Risk Tespit Raporlarına Karşı Açılan İptal Davaları
Risk Tespit Raporlarına Karşı Açılan İptal Davaları
RİSK TESPİT RAPORLARINA KARŞI AÇILAN İPTAL DAVALARI
1. Giriş
6306 sayılı “Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun”un (6306 Sayılı Kanun) amacı; “afet riski altındaki alanlar ile bu alanlar dışındaki riskli yapıların bulunduğu arazilerde, fen ve sanat norm ve standartlarına uygun, sağlıklı ve güvenli yaşama çevrelerini teşkil etmek üzere iyileştirme, tasfiye ve yenilemelere dair usul ve esaslar” olarak belirlenmiştir. 6306 Sayılı Kanun’da “riskli alan”; “Zemin yapısı veya üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıyan, Bakanlığın teklifi üzerine Bakanlar Kurulunca kararlaştırılan alan” olarak tanımlanmıştır. Aynı doğrultuda “riskli yapı” ise; “Riskli alan içinde veya dışında olup ekonomik ömrünü tamamlamış olan ya da yıkılma veya ağır hasar görme riski taşıdığı ilmi ve teknik verilere dayanılarak tespit edilen yapı”olarak tanımlanmıştır.
6306 Sayılı Kanun’un Uygulama Yönetmeliği (Uygulama Yönetmeliği) de riskli yapıların tespitinin yapılmasında görev alacak kurum ve kuruluşları belirtmiştir. Ayrıca Uygulama Yönetmeliği, riskli yapıların tespit edildiği raporlara (risk tespit raporu) itiraz edilmesini de mümkün kılmıştır. Uygulama Yönetmeliğinin 7. Maddesinin altıncı fıkrasında, söz konusu itirazın risk tespit raporunun yapı malikine veya kanuni temsilcisine tebliğ edilmesinden itibaren 15 gün içerisinde yapılması gerektiğini belirtmektedir. Bunun dışında, söz konusu risk tespit raporuna veya itirazlarına karşı idare mahkemesinde bir iptal davası da açılması mümkündür.[1]
2. Bir İdari Dava Türü Olan İptal Davası
Anayasa’nın 125. Maddesinde İdarenin her türlü işlemine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtilmiştir. Genel olarak, İdare Mahkemesinde açılacak olan iptal davaları sadece yetki[2], şekil, sebep[3], konu ve maksat[4] yönlerinden hukuka aykırılık durumlarında, söz konusu idari işlemin iptalini istemek için açılabilir. Bu sebeple de idarece alınan kararların ve de yapılan işlemlerin yerindeliği iptal davasının konusu teşkil edemez. İdari işlemin hukuka uygun olup olmadığı, o işlemin yapıldığı tarihteki hukuki durum uyarınca değerlendirilir.
Davanın açılacağı mahkeme, yani görevli mahkeme İdare Mahkemeleridir. İptal davasına konu olacak işlemin “idari işlem” olması, “kesinlik”[5] kazanmış olması ve de idari başvuru yollarının tüketilmiş olması gerekmektedir. İptal davasının açılabilmesi için gerekli olan bir diğer koşul ise bir “menfaat ihlalinin” bulunması koşuludur.[6] Bu ihlal, Danıştay’ın da belirtmiş olduğu gibi “kişisel” olmalıdır çünkü bir kimse sadece kendi menfaatini etkileyen işlemlere karşı iptal davası açabilir. Söz konusu menfaatin “meşru” olması, yani hukuki bir durumdan kaynaklanması gerekir. Menfaat ihlali maddi veya manevi olabilir, ancak manevi menfaatin “ciddi ve makul” olması gerektiği kabul edilmiştir. Menfaat ile ilgili bilinmesi gereken bir diğer kural ise; menfaatin dava süresince bulunması gerektiğidir. İptal davasının açılabilmesi için diğer bir koşul da, davanın açılmasının belirli sürelere tabi olmasıdır, dava açma süresinin kaçırılmış olması durumunda, dava işin esasına girilmeden reddedilecektir. İptal davaları, Kanunda ayrı süre gösterilmeyen durumlarda, Danıştay ve İdare Mahkemelerinde yazılı bildirimin veya tebliğin yapıldığı günü takip eden günden itibaren 60 gün içinde açılmalıdır. Ancak 6306 sayılı Kanun bu genel dava açma süresinden ayrılarak, afet riski amaçlı kentsel dönüşüm ile ilgili idari kararlar için 6. Maddesinin dokuzuncu fıkrasında özel olarak 30 günlük dava açma süresi belirlemiştir.
İptal davası açıldıktan, davanın esası incelendikten ve karar verildikten sonra birtakım sonuçlar doğuracaktır. Bir iptal davasının en önemli özelliği, davaya konu olan idari işlemin iptalini sağlamasıdır. Ancak mahkeme, iptal ettiği kararın yerine başka bir karar alamaz. İptal kararı verildiğinde, dava konusu olan idari işlem ortadan kalkar ve işlemin yapıldığı tarihe kadar geri yürür, yani hiç yapılmamış sayılır.
Bir iptal davası kabul edildiği zaman verilebilecek iki çeşit karar mevcuttur; yürütmeyi durdurma kararı ve iptal kararı. Bu iki karar arasında uygulanma zorunlulukları açısından, Anayasa’nın 138.[7] maddesinin dördüncü fıkrası ile 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun (İYUK)28.[8] maddesi incelendiğinde, herhangi bir fark bulunmamaktadır. Ancak iptal kararının nihai karar olması ve de işlemi yapıldığı tarihten itibaren ortadan kaldırmasına karşın, yürütmeyi durdurma kararının işlevi, dava konusu işlemi askıya almaktadır.
3. Risk Tespit Raporlarına Karşı Açılan İptal Davaları
İdari işlem; kamu kurum ve kuruluşları tarafından, kamu hukuku kuralları uyarınca tek taraflı olarak tesis edilen ve resen uygulanabilen idari tasarruflardır. Risk tespit raporları birer idari işlemdir. Anayasanın 125. Maddesi risk tespit raporlarına karşı iptal davası açılabilmesinin temelini oluşturur.
Kentsel dönüşüm kapsamına alınarak yıkılacak binaların tespitinin yapılması sadece devlet eli ile olmamaktadır. Öncelikli olarak yapı maliklerine, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nca (Bakanlık) lisanslandırılan kurum ve kuruluşlara risk tespiti yaptırabilme şansı tanınmaktadır. Bu kuruluşların hangi kuruluşlar olabileceği Uygulama Yönetmeliğin 6. maddesinde açıkça belirtilmiştir. Bakanlık tarafından da maliklerden risk tespiti yapılması istenebilir. Bu durumda kat maliklerine tespitin yaptırılabilmesi için bir süre verilir. Verilen süre içinde maliklerce riskli yapı tespiti yapılmaz ise, risk tespiti Bakanlık tarafından yaptırılacaktır.
6306 Sayılı Kanun uyarınca ne tür alanların riskli yapı teşkil ettiği yukarıda açıklanmıştı. Bu açıklamalar doğrultusunda, riskli yapı tespiti yapıldıktan sonra, bu durum bir “risk tespit raporu” ile ayni hak ve şahsi hak sahiplerine tebliğ edilir.[9] Risk tespit raporunun tebliğinden itibaren 15 gün içinde, hak sahiplerinin, riskli yapının bulunduğu yerdeki müdürlüğe bir dilekçe ile itiraz hakları mevcuttur.[10]
Hak sahipleri, itiraz yolunu kullanmayıp, 6306 Sayılı Kanun’un 6. maddesinin dokuzuncu fıkrası uyarınca, risk tespitinin hak sahiplerine tebliğinden veya öğrenilmesinden itibaren 30 gün içerisinde İYUK uyarınca bir iptal davası da açılabilmektedirler.
Öte yandan risk raporunun ilgilileri dava açmadan önce İYUK’nun 11. maddesine göre; “üst makamlara başvuru yapıp” sonrasında dava açabilirler. İlgililer tarafından, idari dava açılmadan önce, idari işlemin kaldırılması, geri alınması, değiştirilmesi veya yeni bir işlem yapılması üst makamdan, üst makam yoksa işlemi yapmış olan makamdan, idari dava açma süresi içinde istenebilir. Böyle bir istek söz konusu olduğunda, idari dava açma süresi duracaktır. Bir diğer anlatım ile risk tespit raporunun hak sahiplerine tebliğ edilmesinden sonra başlayacak olan dava süresi içinde, söz konusu itiraz talebinde bulunulursa, 30 günlük iptal davası açma süresi duracaktır. O ana kadar işleyen kısım dava açma süresinin geçmiş kısmı olacak, idareden gelecek cevaba göre dava açma süresi, kalan süre açısından yeniden hesaplanacaktır. Üst makama başvuru yapılmasını takip eden 60 gün içerisinde, talebe cevap gelmez ise, talep reddedilmiş sayılacaktır. İtiraz talebinin açıkça reddedilmesi ile veya 60 günlük süre sonunda zımnen reddedilmiş sayılması ile dava açma süresi kaldığı yerden tekrar işlemeye başlayacaktır. Ancak üst makama başvuru yolu zorunlu değildir. İstenirse böyle bir başvuruda bulunulmayıp doğrudan iptal davası açılabilmesi de mümkündür.
6306 Sayılı Kanun’un 6. maddesinin dokuzuncu fıkrası gereğince, risk tespit raporlarının hukuka aykırı olması sebebiyle açılacak iptal davasında, yürütmenin durdurulması kararı verilmeyecektir. Bu yüzden mahkemelerin hızla dosyayı ve binayı risk açısından incelemek üzere bilirkişi heyeti oluşturup, bilirkişi raporunu da çok kısa bir sürede alması gerekir. Konunun aciliyeti ve dava konusu binaların yıkım tehlikesi olduğu için 5393 Sayılı Belediye Kanununun 73. maddesinin beşinci fıkrası uyarınca, kentsel dönüşüm ve gelişim projesi kapsamında bulunan gayrimenkul sahipleri ve belediye tarafından açılacak davalar, mahkemelerde öncelikle görüşülüp, karara bağlanacaktır. Eğer iptal davasının sonucunda risk tespit raporunun iptali kararı çıkar ise, bu durum ilgili tapu müdürlüğüne bildirilecektir.
İYUK uyarınca, risk tespit raporlarına karşı açılacak iptal davasının açılacağı görevli ve yetkili mahkeme, riskli yapının yetki alanına tabi olan il idare mahkemesi olacaktır.
Kanunda öngörülen itiraz talebi için 15 günlük ve de iptal davası için 30 günlük süreler ve üst makama başvuru için gereken süreler hak düşürücü sürelerdir. Bu sürelere uyulmadığı zaman; hem itiraz yolu hem de idari yargıda dava açma yolu kaybedilecektir. Kanunda öngörülmüş sürelere uyulup uyulmadığı hem idarece hem de idari yargı yerince kendiliğinden dikkate alınacaktır.
4. Sonuç
6306 Sayılı Kanun uyarınca, eskimiş, yıpranmış ve de ömrünü tamamlamış binalar tespit edilip, kişilerin daha güvenilir şartlarda yaşayabilmesi için yenilenebilecektir. Bu sebeple, 6306 sayılı Kanun uyarınca ilgili kişilere, “risk tespit raporlarına” karşı itiraz talebinde bulunabilme ve de söz konusu rapor ile doğuracağı sonuçların “iptal”ini bir “iptal davası” vasıtasıyla talep etme hakkı tanınmıştır.
Anayasanın 125. maddesini gereğince ve 6306 Sayılı Kanun’un 6. Maddesine göre, risk tespit raporunun hak sahiplerine tebliğinden itibaren 30 gün içinde İYUK uyarınca iptal davası açılabileceği belirtilmiştir. İptal davası açılmasını talep etmeden önce, hak sahibi olan kişiler; 6306 sayılı Kanun ve Uygulama Yönetmeliği uyarınca risk tespit raporuna itiraz etme ve İYUK madde 11 uyarınca üst makama başvurma haklarını kullanabilirler. Eğer kullanmazlarsa, bu hukuki olanaklar hak düşürücü süreler sebebiyle ortadan kalkacaktır.
[1] 6306 Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun madde 6 fıkra 9.
Kentsel Dönüşüm ve Hukuk Platformu internet sitesi; “Eskiyen, Ekonomik Ömrünü Doldurmuş Apartman ve Sitelerde Yeniden İnşaat (yenileme) Süreci ve İlgili Yasal Düzenlemeler” Erişim Tarihi; 26.02.2013
Kentsel Dönüşüm ve Hukuk Platformu internet sitesi; “Eskiyen, Ekonomik Ömrünü Doldurmuş Apartman ve Sitelerde Yeniden İnşaat (yenileme) Süreci ve İlgili Yasal Düzenlemeler” Erişim Tarihi; 26.02.2013
[2] A. Şeref Gözübüyük, Turgut Tan, “İdare Hukuku, Cilt 2, İdari Yargılama Hukuku”, 5. Bası, Ankara 2012, s.418; Kanunla belirlenmiş idarenin ve kamu görevlilerinin işlemlerinin, yetkinin dışına çıkılarak yapılması hukuka aykırı olur ve iptali gerekir. Aynı şekilde sahip olunan yetkiyi kullanmamak da iptal sebebi olabilir.
[3] Gözübüyük, Tan, a.g.e., s.483; İdarenin verdiği kararlarda, söz konusu kararların dayandığı sebeplerin hukuka ve gerçeğe uygun olması gerekir, aksi durumda işlem iptal edilir.
[4] Gözübüyük, Tan, a.g.e., s.504; Maksat idari işlemlerden beklenen son amaçtır. Bu gibi bir aykırılık ileri sürüldüğünde, işlemi yapan kamu görevlisinin niyeti araştırılmalıdır.
[5] Gözübüyük, Tan, a.g.e., s.328, dn. 177; “Danıştay’ın bir kararında belirttiği gibi; bir idari işlemin kesin ve yürütülmesi zorunlu sayılabilmesi hukuk düzeninde varlık kazanabilmesi için gerekli prosedürün son aşamasını geçirmiş bulunmasına, başka bir idari makamın onayına ihtiyaç göstermeksizin hukuk düzeninde değişiklikler meydana getirebilmesine, başka bir anlatımla idare edenlerin hukukunu şu ya da bu yönde etkileyebilmesine bağlıdır.”
[6] Gözübüyük, Tan, a.g.e., s.339; Menfaat ihlali ile anlatılmak istenen, dava açılabilmesi için bir hakkın ihlal edilmiş bulunması gerektiğidir. (İYUK m.2/1-a’da da bu kural açıkça belirtilmiştir) Bununla beraber, kanunda iptal davası açılabilmesi için “hak ihlalinin” istenmemesi, “menfaat ihlalinin” yeterli sayılması, iptal davasının alanını genişletme amacı taşır.
[7]“Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez.”
[8]“Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idare, gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecburdur. Bu süre hiçbir şekilde kararın idareye tebliğinden başlayarak otuz günü geçemez. Ancak, haciz veya ihtiyati haciz uygulamaları ile ilgili davalarda verilen kararlar hakkında, bu kararların kesinleşmesinden sonra idarece işlem tesis edilir.”
[9] Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun Uygulama Yönetmeliği madde 7 fıkra 5.
[10] Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun Uygulama Yönetmeliği madde 7 fıkra 6
Yorumlar