1 Mart 2012 Perşembe

İSFALT, Türkiye’de Eğitim Programları Düzenliyor!

İSTANBUL ÇELİK ÇATI İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin iştirak şirketi İstanbul Asfalt Fabrikaları Sanayi ve Ticaret A.Ş.( İSFALT), yaptığı başarılı çalışmaları Türkiye çapında gerçekleştirdiği eğitimlerle anlatmaya devam ediyor İSFALT’ın, Türkiye Belediyeler Birliği ile yürüttüğü eğitim programı, Edirne’den sonra İzmir ile devam etti. Asfalt üretim teknikleri ve kaliteli asfalt uygulamaları konusunda bilgi ve tecrübelerini bütün Türkiye ile paylaşmayı sürdüren İSFALT’ın, Haziran 2012′de tamamlanması planlanan eğitim programlarının ikincisi 22-24 Haziran tarihleri arasında İzmir’de gerçekleştirildi. İzmir, Yalova, Bursa, Balıkesir, Manisa, Aydın, Denizli, Muğla il ve ilçe belediyelerinin katılımıyla yapılan seminere, ayrıca Karayolları’nın bölge illerindeki birimleri ile özel sektörden profesyoneller katıldı. Seminer çerçevesinde İSFALT’ın teknik konularda uzmanlaşmış eğitmenleri, katılımcılar ile birlikte İzmir Büyükşehir Belediyesinin asfalt üretim tesislerinde örnek uygulamalar yaparak görüş alışverişinde bulundu. A’dan Z’ye asfaltı anlatan eğitmenler, ayrıca İzmir ve Ege bölgesi şartlarına özel asfalt üretim ve uygulamaları hakkında katılımcılara yeni ufuklar açtı . 12 bölgeden 7′sindeki eğitimler, 2011 sonuna kadar gerçekleştirilecek ve İsfalt uzmanlığı 40 ayrı ile ulaşmış olacak. Yeni Şafak

Kentsel Dönüşüm 11 İlde Başlıyor!

Bina kimliği uygulaması öncelikli olarak birinci derece deprem riski taşıyan 11 ilde hayata geçirilecek. Bu iller İstanbul, İzmir, Kocaeli, Denizli, Kütahya, Afyon, Van, Erzincan, Sakarya, Yalova, Düzce Düğmeye basıldı 1 Van depreminin ardından kentsel dönüşüm için düğmeye basıldı. Hazırlanan yasa taslağı 14 Kasım’da Bakanlar Kurulu’nda ele alınacak 2 Taslağa göre İstanbul, İzmir ve Van’ın da bulunduğu öncelikli 11 ilde tüm binalar incelenerek dayanıklılıklarını belirten ‘kimlik kartı’ verilecek Van depreminin ardından hazırlanan kentsel dönüşüm ile ilgili yasa taslağı birinci derece deprem riski bulunan 11 il öncelikli olmak üzere Türkiye’deki tüm binalara “kimlik kartı” bulunması zorunluluğu getirecek. Taslak, 14 Kasım Pazartesi günü Bakanlar Kurulu’nda ele alınıp Meclis’e gönderilecek. Kentsel Dönüşüm Yasa Taslağı kapsamında, deprem bölgelerindeki binaların kimliği bulunacak. Kimlikte, binaların yapım yılı, hiç güçlendirme yapılıp yapılmadığı, yapılmadı ise buna gerek olup olmadığı, olası bir depreme dayanıklılığına kadar tüm bilgiler yer alacak. Bu kimlikler aynı zamanda “deprem kontrol sertifikası” olacak. “Depreme mukavemet gösterir” ifadesinin kimlikte yer alabilmesi için binalar teknik ve bilimsel bir dizi işlemden geçirilecek, adeta binaların röntgeni çekilecek. Binalardan beton örnekleri alınacak, beton basınç testi uygulanacak, zemin ve temel kalınlığı, kolon ve kiriş demirlerinde oksitlenme olup olmadığı incelenecek. Tüm bu incelemeler sonrasında binanın “depreme mukavemet raporu” hazırlanacak. ÖNCELİKLİ 11 İL “Bina kimliği” uygulaması öncelikli olarak birinci derece deprem riski taşıyan 11 ilde hayata geçirilecek. Bu iller İstanbul, İzmir, Kocaeli, Denizli, Kütahya, Afyon, Van, Erzincan, Sakarya, Yalova, Düzce. Van’da bina taraması başladı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yetkilileri, Van’da bina taraması başlattı. Tüm mahalleleri, işyerlerini, hastaneleri, yüksek katlı binalar ile evleri en ince ayrıntısına kadar inceleyen yetkililer, hasarlı binaları tespit edecek. Hazırlanacak raporun ardından “oturulamaz”! raporu verilen binaların hepsi yıkılacak. beş kişilik denetleme ekibi, bina tarama işlemine Van merkezinde başladı. Bakanlık yetkilileri, sokak sokak, mahalle mahalle dolaşarak her ev, işyeri ve kamu binalarını inceliyor. Çalışmanın iki haftada tamamlanması bekleniyor. Sabah/MEHMET ALİ BERBER

Kentsel Dönüşüm 11 İlde Başlıyor!

Çevre ve Şehircilik Bakanı Bayraktar, artık kimsenin ‘karlı iş’ diyerek müteahhitlik yapamayacağını söyledi. Bütün daire sahipleriyle anlaşma şartını kaldıracaklarını kaydeden Bayraktar, “çok ciddi bir denetim mekanizması oluşturacağız” dedi TÜRKİYE’NİN YENİ ŞEHİRLERİ YÜKSELECEK TOKİ’de önemli işlere imza attı, artık Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar. Van’da yaşanan depremin ardından Van’a ilk gidenlerden. Bayraktar, izlenimlerini şöyle anlatıyor: “Vatandaşın yanındayız, onlarla hemhal olduk. Vatandaşlar arasında ayrımcılık yapan belasını bulur. Köylere pırıl pırıl 1 katlı, 2 katlı, hayvan barınakları olan çağdaş evler yapacağız. Erciş’te ve Van’da modern siteler yapacağız, insanlarımızı bu evlere yerleştireceğiz. Şu anda ön geçici iskan için çadırları dağıttık, çadır kentleri kurduk, arkasından kışı atlatmak için Mevlana evleri ve konteynerleri getirmeye başladık, 10-15 gün içinde kalıcı konut ihalelerini yapacağız, gelecek sene bu vakitler gelmeden de kalıcı konutlar vatandaşa teslim edilecek. Modern, depreme dayanıklı, sosyal donatıları olan yerleşim birimleri kurulacak. Depremden zarar gören Van Belediyesi’nin, Erciş Belediyesi’nin, belde belediyelerimizin İller Bankası’na olan borçlarını 1 yıl faizsiz olarak erteliyoruz.” Bir afet karşısında Türkiye’nin hemen bütün bölgelerinde karşılaşılacak manzara farklı olmayacak. Bu gerçeği değiştirmek için heyecanlı, azimli. TÜRKiYE’DE 10 MiLYON BiNA RiSK ALTINDA * Erciş’te gördük, mesela bir bina çökmüş, hemen yanındaki bina ayakta. Yapılar neden denetlenemiyor? Devletin yargı, denetim ve güvenlik olmak üzere 3 görevi var. Gelişmiş ve modern ülkelerde, denetim ağırlıklı bir yapı vardır. Türkiye de geldiği pozisyon itibariyle özellikle yapı, inşaat ve üst yapılarda bundan sonra artık ruhsat işkenceli değil, denetim odaklı bir yapıyı kurmak zorundadır. Bizim bakanlığımız da onun için kuruldu, öncelikli görevimiz yapı sistemini kaliteli hale getirmek. TEKNİK MÜŞAVİRLİK SİSTEMİ * Nasıl kurulacak bu yapı? Bundan sonra yapıları zemin etüdünden tutunuz da iskân müsaadesine kadar olan safhasında çok ciddi bir denetim mekanizması oluşturacağız. Yapı denetim kuruluşlarını ‘A,B,C,D’ diye kategorize edeceğiz ve teknik müşavirlik kuruluşları haline dönüştüreceğiz. * Ne yapacak bu teknik müşavirlik kuruluşları? Teknik müşavirlik kuruluşları müteahhitliğin dışında inşaat sektörüyle ilgili her işi yapabilecekler. Proje de yapabilecekler, denetim de yapabilecekler. Yalnız kendi yaptıkları projeyi kendileri denetleyemeyecek. Yapı sahibi, yapıyı yapan müteahhit, yapının fenni mensulü, yapıyı denetleyen teknik müşavirlik kuruluşu, bunu denetleyen belediyeler, zincirleme bir şekilde hepsi sorumlu olacak. * Genellikle sorumluluklar lafta kalıyor. Bu sorumluluk lafta kalmayacak. Başta maddi cezalar olmak üzere, yapım sırasında ciddi para cezaları, arkasından kapatma cezaları ve disiplin cezaları olmak üzere kişinin konumuna göre cezalar getireceğiz. Hafiften ağıra doğru uygulanabilir cezalar olacak. Nasıl polis sisteminde, vergi sisteminde, zabıta sisteminde, sağlık sisteminde bir denetim varsa yapı sisteminde aynı şekilde bir denetim sistemini kuracağız. * Müteahhitliğe nasıl bir düzenleme getirilecek? Hem müteahhitlikte hem de ustalık, kalfalıkta sertifikasyon sistemini getireceğiz. Yani artık kimse elindekini satıp “müteahhitlikte kâr var” deyip müteahhitlik yapamayacak. Yaparsa teknik müşavirlik sorumluluğunda yapabilecek, kendi başına müteahhitlik yapamayacak. İŞTE ÖNCELİKLİ İLLER * Şu anda kaç konut var denetime girecek? 19, 5 milyon konut stoğu var. 19,5 milyon konut stoğunun hâlâ yarısına yakını salaştır, kaçaktır, depreme dayanıksızdır veya mühendislik biliminden yoksundur. Biz öncelikle deprem hattı üzerinde bulunan en salaş, en dayanıksız, kaçak, hazine arazileri üzerindeki kaçak binalardan başlayarak bunları dönüştüreceğiz. Türkiye’nin çok ciddi bir yenilenmeye ihtiyacı var. * Hangi illerde başlayacak? İstanbul, İzmir, Bursa, Eskişehir, Kocaeli, Bingöl, Van, Diyarbakır öncelikli yörelerimizdir. * Nasıl tespit edilecek bu binalar? Başladık tespit etmeye. Bununla ilgili çok ciddi firmalar var. Karot firmaları var, hem evin röntgenini çekecek hem de betonun dayanıklılığını ölçecek. 120 İMZA, 7′YE DÜŞECEK * Mesela İmar Kanunu’nda ne gibi düzenlemeler öngörülüyor? İmar Kanunu’nda bir defa yeknesaklık getireceğiz. Her belediye kendi istediği gibi imar yönetmeliği yapamayacak. Belediyeler rahatlayacak, ama imar bütünlüğü de sağlanacak. İmar Kanunu da denetim esaslı bir yapıya kavuşacak. Bir imar ruhsatı, bir inşaat ruhsatı alıncaya kadar 120 imza atılıyor, 70 belge alıyorsunuz, biz bunu düşürebilirsek 7′ye düşüreceğiz. 7 belge ile inşaat ruhsatını alacak, ama inşaatın her safhasında temeli dökerken, kolon dökerken, zemin dökerken, kalıp yaparken her safhasında denetlenecek. İmar Kanunu’nda bunu getireceğiz. İmar Kanunu’nun 18. maddesinde daha rahat terk yapılabilmesi, parsellerin daha rahat hamur edilebilmesi, ada bazında parsellerin hamur edilmesi yeniden düzenlenecek. İmar Kanunu’nu günün şartlarına uygun hale getireceğiz. HIZLI KAMULAŞTIRMA İÇİN YASAL ALT YAPI HAZIRLANIYOR * Nasıl yıkılacak bu binalar? Vatandaşlara “Sen buraya kiraya taşın” diyeceğiz, vatandaşın durumu müsait değilse ona her türlü yardımı yapacağız. Elimizde konut varsa, “Bu konuta taşın” diyeceğiz, eğer “Kardeşim benim evimin parasını verin ben gideceğim” diyorsa vereceğiz parasını gidecek. Eğer oradaki enkazının bedeli 20 lira ise biz ona 30 lira vereceğiz. Kentsel dönüşüm bölgesindeki bir vatandaşın tapulu mülkünün bedeli 60 lira ise biz ona 65 lira-70 lira vereceğiz. Evinin yerine ev yapabileceksek ona “Şimdilik kirada otur, evinin yerine ev yapacağız, oradan sana ev vereceğiz” diyeceğiz. Bütün bu iyi niyete rağmen, vatandaş bunları kabul etmezse bunları kamulaştıracağız. Hızlı kamulaştırma çıkaracağız. Siyasi irade, kaçak yapılardan, depreme dayanıksız yapılardan artık Türkiye’yi kurtarma kararlılığında. Özellikle fay hattında kaçak, depreme dayanıksız binalar ya yıkılacak ya yıkılacak. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı “Benim siyasi hayatıma mâl olsa da artık depremlerde bu acıları yaşamak istemiyorum” diyebiliyorsa Türkiye bu binaları artık taşıyamaz. Bunun yasal alt yapısını hazırlıyoruz. BÜTÜN DAİRELERLE ANLAŞMA ŞARTI KALKIYIR * Hangi sıkıntıları yaşıyorsunuz ki yasal düzenlemeye ihtiyaç duyuyorsunuz? Mesela kat irtifakı. Ana gayrimenkulde kat irtifakı kurulunca orada bir nevi ifraz oluyor. Yani ana gayrimenkul üzerinde 20 daire varsa, 20′ye bölünmüş ve müstakil bir gayrimenkul durumuna geliyor. Burada 20 dairenin 19′u ile anlaşıp birisiyle anlaşamazsak o binayı yıkamıyoruz. * Nasıl bir düzenleme ile bu sorunu aşacaksınız? Biz şimdi depreme dayanıksız olan, kaçak olan, salaş olan ve yıkılması gereken binaları iştirak halinde mülkiyet durumuna getireceğiz, bu mülkiyetlerde ortaklığın giderilmesi yolunu açacağız, izale-i şuyu davası açma yolunu açacağız. Kat irtifakını bozup, orayı tek parsel haline, yani hamur haline getirmeye çalışacağız. Bunu parsel bazında yapabileceğimiz gibi ada bazında da yapacağız. En önemli ayağı budur. Burada imar hakkı transferi yapacağız, menkullerin likitleştirilmesi imkânını getireceğiz. Gayrimenkul hakkının transferini, başka yere gitme hakkının transferini de yapacağız. * Başka ne gibi yasal düzenlemeler yapılacak? Önümüzdeki üç – dört ay içerisinde eksik kalan yasal alt yapıyı bitireceğiz. Tapu Kadastro Kanunu’nda, İmar Kanunu’nda, Medeni Kanun’da, Borçlar Kanunu’nda, Ceza Kanunu’nda, Yapı Denetim Yasası’nda yapı denetim sistemini çok daha reel hale getirecek, denetim odaklı bir yapı kuracak düzenlemeleri yapacağız. Yönetmelikler, tüzükler e genelgelerle ve teknik elemanlarla tamamlayacak, bir kontrol sistemi de kuracağız. CEZALAR LAFTA KALMAYACAK * Başbakan ‘yetkiyi gerekirse alacağız’ dedi, hangi yetkiler alınacak ve size süper yetki mi verilecek? Belediyelerden yetki alma anlamında söylenmedi, yıkma ve kentsel dönüşüm konusunda söyledi. “Gerekirse” dedi, yani yıkma konusunda eğer belediyelerin gücü yetmezse, o zaman onlardan o yetkileri alıp, yıkma işini biz yürüteceğiz. Belediyelerin şu anda devam edilen yetkileriyle ilgili değil. İleride kentsel planlama konusunda nasıl plan yapacaklarının kaidelerini biz belirleyeceğiz. Plan kaidelerini, ruhsat verme kaidelerini, yönetmelik yapma, denetim kaidelerini getireceğiz. O dönem bitti * “Kimsenin gözünün yaşına bakılmayacak” diyorsunuz. Bir insan eğer binasının zemin katında oto galerisi yapmak için bir kolonu kesiyorsa onun gözünün yaşına bakmayacağız. Eğer bir binada 5 katlı betonarmesi, statiği yapılmışsa, adam onun üzerine 2 kat daha kaçak çıkıyorsa onun gözünün yaşına bakılmayacak. Öyle lafta değil, bu cezalar artık çok ciddi biçimde uygulanacak. Bir yapı denetim kuruluşu, bir teknik müşavirlik kuruluşu eğer binasını denetlemiyorsa onun gözünün yaşına bakmayacağız. Bir masa üzerinde imza atarak denetim değil, bir ruhsat verene kadar adama her türlü işkenceyi yap, iflahını kes, ruhsat aldıktan sonra hak getire, daha hiç uğrama. Bu dönem bitti. Seda ŞİMŞEK/BUGÜN

İş Bankası 370 TL Taksitle Ev Sahibi Yapıyor!

İş Bankası 370 TL Taksitle Ev Sahibi Yapıyor! İş Bankası, ilk 6 ayda düşük taksit ödeme avantajıyla, aylık 370 TL’den başlayan taksit, uygun faiz seçenekleri, 120 aya varan vadelerle ev sahibi olma imkânı sunarken, dosya masrafında Aralık ayına özel indirim avantajı sağlıyor. Maximum Kart sahiplerinin yanı sıra Maximum Kart’a başvurup kart talebi onaylanan İş Bankası müşterileri, en az bir adet otomatik ödeme talimatı vermeleri halinde, indirimli özel faiz oranlarından yararlanıyor. Söz konusu müşterilere, ev kredisi taleplerinde 1-24 ay arası vadelerde yüzde 0.74,24-60 ay arası vadelerde yüzde 0.79, 61-84 ay arası vadelerde 0.81, 85-120 ay arası vadelerde ise yüzde 0.83 faiz oranı uygulanıyor. Yılbaşına kadar geçerli olacak kampanyada dosya masrafında yüzde 10 oranında indirim uygulanırken ekspertiz ücreti, konut sigortası primi, DASK poliçesi ve hayat sigortası bedelleri aynca tahsil ediliyor. Hürriyet Emlak

Erdoğan Bayraktar: 10 Milyon Ev Risk Altında!

Çevre ve Şehircilik Bakanı Bayraktar, artık kimsenin ‘karlı iş’ diyerek müteahhitlik yapamayacağını söyledi. Bütün daire sahipleriyle anlaşma şartını kaldıracaklarını kaydeden Bayraktar, “çok ciddi bir denetim mekanizması oluşturacağız” dedi TÜRKİYE’NİN YENİ ŞEHİRLERİ YÜKSELECEK TOKİ’de önemli işlere imza attı, artık Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar. Van’da yaşanan depremin ardından Van’a ilk gidenlerden. Bayraktar, izlenimlerini şöyle anlatıyor: “Vatandaşın yanındayız, onlarla hemhal olduk. Vatandaşlar arasında ayrımcılık yapan belasını bulur. Köylere pırıl pırıl 1 katlı, 2 katlı, hayvan barınakları olan çağdaş evler yapacağız. Erciş’te ve Van’da modern siteler yapacağız, insanlarımızı bu evlere yerleştireceğiz. Şu anda ön geçici iskan için çadırları dağıttık, çadır kentleri kurduk, arkasından kışı atlatmak için Mevlana evleri ve konteynerleri getirmeye başladık, 10-15 gün içinde kalıcı konut ihalelerini yapacağız, gelecek sene bu vakitler gelmeden de kalıcı konutlar vatandaşa teslim edilecek. Modern, depreme dayanıklı, sosyal donatıları olan yerleşim birimleri kurulacak. Depremden zarar gören Van Belediyesi’nin, Erciş Belediyesi’nin, belde belediyelerimizin İller Bankası’na olan borçlarını 1 yıl faizsiz olarak erteliyoruz.” Bir afet karşısında Türkiye’nin hemen bütün bölgelerinde karşılaşılacak manzara farklı olmayacak. Bu gerçeği değiştirmek için heyecanlı, azimli. TÜRKiYE’DE 10 MiLYON BiNA RiSK ALTINDA * Erciş’te gördük, mesela bir bina çökmüş, hemen yanındaki bina ayakta. Yapılar neden denetlenemiyor? Devletin yargı, denetim ve güvenlik olmak üzere 3 görevi var. Gelişmiş ve modern ülkelerde, denetim ağırlıklı bir yapı vardır. Türkiye de geldiği pozisyon itibariyle özellikle yapı, inşaat ve üst yapılarda bundan sonra artık ruhsat işkenceli değil, denetim odaklı bir yapıyı kurmak zorundadır. Bizim bakanlığımız da onun için kuruldu, öncelikli görevimiz yapı sistemini kaliteli hale getirmek. TEKNİK MÜŞAVİRLİK SİSTEMİ * Nasıl kurulacak bu yapı? Bundan sonra yapıları zemin etüdünden tutunuz da iskân müsaadesine kadar olan safhasında çok ciddi bir denetim mekanizması oluşturacağız. Yapı denetim kuruluşlarını ‘A,B,C,D’ diye kategorize edeceğiz ve teknik müşavirlik kuruluşları haline dönüştüreceğiz. * Ne yapacak bu teknik müşavirlik kuruluşları? Teknik müşavirlik kuruluşları müteahhitliğin dışında inşaat sektörüyle ilgili her işi yapabilecekler. Proje de yapabilecekler, denetim de yapabilecekler. Yalnız kendi yaptıkları projeyi kendileri denetleyemeyecek. Yapı sahibi, yapıyı yapan müteahhit, yapının fenni mensulü, yapıyı denetleyen teknik müşavirlik kuruluşu, bunu denetleyen belediyeler, zincirleme bir şekilde hepsi sorumlu olacak. * Genellikle sorumluluklar lafta kalıyor. Bu sorumluluk lafta kalmayacak. Başta maddi cezalar olmak üzere, yapım sırasında ciddi para cezaları, arkasından kapatma cezaları ve disiplin cezaları olmak üzere kişinin konumuna göre cezalar getireceğiz. Hafiften ağıra doğru uygulanabilir cezalar olacak. Nasıl polis sisteminde, vergi sisteminde, zabıta sisteminde, sağlık sisteminde bir denetim varsa yapı sisteminde aynı şekilde bir denetim sistemini kuracağız. * Müteahhitliğe nasıl bir düzenleme getirilecek? Hem müteahhitlikte hem de ustalık, kalfalıkta sertifikasyon sistemini getireceğiz. Yani artık kimse elindekini satıp “müteahhitlikte kâr var” deyip müteahhitlik yapamayacak. Yaparsa teknik müşavirlik sorumluluğunda yapabilecek, kendi başına müteahhitlik yapamayacak. İŞTE ÖNCELİKLİ İLLER * Şu anda kaç konut var denetime girecek? 19, 5 milyon konut stoğu var. 19,5 milyon konut stoğunun hâlâ yarısına yakını salaştır, kaçaktır, depreme dayanıksızdır veya mühendislik biliminden yoksundur. Biz öncelikle deprem hattı üzerinde bulunan en salaş, en dayanıksız, kaçak, hazine arazileri üzerindeki kaçak binalardan başlayarak bunları dönüştüreceğiz. Türkiye’nin çok ciddi bir yenilenmeye ihtiyacı var. * Hangi illerde başlayacak? İstanbul, İzmir, Bursa, Eskişehir, Kocaeli, Bingöl, Van, Diyarbakır öncelikli yörelerimizdir. * Nasıl tespit edilecek bu binalar? Başladık tespit etmeye. Bununla ilgili çok ciddi firmalar var. Karot firmaları var, hem evin röntgenini çekecek hem de betonun dayanıklılığını ölçecek. 120 İMZA, 7′YE DÜŞECEK * Mesela İmar Kanunu’nda ne gibi düzenlemeler öngörülüyor? İmar Kanunu’nda bir defa yeknesaklık getireceğiz. Her belediye kendi istediği gibi imar yönetmeliği yapamayacak. Belediyeler rahatlayacak, ama imar bütünlüğü de sağlanacak. İmar Kanunu da denetim esaslı bir yapıya kavuşacak. Bir imar ruhsatı, bir inşaat ruhsatı alıncaya kadar 120 imza atılıyor, 70 belge alıyorsunuz, biz bunu düşürebilirsek 7′ye düşüreceğiz. 7 belge ile inşaat ruhsatını alacak, ama inşaatın her safhasında temeli dökerken, kolon dökerken, zemin dökerken, kalıp yaparken her safhasında denetlenecek. İmar Kanunu’nda bunu getireceğiz. İmar Kanunu’nun 18. maddesinde daha rahat terk yapılabilmesi, parsellerin daha rahat hamur edilebilmesi, ada bazında parsellerin hamur edilmesi yeniden düzenlenecek. İmar Kanunu’nu günün şartlarına uygun hale getireceğiz. HIZLI KAMULAŞTIRMA İÇİN YASAL ALT YAPI HAZIRLANIYOR * Nasıl yıkılacak bu binalar? Vatandaşlara “Sen buraya kiraya taşın” diyeceğiz, vatandaşın durumu müsait değilse ona her türlü yardımı yapacağız. Elimizde konut varsa, “Bu konuta taşın” diyeceğiz, eğer “Kardeşim benim evimin parasını verin ben gideceğim” diyorsa vereceğiz parasını gidecek. Eğer oradaki enkazının bedeli 20 lira ise biz ona 30 lira vereceğiz. Kentsel dönüşüm bölgesindeki bir vatandaşın tapulu mülkünün bedeli 60 lira ise biz ona 65 lira-70 lira vereceğiz. Evinin yerine ev yapabileceksek ona “Şimdilik kirada otur, evinin yerine ev yapacağız, oradan sana ev vereceğiz” diyeceğiz. Bütün bu iyi niyete rağmen, vatandaş bunları kabul etmezse bunları kamulaştıracağız. Hızlı kamulaştırma çıkaracağız. Siyasi irade, kaçak yapılardan, depreme dayanıksız yapılardan artık Türkiye’yi kurtarma kararlılığında. Özellikle fay hattında kaçak, depreme dayanıksız binalar ya yıkılacak ya yıkılacak. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı “Benim siyasi hayatıma mâl olsa da artık depremlerde bu acıları yaşamak istemiyorum” diyebiliyorsa Türkiye bu binaları artık taşıyamaz. Bunun yasal alt yapısını hazırlıyoruz. BÜTÜN DAİRELERLE ANLAŞMA ŞARTI KALKIYIR * Hangi sıkıntıları yaşıyorsunuz ki yasal düzenlemeye ihtiyaç duyuyorsunuz? Mesela kat irtifakı. Ana gayrimenkulde kat irtifakı kurulunca orada bir nevi ifraz oluyor. Yani ana gayrimenkul üzerinde 20 daire varsa, 20′ye bölünmüş ve müstakil bir gayrimenkul durumuna geliyor. Burada 20 dairenin 19′u ile anlaşıp birisiyle anlaşamazsak o binayı yıkamıyoruz. * Nasıl bir düzenleme ile bu sorunu aşacaksınız? Biz şimdi depreme dayanıksız olan, kaçak olan, salaş olan ve yıkılması gereken binaları iştirak halinde mülkiyet durumuna getireceğiz, bu mülkiyetlerde ortaklığın giderilmesi yolunu açacağız, izale-i şuyu davası açma yolunu açacağız. Kat irtifakını bozup, orayı tek parsel haline, yani hamur haline getirmeye çalışacağız. Bunu parsel bazında yapabileceğimiz gibi ada bazında da yapacağız. En önemli ayağı budur. Burada imar hakkı transferi yapacağız, menkullerin likitleştirilmesi imkânını getireceğiz. Gayrimenkul hakkının transferini, başka yere gitme hakkının transferini de yapacağız. * Başka ne gibi yasal düzenlemeler yapılacak? Önümüzdeki üç – dört ay içerisinde eksik kalan yasal alt yapıyı bitireceğiz. Tapu Kadastro Kanunu’nda, İmar Kanunu’nda, Medeni Kanun’da, Borçlar Kanunu’nda, Ceza Kanunu’nda, Yapı Denetim Yasası’nda yapı denetim sistemini çok daha reel hale getirecek, denetim odaklı bir yapı kuracak düzenlemeleri yapacağız. Yönetmelikler, tüzükler e genelgelerle ve teknik elemanlarla tamamlayacak, bir kontrol sistemi de kuracağız. CEZALAR LAFTA KALMAYACAK * Başbakan ‘yetkiyi gerekirse alacağız’ dedi, hangi yetkiler alınacak ve size süper yetki mi verilecek? Belediyelerden yetki alma anlamında söylenmedi, yıkma ve kentsel dönüşüm konusunda söyledi. “Gerekirse” dedi, yani yıkma konusunda eğer belediyelerin gücü yetmezse, o zaman onlardan o yetkileri alıp, yıkma işini biz yürüteceğiz. Belediyelerin şu anda devam edilen yetkileriyle ilgili değil. İleride kentsel planlama konusunda nasıl plan yapacaklarının kaidelerini biz belirleyeceğiz. Plan kaidelerini, ruhsat verme kaidelerini, yönetmelik yapma, denetim kaidelerini getireceğiz. O dönem bitti * “Kimsenin gözünün yaşına bakılmayacak” diyorsunuz. Bir insan eğer binasının zemin katında oto galerisi yapmak için bir kolonu kesiyorsa onun gözünün yaşına bakmayacağız. Eğer bir binada 5 katlı betonarmesi, statiği yapılmışsa, adam onun üzerine 2 kat daha kaçak çıkıyorsa onun gözünün yaşına bakılmayacak. Öyle lafta değil, bu cezalar artık çok ciddi biçimde uygulanacak. Bir yapı denetim kuruluşu, bir teknik müşavirlik kuruluşu eğer binasını denetlemiyorsa onun gözünün yaşına bakmayacağız. Bir masa üzerinde imza atarak denetim değil, bir ruhsat verene kadar adama her türlü işkenceyi yap, iflahını kes, ruhsat aldıktan sonra hak getire, daha hiç uğrama. Bu dönem bitti. Seda ŞİMŞEK/BUGÜN

Her Okul Kendi Deprem Planını Kendisi Hazırlayacak!

Milli Eğitim Bakanlığı ile Japonya Uluslararası İşbirliği Ajansı’nın ortaklaşa başlattığı proje kapsamında, her okul kendi Afet ve Acil Durum Planı’nı hazırlayacak Milli Eğitim Bakanlığı ve Japonya’nın işbirliği ile hazırlanan projenin eğitmenlerinden Gazi Üniversitesi Deprem Mühendisliği Uygulama ve Araştırma Merkezi Uzmanı Dr. Bülent Özmen, proje için 10 ilden 260′a yakın öğretmen seçtiklerini belirtti. Özmen, bu öğretmenlere okul afet ve acil durum yönetimi planlarının nasıl hazırlanması gerektiği konusunda eğitimler verildiğini söyledi. Özmen, şu bilgileri verdi: “Eğitim kapsamında öncelikle afetlere hazırlıklı olma, afet zararlarını en aza indirme, afet ve acil durum yönetimi planları, afet öncesi, sırası ve sonrasında neler yapılması gerektiği konusunda bilgiler aktarıldı. Bütün okullar afet ve acil durum yönetimi planlarını afet olmadan önce yapacak ve bu planları tatbikatlarla uygulayarak yaşabilecekleri olumsuzlukları önceden tespit ederek önlemlerini buna göre alacak. Projenin en önemli bölümü, bu planların zarar azaltma çalışmalarına öncelik verilerek yapılacak olması.” ZARAR AZALTILACAK Özmen,zarar azaltma çalışmaları kapsamında bütün okulların tehlike avı yaparak, yapısal ve yapısal olmayan tehlikeleri belirleyeceklerini ve buna göre önlemlerini alarak olası bir afetten en az zararla kurtulabilecek yöntemler geliştireceklerini belirtti. Böylece her okulun afet öncesi, sırası ve sonrasında neler yapması gerektiğini tek tek planlayacağını ve görülen aksaklıkları ilgili kurumların desteğini alarak gidereceğini ifade eden Özmen, “Milli Eğitim Bakanlığı, bu projeye büyük önem veriyor ve pilot okullardaki çalışmalar tamamlanır tamamlanmaz tüm Türkiye çapına yaygınlaştırılması planlanıyor” dedi. Özmen, “Eğitim materyalleri de geliştirilecek. Proje kapsamında 8. sınıfa kadar bütün ders müfredatı gözden geçirilerek gerekli düzeltmeler yapılacak” diye konuştu. ON İL SEÇİLDİ Proje kapsamındaki 10 pilot il İstanbul, Bursa, Balıkesir, Kocaeli, Sakarya, Tekirdağ, Çanakkale, Yalova, Bolu ve Düzce illeri olarak belirlendi. Proje; MEB, Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Boğaziçi Üniversitesi, Kocaeli Üniversitesi, Gazi Üniversitesi Deprem Mühendisliği Uygulama ve Araştırma Merkezi, Kızılay, UMKE ve çeşitli STK’larla gerçekleştiriliyor. Yaşar Özay / SABAH

Binalara Enerji Kimlik Belgesi Zorunluluğu Başlıyor!

Binaların enerji tüketimini gösteren ”enerji kimlik belgeleri”, 1 Ocak’tan itibaren düzenlenmeye başlanacak. Binalarda Enerji Performansı Yönetmeliği 5 Aralık 2009′da yürürlüğe girdiğinde enerji kimlik belgesi ile ilgili düzenleme önce 1 Temmuz 2010′a, daha sonra da gerekli altyapının hazır olmadığı gerekçesiyle 1 Ocak 2011′e ertelenmişti. Önümüzdeki günlerde başlanacak uygulamayla, yeni yapılacak binalarda enerji kimlik belgesi düzenlenmesi zorunlu olacak. Yeni yapılacak binalarda belge düzenlemesi proje üzerinden gerçekleştirileceği için vatandaşların bir sorumluluğu bulunmayacak, süreç projeciler tarafından yürütülecek. Mevcut binalar için ise vatandaşların, 2017 yılına kadar Enerji Kimlik Belgelerini almaları gerekecek. Bunun için yetkilendirilmiş Enerji Verimlilik Danışmanlık Şirketlerine başvurmak gerekecek. Bu binaların projesi bulunuyorsa, uzmanlarca tespit kısa sürede tamamlanabilecek. Eğer proje bulunmuyorsa binada, ısıtma sistemi, yalıtımı, geometrik yapısı, elektrik aydınlatma sistemi gibi unsurlara ilişkin etüt yapılacak. Binanın enerji verimliliğiyle ilgili veriler, uzmanlar veya projeciler tarafından Bayındırlık ve İskan Bakanlığının web tabanlı hazırladığı BEP-TR programına girilecek. Programda, binaların metrekare başına düşen enerji tüketim miktarı ve karbondioksit salınımı hesaplanacak, binaya uygun enerji kimlik belgesini üretilecek. A’dan G’ye kadar sınıflandırılan kimlik belgelerinde, A sınıfı enerji tüketimi açısından iyi, G sınıfı da oldukça kötü durumdaki binayı ifade edecek. Bayındırlık ve İskan Bakanlığı yetkilisinin A.A muhabirine verdiği bilgiye göre, Enerji Kimlik Belgesi düzenlenmesi sürecinde, metrekare başına maliyetin 1 lira civarında olması bekleniyor. Enerji Verimlilik Danışmanlık Şirketlerince yürütülecek süreçte fiyatın piyasa koşullarında oluşacağına vurgu yapan yetkili, ”Yurtdışında, metrekare başına 1-2 avro arasında değişen rakamlarda yapıyorlar. Türkiye’de bununla ilgili henüz rayiç belirlenmiş değil. Bizim tahminimiz, öngörümüz 1 liralar civarında olacak. 100 metrekarelik bir daire için 100 liralık bir maliyet, 10 daireli bir apartmanda bu 1.000 lirayı bulur” dedi. ”İYİLEŞTİRME İÇİN ZORUNLULUK YOK” ”Binası için G sınıfı Enerji kimlik belgesi düzenlenmiş bir vatandaşı nasıl bir süreç bekliyor” sorusu üzerine yetkili, binada iyileştirmeyle ilgili bir zorunluluk, yaptırım bulunmadığının altını çizdi. Yetkili, ”Belgeyi düzenleyen şirket size şunu söyleyecek; Siz G sınıfı çıkmışsınız ama şu şu işlemleri yaparsanız, C sınıfı olabilirsiniz, bunun için şu kadar maliyetiniz olacak, geri dönüşüm süresi de 3 yıl, 5 yıl olacak. Yaptırmak isterseniz, bu çerçevede yaptırın. Herhangi bir zorlama söz konusu olamayacak. Vatandaşlar sadece kimlik belgesi almakla yükümlü” dedi. Binasında iyileştirme yapmak isteyenlere yönelik Bakanlık olarak finansman modelleri üzerinde çalıştıklarını, ancak bu çalışmanın henüz tamamlanmadığını kaydetti. Yetkili, finans modelinin temelde düşük faizli krediye dayandığını, belki teşvik mekanizmalarının da dahil edilebileceğini söyledi. ”MEVCUT BİNALARDA ENERJİ İSRAFI ÇOK” Yetkili uygulamanın amacı hakkında bilgi verirken de öncelikle bilinç yaratmayı istediklerini belirterek, şunları kaydetti: ”Bir araba alıyoruz, araba 100 kilometrede 5 litre yakıyorsa iyi, 10 litre yakıyorsa kötü diyoruz. Üstelik bu araba sürekli değil, kontağı çevirdiğimizde ancak enerji tüketiyor. Yaşadığımız bina ise sürekli enerji tüketiyor ve biz ne kadar enerji tükettiğini bilmiyoruz. Enerji kimlik belgesi buna hizmet edecek. Karşı bina metrekare başına 150 kilovat enerji tüketiyor A veya B sınıfı, bizim bina 250 kilovat tüketiyor, yaklaşık yüzde 70 daha fazla, G sınıfı. Demek ki biz o seviyeye çıkabiliriz, belge bize bunu gösteriyor.” Özellikle mevcut binalarda enerji israfının çok fazla olduğunu kaydeden yetkili, binalarda yüzde 40-50 iyileştirme sağlanabileceğini ve enerji tüketiminin azalacağını öngördüklerini söyledi. ENERJİ KİMLİK BELGESİ Binanın enerji ihtiyacı, enerji tüketim sınıflandırması, yalıtım özellikleri ile ısıtma-soğutma sistemlerinin verimiyle ilgili bilgileri içeren belge, ”yeni tasarlanan binalar” için binanın tasarımında görev alan yetkili mimar ve mühendisler, ”mevcut binalar” için ise enerji verimliliği danışmanlık şirketlerince hazırlanacak ve ilgili idarece onaylanacak. Belge, yeni binalar için yapı kullanma izin belgesinin ayrılmaz parçası olacak. Enerji kimlik belgesinin bir nüshası bina sahibi, yöneticisi, yönetim kurulu veya enerji yöneticisi tarafından muhafaza edilecek, bir nüshası da bina girişinde rahatlıkla görülebilecek bir yerde bulundurulacak. Enerji kimlik belgesine bakarak bir kişi oturacağı evde ne kadar enerji tüketileceğini anlayabilecek. Böylece ev satın alırken veya kiralarken yalıtımdaki eksikliklerin anlaşılması ve buna göre karar alınması mümkün olacak. YAPI DENETİMİ DE YAYGINLAŞTIRILIYOR Yapı Denetimi Hakkında Kanunun yürürlüğe girdiği 2001 yılında 19 ilde pilot olarak başlatılan ”yapı denetimi” sistemi de 1 Ocak 2011 tarihi itibariyle yurt genelinde yaygınlaştırılacak. Yasanın kapsamının genişletilmesiyle ilgili Bakanlar Kurulu kararı, temmuz ayında Resmi Gazetede yayımlanmış, yürürlük tarihi olarak da 1 Ocak 2011 belirlenmişti. Buna göre yeni yılda, Adana, Ankara, Antalya, Aydın, Balıkesir, Bolu, Bursa, Çanakkale, Denizli, Düzce, Eskişehir, Gaziantep, Hatay, İstanbul, İzmir, Kocaeli, Sakarya, Tekirdağ ve Yalova’da uygulanan yapı denetimi, 62 ilde daha uygulamaya konulacak. Sistemle, kamuya ait yapı ve tesisler ile yasada belirtilen ruhsata tabi olmayan yapılar hariç özel binalar yapı denetimine tabi olacak. Yapılar, Bayındırlık ve İskan Bakanlığından aldığı izin belgesiyle çalışan, tüzel kişiliğe sahip yapı denetim kuruluşlarınca denetleniyor. Halen 62 ilde uygulanan, ”inşaat mühendisi, makine mühendisi, elektrik mühendisi ve mimar olmak üzere 4 ana meslekte fenni mesuliyete” tabi gerçekleştirilen ve bu nedenle ”4′lü TUS” olarak adlandırılan denetim sistemi de kalkmış olacak. AA

Kaçak Yapıların Ortadan Kaldırılması Bir Çok Sorunu Tetikler!

Tarhan Erdem, Van’daki deprem sonrası bir çok kalem erbabı gibi Türkiye’nin içinde bulunduğu yapı sorununa değindi. Erdem, Radikal Gazetesi’ndeki yazısında yapı çatısı altında birçok sorunun barındığına değindi Başbakan Recep Erdoğan’ın, depremin ilk günlerinde “Kaçak yapıları gerekirse biz yıkarız” demesinden beş gün geçti geçmedi. Ortaya çıkan taslak Dün bir taslak internete düştü: Çıkarılacak ‘Dönüşüm Yasası’nda, yetkilerin bugünkünden daha da belirgin biçimde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nda toplanması; denetim üst kurulu oluşturulması; yeterlik belgesi olmayanların müteahhitlik, kalfalık, ustalık yapmasının önlenmesi; Tapu, Kat Mülkiyeti, Medeni, İmar ve Ceza kanunlarının değiştirileceği; bütün yapıların envanterinin çıkarılması öngörülüyor muş. Habere göre uygulamaya Afyon, Denizli, Elazığ, Hakkâri, İstanbul, İzmir, Kocaeli, Kütahya, Sakarya ve Van kentlerinden başlanacak ve Türkiye’deki binaların yaklaşık yarısı yenilenecekmiş! Başbakan’m ortaya attığı işin tutarı en az 500 milyar liradır. Habere hâkim düşüncelerle ele alınıp, ilerlenemeyeceğini düşündüğümden, bu taslağın dikkate alınmayacağına inanıyorum. Projeyi tanımlayalım 1950′de ülkede, iyi kötü 4 milyon ev vardı. O yılki 21 milyon nüfusumuz 2010 sonunda 53 milyon artarak 74 milyona ulaştı. 1950′deki mevcut konutların hepsinin kullanılmaya devam edildiğini varsaysak, 60 yılda 11 milyon ev yapmış olacaktık. Son yirmi yılda yapılan ev sayısının ortalama yılda 200 bin civarında olduğunu hatırlayalım. Yaşadığımız ve çözme iddiasını seslendirdiğimiz problemi, sonuçta 53 milyon yeni doğan çocuğun konut ihtiyacı yaratmıştır. Simdi herhalde 5 ile 10 yıl arasında 10 milyon konut yapılması hedefleniyor. Yani 60 yılda yaptığımızın yarısından fazlasını önümüzdeki on yılda yapmayı hedefliyoruz! Bu çok büyük bir projedir. Önce bu proje ortaya çıkmalıdır. Bu projeyle birlikte ele alınacak kanunlar, haberde sayılanlarla birlikte, il özel idareleri, belediye ve son yıllarda eklenen büyükşehir belediyeleri kanunlarıdır. Tanzimat’tan bu yana, özellikle 1950 sonrası bu kanunlar pek çok kez yeni baştan yazılmış, her yeni yazılan üzerinde sık sık değişiklik yapılmıştır. Çok değişiklik nedensiz değildir; toplum değişiminin olmazsa olmaz parçası konuttur. Konut ve onun altyapısı yol, kanalizasyon gibi yapılar, insan yaşamının yandaşı sanayi yapıları hep konuştuğumuz kanunlarla düzenlenir. 60 yılın sevapları, günahları Son 60 yılın sevapları ve günahları, 53 milyonun ihtiyacının yarattığı sorunları çözmek için çıkarılan bu kanunlar ve uygulamalarında gizlidir. Bazılarının depremde yıkılmayan, bazılarının yıkılan konutlarda oturmaları… Toplumdaki mutluluklar, bedbahtlıklar… Mafya, karapara, kayıtdışılık… Fakirleşme, para kaybetme, kolay ve haksız para kazanma, kolay zengin olma… Özetle, toplumdaki çelişkiler ve haksızlıklar hep bu kanunların günlük sıkıştırmalarla, aceleyle bir ucunu değiştirme sonucu ortaya çıkmış, ama sorun büyümüş, önlenememiştir. Bu kez de depremin sıkıştırmasıyla zaman kaybetmeyelim, projeyi bütünüyle ele alalım! TMMOB Başkanı ne derse desin, ilk sıraya kimi koyarsa koysun, sorun siyaset adamlarının, belediye başkanlarının, müteahhitlerin, mühendislerin birine bağlanamaz; hiçbiri tek suçlu olmadığı gibi, hiçbiri suçsuz da değildir. Sistem sorunu Toplumsal sistemin yarattığı bir sorunu konuşuyoruz. İlk söylenebilecek olan şu-dur: Konut ve getirdiği sorunlar, halkın en önemli ve en büyük ihtiyacıdır; halkın her değerini, yaşamının her anını etkiler. Halka inananlar, konut meselesinde halkı konut konusunun çözümünde devre dışı bırakamazlar. 60 yıldır eski anlayışla konut ve yapı işinde merkezi idare anlayışı sürdürülmüş ama konut sorunu ve yan sorunları çözülememiştir. Konut konusu yerinden yönetim konularının başında gelir, gelmelidir. İddiamın gerekçelerini ve dayandığı örnekleri bu yazıya sıkıştıramam; proje ortaya çıkınca yeniden ele alacağım. Tarhan Erdem/Radikal Gazetesi

Erdoğan Bayraktar: 10 Milyon Ev Risk Altında!

Çevre ve Şehircilik Bakanı Bayraktar, artık kimsenin ‘karlı iş’ diyerek müteahhitlik yapamayacağını söyledi. Bütün daire sahipleriyle anlaşma şartını kaldıracaklarını kaydeden Bayraktar, “çok ciddi bir denetim mekanizması oluşturacağız” dedi TÜRKİYE’NİN YENİ ŞEHİRLERİ YÜKSELECEK TOKİ’de önemli işlere imza attı, artık Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar. Van’da yaşanan depremin ardından Van’a ilk gidenlerden. Bayraktar, izlenimlerini şöyle anlatıyor: “Vatandaşın yanındayız, onlarla hemhal olduk. Vatandaşlar arasında ayrımcılık yapan belasını bulur. Köylere pırıl pırıl 1 katlı, 2 katlı, hayvan barınakları olan çağdaş evler yapacağız. Erciş’te ve Van’da modern siteler yapacağız, insanlarımızı bu evlere yerleştireceğiz. Şu anda ön geçici iskan için çadırları dağıttık, çadır kentleri kurduk, arkasından kışı atlatmak için Mevlana evleri ve konteynerleri getirmeye başladık, 10-15 gün içinde kalıcı konut ihalelerini yapacağız, gelecek sene bu vakitler gelmeden de kalıcı konutlar vatandaşa teslim edilecek. Modern, depreme dayanıklı, sosyal donatıları olan yerleşim birimleri kurulacak. Depremden zarar gören Van Belediyesi’nin, Erciş Belediyesi’nin, belde belediyelerimizin İller Bankası’na olan borçlarını 1 yıl faizsiz olarak erteliyoruz.” Bir afet karşısında Türkiye’nin hemen bütün bölgelerinde karşılaşılacak manzara farklı olmayacak. Bu gerçeği değiştirmek için heyecanlı, azimli. TÜRKiYE’DE 10 MiLYON BiNA RiSK ALTINDA * Erciş’te gördük, mesela bir bina çökmüş, hemen yanındaki bina ayakta. Yapılar neden denetlenemiyor? Devletin yargı, denetim ve güvenlik olmak üzere 3 görevi var. Gelişmiş ve modern ülkelerde, denetim ağırlıklı bir yapı vardır. Türkiye de geldiği pozisyon itibariyle özellikle yapı, inşaat ve üst yapılarda bundan sonra artık ruhsat işkenceli değil, denetim odaklı bir yapıyı kurmak zorundadır. Bizim bakanlığımız da onun için kuruldu, öncelikli görevimiz yapı sistemini kaliteli hale getirmek. TEKNİK MÜŞAVİRLİK SİSTEMİ * Nasıl kurulacak bu yapı? Bundan sonra yapıları zemin etüdünden tutunuz da iskân müsaadesine kadar olan safhasında çok ciddi bir denetim mekanizması oluşturacağız. Yapı denetim kuruluşlarını ‘A,B,C,D’ diye kategorize edeceğiz ve teknik müşavirlik kuruluşları haline dönüştüreceğiz. * Ne yapacak bu teknik müşavirlik kuruluşları? Teknik müşavirlik kuruluşları müteahhitliğin dışında inşaat sektörüyle ilgili her işi yapabilecekler. Proje de yapabilecekler, denetim de yapabilecekler. Yalnız kendi yaptıkları projeyi kendileri denetleyemeyecek. Yapı sahibi, yapıyı yapan müteahhit, yapının fenni mensulü, yapıyı denetleyen teknik müşavirlik kuruluşu, bunu denetleyen belediyeler, zincirleme bir şekilde hepsi sorumlu olacak. * Genellikle sorumluluklar lafta kalıyor. Bu sorumluluk lafta kalmayacak. Başta maddi cezalar olmak üzere, yapım sırasında ciddi para cezaları, arkasından kapatma cezaları ve disiplin cezaları olmak üzere kişinin konumuna göre cezalar getireceğiz. Hafiften ağıra doğru uygulanabilir cezalar olacak. Nasıl polis sisteminde, vergi sisteminde, zabıta sisteminde, sağlık sisteminde bir denetim varsa yapı sisteminde aynı şekilde bir denetim sistemini kuracağız. * Müteahhitliğe nasıl bir düzenleme getirilecek? Hem müteahhitlikte hem de ustalık, kalfalıkta sertifikasyon sistemini getireceğiz. Yani artık kimse elindekini satıp “müteahhitlikte kâr var” deyip müteahhitlik yapamayacak. Yaparsa teknik müşavirlik sorumluluğunda yapabilecek, kendi başına müteahhitlik yapamayacak. İŞTE ÖNCELİKLİ İLLER * Şu anda kaç konut var denetime girecek? 19, 5 milyon konut stoğu var. 19,5 milyon konut stoğunun hâlâ yarısına yakını salaştır, kaçaktır, depreme dayanıksızdır veya mühendislik biliminden yoksundur. Biz öncelikle deprem hattı üzerinde bulunan en salaş, en dayanıksız, kaçak, hazine arazileri üzerindeki kaçak binalardan başlayarak bunları dönüştüreceğiz. Türkiye’nin çok ciddi bir yenilenmeye ihtiyacı var. * Hangi illerde başlayacak? İstanbul, İzmir, Bursa, Eskişehir, Kocaeli, Bingöl, Van, Diyarbakır öncelikli yörelerimizdir. * Nasıl tespit edilecek bu binalar? Başladık tespit etmeye. Bununla ilgili çok ciddi firmalar var. Karot firmaları var, hem evin röntgenini çekecek hem de betonun dayanıklılığını ölçecek. 120 İMZA, 7′YE DÜŞECEK * Mesela İmar Kanunu’nda ne gibi düzenlemeler öngörülüyor? İmar Kanunu’nda bir defa yeknesaklık getireceğiz. Her belediye kendi istediği gibi imar yönetmeliği yapamayacak. Belediyeler rahatlayacak, ama imar bütünlüğü de sağlanacak. İmar Kanunu da denetim esaslı bir yapıya kavuşacak. Bir imar ruhsatı, bir inşaat ruhsatı alıncaya kadar 120 imza atılıyor, 70 belge alıyorsunuz, biz bunu düşürebilirsek 7′ye düşüreceğiz. 7 belge ile inşaat ruhsatını alacak, ama inşaatın her safhasında temeli dökerken, kolon dökerken, zemin dökerken, kalıp yaparken her safhasında denetlenecek. İmar Kanunu’nda bunu getireceğiz. İmar Kanunu’nun 18. maddesinde daha rahat terk yapılabilmesi, parsellerin daha rahat hamur edilebilmesi, ada bazında parsellerin hamur edilmesi yeniden düzenlenecek. İmar Kanunu’nu günün şartlarına uygun hale getireceğiz. HIZLI KAMULAŞTIRMA İÇİN YASAL ALT YAPI HAZIRLANIYOR * Nasıl yıkılacak bu binalar? Vatandaşlara “Sen buraya kiraya taşın” diyeceğiz, vatandaşın durumu müsait değilse ona her türlü yardımı yapacağız. Elimizde konut varsa, “Bu konuta taşın” diyeceğiz, eğer “Kardeşim benim evimin parasını verin ben gideceğim” diyorsa vereceğiz parasını gidecek. Eğer oradaki enkazının bedeli 20 lira ise biz ona 30 lira vereceğiz. Kentsel dönüşüm bölgesindeki bir vatandaşın tapulu mülkünün bedeli 60 lira ise biz ona 65 lira-70 lira vereceğiz. Evinin yerine ev yapabileceksek ona “Şimdilik kirada otur, evinin yerine ev yapacağız, oradan sana ev vereceğiz” diyeceğiz. Bütün bu iyi niyete rağmen, vatandaş bunları kabul etmezse bunları kamulaştıracağız. Hızlı kamulaştırma çıkaracağız. Siyasi irade, kaçak yapılardan, depreme dayanıksız yapılardan artık Türkiye’yi kurtarma kararlılığında. Özellikle fay hattında kaçak, depreme dayanıksız binalar ya yıkılacak ya yıkılacak. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı “Benim siyasi hayatıma mâl olsa da artık depremlerde bu acıları yaşamak istemiyorum” diyebiliyorsa Türkiye bu binaları artık taşıyamaz. Bunun yasal alt yapısını hazırlıyoruz. BÜTÜN DAİRELERLE ANLAŞMA ŞARTI KALKIYIR * Hangi sıkıntıları yaşıyorsunuz ki yasal düzenlemeye ihtiyaç duyuyorsunuz? Mesela kat irtifakı. Ana gayrimenkulde kat irtifakı kurulunca orada bir nevi ifraz oluyor. Yani ana gayrimenkul üzerinde 20 daire varsa, 20′ye bölünmüş ve müstakil bir gayrimenkul durumuna geliyor. Burada 20 dairenin 19′u ile anlaşıp birisiyle anlaşamazsak o binayı yıkamıyoruz. * Nasıl bir düzenleme ile bu sorunu aşacaksınız? Biz şimdi depreme dayanıksız olan, kaçak olan, salaş olan ve yıkılması gereken binaları iştirak halinde mülkiyet durumuna getireceğiz, bu mülkiyetlerde ortaklığın giderilmesi yolunu açacağız, izale-i şuyu davası açma yolunu açacağız. Kat irtifakını bozup, orayı tek parsel haline, yani hamur haline getirmeye çalışacağız. Bunu parsel bazında yapabileceğimiz gibi ada bazında da yapacağız. En önemli ayağı budur. Burada imar hakkı transferi yapacağız, menkullerin likitleştirilmesi imkânını getireceğiz. Gayrimenkul hakkının transferini, başka yere gitme hakkının transferini de yapacağız. * Başka ne gibi yasal düzenlemeler yapılacak? Önümüzdeki üç – dört ay içerisinde eksik kalan yasal alt yapıyı bitireceğiz. Tapu Kadastro Kanunu’nda, İmar Kanunu’nda, Medeni Kanun’da, Borçlar Kanunu’nda, Ceza Kanunu’nda, Yapı Denetim Yasası’nda yapı denetim sistemini çok daha reel hale getirecek, denetim odaklı bir yapı kuracak düzenlemeleri yapacağız. Yönetmelikler, tüzükler e genelgelerle ve teknik elemanlarla tamamlayacak, bir kontrol sistemi de kuracağız. CEZALAR LAFTA KALMAYACAK * Başbakan ‘yetkiyi gerekirse alacağız’ dedi, hangi yetkiler alınacak ve size süper yetki mi verilecek? Belediyelerden yetki alma anlamında söylenmedi, yıkma ve kentsel dönüşüm konusunda söyledi. “Gerekirse” dedi, yani yıkma konusunda eğer belediyelerin gücü yetmezse, o zaman onlardan o yetkileri alıp, yıkma işini biz yürüteceğiz. Belediyelerin şu anda devam edilen yetkileriyle ilgili değil. İleride kentsel planlama konusunda nasıl plan yapacaklarının kaidelerini biz belirleyeceğiz. Plan kaidelerini, ruhsat verme kaidelerini, yönetmelik yapma, denetim kaidelerini getireceğiz. O dönem bitti * “Kimsenin gözünün yaşına bakılmayacak” diyorsunuz. Bir insan eğer binasının zemin katında oto galerisi yapmak için bir kolonu kesiyorsa onun gözünün yaşına bakmayacağız. Eğer bir binada 5 katlı betonarmesi, statiği yapılmışsa, adam onun üzerine 2 kat daha kaçak çıkıyorsa onun gözünün yaşına bakılmayacak. Öyle lafta değil, bu cezalar artık çok ciddi biçimde uygulanacak. Bir yapı denetim kuruluşu, bir teknik müşavirlik kuruluşu eğer binasını denetlemiyorsa onun gözünün yaşına bakmayacağız. Bir masa üzerinde imza atarak denetim değil, bir ruhsat verene kadar adama her türlü işkenceyi yap, iflahını kes, ruhsat aldıktan sonra hak getire, daha hiç uğrama. Bu dönem bitti. Seda ŞİMŞEK/BUGÜN

Konut Kredisi Hacminin Yarısı Yerli Bankalarda!

BDDK verileri ile derlenmiş karşılaştırma sitesi Enuygun.com’un analizine göre, toplam tüketici kredileri hacminin yüzde 80′ini konut ve ihtiyaç kredileri oluşturuyor. Enuygun.com’un baş analisti Sungurlu, ‘Konut kredileri en az sorun çıkaran kredi türü” dedi Banka türü bazında incelendiğinde, sektörde konut kredisi hacminin yüzde 50′sine yerli özel bankaların sahip olduğu, kamu bankalarının pazar payının da yüzde 29 olduğu görülüyor. Çoğunlukla borç kapama için kullanılan ihtiyaç kredilerinde ise tam tersi bir durum söz konusu. Kamu bankalarının bu kredi türündeki pazar payı yüzde 53 seviyesine ulaşırken, yerli özel bankaların pazar payı ise yüzde 30. Yabancı bankaların her iki kredi türündeki pazar paylarının yüzde 20 civarında olduğu görülüyor. Kredilerde tüketiciye yönelik maliyet karşılaştırma servisi veren bir kurum olarak aslında kamu bankalarının da konut kredilerinde oldukça rekabetçi fiyatlamalara sahip olduğunu belirten Enuygun.com’un Baş Analisti Betül Sungurlu, “Konut kredileri bankacılar için en az sorun çıkaran kredi türü. Bu sebeple özel bankaların stratejik olarak konut kredilerinde ihtiyaç kredilerinden daha aktif olmak istediklerini düşünüyoruz” değerlendirmesini yaptı. Vatan / Nihal Yuvacan

Ersin Özince: Konut kredisi, Güvenli Konut Açığını Kapatıyor!

İş Bankası Genel Müdürü Ersin Özince, Konut kredisi mesela dış ticaret açığı yaratır mı yaratmaz mı? Konut kredisinin en önemli kapattığı açık, güvenli konut açığı…Buyurun bugün engelleyin konut kredisini”diye konuştu… İş Bankası Genel Müdürü Ersin Özince, bazı bankaların kredi hacimlerinin çok yükselmesine ilişkin sözü edilen tedbirler konusunda, “Polisiye derken, herhalde geriye sanırım basındaki gibi gelip götürmek kaldı. Basındaki yöntemler uygulanacaksa, yok, teslim. Munzam karşılıklar artmaya devam etsin. Hatta tamamını verelim” dedi. Özince, “Banka bazında, kredi bazında politikalar değil de genele yönelik politikalar izleniyor. Kimin kimden ne şikayeti varsa devletin mekanizmaları bunun gereğini yapmaya müsait” diye konuştu. İş Bankası şubesinin açılışını gerçekleştirdikleri Erbil’de, gazetecilerin sorularını yanıtlayan Özince, Irak’ın, yeniden yapılanma içinde serbest ekonomiye geçişte çok daha hızlı hareket edeceği ümidinde olduklarını, doğal kaynaklarının zenginliği nedeniyle varlıklı bir potansiyele sahip piyasa olmasından dolayı ilgilerini çektiğini vurguladı. Ersin Özince, “Irak’ta bugüne kadar bizi durduran yegane şey güvenlikti. Bunun da artık adım adım geçildiğini düşünüyoruz. Biz Irak’ta ciddi büyüyeceğiz. Ve burada bir şubeyle gördüğümüz gelişim, kısa zamanda 4-5 şubeye varacak. Biz Erbil, Bağdat, Basra ve Süleymaniye olabilir diye düşünüyorduk. Buna Zaho ve Dohuk da eklendi” diye konuştu. Irak’ta lisans müracaatlarının olduğunu ifade eden Özince, imkan olursa buradaki teşkilatı Irak bankası şekline dönüştürmeyi istediklerini bildirdi. Bölgede her ülkede ayrı şube açmak yerine, bu ülkelerin hepsinde şubesi bulunan bir bankaya sahip olmanın prensip olarak en doğru yaklaşım olacağını dile getiren Özince, “Her türlü şansın doğması mümkün. Kesin olan bir şey var ki bu ülkelerde geçmişte yatırım yapmış birçok banka bu iştiraklerini satmak zorunda kalacak” dedi. Bölgede sigorta sektörünü de geliştirebileceklerinin altını çizen Özince, “Biz de istikrar buldukça yakın coğrafyaya girip sigortacılığı yerleştirmeyi, yaygınlaştırmayı düşünüyoruz. Anadolu Sigorta gibi İş Bankası’ndan bir yaş küçük sigorta şirketinin mutlaka bölgede büyümesini istiyoruz” diye konuştu. Rusya’daki Sofia Bank’ın satın alınması sürecine ilişkin Özince, “Bu bankanın alımıyla ilgili bizim kararımızda gevşeme yok, ama anlayamadığım aksaklıklar oluyor. Bu olmazsa başkalarına bakabiliriz” yorumunu yaptı. Türkiye;den daha hızlı büyüyebilecekleri bir piyasa bulamayacakları kanaatinde olduğunu kaydeden Özince, “Türkiye pazarının büyüklüğünün yanında yurt dışındaki işlerin tamamı o kadar küçük ki, Doğu ve Güneydoğu’daki şubelerimizi ikiye katlasak yurt dışında yapacağımız bütün yatırımlardan çok daha iyi netice alırız” dedi. “HAKSIZ REKABET DOĞURAN İSTİHDAM POLİTİKALARI VAR” Ersin Özince, çalışanların sendikal ve sosyal haklarını üst düzeyde tutan bir banka olduklarını vurgulayarak, şöyle konuştu: “Hiçbir sosyal ve sendikal güvence olmadan çalışanları istihdam etmek doğru değil. Konunun, ülkemizde adeta haksız rekabet gibi bir şekil almaması lazım. Teşmil dediğimiz uygulama çok tepki uyandırdı. Hatta bizim gibi sendikal hakların yoğun olduğu bankanın diğerlerinin sıkıntısına yol açmak için teşvik ettiğini söyleyenler bile oldu. Teşmil, benim bilebildiğim kadarıyla Türkiye Cumhuriyeti hukukunun iş yasalarının sağladığı bir haktır. AB ülkelerindeki işçinin ne hakkı varsa Türkiye’de de aynı şey olmalı. Bankacılık sektöründe grev, sektörün bayağı ürktüğü bir husus. Bankacılıkta dahi grev uygulandığında yasayı koyan, onun hangi şartlar altında yapılacağını düzenlemiş. Ben sendika örgütü lideri de değilim. Beni burada ilgilendiren, haksız rekabet doğuracak çok farklı istihdam politikasının uygulanıyor olması. Özellikle birtakım markaların yurt içi ve yurt dışı uygulamalarda çifte standart denilebilecek uygulamaları söz konusu.” “DIŞ TİCARET AÇIĞI YARATTIĞINI DÜŞÜNMEK HAYALDİR” Merkez Bankası’nın ekonomiyi soğutma yönünde bankalara yönelik aldığı kararlara ilişkin soruları ise Özince, şöyle yanıtladı: “Ben bunu doğrusu anlayamıyorum. Ben ne ekonomistim ne Merkez Bankacıyım. Benim bütün anladığım piyasayı, ekonomiyi tüm unsurlarıyla iyi teşhis etmeye çalışmak. Bankacılık sadece kuralla yapılmaz. Ticaret gönüllü yapılır. Ticarette alıcı ve satıcının niyetini anlarsınız ve onu yönlendirmeye çalışırsınız. Bankacılık, nihayetinde kaynak aktarma işidir. Kaynak da dış ticaret açığı yaratmak için aktarılmaz. Kaynak, üretim için istihdam için aktarılır. Bizim İş Bankası özelinde kredilerimizi üçe bölecek olursak her bir üçte bir parçası sırasıyla kurumsal, KOBİ ve bireysel segmentlere ait. Yani bugün kurumsal kredilerimizin çok büyük bölümü başta enerji olmak üzere proje finansmanına özgüleniyor. Bunun dış ticaret açığı yarattığını düşünmek hayaldir, hayal… KOBİ kesiminin yarısını en az imalatçı KOBİ;ler, büyük bölümünü ihracatçı teşkil ediyor. Bireylerin de kullandıkları kredilerin haddi yüzde 80’i, ki değil, tartışılır. Konut kredisi mesela dış ticaret açığı yaratır mı yaratmaz mı? Konut kredisinin en önemli kapattığı açık, güvenli konut açığı…Buyurun bugün engelleyin konut kredisini… Depreme bu kadar açık bir ülkede insanların iyi standartlarda kırk yılda bir ödeyebilecekleri faiz oranıyla elde edecekleri konut finansmanını, bunun yaratacağı üretimi, istihdamı erteleyin. Bunun hiçbir mantığını anlamıyorum. Bugün düz mantık, ’kredi artışı dış ticaret açığını etkiliyor’ derken, o kredinin cinsini açıklamaya, o ayrıntıya girmeye ihtiyaç duymadan doğru orantı kurmak benim anlayabildiğim bir konu değil.” “KREDİYİ BURADAN VERİP YURT DIŞINDAN GÖSTERECEKLER” Özince, alınan kararların sektöre etkilerine ilişkin de şu görüşleri dile getirdi: “Korkarım şu olacak; biz milyonlarca müşteriye ’pardon kredi bitti, limite dayandık’ diyemeyeceğimize göre az sayıdaki kurumsal müşteriden, büyük ihtimalle daha çok büyük müşterilerden çekileceğiz. Veyahut bazı imkanı olan bankalarımız, eğer yurt dışında bir bankanın iştirakiyse oraya gönderecekler. Daha olmadı yurt dışındaki bankalarla birtakım yapılandırmalara girip krediyi buradan verip orada gösterecekler. Daha da olmadı birtakım kredilerini yurt dışındaki bankalara satacaklar. Yani ben dış ticaret açığıyla mutlaka mücadele edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Ama bu sadece ithalatı azaltmaya çalışmakla olamaz. İhracatı artırma işini kim yapacak? Bu politikalar etkin olur mu olmaz mı bilmiyorum, ama canımızı çok yaktığı kesin. Peki canı yanan kim? Canı yanan ben değilim. Ben zaten bankanın maaşlı çalışanıyım. Banka hissedarı olan milyonlarca insan var. Sadece İş Bankası hissedarı olan 200 bin yatırımcı var. Bu yatırımcılar bugün buraya koydukları sermayenin karını tahsil dahi edemiyorlar. BDDK, en güçlü bankalarımızda dahi elde edilen karı çoğunlukla sermayeye ekletiyor. Devamlı bankacılık sektörünün çok karlı olduğu söyleniyor. Hatta bu konuda en fazla şikayeti olan birtakım sivil toplum yöneticisine ’sizin kar beklentiniz nedir’ dediğimde, ’yüzde 40’ diyebilecek kadar da Türkiye’de karlı işadamları var. “YAPILA YAPILA SADECE BANKALARA MI YAPILIYOR?” Sonuçta ben bankacılık sektörünün çok zamansız ve çok gereksiz bir şekilde karlılığının tırpanlandığını düşünüyorum. Hadi munzam karşılığı artırdınız, anlamıyorum ben de… bir nedeni, mantığı var. Peki bunun faizini vermemek niye? Faizi sıfır yapmak niye? Niye sıfır? Bir değil, iki, üç değil… Bunları söylediğimizde ülke örneği veriliyor. O ülkelerde bankalara devlet garanti veriyor. Biz bankacılık sektörüne devletin garantisini reddetmiş sektörüz. ’Katiyen yapılmamalı’ dedik. Ben bu politikaların mutlaka doğru bir nedenden kaynaklandığını ama yanlış tedavi yöntemi olduğunu düşünüyorum. Doğru tedavi yönteminin ne olabileceğine dair birtakım önermeler yaptığımızda, bunların serbest piyasada uygulanamaz diye cevaplara şahit olduk. Serbest piyasa ekonomisinde hiçbir şey yapılamıyor da yapıla yapıla sadece bankalara mı yapılıyor?” İş Bankası Genel Müdürü Özince, ithalatı sadece bankaların değil piyasanın kendisinin de finanse ettiğini belirterek, “Kalkıp bankacılık sektörünün sağlığını etkileyecek önlemler alırken, bence o konuda da bazı kısıtlamalara gidilebilmesi lazım. Nasıl benzinin fiyatını 4 lira yapıyorsak, başkaca tüketimlere de aynı şekilde caydırıcı davranmalıyız. Lüks tüketime gerekirse daha ağır vergiler uygulayalım. Durduk yere dönüp dönüp bankacılığın açtığı şubeden, topladığı mevduata kadar her şeyi defalarca vergilendirecekseniz… Benim kanaatim bu bir işe yaramaz. Dış ticaret açığının da bu şekilde kapanacağını hiç zannetmiyorum. İnşallah mahcup olurum” yorumunu yaptı. POLİSİYE TEDBİRLER… “Kredi sınırlamasıyla ilgili gerekirse bazı bankalara polisiye tedbirlerin uygulanması”na ilişkin soru üzerine de Özince, şunları kaydetti: “Polisiye derken, herhalde geriye sanırım basındaki gibi gelip götürmek kaldı. Polisiye derken basındaki yöntemler uygulanacaksa, yok, teslim… Munzam karşılıklar artmaya devam etsin. Hatta tamamını verelim. Bu hakikaten şaka gibi… Polisiye ne tedbir uygulayabilirsiniz ki bir bankaya? Hukuk devletinde değil miyiz? Ne biçim ifadeler bunlar… Hangi polisiye? Polislik birşeyimiz varsa yerimizde durduğumuz kabahat zaten… Görevini yanlış yapan bankacıya çok rahatlıkla otorite ’ben bunu uygun görmüyorum’ diyebiliyor. Ama halka açık bir anonim şirketi bu şekilde ele alamazsınız. O zaman Türkiye, yönetişimin doğru düzgün ve güvenilir olduğu bir ülke olmaktan çıkar.” Banka bazında, kredi bazında politikalar değil de genele yönelik politikalar izlendiğine dikkati çeken Özince, “Deniyor ki bazı bankalar veya birtakım el altından bilgiler uçuruluyor. Hep bazı bankalar teşhisi vardır. Bazı bankaya kızılır, bütün bankaya laf edilir. Bazı bankanın bir konusu yetersizdir, bütün bankalara teşmil edilir. Kimin kimden ne şikayeti varsa devletin mekanizmaları bunun gereğini yapmaya müsait. Mahalle hocası mantığıyla bütün sınıfı falakaya yatırmaya gerek yok” diye konuştu. “TÜRKİYE’DEN DIŞARIYA BANKA SERMAYESİ KAYAR” Alınan kararların karlılığı “çok kötü” etkileyeceğinin altını çizen Özince, “Benim kaygım şu; Türkiye’den dışarıya banka sermayesi kayar. Veya Türkiye’ye gelecek olan banka sermayesi başka ülkelere gider. Büyük banka alımı, böyle bir resimle çok fazla söz konusu olmaz. Alımı bir tarafa bırakın, büyük sermayesi girmez” dedi. Türkiye’deki tüketici kredilerinin AB ülkelerinin hangisiyle kıyaslanırsa kıyaslansın son sırada yer aldığına işaret eden Özince, “Ve biz şimdiden dış ticaret açığı engeline takıldık. Tüketicinin ve reel kesimin finansmanı nasıl büyüyecek? Dış ticaret açığı bu kadar önemliyse bunu sığ bankacılığı durdurarak mı önleyeceksiniz sadece? Bunun hiç mi çaresi yok? Merkez Bankası sürekli diğer önlemler, diğer önlemler diyor. Bir Allah’ın kulu çıksa da diğer önlemler neymiş açık açık söylese bunları da, biz ’hepsi yapılıyor, bir tek bankacılığa yüklenmekle kalınmıyor’ desek… Neymiş diğer önlemler? Bunu bir bulup çıkartmakta yarar var” değerlendirmesi yaptı. Bankacılık sektörünün üzerine fazla gelindiğini ifade eden Özince, “Hiç hak etmediği şekilde üzerine gelindi. Biz özel teşvik alan sektör değiliz. Bankaların istikrar ortamına çok olumlu etkileri oldu. Bunların hepsi kriz aşmış bankalardır” dedi. Ersin Özince, İş Bankası’nın bu hafta yapılacak Genel Kurul Toplantısı’nda Genel Müdürlüğü bırakıp bırakmayacağı sorusuna, “Kaç senedir ayrılma hayalleri kuran kimseyim. ’Emekli olacak mısınız’ diyorlar. ’Hiç aklımdan çıkmıyor’ diyorum. Ama emekli olmayacağım. Henüz keçi çiftliği kurmayacağım” karşılığını verdi. AA