27 Şubat 2016 Cumartesi

UMUMİ HAYATA MÜESSİR AFETLER DOLAYISİYLE ALINACAK TEDBİRLERLE YAPILACAK YARDIMLARA DAİR KANUN

UMUMİ HAYATA MÜESSİR AFETLER DOLAYISİYLE ALINACAK TEDBİRLERLE YAPILACAK YARDIMLARA DAİR KANUN

     Kanun Numarası: 7269
     Kanun Kabul Tarihi: 15/05/1959
     Yayımlandığı Resmi Gazete Tarihi: 25/05/1959
     Yayımlandığı Resmi Gazete Sayısı: 10213
     GENEL HÜKÜMLER
     Madde 1 - (Değişik madde: 02/07/1968 - 1051/1 md.)
    (Değişik fıkra: 27/12/1993 - 3956/1 md.) Deprem (Yer sarsıntısı), yangın, su baskını, yer kayması, kaya düşmesi, çığ, tasman ve benzeri afetlerde; yapıları ve kamu tesisleri genel hayata etkili olacak derecede zarar gören veya görmesi muhtemel olan yerlerde alınacak tedbirlerle yapılacak yardımlar hakkında bu kanun hükümleri uygulanır.
 
Toplu Yapılarda Kat Mülkiyeti ve Kat İrtifakı Teisine Dair Yönetmelik

16 Ağustos 2008 CUMARTESİ
Resmi Gazete
Sayı : 26969
YÖNETMELİK
             Bayındırlık ve İskân Bakanlığından:
TOPLU YAPILARDA KAT MÜLKİYETİ VE KAT İRTİFAKI
TESİSİNE DAİR YÖNETMELİK
BİRİNCİ BÖLÜM
Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar
             Amaç
             MADDE 1 – (1) Bu Yönetmeliğin amacı; toplu yapılarda, kat mülkiyetinin ve kat irtifakının tesisinde istenilecek belgeleri ve tapuda yapılacak işlemlerin usûl ve esaslarını belirlemektir.
             Kapsam
             MADDE 2 – (1) Bu Yönetmelik hükümleri, belediye sınırları ve mücavir alan sınırları içinde ve dışında uygulama imar plânı ve parselasyon plânı bulunan alanlarda yapı ruhsatı eki mimarî projenin onaylı yerleşim plânına göre yapılmış veya yapılacak olan toplu yapılar hakkında uygulanır.
             Dayanak
             MADDE 3 – (1) Bu Yönetmelik, 23/6/1965 tarihli ve 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanununun 68 inci maddesine dayanılarak hazırlanmıştır.
             Tanımlar
             MADDE 4 – (1) Bu Yönetmelikte geçen;
             a) Anagayrimenkul: Kat mülkiyetine konu olan gayrimenkulün bütününü,
             b) Arsa payı: Arsanın, Kanunda yazılı esasa göre bağımsız bölümlere tahsis edilen ortak mülkiyet paylarını,
             c) Bağımsız bölüm: Anagayrimenkulun ayrı ayrı ve başlı başına kullanılmaya elverişli olup, Kanun hükümlerine göre bağımsız mülkiyete konu olan bölümlerini,
             ç) Eklenti: Bir bağımsız bölümün dışında olup, doğrudan doğruya o bölüme tahsis edilmiş olan yerleri,
             d) İdare: Parsel veya parsellerin bulunduğu alana göre ilgili kanunlarında yapı ruhsatı ve yapı kullanma izin belgesi düzenlemeye ve ruhsat eki projeleri onaylamaya yetkilendirilen belediyeler, il özel idaresi ve diğer kamu kuruluşlarını,
             e) Kanun: 23/6/1965 tarihli ve 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanununu,
             f) Kat irtifakı: Bir arsa üzerinde ileride kat mülkiyetine konu olmak üzere yapılacak veya yapılmakta olan bir veya birden çok yapının bağımsız bölümleri için o arsanın maliki veya ortak malikleri tarafından Kanun hükümlerine göre kurulan irtifak hakkını,
             g) Kat mülkiyeti: Bağımsız bölümler üzerinde kurulan mülkiyet hakkını,
             ğ) Kat plânı: Mimarî projede, yapının her bir katının kullanımını, niteliğini, konumunu, ortak yerlerini, alanlarını ve üzerinde bulunan bağımsız bölümlerin kat mülkiyetine esas numaralarını gösteren plânı,
             h) Mimarî proje: Anagayrimenkulde, yapının veya yapıların ruhsat eki projesine uygun, yapı veya yapıların dış cepheler ve iç taksimatı bağımsız bölüm, eklenti, ortak yerlerinin ölçüleri ve bağımsız bölümlerin konumu ve büyüklüklerine göre hesaplanan değerleri ile oranlı arsa payları ve bağımsız bölümlerin yapı inşaat alanı da açıkça ve her bağımsız bölümün birden başlayıp sıra ile giden numarası da belirtilmek suretiyle kat plânları ayrı ayrı gösterilen, proje müellifi mimar tarafından yapılan ve gayrimenkulün maliki veya bütün paydaşları tarafından imzalanan idarece onaylı projeyi,
             ı) Ortak yerler: Anagayrimenkulun bağımsız bölümleri dışında kalıp, korunma ve ortaklaşa kullanma veya faydalanmaya yarayan yerleri,
             i) Toplu yapı: Bir veya uygulama imar plânında belirlenen birden çok imar parseli üzerinde, onaylı yerleşim plânına göre yapılmış veya yapılacak, alt yapı tesisleri, ortak kullanım yerleri ve sosyal tesisler ve hizmetler ile bunların yönetimi bakımından birbirleriyle bağlantılı birden çok yapıyı,
             j) Vaziyet plânı: Toplu yapılarda; yapıların konumları, ortak nitelikteki yerler ve tesisler, bunların kullanılış amaç ve şekilleri, toplu yapı kapsamındaki parsel veya parsellerin tamamını kapsayacak şekilde, bir bütün olarak onaylı imar plânı hükümlerine ve parselasyon plânlarına uygun olarak hazırlanmış, mimarî projede yer alan yerleşim plânını,
             k)Yapı kullanma izin belgesi: Yapının tamamının tamamlanmış ve kullanılabilir olması durumunda belediye, il özel idaresi ve yetkili diğer idarelerce verilmiş izin belgesini,
             l) Yönetim plânı: Toplu yapı kapsamındaki yapı ve yerler için tamamını kapsayan, yönetim tarzını, kullanma maksat ve şeklini, yönetici ve denetçilerin alacakları ücret ve yönetime ait diğer hususları düzenleyen bir tek yönetim plânını,
             ifade eder.
İKİNCİ BÖLÜM
Kat Mülkiyeti ve Kat İrtifakının Kurulması
             Kat mülkiyeti ve kat irtifakı kurulmasının esasları
             MADDE 5 – (1) Kat irtifakı ve kat mülkiyeti kurulabilmesi için onaylı ve geçerli olan yapı ruhsatı bulunması gerekir. Kat mülkiyeti tesisinde ayrıca, yapı kullanma izin belgesi aranır.
             (2) Toplu yapı kapsamındaki imar parsellerinin herbirinde, toplu yapı bulunması hâlinde, her imar parseli kat irtifakı ve kat mülkiyetinin tesisinde ayrı ayrı dikkate alınır. Ancak, toplu yapı, birden fazla imar parseli üzerinde yer alıyor ise, münferit parseller üzerinde toplu yapı hükümlerine tabi olacak şekilde kat mülkiyeti ilişkisi kurulamaz. Bu durumda kat mülkiyetine geçilirken toplu yapının yer aldığı bütün parseller bir bütün olarak işlem görür.
             (3) Toplu yapı kapsamındaki, bir veya birden çok imar parseli üzerindeki toplu yapıların tamamlanması hâlinde, bu yapılara ilişkin kat irtifakları kat mülkiyetine çevrilebilir.
             (4) Mimarî projelerin vaziyet plânında aralarında sınır ve komşuluk ilişkisi bulunmayan ve buna bağlı olarak toplu yapı ilişkisi kurulmamış imar parselleri üzerinde toplu yapı ilişkisi sebebiyle kat irtifakı veya kat mülkiyeti tesisi ve buna bağlı yönetim plânı işletilmesi talepleri karşılanmaz.
             (5) Birden fazla imar parselini kapsayan toplu yapı uygulamaları imar plânında belirlenen alanlarda yapılır. Uygulama imar plânı ve parselasyon plânı değişikliklerinde, toplu yapı sisteminin bütünlüğünün muhafazası gözetilir. Uygulama imar plânında birden çok imar parseli üzerinde belirlenen toplu yapı alanında, kamuya ait alanlar arsa ve arazi düzenlemesi yapılarak kamu eline geçtikten sonra uygulama yapılır.
             Kat mülkiyetinin kurulması
             MADDE 6 – (1) Kat mülkiyeti kurulması için, toplu yapı kapsamındaki yapıların ve bu yapılara hizmet veren alt yapı tesisleri, ortak kullanım yerleri, ve sosyal tesislerin tamamlanması ve gayrimenkulün malikinin veya ortak maliklerinin, aşağıda sayılan belgeler ile birlikte anagayrimenkulünkat mülkiyetine çevrilmesi hususunda tapu idaresine müracaatta bulunmaları gerekir.
             a) Anagayrimenkulde, yapıların onaylı yapı ruhsatı eki mimarî projesine uygun olarak, yapıların konumları, ortak nitelikteki yerler ve tesisler, bunların kullanılış amaç ve şekilleri, toplu yapı kapsamındaki parsel veya parsellerin tamamını kapsayacak şekilde, imar plânı hükümlerine ve parselasyon plânlarına uygun olarak hazırlanmış vaziyet plânı, yapıların dış cepheler ve iç taksimatı, bağımsız bölüm, eklenti, ortak yerlerinin ölçüleri ve bağımsız bölümlerin konumu ve büyüklüklerine göre hesaplanan değerlerleri ile oranlı arsa payları ve bağımsız bölümlerin yapı inşaat alanı da açıkça gösterilmek ve her bağımsız bölümün birden başlayıp sıra ile giden numarası da belirtilmek suretiyle, proje müellifi mimar tarafından yapılan ve gayrimenkulün maliki veya ortak malikleri tarafından imzalanan idarece onaylanan mimarî proje.
             b) Toplu yapıya ait yapı kullanma izin belgeleri.
             c) Toplu yapı kapsamındaki yapı ve yerlerin tamamı için hazırlanmış bir tek yönetim plânı.
             ç) Her bağımsız bölümün arsa payını, nevini ve bunların birden başlayıp sıra ile giden numarasını ve var ise eklentisini gösteren ve anagayrimenkulün maliki veya bütün paydaşları tarafından imzalanmış olan, ruhsat düzenlemeye yetkili idarece onaylanan ve noterce tasdik edilen liste.
             Kat irtifakının kurulması
             MADDE 7 – (1) Toplu yapı kapsamında olup, henüz yapı yapılmamış veya yapısı tamamlanmamış bir imar parseli üzerinde kat irtifakının kurulması ve tapu kütüğüne tescil edilmesi için, o imar parselinin malikinin veya ortak maliklerinin, 6 ncı maddenin (1) numaralı fıkrasının (a) bendine uygun vaziyet plânını da ihtiva eden mimarî proje, (c) bendindeki yönetim plânı, (ç) bendindeki liste ve yapı ruhsatı ile birlikte tapu idaresine müracaatta bulunması gerekir.
              (2) Tamamlanan yapılara ilişkin kat irtifaklarının kat mülkiyetine çevrilmesi maksadıyla yapılacak tescil, gayrimenkulün malikinin veya ortak maliklerince talepte bulunulması üzerine; kat irtifakının tesciline ilişkin resmî senete, 6 ncı maddenin (1) numaralı fıkrasında sayılan belgelere ve anagayrimenkulün bağımsız bölümlerinin, evvelce verilmiş olan mimari projeye ve vaziyet plâna uygunluğunun idarece tasdik edilmesine istinaden yapılır.
             Sözleşme ve Tescil
             MADDE 8 – (1) Tapu memuru, kat mülkiyeti veya kat irtifakı kurulması için talepte bulunanların yetkili olduklarını ve 6 ncı maddenin (1) numaralı fıkrası ile 7 nci maddenin (1) numaralı fıkrasında sayılan belgelerin eksiksiz verildiğini tesbit ettikten sonra, kat mülkiyeti veya kat irtifakı kurulmasına dair resmî sözleşmeyi düzenler ve bu sözleşme aynı zamanda tescil talebi sayılır.
             (2) Bir imar parseli üzerinde kat irtifakı ancak sözleşmede her kat irtifakının ilgili bulunduğu bağımsız bölüme tahsisi istenen arsa payı, arsanın kayıtlı olduğu kütüğün beyanlar hanesinde belirtilmek suretiyle kurulur ve yapının, verilen projeye göre tamamlanmasından sonra kat mülkiyetine konu olacak bağımsız bölümlerinin numarası ve bu bölümlere bağlı eklentiler kütüğün beyanlar hanesinde belirtilir.
             (3) Sözleşme düzenlenince kat irtifakının kat mülkiyetine çevrilmesinde kat irtifakının kayıtlı olduğu kat mülkiyeti kütüğü sayfasındaki, doğrudan doğruya kat mülkiyetinin kurulması hâlinde ise ana gayrimenkulün kayıtlı bulunduğu tapu kütüğü sayfasındaki mülkiyet hanesine "Bu gayrimenkulün mülkiyeti kat mülkiyetine çevrilmiştir." ibaresi yazılarak, sayfa anagayrimenkulün leh ve aleyhine tesis edilecek irtifak hakları dışındaki işlemlere kapatılır ve kat mülkiyetine konu olan her bağımsız bölüm, kat mülkiyeti kütüğünün ayrı bir sayfasına o bölüme bağlı arsa payı ve anagayrimenkulün kayıtlı bulunduğu genel kütükteki pafta, ada, parsel, defter ve sayfa numaraları gösterilmek suretiyle tescil edilir; anagayrimenkulün kayıtlı bulunduğu genel kütük sayfasına da, bağımsız bölümlerin kat mülkiyeti kütüğündeki defter ve sayfa numaraları işlenmek suretiyle, kütükler arasında bağlantı sağlanır.
             (4) Anagayrimenkulün sayfasında evvelce mevcut olan haklara aid sicil kaydı, irtifak hakları hariç olmak üzere, bağımsız bölümlerin kat mülkiyeti kütük sayfasına aynen aktarılır. Anagayrimenkulünmülkiyetinin kat mülkiyetine çevrilmesinden sonra, anagayrimenkulün leh ve aleyhine tesis edilecek irtifak hakları da anagayrimenkulün tapu kütüğü sayfasına tescil edilir ve kat mülkiyeti kütüğünün beyanlar hanesinde belirtilir.
             (5) Toplu yapı kapsamında olup, bütünüyle bu kapsamdaki bağımsız bölümlerin ortak kullanmasına ve faydalanmasına tahsis edilmiş bulunan parsellerin malik hanesine, tahsis edildikleri toplu yapı kapsamındaki diğer parsellerin ada, parsel, blok ve bağımsız bölüm numaraları gösterilmek suretiyle tapu siciline kaydedilir ve bu suretle tahsis edildikleri parsellerde bulunan bağımsız bölümlerin ortak yerleri olur.
             (6) Geliri ortak giderlere harcanmak veya başka bir amaçla ortak olarak faydalanmak için tahsis edilen bağımsız bölümlerin malik hanesine, bu bağımsız bölümden faydalanan bağımsız bölümlerin numaraları yazılmak suretiyle kat mülkiyeti kütüğüne tescil edilir. Bu husus bağımsız bölümlerin beyanlar hanesinde gösterilir.
             (7) 28/11/2007 tarihinden önce toplu yapı ilişkisini gösteren vaziyet plânı bulunmadan kat mülkiyeti kurulan yapılarda, 28/11/2007 tarihinden itibaren altı ay içinde yönetim plânı değişikliği yapılarak, tapu siciline tescil talebinde bulunulurken; yapıların konumlarını, ortak nitelikteki yerleri ve tesisleri, bunların kullanım amaç ve şekillerini ve toplu yapı kapsamındaki parsel ve parsellerin tamamını ihtiva edecek şekilde bir bütün olarak uygulama imar plânı ve parselasyon plânına uygun olarak hazırlanmış, idarece onaylı vaziyet plânı verilir.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Son Hükümler
             Yürürlük
             MADDE 9 – (1) Bu Yönetmelik yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
             Yürütme
             MADDE 10 – (1) Bu Yönetmelik hükümlerini Bayındırlık ve İskân Bakanı yürütür.

KAT MÜLKİYETİ KANUNU

KAT MÜLKİYETİ KANUNU
    Kanun Numarası: 634
    Kabul Tarihi: 23/06/1965
    Yayımladığı Resmi Gazete Tarihi: 02/07/1965
    Yayımladığı Resmi Gazete Sayısı: 12038
    BİRİNCİ BÖLÜM: GENEL HÜKÜMLER
    A KAT MÜLKİYETİ VE KAT İRTİFAKI:
    I - GENEL KURAL:
    Madde 1 - Tamamlanmış bir yapının kat, daire, iş bürosu, dükkan, mağaza, mahzen, depo gibi bölümlerinden ayrı ayrı ve başlı başına kullanılmaya elverişli olanları üzerinde, o gayrimenkulun maliki veya ortak malikleri tarafından, bu kanun hükümlerine göre, bağımsız mülkiyet hakları kurulabilir.
Devamı

KORUMA KURULU KARARLARININ İPTALİ (DANIŞTAY KARARLARI)

KORUMA KURULU KARARLARININ İPTALİ (DANIŞTAY KARARLARI)
UYGULAMA İMAR PLANININ ÜST ÖLÇEKLİ PLANA AYKIRI OLAMAYACAĞI - PLANIN ÜST ÖLÇEĞE UYGUN OLDUĞU/ÜST ÖLÇEK DE DAVA KONUSU YAPILMADIĞINDAN İMAR PLANININ İPTALİ DAVASININ REDDİNE KARAR VERİLECEĞİ
Dava, Belediye Gölet Havzası Koruma Alanı içindeki arazinin imara açılmasına olanak sağlayan ve 3194 sayılı İmar Kanunu uyarınca gerçekleştirilen parselasyon işlemine ilişkin belediye encümeni kararı ile bu işlemin dayanağı imar planının iptali istemiyle açılmıştır. Uygulama imar planları üst ölçekli planlara aykırı olamaz, arazi kullanım kararlarının alt ölçekli uygulama imar planlarıyla değiştirilemez. Davanın; parselasyon işlemi ile bu işlemin dayanağı 1/1000 ölçekli uygulama imar planının iptali istemiyle açıldığı, hükme esas alınan bilirkişi raporunda 1/1000 ölçekli planın dayanağı 1/5000 ölçekli plana uygun olduğunun belirtildiği, 1/5000 ölçekli planın ise dava konusu edilmediği anlaşılmaktadır. Bu itibarla, dava konusu uygulama imar planı değişikliğinin üst ölçekli nazım imar planı hükümlerine uygun olması, 1/5000 ölçekli planın da dava konusu edilmemesi karşısında, İdare Mahkemesince imar planına yönelik olarak davanın reddine karar verilmesi gerekir (Danıştay 6. D. 6.5.2005, 8138/2635).
 
KORUMA AMAÇLI İMAR PLANI - KÜLTÜR VE TABİAT VARLIKLARINI KORUMA KURULU
Görüldüğü üzere aykırı olduğu ileri sürülen kararlara konu uyuşmazlıklar, Koruma Kurulunun koruma amaçlı imar planıyla ilgili olarak verdiği kararların, maddi olay ve hukuki dayanağı aynı olmasına karşın, uyuşmazlığın çözümüne esas alınan yasa hükmünün değişik yorumlanarak uygulanması sonucu ortaya çıkmıştır.
2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarının Korunması Hakkındaki Kanunun, sit alanı, geçiş dönemi, koruma amaçlı imar planı ve kısmi plan değişikliği başlıklı 17 nci maddesinde yer alan, " Bir alanın koruma kurulunca sit olarak ilanı, bu alandaki imar planı uygulamasını durdurur. Koruma amaçlı imar planı yapılıncaya kadar, koruma kurulu tarafından bir ay içinde geçiş dönemi yapı şartları belirlenir. İlgili valilikler ve belediyeler anılan koruma amaçlı imar planını en geç bir yıl içinde koruma kuruluna değerlendirmek üzere vermek zorundadırlar.
Koruma kurulunca uygun görülerek belediye veya valilikçe onaylanan koruma amaçlı planının yürürlüğe girmesi ile geçiş dönemi yapı şartları ayrıca karar almaya gerek kalmadan kalkar.
Koruma amaçlı imar planlarının, korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları bakımından kısmen değiştirilmesi; ilgili kuruluşlarca gerekli görüldüğü ve bu hususta koruma kurulu kararı alındığı takdirde, koruma kurulu ilgili belediyeye ve ayrıca ilgili kurum ve kuruluşlara yazı ile bildirir:
Değişiklik teklifi bu tebligattan sonra en geç bir ay içinde belediye meclisince karara bağlanır. Bu süre içinde gereken karar alınmadığı takdirde belediye meclisi kararına lüzum kalmaksızın koruma kurullarınca karara bağlanan hususlarda değişiklik teklifi kesinleşir.
Belediyeler plan hazırlık safhasında gerektiğinde Bakanlıktan teknik yardım isteyebilirler." hükmü ile koruma kurallarının görev ve yetkilerini belirleyen 57'nci maddesinde yer alan ve "Koruma Kurulları, Koruma Yüksek -Kurulunun ilke kararları çerçevesinde olmak kaydıyla aşağıdaki işleri yapmakla görevli ve yetkilidir.
a ) Bakanlıkça tespit edilen veya ettirilen korunması gerekli kültür ve tabiat varlıklarının tescilini yapmak,
b ) Korunması gerekli kültür varlıklarının gruplandırılmasını yapmak,
c ) Sit alanlarının tescilinden itibaren bir ay içinde geçiş dönemi yapı şartlarını belirlemek,
d ) Koruma amaçlı imar planları ile bunların her türlü değişikliklerini inceleyip onamak,
e ) Korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının koruma alanlarının tespitini yapmak,
f ) Korunması gerekli taşınmaz kültür varlıklarından özelliklerini kaybetmiş olanlarının tescil kaydını kaldırmak.
g ) Korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları ve koruma alanları ile ilgili uygulamaya yönelik kararlar almak,
Kamu kurum ve kuruluşları ( belediyeler dahil ) ile gerçek ve tüzel kişiler, koruma kurullarının kararlarına uymak zorundadırlar.
Koruma kurullarının başkan ve başkan yardımcıları, üyeler arasından kurulca seçilir. Başkanın yokluğunda kurula başkan yardımcısı başkanlık eder.
Koruma Kurullarının çalışma usul ve esasları ile diğer hususlar bir yönetmelikle belirlenir." yolundaki hükümleri karşısında, koruma kurullarının koruma amaçlı imar planları ile ilgili kararlarının, idari davaya konu olabilecek kesin ve yürütülmesi zorunlu kararlar olduğu, Yasada öngörülen, kurulca uygun görülme, yerel idarelerce onaylanma hususu ise, imar planlarının imar mevzuatı gereği yürürlüğe girme aşamasını belirleyen bir düzenleme olup, kurul kararlarının kesin ve yürütülmesi zorunlu işlem niteliğini ve bağlayıcı olma özelliğini ortadan kaldırmadığı açıktır (Danıştay İBK. 14.11.2002, 2/5).
HİÇBİR ŞEKİLDE YAPI YAPILMASI MÜMKÜN OLMAYAN BİR ALANIN PARSELASYON İŞLEMİYLE KONUT ALANINA ÇEVRİLEMEZ
Düzenlemeye tabi tutulan davacıya ait parselin de içinde bulunduğu alan, Göl kıyısındadır. Göl mutlak koruma alanında olup, Su Kirliliği Kontrol Yönetmeliğinin 17. maddesinin B bendi gereğince mutlak koruma alanlarında hiçbir yapı yapılamayacağı öngörülmüştür. Böylece hiçbir şekilde yapı yapılması mümkün olmayan bir alan parselasyon işlemiyle konut alanına açılamayacağından düzenleme işleminin iptaline karar verilmesi sonucu itibariyle yerindedir (Danıştay 6. Daire, 14.9.1994, 4629/2895).
SİT ALANI İLAN EDİLEN BÖLGEDE KORUMA AMAÇLI İMAR PLANI UYGULANIR
ÖZET : Koruma kurulunca sit alanı olarak ilan edilen dava konusu taşınmazın bulunduğu yörede koruma amaçlı imar planı yapılması nedeniyle eski plan kararlarının hükümsüz kaldığı, yeni plan ile yeni koşullar getirildiği açık olduğundan, davanın koruma amaçlı imar planı koşulları çerçevesinde incelenmesi gerekir.
KARAR: Davacı tarafından açılan ilk davada, parseldeki yapılaşmayı yükseklik belirleyerek sınırlayan 23.7.1990 günlü, 781 sayılı ... Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu Kararının iptalinin istenildiği, İdare Mahkemesinin 25.9.1991 günlü, 1993/623 sayılı kararı ile de, taşınmazın komşu eski eser binanın koruma alanı dışında kaldığı anlaşıldığından imar planı esaslarına bağlı yapılaşmasının sınırlanamayacağı gerekçesi ile bu kararın iptal edildiği, davanın görüşülmesi sırasında, yörenin sit alanı ilan edildiği, geçiş dönemi yapılanma şartlarının belirlendiği, ya da koruma amaçlı imar planının yapıldığı yolunda bir iddiada bulunulmaması üzerine Danıştay 6. Dairesinin 17.11.1992 günlü, 1992/4360 sayılı kararı ile de onandığı ve kesinleştiği, oysa dava dosyasında bulunan bilgi ve belgelerin incelenmesinden uyuşmazlık konusu taşınmazın bulunduğu yörede koruma amaçlı imar planı yapıldığı, 31.10.1991 günlü, 6 sayılı Belediye Meclisi kararı ile bu planın onaylandığı, 27.2.1992 günlü, 2 sayılı Belediye Meclisi Kararı ile de plana yapılan itirazların karara bağlandığı ve bu davadaki uyuşmazlığın konusunun da koruma amaçlı imar planının davacıya ait taşınmaza ilişkin kısmının iptali istemi olduğu anlaşılmaktadır. 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu`nun 17. maddesinde, bir alanın koruma kurulunca sit olarak ilanının bu alandaki imar planı uygulamasını durduracağı, koruma amaçlı imar planı yapılıncaya kadar koruma kurulu tarafından bir ay içinde geçiş dönemi yapılanma şartlarının belirleneceği, ilgili Valilikler ve Belediyelerin anılan koruma amaçlı imar planını en geç bir yıl içinde koruma kuruluna değerlendirmek üzere vermek zorunda oldukları kurala bağlanmıştır. Bu durum karşısında, dava konusu taşınmazın bulunduğu yörede koruma amaçlı imar planı yapılması nedeniyle eski plan kararlarının hükümsüz kaldığı, yeni plan ile yeni koşullar getirildiği açık olduğundan, davanın koruma amaçlı imar planı koşulları çerçevesinde incelenmesi gerektiği sonucuna varılmış ve İdare Mahkemesi kararında yasal isabet görülmemiştir (Danıştay 6. Daire, 14.4.1994, 2945/1389).
 
BELEDİYE MECLİSİ KARARININ HUKUKİ SONUÇ DOĞURABİLMESİ İÇİN KÜLTÜR VE TABİAT VARLIKLARINI KORUMA KURULUNCA ONAYLANMASI GEREKİR
ÖZET : Koruma amaçlı imar planlarının iptaline ilişkin belediye meclisi kararının hukuki sonuç doğurabilmesi için, 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu'na göre, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunca onaylanması gerekir.
 KARAR: 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu'nun 17. maddesinde "Koruma bölge kurulunda görüşülen ve uygun görülen koruma planları onaylanmak üzere ilgili idarelere gönderilir. İlgili idareler, koruma amaçlı imar planını en geç iki ay içinde görüşür ve varsa değişmesini istediği hususları koruma bölge kuruluna bildirir. Koruma Bölge Kurulunda bu hususlar da değerlendirilir ve kurul tarafından uygun görülen haliyle planlar ilgili idarelere onaylanmak üzere gönderilir. Altmış gün içerisinde onaylanmayan planlar kesinleşerek yürürlüğe girer. Koruma amaçlı imar planının yürürlüğe girmesiyle geçiş dönemi esasları ve kullanma şartları ayrıca karar almaya gerek kalmadan ortadan kalkar. Ören yerlerinde çevre düzenleme projesi yapımı ve değişiklikleri, ilgili koruma bölge kurulunun uygun görüşü doğrultusunda Bakanlıkça yapılır, yaptırılır ve onaylanır. Koruma amaçlı imar planları ve çevre düzenleme projelerinde yapılacak değişiklikler yukarıdaki usullere tabidir" hükmü yer almaktadır. Dosyanın incelenmesinden, Ankara Büyükşehir Belediye Meclisinin 14.1.2005 günlü, 210 sayılı kararıyla Ulus Tarihi Kent Merkezi Koruma Islah İmar Planını da içine alan Ulus Tarihi ve Kültürel Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Proje alanı teklifi onaylanarak söz konusu alanda davacıya ait parselleri de kapsayacak şekilde daha önce onaylanmış KPA5, KPA6 ve Belediye Meclisi kararıyla onaylı 1/5000 ve 1/1000 ölçekli tüm planların iptaline karar verildiği ancak söz konusu kararın 2863 sayılı Kanun'un yukarıda bahsedilen 17. maddesi gereğince Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunca onaylanmadığı anlaşılmaktadır. Bu itibarla ortada henüz Koruma Kurulunca onaylanarak kesinleşmiş bir belediye meclisi kararının bulunmaması karşısında Mahkemece söz konusu kararla Ulus Tarihi Kent Merkezi Koruma Islah İmar Planının iptal edildiğinden bahisle anılan plana dayanılarak tesis edilen dava konusu parselasyon işleminin iptaline karar verilmesinde isabet görülmediğinden, İdare Mahkemesince işin esasının ( parselasyon işleminin mevzuatta öngörülen usul ve esaslara göre tesis edilip edilmediğinin )incelenmesi suretiyle yeniden bir karar verilmesi gerekmektedir (Danıştay 6. Daire, 23.2.2007, 5047/1095).
 
KORUMA AMAÇLI NAZIM İMAR PLANININ BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE MECLİSİNCE İNCELENİP KARARA BAĞLANARAK UYGULANMASININ SAĞLANMASI GEREKİR
ÖZET : Koruma amaçlı nazım imar planının büyükşehir belediye meclisince incelenip karara bağlanarak uygulanması sağlanmalıdır.
KARAR: 3194 sayılı İmar Kanunu`nun 5 inci maddesinde nazım imar planı "varsa bölge veya çevre düzeni planlarına uygun olarak halihazır haritalar üzerine, yine varsa kadastral durumu işlenmiş olarak çizilen ve arazi parçalarının; genel kullanış biçimlerini, başlıca bölge tiplerini, bölgelerin gelecekteki nüfus yoğunluklarını, gerektiğinde yapı yoğunluğunu, çeşitli yerleşme alanlarının gelişme ve büyüklükleri ile ilkelerini, ulaşım sistemlerini ve problemlerinin çözümü gibi hususları göstermek ve uygulama imar planlarının hazırlanmasına esas olmak üzere düzenlenen, detaylı bir raporla açıklanan ve raporuyla beraber bütün olan plandır." Uygulama imar planı ise, "tasdikli halihazır haritalar üzerine varsa kadastral durumu işlenmiş olarak nazım imar planı esaslarına göre çizilen ve çeşitli bölgelerin yapı adalarını, bunların yoğunluk ve düzenini, yolları ve uygulama için gerekli imar uygulama proğramlarına esas olacak uygulama etaplarını ve diğer bilgileri ayrıntıları ile gösteren plandır." şeklinde tanımlanmaktadır. Aynı Yasanın Planların Hazırlanması ve Yürürlüğe Konulması başlıklı 8 inci maddesinin ( b ) bendinde imar planlarının; nazım imar planı ve uygulama imar planından meydana geldiği belirtilerek, bölge planı ve çevre düzeni planı kararlarına uygunluğu sağlanarak belediye sınırları içinde kalan yerlerin nazım ve uygulama imar planlarının ilgili belediyelerce yapılacağı veya yaptırılacağı, belediye meclisince uygulanarak yürürlüğe gireceği öngörülmektedir.
Genel ilke ve usuller böyle olmakla beraber 3030 sayılı Büyükşehir Belediyelerinin Yönetimi Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun, büyükşehir ve ilçe belediyeleri yönünden bazı özel düzenlemeler getirmektedir. Anılan Yasanın kapsamı 2 nci maddesinde "bu kanun büyükşehir belediyeleri ile ilçe belediyelerinin kuruluş görev ve yetkilerine....dair usul ve esasları kapsar" şeklinde belirtmektedir. Aynı Yasanın 6 ncı maddesinin ( A ) bendinde büyükşehir belediyelerine ait görevler sıralanmakta ve ( b ) fıkrasında "Büyükşehir azım imar planlarını yapmak, yaptırmak ve onaylayarak uygulamak ilçe belediyelerinin nazım planına uygun olarak hazırlayacakları tatbikat imar planlarını onaylamak ve uygulanmasını denetlemek" bu görevler arasında yer almaktadır. 14 üncü madde ise büyükşehir belediye başkanının, büyükşehir belediye meclisince onaylanan nazım imar planları uygulamak görevi olduğunu, ayrıca, ilçede belediye meclislerince alınan bütün kararların büyükşehir belediye başkanına gönderileceğini büyükşehir belediye başkanının konunun tekrar görüşülmesini isteyebileceğini, meclislerin kararlarında 2/3 çoğunlukla ısrar edebileceğini, bu halde meclis kararının kesinleşmiş olacağını hükme bağlamaktadır. İmar Kanunu`nun İstisnalar başlıklı 4 üncü maddesinde ise, "2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu, 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu bu Kanunun ilgili maddelerine uyulmak kaydı ile 2960 sayılı İstanbul Boğaziçi Kanunu ve 3030 sayılı Büyükşehir Belediyelerinin Yönetimi Hakkında Kanun ile diğer özel kanunlar ile belirlenen veya belirlenecek olan yerlerde, bu Kanunun özel kanunlara aykırı olmayan hükümleri uygulanır." ... hükmü yer almaktadır. İmar Kanunu`nun bu hükmü ile 3030 sayılı Kanunun yukarıda belirtilen hükümleri birlikte ele alındığında, büyükşehir belediye örgütü kurulmuş olan yerlerde nazım imar planı ile uygulama imar planının kabulü ve yürürlüğe girmesi konusunda, İmar Kanunu`nun genel uygulaması dışında Farklı bir usul öngörüldüğü anlaşılmaktadır. Nazım imar planları yapmak veya yaptırmak ve onaylamak yetkisi büyükşehir belediye meclisine ait bir görev olarak düzenlenmekte iken uygulama imar planları büyükşehir belediye meclisince onaylanan nazım imar planına uygun olarak ilçe belediye meclisince hazırlanıp karara bağlanarak, büyükşehir belediye başkanının onayı veya büyükşehir belediye başkanının tekrar görüşme istemesi üzerine ilçe belediye meclisince 2/3 çoğunlukla verilen ısrar kararı ile kesinleşip yürürlüğe girmektedir.
İmar planlarının büyükşehir belediye yönetimleri yönünden hazırlık ve uygulama esaslarını bu şekilde saptadıktan sonra, İmar Kanunu`nun 4 üncü maddesinde özel kanun olarak belirlenip öncelikle uygulanması gerektiği ifade edilen Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu yönünden bir uygulama yapılması halinde imar planlarının ne şekilde hazırlanıp yürürlüğe gireceği hususuna gelince; 2863 sayılı Yasanın Sit geçiş dönemi -koruma amaçlı imar planı- kısmi plan değişikliği başlıklı 17 nci maddesi, "Bir alanın koruma kurulunca sit olarak ilanı, bu alandaki imar planı uygulamasını durdurur ( ... ) koruma amaçlı imar planı yapılıncaya kadar, koruma kurulu tarafından bir ay içinde geçiş dönemi yapı şartları belirlenir. İlgili valilikler ve belediyeler anılan koruma amaçlı imar planını en geç bir yıl içinde koruma kuruluna değerlendirmek üzere vermek zorundadırlar.
Koruma kurulunca uygun görülerek, belediye veya valilikçe onaylanan koruma amaçlı imar planının yürürlüğe girmesi ile geçiş dönemi yapı şartları ayrıca karar almaya gerek kalmadan kalkar.
Koruma amaçlı imar planlarının, korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları bakımından kısmen değiştirilmesi; ilgili kuruluşlarca gerekli görüldüğü ve bu hususta koruma kurulu kararı alındığı takdirde, koruma kurulu ilgili belediyeye ve ayrıca ilgili kurum ve kuruluşlara yazı ile bildirir.
Değişiklik teklifi bu tebligattan sonra en geç bir ay içinde belediye meclisince karara bağlanır. Bu süre içinde gereken karar alınmadığı takdirde belediye meclisi kararına lüzum kalmaksızın koruma kurullarınca karara bağlanan hususlarda değişiklik teklifi kesinleşir.
Belediyeler plan hazırlık safhasında gerektiğinde Bakanlıktan teknik yardım isteyebilirler." hükmünü taşımaktadır. Buna göre, sit alanı ilan edilen yerlerde, ilgili belediyeye korıma amaçlı imar planını koruma kurulunca değerlendirilmek üzere vermek görevi yüklenilmiş, koruma kurullarının uygun görmesi halinde, koruma amaçlı imar plaının belediyece onaylanması ile birlikte yürürlüğe gireceği, bu halde, geçiş dönemi yapı şartlarının hiçbir karara gerek kalmadan kalkacağı kabul edilmiştir. Yasa, imar planını onaylayacak olan belediye meclisine planı onaylamak için zorlayıcı bir süre öngörmemiştir. Sadece, 17 nci maddenin 2 nci ve 3 üncü bendinde, belediye encümenlerince onaylanarak yürürlüğe giren koruma amaçlı imar planı değişikliğine ilişkin koruma kurul kararının tebliğinden itibaren bir ay içinde belediye meclisince karar verilmemesi halinde koruma kurulunca karara bağlanan değişikliğin kesinleşeceğine ilişkin bir düzenleme yapılmış, bu hüküm dışında hiçbir yasada imar planlarının yapımını karara bağlamaya zorlayıcı bir süre öngörülmemiştir.
Kaldı ki, sit alanı ilan edilen bir bölgede koruma amaçlı imar planı yapılıp usulüne göre onaylanıp yürürlüğe girinceye kadar geçiş dönemi yapı şartları yürürlüğünü koruyacağından, sit alanındaki imar uygulamasında boşluk doğması da önlenmiştir. 2863 sayılı Kanunun 17 nci maddesinde, koruma kurulunca incelenip uygun görülen imar planlarını onaylayacak belediyeden söz edilmekte, büyükşehir belediyelerinde onay için özel bir düzenlemeye yer verilmemektedir. Bu nedenle imar planlarını onaylama hususunda büyükşehir belediyesi sınırları içinde 3030 sayılı Kanun hükümleri uygulanacaktır. Buna göre, amacı kültür ve tabiat varlıklarını koruma da olsa nazım imar planı Büyükşehir Belediye Meclisince incelenip onaylanarak kesinleşecek ve nazım imar planı ilke ve esaslarına uygun olarak ilçe belediyelerince hazırlanan ve belediye meclislerince karara bağlanan uygulama imar planları da büyükşehir belediye başkanının onayı ile yürürlüğe girecektir. Büyükşehir Belediye Başkanınca onaylanmadan yeniden incelenmek üzere gönderilen imar planı konusunda ilçe belediye meclisince 2/3 çoğunluk ısrar kararı verilmişse, bu karar kesinlik kazanmış olacaktır.
Yasal duruma ilişkin olarak yukarıdan itibaren yapılan açıklamalara göre duraksama konusunda varılan hukuki sonuç şu şekilde belirtilmelidir.
Adalar Belediye Başkanlığınca hazırlattırılıp, Koruma Kurulunun incelenmesine sunulan ve anılan Kurulca uygun görülen koruma amaçlı nazım imar planının, yasalarla düzenlenmiş zorlayıcı bir süreye tabi olmadan, hizmetin en iyi şekilde ve aksatılmadan yürütülmesi amacı içinde büyükşehir belediye meclisince incelenip karara bağlanarak uygulanmasının sağlanacağı, koruma amaçlı uygulama imar planının ise, büyükşehir belediyesince onaylanan koruma amaçlı nazım imar planına uygun olarak Adalar Belediyesince hazırlanıp, aynı belediye meclisince karara bağlanarak büyükşehir belediye başkanının onayı ile yürürlüğe gireceği, ancak bu süre içinde Koruma Kurulunca saptanan geçiş dönemi yapılanma koşulları yürürlüğünü sürdüreceği ve Koruma Kurullarının 2863 sayılı Yasanın 57 nci maddesinde yazılı görev ve yetkilerine dayanarak gerekli kararları alarak uygulamaya koyacakları mütalaa kılınmakla dosyanın Danıştay Başkanlığına sunulmasına 21.11.1990 tarihinde oybirliği ile karar verildi
 
 
 
TABİAT VE KÜLTÜR VARLIKLARINI KORUMA KURULUNUN KORUMA AMAÇLI UYGULAMA PLANLARINDA DEĞİŞİKLİK ÖNERME YETKİSİ VE BAĞLAYICILIĞI
ÖZET : Koruma kurullarının, koruma amaçlı uygulama planlarını değerlendirmesi sonucu uygun görüp görmemek yetkisi bulunduğu tartışmasız olduğuna göre bu yetkinin planda değişiklik yapma önerisini de içerdiği ve bunun idareleri bağlayıcı nitelikte olduğu kuşkusuzdur.
KARAR: 2863 sayılı Kanunun 17. maddesinde "bir alanın koruma kurulunca sit alanı olarak ilanı, bu alandaki imar planı uygulamasını durdurur. Koruma amaçlı imar planı yapılıncaya kadar koruma kurulu tarafından bir ay içinde geçiş dönemi yapı şartları belirlenir. İlgili valilikler ve belediyeler anılan koruma amaçlı imar planını en geç bir yıl içinde koruma kuruluna değerlendirmek üzere vermek zorundadırlar.
Koruma kurulunca uygun görülerek, belediye veya valilikçe onaylanan koruma amaçlı imar planının yürürlüge girmesi ile geçiş dönemi yapı şartları ayrıca karar almaya gerek kalmadan kalkar.
Koruma amaçlı imar planlarının, korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları bakımından kısmen değiştirilmesi, ilgili kuruluşlarca gerekli görüldüğü ve bu hususta koruma kurulu kararı alındığı takdirde, koruma kurulunca ilgili belediyeye ve ayrıca ilgili kurum ve kuruluşlara yazı ile bildirilir.
Değişiklik teklifi bu tebligattan en geç bir ay içinde belediye meclisince karara bağlanır. Bu süre içinde gereken karar alınmadığı takdirde belediye meclisi kararına lüzum kalmaksızın koruma kurullarınca karara bağlanan hususlarda değişiklik teklifi kesinleşir.
Belediyeler plan hazırlık safhasında gerektiğinde bakanlıktan teknik yardım isteyebilirler." hükmü yer almaktadır.
Marmara Takım Adaları sit alanı olarak ilan edildiğine göre, geçici ve asli yapılaşma koşullarının 2863 sayılı Yasanın 17. maddesine göre koruma kurulunca tesbit edileceğinden belediye tarafından hazırlanan 1/1000 ölçekli uygulama imar planının bu hususlara aykırı olamayacağı kuşkusuzdur.
Öte yandan yine yasanın yukarıda belirtilen hükmü uyarınca koruma kurullarının, koruma amaçlı uygulama planlarını değerlendirmesi sonucu uygun görüp görmemek yetkisi bulunduğu tartışmasız olduğuna göre bu yetkinin planda değişiklik yapma önerisini de içerdiği ve bunun idareleri bağlayıcı nitelikte olduğu kuşkusuzdur. Başka bir anlatımla koruma amaçlı planların belediye ve valiliklerce yapılması sırasında yapılaşma ve diğer koşullar yönünden koruma kurulu kararları çerçevesinde ancak bağlı yetkileri bulunmaktadır.
Dosyanın incelenmesinden, uyuşmazlık konusu 1/1000 ölçekli Marmara Takım Adaları İmar Planının Adalar Belediyesi tarafından ... Üniversitesine yaptırılarak koruma kurulunun tetkik ve değerlendirilmesine sunulduğu, İstanbul II numaralı Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulunun 2863 sayılı Yasanın 17. maddesinde öngörülen yetkiye istinaden imar planını uygun bulduğu ve bu iradesini onama sözcüğü ile ifade ettiği anlaşıldığından, bu ifadenin mahkemece belediyenin planı onama yetkisinin ortadan kaldırıldığı şeklinde değerlendirmesi sonucu verdiği kararda isabet görülmemiştir (Danıştay 6. Daire, 4.5.1993, 965/1768).
 
 KORUMA KURULLARININ DENETİM YETKİSİ
ÖZET : Kültür ve tabiat varlıklarını koruma yüksek kurulunun; koruma, bakım ve onarıma dair görüş bildirme biçiminde yaptığı denetimin kaldırılmasına ilişkin ilke kararı kamu hizmeti ve hizmet gereklerine aykırıdır.
KARAR: Dava, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulunun 28.2.1995 günlü, 378 sayılı taşınmaz kültür varlıklarının koruma, bakım ve onarımlarına ilişkin düzenlemeler içeren ilke kararının, 19.4.1996 günlü, 415 sayılı ilke kararının 49. maddesi ile iptal edilmesi üzerine korunması gerekli yapıların esaslı onarımlarına ilişkin uygulamanın denetlenmesi hususunun yeniden düzenlendiği 19.4.1996 günlü, 425 sayılı ilke kararının iptali istemiyle açılmıştır.
Dava konusu 425 sayılı ilke kararı ile 28.2.1995 günlü, 378 sayılı ilke kararındaki uygulamanın denetlenmesi bölümü yeniden düzenlenmiştir. Yeni düzenleme ile 378 sayılı ilke kararında yer alan taşınmaz kültür varlıklarının korunması ve değerlendirilmesine ilişkin uygulamalarda esas alınacak projelerin serbest meslek hizmet yetki ve statüsüne sahip ve bu hizmeti yapma koşullarını sürdüren mimarlarca asgari çizim standartlarına da uygun olarak düzenlenmiş olduğunun ilgili mimarlar odası birimince önceden denetlenerek koruma kurulu müdürlüklerine sunulması gerekeceği yolundaki ilke terkedilerek, denetim yetkisi tamamen koruma kurullarına bırakılmıştır.
Dosyadaki bilgi ve belgelerle birlikte duruşma esnasında ibraz edilen belgenin incelenmesinden 378 sayılı ilke kararında öngörülen denetleme yetkisinin, uygulamada koruma kurullarına sunulacak projelerin taşınmaz kültür varlıklarının korunması amacına uygun olarak ve mimarlık mesleğini ifa etme yetkisine sahip kişilerce yapılıp yapılmadığının ve teknik anlamda asgari çizim standartlarına uyulup uyulmadığı hususları açısından incelenerek doğal- kültürel çevreye ya da kentin var olan tarihsel dokusuna aykırı imar koşullarıyla hazırlanmış olduğu saptanan projelere çekince şerhi konulmak suretiyle hazırlanan raporların Kültür Bakanlığı ile ilgili Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurullarına ve diğer ilgililere gönderildiği, çekince şerhinin dışında Mimarlar Odasına denetim için gönderilen projelerin geri çevrilmediği anlaşılmaktadır.
Bu durumda söz konusu denetim yetkisinin bir içerik denetimi değil, bağlayıcı nitelikte olmayan görüş bildirme, dikkat çekme niteliğinde kullanıldığı anlaşıldığından Koruma Yüksek Kurulunca da benimsenmiş ve uzun süredir çekişmesiz uygulanmış olan ve olumlu sonuçlar yaratan 378 sayılı ilke kararının dava konusu 19.4.1996 günlü, 425 sayılı ilke kararıyla iptal edilmesinde kamu yararı ve kamu hizmeti gereklerine uyarlık görülmemektedir (Danıştay 6. Daire, 11.11.1997, 3312/4877).
 
SİT ALANI İLAN EDİLEN BÖLGEDE KORUMA AMAÇLI İMAR PLANI YAPILINCAYA KADAR KORUMA KURULUNCA BELİRLENEN GEÇİŞ DÖNEMİ YAPILANMA ŞARTLARININ GEÇERLİ OLACAĞI
ÖZET : Dava, parselasyon işleminin iptali talebine ilişkindir. Dosyanın incelenmesinden, dava konusu taşınmazın bulunduğu bölgenin sit alanı olarak belirlendiği ve bölgede koruma amaçlı imar planı yapılıncaya kadar koruma kurulunca kabul edilen geçiş dönemi yapılanma şartlarının geçerli olduğu anlaşılmaktadır. 3194 sayılı Yasanın 18. maddesi uyarınca yapılan parselasyon işlemlerinin imar planı bulunan alanlarda plan hükümlerine uygun olarak imar parselleri oluşturmak amacıyla yapılabileceği açık olduğundan, koruma kurulunun doğal sit alanı kararına dayalı olarak koruma amaçlı imar planı yapılıncaya kadar planı bulunmayan ve sadece o bölgede söz konusu imar planı yapılıncaya kadar uygulamayı öngören yapılanma şartlarına göre parselasyon işlemi yapılması mümkün olmadığından, bu husus araştırılmadan davanın reddi doğru değildir (Danıştay 6. Daire, 15.10.2001, 3784/4619).
TAŞINMAZ KÜLTÜR VARLIKLARININ KORUNMASI VE DEĞERLENDİRİLMESİNE İLİŞKİN MİMARİ PROJENİN DENETLEME YETKİSİNİ MİMARLAR ODASINA VEREN ÖNCEKİ DÜZENLEMENİN HATALI OLMASI VE BU YETKİYİ KALDIRAN YENİ DÜZENLEMENİN HUKUKA UYGUN OLMASI
ÖZET : Dava, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulunun taşınmaz kültür varlıklarının koruma, bakım ve onarımlarına ilişkin düzenlemeler içeren ilke kararının, yeni ilke kararıyla iptal edilmesi üzerine korunması gerekli yapıların esaslı onarımlarına ilişkin uygulamanın denetlenmesi hususunun yeniden düzenlendiği ilke kararının iptali istemiyle açılmıştır. Taşınmaz Kültür Valıklarının korunması ve değerlendirilmesine ilişkin uygulamalarda esas alınacak projelerin, serbest meslek hizmet yetki ve statüsüne sahip ve bu hizmeti yapma koşullarını sürdüren mimarlarca, hem çizim standartlarına hem de koruma amacına uygun bir biçimde düzenlenmesi esas olduğundan, koruma kurullarınca değerlendirilmesi gereken projelerin, daha önce ilgili mimarlar odası birimince denetlenmesine ve vize alınmasına ilişkin düzenlemenin yasal bir dayanağı yoktur (Danıştay 6. Daire, 25.4.2001, 336/2212).
 
DAVA KONUSU KORUMA KURULU KARARININ ANILAN TAŞINMAZIN 1. DERECE DOĞAL SİT ALANI OLARAK BELİRLENMESİNE YÖNELİK OLMASI KARŞISINDA MAHKEMECE SİT KARARI İLE DERECELENDİRMENİN AYRI AYRI İRDELENMESİ SURETİYLE HÜKÜM KURULMASINDA İSABET GÖRÜLMEDİĞİ
ÖZET : Koruma Yüksek Kurulu ilke kararı ile koruma kurulu kararlarına karşı iptal davası açılmış olması halinde İdare Mahkemesince görüşülmesi sonuçlanmadan koruma kurulunca konunun tekrar ele alınmasının ilke kararına uygun olmadığından koruma kurulunun kararı esas alınarak sit derecesi hakkında karar verilmesine yer olmadığına ilişkin kararında, davayı konusuz bırakan koruma kurulu kararının açıkça ilke kararına aykırı olması nedeniyle hukuka uyarlık görülmediğinden dava konusu parselin öncelikle 1.derece doğal sit alanı niteliği taşıyıp taşımadığının saptanması, 1. derece doğal sit alanı dışına çıkartılması halinde bu durumun doğal sit alanının bütünlüğünü ne şekilde etkileyeceğinin belirlenmesi suretiyle dava konusu işlem hakkında karar verilmesi gerekir. Dava konusu koruma kurulu kararının anılan taşınmazın 1. derece doğal sit alanı olarak belirlenmesine yönelik olması karşısında mahkemece sit kararı ile derecelendirmenin ayrı ayrı irdelenmesi suretiyle hüküm kurulmasında da isabet görülmemiştir (Danıştay 6. Daire, 28.10.2008, 7285/7181).
 
NAZIM İMAR PLANI DEĞİŞİKLİĞİ
ÖZET : "İstanbul-Park-Otel Turizm Merkezi" kapsamında kalan 1/5000 ölçekli nazım imar planı değişikliğinin iptali ve yürütülmesinin durdurulması istenilmektedir. Olayda, dava konusu adanın korunması gerekli kültür varlığı olarak tescil edilen ve Alman Başkonsolosluğu binasına komşu olması nedeniyle bu taşınmazlardaki yapılanmanın konsolosluk binasının saçak kotunu aşamayacağı hususunda yargı kararları karşısında artık tartışma bulunmamaktadır.
Dava konusu planlamada da bu husus kabul edilerek yükseklik belirlenmiştir. Ancak bilirkişi raporundaki tespitlere göre mevcut yapının durumu ile proje öngörüleri karşılaştırıldığında, konsolosluk binasının saçak kotuna göre, fazlalık bulunmaktadır. Bu itibarla, planlama yapılırken 0,00 kotu altında bulunan bodrum katların emsal hesabına dahil olmayacağını kabul ederek anılan katların plan bütünlüğü içinde ele alınmaması suretiyle onaylanan bir planın, şehircilik ilkeleri ve planlama esaslarıyla bağdaşır bir yönü bulunmamaktadır. Dava dosyasında yer alan bilgi ve belgeler bilirkişi raporundaki tespitlerle birlikte değerlendirilmesi üzerine, dava konusu 1/5000 ölçekli plan değişikliğinde şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına ve kamu yararına uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Plan değişikliğinin yürütülmesinin durdurulması isteminin kabulüne karar verilmiştir (Danıştay 6. Daire, 7.11.2008, 2007/5267).
 
YAPILAN KEŞİF VE BİLİRKİŞİ İNCELEMESİ SONUCU YANAN YALININ YERİNE YAPILAN YALININ KORUNMASI GEREKLİ KÜLTÜR VARLIĞI OLDUĞUNUN ANLAŞILMASI
ÖZET :Mahallinde yapılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu 1905 yılında yanan "Üryanizade yalısı"nın yerine dokümanlardan yararlanılarak yapılan yapının korunması gerekli kültür varlığı olduğu anlaşıldığından, sözü edilen binanın tescil edilmemesine ilişkin Taşınmaz Kültür ve Tabiat Varlıkları Yüksek kurulu kararında isabet yoktur.
KARAR : Dava, ....... ili, ....... İlçesi, 122 pafta, 689 ada, 9 parseldeki yapının korunması gerekli taşınmaz kültür varlığı olarak tescil edilmemesine ilişkin 10.7.1986 günlü, 2482 sayılı Taşınmaz Kültür ve Tabiat Varlıkları Yüksek Kurulu kararının iptali isteğiyle açılmış, ....... 3. İdare Mahkemesince dosyadaki bilgi ve belgelerle, yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen bilirkişi raporunun birlikte incelenmesinden uyuşmazlık konusu yapının 1905 yılında yanan tarihi Üryanizade Yalısının yerinde ve bu yalının fotoğrafında belirli yükseklik yüzölçümüne uygun biçimde ve Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu kararı ile onanan projesine göre inşa edildiği ve orijinalinin cephe görünümüne göre ihyası için hazırlanan restitüsyon projesinin ....... Bölge Kurulunca onaylandığı, konunun bu projenin uygulanabilmesi için yapının korunması gerekli taşınmaz kültür varlığı olarak tescili yönünden Yüksek Kurula sunulduğu ve bu aşamada yapının tesciline karar verilmesi gerekirken 2863 sayılı Yasa kurallarına, Mahkemece benimsenen ve kabul edilen bilirkişi raporundaki görüşlere ve Yüksek Kurulun bizzat kendi ilke kararlarına da aykırı olarak tescil isteminin reddine karar verildiği anlaşıldığından tesis olunan işlemde hukuka uygunluk bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar verilmiş ve bu karar davalı tarafından temyiz edilmiştir (Danıştay 6. Daire, 15.12.1987, 1098/1181).
 
KORUNMASI GEREKLİ KÜLTÜR VARLIĞI KARARINA DAYANAN KAMULAŞTIRMA
ÖZET : Yapının, korunması gerekli kültür varlığı olarak tesciline ilişkin karar kamu yararı kararı niteliğinde olduğundan ayrıca il idare kurulundan kamu yararı kararı alınmaksızın bakanlıkça kamulaştırma işlemlerine başlanılabilir (Danıştay 6. Daire, 23.1.1995, 3698/367).

Moloz Döküm Alanı İlan Edilen Yer

Moloz Döküm Alanı İlan Edilen Yer

Moloz Döküm Alanı İlan Edilen Yer

(Danıştay 6. Daire, 2.3.2009, 11449/1896)

Dava, İstanbul, Arnavutköy, İmrahor Mahallesi’nde bulunan Yeşil Göl’ün moloz döküm alanı ilan edilmesine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılmış; İdare Mahkemesince, dosyanın incelenmesinden, uyuşmazlık konusu işlemin Manisa’da ikamet eden davacının kişisel bir menfaatini ihlal etmesinin mümkün olmadığı, davacı ile işlem arasında ciddi ve makul bir menfaat ilişkisinin bulunmadığının anlaşıldığı gerekçesiyle davanın ehliyet yönünden reddine karar verilmiş, bu karar davacı tarafından temyiz edilmiştir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 08.06.2000 günlü, 4577 sayılı yasayla değişik 2. maddesinde belirtildiği üzere, idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan davalar iptal davası olarak tanımlanmış olup, bu davalar idarenin hukuka uygun davranmasını sağlayan en önemli araçlardandır. Bu nedenledir ki iptal davasında davacı olabilmek için “menfaat ihlali” yeterli görülmüş, davacı ile dava konusu işlem arasında sadece meşru, kişisel ve güncel bir ilişkinin varlığı aranmıştır.
Bu anlayışla, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 10.06.1994 günlü, 4001 sayılı Yasa’nın 1. maddesiyle değiştirilen 2. maddesinin 1. bendinin ( a ) alt-bendinde yer alan “… kişisel hakları ihlal edilenler…” ibaresi nedeniyle söz konusu ( a ) altbent Anayasa Mahkemesi’nin 21.09.1995 günlü, E: 1995/27, K: 1995/47 sayılı kararıyla Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal edilmiş, iptal davalarında menfaatleri ihlal edilenlerin dava açabilecekleri esası benimsenmiştir. Kaldı ki, söz konusu iptal kararına esas olan düzenlemede dahi “…çevre, tarihi ve kültürel değerlerin korunması, imar uygulamaları gibi kamu yararını yakından ilgilendiren hususlar hariç olmak üzere…” şeklinde sınırlama ile çevre tarihi ve kültürel değerlerin korunması konularında açılacak davalarda dava açma ehliyeti önceki düzenlemede olduğu gibi korunmuştur. İdarenin bütün eylem ve işlemlerinin yargısal denetime açık olduğu hukuk devletinde idarenin hukuka uygunluğunun sağlanmasında en etkin araçlardan biri “iptal davaları” dır.
İptal davalarındaki sübjektif ehliyet koşulu doğrudan doğruya hukuk devletinin yapılandırılması ve sürdürülmesine ilişkin bir sorundur. Dolayısıyla sübjektif ehliyet koşulunun, idari işlemlerin hukuka uygunluğ unun iptal davası yoluyla denetlenmesini engellemeyecek bir biçimde anlaşılması gerekmektedir.
Nitekim; çevre tarihi ve kültürel değerlerin korunması, imar uygulamaları gibi kamu yararını yakından ilgilendiren konularda sübjektif ehliyet koşulunun, bu durum dikkate alınarak yorumlanması gerektiğine ilişkin Danıştay kararları yerleşik içtihat niteliği kazanmıştır.
Bu saptamalar çerçevesinde uyuşmazlığa bakıldığında, İstanbul dışında yaşayan davacı tarafından İstanbul, Arnavutköy ilçesi, İmrahor Mahallesi’nde bulunan Yeşil Göl’ün moloz döküm alanı ilan edilmesine ilişkin işlemin iptalini istediği, bu işlem çevresel değerlerin korunması şeklinde kamu yararını yakından ilgilendiren bir işlem olduğundan davacının dava açma ehliyetinin bulunduğu sonucuna varılmış, idare mahkemesi kararında isabet görülmemiştir.

Nazım İmar Planı Değişikliğinin İptali İstemi

Nazım İmar Planı Değişikliğinin İptali İstemi
(Danıştay 6. Daire 8.12.2009, 10541/11645)
 
 Dava, İstanbul, Şişli, Seyrantepe, 4 pafta, 3 ada, 29 parsel sayılı taşınmazın "spor tesisleri , sağlık tesisleri , turizm, ticaret ve park alanı" olarak ayrılmasına ilişkin 16.06.2007 onay tarihli 1/5000 ölçekli nazım imar planı değişikliğinin iptali istemiyle açılmış; İdare Mahkemesince, dosyanın ve yerinde yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen raporun birlikte değerlendirilmesinden, taşınmazın TEM otoyoluna cepheli olduğu, ayrıca şehiriçi ana arterlerden olan Büyükdere Caddesine yakın bağlantılı olduğu, alanın raylı sistem bağlantısı çalışmalarının devam ettiği, İstanbul merkezde kalan stadyumların mevcut arterlere aşırı yük getirdiği, Marmara Denizine paralen olarak lineer gelişmesi öngörülen, İstanbul Metropoliten alanın coğrafi merkezine yakın bir yerde önerilen merkez ve çeper alanlarıyla kolay ulaşım bağlantıları sağlanan dava konusu stadyum alanının ulaşım ve konum açısından olumlu bulunduğu, dava konusu taşınmazın çevresinin konut kullanımına uygun olmadığı bu durumun bir avantaj olarak değerlendirildiği, taşınmazın 1/100000 ölçekli İstanbul İl Çevre Düzeni Planında "ağaçlandırma alanında" kaldığı, ancak bu planın yetki yönünden yargı kararıyla iptal edildiği, ayrıca 1980 tarihli 1/50000 ölçekli İstanbul Metropoliten Alan Nazım İmar Planında "kısmen şehir ve çevre parkı, kısmen bölge parkı" lejantında kaldığı ancak söz konusu planın onay tarihinden itibaren geçen süre gözönüne alındığında planın güncelliğini yitirdiği, plan bütünlüğünün de kalmadığı, bu nedenle dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, bu karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
İmar planı insan, toplum, çevre ilişkilerinde kişi ve aile mutluluğu ile toplum hayatını yakından etkileyen fiziksel çevreyi sağlıklı bir yapıya kavuşturmak, yatırımların yer seçimlerini ve gelişme eğilimlerini yönlendirmek ve toprağın koruma kullanma dengesini en rasyonel biçimde belirlemek amacıyla hazırlanır.
3194 sayılı İmar Kanununun 5.maddesinde; "Nazım İmar Planı, varsa bölge veya çevre düzeni planlarına uygun olarak halihazır haritalar üzerine, yine varsa kadastral durumu işlenmiş olarak çizilen ve arazi parçalarının genel kullanış biçimlerini, başlıca bölge tiplerini, bölgelerin gelecekteki nüfus yoğunluklarını, gerektiğinde yapı yoğunluğunu, çeşitli yerleşme alanlarının gelişme yön ve büyüklükleri ile ilkelerini, ulaşım sistemlerini ve problemlerinin çözümü gibi hususları göstermek ve uygulama imar planlarının hazırlanmasına esas olmak üzere düzenlenen, detaylı bir raporla açıklanan ve raporuyla beraber bütün olan plandır." şeklinde tanımlanmıştır.
Anılan yasa hükmü uyarınca nazım imar planının yürürlükte olan üst ölçekli bölge veya çevre düzeni planlarına uygun olarak onaylanması gerekmektedir.
Uyuşmazlık konusu taşınmazın bulunduğu bölgede 29.7.1980 onanlı 1/50.000 ölçekli Metropoliten Alan Nazım İmar Planının yürürlükte olduğu anlaşılmaktadır.
Öte yandan 1/100000 ölçekli İstanbul İl Çevre Düzeni Planının iptali yolundaki İstanbul 2. İdare Mahkemesinin 21.03.2008 günlü, E:2007/1846, K:2008/516 sayılı kararı, Danıştay Altıncı Dairesi'nin 24.11.2008 günlü, E:2008/6510, K:2008/8176 sayılı kararı ile bozulmuştur.
Bu durumda, uyuşmazlık konusu bölgede halen yürürlükte olan 1/100000 ve 1/50.000 ölçekli planların ilgili idarelerce değiştirilmemesi veya geri alınmaması ya da yargı yerlerince iptal edilmemesi halinde hukuki geçerliliğinin devam ettiği açık olduğundan, dava konusu nazım imar planının yürürlükteki 1/100000 ve 1/50000 ölçekli planlara uygun olup olmadığı hususu gözönünde bulundurularak İdare Mahkemesince yeniden bir karar verilmesi gerekmektedir.

TAŞINMAZIN PARK ALANINDAN ÇIKARILMASI - BELEDİYE MECLİSİ KARARININ İPTALİ İSTEMİ - İMAR PLANI DEĞİŞİKLİĞİ İSTEMİ - ŞEHİRCİLİK İLKELERİ VE PLANLAMA ESASLARI

TAŞINMAZIN PARK ALANINDAN ÇIKARILMASI - BELEDİYE MECLİSİ KARARININ İPTALİ İSTEMİ - İMAR PLANI DEĞİŞİKLİĞİ İSTEMİ -   ŞEHİRCİLİK İLKELERİ VE PLANLAMA ESASLARI
(İDDGK. 23.10.2008, 2154/1839)
Dava, davacıların hissedarı oldukları Karaman, ... Mahallesi, ... ada, ... parsel sayılı taşınmazın % 60'nın 1978 yılından beri imar planında çocuk bahçesi ve park alanı olarak belirlenmesine karşın 20 yılı aşkın süredir kamulaştırılmadığı ve inşaat izni verilmediği gerekçesiyle taşınmazın park alanından çıkarılması istemiyle yapılan imar planı değişikliği isteminin reddine ilişkin 16.6.2003 günlü, 2114 sayılı belediye meclisi kararının iptali istemiyle açılmıştır.
Konya 2. İdare Mahkemesi 25.12.2003 günlü, E:2003/27, K:2003/269 sayılı kararıyla; 3194 sayılı İmar Kanununun 13. maddesinin 1. fırkasında “Resmi yapılara, tesislere ve okul, cami, yol, meydan, otopark, yeşil saha, çocuk bahçesi, pazaryeri, hal, mezbaha ve benzeri umumi hizmetlere ayrılan alanlarda inşaata ve mevcut bina varsa esaslı değişiklik ve ilaveler yapılmasına izin verilemez. Ancak imar programına alınıncaya kadar mevcut kullanma şekli devam eder.” hükmü ile 3. fıkrasında; “Ancak, parsel sahibi imar planlarının tasdik tarihinden itibaren beş yıl sonra müracaat ettiğinde imar planlarında meydana gelen değişikliklerden ve civarın özelliklerinden dolayı okul, cami ve otopark sahası ve benzeri umumi hizmetlere ayrılan alanlardan ilgili kamu kuruluşunca yapımından vazgeçildiğine dair görüş alındığı takdirde, tüm belirli çevredeki nüfus, yoğunluk ve donatım dengesini yeniden irdeleyerek hazırlanacak yeni imar planına göre inşaat yapılır. Bu Kanunun yayımı tarihinden önce yapılan imar planlarında bahsedilen beş yıllık süre bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren geçerlidir.” hükmünün yer aldığı, anılan maddenin 1. ve 3. fıkralarının Anayasa Mahkemesinin 29.12.1999 günlü, E:1999/33, K:1999/51 sayılı kararı ile iptal edildiği, bu iptal kararının da 29.6.2000 tarihinden başlayarak altı ay sonra yürürlüğe girdiği, Demokratik bir toplumda temel hak ve özgürlüklere getirilen sınırlamanın, bu sınırlamayla güdülen amacın gerektirdiğinden fazla olmasının düşünülemeyeceği, demokratik hukuk devletinde güdülen amaç ne olursa olsun, kısıtlamaların, bu rejimlere özgü olmayan yöntemlerle yapılmaması ve belli bir özgürlüğün kullanılmasını önemli ölçüde zorlaştıracak ya da ortadan kaldıracak düzeye vardırılmaması gerektiği, 3194 sayılı Yasa'nın 13. maddesinin itiraz konusu birinci fıkrasında imar planlarında, resmi yapı, okul, cami, yol, meydan gibi umumi hizmetlere ayrılan yerlerin, imar programına alınıncaya kadar mevcut kullanma şeklinin devam edeceğinin öngörüldüğü, Yasa'nın 10. maddesinde de belediyelerin, imar planlarının yürürlüğe girmesinden en geç 3 ay içinde bu planı uygulamak üzere 5 yıllık imar programlarını hazırlayacaklarının belirtildiği, ancak Yasa'da bu planların tümünün hangi süre içinde programa alınarak uygulanacağına ilişkin bir kurala yer verilmediği, 13. maddenin birinci fıkrası uyarınca imar planlarında umumi hizmetlere ayrılan yerlerin mevcut kullanma şekillerinin ne kadar devam edeceği konusundaki bu belirsizliğin, kişilerin mülkiyet hakları üzerinde süresi belli olmayan bir sınırlamaya neden olduğu, imar planlarının uygulamaya geçirilmesindeki kamusal yarar karşısında mülkiyet hakkının sınırlanmasının demokratik toplum düzeninin gerekleriyle çelişen bir yönü bulunmamakta ise de, itiraz konusu kuralın neden olduğu belirsizliğin, kişisel yarar ile kamu yararı arasındaki dengeyi bozarak mülkiyet hakkını kullanılamaz hale getirmesinin, sınırlamayı aşan hakkın özüne dokunan bir nitelik taşıdığı, İnsan Hakları Avrupa Mahkemesinin de 23.9.1981 günlü Sporrong ve Lonnroth kararında kamulaştırma izni ile inşaat yasağının uzun bir süre için öngörülmüş olmasının, toplumsal yarar ile bireysel menfaat arasındaki dengeyi bozduğuna karar verdiği, diğer taraftan Anayasa Mahkemesi'nin sözü edilen kararında da atıf yapılan İnsan Hakları Avrupa Mahkemesinin 23.9.1982 günlü, 7151/75 sayılı Sporrong ve Lönnroth-İsveç kararında ise, Mahkemenin başvurucuların taşınmazlarının uzun bir süre inşaat yasağı kapsamında tutulmasını ve bu sürede kamulaştırma yapılmamasını mülkiyet hakkına müdahale olarak kabul ettiği, bu durumun ağırlaştırıcı etkide bulunduğu kanaatine vararak, kararın devamında, başvurucuların mülkiyet haklarını kullanmalarının S. Miras Şirketi olayında toplam 25 yıl, bayan Lönnroth olayında on iki yıl engellendiğini, bu bağlamda uzatılmış yasakların mülk sahipleri üzerinde yarattığı olumsuz sonuçları hukukun üstünlüğü ile yönetilen bir Devlette olması gereken durumla bağdaştırılabilir görmediğini kaydettiği, bu yasakların yarattığı durumun mülkiyet hakkının korunması ile genel menfaatin gerekleri arasında sağlanması gereken dengeyi bozduğu, başvurucuların hukuki durumlarının gerekli dengenin bulunmamasına yol açtığı nitelendirmelerinde bulunarak sonuçlan inşaat yasakları ile ağırlaştırılmış olan kamulaştırma izinlerinde her iki başvurucu yönünden Birinci Protokolün 1. maddesinin ihlal edildiği sonucuna ulaşıldığı, davacılara ait olan taşınmazın % 60'ının 1978 yılında onanan imar planında park alanı ve çocuk bahçesine ayrılmasına karşın, bu alanda 25 yıldır herhangi bir uygulama yapılmadığı, kamulaştırma yoluna gidilmediği, parselin imar programına alınmadığı, kamu yararı doğrultusunda yapıldığı iddia edilen bu uygulama ile imar sınırlamasının, temel haklardan olan mülkiyet hakkını ortadan kaldıracak düzeye vardırıldığı, kişisel yarar ile kamu yararı arasındaki dengenin kişi aleyhine bozularak Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile kabul edilmiş temel bir hak olan mülkiyet hakkının özüne dokunur bir nitelik kazandığı anlaşıldığından, davacıların plan tadilat taleplerinin reddi yolunda tesis edilen dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle iptaline karar vermiştir.
Bu karar temyiz incelemesi sonunda; Danıştay Altıncı Dairesinin 09.06.2004 günlü, E:2004/780, K:2004/3653 sayılı kararıyla; dava konusu taşınmazın imar planında kısmen çocuk bahçesi ve park yeri olarak ayrıldığı, davacıların taşınmazın imar planı değişikliği yapılarak konut alanına dönüştürülmesi istemli başvurularının belediye meclisince reddedildiği, ilgililerin imar planı değişikliği istemlerinin idarelerce çevredeki nüfus, yoğunluk ve donatı dengesi yönünden irdelenmesi gerektiği, planlamanın genel ilkelerinin dikkate alınarak uyuşmazlık konusu taşınmaza ayrıldığı amaç için ihtiyaç bulunmadığı sonucuna varıldığı takdirde plan değişikliği yapılmasının mümkün olduğu, idare mahkemesince plan değişikliği isteminin reddine ilişkin işlemin şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına ve kamu yararına uygun olup olmadığı yolunda yapılacak inceleme sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, bu hususlar araştırılmaksızın dava konusu işlemin iptaline karar verilmesinde isabet görülmediği gerekçesiyle bozulmuş ise de, İdare Mahkemesi bozma kararına uymayarak dava konusu işlemin iptali yolundaki ilk kararında ısrar etmiştir.
Davalı İdare Konya 2. İdare Mahkemesinin 30.5.2005 günlü, E:2005/755, K:2005/651 sayılı ısrar kararının temyizen incelenerek bozulmasını istemektedir.
3194 sayılı İmar Yasasının 13 maddesinin 1. fıkrasında yer alan “Resmi yapılara, tesislere ve okul, cami, yol, meydan, otopark, yeşil saha, çocuk bahçesi, Pazar yeri, hal, mezbaha ve benzeri umumi hizmetlere ayrılan alanlarda inşaata ve mevcut bina varsa esaslı değişiklik ve ilaveler yapılmasına izin verilmez. Ancak imar programına alınıncaya kadar mevcut kullanma şekli devam eder” ile 3. fıkrasında “Ancak parsel sahibi imar planlarının tasdik tarihinden itibaren beş yıl sonra müracaat ettiğinde imar planlarında meydana gelen değişikliklerden ve civarın özelliklerinden dolayı okul, cami ve otopark sahası ve benzeri umumi hizmetlere ayrılan alanlardan ilgili kamu kuruluşunca yapımından vazgeçildiğine dair görüş alındığı takdirde, tüm belirli çevredeki nüfus, yoğunluk ve donatım dengesini yeniden irdeleyerek hazırlanacak yeni imar planına göre inşaat yapılır. Bu Kanunun yayımı tarihinden önce yapılan imar planlarında bahsedilen beş yıllık süre bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren geçerlidir.” hükümleri Anayasa Mahkemesinin 29.12.1999 günlü, E:1999/33, K:1999/51 sayılı kararı ile 3194 sayılı Yasa'nın 13. maddesinin 1. fıkrasında imar planlarında, resmi yapı, okul, cami, yol, meydan gibi umumi hizmetlere ayrılan yerlerin, imar programına alınıncaya kadar mevcut kullanma şeklinin devam edeceğinin öngörüldüğü, anılan Yasanın 10. maddesinde de belediyelerin, imar planlarının yürürlüğe girmesinden en geç üç ay içinde bu planı uygulamak üzere beş yıllık imar programlarını hazırlayacaklarının belirtildiği, ancak yasada bu planların tümünün hangi süre içinde programa alınarak uygulanacağına ilişkin bir kurala yer verilmediği, 13. maddesinin 1. fıkrası uyarınca imar planlarında umumi hizmetlere ayrılan yerlerin mevcut kullanma şekillerinin ne kadar devam edeceği konusundaki bu belirsizliğin kişilerin mülkiyet hakları üzerinde süresi belli olmayan bir sınırlamaya neden olduğunun açık olduğu, imar planlarının uygulamaya geçirilmesindeki kamusal yarar karşısında mülkiyet hakkının sınırlanmasının demokratik toplum düzeninin gerekleriyle çelişen bir yönü bulunmamakta ise de, sözü edilen kuralın neden olduğu belirsizliğin kişisel yarar ile kamu yararı arasındaki dengeyi bozarak mülkiyet hakkının kullanılamaz hale getirdiği, sınırlamayı aşan hakkın özüne dokunan bir nitelik taşıdığı, İnsan Hakları Avrupa Mahkemesinin de 23.9.1981 günlü Sporrong ve Lonnroth kararında kamulaştırma izni ile inşaat yasağının uzun bir süre için öngörülmüş olmasının toplumsal yarar ile bireysel menfaat arasındaki dengeyi bozduğu sonucuna varıldığı, anılan hükümlerin Anayasa'nın 13. ve 35. maddelerine aykırı olduğu gerekçesiyle iptal edilmiş, iptal edilen kurallar nedeniyle meydana gelen hukuksal boşluk kamu düzenini tehdit ve kamu yararını ihlal edilci nitelikte görüldüğünden, Anayasa'nın 153. maddesinin 3. fıkrası ile 2949 sayılı Yasa'nın 53. maddesinin 4. ve 5. fıkraları gereğince iptal hükümlerinin kararın Resmi Gazete'de yayımlanmasından başlayarak altı ay sonra yürürlüğe girmesine karar verilmiş ise de, yasa koyucu tarafından henüz iptal edilen hükümler yerine yeni bir düzenleme getirilmemiştir.
Anayasa Mahkemesinin anılan iptal kararı, iptal edilen maddede sayılan amaca ayrılmış olan imar parsellerinin imar planındaki işlevini değiştirmediği gibi imar planının kendiliğinden iptali sonucunu da yaratmamaktadır.
Dosyanın incelenmesinden, davacıların hissedarı oldukları Karaman, ... Mah. ... ada, ... parsel sayılı taşınmazın % 60'ının 1978 yılından beri imar planında çocuk bahçesi ve park alanı olarak ayrılmasına karşın 20 yılı aşkın süredir kamulaştırılmadığı ve inşaat izni de verilmediğinden bahisle taşınmazın park alanından çıkarılarak imar planı değişikliği yapılması istemiyle yaptıkları başvurularının reddedilmesi üzerine bu işlemin iptali istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Danıştay Altıncı Dairesince verilen bozma kararında da belirtildiği gibi, uyuşmazlığa konu taşınmazın çocuk bahçesi ve park alanına ayrılması nedeniyle söz konusu olan kısıtlamanın dayanağını oluşturan 3194 sayılı Yasanın 13. maddesinin l. fıkrası Anayasa Mahkemesinin 29.12.1999 günlü, E: 1999/33, K: 1999/51 sayılı kararıyla iptal edilmesi nedeniyle yürürlükte olmamakla birlikte, henüz iptal edilen hükümler yerine yeni bir düzenleme getirilmemiş olması nedeniyle, ilgililerin imar planı değişikliği istemlerinin idarelerce çevredeki nüfus, yoğunluk ve donatı dengesi yönünden irdelenmesi gerektiği ve planlamanın genel ilkelerinin dikkate alınarak uyuşmazlık konusu taşınmaza ayrıldığı amaç için ihtiyaç bulunmadığı sonucuna varıldığı takdirde plan değişikliği yapılması mümkün olduğundan, idare mahkemesince plan değişikliği isteminin reddine ilişkin işlemin şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına ve kamu yararına uygun olup olmadığı yolunda yapılacak inceleme sonucuna göre karar verilmesi gerekmektedir. Bu nedenle bu hususlar araştırılmaksızın dava konusu işlemin iptali yolunda verilen İdare Mahkemesinin ısrar kararında hukuki isabet görülmemiştir.

Yapı Kullanma İzni Verilebilme Koşulları

Yapı Kullanma İzni Verilebilme Koşulları

Yapı Kullanma İzni Verilebilme Koşulları

(Danıştay 6. Daire, 6.2.2009, 2267/954)

Dava, Bolu, ... Mahallesi, ... pafta, ... ada, ... parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan yapının depremde hasar görmesi nedeniyle verilen yapı ruhsatı ile yeniden yapılması sonrasında talep edilen yapı kullanma izninin Sosyal Sigortalar Kurumuna prim borcu bulunmadığına ilişkin belge sunulmasından sonra verilebileceğine ilişkin 16.6.2006 günlü, 1812 sayılı işlemin iptali istemiyle açılmış; idare Mahkemesince, dosyanın incelenmesinden, uyuşmazlık konusu yapının depremde hasar görmesi nedeniyle mevzuat gereğince zorunlu olarak güçlendirme ve onarım çalışmasına tabi tutulduğu, bu şekilde yapılan yapı için istenilen yapı kullanma izninin 506 sayılı Yasanın 83. maddesi kapsamında değerlendirilemeyeceği, yapıyı yapan firmanın Sosyal Sigortalar Kurumu'na borcu varsa bunun firmadan takip edilmesi gerektiği anlaşıldığından, dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle iptaline karar verilmiş, bu karar davalı idare vekili tarafından temyiz edilmiştir.
506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 83. maddesine 06.7.2004 günlü, 25514 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 5198 sayılı Kanun'un 12. maddesinin 2. fıkrasıyla eklenen son fıkrada; Valilikler, belediyeler, ve ruhsat vermeye yetkili diğer merciiler tarafından, yapı kullanma izin belgesi verilmeden önce ilgililerden bu bina inşaatı işyerlerinden dolayı Kuruma borçlarının bulunmadığına dair Kurumca düzenlenmiş bir belgenin istenmesinin zorunlu olduğu kurala bağlanmıştır.
Dosyanın incelenmesinden, davacı tarafından yapı kullanma izin belgesi verilmesi talebiyle idareye yapılan başvurunun reddedilmesi üzerine bakılmakta olan davanın açıldığı, kullanma izni istenilen yapıya yönelik olarak Sosyal Sigortalar Kurumu'na borcu olmadığına dair belge istenildiği, yukarıda yer alan yasal düzenleme uyarınca belirlenen eksikliğin giderilmediği, ayrıca anılan yasal düzenlemede deprem nedeniyle hasar gören binalar için bir istisna hükmü getirilmediği, dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı anlaşıldığından, İdare Mahkemesince, davanın reddine karar verilmesi gerekirken dava konusu işlemin iptaline karar verilmesinde yasal isabet görülmemiştir.

YAPI RUHSATI İPTALİ-KAZANILMIŞ HAK

YAPI RUHSATI İPTALİ-KAZANILMIŞ HAK

Dava, Dikmen Vadisi, 3.Etap Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Projesi alanında bulunan 7050 ada, 43 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki binalar için verilen 11.3.2008 gün ve 20/1, 20/2, 20/3 ve 20/4 sayılı yapı ruhsatlarının iptali istemiyle açılmış, idare mahkemesince, dosyanın incelenmesinden, uyuşmazlık konusu taşınmazın bulunduğu alana ilişkin imar planlarının, parselasyon planının ve taşınmaz için verilen 18.10.2006 günlü, 62 sayılı inşaat ruhsatının idare mahkemesi kararlarıyla iptal edildiği, ancak idare mahkemesince verilen yürütmenin durdurulması kararı üzerine düzenlenen 11.02.2008 günlü yapı tatil tutanağı ve Ankara 19. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde açılan tespit davasında 04.03.2008 tarihinde yapılan tespitte yapıların kaba inşaatının tamamlandığının belirlendiği, taşınmazın üzerindeki inşaatlar için verilen dava konusu yapı ruhsatlarının, bağımsız bölüm sayısı, taban ve inşaat alanı metrekaresi, yapı sayısı, yol kotu altı/üstü kat sayısı ve yüksekliği gibi özellikleri bakımından mevcut inşaat seviyelerine uygun olduğu ve bu çerçevede verilen yapı ruhsatlarının kazanılmış haklara saygı ilkesi kapsamında korunması gereken inşaat seviyeleri üzerinde yeni bir hak bahşetmediği anlaşıldığından hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, bu karar davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden, Dikmen Vadisi, 3. Etap, Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Projesi Alanı ilanına ilişkin 14.01.2005 günlü, 218 sayılı kararının ve bu karar ile onaylanan söz konusu proje alanına ait 1/5000 ve 1/1000 ölçekli imar planlarının, 1/5000 ölçekli nazım imar planı ve 1/1000 ölçekli uygulama imar planında değişiklik yapılmasına yönelik Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi’nin 14.09.2005 günlü, 2415 sayılı kararının, 1/1000 ölçekli planda değişiklik yapılmasına ilişkin Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi'nin 14.04.2006 günlü, 997 sayılı, 15.09.2006 günlü, 2317 sayılı ve 19.11.2006 günlü, 2783 sayılı kararlarının, bu meclis kararları dayanak alınarak kabul edilen Ankara Büyükşehir Belediye Encümeninin 06.04.2006 günlü, 471/1518 sayılı kararı ve 03.08.2006 günlü, 972/3277 sayılı kararının, bu planlar uyarınca verilmiş olan 18.10.2006 günlü, 62 sayılı inşaat ruhsatının idare mahkemesi kararlarıyla iptaline karar verildiği, iptal edilen inşaat ruhsatı uyarınca taşınmazdaki yapıların kaba inşaatının tamamlandığı, idare mahkemesince dava konusu yapı ruhsatlarıyla tespit edilen kısım haricinde yeni yapılaşma hakkı verilmediği, bu nedenle ruhsatların kazanılmış haklara uygun olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.
Olayda, uyuşmazlık konusu taşınmazın konut alanı olarak belirlenmesine ilişkin imar planları ile parselasyon planları ve bu planlara göre verilmiş olan yapı ruhsatı yapılar tamamlanmadan ve yapı kullanma izni düzenlenmeden iptal edilmiş olduğundan, yargı kararı gereği yerine getirilmeksizin aynı içerikte düzenlenen yapı ruhsatında hukuka uyarlık bulunmadığından iptali gerekirken aksi yöndeki idare mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır (Danıştay 6. Daire, 10.3.2010, 5525/2414).