20 Haziran 2012 Çarşamba

Sulukule projesi iptal

Sulukule projesi iptal

İstanbul Sulukule’de, Romanlar’ın tasfiyesinden hemen sonra yapımına başlanan konut projesi, tamamlanmak üzereyken iptal edildi. Fatih Belediyesi ile TOKİ ortaklığında inşa edilen konutlar için 13 gün sonra kura çekimi yapılacaktı.

FATİH Belediye Başkanlığı ile Kültür ve Turizm Bakanlığı aleyhine Sulukule projesinin iptaline ilişkin açılan üç ayrı dava, aynı gerekçelerle kabul edildi ve işlemin iptaline karar verildi. İstanbul Mimarlar Odası, Şehir Plancıları Odası ile Roman Kültürünü Geliştirme ve Dayanışma Derneği tarafından açılan, İstanbul 4’üncü İdaresi’nde görülen üç ayrı davada, Sulukule projesinin SİT alanı üzerine, Koruma Bölge Kurulu kararlarına aykırı olarak inşa edildiği, Romanlar’ın mülkiyet hakkının ihlal edildiği savunuluyor ve projenin iptali isteniyordu. Her üç dava da oybirliğiyle kabul edilerek, projenin iptaline karar verildi.

Kura 26 Haziran’daydı
Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun karşı kararına rağmen 2 yılda hızla yükselen inşaatı ne bu süre içinde alınan 3 bilirkişi raporu, ne de dozerin önüne dikilen müze uzmanı arkeolog Şeniz Atik durduramamıştı. Bitmek üzere olan projede konutların yeni sakinler arasında dağıtımı için Fatih Belediye Başkanlığı tarafından 26 Haziran günü kura çekimi yapılacağı bildirildi. Karar, Fatih Belediyesi, TOKİ ve bölgenin yeni sakinlerini şok edecek nitelikte.

Mahkemenin oybirliğiyle iptal ettiği Sulukule projesiyle ilgili Mimarlar Odası İstanbul şubesinden yapılan açıklamada, “Ne yazık ki bu önemli karar gecikmiş bir karar olarak hukuk tarihimize geçecek ve özellikle kent davaları için yürütmeyi durdurma kararlarının ne denli önemli olduğunun altı bir kez daha trajik biçimde çizilecektir” denildi.

2 yılda yaptılar
Sulukule olarak bilinen Neslişah ve Hatice Sultan Mahalleleri Yenileme Projesini kapsayan, Fatih’teki Sur Koruma Bandı’nda yer alan 90 bin metrekarelik bölgede, 640 konutun inşası 2 yılda bitme noktasına geldi. Bölgede yeni yapılan evler gelir düzeyi yüksek aileler için tasarlandı.
Sulukule’nin eski sakinleri olan Romanlar, bölgeden 60 kilometre uzaklıktaki Kayabaşı TOKİ konutlarına gönderilmişti.



NE OLACAK
ROMAN Derneği adına açtığı davayı kazanan avukat Hilal Küey, Mimarlar Odası’nın kararından hareketle, “İdari davalarda karar, hüküm niteliğindedir. İşlem iptal edilmiştir, proje derhal durdurulmalı, UNESCO kriterlerine ve bölgenin tarihsel dokusuna uygun olarak yeni bir proje ortaya çıkarılmalıdır. Aksi halde AİHM davamızı zaten kabul etti ve bu kararların uygulanmaması halinde Türkiye’yi çok büyük tazminat kararları beklemektedir. Sadece biz değil, yarın öbür gün mülkiyet haklarını yitirmiş vatandaşlarımız da tek tek dava açtıklarında, AİHM’nin keseceği tazminat cezalarının haddi hesabı olmayacaktır. Hukuk devletinin gereği yerine getirilsin” dedi.

1000 yıllık mahallenin kaderi 6 yılda değişti
- Sulukule; 22 Nisan 2006 tarihli Bakanlar Kurulu kararıyla “Yenileme Alanı” ilan edildi.
- Bölge halkı, bilim insanları, hukukçular ve uluslararası kuruluşların tüm ısrarlarına karşın yenileme avan projeleri, ilgili kurulun 2 Kasım 2007 tarihli kararıyla onaylandı.
- UNESCO ICOMOS Dünya Mirası Komitesi projeyle ilgili tarihi kimliğinden, kültüründen ve tüm değerleriyle bir bütün olan yapısından soyutlayarak basit bir yenileme mantığıyla yok eden bir sosyal dışlama, kentsel ranta el koyma ve soylulaştırma tespitlerinde bulundu.
- Şubat 2008’de Mimarlar Odası İstanbul Şubesi, Sulukule ile ilgili yenileme avan projelerinin yürütmesinin durdurulması ve iptali için dava açtı.
- Yargı süreci devam ederken Mayıs 2009’da Sulukule’de yıkımlar başladı.
- İstanbul 4’üncü İdare Mahkemesi 2 Haziran 2009 günü yürütmeyi durdurma talebini gerekçesiz olarak reddetti.
- TOKİ, 2009 yılının Eylül ayında yenileme avan projeleri ile inşaat ihalesine çıktı ve 6 Ekim 2009 itibariyle Sulukule inşaat firmasına devredildi.
- 6 Mayıs 2010’da Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir tarafından inşaatın temeli atıldı ve inşaat başladı.

Hürriyet / Ali Dağlar

ÖZAK GYO SPK’ya şikayet edildi

ÖZAK GYO SPK’ya şikayet edildi

Aytur Turizm Yat.İşl.San.ve Tic.A.Ş. geçtiğimiz ay sermayesinin % 25’lik kısmını halka arz edilen ÖZAK GYO hakkında, Sermaye Piyasası Kurulu’na şikayet ederek , bu şirketin GYO statüsünün kaldırılması talep etti.


ÖZAK GYO’nun ana malvarlığı olarak gösterdikleri Antalya Belek'de bulunan Ela Quality Resort isimli otelin %40 ortağı olan Aytur Turizm Yat.İşl.San.ve Tic.A.Ş. tarafından SPK’na yapılan başvuruda, Özak GYO’nun, görüntüde sermayesinin % 25’ini halka arz ettiği, ancak halka arzı izleyen iki ay içinde bu hisselerin büyük çoğunluğunun tekrar kendileri tarafından geri alındığı ve şu anda gerçek anlamda halka açıklık oranının % 5’in altına indiği belirtilerek “ÖZAK GYO’nun faaliyetin devamı süresince % 25 halka arz oranını koruma koşulunu koruması zorunludur. Oysa ki 22.05.2012 tarihi itibariyle Özak GYO’nun halka açıklık oranı % 3,87 düzeyine inmiştir”denildi.

Aytur şirketi tarafından yapılan şikayette, SPK’nun, ÖZAK GYO hakkında gerekli önlemleri alarak GYO statüsünden
çıkarılmasını, aksi halde yatırımcıların, GYO sıfatını kaybetmiş bir ortaklığa yatırım yapmalarına olanak verildiği takdirde, daha büyük zarara uğramalarının kaçınılmaz olduğu ve ÖZAK GYO’nun bu eylemlerinin Sermaye Piyasası Kanunu’nun 47.A.2 hükmüne göre, manipülasyon suçunu oluşturduğu vurgulandı.

ÖZAK GYO hakkındaki şikayet başvurusunda “21.05.2012 tarihinde Özak GYO tarafından, Kamuyu Aydınlatma Platformu’na yapılan özel durum bildiriminde, dolaşımdaki pay oranının % 8 olarak beyan edilmiştir. Oysa aynı tarih itibariyle bu oran % 3.87’dir. Kanuna göre, yalan, yanlış bilgi verilmesi, manipülasyon suçunu oluşturur. % 25 halka arz oranını koruma koşulunu kaybeden Özak GYO’nun GYO statüsünün kaldırılarak, sorumlular hakkında cezai işlem yapılması gerekir” denildi .

Bilindiği üzere kısa bir süre önce halka açılan ÖZAK GYO, halka arzın başında AYTUR tarafından
açılan davadan dolayı sıkıntılar yaşamış, hatta Ankara İdare Mahkemesi'nin tedbir kararı ile halka açılması durdurulmuş, ancak yapılan itirazla mahkeme kararıının kaldırılması üzerine halka açılabilmişti. AYTUR tarafından SPK aleyhine açılmış olan ÖZAK GYO'nun halka açılma işleminin iptali ile ilgili bu dava halen Ankara'da sürmektedir. Ayrıca, Ela Quality Resort isimli otelin %40 hissesinin sahibi AYTUR şirketinin, Ela Quality Otel'le ilgili açtığı diğer davalar halen Bakırköy Asliye Ticaret Mahkemelerinde devam etmektedir.

Konutta KDV sistemini patronlar yorumladı!

Konutta KDV sistemini patronlar yorumladı!

Konutta KDV'yi yüzde 1’den yüzde 18’e kadar yükselten Yasa ile kentsel dönüşüm kapsamında tutulan konutlar da istisna olmaktan çıktı


Konutta KDV Değişikliği Hem Sektörü Hem de Nihai Tüketiciyi Nasıl Etkileyecek?
Konutta KDV'yi yüzde 1'den yüzde 18'e kadar yükselten Yasa ile kentsel dönüşüm kapsamında tutulan konutlar da istisna olmaktan çıktı.

150 metrekarenin altındaki konutlardan yüzde 1 KDV alınmasını belirleyen yasayı tümden değiştiren, “Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” kabul edildi. Yasa'nın kabul edilmesi ile birlikte yaşanan değişimde, konutlara uygulanacak olan KDV konusunda, konutun büyüklüğü değil, vergi değeri esas alınacak. Oran belirleme yetkisinin ise Bakanlar Kurulu'na verildiği yeni Kanun'a göre Bakanlar Kurulu, bulunduğu semtlere göre konutlara yüzde 1, yüzde 8 veya yüzde 18 KDV uygulayabilecek.

Yapılan değişikliklere göre, “kentsel dönüşüm ve özelleştirme” kapsamındaki konutların bu vergi kapsamında tutulmasını içeren madde de değiştirildi. Yasa'nın son haline göre Bakanlar Kurulu, kentsel dönüşümle üretilmiş konutlara da, konutun bulunduğu yere göre aynı KDV oranlarını uygulayabilecek.

Tüketici, niteliksiz yapı ve kayıt dışı üretime yönelebilir
Konuya yabancı yatırımcı perspektifinden yaklaşıldığında, ortaya iki ana sorun çıktığını ifade eden Gayrimenkul İçin Strateji Platformu (GISP) Başkanı Gürler Ünlü, “Birincisi, şehirlerimizin rekabet gücünün azalması. Artık dünyada şehirler birbirleri ile iş ve yatırım çekme konusunda büyük bir yarış içerisindeler. Rekabet ettiğimiz gerek gelişmekte olan gerekse de gelişmiş şehirler, bir şekilde bu yatırımları kendilerine çekmeye gayret gösteriyorlar. KDV artışı, ülkemiz için zaten yetersiz olan yabancı yatırımcı ilgisinin önüne yeni bir engel olarak çıkacaktır. KDV artışı ile yatırımcının getiri ve kar beklentisi zarar görecek ve ülkemize gelecek olan para, muhtemelen rakip şehirlere gidecektir. İkincisi; yabancı yatırımcılar devlet eliyle sektörlere yapılan radikal değişikliklere şüphe ile bakarlar ve bu sektörlerden uzak dururular. KDV artışı serbest piyasa ve adil rekabet koşullarında geleceğe dair iyi bir işaret değildir. Bu tip devlet müdahalelerinin gelecekte de tekrarlanma olasılığı, yabancı yatırımcıyı olumsuz etkiler. Hele ki bu KDV düzenlemeleri haksız rekabet ortamı da yaratacak olursa, yatırımcıları Türkiye konusunda ikna etmek çok zor bir hal alacaktır. Türkiye'nin konjonktürel durumu iyi olabilir ancak bu konuda da yalnız değiliz. Uzakdoğu'dan Latin Amerika'ya kadar pek çok ülke de yüksek büyüme hızı yakalamış durumda ve pek çoğu ülkemize göre daha avantajlı durumda” şeklinde konuştu.

Global arenadaki yatırımcılar için negatif bir beklenti yaratan KDV artışının, içeride de tüketicileri ve davranış şekillerini olumsuz etkileyeceğini düşündüğünü belirten GSIP Başkanı Ünlü, “KDV artışının önemli bir kısmı tüketicilere yansıyacak ve tüketiciler satın alacakları konutlar için daha yüksek rakamlar ödemek zorunda kalacaklardır. Burada daha vahim olan ise, tüketicilerin artan vergi yükünden kurtulmak için daha niteliksiz ve kayıt dışındaki üretimlere yönelme olasılıkları olacaktır. Bu durum, artık kökünü kazımamız gereken kayıt dışılığı teşvik edeceği gibi, niteliksiz yapıların rağbet görmesine ve tercih edilmelerine de yol açacaktır” dedi.



Halk konut alamaz hale gelebilir, sektörde üretim azalır
Konut Geliştiricileri ve Yatırımcıları Derneği (KONUTDER) Başkanı Ömer Çelik, yaptığı açıklamada, mevcut düzenlemenin değiştirilmesi ve KDV oranının yüzde 18'e yükseltilmesi halinde, ilave gelecek yüzde 17 oranındaki KDV yükünün, hayatları boyunca yaptıkları en büyük yatırımı karşılamaya çalışan pek çok aileyi olumsuz etkileyeceğine vurgu yaptı. Çelik; “Bugünlerde artan konut kredisi faiz oranları nedeniyle zaten zorlanan halkımız, KDV artışı olması halinde ihtiyaç duydukları konutları alamaz hale gelecektir. Bu durumda bugün itibariyle yaklaşık 1 milyon adete yakın konut stoku olan ülkemizde yeni projelerin önü mutlaka kesilecektir. Dünya ekonomisin de konut krizleri kaynaklı problemler ve görülmemiş finansal sıkıntıların yaşadığı son dört yıldır, ülkemizde üretilen konutların büyük çoğunluğunun yüzde 1 oranında KDV'ye tabi tutulması ve faizlerin aylık yüzde 1 oranının altında seyretmesi sayesinde, konut sektörümüz dünyadaki çalkantılardan etkilenmemiş ve üretimini sürdürmüştür. Ancak son dönemde konut kredi faizlerinin yıllık yüzde 9'lardan yüzde 15'lere yükselmesi ile konut üretiminde ve satışında bir önceki yıla nazaran önemli bir yavaşlama gerçekleşmiştir” dedi. Kentsel dönüşüm alanları hakkındaki düzenleme konusunda da görüş bildiren Çelik, “Sektörün ürettiği yaklaşık 400 bin konut farklı KDV oranı ödeyecek, bu da sektörü kaosa sokacaktır” şeklinde görüş belirtti.

Yeni konut projeleri olumsuz etkilenir
Konut kredisi faiz oranlarının yüksek, konut talebinin ise düşme eğiliminde olduğu dönemlerde lüks konut talebinin azaldığını gözlemlediklerini ve yeni KDV düzenlemesinin de etkisi ile birlikte söz konusu segmentteki konutlara olan talebin de olumsuz etkileneceğini dile getiren Türkiye İş Bankası Bireysel Krediler Bölüm Müdürü Recep Oram, “Diğer taraftan büyük şehirler dışında yer alan 150 metrekarenin üzerindeki konutlarda yeni KDV uygulaması, tüketiciye olumlu bir şekilde yansıyacaktır. Söz konusu düzenleme büyük şehirlerde başlayacak olan yeni konut projelerine olan talebi ise olumsuz etkileyecektir. Uygulama, alınacak yeni ruhsatlar kapsamında inşa edilecek konutları kapsayacağından, devam eden projeler ile aynı nitelik ve konumdaki yeni projelerin fiyatları arasında geçici bir fark oluşmasına sebep olabilecektir” şeklinde değerlendirmelerde bulundu.

Konutta KDV pazarlıkları başlayabilir
PwC Türkiye Gayrimenkul Sektör Lideri Ersun Bayraktaroğlu ise, yaptığı açıklamalarda KDV'nin inşaat sektörünün öteden beri sorun yaşadığı bir vergi olduğuna değinirken; “Teorik olarak verginin yatırım kararının verilmesindeki etkisinin düşük/makul seviyede olması beklenir. Başka bir ifade ile, gerek bireysel ve gerekse de kurumsal yatırımcı bir yatırım kararından eğer “vergi yükü” sebebiyle vazgeçiyorsa verginin yatırımları “olumsuz” etkilediği ve etkisinin yüksek olduğu düşünülür. Üretim sürecinde yüklenilen KDV'nin finansmanı önemli bir maliyet yaratmaktadır. 150 m2'nin altındaki konutlarda uygulanmakta olan %1'lik KDV, geliştiricilere iade talep edebilme imkanı verse de prosedürün zorluğu ve uzunluğunun hem mükellef ve hem de idare tarafında sorun yaratmakta olduğu da bir gerçektir. Söz konusu istisnanın tamamen kaldırılması ya da sınırlandırılmasına imkan vereceği anlaşılan yasal düzenleme sonrası ortaya çıkacak durumu bilmemekle birlikte; %1'lik oranın, sınırları iyice daraltılmış bir şekilde uygulanacak olması ve konut teslimlerinin %18 ya da ona yakın bir oranda vergilendirilecek olması teorik olarak geliştiricilerin KDV finansmanı yükünü azaltacak olsa da, bu kez de tüketicinin, nihai kullanıcının, başka bir deyişle “yatırımcının” maliyetini artıracağından sektöre etkisi kaçınılmaz olacaktır.

Öte yandan ülkemiz için yadsınamaz bir gerçek de vergi kayıp ve kaçağının yüksek oluşudur. Bireysel üreticilerin de aktif olarak faaliyet gösterdiği konut pazarında artan KDV oranları alıcılarla satıcıları karşı karşıya getirebilecek ve suç olmasına rağmen KDV pazarlıkları başlayabilecektir. Bu süreç hem yasalara uyumlu çalışanla çalışmayan arasında ciddi bir “haksız rekabet” yaratabilecek ve hem de KDV'deki kaybı önlemeye çalışan idarenin, söz konusu pazarlık nedeniyle oluşabilecek “görüntüdeki düşük işlem fiyatları” nedeniyle sadece KDV kaybına değil belki de ve daha da önemli olarak Tapu Harcı ve Kurumlar/Gelir Vergisi kaybına yol açabilecektir. Vergi kaçakçılığının istisna olacağını düşünürsek/umarsak, oran değişikliğinin doğrudan sonucu, üreticinin kısmen de olsa azalan finansman maliyeti ile yatırımcının/nihai tüketicinin %1'den yukarılara ( %18'e kadar ) çıkan maliyeti arasındaki farkın oluşturacağı dengede saklıdır. Bana göre bu hiç bir şekilde birbirine denk olamayacağından oran değişikliğinin toplam maliyette (nihai tüketicinin ödediği KDV'yi indirim hakkı olamayacağından ) ister istemez bir artışa neden olacağı kesindir. Bu yükün üretici ile satıcı arasında ne şekilde bölüşüleceğini ise “pazar” koşulları belirleyecektir” şeklinde açıklamalarda bulundu.

Son yasalar ile canlanmaya hazırlanan piyasa, KDV düzenlemesinden olumsuz etkilenir
2011 yılının ikinci yarısından itibaren, faizlerin yukarı tırmanması ve dövizde yaşanan hareketlilik gibi nedenlerle konut sektöründe bir durağanlık yaşandığını ifade eden TSKB Gayrimenkul Değerleme Genel Müdürü Işıl Dinçer, sektörün genelinde bazı dönemler bir takım hareketlilikler yaşansa da, eskiye oranla düşük seviyelerde seyredildiğinin altını çizdi. Son dönemde çıkarılan yeni yasa düzenlemelerinin sektör için, var olan durgunluğu ortadan kaldırabilecek son derece olumlu gelişmeler olduğunu dile getiren Dinçer, yapılan son KDV düzenlemesinin diğer düzenlemeleri bir anlamda eksik bıraktığının altını çizdi. Kentsel Dönüşüm, 2B ve Mütekabiliyet yasalarının çıkarılmasının ardından sektörde olumlu havanın esmeye başladığını söyleyen Dinçer; “Piyasanın yavaş yavaş canlanacağı konuşulurken, söz konusu KDV düzenlemesi ile birlikte çok ciddi bir vergi ilavesi oluşturuldu. Düzenlemenin etkileri ile konut fiyatlarında meydana gelecek olan artış ile birlikte tüketici tarafının alımları düşecek ve dolayısı ile sektör bu durumdan olumsuz etkilenecektir. Bu anlamdaki düzenlemelerin devam edeceğini ve bir miktar iyileştirmeler olacağını umuyoruz. Olmaması halinde ise sektörün ciddi sıkıntılar yaşayacağını öngörüyoruz. Yapılan kademelendirme çalışmaları muhakkak ki olumludur ancak bu düzenlemeye önce bir geçiş süreci tanımlanmalı diye düşünüyoruz. Özellikle mevcut maliyetlere bir de vergisel maliyetlerin eklenecek olması, yatırım hesapları anlamında da ciddi sıkıntılara sebep olabilir. Dolayısıyla hem tüketici hem de üretici tarafında olumsuz gelişmeler yaşanması kaçınılmazdır. Umuyoruz ki, aradaki kademelendirme ve geçiş süreci ile olumsuz etkilerin önüne geçilebilir” şeklinde konuştu.

Kentsel dönüşümde bilinmesi gerekenler

Kentsel dönüşümde bilinmesi gerekenler

Gayrimenkul Hukukçusu Av. Emre Alcan; "Kentsel dönüşüm sürecinde maliklerin mağdur olmamaları için açıklamalarda bulundu; Afet riski altındaki alanların dönüştürülmesi hakkında kanuna göre, depreme dayanıklı olmayan binalar, risk tespitinden itibaren dört ay içinde yıkılacak

Riskli yapıların tespitinin usul ve esasları, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın hazırlayacağı yönetmeliğe göre belirlenecek.

Bakanlık, riskli yapıların tespitini maliklerden isteyecek. Hak sahipleri tarafından verilen süre içinde risk tespiti yaptırılmazsa, Bakanlık / idare risk tespitini kendisi yaptıracak.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığının veya idarenin yaptırdığı risk tespitine karşı maliklerin veya yasal temsilcilerin 15 gün içinde itiraz etme hakları var. İtiraz, 7 kişilik bir teknik kurul tarafından karara bağlanacak. Bakanlığın ya da idarenin risk tespiti halinde, yapılacak masraflar için, bina tapularının arsa payları üzerine müşterek ipotek şerhi konulacak.

Kentsel dönüşüm uygulamasında öncelikle hak sahipleri ile anlaşma sağlanacak. Riskli yapıların yıktırılması için hak sahiplerine en az 60 günlük süre verileceğini ve bu sürede yıkım gerçekleşmezse ek süre verileceğini belirten Av. Emre Alcan sözlerine şöyle devam etti; bu sürede de gönüllü yıkım gerçekleşmezse idare tarafından kaymakamlık veya valilikten riskli yapıların insan ve eşyadan arındırılması ile yıkılmasına destek istenecek. İlgili idarenin yıkımı sağlamaması halinde, tespit, tahliye ve yıkım Bakanlıkça doğrudan yerine getirilecek. Yıkım masrafları, tapu idaresince arsa paydaşlarının payına müşterek ipotek şerhi olarak kaydedilecek.

Yasaya göre parsellerin malikler tarafından değerlendirilmesi esastır. Hak sahipleri, parsellerin birleştirmesine, imar adası bazında uygulama yapılmasına, payların satışına, yeniden bina yapılmasına, kat karşılığı gibi yöntemlerle yeniden değerlendirilmesine, üçte iki çoğunlukla karar alabilecek. Bu işbirliğine katılmayan paydaşların payları, Bakanlıkça, en az rayiç değeri üzerinden, açık artırma yoluyla, diğer paydaşlara satılacak. Eğer bu satış gerçekleşmezse uzlaşmayan paydaşların payı Bakanlıkça Hazine adına tescil ettirilip rayiç bedeli paydaşına ödenecek ve bu durumda Hazine paydaş durumuna geçecek.

Üzerindeki binaları yıkılmış olan arsanın malikleri, tebligat üzerine, 30 gün içinde, üçte iki çoğunlukla anlaşma sağlayamadıkları takdirde, Bakanlık, belediye veya özel idare ya da TOKİ acele kamulaştırma yoluna başvurabilecek.Bakanlık, uygulamaya maruz kalan hak sahiplerine (bir yıllık kiracılar da dahildir) konut sertifikası verebilecek.

Av. Emre Alcan; bütün uygulama idari işlemlerine karşı 30 gün içinde idare mahkemelerine dava açılabileceğini, fakat bu mahkemelerce yürütmenin durdurulmasına karar verilemeyeceğini söyledi.

Kentsel dönüşüm rant olarak görülmemeli

Kentsel dönüşüm rant olarak görülmemeli

Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı Derneği (GYODER) Başkanı Işık Gökkaya, kentsel dönüşümün bir rant olarak görülmesi halinde Türkiye Cumhuriyeti'nin en büyük projesinin yapılamayacağını savundu.


Gökkaya, kamuoyunda “2B Yasası” olarak bilinen “Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun” ile ilgili son gelişmelere ilişkin AA muhabirine yaptığı açıklamada, rayiç değerlerin çok yüksek tutulduğunu söyledi.

Devletin toplam bedelin yüzde 70'inin ödenmesini istediğini, bunun da biraz sıkıntı oluşturduğunu ifade eden Gökkaya, “2B, bir barışma projesidir. Buradan sektöre imarlı proje gibi bir şeyler oluşmayacak, ama 2B'den elde edilecek gelirin yüzde 90'ı kentsel dönüşümde kullanılacak” dedi.


Kentsel dönüşümün çok kısa süreli bir proje olmadığını, 10-15 yıllık bir proje niteliği taşıdığını belirten Gökkaya, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın iş planı doğrultusunda özel sektörün hangi konumda olacağının henüz tam olarak netleşmediğini, bunun birçok değişik proje çalışması olması gerektiğini söyledi. Gökkaya, “Proje geliştirme şirketleri mi olacak, kamu özel sektör işbirliği mi olacak, yoksa münferit müteahhitlikler mi olacak, hepsi bir arada mı olacak? Özel sektör olarak, bunun başlangıçta hangi modelle gideceğini bilmiyoruz. Bir de birtakım yönetmelik ve kanunların afet yasasını tamamlayıcı bir yapısının olması lazım” diye konuştu.

Orman vasfını yitirmiş yerlerin, yani devletin, Hazine'nin toprağının işgal edilip ev yapıldığına değinen Gökkaya, şöyle konuştu:
“Devlet diyor ki 'Gel bunun değerini ver, ben de arsayı sana vereyim.' Bunda bir sorun ya da rahatsız olunacak bir şey yok. 2B ile ilgili insanlarda bir beklenti vardı. Neydi bu beklentiler? Rayiç değerlerin daha düşük olacağıydı. Ancak belediyeler belli bir rayiç bedel oluşturdu. O değer çerçevesinde dediler ki 'Değerin yüzde 70'ini siz ödersiniz. Üstelik kredi de veriyor, 5 yıl da vade yapıyoruz.' Oysa insanlar daha düşük değerlerle almayı umut ediyorlardı. Ama siz hem işgal edeceksiniz hem de çok büyük rant bekleyeceksiniz. Bu rantı rayiç bedeller düşürdü.”

“Mülkiyet hakkı adaletli olmalı”-
GYODER Başkanı Gökkaya, kentsel dönüşüm konusuna da değinerek, şöyle konuştu:
“Kentsel dönüşümü bir rant olarak görürsek, Türkiye Cumhuriyeti'nin en büyük bu projesini yapamayız. Bizim bütün Türkiye olarak şuna karar vermemiz lazım; 'Benim 100 metrekarelik bir dairem var. Bu daire şu anda depreme dayanıklı değil, sağlıklı değil. Ben yeni depreme dayanıklı sağlıklı 100 metrekare daireye sahip olmalıyım' düşüncesiyle çıkmak lazım. Eğer bu şekilde çıkmazsanız, kentsel dönüşüm projesini bitirmemiz çok zor. Ama ben çok umutluyum. Bu bardağın boş tarafını değil, dolu tarafını görmektir. Tabii eksiklikleri var. İş yapılarken değişiklikler olacak. Ama bu bir süreçtir. Buna başlamak çok önemli. Bu iradenin başında hükümetin olması çok önemli. Bir de deprem gerçeği var. Her dönemde bir deprem paniği yaşanıyor. Artık bundan kurtulmamız ve eyleme dönüştürmemiz lazım. Ama mülkiyet hakkının adaletli olması gerekiyor. Ranta dönüşmemesi gerekiyor. Yerel yönetimler projelere başladı. Şu anda 400 adet proje var.”

-“2 milyon konutun değişmesi gerekiyor”-

Gökkaya, İstanbul'da 3,5 milyon konut bulunduğunu ve bunun 2 milyonunun değişmesi gerektiğine dikkati çekerek, “İstanbul'daki konutun yüzde 30-35'ini markalı konut dediğimiz sektör üretip, satıyor. Diğer yüzde 65'i ise markalı konut dışındaki projeler üretiyor ki asıl potansiyel de orada. Dönüşüme ihtiyacı olan, evini değiştirmek isteyen potansiyel, orta ve dar gelir grubu dediğimiz yüzde 70'lik kısım. Türkiye'nin yıllık 650 bin konuta ihtiyacı var. 650 bin konut demek önemli bir rakam. Orta ve dar gelir grubu için yeni finansman modeller oluşturmak lazım, ama yok. Birtakım ikincil piyasaların kurulması gerekiyor. Bunları genişletmediğimiz müddetçe bu sıkıntıyı yaşarız” şeklinde konuştu.

Genç bir nüfusa sahip olan Türkiye'de gayrimenkul sektörünün önem kazandığını, büyük şirketlerin de sektöre rağbet gösterdiğini vurgulayan Gökkaya, geçen yıl inşaat alanında faaliyet göstermek için kurulan şirket sayısının 13 bin 733'e yükseldiğini, büyük şirketlerin de gayrimenkul alanına girmesinin sektöre güç katacağını söyledi.

19 Haziran 2012 Salı

Süleymaniye'de kentsel dönüşümde kıyamet kopacak!

Süleymaniye'de kentsel dönüşümde kıyamet kopacak!

"Tarihi Yarımada'nın İstanbul'un hatta Türkiye'nin özü. Demografik yapısı ve tarihi değerleri göz önünde alındığında Fatih'in avantajları da var dezavantajları da.

hurriyetemlak.com

8 yıl önce göreve başlayan Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir, Van Depremi'nin ardından Başbakan Tayyip Erdoğan'ın "Siyasi bedel ödeme pahasına" hayata geçireceklerini belirttiği Afet Yasası ile birlikte Türkiye'nin gündemine giren "Kentsel Dönüşüm"ün ilk uygulayıcısı. "Kentsel dönüşümün farkına 2005 yılında vardık" diyen ve her ne kadar halen tartışılıyor olsa da, ona göre Sulukule, Türkiye'de kentsel dönüşüme tek örnek şu anda. O yüzden de sürecin sancılı olması doğal.

620 konut inşa edildi
Sur Koruma Bandı'nda yer alan 90 bin metrekarelik alanda yapılan çoğunluğu villa 620 konutun inşa edildiği ve Roman vatandaşların evlerini terk etmelerine neden olduğu gerekçesiyle üzerinde hayli gürültü kopan, Fatih Belediyesi ve TOKİ'nin ortaklaşa yaptığı Sulukule Projesi, İstanbul 4. İdare Mahkemesi'nce "kamu yararına uygun" olmadığı gerekçesiyle iptal edildi. Ekim ayında da sahiplerine teslim edilmesi planlanan ve 4 bin insanın yaşayacağı Sulukule'nin yeni haliyle Anadolu'da orta ölçekte bir üçe olduğunu ifade eden Başkan Demir, iddiaların aksine, bu projeyi yüzde 98 oranında mülk sahipleriyle uzlaşma sağlayarak gerçekleştirdiklerini belirtiyor. Demir, Hürriyet Emlak'ın sorularım içtenlikle yanıtladı.

8 yıl önce başkan oldu

Sulukule ile başladığımız sohbette, biz sorduk Başkan Demir anlattı: "8 yıl önce, genç yaşta, böyle bir yerde belediye başkanlığı nasip oldu. Çok ciddi bir problem vardı Sulukule'de. İçinde oturanlar da sıkıntıdaydı. Dışarıdan göründüğü gibi değildi. Evet, bundan 20 yü önce eğlence evleri vardı. Ama biz Sulukule'ye niyetlendiğimizde 3 tane eğlence evi vardı. Bırakın gece eğlenmeye gitmeyi, gündüz büe gidilebilecek bir yer değüdi. İnsanlar teneke evlerde yaşıyorlardı. Bir şekilde müdahale etmek gerekiyordu. İnsani, kültürel, sosyal ve şehir boyutuyla hassas bir konuydu. Bir risk aldık tabi. Sulukule şu anda kentsel dönüşümle mukayese edildiğinde, çok daha riskliydi aslında. Ama şimdi onun rahatlığım yaşıyoruz. Sulukule dışında 6-7 yerde daha dönüşüm yapıyoruz, yemleme alanlarımız var. İnanılmaz bir deneyimimiz var. İnsanların hangi taleple yaklaşacağını, süreç içinde nasıl problemlerle karşılaşacağımızı biliyoruz. O yüzden, çok iddialı olabilir ama kentsel dönüşümde şu anda avantajlıyız. Sıkıntıları aşmış olmanın rahatlığı ve olgunluğu içindeyiz. Dışarıdan çok gürültüsü oldu ama temelde hiç böyle sıkıntı yok. Hatta, Ayvansaray'da, FenerBalat'ta, Süleymaniye'de yapıyoruz kentsel dönüşümü. Yıkımlar başladı. Yalı mahallemiz var, Yenikapı Marmaray'ın bulunduğu yerde. Kapahçarşı'da başladık."

Asıl kıyamet Süleymaniye'de

MUSTAFA Demir, asıl kıyametin Süleymaniye Projesi ile kopacağına vurgu yapıp, şöyle diyor: "Süleymaniye'de Kiptaş'la bir hayal gerçekleştiriyoruz. Birkaç yıl içinde göreceğiz. Mülk sahipleri ya kendileri yapacak, ya biz. Şu anda 36 adayı başladık. Hedefimiz 100 ada. Şaka değil yani. Bu bizi farklı kılacak. Üzerinde çalışılmış, Kurul tarafından onaylanmış sülüetler. Üç katlı binalar. Burası rüya gibi bir yer olacak. Biz zaten önce rüyasını görüyoruz, soma gerçekleştiriyoruz. Olanları ahşap, yoksa kagir, birbirine saygılı, üçer katlı, cumbalı, bizim yaşımızdakileri mutlu edebilecek bir yer. İstanbul burası, başka bir yer değil. Asıl burayı bitirince kıyamet kopacak. Kurul gözetiminde yapacak arkeolojik kazılar sonucu, arka bahçeleri ve altlarında otoparkları da olacak. Bir yönetim modeli oluşturulacak. Sulukule çok güzel oldu ama birbirini tekrarlayan yapılar, site olgusu var. Süleymaniye daha farklı. Şu anda dozerler çalıyor. Millet uğraşıyor ama biz yapıyoruz* Yasa yönetmelik olacak ama biz 5366 sayılı yasaya göre yolumuza devam ediyoruz." Kadir Abi'den imar transfer hakkı istedik PROJELERİN çevresine değer kattığım belirten Demir, şöyle konuştu: "Fatih'te yeni yapılmış bir bina ile eski yapılmış bir bina arasındaki değer farkı 3 katı. Tarihi yarımadanın böyle bir değeri var. Lokasyonumuz itibariyle evlerimiz eğer depreme dayanıldı hale getirilip, biraz düzeltilebilirse İstanbul'un en pahalı evlerinden biri olabilir. Dezavantajımız, binayı yükseltemiyoruz. Hatta bazı binalar yıkıldığında daha da alçak olacak. Her binanın üstünde bir kaçak kat var. Hepsi bertaraf edilecek. Ancak, 6 katlı bina yıkılıp 4 katlı yapılacaksa, bunun için bize Büyükşehir'in destek vermesi gerekiyor. Kadir Abi ile konuyu konuştuk. İmar transfer hakkı var. Bu şekilde cazip hale getirmek suretiyle dönüşüm yapılabilir. Zor ama kolektif bir çalışmayı gerektirebilir.

FATİH Belediye Başkanı Mustafa Demir, şehri eski dokusu ve güzelliğine kavuşturmak için, kendi tabiriyle binalara "yüz nakli" yapıyor. 2005 yılında risk alarak Türkiye'de ilk kentsel dönüşümü başlatan ancak mahkeme kararı ile durdurulan "Sulukule Projesi" ile ilk günden bu yana eleştiri oklarının hedefi olan Demir, "Bunu haketmedik" diyor.

18 Haziran 2012 Pazartesi

Üsküdar-Sancaktepe Metro Hattı Anadolu Yakası'nı Rahatlatacak

 

Üsküdar-Sancaktepe Metro Hattı Anadolu Yakası'nı Rahatlatacak

Doğuş İnşaat'ın geçen hafta temelini attığı Üsküdar-Sancaktepe metrosu tamamlandığında Anadolu Yakası'nın trafiğini ciddi anlamda rahatlatacak..  
Doğuş İnşaat; Taksim-Şişli, Kadıköy-Kozyatağı, Otagar-Bağcılar-Başakşehir-Olimpiyatkent metro hatlarının ardından Türkiye'deki dördüncü metrosunun temelini geçtiğimiz hafta attı. 38 ayda tamamlanacak, 20 km uzunluğundaki Üsküdar-Sancaktepe metrosu; sadece Çekmeköy-Taksim arasını 44 ya da Olimpiyat Stadı ile Ümraniye arasını 64 dakikaya indirmekle kalmayacak, aktarma hatları ile birkaç yıl içinde Anadolu Yakası 'nın trafiğine en iyi çözümü sunacak.
Doğuş İnşaat Yönetim Kurulu Üyesi ve Müteahhitler Birliği Yönetim Kurulu Üyesi Burak Talu, ntvmsnbc.com'a verdiği özel röportajda projenin insansız olarak çalışabilecek teknolojiye sahip olduğunu ve devreye girdiğinde 2 bin kişiye istihdam sağlayacağını dile getirdi. Talu; hem Üsküdar-Sancaktepe metrosunu detaylarını hem de Doğuş İnşaat'ın Güney Amerika'dan Hindistan'a uzanan geniş yelpazede gerçekleştirilecek yeni projelerini anlattı.
İlk durak için tarih nedir?
"İlk durak Üsküdar olacak. Normal iş planına göre, Üsküdar'dan Sancaktepe'ye kadar inşaatın 38 ayda tamamlanması hedefleniyor. Ancak iş planı üzerinde Belediye'nin ilgili birimleri ile çalışılıyor, metroyu etap etap açmak ile ilgili alternatifler değerlendiriliyor.
Durakların yerleri belli mi?
"Tespit edildi. Şu an için detaylı çalışmalar yapılıyor."
Kaç metre derine inilecek?
"TBM, yani Tunnel Boring Machine makinesi ile yapılan tünelin çapı 6 metre ise, bunun bir buçuk katı en kalınlığı yani 9 metre derinlik yeterli oluyor. Yüzeyden 9 metre altından geçilebiliyor. Çok yukarı çıkılırsa binalar olumsuz etkilenebiliyor ve çatlamalar olabiliyor. Çok aşağı inilirse de istasyonlar derine yapılmak zorunda kalıyor ve maliyet yükseliyor. Genel olarak alt yapıda bir sorun yoksa hat, lineer gidiyor. Üsküdar-Sancaktepe metrosu ise şu an ki bilinen jeolojiye göre maksimum 32 metre yerin altına inecek."
Kadıkoy-Kartal metrosu ile bağlantılar olacak mı?
"Kadıköy-Kartal Metrosu, İbrahimağa İstasyonu'nda Marmaray ile birleşiyor. Üsküdar ise hem Marmaray hem de Sancaktepe metrolarının ilk istasyonu, dolayısı ile Üsküdar aktarma hattı olacak. Daha ilerideki planda Ümraniye'nin yeni yapılacak finans merkezi ile Kadıköy-Kartal metrosuna ve Sancaktepe'nin Sultanbeyli üzerinden Sabiha Gökçen Havalimanı'na bağlanması var, Büyükşehir Belediye Başkanımız temel atma törenimizde bunlarla ilgili planları açıkladı."
Bu projeler için düşünülen bir tarih var mı?
"Belediye'nin yaptığı bir program var. Kartal metrosu, Ağustos'ta açılıyor. Hat; Pendik'e doğru uzatılarak, Sabiha Gökçen Havaalanı ile birleştirilecek. Bir de İstanbul Büyükşehir Belediyesi, yap-işlet-devret modeli ile projeler gerçekleştirmek istiyor. Kabataş-Beşiktaş-Mahmutbey diye büyük bir hat var. Bu projede etüt ve fizibilite çalışmalarının yapıldığını ve bu yıl ihaleye çıkacağını basından takip ediyoruz."
Üçüncü havalimanı ile Çekmeköy arasında metro bağlantısı olacak mı?
"Üçüncü köprü, iki katlı olacak ve köprünün alt katından tren geçecek. Bu raylı sistem, Çekmeköy'e bağlanabilir. Oradan da havalimanına ulaşan bir raylı sistem muhakkak olacaktır."
Üsküdar merkez olacak. Altyapı kaldıracak mı bu yoğunluğu?
"Transfer istasyonu olacak. Üsküdar, yapılan çalışmalarla gelişir ve daha hareketli bir yer olabilir. Trafik biraz artabilir ancak amaç, toplu taşımayı teşvik etmek. Binaların değeri artar; bu durum aslında, metro hattı üstündeki her yer için geçerli olacak."
Dördüncü metronuzda özel bir teknik kullanacak mısınız?
"Yaptığımız tüm metrolarda son teknoloji kullanıyoruz. 'Köstebek' dediğimiz TBM makinesini kullanıyoruz. Cihaz, bilgisayar merkezi gibidir. Önde delme işlemini gerçekleştiren kafa vardır ve arkası da fabrika gibidir. 100 metreye kadar uzar bazen. İlerlerken arkasını çekerek götürür. Daha önce dışarıda hazırlanan ve tünelin cidarlarını oluşturacak beton segment parçalarını alır, ilerlerken bunları da aynı zamanda ringler halinde, yani dairesel yerleştirerek tüneli oluşturur. Daha sonra bu cidar ile kazılan zeminin arasındaki boşlukları enjeksiyon ile doldurur. Makina işini tamamladığında tünelin fiziki olarak bitmiş hali ortaya çıkar. Elektomekanik dediğimiz sistemler de havalandırma, sinyalizasyon, raylar ve diğer ekipmanlar daha sonra yerleştirilir ve vagonların gelmesiyle testler yapılır. Bizim çeşitli projelerde kullandığımız 7 adet TBM makinamız var şu anda."
Taksim metrosunda kışın uzun süreli bir elektrik kesintisi olmuştu ve birçok kişi mahsur kalmıştı. Bu durumun tekrarlanmasının önüne geçilecek yeni bir uygulama olabilir mi?
"Metrolarda back-up enerji sistemi oluyor. Kimse korkmasın, genelde metrodayken elektrik kesintisi anlaşılmaz bile. Belki bahsettiğiniz olayda başka bir sorun olmuştur. Aynı sistem, Marmaray için de geçerli."
Bu proje için kaç kişi istihdam edilecek?
"Tünel açma çalışmalarında makina yoğun olduğu için daha az personel olur ancak 16 istasyon var, her istasyon ise 8-10 katlı bina demek. Bütün istasyonlar devreye girince 2000 kişi çalışacak."
Kaynak: NTVMSNBC

2B arazilerin değeri nasıl öğrenilecek!

2B arazilerin değeri nasıl öğrenilecek!

Milli Emlak büroları ve defterdarlıklar 2B arazisi kullanıcısının merakla beklediği rayiç bedelleri açıklıyor. Bunun için ismi kayıt altına alınan vatandaşın bizzat ya da telefonla ilgili kurumlara başvurmaları yeterli.


Hükümetin orman vasfını kaybetmiş 2B olarak tanımlanan 410 bin hektarlık Hazine arazisini ekonomiye kazandırmak için hazırladığı yasa tasarısı büyük heyecan yarattı. Meclis genel kurulunda kabul edildikten sonra Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından resmen onaylanan 'Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun' için sıra yönetmeliklerin hazırlanmasına geldi. Yasaya göre, Orman Genel Müdürlüğü'nün, 2B alanları, kanun kapsamında değerlendirilmek üzere Maliye Bakanlığı'nın, tasarrufuna geçti. Yasının Resmi gazetede yayınlanmasının ardından hazırlanan yönetmelik Milli Emlak bürolarına ve defterdarlıklara gönderilecek. Ancak 2010 yılından beri tüm 2B arazilerinin değer ve o arazinin kime ait olduğu konusunda kimlik tespiti yapan Milli Emlak, ofisler ve defterdarlıklar aracılığı ile vatandaşa rayiç bedel konusunda bilgi vermeye başladı.
İster arayarak ister giderek emlakanalizi.com
Milli Emlak Genel Müdürlüğü'nden yada o ilin defterdarlıklardan rayiç bedel ile ilgili bilgi almak mümkün. Peki bunun için ne yapmak gerekiyor. Bunun öncelikli şart 2B arazisini kullanan vatandaşın yetkililere arazi ve kimlik tespiti yaptırıp ismini listeye yazdırması olarak özetleniyor. Bu prosedürü yerine getiren vatandaşın ilgili birimlere bizzat ya da telefonla başvurması gerekiyor. Konu ile ilgili bilgi veren Milli Emlak ve defterdarlık yetkilileri süreci şöyle anlattı: "Vatandaş birimlerimize ister telefonla, isterse bizzat başvurarak bilgi alabilir. Başvuran vatandaş önce arazisinin bağlı olduğu birime yönlendiriliyor. Burada ilk bakılan konu listede isminin var olup olmadığının tespiti. Şayet listede ismi varsa 2B arazisini kullanan kişinin arazinin bulunduğu tam yeri söylemesi gerekiyor. Tam yer söylendiği zaman önceden tespit edilen değer vatandaşa iletiliyor"

İnternetten de ilan edilecek
Kadastro tutanaklarında ismi geçen kullanıcıların isimleri ise yönetmelik hazırlanıp ilgili kuruluşlara tebliği edilir edilmez ilan edilecek. İlan işlemi kimliğin tespiti durumunda TC kimlik numarasından, tespit edilemeyen hallerde anne-baba isimlerinden yapılacak. Listelerde isimlerle birlikte taşınmaz bilgileri ve satış başvuru bedeli yazılacak. Liste, il merkezinde, milli emlak müdürlüklerinde, ilçelerde malmüdürlüklerinde, defterdarlık resmi internet sitesinde, taşınmazın bulunduğu belde belediyesi ilan tahtasında ve köy ile mahalle muhtarlıklarında asılacak.

Ödemeler için yönetmelik beklenecek
Yönetmelik çıkmadan 2B ile ilgili rayiç bedellerin ne olduğunu öğrenen vatandaşın ödeme yapmak için ise yönetmeliği beklemesi gerekiyor. Yönetmelik çıkıp defterdarlık, malmüdürlükleri ve belirlenecek bankalara gönderildikten sonra 2B alanlarında bulunan taşınmazlar için, taşınmazların 31 Aralık 2011'den önce kullanıcısı veya sahibi olarak gösterilen kişiler, bu taşınmazları satın almak için 3 ay içinde ilgili kurumlara başvurabilecek, taşınmazların bedeli karşılığında kendilerine doğrudan satılmasını isteyebilecek.

Doğrudan alımlarda başvuru süresi 8 ay
Doğrudan satın alma hakkı için başvurular kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce güncelleme listeleri tescil edilen veya kadastro tutanakları ya da mahkeme kararları kesinleşen taşınmazlar için 6 ay, kanun yürürlüğe girdikten sonra tescil edilen ve mahkeme kararları kesinleşen taşınmazlar için 8 ay içinde yapılabilecek. Başvuru bedelleri ise mücavir alan sınırları içinde 2 bin lira, belediye ve mücavir alan sınırları dışında 100 lira olacak.

100 bin liralık araziye peşinde 54 bin lira
Satış bedelinin tamamının peşin ödenmesi halinde yüzde 20, en az yarısının ödenmesi halinde ise yüzde 10 oranında indirim uygulanacak. Peşinat alınmadan yapılan taksitle satışlarda ise satış bedelinin yüzde 10'u, yazılı tebligat tarihinden itibaren en geç 3 ay içinde ödenecek. Bu durumda 100 bin lira değer biçilen 2B arazisi için 70 bin lira ödemek durumunda olan vatandaş, peşin ödeme yaptığı takdirde 100 bin liralık yeri 2 bin liralık başvuru bedeli de düştükten sonra 54 bin liraya, yarısını peşin ödediği takdirde, başvuru bedeli düştükten sonra 61 bin liraya almış olacak.

Taksitli tutarlara faiz işletilmeyecek
Yüzde 10 peşinattan sonra kalan tutar belediye ve mücavir alan sınırları içinde en fazla 3 yılda 6 eşit taksitte, belediye ve mücavir alan sınırları dışında ise en fazla 4 yılda 8 eşit taksitte tahsil edilecek. Ancak taksite bağlanan tutara herhangi bir faiz uygulanmayacak. Ancak taksitlerden ikisinin vadesinde ödenmemesi yükümlülüklerin ihlali anlamına gelmeyecek, gecikme zammı uygulanacak.

Ecrimisil bedeller toplamdan düşecek
2B kullanıcısının ödediği toplam ecrimisil bedel toplanarak ödenmesi gereken rayiç bedelden düşürülecek. Bu durumda peşin alım yapmak isteyen bir kişi bugüne kadar 10 bin lira ecrimisil ödemesi yaptıysa 100 bin liralık araziye toplamda 44 bin lira ödeyerek sahip olabilecek.

Ödeme yapmayanın hakkı yanacak
Başvuru sahipleri, satış bedellerine mahsup edilmek üzere; belediye ve mücavir alan sınırları içinde olan yerler için 2000 lira, dışında olan yerler için 1000 lira başvuru bedeli ödeyecek. Tebliğ edilen satış bedeline itiraz edilemeyecek, dava açılamayacak. Satış bedelini ödemeyenlerin, doğrudan satın alma hakları düşecek.

Askeri yerlerde kadastro yapılacak
Kanunla, askeri yasak bölgelerde kalan orman vasfını kaybeden arazi üzerinde, orman kadastrosunun en geç 6 ay içinde yapılmasına imkan tanındı. Bu yerlerin 31 Aralık 2011 tarihinden önceki kullanıcısı veya üzerindeki muhdesatın sahibi olan kişiler, hak sahibi sayılacak. Bu kişiler, rayiç bedeli ödemeleri halinde, kullandıkları taşınmazın rayiç değerine eşdeğer, öncelikle aynı il sınırları içindeki 2B alanlarındaki taşınmazı, hesaplanacak satış bedeli karşılığı alabilecek.

Defterdarlıklarda kırmızı alarm
Başta İstanbul ve Antalya olmak üzere tüm 2B arazisinin bulunduğu defterdarlıklarda kırmız alarm verilmiş durumda. İstanbul defterdarlığı yönetmeliğin gelmesini beklerken bir yandan da kendi içinde bir komisyon oluşturmaya başladı. Amaç yönetmelikle birlikte oluşabilecek yoğunluğu önlemek. Yine aynı nedenlerle Antalya Defterdarlığı ayrı ayrı başvuru tarihleri belirlemek için ön çalışmalarını tamamlamak üzere neceğini belirten Mat, bu süreçte vatandaşların daha iyi hizmet alabilmeleri amacıyla Antalya Defterdarlığı'nda 5 başvuru masası oluşturulduğunu açıkladı.

280 bin hektar satılacak
Türkiye genelinde yüzölçümü 410 bin hektar olan 2B arazilerinin yaklaşık 120 bin hektarı yollar, dereler gibi alanlara ayrılıyor. Kalan 280 bin hektar düzenlenen yasaya göre satışa sunulacak. Ancak ilk etapta satışa konu olacak yerlerin toplamı 160 bin hektarlık alanı kapsıyor. 2B arazilerinde en fazla kullanıcının Antalya'da olduğu gözleniyor. Burada yaklaşık 200 bin kullanıcı 45 bin hektarlık alanı satın almak için başvuruda bulunacak.

İstanbul'da 18 bin 233 hektar var
2B arazilerinin büyüklüğü açısından Antalya'yı 39 bin 287 hektarla Mersin, 34 bin 887 hektarla Balıkesir, 31 bin 706 hektarla Ankara, 29 bin 643 hektarla Sakarya, 29 bin 139 hektarla Muğla, 18 bin 233 hektarla İstanbul izliyor. İzmir'de de 14 bin 772 hektar 2B arazisi bulunuyor. İstanbul'da en fazla 2B arazisinin olduğu ilçeler ise Beykoz, Şişli, Sarıyer, Sultanbeyli ve Çekmeköy olarak sıralanıyor. İstanbul'da yaklaşık 100 bin kişinin 2B alanlarını kullandığı belirtiliyor Hazine adına orman sınırları dışına çıkartılan alanlar yaklaşık 30 yıldır herhangi bir bedel ödenmeden kullanıcıların tasarrufunda bulunuyor.

Antalya'da Kaş, İstanbul'de Beykoz
Antalya'da 45 bin hektarlık alanın 6 bin 140 hektarı Kaş'ta bulunuyor. İstanbul'da ise en fazla 2B arazisi 2 bin 513 hektarla Beykoz olarak dikkat çekiyor. Beykoz'u 1528 hektarla Çalatca, 1408 hektarla Şile, 1344 hektarla Silivri, 493 hektarla Çekmeköy, 450 hektarla Ümraniye, 253 hektarla Sultangazi, 232 hektarla Arnavutköy, 184 hektarla Eyüp, 122 hektarla Sarıyer, 91 hektarla Pendik, 56 hektarla Üsküdar, 44 hektarla Şişli, 19 hektarla Tuzla, 8 hektarla Maltepe, 4 hektarla Kağıthane, 3 hektarla Başakşehir ve 2 hektar ile Kartal takip ediyor.

Yüksek rant oluşacak
2B arazilerinin üçüncü kişilere satışının yapılıp, özel mülkiyete konu olmasıyla bu arazilerin konumlu olduğu bölgelerin katma değerinin yükselmesi bekleniyor. TSKB Gayrimenkul Değerleme A.Ş. Genel Müdürü Işıl Dinçer, "İstanbul'da özellikle kuzeye doğru; mesela üçüncü köprü gibi projelerle, Karadeniz maden ocakları alanında, Riva'da önerilen alanlarda yüksek rant değeri mevcut. Öte yandan, tasarıda orman köylülerinin kalkındırılması için gerekli tedbirlerin alınması da taahhüt ediliyor. Orman köylülerinin tüm işletme araç ve gereçleri ile gerekli diğer girdilerinin doğrudan ya da kredi yoluyla karşılanması planlanıyor. Ayrıca, orman sınırlarından çıkarılmış yerleşim yeri olmayan alanların, tarım arazisi olması ve orman köylülerine kazandırılması için çalışmalar da yapılacak" dedi.

Fiyatlar yükselecek
2B arazilerinin konumlandığı bölgelerde fiyat artışları da bekleniyor. İstanbul'da özellikle Beykoz, Ümraniye, Sarıyer, Pendik, Arnavutköy ve Kanal İstanbul ile gündeme gelen Silivri ve Çatalca bölgelerinde hızlı artışlara dikkat çekiliyor.
Kaynak: Bugün

Konutta KDV Değişikliği Sektörü Nasıl Etkiler

Konutta KDV Değişikliği Sektörü ve Nihai Tüketiciyi Nasıl Etkileyecek?

Konutta KDV'yi yüzde 1’den yüzde 18’e kadar yükselten Yasa ile kentsel dönüşüm kapsamında tutulan konutlar da istisna olmaktan çıktı.

150 metrekarenin altındaki konutlardan yüzde 1 KDV alınmasını belirleyen yasayı tümden değiştiren, "Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun" kabul edildi. Yasa'nın kabul edilmesi ile birlikte yaşanan değişimde, konutlara uygulanacak olan KDV konusunda, konutun büyüklüğü değil, vergi değeri esas alınacak. Oran belirleme yetkisinin ise Bakanlar Kurulu'na verildiği yeni Kanun'a göre Bakanlar Kurulu, bulunduğu semtlere göre konutlara yüzde 1, yüzde 8 veya yüzde 18 KDV uygulayabilecek.
Yapılan değişikliklere göre, "Kentsel Dönüşüm ve özelleştirme" kapsamındaki konutların bu vergi kapsamında tutulmasını içeren madde de değiştirildi. Yasa'nın son haline göre Bakanlar Kurulu, kentsel dönüşümle üretilmiş konutlara da, konutun bulunduğu yere göre aynı KDV oranlarını uygulayabilecek.
Tüketici, niteliksiz yapı ve kayıt dışı üretime yönelebilirkonuthaberleri.com
Konuya yabancı yatırımcı perspektifinden yaklaşıldığında, ortaya iki ana sorun çıktığını ifade eden Gayrimenkul İçin Strateji Platformu (GISP) Başkanı Gürler Ünlü, "Birincisi, şehirlerimizin rekabet gücünün azalması. Artık dünyada şehirler birbirleri ile iş ve yatırım çekme konusunda büyük bir yarış içerisindeler. Rekabet ettiğimiz gerek gelişmekte olan gerekse de gelişmiş şehirler, bir şekilde bu yatırımları kendilerine çekmeye gayret gösteriyorlar. KDV artışı, ülkemiz için zaten yetersiz olan yabancı yatırımcı ilgisinin önüne yeni bir engel olarak çıkacaktır. KDV artışı ile yatırımcının getiri ve kar beklentisi zarar görecek ve ülkemize gelecek olan para, muhtemelen rakip şehirlere gidecektir.
İkincisi; yabancı yatırımcılar devlet eliyle sektörlere yapılan radikal değişikliklere şüphe ile bakarlar ve bu sektörlerden uzak dururular. KDV artışı serbest piyasa ve adil rekabet koşullarında geleceğe dair iyi bir işaret değildir. Bu tip devlet müdahalelerinin gelecekte de tekrarlanma olasılığı, yabancı yatırımcıyı olumsuz etkiler. Hele ki bu KDV düzenlemeleri haksız rekabet ortamı da yaratacak olursa, yatırımcıları Türkiye konusunda ikna etmek çok zor bir hal alacaktır. Türkiye'nin konjonktürel durumu iyi olabilir ancak bu konuda da yalnız değiliz. Uzakdoğu'dan Latin Amerika'ya kadar pek çok ülke de yüksek büyüme hızı yakalamış durumda ve pek çoğu ülkemize göre daha avantajlı durumda" şeklinde konuştu.
Global arenadaki yatırımcılar için negatif bir beklenti yaratan KDV artışının, içeride de tüketicileri ve davranış şekillerini olumsuz etkileyeceğini düşündüğünü belirten GSIP Başkanı Ünlü, "KDV artışının önemli bir kısmı tüketicilere yansıyacak ve tüketiciler satın alacakları konutlar için daha yüksek rakamlar ödemek zorunda kalacaklardır. Burada daha vahim olan ise, tüketicilerin artan vergi yükünden kurtulmak için daha niteliksiz ve kayıt dışındaki üretimlere yönelme olasılıkları olacaktır. Bu durum, artık kökünü kazımamız gereken kayıt dışılığı teşvik edeceği gibi, niteliksiz yapıların rağbet görmesine ve tercih edilmelerine de yol açacaktır" dedi.
Halk konut alamaz hale gelebilir, sektörde üretim azalır
Konut Geliştiricileri ve Yatırımcıları Derneği (KONUTDER) Başkanı Ömer Çelik, yaptığı açıklamada, mevcut düzenlemenin değiştirilmesi ve KDV oranının yüzde 18'e yükseltilmesi halinde, ilave gelecek yüzde 17 oranındaki KDV yükünün, hayatları boyunca yaptıkları en büyük yatırımı karşılamaya çalışan pek çok aileyi olumsuz etkileyeceğine vurgu yaptı. Çelik; "Bugünlerde artan konut kredisi Faiz oranları nedeniyle zaten zorlanan halkımız, KDV artışı olması halinde ihtiyaç duydukları konutları alamaz hale gelecektir. Bu durumda bugün itibariyle yaklaşık 1 milyon adete yakın konut stoku olan ülkemizde yeni projelerin önü mutlaka kesilecektir.
Dünya ekonomisin de konut krizleri kaynaklı problemler ve görülmemiş finansal sıkıntıların yaşadığı son dört yıldır, ülkemizde üretilen konutların büyük çoğunluğunun yüzde 1 oranında KDV'ye tabi tutulması ve faizlerin aylık yüzde 1 oranının altında seyretmesi sayesinde, konut sektörümüz dünyadaki çalkantılardan etkilenmemiş ve üretimini sürdürmüştür. Ancak son dönemde konut kredi faizlerinin yıllık yüzde 9'lardan yüzde 15'lere yükselmesi ile konut üretiminde ve satışında bir önceki yıla nazaran önemli bir yavaşlama gerçekleşmiştir" dedi. Kentsel Dönüşüm alanları hakkındaki düzenleme konusunda da görüş bildiren Çelik, "Sektörün ürettiği yaklaşık 400 bin konut farklı KDV oranı ödeyecek, bu da sektörü kaosa sokacaktır" şeklinde görüş belirtti.
Yeni konut projeleri olumsuz etkilenir
Konut kredisi Faiz oranlarının yüksek, konut talebinin ise düşme eğiliminde olduğu dönemlerde lüks konut talebinin azaldığını gözlemlediklerini ve yeni KDV düzenlemesinin de etkisi ile birlikte söz konusu segmentteki konutlara olan talebin de olumsuz etkileneceğini dile getiren Türkiye İş Bankası Bireysel Krediler Bölüm Müdürü Recep Oram, "Diğer taraftan büyük şehirler dışında yer alan 150 metrekarenin üzerindeki konutlarda yeni KDV uygulaması, tüketiciye olumlu bir şekilde yansıyacaktır. Söz konusu düzenleme büyük şehirlerde başlayacak olan yeni konut projelerine olan talebi ise olumsuz etkileyecektir. Uygulama, alınacak yeni ruhsatlar kapsamında inşa edilecek konutları kapsayacağından, devam eden projeler ile aynı nitelik ve konumdaki yeni projelerin fiyatları arasında geçici bir fark oluşmasına sebep olabilecektir" şeklinde değerlendirmelerde bulundu.
Konutta KDV pazarlıkları başlayabilir
PwC Türkiye Gayrimenkul Sektör Lideri Ersun Bayraktaroğlu ise, yaptığı açıklamalarda KDV'nin İnşaat sektörünün öteden beri sorun yaşadığı bir vergi olduğuna değinirken; "Teorik olarak verginin yatırım kararının verilmesindeki etkisinin düşük/makul seviyede olması beklenir. Başka bir ifade ile, gerek bireysel ve gerekse de kurumsal yatırımcı bir yatırım kararından eğer "vergi yükü" sebebiyle vazgeçiyorsa verginin yatırımları "olumsuz" etkilediği ve etkisinin yüksek olduğu düşünülür. Üretim sürecinde yüklenilen KDV'nin finansmanı önemli bir maliyet yaratmaktadır. 150 m2'nin altındaki konutlarda uygulanmakta olan %1'lik KDV, geliştiricilere iade talep edebilme imkanı verse de prosedürün zorluğu ve uzunluğunun hem mükellef ve hem de idare tarafında sorun yaratmakta olduğu da bir gerçektir.
Söz konusu istisnanın tamamen kaldırılması ya da sınırlandırılmasına imkan vereceği anlaşılan yasal düzenleme sonrası ortaya çıkacak durumu bilmemekle birlikte; %1'lik oranın, sınırları iyice daraltılmış bir şekilde uygulanacak olması ve konut teslimlerinin %18 ya da ona yakın bir oranda vergilendirilecek olması teorik olarak geliştiricilerin KDV finansmanı yükünü azaltacak olsa da, bu kez de tüketicinin, nihai kullanıcının, başka bir deyişle "yatırımcının" maliyetini artıracağından sektöre etkisi kaçınılmaz olacaktır.
Öte yandan ülkemiz için yadsınamaz bir gerçek de vergi kayıp ve kaçağının yüksek oluşudur. Bireysel üreticilerin de aktif olarak faaliyet gösterdiği konut pazarında artan KDV oranları alıcılarla satıcıları karşı karşıya getirebilecek ve suç olmasına rağmen KDV pazarlıkları başlayabilecektir. Bu süreç hem yasalara uyumlu çalışanla çalışmayan arasında ciddi bir "haksız rekabet" yaratabilecek ve hem de KDV'deki kaybı önlemeye çalışan idarenin, söz konusu pazarlık nedeniyle oluşabilecek "görüntüdeki düşük işlem fiyatları" nedeniyle sadece KDV kaybına değil belki de ve daha da önemli olarak Tapu Harcı ve Kurumlar/Gelir Vergisi kaybına yol açabilecektir.
Vergi kaçakçılığının istisna olacağını düşünürsek/umarsak, oran değişikliğinin doğrudan sonucu, üreticinin kısmen de olsa azalan Finansman maliyeti ile yatırımcının/nihai tüketicinin %1'den yukarılara ( %18'e kadar ) çıkan maliyeti arasındaki farkın oluşturacağı dengede saklıdır. Bana göre bu hiç bir şekilde birbirine denk olamayacağından oran değişikliğinin toplam maliyette (nihai tüketicinin ödediği KDV'yi indirim hakkı olamayacağından ) ister istemez bir artışa neden olacağı kesindir. Bu yükün üretici ile satıcı arasında ne şekilde bölüşüleceğini ise "pazar" koşulları belirleyecektir" şeklinde açıklamalarda bulundu.
Son yasalar ile canlanmaya hazırlanan piyasa, KDV düzenlemesinden olumsuz etkilenir
2011 yılının ikinci yarısından itibaren, faizlerin yukarı tırmanması ve dövizde yaşanan hareketlilik gibi nedenlerle konut sektöründe bir durağanlık yaşandığını ifade eden TSKB Gayrimenkul değerleme Genel Müdürü Işıl Dinçer, sektörün genelinde bazı dönemler bir takım hareketlilikler yaşansa da, eskiye oranla düşük seviyelerde seyredildiğinin altını çizdi. Son dönemde çıkarılan yeni yasa düzenlemelerinin sektör için, var olan durgunluğu ortadan kaldırabilecek son derece olumlu gelişmeler olduğunu dile getiren Dinçer, yapılan son KDV düzenlemesinin diğer düzenlemeleri bir anlamda eksik bıraktığının altını çizdi. Kentsel Dönüşüm, 2B ve Mütekabiliyet yasalarının çıkarılmasının ardından sektörde olumlu havanın esmeye başladığını söyleyen Dinçer; "Piyasanın yavaş yavaş canlanacağı konuşulurken, söz konusu KDV düzenlemesi ile birlikte çok ciddi bir vergi ilavesi oluşturuldu.
Düzenlemenin etkileri ile konut fiyatlarında meydana gelecek olan artış ile birlikte tüketici tarafının alımları düşecek ve dolayısı ile sektör bu durumdan olumsuz etkilenecektir. Bu anlamdaki düzenlemelerin devam edeceğini ve bir miktar iyileştirmeler olacağını umuyoruz. Olmaması halinde ise sektörün ciddi sıkıntılar yaşayacağını öngörüyoruz. Yapılan kademelendirme çalışmaları muhakkak ki olumludur ancak bu düzenlemeye önce bir geçiş süreci tanımlanmalı diye düşünüyoruz. Özellikle mevcut maliyetlere bir de vergisel maliyetlerin eklenecek olması, yatırım hesapları anlamında da ciddi sıkıntılara sebep olabilir. Dolayısıyla hem tüketici hem de üretici tarafında olumsuz gelişmeler yaşanması kaçınılmazdır. Umuyoruz ki, aradaki kademelendirme ve geçiş süreci ile olumsuz etkilerin önüne geçilebilir" şeklinde konuştu.

İstanbul'un 3. Havalimanının yeri belli oldu !

İstanbul'un 3. Havalimanının yeri belli oldu !

İstanbul'un 3. Havalimanının yeri belli oldu !

3. havalimanının inşaa edileceği yer ile ilgili detaylar ortaya çıkmaya başladı. Arnavutköy 'de yapılması planlanan, 120 milyon yolcu kapasiteli olacak 3.havaalanının, 3.köprü ile aynı zamanda Eylül 2015 'de hizmete girmesi hedefleniyor.


Büyükşehir Belediyesi'nin beş aylık çalışmalarının sonucunda havalimanının Karadeniz sahiline kurulmasına karar verildi.

İlk etapta 100 milyon yolcu kapasiteli düşünülen havalimanı Başbakan'ın talimatıyla 120 milyona çıkarıldı. Arnavutköy-Göktürk-Çatalca yollarının birleştiği kavşaktaki 3.500 hektarlık bölgeye yapılacak havaalanının 6 pisti bulunacak. Dış dokusu Edirne'deki Selimiye Camii'nin İslam-Osmanlı motifinden esinlenerek yapılacak havalimanının, 3. köprü ile aynı sürede bitirilmesi hedefleniyor.

Zaman gazetesinden Yasin Kılıç'ın haberine göre; yeni havalimanı; terminal binası, pistler, aktarma istasyonu, tamir tesisleri ve hangarlar ile hava taşımacılık tesislerinin bulunduğu 5 önemli tesisten oluşacak. 350 m x 1500 m'lik bir kullanım alanıyla asmakatı da olan 6 katlı bir binadan oluşacak havalimanı, 3. Köprü ve Kuzey Marmara Otoyolu ile entegre olacak. Yap-işlet-devret modeli ile yapımı planlanan havalimanı ihalesine 2013 yılı bitmeden çıkılacak. Yapımında 100 bin kişilik istihdam oluşturacak havalimanı, ayırt edici şekli ile uzaydan görülebilecek. Yeni havalimanı alt-üst yapı, ulaşımı, yolcu ve yük kapasitesi ile birlikte dünyadaki en modern ve büyük havaalanlarından biri olacak. Böyle büyük bir havaalanı kurmanın arkasında yatan en önemli etken İstanbul'un uluslararası havacılık piyasasındaki rolünü ileriye taşımak ve Ortadoğu, Avrupa ve Kuzey Afrika için bölgesel merkez haline getirmek.

İstanbul'da halen Yeşilköy'deki Atatürk ve Kurtköy'deki Sabiha Gökçen olmak üzere 2 havalimanı bulunuyor. Yıllık yolcu kapasiteleri 2011 yılı itibarıyla Atatürk Havalimanı 37 milyon ve Sabiha Gökçen Havalimanı 13 milyon olmak üzere toplam 50 milyon kişi. Atatürk Havalimanı kapasitesinin üzerinde, Sabiha Gökçen ise mevcut kapasitesinin altında hizmet veriyor. Atatürk Havalimanı'nın kapasitesini aşması ve artık ihtiyaca cevap verememesi sebebiyle yeni bir havalimanı yapımı planlanıyor.

İstanbul'a kurulması planlanan 2 yeni şehir ve 3. havalimanı için 1 Temmuz-12 Kasım 2011 tarihleri arasında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Kadir Topbaş, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Mevlüt Vural ve İstanbul Metropolitan Planlama ve Kentsel Tasarım Merkezi (İMP) Direktörü, Başkan Danışmanı İbrahim Baz yönetiminde, BİMTAŞ işbirliği ve finansal desteği ile bir çalışma ekibi kuruldu. Kent planlama, kentsel tasarım, mimarlık, peyzaj mimarlığı, coğrafya, jeoloji, sosyal bilimler ve bilgisayar destekli tasarım (animasyon) disiplinlerinden oluşan bu ekip, Kent Plancısı ve Mimar Urban Green Global Yöneticisi Sidney Rasekh (AIA) başkanlığında, Proje Genel Koordinatörü Doç. Dr. Gürcan Büyüksalih ve Mimari Koordinatörü Dr. Gülhan Benli yardımcılığında çalıştı. Çalışmalar sonucunda İstanbul'da yapılması düşünülen havalimanının yeri ve özellikleri belirlendi. Arnavutköy sınırları içerisinde bulunan Tayakadın'da yapılması planlanan yeni havaalanının bu bölgede inşasında en önemli etken 3. köprü ve Kuzey Marmara Otoyolu. Bölgedeki en önemli ulaşım kararı, 3. köprü ile bağlantılı olması düşünülen bağlantı yolu. Bu otoyol, proje alanının güneyinden geçiyor. Ayrıca proje alanı içerisinde, bu yol ile bağlantılı olması düşünülen bir otoyol kavşağı bulunuyor. Kuzey Marmara Otoyolu olarak adlandırılan bu yol, İstanbul'un batı sınırında bulunan Kınalı mevkiinde TEM Otoyolu kavşağında başlıyor. Kömür ocakları mevkiinden devam ederek İstanbul boğazını bir asma köprüyle geçiyor. Daha sonra Paşaköy Mevkii'nden geçerek, Gebze civarında İzmir otoyolu ayrımına ulaşıyor. Garipçe ve Poyrazköy, Boğaz çevresinde 3. köprünün ana bağlantı noktaları. Havalimanı maksimum bir milyon nüfuslu yeni bir öneri kentle çevrelenecek.



Kaynak: Zaman.com.tr

14 Haziran 2012 Perşembe

Çürük evini yıkana kredi desteği

Çürük evini yıkana kredi desteği

Yeni Afet Yasası kapsamında çürük evini yıkanlar teşvik edilecek. Hazırlanan pakete göre çürük binanın sahibi, yeni evine kavuşurken 20 yıl vadeli, indirimli krediyle desteklenecek.

Star gazetesinin haberine göre, kamuoyunda 'Kentsel Dönüşüm Yasası' olarak bilinen 'Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki Kanun' kapsamında yıkılması gereken binalar için süper teşvik paketi hazırlanıyor. Çürük bina sahiplerini binalarını 'gönüllü olarak' yıkmayı ve 'olası mağduriyetleri' gidermeyi amaçlayan paket ile çürük binalarını yıkanlara kredi desteği verilecek. Süper krediden ev sahiplerinin yanı sıra evini güçlendirmek isteyenler ve bu binalardaki kiracılar da yararlanacak.

Çürük evini yıkan kârlı çıkacak

Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar'ın "Yıkım 4 ay sonra başlayacak" açıklaması ile birlikte gözler, Afet Yasası'na çevrildi. STAR'ın edindiği bilgiye göre, Cumhuriyet tarihinin en kapsamlı dönüşüm projesi için, bir çok alanda çalışma yürütülüyor. Bu çalışmaların başında ise çürük yapılarda oturan vatandaşlara kredi desteği verilmesi geliyor. Çürük binalarda oturanlara verilecek kredilerle ilgili çalışma henüz netleşmedi ancak bürokratlar ve uzmanlar 2 alternatif hazırladı.

Faizin bir bölümünü devlet üstleniyor

İlk alternatife göre, çürük binalarının yıkımına onay veren vatandaşlara, 'faiz' desteği verilecek. Buna göre örneğin 100 bin liralık dairesinin yıkılmasına onay vererek aynı yerden yeni konut sahibi olmak isteyen vatandaş, yeni konutun değeri 150 bin lira ise aradaki 50 bin liralık farkı, bankalardan kredi olarak çekebilecek. Söz konusu kredide faizin belirli kısmını devlet üstlenecek. Burada yüzde 50'ye varan oranda faiz desteği verilmesi üzerinde duruluyor. İkinci alternatif ise vatandaşlara faiz desteği yerine, kredinin belirli kısmının devlet tarafından karşılanmasını içeriyor. Bu durumda, örneğin 50 bin liralık kredi kullanana, yüzde 20-30 oranında destek verilecek. Her iki alternatifte de vatandaşların 150 bin liralık konutta 10-15 bin liralık avantajı söz konusu olacak. Çürük binalara verilecek kredi desteğinden konut sahiplerinin dışında, binasını yenilemek isteyen vatandaşlar ile bu konutlarda kiracı olarak oturanlar da yararlanacak. Örneğin çürük binada yıllardır kiracı olarak oturan bir kişi de konut sahibi olmak için kredi teşviğinden yararlanabilecek. Kredilerin maliyeti ise 2-B arazilerinden elde edilen gelirden sağlanacak. Bakanlık yetkilileri, dönüşüm seferberliğinin öncelikle, 'gönüllü yapılardan' başlanmasını planladıklarını kaydettiler. Afet Yasası kapsamında yapılacak yıkımlardan hiçbir vatandaşın mağdur edilmeyeceğini ifade eden yetkililer, amaçlarının davul zurna ile yıkım yapmak olduğunu vurguladılar. Yetkililer dönüşüm sayesinde, konutların değerinin de artacağını söylediler.

SİSTEM NASIL İŞLEYECEK?

Yıkım işleri öncelikle, gönüllü binalardan başlayacak. Gönüllü olmayanlara ise devlet yıkım kararı alacak. Konut sahiplerine evi boşaltmaları için 60 gün süre tanınacak. Süreç sonunda ise konut sahipleri direniyorsa, bina zorla yıkılacak.
Çürük binalardaki konut sahiplerine, 'aynı yerden konut alma', 'konutu rayiç bedelinden devlete satma' ve 'TOKİ'nin mevcut konutlarından birisini alma' şeklinde üç ayrı teklif sunulacak.
Aynı yerden konut sahibi olmak isteyenlere veya mevcut konutlardan birisini almak isteyenlere düşük faizli kredi imkanı sağlanacak. Örneğin yıkılacak evin değeri 100 bin lira, yeni konutun fiyatı ise 150 bin lira ise konut sahibi 50 bin liralık düşük faizli kredi kullanabilecek.
Uzmanların üzerinde durduğu sistem aynen kabul edilirse, çürük binalardaki konutların sahiplerine yüzde 50'ye varan faiz destekleri sağlanacak. Örneğin, 60 ay vadeli yüzde 1 faizle 50 bin liralık kredinin 18 bin lira düzeyinde olan faiz yükü, destek ile 9 bin liraya gerileyecek. Böylece, konut sahibi kredide büyük avantaj sağlamış olacak. Ayrıca vadeler de 20 yıla kadar çıkabilecek.
Aynı kredi desteklerinden, çürük binalardaki konutlarda oturan kiracılar da yararlanacak. Yasa çıkmadan önce bu binalarda oturan kiracı, eğer yeni konut almak isterse, devletin kredi desteğinden faydalanarak, uzun vadeli düşük faizli kredi ile konut sahibi olabilecek.