TÜKETİCİNİN KORUNMASI HAKKINDA KANUN TASARISI
TÜKETİCİNİN KORUNMASI HAKKINDA KANUN TASARISI
BİRİNCİ KISIM
Amaç, Kapsam ve
Tanımlar
Amaç
MADDE 1- (1) Bu Kanunun amacı; kamu yararına uygun olarak
tüketicinin sağlık ve güvenliği ile ekonomik çıkarlarını koruyucu, zararlarını
tazmin edici, çevresel tehlikelerden korunmasını sağlayıcı, tüketiciyi
aydınlatıcı ve bilinçlendirici önlemleri almak, tüketicilerin kendilerini
koruyucu girişimlerini özendirmek ve bu konulardaki politikaların
oluşturulmasında gönüllü örgütlenmeleri teşvik etmeye ilişkin hususları
düzenlemektir.
Kapsam
MADDE 2- (1) Bu Kanun, 1 inci
maddede belirtilen amaçlar doğrultusunda gerçekleştirilen her türlü tüketici
işlemi ile tüketiciye yönelik uygulamaları kapsar.
Tanımlar
MADDE 3- (1)
Bu Kanunun uygulanmasında;
a) Bakan: Gümrük ve Ticaret Bakanını,
b) Bakanlık: Gümrük ve Ticaret Bakanlığını,
c) Genel Müdür: Tüketicinin Korunması ve Piyasa Gözetimi
Genel Müdürünü,
ç) Genel Müdürlük: Tüketicinin Korunması ve Piyasa Gözetimi
Genel Müdürlüğünü,
d) Hizmet: Bir ücret veya menfaat karşılığında yapılan ya
da yapılması taahhüt edilen mal sağlama dışındaki her türlü tüketici işleminin
konusunu,
e) İthalatçı: Kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere mal
veya hizmetleri ya da bu malların hammaddelerini yahut ara mallarını ticari
veya mesleki amaçlarla ithal ederek satım, kira, finansal kiralama veya benzeri
bir yolla piyasaya süren gerçek veya tüzel kişiyi,
f) Kalıcı veri saklayıcısı: Tüketicinin gönderdiği veya kendisine
gönderilen bilgiyi, bu bilginin amacına uygun olarak makul bir süre
incelemesine elverecek şekilde kaydedilmesini ve değiştirilmeden kopyalanmasını
sağlayan ve bu bilgiye aynen ulaşılmasına imkân veren kısa mesaj, elektronik
posta, internet, CD, DVD, hafıza kartı ve benzeri her türlü araç veya ortamı,
g) Konut finansmanı kuruluşu: Konut finansmanı kapsamında
doğrudan tüketiciye kredi kullandıran ya da finansal kiralama yapan bankalar
ile Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu tarafından konut finansmanı
faaliyetinde bulunması uygun görülen finansal kiralama şirketleri ve finansman
şirketlerini,
ğ) Kredi veren: Mevzuatı gereği tüketicilere kredi vermeye
yetkili olan gerçek veya tüzel kişiyi,
h) Mal: Alışverişe konu olan; taşınır eşya, konut veya tatil amaçlı taşınmaz mallar ile
elektronik ortamda kullanılmak üzere hazırlanan yazılım, ses, görüntü ve
benzeri her türlü gayri maddi malları,
ı) Sağlayıcı: Kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere
ticari veya mesleki amaçlarla tüketiciye hizmet sunan ya da hizmet sunanın
adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi,
i) Satıcı: Kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari
veya mesleki amaçlarla tüketiciye mal sunan ya da mal sunanın adına ya da
hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi,
j) Teknik düzenleme: 29/6/2001 tarihli ve 4703 sayılı
Ürünlere İlişkin Teknik Mevzuatın Hazırlanması ve Uygulanmasına Dair Kanunda
yer alan tanımı,
k) Tüketici: Ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket
eden gerçek kişiyi,
l) Tüketici işlemi: Kamu tüzel kişileri de dâhil olmak
üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına
hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser,
taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil
olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi,
m) Tüketici örgütleri: Tüketicinin korunması amacıyla
kurulan dernek, vakıf veya bunların üst kuruluşlarını,
n) Üretici: Kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere
tüketiciye sunulmuş olan mal ya da bu malların hammaddelerini yahut ara
mallarını üretenler ile mal üzerine markasını, unvanını veya herhangi bir ayırt
edici işaretini koyarak kendisini üretici olarak gösteren gerçek veya tüzel
kişiyi,
ifade eder.
İKİNCİ KISIM
Genel Esaslar
Temel ilkeler
MADDE 4- (1)
Bu Kanunda yazılı olarak düzenlenmesi öngörülen sözleşmeler ile
bilgilendirmeler en az oniki punto büyüklüğünde, anlaşılabilir bir dilde, açık,
sade ve okunabilir bir şekilde düzenlenir ve bunların bir nüshası kâğıt
üzerinde veya kalıcı veri saklayıcısı ile tüketiciye verilir. Sözleşmede
bulunması gereken şartlardan bir veya birkaçının bulunmaması durumunda,
eksiklik sözleşmenin geçerliliğini etkilemez. Bu eksiklik sözleşmeyi düzenleyen
tarafından derhal giderilir.
(2) Sözleşmede öngörülen koşullar, sözleşme süresi
içerisinde tüketici aleyhine değiştirilemez.
(3) Tüketiciden; kendisine sunulan mal veya hizmet
kapsamında haklı olarak yapılmasını beklediği ve sözleşmeyi düzenleyenin yasal
yükümlülükleri arasında yer alan edimler ile sözleşmeyi düzenleyenin kendi
menfaati doğrultusunda yapmış olduğu masraflar için ek bir bedel talep
edilemez. Bankalar, tüketici kredisi veren finansal kuruluşlar ve kart çıkaran
kuruluşlar tarafından tüketiciye sunulan ürün veya hizmetlerde ise tüketiciden
faiz dışında alınacak her türlü ücret, komisyon ve masraf türleri ile bunlara
ilişkin usul ve esaslar Bakanlığın görüşü alınarak Bankacılık Düzenleme ve
Denetleme Kurumu tarafından belirlenir.
(4) Bu Kanunda düzenlenen sözleşmelere istinaden
tüketiciden talep edilecek her türlü ücret ve masrafa ilişkin bilgilerin,
sözleşmenin eki olarak kâğıt üzerinde yazılı şekilde tüketiciye verilmesi
zorunludur. Uzaktan iletişim aracıyla kurulan sözleşmelerde ise, bu bilgiler
kullanılan uzaktan iletişim aracına uygun şekilde verilir. Bu bilgilerin
tüketiciye verildiğinin ispatı sözleşmeyi düzenleyene aittir.
(5) Tüketicinin yapmış olduğu işlemler nedeniyle kıymetli
evrak niteliğinde sadece nama yazılı ve her bir taksit ödemesi için ayrı ayrı
olacak şekilde senet düzenlenebilir. Bu fıkra hükümlerine aykırı olarak
düzenlenen senetler tüketici yönünden geçersizdir.
(6) Tüketici işlemlerinde, tüketicinin edimlerine karşılık olarak
alınan şahsi teminatlar, her ne isim altında olursa olsun adi kefalet sayılır.
Tüketicinin alacaklarına ilişkin karşı tarafça verilen şahsi teminatlar diğer
kanunlarda aksine hüküm bulunmadıkça müteselsil kefalet sayılır.
(7) Temerrüt hali de dâhil olmak üzere, tüketici
işlemlerinde bileşik faiz uygulanmaz.
(8) Katılım bankaları açısından bu Kanun uygulamasında yer
alan faiz, kar payı olarak uygulanır.
Tüketici
sözleşmelerindeki haksız şartlar
MADDE 5- (1)
Haksız şart; tüketiciyle müzakere edilmeden sözleşmeye dâhil edilen ve
tarafların sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerinde dürüstlük kuralına aykırı
düşecek biçimde tüketici aleyhine dengesizliğe neden olan sözleşme şartlarıdır.
(2) Tüketiciyle akdedilen sözleşmelerde yer alan haksız şartlar
kesin olarak hükümsüzdür. Sözleşmenin haksız şartlar dışındaki hükümleri
geçerliliğini korur. Bu durumda sözleşmeyi düzenleyen, kesin olarak hükümsüz
sayılan şartlar olmasaydı diğer hükümlerle sözleşmeyi yapmayacak olduğunu ileri
süremez.
(3) Bir sözleşme şartı önceden hazırlanmış ve standart
sözleşmede yer alması nedeniyle tüketici içeriğine etki edememişse, o sözleşme
şartının tüketiciyle müzakere edilmediği kabul edilir. Sözleşmeyi düzenleyen,
bir standart şartın münferiden müzakere edildiğini iddia ediyorsa bunu ispatla
yükümlüdür. Sözleşmenin bütün olarak değerlendirilmesinden standart sözleşme
olduğu sonucuna varılırsa, bu sözleşmedeki bir şartın belirli unsurlarının veya
münferit bir hükmünün müzakere edilmiş olması, sözleşmenin kalan kısmına bu
maddenin uygulanmasını engellemez.
(4) Sözleşme şartlarının yazılı olması halinde, tüketicinin
anlayabileceği açık ve anlaşılır bir dilin kullanılmış olması gerekir.
Sözleşmede yer alan bir hükmün açık ve anlaşılır olmaması veya birden çok
anlama gelmesi halinde; bu hüküm, tüketicinin lehine yorumlanır.
(5) Faaliyetlerini, kanun veya yetkili makamlar tarafından
verilen izinle yürütmekte olan kişi veya kuruluşların hazırladıkları
sözleşmelere de niteliklerine bakılmaksızın bu madde hükümleri uygulanır.
(6) Bir sözleşme şartının haksızlığı; sözleşme konusu olan
mal veya hizmetin niteliği, sözleşmenin kuruluşunda var olan şartlar ve
sözleşmenin diğer hükümleri veya haksız şartın ilgili olduğu diğer bir
sözleşmenin hükümleri dikkate alınmak suretiyle sözleşmenin kuruluş anına göre
belirlenir.
(7) Sözleşme şartlarının haksızlığının takdirinde, bu
şartlar açık ve anlaşılır bir dille yazılmış olmak koşuluyla, hem sözleşmeden
doğan asli edim yükümlülükleri arasındaki hem de mal veya hizmetin piyasa
değeri ile sözleşmede belirlenen fiyat arasındaki dengeye ilişkin bir
değerlendirme yapılamaz.
(8) Bakanlık, genel olarak kullanılmak üzere hazırlanmış
sözleşmelerde yer alan haksız şartların, sözleşme metinlerinden çıkarılması
veya kullanılmasının önlenmesi için gerekli tedbirleri alır.
(9) Haksız şartların tespit edilmesi ve denetlenmesine
ilişkin usul ve esaslar ile sınırlayıcı olmamak üzere haksız şart olduğu kabul
edilen sözleşme şartları yönetmelikle belirlenir.
Satıştan kaçınma
MADDE 6- (1)
Vitrinde, rafta, elektronik ortamda veya açıkça görülebilir herhangi bir yerde
teşhir edilen malın, satılık olmadığı belirtilen bir ibareye yer verilmedikçe
satışından kaçınılamaz.
(2) Hizmet sağlamaktan haklı bir sebep olmaksızın
kaçınılamaz.
(3) Ticari veya mesleki amaçlarla hareket edenler; aksine
bir teamül, ticari örf veya adet ya da haklı bir sebep yoksa; bir mal veya
hizmetin satışını o mal veya hizmetin, kendisi tarafından belirlenen miktar,
sayı, ebat gibi koşullara ya da başka bir mal veya hizmetin satın alınması şartına
bağlayamaz.
(4) Bakanlık ve belediyeler, bu madde hükümlerinin
uygulanması ve izlenmesine ilişkin işleri yürütmekle görevlidir.
Sipariş edilmeyen
mal veya hizmetler
MADDE 7- (1)
Sipariş edilmeyen malların gönderilmesi ya da hizmetlerin sunulması durumunda,
tüketiciye karşı herhangi bir hak ileri sürülemez. Bu hallerde, tüketicinin
sessiz kalması ya da mal veya hizmeti kullanmış olması, sözleşmenin kurulmasına
yönelik kabul beyanı olarak yorumlanamaz. Tüketicinin malı geri göndermek veya
muhafaza etmek gibi bir yükümlülüğü yoktur.
(2) Bir mal veya hizmetin sipariş edildiğini iddia eden bu
iddiasını ispatla yükümlüdür.
ÜÇÜNCÜ KISIM
Ayıplı Mal ve Hizmetler
BİRİNCİ BÖLÜM
Ayıplı Mallar
Ayıplı mal
MADDE 8- (1)
Ayıplı mal, tüketiciye teslimi anında, taraflarca kararlaştırılmış olan örnek
ya da modele uygun olmaması ya da objektif olarak sahip olması gereken
özellikleri taşımaması nedeniyle sözleşmeye aykırı olan maldır.
(2) Ambalajında, etiketinde, tanıtma ve kullanma
kılavuzunda ya da reklam ve ilânlarında yer alan özelliklerinden bir veya
birden fazlasını taşımayan; satıcı tarafından bildirilen veya teknik
düzenlemesinde tespit edilen niteliğe aykırı olan; muadili olan malların
kullanım amacını karşılamayan, tüketicinin makul olarak beklediği faydaları
azaltan veya ortadan kaldıran maddi, hukuki veya ekonomik eksiklikler içeren
mallar da ayıplı olarak kabul edilir.
(3) Sözleşmeye konu olan malın, sözleşmede kararlaştırılan
süre içerisinde teslim edilmemesi veya montajının satıcı tarafından veya onun sorumluluğu
altında gerçekleştirildiği durumlarda gereği gibi monte edilmemesi sözleşmeye
aykırı ifa olarak değerlendirilir. Malın montajının tüketici tarafından
yapılmasının öngörüldüğü hallerde, montaj talimatındaki yanlışlık veya eksiklik
nedeniyle montaj hatalı yapılmışsa, sözleşmeye aykırı ifa söz konusu olur.
Ayıplı maldan
sorumluluk
MADDE 9- (1)
Satıcı, malı satış sözleşmesine uygun olarak tüketiciye teslim etmekle
yükümlüdür.
(2) Satıcı, kendisinden kaynaklanmayan reklam yoluyla
yapılan açıklamalardan haberdar olmadığını ve haberdar olmasının da kendisinden
beklenemeyeceğini veya yapılan açıklamanın içeriğinin satış sözleşmesinin akdi
anında düzeltilmiş olduğunu veya satış sözleşmesi kurulma kararının bu açıklama
ile nedensellik bağı içinde olmadığını ispatladığı takdirde açıklamanın içeriği
ile bağlı olmaz.
İspat yükü
MADDE 10- (1)
Teslim tarihinden itibaren altı ay içinde ortaya çıkan ayıpların, teslim
tarihinde var olduğu kabul edilir. Bu durumda malın ayıplı olmadığının ispatı
satıcıya aittir. Bu karine, malın veya ayıbın niteliği ile bağdaşmıyor ise
uygulanmaz.
(2) Tüketicinin, sözleşmenin kurulduğu tarihte ayıptan
haberdar olduğu veya haberdar olmasının kendisinden beklendiği hallerde,
sözleşmeye aykırılık söz konusu olmaz. Bunların dışındaki ayıplara karşı
tüketicinin seçimlik hakları saklıdır.
(3) Satışa sunulacak ayıplı mal üzerine ya da ambalajına,
üretici, ithalatçı veya satıcı tarafından tüketicinin kolaylıkla okuyabileceği
şekilde malın ayıbına ilişkin açıklayıcı bilgiyi içeren bir etiket konulur. Bu
etiketin tüketiciye verilmesi veya ayıba ilişkin açıklayıcı bilginin tüketiciye
verilen fatura, fiş veya satış belgesi üzerinde açıkça gösterilmesi zorunludur.
Teknik düzenlemesine uygun olmayan ürünler ise hiçbir şekilde piyasaya arz edilemez.
Bu ürünlere, Ürünlere İlişkin Teknik Mevzuatın Hazırlanması ve Uygulanmasına
Dair Kanun ve ilgili diğer mevzuat hükümleri uygulanır.
Tüketicinin seçimlik
hakları
MADDE 11- (1)
Malın ayıplı olduğunun anlaşılması durumunda tüketici;
a) Satılanı geri vermeye hazır olduğunu bildirerek
sözleşmeden dönme,
b) Satılanı alıkoyup ayıp oranında satış bedelinden indirim
isteme,
c) Aşırı bir masraf gerektirmediği takdirde, bütün
masrafları satıcıya ait olmak üzere satılanın ücretsiz onarılmasını isteme,
ç) İmkân varsa, satılanın ayıpsız bir misli ile
değiştirilmesini isteme,
seçimlik haklarından birini kullanabilir. Satıcı,
tüketicinin tercih ettiği bu talebi yerine getirmekle yükümlüdür.
(2) Ücretsiz onarım veya malın ayıpsız misli ile
değiştirilmesi hakları üretici veya ithalatçıya karşı da kullanılabilir. Bu
fıkradaki hakların yerine getirilmesi konusunda satıcı, üretici ve ithalatçı
müteselsilen sorumludur. Üretici veya ithalatçı, malın kendisi tarafından
piyasaya sürülmesinden sonra ayıbın doğduğunu ispat ettiği takdirde sorumlu
tutulmaz.
(3) Ücretsiz onarım veya malın ayıpsız misli ile
değiştirilmesinin satıcı için orantısız güçlükleri beraberinde getirecek olması
halinde tüketici, sözleşmeden dönme veya ayıp oranında bedelden indirim
haklarından birini kullanabilir. Orantısızlığın tayininde malın ayıpsız değeri,
ayıbın önemi ve diğer seçimlik haklara başvurmanın tüketici açısından sorun
teşkil edip etmeyeceği gibi hususlar dikkate alınır.
(4) Ücretsiz onarım veya malın ayıpsız misli ile
değiştirilmesi haklarından birinin seçilmesi durumunda bu talebin satıcıya,
üreticiye veya ithalatçıya yöneltilmesinden itibaren azami otuz işgünü, konut
ve tatil amaçlı taşınmazlarda ise altmış işgünü içerisinde yerine getirilmesi
zorunludur. Ancak, bu Kanunun 58 inci maddesi uyarınca çıkarılan yönetmelik eki
listede yer alan mallara ilişkin, tüketicinin ücretsiz onarım talebi,
yönetmelikte belirlenen azami tamir süresi içerisinde yerine getirilir. Aksi
halde tüketici diğer seçimlik haklarını kullanmakta serbesttir.
(5) Tüketicinin sözleşmeden dönme veya ayıp oranında
bedelden indirim hakkını seçtiği durumlarda, ödemiş olduğu bedelin tümü veya
bedelden yapılan indirim tutarı derhal tüketiciye iade edilir.
(6) Seçimlik hakların kullanılması nedeniyle ortaya çıkan
tüm masraflar, tüketicinin seçtiği hakkı yerine getiren tarafça karşılanır.
Tüketici bu seçimlik haklarından biri ile birlikte 11/1/2011 tarihli ve 6098
sayılı Türk Borçlar Kanunu hükümleri uyarınca tazminat da talep edebilir.
Zamanaşımı
MADDE 12- (1)
Kanunlarda veya taraflar arasındaki sözleşmede daha uzun bir süre
belirlenmediği takdirde, ayıplı maldan sorumluluk, ayıp daha sonra ortaya
çıkmış olsa bile, malın tüketiciye teslim tarihinden itibaren iki yıllık
zamanaşımına tabidir. Bu süre konut veya tatil amaçlı taşınmaz mallarda
taşınmazın teslim tarihinden itibaren beş yıldır.
(2) Bu Kanunun 10 uncu maddesinin üçüncü fıkrası saklı
olmak üzere ikinci el satışlarda satıcının ayıplı maldan sorumluluğu bir
yıldan, konut veya tatil amaçlı taşınmaz mallarda ise üç yıldan az olamaz.
(3) Ayıp, ağır kusur ya da hile ile gizlenmişse zamanaşımı
hükümleri uygulanmaz.
İKİNCİ BÖLÜM
Ayıplı Hizmetler
Ayıplı hizmet
MADDE 13- (1) Ayıplı hizmet, sözleşmede belirlenen
süre içerisinde başlamaması veya taraflarca kararlaştırılmış olan ve objektif
olarak sahip olması gereken özellikleri taşımaması nedeniyle sözleşmeye aykırı
olan hizmettir.
(2) Hizmet sağlayıcısı tarafından bildirilen veya reklam ve
ilânlarında yer alan özellikleri taşımayan ya da yararlanma amacı bakımından
değerini veya tüketicinin ondan makul olarak beklediği faydaları azaltan veya
ortadan kaldıran maddi, hukuki veya ekonomik eksiklikler içeren hizmetler
ayıplıdır.
Ayıplı hizmetten
sorumluluk
MADDE 14- (1) Sağlayıcı, hizmeti sözleşmeye uygun
olarak ifa etmekle yükümlüdür.
(2) Sağlayıcı, kendisinden kaynaklanmayan reklam yoluyla
yapılan açıklamalardan haberdar olmadığını ve haberdar olmasının da kendisinden
beklenemeyeceğini veya yapılan açıklamanın içeriğinin hizmet sözleşmesinin
kurulduğu tarihte düzeltilmiş olduğunu veya hizmet sözleşmesinin kurulması
kararının bu açıklama ile nedensellik bağı içermediğini ispatladığı takdirde
açıklamanın içeriği ile bağlı olmaz.
Tüketicinin seçimlik
hakları
MADDE 15- (1)
Hizmetin ayıplı ifa edildiği durumlarda tüketici, hizmetin yeniden görülmesi,
hizmet sonucu ortaya çıkan eserin ücretsiz onarımı, ayıp oranında bedelden
indirim veya sözleşmeden dönme haklarından birini sağlayıcıya karşı kullanmakta
serbesttir. Sağlayıcı, tüketicinin tercih ettiği bu talebi yerine getirmekle yükümlüdür.
Seçimlik hakların kullanılması nedeniyle ortaya çıkan tüm masraflar sağlayıcı
tarafından karşılanır. Tüketici, bu seçimlik haklarından biri ile birlikte Türk
Borçlar Kanunu hükümleri uyarınca tazminat da talep edebilir.
(2) Ücretsiz onarım veya hizmetin yeniden görülmesinin
sağlayıcı için orantısız güçlükleri beraberinde getirecek olması halinde
tüketici bu hakları kullanamaz. Orantısızlığın tayininde hizmetin ayıpsız
değeri, ayıbın önemi ve diğer seçimlik haklara başvurmanın tüketici açısından sorun
teşkil edip etmeyeceği gibi hususlar dikkate alınır.
(3) Tüketicinin sözleşmeden dönme veya ayıp oranında
bedelden indirim hakkını seçtiği durumlarda, ödemiş olduğu bedelin tümü veya
bedelden indirim yapılan tutar derhal tüketiciye iade edilir.
(4) Ücretsiz onarım veya hizmetin yeniden görülmesinin
seçildiği hallerde, hizmetin niteliği ve tüketicinin bu hizmetten yararlanma
amacı dikkate alındığında, makul sayılabilecek bir süre içinde ve tüketici için
ciddi sorunlar doğurmayacak şekilde bu talep sağlayıcı tarafından yerine
getirilir. Her halükarda bu süre talebin sağlayıcıya yöneltilmesinden itibaren
otuz işgününü geçemez. Aksi takdirde tüketici diğer seçimlik haklarını
kullanmakta serbesttir.
Zamanaşımı
MADDE 16- (1)
Kanunlarda veya taraflar arasındaki sözleşmede daha uzun bir süre
belirlenmediği takdirde, ayıplı hizmetten sorumluluk, ayıp daha sonra ortaya
çıkmış olsa bile, hizmetin ifası tarihinden itibaren iki yıllık zamanaşımına
tabidir.
(2) Ayıp, ağır kusur ya da hile ile gizlenmişse zamanaşımı
hükümleri uygulanmaz.
DÖRDÜNCÜ KISIM
Tüketici Sözleşmeleri
BİRİNCİ BÖLÜM
Taksitle Satış
Taksitle satış
sözleşmeleri
MADDE 17- (1)
Taksitle satış sözleşmesi, satıcı veya sağlayıcının malın teslimi veya hizmetin
ifasını üstlendiği, tüketicinin de bedeli kısım kısım ödediği sözleşmelerdir.
(2) Tüketicinin, kira süresi sonunda bir malın mülkiyetini
edinme zorunluluğunun bulunduğu finansal kiralama sözleşmeleri hakkında da bu
Bölüm hükümleri uygulanır.
(3) Taksitle satış sözleşmesi yazılı olarak kurulmadıkça
geçerli olmaz. Geçerli bir sözleşme yapmamış olan satıcı veya sağlayıcı,
sonradan sözleşmenin geçersizliğini tüketicinin aleyhine olacak şekilde ileri
süremez.
Cayma hakkı
MADDE 18- (1)
Tüketici, yedi gün içinde herhangi bir gerekçe göstermeksizin ve cezai şart
ödemeksizin taksitle satış sözleşmesinden cayma hakkına sahiptir.
(2) Cayma hakkının kullanıldığına dair bildirimin bu süre
içinde satıcı veya sağlayıcıya yöneltilmiş olması yeterlidir. Satıcı veya
sağlayıcı, cayma hakkı konusunda tüketicinin bilgilendirildiğini ispat etmekle
yükümlüdür.
(3) Satıcı cayma süresi içinde malı tüketiciye teslim
etmişse tüketici, malı ancak olağan bir gözden geçirmenin gerektirdiği ölçüde
kullanabilir; aksi takdirde tüketici cayma hakkını kullanamaz. Cayma hakkı
süresi sona ermeden önce, tüketicinin onayı ile hizmetin ifasına başlanan
hizmet sözleşmelerinde de tüketici cayma hakkını kullanamaz.
(4) Tüketicinin, satıcıyı bulduğu finansal kiralama
işlemlerinde cayma hakkı kullanılamaz.
Temerrüt
MADDE 19- (1) Taksitle
satış sözleşmelerinde tüketicinin taksitleri ödemede temerrüde düşmesi
durumunda, satıcı veya sağlayıcı, kalan borcun tümünün ifasını talep etme
hakkını saklı tutmuşsa, bu hak ancak satıcı veya sağlayıcının bütün edimlerini
ifa etmiş olması, tüketicinin de kalan borcun en az onda birini oluşturan ve
birbirini izleyen en az iki taksidi veya kalan borcun en az dörtte birini
oluşturan bir taksidi ödemede temerrüde düşmesi halinde kullanılabilir. Satıcı
veya sağlayıcının bu hakkı kullanabilmesi için tüketiciye en az otuz gün süre
vererek muacceliyet uyarısında bulunması zorunludur.
(2) Muaccel kılınan taksitlerin hesaplanmasında faiz,
komisyon ve benzeri masraflar dikkate alınmaz.
Erken ödeme
MADDE 20- (1)
Tüketici, borçlandığı toplam miktarı önceden ödeyebileceği gibi vadesi gelmemiş
bir ya da birden çok taksit ödemesinde de bulunabilir. Her iki durumda da
satıcı veya sağlayıcı, faiz veya
komisyon aldığı durumlarda ödenen miktara göre gerekli faiz ve komisyon indirimini
yapmakla yükümlüdür.
Diğer hususlar
MADDE 21- (1)
Tüketicinin taşınır bir malın satış bedelini önceden kısım kısım ödemeyi,
satıcının da bedelin tamamen ödenmesinden sonra satılanı tüketiciye teslim
etmeyi üstlendikleri ve ödeme süresi bir yıldan daha uzun veya belirsiz olan
sözleşmeler hakkında Türk Borçlar Kanununun ön ödemeli taksitle satış hükümleri
uygulanır.
(2) Sözleşmenin zorunlu içeriği, tüketici ile satıcı ve
sağlayıcının hak ve yükümlülükleri, cayma
hakkı, erken ödeme ile diğer hususlara ilişkin usul ve esaslar
yönetmelikle belirlenir.
İKİNCİ BÖLÜM
Tüketici Kredileri
Tüketici kredisi
sözleşmeleri
MADDE 22- (1)
Tüketici kredisi sözleşmesi, kredi verenin tüketiciye faiz veya benzeri bir
menfaat karşılığında ödemenin ertelenmesi, ödünç veya benzeri finansman
şekilleri aracılığıyla kredi verdiği veya kredi vermeyi taahhüt ettiği
sözleşmeyi ifade eder.
(2) Kredi kartı sözleşmeleri, faiz veya benzeri bir menfaat
karşılığında, ödemenin üç aydan daha uzun süre ertelenmesi veya benzer şekilde
taksitle ödeme imkânı sağlanması halinde tüketici kredisi sözleşmesi olarak
değerlendirilir. Ancak bu durumda uygulanacak faiz oranı kredi kartı sözleşmesi
uyarınca belirlenen orandan fazla olamaz.
(3) Tüketici kredisi sözleşmesi yazılı olarak kurulmadıkça
geçerli olmaz. Geçerli bir sözleşme yapmamış olan kredi veren, sonradan
sözleşmenin geçersizliğini tüketicinin aleyhine olacak şekilde ileri süremez.
Sözleşme öncesi
bilgilendirme yükümlülüğü
MADDE 23- (1)
Kredi verenin ve varsa kredi aracısının, tüketiciye, teklif ettikleri kredi
sözleşmesinin koşullarını içeren sözleşme öncesi bilgi formunu, sözleşmenin
kurulmasından makul bir süre önce vermesi zorunludur.
Cayma hakkı
MADDE 24- (1)
Tüketici, ondört gün içinde herhangi bir gerekçe göstermeksizin ve cezai şart
ödemeksizin tüketici kredisi sözleşmesinden cayma hakkına sahiptir.
(2) Cayma hakkının kullanıldığına dair bildirimin cayma
hakkı süresi içinde kredi verene yöneltilmiş olması yeterlidir. Kredi veren,
cayma hakkı konusunda tüketicinin bilgilendirildiğini ispat etmekle yükümlüdür.
(3) Cayma hakkını kullanan tüketicinin krediden
faydalandığı hallerde, tüketici, anaparayı ve kredinin kullanıldığı tarihten
anaparanın geri ödendiği tarihe kadar olan sürede tahakkuk eden faizi en geç
cayma bildirimini kredi verene göndermesinden sonra otuz gün içinde geri öder.
Bu süre içinde ödeme yapılmaması halinde tüketici kredisinden cayılmamış
sayılır. Faiz, akdî faiz oranına göre hesaplanır. Tüketiciden, hesaplanan akdî
faiz ve bir kamu kurum veya kuruluşuna veya üçüncü kişilere ödenmiş olan
masraflar dışında herhangi bir bedel talep edilemez.
Faiz oranı
MADDE 25- (1)
Belirli süreli tüketici kredisi sözleşmelerinde faiz oranı sabit olarak
belirlenir. Sözleşmenin kurulduğu tarihte belirlenen bu oran tüketici aleyhine
değiştirilemez.
(2) Tüketici kredisi sözleşmelerinde, akdî faiz, efektif
yıllık faiz veya kredinin toplam maliyetinin yer almaması durumunda, kredi
tutarı faizsiz olarak sözleşme süresinin sonuna kadar kullanılır. Efektif faiz
oranı, olduğundan düşük gösterilmişse, kredinin toplam maliyetinin
hesaplanmasında esas alınacak akdî faiz oranı, düşük gösterilen efektif faiz
oranına uyacak şekilde yeniden belirlenir. Bu hallerde ödeme planı, yapılan
değişikliklere göre yeniden düzenlenir.
Sözleşmede
değişiklik yapılması
MADDE 26- (1)
Belirli süreli kredi sözleşmesinin şartları, tüketici aleyhine değiştirilemez.
(2) Belirsiz süreli kredi sözleşmelerinde faiz oranında
değişiklik yapılması halinde, bu değişikliğin yürürlüğe girmesinden otuz gün
önce, tüketiciye kâğıt üzerinde veya kalıcı veri saklayıcısı aracılığıyla
yazılı olarak bildirilmesi zorunludur. Bu bildirimde, yeni faiz oranının
yürürlüğe girmesinden sonra yapılacak ödemelerin tutarı, sayısı ile
aralıklarının değişmesine ilişkin ayrıntılara yer verilir. Faiz oranının
artırılması halinde, yeni faiz oranı geriye dönük olarak uygulanamaz. Tüketici,
bildirim tarihinden itibaren en geç altmış gün içinde borcun tamamını ödediği
ve kredi kullanmaya son verdiği takdirde faiz artışından etkilenmez.
Erken ödeme
MADDE 27- (1)
Tüketici, vadesi gelmemiş bir veya birden çok taksit ödemesinde bulunabilir
veya kredi borcunun tamamını erken ödeyebilir. Bu hallerde kredi veren, erken
ödenen miktara göre gerekli faiz ve diğer maliyet unsurlarına ilişkin indirim
yapmakla yükümlüdür.
(2) Belirli süreli kredinin erken ödenmesi durumunda kredi
veren erken ödeme tazminatı talep edebilir. Bu tazminat, erken ödeme ile kredi
sözleşmesinin sona erme tarihi arasındaki sürenin bir yılı aşmaması durumunda
erken ödenen kredi tutarının binde beşini, bir yılı aşması halinde ise erken
ödenen kredi tutarının yüzde birini aşamaz. Erken ödeme tazminatı, tüketicinin
erken ödemesi ile kredi sözleşmesinin sona erme tarihi arasındaki dönemde
ödemesi öngörülen faizin tutarını aşamaz.
(3) Aşağıdaki durumlarda erken ödeme tazminatı talep
edilemez:
a) Bir kredi ödeme garantisi sağlamayı amaçlayan sigorta
sözleşmesi kapsamında yapılan erken ödemeler.
b) Kredili mevduat sözleşmesi kapsamında yapılan erken
ödemeler.
c) Erken ödeme tutarının oniki ay için yirmibin Türk
Lirasını aşmaması durumunda yapılan erken ödemeler.
Temerrüt
MADDE 28- (1)
Belirli süreli kredi sözleşmelerinde tüketicinin taksitleri ödemede temerrüde
düşmesi durumunda, kredi veren, borcun tamamının ifasını talep etme hakkını
saklı tutmuşsa, bu hak ancak kredi verenin bütün edimlerini ifa etmiş olması,
tüketicinin de birbirini izleyen en az iki taksidi ödemede temerrüde düşmesi
halinde kullanılabilir. Kredi verenin bu hakkı kullanabilmesi için tüketiciye
en az otuz gün süre vererek muacceliyet uyarısında bulunması zorunludur.
(2) Muaccel kılınan taksitlerin hesaplanmasında faiz,
komisyon ve benzeri masraflar dikkate alınmaz.
Sigorta yaptırılması
MADDE 29- (1)
Tüketicinin yazılı veya kalıcı veri saklayıcısı aracılığıyla açık talebi
olmaksızın kredi ile ilgili sigorta yaptırılamaz. Tüketicinin sigorta yaptırmak
istemesi halinde, istediği sigorta şirketinden sağladığı teminat kredi veren
tarafından kabul edilmek zorundadır. Bu sigortanın kredi konusuyla, meblağ
sigortalarında kalan borç tutarıyla ve vadesiyle uyumlu olması gerekir.
Bağlı krediler
MADDE 30- (1)
Bağlı kredi sözleşmesi; tüketici kredisinin münhasıran belirli bir malın veya
hizmetin tedarikine ilişkin bir sözleşmenin finansmanı için verildiği ve bu iki
sözleşmenin objektif açıdan ekonomik birlik oluşturduğu sözleşmedir.
(2) Ekonomik birliğin varlığı;
a) Satıcı veya sağlayıcının tüketici için krediyi finanse
ettiği,
b) Üçüncü bir tarafça finanse edilmesi durumunda, kredi
verenin kredi sözleşmesinin imzalanması veya hazırlanması ile ilgili olarak
satıcı veya sağlayıcının hizmetlerinden yararlandığı,
c) Belirli bir mal veya hizmetin verilmesinin kredi
sözleşmesinde açıkça belirtildiği, durumlarından en az birinin varlığı halinde
kabul edilir.
(3) Tüketicinin mal veya hizmet tedarikine ilişkin
sözleşmeden cayması ve buna ilişkin bildirimin cayma süresi içerisinde ayrıca
kredi verene de yöneltilmesi halinde, bağlı kredi sözleşmesi de herhangi bir tazminat
veya cezai şart ödeme yükümlülüğü olmaksızın sona erer.
(4) Bağlı kredilerde, mal veya hizmet hiç ya da gereği gibi
teslim veya ifa edilmez ise satıcı, sağlayıcı ve kredi veren, tüketicinin satış
sözleşmesinden dönme veya bedelden indirim hakkını kullanması halinde
müteselsilen sorumludur. Tüketicinin bedelden indirim hakkını kullanması
halinde bağlı kredi de bu oranda indirilir ve ödeme planı buna göre
değiştirilir. Tüketicinin sözleşmeden dönme hakkını kullanması halinde, o güne
kadar yapmış olduğu ödemenin iadesi hususunda satıcı, sağlayıcı ve kredi veren
müteselsilen sorumludur. Ancak, kredi verenin sorumluluğu malın teslim veya
hizmetin ifa edildiği tarihten itibaren, kullanılan kredi miktarı ile sınırlı
olmak üzere bir yıldır.
Diğer hususlar
MADDE 31- (1)
Belirli süreli kredi sözleşmesine ilişkin bir hesap açılması ve bu hesaptan
sadece kredi ile ilgili işlemler yapılması durumunda, tüketiciden bu hesaba
ilişkin herhangi bir isim altında ücret veya masraf talep edilemez. Bu hesap,
kredinin ödenmesi ile kapanır. Ancak, açılan hesap üzerinden başka işlemler
yapılması ve tüketicinin hesabın kapatılmasına yönelik talebi olmaması
durumunda hesap kapatılmaz.
(2) Tüketicinin açık talimatı olmaksızın, belirli süreli
kredi sözleşmesi ile ilişkili bir kredili mevduat sözleşmesi yapılamaz.
(3) Kart çıkaran kuruluşlar, tüketicilere yıllık üyelik
aidatı ve benzeri isim altında ücret tahsil etmedikleri bir kredi kartı türü
sunmak zorundadır.
(4) Sözleşme öncesi
bilgilendirme, sözleşmenin zorunlu içeriği, kapsam dışı sözleşmeler, tüketici
ile kredi verenin hak ve yükümlülükleri, cayma hakkı, erken ödeme, efektif yıllık faizin hesaplanması, tüketici
kredilerine ilişkin reklamların zorunlu içeriği, fesih hakkının kullanılması,
temerrüt, kredinin devri, bağlı kredi ile diğer hususlara ilişkin usul ve
esaslar yönetmelikle belirlenir.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Konut Finansmanı
Konut finansmanı
sözleşmeleri
MADDE 32- (1) Konut finansmanı sözleşmesi, konut edinmeleri
amacıyla; tüketicilere kredi kullandırılması, konutların finansal kiralama
yoluyla tüketicilere kiralanması, sahip oldukları konutların teminatı altında
tüketicilere kredi kullandırılması ve bu kredilerin yeniden finansmanı amacıyla
kredi kullandırılmasına yönelik sözleşmedir.
(2) Konut finansmanı sözleşmesi yazılı olarak kurulmadıkça
geçerli olmaz. Geçerli bir sözleşme yapmamış olan konut finansmanı kuruluşu,
sonradan sözleşmenin geçersizliğini tüketicinin aleyhine olacak şekilde ileri
süremez.
Sözleşme öncesi
bilgilendirme yükümlülüğü
MADDE 33- (1)
Konut finansmanı kuruluşları, tüketiciye, konut finansmanı sözleşmesinin
koşullarını içeren sözleşme öncesi bilgi formunu, sözleşmenin kurulmasından
makul bir süre önce vermek zorundadır.
Temerrüt
MADDE 34- (1)
Tüketicinin taksitleri ödemede temerrüde düşmesi durumunda konut finansmanı
kuruluşu, kalan borcun tamamının ifasını talep etme hakkını saklı tutmuşsa, bu
hak ancak konut finansmanı kuruluşunun bütün edimlerini ifa etmiş olması ve
tüketicinin de birbirini izleyen en az iki taksidi ödemede temerrüde düşmesi halinde
kullanılabilir. Konut finansmanı kuruluşunun bu hakkını kullanabilmesi için
tüketiciye en az otuz gün süre vererek muacceliyet uyarısında bulunması
gerekir.
(2) Muaccel kılınan taksitlerin hesaplanmasında faiz,
komisyon ve benzeri masraflar dikkate alınmaz.
(3) Finansal kiralama işlemlerinde, muacceliyet uyarısında
verilen süre içerisinde tüketicinin edimini yerine getirmemesi halinde, bu
sürenin sona ermesini takiben konut finansmanı kuruluşu kalan borcun tamamını
ifa etme hakkını kullanmak üzere konut finansmanı sözleşmesini feshettiği
takdirde, konutu derhal satışa çıkarmakla yükümlüdür. Konut finansmanı kuruluşu
satış öncesinde konut için 6/12/2012 tarihli ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası
Kanunu uyarınca yetki verilmiş olan kişi veya kurumlara kıymet takdiri
yaptırır. Takdir edilen kıymet, satıştan en az on işgünü önce tüketiciye
bildirilir. Konut finansmanı kuruluşu takdir edilen kıymeti dikkate alarak
basiretli bir tacir gibi davranmak suretiyle konutun satışını gerçekleştirir.
Konutun satışından elde edilen bedelin, kalan borcu aşması halinde aşan kısım
tüketiciye derhal ödenir. Konut finansmanına yönelik finansal kiralama
işlemlerinde 21/11/2012 tarihli ve 6361 sayılı Finansal Kiralama, Faktoring ve
Finansman Şirketleri Kanununun 33 üncü maddesi uygulanmaz.
(4) Konutun satışının bu maddenin üçüncü fıkrası kapsamında
gerçekleştirilmesi ve varsa elde edilen bedelin kalan borcu aşan kısmının
tüketiciye ödenmesini takiben tüketici veya zilyetliğin devredilmiş olması
halinde zilyetliği elinde bulunduran üçüncü şahıslar konutu tahliye etmekle
yükümlüdür. Konutun tahliye edilmemesi halinde, konut sahibi, 9/6/1932 tarihli
ve 2004 sayılı İcra ve İflâs Kanununun 26 ncı ve 27 nci maddeleri uyarınca
tüketici veya zilyetliği elinde bulunduran üçüncü şahıslar aleyhine icra yoluna
başvurabilir.
Bağlı krediler
MADDE 35- (1)
Bağlı kredi sözleşmesi; konut finansmanı kredisinin münhasıran belirli bir
konutun satın alınması durumunda bir sözleşmenin finansmanı için verildiği ve
bu iki sözleşmenin objektif açıdan ekonomik bir birlik oluşturduğu sözleşmedir.
(2) Bağlı kredilerde, konutun hiç ya da gereği gibi teslim
edilmemesi nedeniyle tüketicinin satış sözleşmesinden dönme veya bedelden
indirim haklarından birini kullanması halinde satıcı, sağlayıcı ve konut
finansmanı kuruluşu müteselsilen sorumludur. Ancak, konut finansmanı
kuruluşunun sorumluluğu konutun teslim edildiği tarihten itibaren kullanılan
kredi miktarı ile sınırlı olmak üzere bir yıldır.
(3) Konut finansmanı kuruluşları tarafından verilen
kredilerin ipotek finansmanı kuruluşlarına, konut finansmanı fonlarına veya
ipotek teminatlı menkul kıymet teminat havuzlarına devrolması halinde dahi,
kredi veren konut finansmanı kuruluşunun sorumluluğu devam eder. Krediyi
devralan kuruluş bu madde kapsamında sorumlu olmaz.
Faiz oranı
MADDE 36- (1)
Kredilerde geri ödeme tutarlarının, finansal kiralama işlemlerinde ise kira
bedellerinin anaparayı aşan kısmı bu madde kapsamında faiz olarak kabul edilir.
(2) Sözleşmede belirtilmek suretiyle konut finansmanına
yönelik kredilerde ve finansal kiralama işlemlerinde faiz oranı sabit veya
değişken olarak ya da aynı kredi için her iki yöntem esas alınmak suretiyle
belirlenebilir. Faiz oranının sabit olarak belirlenmesi halinde, sözleşmenin
kurulduğu tarihte belirlenen oran tarafların rızası dışında değiştirilemez.
Oranın değişken olarak belirlenmesi halinde ise, başlangıçta sözleşmede
belirlenen oran, dönemsel geri ödeme tutarı başlangıçta sözleşmede belirlenen
azami dönemsel geri ödeme tutarını aşmamak koşuluyla ve sözleşmede belirlenecek
yurtiçinde veya yurtdışında genel kabul görmüş ve yaygın olarak kullanılan bir
endeks baz alınarak değiştirilebilir. Oranların değişken olarak belirlenmesi
halinde bu yöntemin muhtemel etkileri konusunda tüketicilerin bilgilendirilmesi
şarttır. Bu amaçlarla kullanılabilecek referans faizler ve endeksler Türkiye
Cumhuriyet Merkez Bankası tarafından belirlenir.
Erken ödeme
MADDE 37- (1)
Tüketici, vadesi gelmemiş bir veya birden çok taksit ödemesinde bulunabileceği
gibi, konut finansmanı borcunun tamamını erken ödeyebilir. Bu hallerde, konut
finansmanı kuruluşu, erken ödenen miktara göre gerekli faiz ve diğer maliyet
unsurlarına ilişkin indirim yapmakla yükümlüdür.
(2) Faiz oranının sabit olarak belirlenmesi halinde,
sözleşmede yer verilmek suretiyle, bir ya da birden fazla ödemenin vadesinden
önce yapılması durumunda, konut finansmanı kuruluşu tarafından tüketiciden
erken ödeme tazminatı talep edilebilir. Erken ödeme tazminatı gerekli faiz
indirimi yapılarak hesaplanan ve tüketici tarafından konut finansmanı
kuruluşuna erken ödenen tutarın yüzde ikisini geçemez. Oranların değişken
olarak belirlenmesi halinde tüketiciden erken ödeme tazminatı talep edilemez.
Sigorta yaptırılması
MADDE 38- (1)
Tüketicinin yazılı veya kalıcı veri saklayıcısı aracılığıyla açık talebi
olmaksızın kredi ile ilgili sigorta yaptırılamaz. Tüketicinin sigorta yaptırmak
istemesi halinde, istediği sigorta şirketinden sağladığı teminat konut
finansmanı kuruluşu tarafından kabul edilmek zorundadır. Bu sigortanın kredi
konusuyla, meblağ sigortalarında kalan borç tutarıyla ve vadesiyle uyumlu
olması gerekir.
Diğer hususlar
MADDE 39- (1)
Konut finansmanı sözleşmesine ilişkin bir hesap açılması ve bu hesaptan sadece
kredi ile ilgili işlemler yapılması durumunda, tüketiciden bu hesaba ilişkin
herhangi bir isim altında ücret veya masraf talep edilemez. Bu hesap, kredinin
ödenmesi ile kapanır. Ancak açılan hesap üzerinden başka işlemler yapılması ve
tüketicinin hesabın kapatılmasına yönelik talebi olmaması durumunda hesap
kapatılmaz.
(2) Tüketicinin açık talimatı olmaksızın konut finansmanı
sözleşmesi ile ilişkili bir kredili mevduat sözleşmesi yapılamaz.
(3) Bu Bölüm hükümlerinin uygulanmasında, konut yapı
kooperatiflerinin gerçek kişi ortakları da tüketici olarak kabul edilir.
(4) Sözleşme öncesi bilgilendirme, tüketici ile konut finansmanı kuruluşunun hak ve yükümlülükleri, kredi itibarının değerlendirilmesi,
sözleşmenin zorunlu içeriği, konut finansmanı reklamları, yeniden finansman,
bağlı kredi, temerrüt, erken ödeme ve yıllık maliyet oranının hesaplanması ile
diğer hususlara ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle belirlenir.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
Ön ödemeli konut satışı
Ön ödemeli konut
satış sözleşmeleri
MADDE 40- (1) Ön
ödemeli konut satış sözleşmesi, tüketicinin konut amaçlı bir taşınmazın satış
bedelini önceden peşin veya taksitle ödemeyi, satıcının da bedelin tamamen veya
kısmen ödenmesinden sonra taşınmazı tüketiciye devir veya teslim etmeyi
üstlendiği sözleşmedir.
(2) Tüketicilere sözleşmenin kurulmasından en az bir gün
önce, Bakanlıkça belirlenen hususları içeren ön bilgilendirme formu verilmek
zorundadır.
(3) Yapı ruhsatı alınmadan, tüketicilerle ön ödemeli konut
satış sözleşmesi yapılamaz.
Şekil şartı
MADDE 41- (1) Ön
ödemeli konut satışının tapu siciline tescil edilmesi, satış vaadi
sözleşmesinin ise noterde düzenleme şeklinde yapılması zorunludur. Aksi halde
satıcı, sonradan sözleşmenin geçersizliğini tüketicinin aleyhine olacak şekilde
ileri süremez.
(2) Satıcı, geçerli bir sözleşme yapılmış olmadıkça
tüketiciden herhangi bir isim altında ödeme yapmasını veya tüketiciyi borç
altına sokan herhangi bir belge vermesini isteyemez.
Teminat
MADDE 42- (1)
Bakanlıkça belirlenen büyüklüğün üzerindeki projeler için satıcının ön ödemeli
konut satışına başlamadan önce; kapsamı, koşulları ve uygulama esasları Hazine
Müsteşarlığınca belirlenen bina tamamlama sigortası yaptırması veya Bakanlıkça
belirlenen diğer teminat veya şartları sağlaması zorunludur.
(2) Bina tamamlama sigortası kapsamında sağlanan tazminat,
teminat ve benzeri güvenceler iflas veya tasfiye masasına dâhil edilemez,
haczolunamaz, üzerlerine ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz konulamaz.
Cayma hakkı
MADDE 43- (1)
Tüketici, ondört gün içinde herhangi bir gerekçe göstermeksizin ve cezai şart
ödemeksizin ön ödemeli konut satış sözleşmesinden cayma hakkına sahiptir. Cayma
hakkının kullanıldığına dair bildirimin bu süre içinde satıcıya yöneltilmiş
olması yeterlidir. Satıcı, cayma hakkı konusunda tüketicinin
bilgilendirildiğini ispat etmekle yükümlüdür.
(2) Taşınmazın kısmen veya tamamen bağlı krediyle alınması
durumunda bağlı kredi sözleşmesi, sözleşmenin kurulduğu tarihte hüküm doğurmak
üzere bu maddede öngörülen cayma hakkı süresi sonunda yürürlüğe girer. Konut
finansmanı kuruluşu cayma hakkı süresi içerisinde tüketiciden faiz, komisyon,
yasal yükümlülük ve benzeri isimler altında hiçbir masraf talep edemez.
(3) Satıcının aldığı bedeli ve tüketiciyi borç altına sokan
her türlü belgeyi iade ettiği tarihten itibaren, tüketici on gün içerisinde
edinimlerini iade eder.
Konutun teslimi
MADDE 44- (1) Ön
ödemeli konut satışında devir veya teslim süresi sözleşme tarihinden itibaren
otuzaltı ayı geçemez. Kat irtifakının tüketici adına tapu siciline tescil
edilmesiyle birlikte zilyetliğin devri halinde de devir ve teslim yapılmış
sayılır.
Sözleşmeden dönme
MADDE 45- (1) Ön
ödemeli konut satışında, devir veya teslim tarihine kadar tüketicinin herhangi
bir gerekçe göstermeden sözleşmeden dönme hakkı vardır. Sözleşmeden dönülmesi durumunda satıcı;
konutun satışı veya satış vaadi sözleşmesi nedeniyle oluşan vergi, harç ve
benzeri yasal yükümlülüklerden doğan masraflar ile sözleşme bedelinin yüzde
ikisine kadar tazminatın ödenmesini isteyebilir.
(2) Satıcı, yükümlülüklerini hiç ya da gereği gibi yerine
getirmezse tüketiciden herhangi bir bedel talep edemez. Tüketicinin ölmesi veya
kazanç elde etmekten sürekli olarak
yoksun
kalması sebebiyle ön ödemeleri yapamayacak duruma düşmesi ya da sözleşmenin
yerine olağan koşullarla yapılacak bir taksitle satış sözleşmesinin konulmasına
ilişkin önerisinin satıcı tarafından kabul edilmemesi yüzünden sözleşmeden
dönülmesi hallerinde tüketiciden herhangi bir bedel talep edilemez.
(3) Sözleşmeden dönülmesi durumunda, tüketiciye iade
edilmesi gereken tutar ve tüketiciyi borç altına sokan her türlü belge, dönme
bildiriminin satıcıya ulaştığı tarihten itibaren en geç doksan gün içerisinde
tüketiciye geri verilir. Satıcının aldığı bedeli ve tüketiciyi borç altına
sokan her türlü belgeyi iade ettiği tarihten itibaren, tüketici on gün
içerisinde edinimlerini iade eder.
Diğer hususlar
MADDE 46- (1) Sözleşme öncesi bilgilendirme,
sözleşmenin zorunlu içeriği, tüketici ile satıcının hak ve yükümlülükleri,
cayma hakkı ve sözleşmeden dönme ile diğer uygulama usul ve esasları
yönetmelikle belirlenir.
BEŞİNCİ BÖLÜM
Diğer Tüketici Sözleşmeleri
İşyeri dışında
kurulan sözleşmeler
MADDE 47- (1)
Satıcı veya sağlayıcı ile tüketici arasında;
a) Teklifin tüketici ya da satıcı veya sağlayıcı tarafından
yapılmasına bakılmaksızın işyeri dışında, tarafların eş zamanlı fiziksel
varlığında kurulan,
b) Tarafların eş zamanlı fiziksel varlığında tüketiciyle
işyeri dışında görüşülmesinin hemen sonrasında, satıcı veya sağlayıcının
işyerinde ya da herhangi bir uzaktan iletişim aracıyla kurulan,
c) Mal ve hizmetlerin tüketiciye tanıtımı ya da satışı
amacıyla satıcı veya sağlayıcı tarafından düzenlenen bir gezi esnasında
kurulan,
sözleşmeler işyeri dışında kurulan sözleşmeler olarak kabul
edilir.
(2) İşyeri dışında kurulan sözleşmeler, Bakanlık tarafından
yetkilendirilmiş satıcı veya sağlayıcı tarafından kurulur.
(3) Tüketicinin, işyeri dışında kurulan sözleşme ya da buna
karşılık gelen herhangi bir öneri ile bağlanmadan önce ayrıntıları yönetmelikte
belirlenen hususlarda açık ve anlaşılır şekilde bilgilendirilmesi zorunludur.
Tüketicinin bilgilendirildiğine ilişkin ispat yükü satıcı veya sağlayıcıya
aittir.
(4) İşyeri dışında kurulan sözleşmeler yazılı olarak
kurulmadıkça geçerli olmaz. Geçerli bir sözleşme kurmamış olan satıcı veya
sağlayıcı, sonradan sözleşmenin geçersizliğini tüketicinin aleyhine olacak
şekilde ileri süremez. Satıcı veya sağlayıcı; tüketicinin kendi el yazısı ile
sözleşme tarihini yazmasını ve sözleşmeyi imzalamasını sağlamak, sözleşmenin
bir nüshasını tüketiciye vermek ve mal veya hizmeti tüketiciye sunmakla
yükümlüdür. Sözleşmenin tüketiciye teslim edildiğinin ve mal veya hizmetin
sunulduğunun ispatı satıcı veya sağlayıcıya aittir.
(5) Tüketici, ondört gün içinde herhangi bir gerekçe
göstermeksizin ve cezai şart ödemeksizin sözleşmeden cayma hakkına sahiptir.
Cayma hakkının kullanıldığına dair bildirimin bu süre içinde satıcı veya
sağlayıcıya yöneltilmiş olması yeterlidir. Cayma süresi içerisinde satıcı veya
sağlayıcı sözleşmeye konu mal veya hizmet karşılığında tüketiciden herhangi bir
isim altında ödeme yapmasını veya tüketiciyi borç altına sokan herhangi bir
belge vermesini isteyemez. Satıcı veya sağlayıcı, cayma hakkı konusunda
tüketicinin bilgilendirildiğini ispat etmekle yükümlüdür. Tüketici, cayma
süresi içerisinde malın mutat kullanımı sebebiyle meydana gelen değişiklik ve
bozulmalardan sorumlu değildir.
(6) Satıcı veya sağlayıcının bu maddede belirtilen
yükümlülüklere aykırı hareket etmesi veya tüketiciyi cayma hakkı konusunda
gerektiği şekilde bilgilendirmemesi durumunda, tüketici cayma hakkını kullanmak
için ondört günlük süreyle bağlı değildir. Her halükarda bu süre cayma
süresinin bittiği tarihten itibaren bir yıl sonra sona erer.
(7) Sözleşmenin
zorunlu içeriği, kapsam dışı sözleşmeler, doğrudan satışlar, çok katlı
kazanç sistemleri, tüketici ile satıcı ve sağlayıcının hak ve yükümlülükleri,
cayma hakkı, bilgilendirme yükümlülüğü, teslimat, satış yapacaklarda aranacak
nitelikler ile diğer uygulama usul ve esasları yönetmelikle belirlenir.
Mesafeli sözleşmeler
MADDE 48- (1)
Mesafeli sözleşme, satıcı veya sağlayıcı ile tüketicinin eş zamanlı fiziksel
varlığı olmaksızın, mal veya hizmetlerin uzaktan pazarlanmasına yönelik olarak
oluşturulmuş bir sistem çerçevesinde, taraflar arasında sözleşmenin kurulduğu
ana kadar ve kurulduğu an da dâhil olmak üzere uzaktan iletişim araçlarının
kullanılması suretiyle kurulan sözleşmelerdir.
(2) Tüketici, mesafeli sözleşmeyi ya da buna karşılık gelen
herhangi bir teklifi kabul etmeden önce ayrıntıları yönetmelikte belirlenen
hususlarda ve siparişi onaylandığı takdirde ödeme yükümlülüğü altına gireceği
konusunda açık ve anlaşılır şekilde satıcı veya sağlayıcı tarafından
bilgilendirilir. Tüketicinin bilgilendirildiğine ilişkin ispat yükü satıcı veya
sağlayıcıya aittir.
(3) Satıcı veya sağlayıcı, tüketicinin siparişinin
kendisine ulaştığı andan itibaren taahhüt edilen süre içerisinde edimini yerine
getirir. Mal satışlarında bu süre her halükarda otuz günü geçemez. Satıcı veya
sağlayıcının bu süre içerisinde edimini yerine getirmemesi durumunda tüketici
sözleşmeyi feshedebilir.
(4) Tüketici, ondört gün içinde herhangi bir gerekçe
göstermeksizin ve cezai şart ödemeksizin sözleşmeden cayma hakkına sahiptir.
Cayma hakkının kullanıldığına dair bildirimin bu süre içinde satıcı veya
sağlayıcıya yöneltilmiş olması yeterlidir. Satıcı veya sağlayıcı, cayma hakkı
konusunda tüketicinin bilgilendirildiğini ispat etmekle yükümlüdür. Tüketici,
cayma hakkı konusunda gerektiği şekilde bilgilendirilmezse, cayma hakkını
kullanmak için ondört günlük süreyle bağlı değildir. Her halükarda bu süre
cayma süresinin bittiği tarihten itibaren bir yıl sonra sona erer. Tüketici,
cayma hakkı süresi içerisinde malın mutat kullanımı sebebiyle meydana gelen
değişiklik ve bozulmalardan sorumlu değildir.
(5) Oluşturdukları sistem çerçevesinde, uzaktan iletişim
araçlarını kullanmak veya kullandırmak suretiyle ve satıcı veya sağlayıcı adına
bedel tahsil ederek mesafeli sözleşme kurulmasına aracılık edenler, bu maddede
yer alan hususlardan dolayı satıcı veya sağlayıcı ile birlikte müteselsilen
sorumludur.
(6) Mesafeli sözleşmelerde, kapsam dışı sözleşmeler,
tüketici ile satıcı ve sağlayıcının hak ve yükümlülükleri, cayma hakkı,
bilgilendirme yükümlülüğü, teslimat ile diğer uygulama usul ve esasları
yönetmelikle belirlenir.
Finansal hizmetlere
ilişkin mesafeli sözleşmeler
MADDE 49- (1)
Finansal hizmetler, her türlü banka hizmeti, kredi, sigorta, bireysel
emeklilik, yatırım ve ödeme ile ilgili hizmetleri ifade eder. Finansal
hizmetlere ilişkin mesafeli sözleşme, finansal hizmetlerin uzaktan
pazarlanmasına yönelik olarak oluşturulmuş bir sistem çerçevesinde, sağlayıcı
ile tüketici arasında uzaktan iletişim araçlarının kullanılması suretiyle
kurulan sözleşmelerdir.
(2) Finansal hizmetlere ilişkin mesafeli sözleşmelerde,
tüketicinin sözleşmenin kurulmasına ilişkin iradesini açıklamadan önce, cayma
hakkı, tüketicinin kabul beyanı vermesi halinde yükümlülük altına gireceği ve
ayrıntıları Bakanlıkça belirlenen diğer hususlarda, açık, anlaşılır ve
kullanılan iletişim araçlarına uygun bir şekilde bilgilendirilmesi zorunludur.
Bu bilgilendirmenin ticari amaçla yapıldığı anlaşılır olmalı ve sesli iletişim
araçlarının kullanıldığı hallerde sağlayıcının kimliği ile görüşme talebinin
sebebi her görüşmenin başında belirtilmelidir. Tüketicinin sözleşmenin
kurulmasına dair kabul beyanı kullanılan iletişim araçlarına uygun olarak
fiziki veya elektronik ortamda tespit veya kayıt edilir. Sağlayıcı, cayma
hakkının iletilmesi ile fiziki veya elektronik ortamda yapılacak tespit veya
kayıtlar için gerekli önlemleri almakla yükümlüdür.
(3) Sağlayıcının, sözleşmenin bütün şartlarını ve
Bakanlıkça belirlenen diğer hususları, kâğıt üzerinde veya kalıcı veri
saklayıcısı aracılığıyla tüketiciye iletmesi zorunludur. Bu yükümlülük,
tüketicinin sözleşmeyi kuran iradesini yöneltmesinden önce veya tüketicinin
talebi üzerine yazılı bilgilendirmeye elverişli olmayan bir uzaktan iletişim
aracı kullanılarak sözleşmenin kurulması halinde sözleşmenin kurulmasından
hemen sonra yerine getirilir.
(4) Tüketici, sözleşme ilişkisinin devam ettiği süre
içerisinde herhangi bir ücret ödemeksizin sözleşmenin kâğıt üzerinde yazılı bir
örneğini talep edebilir. Ayrıca tüketici, finansal hizmetin niteliğiyle
bağdaşması halinde kullanılan uzaktan iletişim aracını değiştirme hakkına
sahiptir.
(5) Tüketici, finansal hizmetlere ilişkin mesafeli
sözleşmelerden ondört gün içinde herhangi bir gerekçe göstermeksizin ve cezai
şart ödemeksizin cayma hakkına sahiptir. Cayma hakkının kullanıldığına dair
bildirimin bu süre içinde sağlayıcıya yöneltilmiş olması yeterlidir. Sağlayıcı,
cayma hakkı konusunda tüketicinin bilgilendirildiğini ispatla yükümlüdür.
Sigorta sözleşmelerine ve bireysel emekliliğe ilişkin sözleşmelerde ise cayma
süresi hakkında diğer mevzuatta yer alan tüketici lehine olan hükümler
uygulanır.
(6) Finansal hizmetlere ilişkin mesafeli sözleşmelerde,
tüketicinin sözleşmeyi sona erdirmesine ilişkin talebini herhangi bir uzaktan
iletişim aracıyla iletmesi yeterlidir. Tüketici, sözleşmeyi sona erdirmek için
sözleşmenin tesis edilmesini sağlayan yöntemden daha ağır koşullar içeren bir
yöntem kullanmak zorunda bırakılamaz.
(7) Finansal hizmetlere ilişkin mesafeli sözleşmelerde,
uzaktan iletişim araçlarının kullanılması, kapsam dışı sözleşmeler, kartla
ödeme, tüketici ile sağlayıcının hak ve yükümlülükleri, cayma hakkı ile diğer
uygulama usul ve esasları yönetmelikle belirlenir.
Devre tatil ve uzun
süreli tatil hizmeti sözleşmeleri
MADDE 50- (1)
Devre tatil sözleşmesi, bir yıldan uzun süre için kurulan ve tüketiciye bu süre
zarfında birden fazla dönem için bir veya daha fazla sayıda gecelik konaklama
imkânı veren sözleşmelerdir.
(2) Devre tatil sözleşmeleri ile sağlanan hakkın şahsi veya
ayni bir hak olması bu maddenin uygulanmasını engellemez. Devre tatile konu
taşınmazın inşa edileceği arsa için yapı ruhsatı alınmadan tüketicilerle ön
ödemeli devre tatil sözleşmesi yapılamaz.
(3) Uzun süreli tatil hizmeti sözleşmesi, bir yıldan uzun
süre için kurulan ve tüketiciye, belirlenen süre zarfında konaklamaya veya
konaklama ile birlikte seyahat ya da diğer hizmetlerin beraber sunulduğu
durumlara ilişkin indirim yahut diğer menfaatlerden faydalanma hakkı verilen
sözleşmelerdir.
(4) Tüketicilere aşağıdaki sözleşmelerin kurulmasından en
az bir gün önce, Bakanlıkça belirlenen hususları içeren ön bilgilendirme formu
verilmesi zorunludur:
a) Devre tatil sözleşmeleri.
b) Uzun süreli tatil hizmeti sözleşmeleri.
c) Değişim sözleşmeleri.
ç) Satıcı veya sağlayıcının, devre tatil veya uzun süreli
tatil hizmetinin alınıp satılması hususunda tüketiciye yardımcı olduğu yeniden
satış sözleşmeleri.
(5) Mesafeli satış yöntemiyle kurulan sözleşmeler hariç
olmak üzere satıcı veya sağlayıcı, tüketicinin kendi el yazısıyla sözleşme
tarihini yazmasını ve sözleşmeyi imzalamasını sağlamakla yükümlüdür. Yazılı
veya mesafeli olarak kurulan bu sözleşmelerin bir nüshasının kâğıt üzerinde
veya kalıcı veri saklayıcısı ile tüketiciye verilmesi zorunludur. Daha ağır
şekil şartları öngören kanun hükümleri saklıdır.
(6) Tüketici, tecrübe ve muayene koşuluna bağlı olan bu
sözleşmelerden ondört gün içinde herhangi bir gerekçe göstermeksizin ve cezai
şart ödemeksizin cayma hakkına sahiptir. Cayma süresi dolmadan satıcı veya
sağlayıcı, tüketiciden herhangi bir isim altında ödeme yapmasını veya
tüketiciyi borç altına sokan herhangi bir belge vermesini isteyemez. Devre
tatil, uzun süreli tatil hizmeti sözleşmeleri ve bu sözleşmelerle birlikte
düzenlenmiş olan yeniden satım, değişim ve ilgili diğer tüm sözleşmeler cayma
hakkının kullanılması ile birlikte kendiliğinden sona erer.
(7) Tüketicinin ödeyeceği bedel, kısmen veya tamamen satıcı
veya sağlayıcı ile kredi veren arasındaki anlaşmaya dayanılarak bir kredi veren
tarafından karşılanıyorsa, tüketicinin sözleşmeden cayması ve buna ilişkin
bildirimin cayma süresi içerisinde ayrıca kredi verene de yöneltilmesi halinde,
bağlı kredi sözleşmesi de herhangi bir tazminat veya cezai şart ödeme
yükümlülüğü olmaksızın sona erer.
(8) Devre tatil, uzun süreli tatil hizmeti, yeniden satım,
değişim sözleşmeleri ve ön bilgilendirmenin içeriği, tüketici ile satıcı ve
sağlayıcının hak ve yükümlülükleri, cayma hakkı, ön ödemeli satışlar ile diğer
uygulama usul ve esasları yönetmelikle belirlenir.
Paket tur
sözleşmeleri
MADDE 51- (1)
Paket tur sözleşmesi, paket tur düzenleyicileri veya aracıları tarafından
aşağıdaki hizmetlerden en az ikisinin birlikte, her şeyin dâhil olduğu fiyatla
satıldığı veya satımının vaat edildiği ve hizmetin yirmidört saatten uzun bir
süreyi kapsadığı veya gecelik konaklamayı içerdiği sözleşmelerdir:
a) Ulaştırma.
b) Konaklama.
c) Ulaştırma ve konaklama hizmetlerine bağlı olmayan başka
turizm hizmetleri.
(2) Turun ayrıntılarının, paket tur düzenleyicisi, aracısı
veya tüketici tarafından belirlenmiş olması veya aynı paket tur içindeki
hizmetlerin ayrı ayrı faturalandırılması hallerinde de bu madde hükümleri
uygulanır.
(3) Paket tur düzenleyicisinin Türkiye’de temsilcisinin
bulunmadığı hallerde paket tur aracısı paket tur düzenleyicisi gibi sorumlu
olur.
(4) Paket tur sözleşmesinin kurulmasından önce tüketiciye
ön bilgilendirme amaçlı broşür verilmesi zorunludur.
(5) Paket tur düzenleyicileri veya aracıları, yazılı veya
mesafeli olarak kurulan paket tur sözleşmelerinin bir nüshasını kâğıt üzerinde
veya kalıcı veri saklayıcısı aracılığıyla tüketiciye vermek zorundadır.
(6) Tüketici, kendisinden kaynaklanmayan nedenlerle paket
tur sözleşmesinin esaslı unsurlarından birisinin değişmesi veya turun
başlamadan önce iptal edilmesi hallerinde bu değişikliği veya paket tur
düzenleyicisi tarafından sunulan alternatif bir turu kabul edebileceği gibi
sözleşmeden dönme hakkına da sahiptir. Sözleşmeden dönülmesi halinde paket tur
düzenleyicisi veya aracısının, dönme bildiriminin kendisine ulaştığı tarihten
itibaren en geç yedi gün içinde tüketicinin ödemiş olduğu tüm bedeli herhangi
bir kesinti yapmaksızın iade etmesi zorunludur.
(7) Tüketicinin, sözleşmenin ifası sürecinde ortaya çıkan
her türlü eksiklik nedeniyle bedelin indirilmesini talep etme hakkı vardır.
Paket tur düzenleyicisinin, tur başladıktan sonra önemli bir yükümlülüğünü
yerine getirmediği veya getiremeyeceği tespit edildiğinde tüketici sözleşmeden
dönebilir. Bu hallerde paket tur düzenleyicisi veya aracısının ücret talep etme
hakkı sona erer. Yapılmış olan ödemelerin sözleşmeden dönüldüğü tarihten
itibaren en geç yedi gün içinde tüketiciye iade edilmesi zorunludur. Ancak
paket tur düzenleyicisi o ana kadar ifa etmiş olduğu edimler için tüketiciden
hizmetten faydalandığı oranda uygun bir karşılık talep edebilir.
(8) 14/9/1972 tarihli ve 1618 sayılı Seyahat Acentaları ve Seyahat Acentaları
Birliği Kanununun zorunlu sigorta ile ilgili hükümleri saklı olmak üzere, paket
tur düzenleyicisi sözleşmenin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi nedeniyle
tüketicinin uğradığı her türlü zarardan sorumludur. Tüketici boşa harcanan
tatil zamanı için de uygun bir tazminat talep edebilir.
(9) Ticari veya mesleki faaliyetleri çerçevesinde paket tur
hizmetinden faydalanan kişiler de tüketici olarak kabul edilir.
(10) Ön bilgilendirme, sözleşmenin içeriği, paket turun
devri, sözleşmede değişiklik yapılmasının koşulları ve bu hallerde tüketicinin
hakları, paket turun iptal edilmesinin sonuçları, paket tur düzenleyicisinin ve
aracısının sorumlulukları, tüketicinin hangi hallerde tazminat talep
edebileceği, sözleşmeden dönme ve sonuçları ile diğer uygulama usul ve esasları
yönetmelikle belirlenir.
Abonelik
sözleşmeleri
MADDE 52- (1)
Abonelik sözleşmesi, tüketicinin, belirli bir mal veya hizmeti sürekli veya
düzenli aralıklarla edinmesini sağlayan sözleşmelerdir.
(2) Yazılı veya mesafeli olarak kurulan bu sözleşmelerin
bir nüshasının kâğıt üzerinde veya kalıcı veri saklayıcısı ile tüketiciye
verilmesi zorunludur.
(3) Belirli süreli abonelik sözleşmelerine sözleşmenin belirlenen süre
kadar uzayacağına ilişkin hükümler konulamaz; ancak abonelik sözleşmesinin
kurulmasından sonra, sözleşmenin sona ereceği tarihe kadar tüketicinin talepte
bulunması veya onay vermesi halinde abonelik sözleşmesi uzatılabilir.
(4) Tüketici, belirsiz süreli veya süresi bir yıldan daha uzun olan belirli
süreli abonelik sözleşmesini herhangi bir gerekçe göstermeksizin ve cezai şart
ödemeksizin istediği zaman feshetme hakkına sahiptir. Süresi bir yıldan az olan
belirli süreli abonelik sözleşmesinde satıcı veya sağlayıcı tarafından sözleşme
koşullarında değişiklik yapılması halinde de tüketici sözleşmeyi feshedebilir.
Fesih bildiriminin kâğıt üzerinde veya kalıcı veri saklayıcısı ile satıcı veya
sağlayıcıya yöneltilmiş olması yeterlidir. Satıcı veya sağlayıcı, abonelik
sözleşmesinin feshi için sözleşmenin tesis edilmesini sağlayan yöntemden daha
ağır koşullar içeren bir yöntem belirleyemez.
(5) Satıcı veya sağlayıcı, tüketicinin aboneliğe son verme
isteğini yönetmelikle belirlenen süreler içinde yerine getirmekle yükümlüdür.
Aboneliğin belirlenen süreler içerisinde sona erdirilmediği durumlarda, bu
sürelerin bitiminden itibaren mal veya hizmetten yararlanılmış olsa dahi, tüketiciden
herhangi bir bedel talep edilemez. Satıcı veya sağlayıcı, fesih bildiriminin
hüküm ifade etmesinden itibaren onbeş gün içinde tüketici tarafından ödenmiş
olan ücretin geri kalan kısmını kesinti yapmaksızın iade etmekle yükümlüdür.
(6) Satıcı veya sağlayıcı, abonelik sözleşmesinin
feshedilmesi ile ilgili bildirim ve taleplere ilişkin işlemleri yerine getirmek
üzere gerekli tedbirleri almak ve gerektiğinde uygun bir sistem kurup bu
sistemi kesintisiz olarak açık tutmakla yükümlüdür.
(7) Sözleşmenin zorunlu içeriği, tüketici ile satıcı ve
sağlayıcının hak ve yükümlülükleri ile diğer uygulama usul ve esasları
yönetmelikle belirlenir.
Süreli yayın
kuruluşlarınca düzenlenen promosyon uygulamaları
MADDE 53- (1)
Süreli yayın kuruluşlarınca düzenlenen ve her ne amaç ve şekilde olursa olsun,
bilet, kupon, iştirak numarası, oyun, çekiliş ve benzeri yollarla süreli yayın
dışında ikinci bir mal veya hizmetin verilmesinin taahhüt edildiği veya
verildiği promosyon uygulamalarında, yönetmelikle belirlenen süreli yayıncılık
amaçlarına uygun kültürel mal veya hizmetler dışında başka bir mal veya hizmet
verilemez.
(2) Süreli yayının birden fazla sayıda satın alınmasını
gerektiren ve belirli bir zamana yayılan promosyon uygulamalarının süresi;
günlük süreli yayınlarda yetmişbeş günü, haftalık süreli yayınlarda onsekiz
haftayı, daha uzun süreli yayınlarda ise oniki ayı geçemez.
(3) Süreli yayın kuruluşu, promosyon uygulamasına ait
reklamlarda uygulamaya konu olan mal veya hizmetin Türkiye genelinde teslim ve
ifa tarihlerine ilişkin programını ilân etmek ve bu mal veya hizmetin teslim ve
ifasını, promosyon uygulamasının bitiminden itibaren kırkbeş gün içinde yerine
getirmek zorundadır.
(4) Promosyon uygulaması süresince, süreli yayının satış
fiyatı, ikinci ürün olarak verilmesi taahhüt edilen mal veya hizmetin yol
açtığı maliyet artışı nedeniyle artırılamaz. Promosyon uygulamasına konu olan
mal veya hizmet bedelinin tamamının veya bir bölümünün tüketici tarafından
karşılanması istenemez.
(5) Promosyon uygulamasına konu olan mal veya hizmet
taahhüdü ve dağıtımı bölünerek yapılamaz ve bu mal veya hizmetin ayrılmaz ya da
tamamlayıcı parçaları da ayrı bir promosyon konusu haline getirilemez. Bu
Kanunun uygulanmasında ikinci ürün olarak verilmesi taahhüt edilen her bir mal veya
hizmete ilişkin işlemler bağımsız bir promosyon uygulaması olarak kabul edilir.
(6) Süreli yayın kuruluşları tarafından düzenlenmeyen ancak
süreli yayınla doğrudan veya dolaylı ilişkilendirilen promosyon uygulamaları da
bu madde hükümlerine tabidir.
(7) Promosyon uygulamalarına ilişkin usul ve esaslar
yönetmelikle belirlenir.
BEŞİNCİ KISIM
Tüketicinin Bilgilendirilmesi ve Menfaatlerinin Korunması
Fiyat etiketi
MADDE 54- (1)
Perakende satışa arz edilen malların veya ambalajlarının yahut kaplarının üzerine
kolaylıkla görülebilir ve okunabilir şekilde tüketicinin ödeyeceği tüm vergiler
dâhil satış fiyatı ve birim fiyatını gösteren, üretim yeri ve ayırıcı
özelliklerini içeren etiket konulması; etiket konulması mümkün olmayan hallerde
aynı bilgileri kapsayan listelerin görülebilecek şekilde uygun yerlere asılması
zorunludur. Hizmetlerin tarife ve fiyatlarını gösteren listeler de bu madde
hükmüne göre düzenlenerek asılır.
(2) Etiket, tarife ve fiyat listelerinde belirtilen fiyat
ile kasa fiyatı arasında fark olması durumunda tüketici lehine olan fiyat
uygulanır.
(3) İndirimli satışa konu edilen mal veya hizmetlerin
indirimli satış fiyatı, indirimden önceki fiyatı ve indirim oranı, tarife ve
fiyat listeleri ile etiketlerinde gösterilir. İndirimli satışa konu edilen mal
veya hizmetlerin indirimden önceki fiyattan satışa sunulduğunun ispatı satıcı
veya sağlayıcıya aittir.
(4) Bakanlık ve belediyeler, bu madde hükümlerinin
uygulanması ve izlenmesine ilişkin işleri yürütmekle görevlidirler.
(5) Etiket, tarife ve fiyat listeleri, indirimli satışlara
ilişkin süre ile diğer uygulama usul ve esasları yönetmelikle belirlenir.
Tanıtma ve kullanma
kılavuzu
MADDE 55- (1)
Tüketicinin kullanımına sunulan malların tanıtım, kullanım, kurulum, bakım ve
basit onarımına ilişkin Türkçe tanıtma ve kullanma kılavuzuyla, gerektiğinde
uluslararası sembol ve işaretleri kapsayan etiketle satışa sunulması
zorunludur.
(2) Malın güvenli kullanımına ilişkin hususların malın
üzerinde yer alması halinde yazılı ve sesli ifadelerin Türkçe olması
zorunludur.
(3) Malların ilgili teknik düzenlemesi uyarınca kişinin
sağlığı ile çevreye zararlı veya tehlikeli olabilmesi durumunda, bu malın
güvenli kullanılabilmesi için malın üzerine veya tanıtma ve kullanma kılavuzuna
bu durumla ilgili açıklayıcı bilgi ve uyarılar açıkça görülecek ve okunacak
şekilde konulur veya yazılır.
(4) Türkçe tanıtma ve kullanma kılavuzlarının hazırlanması
sorumluluğu üretici ve ithalatçıya; tüketiciye verilmesi ve teslim edildiğinin
ispat sorumluluğu ise satıcıya aittir.
(5) Hangi malların tanıtma ve kullanma kılavuzu ve etiket
ile satılmak zorunda olduğu ve bunlarda bulunması gereken asgari unsurlar ile
diğer uygulama usul ve esasları yönetmelikle belirlenir.
Garanti belgesi
MADDE 56- (1)
Üretici ve ithalatçılar, tüketiciye yönelik üretilen veya ithal edilen mallar
için içeriği yönetmelikle belirlenen bir garanti belgesi düzenlemek zorundadır.
Bu belgenin tekemmül ettirilerek tüketiciye verilmesi sorumluluğu satıcıya
aittir.
(2) Garanti süresi malın teslim tarihinden itibaren
başlamak üzere asgari iki yıldır. Ancak, özelliği nedeniyle bazı malların
garanti şartları Bakanlıkça başka bir ölçü birimi ile belirlenebilir.
(3) Tüketici bu Kanunun 11 inci maddesinde belirtilen
seçimlik haklarından onarım hakkını kullanmışsa, malın garanti süresi içerisinde tekrar
arızalanması veya tamiri için gereken azami sürenin aşılması veya tamirinin
mümkün bulunmadığının anlaşılması hallerinde 11 inci maddede yer alan diğer
seçimlik haklarını kullanabilir. Satıcı tüketicinin talebini reddedemez. Bu
talebin yerine getirilmemesi durumunda satıcı, üretici ve ithalatçı
müteselsilen sorumludur.
(4) Hangi malların garanti belgesi ile satılmak zorunda
olduğu ile diğer uygulama usul ve esasları yönetmelikle belirlenir.
İhtiyari garanti
MADDE 57- (1) İhtiyari
garanti, tüketicinin yasal hakları saklı kalmak kaydıyla mal veya hizmetle
ilgili; değişim, onarım, bakım, bedel iadesi ve benzeri hususlarda satıcı,
sağlayıcı, üretici veya ithalatçı tarafından verilen ilave taahhüdü ifade eder.
(2) İhtiyari garanti taahhüdü süresince, taahhüt edilen
hakların kullanılması nedeniyle tüketiciden masraf talep edilemez.
(3) Taahhütte bulunan, taahhüdünün yanı sıra ilgili reklam
ve ilânlarında yer alan ifadelerle de bağlıdır. Bu taahhütte, tüketicinin yasal
haklarının saklı olduğu, garantiden faydalanma koşulları, süresi, garanti
verenin adı ile iletişim bilgileri yer almak zorundadır.
(4) İhtiyari garanti taahhüdünün tüketiciye yazılı olarak
veya kalıcı veri saklayıcısı ile verilmesi zorunludur.
(5) İhtiyari garanti taahhüdü, bu maddede öngörülen
özellikleri taşımasa bile taahhütte bulunanı bağlar.
Satış sonrası
hizmetler
MADDE 58- (1)
Üretici veya ithalatçılar, ürettikleri veya ithal ettikleri mallar için
Bakanlıkça belirlenen kullanım ömrü süresince, satış sonrası bakım ve onarım
hizmetlerini sağlamak zorundadır.
(2) Üretici veya ithalatçılar, yönetmelikle belirlenen
mallar için Bakanlıkça onaylı satış sonrası hizmet yeterlilik belgesi almak
zorundadır.
(3) Bir malın yetkili servis istasyonlarındaki tamir
süresi, yönetmelikle belirlenen azami süreyi geçemez.
(4) Üretici veya ithalatçılar, yetkili servis
istasyonlarını kendileri kurabileceği gibi servis istasyonlarının verdiği
hizmetlerden sorumlu olmak şartıyla kurulu bulunan servis istasyonlarından veya
servis organizasyonlarından da faydalanabilir.
(5) Herhangi bir üretici veya ithalatçıya bağlı olmaksızın
faaliyette bulunan servis istasyonları da verdikleri hizmetten dolayı
tüketiciye karşı sorumludur.
(6) İthalatçının herhangi bir şekilde ticari faaliyetinin
sona ermesi halinde bakım ve onarım hizmetlerinin sunulmasından garanti süresi
boyunca satıcı, üretici ve yeni ithalatçı müteselsilen sorumludur. Garanti süresi geçtikten sonra ise kullanım
ömrü süresince bakım ve onarım hizmetlerini üretici veya yeni ithalatçı sunmak
zorundadır.
(7) Servis istasyonlarının kuruluşu, işleyişi, sayısı,
özellikleri ile diğer uygulama usul ve esasları yönetmelikle belirlenir.
Tüketicinin
bilinçlendirilmesi
MADDE 59- (1)
Tüketicinin bilinçlendirilmesi konusunda örgün ve yaygın eğitim kurumlarının
ders programlarına, Bakanlığın görüşü alınarak Millî Eğitim Bakanlığınca
gerekli ilaveler yapılır.
(2) Ülke genelinde yayın yapan radyo ve televizyon
kuruluşları 07.00-23.00 saatleri arasında, ayda on dakikadan az olmamak üzere
tüketicinin bilinçlendirilmesi amacıyla yayınlar yapmak zorundadır. Yapılan
yayınların tarih, saat, süre ve içerik bilgileri liste halinde her ay düzenli
olarak Radyo ve Televizyon Üst Kuruluna bildirilir. Bu saatler dışında yapılan
yayınlar, aylık on dakikalık süreye dâhil edilmez. Bu süreler, Radyo ve
Televizyon Üst Kurulu tarafından denetlenir ve sonuçları Bakanlığa bildirilir.
Tüketici ödülleri
MADDE 60- (1)
Tüketici ödülleri, tüketicinin korunması ve bilinçlendirilmesi ile yasal
haklarını kullanmaları konusunda özendirilmesi amaçlarına yönelik olarak
verilen ödüllerdir.
(2) Tüketici ödülü ve benzeri isimler altında verilen
ödüllerin herhangi bir menfaat temin edilmeksizin verilmesi ve bu ödüllerin
önceden ilân edilen objektif kriterlere dayanması esastır.
(3) Tüketici ödülü verilmesine ilişkin usul ve esaslar
yönetmelikle belirlenir.
ALTINCI KISIM
Ticari Reklam ve Haksız Ticari Uygulamalar
Ticari reklam
MADDE 61- (1) Ticari reklam, ticaret, iş, zanaat veya bir meslekle
bağlantılı olarak; bir mal veya hizmetin satışını ya da kiralanmasını sağlamak,
hedef kitleyi oluşturanları bilgilendirmek veya ikna etmek amacıyla
reklamverenler tarafından herhangi bir mecrada yazılı, görsel, işitsel ve
benzeri yollarla gerçekleştirilen pazarlama iletişimi niteliğindeki
duyurulardır.
(2) Ticari reklamların Reklam Kurulunca belirlenen
ilkelere, genel ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına uygun, doğru ve dürüst
olmaları esastır.
(3) Tüketiciyi aldatıcı veya onun tecrübe ve bilgi
noksanlıklarını istismar edici, can ve mal güvenliğini tehlikeye düşürücü,
şiddet hareketlerini ve suç işlemeyi özendirici, kamu sağlığını bozucu,
hastaları, yaşlıları, çocukları ve engellileri istismar edici ticari reklam
yapılamaz.
(4) Reklam olduğu açıkça belirtilmeksizin yazı, haber,
yayın ve programlarda, mal veya hizmetlere ilişkin isim, marka, logo veya diğer
ayırt edici şekil veya ifadelerle ticari unvan veya işletme adlarının reklam
yapmak amacıyla yer alması ve tanıtıcı mahiyette sunulması örtülü reklam olarak
kabul edilir. Her türlü iletişim aracında sesli, yazılı ve görsel olarak örtülü
reklam yapılması yasaktır.
(5) Aynı ihtiyaçları karşılayan ya da aynı amaca yönelik
rakip mal veya hizmetlerin karşılaştırmalı reklamı yapılabilir.
(6) Reklamverenler ticari reklamlarında yer alan iddiaların
doğruluğunu ispatla yükümlüdür.
(7) Reklamverenler, reklam ajansları ve mecra kuruluşları
bu madde hükümlerine uymakla yükümlüdür.
(8) Ticari reklamlara ilişkin getirilecek sınırlamalar ile
bu reklamlarda uyulması gereken usul ve esaslar yönetmelikle belirlenir.
Haksız ticari uygulamalar
MADDE 62- (1) Bir ticari uygulamanın; mesleki özenin
gereklerine uymaması ve ulaştığı ortalama tüketicinin ya da yöneldiği grubun
ortalama üyesinin mal veya hizmete ilişkin ekonomik davranış biçimini önemli
ölçüde bozması veya önemli ölçüde bozma ihtimalinin olması durumunda haksız
olduğu kabul edilir. Özellikle aldatıcı veya saldırgan nitelikte olan
uygulamalar ile yönetmelik ekinde yer alan uygulamalar haksız ticari uygulama
olarak kabul edilir. Tüketiciye yönelik haksız ticari uygulamalar yasaktır.
(2) Ticari uygulamanın haksız olduğunun iddia edilmesi
halinde, ticari uygulamada bulunan, bu uygulamasının haksız ticari uygulama
olmadığını ispatla yükümlüdür.
(3) Haksız ticari uygulamanın reklam yoluyla
gerçekleştirildiği hallerde bu Kanunun 61 inci maddesi hükümleri uygulanır.
(4) Haksız ticari uygulamaların tespit edilmesine ve
bunların denetlenmesine ilişkin usul ve esaslar ile her halükarda haksız ticari
uygulama olarak kabul edilecek uygulamalar yönetmelikle belirlenir.
Reklam Kurulu
MADDE 63- (1) Ticari reklamlarda uyulması gereken
ilkeleri belirleme ve haksız ticari uygulamalara karşı tüketiciyi korumaya
yönelik düzenlemeleri yapma, bu hususlar çerçevesinde inceleme ve gerektiğinde
denetim yapma, inceleme ve denetim sonucuna göre durdurma veya aynı yöntemle
düzeltme veya idari para cezası veya gerekli görülen hallerde de üç aya kadar
tedbiren durdurma cezası verme hususlarında görevli bir Reklam Kurulu
oluşturulur. Kurul tedbiren durdurma kararı verme yetkisini Reklam Kurulu
başkanına devredebilir. Kurulun kararları Bakanlıkça uygulanır.
(2) Başkanlığı, Bakanın görevlendireceği ilgili Genel Müdür
tarafından yürütülen Reklam Kurulu;
a) Bakanlığın ilgili Genel Müdür Yardımcıları arasından
görevlendireceği bir üye,
b) Adalet Bakanlığının, bu Bakanlıkta idari görevlerde
çalışan hâkim veya savcılar arasından görevlendireceği bir üye,
c) Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının görevlendireceği
bir üye,
ç) Sağlık Bakanlığının görevlendireceği bir üye,
d) Yüksek Öğretim Kurulunun, reklamcılık, iletişim veya
ticaret hukuku alanında uzman öğretim üyeleri arasından görevlendireceği bir
üye,
e) Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin, Türkiye Medya ve
İletişim Meclisi üyeleri arasından görevlendireceği bir üye,
f) Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonunun
görevlendireceği bir üye,
g) Tüketici Konseyinin konseye katılan tüketici örgütü
temsilcileri arasından seçeceği bir üye,
ğ) Reklamverenler derneklerinin veya varsa üst
kuruluşlarının seçeceği bir üye,
h) Reklamcılar derneklerinin veya varsa üst kuruluşlarının
seçeceği bir üye,
olmak üzere başkan dâhil onbir üyeden oluşur.
(3) Kurul üyelerinin görev süreleri üç yıldır. Süresi bitenler
yeniden görevlendirilebilir veya seçilebilir. Üyelikler herhangi bir sebeple
boşaldığı takdirde boşalan üyeliklere ikinci fıkra esasları dâhilinde bir ay
içerisinde görevlendirme veya seçim yapılır. Süresi dolan üyenin görevi, yeni
üye görevine başlayıncaya kadar devam eder.
(4) Kurul ayda en az bir defa veya ihtiyaç duyulduğu her
zaman Başkanın çağrısı üzerine toplanır.
(5) Kurul, Başkan dâhil en az yedi üyenin hazır bulunması
ile toplanır ve toplantıya katılanların çoğunluğu ile karar verir. Oyların eşit
olması halinde Başkanın oy kullandığı taraf çoğunluğu sağlar.
(6) Bakanlıkça, Kurulun karar vermesine yardımcı olmak
üzere sektörel alanlarda ihtisas komisyonları kurulur. Komisyonlar, başkan
dâhil en az üç kişiden oluşur.
(7) Kurul başkan ve üyeleri ile ihtisas komisyonu başkan ve
üyelerine ödenecek huzur hakkı ve huzur ücreti ile buna ilişkin usul ve esaslar
Maliye Bakanlığının uygun görüşü alınarak Bakanlıkça belirlenir.
(8) Kurul, incelemesini ilgili belgelerin yer aldığı dosya
üzerinden yapar. Kurulun sekretarya hizmetleri Genel Müdürlük tarafından yerine
getirilir.
(9) Kurul, gerekli gördüğü takdirde özel uzmanlık
gerektiren hususlarla ilgili olarak ihtisas sahibi üniversiteler, özel hukuk
tüzel kişileri ile gerçek kişilerin görüşlerine başvurabilir.
(10) Kurul kararları, tüketicilerin bilgilendirilmesi,
aydınlatılması ve ekonomik çıkarlarının korunması amacıyla Bakanlıkça
açıklanır.
(11) Reklam Kurulunun ve ihtisas komisyonlarının kuruluşu,
görevleri, çalışma usul ve esasları ile sekretarya hizmetleri ve diğer hususlar
yönetmelikle belirlenir.
YEDİNCİ KISIM
Tüketici
Kuruluşları
BİRİNCİ
BÖLÜM
Tüketici Konseyi ve
Reklam Konseyi
Tüketici Konseyi
MADDE 64- (1)
Tüketici sorunlarının ve ihtiyaçlarının belirlenmesi ile çıkarlarının
korunmasına ilişkin gerekli tedbirleri araştırmak ve bu Kanunun uygulanmasına
yönelik tedbirlere dair görüşleri öncelikle ele alınmak üzere ilgili mercilere
iletmek amacıyla yılda en az bir kez Bakanlığın koordinatörlüğünde Tüketici
Konseyi toplanır.
(2) Tüketici Konseyine kamu kurum ve kuruluşlarından gelen
temsilcilerin sayısı, hiçbir şekilde Konseyin toplam üye sayısının yüzde
ellisinden fazla olamaz.
(3) Tüketici Konseyinin üyeleri, çalışma usul ve esasları
ile diğer hususlar yönetmelikle belirlenir.
Reklam Konseyi
MADDE 65- (1) Reklam politikalarının oluşturulması
ve uygulanması ile ilgili olarak çağdaş iletişim uygulamalarını takip etmek,
reklam sektörünün ve reklam denetim işlevinin geliştirilmesine yönelik
araştırma ve çalışmalar yapmak, bu alanda görüş ve önerilerde bulunmak ve bu
görüş ve önerileri ilgili mercilere iletmek amacıyla yılda en az bir kez
Bakanlığın koordinatörlüğünde Reklam Konseyi toplanır.
(2) Reklam Konseyinin üyeleri, çalışma usul ve esasları ile
diğer hususlar yönetmelikle belirlenir.
İKİNCİ
BÖLÜM
Tüketici Hakem Heyeti
Kuruluşu ve görev
alanı
MADDE 66- (1)
Bakanlık, tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek
uyuşmazlıklara çözüm bulmak amacıyla il merkezlerinde ve yönetmelikle
belirlenen ilçe merkezlerinde en az bir tüketici hakem heyeti oluşturmakla
görevlidir.
(2) Başkanlığı illerde ticaret il müdürü, ilçelerde ise
kaymakam veya bunların görevlendireceği bir memur tarafından yürütülen tüketici
hakem heyeti;
a) Belediye başkanının konunun uzmanı belediye personeli
arasından görevlendireceği bir üye,
b) Baronun, mensupları arasından görevlendireceği bir üye,
c) Ticaret odasının görevlendireceği bir üye, ticaret
odasının bulunmadığı merkez ilçe niteliğinde olmayan ilçelerde ise en fazla
üyeye sahip esnaf ve sanatkârlar odasının görevlendireceği bir üye,
ç) Tüketici örgütlerinin kendi aralarından seçecekleri bir
üye,
olmak üzere başkan dâhil beş üyeden oluşur. Başkan ve
üyelerin bu fıkrada yer alan niteliklere sahip yedekleri de ayrıca belirlenir.
(3) Tüketici hakem heyetinin oluşumunun sağlanamadığı
yerlerde noksan üyelikler, yönetmelikle belirlenen üyelik niteliklerine sahip
Devlet memurları arasından illerde ticaret il müdürü, ilçelerde ise kaymakam
tarafından tamamlanır.
Raportör
MADDE
67- (1) Raportörler il ve ilçe merkezlerinde kurulu bulunan tüketici hakem
heyetlerinde istihdam edilebilir. Raportör sayısının yeterli olmadığı illerde
ticaret il müdürü tarafından ticaret il müdürlüğü personeli arasından,
ilçelerde ise kaymakam tarafından ilçede görevli Devlet memurları arasından
yeterli sayıda raportör görevlendirilir.
(2) Tüketici hakem heyeti raportörleri, heyetin
çalışmalarına ve kararlarına esas olacak dosyaları hazırlamak ve uyuşmazlığa
ilişkin raporu sunmakla görevlidir.
Başvuru
MADDE 68- (1)
Değeri ikibin Türk Lirasının altında bulunan uyuşmazlıklarda ilçe tüketici
hakem heyetlerine, üçbin Türk Lirasının altında bulunan uyuşmazlıklarda il
tüketici hakem heyetlerine, büyükşehir statüsünde bulunan illerde ise ikibin
Türk Lirası ile üçbin Türk Lirası arasındaki uyuşmazlıklarda il tüketici hakem
heyetlerine başvuru zorunludur. Bu değerlerin üzerindeki uyuşmazlıklar için
tüketici hakem heyetlerine başvuru yapılamaz.
(2) Tüketici hakem heyetleri kendilerine yapılan
başvuruları gereğini yapmak üzere kabul etmek zorundadır.
(3) Başvurular, tüketicinin yerleşim yerinin bulunduğu veya
tüketici işleminin yapıldığı yerdeki tüketici hakem heyetine yapılabilir.
Tüketici hakem heyetinin bulunmadığı yerlerde ise başvuruların nerelere
yapılacağı ve bu başvuruların hangi tüketici hakem heyetince karara bağlanacağı
yönetmelikle belirlenir.
(4) Bu maddede belirtilen parasal sınırlar her takvim yılı
başından itibaren geçerli olmak üzere, o yıl için 4/1/1961 tarihli ve 213
sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 298 inci maddesi hükümleri uyarınca tespit
ve ilân edilen yeniden değerleme oranında artırılarak uygulanır. Bu artışların
hesabında on Türk Lirasının küsuru dikkate alınmaz.
(5) Bu madde tüketicilerin ilgili mevzuatına göre
alternatif uyuşmazlık çözüm mercilerine başvurmasına engel değildir.
İnceleme
MADDE 69- (1)
Tüketici hakem heyetleri uyuşmazlık konusuna ilişkin her türlü bilgi ve belgeyi
taraflardan, ilgili kurum veya kuruluşlardan isteyebilir.
Karar ve karara
itiraz
MADDE 70- (1) İl
ve ilçe tüketici hakem heyetinin verdiği kararlar tarafları bağlar.
(2) Tüketici hakem heyeti kararları 11/2/1959 tarihli ve
7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre taraflara tebliğ edilir. Tüketici
hakem heyetinin kararları, İcra ve İflâs Kanununun ilamların yerine getirilmesi
hakkındaki hükümlerine göre yerine getirilir.
(3) Taraflar, tüketici hakem heyetinin kararlarına karşı
tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içinde tüketici hakem heyetinin bulunduğu
yerdeki tüketici mahkemesine itiraz edebilir. İtiraz, tüketici hakem heyeti
kararının icrasını durdurmaz. Ancak talep edilmesi şartıyla hâkim, tüketici
hakem heyeti kararının icrasını tedbir yoluyla durdurabilir.
(4) İtiraz olunan kararın, esas yönünden kanuna uygun olup
da, kanunun olaya uygulanmasında hata edilmiş olmasından dolayı itirazın kabul
edilmesi gerektiği veya kanuna uymayan husus hakkında yeniden yargılamayı
gerektirmediği takdirde tüketici mahkemesi evrak üzerinde, kararı değiştirerek
veya düzelterek onama kararı verebilir. Tarafların kimliklerine, ticari
unvanlarına ait yanlışlıklarla, yazı, hesap veya diğer açık ifade yanlışlıkları
hakkında da bu hüküm uygulanır. Karar, usule ve kanuna uygun olup da gösterilen
gerekçe doğru bulunmazsa, gerekçe değiştirilerek veya düzeltilerek onanır.
(5) Tüketici hakem
heyeti kararlarına karşı yapılan itiraz üzerine tüketici mahkemesinin vereceği
karar kesindir.
(6) Tüketici hakem
heyetlerinin tüketici lehine verdiği kararlara karşı açılan itiraz
davalarında, kararın iptali durumunda tüketici aleyhine, avukatlık asgari ücret
tarifesine göre nisbi tarife üzerinden vekâlet ücretine hükmedilir.
(7) Uyuşmazlıkla ilgili olarak tüketici hakem heyeti
tarafından tüketici aleyhine verilen kararlarda tebligat ve bilirkişi ücretleri
Bakanlıkça karşılanır. Uyuşmazlığın tüketicinin lehine sonuçlanması durumunda
ise, tebligat ve bilirkişi ücretleri 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme
Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre karşı taraftan
tahsil olunarak bütçeye gelir kaydedilir.
Huzur hakkı ve
ücreti
MADDE 71- (1)
Tüketici hakem heyeti başkan ve üyelerine, raportör olarak görevlendirilen
diğer kamu personeline ödenecek huzur hakkı ve huzur ücreti ile bilirkişi
ücreti ve bu ödemelere ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığının uygun görüşü
alınarak Bakanlıkça belirlenir.
Diğer hususlar
MADDE 72- (1)
Tüketici hakem heyetlerinin kurulması, çalışma usul ve esasları, raportörlerin
nitelikleri ile bilirkişilik müessesesine ilişkin usul ve esaslar ile diğer
hususlar yönetmelikle belirlenir.
SEKİZİNCİ KISIM
Yargılama, Denetim ve Cezaya İlişkin Hükümler
Yargılama, Denetim ve Cezaya İlişkin Hükümler
Tüketici mahkemeleri
MADDE 73- (1)
Tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek
uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemeleri görevlidir.
(2) Tüketici mahkemeleri nezdinde Bakanlık, tüketiciler ve
tüketici örgütleri tarafından açılan davalar 2/7/1964 tarihli ve 492 sayılı
Harçlar Kanununda düzenlenen harçlardan muaftır.
(3) Tüketici örgütleri üst kuruluşlarınca açılacak
davalarda bilirkişi ücreti ve davanın davacı aleyhine sonuçlanması durumunda,
hükmedilen vekâlet ücreti Bakanlıkça karşılanır. Davanın, davalı aleyhine
sonuçlanması durumunda, bilirkişi ücreti Amme Alacaklarının Tahsil Usulü
Hakkında Kanun hükümlerine göre davalıdan tahsil olunarak bütçeye gelir
kaydedilir.
(4) Tüketici mahkemelerinde görülecek davalar 12/1/2011
tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun Altıncı Kısım hükümlerine
göre yürütülür.
(5) Tüketici davaları, tüketicinin yerleşim yerinin
bulunduğu yerdeki tüketici mahkemesinde de açılabilir.
(6) Tüketici örgütleri, ilgili kamu kurum ve kuruluşları
ile Bakanlık; haksız ticari uygulamalar ve ticari reklamlara ilişkin hükümler
dışında, genel olarak tüketicileri ilgilendiren ve bu Kanuna aykırı bir durumun
doğma tehlikesi olan hallerde bunun önlenmesine veya durdurulmasına ilişkin
ihtiyati tedbir kararı alınması veya hukuka aykırı durumun tespiti, önlenmesi
veya durdurulması amacıyla tüketici mahkemelerinde dava açabilir.
(7) Genel olarak tüketicileri ilgilendiren davalarda
davacı, verilen kararların yayınlanmasını talep edebilir. Talebin mahkemece
kabul edilmesi halinde bu karar, masrafları davalıdan alınmak üzere ülke
düzeyinde yayımlanan gazetelerden en az üçünde derhal ilân edilir.
(8) Tüketici mahkemelerince verilen kesinleşmiş kararlar,
Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi üzerinden Bakanlığa iletilir. Tüketici hakem
heyetleri kararlarına karşı yapılan itiraz sonucu verilen kararlar, kararı
veren mahkeme tarafından ilgili tüketici hakem heyetine gönderilir.
Üretimin veya
satışın durdurulması ve malın toplatılması
MADDE 74- (1)
Satışa sunulan bir seri malın ayıplı olduğunun tespiti, üretiminin veya
satışının durdurulması, ayıbın ortadan kaldırılması ve satış amacıyla elinde
bulunduranlardan toplatılması için Bakanlık, tüketiciler veya tüketici
örgütleri dava açabilir.
(2) Satışa sunulan seri malın ayıplı olduğunun mahkeme
kararı ile tespit edilmesi halinde, mahkeme ayıbın niteligine göre malın
satışını geçici olarak durdurma veya ayıbı giderme kararları verebilir. Üretici
veya ithalatçı mahkeme kararının tebliğ tarihinden itibaren en geç üç ay içinde
malın ayıbını ortadan kaldırmakla yükümlüdür. Malın ayıbının ortadan
kalkmasının imkânsız olması halinde mal, üretici veya ithalatçı tarafından
toplanır veya toplattırılır. Toplatılan mallar taşıdıkları risklere göre kısmen
veya tamamen imha edilir veya ettirilir.
(3) Satışa sunulan bir seri malın, tüketicinin güvenliğini
tehlikeye sokan bir ayıp taşıması durumunda Ürünlere İlişkin Teknik Mevzuatın
Hazırlanması ve Uygulanmasına Dair Kanun hükümleri saklıdır.
Denetim
MADDE 75- (1) Bu
Kanunun uygulanmasında, Bakanlık müfettişleri, gümrük ve ticaret denetmenleri
ile Bakanlıkça görevlendirilecek personel mal veya hizmet sunulan her yerde
denetleme, inceleme ve araştırma yapmaya yetkilidir.
(2) Bu Kanun kapsamına giren hususlarda, yetkili ve görevli
kişi veya kuruluşlara her türlü bilgi ve belgenin doğru olarak gösterilmesi
veya istenmesi halinde belgelerin aslının veya onaylı kopyalarının verilmesi
zorunludur.
Tüketici ürünü ve hizmet denetimi
MADDE 76- (1) Tüketici ürünü; hizmet sektöründe
kullanılanlar dâhil olmak üzere tüketicilerin kullanması için tasarlanan veya
makul koşullarda tüketiciler tarafından kullanılması öngörülen, gerek ticari
faaliyetler sonucunda gerekse başka yollarla tedarik edilen veya kullanılabilir
hale getirilen yeni, kullanılmış veya ıslah edilmiş her türlü üründür.
(2) Üretici veya dağıtıcının, tüketiciye açıkça bilgi
vermesi kaydıyla antika olan veya kullanılmadan önce tamir veya ıslah edilmesi
gereken ikinci el ürünler birinci fıkra kapsamında değerlendirilmez.
(3) Tüketici ürünleri ile tüketiciye sunulan hizmetler; can
ve mal güvenliğine ve çevreye zarar vermemeli, uygulanması zorunlu her türlü idari ve teknik düzenlemeye uygun
olmalıdır.
(4) Bakanlık sorumlu olduğu tüketici ürünlerinin piyasa
gözetimi ve denetimini Ürünlere İlişkin Teknik Mevzuatın Hazırlanması ve
Uygulanmasına Dair Kanun hükümlerine göre yerine getirmekle görevlidir.
Ceza hükümleri
MADDE 77- (1) Bu Kanunun 4 üncü, 6 ncı, 7 nci, 18 inci, 19 uncu, 20 nci, 21
inci, 23 üncü, 26 ncı, 30 uncu, 33
üncü, 35 inci, 48 inci, 49 uncu, 51 inci, 52 nci, 54 üncü ve 57 nci
maddelerinde belirtilen yükümlülüklere aykırı hareket edenler hakkında
aykırılığı tespit edilen her bir işlem veya sözleşme için ikiyüz Türk Lirası idari
para cezası uygulanır.
(2) Bu Kanunun 5
inci maddesi uyarınca belirlenen haksız şartların tüketici sözleşmelerinde
kullanılması durumunda, Bakanlıkça verilecek süre içerisinde bu haksız şartın
sözleşme metninden çıkarılmaması halinde, aykırılığın tespit edildiği her bir
sözleşme için ikiyüz Türk Lirası idari para cezası uygulanır.
(3) Bu Kanunun 24
üncü, 25 inci, 27 nci, 28 inci, 29 uncu, 31 inci, 34 üncü, 36 ncı, 37 nci, 38 inci, 39 uncu, 40 ıncı, 41 inci,
43 üncü, 45 inci, 46 ncı maddelerinde belirtilen yükümlülüklere aykırı hareket
edenler hakkında aykırılığı tespit edilen her bir işlem veya sözleşme için bin
Türk Lirası idari para cezası uygulanır.
(4) Bu Kanunun 44
üncü maddesinde belirtilen yükümlülüklere aykırı hareket edenler hakkında
yüzbin Türk Lirası idari para cezası uygulanır.
(5) Bu Kanunun 47
nci ve 50 nci maddelerinin; ikinci fıkralarında belirtilen yükümlülüklere
aykırı hareket edenler hakkında yüzbin Türk Lirası, diğer fıkralarında belirtilen yükümlülüklere aykırı hareket
edenler hakkında aykırılığı tespit edilen her bir işlem veya sözleşme için bin
Türk Lirası idari para cezası uygulanır.
(6) Bu Kanunun 55
inci ve 56 ncı maddelerinde belirtilen yükümlülüklere aykırı hareket eden
üretici ve ithalatçı hakkında piyasaya arz edilen; satıcı hakkında tüketiciye
satışı yapılan her bir mal için ikiyüz Türk Lirası idari para cezası uygulanır.
(7) Bu Kanunun 60
ıncı maddesinde belirtilen hususlara aykırı olarak ödül verenler hakkında
yüzbin Türk Lirası idari para cezası uygulanır.
(8) Bu Kanunun 42
nci maddesinde belirtilen yükümlülüklere aykırı hareket edenlere bu aykırılığın
giderilmesi için bir ay süre verilir. Bu süre sonunda aykırılığın giderilmemesi
halinde satıcıya ikiyüzbin Türk Lirası idari para cezası uygulanır.
(9) Bu Kanunun
53 üncü maddesinde belirtilen yükümlülüklere aykırı hareket eden süreli yayın
kuruluşları hakkında beşbin Türk Lirası; aykırılık ülke genelinde dağıtımı
yapılan süreli yayın ile gerçekleştirilmiş ise yüzbin Türk Lirası idari para cezası uygulanır. Süreli
yayın kuruluşu, kampanyayı ve kampanyaya ilişkin her türlü reklam ve ilânı da
durdurur. Aykırılığın devamı halinde, reklam ve ilânın durdurma zorunluluğunun
doğduğu tarihten itibaren her sayı/gün için onbin Türk Lirası idari para cezası uygulanır.
(10) Bu Kanunun 58
inci maddesine aykırı davranan üretici ve ithalatçılar hakkında, satış
sonrası hizmet yeterlilik belgesinin alınmaması durumunda yüzbin Türk Lirası; kurulmayan her bir servis
istasyonu için onbin Türk Lirası; servis istasyonlarında tespit edilen eksiklik
ve aykırılıklarla ilgili olarak her bir servis istasyonu için bin Türk Lirası
idari para cezası uygulanır.
(11) Bu Kanunun
59 uncu maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen yükümlülüklere aykırı hareket
eden radyo ve televizyonlar hakkında onbin
Türk Lirası idari para cezası uygulanır.
(12) Bu Kanunun
61 inci maddesinde belirtilen yükümlülüklere aykırı hareket eden
reklamverenler, reklam ajansları ve mecra kuruluşları hakkında durdurma veya
aynı yöntemle düzeltme veya idari para cezası ve gerekli görülen hallerde de üç
aya kadar tedbiren durdurma cezası uygulanır. Reklam Kurulu, ihlâlin niteliğine
göre bu cezaları birlikte veya ayrı ayrı verebilir. Aykırılık;
a) Yerel
düzeyde yayın yapan televizyon kanalı aracılığı ile gerçekleşmiş ise onbin Türk Lirası,
b) Ülke
genelinde yayın yapan televizyon kanalı aracılığı ile gerçekleşmiş ise ikiyüzbin Türk Lirası,
c) Süreli yayınlar aracılığıyla
gerçekleşmiş ise (a) ve (b) bentlerinde belirtilen cezaların yarısı,
ç) Yerel düzeyde yayın yapan radyo
kanalı aracılığı ile gerçekleşmiş ise beşbin Türk Lirası,
d) Ülke genelinde yayın yapan radyo
kanalı aracılığı ile gerçekleşmiş ise ellibin Türk Lirası,
e) İnternet aracılığı ile gerçekleşmiş
ise ellibin Türk Lirası,
f) Kısa mesaj aracılığı ile
gerçekleşmiş ise yirmibeşbin Türk Lirası,
g) Diğer mecralar aracılığı ile
gerçekleşmiş ise beşbin Türk Lirası,
idari para cezası verilir. Reklam Kurulu, idari işleme konu
ihlâlin bir yıl içerisinde tekrar edilmesi halinde yukarıda belirtilen idari
para cezalarını on katına kadar uygulayabilir.
(13) Bu Kanunun
62 nci maddesinde belirtilen yükümlülüklere aykırı hareket edenler hakkında
haksız ticari uygulamanın üç aya kadar tedbiren durdurulması veya durdurulması
yaptırımı veya beşbin Türk Lirası
idari para cezası uygulanır. Kurul, ihlâlin niteliğine göre bu cezaları
birlikte veya ayrı ayrı verebilir. İdari para cezası, aykırılık ülke genelinde
gerçekleşmiş ise ellibin Türk Lirası
olarak uygulanır. Aykırılığın reklam
yoluyla gerçekleştirildiğinin tespiti halinde bu maddenin onbirinci fıkra
hükümleri uygulanır.
(14)
Bu Kanunun 74 üncü maddesinde belirtilen seri ayıplı malın ayıbının
giderilmesi, toplanması veya imhasına ilişkin yükümlülüklere aykırı hareket
eden üretici veya ithalatçılar hakkında aykırılığı tespit edilen her bir mal
için; 79 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen yükümlülüklere aykırı
hareket edenler hakkında beşbin Türk Lirası idari para cezası uygulanır.
(15) Bu Kanun uyarınca Bakanlık müfettişleri, gümrük ve ticaret denetmenleri
veya Bakanlıkça görevlendirilecek personel tarafından yapılan denetim ve
gözetim görevlerinin yerine getirilmesini engelleyen kişi, bir yıldan üç yıla
kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu Kanunun 75 inci maddesinin ikinci
fıkrasında belirtilen yükümlülüklere aykırı hareket edenler hakkında yedi gün
içinde bilgi ve belgelerin doğru olarak verilmesi veya yerinde inceleme
imkânının sağlanması ihtar edilir. İhtara rağmen aykırılığın devamı halinde bu
kişiler üç aydan bir yıla kadar hapis ve binbeşyüz güne kadar adli para cezası
ile cezalandırılır.
(16)
Bu Kanunun 76 ncı maddesinin üçüncü fıkrasında belirtilen yükümlülüklere aykırı
hizmet sağlayan sağlayıcılar hakkında her bir işlem için ikiyüz Türk Lirası idari para cezası uygulanır.
(17) Yukarıda
belirtilenlerin dışında kalan ancak bu Kanunun getirdiği yükümlülükler ile
Bakanlıkça yönetmelik veya tebliğle belirlenen tedbirlere uymayanlar hakkında
bin Türk Lirasından elli bin Türk Lirasına kadar idari para cezası verilir.
(18) Bu maddenin
sekizinci, dokuzuncu, onikinci ve onüçüncü fıkralarındaki idari para cezaları
hariç olmak üzere, aykırılığın tespit edildiği tarih itibarıyla bir takvim
yılında uygulanan toplam idari para cezası tutarının yirmibeş bin Türk Lirasını
aştığı durumlarda, bu miktardan az olmamak ve yüzmilyon Türk Lirasını geçmemek
üzere toplam idari para cezası tutarı;
a) Cezaya muhatap
gerçek ya da tüzel kişinin, aykırılığın tespitinden bir önceki mali yıl sonunda
oluşan yıllık gayri safi gelirlerinin yüzde beşini aşamaz. Bir önceki yıl gayri
safi gelirinin oluşmaması halinde, tespit tarihi itibarıyla oluşan gayri safi
geliri dikkate alınır. Gayri safi gelirlerinin bildirilmediği veya yanlış
bildirildiği durumlarda bu bent hükmü uygulanmaz.
b) Bankalar,
tüketici kredisi veren finansal kuruluşlar ve kart çıkaran kuruluşlar için,
kamuya açıklanan en son finansal tablolarda yayınlanan öz kaynağının binde
beşini aşamaz.
(19)
Bu Kanuna göre idari yaptırım uygulanması, diğer kanunlar gereği yapılacak
işlemleri engellemez. Bakanlık, bu maddenin uygulanmasında oluşacak
tereddütleri gidermeye yetkilidir.
Cezalarda yetki ve
itiraz
MADDE 78- (1) Bu
Kanunun 77 nci maddesinin ikinci, yedinci, dokuzuncu ve onbirinci
fıkralarındaki idari yaptırımlar Bakanlık tarafından verilir; onikinci ve
onüçüncü fıkraları uyarınca Reklam Kurulu tarafından karar verilen idari
yaptırımlar Bakanlık tarafından uygulanır. Diğer fıkralarındaki idari
yaptırımlar ise yaptırım uygulananın merkezinin bulunduğu valilik tarafından
verilir.
(2) Bu Kanun
hükümlerine göre verilen idari yaptırım kararlarına karşı 6/1/1982 tarihli ve
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu hükümlerine göre idari yargı yoluna
başvurulabilir. Ancak, idare mahkemesinde dava, işlemin tebliğini izleyen
günden itibaren otuz gün içinde açılır. İdare mahkemesinde iptal davası açılmış
olması, kararın yerine getirilmesini durdurmaz.
(3) Bu Kanuna göre verilen idari para cezalarının, tebliğinden itibaren
bir ay içerisinde ödenmesi zorunludur.
DOKUZUNCU KISIM
Çeşitli Hükümler
Çeşitli Hükümler
Yiyecek taklidi
ürünler
MADDE 79- (1) Gıda ürünü olmamalarına rağmen, sahip
oldukları şekil, koku, renk, görünüm, ambalaj, etiket, hacim veya boyutları
nedeniyle olduklarından farklı görünen ve bu sebeple tüketiciler,
özellikle çocuklar tarafından, gıda ürünleriyle karıştırılarak ağza
alınması, emilmesi ya da yutulması halinde boğulma, zehirlenme yahut
sindirim sisteminde delinmeye veya tıkanmaya yol açabilecek ürünlerin
üretilmesi, pazarlanması, ithalatı ve ihracatı yasaktır.
(2) Bakanlık,
olduklarından farklı görünerek tüketicilerin sağlığını ve güvenliğini
tehlikeye atan bu ürünlere karşı gerekli tedbirleri almaya ve düzenlemeleri yapmaya
yetkilidir.
(3) Piyasaya arz edilmiş olan bu ürünlerin güvensizliğinin
tespit edilmesi halinde alınacak önlemler ile bu önlemlerin Avrupa Komisyonuna
bildirilmesi hususunda Ürünlere İlişkin Teknik Mevzuatın Hazırlanması ve
Uygulanmasına Dair Kanun hükümleri uygulanır.
(4) Bakanlık, bu kapsamdaki ürünlerin piyasa gözetimi ve
denetimini yapmakla görevlidir.
(5) Yiyecek taklidi ürünleri satın alan tüketicilerin
uğradıkları maddi ve manevi zararlar nedeniyle dava açma hakları saklıdır.
Test, muayene ve analizler
MADDE 80- (1) Bakanlık bu Kanunun uygulaması için resmi
veya özel kuruluşların laboratuarlarından yararlanabilir. Test ve muayene
ücretleri Bakanlık bütçesinden karşılanır.
(2) Test ve muayene sonuçlarının ilgili idari ve teknik
düzenlemesine aykırı çıkması halinde buna ilişkin tüm giderler üretici veya ithalatçıdan
Amme Alacaklarının Tahsil Usulü
Hakkında Kanun hükümlerine göre tahsil olunur. Tahsil olunan test ve
muayene ücretleri bütçeye gelir kaydedilir.
Ödenek
MADDE 81- (1) Reklam
Kurulu, Reklam Konseyi, Tüketici Konseyi ve tüketici hakem heyetlerinin
faaliyetlerine ilişkin masraflar, Bakanlığın tüketicinin korunması amacına
yönelik masrafları ve sair harcamalar Bakanlık bütçesine konulacak ödenekten
karşılanır.
Diğer hükümler
MADDE 82- (1) Bu Kanunda hüküm bulunmayan hallerde genel
hükümler uygulanır.
(2) Taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile
ilgili diğer kanunlarda düzenleme olması, bu işlemin tüketici işlemi
sayılmasını ve bu Kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını
engellemez.
Yönetmelikler ve
düzenlemeler
MADDE 83- (1)
Bakanlık, bu Kanunun uygulanmasıyla ilgili olarak mevzuat çerçevesinde gerekli
tedbirleri almaya ve düzenlemeleri yapmaya yetkilidir.
(2) Bu Kanunda öngörülen yönetmelikler, Kanunun yürürlüğe
girdiği tarihinden itibaren altı ay içerisinde Bakanlık tarafından çıkarılır.
(3) Bankacılıkla ilgili çıkarılacak ikincil düzenlemelerde,
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun görüşü alınır.
Kadro ihdası
MADDE 84- (1)
Ekli listede yer alan kadrolar ihdas edilerek 13/12/1983 tarihli ve 190 sayılı
Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin eki (I) sayılı
cetvelin Gümrük ve Ticaret Bakanlığına ait bölümüne eklenmiştir.
Yürürlükten
kaldırılan hükümler
MADDE 85- (1) 23/2/1995
tarihli ve 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun yürürlükten
kaldırılmıştır. Diğer mevzuatta Tüketicinin Korunması Hakkında Kanuna yapılan
atıflar bu Kanuna yapılmış sayılır.
Geçiş hükümleri
GEÇİCİ MADDE 1- (1) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği
tarihten önce açılmış olan davalar açıldıkları mahkemelerde görülmeye devam
eder.
(2) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önceki tüketici
işlemlerine, bunların hukuken bağlayıcı olup olmadıklarına ve sonuçlarına bu
işlemler hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmiş ise kural olarak o kanun
hükümleri uygulanır. Ancak:
a) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce kurulan ve
halen geçerli sözleşmelerin bu Kanuna aykırı hükümleri yürürlük tarihinden
itibaren uygulanmaz.
b) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce işlemeye
başlamış hak düşürücü süreler ile zamanaşımı süreleri dolmamış ise bu Kanunda
öngörülen sürenin geçmesiyle hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi dolmuş
olur.
(3) Bu Kanunda öngörülen yönetmelikler yürürlüğe girinceye
kadar, bu Kanunla yürürlükten kaldırılan Tüketicinin Korunması Hakkında Kanuna
dayanılarak çıkartılan yönetmelik ve diğer mevzuatın, bu Kanuna aykırı olmayan
hükümleri uygulanır.
Yürürlük
MADDE 86- (1) Bu Kanun yayımı tarihinden
itibaren altı ay sonra yürürlüğe girer.
Yürütme
MADDE 87- (1) Bu
Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
MADDE 87- (1) Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
LİSTE
KURUMU :
GÜMRÜK VE TİCARET BAKANLIĞI
TEŞKİLATI :
TAŞRA
İHDAS EDİLEN KADROLARIN
SERBEST
KADRO
SINIFI UNVANI DERECESİ ADEDİ TOPLAM
GİH
Tüketici Hakem Heyeti Raportörü 1 25 25
GİH Tüketici Hakem Heyeti Raportörü 2 25 25
GİH Tüketici
Hakem Heyeti Raportörü 3 25 25
GİH Tüketici Hakem Heyeti Raportörü 4 25 25
GİH Tüketici Hakem Heyeti Raportörü 5 25 25
GİH
Tüketici Hakem Heyeti Raportörü 6 25 25
GİH Tüketici Hakem Heyeti Raportörü 7 50 50
GİH
Tüketici Hakem Heyeti Raportörü
8 100 100
GİH Tüketici Hakem Heyeti Raportörü 9 100 100
GİH Tüketici
Hakem Heyeti Raportörü 10 100 100
TOPLAM
500 500
GENEL GEREKÇE
I- Tüketicinin
Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Etkili Olan Sebepler
23/2/1995 tarihli ve 4077 sayılı Tüketicinin Korunması
Hakkında Kanun ve ilgili mevzuat 1995 yılında yürürlüğe girdiğinden bu yana
tüketicinin korunması hukuku Türkiye’de önemli bir gelişme kaydetmiş; 2003
yılında gerçekleştirilen kapsamlı değişiklikler de tüketici hareketine ek bir
ivme kazandırmıştır. Ancak bu düzenlemelerin tümünün, Avrupa Birliği (AB)
mevzuatı ile tam uyumunun sağlanması için gözden geçirilmesi ve kısmen yeniden
kaleme alınması ihtiyacı özellikle AB-Türkiye tarama toplantıları çerçevesinde
kendisini göstermiştir. Kanun değişikliğine gidilmesinin en temel amaçlarından
birisi, AB’nin son dönemde çıkardığı ve henüz mevzuatımıza aktarılmamış olan,
2002/65/AT sayılı Finansal Hizmetlerin Mesafeli Satışı, 2005/29/AT sayılı
Haksız Ticari Uygulamalar, 2008/48/AT sayılı Tüketici Kredileri Sözleşmeleri,
2008/122/AT sayılı Devre Tatil, Uzun Süreli Tatil Ürünü, Yeniden Satım ve
Değişim Sözleşmeleri, 2001/83/EU sayılı Tüketici Hakları Yönergelerinin iç
hukukumuza aktarılması olmuştur. Diğer taraftan, bu Tasarı hazırlanırken
tüketicinin korunması alanında AB tarafından çıkarılmış olan bütün Yönergeler
incelenmiş ve iç hukukumuzdaki değişiklikler ona göre şekillendirilmiştir.
Tasarı ile, aşağıdaki AB Yönergeleri ve AB Tavsiyeleri iç hukukumuza
aktarılmıştır:
1- 25/6/1987 tarihli Olduklarından Farklı Görünen,
Tüketicilerin Sağlık veya Güvenliğini Tehlikeye Atan Mallara İlişkin Üye
Ülkelerin Hukuki Düzenlemelerinin Uyumlaştırılması Hakkında 87/357/AET sayılı
Konsey Yönergesi.
2- 13/6/1990 tarihli Paket Gezi, Paket Tatil ve Paket
Turlara İlişkin 90/314/AET sayılı Konsey Yönergesi .
3- 5/4/1993 tarihli Sözleşmelerdeki Haksız Şartlara
İlişkin 93/13/AET sayılı Konsey Yönergesi.
4- 16/2/1998 tarihli Tüketicilere Sunulan Malların
Fiyatlarının Belirtilmesi Konusunda Tüketicilerin Korunmasına İlişkin 98/6/AT
sayılı Avrupa Parlamentosu ve Konseyi Yönergesi.
5- 25/5/1999 tarihli Tüketici Malları Satım Sözleşmeleri
ve İlgili Garantilerin Bazı Yönleri Hakkında 1999/44/AT sayılı Avrupa
Parlamentosu ve Konseyi Yönergesi.
6- 23/9/2002 tarihli Tüketicilere Yönelik Finansal
Hizmetlerin Mesafeli Sunumuna İlişkin ve 90/619/AET, 97/7/AT ve 98/27/AT sayılı
Yönergeleri Değiştiren 2002/65/AT sayılı Avrupa Parlamentosu ve Konseyi
Yönergesi.
7- 11/5/2005 tarihli 84/450/AET sayılı Konsey Yönergesi,
97/7/AT, 98/27/AT ve 2002/65/AT sayılı Avrupa Parlamentosu ve Konsey
Yönergelerini ve 2006/2004 sayılı Avrupa Parlamentosu ve Konsey Tüzüğünü Tadil
Eden İç Pazarda İşletmeden-Tüketiciye Yönelik Haksız Ticari Uygulamalara
İlişkin 2005/29/AT sayılı Avrupa Parlamentosu ve Konseyi Yönergesi.
8- 12/12/2006 tarihli Aldatıcı ve Karşılaştırmalı Reklâmlara İlişkin 2006/114/AT sayılı
Avrupa Parlamentosu ve Konseyi Yönergesi.
9- 23/4/2008 tarihli Tüketici Kredisi Sözleşmeleri ile İlgili 2008/48/AT sayılı Avrupa
Parlamentosu ve Konseyi Yönergesi.
10- 14/1/2009 tarihli Devre Tatil, Uzun Süreli Tatil Ürünü, Yeniden Satım ve Değişim
Sözleşmelerinin Belli Yönleri Açısından Tüketicinin Korunması Hakkında
2008/122/AT sayılı Avrupa Parlamentosu ve Konseyi Yönergesi.
11- 23/4/2009 tarihli Tüketicinin Ekonomik Çıkarlarının Korunması
için İhtiyati Tedbirler Hakkında 2009/22/AT sayılı Avrupa Parlamentosu ve
Konseyi Yönergesi.
12- 22/11/2011 tarihli 93/13/EEC Sayılı Konsey Yönergesi
ve 1999/44/AT Sayılı Avrupa Parlamentosu ve Konsey Yönergesini Değiştiren ve
85/577/AET Sayılı Konsey Yönergeyi ve 97/7/AT Sayılı Avrupa Parlamentosu ve
Konsey Yönergesini Yürürlükten Kaldıran 2011/83/AB sayılı Tüketici Hakları
Hakkında Avrupa Parlamentosu ve Konsey Yönergesi.
13- 30/3/1998 tarihli ve 98/257/AT sayılı Tüketici
Uyuşmazlıklarının Mahkeme Dışı Çözümü için Sorumlu Kurumlara Uygulanabilir
Kurallara İlişkin Komisyon Tavsiyesi.
14- 4/4/2001 tarihli ve 2001/310/AT sayılı Tüketici
Uyuşmazlıklarının Uzlaştırılmasından Sorumlu Kurumlara Uygulanabilir Kurallara
İlişkin Komisyon Tavsiyesi.
II- Kanun
Değişikliğine İlişkin Teknik Ayrıntılar
Her ne kadar tüketici mevzuatının elden geçirilmesinin
arkasındaki itici güç AB yönergeleriyle uyumun sağlanması olmuşsa da Kanun
değişikliğinde sadece AB mevzuatı dikkate alınmakla kalınmamış bir dizi üye
ülkede bunların nasıl iç hukuka aktarıldıkları da incelenmiştir. Bunun yanı
sıra İsviçre’deki tüketici mevzuatı da özellikle değerlendirilmiştir. Zira bir
AB ülkesi olmasa da, İsviçre yasa koyucusu uzun yıllardır özel hukuk alanındaki
yasama faaliyetlerinde AB yönergelerini dikkate almaktadır. Tüketicinin
korunması hakkındaki kurallarda bu belirgin bir şekilde ortaya çıkmaktadır.
Karşılaşılan sorunların büyük ölçüde borçlar hukuku sorunları olması itibarıyla
İsviçre mevzuatının değerlendirilmesi kuşkusuz büyük önem taşımaktadır.
Tüketicilerin korunmasına ilişkin olan AB mevzuatının
yönergeler aracılığıyla düzenlenmiş olması, bu alanda belirli bir esnekliğe
imkân tanımaktadır. Bu açıdan zaman zaman yönergelerde yer alan düzenlemelerin
birebir tercüme suretiyle değil de Türk Borçlar Kanunu sistematiğine uyacak
şekilde iç hukukumuza aktarılması tercih edilmiştir. Buna karşılık “maksimum
harmonizasyon (azami uyum)”u sağlayan yönergeler açısından bakıldığında, bu
türden bir esneklik payı mevcut değildir. Örneğin henüz iç hukukumuza
aktarılmamış olan, 2002/65/AT sayılı Finansal Hizmetlerin Mesafeli Satışı,
2005/29/AT sayılı Haksız Ticari Uygulamalar, 2008/48/AT sayılı Tüketici Kredisi
Sözleşmeleri, 2008/122/AT sayılı Devre Tatil, Uzun Süreli Tatil Ürünü, Yeniden
Satım ve Değişim Sözleşmelerinin Belli Yönleri Açısından Tüketicinin Korunması,
2011/83/AB sayılı Tüketici Hakları Yönergesi bu türdendir.
Diğer taraftan Türk Borçlar Kanunu ve Türk Ticaret Kanunu
birçok yeni hukuki düzenlemeler getirmiştir. AB mevzuat uyumunun yanı sıra,
Tasarı hazırlanırken bu iki Kanun hükümleri de dikkate alınmıştır.
AB tüketici mevzuatının sık sık revize edildiği gerçeği
karşısında Tasarıya sadece en önemli ve temel hususlar alınmış, özellikle
teknik bütün ayrıntıların yönetmeliklerle düzenlenmesi tercih edilmiştir. Bu
şekilde yasa koyucunun ihtiyaç duyacağı esnekliğin sağlanması amaçlanmıştır.
Halihazırda AB yasama organlarında tartışılmakta olan paket tura ilişkin
yönerge değişiklikleri gerçekleşirse Gümrük ve Ticaret Bakanlığının gecikmeksizin
bu değişiklikleri Türk hukukuna yansıtabilmesi mümkün olacaktır.
Borçlar Hukukunun çok farklı alanlarına nüfuz eden ve son
derece teknik bir dizi ayrıntı içeren bu Tasarının kaleme alınmasındaki en
büyük güçlüklerden biri kavramlarının doğru oturtulmasına ilişkin olarak
yaşanmıştır. Bu kargaşanın artmasının bir sebebi, AB mevzuatının sık sık aynı
kavrama farklı anlam yüklemesinden kaynaklanmaktadır. En temel kavram olarak
“tüketici” bile farklı yönergelerde farklı anlamlar taşıyabilmektedir. Tasarı hazırlanırken
bu karışıklıklar en aza indirilmeye çalışılmış ancak AB uyumunun sağlanması
açısından kaçınılmaz gözüken bazı hallerde, Tasarıda açıklama yapmak suretiyle
istisnalara yer verilmek zorunda kalınmıştır. Tüketicinin işlem yaptığı karşı
tarafın özelliklerine göre de bazen satıcı, bazen kredi veren, bazen sağlayıcı,
bazen de bunların hepsini kapsayacak bir kavrama ihtiyaç duyulmuştur. Bu
nedenle “ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden” veya “sözleşmeyi
düzenleyen” gibi ifadelerin Kanuna alınmasındaki temel gerekçe budur.
Tüketicinin sözleşme akdettiği kişinin ediminin herhangi bir önem taşımadığı
hallerde nötr bir üst kavram olarak bu iki ifade kullanılmıştır.
III- Kanun
Değişikliğine İlişkin Maddi Ayrıntılar
Tüketicinin korunması ihtiyacı değişik sebeplere
dayandığından tüketiciyi korumak için kullanılması gereken araçlar da
farklılaşabilmektedir. Koruma zorunluluğunun nedenlerinden biri de, tüketicinin
ilgili hukuki işlemi en uygun içerik ile kurmak için ihtiyaç duyduğu bilgiye
sahip olmamasından kaynaklanmaktadır. Bu hallerde taraflar arasındaki bilgi
asimetrisinden bahsedilmekte ve bu asimetrinin giderilmesi için hukuki önlemler
almak icap etmektedir. Nitekim bu Tasarıda sözleşmenin kurulması öncesinde ve
kurulması sırasında tüketicinin bilgilendirilmesi yükümlülüğünün düzenlendiği
bütün hallerde amaç, taraflar arasındaki bu dengesiz durumu gidermek ve
tüketicinin de bilgilendirilmiş bir şekilde sözleşme kurmasına imkân
tanımaktır. Sözleşme özgürlüğüne en az müdahale eden araç olması itibarıyla
özellikle AB mevzuatı bilgilendirme yükümlülüklerine özel bir önem
atfetmektedir. Bu yükümlülük bazen bir yazılı şekil şartı olarak düzenlenmiş ve
şekle aykırılığın yaptırımının kesin hükümsüz olacağı kabul edilmiş; bazı
hallerde ise eksik bilgilendirmeye rağmen sözleşmenin kurulacağı ancak
tüketicinin bilgilendirilmediği konularda sözleşmeyi düzenleyen aleyhine bazı
haklardan faydalanması kabul edilmiştir. Tüketicinin somut olarak hangi
konularda, ne zaman ve nasıl bilgilendirileceği hususları Bakanlık tarafından
çıkarılacak yönetmeliklerle düzenlenecektir. Özellikle AB Yönergelerinin bu
konuda son derece ayrıntılı ve teknik hükümler içermesi ve bunların içeriğinin
sık sık değişebilmesi nedeniyle bu hususların, üye ülkelerde yapıldığı gibi
kanun yerine yönetmelik ile düzenlenmesi tercih edilmiştir. Bu şekilde hem
Tasarının gereksiz yere ayrıntılara boğulması engellenecek hem de AB hukukuna
uyumun, gerektiğinde yönetmelikleri değiştirmek suretiyle en kısa zamanda temin
edilmesi de mümkün olacaktır.
Bir dizi sözleşmede sorun, tüketicinin bunları gerek
işlemin cazibesi gerekse pazarlama tekniklerinin özellikleri nedeniyle çok
fazla düşünmeden imzalamasıdır. Bu hallerde genelde karşılaşılan durum,
tüketicinin kısa süre sonra sözleşmeyi kurduğuna pişman olmasıdır. İşte bu
hallerde kendisine tanınabilecek en iyi imkân cayma hakkıdır. Başka bir deyişle
sözleşmeyi kurmaya yönelik irade beyanını geri alma hakkıdır. Nitekim Tasarıda
bir dizi sözleşme için (devre tatil ve uzun süreli tatil ürününe ilişkin sözleşmeler,
işyeri dışında yapılan sözleşmeler, ön ödemeli ve mesafeli sözleşmeler,
finansal hizmetlerin mesafeli satışına ve tüketici kredisine ilişkin
sözleşmeler gibi) bu tür bir cayma hakkı kabul edilmiş ve buna ilişkin süre de
ondört gün olarak belirlenmiştir. Bu şekilde tüketici düşünmeden, baskı altında
veya malı görmeden akdettiği sözleşmeden kurtulma imkânına sahip olacaktır.
Sözleşme özgürlüğüne daha ciddi bir müdahale kuşkusuz
sözleşme içeriğinin bilfiil yasa ile veya hâkim eliyle düzenlendiği hallerdir.
Bu durumlarda ya yasa emredici olarak sözleşme içeriğini saptamaktadır ya da
hâkime sözleşme içeriğine müdahale etme imkânı vermektedir. Örneğin taksitli
sözleşmelere veya tüketici kredisi sözleşmelerine ilişkin emredici hükümler
doğrudan sözleşme içeriğini şekillendirmektedir. Buna karşılık tüketici
sözleşmelerindeki haksız şartlara ilişkin denetim mekanizması somut olayın
özelliklerine göre hâkime sözleşme içeriğine müdahale ederek tüketici aleyhine
olan sözleşme hükümlerini kesin hükümsüz sayma imkânı vermektedir.
Son olarak, bir dizi durumda da tüketicinin korunması
ancak, ortaya çıkan zararının giderilmesini talep imkânının verilmesi yoluyla
mümkün olmaktadır. Tazminat talep
edilmesinin mümkün kılındığı hallerin tümünde bu durum söz konusudur.
Ancak tüketicinin korunmasına yönelik bu borçlar hukuku
araçlarının yanı sıra piyasayı denetlemeye ilişkin idari bir dizi önlem de
Tasarıda yer almaktadır. Özellikle haksız şartların, reklamların, haksız ticari
uygulamaların denetlenmesi buna örnek gösterilebilir. Bu önlemler doğrudan
piyasaya müdahale eden ve yansıma suretiyle tüketiciyi koruyucu etkisi olan
önlemlerdir. Örneğin, tüketicinin irade özerkliğinin temin edilmesi amacıyla
kendisini yanlış yönlendirebilecek her türlü reklam ve haksız ticari uygulama yasaklanmıştır.
Bu şekilde tüketici, kafasında uyandırılan yanlış kanaatler sonucunda değil;
düşünerek, tartarak, bilinçli bir şekilde hukuki işlem yapabilecektir. Tasarı
ile, getirilmiş bütün idari para cezaları da piyasa davranışlarını tüketici
lehine yönlendirmenin bir aracıdır.
Tasarıda tüketiciyi korumaya yönelik son düzenleme grubu
da hak arama özgürlüğüne ilişkindir. Tüketicinin bu Tasarı ile kendisine
verilmiş olan haklarını kullanmak için tüketici hakem heyetlerine ve tüketici
mahkemelerine başvurabileceği açıktır. Tasarıda yer alan, tek tek tüketicilerin
genelde açmayacağı bir dizi davayı tüketici örgütlerinin açması ve bu şekilde
etkin bir korumayı temin etmesi imkânı son derece büyük öneme sahiptir.
MADDE GEREKÇELERİ
MADDE 1- Bu
madde, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun birinci maddesi ile büyük ölçüde
örtüşmektedir. 1982 Anayasasının “Tüketicilerin korunması” başlıklı 172 nci
maddesi “Devlet, tüketicileri koruyucu ve aydınlatıcı tedbirler alır,
tüketicilerin kendilerini koruyucu girişimlerini teşvik eder.” hükmü ile
tüketicilerin korunmasını anayasal güvence altına almış ve Devleti tüketicileri
korumakla görevlendirmiştir. Anayasa ile verilen görev çerçevesinde bu Kanun
hazırlanmıştır. Bu doğrultuda, maddede çeşitli ifade düzeltmeleri yapılmış ve
madde evrensel tüketici hakları doğrultusunda yeniden kaleme alınmıştır.
MADDE 2- Kanunun
kapsamının belirlendiği ikinci maddede “tüketici işlemlerinin” ve
“uygulamaların” kapsam dâhilinde olduğu belirtilmiştir. Böylece, kamu tüzel
kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya
onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişilerin,
tüketicilerle sözleşme imzalanmadan önce, sözleşmenin kurulması esnasında ve
sözleşme imzaladıktan sonra yaptıkları uygulamalar da Kanun kapsamında
değerlendirilecektir.
Örneğin, tüketici kredisi verilmeden önce tüketicilere
verilmesi öngörülen sözleşme öncesi bilgi formu, devre tatil sözleşmesinin
kurulması esnasındaki satış yöntemi veya bir malın satışından sonra o mala
ilişkin satış sonrası hizmetler gibi uygulamalar konusunda çıkabilecek
uyuşmazlıklara bu Kanun hükümleri uygulanacaktır.
Bu hüküm ile özellikle bir hukuki işleme veya sözleşmeye
dayanmayan, tüketiciye yönelik haksız ticari uygulamaların da Kanun kapsamında
olduğu açıklığa kavuşturulmuş olmaktadır.
MADDE 3- Bu
madde tanımlar maddesi olup, bu maddede Kanunda geçen ana kavramların
tanımlarına yer verilmiştir.
4077 sayılı Kanun ile mukayese edildiğinde “Tanımlar”
maddesinden bazı tanımlar çıkarılmış, yeni bazı tanımlar eklenmiş, bazı
tanımlar ise değiştirilmiştir. Yapılan en esaslı değişiklikler, tüzel kişilerin
tüketici kavramının dışında tutulması ve tüketici işlemi kavramının kapsamının
genişletilmesidir.
Buna göre tüketici işlemi; eser, taşıma, simsarlık,
sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere
kurulan her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder şeklinde yeniden
tanımlanmıştır. Böylece uygulamada ortaya çıkan ve tüketici sözleşmelerinin
kapsamının daraltan yorumların da önüne geçilmiş olacaktır.
MADDE 4- Bu
maddede tüketici sözleşmelerinde uygulanacak temel ilkeler özel olarak
düzenlenmiş, Kanunun birçok maddesinde ayrı ayrı düzenlenmesi öngörülen
hususlar bu maddeye alınarak Kanunda tekrardan kaçınılmıştır.
Maddenin birinci fıkrasında, Kanunda yazılı olarak
düzenlenmesi öngörülen sözleşmelerin ve bilgilendirmelerin şekil şartı
belirlenmiş, sözleşmede bulunması gereken şartlardan bir veya birkaçının
bulunmamasının hukuki sonuçları düzenlenmiştir. Buna göre, sözleşmeler ile
bilgilendirmelerin anlaşılabilir bir dilde, açık, sade ve okunabilir bir
şekilde en az oniki punto büyüklüğünde olacak şekilde düzenlenmesi zorunlu
tutulmuştur. Sözleşme ve bilgilendirmelerin tüketicilere kâğıt ortamında veya
sürekli veri taşıyıcısı ile verilmesi gerekmektedir. Sözleşmede bulunması
gereken şartların eksikliği halinde, bu eksikliğin sözleşmeyi düzenleyen
(satıcı, sağlayıcı, kredi veren ve benzeri) tarafından derhal giderilmesi
öngörülmüştür.
İkinci fıkrada, sözleşmede öngörülen koşulların, sözleşme
süresi içerisinde tüketici aleyhine değiştirilemeyeceği düzenlenmiştir. Böylece
tüketicilerin aleyhine olacak şekilde sözleşmelerde tek taraflı olarak ve
tüketicilerin aleyhine olacak şekilde değişiklik yapılmasının önüne geçilmesi
amaçlanmıştır.
Üçüncü fıkrada, tüketiciden kural olarak sözleşme ile
belirlenenin dışında ek bir ücret talep edilemeyeceği düzenlenmiştir. Bu
fıkranın temelindeki gerekçe, piyasada özellikle tüketicilere sunulan mal ve
hizmetler için ödenecek ücretlerin kapsamının belirlenmesinde zaman zaman sorun
yaşanmasıdır. Tüketici bir sözleşme yaparken, edineceği mal veya hizmeti bir
bütün olarak algılar ve bunun ücretini ödediğini düşünür. Tüketicinin haklı
olarak bir bütün olarak algıladığı ve tek fiyat biçtiği edimin daha sonra
parçalara bölünmesi ve her bir parça için ek ücret talep edilmesi hakkaniyete
uygun olmayacaktır. Diğer taraftan bir sözleşme kapsamına giren bütün
edimlerin, sözleşmenin asli fiyat pazarlığına dâhil olduğu yorumu yapılır ve
yan edimler için bir ücret talep edilmesi tümüyle engellenirse bu durum ise
fiyatların artmasına neden olacak ve tüketici aleyhine sonuç doğuracaktır.
Yukarıda belirtilen nedenlerle bir sözleşmede neyin değiş
tokuş dengesi içinde olduğu, neyin asli edim neyin yan edim olduğunun tespiti
büyük önem taşır. Bu tespitin yapılabilmesi amacıyla üçüncü fıkrada ticari veya
mesleki amaçlarla hareket edenlerin tüketiciden hangi durumlarda ek ücret talep
edebileceğine dair düzenleme yapılmıştır.
Buna göre ortalama bir tüketicinin kendisine sunulan edim
kapsamında saymakta haklı olduğu, ana sözleşme ücreti dâhilinde bu edimi de
ödediğini düşündüğü hallerde ayrıca ücret talep edilemeyecektir. Burada kast
edilen subjektif bir tüketici beklentisi değil, ortalama bir tüketicinin
objektif, genel ve haklı bir algısıdır. Bunun tespit edilmesinde ise yargı
organlarına yol gösterecek olan iki kriter vardır:
Öncelikle, Kanunda özel olarak düzenlenmiş sözleşmelerde,
özellikle edim kapsamında sayılmış olan hizmetler için ayrıca bir ücret talep
edilmesi mümkün değildir. Örneğin satım sözleşmesinde devir ve taşıma giderleri
için özel bir düzenleme vardır veya kira sözleşmesi sırasında ortaya çıkan kira
konusunun ayıplarının kimin tarafından giderileceği veya temizlik ve bakım
giderlerini kimin ödeyeceği bellidir. Kanunda özel olarak düzenlenmemiş isimsiz
sözleşmelerde ise özel olarak düzenlenmiş sözleşme hükümlerinin kıyasen
uygulanması mümkündür.
Üçüncü fıkranın değerlendirme için getirdiği ikinci kriter
ise mal veya hizmet sunanın kendi menfaati doğrultusunda yapmış olduğu
masraflar için ek bir ücret talep edemeyecek olmasıdır. Bu kapsamda sözleşmeyi
düzenleyenin kendisini belirli risklere karşı korumak için yaptığı masrafları,
daha sonra tüketiciye yüklemesi hakkaniyete uygun değildir. Zira başlangıçta
sözleşme fiyatı belirlenirken tarafların risk hesaplarının yapılıp, ona göre
edimin belirlemesi gerekir. Dolayısıyla bu değerlendirmede özellikle tarafların
risk alanlarının da iyi tartılması gerekir.
Yukarıdaki açıklamaları bir örnek
ile somutlaştırabilmek mümkündür. Örneğin bir hava yolu şirketinin asli edimi
tüketicilerin ve el bagajlarının taşınmasıdır. Ulaştırma sırasında verilen
yemek ve içecek servisi, el bagajından daha büyük bagajların taşınması, uçak
yolcularına sigorta yaptırılması ise yan edimlerdir. Bu kapsamda sadece el
bagajı ile uçan, yiyecek, içecek servisinden faydalanmayan ve sigorta
yaptırmayan bir tüketicinin daha büyük bir bagajla uçan ve/veya yiyecek içecek
servisinden faydalanan ve/veya sigorta yaptıran diğer bir tüketiciden daha
ucuza uçmak istemesi makul bir istektir ve hava yolu şirketinin de bu imkânı
tüketiciye sunması hakkaniyete uygundur.
Asli edim, yan edim ve sözleşmeyi düzenleyenin kendi
menfaati doğrultusunda yapmış olduğu masrafların neler olabileceğine ilişkin
açıklamalar yukarıda kapsamlı biçimde yapılmıştır. Ancak, bankacılık
işlemlerinde asli edim, yan edim, sözleşmeyi düzenleyenin kendi menfaati
doğrultusunda yapmış olduğu masraflar konusunda karara varmak çok da kolay
olmayacaktır. Bankacılık işlemlerinde asli edim, yan edim ve sözleşmeyi
düzenleyenin kendi menfaati doğrultusunda yapmış olduğu masrafların neler
olduğunun bankacılık sektörünün düzenleyici kurumu olan Bankacılık Düzenleme ve
Denetleme Kurumu tarafından belirlenmesinin mevzuatı uygulayacak olanların
işlerini kolaylaştıracağı ve çıkabilecek yorum farklılıklarını
engelleyebileceği düşünülmektedir. Bu nedenle, bankalar, tüketici kredisi veren
finansal kuruluşlar ve kart çıkaran kuruluşlar tarafından tüketiciye sunulan
ürün veya hizmetlerde tüketiciden faiz dışında alınacak her türlü ücret,
komisyon ve masraflar ile bunlara ilişkin usul ve esasların Bakanlığın görüşü
ile Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu tarafından belirleneceği hüküm
altına alınmıştır.
Dördüncü fıkrada, sözleşmelere istinaden tüketiciden talep
edilecek her türlü ücret ve masrafa ilişkin bilgilerin, sözleşmeye ek olarak
tüketicilere kâğıt üzerinde yazılı şekilde verilmesi öngörülmüştür. Özellikle,
bankacılık ve elektronik haberleşme sektöründe kullanılan sözleşmeler gibi tip
sözleşmeler, çok kapsamlı ve anlaşılması zor olan sözleşmelerdir. Ücret ve
masrafların bu sözleşmelerin içerisinde tüketiciler tarafından fark
edilebilmesi son derece zor olmakta ve bu nedenle tüketiciler mağduriyet
yaşamaktadırlar. Dördüncü fıkrada yer alan düzenleme ile tüketicilerin,
imzaladıkları sözleşmeye istinaden ödemekle yükümlü olacağı ücretler konusunda
açıkça bilgi sahibi olmaları, kendilerine sunulan teklif ile piyasadaki diğer
seçenekleri karşılaştırabilmeleri böylece satın alma kararını daha bilinçli bir
şekilde verebilmeleri amaçlanmıştır.
Beşinci fıkrada yapılan düzenlemeyle, sadece nama yazılı ve
her bir taksit ödemesi için ayrı ayrı olacak şekilde senet düzenlenebileceği
belirtilmiş, tüketici dışındaki kişiler yönüyle kambiyo senedi geçerli
sayılmış, dolaşıma giren kambiyo senedi yönüyle işlem güvenliği sağlanmış, aynı
zamanda da tüketicinin mağdur olmasının önüne geçilmesi amaçlanmıştır.
Altıncı fıkrada yapılan düzenleme
ile tüketici işlemlerine tüketicinin edimlerinin teminatı için alınan şahsi
teminatların her ne isim altında olursa olsun adi kefalet sayılacağı hüküm
altına alınmıştır. Buna göre tüketici işlemlerinde, tüketicinin verdiği şahsi
teminatlara Türk Borçlar Kanununda yer alan adi kefalet hükümleri
uygulanacaktır. Bu düzenlemenin amacı tüketici işlemlerinde kefil olan kişileri
korumaktır. Bu doğrultuda tüketici işlemlerinde ancak adi kefaletin
kararlaştırılabileceği kabul edilmiştir. Tarafların müteselsil kefalet
kararlaştırmış olmaları halinde bile bu kefalet sözleşmesi adi kefalet hükmünde
olacaktır. Ancak altıncı fıkranın son cümlesinde ise tüketicinin alacaklarına
teminat için karşı tarafça verilen şahsi teminatların aksine düzenleme
olmadıkça müteselsil kefalet sayılacağı hüküm altına alınmıştır.
Yedinci fıkrada yapılan düzenleme ile temerrüt hali de
dâhil olmak üzere tüketici işlemlerinde bileşik faiz uygulaması yasaklanmıştır.
MADDE 5- Bu
madde ile 4077 sayılı Kanunun sözleşmedeki haksız şartlara ilişkin
6 ncı maddesi yeniden kaleme alınmıştır. Sözleşmedeki haksız şartlara ilişkin madde hükümleri, ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket edenlerin dayatması sonucu tek taraflı olarak sözleşmeye konulan, üzerinde pazarlık dahi edilmeden kabul edilmek zorunda kalınan ve tüketicinin aleyhine olan sözleşme şartlarına karşı tüketicileri korumak amacını taşımaktadır. Ayrıca bu düzenleme ile birlikte 5/4/1993 tarihli Sözleşmelerdeki Haksız Şartlara İlişkin 93/13/AET sayılı AB Yönergesi de iç hukuka aktarılmaktadır.
6 ncı maddesi yeniden kaleme alınmıştır. Sözleşmedeki haksız şartlara ilişkin madde hükümleri, ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket edenlerin dayatması sonucu tek taraflı olarak sözleşmeye konulan, üzerinde pazarlık dahi edilmeden kabul edilmek zorunda kalınan ve tüketicinin aleyhine olan sözleşme şartlarına karşı tüketicileri korumak amacını taşımaktadır. Ayrıca bu düzenleme ile birlikte 5/4/1993 tarihli Sözleşmelerdeki Haksız Şartlara İlişkin 93/13/AET sayılı AB Yönergesi de iç hukuka aktarılmaktadır.
Uygulamada özellikle matbu standart sözleşmeleri aynen
kabul etmek veya kurmak istediği sözleşmeden vazgeçmek seçeneği karşısında
bırakılan tüketiciler, genelde sözleşmeyi kurmayı tercih etmektedir. Oysa
hiçbir şekilde pazarlık edilmeden, hatta genelde okunmadan kabul edilen bu
sözleşme şartları arasında, tarafların sözleşmeden doğan hak ve
yükümlülüklerinde dürüstlük kuralına aykırı düşecek biçimde tüketici aleyhine
bir dengesizliğe neden olan hükümler vardır. Kanunun 5 inci maddesi uyarınca bu
hükümler haksız şart olarak nitelendirilir. Haksızlığın göstergesi, karşılıklı hak ve yükümlülüklerde bir
dengesizliğin olması ve bunun dürüstlük kuralına aykırı düşmesidir. Sadece
pazarlık edilmeden sözleşme içeriği olan şartların denetime tabi olduğu ise
gözden kaçırılmamalıdır. Tarafların irade özerkliği asıldır. Denkler arasında
bir pazarlık gerçekleşmiş ve sözleşme içeriği buna göre belirlenmişse haksız
sözleşme şartı değerlendirmesi yapılamaz.
Birinci fıkrada
yapılan düzenleme ile haksız şartın tanımı yapılmıştır. Bu tanıma göre bir
sözleşme şartının haksız şart olarak değerlendirilebilmesi için iki durumun
birlikte ortaya çıkması gerekmektedir. Birincisi, tüketiciyle müzakere
edilmeden sözleşmeye dâhil edilmesi, ikinci ise tarafların sözleşmeden doğan
hak ve yükümlülüklerinde dürüstlük kuralına aykırı düşecek biçimde tüketici
aleyhine dengesizliğe neden olmasıdır. Hemen belirtmek gerekir ki, maddenin
dokuzuncu fıkrası uyarınca haksız şart olduğu Bakanlıkça ilân edilen sözleşme
koşullarının tüketiciler tarafından müzakere edilip edilmediğine bakılmaksızın
geçersizlik yaptırımına tabi olacağı aşikârdır.
İkinci fıkrada
yapılan düzenleme ile sözleşmede yer alan haksız şartın kesin olarak hükümsüz
olacağı hüküm altına alınmıştır. Türk Borçlar Kanununun 27 nci maddesinin
ikinci fıkrası uyarınca bir kısmi hükümsüzlük söz konusudur. Ancak bu
düzenlemeden farklı olarak, sözleşmenin geri kalanının ayakta tutulması,
tarafların bu konuda farazi iradelerine göre tayin edilmez. Sözleşme, her
halükarda bu şartlar olmaksızın geçerliliğini korur. Sözleşmenin çok sayıda
hükmünün hükümsüz sayılması nedeniyle oluşan boşlukları ise hâkim, duruma göre
yedek hukuk kuralları veya kendi koyacağı normlar ile dolduracaktır. Sözleşmeyi
düzenleyen, haksız şart olarak değerlendirilen şartlar olmasaydı diğer
hükümlerle sözleşmeyi yapmayacak olduğunu ileri süremeyecektir.
Üçüncü fıkrada,
uygulamada tüketici aleyhine haksız şartların büyük bir çoğunlukla standart
sözleşmeler içinde yer alması nedeniyle, bu tip sözleşmelerdeki haksız
şartların değerlendirilmesine ilişkin düzenlemeler yapılmıştır. Bu şartlar,
ticari veya mesleki amaçlarla hareket edenin çok sayıda sözleşmede kullanılmak
üzere önceden hazırlamış ve çoğaltmış olduğu ve her bir tüketici ile akdettiği
sözleşmeye dâhil ettiği türden sözleşme şartlarıdır. Bu metinler içinde
değişmeden aynen yer alan bir standart şartın, münferiden tartışıldığını kabul
etmek piyasa şartlarına uygun değildir. Bu metinler tüketici tarafından aynen
kabul edilmeleri düşüncesi ile hazırlanırlar. Dolayısıyla sözleşmeyi
düzenleyen, istisnai olarak bir standart şartın tüketici ile müzakere edilerek
belirlendiğini iddia ediyorsa bunu ispat yükü ona aittir. Ayrıca standart
sözleşmede bir şartın belirli unsurlarının veya münferit bir hükmünün müzakere
edilmiş olması, sözleşmenin kalan kısmının da müzakere edildiği anlamına
gelmeyecektir. Sözleşmenin kalan kısmında yer alan sözleşme şartlarına da bu
madde hükümleri uygulanacaktır.
Dördüncü fıkrada,
sözleşmenin yazılı olması durumunda sözleşmede açık ve anlaşılır bir dilin
kullanılması zorunluluğu getirilmiştir. Yazılı kurulan standart sözleşmelerde
sık sık karşılaşılan bir sorun, sözleşme şartlarının son derece ayrıntılı,
karmaşık ve bir anlam verilemeyecek şekilde kaleme alınmalarıdır. Adeta
anlaşılmamak amacıyla yazılan bu türden sözleşme şartları da haksız sayılır ve
ikinci fıkra uyarınca hükümsüzlük yaptırımına tabi olur. Sözleşme şartlarının
yazılı olması halinde tüketicinin anlayabileceği açık ve anlaşılır bir dilin
kullanılmış olması, yani saydamlık gereğine uygun kaleme alınmış olmaları
şarttır. Diğer yandan bir sözleşme şartının tamamen anlaşılmaz olmayıp, sadece
birden fazla anlama geldiği hallerde hükümsüz olması söz konusu değildir. Ancak
bu hallerde tüketici lehine, düzenleyenin aleyhine olan yorum tercih edilir.
Contrastipulatorem (Sözleşme, şüphe hâlinde düzenleyen aleyhine yorumlanır.)
ilkesi olarak Roma Hukukundan bu yana geçerli olan bu kural, sözleşme hükmünü
kaleme alan tarafın bunun anlaşılır olması sorumluluğunu taşıması düşüncesine
dayanır.
Beşinci fıkrada
yapılan düzenleme ile faaliyetlerini, kanun veya yetkili makamlar tarafından
verilen izinle yürütmekte olan kişi ve kuruluşların hazırladıkları sözleşmelere
de niteliklerine bakılmaksızın bu madde hükümlerinin uygulanacağı açıkça hüküm
altına alınmıştır. Bu şekilde, literatürde iltihaki sözleşmeler olarak
nitelendirilen su, haberleşme, elektrik, doğalgaz, sigorta, bankacılık ve
benzeri alanlarda kanun veya yetkili makamlar tarafından verilen izinle
faaliyette bulunan kişi ve kuruluşların düzenlemiş oldukları sözleşmelerde de
haksız şartların bulunması durumunda Kanunun 5 inci maddesinin uygulanacağı
açıkça ifade edilmiştir.
Altıncı fıkrada,
bir sözleşme şartının haksızlığının, sözleşme konusu mal veya hizmetin niteliği
dikkate alınarak ve sözleşmenin kurulduğu sırada var olan sözleşmenin akdedilmesini
ilgilendiren tüm koşullar, sözleşmenin diğer şartları veya sözleşmenin bağlı
olduğu diğer sözleşmelere bakılarak değerlendirileceği hüküm altına alınmıştır.
Haksız şartlar, sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerde dürüstlük kuralına
aykırı düşecek biçimde tüketici aleyhine bir dengesizliğe sebep olan
şartlar olduğuna göre bu dengesizliğin var olup olmadığının belirlenmesinde
dikkate alması gereken hususlardan bazıları bu fıkrada belirlenmiştir.
Özellikle dikkat edilmesi gereken bir husus, bir şartın tek başına ele
alındığında haksız olarak nitelendirilebilecek olmasına rağmen, sözleşmenin
tümü değerlendirildiğinde, bu niteliğini yitirebilmesidir. Zira tüketiciye
başka noktalarda önemli tavizler verilmiş olması suretiyle sözleşmesel dengenin
yeniden kurulmuş olması ihtimali vardır. Bu açıdan diğer bütün sözleşme ve
bağlantılı sözleşmeler de gözönünde bulundurulmak zorundadır. Taraflar
arasındaki denge, sözleşmenin kurulması anına göre belirlenecektir. Sözleşme
adaleti baştan sağlanmış ve fakat daha sonra bozulmuşsa bu durum sözleşme
şartlarının denetimi yoluyla değil, olsa olsa işlem temelinin çökmesi kurumu
çerçevesinde değerlendirilebilir.
Yedinci fıkrada, sözleşme özgürlüğünün ve serbest piyasa
ekonomisinin önemli bir kuralı aynen benimsenmektedir. Tarafların asli edimleri
arasındaki denge asla denetim konusu olmaz. Serbest piyasa ekonomisi
kurallarının hakim olduğu bir ortamda edimler arası dengede objektif adaletin
yerini “piyasa adaleti” alır. Fiyatlar bazı istisnalar dışında mevcut hukuk sistemimizde
denetime konu olamaz. Olmaları da düşünülemez, çünkü “doğru” fiyatı tespit
etmek için herhangi bir hukuksal ölçüt mevcut değildir. Edimler arasındaki
dengeye müdahale edilemeyeceği kuralının sadece bir istisnası vardır. O da
saydamlık ilkesine aykırı davranılmış olması halidir. Zira tüketici açısından,
açık ve anlaşılır bir şekilde ifade edilmiş olma gereği edimi belirleyen
hükümler açısından özel bir önem taşımaktadır. En elverişli fiyatların piyasada
oluşabilmesi için bedel karşılığında sunulan hizmetin kapsamı, hangi hallerde
ek bir ödemenin talep edileceği gibi hususların tüketici açısından
anlaşılabilir ve diğer arz edilen mal veya hizmetlerle karşılaştırılabilir
olması gerekir. Aksi takdirde zaten piyasada fiyat oluşumunun ön koşulları
ortadan kalkmış olur. Bu nedenle gerek asli edimlerin gerekse yan edimlerin
hepsi saydamlık denetiminden geçecektir.
Sekizinci fıkrada yapılan düzenleme ile Bakanlığın, genel
olarak kullanılmak üzere hazırlanmış sözleşmelerde yer alan haksız şartların,
sözleşme metinlerinden çıkarılması veya kullanılmasının önlenmesi için gerekli
tedbirleri alacağı hüküm altına alınmıştır. Bakanlık standart sözleşmelerde yer
alan haksız şartları tespit etmeye ve bunların sözleşme metinlerinden
çıkarılması için gerekli işlemleri yapmaya yetkili olacaktır.
Dokuzuncu fıkrada, Bakanlığın, haksız şartların tespit
edilmesine ve bunların denetlenmesine ilişkin usul ve esasları yönetmelik ile
belirleyeceği hüküm altına alınmıştır. Bu yönetmelikte özellikle 93/13/AET
sayılı AB Yönergesinin ekinde verilmiş olan “haksız şartlar listesi” de yer
alacaktır.
MADDE 6- Bu
madde, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 5 inci maddesi ile
büyük ölçüde örtüşmektedir. Sadece maddenin ifade şekli düzeltilmiştir.
Birinci fıkraya göre satışa arz edilen malın, satılık
olmadığı belirtilmedikçe satışından kaçınılamaz. Benzer şekilde ikinci fıkraya
göre de haklı bir sebep olmaksızın hizmet sağlamaktan kaçınılamaz.
Üçüncü fıkraya göre, aksine bir teamül, ticari örf veya
adet ya da haklı bir sebep yoksa; a) Bir mal veya hizmetin satışı, o mal veya
hizmetin, satıcı tarafından belirlenen miktar, sayı, ebat gibi koşullara
bağlanamayacağı, b) Bir mal veya hizmetin satışı, başka bir mal veya hizmetin
satın alınması şartına bağlanamayacağı açıkça vurgulanmıştır.
Maddeye yeni eklenen dördüncü fıkrada yer alan düzenleme
ile Bakanlık ve belediyelerin, bu maddenin uygulanması ve izlenmesine ilişkin
işleri yürütmekle ayrı ayrı görevli oldukları hüküm altına alınmıştır.
MADDE 7- Bu
maddede yapılan düzenleme tüketicilerin ısmarlamadığı mal ve hizmetlerden
dolayı sorumlu tutulmalarının önüne geçilmesi amaçlanmıştır. Ayrıca bu madde
ile paralel bir düzenleme 2011/83/AB sayılı Tüketici Hakları Hakkında Avrupa
Parlamentosu ve Konsey Yönergesinin 27 nci maddesinde yer almaktadır.
Birinci fıkrada
yapılan düzenleme ile tüketicinin, sipariş etmediği malların
gönderilmesi veya hizmetlerin sunulması suretiyle bir borç altına girmesinin
engellenmesi amaçlanmıştır. Bu mal veya hizmetin sunulmasına ilişkin
tüketicinin herhangi bir iradesi bulunmamaktadır. Dolayısıyla sipariş edilmeyen
malların teslimi veya hizmetlerin sunulması halinde de ticari veya mesleki
amaçlarla hareket edenler, tüketiciye karşı herhangi bir hak ileri sürememeleri
gerekir. Mal veya hizmetin tüketiciye sunulmuş olması halinde tüketicinin
sessiz kalması ya da mal veya hizmeti kullanmış olması, sözleşmenin kurulmasına
yönelik bir kabul beyanı olarak yorumlanamayacaktır. Yine tüketicinin malı geri
yollamak veya muhafaza etmek gibi bir yükümlülüğü de bulunmamaktadır. Ancak bu
madde başkası adına gönderilen bir mal veya hizmetin hata ile tüketicinin
kendisine teslim edilmesi halindeki tüketicinin sorumluluğunu ortadan
kaldırmamaktadır.
İkinci fıkrada bir mal veya hizmetin sipariş edildiğini
iddia eden bu iddiasını ispatla yükümlü kılınmıştır. Sipariş edilmeyen mal ve
hizmetlere ilişkin olarak tüketicinin herhangi bir iradesi bulunmamaktadır.
Dolayısıyla tüketicinin bir malı veya hizmeti sipariş etmediğini kanıtlaması
mümkün değildir. Bu nedenle ticari veya mesleki amaçlarla hareket edenler eğer
bir malın veya hizmetin sipariş edildiğini iddia ederlerse bu iddialarını yine
kendileri ispat etmelidir.
MADDE 8- Birinci
fıkrada yer verilen tanım, 99/44/AT sayılı Yönergenin 2 nci maddesinin ikinci
paragrafındaki tanıma uyum da gözönünde bulundurularak yeniden yapılmıştır.
Tanımda öncelikle ayıplı ifanın, sözleşmeye aykırı ifa olduğu vurgulanmış;
dolayısıyla malın teslim edildiği anda sözleşmede kararlaştırılmış olan
özellikleri taşımaması veya taraflarca kararlaştırılmış örnek veya modele uygun
olmaması halinde, ayıplı bir ifanın var olacağı kabul edilmiştir. Bu açıdan
sözleşme içeriğine hangi hususların dâhil olduğunun tespit edilmesi özel önem
taşır. Tarafların mala ilişkin olarak üzerinde açıkça anlaşmış oldukları hususların
sözleşme içeriği olacağı tartışmasızdır. Bunun yanı sıra, bir malın objektif
olarak sahip olması gereken asgari özellikleri taşıması gerektiği de taraflar
arasında zımnen kararlaştırılmış sayılır.
İkinci fıkrada
yapılan düzenleme ile bir malın ayıplı olup olmadığının tespit edilmesi
açısından bir takım kriterlere yer verilmiştir. Buna göre; özellikle ambalajında,
etiketinde, tanıtma ve kullanma kılavuzunda ya da reklam ve ilânlarında yer
alan özelliklerinden bir veya birden fazlasını taşımayan; satıcı tarafından
bildirilen veya teknik düzenlemesinde tespit edilen niteliğe aykırı olan;
muadili olan malların kullanım amacını karşılamayan, tüketicinin makul olarak
beklediği faydaları azaltan veya ortadan kaldıran maddi, hukuki veya ekonomik
eksiklikler içeren malların ayıplı olarak kabul edilecektir.
Bu düzenleme ile malın ambalajında, etiketinde, tanıtma ve
kullanma kılavuzunda veya reklam ve ilânlarında yer alan niteliklere sahip
olacağının da taraflarca kararlaştırılmış olduğu kabul edilmiştir. Kamuya
yapılmış olan bu tür bildirimlerden, satıcının ve tüketicinin haberdar olduğu
ve bu bilgi ışığında sözleşmeyi kurdukları varsayılmaktadır. İşte malın,
sözleşme ile belirlenmiş olan bu özelliklerinden herhangi birine sahip olmaması
halinde ayıplı olduğu kabul edilir. Ayıplı bir ifanın var olup olmadığı, malın
tüketiciye teslim edildiği ana göre belirlenecektir. Madde metninde geçen
teknik düzenleme kavramı ile 11/7/2001 tarihli ve 4703 sayılı Ürünlere İlişkin
Teknik Mevzuatın Hazırlanması ve Uygulanmasına Dair Kanunda yer alan tanım
kastedilmiştir.
Üçüncü fıkrada, 1999/44 sayılı AB Yönergesinin 2 nci
maddesinin beşinci paragrafına uygun olarak, ayıp kavramı kapsamına dâhil
edilen, malın gereği gibi monte edilmemesi halleri düzenlenmiştir. Her ne kadar
ayıbın varlığı malın teslim edildiği ana göre belirleniyorsa da malın henüz
monte edilmeden teslim edildiği, ancak montajının satıcı veya onun
sorumluluğunda başkaları tarafından gerçekleştirildiği hallerde teslim
sonrasında, montaj aşamasında ortaya çıkan sorunlar da ayıp kavramı içinde
değerlendirilmiştir. Aynı şekilde, montajın tüketici tarafından yapılmasının
kararlaştırılmış olduğu hallerde, yanlış montajın, satıcı tarafından sunulan
montaj talimatnamesindeki yanlışlık veya eksikliğe dayanması durumunda oluşacak
bu ayıp malın ayıbı olarak değerlendirilir ve teslimden sonra ortaya çıkmış
olsa bile ayıp hükümlerine tabi olur. Ayrıca tüketicilerin sıklıkla
karşılaştıkları bir sorun olan sözleşmeye konu olan malın, sözleşmede
kararlaştırılan süre içerisinde teslim edilmemesi durumunda da sözleşmeye
aykırı ifa söz konusu olur. Bu durumda tüketici ayıplı mala ilişkin hükümlerden
yararlanacaktır.
MADDE 9- Birinci
fıkrada yapılan düzenleme ile satıcıya, malı satım sözleşmesine uygun olarak
tüketiciye teslim etme yükümlülüğü verilmiştir.
İkinci fıkra 1999/44 sayılı AB Yönergesinin 2 nci
maddesinin dördüncü paragrafı esas alınarak kaleme alınmıştır. Reklam veya ilân
yoluyla yapılan açıklamalara aykırı mal teslim edilmesi halinde bir ayıbın
varlığının kabul edilmesinin nedeni, bu açıklamalarda yer alan taahhütlerin
taraflarca bilindiği ve dolayısıyla bunların sözleşme içeriği olduğudur. Ancak
nadiren de olsa, satıcının, mala ilişkin olarak örneğin üretici tarafından
yapılan reklamlardan fiilen haberdar olmaması ve haberdar olmasının da
kendisinden beklenemeyecek olması ihtimali vardır. İşte bu hallerde satıcının
ilgili taahhütlerle bağlı tutulması uygun olmayacaktır. Kuşkusuz bu durumda
ispat yükü satıcıdadır. Satıcının reklam ve ilânlarda vaat edilenlerden sorumlu
tutulmaktan kurtulmak için başvurabileceği ikinci yöntem, gerçeği yansıtmayan
reklam veya ilânın, satım sözleşmesinin kurulması anına kadar düzeltildiğini
ispat etmesidir. Bu hallerde sözleşme içeriği zaten yeni reklama göre
belirlenir. Son olarak satıcı, ilgili reklam ve ilâna rağmen, tüketicinin
bunlardan etkilenmediğini, yani buradaki taahhütlere bağlı olarak sözleşme
kurma iradesinin oluşmadığını da ispat edebilir. Örneğin ilgili reklamın hiç
ulaşmadığı bir bölgede kurulan bir satım sözleşmesi açısından bu imkân
mevcuttur. Bu hallerde yine reklamdaki taahhüdün sözleşme içeriği olmadığı
kabul edilebilir.
MADDE 10- Bu
maddede ispat yüküne ilişkin düzenlemeler yapılmıştır. Birinci fıkrada yapılan
düzenleme ile, 1999/44 sayılı AB Yönergesinin 5 inci maddesinin üçüncü
paragrafına uygun olarak, tüketici lehine getirilmiş olan bir ispat kolaylığı
benimsenmiştir. Buna göre teslimden itibaren altı ay içinde ortaya çıkan
ayıpların teslim anında var olduğu kabul edilir. Sözleşmeye aykırı bir malın
ifa edilip edilmediği teslim anına göre saptandığından, tüketicinin ayıptan
doğan haklarını kullanabilmesi, ayıbın o anda var olduğunu, malın açık veya
gizli bir ayıbı o anda taşıdığını ispat etmesine bağlıdır. Fakat özellikle
malın bu ayıp nedeniyle telef olduğu hallerde, ispatın getirilmesi güçtür.
Dolayısıyla Kanun, ilk altı ay için ispat yüküne yer değiştirtmiştir.
Bir malın altı ay boyunca sorunsuz çalışması, hayatın
olağan akışına uygun olarak kabul edilmiş ve bu süre içinde mal yine de
bozulmuşsa, kaynağında yani teslim anında var olan bir ayıbın yattığı sonucuna
varılmıştır. Kuşkusuz satıcının bunun aksini ispat etmesi imkânı her zaman
vardır. Diğer yandan, bazı mallar açısından tüketiciye bu tür bir ispat
kolaylığı getirilmesinin satıcıyı mağdur edebilmesi söz konusudur. Örneğin
doğası gereği çabuk bozulan, çürüyen veya yok olan mallar açısından bu tür bir
karinenin kabulü, malın niteliği ile bağdaşmaz. Koltuk takımlarında sigara
yanıkları gibi, ayıbın, tüketicinin kullanım hatasına dayanmasının çok daha
muhtemel olduğu hallerde de, satıcının ispat yükü altında olması doğru olmaz.
Bu açıdan hâkimin, ayıbın ve malın niteliğini takdir ederek, ayıbın teslim
anında var olduğu konusundaki ispat yükünün yine tüketicide olduğuna karar
vermesi mümkündür.
Ayıplı malda tüketicinin seçimlik haklarından
faydalanabilmesi için ayıbı belirli bir süre içinde ihbar etmesi yükümlülüğü
kaldırılmıştır. AB Yönergesinin mecburi unsurları arasında yer almayan ihbar
yükümlülüğü bugün örneğin Avusturya, Almanya, Çek Cumhuriyeti, Fransa, İngiltere,
İrlanda, Letonya, Lüksemburg ve Yunanistan’da düzenlenmemiştir. Nitekim
tüketicinin seçimlik haklarından birini kullandığı yönünde satıcıya her
halükarda bildirimde bulunması gereğinin olması, bunun öncesinde ayrıca bir de
ayıbı ihbar etmesi zorunluluğunu anlamsız kılmaktadır. Özellikle ayıbın hangi
anda tespit edildiği genelde tartışmalı olacağından, bu tespit anından itibaren
işleyecek bir ayıbı ihbar süresinin de ne zaman sona erdiği uygulamada sorun
oluşturmaktadır. Tüketici iki yıllık zamanaşımı süresi içinde ayıbı tespit
ettiği sürece seçimlik haklarını da kullanabilecektir. Ayıbın çok erken bir
safhada tespit edilmiş olmasına rağmen tüketicinin uzun bir süre seçimlik
haklarını kullanmamış olması, duruma göre Türk Medenî Kanununun 2 nci maddesinin
ikinci fıkrası çerçevesinde bir hakkın kötüye kullanılması itirazı ile
karşılaşabilecektir. Tüketicinin ihbar için öngörülen süre içinde ayrıca hangi
seçimlik hakkını kullandığını bildirme yükümlülüğü bugün de yoktur. Dolayısıyla
ihbar yükümlülüğünün tüketiciyi, seçimlik haklarını kullanmak konusunda çabuk
hareket etmeye zorlayacağı yönündeki bir argüman bugün için de yerinde
değildir.
İkinci fıkrada, tüketicinin, sözleşmenin kurulduğu tarihte
kendisine bildirilen ayıptan haberdar olduğu veya makul olarak haberdar
olmasının kendisinden beklendiği hallerde, sözleşmeye aykırılığın söz konusu
olmayacağı düzenlenmiştir. Tüketicinin sadece haberdar olduğu ayıplar değil,
haberdar olmamasının mümkün olmadığı ayıplar da sözleşmeye aykırılık
oluşturmaz. Ancak, tüketicinin haberdar olmadığı ayıplar için bu maddede yer
alan hakları saklıdır. Örneğin üzerinde çizik olduğu bilinerek ve etiketinde de
açıkça belirtilerek satışa sunulan bir buzdolabının motorunun arızalanması
durumunda, söz konusu arıza için tüketicinin dört seçimlik haktan faydalanma
imkânı vardır. Ayrıca, ikinci el satımlarda veya defolu malların satımında da
bu tür durumlar ile karşılaşılabilir. Bu hallerde zaten tarafların, malın sahip
olması gereken özelliklere ilişkin olarak farklı bir sözleşmesel düzenleme
yaptıkları kabul edilecek, dolayısıyla da malın ayıplı olduğundan
bahsedilemeyecektir. İkinci el bir arabanın yeni bir araba ile aynı özelliklere
sahip olamayacağı açıktır.
Sözleşmenin kurulması aşamasında son derece aşikâr olan ve
herhangi bir muayene yapmadan hemen göze batan bir ayıbın varlığı halinde, daha
sonra bundan haberdar olunmadığı ileri sürülemeyecektir. Ancak dikkat edilmesi
gereken bir nokta, tüketicinin haberdar olduğu ayıplardan farklı bir ayıbın
daha sonra ortaya çıkmış olması halinde, satıcı, üretici ve ithalatçının
bunlara ilişkin sorumluluklarının her halükarda var olacağıdır. Örneğin satın
alınan ikinci el arabanın lastiklerinin aşınmış olduğu tüketicinin bilmesi
gereken bir olgudur, dolayısıyla daha sonra bu konuda bir ayıp iddiasında
bulunamaz. Buna karşılık arabanın hava yastığının açılmaması, fren sistemi,
motor, vites kutusu arızaları gibi arızalar arabanın ikinci el olması ile
alakalı bir sorun değildir. Bu hallerde yine bir ayıbın varlığı kabul
edilecektir. İkinci el bir arabanın objektif olarak sahip olması gereken bütün
özellikleri taşıması gerektiği açıktır.
Üçüncü fıkrada yapılan düzenleme ile satışa sunulacak
ayıplı mal üzerine ya da ambalajına, üretici, ithalatçı veya satıcı tarafından
tüketicinin kolaylıkla okuyabileceği şekilde malın ayıbına ilişkin açıklayıcı
bilgiyi içeren bir etiket konulması zorunlu tutulmuştur. Teşhir ürünü olmaları
sebebiyle bir takım ayıp oluşan mallar da benzer şekilde bu durumunun
belirtilmesi gerekmektedir. Bu etiketin tüketiciye verilmesi veya ayıba ilişkin
açıklayıcı bilginin tüketiciye verilen fatura, fiş veya satış belgesi üzerinde
açıkça gösterilmesi zorunludur. Böylelikle, sözleşmenin akdi anında tüketicinin
maldaki ayıptan haberdar olması sağlanmış olacaktır ve tüketicinin, sözleşmenin
akdi anında malın ayıbından haberdar olduğu haller için bir sözleşmeye
aykırılık söz konusu olmayacaktır. Ancak güvensiz ürünlerin etiketle dahi
satışa sunulması yasaktır. Güvensiz ürün söz konusu olduğunda Ürünlere İlişkin
Teknik Mevzuatın Hazırlanması ve Uygulanmasına Dair Kanunun hükümleri
uygulanacaktır.
MADDE 11- Birinci
fıkrada ayıplı maldan dolayı tüketicinin seçimlik hakları düzenlenmiştir.
Tüketici bu haklardan birini serbestçe belirleyebilir. Satıcı tüketicinin
tercih ettiği bu talebi yerine getirmekle yükümlüdür. Tüketicinin ayıplı maldan
dolayı dört seçimlik hakkı bulunmaktadır. Bunlar:
- Satılanı geri vermeye hazır olduğunu bildirerek
sözleşmeden dönme.
- Satılanı alıkoyup ayıp oranında satış bedelinden indirim
isteme.
- Aşırı bir masraf gerektirmediği takdirde, bütün
masrafları satıcıya ait olmak üzere satılanın ücretsiz onarılmasını isteme.
- İmkân varsa, satılanın ayıpsız bir misli ile
değiştirilmesini isteme.
İkinci fıkrada yapılan düzenleme ile tüketicinin dört
seçimlik hakkından dolayı öncelikli sorumluluk satıcıya verilmiş olmakla
birlikte, “ücretsiz onarım” ve “malın ayıpsız misli ile değiştirilmesi”
taleplerini üretici veya ithalatçıya karşı da yöneltmesi imkânı tanınmıştır.
Tüketicinin, “ücretsiz onarım” veya “malın ayıpsız misli ile değiştirilmesi”
taleplerinin yerine getirilmesi konusunda satıcı, üretici ve ithalatçıya
müteselsil sorumluluk yüklenmiştir. Ancak, üreticinin veya ithalatçının malın
kendisi tarafından piyasaya sürülmesinden sonra ayıbın oluştuğunu ispat
edebildiği hallerde sorumluluğu söz konusu olmayacaktır.
Sözleşmeye aykırılıktan, sözleşme tarafı olarak öncelikle
satıcının sorumlu olması esastır. Ancak, tüketici satıcının ortadan kaybolduğu
durumlar da dâhil olmak üzere, ayıpsız misli ile değiştirme veya ücretsiz onarım
haklarını üreticiye veya ithalatçıya karşı da kullanabilir. Üretici veya
ithalatçı ile tüketici arasında bir sözleşme ilişkisi bulunmamaktadır. Tüketici, üreticiye veya ithalatçıya karşı
bir ödeme yapmadığı için sözleşmeden dönme hakkını kullanarak, satıcıya ödemiş
olduğu parayı üretici veya ithalatçıdan geri alması veya bedel indirimi hakkını
kullanması mümkün değildir. Tüketici bu haklarını ancak satıcıya karşı
kullanabilir. Buna karşılık ücretsiz onarım ve ayıpsız misli ile değiştirmenin
üreticiden veya ithalatçıdan istenmesi anlamlıdır. Zira elinde yeni mal bulunan
veya o malı gereği gibi onaracak olan üretici veya ithalatçıdır. Dolayısıyla bu
hallerde, sözleşmelerin nisbiliği ilkesini aşarak tüketicinin doğrudan
üreticiye veya ithalatçıya gidebilmesi kabul edilmiştir.
Üçüncü fıkrada yapılan düzenleme ile ücretsiz onarım veya
malın ayıpsız misli ile değiştirilmesi haklarının kullanılamayacağı durumlar
belirlenmiştir. Her ne kadar tüketici seçimlik haklarından birini kullanmakta
serbestse de özellikle ücretsiz onarım ve ayıpsız misli ile değiştirme
haklarının kullanılması bazı hallerde satıcıyı zor durumda bırakabilir. Buna
göre onarım ve ayıpsız misli ile değiştirme imkânsız ise bu taleplerin ileri
sürülmesi mümkün olmayacaktır. İmkânsız olmasa bile, ücretsiz onarım ve ayıpsız
misli ile değiştirme satıcı açısından orantısız güçlükleri beraberinde
getirecek ise tüketici yine bu haklarını kullanamaz. İmkânsızlığın tespiti
kolaydır. Örneğin malın misliyle değiştirilmesi hakkının kullanılması durumunda
istenen malın ayıpsız mislini tedarik etmek mümkün değilse bu hak istenemez.
Tamir edilmesi objektif açıdan imkânsız olan bir mal için de bu talep kabul
edilemez. Buna karşılık satıcı için “orantısız güçlükleri” beraberinde
getirecek olmanın ne anlama geldiğini tayin etmek daha zordur. Bu konuda
1999/44 sayılı AB Yönergesi Kanuna da aynen aktarılmış olan üç kriter
belirtmiştir. Bunlar; malın ayıpsız değeri, ayıbın önemi ve diğer seçimlik
haklara başvurmanın tüketici açısından sorun doğurup doğurmayacağı gibi unsurlardır.
Örneğin malın tamir edilmesi, ayıpsız mislinin verilmesi ile mukayese
edildiğinde çok daha masraflı olacaksa tüketicinin tamirde ısrarcı olması kabul
edilmeyecektir. Satın alınan bir vidanın dişlerinde bozukluk varsa vidanın
tamiri yerine ayıpsız misli ile değiştirilmesi daha uygundur. Buna karşılık
satın alınan bir çamaşır makinesinin bir vidasının bozulması halinde, başka bir
çamaşır makinesi talep edilmesi orantısızlık savunması ile karşılaşır. Bu
hallerde vidanın değiştirilmesi uygun olan çözümdür.
Dördüncü fıkrada, tüketicinin ücretsiz onarım veya ayıpsız
misli ile değiştirme haklarından birini seçtiği durumlarda, tüketicinin
yaşaması muhtemel mağduriyetlerin önüne geçmek amacıyla, söz konusu taleplerin
satıcıya, üreticiye veya ithalatçıya yöneltilmesinden itibaren azami otuz iş
günü, konut ve tatil amaçlı taşınmazlarda ise altmış iş günü içerisinde yerine
getirilmesi öngörülmüştür. Ancak, Kanunun satış sonrası hizmetlere ilişkin
düzenlemelerin yapıldığı 58 inci maddesi uyarınca çıkarılan yönetmelik eki
listede yer alan mallara ilişkin azami tamir süresi farklılık
gösterebilecektir. Listedeki mallar için tüketicinin ücretsiz onarım talebi,
yönetmelikte belirlenen azami tamir süresi içerisinde yerine getirilecektir.
Ayıplı mal bu fıkrada öngörülen azami tamir süreleri içerisinde tamir
edilemezse tüketici, ayıpsız misli ile değiştirme, bedel indirimi veya
sözleşmeden dönme haklarından birini kullanabilecektir.
Beşinci fıkrada yapılan düzenleme ile tüketicinin
sözleşmeden dönme veya ayıp oranında bedelden indirim haklarından birini
kullanmayı seçtiği durumlarda, ödemiş olduğu bedelin tümünün veya bedelden
yapılan indirim tutarının derhal kendisine iade edileceği hüküm altına
alınmıştır.
Altıncı fıkra, seçimlik hakların kullanılması sebebiyle
ortaya çıkan tüm masrafların, tüketicinin seçtiği hakkı yerine getiren tarafça
(satıcı, üretici veya ithalatçı) karşılanmasını öngörmektedir. Örneğin,
nakliye, posta veya iletişim masrafları gibi. Tüketici seçimlik haklarını
kullanma sebebiyle hiçbir masrafa katlanmak zorunda bırakılmamalıdır. Ayrıca
ayıplı mal bir kişinin ölümüne veya yaralanmasına veya bir malın zarar
görmesine sebep olabilir. Dolayısıyla, tüketicinin dört seçimlik hakkının yanı
sıra Türk Borçlar Kanunu hükümlerine kıyasen tazminat talep etmesi imkânı da
mevcuttur. Ancak bunun için, sözleşmeye aykırılık nedeniyle ortaya çıkan
zararın ispat edilmesi gerekir.
MADDE 12- Bu
maddede ayıplı maldan sorumluluğa ilişkin zamanaşımı süreleri düzenlenmiştir.
Birinci fıkrada satıcı sözleşme ile
daha uzun bir süre sorumlu olmayı üstlenmemişse, ayıplı maldan sorumluluk, ayıp
daha sonra ortaya çıkmış olsa bile, malın tüketiciye teslimi tarihinden
itibaren iki yıllık zamanaşımı süresine tabidir. Bu süre konut veya tatil
amaçlı taşınmaz mallarda beş yıldır ve taşınmazın teslimi anından itibaren
işlemeye başlar.
İkinci fıkrada yapılan düzenleme ile ikinci el satımlarda
satıcının sorumluluğu en az bir yıl, konut veya tatil amaçlı taşınmaz mallarda
en az üç yıl olarak belirlenmiştir.
Üçüncü fıkrada yapılan düzenleme ile malın ayıbına karşı
sorumlu tutulanların ayıbı tüketiciden ağır kusur ya da hile ile gizlemesi
durumunda zamanaşımı süresinden faydalanamayacağı hüküm altına alınmıştır.
MADDE 13- Birinci
fıkrada, ayıplı hizmetin tanımı yapılmıştır. Tanıma göre hizmetin sözleşmede
belirlenen süre içerisinde başlamaması veya taraflarca kararlaştırılmış olan ve
objektif olarak sahip olması gereken özellikleri taşımaması nedeniyle
sözleşmeye aykırı olan hizmetler ayıplı hizmet olarak kabul edilecektir.
İkinci fıkrada
yapılan düzenleme ile hizmet sağlayıcısı tarafından bildirilen veya
reklam ve ilânlarında yer alan özellikleri taşımayan ya da yararlanma amacı
bakımından değerini veya tüketicinin ondan makul olarak beklediği faydaları
azaltan veya ortadan kaldıran maddi, hukuki veya ekonomik eksiklikler içeren
hizmetler de ayıplı hizmet kapsamında değerlendirileceği hüküm altına
alınmıştır.
Bu düzenleme ile hizmetin, sağlayıcı tarafından bildirilen
veya reklam ve ilânlarında yer alan niteliklere sahip olacağının da taraflarca
kararlaştırılmış olduğu kabul edilmiştir. Kamuya yapılmış olan bu tür
bildirimlerden, sağlayıcının ve tüketicinin haberdar olduğu ve bu bilgi
ışığında sözleşmeyi kurdukları varsayılmaktadır. İşte hizmetin, sözleşme ile
belirlenmiş olan bu özelliklerinden herhangi birine sahip olmaması halinde
ayıplı olduğu kabul edilir. Ayıplı bir ifanın var olup olmadığı, hizmetin
tüketiciye sunulduğu ana göre belirlenecektir.
MADDE 14- Birinci
fıkrada yapılan düzenleme ile sağlayıcıya, hizmeti sözleşmeye uygun olarak ifa
etme yükümlülüğü verilmiştir.
İkinci fıkrada sağlayıcının, reklam ve ilânlarında yer alan
açıklamalara ilişkin olarak sorumluluktan kurtulabileceği durumlar
düzenlenmiştir. Sağlayıcı, kendisinden kaynaklanmayan reklam veya ilân yoluyla
yapılan açıklamalardan haberdar olmadığını ve haberdar olmasının da kendisinden
beklenemeyeceğini veya yapılan açıklamanın içeriğinin hizmet sözleşmesinin akdi
anında düzeltilmiş olduğunu veya hizmet sözleşmesi akdetme kararının bu
açıklama ile nedensellik bağı içinde olmadığını ispatladığı takdirde
açıklamanın içeriği ile bağlı olmayacaktır.
Reklam veya ilân yoluyla yapılan
açıklamalara aykırı hizmet sunulması halinde bir ayıbın varlığının kabul
edilmesinin nedeni, bu açıklamalarda yer alan taahhütlerin taraflarca bilindiği
ve dolayısıyla bunların sözleşme içeriği olduğudur. Ancak nadiren de olsa,
sağlayıcının, hizmete ilişkin olarak örneğin sağlayıcı tarafından yapılan
reklamlardan fiilen haberdar olmaması ve haberdar olmasının da kendisinden
beklenemeyecek olması ihtimali vardır. İşte bu hallerde sağlayıcının ilgili
taahhütlerle bağlı tutulması uygun olmayacaktır. Kuşkusuz bu durumda ispat yükü
sağlayıcıdadır. Sağlayıcının reklam ve ilânlarda vaat edilenlerden sorumlu
tutulmaktan kurtulmak için başvurabileceği ikinci yöntem, gerçeği yansıtmayan
reklam veya ilânın, hizmet sözleşmesinin kurulması anına kadar düzeltildiğini
ispat etmesidir. Bu hallerde sözleşme içeriği zaten yeni reklama göre
belirlenir. Son olarak sağlayıcı, ilgili reklam ve ilâna rağmen, tüketicinin
bunlardan etkilenmediğini, yani buradaki taahhütlere bağlı olarak sözleşme
kurma iradesinin oluşmadığını da ispat edebilir. Örneğin ilgili reklamın hiç
ulaşmadığı bir bölgede kurulan bir hizmet sözleşmesi açısından bu imkân mevcuttur.
Bu hallerde yine reklamdaki taahhüdün sözleşme içeriği olmadığı kabul
edilebilir.
MADDE 15- Bu
madde, ayıplı mallara ilişkin 11 inci maddeye paralel olarak düzenlenmiştir.
Buna göre ayıplı hizmette tüketicinin yine dört seçimlik hakkı bulunmaktadır.
Bunlar; hizmetin yeniden ifasını talep etmek veya ücretsiz onarım gibi ifa
temelli talepler ile sözleşmeden dönme veya bedel indirilmesi gibi yenilik
doğuran haklardır. Bu seçimlik hakların kullanılması nedeniyle ortaya çıkan
masraflar sağlayıcı tarafından karşılanır. Tüketici bu seçimlik haklarından
biri ile birlikte Türk Borçlar Kanunu hükümleri uyarınca tazminat talep
edebilir.
İkinci fıkra uyarınca, eğer ücretsiz onarım veya hizmetin
yeniden görülmesi sağlayıcı için orantısız güçlükleri beraberinde getirecekse
tüketici bu seçimlik hakkını kullanamaz. Bu durumda ya onarım yerine hizmetin
yeniden görülmesini veya tersini isteyebilecek veya sözleşmeden dönme veya
bedel indirimi yolunu tercih edecektir. Orantısızlığın tayininde hizmetin
ayıpsız değeri, ayıbın önemi ve diğer seçimlik haklara başvurmanın tüketici
açısından sorun doğurup doğurmayacağı gibi unsurlar dikkate alınır. Örneğin bir
evin boyanması sırasında bazı yerlerde duvarda çatlaklar kalmışsa tüketicinin
tüm boya işleminin yeniden yapılmasını talep etmesi bu savunma ile
engellenebilir. Zira yapılması istenen masraf ölçüsüzdür. Sadece ilgili
çatlakların düzeltilmesi bu noktada yeterli olacaktır. Buna karşılık boyanın
rengi hiçbir yerde tutturulamamışsa tüketicinin tümünün yeniden yapılmasını talep
etmesi mümkündür.
Üçüncü fıkrada yapılan düzenleme ile tüketicinin
sözleşmeden dönme veya ayıp oranında bedelden indirim hakkını seçtiği
durumlarda, tüketicinin ödemiş olduğu bedelin tümü veya bedelden indirim
yapılan tutar derhal tüketiciye iade edileceği hüküm altına alınmıştır.
Dördüncü fıkrada ücretsiz onarım veya hizmetin yeniden
görülmesi haklarının seçilmesi durumunda, hizmetin niteliği ve tüketicinin bu
hizmetten faydalanma amacı dikkate alındığında makul sayılabilecek bir süre
içinde ve tüketici için ciddi sorunlar doğurmayacak şekilde bu talebin
sağlayıcı tarafından yerine getirilmesi öngörülmektedir. Her halükarda bu süre,
talebin sağlayıcıya yöneltilmesinden itibaren otuz işgününü geçemez. Aksi
takdirde tüketici, sağlayıcıya karşı diğer seçimlik haklarını kullanmakta
serbesttir.
MADDE 16-
Birinci fıkrada ayıplı hizmetten sorumluluğa ilişkin zamanaşımı düzenlenmiştir.
Özel yasal düzenlemelerde veya taraflar arasındaki sözleşmede daha uzun süreli
bir sorumluluk öngörülmeyen hallerde, ayıplı hizmetten sorumluluk, ayıp daha
sonra ortaya çıkmış olsa bile, hizmetin ifasından itibaren iki yıllık
zamanaşımına tabidir.
İkinci fıkrada sağlayıcının, hizmetin ayıbını tüketiciden
ağır kusur ya da hile ile gizlemesi durumunda zamanaşımından yararlanamayacağı
hüküm altına alınmıştır.
MADDE 17-
Birinci fıkrada taksitle satış sözleşmesinin tanımı yapılmıştır. Taksitle satış
sözleşmesi, satıcı veya sağlayıcının malın teslimi veya hizmetin ifasını
üstlendiği, tüketicinin de bedeli kısım kısım ödediği sözleşmeler olarak
tanımlanmıştır. Taksitle satış tanımı yapılırken malın tesliminin veya hizmetin
ifasının ne zaman yapıldığı değil tüketicinin ödeme şekli önem kazanmaktadır.
Malın teslimi veya hizmetin ifası sözleşmenin kurulduğu tarihte yapılabileceği
gibi daha sonraki bir zamanda da yapılabilir. Ödemenin hangi aralıklarla
yapıldığı da önemli değildir. Eğer ödeme tüketici tarafından kısım kısım
yapılıyorsa o takdirde taksitle satış söz konusu olur.
İkinci fıkrada finansal kiralama
sözleşmelerine ilişkin düzenleme yapılmıştır. Tüketicinin, kira süresi sonunda
bir malın mülkiyetini edinme zorunluluğunun bulunduğu finansal kiralama
sözleşmeleri hakkında da taksitle satışa ilişkin hükümleri uygulanacaktır.
Taksitle satış sözleşmelerinde, malın teslimi veya hizmet sonucu
ortaya çıkan eserin montajı malın veya hizmet sözleşmesinin düzenlendiği anda
teslim veya ifa edilmediği durumlar da söz konusudur. Taksitle satış sözleşmelerine ilişkin
tüketiciyi koruyucu hükümlere tabi olmamak için piyasada aynı ekonomik amaçlı başka
sözleşmelerin de yapıldığı görülmektedir. Özellikle kira süresinin sonunda
tüketicinin, bir malın mülkiyetini edinme zorunluluğunun bulunduğu finansal
kiralama sözleşmeleri bunun bir örneğidir. Aslında bir kullandırma sözleşmesi
olarak kurulan bu sözleşmelerde, kira süresinin sonunda tüketici malın
mülkiyetini kazanıyorsa taksitle satımla tamamen örtüşen bir durum söz
konusudur. Bu hallerde kira bedelleri aslında taksitlerden farklı bir şey
değildir. Dolayısıyla ortaya çıkabilecek bu türden yeni sözleşmeleri de
kapsayacak şekilde taksitle satım sözleşmelerine ilişkin hükümlerin uygulama
alanı genişletilmiştir. Malın teslimi veya hizmet sonucu ortaya çıkan eserin
montajı nedeniyle bedelin, malın teslimi veya hizmetin ifasından önce ödenmeye
başlandığı sözleşmeler ile tüketicinin, kira süresi sonunda bir malın
mülkiyetini edinme zorunluluğunun bulunduğu finansal kiralama sözleşmeleri de
açıkça taksitli sözleşme kapsamına alınarak bu tür sözleşmelerde tüketicilerin
taksitle satış sözleşmelerine ilişkin hükümler ile koruma altına alınması
amaçlanmıştır.
Üçüncü fıkrada taksitli sözleşmenin
şekil şartı düzenlenmiştir. Taksitle satış sözleşmesi yazılı olarak kurulmak
zorundadır. Yazılı olarak kurulmazsa sözleşme geçerli olmayacaktır. Ancak bu
düzenleme satıcı veya sağlayıcı tarafından tüketicinin aleyhine olabilecek
şekilde kullanılabilir. Başka bir ifade ile satıcı veya sağlayıcı sözleşmeyi
yazılı olarak kurmayıp daha sonra tüketicinin aleyhine olabilecek şekilde
sözleşmenin geçersizliği iddiasında bulunabilir. Bu nedenle üçüncü fıkranın
devamında geçerli bir sözleşme yapmamış olan satıcı veya sağlayıcının, sonradan
sözleşmenin geçersizliğini tüketicinin aleyhine olacak şekilde ileri
süremeyeceği hüküm altına alınmıştır. Sözleşmenin yazılı olarak düzenlenmesi satıcı
veya sağlayıcının yükümlülüğündedir. Bu nedenle, yükümlülüğünü yerine
getirmeyen satıcı veya sağlayıcıya sözleşmeyi geçersiz kılma hakkı
verilmemiştir.
MADDE 18- Bu
madde ile 4077 sayılı Kanunda taksitle satışlarda yer almayan cayma hakkına
ilişkin düzenleme getirilmiştir.
Birinci fıkrada tüketicinin yedi gün
içinde herhangi bir gerekçe göstermeksizin ve cezai şart ödemeksizin taksitle
satış sözleşmesinden cayma hakkına sahip olduğu düzenlenmiştir.
İkinci fıkrada cayma hakkının nasıl
kullanılacağı düzenlenmiştir. Satıcı veya sağlayıcı, cayma hakkı konusunda
tüketiciyi bilgilendirmek zorundadır. Cayma hakkının kullanılmasına ilişkin
diğer ayrıntılar uygulama yönetmeliğinde yer alacaktır.
Üçüncü fıkrada yapılan düzenleme ile
tüketiciye verilen cayma hakkı nedeniyle satıcı veya sağlayıcının mağdur
edilmesinin önüne geçmek istenmiştir. Tüketici cayma süresi içinde malı teslim
almışsa, bu malı ancak olağan bir gözden geçirmenin gerektirdiği ölçüde
kullanabilir; aksi takdirde cayma hakkını kullanamayacaktır. Cayma hakkı süresi
sona ermeden önce, tüketicinin onayı ile hizmetin ifasına başlanan hizmet
sözleşmelerinde de tüketici cayma hakkını kullanamayacaktır.
Dördüncü fıkrada satıcıyı tüketicinin bulduğu finansal
kiralama işlemlerinde cayma hakkını kullanılamayacağı hüküm altına alınmıştır.
MADDE 19- Bu
maddede tüketicinin temerrüde düşmesine ilişkin düzenleme yapılmıştır.
Birinci
fıkrada yapılan düzenleme ile taksitle satış sözleşmelerinde tüketicinin
özellikle muacceliyet şartlarına karşı korunması istenmiştir. Zira satıcı veya
sağlayıcı ile akdedilen sözleşmelerde sık sık bir taksitin ödenmesinde
gecikilmesi halinde bütün kalan taksitlerin de anında muaccel olacağı hükmüne
rastlanmaktadır. Ancak bu durumun, ödeme planını taksitlere göre ayarlamış olan
tüketiciyi mağdur edeceği ortadadır. Satıcı veya sağlayıcının, ödenmeyen
takside ilişkin temerrüt faizi tahsil etmek suretiyle yeterince korunması
mümkündür. Kural olarak, tüketicinin kalan bütün borcunu hemen muaccel kılmakta
satıcı veya sağlayıcının haklı bir menfaati yoktur. Tüketicinin geç ödemeyi bir
alışkanlık haline getirmesi ve bu açıdan satıcı veya sağlayıcı gelecekte
doğacak alacağını tahsil edemeyeceği şüphesinin ortaya çıkması durumunda
muacceliyet kayıtları haklı bir gerekçeye dayanır.
Dolayısıyla bu tür kayıtlar ancak aşağıdaki şartların
tümünün bir arada gerçekleşmesi halinde geçerli kabul edilir:
- Satıcı veya sağlayıcının bütün edimlerini
ifa etmiş olması.
- Tüketicinin kalan borcun en az onda
birini oluşturan ve birbirini izleyen en az iki taksidi veya kalan borcun en az
dörtte birini oluşturan bir taksidi ödemede temerrüde düşmüş olması.
- Satıcı veya sağlayıcının tüketiciye en az
otuz gün süre vererek muacceliyet uyarısında bulunmuş olması.
İkinci fıkrada muaccel kılınan taksitlerin hesaplanmasına
ilişkin düzenleme yapılmıştır. Muaccel kılınan taksitlerin hesaplanmasında
faiz, komisyon ve benzeri masraflar dikkate alınmayacaktır. Tüketicinin ödemesi
gereken bedel hesaplanırken, muaccel kılınan taksit tutarından faiz, komisyon
ve benzeri masraflar çıkarılacaktır.
MADDE 20- Bu
maddede taksitle satışlarda erken ödemeye ilişkin düzenleme yapılmıştır.
Tüketici, borçlandığı toplam miktarı önceden ödeyebilir veya vadesi gelmemiş
bir ya da birden çok taksit ödemesinde de bulunabilir. Her iki durumda da
satıcı veya sağlayıcı, faiz veya komisyon aldığı durumlarda, ödenen miktara
göre gerekli faiz ve komisyon indirimini yapmakla yükümlüdür.
Taksitli sözleşmelerde tüketicinin ciddi bir faiz yükü
altına giriyor olması nedeniyle, eline geçen her parayı taksitli sözleşmedeki
borcunu kapatmak için kullanmaya teşvik edilmesi bir hukuk politikası
tercihidir. Türk Borçlar Kanununun 96 ncı maddesinde yer alan, “borçlu
vadesinden önce borcunu ödemesi halinde herhangi bir faiz indirimine hak
kazanmaz.” hükmü taksitle satış sözleşmeleri için uygulanmayacaktır. Tüketici,
borçlandığı toplam miktarı vadesi gelmeden tamamıyla öder veya vadesi gelmemiş
bir ya da birden çok taksit borcunu kapatırsa, satıcı veya sağlayıcı, faiz veya
komisyon almışsa, ödenen miktara göre faiz ve komisyon indirimi yapmak
zorundadır. Bu indirimin nasıl yapılacağı hususu Bakanlık tarafından
çıkarılacak yönetmelik ile belirlenecektir.
MADDE 21- Birinci
fıkrada yapılan düzenleme ile tüketicinin taşınır bir malın satış bedelini
önceden kısım kısım ödemeyi, satıcının da bedelin tamamen ödenmesinden sonra
satılanı tüketiciye teslim etmeyi üstlendikleri ve ödeme süresi bir yıldan daha
uzun veya belirsiz olan sözleşmeler hakkında Türk Borçlar Kanununun 264 üncü ve
devamında yer alan ön ödemeli taksitle satış hükümlerinin uygulanması
öngörülmüştür.
İkinci fıkrada, taksitle satışlarda uyulması gereken usul
ve esasların ayrıntılarının ikincil mevzuatla düzenlenmesi konusunda Bakanlığa
yetki verilmiştir.
MADDE 22- Birinci
fıkrada, tüketici kredisi sözleşmesinin tanımı AB Yönergesine uygun olarak
değiştirilmiştir. Tüketici kredileri artık sadece, bir mal veya hizmet edinmek
amacıyla kredi verenden nakit olarak alınan krediler değildir. Kredi verenin
tüketiciye, faiz veya benzeri bir menfaat karşılığında ödemenin ertelenmesi,
ödünç veya benzeri finansman şekilleri aracılığıyla kredi verdiği veya kredi
vermeyi taahhüt ettiği bütün sözleşmeler tüketici kredisi olarak
değerlendirilecektir.
İkinci fıkrada kredi kartlarına ilişkin sözleşmelerin,
ödemenin üç aydan daha uzun süre faiz veya benzeri bir menfaat karşılığında
ertelenmesi veya taksitle ödeme imkânı sağlamaları halinde tüketici kredisi
sözleşmesi olarak değerlendirileceği hüküm altına alınmıştır. Banka kartları
kredilendirilmiş ise bu madde hükümlerine tabi olacaktır. Aksi takdirde, banka
kartı sadece ödeme aracı özelliğine sahiptir. Diğer ülke uygulamalarında “Debit
Card” olarak adlandırılan ve sadece tüketicinin mevduat hesabındaki parasını
kullanmasına imkân sağlayan banka kartları örnek olarak verilebilir. Önemli
olan tüketicinin, vadesi gelmiş bir ödemesinin ileri bir tarihe ertelenmesi ve
kredi kurumunun bundan bir menfaat sağlamasıdır. Bu tür bir ertelemenin baştan
kararlaştırılmış olması mümkün olabileceği gibi, vadenin geldiği anda
taraflarca kararlaştırılmış olması da bu madde hükümlerine tabi olmak açısından
yeterlidir.
Üçüncü fıkrada tüketici kredisi sözleşmesinin şekil şartı
düzenlenmiştir. Tüketici kredisi sözleşmesi yazılı olarak kurulmak zorundadır.
Yazılı olarak kurulmazsa sözleşme geçerli olmayacaktır. Ancak bu düzenleme
kredi veren tarafından tüketicinin aleyhine olabilecek şekilde kullanılabilir.
Kredi veren sözleşmeyi yazılı olarak kurmayıp daha sonra tüketicinin aleyhine
olabilecek şekilde sözleşmenin geçersizliği iddiasında bulunabilir. Bu nedenle
üçüncü fıkranın devamında geçerli bir sözleşme yapmamış olan kredi verenin,
sonradan sözleşmenin geçersizliğini tüketicinin aleyhine olacak şekilde ileri
süremeyeceği hüküm altına alınmıştır. Sözleşmenin yazılı olarak düzenlenmesi
kredi verenin yükümlülüğündedir. Bu nedenle, yükümlülüğünü yerine getirmeyen
kredi verene sözleşmeyi geçersiz kılma hakkı verilmemiştir.
MADDE 23- Bu
maddede yapılan düzenleme ile tüketicilere kredi sözleşmesini imzalamadan önce
sözleşme öncesi bilgi formu verilmesi zorunlu hale getirilmiştir. Kredi veren
ve varsa kredi aracısı, teklif ettikleri kredi sözleşmesinin koşullarını içeren
bir sözleşme öncesi bilgi formunu tüketiciye sözleşmenin kurulmasından makul
bir süre önce verecektir. Bu süre, tüketicilere tanınan son kez düşünme ve
araştırma süresidir. Böylece tüketiciler kredi sözleşmesi ile ilgili şartları
önceden öğrenebilecek ve kararlarını daha bilinçli olarak verebileceklerdir.
MADDE 24- Birinci
fıkrada yapılan düzenleme ile ilk defa tüketici kredisi sözleşmelerinden ondört
gün içinde cayma hakkı getirilmiştir. Bu düzenleme 2008/48 sayılı AB Yönergesi
dikkate alınarak kaleme alınmıştır. Tüketici kredisi sözleşmelerinde tüketici
açısından önemli bir tehlike tüketicinin çok fazla düşünmeden, geri
ödeyebileceğini düşündüğü maddi bir yükümlülük altına girmesidir. Kimi zaman
tüketici kredisi sözleşmesi tüketicinin ödeme gücünü aşabilmektedir.
Dolayısıyla tüketicilere, ondört günlük süre içinde düşünüp duruma göre cayma
hakkını kullanma imkânı verilmiştir. Aslında tüketicilere cayma hakkı verilmesi
kredi verenlerin de lehinedir. Zira bir kaç ay sonra ödeme güçlüğüne düşecek
bir müşteri, kredi veren açısından riskli bir müşteri olacaktır. Dolayısıyla bu
tür müşterilere zaman kaybetmeden işlemden cayma hakkı verilirse en azından
kredi veren açısından da bu riskin bir ölçüde azaltılması imkânı olacaktır.
İkinci fıkrada cayma hakkının nasıl kullanılacağına ilişkin
düzenleme yapılmıştır. Cayma hakkının kullanıldığına dair bildirimin cayma
hakkı süresi içinde kredi verene yöneltilmiş olması yeterli olacaktır. Kredi
veren, cayma hakkı konusunda tüketiciyi bilgilendirmekle yükümlüdür.
Üçüncü fıkrada, krediden faydalanan tüketicinin cayma
hakkını kullanması durumunda ödeyeceği tutara ilişkin düzenleme yapılmıştır.
Buna göre, tüketici sadece, anaparayı ve kredinin kullanıldığı tarihten
anaparanın geri ödendiği tarihe kadar olan sürede tahakkuk eden faizi gecikme
olmadan ve en geç cayma bildirimini kredi verene göndermesinden sonra 30 gün
içinde ödeyecektir. Faiz tutarının hesaplanmasında akdi faiz oranı
kullanılacaktır. Hesaplanan akdi faiz ve bir kamu kurum ve kuruluşuna veya
üçüncü kişilere ödenmiş olan masraflara ilişkin tazminat dışında herhangi bir
masrafın tüketiciden talep edilmesi mümkün değildir. Örneğin, 10.000 TL tüketici
kredisi almak için başvurulduğunda, 250 TL’si dosya masrafı, 50 TL’si vergi
olmak üzere tüketiciden toplamda 300 TL masraf alınmış ve bu masraflar krediden
mahsup edilerek 9.700 TL tüketiciye ödenmiş olsun. Söz konusu kredi
sözleşmesinden tüketicinin cayması halinde, bankaya iade edilmesi gereken
anapara tutarı 9.700 TL’dir. Ayrıca, 10.000 TL tutarındaki kredinin çekildiği
tarihten geri ödendiği tarihe kadar olan ve akdi faiz oranı esas alınarak
hesaplanan faiz tutarı ile birlikte 50 TL’lik vergi bankaya geri verilecektir.
Bu durumda tüketici, kredinin kullandırılması esnasında peşin olarak mahsup
edilen 250 TL dosya masrafını kredi verenden talep etme hakkına sahiptir. Bu
örneğe ilişkin başka bir senaryo ise yukarıda belirtilen masrafların krediden
mahsup edilmeden tüketiciye 10.000 TL ödenmesidir. Söz konusu kredi
sözleşmesinden tüketicinin cayması halinde, bankaya iade edilmesi gereken
anapara tutarı 10.000 TL’dir. Ayrıca, 10.000 TL tutarındaki kredinin çekildiği
tarihten geri ödendiği tarihe kadar olan ve akdi faiz oranı esas alınarak
hesaplanan faiz tutarı geri verilecektir. Bununla birlikte, banka tarafından
tüketiciye 250 TL iade edilmesi gerekmektedir.
MADDE 25- Birinci
fıkrada, tüketici kredisi
sözleşmelerinin sadece sabit faizli olarak kurulabileceği ve sözleşme
kurulurken belirlenen faiz oranının sözleşme süresi içerisinde
değiştirilemeyeceği hüküm altına alınmıştır.
İkinci fıkrada tüketici kredisi sözleşmesinde akdî faiz,
efektif yıllık faiz veya kredinin toplam maliyetinin yer almaması durumunda,
kredi tutarı faizsiz olarak sözleşme süresinin sonuna kadar kullanılacağı hüküm
altına alınmıştır. Bu sözleşmede, kredinin toplam maliyeti, efektif yıllık faiz
oranı ve akdi faiz oranı gibi esaslı unsurların yer almaması durumunda
tüketiciden, sözleşmede belirtilmemiş olan hiçbir faiz, masraf veya komisyon
talep edilmemelidir. Yani kredi veren hiçbir faize hak kazanamaz. Ödeme planı
da, değişen duruma göre yeniden düzenlenir. Bu düzenleme, 23/3/2001 tarihli
Tüketici Kredisi Sözleşmelerine İlişkin İsviçre Kanunu 15 inci maddesi örnek
alınarak hazırlanmıştır. Kredi verenlerin, sözleşmenin zorunlu içeriğine
uymamasının yaptırımı kredilerini faizsiz kullandırmak zorunda kalmalarıdır.
Böylece, yukarıda belirtilen ve sözleşmede yer alması zorunlu kılınan esaslı
unsurların eksiksiz biçimde sözleşme kurulurken tüketiciye bildirilmesi
sağlanacaktır.
Efektif faiz oranı, kredinin toplam maliyetini esas aldığı
için akdi faize göre her zaman daha yüksektir. Bu açıdan, kredi verenlerin
müşteri çekmek için bu oranı düşük göstermesi olasılığı vardır. Efektif faiz
oranı olduğundan düşük gösterilmişse, kredinin tüketici için toplam maliyetinin
hesaplanmasında esas alınan akdi faiz oranı, efektif faiz oranına uyacak
şekilde indirilir. Efektif yıllık faiz oranı, kredinin tüketici için toplam
maliyetinin, kredinin yıllık yüzde değeri olarak ifadesidir. Basitleştirilmiş
bir örnek verilecek olursa: tüketici 100 birim kredi almış ve akdi faiz yıllık
%15 ise geri ödemesi gereken 115 birimdir. Ancak akdi faiz oranı dışında, komisyon
ve masraflar sonucunda fiilen tüketicinin geri ödemesi gereken meblağ 125 ise
efektif faiz oranı %25’dir. Efektif faiz oranı kredinin tüketici için toplam
maliyetini esas aldığı için, akdi faize göre her zaman daha yüksektir. Bu
açıdan kredi verenlerin müşteri çekmek için bu oranı düşük göstermesi ihtimali
vardır. Bunun tespit edilmesi halinde tüketiciye bildirilen efektif faiz oranı
esas alınır. Yani tüketiciden daha fazla ödemesi talep edilemez. Onun yerine
akdi faiz oranı efektif faiz oranını tutturacak şekilde aşağıya çekilir.
Örnekte, kredi veren efektif faiz oranını 100 birim kredi için %25 olmasına
rağmen %20 olarak göstermişse, yapılacak olan akdi faizi aşağıya çekmektir.
Tüketici toplamda 120 birim geri ödeyecektir. Bunun on birimi masraf olduğu
için geri kalan 110 birim (faiz+kredi) olacak, yani tüketici krediyi % 10 faiz
ile kullanmış olacaktır. Ödeme planı da, değişen duruma göre yeniden
düzenlenecektir.
MADDE 26-
Birinci fıkrada tüketici ile kredi veren arasında akdedilmiş olan belirli süreli
kredi sözleşme şartlarının, sözleşme süresi içinde tüketici aleyhine
değiştirilemeyeceği hüküm altına alınmıştır. Bu hallerde özellikle faiz
oranları, masraflar, komisyon ücretleri gibi hususlar sabittir ve sözleşmenin
kurulmasından sonra ancak tüketici lehine indirilmeleri mümkündür.
İkinci fıkra uyarınca kredili mevduat hesabına ilişkin
sözleşmeler ile kredi kartı sözleşmeleri gibi belirsiz süreli kredi
sözleşmelerinde faiz oranında değişiklik yapılması mümkündür. Ancak,
değişikliğin yürürlüğe girmesinden otuz gün önce, tüketiciye kâğıt ortamında
yazılı olarak veya kalıcı veri saklayıcısı aracılığıyla bildirilmesi
zorunludur. Bu bildirimde, yeni faiz oranının yürürlüğe girmesinden sonra
yapılacak ödemelerin tutarı, ödemelerin sayısı ile sıklığının değişmesine
ilişkin ayrıntılara yer verilecektir. Diğer yandan sözleşmede değişiklik yapma
yetkisinin kullanılmasında Türk Medenî Kanununun 2 nci maddesinin ikinci
fıkrasında düzenlenmiş olan hakkın kötüye kullanılması yasağının her zaman bir
sınır teşkil ettiği unutulmamalıdır. Yani hakkın kötüye kullanılması olarak
nitelendirilebilecek ölçüde bir faiz veya masraf artırımı her zaman Türk Medenî
Kanununun 2 nci maddesinin ikinci
fıkrası denetimine tabidir.
Faiz oranının artırılması halinde, yeni faiz oranı geriye
dönük olarak uygulanamayacaktır. Tüketici, bildirim tarihinden itibaren en geç
altmış gün içinde tüm borcu ödeyip kredi kullanmaya son verdiği takdirde faiz
artışından etkilenmeyecektir. Tüketicinin, kredi borcunun tamamını kapatıp
sözleşmeyi feshetmemesi halinde yapılan değişiklikleri kabul ettiği var
sayılır.
MADDE 27- Bu
maddede tüketici kredisi sözleşmelerinde erken ödemeye ilişkin düzenleme
yapılmıştır. Birinci fıkra uyarınca tüketici vadesi gelmemiş bir veya birden
çok taksit ödemesinde bulunabileceği gibi, kredi sözleşmesini feshederek kredi
borcunun tamamını erken geri ödeyebilir. Tüketicinin kredi sözleşmesini
feshetmesi için ne bir haklı sebebinin olması ne de bir feshi ihbar süresine
uyması aranmıştır. Bu bir hukuk politikası tercihidir. Amaç, tüketicilerin
ellerine geçen ek bir parayı hemen kredi borçlarını kapatmak için kullanmaları
ve mümkün olduğu ölçüde borç sarmalından çıkmalarıdır. Kredi borcunun tümünü
kapatamadıkları hallerde de en azından bir veya birden fazla taksit ödemek
imkânı tüketicilere verilmiştir. Ayrıca, kredi verenin erken geri ödemeyi kabul
etmemesi halinde, Türk Borçlar Kanununun 106 ncı maddesi ve devamı hükümleri
uyarınca alacaklının temerrüde düşmesi söz konusu olacaktır. Gerek taksitlerin
erken ödenmesi gerekse kredi sözleşmesinin feshi nedeniyle kredinin tümünün
erken geri ödenmesi halinde kredi veren, erken ödenen miktara göre gerekli faiz
ve diğer maliyet unsurlarına ilişkin indirim yapmakla yükümlüdür. Tüketicileri
erken geri ödemeye teşvik edici en önemli unsur budur. Bu hallerde indirimin
nasıl hesaplanacağı konusunda ayrıntılar yönetmelik ile belirlenecektir.
İkinci fıkrada, belirli süreli
kredinin erken ödenmesi durumunda kredi verenin erken ödeme tazminatı talep
edebileceğine ilişkin düzenleme yapılmıştır. Buna göre; kredi veren, erken
ödeme ve kredi sözleşmesinin sona erme tarihi arasındaki sürenin bir yılı
aşmaması durumunda erken ödenen kredi tutarının binde beşini, bir yılı aşması
halinde ise erken ödenen kredi tutarının yüzde birini aşmamak şartıyla tazminat
talep edebilecektir.
Üçüncü fıkrada erken ödeme tazminatının alınmasına ilişkin
istisnalara yer verilmiştir. Aşağıdaki durumlarda erken ödeme tazminatı talep
edilemeyecektir:
- Bir kredi ödeme garantisi sağlamayı amaçlayan sigorta
sözleşmesi kapsamında yapılan erken ödemeler. Kredinin bir ödeme garantisi
amaçlayan sigorta sözleşmesi kapsamında kullanılması ve tüketicinin ölümü veya
herhangi bir nedenle ödeme güçlüğüne düşmesi durumunda, ödeme garantisini
üstlenen sigorta şirketi krediyi vadesinden önce kapatmak isteyebilir. Bu
durumda, kredi verenin, sigorta şirketinden erken ödeme tazminatı talep etmesi
mümkün değildir.
- Kredili mevduat sözleşmesi kapsamında yapılan erken
ödemeler. Kredili mevduat sözleşmesi kapsamında kullanılan kredinin bir
maliyeti bulunması nedeniyle kredili mevduat kapsamında, kullanılan kredinin erken
ödenmesi halinde, erken ödeme tazminatı talep edilmesi mümkün değildir.
- Erken ödeme tutarının oniki ay için yirmibin Türk
Lirasını aşmaması durumunda yapılan erken ödemeler.
MADDE 28- Bu
maddede tüketici kredilerinde tüketicinin temerrüde düşmesine ilişkin düzenleme
yapılmıştır.
Birinci fıkrada yapılan düzenleme ile belirli süreli
kredisi sözleşmelerinde tüketicinin özellikle muacceliyet şartlarına karşı
korunması istenmiştir. Belirli süreli kredi sözleşmelerinde kalan borcun geri
çağrılması belli şartlara bağlanmıştır. Kredi verenin, ödenmeyen takside
ilişkin temerrüt faizi tahsil etmek suretiyle yeterince korunması mümkündür.
Kural olarak, tüketicinin kalan bütün borcunu hemen muaccel kılmakta kredi
verenin haklı bir menfaati yoktur. Olsa olsa tüketicinin geç ödemeyi bir
alışkanlık haline getirmesi ve bu açıdan müteşebbisin gelecekte doğacak
alacağını tahsil edemeyeceği ihtimalinin ortaya çıkması durumunda muacceliyet
kayıtları haklı bir gerekçeye dayanır.
Dolayısıyla bu tür kayıtlar ancak aşağıdaki şartların
tümünün bir arada gerçekleşmesi halinde geçerli kabul edilir:
- Kredi verenin bütün edimlerini ifa etmiş
olması.
- Tüketicinin birbirini izleyen en az iki
taksidi ödemede temerrüde düşmüş olması.
- Kredi verenin bu hakkı kullanabilmesi
için tüketiciye en az otuz gün süre vererek muacceliyet uyarısında bulunmuş
olması.
İkinci fıkrada muaccel kılınan taksitlerin hesaplanmasına
ilişkin düzenleme yapılmıştır. Muaccel
kılınan taksitlerin hesaplanmasında faiz, komisyon ve benzeri masraflar dikkate
alınmayacaktır. Tüketicinin ödemesi gereken bedel hesaplanırken, muaccel
kılınan taksit tutarından faiz, komisyon ve benzeri masraflar çıkarılacaktır.
MADDE
29- Bu maddede tüketicinin açık talebi olmaksızın kredi ile ilgili sigorta
yaptırılamayacağı, zorunlu sigortalarda veya tüketicinin sigorta yaptırmak
istemesi halinde ise istediği sigorta şirketi ile imzaladığı poliçenin kredi
veren tarafından kabul edileceği öngörülmüştür.
Uygulamada bankalar tarafından kredi
verilmesi, yapılması isteğe bağlı sigortaların yaptırılması şartına
bağlanmakta, bu sigortaları yaptırmayan tüketicilere bankalar tarafından kredi
kullandırılmamaktadır. Ayrıca bu sigortalar tüketiciler için ek maliyetler
getirmekte ve bu sigortayı yaptırmak isteyen tüketicilerin başka bir sigorta
kuruluşunu tercih etmesi engellenmektedir. Bu durumda tüketicinin ekonomik
çıkarları zedelenmektedir. Bu nedenle tüketicinin açık talebi olmaksızın kredi
ile ilgili sigorta yaptırılamayacağı, zorunlu sigortalarda veya tüketicinin
sigorta yaptırmak istemesi halinde, istediği sigorta şirketi ile imzaladığı
poliçenin kredi veren tarafından kabul edilmek zorunda olduğuna ilişkin
düzenleme yapma ihtiyacı doğmuştur.
Tüketicilerin sigorta yaptırmak istemesi
durumunda bu sigortanın kredi konusuyla, vadesiyle ve miktarıyla bağlantılı
olması; sigorta bedelinin de kredi tutarından fazla olmaması gerekmektedir.
MADDE 30- Bu
maddede bağlı kredi sözleşmesine ilişkin hükümler düzenlenmiştir. Bağlı
kredilerde taksitli sözleşme ile tüketici kredisi arasındaki paralellik en
bariz şekilde ortaya çıkmaktadır. Bu tür kredilerde tüketici, mal veya hizmeti
tedarik ettiği satıcı veya sağlayıcıdan kredi almamakta, onun işbirliği içinde
olduğu kredi verenden finansman sağlamaktadır. Sıklıkla, tüketiciye nakit
ödemesi hiç yapılmadan para doğrudan satıcı veya sağlayıcıya transfer
edilmekte, tüketici ise taksitlerini kredi verene ödemektedir.
Bir tüketici kredisinin bağlı kredi olabilmesi için,
tüketici kredisinin münhasıran belirli bir malın veya hizmetin tedarikine
ilişkin bir sözleşmenin finansmanı için verilmesi ve bu iki sözleşmenin
objektif açıdan ekonomik bir birlik oluşturması gerekmektedir.
İkinci fıkrada ekonomik birliğin tanımı yapılmıştır.
Ekonomik birliğin varlığı;
- Satıcı veya sağlayıcının tüketici için krediyi finanse
ettiği,
- Üçüncü bir tarafça finanse edilmesi durumunda kredi
verenin kredi sözleşmesinin imzalanması veya hazırlanması ile ilgili olarak
satıcı veya sağlayıcının hizmetlerinden yararlandığı,
- Belirli bir mal veya hizmetin verilmesinin kredi
sözleşmesinde açıkça belirtildiği,
durumlardan en az birinin varlığı halinde kabul
edilmektedir.
Üçüncü fıkrada bağlı kredi sözleşmesi imzalamış olan
tüketicinin cayma hakkını kullanmasına ilişkin hükümlere yer verilmiştir.
Tüketicinin mal veya hizmet tedarikine ilişkin sözleşmeden cayma hakkını
kullanması halinde, bağlı kredi sözleşmesi de kendiliğinden sona erer. Ancak
cayma bildiriminin kredi verene de iletilmesi gereklidir. Bu durumda herhangi
bir tazminat veya cezai şart ödeme yükümlülüğü söz konusu olmayacaktır.
Dördüncü fıkrada, bağlı kredilerde malın veya hizmetin hiç
ya da gereği gibi teslim veya ifa edilmemesi halinde kredi verenin
sorumluluğuna ilişkin hükümler düzenlenmiştir. İki sözleşme arasındaki
bağlılığın önemli bir sonucu, malın veya hizmetin hiç ya da gereği gibi teslim
veya ifa edilmemesi riskidir. Bu durumda,
tüketici kredi verene karşı da bazı haklar kullanabilecektir. Örneğin
alınan kredi ile bir satım sözleşmesi finanse edilmiş ancak mal ayıplı
çıkmışsa, tüketicinin satıcı veya sağlayıcıya karşı kullanacağı haklarına bağlı
olarak kredi verene de başvurması mümkündür. Tüketici satıcı veya sağlayıcıdan
tamirat veya yenisi ile değiştirme istemiş, yani içerik değiştirmiş bir ifa
talebinde bulunmuşsa, kredi verene karşı herhangi bir talebi olmaz. Zira bu
hallerde tüketici, kredi veren ile satıcı veya sağlayıcı aynı kişi olsaydı
(örneğin taksitli sözleşme) ona karşı da ödemeleri durduramazdı. Buna karşılık tüketici,
bedelin indirimi veya sözleşmeden dönme haklarını kullanmayı tercih etmişse,
kredi verene de başvurma imkânının olması büyük önem taşır. Aksi takdirde
tüketici, elde etmek istediği malın veya hizmetin ayıplı olmasına veya hiç ifa
edilmemiş olmasına rağmen kredi taksitlerini ödemeye devam etmek ve ödediği
parayı bu sefer satıcı veya sağlayıcıdan geri almaya çalışmak zorunda
kalacaktır. Satıcının iflas riskini de tüketici taşımak zorunda kalacaktır. Bu
nedenle tüketicinin, bedelin indirilmesi olasılığını seçtiği hallerde, kredi
verene yapacağı taksit ödemelerini de o oranda indirebileceği; sözleşmeden
dönmesi halindeyse, o ana kadar yapmış olduğu bütün ödemeleri geri talep
edebileceği kabul edilmiştir. Paranın tüketiciye iade edilmesi konusunda kredi
veren ve satıcı veya sağlayıcı müteselsilen sorumludur. Ancak, kredi verenin
sorumluluğu malın teslim ve hizmetin ifa edildiği tarihten itibaren bir yıl
süre ve kullanılan kredi miktarı ile sınırlıdır. Ödemede bulunan kredi kurumu
olursa, onun satıcı veya sağlayıcıya rücu etmesi imkânı her zaman vardır.
MADDE 31- Birinci
fıkrada münhasıran belirli süreli kredi sözleşmesine ilişkin olarak bir hesap
açılması ve bu hesaptan sadece kredi ile ilgili işlemler yapılması durumunda,
bu hesaptan herhangi bir isim altında ücret veya masraf talep edilemeyeceği
hüküm altına alınmıştır.
Bir mal veya hizmetin edinilmesine ilişkin sözleşmelerde
iki tarafın asli edimleri bulunmaktadır. Belirli süreli kredi sözleşmesinde
kredi veren tüketiciye talep ettiği krediyi verecek tüketici de kredi
taksitlerini ödeyecektir. Mevcut uygulamada kredi veren tüketicinin asli
edimini yerine getirebilmesi için imzalanan sözleşmeye istinaden tüketicinin
adına bir hesap açmaktadır. Tüketici kredi verene borcunu bu hesap vasıtasıyla
ödeyebilmektedir. Dolayısıyla hesabın açılması tüketiciye ek bir hizmet
değildir. Bu nedenle, belirli süreli kredi sözleşmesine ilişkin olarak hesap
açılması ve bu hesaptan sadece kredi ile ilgili işlemler yapılması durumunda,
bu hesaptan herhangi bir isim altında ücret veya masraf talep edilmemesi
gerekir. Kural olarak bu hesaplar kredinin ödenmesi ile kapanacaktır. Ancak,
tüketicinin açılan hesaptan kredi ödemesi ve kredi ile ilgili sigorta ve
benzeri ödemeler haricinde işlemler yapması ve bu hesabı kapatmaya yönelik
talebi olmaması durumunda hesabın kapatılmasına gerek olmayacaktır.
İkinci fıkrada tüketicinin açık talimatı olmaksızın,
belirli süreli kredi sözleşmesi ile ilişkili bir kredili mevduat sözleşmesi
yapılamayacağı hüküm altına alınmıştır. Kredi sözleşmeleri içerik olarak son
derece kapsamlı ve anlaşılması zor standart sözleşmelerdir. Bu nedenle,
tüketici çoğunlukla imzaladığı sözleşmede belirtilen yükümlülüklerini
bilmemektedir. Tüketici belirli süreli kredi sözleşmesine istinaden sadece
taksitlerini ödeyeceğini, ödeyememesi durumunda da temerrüde düşeceğini
düşünmektedir. Ancak tüketicinin bilgisi dışında kredi veren tarafından
tüketici adına kredili mevduat hesabı da açılmaktadır. Tüketici taksitini
ödemediği veya eksik ödediği takdirde, tüketicinin haberi olmaksızın, akdi faiz
oranı daha yüksek olan kredili mevduat hesabından tüketicinin ödememiş olduğu
miktar karşılanmaktadır. Bu durum da tüketicinin ekonomik çıkarlarını
zedeleyebilmektedir. Bu nedenle, ikinci fıkrada belirli süreli kredi sözleşmesi
ile ilişkili bir kredili mevduat sözleşmesi imzalanmadan önce tüketiciden açık
talimat alınması hüküm altına alınmıştır.
Üçüncü fıkrada yapılan düzenleme ile kart çıkaran
kuruluşlar tarafından, tüketicilere yıllık üyelik aidatı ve benzeri isim
altında ücret tahsil etmedikleri bir kredi kartı türü sunulması zorunlu hale
getirilmiştir. Günümüzde kredi kartları tüketicilerin kullandıkları önemli bir
ödeme aracı olmuştur. Piyasada çeşitli özelliklere sahip, tüketicilere değişik
imkânlar sağlayan kredi kartları bulunmaktadır. Bu tür kredi kartı
kullananlardan yıllık üyelik aidatı ve benzeri isim altında ücret alınmaktadır.
5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanununun 13
üncü maddesinin ikinci fıkrası ve 24 üncü maddesinin dördüncü fıkrası
bankaların kredi kartlarından yıllık üyelik ücretleri almalarına imkân
tanımakla birlikte, uygulamada bankaların düzenledikleri sözleşmelerde yıllık
üyelik ücreti tutarını açıkça belirtmedikleri veya ilgili bölümü boş
bıraktıkları görülmektedir. Bu durum, tüketici mağduriyetlerine sebep
olmaktadır. Nitekim tüketici hakem heyetlerine ve tüketici mahkemelerine
binlerce tüketicinin başvurduğu bilinmektedir. Bankaların bu uygulamasına
yapılan itirazlar neticesinde konuya ilişkin Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin
2/5/2008 tarihli ve E.:2008/4345, K.:2008/6088 sayılı Kararında üyelik ücretine
ilişkin sözleşme şartı haksız şart olarak değerlendirilmiş ve tüketiciden
üyelik ücreti alınamayacağına hükmedilmiştir. Bu kararda, sözleşmenin oniki
punto koyu siyah harflerle düzenlenmemesi, bu sözleşme şartının tüketici
aleyhine olması, anılan sözleşme şartının tüketiciyi kart kullanım ücreti adı
altında bir külfete sokması, belirtilen sözleşme şartının tüketici ile ayrıca
müzakere edilerek kararlaştırıldığının ispat edilememesi ve sözleşmenin davacı
banka tarafından standart olarak hazırlanıp, boş olan kısımların rakam, isim ve
adresler yazılarak doldurulması haksız şartın gerekçesi olarak açıklanmıştır.
Buradan hareketle, bankalar tarafından kredi kartı üyelik
ücreti veya benzeri isimler altında alınan ücretler konusunda tüketici
mağduriyetinin bertaraf edilmesi amacıyla kart çıkaran kuruluşların,
tüketicilere yıllık üyelik aidatı ve benzeri isim altında ücret tahsil
etmedikleri bir kredi kartı türü sunmaları zorunlu hale getirilmiştir.
Dördüncü fıkrada tüketici kredilerinde ayrıntıların ikincil
mevzuatla düzenlenmesi konusunda Bakanlığa yetki verilmiştir.
MADDE 32-
Birinci fıkrada konut finansmanı sözleşmelerine ilişkin tanım 6362 sayılı
Sermaye Piyasası Kanunu 57 nci maddesi esas alınarak yapılmıştır.
Buna göre, konut
edinmeleri amacıyla;
- Tüketicilere
kredi kullandırılmasına,
- Konutların
finansal kiralama yoluyla tüketicilere kiralanmasına,
- Sahip oldukları
konutların teminatı altında tüketicilere kredi kullandırılmasına,
- Bu kredilerin
yeniden finansmanı amacıyla kredi kullandırılmasına,
yönelik
sözleşmeler konut finansmanı sözleşmeleridir.
İkinci fıkrada konut finansmanı sözleşmesinin şekil şartı
düzenlenmiştir. Konut finansman sözleşmesi yazılı olarak kurulmak zorundadır. Yazılı
olarak kurulmazsa sözleşme geçerli olmayacaktır. Ancak bu düzenleme konut
finansmanı kuruluşu tarafından tüketicinin aleyhine olabilecek şekilde
kullanılabilir. Konut finansmanı kuruluşu sözleşmeyi yazılı olarak kurmayıp
daha sonra tüketicinin aleyhine olabilecek şekilde sözleşmenin geçersizliği
iddiasında bulunabilir. Bu nedenle ikinci fıkranın devamında geçerli bir
sözleşme yapmamış olan konut finansmanı kuruluşunun, sonradan sözleşmenin
geçersizliğini tüketicinin aleyhine olacak şekilde ileri süremeyeceği hüküm
altına alınmıştır. Sözleşmenin yazılı olarak düzenlenmesi konut finansmanı
kuruluşunun yükümlülüğündedir. Bu nedenle, yükümlülüğünü yerine getirmeyen
konut finansmanı kuruluşuna sözleşmeyi geçersiz kılma hakkı verilmemiştir.
MADDE 33-
Maddede yapılan düzenleme ile konut finansmanı kuruluşları tarafından,
tüketiciye, konut finansmanı sözleşmesinin koşullarını içeren sözleşme öncesi
bilgi formu verilmesi zorunlu hale getirilmiştir.
Bu süre, tüketicilere tanınan son kez düşünme ve araştırma
süresidir. Böylece tüketiciler kredi sözleşmesi ile ilgili şartları önceden
öğrenebilecek ve kararlarını daha bilinçli olarak verebileceklerdir. Sözleşme
öncesi bilgi formunun sözleşmenin kurulmasından makul bir süre önce tüketiciye
verilmesi zorunlu hale getirilmiştir.
MADDE 34- Bu
maddede tüketicinin temerrüde düşmesine ilişkin düzenleme yapılmıştır.
Birinci fıkrada yapılan düzenleme ile konut finansmanı
sözleşmelerinde tüketicinin özellikle muacceliyet şartlarına karşı korunması
istenmiştir. Konut finansmanı sözleşmelerinde kalan borcun geri çağrılması
belli şartlara bağlanmıştır. Konut finansmanı kuruluşunun, ödenmeyen takside
ilişkin temerrüt faizi tahsil etmek suretiyle yeterince korunması mümkündür.
Kural olarak, tüketicinin kalan bütün borcunu hemen muaccel kılmakta konut
finansmanı kuruluşunun haklı bir menfaati yoktur. Olsa olsa tüketicinin geç
ödemeyi bir alışkanlık haline getirmesi ve bu açıdan müteşebbisin gelecekte
doğacak alacağını tahsil edemeyeceği ihtimalinin ortaya çıkması durumunda muacceliyet
kayıtları haklı bir gerekçeye dayanır.
Dolayısıyla bu tür kayıtlar ancak aşağıdaki şartların
tümünün bir arada gerçekleşmesi halinde geçerli kabul edilir:
- Konut finansmanı kuruluşunun bütün edimlerini ifa etmiş
olması,
- Tüketicinin birbirini izleyen en az iki taksidi ödemede
temerrüde düşmüş olması,
- Konut finansmanı kuruluşunun tüketiciye en az otuz gün
süre vererek muacceliyet uyarısında bulunmuş olması.
İkinci fıkrada muaccel kılınan taksitlerin hesaplanmasına
ilişkin düzenleme yapılmıştır. Muaccel
kılınan taksitlerin hesaplanmasında faiz, komisyon ve benzeri masraflar dikkate
alınmayacaktır. Tüketicinin ödemesi gereken bedel hesaplanırken, muaccel
kılınan taksit tutarından faiz, komisyon ve benzeri masraflar çıkarılacaktır.
Üçüncü ve dördüncü fıkrada finansal kiralama işlemlerinde
muacceliyet uyarısında verilen süre içerisinde tüketicinin edimini yerine
getirmemesi halinde sözleşmenin feshedilmesi durumunda sözleşmeye konu olan
konutun satışına ve devredilmesine ilişkin düzenleme yapılmıştır.
MADDE 35- Bu
maddede konut finansmanında bağlı kredi sözleşmesine ilişkin hükümler
düzenlenmiştir.
Birinci fıkra uyarınca konut finansmanı kredisinin
münhasıran belirli bir konutun satın alınması durumunda bir sözleşmenin
finansmanı için verildiği ve bu iki sözleşmenin objektif açıdan ekonomik bir
birlik oluşturduğu hallerde bağlı kredi sözleşmesi söz konusu olur.
İkinci fıkrada, bağlı kredilerde konutun hiç ya da gereği
gibi teslim edilmemesi halinde kredi verenin sorumluluğuna ilişkin hükümler düzenlenmiştir.
İki sözleşme arasındaki bağlılığın önemli bir sonucu, konutun hiç ya da gereği
gibi teslim veya ifa edilmemesi riskidir. Bu durumda, tüketici konut finansman kuruluşuna karşı da
bazı haklar kullanabilecektir. Örneğin bağlı kredi ile satın alınan konut
ayıplı çıkmışsa, tüketicinin satıcı veya sağlayıcıya karşı kullanacağı
haklarına bağlı olarak konut finansman kuruluşuna da başvurması mümkündür.
Tüketici satıcıdan tamirat veya yenisi ile değiştirme istemiş, yani içerik
değiştirmiş bir ifa talebinde bulunmuşsa, konut finansman kuruluşuna karşı
herhangi bir talebi olmaz. Buna karşılık tüketici, bedelin indirimi veya
sözleşmeden dönme haklarını kullanmayı tercih etmişse, konut finansman
kuruluşuna da başvurma imkânının olması büyük önem taşır. Aksi takdirde
tüketici, elde etmek istediği konutun ayıplı olmasına veya hiç ifa edilmemiş
olmasına rağmen kredi taksitlerini ödemeye devam etmek ve ödediği parayı bu
sefer satıcıdan geri almaya çalışmak zorunda kalacaktır. Satıcının iflas
riskini de tüketici taşımak zorunda kalacaktır. Bu nedenle tüketicinin, bedelin
indirilmesi olasılığını seçtiği hallerde, konut finansman kuruluşuna yapacağı
taksit ödemelerini de o oranda indirebileceği; sözleşmeden dönmesi halindeyse,
o ana kadar yapmış olduğu bütün ödemeleri geri talep edebileceği kabul
edilmiştir. Paranın tüketiciye iade edilmesi konusunda konut finansman kuruluşu
ve satıcı müteselsilen sorumludur. Ancak, konut finansmanı kuruluşunun
sorumluluğu konutun teslim edildiği tarihten itibaren bir yıl süre ve kullanılan
kredi miktarı ile sınırlıdır. Ödemede bulunan kredi kurumu olursa, onun
satıcıya rücu etmesi imkânı her zaman vardır.
Üçüncü fıkrada bağlı kredinin devrolması halinde kredi
veren konut finansmanı kuruluşunun sorumluluğunun devam edeceği hüküm altına
alınmıştır.
MADDE 36- Birinci
fıkrada kredilerde geri ödeme tutarlarının, finansal kiralama işlemlerinde ise
kira bedellerinin anaparayı aşan kısmının faiz olarak kabul edileceğine ilişkin
düzenleme yapılmıştır.
İkinci fıkrada konut finansmanına yönelik kredilerde ve
finansal kiralama işlemlerinde faiz oranının sabit veya değişken olarak ya da
aynı kredi için her iki yöntem esas alınmak suretiyle belirlenebileceğine
ilişkin düzenleme yapılmıştır. Değişken faizle kredi verilebilmesi ile kredi
verenlerin risk yönetimi kolaylaşacak ve böylece vadelerin uzaması ve geri
ödeme taksitlerinin azalması sağlanacaktır. Bu düzenleme tüketicilerin sabit
faizle borçlanmaya devam etmesini engellememekte, ancak isteyen tüketicilerin
değişken faizli borçlanabilmelerine imkân tanımaktadır. Değişken faizli
tüketici kredilerinde uygulanacak akdi faiz oranı, Türkiye Cumhuriyet Merkez
Bankası tarafından tespit edilecek olan referans faizler ve endeksler esas
alınarak belirlenecektir.
Diğer yandan, finansal kiralama sözleşmeleri hali hazırda
değişken kira bedelleri içerebilmekte iken, bu değişiklik ile bu tür
sözleşmelerde uyulması gereken esaslar değişken faizli kredi sözleşmelerine
paralel olarak düzenlenmiştir. Finansal kiralama sözleşmelerinde faizin
finansal tekniklerle anaparadan ayrılarak ayrıca hesaplanması gerekmektedir.
Faiz oranının değişken olarak belirlenebilmesine imkân
getirilmekle birlikte ilgili sözleşmelerde bu oran ve tutarlar için bir üst
sınır belirlenmesi de zorunlu tutulmuştur. Bu şekilde baz alınan endeksteki
gelişmeler ne olursa olsun, tüketicilerin aldıkları riskler için bir üst sınır
çizilmiş olmaktadır.
MADDE 37- Bu
maddede konut finansmanı sözleşmelerinde erken ödemeye ilişkin düzenleme
yapılmıştır.
Birinci fıkra uyarınca tüketici vadesi gelmemiş bir veya
birden çok taksit ödemesinde bulunabileceği gibi, konut finansmanı sözleşmesini
feshederek kredi borcunun tamamını erken geri ödeyebilir. Tüketicinin konut
finansmanı sözleşmesini feshetmesi için ne bir haklı sebebinin olması ne de bir
feshi ihbar süresine uyması aranmıştır. Bu bir hukuk politikası tercihidir.
Amaç, tüketicilerin ellerine geçen ek bir parayı hemen kredi borçlarını
kapatmak için kullanmaları ve mümkün olduğu ölçüde borç sarmalından
çıkmalarıdır. Kredi borcunun tümünü kapatamadıkları hallerde de en azından bir
veya birden fazla taksit ödemek imkânı tüketicilere verilmiştir. Ayrıca, kredi
verenin erken geri ödemeyi kabul etmemesi halinde, Türk Borçlar Kanununun 106
ncı maddesi ve devamı hükümleri uyarınca alacaklının temerrüde düşmesi söz
konusu olacaktır. Gerek taksitlerin erken ödenmesi gerekse kredi sözleşmesinin
feshi nedeniyle kredinin tümünün erken geri ödenmesi halinde kredi veren, erken
ödenen miktara göre gerekli faiz ve diğer maliyet unsurlarına ilişkin indirim
yapmakla yükümlüdür. Tüketicileri erken geri ödemeye teşvik edici en önemli
unsur budur. Bu hallerde indirimin nasıl hesaplanacağı konusunda ayrıntılar
yönetmelik ile belirlenecektir.
İkinci
fıkrada kredinin erken ödenmesinin akdî faiz oranının sabit olduğu bir dönem
içinde gerçekleşmesi koşuluyla konut finansman kuruluşunun erken ödeme
tazminatı talep edebileceğine ilişkin düzenleme yapılmıştır. Akdi faiz oranının
değişken olduğu bir dönemde erken ödeme yapılması durumunda ise herhangi bir
tazminat uygulanması mümkün olmayacaktır. Kredinin erken ödenmesinin akdî faiz
oranının sabit olduğu bir dönemde borcun erken ödenmesi durumunda, faiz ve
diğer maliyet unsurlarına ilişkin gerekli indirim yapılarak, erken ödeme
tarihinde ödenmesi gereken anapara tutarı hesaplanacaktır. Konut finansman
kuruluşu, bu hesaplanan tutarın en fazla
%2’sini erken ödeme tazminatı olarak tüketiciden isteyebilir.
MADDE
38- Bu maddede tüketicinin yazılı veya kalıcı veri saklayıcısı aracılığıyla
açık talebi olmaksızın kredi ile ilgili sigorta yaptırılamayacağı, zorunlu
sigortalarda veya tüketicinin sigorta yaptırmak istemesi halinde ise istediği
sigorta şirketi ile imzaladığı poliçenin konut finansmanı kuruluşu tarafından
kabul edileceği öngörülmüştür.
Uygulamada konut finansman kuruluşu
tarafından konut finansman kredisi verilmesi, yapılması isteğe bağlı
sigortaların yaptırılması şartına bağlanmakta, bu sigortaları yaptırmayan
tüketicilere konut finansman kuruluşu tarafından konut finansman kredisi
kullandırılmamaktadır. Ayrıca bu sigortalar tüketiciler için ek maliyetler
getirmekte ve bu sigortayı yaptırmak isteyen tüketicilerin başka bir sigorta
kuruluşunu tercih etmesi engellenmektedir. Bu durumda tüketicinin ekonomik
çıkarları zedelenmektedir. Bu nedenle tüketicinin yazılı veya kalıcı veri
saklayıcısı aracılığıyla açık talebi olmaksızın, zorunlu sigortalarda veya
tüketicinin sigorta yaptırmak istemesi halinde, istediği sigorta şirketi ile
imzaladığı poliçenin konut finansmanı kuruluşu tarafından kabul edilmek zorunda
olduğuna ilişkin düzenleme yapma ihtiyacı doğmuştur.
Tüketicilerin sigorta yaptırmak istemesi
durumunda bu sigortanın konut finansman kredisinin konusuyla, miktarıyla ve
vadesiyle bağlantılı olması; sigorta bedelinin de konut finansman kredisi
tutarından fazla olmaması gerekmektedir.
MADDE 39- Birinci
fıkrada münhasıran konut finansmanı sözleşmesine ilişkin olarak bir hesap
açılması ve bu hesaptan sadece kredi ile ilgili işlemler yapılması durumunda,
bu hesaptan herhangi bir isim altında ücret veya masraf talep edilemeyeceği
hüküm altına alınmıştır. Bir mal veya hizmetin edinilmesine ilişkin
sözleşmelerde iki tarafın asli edimleri bulunmaktadır. Konut finansmanı
sözleşmesinde konut finansman kuruluşu tüketiciye talep ettiği krediyi verecek
tüketici de kredi taksitlerini ödeyecektir. Mevcut uygulamada konut finansman
kuruluşu tüketicinin asli edimini yerine getirebilmesi için imzalanan
sözleşmeye istinaden tüketicinin adına bir hesap açmaktadır. Tüketici konut
finansman kuruluşuna borcunu bu hesap vasıtasıyla ödeyebilmektedir. Dolayısıyla
hesabın açılması tüketiciye ek bir hizmet değildir. Bu nedenle, konut
finansmanı sözleşmesine ilişkin olarak hesap açılması durumunda bu hesaptan
herhangi bir isim altında ücret veya masraf talep edilmemesi gerekir. Kural
olarak bu hesaplar kredinin ödenmesi ile kapanacaktır. Ancak, tüketicinin
açılan hesaptan kredi ödemesi ve kredi ile ilgili sigorta ve benzeri ödemeler
haricinde işlemler yapması ve bu hesabı kapatmaya yönelik talebi olmaması
durumunda hesabın kapatılmasına gerek olmayacaktır.
İkinci fıkrada tüketicinin açık talimatı olmaksızın, konut
finansmanı sözleşmesi ile ilişkili bir kredili mevduat sözleşmesinin
yapılamayacağı hüküm altına alınmıştır. Konut finansmanı sözleşmeleri içerik
olarak son derece kapsamlı ve anlaşılması zor standart sözleşmelerdir. Bu
nedenle, tüketici çoğunlukla imzaladığı sözleşmede belirtilen yükümlülüklerini
bilmemektedir. Tüketici konut finansmanı sözleşmesine istinaden sadece
taksitlerini ödeyeceğini, ödeyememesi durumunda da temerrüde düşeceğini
düşünmektedir. Ancak tüketicinin bilgisi dışında konut finansman kuruluşu
tarafından tüketici adına kredili mevduat hesabı da açılmaktadır. Tüketici
taksitini ödemediği veya eksik ödediği takdirde, tüketicinin haberi olmaksızın,
akdi faiz oranı daha yüksek olan kredili mevduat hesabından tüketicinin
ödememiş olduğu miktar karşılanmaktadır. Bu durum da tüketicinin ekonomik
çıkarlarını zedelemektedir. Bu nedenle, ikinci fıkrada konut finansmanı
sözleşmesi ile ilişkili bir kredili mevduat sözleşmesi imzalanmadan önce
tüketiciden açık talimat alınması hüküm altına alınmıştır.
Üçüncü fıkra uyarınca bu Bölüm hükümlerinin uygulanmasında,
konut yapı kooperatiflerinin gerçek kişi ortakları da tüketici olarak kabul
edilecektir.
Dördüncü fıkrada ayrıntıların ikincil mevzuatla
düzenlenmesi konusunda Bakanlığa yetki verilmiştir.
MADDE 40- Piyasada
maketten satış veya sat-yap olarak adlandırılan bu tür sözleşmelerde, henüz
ortada bir konut olmadan tüketicilerin para ödemeye başlaması nedeniyle özel
bir koruma ihtiyacı bulunmaktadır.
Birinci fıkrada ön ödemeli konut satışı sözleşmesinin
tanımı yapılmıştır. Ön ödemeli konut satışı sözleşmeleri, konut amaçlı bir
taşınmazın satış bedelinin toptan veya taksitler halinde, konutun devir veya
teslim edilmesinden önce ödendiği sözleşmelerdir. Tüketici bedeli taksitler
halinde veya toplu halde ödemiş olabilir. Her iki halde de ön ödemeli
sözleşmelere ilişkin hükümler uygulanacaktır.
İkinci fıkra gereği tüketicilerle sözleşme imzalanmadan en
az bir gün önce detayları Bakanlıkça belirlenen ön bilgilendirme formu
verilmesi zorunlu kılınmıştır.
Ön
ödemeli konut satışlarında tüketicilerin korunmasının ilk ayağı konutun inşa
edileceği arsa üzerinde Belediyeden alınacak olan inşaat ruhsatının
alınmasıdır. Şayet bir satıcı bu şartı sağlayamaz ise tüketicilerle ön ödemeli
konut satışı sözleşmesi kuramayacaktır.
MADDE 41-
Birinci fıkrada tüketicilerin korunmasına yönelik getirilen en önemli koruma ön
ödemeli sözleşmenin resmi şekil şartına tabi tutulmasıdır.
Satış ve satış vaadi sözleşmesinin kanunda belirtilmiş olan
şekil şartına uygun olarak düzenlenmiş olması gerekmektedir. 18/1/1972 tarihli
ve 1512 sayılı Noterlik Kanununun
60 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (3) numaralı bendi ve 89 uncu maddesine ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 237 nci maddesi ile Türk Medenî Kanununun 706 ncı maddesine göre de taşınmaz satış vaadi sözleşmesinin geçerlilik kazanabilmesi için sözleşmenin resmi şekilde noterde yapılması gerekir. Dolayasıyla taşınmaz satış vaadi sözleşmesi, noterde resen düzenleme şeklinde yapılmalıdır.
60 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (3) numaralı bendi ve 89 uncu maddesine ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 237 nci maddesi ile Türk Medenî Kanununun 706 ncı maddesine göre de taşınmaz satış vaadi sözleşmesinin geçerlilik kazanabilmesi için sözleşmenin resmi şekilde noterde yapılması gerekir. Dolayasıyla taşınmaz satış vaadi sözleşmesi, noterde resen düzenleme şeklinde yapılmalıdır.
Ön ödemeli konut satışının ise tapu siciline tescil
edilmesi gerekmektedir.
Resmi şekilde sözleşme yapmayan satıcının, daha sonra
tüketiciye karşı sözleşmenin resmi şekilde yapılmadığını öne sürerek
sözleşmenin geçersizliğini iddia etmesi de hakkaniyete uygun olmayacağı için
yasaklanmıştır.
İkinci fıkrada noterden resmi
şekilde sözleşme yapılmadan veya konut satışının tapu siciline tescil edilmeden
satıcıların tüketiciden ödeme kabul etmeleri veya borç altına sokan herhangi
bir belge almaları yasaklanmıştır. Tüketiciden bu yasağa rağmen ödeme alınacak
olursa tüketici her zaman yapmış olduğu ödemeleri getirileriyle birlikte geri
isteme hakkına sahip olacaktır.
MADDE 42- Ön
ödemeli konut satışı sözleşmelerinde en önemli sorunlardan birisi, satıcıların
belirli kampanyalar düzenleyerek, konut yapımı için yüzlerce tüketici ile
sözleşme akdetmeleri ve çok yüksek tutarda meblağları piyasadan toplamalarıdır.
Aslında sadece bankalara verilmiş olan bu yetkinin, ön ödemeli sözleşme yapısı
içinde dolaylı olarak satıcılara verilmesi, ya tüketicilerin ödemelerini
yaptıkları konutları edinmelerini ya da ödedikleri meblağı güvence altına
alacak bir koruma sağlamayı zorunlu kılmıştır. Aksi takdirde satıcının iflası
ile birlikte ödemede bulunan tüketicilerin ciddi şekilde mağdur olması
tehlikesi mevcuttur. Şöyle ki 100.000 TL bedelle konut sözleşmesi yapıldığını
ve 40.000 TL ön ödemede bulunulduğunu varsayalım. Geri kalan 60.000 TL eşit taksitler
veya ara ödemelerle üç yılda ödenecek olsun. Sözleşmenin imzalanmasından bir
yıl sonra 40.000 TL ön ödeme yapıldığını ve 20.000 TL tutarındaki birinci yıl
taksitlerinin ödendiğini varsayalım. Satıcının iflası halinde tüketici
kendisine teslimi taahhüt edilen konutu alamadığı gibi, o ana kadar satıcıya
ödediği 60.000 TL tutarındaki ödemelerini de alamama riski ile karşı karşıya
kalacaktır. Bu riski önleyecek korumanın temelini Dünyanın bazı ülkelerinde de
uygulama bulan bina tamamlama sigortası oluşturmaktadır.
Dolayısıyla birinci fıkrada inşaat ruhsatı almış olan
satıcının ön ödemeli konut satışı yapmadan önce, belirlenen büyüklüğün
üzerindeki projeler için bina tamamlama sigortası yaptırması zorunlu
kılınmıştır. Bu sigortanın kapsamı, koşulları ve uygulama usul ve esaslarının
Hazine Müsteşarlığınca belirlenmesi öngörülmüştür. Bu sayede, konut edinmek
amacıyla yüksek meblağlar ödemiş olan tüketicilerin satıcı iflas bile etse bina
tamamlama sigortası sayesinde nihai amacı olan konutları edinmeleri sağlanmış
olacaktır. Satıcılar bina tamamlama sigortası yerine Bakanlıkça belirlenen (hak
ediş sistemi, bağlı kredi, ön ödeme tutarı gibi) diğer teminat veya şartları da
sağlayarak tüketicilerin ödemelerini garanti altına alabilirler.
İkinci fıkrada bina tamamlama sigortası kapsamında
sağlanan tazminat, teminat ve benzeri güvencelerin iflas veya tasfiye masasına
dâhil edilemeyeceği, hacze konu edilemeyeceği ve üzerlerine ihtiyati tedbir ve
ihtiyati haciz konulamayacağı düzenleme altına alınarak, sigorta şirketinin
binanın tamamlanmasına yönelik bir an önce çalışmalara başlanmasının önündeki
engellerin kaldırılması amaçlanmıştır.
MADDE 43- Ön
ödemeli satışlarda tüketiciyi korumaya yönelik cayma hakkı getirilmiştir.
Genellikle yoğun reklamlarla cazibesi artırılan ve maket üzerinden proje
aşamasında çeşitli tanıtımlarla satışları yapılan bu satışların düşünülmeden
akdedilmiş olması ihtimali yüksek olabilmektedir. Bu tür sözleşmelerde
özellikle yazılı sözleşme metninin okunmasından ve uzun bir süre ödeme yaptıktan
sonra ancak edime hak kazanılacağının algılanmasından sonra, bu sözleşmeden
kurtulma isteğinin doğması muhtemeldir. Bu açıdan tüketici, ondört gün içinde
herhangi bir gerekçe göstermeksizin ve cezai şart ödemeksizin ön ödemeli
sözleşmeden cayabilecektir.
Tüketicinin cayma hakkını kullanabilmesi için ondört gün
içinde satıcıya sözleşmeden caydığını bildirmesi gerekir. Bunun yanı sıra
bildirimin satıcı veya sağlayıcıya varması veya onun tarafından öğrenilmiş
olması aranmaz. Cayma hakkı konusunda tüketicinin bilgilendirildiğini satıcı
ispat etmek zorunda olacaktır.
Tüketicinin ödediği bedelin tamamı veya bir kısmı satıcı ile konut
finansmanı kuruluşu arasındaki anlaşmaya dayanılarak konut finansmanı kuruluşu
tarafından karşılanırsa bağlı kredi sözleşmesi söz konusu olur. Konut
finansmanı sözleşmesi ile konut tedarikine ilişkin sözleşme arasındaki bu yakın
bağlılık, iki sözleşmenin de bir bütün olarak değerlendirilmesi sonucunu
doğurur. Dolayısıyla konutun gereği gibi ifa edilmemesi durumunda tüketicinin,
satıcıya karşı kullanacağı haklarına bağlı olarak konut finansmanı kuruluşuna
karşı da ödemeleri durdurma veya azaltma hakkı vardır. Örneğin taşınmazdaki bir
ayıp nedeniyle tüketici bedel indirimi hakkını kullanmışsa konut finansmanı
kredisi de bu oranda indirilir ve ödeme planı değiştirilir. Tüketici eğer
sözleşmeden dönmeyi tercih etmişse, o güne kadar yapmış olduğu ödemenin iadesi
hususunda satıcı ve konut finansmanı kuruluşu müteselsil olarak sorumludur.
Bağlı kredi sözleşmesi, tüketiciye tanınmış olan cayma süresi geçtikten sonra
geçerlilik kazanacak olup, cayma hakkı süresi içerisinde tüketiciden faiz,
komisyon, yasal yükümlülük gibi isimler başta olmak üzere hiçbir masraf ta
talep edilmemesi gerekmektedir. Böylece, cayma hakkını kullanan tüketicinin
satıcıya ödemiş olduğu bedeli geri alamama riski ve krediye ilişkin masraf ve
faiz gibi yükümlülükleri ödeme zorunluluğu ortadan kaldırılmıştır. Örneğin,
100.000 TL bağlı kredi kullanan tüketici, satıcı ile imzaladığı ön ödemeli
konut satım sözleşmesinden onuncu gün caymak istediğinde her ne kadar bağlı
krediyi kullandığı kuruluşlara yazılı bildirimde bulunsa da satıcıdan bu süre
içerisinde ödemiş olduğu bedeli geri alamama dolayısıyla krediyi geri ödeyememe
ihtimali bulunmaktadır. Bu nedenle, bağlı kredi sözleşmelerinin ondört günlük
cayma hakkı süresi sonunda yürürlüğe girmesi öngörülmüştür.
Üçüncü fıkra gereği cayma hakkının
kullanılması halinde tüketici, satıcının aldığı bedeli ve tüketiciyi borç
altına sokan her türlü belgeyi iade ettiği tarihten itibaren, on gün içerisinde
edinimlerini iade etmelidir.
MADDE 44- Ön
ödemeli konut satışı sözleşmelerinde tüketiciyi korumaya yönelik diğer bir
düzenleme konutun devir veya teslim süresinin sınırlandırılmasıdır. Bu şekilde
tüketicinin uzun yıllar ödeme yapıp hiçbir edim elde etmemesi ihtimali
engellenmek istenmiştir. Devir veya teslim süresi piyasa şartları da dikkate
alınarak otuzaltı ayla sınırlandırılmıştır.
Devir veya teslim için asıl olan tüketiciye kat mülkiyeti
tapusunun verilmesidir. Ancak, piyasa şartlarında bazı durumlar nedeniyle
tüketiciye kat mülkiyeti tapusu verilmese bile fiili olarak konut teslim
edilebilmektedir. Tüketici zilyetliği devredilen bu konutu kullanabilmekte
olduğu için otuzaltı ay olan teslim veya devir süresi hesaplanırken bu durumda
dikkate alınmalıdır. Ancak zilyetliğin devri ile birlikte kat irtifak tapusunun
da tüketiciye verilmesi gerekmektedir. Ancak, bu husus konutun sözleşmede
belirlenen zamanda veya nitelikte teslim edilmemesi halindeki tüketicilerin haklarını
aramalarının önünde bir engel olarak yorumlanmamalıdır.
MADDE 45- İsviçre Borçlar Kanunun 227/f maddesi örnek
alınarak tüketiciye tanınan diğer bir imkân, konutun devir ve teslim edilmesine
kadar herhangi bir gerekçe göstermeden sözleşmeden dönme hakkıdır. Kuşkusuz bu
hallerde satıcıyı korumak açısından tüketicinin bir dönme cezası ve konutun
satışı veya satış vaadi sözleşmesi nedeniyle oluşan vergi, harç ve benzeri
yasal yükümlülüklerden doğan masrafları ödemesi sözleşme ile
kararlaştırılabilir. Fakat kararlaştırılacak olan dönme cezası en fazla toplam
satış bedelinin %2’si oranında istenebilecektir.
İkinci fıkra hükümlerine göre dört olasılıkta dönme cezası
ödemeksizin sözleşmeden dönülmesi mümkündür.
- Bunlardan ilki, tüketici, satıcı edimlerini hiç ya da
gereği gibi yerine getirmediği için sözleşmeden dönerse pek tabi olarak
sözleşmeden dönme cezası ödemeyecektir.
- İkincisi, konutun devir ve teslim edilmesinden önce
tüketicinin ölmesi halinde mirasçılarının dönme hakkıdır. İhtiyaç duyup duymadıkları
meçhul bir edim için mirasçıların geleceğe dönük olarak yükümlendirilmesi doğru
bulunmamıştır.
- Üçüncü ihtimal ise tüketicinin kazanç elde etmekten
sürekli olarak yoksun kalması sebebiyle ön ödemeleri yapamayacak duruma
düşmesidir. Burada da tüketicinin maddi imkânları son derece kısıtlanmış
olmasına rağmen gelecekte kavuşacağı bir edim için ödemelere devam etme
yükümlülüğü altında bırakılması engellenmek istenmiştir.
- Dördüncü ihtimal ise sözleşmenin yerine olağan
koşullarla yapılacak bir taksitle satış sözleşmesinin konulmasına ilişkin
tüketici önerisinin satıcı tarafından kabul edilmemesi halidir.
Üçüncü fıkraya göre sözleşmeden dönülmesi halinde
tüketiciye iade edilmesi gereken tutarın ve tüketiciyi borç altına sokan her
türlü belgenin, satıcı tarafından dönme bildiriminin satıcıya ulaştığı tarihten
itibaren en geç doksan gün içerisinde geri verilmesi gerekmektedir. Tüketiciye sözleşmenin teslim tarihinden
itibaren ondört gün içinde cayma hakkı, konutun devir ve teslim tarihine kadar
ise sözleşmeden dönme hakkı tanınmıştır. Tüketicinin, bu haklarını kullanması
halinde satıcı da yükümlülüklerini yerine getirir ise tüketici konutu pek tabi
olarak satıcıya devir veya teslim etmek zorunda olacaktır. Satıcının bu
yükümlülüğü yerine getirdiği tarihten itibaren tüketici konutu devralmış ise on
gün içinde de bu konutu satıcıya devredecektir.
MADDE 46- Madde
ile, Bakanlığın bir yönetmelik çıkararak sözleşmenin zorunlu içeriği, cayma,
sözleşmeden dönme, tüketici ve satıcının hak ve yükümlülükleri gibi detayları
belirleyeceği hüküm altına alınmıştır.
MADDE 47- 4077
sayılı Kanunda Kapıdan Satışlar başlığıyla düzenlenen hüküm başlığıyla birlikte
“İşyeri dışında yapılan sözleşmeler” olarak değiştirilmiş ve 25/10/2011 tarihli
Tüketici Haklarına İlişkin 2011/83/EU sayılı Avrupa Parlamentosu ve Konseyi
Yönergesine uyumlu hale getirilmiştir. İşyeri dışında yapılan sözleşmelerde
sorun, tüketicinin hiçbir şekilde sözleşme akdetmeyi düşünmediği bir ortamda
sözleşme kurmaya ikna ediliyor olmasıdır. Satıcı ve sağlayıcılar genelde
tüketicinin bilgisizliğinden ve ortamın yarattığı şaşkınlıktan faydalanarak bu
agresif pazarlama yöntemi sayesinde tüketicileri aslında hiç yapmayı
düşünmedikleri sözleşmeler kurmaya yönlendirmektedir. Bu tür sözleşmelerde
satıcının ziyaretini tüketicinin isteyip istemediğinden bağımsız olarak
tüketiciler psikolojik baskı altında olabilmekte ve istemedikleri bir durumuyla
karşı karşıya kalabilmektedirler.
Birinci fıkrada
işyeri dışında yapılan sözleşmelerin neler olduğu sıralanmıştır. İşyeri dışında
yapılan sözleşmeler üç durumda ortaya çıkmaktadır.
İlk olasılık
teklifin tüketici veya satıcı veya sağlayıcı tarafından yapılmasına
bakılmaksızın tarafların fiziksel varlığında, satıcı veya sağlayıcının işyeri
dışında örneğin tüketicinin işyerinde veya bir konutta sözleşme kurulmasıdır.
Tüketici kural olarak ne işyerinde, ne kendi konutunda, ne de ziyaret ettiği
başka bir konutta sözleşme kurmayı düşünmez. Ancak istisnai olarak tüketicinin,
satıcı veya sağlayıcı ile önceden işyerinde veya konutunda buluşmayı
kararlaştırdığı hallerde artık beklenmezlik durumu ortadan kalkar. Örneğin,
musluk tamiri veya balkonun boyanması için sağlayıcının konuta gelmesi ve
sözleşme görüşmelerinin burada yapılması normaldir. Tüketicinin işinde bu
görüşmeyi yapmak istemesi halinde de bir kapı önü işleminin varlığından
bahsedilemez. Sorun, tüketicinin hiçbir sözleşme ilişkisi kurmayı düşünmediği
anda satıcı veya sağlayıcıyı karşısında bulmasıdır.
Uygulamada
karşılaşılan diğer bir pazarlama tekniği, tüketiciyle, satıcı veya sağlayıcının
işyeri dışında görüşülmesinin hemen sonrasında satıcı veya sağlayıcının
işyerinde veya uzaktan iletişim araçları kullanılarak kurulan sözleşmelerdir.
Burada önemli olan tüketicinin olağan bir değerlendirme yapmasına fırsat
verecek bir zaman olmadan işyeri dışında görüşülmesinin hemen sonrasında satıcı
veya sağlayıcının işyerinde veya uzaktan iletişim araçları kullanılarak kurulan
sözleşmelerdir. Ancak bir satıcı veya sağlayıcı tüketiciden kesinlikle herhangi
bir taahhüt almadan sadece bir önlem almak veya bir tahmin vermek amacıyla
tüketicinin evine gider, bu ziyaretten daha sonraki bir zamanda satıcı veya
sağlayıcının işyerinde veya uzaktan iletişim araçlarıyla kurulan sözleşmeler
ise bu kapsamda sayılmayacaktır. Şayet tüketicinin sözleşme doldurulmadan önce
satıcı veya sağlayıcının tahminini/teklifini reddedecek kadar bir zamana
sahipse bu tür sözleşmeler satıcı veya sağlayıcının tüketiciyle işyeri dışında
görüşmesinin hemen sonrasında işyerinde veya uzaktan iletişim aracı vasıtasıyla
sözleşme kurması olarak değerlendirilmemesi gerekir.
İşyeri dışında
yapılan sözleşmelerin üçüncü türü ise tüketicilerin bir gezi çerçevesinde
aniden belirli sözleşmeler kurma yönünde icaplarla karşılaşmasıdır. Örneğin
İngilizce kitap seti satan bir satıcının bu kitap setinin tanıtımı amacıyla
düzenlediği bir gezi esnasında tüketicilerle sözleşme imzalanmasıdır.
İkinci fıkrada işyeri
dışında satışın kimler tarafından yapılabileceği düzenlenmiştir. Ülkemizde
işyeri dışında yapılan sözleşme kurularak tüketicilerin ciddi şekilde istismar
edilmesi nedeniyle, Tasarıda, işyeri dışında yapılan sözleşme kurma yetkisi
ancak sınırlı bazı kişilere verilmiştir. Bu yetki; sadece Bakanlık tarafından
belge verilmiş satıcı veya sağlayıcılara verilecektir. Bu belgeye sahip olmayan satıcı veya
sağlayıcılar tarafından kurulan
sözleşmelerde tüketici cayma hakkını kullanmak için herhangi bir süre ile bağlı
olmayacak, şayet tüketici cayma hakkını kullanmak isterse bu hakkını
sözleşmenin kurulduğu andan itibaren en geç bir yıl içinde kullanması
gerekecektir. Aksi takdirde tüketici cayma hakkını kullanamayacaktır.
Üçüncü fıkrada sözleşme öncesi bilgilendirmeye ilişkin
hususlar düzenlenmiştir. İşyeri dışında yapılan sözleşme de tüketicinin
suiistimallere karşı korunması açısından başvurulan ilk yöntem, sözleşmenin
kurulmasına ilişkin iradesini açıklamadan önce Bakanlıkça belirlenecek bir dizi
hususta açık ve anlaşılır bir şekilde bilgilendirilmesi zorunludur. Bilgilendirme yükümlülüğünün yerine
getirildiğini ispat yükü satıcı veya sağlayıcıdadır.
Dördüncü fıkra ile
sözleşmenin şekil şartına ilişkin düzenleme yapılmıştır. İşyeri dışında yapılan
sözleşmelerin yazılı olarak kurulması zorunlu hale getirilmiş ve bu şarta
uyulmadığı takdirde de sözleşmenin geçerlilik kazanmayacağı hüküm altına alınmıştır.
Bu hükme paralel olarak şekil şartına uyulmayan sözleşmeler Türk Borçlar
Kanununun 12 nci maddesinde yer alan
“Kanunda sözleşmeler için öngörülen şekil, kural olarak geçerlilik
şeklidir. Öngörülen şekle uyulmaksızın kurulan sözleşmeler hüküm doğurmaz.”
hükmü gereği de tüketiciler açısından geçerli bir sözleşme olmayacaktır.
Geçerli sözleşme olmadığı için tüketiciler cayma hakkı için ondört günlük süre
ile de bağlı olmayacaklardır. Sözleşmenin tüketici tarafından imzalanmış olması, imza tarihinin tüketicinin kendi el
yazısı ile yazılması, bu sözleşmenin bir nüshasının tüketiciye teslim edilmesi
ve mal veya hizmetin tüketiciye teslim edilmesi zorunluluğu getirilmiştir. Buna
ilişkin ispat satıcı veya sağlayıcıya ait olacaktır. Bu yükümlülükler yerine
getirilmediği takdirde tüketici ondört günlük cayma süresi ile bağlı
olamayacaktır. Şayet tüketici cayma hakkını kullanmak isterse bu hakkını
sözleşmenin kurulduğu andan itibaren en geç bir yıl içinde kullanması
gerekecektir
Beşinci fıkra ise
cayma hakkına ilişkindir. İşyeri dışında yapılan sözleşmelerde tüketicinin
korunması için kabul edilen diğer çözüm ise, tüketiciye ondört gün içerisinde
bu sözleşmeden cayma hakkı verilmesidir. Hiç beklemediği bir anda sözleşme
kurmak zorunda kalan tüketici, dilerse bu sözleşmeden hiçbir maddi yükümlülük
altına girmeden kurtulabilecektir. Ondört günlük cayma süresi içerisinde satıcı
veya sağlayıcı tüketiciden herhangi bir isim altında ödeme yapmasını veya borç
altına sokan herhangi bir belge vermesini isteyemez. Uygulamada özellikle bazı
şirketlerin işyeri dışında yapılan sözleşmeler akdetmesi, tüketicilerden
tahsilat yapması ve daha sonra cayma hakkının kullanılmasında zorluk çıkarması
nedeniyle sözleşmenin kurulması sonrasında tüketicinin cayma hakkını kullanıp
kullanmayacağının belli olması aşamasına kadar tüketiciden bir ödeme talep
edilmesi yasaklanmıştır. Tüketicinin cayma hakkını kullanabilmesi için satıcı
veya sağlayıcıya sözleşmeden caydığını bildirmesi gerekir. Bunun yanı sıra
bildirimin satıcı veya sağlayıcıya varması veya onun tarafından öğrenilmiş
olması aranmaz.
İşyeri dışından
yapılan satışlar, muayene ve tecrübe koşullu yapılan satış olarak
değerlendirilmektedir. Bu nedenle de tüketici malın mutat/olağan bir şekilde
kullanmasından kaynaklanan (fotoğraf makinesi ile fotoğraf çekilmesi, tencere
seti ile yemek pişirilmesi, tansiyon aletinin kullanılması gibi) değişiklik ve
bozulmalardan sorumlu olmayacaktır.
Altıncı fıkrada cayma
hakkına ilişkin ondört günlük sürenin hangi hallerde bir yıla uzayacağına
ilişkin düzenleme yapılmıştır. Satıcı veya sağlayıcı tüketiciyi cayma hakkı
konusunda gereğince bilgilendirmemişse veya Kanunda ve ilgili yönetmelikteki
yükümlülüklerini yerine getirmez ise cayma hakkına ilişkin süre işlemeye
başlamaz ve tüketici bir yıl içerisinde cayma hakkını kullanabilir. Satıcı veya
sağlayıcı bu eksikliği sözleşmenin kurulmasından sonraki bir safhada giderirse
o zaman ondört günlük süre o tarihten itibaren işlemeye başlayacaktır. Yani
satıcı veya sağlayıcının, yükümlülüklerini yerine getirmemesi ve cayma hakkı
konusunda tüketiciyi bilgilendirmemiş olmasının yaptırımı, tüketicinin bir yıl
içerisinde cayma hakkını kullanabilmesidir. Cayma hakkı konusunda tüketicinin
bilgilendirildiği konusunda ispat yükü satıcı veya sağlayıcıdadır.
Yedinci
fıkra yönetmelik yetkisine ilişkindir. Bakanlık, işyeri dışında yapılan
sözleşmelerin zorunlu içeriği, hangi sözleşmelerin kapsam dışında tutulacağı
ile tüketici ile satıcı ve sağlayıcının hak ve yükümlülükleri, cayma hakkı,
bilgilendirme yükümlülüğü, teslimat, satış yapacaklarda aranacak nitelikler ile
diğer uygulama usul ve esaslarını yönetmelikle belirleyecektir.
MADDE 48- Mesafeli sözleşmeler de, aynı işyeri dışında
yapılan sözleşmeler gibi tüketici açısından bazı riskler içermektedir. İşyeri
dışında yapılan sözleşmelerde belirleyici özellik, tarafların, mağaza gibi
olağan sözleşme kurma mekânları dışında fiziksel olarak karşılaşmasıyken
mesafeli sözleşmelerde belirleyici özellik, tarafların hiç karşılaşmamasıdır.
Evinden telefon, internet, mektup gibi vasıtalarla sözleşmeyi kuran tüketici,
satıcı veya sağlayıcının yüzünü dahi görmemektedir. Nitekim bu tür
sözleşmelerde sorun genelde çok düşünülmeden, sözleşmeye ve edime ilişkin
ayrıntılar hakkında yeterli bilgi sahibi olmadan, piyasada sunulan aynı türden
mal veya hizmete ilişkin sözleşme koşulları ile karşılaştırma yapmadan, mal hiç
görülmeden satım sözleşmesi akdediliyor olmasıdır. Dolayısıyla bu hallerde de
bilgi eksikliğinin giderilmesi için 25/10/2011 tarihli Tüketici Haklarına
İlişkin 2011/83/EU sayılı Avrupa Parlamentosu ve Konseyi Yönergesine uyumlu
olarak tüketicinin sözleşme ve edim hakkında aydınlatılması ve kendisine bir
cayma hakkının verilmesi uygun gözükmektedir.
Birinci fıkrada
mesafeli sözleşmelerin tanımı yapılmıştır. Mesafeli sözleşme, gerek malların
gerekse hizmetlerin, uzaktan pazarlanmasına yönelik olarak oluşturulmuş bir
sistem çerçevesinde satıcı veya sağlayıcı ile tüketici arasında sözleşmenin
kurulduğu an da dâhil olmak üzere sözleşmenin kurulduğu ana kadar uzaktan
iletişim araçlarının kullanılması suretiyle tarafların fiziksel varlığı
olmaksızın kurulan sözleşmedir.
Bu tanım aynı zamanda
tüketicinin sadece mal veya hizmetler hakkında bilgi toplamak amacıyla bir
satıcı veya sağlayıcının işyerini ziyaret etmesinin ardından uzaktan bir
iletişim aracı vasıtasıyla sözleşmeyi müzakere ettiği ve kurduğu durumları da
kapsar. Bu durumun tam tersine satıcı veya sağlayıcının işyerinde müzakere
edildikten sonra uzaktan bir iletişim aracı kullanılarak kurulan bir sözleşme
mesafeli sözleşme olarak kabul edilmez.
Bir sözleşme uzaktan iletişim araçlarıyla başlatılırsa, fakat sonunda
satıcı veya sağlayıcının işyerinde kurulursa bu da mesafeli sözleşme olarak
kabul edilmez. Benzer şekilde mesafeli sözleşme kavramı bir profesyonelden
hizmet almak amacıyla tüketici tarafından uzaktan iletişim araçları vasıtasıyla
rezervasyon yapılması durumunu kapsamaz. Örneğin saç tıraşı olmak için berberin
aranarak rezervasyon yapılması.
Bu tür bir
sözleşmenin kabulü için belirleyici olan birden fazla unsur vardır. Öncelikle
satıcı veya sağlayıcının mal ve hizmetlerini uzaktan pazarlamak üzere sistemini
düzenlemiş olması gerekir. Yani uzaktan pazarlamaya yönelik bir
organizasyonunun var olması aranır. Satıcı veya sağlayıcının aynı zamanda
mağazasında mal veya hizmetlerini sunuyor olması bu noktada bir fark yaratmaz.
İki pazarlama tekniğinin bir birinin yanı sıra kullanılması mümkündür. Önemli
olan uzaktan pazarlamanın tek seferlik, istisnai bir durum olmamasıdır. İkinci
unsur, tüketici ile satıcı veya sağlayıcı arasındaki sözleşmenin mektup,
katalog, telefon, faks, radyo, televizyon, elektronik posta mesajı, internet
gibi bir uzaktan iletişim aracının kullanılması suretiyle akdedilmiş olmasıdır.
Yani sözleşmenin, tüketici ile satıcı veya sağlayıcının fiziksel varlığı olmaksızın
kurulmuş olması gerekir.
İkinci fıkraya göre
mesafeli sözleşmelerde tüketicinin, sözleşme veya herhangi bir teklifle
bağlanmadan önce Bakanlıkça belirlenecek hususlarda ve özellikle herhangi bir
siparişi onayladığı takdirde ödeme yükümlülüğü altına gireceği konusunda açık,
anlaşılır bir şekilde bilgilendirilmesi gerekmektedir. Herhangi bir uyuşmazlık
çıktığında bu bilgilendirmenin yapıldığını ispat etme yükümlülüğü satıcı veya
sağlayıcıda olacaktır.
Üçüncü fıkrada
mesafeli satışların ifa edilmesi düzenlenmiştir. Mesafeli satışlarda tüketicilerin
yaşadığı problemlerin başında sipariş ettikleri mal veya hizmetlere satıcı veya
sağlayıcıların taahhüt ettiği sürede ulaşamamaları gelmektedir. Bu nedenle her
halükarda otuz günü aşmamak kaydıyla satıcı veya sağlayıcıların taahhüt ettiği
süre içerisinde edimini yerine getirmesi zorunlu kılınmış olup, aksi bir
durumda tüketicinin sözleşmeyi feshedebileceği düzenleme altına alınmıştır.
Dördüncü fıkrada mesafeli sözleşmelerden cayma hakkı
düzenlenmiştir. Buna göre tüketici ondört gün içinde herhangi bir gerekçe
göstermeksizin ve cezai şart ödemeksizin mesafeli sözleşmeden cayma hakkına
sahiptir. Bu sürenin ne zaman başlayacağı yönetmelikle düzenlenecek olup,
tüketicinin bu süre içerisinde cayma talebini satıcı veya sağlayıcılara
iletmesi yeterlidir. Ayrıca bildirimin satıcı veya sağlayıcılara varması veya
onun tarafından öğrenilmiş olması şartı aranmaz. Cayma hakkı konusunda
tüketicinin bilgilendirildiğini ispat yükü satıcı veya sağlayıcılardadır.
Tüketici cayma hakkı konusunda detayları ve şekli Bakanlık tarafından
yönetmelikle belirlenecek hususlarda gerektiği şekilde bilgilendirilmez ise cayma hakkına ilişkin süre işlemeye başlamaz ve
tüketici bir yıl içerisinde cayma hakkını kullanabilir. Satıcı veya sağlayıcı
bu eksikliği sözleşmenin kurulmasından sonraki bir safhada giderirse o zaman
ondört günlük süre o tarihten itibaren işlemeye başlayacaktır. Yani satıcı veya
sağlayıcının, cayma hakkı konusunda tüketiciyi bilgilendirmemiş olmasının
yaptırımı, tüketicinin bir yıl içerisinde cayma hakkını kullanabilmesidir.
Tüketici malın mutat/olağan bir şekilde kullanmasından kaynaklanan değişiklik
ve bozulmalardan sorumlu olmayacaktır.
Beşinci fıkrada özellikle internet ortamında
oluşturdukları sistem üzerinden satıcı veya sağlayıcıların mal ve hizmet
satışına aracılık edenlerin sorumlulukları düzenleme altına alınmıştır. Uygulamada satıcı veya sağlayıcılar dışında
onlara aracılık eden üçüncü kişiler, oluşturdukları sistem çerçevesinde satıcı
veya sağlayıcıların mal veya hizmetlerinin mesafeli yöntemle tüketicilere
ulaşmasına aracılık etmekte, aynı zamanda satıcı veya sağlayıcı adına
tüketiciden mal veya hizmetlerin bedelini de tahsil etmektedirler. Bu durumda
bu kişilerde satıcı veya sağlayıcılar gibi tüketicilere karşı bu maddede yazan
hususlardan dolayı sorumlu olacaklardır. Ancak bedel tahsil etmeden sadece
satıcı veya sağlayıcılar ile tüketicilerin iletişime geçmelerine aracılık eden
ve genellikle yer sağlayıcı niteliğine haiz olan internet siteleri bu fıkra
hükümlerine tabi olmayacaktır.
Altıncı fıkraya göre, mesafeli sözleşmelere ilişkin uygulama usul ve esaslarını, özellikle kapsam
dışı sözleşmeler, tüketicinin ve satıcı veya sağlayıcının hak ve
yükümlülükleri, cayma hakkı, bilgilendirme yükümlülüğü, teslimat gibi hususları
Bakanlık tarafından yönetmelik ile belirlenecektir.
MADDE 49- Doğası
gereği maddi olmayan finansal hizmetler özellikle mesafeli yönden satılmaya
uygundurlar. Elektronik ticaret gibi finansal hizmetlerin mesafeli satışına
ilişkin yeni tekniklerin kullanılmasında, finansal hizmetlerin mesafeli
satışına ilişkin yasal çerçeve oluşturulmalı ve tüketici güveni artırılmalıdır.
Bu madde finansal hizmetlere ilişkin tüketici güvenini artırmak amacıyla
yazılmıştır. Tasarının 48 inci maddesinde düzenlenen mesafeli sözleşmelerde
olduğu üzere, finansal hizmetlere ilişkin mesafeli sözleşmelerde de belirleyici
özellik, tarafların fiziki olarak hiç karşılaşmamasıdır. Nitekim bu tür
sözleşmelerde sorun genelde çok düşünülmeden, sözleşmeye ve edime ilişkin
ayrıntılar hakkında yeterli bilgi sahibi olmadan, piyasada sunulan aynı türden
hizmetlere ilişkin sözleşme koşulları ile karşılaştırma yapmadan akdediliyor
olmalarıdır. Dolayısıyla bu hallerde de bilgi eksikliğinin giderilmesi için
tüketicinin sözleşme ve edim hakkında aydınlatılması ve kendisine bir cayma
hakkının verilmesi uygun gözükmektedir. Nitekim Avrupa Topluluğu, mesafeli
sözleşmelere ilişkin ilk Yönergesini 1997 yılında yayınlamış (97/7/AT sayılı
Avrupa Parlamentosu ve Konseyi Yönergesi); finansal hizmetleri kapsamayan bu
yönergeyi takiben 2002 yılında finansal hizmetlerin uzaktan pazarlanmasına
ilişkin olarak ikinci bir yönerge kabul etmiştir (90/619/AET, 97/7/AT ve
98/27/AT sayılı Yönergeleri Değiştiren 2002/65/AT sayılı Avrupa Parlamentosu ve
Konseyi Yönergesi). Tasarının 64 üncü maddesi ve bu maddeye ilişkin olarak
çıkarılacak yönetmelik 2002/65/AT sayılı yönergeyi iç hukukumuza aktarmak
amacına da hizmet etmektedir.
Birinci fıkrada, finansal hizmetlerin ve finansal
hizmetlere ilişkin mesafeli sözleşmelerin tanımı yapılmıştır. Finansal
hizmetlerin tanımına her türlü banka hizmeti, kredi, sigorta, bireysel
emeklilik, yatırım ve ödeme gibi tüm finansal hizmetler girmektedir. Bu tür bir
sözleşmenin kabulü için belirleyici olan birden fazla unsur vardır. Öncelikle
sağlayıcının hizmetlerini uzaktan pazarlamak üzere sistemini düzenlemiş olması
gerekir. Yani uzaktan pazarlamaya yönelik bir organizasyonunun var olması
aranır. Sağlayıcının aynı zamanda banka şubesi, sigorta acentası gibi
mekanlarda hizmetlerini sunuyor olması bu noktada bir fark yaratmamaktadır. İki
pazarlama tekniğinin bir birinin yanı sıra kullanılması mümkündür. Önemli olan
uzaktan pazarlamanın tek seferlik, istisnai bir durum olmamasıdır. İkinci
unsur, tüketici ile sağlayıcı arasındaki sözleşmenin mektup, katalog, telefon,
faks, radyo, televizyon, elektronik posta mesajı, internet gibi bir uzaktan
iletişim aracının kullanılması suretiyle akdedilmiş olmasıdır.
İkinci fıkrada, bu tip sözleşmelerde tüketicinin,
sözleşmenin kurulmasına ilişkin iradesini açıklamadan önce bilgilendirilmesi
zorunluluğu getirilmiştir. Sözleşme öncesinde bilgilendirme, cayma hakkı ve
ayrıntıları Bakanlıkça belirlenecek diğer hususlarda, açık, anlaşılır ve
kullanılan iletişim araçlarına uygun bir şekilde gerçekleşmelidir. Sözleşme
öncesi bilgilendirmenin yazılı olması zorunluluğu yoktur. Ancak bu
bilgilendirmenin ticari amaçla yapıldığının anlaşılır olması gerektiği gibi,
sesli iletişim araçlarının kullanıldığı hallerde satıcı veya sağlayıcının
kimliğinin her görüşmenin başında belirtilmesi zorunludur. Bu şekilde
tüketiciye dilerse görüşmeyi hemen sonlandırması imkânı verilmektedir.
Tüketicinin sözleşmenin kurulmasına dair kabul beyanı, kullanılan iletişim
araçlarına uygun olarak fiziki veya elektronik ortamda tespit veya kayıt
edilir. Bu andan itibaren sözleşme kurulmuş sayılır.
Üçüncü fıkrada, sağlayıcının ayrıca, sözleşmenin bütün
şartlarını ve Bakanlıkça belirlenecek diğer hususları kâğıt ortamında yazılı
olarak ya da tüketicinin ulaşabileceği
diğer bir kalıcı veri saklayıcısı aracılığıyla tüketiciye ileterek teyidini
alması zorunluluğu getirilmektedir. Burada sözleşmenin geçerliliğine dair
yazılı bir şekil şartı söz konusu değildir. Önem taşıyan nokta sadece,
tüketicinin edinememiş olduğu bilgileri yazılı olarak edinmesidir. Ancak
internet aracılığıyla yapılan işlemlerde yazılı bir belge yerine, ilgili
bilgilerin tüketicinin her an ulaşabileceği şekilde kalıcı bir saklayıcı
yüklenmesi de yeterli sayılmaktadır. Örneğin tüketicinin bilgisayarına, bir
diskete veya cep telefonuna yüklenmesi de mümkündür. Önemli olan, tüketicinin
bu bilgilere istediği an daha ileriki bir tarihte yeniden ulaşabilmesidir. Bu
yükümlülük, tüketicinin sözleşmeyi kuran irade beyanını yöneltmesinden önce
veya tüketicinin talebi üzerine yazılı bilgilendirmeye elverişli olmayan bir
uzaktan iletişim aracı kullanılarak sözleşmenin kurulması halinde, sözleşmenin
kurulmasından hemen sonra yerine getirilmelidir.
Dördüncü fıkra gereği bankacılık,
sigortacılık gibi hassas bilgilerin yer aldığı finansal hizmetlerin mesafeli
satışında tüketiciler istedikleri takdirde sözleşmeleri devam ettiği sürece
sözleşme şart ve koşullarını ücretsiz bir şekilde kâğıt ortamında
isteyebilecektir. Aynı zamanda herhangi bir uzaktan iletişim aracı kullanan
tüketici finansal hizmetin niteliğiyle bağdaşması halinde bu uzaktan iletişim
aracını değiştirme hakkına da sahip olacaktır. Örneğin telefon bankacılığını
kullanan bir tüketici daha sonra bu hizmeti almaktan vazgeçerek internet
bankacılığı hizmeti almaya başlayabilecektir.
Beşinci fıkrada, mesafeli sözleşmelerde olduğu gibi
finansal hizmetlere ilişkin mesafeli sözleşmelerde de tüketicinin ondört gün
içinde herhangi bir gerekçe göstermeksizin ve cezai şart ödemeksizin
sözleşmeden cayma hakkına sahip olduğu hüküm altına alınmıştır. Ancak sigorta
sözleşmelerinde Türk Ticaret Kanununda yer alan, bireysel emeklilikte ise
bireysel emeklilik mevzuatında yer alan tüketici lehine olan cayma süreleri
uygulanacaktır. Dolayısıyla Kanunda da bu istisnai düzenleme benimsenmiştir.
Cayma hakkının kullanıldığına dair bildirimin ondört veya duruma göre sigorta
ve bireysel emeklilik sözleşmelerinde ise ilgili mevzuatta yer alan süreler
içerisinde kâğıt üzerinde veya kalıcı veri saklayıcısı aracılığıyla yöneltilmiş
olması yeterlidir. Ayrıca bildirimin sağlayıcıya varması veya onun tarafından
öğrenilmiş olması aranmaz. Cayma hakkı konusunda tüketicinin
bilgilendirildiğini ispat yükü sağlayıcıdadır.
Altıncı fıkrada tüketicinin finansal hizmetlerin mesafeli
sözleşmelerini sona erdirme talebini istediği uzaktan iletişim aracılığıyla
iletebilmesi hakkı tanınmıştır. Böylelikle, sağlayıcıların sözleşmenin sona
erdirilmesi hususunda tüketicileri belirli bir uzaktan iletişim aracını
kullanmaları hususunda zorlamasının önüne geçilecektir. Bununla paralel bir
şekilde tüketiciler hangi yöntemle sözleşme kurmuş ise (internet, telefon,
elektronik posta ve benzeri) sözleşmenin sona erdirilmesi için bu yöntemden
daha ağır bir yönteme zorlanamayacaktır.
Yedinci fıkrada, Bakanlığın, finansal hizmetlerin mesafeli
sözleşmelerine ilişkin uygulama usul ve esaslarını, özellikle kapsam dışı
sözleşmeler, kartla ödeme, tüketicinin ve sağlayıcının hak ve yükümlülükleri,
kartla ödeme, cayma hakkı, gibi hususları yönetmelik ile belirleyeceğine
ilişkin düzenleme yapılmıştır.
MADDE 50- Bu madde ile 4077 sayılı Kanunun “devre tatil”
başlıklı 6/B maddesi, başlığı ile birlikte yeniden düzenlenmiştir.
Bu düzenlemenin
temelini 14/1/2009 tarihli 2008/122/AT sayılı Devre Tatil, Uzun Süreli Tatil
Ürünü, Yeniden Satım ve Değişim Sözleşmelerinin Belirli Yönleri Açısından
Tüketicinin Korunması Hakkında Avrupa Parlamentosu ve Konseyi Yönergesi
oluşturmaktadır. Söz konusu yönerge uzun yıllardır tartışılan ve 94/47/AT
yönergesinin yeniden düzenlenmiş halidir ve maksimum uyum gerektiren bir
yönergedir.
Birinci fıkrada,
yönergeye paralel olarak devre tatil sözleşmesi tanımlanmıştır. Bir yıldan uzun
süre için yapılan ve bu süre zarfında, yıl içinde, birden fazla dönem için bir
veya daha fazla gecelik konaklamaya imkân veren sözleşmeler devre tatil
sözleşmesi olarak tanımlanmıştır.
İkinci fıkrada devre
tatil sözleşmeleri ile sağlanan hakkın şahsi veya ayni bir hak olmasının fark
yaratmadığı vurgulanmıştır. Günümüzdeki sektör uygulamalarına bakıldığında, çok
farklı hukuki yapılar içinde bu hakkının verildiği görülmektedir. Dolayısıyla
tanımın bütün bu olası halleri kapsayacak şekilde geniş tutulması önem
taşımaktadır. Örneğin, devre mülkler, yat ve gemiler gibi gecelik konaklama
imkânı veren her türlü ürün bu kapsamda değerlendirilmektedir. Ülkemizde devre tatil sözleşmelerinde
tüketiciler zaman zaman problemler yaşamaktadır. Tıpkı ön ödemeli konut satışı
gibi devre tatiller de maket üzerinden satılabilmektedir. Bu açıdan
tüketicilere bir güvence olması hasebiyle Belediyeden alınacak yapı (inşaat)
ruhsatı alınmadan tüketicilerle ön ödemeli devre tatil sözleşmesi imzalanması
yasaklanmıştır.
Diğer
taraftan mevcut Kanunda bu güne kadar hiç düzenlenmemiş olan ve devre tatil
sözleşmeleri gibi bir yıldan uzun süre için kurulan, ancak tüketicilere sözleşme
süresince konaklamaya veya konaklama ile birlikte seyahat veya diğer
hizmetlerin beraber sunulduğu durumlara ilişkin indirim veya diğer tür
menfaatlerden faydalanma hakkı veren uzun süreli tatil ürünleri sözleşmeleri de
bu madde kapsamı dâhilinde değerlendirilecektir. Bu tür uygulamalar basit
anlamda tatil kavramından farklı olup örneğin bir otelde gecelik konaklama için
indirim veya özel bir ücret sağlayan veya konaklama ile birlikte belirli
hizmetlerden sözleşme süresince ücretsiz faydalanmayı sağlayan ülkemizde de
hâlihazırda çok yaygın olmamakla birlikte uygulamada olan “tatil kulübü üyeliği ” indirim kartı veya
üyelik kartı benzeri tatil ürünlerine ilişkin sözleşmelerdir. Ancak burada
önemle üzerinde durulması gereken husus, bu hizmetlerin konaklamayı da içermesi
durumudur ve bu hallerde de madde hükümleri uygulama alanı bulacaktır.
Dördüncü fıkrada,
devre tatil, uzun süreli tatil ürünü ve bunlara ilişkin değişim veya yeniden
satım sözleşmesi akdetmek isteyen tüketicilere sözleşmenin kurulmasından en az
bir gün önce kâğıt üzerinde ya da tüketicinin ulaşabileceği kalıcı veri
saklayıcısı ile ön bilgilendirme yapılması zorunluluğu getirilmiştir. Bu bilgilerin daha sonra sözleşmede yer
alacağı dikkate alındığında bu sayede tüketicinin akdedeceği sözleşmenin
içeriği, cayma hakkının varlığı, kullanımı ve sonuçları hakkında da önceden
bilgilendirilmesi önem arz etmektedir. Özellikle dünyada oldukça yaygın olan,
değişim hakkı ve yeniden satım sözleşmeleri madde kapsamına alınmıştır.
Beşinci fıkrada, mesafeli
yoldan kurulanlar hariç olmak üzere tüketicinin sözleşme tarihini kendisinin
atmasının satıcı veya sağlayıcılar tarafından sağlanması zorunlu kılınmıştır.
Diğer taraftan akdedilen sözleşmenin bir nüshasının kâğıt üzerinde ya da
tüketicinin ulaşabileceği kalıcı veri saklayıcısı tüketiciye verilmesi zorunluluğu getirilmiştir. Adi yazılı şekilden daha
ağır şekil koşulları öngören kanun hükümleri saklıdır. Örneğin kısmi süreli
faydalanma hakkının yeri geldiğinde taşınmaz üzerindeki bir ayni hakka bağlanması
da mümkün olduğundan (kat mülkiyeti gibi) bu sözleşmenin tapuda yapılması
gerekeceği açıktır.
Altıncı fıkrada
cayma hakkı düzenlenmiştir. Buna göre tüketici, tecrübe ve muayene ettiği
tarihten itibaren ondört gün içinde hiçbir sebep göstermeksizin ve hiçbir
hukuki ve cezai sorumluluk üstlenmeksizin cayma hakkını kullanabilir. Ondört
günlük cayma süresi içerisinde satıcı veya sağlayıcı tüketiciden herhangi bir
isim altında ödeme yapmasını veya borç altına sokan herhangi bir belge
vermesini isteyemez. Uygulamada özellikle bazı şirketlerin sözleşmeler
akdetmesi, tüketicilerden tahsilât yapması ve daha sonra cayma hakkının
kullanılmasında zorluk çıkarması nedeniyle sözleşmenin kurulması sonrasında
tüketicinin cayma hakkını kullanıp kullanmayacağının belli olması aşamasına
kadar tüketiciden bir ödeme talep edilmesi yasaklanmıştır. Bu maddede
düzenlenen sözleşmelerin ve buna bağlı diğer sözleşmelerin cayma hakkının
kullanılmasıyla birlikte sona ereceğine ilişkin düzenleme yapılmıştır.
Yedinci fıkraya
göre, tüketicinin ödediği bedel kısmen veya tamamen satıcı veya sağlayıcı ile
kredi veren arasındaki bir anlaşmaya dayanılarak bir kredi veren tarafından
karşılanıyorsa, yani ortada bir bağlı kredi varsa, cayma hakkının kullanılması
ile birlikte kredi sözleşmesi de hiçbir tazminat veya cezai şart ödeme
yükümlülüğü söz konusu olmaksızın kendiliğinden sona erecektir. Bu şekilde
tüketicinin artık ihtiyaç duymadığı bir krediyi kullanmaya devam etmek zorunda
kalması engellenmek istenmiştir.
Sekizinci fıkrada,
ayrıntıların ikincil mevzuatla düzenlenmesi konusunda Bakanlığa yetki
verilmiştir.
MADDE 51- Paket tur sözleşmelerine ilişkin bu madde,
13/6/1990 tarihli Paket Gezi, Paket Tatil ve Paket Turlara İlişkin 90/314/AET
sayılı Konsey Yönergesi (ATRG 1990 L158/59) esas alınarak hazırlanmıştır. Bunun
yanı sıra bu Yönergenin İsviçre hukukuna aktarılması amacıyla yürürlüğe konulan
18/6/1993 tarihli Paket Turlara İlişkin Federal Yasadan da (Bundesgesetz über
Pauschalreisen - AS 1993 3152) faydalanılmıştır.
Birinci fıkra paket
turun tanımına ilişkindir. Paket tur sözleşmelerinin tanımı AT Yönergesine
uygun olarak revize edilmiştir. Buna göre paket tur düzenleyicileri veya
aracıları tarafından taşıma, konaklama ve bu hizmetlere bağlı veya bunların yan
hizmeti niteliğinde olmayan başka turizm hizmetlerinden en az ikisinin
birlikte, her şeyin dâhil olduğu fiyatla satıldığı veya satımının vaat edildiği
ve hizmetin yirmidört saatten uzun bir süreyi kapsadığı veya gecelik
konaklamayı içerdiği sözleşmelerdir. Tanımdan da anlaşılacağı gibi, sadece
taşıma veya sadece konaklamaya ilişkin hizmetlerin sunuluyor olması halinde bir
paket tur sözleşmesi söz konusu olmaz. Bu hallerde 4077 sayılı Kanunun ayıplı
hizmete ilişkin düzenlemeleri ve Türk Borçlar Kanunu ve Türk Ticaret Kanununun
ilgili hükümleri uygulama alanı bulur. Ancak bunlardan ikisinin birlikte veya
bunlardan biri ile birlikte başka turizm hizmetlerinin (rehberlik, gezi, ören
yeri ziyaretleri gibi) sunulduğu sözleşmeler paket tur sözleşmeleri olabilir.
Fakat bunun için ek iki unsurun daha gerçekleşmiş olması gerekir: biri fiyatın
toptan kararlaştırılmış olması; diğeri ise gezinin en az yirmidört saat sürmesi
veya daha kısa olsa bile gecelik konaklamayı içermesidir.
İkinci fıkraya göre,
paket tur nitelendirmesi açısından turun ayrıntılarının, paket tur
düzenleyicisi, aracısı veya tüketici tarafından belirlenmiş olmasının bir önemi
bulunmamaktadır. Bütün ayrıntılar tüketici tarafından belirlenmiş olsa bile,
paket tur düzenleyicisi veya aracısının bu istemlere göre bir gezi organize etmesi
ve bunu toptan bir fiyata tüketiciye sunması halinde de bir paket tur
sözleşmesinden bahsedilir. Aynı zamanda, paket tur kapsamındaki hizmetlerin
ayrı ayrı faturalandırılması da bu madde hükümlerinin uygulanmasına engel
teşkil etmeyecektir.
Üçüncü fıkrada paket
tur düzenleyicisinin Türkiye’de temsilcisinin bulunmaması halinde paket tur
aracısının da bu maddenin uygulanması sırasında paket tur düzenleyicisi gibi
sorumlu olacağı hususu düzenlenmiştir.
Dördüncü fıkra ön
bilgilendirmeye ilişkindir. Diğer birçok sözleşmede olduğu gibi, paket tur
sözleşmelerinde de paket tur düzenleyicisi veya aracısının sözleşme öncesinde
tüketiciyi bilgilendirme yükümlülüğü vardır. Bu şekilde tüketicinin bilgi
edinmiş bir şekilde sözleşme ilişkisine girmesi sağlanmak istenmiştir. Hangi
konularda tüketicilerin bilgilendirileceği ve hazırlanacak broşürlerin
ayrıntıları Bakanlık tarafından yönetmelik ile belirlenecektir.
Beşinci fıkrada
yazılı veya mesafeli akdedilen paket tur sözleşmelerinin bir nüshasının
tüketicilere ya kâğıt ortamında ya da kalıcı veri saklayıcısı aracılığıyla
paket tur düzenleyicisi veya aracısı tarafından iletilmesi zorunlu kılınmıştır.
Altıncı fıkrada
paket turda değişiklik yapılmasının sonuçları düzenlenmiştir. Gezinin
başlamasından önce sözleşmenin esaslı unsurlarından birisinin değiştirilmesi
veya turun başlamadan önce iptal edilmesi halinde tüketicinin bu değişikliği
veya paket tur düzenleyicisi tarafından sunulan alternatif bir turu kabul etme
veya herhangi bir tazminat ödemek zorunda olmaksızın sözleşmeden dönme hakkı
vardır. Özellikle gezi ile amaçlanan sonucun elde edilmesinin imkânsızlaştığı
haller her zaman için esaslı sözleşme değişikliği olarak kabul edilecektir.
Buna karşılık tüketiciyi etkilemeyecek, küçük değişiklikler açısından (örneğin
otobüs kalkış saatinin yarım saat ertelenmesi) tüketicinin herhangi bir talepte
bulunması mümkün değildir. Sözleşmeden dönülmesi halinde ise paket tur
düzenleyicisi veya aracısının, tüketicinin ödemiş olduğu bedeli en geç yedi gün
içinde kendisine iade etmesi gerekmektedir.
Yedinci fıkra, paket
tur sözleşmesinin ifasına başlanmasından sonra ortaya çıkan sözleşmeye
aykırılıklara ilişkindir. Sözleşmenin ifası sürecinde ortaya çıkan her türlü
eksiklik nedeniyle tüketicinin farklı talepleri olabilir. Bunlardan ilki
bedelin indirilmesini talep hakkıdır. Tüketicinin elindeki ikinci imkân ise,
ifasına başlanmış olsa da paket tur sözleşmesinden dönmektir. Ancak bunun için
paket tur düzenleyicisi veya aracısının gezi içinde önemli yer tutan bir
yükümlülüğünü yerine getirmediği veya getiremeyeceğinin tespit edilmesi
gerekir. Sadece tali bazı sorunlar yaşanması halinde sözleşmeden dönme hakkı
kullanılamaz. Bunun için sözleşmeye aykırılığın esaslı olması gerekir. Eğer
tüketici sözleşmeden dönerse paket tur düzenleyicisi veya aracısının ücret
talep etme hakkı sona erer ve yapılmış olan ödemeleri de derhal iade etmesi
gerekir. Fakat paket tur düzenleyicisi veya aracısı da o ana kadar ifa etmiş
olduğu edimler için tüketiciden bir karşılık isteyebilir. Bu karşılık, tüketicinin
sunulan edimlerden faydalanmasıyla orantılı olarak saptanacaktır. Eğer hiç
faydalanmamışsa herhangi bir istem de olmayacaktır.
Sekizinci fıkra
paket tur sözleşmesinin hiç veya gereği gibi yerine getirilmemesinin
sonuçlarını düzenlemektedir. Paket tur sözleşmesinin hiç veya gereği gibi ifa
edilmemesi halinde tüketicinin dönme, bedel indirimi veya farklı turlara
katılma gibi haklarını kullanması onun doğmuş olan zararlarının karşılanmasını
sağlamayacaktır. Bu amaca hizmet eden tazminat talebi sekizinci fıkrada
düzenlenmiştir. Tüketicinin zararı farklı sebeplerden kaynaklanabilir. Örneğin
oteldeki merdivenin yıkılması sonucu tüketici bir şahıs varlığı zararına
uğramış olabilir. Bu durumda hastane ve tedavi giderleri kadar uygun bir manevi
tazminatın ödenmesi de düşünülebilecektir. Taşıma sırasında gerekli önlemler
alınmamış olduğu için tüketicinin çantası çalınmış veya unutulmuşsa tüketicinin
uğradığı zarar bir malvarlığı zararı olarak tazmin ettirilebilecektir. Ancak
bunların yanı sıra, başlı başına turun sözleşmeye aykırı ifası tüketicinin
tatil zamanının boşa harcanmasına neden olmuşsa bu da bir tazminat borcu
doğurur. Örneğin kalınan otelin hemen yanında bulunan bir gece kulübü nedeniyle
yaşanılan rahatsızlıklar; deniz kenarı denilen otelin denize iki saat araba
mesafesinde olması nedeniyle denize girmek mümkün olmamış ise, tatil amacına
ulaşmadığı için tüketici bir tazminat isteyebilir. Bu tazminat kalemi herhangi
bir malvarlığı zararı doğmasından bağımsız olarak talep edilebilecektir.
Dokuzuncu fıkra paket
turdan yararlanan tüketici dışındaki kişilerin, tüketici olarak kabul
edileceğine ilişkindir. AT Paket Tur Yönergesi, paket tur katılımcısının ticari
veya mesleki faaliyeti çerçevesinde hareket etmesi halinde de koruma
ihtiyacının var olduğu görüşüyle bu Yönerge açısından bu tür kişilerinde bu
madde ile tüketicilere sağlanan haklardan faydalanacağı düzenlenmiştir. Diğer
taraftan bu niteliğe haiz kişiler paket turlarla ilgili yaşamış oldukları
uyuşmazlıklarla ilgili bu Kanunla düzenlenmiş olan tüketici hakem heyetlerine
ve tüketici mahkemelerine müracaat edebileceklerdir.
Onuncu fıkra ile Bakanlığa paket turlara ilişkin yönetmelik
çıkarma yetkisi verilmiştir.
MADDE 52- Birinci
fıkrada abonelik sözleşmelerinin tanımı yapılmıştır. Bu sözleşmeler, tüketiciye, belirli bir mal veya hizmeti edinmesini
sağlayan sözleşmelerdir. Bu edinim sürekli olabileceği gibi düzenli aralıklarla
da olabilir. Elektrik, su, doğalgaz, telefon, gazete ve dergi abonelikleri bu
sözleşme türüne örnek olarak verilebilir.
İkinci fıkrada,
yazılı veya mesafeli olarak akdedilen sözleşmelerin kâğıt üzerinde veya kalıcı
veri saklayıcısı aracılığıyla tüketicilere verilmesi zorunlu kılınarak,
tüketicilerin imzalamış oldukları sözleşmeler hakkında bilgi sahibi olmaları
sağlanmıştır.
Üçüncü fıkraya göre,
belirli süreli abonelik sözleşmelerinin kendiliğinden uzayacağına ilişkin
sözleşme şartları geçersiz kılınmaktadır. Uygulamada belirli süreler için
kurulan abonelik sözleşmelerine bu sözleşmenin bir itiraz gelmemesi halinde
aynı süre ile uzayacağına ilişkin hükümler konulabilmektedir. Bu durum zaman
zaman tüketicilerin problemler yaşamasına sebebiyet vermektedir. Sözleşme
tarihini hatırlamayan tüketici sözleşmeyi uzatmayacağına ilişkin iradesini
satıcı veya sağlayıcılara iletmeyi unutabilmekte ve böylelikle sözleşmesi
uzadığı için çeşitli problemler yaşayabilmektedir. Bunun önüne geçilmesi
amacıyla ya sözleşme uzatma talebinin tüketiciden gelmesi ya da sözleşmenin
bitmesinden önce satıcı ve sağlayıcıların sözleşmenin uzatılması talebini tüketicilere
ileterek tüketicinin onayını almaları gerekecektir. Böylelikle tüketicilerin
iradeleri ve bilgileri dışında sözleşmelerinin uzatılmasının önüne geçilmiş
olunacaktır. Sözleşmenin kendiliğinden uzayacağına ilişkin onayın sözleşmenin
kurulması sırasında veya sözleşmenin sona ermesinden çok önce alınması haksız
şart olarak değerlendirilecektir.
Dördüncü fıkrada, abonelik sözleşmelerinin feshedilmesine ilişkin
düzenleme yapılmıştır. Abonelik sözleşmeleri ile ilgili olarak uygulamada yaşanan
en önemli sorun, bunlara ilişkin sözleşme koşulları arasında otomatik uzatma
hükümlerinin bulunması veya sözleşme sürelerinin çok uzun tutulmasıdır.
Dolayısıyla bu fıkrada tüketicilere belirsiz süreli veya süresi bir yıldan daha
uzun olan belirli süreli abonelik sözleşmelerini diledikleri zaman feshetme
hakkı verilmiştir. Diğer taraftan süresi bir yıldan az olan belirli süreli
abonelik sözleşmesinde satıcı veya sağlayıcı tarafından sözleşme koşullarında
değişiklik yapılması halinde de tüketiciye sözleşmeyi feshetme imkânı
tanınmıştır. Fesih bildirimi kâğıt üzerinde veya kalıcı veri saklayıcısı
aracılığıyla da yapılabilecektir. Uygulamada tüketiciler zaman zaman kolay bir
şekilde sözleşme kurabilirken, kurdukları bu sözleşmeyi feshedebilmeleri satıcı
veya sağlayıcılar tarafından zorlaştırılabilmektedir. Örneğin mesafeli yöntemle
kurulan bir internet aboneliğinin feshedilmesi için sağlayıcının tüketiciyi
merkez ofis veya şubelerine çağırması gibi. Bu husus tüketiciler açısından hem
zaman kaybına neden olmakta hem de daha maliyetli olmaktadır. Bunun önüne
geçilmesi için tüketicinin sözleşmeyi nasıl akdetmiş ise aynı yöntemle de
sözleşmeyi feshedebilmesine olanak sağlayacak bir düzenleme yapılmıştır.
Beşinci fıkra
abonelik sözleşmesinin sona erdirilmesine ilişkindir. Fesih beyanının hemen
hüküm ifade etmesi sık sık satıcı ve sağlayıcıları zor durumda bırakacağı için
bu bildirimin, satıcı veya sağlayıcılara ulaşmasından belirli bir süre sonra
aboneliğin sonlandırılması kabul edilmiştir. Kural, fesih beyanının Bakanlık
tarafından abonelik türlerine göre yönetmelikle belirleyeceği süreler
içerisinde etkisini doğurmasıdır. Şayet satıcı veya sağlayıcılar bu süreler
içerisinde aboneliği sonlandırmaz iseler tüketiciler bu süreden sonra mal veya
hizmetten faydalanmış olsa bile bir ücret ödemek zorunda kalmayacaklar. Satıcı
veya sağlayıcı fesih bildiriminin hüküm ifade etmesinden itibaren geçecek onbeş
gün içinde tüketici tarafından ödenmiş olan ücretin geri kalan kısmını kesinti
yapmaksızın iade etmekle yükümlü kılınmıştır.
Altıncı fıkrada,
tüketicilere kalıcı veri saklayıcısı aracılığıyla da fesih yapabilme imkânı
getirildiği dikkate alındığında tüketicilerin hem yazılı hem de kalıcı veri
saklayıcısı aracılığıyla yapacağı fesih bildirimi ve talebi ile gerekli diğer
işlemlerin yerine getirilmesi amacıyla satıcı veya sağlayıcıların gerekli
tedbirleri almaya yönelik sistem kurmaları ve kesintisiz olarak açık tutmaları
zorunlu tutulmuştur.
Yedinci fıkra ile Bakanlığa yönetmelik çıkarma yetkisi
verilmiştir.
MADDE 53- Birinci fıkrada, süreli yayın kuruluşlarınca düzenlenen promosyon
kampanyalarının Bakanlık tarafından çıkarılacak yönetmelik ile belirlenen
süreli yayıncılık amaçlarına uygun kültürel ürün ve hizmetlerle sınırlı olduğu
düzenlenmiştir.
İkinci
fıkrada günlük, haftalık ve daha uzun periyotlu süreli yayınların promosyon
kampanyalarının süreleri belirlenmiştir. 4077 sayılı Kanunun 11 inci maddesinde
yer alan; “Bu amaçla kampanya düzenlenmesi halinde, kampanya süresi altmış günü
geçemez.” hükmü haftalık, aylık ve daha uzun süreli periyotlarla yayınlanan
süreli yayınlara ait promosyon uygulamalarında altmış gün ifadesinin nasıl
uygulanacağı konusunda tartışmalara sebebiyet verdiğinden bu süreler, süreli
yayının yayınlanma periyoduna göre tek tek belirlenmiştir. Bu süreler, gazete
gibi günlük süreli yayınlarda yetmişbeş gün, haftalık süreli yayınlarda onsekiz
hafta, aylık, üç aylık, dört aylık, yıllık gibi bir haftadan daha uzun
periyotlarla yayınlanan süreli yayınlarda ise oniki ay olarak belirlenmiştir.
Üçüncü fıkrada,
süreli yayın kuruluşlarının düzenleyecekleri promosyon kampanyasına ait reklam
ve ilânlarda, kampanya konusu mal veya hizmetin Türkiye genelinde teslim ve ifa
tarihlerine ilişkin programı ilân etmeleri gerektiği ve kampanya konusu mal
veya hizmetin teslim ve ifasını, kampanyanın bitiminden itibaren kırkbeş gün
içinde yerine getirmek zorunda oldukları düzenlenmiştir.
Dördüncü fıkrada,
promosyon kampanyası süresince, süreli yayının satış fiyatının, ikinci ürün
olarak verilmesi taahhüt edilen mal veya hizmetin yol açtığı maliyet artışı
nedeniyle artırılamayacağı ve kampanya konusu mal veya hizmet bedelinin
tamamının veya bir bölümünün tüketici tarafından karşılanmasının istenemeyeceği düzenlenmiştir.
Beşinci fıkrada,
promosyon kampanyasına konu mal veya hizmetin taahhüdü ve dağıtımının bölünerek
yapılamayacağı gibi, bu mal veya hizmetin ayrılmaz ya da tamamlayıcı
parçalarının da ayrı bir promosyon kampanyası konusu haline getirilemeyeceği
düzenlenmiştir. Bu Kanunun uygulamasında, ikinci ürün olarak verilmesi taahhüt
edilen her bir mal veya hizmete ilişkin işlemler bağımsız bir promosyon
kampanyası olarak kabul edilecektir. Örneğin bir ansiklopedi setinin her bir
cildi için ayrı kampanya düzenlenemeyecektir.
Altıncı fıkrada
süreli yayın kuruluşları tarafından doğrudan düzenlenmeyen ancak süreli yayınla
ilişkilendirilen promosyon uygulamaları hakkında da bu madde hükümlerinin
uygulanacağı öngörülmüştür. Böylelikle daha önce petrol istasyonları tarafından
kendilerinden ürün alanlara gazete/dergi verilmesi gibi uygulamaların önüne
geçilmek istenilmiştir.
Yedinci fıkrada süreli yayınlarla ilişkili
promosyon uygulamalarına ilişkin usul ve esasların Bakanlık tarafından
yönetmelikle belirleneceği düzenlenmiştir.
MADDE 54- Bu
madde, 16/2/1998 tarihli Tüketicilere Sunulan Malların Fiyatlarının
Belirtilmesi Konusunda Tüketicilerin Korunmasına İlişkin 98/6/AT sayılı Avrupa
Parlamentosu ve Konsey Yönergesini (ATRG 1998 L 80/27) iç hukukumuza aktarma
amacına hizmet etmektedir.
Birinci
fıkraya göre perakende satıma arz edilen malların veya ambalajlarının yahut
kaplarının üzerine kolaylıkla görülebilir, okunabilir şekilde o malla ilgili
tüketicinin ödeyeceği tüm vergiler dâhil satış fiyatı, birim fiyatı, üretim
yeri ve ayırıcı özelliklerini içeren etiket konulması, etiket konulması mümkün
olmayan hallerde aynı bilgileri kapsayan listelerin görülebilecek şekilde uygun
yerlere asılması zorunlu kılınmıştır. Hizmetlerin tarife ve fiyatlarını
gösteren listeler de aynı usule uyularak asılmalıdır.
İkinci
fıkrada etiket, fiyat ve tarife listelerinde belirtilen fiyat ile kasa fiyatı
arasında fark olması durumunda tüketici lehine olan fiyatın uygulanacağı
belirtilmiştir.
Üçüncü fıkrada
indirimli satışlar düzenlenmiştir. Günümüzde firmaların satışlarını
arttırabilmek amacıyla kullandıkları en yaygın yöntemlerden birisi indirimli
satış uygulamalarıdır. Ülkemizde indirimli satışlarla ilgili kapsamlı bir yasal
düzenleme bulunmaması çeşitli suiistimallere neden olabilmektedir. Örneğin,
işyeri sahipleri fiyat etiketleri üzerine önceden geçerli olmayan yüksek
fiyatlar yazarak, sonrasında bu fiyatların üzerini çizmek ve aslında mevcut
olan eski fiyatları tekrar yazmak suretiyle tüketicilerde indirim yapılmış
izlenimi uyandırabilmektedirler. Bu
gerçek dışı kampanyalar tüketicileri yanıltıcı etkiler meydana
getirebilmektedir. Getirilen yasal düzenlemelerle indirimli satış
faaliyetlerine çeki düzen verilmesi ve bu sayede tüketicilerin aldatılmasının
ve yanlış yönlendirilmesinin önlenmesi amaçlanmaktadır. Bu fıkrada, indirimli satış
esnasında indirimden önceki fiyat ile indirimli fiyatın ve indirim oranının
etiket, fiyat ve tarife listelerinde birlikte gösterilmesi mecburiyeti
getirilerek gerçekte ne kadar indirim yapıldığının tüketiciler tarafından
görülmesi temin edilmiştir. İndirimden
önceki fiyattan malların veya hizmetlerin satışa sunulduğunun ispatı satıcı
veya sağlayıcıya ait olacaktır.
Dördüncü
fıkrada, fiyat etiketlerinin uygulanması ile ilgili bakanlıkla birlikte
belediyelerinde yetkili olduğu düzenlenmiş olup, belediyelerde bu madde
kapsamında denetim ve inceleme yaparak aykırı uygulamalar ile ilgili
tespitlerini idari yaptırım uygulanmasını teminen bu Kanunun 77 nci maddesi
doğrultusunda yaptırım uygulananın merkezinin bulunduğu valiliğe
bildireceklerdir.
Beşinci fıkraya göre etiket ve tarife listeleri ile
indirimli satışlara ilişkin uygulama usul ve esasları Bakanlık tarafından
yönetmelikle düzenlenecektir.
MADDE 55- Bu madde ile 4077 sayılı Kanunun 14 üncü
maddesinde yer alan tanıtma ve kullanma kılavuzuna ilişkin hususlara benzer
düzenlemeler yapılmıştır.
Birinci fıkrada,
tüketicilerin bilgilendirilmesi amacıyla tüketiciye sunulan malların, tanıtım,
kullanım, kurulum, bakım ve basit onarımına ilişkin Türkçe tanıtma ve kullanma
kılavuzuyla ve gerektiğinde uluslararası sembol ve işaretleri kapsayan etiketle
satılması zorunluluğu getirilmiştir.
İkinci fıkrada, malın
güvenli kullanımına ilişkin hususların malın üzerinde yer alması halinde yazılı
ve sesli ifadelerin Türkçe olması zorunluluğu getirilmiştir. Örneğin, bir
otomobilde “Emniyet kemerinizi takınız.” şeklinde güvenlikle ilgili bir
bilginin yazılı veya sesli olarak yer alması halinde Türk tüketicilerin can ve
mal güvenliğinin korunması amacıyla bu bilgilerin Türkçe olarak verilmesi
zorunluluğu getirilmiştir.
Tüketicilerin zararlı
ve tehlikeli malların kullanımı halinde uyarılması gerekmektedir. Benzer husus
Avrupa Parlamentosu ve Konseyinin 2001/95 sayılı ve 3/12/2001 tarihli Genel
Ürün Güvenliği Yönergesinde de yer almaktadır. Üçüncü fıkra bu uyarı amacına
hizmet etmektedir. Malların ilgili teknik düzenlemesi uyarınca kişinin
sağlığı ile çevreye zararlı veya tehlikeli olabilmesi durumunda, bu maldan
emniyetle faydalanılabilmesi için üzerine veya tanıtma ve kullanma kılavuzuna
bu durumla ilgili açıklayıcı bilgi ve uyarıların, açıkça görülecek ve okunacak
şekilde konulması veya yazılması zorunlu kılınmıştır. Ancak bu husus güvensiz
ürünlerin piyasaya arz edilebileceği anlamı taşımamaktadır. Bazı ürünler
nitelikleri gereği kullanılmaları sırasında tehlikeli olabilmektedirler. Bu
nedenle de bu tehlikeye ilişkin doğru ve dikkatli kullanılmalarını sağlama
adına tüketicilerin bilgilendirilmesi gerekmektedir.
Dördüncü fıkrada,
üretici, ithalatçı ve satıcıların Türkçe tanıtma ve kullanım kılavuzlarının
hazırlanmasına ve tüketicilere teslim edilmesine ilişkin sorumlulukları
düzenleme altına alınmıştır. Buna göre garanti belgesinin hazırlanarak piyasaya
arz edilme sorumluluğu üreticilere/ithalatçılara; hazırlanmış olan bu kullanma
kılavuzlarının tüketicilere verilmesi sorumluluğu ise satıcılara aittir.
Dolayısıyla üretici ve ithalatçılar malla ilgili kullanma kılavuzlarının
hazırlanarak malla birlikte piyasaya arz edildiğini, satıcıların da kullanma
kılavuzlarının tüketicilere verildiğini ispat etmek zorunda tutulacaklardır.
Beşinci fıkrada,
hangi mallarının tanıtma ve kullanma kılavuzu ve etiketle satılmak zorunda
olduğu ve bunlarda bulunması gereken asgari unsurlar ile diğer uygulama usul ve
esaslarına müteallik ayrıntıların ikincil mevzuatla düzenlenmesi konusunda Bakanlığa
yetki verilmiştir.
MADDE 56- 25/5/1999 tarihli Tüketici Malları Satım
Sözleşmeleri ve İlgili Garantilerin Bazı Yönleri Hakkında 1999/44/AT sayılı
Avrupa Parlamentosu ve Konseyi Yönergesinde ihtiyari garantiye ilişkin hükümler
yer almakta olup, Yönergede yer alan bu hususlar bu madde ile düzenlenmiştir.
Birinci fıkrada, üretici ve ithalatçılara
Bakanlıkça belirlenen mallar için garanti belgesi düzenleme zorunluluğu
getirilmiştir. Ancak 4077 sayılı Kanunda yer alan garanti belgesinin Bakanlıkça
onaylatılması şartı kaldırılmıştır. Bu fıkrada, garanti belgesinin tekemmül
ettirilerek tüketiciye verilmesi sorumluluğunun satıcıya ait olduğu da hüküm
altına alınmıştır.
İkinci fıkra ile garanti süresi
iki yıl olarak belirlenmiştir. Bilindiği üzere Kanunun
12 nci maddesinde ayıplı mala karşı hak arama süresi iki yıl olarak belirlenmiştir. Buna göre, garanti belgesi ile satılan bir malın garanti süresi de iki yıldan az olamaz. Bir anlamda tüketiciler, satın aldıkları mallar ile birlikte kendilerine verilen garanti belgesi sayesinde Kanunun 11 inci maddesindeki haklarından haberdar olacaklar, iki yıldan az olmamak üzere üretici ve ithalatçının tanıdığı süre içinde haklarını arayabileceklerdir. Garantinin süre dışında başka bir ölçü birimi ile de belirlenmesi mümkündür. Örneğin, fotokopi makinelerinde çekim adedi, otomobillerde katedilen kilometre, otomobil lastiklerinde ise diş derinliği gibi. Bunlardan hangisi önce dolarsa garanti süresinin sona erdiği kabul edilmektedir. Diğer taraftan, bir garanti belgesinin verilmemesi, tüketicinin yasal haklarını kullanamayacağı anlamına gelmez.
12 nci maddesinde ayıplı mala karşı hak arama süresi iki yıl olarak belirlenmiştir. Buna göre, garanti belgesi ile satılan bir malın garanti süresi de iki yıldan az olamaz. Bir anlamda tüketiciler, satın aldıkları mallar ile birlikte kendilerine verilen garanti belgesi sayesinde Kanunun 11 inci maddesindeki haklarından haberdar olacaklar, iki yıldan az olmamak üzere üretici ve ithalatçının tanıdığı süre içinde haklarını arayabileceklerdir. Garantinin süre dışında başka bir ölçü birimi ile de belirlenmesi mümkündür. Örneğin, fotokopi makinelerinde çekim adedi, otomobillerde katedilen kilometre, otomobil lastiklerinde ise diş derinliği gibi. Bunlardan hangisi önce dolarsa garanti süresinin sona erdiği kabul edilmektedir. Diğer taraftan, bir garanti belgesinin verilmemesi, tüketicinin yasal haklarını kullanamayacağı anlamına gelmez.
Üçüncü fıkrada,
ayıplı mallarda tüketicinin seçimlik haklarına ilişkin 11 inci maddedeki onarım
hakkını seçmesi durumunda, tüketicinin hangi hallerde diğer seçimlik hakları
kullanacağı belirlenmiştir. Tüketici onarım hakkını seçerek malın tamir
edilmesi halinde malı kullanmaya devam edebileceğini beyan ederek söz konusu
mala ikinci bir şans vermektedir. Ancak buna rağmen 58 inci maddede belirlenen
azami tamir süresi içerisinde mal tamir edilmez ise veya tamir edilen mal
garanti süresi içerisinde tekrar arızalanırsa veya garanti süresi içerisinde
kullanıcı hataları kapsam dışı olmak üzere tamirinin mümkün bulunmadığı
anlaşılırsa tüketici 11 inci maddede yer alan diğer seçimlik hakları
kullanmakta serbest olacaktır. Satıcı
tüketicinin seçtiği talebi yerine getirmek zorunda olup, tüketicinin seçtiği
talep yerine getirilmez ise satıcı ile birlikte üretici veya ithalatçıda
tüketiciye karşı müteselsil sorumlu olacaktır. Tüketici bu durumda seçtiği
talebin yerine getirilmesi için üretici veya ithalatçıya da başvurabilecektir.
Dördüncü fıkrada,
Bakanlığa hangi malların bu tür bir belge ile satıma sunulmak zorunda olduğu ve
konuyla ilgili diğer usul ve esasları belirleme yetkisi verilmiştir.
MADDE 57- İhtiyari
garantiye ilişkin düzenleme, 99/44 sayılı AB Yönergesinin 6 ncı maddesi ile
uyumlu olarak yapılmıştır.
Maddenin birinci fıkrasında ihtiyari garantinin tanımı
yapılmıştır. Buna göre ihtiyari garanti, tüketicinin yasal hakları saklı kalmak
kaydıyla, malın veya hizmetin bedelinin iadesi, değiştirilmesi, onarılması ya
da bakımının yapılması veya benzer hususlarda verilen taahhüdü ifade
etmektedir. Garanti taahhüdü ile
tüketiciye verilen hakların, tüketicinin, satıcıya karşı zaten yasa gereği
sahip olduğu seçimlik haklarından hiçbirisinin yerini alması mümkün değildir.
Ayıptan doğan sorumluluk garanti taahhüdünün yanı sıra, bağımsız olarak söz
konusudur.
İkinci fıkra gereği satıcı ve sağlayıcılar taahhüt
ettikleri hakları kullandırırken herhangi bir ücret alamayacaklardır. Örneğin
beş yıl ücretsiz onarım hakkı vermiş olan bir satıcı bu beş yıllık garanti
taahhüdü için malı onarırken tüketiciden tamir, işçilik, parça ve benzeri ücret
adı altında bir bedel talep edemeyecektir.
Üçüncü fıkrada garanti taahhüdünde bulunan satıcı veya
sağlayıcıların, bu taahhütte ve ilgili reklamlarda yer alan ifadelerle bağlı
olacağı hüküm altına alınmıştır. Tüketicinin, satım sözleşmesinden doğan yasal
haklarının saklı olduğu ve bunların garanti ile sınırlandırılmadığı garanti
taahhüdünde ifade edilmek zorundadır. Garanti taahhüdünde, garantiden
faydalanma koşulları, süresi, garanti
verenin adı ile erişim bilgileri açık ve anlaşılır bir dille yer almalıdır.
Dördüncü fıkra uyarınca, ihtiyari garanti taahhüdünün
yazılı olarak veya tüketicinin kullanımına açık diğer bir kalıcı veri
saklayıcısı üzerinde kayıtlı olarak kendisine verilmesi gerekmektedir.
Beşinci fıkraya göre, ihtiyari garanti taahhüdü bu maddede
belirtilen özellikleri taşımasa bile geçerlidir. Yani şekle aykırılık veya
içerik itibarıyla aykırılıklar garanti taahhüdünün butlanına sebep olmaz. Bu
taahhüdü her halükarda ayakta tutmak tüketici lehine olan çözümdür.
MADDE 58- Birinci fıkrada, üretici veya ithalatçıların
ürettikleri veya ithal ettikleri mallar için o malın Bakanlıkça tespit edilen
kullanım ömrü süresince bakım ve onarım hizmetlerini sunmaları zorunlu
kılınmıştır. Mer’i Yönetmelikte teknoloji yoğun ürünlerde yedi yıl diğer sanayi
ürünlerinde on yıl olarak belirlenmiştir. Malın kullanım ömrü süresince,
özellikle Tasarıyla belirlenen hak arama süresi olan iki yıldan sonraki dönem,
tüketici mağduriyetlerinin en çok yaşandığı dönem olarak karşımıza çıkmaktadır.
İthalatçı ve üreticiler, tüketiciye malın satıldığı tarihten itibaren iki
yıllık süre içerisinde, satılan malın tamiri konusunda azami özeni
göstermektedir. Ancak, zamanaşımı süresi tamamlandıktan sonra, malın tamiri
konusunda aynı özenin gösterilmemesi söz konusu olabilmektedir. Örneğin, bir
otomobil için Bakanlıkça on yıllık kullanım ömrü süresi belirlenmiş olması
halinde, iki yıllık yasal hak arama süresi dolduktan sonra, geriye kalan sekiz
yıllık sürede tüketicinin otomobille ilgili yaşayacağı problemler karşısında
korunmaya ihtiyacı vardır. İki yıllık süreden sonra da malın arızalanması
mümkün olup, bu hallerde artık tüketici parasını vererek bu malını tamir
ettirmek isteyecektir. Yapılan düzenleme ile Bakanlıkça tespit ve ilân edilen
kullanım ömrü süresince satış sonrası hizmetlerin devam etmesinin sağlanması ve
böylece tüketicilerin satın aldıkları sanayi mallarından kullanım ömürleri
boyunca faydalanabilmeleri amaçlanmıştır.
İkinci fıkrada üretici ve
ithalatçıların Bakanlık tarafından ikincil düzenlemeyle belirlenecek mallar
için Bakanlıktan satış sonrası hizmet yeterlilik belgesi almak zorunda
olduğu düzenlenmiştir.
Üçüncü fıkrada, bir
malın arızalanması durumunda, o malın yetkili servislerdeki azami tamir
süresinin malların özelliklerine göre Bakanlık tarafından belirlenecek olan
azami tamir sürelerini aşamayacağı düzenlenmiştir.
Dördüncü fıkrada,
üretici veya ithalatçıların, yetkili servis istasyonlarını kendilerinin
kurabileceği gibi servis istasyonlarının verdiği hizmetlerden sorumlu olmak
şartıyla kurulu bulunan servis istasyonlarından veya servis organizasyonlarından
da istifade edebilmelerine imkân sağlanmıştır.
Beşinci fıkrada,
herhangi bir üretici veya ithalatçıya bağlı olmaksızın faaliyette bulunan
servis istasyonlarına ilişkin yeni düzenlemeler getirilmekte olup, bu
servislerin verdikleri hizmetten dolayı tüketiciye karşı sorumlu oldukları
hüküm altına alınmıştır.
Altıncı fıkrada,
uygulamada karşılaşılan ithalatçı firmaların ticari faaliyetinin sona ermesi
nedeniyle tüketicilerin yaşadığı probleme çözüm bulunmaya çalışılmıştır. Bir
ithalatçının herhangi bir malı piyasaya sunduktan sonra ticari faaliyeti sona
ererse bu malların bakım ve onarım hizmetlerinin sunulmasından garanti süresi
içerisinde satıcı, üretici veya ithalatçı müteselsilen sorumlu olacağından,
satıcılar güvenilir ithalatçılardan mal temin etmeye çalışacaklar, böylelikle
tüketiciler satın almış olduğu mallar ile ilgili bir problem yaşadıklarında
bakım ve onarım hizmetlerini almaya devam edebileceklerdir. Garanti süresi
dışında ise üretici veya o malın yeni ithalatçısı bakım ve onarım hizmetlerini
vermekten sorumlu olacaktır. Örneğin bilindik marka bir cep telefonunu ithal
eden bir firmanın ticari faaliyeti sona erse bile o markanın ülkemizde bulunan
üreticisi veya temsilcisi kendi markaları ile ilgili bakım ve onarım
hizmetlerini vereceklerdir.
Yedinci fıkrada,
üretici veya ithalatçıların, hangi mallar için kurmalarının zorunlu olduğu ve
bu servislerin kuruluşu, işleyişi, özellikleri ile diğer usul ve esaslar
için Bakanlığa yönetmelik çıkarma yetkisi
verilmiştir.
MADDE 59- 4077 sayılı Kanunun 20 nci maddesinin birinci
fıkrasında yer alan ve tüketicilerin bilinçlendirilmesi konusunda örgün ve
yaygın eğitim kurumlarının ders programlarına Milli Eğitim Bakanlığınca gerekli
ilavelerin yapılmasına ilişkin düzenlemeye söz konusu ilavelerin yapılması
aşamasında Bakanlığın görüşünün alınması hususu eklenerek madde yeniden
yazılmıştır.
İkinci fıkrada
tüketicilerin bilinçlendirilmesi amacıyla radyo ve televizyon programlarında
yayın yapılması amaçlanmaktadır. Yaygın araçlar olan ve pek çok kitleye
kolaylıkla ulaşabilen radyo ve televizyon programlarının kullanılmasının,
tüketicilerin daha etkili bir şekilde eğitilmesi ve bilinçlendirilmesine büyük
katkı sağlayacağı açıktır. Tüketicinin eğitilmesi ve bilinçlenmesinde radyo ve
televizyon programlarının etkinliğinin arttırılması amacıyla, bu programların
07.00-23.00 saatleri arasında yayınlanması ve ayda on dakikadan az olmaması
zorunluluğu getirilmiştir. Yapılan yayınların tarih, saat, süre, içerik
bilgilerinin liste halinde her ay düzenli olarak Radyo ve Televizyon Üst
Kuruluna bildirilmesi zorunlu kılınmış ve bu saatler dışında yapılan
yayınların, aylık on dakikalık süreye dâhil edilmeyeceği düzenlenmiştir.
Süreler, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu tarafından denetlenecek ve sonuçları
Bakanlığımıza bildirilecektir.
MADDE 60- 2013 yılı itibarıyla onaltı yıllık bir uygulama
ile geleneksel hale gelen tüketici ödülleri Kanunun bu maddesi ile kanuni bir
dayanağa kavuşmaktadır.
Birinci fıkrada,
tüketici ödüllerinin tanımı yapılmıştır. Buna göre; tüketici ödülleri,
tüketicinin korunması ve bilinçlendirilmesi ile yasal haklarını kullanmaları
konusunda özendirilmesi amaçlarına yönelik olarak verilen ödüllerdir.
İkinci fıkrada, tüketici ödüllerinin
verilmesinin herhangi bir menfaat ilişkisine dayanmamasının gerektiği ve
ödülleri verecek olan kurum veya kuruluşların bu ödüllere ilişkin kriterleri
önceden ilân etmesi ve buna göre vermesi gerektiği düzenlenmiştir.
Üçüncü fıkrada,
tüketici ödüllerine ilişkin usul ve esasların Bakanlık tarafından çıkarılan
yönetmelik ile belirleneceği hüküm altına alınmıştır.
MADDE 61-
Bu madde ile öncelikle ticari reklamın tanımı yapılmış olup, bir mal veya
hizmetin satışını ya da kiralanmasını sağlamak, hedef kitleyi oluşturanları
bilgilendirmek veya ikna etmek amacıyla reklamveren tarafından herhangi bir
mecrada yazılı, görsel, işitsel ve benzeri yollarla gerçekleştirilen pazarlama
iletişimi niteliğindeki duyuru ticari reklam olarak tanımlanmıştır. İlân niteliğindeki
duyurularda reklam ya da bilgilendirme amacıyla yapılan bir pazarlama iletişimi
niteliğindeki duyuru sıfatını haiz olduğundan söz konusu tanımda ayrıca ilân
ifadesine yer verilmesine gerek duyulmamıştır.
İkinci fıkrada ticari reklamların hangi ilkelere uygun
olması gerektiğini saptamaktadır. Genel ahlak, kamu düzeni ve kişilik hakları
reklamların içeriğine ilişkin başlıca sınırları saptamakta; ayrıca reklamların
dürüst ve doğru olmaları aranmaktadır.
Üçüncü fıkrada tüketiciyi aldatıcı
veya onun tecrübe ve bilgi noksanlıklarını istismar edici, tüketicinin can ve
mal güvenliğini tehlikeye düşürücü, şiddet hareketlerini ve suç işlemeyi
özendirici, kamu sağlığını bozucu, hastaları, yaşlıları, çocukları ve
engellileri istismar edici reklam ve ilânların yasak olduğu düzenlenmiştir. Bu
kapsamda örneğin toplum sağlığı açısından olumsuzluk yaratan bilimsel olarak
etkinliği ve yan etkileri kanıtlanmamış olan gıda takviyesi gibi ürünlerin
reklamları veya suç işlemeyi özendirici şekilde yapılan bir silah reklamı veya
hastaları, yaşlıları, çocukları veya engellileri istismar eden reklamlar
yasaklanmıştır.
Günümüzde çok etkili bir şekilde ağırlığını hissettiren
rekabetle birlikte piyasaya her gün çok sayıda yeni ürün girmektedir. Bu
rekabet ortamında firmaların ürünlerini pazarlayabilmeleri için hayati rol
oynayan araç reklamlardır. Reklamlar tüketicilerin, satın alma kararı verirken
etkilendikleri en önemli araçlardan birisidir. Reklamlar, tüketici tercihlerini
direkt etkilerler ve tüketicilerin bilgilendirilmesinde önemli bir rol
oynarlar. Bu rekabet ortamında firmalar ürünlerini pazarlayabilmek için çeşitli
reklam türleri ve stratejileri uygulamaktadırlar. Satışı artırmak ve tüketiciyi
bilgilendirmek amacıyla yapılan bu reklamların tüketiciyi aldatıcı, yanıltıcı
olmaması gerektiği gibi, örtülü reklam biçiminde de yapılmaması gerekir.
Yasal ve etik açıdan uyulması gereken kurallar böyle iken,
reklamlar kimi zaman aldatıcı ve yanıltıcı olabilmekte, kimi zaman da izleyici
veya okuyucu durumundaki kişilere çeşitli programlar sırasında veya haberlerde
örtülü şekilde ticari mesajlar aktarılarak izleyici veya okuyucular tüketici
konumuna sokulmaya çalışılmaktadır. Haber ya da program seyrettiğini zanneden
izleyiciler, ya da gazetelerde haber okuduğunu zanneden okuyucular örtülü
şekilde bir reklama maruz bırakılarak satın alma tercihlerine etik olmayan bir
şekilde müdahale edilmektedir. Görsel veya yazılı medyada bu şekilde örtülü
reklamlar yapılarak okuyucuların veya izleyicilerin satın alma tercihlerine müdahale
edilmekte, dolayısıyla reklamlar, tüketicilere yasal düzenlemelere aykırı bir
şekilde aktarılmaktadır. Beşinci fıkrada öncelikle bu tür haksız şekilde
yapılan örtülü reklamın bir tanımı yapılmış, daha sonra ise her türlü mecrada
örtülü reklamın yasak olduğu vurgulanmıştır.
10/9/1984
tarihli Aldatıcı ve Karşılaştırmalı Reklamlara ilişkin Konsey Yönergesinin 3/a
maddesi uyarınca aynı nitelikte veya aynı ihtiyaçları karşılayan mal ve
hizmetleri objektif olarak karşılaştıran reklamlar yapılabilir. Ancak bunların
dürüst rekabet ilkelerine uygun olmaları ve izleyicileri yanıltmamaları
gerekir. Karşılaştırmalı reklamlara ilişkin diğer ayrıntılar ise Bakanlık
tarafından çıkarılacak yönetmelikte saptanacaktır.
Altıncı fıkraya göre, bir ihtilaf çıkması halinde ticari
reklamlarda yer alan somut iddiaları ispat yükü reklam verendedir.
Yedinci fıkraya göre, reklam verenlerin yanı sıra, reklam
ajansları ve mecra kuruluşları da bu madde hükümlerine uymakla yükümlüdür. Bu
yükümlülüklere reklam verenlerin yanı sıra mecra kuruluşları veya reklam
ajansları aykırı davranırlarsa Bakanlık ihlalin niteliğine göre bunlara da
idari yaptırımlar uygulayabilecektir.
Sekizinci fıkrada, Bakanlık ticari reklam ve ilânlara
ilişkin yönetmelik çıkararak usul ve esasları belirleyecektir. Bu yönetmelikte
özellikle sektörel sınırlamalar da dâhil olmak üzere reklamlarla ilgili
getirilecek tüm sınırlamalar yer alacaktır.
MADDE 62-
Birinci fıkrada, tüketici işleminde tüketicinin karşısında bulunan, satıcı,
sağlayıcı, kredi veren, üretici, ithalatçı gibi ticari uygulamada bulunanlar
tarafından tüketicinin kararını etkileyebilecek her türlü haksız ticari
uygulama yasaklanmıştır. Tüketicilere yönelik haksız ticari uygulamaların
yasaklanmasının amacı, tüketicinin hukuki işlemler yaparken özgür iradelerini
tam olarak kullanmalarını ve etki altında kalmadan karar verebilmesini temin
etmektir. Ticari uygulamada bulunanın, tüketicilere yaptığı uygulamalarda
mesleki özenin gereklerine uymaları gerekmektedir. Ayrıca ticari uygulama,
ulaştığı ortalama tüketicinin ya da yöneldiği grubun ortalama üyesinin mal veya
hizmete ilişkin ekonomik davranış biçimini bozmamalıdır. Özellikle aldatıcı
veya saldırgan nitelikteki ticari uygulamalar haksız olarak
nitelendirilmektedir. Haksız ticari uygulamaların yasaklanması ile
tüketicilerin bilinçli olarak karar vermelerine imkân tanınacak ve aksi halde
vermeyeceği bir satın alma kararının önüne geçilmesi sağlanacaktır. Örneğin,
tüketiciye mal veya hizmetin niteliği veya menşei hakkında veya müteşebbisin
özellikleri hakkında yanlış bilgi verilmesi veya tüketicinin karar vermesi için
gerekli olan bazı bilgilerin kendisinden saklanması hallerinde haksız ticari
uygulamaların varlığı kabul edilecektir.
İkinci fıkrada, ticari
uygulamada bulunanın ticari uygulamasına
ilişkin somut iddialarının doğruluğunu ispatla yükümlü olacağı belirtilmiştir.
Dolayısıyla satıcı veya sağlayıcı ticari uygulamasının haksız olmadığını ispat
etmesi gerekmektedir. Reklam Kurulu tarafından yapılacak incelemeler ve
araştırmalardaticari uygulamada bulunan, bir ticari uygulamaya ilişkin somut iddialarının doğruluğuna ilişkin
delil sunmak zorundadır. Bu delillerin sunulmaması ya da yetersiz bulunması
halinde somut iddiaların doğru olmadığı kabul edilecektir.
Üçüncü fıkrada,
haksız ticari uygulamanın reklam yoluyla gerçekleştirildiği hallerde Kanunun 61
inci maddesi hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir. Dolayısıyla reklam
yoluyla gerçekleştirilen haksız ticari uygulamalar ile ilgili olarak ticari
reklamlara ilişkin öngörülen cezalar uygulanacaktır.
Dördüncü fıkrada,
haksız ticari uygulamaların tespit edilmesine ve bunların denetlenmesine
ilişkin usul ve esaslar ile her halükarda haksız ticari uygulama olarak kabul
edilecek uygulamaların Bakanlık tarafından çıkarılan yönetmelikte düzenleneceği
hüküm altına alınmıştır. AB Yönergesinin ekinde yer alan haksız ticari uygulama
örnekleri ile aldatıcı ve saldırgan nitelikteki uygulamalara ilişkin ayrıntılar
bu yönetmelikte yer alacaktır.
MADDE 63- Birinci
fıkrada, Reklam Kurulunun görev ve yetkileri düzenlenmiştir. Buna göre Reklam
Kurulu ticari reklamların yanı sıra haksız ticari uygulamalar ile ilgili de
düzenleme, denetim ve inceleme yapma, idari yaptırım uygulama görevlerini
yerine getirecektir. Kurul aykırı bulduğu ticari reklam veya ticari uygulamalar
ile ilgili durdurma ve/veya aynı yöntemle düzeltme ve/veya idari para
cezası veya gerekli görülen hallerde de üç aya kadar tedbiren durdurma cezası
verebilecektir. Tasarı ile Reklam Kurulu ile ilgili getirilen önemli
düzenlemelerden bir tanesi Kurulun istemesi halinde tedbiren durdurma cezası
verme yetkisini Başkana devredebilmesidir. Bu yetki devri gerek duyulan
hallerde Reklam Kurulunun standart bir toplantıyı bir ay beklemeden hızlı bir
şekilde karar almasını sağlayacaktır. Bazı durumlarda tüketicilerin sağlık ve
güvenliğini tehlikeye düşürecek bir reklam, Reklam Kurulu toplantısından hemen
sonra yayınlanmakta olup en iyi ihtimalle o reklamla ilgili bir karar alabilmek
için bir sonraki Reklam Kurulu toplantısı beklenmekte ve bu süreç yaklaşık otuz
günü almaktadır. Reklam yayınlanıp tüketiciler üzerindeki etkilerini
oluşturduğu için bir ay sonra karar alınsa da bu karar tüketiciler açısından
geç alınmış bir karar olacağından, Tasarı ile tedbiren durdurma yetkisinin
Başkana devredilebilmesi bu problemleri engelleyecektir. Reklam Kurulu
tarafından verilen kararlar Bakanlık tarafından uygulanacaktır.
İkinci fıkrada, 4077
sayılı Kanunun Reklam Kurulu başlıklı 17 nci maddesinde yapılan değişiklikte,
halihazırda yirmidokuz üyeye sahip Reklam Kurulunun üye sayısının onbire
düşürülmesi öngörülmüş ve böylelikle Kurulun daha dinamik ve etkili
çalışabilmesi ve daha hızlı karar almasının sağlanması hedeflenmiştir. Üyeler
belirlenirken Reklam Kurulunun ticari reklamların yanı sıra haksız ticari
uygulamaların da denetimini yapacağı göz önüne alınmıştır.
Üçüncü fıkrada, Kurul
üyelerinin görev sürelerine ilişkin bir düzenleme yapılmıştır. Reklam Kurulu
üyeleri yeniden görev alabilirler. Süresi dolan üyenin görevinin yeni üye
göreve başlayana kadar devam etmesi öngörülerek kurum ve kuruluşların Kurulda
temsiliyetlerinin devamının sağlanması amaçlanmıştır.
Dördüncü fıkrada,
Kurulun hangi sıklıkta toplanacağı düzenlenmiştir.
Beşinci fıkrada,
toplantı ve karar yeter sayıları düzenlenmiştir.
Altıncı fıkrada,
sektörel bazda uzmanlaşmış ihtisas komisyonlarının kurulmasına yönelik
düzenlemeler yapılarak Reklam Kurulunun daha isabetli kararlar almasının
sağlanması amaçlanmıştır.
Yedinci fıkrada,
Kurul başkan ve üyeleri ile İhtisas Komisyonu başkan ve üyelerine ödenecek
huzur hakkı ve ücretinin nasıl belirleneceği düzenlenmiştir.
Sekizinci fıkrada,
Kurulun incelemesini dosya üzerinden yapacağı ve Kurulun sekretarya
hizmetlerinin Genel Müdürlük tarafından yerine getirileceği düzenlenmiştir
Dokuzuncu fıkrada,
Kurulun yalnızca gerekli gördüğü hallerde özel uzmanlık gerektiren hallerde
üniversitelerden, gerçek kişilerden, özel hukuk tüzel kişilerinden görüş
alabileceği düzenlenmiştir.
Onuncu fıkrada,
evrensel tüketici haklarından biri olan bilgi edinme hakkının tipik bir örneği
olarak Kurul kararlarının kamuoyuna açıklanması öngörülmüştür. Çeşitli kamu
otoritelerinin tüketicilerle işlem yapanlara yönelik yapılan incelemeleri
sonucunda elde ettiği bilgileri ve aldığı kararları kamuoyuna açıklaması
uygulamada yaygınlık kazanmaktadır. Bir reklamın aldatıcı olduğuna karar
verilmesi tek başına yeterli değildir. Bu kararın, reklamın hedef kitlesi olan
tüketiciler için anlam ifade edebilmesi için
Reklam Kurulu Başkanlığınca kamuoyuna duyurulması gereklidir.
Onbirinci fıkrada,
ayrıntıların ikincil mevzuatla düzenlenmesi konusunda Bakanlığa yetki
verilmiştir.
MADDE 64- Birinci fıkrada, Tüketici Konseyinin yılda
en az bir kez toplanması ve Konseyin görüşlerinin ilgili merciler tarafından
öncelikle ele alınması öngörülmüştür.
İkinci fıkra gereği Konseyin üyelerinin en fazla %50’sinin
kamu kurum ve kuruluşlarının temsilcilerinden oluşacağı öngörülerek sivil
toplum kuruluşları ile meslek örgütlerinin daha fazla temsil edilmesi
amaçlanmıştır.
Son fıkraya
göre, Tüketici Konseyinin üyeleri ile çalışma usul ve esaslarının Bakanlık
tarafından yönetmelikle düzenlenmesi öngörülmüştür.
MADDE 65- İlgili tüm tarafların katılımıyla en az
yılda bir kez düzenlenecek olan bu Konsey, ülkemizde bu alanda bir ilktir.
Bakanlıkça koordine edilecek olan Konsey; çağdaş iletişim uygulamalarını takip
ederek ulusal reklam politikamızın oluşturulması, reklam sektörünün ve reklam
denetim işlevinin geliştirilmesine yönelik araştırma ve çalışmalar yapılması ve
bu alanda görüş ve öneriler hazırlayarak bu görüş ve önerilerin ilgili
mercilere iletilmesi gibi çok önemli bir misyonu gerçekleştirecektir.
İkinci fıkrada
Reklam Konseyinin üyeleri, çalışma usul ve esasları ile diğer usul ve esaslara
ilişkin Bakanlığa yönetmelik çıkarma yetkisi verilmiştir.
MADDE 66- Bakanlığa
il merkezlerinde ve gerek duyulan ilçe merkezlerinde tüketici hakem heyeti
(THH) kurma yetkisi verilmiştir. Mevcut düzenlemeden en önemli fark her ilçe
merkezinde THH kurulma zorunluluğunun kaldırılmasıdır. Nüfus, hakem heyetlerine
yapılan şikayet sayıları gibi kriterler baz alınarak hangi ilçelerde THH
kurulmasının gerekli olduğu tespit edilecek yıllık belli bir başvurunun altında
kalan yerlerde THH kurulmayacak, ancak bu ilçelerde tüketicilerin başvurularını
yapabileceği bir merkez olacak ve bu başvurular yönetmelikle belirlenen
THH’lere yönlendirilecektir. Başvuru sayısının fazla olduğu yerlerde ise birden
fazla THH kurularak başvuruların etkin ve hızlı bir şekilde sonuçlandırılmasını
sağlayacak bir yapı oluşturulacaktır. Böylelikle hem kaynaklar etkin bir
şekilde kullanılacak hem de THH’ler daha etkin ve hızlı çalışacaklardır.
İkinci fıkrada, Başkan ve üyelerin hangi kurum ve kuruluş
temsilcilerinden oluşacağı düzenlenmiştir.
Mevcut Kanunda karşı tarafın (satıcı, sağlayıcı ve benzeri) kimliğine
göre ticaret odaları veya esnaf odalarının temsiliyeti öngörülmüş olup,
uygulamada bu durum sıkıntılara sebebiyet vermektedir. Bazı hakem heyeti
kararlarında hem ticaret odası temsilcisinin hem de esnaf odası temsilcisinin
imzalarının olduğu, bazı hakem heyetlerinde esnaf odalarının hiç çağrılmadığı,
yoğun başvuruların olduğu THH’lerde satıcı veya sağlayıcının kimliğine göre
toplantılara ticaret odası temsilcisi ile esnaf odası temsilcisinin girip
çıkmasının problemlere yol açtığı bilinmektedir. Bu nedenle öncelikle ticaret
odasının bulunduğu yerlerde ticaret odasının temsilcisinin THH’lerde temsil
edilmesi, ticaret odasının bulunmadığı yerlerde ise en çok üyeye sahip esnaf
odasının temsil edilmesi öngörülmüştür. Diğer taraftan başkan ve üyelerin
yedeklerinin de belirlenmesi öngörülerek toplantıların daha sağlıklı yapılması
amaçlanmıştır.
Üçüncü fıkrada THH’lerinin oluşumunun
sağlanamadığı yerlerde üyeliklerin illerde ticaret il müdürü, ilçelerde ise
kaymakam tarafından, Bakanlıkça belirlenecek nitelikleri haiz Devlet memurları
arasından seçilmesi öngörülmüştür.
MADDE 67-
Birinci fıkrada, heyetin çalışmalarına ve kararlarına esas olacak dosyaları
hazırlamak ve uyuşmazlığa ilişkin raporu sunmak üzere ticaret il
müdürlüklerinde yeterli sayıda raportör kadrosu ihdas edilmesi, bu
raportörlerinde il ve ilçe hakem heyetlerinde görevlendirilmesi öngörülmüştür.
Ancak bazı THH’lerde raportör kadrosunun yeterli gelemeyebileceği öngörülerek
illerde ticaret il müdürü tarafından ticaret il müdürlüğü personeli arasından,
ilçelerde ise kaymakam tarafından ilçede görevli Devlet memurları arasından
yeterli sayıda raportör görevlendirilmesi yapılmasına yönelik düzenleme
yapılmıştır.
İkinci fıkrada tüketici hakem heyeti
raportörleri, heyetin çalışmalarına ve kararlarına esas olacak dosyaları
hazırlamak ve uyuşmazlığa ilişkin raporu sunmakla görevli kılınmıştır.
MADDE 68- Birinci fıkrada değeri 2.000 TL’nin altında
bulunan uyuşmazlıklarda tüketici hakem heyetlerine başvuru zorunluluğu
getirilmiştir. Ancak büyükşehir statüsünde bulunan illerde mevcut durumda il
merkezlerinde sadece merkez ilçelerde kurulu bulunan THH’ler bağlayıcı karar
verebilmekte, büyükşehirlerdeki il THH’leri bağlayıcı karar verememektedirler.
Bu durumda personel açısından daha fazla sayıda personeli bulunan il THH’lerin
atıl kalmasına sebebiyet vermektedir. Hem büyükşehirlerdeki il THH’lerinin aktif hale getirilmesi hem de daha fazla
tüketici şikayetinin mahkemelere gitmeden çözüme kavuşturulması için büyükşehir
statüsündeki il THH’lerinin 2.000 TL ile 3.000 TL arasındaki tüketici
uyuşmazlıklarında bağlayıcı karar verebilmelerine yönelik düzenleme
yapılmıştır.
Büyükşehir statüsünde bulunan illerde il tüketici hakem
heyetleri 2.000 TL’nin altındaki ve 3.000 TL’nin üstündeki uyuşmazlıklara bakmayacaktır.
Buralarda ikamet eden tüketicilerin, 2.000 TL’nin altındaki uyuşmazlıklarda
ilçe THH’lere, 3.000 TL’nin üzerindeki uyuşmazlıklarda ise tüketici
mahkemelerine gitmesi gerekecektir.
Büyükşehir statüsünde olan illerdeki ilçe THH’leri ile
büyükşehir statüsünde olmayan illerdeki il ve ilçe THH’leri de 2.000 TL’nin
üstündeki uyuşmazlıklara bakamayacaklardır. Bu tür uyuşmazlıklar için tüketici
mahkemesine müracaat edilmesi gerekecektir.
İkinci fıkrada THH’lerin kendilerine yapılan başvuruları
her halükarda kabul etmeleri gerektiğine ilişkin düzenleme yapılmıştır.
Üçüncü fıkrada tüketici hakem heyetine yapılan
başvuruların, tüketicinin yerleşim yerinin bulunduğu veya tüketici işleminin
yapıldığı yerdeki hakem heyetine yapılabileceği ifade edilmiştir. Bakanlık
başvuru sayısı, nüfus gibi ölçütleri değerlendirerek nerelerde kaç adet THH
kurulması gerektiğine karar verecek olup, bazı ilçelerde ise hiç THH
kurulmayacaktır. Böylelikle hem kaynaklar daha etkin kullanılacak olup hem de
ihtiyaca göre bazı yerlerde birden fazla hakem heyeti kurulacaktır. THH
bulunmayan yerlerde ise tüketicilerin başvurularını kolayca yapabilmelerine
olanak sağlayacak bir yapı öngörülmüş olup,
THH bulunmayan yerlerde başvuruların nerelere yapılacağı ve bu
başvuruların hangi THH’ce görüşüleceği Bakanlık tarafından yönetmelikle
belirlenecektir.
Dördüncü fıkra ile bu maddede yer alan parasal sınırların
hangi esasa göre artırılacağına ilişkin düzenleme yapılmıştır.
Beşinci fıkrada yapılan düzenleme ile THH’lere başvuru
yapılmasının bankacılık sektöründeki müşteri şikayetleri hakem heyeti gibi
alternatif uyuşmazlık yollarına başvuru yapılmasına engel teşkil etmeyeceği
düzenlenmiştir.
MADDE 69-
THH’ler, resmi kurum ve kuruluşlar, bankalar, GSM operatörleri gibi
kuruluşlarda dâhil olmak üzere tüm kurum ve kuruluşlardan gerek duyduğu
belgeleri isteme hakkına sahip olacaklardır. Kendisinden belge istenen bu
belgeleri en kısa süre içerisinde THH’ye göndermek zorundadır.
MADDE 70- Birinci
fıkraya göre tüketici hakem heyetinin vereceği kararlar hem tüketici hem de
karşı taraf için bağlayıcı olacaktır.
İkinci fıkrada, hakem heyeti kararlarının 7201 sayılı
Tebligat Kanunu hükümlerine göre taraflara tebliğ edilmesi mecburiyeti Tasarıda
açık olarak ifade edilmiştir. Bu kararlar 2004 sayılı İcra ve İflâs Kanununun
ilamların yerine getirilmesi hakkındaki hükümlerine göre yerine getirilecektir.
Üçüncü fıkra gereği tüketici hakem heyeti kararlarına karşı
yapılacak itirazların, kararı veren hakem heyetinin bulunduğu yerleşim
yerindeki tüketici mahkemesine yapılması gerekmektedir. İtiraz, kararların
tebliğ tarihinden itibaren onbeş gün içerisinde yapılmalıdır. Mahkemeye yapılan
itiraz THH’nin kararının yerine getirilmesine engel teşkil etmeyecektir. Ancak mahkeme, tedbir kararı ile THH
kararının icrasını durdurabilecektir.
Dördüncü fıkrada,
itiraz olunan kararın, kanunun olaya uygulanmasında hata edilmiş olmasından
dolayı bozulması gerektiği ve kanuna uymayan husus hakkında yeniden yargılama
yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde tüketici mahkemesine, kararı
değiştirerek ve düzelterek onayabilme yetkisi verilmiştir. Yine tarafların
kimliklerine ait yanlışlıklarla, yazı, hesap veya diğer açık ifade
yanlışlıkları hakkında da bu hüküm uygulanacaktır. Hakem heyeti kararı, usule
ve kanuna uygun olmakla birlikte gösterilen gerekçe doğru bulunmazsa, gerekçe
değiştirilerek ve düzeltilerek mahkemece onanacaktır.
Beşinci fıkraya
göre, THH kararlarına itiraz yapıldığı takdirde tüketici mahkemesinin vereceği
karar kesin olacaktır.
Altıncı fıkrada,
uygulamada THH kararlarına karşı itiraz edilmesi durumunda şayet mahkeme THH
kararını bozarsa tüketiciler 500-600 TL’lik vekâlet ücreti ödemek zorunda
kalmaktadır. Bu durumda tüketicilerin haklarını kullanmaları konusunda isteksiz
davranmalarına sebebiyet vermektedir. Tüketicilerin haklarını aramaları
konusunda özendirmek maksadıyla THH kararına karşı mahkemede vekil yoluyla
itiraz edilmesi durumunda tüketicinin avukatlık asgari ücret tarifesine
göre nisbi tarife üzerinden vekâlet ücreti ödeyeceği, tarifenin maktu vekâlete
ilişkin asgari tutarlarının uygulanmayacağı hüküm altına alınmıştır.
Uygulamada bazı satıcılar tüketicilerin şikayetlerini
çözmemekte, tüketicileri hakem heyetlerine yönlendirmektedirler. Bu durum hem
THH’lere yapılan başvuruları artırmakta, hem de tüketicilerin zaman ve kaynak
israfına yol açmaktadırlar. Bu nedenle yedinci fıkrada, uyuşmazlıkla ilgili
olarak tüketici hakem heyeti tarafından tüketici aleyhine verilen kararlarda
tebligat ve bilirkişi ücretlerinin Bakanlıkça karşılanacağı, uyuşmazlığın tüketicinin
lehine sonuçlanması durumunda ise tebligat ve bilirkişi ücretlerinin 6183
sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre karşı
taraftan tahsil olunarak bütçeye gelir kaydedileceğine yönelik düzenleme
yapılmıştır.
MADDE 71- Bu
madde ile tüketici hakem heyeti başkan ve üyelerine, raportör olarak kadrolu
atananlar hariç olmak üzere raportör olarak görevlendirilen diğer kamu
personeline ödenecek huzur hakkı ve huzur ücreti ile bilirkişi ücreti ve bu
ödemelere ilişkin usul ve esasların Maliye Bakanlığının uygun görüşü alınarak
Bakanlıkça belirlenmesi öngörülmüştür.
MADDE 72- THH’lerin
kurulması, çalışma usul ve esasları, raportörlerin nitelikleri, bilirkişi
müessesine ilişkin usul ve esaslar ile diğer hususların belirlenmesi konusunda
Bakanlığa yönetmelik çıkarma yetkisi verilmiştir.
MADDE 73- Birinci
fıkrada, kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere kendi işi, işletmesi, zanaatı
veya mesleğine ilişkin ticari amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da
hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında
yapılan, eser, taşıma, simsarlık sözleşmeleri de dâhil olmak üzere her türlü
sözleşme ve hukuki işlem ve tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek
uyuşmazlıklarda tüketici mahkemeleri görevlendirilmiştir.
Tüketici mahkemelerinin oluşturulmasının nedenlerinden
birisi de tüketicilerin masrafsız ve hızlı bir şekilde uyuşmazlıklarının
çözümlenmesinin sağlanmasıdır. Bu nedenle tüketiciler, tüketici örgütleri,
ilgili piyasayı düzenleyen kamu kurum ve kuruluşları ile Bakanlık tarafından
açılacak davalar ile ilgili olarak 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk
Muhakemeleri Kanununun harç ve avans
ödenmesi başlıklı 120 nci maddesinde yer alan;
“Davacı, yargılama harçları ile her yıl Adalet Bakanlığınca çıkarılacak gider avansı tarifesinde belirlenecek olan tutarı, dava açarken mahkeme veznesine yatırmak zorundadır. Avansın yeterli olmadığının dava sırasında anlaşılması hâlinde, mahkemece, bu eksikliğin tamamlanması için davacıya iki haftalık kesin süre verilir.” hükmü uygulanmayacaktır. Diğer taraftan bu davalar her türlü resim ve harçtan muaf olmaya devam edeceklerdir. Tüketiciler mahkeme ara kararında veya hükmünde yer alan giderleri ödeyeceklerdir.
“Davacı, yargılama harçları ile her yıl Adalet Bakanlığınca çıkarılacak gider avansı tarifesinde belirlenecek olan tutarı, dava açarken mahkeme veznesine yatırmak zorundadır. Avansın yeterli olmadığının dava sırasında anlaşılması hâlinde, mahkemece, bu eksikliğin tamamlanması için davacıya iki haftalık kesin süre verilir.” hükmü uygulanmayacaktır. Diğer taraftan bu davalar her türlü resim ve harçtan muaf olmaya devam edeceklerdir. Tüketiciler mahkeme ara kararında veya hükmünde yer alan giderleri ödeyeceklerdir.
Tüketici örgütleri üst kuruluşlarınca açılacak davalarda,
davacının üstlenmek zorunda kalacağı avukatlık ve bilirkişi ücretlerinin
Bakanlıkça karşılanacağı düzenlenmiştir. Ülkemizde halen üst kuruluş niteliği
taşıyan iki tüketici derneği federasyonu bulunmaktadır. Bu üst kuruluşların,
davanın davacı tarafını oluşturmaları halinde yargılama sırasında üstlenmeleri
gereken bilirkişi ücreti ve yargılama sonunda davayı kaybetmeleri halinde
davalıya ödenmesine mahkemece karar verilen avukatlık ücreti Bakanlık
tarafından karşılanacaktır. Davacı üst kuruluşun davayı kazanması durumunda
ise, yargılama sırasında davacı adına Bakanlıkça üstlenilen bilirkişi ücreti,
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre
davalıdan tahsil olunarak bütçeye gelir kaydedilir. Bu düzenleme ile tüketici
örgütleri üst kuruluşlarının dava açma yönünde teşvik edilmesi amaçlanmıştır.
Dördüncü fıkraya göre tüketici mahkemelerinde görülecek
davalar Hukuk Muhakemeleri Kanununun Altıncı Kısım hükümlerine göre basit
yargılama usulüne göre yürütülecektir.
Beşinci fıkrada, tüketici davalarının tüketicinin yerleşim
yeri mahkemesinde de açılabilmesine imkân tanınmıştır.
Altıncı fıkrada,
tüketici mahkemelerinde tüketicilerin ortak çıkarlarının korunması amacıyla
dava açma ehliyetine sahip taraflar tüketiciler, tüketici örgütleri, ilgili
piyasayı düzenleyen kamu kurum ve kuruluşları ile Bakanlık olarak belirlenmiştir. Kendilerine
dava hakkı verilenler, haksız ticari uygulamalar ile ticari reklam ve ilânlara
ilişkin hükümler dışında, münferit tüketici sorunu olmayan ve genel olarak tüketicileri
ilgilendiren hallerde dava açabileceklerdir. Örneğin tehlikeli malların
piyasadan çekilmesi gibi talepler bu türden genel nitelikli taleplerdir. Dava
hakkı sahiplerinin talepleri, bu Kanuna aykırı bir durumun doğma tehlikesi olan
hallerde bunun önlenmesine veya durdurulmasına ilişkin ihtiyati tedbir kararı
alınması veya hukuka aykırı durumun tespiti, önlenmesi veya durdurulmasına
karar verilmesi yönünde olacaktır.
Yedinci fıkrada, tüketici
mahkemesince uygun görülen hallerde tedbir kararları veya hükümlerinin hakkında
tedbir kararı veya hüküm verilen tarafından ülke düzeyinde yayınlanan
gazetelerden en az üçünde ilân edilmesi öngörülmüştür. Bu şekilde,
tüketicilerin evrensel haklarından biri olan bilgi edinme hakkının gereği
olarak tüketicinin genelini ilgilendiren bir konuda verilen mahkeme kararından
kamuoyunun haberdar olması sağlanmış olacaktır.
Sekizinci fıkraya göre, Bakanlık ile Adalet Bakanlığı
arasında mahkeme kararlarının paylaşılması ve elektronik ortamda yayımlanması
konusunda işbirliği yapılacaktır. Bu şekilde hakem heyetleri bir uyuşmazlık
konusunda karar verirken mahkeme karalarına rahatlıkla erişebilecektir.
MADDE 74- Satışa
sunulan bir seri malın ayıplı olmasının anlaşılması halinde Bakanlık,
tüketiciler veya tüketici örgütlerine ayıplı seri malın üretiminin ve satımının
durdurulması ve satım amacıyla elinde bulunduranlardan toplatılması için dava
açma imkânı vermektedir. Bu şekilde hatalı mal zarara sebebiyet vermeden
piyasadan çekilebilecektir.
İkinci fıkrada mahkeme tarafından seri ayıplı mal
konusunda alınabilecek farklı önlemler hakkında bilgi verilmektedir.
Üçüncü fıkrada satışa sunulan malın hem ayıplı hem de
güvensiz olduğu tespit edilmesi halinde Ürünlere İlişkin Teknik Mevzuatın
Hazırlanması ve Uygulanmasına Dair Kanun hükümlerinin uygulanacağı
vurgulanmıştır.
MADDE 75- Bu
madde Bakanlık müfettişleri, gümrük ve ticaret denetmenleri ile Bakanlıkça
görevlendirilecek personelin denetleme, inceleme ve araştırma yapmaya yetkili
olduğunu saptamaktadır.
İkinci fıkra bilgi ve belge istemi hakkındadır. Denetimin
gereği gibi yapılabilmesi için bütün bilgi ve belgelerin doğru olarak
gösterilmesi, istenmesi halinde belgelerin aslının veya onaylı kopyalarının
verilmesi yükümlülüğü de vurgulanmıştır.
MADDE 76- Bu madde ile Tüketicinin Korunması ve Piyasa Genel Müdürlüğünün
temel görevlerinden biri olan tüketicilerin sağlık ve güvenliğini koruma
görevini yerine getirmesi için tüketici ürünleri hakkında düzenleme ve denetim
yapma yetkisi verilmesi amaçlanmaktadır.
4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun “Amaç”
maddesinde Bakanlığa “tüketicilerin sağlık ve güvenliğini korumak amacıyla her
türlü tedbiri alma görevi” verilmiştir. Bu nedenle, maddede tanımı yapılan ve
ikincil düzenlemeler ile detayları belirlenmesi amaçlanan tüketici ürünlerinde
mevzuat hazırlama ve piyasa gözetimi ve denetim yapma yetkisi Bakanlığa
verilmektedir. Ayrıca, tüketiciye sunulan hizmetlerin de yine yürürlükteki
düzenlemelere uygun olmasının sağlanması amaçlanmaktadır. Bu madde ile tüketici
ürünleri ve tüketiciye sunulan hizmetler konusunda yetkili kuruluşun belirlenmesi ve Avrupa Birliği
uygulamalarına paralel bir uygulamanın hayata geçirilmesi amaçlanmaktadır.
MADDE 77- Bu madde ile bu
Kanuna aykırı davrananlar hakkında uygulanacak idari ve adli yaptırımlar
düzenlenmiştir.
MADDE 78- Kanunun bu maddesi kesinleşen para cezalarının
tahsili, ceza zamanaşımı süresi ve bunun işleme tarihi hakkında ayrıntılar
içermektedir.
Birinci fıkrada
yapılan düzenleme ile hangi cezaların Bakanlık, hangi cezaların cezaya muhatap
olanın merkezinin bulunduğu valilik tarafından uygulanacağı belirtilmiştir.
İkinci fıkra
gereğince, bu Kanunda düzenlenen her türlü para cezası idari nitelikte olduğu
için bunlara karşı tebligat tarihinden itibaren en geç otuz gün içinde 2577
sayılı Kanun hükümlerine göre yetkili idare mahkemesine başvurulabilir. Bu süre
içinde başvurunun yapılmamış olması halinde cezalar kesinleşir. İdare mahkemesi
kararlarına karşı yapılacak itirazlarda 2577 sayılı Kanuna göre yapılacaktır.
İdare mahkemesinde dava açılmış olması kararın yerine getirilmesini
durdurmayacaktır. Cezaya muhatap öncelikle o ceza tebligatının gereğini
yapacaktır.
Üçüncü fıkra gereği
bu Kanuna dayanılarak verilen para cezalarının bir ay içerisinde ödenmesi
zorunlu kılınmıştır.
MADDE 79- Bu madde 25/6/1987 tarihli Olduklarından Farklı
Görünen, Tüketicilerin Sağlık veya Güvenliğini Tehlikeye Atan Mallara İlişkin
Üye Ülkelerin Hukuki Düzenlemelerinin Uyumlaştırılması Hakkında 87/357/AET
sayılı Konsey Yönergesini (ATRG 1987 L 192/49) iç hukukumuza aktarmaktadır.
Buna göre gıda ürünü olmamalarına rağmen, gıda ürünleriyle karıştırabilecek ve
bu yüzden özellikle çocuklar başta olmak üzere tüketicilerin sağlığını ve
güvenliğini tehlikeye atan malların üretilmesi, pazarlanması, ithalatı ve
ihracatı yasaktır.
İkinci fıkra gereği
Bakanlık yiyecek taklidi ürünlere karşı tedbir almaya ve düzenleme yapmaya
yetkili olacaktır.
Üçüncü fıkrada
piyasaya arz edilmiş ve güvensiz olan yiyecek taklidi ürünler ile ilgili 4703
sayılı Kanun hükümlerinin uygulanacağı vurgulanmıştır.
Dördüncü fıkra gereği Bakanlık yiyecek taklidi
ürünlerin piyasa gözetimi ve denetimini yapmakla yetkili olacaktır.
Beşinci fıkrada,
yiyecek taklidi ürünler nedeniyle tüketicilerin uğradıkları maddî ve manevî
zararların tazmini için dava açma haklarının saklı olduğu vurgulanmıştır.
MADDE 80- 4077
sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 28 inci maddesine paralel kaleme
alınmış olan bu maddede, Bakanlık tarafından denetim amaçlı yaptırılacak
laboratuvar testleri ve bunların ücretlerine ilişkin ayrıntılar ele alınmıştır.
MADDE 81- Bu madde ile Bakanlığın tüketicinin korunmasına yönelik masrafları ile Reklam Kurulu, Reklam Konseyi,
Tüketici Konseyi ve tüketici hakem heyetlerinin faaliyetlerine ilişkin
masrafların Bakanlık bütçesinden karşılanacağı hüküm altına alınmıştır.
MADDE 82- Bu
madde ile tüketici işlemleri ile ilgili tüketici
hakem heyetlerinin veya tüketici mahkemelerinin bu Kanunda hüküm bulunmayan
konularda genel hükümleri uygulayacaklarına ilişkin düzenleme yapılmıştır.
Tüketici sorunlarının büyük bir çoğunluğu sözleşmeler hukukunu ilgilendirdiği
için özellikle Türk Borçlar Kanunu hükümleri bu bağlamda büyük önem taşıyacak
ve boşlukların doldurulmasında kullanılacaktır.
İkinci fıkrada, taraflardan birini tüketicilerin
oluşturduğu bir işlemle ilgili diğer kanunlarda düzenleme olmasının o işlemin
tüketici işlemi olmasını engellemeyeceği ve tüketicilerin tüketici hakem
heyetlerine veya tüketici mahkemelerine başvurmasını da engellemeyeceği açıkça
vurgulanmıştır.
MADDE 83- Bakanlık, Kanunun uygulanmasıyla ilgili olarak gerekli tedbirleri almaya ve
düzenlemeleri yapmaya yetkilidir. Bu Kanuna dayanılarak çıkarılması gereken
yönetmelikler Kanunun yürürlüğe giriş tarihinden itibaren altı ay içerisinde
çıkarılacaktır. Bankacılıkla ilgili çıkarılacak ikincil düzenlemelerde,
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun görüşü alınacaktır.
MADDE 84- Bu madde ile raportör kadrosunun ihdas edilmesi için 190 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamede gerekli değişiklik yapılması öngörülmüştür.
MADDE 85- Bu Tasarının kanunlaşması halinde 4077 sayılı
Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun yürürlükten kalkacaktır. Diğer Kanunlarda
4077 sayılı Kanuna yapılan atıfların da yeni Kanuna yapılmış olacağı
düzenlenmiştir.
GEÇİCİ MADDE 1- Kanunun yürürlüğe
girmesiyle birlikte uygulamada yaşanabilecek sorunların giderilmesi için;
Birinci fıkrada, yürürlük tarihten önce açılmış olan
davaların açıldıkları mahkemelerde görülmeye devam edeceği belirtilmiştir.
İkinci fıkraya göre, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten
önceki tüketici işlemlerine, bunların hukuken bağlayıcı olup olmadıklarına ve
sonuçlarına bu işlemler hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmiş ise kural
olarak o kanun hükümleri uygulanacaktır.
Ancak:
- Kanunun yürürlüğe girmesinden önce kurulan ve halen
geçerli sözleşmelerin bu Kanuna aykırı hükümleri yürürlük tarihinden itibaren
uygulanmayacaktır.
- Kanununun yürürlüğe girmesinden önce işlemeye başlamış
hak düşürücü süreler ile zamanaşımı süreleri dolmamış ise bu Kanunda öngörülen
sürenin geçmesiyle hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi dolmuş olacaktır.
Kanunda öngörülen ikincil düzenlemeler yürürlüğe girinceye
kadar, yürürlükten kaldırılan Tüketicinin Korunması Hakkında Kanuna dayanılarak
çıkartılan yönetmelik ve diğer mevzuatın, Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin
uygulanmasına devam edilecektir.
MADDE 86- Yürürlük maddesidir.
MADDE 87- Yürütme maddesidir.
Yorumlar