29 Şubat 2012 Çarşamba

Ahmet Ercan: Binaları Başbakan Yıkmazsa Deprem Yıkacak!

İstanbul’da 1999’daki depremde yıkılmayan binaların hepsi yorgun şu anda. Levent’teki yapılar 4. raunttan çıkmış boksör gibi, Cihangir’dekiler 5. raunttan, Fatih, Bakırköy ve Avcılar’dakiler 9. raunttan çıkmış gibi… Yapılar da insanlar gibidir. İstanbul’dakiler çok yorgun, çoğu da yaşlı ve hasta… Başbakan kesinlikle haklı. Güçlendirme çözüm değil. Binalar yıkılacak, baştan yapılacak. Benim 81 yaşındaki annemi 18 yaşında yapabilir misiniz? İşte bu kadar basit! Aksi takdirde Başbakan yıkmazsa bu binaları, deprem yıkacak. Binlerce, onbinlerce insan da altında kalıp ölecek! Hocam deprem açısından İstanbul’la Van’ı karşılaştırdığınızda nasıl bir tablo çıkıyor ortaya? Şu anda bir deprem olsa, İstanbul’u kimse kurtaramaz, Türkiye’nin ekonomisi çöker. İstanbul’da 7.3 büyüklüğünde bir deprem bekliyorum ben. Eğer 7.3’ü tek bir deprem yaparsa, aşağı yukarı Van’ın 2-3 katı daha büyük hasara yol açar İstanbul’da. Tabii oransal olarak söylüyorum. Van’daki yapı sayısı 3 bin kadar, İstanbul’da yaklaşık 1 milyon 600 bin yapı ve 4-4.5 milyon konut olduğu sanılıyor. Kesin rakamları bilmiyoruz. Bu rakamlar tahmini. Belediye de doğrusunu bilmiyor. Çünkü hl arı gibi kaçak yapı yapılıyor. 1.6 milyon yapının yüzde 38’inin yapılma, yüzde 67’sinin ise kullanma izni yok. Yani neredeyse her 4 yapıdan 3’üne belediye kullanma izni vermemiş. Boğaz’daki villaların çoğunun da kullanma izni yok. Boğaz’ın her iki tarafı kaçak villalar cenneti gibi. Sonuçta İstanbul’daki yapıların yüzde 70’i çarpık yapılaşma ürünü. Çarpık yapılaşma ne demek? Plansız, tasarısız, nasıl yapıldığı belli olmayan, hiçbir mühendislik hizmeti almamış, yer özelliklerine bakılmamış, gelişigüzel yapılara biz çarpık yapılaşma diyoruz. Bu durumu görmek için İstanbul’a şöyle bir bakmanız yeterli. Çoğu semtte bırakın sokakları, caddelere bile zor giriliyor darlıktan…
- Dolayısıyla Van’daki gibi bir arama-kurtarma mümkün değil. Tüm dünyadan arama-kurtarma ekipleri gelse bile değil mi??Van’da, Erciş’te enkazları dolaşırken hep bunu düşünmüştüm… Kesinlikle haklısınız. Oradaki gibi bir arama-kurtarma mümkün olmayacak. Normalde tüm dünyada depremlerde göçük altından kurtarma oranı yüzde 17’dir. Van-Erciş’te 3 bin 755 kurtarmacı, 96 takım vardı. Yıkılan bina sayısı ise sadece 78’di. Ve kurtarmacılar ortalama yüzde 17 olan kurtarma oranını yüzde 24’e çektiler. Son Van Depremi’ndeyse olağanüstü bir başarıyla kurtarma oranı yüzde 76’ya çekildi. Ama yıkılan yapı sayısı azdı. Müdahale çok çabuk oldu. Çünkü Van’da ilk depremde sadece 6 yapı göçmüştü, ikinci depremde ise 25. Ve yüzde 76 ile dünya birinciliği elde ettiler kurtarmacılar. Ama önemli olan göçük altından kurtarmak değil, göçük altına sokmamak. - Bunu nasıl başaracağız peki??Tabii bir de şunu konuşmak lazım, sizce olası bir depremde İstanbul’da ne kadar bina yıkılır? Bu soruya şöyle yanıt vereyim; İnşaat Mühendisleri Odası’nın 2008’de çok dürüst olarak yaptığı bir çalışma vardı. İTÜ’de bir toplantı yapmıştık, orada sundular. İçler acısı bir durum var ortada. İstanbul’daki her 100 projeden sadece 8’inde mühendislik hizmeti alınmış. Yani yüzde 92’sinde mühendislik hizmeti yok. Buradan şöyle bir sonuç çıkıyor; İstanbul’daki yapıların yaklaşık yüzde 2’si 7.5 büyüklüğündeki bir depremde güvenli. - Sadece yüzde 2’si mi? Evet. Bunlar da, A türü dediğimiz çok varlıklı insanların yaşadığı, sağlam yerdeki, sağlam konutlar. Zaten depremde hiçbir zaman varlıklı insanlar ölmez. Hep yoksullar ölür. Geri kalan aşağı yukarı yüzde 8 dolayındaki yapı ise B türü yapı. - B türü yapı ne demek? Yapı gereçleri, donatıları doğru seçilmiş ama depreme güvenli bir şekilde tasarlanmamış yapı. Geri kalan yapıların da ne olduğu belli değil ve bir yandan da sürekli olarak bina yapılıyor İstanbul’da. Ama son yıllarda daha güvenli sınıra doğru çekilmeye başlandı. Çünkü 2003’ten sonra yapı denetimi başladı. Ama bunun paralelinde halen kaçak yapılaşma ve kaçak kat çıkma devam ediyor. Özellikle seçim dönemlerinde… Bu konuda çalışan bir öğrencim var. “Hocam her seçim döneminde İstanbul’a yeni bir semt ekleniyor”
demişti. Tabii belediyeler de oy almak için oralara ulaşım servisi götürüyorlar, altyapı yapıyorlar, böylelikle kaçağı desteklemiş oluyorlar. Bir taraftan kızıyorsun, bir taraftan destekliyorsun ve böylelikle kaçak yapılaşma sürüyor. - İstanbul’daki yapılarda en temel hata nedir peki? Yapı hastalıkları diyelim biz ona, İstanbul’daki yapıların yüzde 64’ünde toprak ıslaklığı var. - Bu ne demek? Toprak ıslaklığını normalde jeofizik elektro çekerek bulabiliyoruz. Bizim yöremizde, Aydın’da annelerimiz, “Oğlum nalınlarını ayağına giy, yer yaş, soğuk alırsın. Yaş yere çıplak ayakla basma” derlerdi. Yaş olan yerler insanı hasta ettiği gibi yapıyı da hasta eder. Yapı insana çok benzer. Yapının temeli havada değil, yerdedir. Ve yere temeliyle tutunur yapı. Temelin bulunduğu yerin yaş ya da ıslak olmaması gerekiyor. Eğer yer, yaş, ıslak ve suluysa ve oraya ille de yapı yapılacaksa biz onu jeofizik elektro çekerek belirliyoruz. Aşağı yukarı 20-25 dakikamızı alıyor bu. Hiç delmeden, kuyu sondaj falan yapmadan… Ve bakıp diyoruz ki
mesela, “Buradaki ıslaklık derinliği 2.5 metre. Eğer 15 metre daha gidersen burada yeraltı suyu da var!” İnşaat mühendisi bunun üzerine yapıyı tasarlıyor. Diyor ki, “Burada bir ıslaklık sorunu var!”?Eğer dürüstse tabii… Kazısını yapıyor, ıslaklık oranını görüyor, o ıslaklığın, suyun, yapının köküne gelmemesi için inşaat teknolojisiyle bir yalıtım bohçası yapıyor oraya… Yer çarşafı dediğimiz ıslaklık geçirmeyen materyaller var, yere onlardan seriliyor, bir yalıtım yapılıyor ve o su yapıya gelmiyor. Yapı güvenli oluyor. *****
İstanbul’daki yapıların yüzde 64’ünde kemik erimesi var! - Islak yere bina yapılırsa ne olur? Betonlar sünger gibidir. O ıslaklığı alır yukarıya doğru çeker. Hatta yapılara dışarıdan bakınca alt veya üst katlarda pul pul boyaların döküldüğünü görürüz. O, burada ıslaklık yürüyüşü var, yapı buradan çürüyor anlamına gelir. - O zaman beton yumuşuyor mu? Aynen öyle. Beton kötü döküldüyse, gözenekliyse bir taraftan oksijeni, diğer taraftan da suyu alır ve içindeki donatı paslanmaya başlar. Yapıyı depreme karşı ayakta tutan donatılardır. Biz Van’da hep o donatıları inceledik. Beton ufalanmıştı, donatılar da sıyrılmış, düğüm yerlerinden kopmuştu. İşte beton suyu çekerse paslanma başlar. İstanbul’da inşaat mühendisleri ve mimarlarla baktığımız birçok yapıda gördük ki, betonun içinde donatının izi var, ama kendisi yok. Paslanmış, çürümüş gitmiş. Ben bunu yapılarda kemik erimesi diye adlandırıyorum. Demirin izi bile yok - O derece tehlikeli bir durum var yani İstanbul’daki binalarda? Demir hiç kalmamış, öyle mi? Evet. O derecede yapılar var. Demirin sadece izi var. Bu oran İstanbul’daki binalarda yüzde 64. Yani İstanbul’daki yapıların yüzde 64’ünde kemik erimesi var. Yapılar kadınlara o kadar benzer ki… Kadınlar çok doğurduğu zaman vücutlarında kalsiyum azalır, kemik erimesi başlar… Benim annem 5 defa doğurmuş, kemik erimesinden, büzüldü gitti. İşte İstanbul’un yapıları da aynı benim annemin durumu gibi, kemik erimesi yüzde 64… - Yaşlı insanların ufacık bir düşmede bile bir yerleri kırılır. O zaman İstanbul’daki binalar da böyle mi? Evet. Bir deprem vurmasına bakar. Deprem vurunca kırar o binaları. Çünkü onun sadece düşey yükünü taşıyıcı beton vardır. O beton da eskimiştir. Beton da döktüğünüz zamanki beton değildir, zaman içinde eskir. Her deprem oluşunda içinde çatlakçıklar oluşur, ardışık depremler o çatlakçıkları çatlak yapar, daha sonra kırık yapar ve en sonunda bina göçer. 1999’da yıkılmayan İstanbul’daki binaların hepsi yorgun şu anda. Mesela Levent’teki yapılar aşağı yukarı 4. raunttan çıkmış boksör gibi, Cihangir’deki yapılar 5. raunttan, Fatih, Bakırköy, Bağcılar, Bahçelievler, Zeytinburnu, Yeşilyurt, Yeşilköy, Florya, Küçükçekmece,?Güneşli, Mahmutbey, Avcılar, Esenyurt ve Büyükçekmece’deki binalar 9. raunttan çıkmış boksör gibi. Yani yapılar yorgun ve yeni depremi bekliyor. Dolayısıyla deprem çok büyük olmasa da İstanbul’u etkileme oranı fazla olacaktır. Çünkü 7.5’luk Gölcük Depremi’nin etkilediği binalar bunlar. ***** Van Belediye Başkanı cinayetten yargılanmalı - Şu an için İstanbul’da deprem tehlikesine karşı yapabileceğimiz bir şey var mı? Ben yeni bir yapı alacak olsam, en kötüsü 1999’dan sonra yapılan bir yapıyı alırım. En akıllıcası ise 2007’den sonra yapılan yapıyı satın almak olur. - Dünkü konuşmamızda, “Ben olsam TOKİ konutlarında otururum” demiştiniz… Kesinlikle… Bayağı bir TOKİ reklamı yapmış gibi oldum ama doğruyu da alkışlamak gerekir. Nasıl ki kötü olanı yeriyorsak… Yalnız burada hemen belirteyim, TOKİ’nin Yalova’da Hacı Mehmet Ovası’ndaki yapılaşması yanlış. Hacı Mehmet Ovası’nda çok büyük yıkım olmuştu. TOKİ geldi oraya evler yaptı, bunu kim önerdi bilmiyorum, yanlış. - Ovada yüksek bina yapıldığı için mi yanlış? Tabii… - Peki yine İstanbul’a dönersek, başka gördüğünüz eksiklikler nelerdir? Gereç eksikliği ve beton niteliksizliği çok yüksek, yüzde 41 oranında. 2007 yönetmeliğine göre beton niteliğinin BS 20 veya üstü olması gerekiyor. Beton zamanla eskir. İnsan eskimiyor mu? Ben 18 yaşındaki Ahmet Ercan değilim ki, eskimiş durumdayım. Aynı şekilde yapılar da eskir. Türkiye’de betonarme yapılar 1950’de yapılmaya başlandı. Betonarme yapıların yaşı da insan yaşıyla özdeştir. 50-70 yıl yaşarlar. Bu yaştaki bir yapı ayaktadır ama artık güçsüzdür. Onun yenilenmesi gerekir. Yenilenmesi, güçlendirilmesi değildir ama. Ben güçlendirmeye inanmıyorum. O binanın yıkılıp yeniden yapılması gerekir. - Başbakan haklı yani? Kesinlikle, yüzde 100 haklı… Tamamen katılıyorum Başbakan’a. Ve alkışlıyorum hareketini. Siyasi görüşü bir tarafa bırakalım, depremde siyaset olmaz zaten… İşte, Bayram Otel 47 yaşındaydı. 47 yaşındaki bir otele sen nasıl giydirme izni verirsin belediye olarak! Suçludur Van Belediyesi, bunu net söylüyorum. Giydirme iznini nereden aldı ki bu adam? Belediyeye başvurdu, “Benim otelin yapım yılı bu” diye… Belediye ona demeliydi ki, “Sen bu oteli giydiremezsin, bu yapı eski, yık yeniden yap!” Giydirmeye izin veren kimdir? Van Belediye Başkanlığı’dır, fen işleridir. Onlar da kesinlikle cinayetten yargılanmalıdır.
İstanbul’da en az 200 bin yapı yıkılıp yeniden yapılmalı - İstanbul’da da Bayram Otel gibi çok otel vardır herhalde? Kesinlikle. İstanbul’daki yapıların yüzde 11’i eski yapı… Bu oran aşağı yukarı bizim depremde ne kadar yapıyı yıkacağımızı da gösteriyor. Hiçbir şey yapmasak İstanbul’daki binaların en az yüzde 10-15’inin, yani yaklaşık 1 milyon kişinin oturduğu 160-200 bin yapının yıkılıp yeniden yapılması gerekiyor. Eğer İstanbul’da 1 milyon 600 bin bina varsa… Aslında ben yapıların hemen hemen tümünün yıkılıp yeniden yapılması gerektiğini söylüyorum. Çünkü böyle şehir olmaz! Ben Beşiktaş’tan Ortaköy’e arabamla 2.5 saatte gidebiliyorsam, bu bir şehir değildir. Hepimiz İstanbul’da yavaş yavaş ölüyoruz aslında. Deprem olmadan ölüyoruz. Bezginiz, sinirliyiz, hiddetliyiz, dövüşüyoruz, birbirimizi öldürüyoruz. Bu şehirde kaç kişi uygarca yaşıyor? Kaç kişi haftada bir sinemaya gidiyor, kaç kişi yürüyüş yapıyor?
- Bütün bu yapıların yıkılıp yeniden yapılmasının maliyeti ne olacak, böyle bir hesap yaptınız mı? Bir kere şunu söyleyeyim; deprem siyasetten uzak tutulmalı. Toplumun her kesimini ilgilendiriyor bu konu. Aynı olayı CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu söylerse mübah, Başbakan Erdoğan söylerse tukaka, öyle bir durum var bugünlerde. Depremde siyaset olmaz. Hemen rant diyoruz, haksız kazanç diyoruz. Her öküzün altında buzağı ararsak, bu çürük evlerin altında ölüp gideceğiz! İnşaat olur da kazanç olmaz mı??Elbette olur. Ama ben şöyle bakıyorum; binaların yıkılıp yeniden yapılması yüzde 30 katma değer getirecek. Yani sen olabilecek 250 milyar dolarlık bir zararı hem yapıları yenileyerek hem kentleşmeyi düzenleyerek hem de işsiz gençlere iş sağlayarak çözeceksin. Bu ülkede 10.5 milyon genç işsiz. Bu proje işsizliği sıfıra indiriyor ve aşağı yukarı yüzde 30’luk bir katma değer kazandırıyor ülkeye. Sonra devletin anayasal sorumluluğu halkın can güvenliğini sağlamaktır. Sadece teröriste karşı değil, depreme karşı, sele karşı, yer kaymasına karşı, çığa karşı… Ve kötü yapılaşmaya karşı. Bir başbakan, “Ben bu yapıları yıkmıyorum herkes başının çaresine baksın” diyemez. Yönetimi destekliyor gibi görünmek de istemem ama doğrusu bu. Doğrunun arkasında olmamız gerekiyor. Binaları eğer Başbakan yıkmazsa, deprem yıkacak. Altında kalan binlerce, onbinlerce insan da ölecek… Mine Şenocaklı/Vatan

TOKİ, İstanbul’u Hazırlamak İçin Kaynak Sağlayabilir!

Prof. Dr. Naci Görür, ‘İstanbul’u depreme hazırlamak için TOKİ’den kaynak sağlanabilir. Kenti depreme hazırlamada, çürük bina yıkımından önce yapılması gerekenler var. Ciddi bir bina analizi olmadan yıkıma gitmek, hem para hem zaman kaybı’ diyor… İTÜ Maden Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Naci Görür, İstanbul’da depreme hazırlık çalışmalarının neler olması gerektiğini Milliyet’e anlatarak, “Van depremleri hükümetin dikkatini 1999 Kocaeli depreminden daha fazla çekti. Umutlar tekrar yeşerdi. Ancak yola çıkış şekli yanlış” dedi. İstanbul’u depreme hazırlamak denilince akla sadece çürük binaların yıkılması geldiğini belirten Görür, şunları söyledi: “Kentleri depreme hazırlamada, çürük bina yıkımından önce yapılması gereken öncelikli işler var. İstanbul’da en az 1 milyon 600 bina var, bunlar arasında çürük olanları ayıklayıp yıkmak kolay değil. Gecekondular çürük, diğerleri sağlamdır da diyemezsiniz. Van’da yeni yapılmış binalar yıkılmadı mı? Ciddi bir bina analizi yapmadan yıkıma gitmek, hem para hem de zaman kaybıdır. Onun için hemen heyecanlanıp plansız programsız iş yapmamalıdır; aksi halde yaratılacak olan kaos ülkeye beklenen depremden çok daha büyük zarar verebilir.” ‘Bir amaç ve hedef olmalı’ Kentsel dönüşüm projelerinin kulağa hoş geldiğini, ancak bir kenti deprem güvenli hale getirmeye yetmediğini anlatan Görür, şöyle devam etti: “Başta TOKİ olmak üzere birçok inşaat firması kentsel dönüşüm adı altında yabancı isimlerle anılan çeşit çeşit bina toplulukları veya siteler yaparak kentin çehresini değiştiriyor. İstanbul’un tahrip edilen doğasına, tarihi dokusuna, özgün mimarisine, çevresine ve yaşam biçimine bakıldığında neye dönüştüğümüzü ve niçin bu şekle büründüğümüzü anlamak mümkün değil. Kentsel dönüşümün bir amacı ve hedefi olmalıdır. Neye dönüşeceğimiz halka anlatılmalı ve onların onayı alınmalıdır. Buna rantiyeciler karar vermemeli. Eğer amaç deprem odaklı bir kentsel dönüşüm ise kütlesel yıkım ve yeniden yapım doğru bir yol değildir. Zaten İstanbul boyutundaki bir mega kentte bu mümkün de değildir. Deprem odaklı kentsel dönüşümde hedef insanların ciddi bir depremden sonra içinden sağ çıkabilecekleri binalara, açık toplantı alanlarına, sağlam bir alt yapıya ve afeti yönetecek bilgi, beceri ve donanımda yönetimlere sahip olmaktır.” ‘Risk analizi yapılmalı’ Görür, İstanbul’u ciddi anlamda depreme hazırlayabilmek için her ilçede ciddi bir şekilde “tehlike ve risk analizleri” ile “zarar azaltma” çalışmaları yapılması gerektiğini kaydeden Görür sözlerini şöyle sürdürdü: “Analizlerden sonra depremin vereceği zarar nasıl azaltılabilir diye düşünülüp, gerekli hazırlık çalışmaları yapılmalı. Bu hazırlık çalışmalarının en önemlisi bireylere ve ailelere deprem öncesinde, sırasında ve sonrasında doğru davranış biçiminin öğretilmesidir. Eğer insanlar bir deprem kentinde yaşadıkları halde bunun farkında değillerse, eşyalarını ona göre seçip evlerini ona göre döşemiyorlarsa, tüm ailenin riayet edeceği bir deprem planını hazırlamıyorlarsa, deprem esnasında nereye gideceklerini, nerede ve nasıl duracaklarını ve ilk yardım ve müdahaleyi nasıl yapacaklarını bilmiyorlarsa, o kentte sürdürülebilir bir deprem hazırlığı yapılamaz.” ‘İşbirliği gerekli’ Amacın, binaların olası bir depremde ayakta kalabilmelerinin sağlanması olduğunu vurgulayan Görür, şunları söyledi: “Her bina elbette deprem sırasında az veya çok hasar alabilir, ancak ‘yassı kadayıf’ gibi çökerek içinden sağ çıkılma umutlarını da söndürmemeli. Binalar aciliyet durumuna göre sıraya konularak önceden saptanmış bir bilimsel yöntemle elden geçirilmeli ve kusurlu olanları ayıklanmalı. Belediye-üniversite-özel sektör-vatandaş işbirliğiyle bu başarılabilir. Tarama işlemi için gerekli kaynak belediye ve vatandaş tarafından karşılanabilir. Bugün birçok insan evinin deprem güvenli olup olmadığını merak etmekte, bunun için inceleme yaptırmaya hazır olmakla birlikte nereye ve kime başvuracağını bilemediklerinden harekete geçmemektedir. Öngörülen takviye veya tahliye çalışmalarında kendisinden ne istendiği ve kendisine nasıl yardım yapılacağı açık ve net olarak söylenmelidir. Önerilen bu tür iyileştirme çalışmaları doğrudan doğruya bina kusurlarının giderilmesine yönelik olacağı için vatandaş tarafından daha kolay benimsenecek ve desteklenecektir.” ‘Evden çıkartmadan takviye yapılabilir’ Hemen yıkıp yapma telaşına kapılmadan “yerinde takviye” veya “güçlendirme” konusu üzerinde durmak gerektiğini anlatan Görür, “Birçok üniversitemizin insanları evlerinden çıkartmadan, kısa sürede ve ekonomik bir biçimde deprem güvenli hale getirilmesi üzerinde çalıştıklarını ve uygun teknikler geliştirdiklerini biliyorum. Takviyesi mümkün olmayan binalar için yıkım veya tahliye kararları alınmalı” dedi. İstanbul’u depreme hazırlamak için parasal kaynağın TOKİ’den sağlanabileceğini belirten Görür, “TOKİ’nin başarısı sayılırken, yetkililer birkaç yıl içerisinde yüz binlerce konutun yapıldığından söz ediyor. Daha geçenlerde gazeteler TOKİ’nin yeni evlenen her çifte çok düşük bir taksitle ev vereceklerini yazdı. Bunlar doğruysa ve telaffuz edilebiliyorsa, İstanbul’un yapı stokunu depreme hazırlamada sorun yok demektir” dedi. Önay Yılmaz / MİLLİYET

TOKİ’nin 513 Bin Konutunda Zorunlu Deprem Sigortası Var!

Van’daki deprem, zorunlu deprem sigortasının önemini bir kez daha gündeme getirdi.Deprem sonrasında yıkılan binaların çoğunda Doğal Afet Sigortaları Kurumu (DASK) tarafından yapılan zorunlu deprem sigortasının olmadığı dikkati çekti. Van’da sigorta kapsamına giren yaklaşık 80 bin konut bulunmasına rağmen, bunların sadece 7 bin 318’inin sigortalı olduğu belirlendi. Elazığ, Simav ve Van depreminde, yapılarında herhangi bir hasar meydana gelmeyen TOKİ’nin ürettiği 513 bin konutun depreme karşı sigortalı olduğu belirtildi. TOKİ Başkanı Ahmet Haluk Karabel, zorunlu deprem sigortasının inşa ettikleri konutların tamamında yapıldığını söyledi. Deprem sigortası şart TOKİ binalarının depreme dayanıklılığının yanısıra en önemli avantajlarından birinin de kamu güvencesi olduğunu vurgulayan Karabel, şunları söyledi: “TOKİ konutlarının satışı esnasında zorunlu deprem sigortası yaptırılması şart. İnşaat sürecinde de konutlar müteahhitler tarafından sigortalanıyor. TOKİ’den konut sahibi olanlar tapusunu alana kadar DASK sigortasını yaptırmış oluyor. Konutlarımızın 10-20 yıl arası taksitlerle satıldığı ve tapunun da borç bittiği zaman verildiği düşünüldüğünde TOKİ’nin deprem sigortasına verdiği önem daha iyi anlaşılıyor.” Standarda uygun TOKİ’nin yaptığı konutların zemininin ilgili belediye ve kuruluşlar tarafından incelendiğini hatırlatan Karabel, jeolojik, jeofizik, jeoteknik ve imar planına esas etüt raporları hazırlandığını kaydetti. Bu etütlerle birlikte proje çalışmalarına başlandığını dile getiren Karabel, şöyle konuştu: “Projelere göre inşaat yapılacak alanda, gerekli temel sondajı, arazi deneyleri, laboratuar deneyleri ve jeoteknik değerlendirmeler yapılarak zemin etüt raporları hazırlanıyor. İnşaatlar depreme dayanıklı radye temel ve tünel kalıp teknolojisiyle yapılıyor. Kaba inşaatta standartlara uygun hazır beton kullanılıyor, dökülen betonların numuneleri yetkili laboratuarlarda kontrol ediliyor. Beton çeliği de tüm teknik şartnamelere ve standartlara uygun olarak kullanılıyor ve beton donatı çubukları ilgili şartnameye göre gerekli sıklıkta çekme deneylerine tabi tutuluyor.” Erdinç ÇELİKKAN/Hürriyet

Deprem Sigortasına Zam Geldi!

Zorunlu Deprem Sigortası’nda sigorta bedeli hesabına esas metrekare bedelleri; çelik, betonarme, karkas yapılarda 640 lira, yığma kagir yapılarda 460 lira, diğer yapılarda ise 240 lira oldu
”Zorunlu Deprem Sigortası Tarife ve Talimatında Değişiklik Yapılmasına Dair Tarife ve Talimat”, Resmi Gazetenin bugünkü sayısında yayımlandı. Buna göre, sigorta bedeli hesabına esas metrekare bedelleri; çelik, betonarme, karkas yapılarda 590 liradan 640 liraya, yığma kagir yapılarda 425 liradan 460 liraya, diğer yapılarda ise 220 liradan 240 liraya çıkarıldı. Buna karşın, Zorunlu Deprem Sigortası yapılan bir meskenin sigorta bedeli, her halde 150 bin liradan fazla olamayacak. Zorunlu Deprem Sigortası, Doğal Afet Sigortaları Kurumu nam ve hesabına sigorta yapmaya yetkili sigorta şirketleri ve bu şirketlerin acenteleri ile Doğal Afet Sigortaları Kurumu Yönetim Kurulunca yetkilendirilmiş diğer kuruluşlar tarafından yapılacak. Bu tarife ve talimata göre belirlenen prim tutarı, peşin olarak tahsil edilecek. Prim tutarının, taksitler Kuruma yansıtılmamak koşuluyla, kredi kartı ile veya benzeri başka düzenli ödeme yöntemleriyle taksitlendirilmesi mümkün olacak. Doğal Afet Sigortaları Kurumu Yönetim Kurulunca Zorunlu Deprem Sigortası yapmaya yetkilendirilmiş söz konusu diğer kuruluşlara ödenecek komisyon, zorunlu deprem sigortası primi tutarı üzerinden İstanbul ili dahilinde bulunan rizikolar için yüzde 12,5 oranını, diğer illerde bulunan rizikolar için ise yüzde 17,5 oranını aşmamak üzere yönetim kurulunca belirlenecek. Akşam

Kira Geliri Olan da Beyannameyi İnternetten Verecek!

Kira gelirlerinin vergilendirilmesine dair uygulamanın esasları belirlendi… Resmi Gazete’de yer alan vergi usul kanunu genel tebliğine göre, 2011 yılından başlamak üzere sadece gayrimenkul sermaye iradı (GMSİ-kira geliri) elde eden mükelleflerin bu iratlarına ilişkin beyannamelerinin Gelir İdaresi Başkanlığınca önceden doldurulup mükelleflerin onayına sunulacağı önceden hazırlanmış kira beyanname sisteminin uygulanmasına başlanacak. Otomatik hazırlanmış kira beyanname sisteminde kira gelirinin tespitinde, mükelleflere ilişkin banka, tapu, sigorta şirketleri gibi üçüncü taraflardan elde edilen bilgiler esas alınacak.
Önceden Hazırlanmış Kira Beyanname Sistemi’ne girişler www.gib.gov.tr internet adresi üzerinden gerçekleştirilecek. Mükellefler internet vergi dairesi şifrelerini kullanarak veya kendileri için hazırlanmış güvenlik sorularını cevaplayarak sisteme giriş yapabilecekler. İnternet vergi dairesi şifresi bulunmayan mükellefler ise herhangi bir vergi dairesine bizzat başvurarak kullanıcı adı, şifre ve parola alabilecekler. Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından üçüncü taraflardan elde edilen bilgiler ve diğer bilgiler kullanılarak hazırlanan ve internet vergi dairesinde onaya sunulan beyannameler, mükellefler tarafından kontrol edilecek; eksiklik, hata veya yanlışlıkların bulunması halinde mükelleflerce düzeltilerek onaylanacak. Dünya

2b Yasası ile Devlet-Vatandaş İhtilafları Çözülecek!

2b Yasası ile Devlet-Vatandaş İhtilafları Çözülecek! 2b arazileri ile Hazineye ait tarım arazilerinin değerlendirilmesine yönelik kanun tasarısı çalışmalarına devam ettiklerini kaydeden Şimşek, tasarının yasalaşmasıyla devlet ile vatandaş arasındaki ihtilafların giderilmesinin mümkün olacağını söyledi
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, vergi kanunlarını, gelir politikası hedefleri doğrultusunda gözden geçireceklerini bildirdi. TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda, bakanlığının 2012 yılı bütçesini sunan Şimşek, Maliye Bakanlığının 2012 yılı gider bütçesi için teklif ettiği ödenek tutarının 88,5 milyar lira olduğunu ifade etti. Şimşek, bu ödeneğin yüzde 1,8’ine karşılık gelen yaklaşık 1,6 milyar liranın bakanlığın ihtiyaçları için kullanılacağını, yüzde 98,2’sini oluşturan 86,9 milyar liranın ise diğer kamu hizmetlerinin finansmanını karşılamak üzere, ilgili idarelere aktarılacağını bildirdi. Bakan Şimşek, Bakanlığın çalışmaları hakkında bilgi verirken, kamuda ücret dengesizliğine son verdiklerini kaydederek, “eşit işe eşit ücret” politikasının gereği olarak 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyi çıkardıklarını hatırlattı. Şimşek, böylece aynı hizmet sınıfında, aynı veya benzer kadrolarda bulunan personel arasındaki ek ödemelerden kaynaklanan ücret dengesizliğinin ortadan kaldırıldığını ve kurumlar arası geçişi özendiren ve verimsizliğe neden olan ücret farklılıklarını gidererek kamuda daha etkin ve verimli çalışmanın önünü açtıklarını söyledi. Önümüzdeki dönemde, kaynakların belirlenen amaç ve hedefler doğrultusunda etkin ve verimli kullanımı konusunda çalışmalara devam edeceklerini ifade eden Şimşek, bu kapsamda, harcama programlarını gözden geçirmeyi ve program bazlı sınıflandırma çalışmalarına başlamayı hedeflediklerini belirtti. “DÖNER SERMAYELERİ YENİDEN YAPILANDIRIYORUZ” Bakan Şimşek, 2011 yıl sonu itibarıyla 27 milyar liraya ulaşacağı tahmin edilen döner sermayelerin, yeniden yapılandırma sürecini başlattıklarını kaydederek, bu kapsamda, mevzuattaki dağınıklığı ortadan kaldıracak Döner Sermaye Kanun Tasarısı Taslağını hazırladıklarını bildirdi. Kamu taşınmazlarının etkili, ekonomik ve verimli bir şekilde kullanılması ve ekonomiye kazandırılması için gerekli tedbirleri aldıklarını ifade eden Şimşek, devlete ait taşınmazların ekonomiye kazandırılması amacıyla bu taşınmazların Hazine adına tescili işlemlerine hız verdiklerini belirtti. Bakan Şimşek, bu çalışmalar sayesinde, Hazineye ait kayıtlı taşınmaz varlığını, 2003 yılından 2011 yılı Ekim ayına kadar yüzölçümü olarak yüzde 89 artırdıklarını, Hazine taşınmazlarının yönetimi ve satışı sonucunda, 2003 yılından 2011 yılı Eylül ayı sonuna kadar 8,4 milyar lira gelir sağladıklarını söyledi. Önümüzdeki dönemde kamu idarelerine tahsisli olan ve tahsis amacına uygun kullanılmayan Hazine taşınmazlarını tespit etmeye devam edeceklerini belirten Şimşek, bu taşınmazları, imarları yapılıp hissedarlıkları giderildikten sonra yatırımlara yönlendireceklerini de ifade etti. 2B ARAZİLERİ 2B olarak bilinen orman vasfını kaybetmiş araziler ile Hazineye ait tarım arazilerinin değerlendirilmesine yönelik kanun tasarısı çalışmalarına devam ettiklerini kaydeden Şimşek, tasarının yasalaşmasıyla devlet ile vatandaş arasındaki uzun süreli hukuki ihtilafların giderilmesinin mümkün olacağını söyledi. Bakan Şimşek, hazine taşınmazlarının yönetiminde etkinliği artırmak için dağınık olan mevzuatı tek bir kanunda toplayacaklarını da bildirdi. Gayrimenkul Sermaye İradı İzleme ve Değerlendirme Projesini hayata geçireceklerini kaydeden Şimşek, gayrimenkul sermaye iradı beyannamelerinin idarece önceden düzenlenmesi uygulamasına başlayacaklarını bildirdi. Şimşek, sistem aracılığıyla 750 bin mükellefin gayrimenkul sermaye iradı beyannamesi vermesini beklediklerini söyledi. AA

Atıl Durumdaki Okul Arazileri Eğitime Kazandırılacak!

Milli Eğitim Bakanlığı okul yaptıracak arazi bulamazken, okul yeri olarak görünmesine rağmen atıl bekleyen Büyükada’nın 12 katı büyüklüğünde 64.4 kilometrekarelik 7 bin 435 arazinin kamulaştırılması için çalışma başlatıldı Milli Eğitim Bakanlığı, bir yandan sınıf mevcutlarını düşürmek için okul yaptıracak arazi bulamazken, 81 ilde tam 64.4 kilometrekarelik 7 bin 435 adet arazinin, 1960′lardan bu yana imar planında ‘okul yeri’ görünmesine rağmen atıl bekletildiği ortaya çıktı. Vatandaşların, “Arsam okul arazisi olarak belirlendi. Satamıyorum. Çivi çakamıyorum. Üstüne bir de emlak vergisi ödüyorum” diyerek sorunu TBMM’ye bildirmesi üzerine Milli Eğitim, Maliye, Bayındırlık ve İçişleri Bakanlıkları çalışma başlattı. Devletin, birçok arsa için yarım asır önce kamulaştırma kararı vermesine rağmen arsa sahiplerinin bir daha kapışım çalmadığı da anlaşıldı. 12 MİLYAR TL GEREKLİ Milli Eğitim Bakam Ömer Dinçer, tüm illere geçen hafta bir talimat gönderdi ve imar planlarında okul arsası görünen ancak bedeli ödenmediği için kamulaştınlmayan arsalar ile okul-derslik ihtiyaçları¬nın belirlenerek bir rapor halinde Bakanlığa bildirilmesini istedi. Arazilerin durumları ve yaklaşık bedelleriyle ilgili rapor, hafta başında Dinçer’e sunulacak.
Büyükada’nın tam 12 katı büyüklüğünde olan tüm Türkiye’deki arazilerin kamulaştırma bedelinin yaklaşık 12 milyar TL’yi bulması bekleniyor, istanbul’da bu durumdaki 1500 arazinin bulunduğu ve rayiç bedelinin 3.5 milyar TL’yi bulduğu öğrenildi. Dinçer’in de istanbul’daki çalışmaları bizzat kendisinin takip ettiği, bürokratlarıyla birlikte geçtiğimiz hafta sonu Esenler’de bazı okul arazilerini incelediği belirtildi. Sultan Uçar / HABERTÜRK

Gayrimenkul Satışında Ticari Kazanç ve Değer Artış Kazancı!

Gerçek kişiler tarafından yapılan gayrimenkul (ev, işyeri, arsa, arazi) satışından elde edilen kazançlar, vergilendirme açısından iki şekilde değerlendiriliyor. Duruma göre ya ticari kazanç ya da değer artış kazancı kabul ediliyor 600 bin vatandaştan biriyseniz… Geçtiğimiz hafta 2011 Ocak-Haziran dönemi bütçe uygulama sonuçlarını açıklayan Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, vergi gelirlerini artırmak için beklemeyeceklerini ve en iyi yöntemin vergi tabanını genişletmek olduğunu belirtip, bu yıl 600 bin vatandaşın kapısını çalacaklarını söyledi… KİM BU 600 BVATANDAŞ? Maliye Bakanının ifadesine göre 600 bin vatandaşı, başta gayrimenkul ve otomobil alım satımı yapanlar ile kira gelirini gizleyen ve kendisine miras kalanlar olmak üzere kazanç elde edip de vergi ödemeyenler oluşturuyor. Gelir İdaresi Başkanlığı önümüzdeki dönemde bu kişilere mektup göndererek gönüllü vergi ödemeleri çağrısında bulunacakmış… Biz de hedef kitle içinde yer alanlardan kimlerin beyanname verip vergi ödemesi gerektiğini özet bilgilerle hatırlatalım istedik. Siz de hedef kitle içinde yer alıyorsanız öncelikle bu yazıyı ve önümüzdeki günlerde detaylarını ayrı ayrı ele alacağımız yazılarımızı mutlaka okumanızı ve durum değerlendirmesi yapmanızı öneriyoruz. OTOMOBİL ALIM SATIMI YAPANLAR Vergi kanunlarına göre, ticari faaliyet kapsamına giren bir işlemin aynı yıl içerisinde birden fazla veya aynı işlemin birbirini izleyen yıllarda yapılması o faaliyetin sürekli olarak yapıldığı şeklinde değerlendiriliyor. Bu bağlamda yıl içinde birden fazla araç alım satımı yapanların, bu alım satımdan elde ettikleri kazancın ticari kazanç hükümlerine göre vergilendirilmesi gerekiyor. GAYRİMENKUL ALIM SATIMI YAPANLAR Gerçek kişiler tarafından yapılan gayrimenkul (ev, işyeri, arsa, arazi) satışından elde edilen kazançlar, vergilendirme açısından iki şekilde değerlendiriliyor. Duruma göre ya ticari kazanç ya da değer artış kazancı kabul ediliyor. Gayrimenkul satışının devamlılık arz etmesi ve ticari bir organizasyon içinde sürdürülmesi halinde elde edilen kazanç, ticari kazanç olarak vergilendiriliyor. Gayrimenkulün devamlılık arz etmemek ve ticari bir organizasyon dahilinde yapılmamak koşuluyla satılmasından elde edilen kazanç ise değer artış kazancı sayılıyor. İvazsız (bedelsiz) olarak iktisap edilenler hariç olmak üzere, gayrimenkullerin iktisap tarihinden itibaren beş yıl içinde elden çıkarılmasından sağlanan kazançların istisna tutarını aşması halinde beyan edilmesi ve aşan kısım üzerinden gelir vergisi ödenmesi gerekiyor. İstisna tutarı 2010 yılı için 7 bin 700 liraydı. 2011 yılı için ise 8 bin lira. Gayrimenkul alım satımının, otomobil alım satımı ile ilgili başlık altında yaptığımız açıklamalar çerçevesinde süreklilik arz edecek şekilde yapılması halinde ise elde edilen kazancın ticari kazanç hükümlerine göre vergilendirilmesi gerekiyor. KİRA GELİRİ ELDE EDENLER Sadece konut kira geliri elde edip, 2010 yılında elde ettiği konut kira geliri 2 bin 600 lirayı aşanların, elde ettikleri konut kira gelirlerini beyan etmeleri gerekiyordu. İstisna tutarı 2011 yılı için 2 bin 800 lira. Sadece gelir vergisi tevkifatına (stopaja) tabi işyeri kira geliri elde edip, 2010 yılında elde ettiği işyeri kira tutarı 22 bin lirayı aşanların, elde ettikleri işyeri kira gelirini beyan etmeleri gerekiyordu. 2010 yılında hem konut hem de işyeri kira geliri elde edenlerin ise konut kira gelirinin istisna tutarını (2 bin 600 lira) aşan kısmı ile işyeri kira gelirleri toplamının 22 bin lirayı aşmış olması halinde, hem konut kira gelirini hem de işyeri kira gelirini, aşmaması halinde ise sadece konut kira gelirini beyan etmesi gerekiyordu.
KENDİLERİNE MİRAS KALANLAR Ölüm halinde, veraset yoluyla intikal eden menkul ve gayrimenkul malların mirasçılar tarafından dört ay içinde veraset ve intikal vergisi beyannamesi ile beyan edilmesi gerekiyor. Eş ve çocuklara intikal eden miras payının belli bir kısmı ise veraset ve intikal vergisinden müstesna tutuluyor. İntikal eden miras nedeniyle eşe ve çocukların her birine tanınan istisna tutarı 2010 yılı için 109 bin 971 lira idi… Miras payının 109 bin 971 lirası için veraset ve intikal vergisi ödenmesi gerekmiyordu. Çocuk ve torun bulunmaması halinde eşe isabet eden miras hissesinde istisna tutarı ise 220 bin 73 lira idi. Şimdilik ön bilgi verdik. Önümüzdeki günlerde, gayrimenkul satış kazanları ve kira gelirlerinin beyanı ile kendilerine miras kalanların veraset ve intikal vergisi beyanıyla ilgili detayları ele alacağız. Kaç gün prim ödersem emekli olurum? 03.02.1949 doğumluyum. İşe giriş tarihim 01.06.1973 SSK, çıkış 13.10.1977. 21.08.2008 tarihinde tekrar SSK’lı oldum ve halen devam ediyor. Toplam 2080 SSK günüm var. 27.03.1994-18.04.1999 tarihleri arasında 5 yıl 21 gün (1.821 gün) Bağ-Kur sigortam var. 550 gün askerlik hizmetimi borçlanmadım. Emekli olabilmek için kaç hizmet günümün olması lazım? Şu an yaştan Bağ-Kur veya SSK’dan emekli olma şansım var mı? Şu an emekli olma şansım yoksa en erken hangi kurumda emekli olabilirim? B. Can Yaştan, Bağ-Kur’dan emeklilik için 5400 gün, SSK’dan emeklilik için ise 3600 gün prim ödemiş olmanız gerekiyor. 3600 prim gününüz var, ancak hem Bağ-Kur hem de SSK statüsünde prim ödemiş olanların hangi statüden emekli olacaklarının belirlenmesinde son yedi yıllık fiili prim ödemeleri dikkate alınıyor. Son yedi yıllık prim ödeme süresinde en fazla hangi statüde prim ödenmiş ise o statüden emekli olunuyor. Buna göre, Bağ-Kur’dan (21.08.2008 tarihinden) sonraki SSK kapsamında prim ödeme gün sayınızı 1260 güne tamamlamanız gerekiyor. 21.08.2008′den itibaren başlayan ve devam etmekte olan SSK sigortalılığınızda boşluğunuz yoksa 8 ay daha prim ödediğinizde 1260 günü tamamlamış olursunuz ve SSK’dan emekliliğe hak kazanırsınız. Askerlik borçlanmasının yararı olmayacağından borçlanmanıza gerek yok. GÜNÜN SÖZÜ ‘Yaşlanmak bilge olmak değildir, eğer gençken aptalsan yaşlandığında sadece yaşlı bir aptal olursun.’ Osh Akşam/Metin Taş-Sezgin Özcan

Boğaziçi İmarına Kentsel Dönüşüm Düzenlemeleri Geliyor!

Hükümet, İstanbul Boğazı’nın “geri görünüm ve etkilenme alanı” olarak tanımlanan sahile 9 kilometreye kadar olan bölümlerini, kentsel dönüşüme açan düzenleme yaptı Böylece bu alanlardaki araziler kentsel dönüşüm kapsamında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, TOKİ ve belediyelere devredilebilecek. Kamuoyunda “kentsel dönüşüm” olarak bilinen Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı, TBMM Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu’nda, değiştirilerek kabul edildi. Tasarı askeri yasak bölgeler, güvenlik bölgeleri ile askerin atıl durumdaki gayrimenkullerinin belli şartlar altında TOKİ ve belediyelere devrine de olanak sağlıyor. Boğaziçi son dakikada Tasarıda son dakika önergesiyle Boğaziçi Kanunu’na atıf yapılarak, Boğaziçi de kentsel dönüşüm kapsamına alındı. Önergede, “9. maddenin 2. fıkrasında (ı) bendinden sonra gelmek üzere (i) bendi olarak; ‘Geri görünüm ve etkilenme bölgeleri bakımında 18.11.1983 tarihli ve 2960 sayılı Boğaziçi Kanunu’nun’ ibaresinin eklenmesi” ifadesi yer aldı. Değişikliğin gerekçesi ise “boğaziçi kanunu kapsamında kalan geri görünüm ve etkilenme bölgelerinde kalan alanlarda da kanunun uygulanabilmesi amacıyla bu değişiklik yapılmıştır” şeklinde açıklandı Komisyonun CHP’li Üyesi İstanbul Milletvekili Haluk Eyidoğan, Milliyet’e, “Deniz manzaralı gökdelenleri dikip geri bölgelerde rant yaratacaklar. Yüksek fiyatlarla lüks inşaat peşindeler. İstanbul’un her yeri bitti kusur sadece Boğaziçi’nde mi kaldı da bu değişikliği yaptılar? İstanbul’un silüetini bozacak girişimler kentsel dönüşüm olmaz” dedi. ‘Rant yasası değil’ Milletvekillerinin eleştirilerini yanıtlayan Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, “tasarının aceleyle çıkarılmaya çalışıldığı” yönündeki eleştiriler üzerine, “Biz bu yasayı çıkarmalıyız. Buna ’rant yasası’ diyemeyiz. Mecburi bir yasadır, bunu çıkarmalıyız. Vatandaşın canını korumalıyız” dedi. Milliyet

Veysel Eroğlu: 2B Son İmzalara Kaldı!

Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, 2B kapsamındaki alanların yaklaşık olarak 410 bin hektarlık alanı kapsadığını belirterek, Geçmişte 2B’nin satılması konusunda herkes gayret etmiş. Ama altyapı ve gerekli tespitler olmadığı için satmaları mümkün değil, dedi Tapulu orman… ‘Nereye satılacak, kime satılacak? Mülk sahibi kim?’ konularında düzenlemelerin yapıldığını ifade eden Eroğlu, şöyle devam etti: “Konu, Bakanlar Kurulu’nda imzaya açıldı. Şu an Meclis tatilde. İnşallah başlayınca konu komisyonlara sevk edilecek. Bu tarihi bir yaraydı. Kangren olan meseleyi çözmek istiyoruz. Buradan elde edilecek gelirle orman köylülerine destek verilecek, yeni ormanlık alanlar kurulacak. 410 bin hektardan çok daha büyük yeni ormanlık alanlar kuracağız. Bu gelirle ormanlık alanlarımız daha da artacak.” Eroğlu, bölge müdürlerden ormanların tapusu almaları isteyerek, 1 Ocak 2015’ten itibaren tapusu olmayan ormanı orman olarak kabul etmeyeceğini kaydetti. Milliyet

Simsarlar 2B Arazisi Satıyor! Dolandırıcılara Dikkat !!!

2B arazileri daha satışa çıkmadan, dolandırıcılar cirit atmaya başladı. Maliye, ‘Danışmanım’ diyen simsarlara karşı uyardı Devletin yaklaşık 25 milyar lira gelir beklediği orman vasfını yitirmiş yaklaşık 400 bin hektarlık 2B arazilerinin satışı için geri sayım sürerken; bu konuda yeni sektörler ortaya çıkmaya başladı. İnternet ve gazetelere ilan veren ’2B arazileri yönetim danışmanlığı’ şirketleri, geniş bir yelpazede hizmet vaat ediyor. İlanlarla boy gösteren 2B simsarları, tapulama işlemleri için defterdarlığa verilen dosyayı kendilerinin hazırlayacağını belirterek, özel kadastro çalışması, hava fotoğrafları, saha aplikasyonu gibi uygulamaların ek hizmet ve özel ücrete tabi olduğunu ifade ediyor. İlanlarda, “Ecrimisil ihbarnamenizi bize gönderin, araziniz hakkında size bilgi verelim. Dosyalarınız eksiksiz olarak tamamlanacak” deniliyor. PAZARLIK USULÜ… Şirketler, yapılacak işlemlere karşılık alınacak ücretleri özel pazarlık usulüne göre belirliyor. Maliye Bakanlığı yetkilileri ise simsarlara karşı vatandaşları uyardı. Tapulama işlemleri sırasında dolandırıcılığa karşı dikkatli olunması gerektiğini belirten Maliye yetkilileri, “Vatandaşlar kendi işlerini kendileri yapsın. Her türlü kolaylık gösterilecek” dedi. Takvim