiçeği ve benzeri

diğer zenginliklerimizi koruyabilmenin yolu, eğitimin yanında

gelecek kuşaklara kirletilmemiş bir çevre, toprak ve

su bırakabilmekten geçmektedir. O nedenle, işgalci step

bitkileriyle rekabet edemeyen ve ışık seven bu bitkinin

Gölbaşı Özel Çevre Koruma Bölgesi yakın çevresinde yapılacak

"İyi Tarım Uygulamaları" ile popülasyonun zarar

görmesi önlenebilir.

GÖLBAŞI ÖZEL ÇEVRE

KORUMA BÖLGESİ FAUNASI

Gölbaşı Özel Çevre Koruma Bölgesinde faunaya yönelik

yapılan arazi ve gözlem çalışmaları sonunda omurgalılardan

(Vertebrata); 3 tür ikiyaşamlı (Amphibia), 12

tür sürüngen (Reptilia), 13 tür balık (Pisces), 83 tür kuş

(Aves) ve 25 tür memeli (Mammalia) tespit edilmiştir.

Omurgalı türlerin tamamına yakın kısmı Bern Sözleşmesinin

Ek II ve Ek III listesinde ve IUCN ‘nin LC

kategorisinde yer almaktadır.

Bern Sözleşmesi Kesinlikle Korunması Gerekli Türler

Listesi’nde yer alan Alabalıkçıl (
Ardeola ralloides) ve Küçük

Balaban (
Ixobrychus minutus), Dikkuyruk (Oxyura

leucocephala
) ve Küçük Kerkenez (Falco naumanni) bu

alanda mutlak korunması gereken türlerdir.

Koruma bölgesinde üreyen ve nesli tehlike altında

olan kuş türleri arasında; Alabalıkçıl (
Ardeola ralloides),

Balaban (
Botaurus stellaris), Küçük Balaban (Ixobrychus

minutus
), Macar Ördeği (Netta rufina), Elmabaş Pakta

(
Aythya ferina), Pasbaş Pakta (Aythya nyroca) ve Dikkuyruk

(
Oxyura leucocephala) bulunmaktadır.

Bern Sözleşmesi Kesinlikle

Korunması Gerekli Türler

Listesi’nde yer alan Alabalıkçıl,

Küçük Balaban, Dikkuyruk ve

Küçük Kerkenez bu alanda

yaşayan türlerdir.

Alabalıkçıl (
Ardeola ralloides) Küçük Kerkenez (Falco naumanni)

Küçük Balaban (
Ixobrychus minutus)

70
| ŞUBAT 2012

DOĞA

LEYLEKLER

Yerkürenin kuzey yarısında, ekvator ile kuzey

kutbu arasındaki bölgelerde havaların Nisan ve

Mayıs aylarından itibaren ısınmaya başlamasıyla

leylekler, sıcak yaz aylarını geçirmek için, soğuk

kış aylarını geçirdikleri ülkelerden geri dönerler.

Doğal yaşamın bir parçası olan Leylekler, bölgede

havalar soğumaya başlar başlamaz, başka

bölgelerden gelen diğer leyleklerle gökyüzünde

birleşerek, seyredeğer bir görüntü oluşturduktan

sonra, yolculuk rotaları olan Güney Afrika, Körfez,

Süveyş, ve İsrail'e doğru yola çıkarlar.

Leylekler uzak yerlere göç eden kuşların en iyi bilinenidir.

Avrupa'da ve Türkiye'de üreyen bu leylekler

kışı Afrika'da geçirirler. Göç sırasında sıcak

hava akımlarından yararlanır, olabildiğince kara

üzerinden uçabilmek için kıtadan kıtaya özellikle

İstanbul, Çanakkale ve Cebelitarık boğazlarından

geçerler.

OYLAMA SÜRÜYOR

n
TÜRKİYE'NİN ADAYLARI

DÜNYANIN 7

HARİKA KENTİ

KKTC'nin Adayları

Girne (Kıbrıs)

Lefkoşa (Kıbrıs)

Gazimağusa (Kıbrıs)

Adana

Ankara

Antalya

Bursa

Eskişehir

İstanbul

İzmir

Kayseri

Konya

Mersin

Safranbolu

Van

n
KKTC'NİN ADAYLARI

ANKARA

ADANA KAYSERİ MERSİN

ESKİŞEHİR

ANTALY A VAN

İZMİR SAFRANBOLU

72
| ŞUBAT 2012

HAB ER

"Dünyanın 7 Harika Kenti"

için son tarih 7 Mart 2012

T
ürkiye'nin 11, Kuzey Kıbrıs

Türk Cumhuriyeti'nin

3 aday ile katıldığı "Dünyanın

7 Harika Kenti"nin

seçimi için oylama devam

ediyor.

7 Ocak 2012'de başlayan adaylık

süreci 7 Mart 2012 tarihinde sona

erecek.

7 Mart ile 23 Kasım 2012 tarihleri

arasında en çok oy alan 77 şehre

ek olarak her ülke başına bir adayla

birlikte toplamda 300'den fazla kent

finallere katılmaya hak kazanacak.

23 Kasım ile 6 Aralık 2012 tarihleri

arasında ise "Yeni 7 Harika

Paneli" uzmanları finalist olacak 28

aday ülkeyi seçmek için toplanacak.

7 Aralık 2012 ile 6 Aralık 2013

tarihleri arasında, üç aşamalı olarak

düzenlenecek eleme sürecinde 28 adayın

sayısı sırayla önce 21'e, ardından

14'e ve nihayet 7'ye indirilecek ve

"Dünyanın 7 Harika Kenti" belirlenmiş

olacak.

Dünya genelinde milyonlarca insanın

oylamasıyla belirlenecek olan

"Dünyanın 7 Harika Kenti", 7 Aralık

2013 tarihinde açıklanacak.

Prestij açısından büyük önem taşıyan bu proje için Türkiye'den tam 14 kentin

aday olduğu oylamaya şu adresten katılmak mümkün:

http://www.new7wonders.com/form/nominate/en

İSTANBUL

KONY A BURS A

ŞUBAT 2012
| 73

1
923 yılında 20 bin nüfuslu orta halli

bir bozkır kasabasından "başkent"liğe

terfi eden Ankara'nın yerleşim planı

ve binaları, "genç Cumhuriyetin yeni

başkenti" ideolojisine uygun olarak

tasarlandı.

Şehir, eski merkezi olan Ulus, Kale ve çevresi

yerine güneye doğru hızla büyüdü. Bu bölgedeki

araziler kamulaştırıldı, genç cumhuriyetin vizyonunu

yansıtacak yollar ve binalar birbiri ardı

sıra süratle yapılmaya başlandı.

Bugün Ankara denilince ilk akla gelen yol

güzergâhlarından biri olan Atatürk Bulvarı daha

o yıllarda eski ve yeni şehri birbirine bağlayan

ana arter haline geldi. 3 yıl sonra nüfusu neredeyse

4 kat artan başkentin mesken ihtiyacına

cevap veren binalar da genellikle Atatürk Bulvarı

etrafında yoğunlaştı.

Yeni şehrin inşası için ilk olarak 1924'te

Lörcher'in planı uygulanmış, Yenişehir ve

çevresi bu plana göre biçimlenmişti. 1932'de

ise Herman Jansen'in yarışma kazanan planı

yürürlüğe girdi. Planda ticaret Ulus; yönetim

ise Yenişehir'de olacak şekilde tasarlanmıştı.

Bu tasarıma uygun şekilde Cumhuriyet'in

idare edileceği binaların bir arada olacağı bir

hükümet merkezi ihtiyacı için tasarımları ve

projelerini Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal

Atatürk'ün de beğendiği Avusturyalı mimar

Clemens Holzmeister'la anlaşıldı.

YENİ BA ŞKENTİN

KARAKTERİST İK

BİNALARI

Güvenpark'ta n baş layıp yukarıya

doğru hafifçe açılan bi r üçgen ve

eğimli yolun sonuna da kapsayıcı

bi r Türkiye Büyük Mi llet Meclisi

bi nası ta sarlandı. 1934'te inşa sı

ta mamlanan bi nalardan bi risi de

çok uzun yıllar Bayındırlık

Bakanlığı olarak kullanıldı ve

halen kullanılmaya devam ediyor.

YAŞAR TAŞKIN KOÇ

KANAL 24 ANK ARA TEMS İLC İSİ

74
| ŞUBAT 2012

TA RİH

Holzmeister Güvenpark'tan başlayıp yukarıya doğru hafifçe

açılan bir üçgen ve eğimli yolun sonuna da kapsayıcı bir

Türkiye Büyük Millet Meclisi binası tasarladı. Güvenpark'la

TBMM arasındaki genişleyen üçgene de bakanlıklar, askeri

ve idari en temel kurumlar inşa edilecekti.

Holzmeister, beğenilen plana uygun olarak 1927-30 arasında

Milli Savunma Bakanlığı ile Genelkurmay Başkanlığı'nı

tasarladı ve uyguladı. 1932'de başladığı İçişleri Bakanlığı'nı bir

yıl sonra başladığı Bayındırlık Bakanlığı ile beraber 1934'te

tamamladı.

Sonraki dört yıl içinde Ekonomi ve Ticaret Bakanlığı

ile Yargıtay binalarını yerleştiren mimar, daha sonra 15

dönümle dünyanın en büyük üçüncü arazisine sahip yeni

TBMM binasının tasarımını gerçekleştirdi.

Devlet binalarında betonarme karkas kullanan mimar

Holzmeister, simetrik kütlelerle anıtsal yapılar tasarladı.

Dönemin Kara Avrupası'nda da karşılığı olan güçlü devlet

anlayışını simgeleyen bu vurgu yanında Holzmeister, yerel

mimari ve kültürel öğeleri de ihmal etmedi. İnşa edilen bütün

yapıların cephe duvarlarında kullanılan Ankara taşı, bu

kültürel harmanın en çarpıcı örneklerinden birini teşkil etti.

Bayındırlık Bakanlığı'nın 1934'te yapılan tarihi binası: Bina, çevresindeki

diğer devlet kuruluşlarına ait yapılar gibi simetrik kütleler halinde inşa

edildi. Bu binaların hemen tamamının dış yüzeyinde kaplama olarak

Ankara taşı ya da aynı koyu pembe rengi verecek maddeler kullanıldı.

Hemen hemen aynı yıllarda aynı plana sadık kalınarak inşa edilen İçişleri

Bakanlığı ile Başbakanlık Merkez binasının arasındaki tarihi yapı o günden

beri Bayındırlık Bakanlığı olarak kullanılıyor.

Nazi iktidarından sonra

ülkesinden ayrılan Avusturyalı

mimar Clemens Holzmeister

Ankara'nın tarihi kamu

binalarını, Pembe Köşk'ü ve son

TBMM binasını tasarladı.

ŞUBAT 2012
| 75

SERGİ

FIKTION OKZIDENT

CERMODERN

Türkiye'den Almanya'ya isçi göcünün 50. yıldönümü

nedeniyle tasarlanan çalışma iki ülke

arasındaki kültürel yansımaları ve özlemleri

konu ediliyor.

Serginin ilk bölümünde Almanya'ya göç ve

toplumsal değişimler ikinci bölümde ise,

Türkiye'de Batı'nın algılanışı ve globalleşme

temalarında heykel, fotoğraf, video, resim ve

çeşitli enstalasyonlar yer alıyor.

Türk kökenli Alman sanatçılarla Almanya'da

yaşayan Türk sanatçıların katılımıyla gerçekleşen

Fiktion Okzident sergisi Kültür Bakanlığı ve

Goethe Enstitüsü işbirliği ile hem Berlin'de hem

de Ankara'da sergileniyor. Fiktion Okzident, 29

Şubata kadar Cermodern'de.

MÜZİK

BRATSCH

AYA İRİNİ

Müzik kariyeri boyunca birbirinden başarılı

projelere imza atan Bartsch, farklı müzik türlerini

kurgulayıp yorumlamaktaki ustalığıyla

tanınıyor.

Kurmaca folklorüyle Karadeniz'den Atlantik'e

dek uzanan grup; deneysel caz, Doğu Avrupa

çingene müziği ve özellikle Django Reinhardt

tarafından bulunan Manouche caz gibi çeşitli

disiplinlerden müzisyenler için bir buluşma

noktası oldu. Bu kimyayı kendine has üslubuyla

harmanlayan Bratsch, son dönemde

doğaçlamaya ağırlık verdi.

Efsane müzik topluluğu Bratsch sıradışı müzik

konserleri kapsamında 4 Şubat'ta Aya İrini'de

müzikseverlerle buluşuyor.

SERGİ

BİR ÜLKE DEĞİŞİRKEN

SAKIP SABANCI MÜZESİ

Türk resminin tarihsel akışına yer veren kalıcı sergi; "Bir

Ülke Değişirken", Sakıp Sabancı Müzesi'nde ziyaretçileriyle

buluşuyor.

Osman Hamdi Bey, Fikret

Muallâ, Halil Paşa, Şehzade

Abdülmecid Efendi ve

İzzet Ziya gibi, Türk Resim

Sanatı'nın önemli sanatçılarının

eserlerini içeren

koleksiyonda dönemin

tolumsal yapısına dair önemli izler bulmak mümkün...

Sakıp Sabancı'nın özel koleksiyonuna zaman içinde

yapılan eklemelerle ortaya çıkan seçki, bir koleksiyonerin

gözüyle; Osmanlı Devleti'nden Türkiye Cumhuriyeti'ne

uzanan modernleşme sürecinde, Türk resim sanatına

kapsamlı bir bakış sunuyor.

Sakıp Sabancı'nın Türk resminin belirli bir dönemine

duyduğu merak ve ilgiyle oluşturduğu koleksiyon; Türkiye'de

görsel imge üretimindeki dönüşümü, sanat ve

sanatçı kavramlarındaki değişimi gözler önüne seriyor.

SERGİ

SALVADOR DALİ

İSTANBUL'DA

TOPHANE-İ AMİRE

20. yüzyılın en önemli surrealist sanatçılarından

Salvador Dali'nin; ‘İlahi Komedya', ‘Sürrealizm

İzleri', ‘Gala ile Akşam Yemeği' adlı üç ayrı başlıktaki

eserleri İstanbul'da sergile- niyor.

"Gala ve Akşam Yemeği"ni

kusursuz ışık oyunlarıyla,

şiirin ustası Dante'nin

"İlahi Komedya"sını renk

üstadlığıyla, "Sürrealizm

İzleri"ni hayal ile gerçeği

ayırmanın mümkün olmadığı

düşsel bir evreni

betimleyen Salvador

Dali'nin 121 eseri seyirciyle

buluşuyor.

Sergi, 26 Şubat'a kadar

Tophane-i Amire'de.

76
| ŞUBAT 2012

KÜLTÜ R-SA NAT

SİNEMANIN ACI KAYBI

ÖMER

LÜTFİ AKAD

Türk sinemasının efsane yönetmenlerinden

Ö. Lütfi Akad'ı

kaybettik.

1916'da doğan

Akad, ekonomi

eğitimi gördü.

İlk yönetmenlik

denemesi olan

"Vurun Kahpeye"

ile tanındı. Akad, bu filmiyle Türk

sinemasında tiyatrocular döneminden

sinemacılar dönemine geçişe

ön ayak oldu. K urduğu sinema

diliyle
"yönetmenler kuşağı"nın

öncülerinden oldu. 1970'lerde

ünlü
Gelin / Düğün / Diyet üçlemesine

imza attı. Yirmi yılı aşkın

süre Mimar Sinan Üniversitesi'nde

öğretim üyeliği yaptı. Murat

Özer'in sözleriyle
"ustaların ustası",

Fatih Özgüven'e göre
"memleket

hikâyeleri yazarı"
, Agah Özgüç'e

göre
"bir çığır açan", Atilla Dorsay'a

göre
"ustalığı tartışma ötesi" olan

Ömer Lütfi Akad, 100'den fazla

filme imzasını attı.

GELECEĞİN KEŞFİ

ICE STATION ANTARTICA

AKBATI AVM 15 ŞUBAT'A KADAR

250 yıldan uzun bir süredir doğal

hayatla ilgili bilgiler üreten

ve paylaşan İngiltere'nin dünya

çapında en önemli ziyaret

merkezinden biri olan Natural

History Museum'un "Ice Station

Antartica" sergisi, bu yıl 23

Eylül'de ilk kez İstanbul'a geldi.

İstanbul, Güney kutbuna ayak

basılışının 100. yılında anlamlı

bir sergiye ev sahipliği yapıyor.

Hiçbir ülkeye ait olmayan, sadece

barışçıl amaçlı bilimsel araştırmalar ve işbirlikleri için kullanılan

Antarktika'da yapılan dünyanın geleceğine ilişkin araştırmalar,

eğitici ve eğlendirici "Ice Station Antarctica" sergisi 15 Şubat'a kadar

Esenyurt - Bahçeşehir Akbatı Alışveriş ve Yaşam Merkezi'nde.

SINIR ÖTESİ

62. BERLİN

FİLM FESTİVALİ

TÜRKİYE STANDI

gezicifestival.com

9-17 Şubat

2012

tarihlerinde

gerçekleştirilecek

62.

Berlin Film Festivali sırasında,

Avrupa Film Pazarı'nda açılacak

Türkiye Standı'nın organizasyonu

T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı

tarafından Ankara Sinema

Derneği'ne verildi.

2011 yılında Berlin Film

Festivali'nde yer almamış 2011-

2012 yapımı filmlerden bir seçki

oluşturulup standlarda dağıtılmak

üzere kısa film ve belgeseller

ile uzun metrajlı filmler için

İngilizce iki ayrı katalog hazırlanması

planlanıyor. Katalogda

ayrıca Türkiye'de düzenlenen

film festivalleri ile ilgili de bir

bölüm bulunuyor.

BENJAMİN MORAVEC

ÖTEKİ DÜNYA

GALERİ ARTİST

16 OCAK–11 ŞUBAT

Galeri Artist Ankara, Dünya

Çağdaş Sanatının genç

isimlerinden Benjamin

Moravec'in kişisel sergisine

16 Ocak – 12 Şubat tarihleri

arasında ev sahipliği yapıyor.

Sanatçının işlerinde kullandığı

konuların çoğunu

reklam panoları, sinema

ekranları, light boxlar gibi

günlük yaşamımızda her gün

karşılaştığımız görüntüler

oluşturmaktadır. Medyayı,

basını, interneti, televizyonu,

sinemayı tuval üzerine

aktarıp olağan işlevlerini

değiştirir. İşlediği konularda

görüntülerin görüntüleri

ortaya çıkar.

Benjamin Moravec, görüntüler

tarafından işgal altında

olan toplumların "ortak davranış

biçimi" etkisinden istese

de kaçamadığını savunuyor.

YARIŞMA

ULUSAL ÇEVRE

KISA FİLM

YARIŞMASI

Çevre temasını dolaylı ya da dolaysız

işleyen kısa filmlerin yer verileceği

yarışmaya; kurmaca, belgesel

ve canlandırma türlerinden katılım

yapılabilecek. Belgesellerde 30 dakika,

diğer yapıtlarda ise 20 dakika

ile sınırlandırılan eserlerin daha

önce başka yarışmaya katılmasına

ise kısıtlama getirilmemiş. Ayrıca

aynı yarışmacı birden çok filmle

yarışmaya katılabiliyor.

Yarışmaya katılmak isteyenler

www.cevrefilm.org
adresinden bilgi

alabilirler

ŞUBAT 2012
| 77

!
BU NLARI

BİLMELİSİNİZ

MEVSİMİNDE

TÜKETİM

Meyve ve sebze

alırken, mevsim dışı

paketlenmiş ürünler

yerine mevsime uygun

ambalajsız ürünleri

tercih edin.

TOPLU TAŞIMAYI

TERCİH EDİN

Olabildiğince
toplu

taşıma araçlarını tercih

edin. Kısa mesafelere

arabayla gitmek yerine

yürüyün.

YAZICINIZA

İZİN VERİN

Bilgisayarlarınızdan

çok gerekmedikçe

kağıt çıktısı almayın.

Dosyalarınızı bilgisayar

ortamında saklayın.

HAFİF KAĞIT

Kağıtları
mümkün

olduğunca çift

taraflı kullanın; kağıt

israfından kaçının.

Hafif kağıt kullanın.

Hafif kağıdın üretimi

sırasında daha az enerji

ve daha az hammadde

kullanılır.

PİLLERE DİKKAT

Pil alırken
şarj edilebilen pilleri tercih edin. Bir

küçük kalem pil 4 metrekare toprak kirletir ve bu

toprağı üretim yapılamaz hale getirir.

DAMLALAR

GÖL OLUYOR

Diş fırçalama,

bulaşık yıkama ve traş

esnasında musluk

açık bırakılmamalıdır.

Akan tesisatlar

mutlaka onarılmalıdır.

UYGUN TÜR

SEÇİLMELİ

Ağaçlandırma

çalışmalarında başarıya

ulaşmak için yöreye

özgü ağaç türleri tercih

edilmelidir. Ormanlara

yakın arazilerde anız

yakılmamalıdır.

78
| ŞUBAT 2012

FARKINDALIK

KİRLİ SU

Dünyada her yıl
takriben

1,5 milyon civarında

insan kirli sudan bulaşan

hastalıklardan dolayı

hayatını kaybediyor.

GERİ DÖNÜŞÜM

Dünyadaki
kağıt

tüketiminin yarısı geri

kazanılsa, her yıl 8

milyon hektar orman

alanı korunabilir.

PLASTİK TEHDİT

Her yıl 100 binin

üzerinde deniz

memelisi denizdeki

plastik çöpleri

yedikleri veya

bunlara takıldıkları

için ölüyor.

HER YIL 7 AĞAÇ

Her yıl doğaya
7 ağaç

borcumuz var! Çünkü; Bir

yıl içinde, kullandığımız

kağıt- kartonlar ve ayrıca

yaşamsal ihtiyaçlarımız için

7 adet ağacı tüketiyoruz.

7 MİLYAR TON KARBONDİOKSİT

Bütün dünyada
, kömür santrallerinden yılda 7

milyar ton karbondioksit salımı gerçekleşmektedir.

Bu miktar; dünyadaki toplam karbondioksit

salımının yüzde 41'ine karşılık gelmektedir.

GÜNEŞ ENERJİSİ

Güneşi bol yerlerde
yaşıyorsanız,

sıcak su gereksiniminizi güneş

enerjisiyle sağlayın. Eğer çok

ihtiyaç varsa, klima yerine

vantilatör kullanmayı tercih edin.

EN SAĞLIKLISI

Cam ambalaj

binlerce yıldır geri

dönüştürülmektedir ve

içindeki ürün camla

hiçbir etkileşimde

bulunmaz.

1 SANİYE

BİLE ÖNEMLİ

Gerekmediği zamanlarda

bir saniyeliğine bile

olsa ışığı kapatın. Her

ortam için doğru tip ve

büyüklükte ışıklandırma

kullanın. Enerji tasarruf

ampullerini tercih edin.

ŞUBAT 2012
| 79


 

Hiç yorum yok: