1 Ağustos 2012 Çarşamba

Güneydoğu"da petrol var mı, yok mu?


Güneydoğu"da petrol var mı, yok mu?

Sultan II. Abdülhamid tarafından hazırlanan petrol haritasında bu soruya 100 yıl önce cevap verilmiş. İşte detaylar!

... Türkiye petrol denizi üzerinde mi?

Sınırın öteki yakasında petrol çıkıyor da
Güneydoğu"da niye çıkmıyor?

Ya da başlayıp bitmeyen bir polemik;
Türkiye"de petrol var ancak yabancılar çıkarmamıza izin vermiyor!

Peki gerçekten petrolü bol denilen
Güneydoğu Anadolu Bölgesi"nde petrol var mı?

Bu soruya Sultan II. Abdülhamid yüz yıl öncesinden cevap veriyor.
Sultan"ın hazırlattığı tespit haritasında Güneydoğu Anadolu"nun neredeyse tamamında yüksek ölçekte petrol rezervinin olduğu saptanıyor.
Görevli mühendisler araştırmalarını
Doğu ve Güneydoğu ile sınırlı tutmayıp
Osmanlı toprakları içinde bulunan Zaho, Erbil, Kerkük, Süleymaniye, Musul ve Bağdat gibi bölgeleri de tarıyorlar.
İşin en ilginç tarafı yüz yıl önce hazırlanan petrol haritasının birçok yerinde hâl-i hazırda petrol çıkarılıyor olması.
6 ay önce Barzani ailesi tarafında Habur Çayı"nın öteki kıyısında çıkartılan ve Türkiye"nin, tabir yerindeyse, iştihanı kabartan petrol kuyuları bunlardan sadece biri.

BİTLİS"TE PETROL

Sultan II. Abdülhamid özellikle 1800"ün son çeyreğinde tüm dünyada gündeme gelen ve stratejik bir maden olduğu kabul edilen petrol için büyük çaba harcadı.
Yetişmiş jeoloji ve maden mühendisi olmaması
Devlet-i Aliye"nin elini kolunu bağlıyordu.
Ancak uğruna savaşların çıkartılacağı, yeni bir dünya düzeninin oluşturulacağı petrolün ehemmiyetini anlayan Abdülhamid, sıkıntıları kendi fedakarlıkları ile aştı.
Hazine-i Hassa"dan, yani padişahın şahsi malından ödenek çıkartılarak geniş kapsamlı bir petrol rezervi çalışmasına girildi.
Sultan"ın kendi parasıyla yaptırdığı çalışmada yabancı ve yerli mühendisler yer aldı.
Musul ve Bağdat havalisinde, Dicle ve Fırat nehirleri havzasında petrol taraması yapıldı.
Alman maden mühendisi Paul Groskoph ve Habip Necip Efendi yönetimindeki araştırma ekibi çalışmalarını
22 Ekim 1901"de Sultan II. Abdülhamid"e sundular.

Bu zamana kadar söylenen ancak mahiyeti hakkında bir bilginin bulunmadığı "Sultan"ın petrol haritası" sadece Güneydoğu"da değil, Hakkâri ve Bitlis gibi illerde de petrol bulunabileceğini öngörüyor.
Haritayı hazırlayan heyet, Bitlis Suyu denilen çayın kıyısı boyunca önemli petrol rezervleri tespit etmiş.
Heyetin başkanı Paul Groskoph, petrol noktalarını tek tek tespit ettiklerini aktarırken, takip ettikleri güzergâhı da detaylı bir biçimde anlatıyor.
Petrol havzasını dolaşan Paul, Siirt tarafında ve Dicle Nehri kıyısında zengin petrol rezervlerinin bulunduğunu belirtiyor.
Dicle Nehri kıyısındaki noktalarda yeterli araştırmayı yükselen sulardan dolayı yapamadıklarını da raporuna ilave eden Paul, nehrin kıyısı dışında,
Dicle"nin kıyı şeridi boyunca uzayıp giden yüksek dağlarda da petrol bulunduğunu kaydetmiş.
Yine de o dönemin teknik imkanları açısından 900 metre yükseklikteki bu dağlardan petrolün çıkarılması ve nakliyatının zor olacağını eklemeyi unutmamış raporuna.

Güneydoğu Anadolu"nun neredeyse tamamı ve Doğu Anadolu"nun bir kısmını kapsayan petrol haritasında Diyarbakır, Mardin, Bismil, Hazro Çayı etrafı, Sinan, Batman Çayı etrafı, Dicle bölgesi, Midyat, Bedran, Tulan, Siirt, Botan Çayı etrafı, Habur, Fındık, Cizre, Habur Çayı etrafı, Bitlis Çayı kıyısı ve Hakkâri (Çölemerik)"de önemli petrol yataklarının bulunduğu kaydediliyor.

HARİTA İLK KEZ YAYIMLANIYOR

Doğu ve Güneydoğu Anadolu"da çalışmalarını tamamlayan heyet daha sonra bugün Irak sınırları içinde kalan merkezlerde petrol taramasına devam ediyor.
Kerkük, Babagürgür, Zaho, Süleymaniye, Bağdat, Musul ve Altınköprü"deki petrol noktaları kilometre ve yerleşim yerlerine göre yön tayini yapılarak kayıt altına alınıyor.
Raporda Kerkük ve şehre 15 kilometre uzaklıktaki Babagürgür bölgesinde yoğun miktarda petrol rezervinin bulunduğu belirtiliyor. Babagürgür bölgesinin II. Abdülhamid"in şahsî malı olduğu, ve bu topraklarda Türkiye"deki Nefçi ve Doğramacı ailesinin pay sahibi olduğu biliniyor.
Ekip yaptığı tetkikler sonucunda en kaliteli petrolün Bağdat yakınlarındaki El-Kayra ile Mendel"de olduğu sonucuna da varıyor.

Ulaşımın Dicle"de sal üstünde, karada da at ve eşek sırtında yapıldığı bir dönemde aylarca süren bir çalışma sonunda
Başmühendis Paul Groskoph, ince detayların yer aldığı raporun sonuna iki önemli noktayı da ilave etmeyi unutmuyor:
"Dicle ve Fırat nehirleri havzasında zengin ve mühim petroller bulunuyor.
Bunların işletilmesi ve pazarlanması için Bağdat"a uzanan bir tren yolu lâzım.
1889"da inşaatına başlanan ve 1902"de biten demiryolu petrolün Anadolu"ya taşınmasını sağlayacaktır.
Bunun için ana hatta sadece birkaç ilave ek hattın yapılması yeterlidir." Baş mühendisin ikinci notu ise iyi değerlendirilmesi durumunda bu petrol coğrafyasının gelecekte dünyanın en önemli merkezlerinden biri olacağı şeklinde.

Kısa bir zamanda bu kadar noktada tarama yaptırarak günün kıt imkânlarına rağmen petrol tespitini belgelendiren Sultan II. Abdülhamid"in saltanat ömrü petrol çıkartmaya yetmedi.
İlk kez yayımlanacak olan "Sultan"ın petrol haritası" Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan ve önümüzdeki günlerde kamuoyuna sunulacak olan "Osmanlı Döneminde Irak" isimli kitapta yer alacak.
Devlet Arşivleri Genel Müdür Yardımcısı Doç. Dr. Mustafa Budak, bu çalışmayla Irak"taki Osmanlı"yı kamuoyuna sunacaklarını belirtiyor.
Kitabın editörlüğünü yapan Cevat Ekici de kitaptaki birçok belge ve çizimin, özellikle de petrol bölümündeki haritaların halen üzerinde çalışılmaya değer belgeler olduğunun altını çiziyor.

Çalışmanın kapsamı petrol haritası ve bununla ilgili raporlarla kısıtlı değil.
Hazine-i Hassa"ya devredilen petrol hakları ve bununla ilgili yazışmalar da bulunuyor kitapta.
18 Kasım 1902"de Yıldız Sarayı"na gönderilen belgede Musul vilayetindeki petrol madenlerinin imtiyazının Hazine-i Hassa"ya verildiği kaydediliyor.
Daha sonraki tarihlerde padişaha ait araziler Maliye Hazinesi"ne devrediliyor.
Ancak 12 Ocak 1920"de Maliye Hazinesi"ne devredilen padişaha ait bütün malların tekrar Hazine-i Hassa"ya devri için bir kararname çıkartılıyor.

Aksiyon dergisinin 480. sayısında yer alan "Hanedan Musul"u istiyor" başlıklı haberde,
Osmanoğulları nın Sultan Abdülhamid"ten miras kalan Musul"daki gayrimenkullerini almak için hukuki bir mücadele başlattıklarına yer veriliyordu.
Aynı haberde hanedanın mirasçılarının daha önceki dönemlerde Musul"daki gayrimenkulleri dava yolu ile kazandıkları, ancak birtakım siyasi manipülasyonlar sebebiyle bu kararın uygulanmadığı da vurgulanıyordu.

65 NOKTADA PETROL TESPİT EDİLMİŞ

1. Diyarbakır
2. Mardin
3. Bismil
4. Hazro Çayı
5. Sinan
6. Batman çayı
7. Dicle
8. Midyat
9. Bedran
10. Bitlis Suyu (çayı)
11. Tulan
12. Siirt
13. Botan çayı
14. Habur
15. Fındık
16. Cizre
17. Dehuk
18. Zaho
19. Habur çayı
20. Hakkari
21. Ahmediye
22. Bisan
23. Alkuş
24. Akra
25. Büyük Zap
26. Revanduz
27. Musul
28. Karakuş
29. Nemrut
30. Küçük Zap
31. Erbil
32. Köysancak
33. Altınköprü
34. Şargat
35. Hamrin Dağı
36. Kerkük
37. Taşhurmatı
38. Tavuk
39. Karadağ
40. Süleymaniye
41. Karadağ
42. Aksu
43. Tuzhurmatı
44. Kefri (Salahiye)
45. Deli Abbas
46. Tikrit
47. Samara
48. Haso çayı
49. Narbin Suyu
50. Diyale Suyu
51. Ramadi
52. Felluce
53. Mendeli
54. Bakuba
55. Kazımiye
56. Bağdat
57. Museyyeb
58. Hılle
59. Kerbela
60. Hit
61. Fırat
62. Anah
63. El-Kadim
64. Ebu Kemal
65. Meydani


ABDÜLHAMİT"İN PETROLE İLGİSİ MEŞHUR

II. Abdülhamid"in petrol ile ilgili çalışmaları daha çok genel olarak biliniyor.
Kapsamlı ve detaylı bir şekilde bilinmiyor.
Bu haritanın ortaya çıkarılması önemli bir gelişmedir.
Abdülhamid dünyadaki değişimi yakından takip ediyordu.
O dönemlerde petrolün yeni kullanım alanları bulduğunun da farkındaydı.
Artık motorlu taşıtlar yaygınlaşıyor ve bunlarda petrol kullanılıyordu. Donanmaları ile dünyayı idare etmeye çalışan İngilizler kömürle çalışan gemilerini artık daha pratik olan petrolle çalıştırmaya başlamışlardı.
Abdülhamid bunların hepsini biliyor ve petrolün gelecekte stratejik bir silah olacağının hesabını yapıyordu.
Bu yüzden Musul"un petrol arazilerini satın aldı.
Çünkü İngilizler ısrarla burayı istiyordu. İngilizler, 1. Dünya Savaşı"nda Bağdat"ı almak için harcadıkları paranın 7 mislini Musul"a sahip olmak için harcadılar.
Dr. Orhan Koloğlu

26 Temmuz 2012 Perşembe

Türkiye kira getirisinde en cazip ülke oldu

Türkiye kira getirisinde en cazip ülke oldu

Türkiye kira getirisinde en cazip ülke oldu

Türkiye, Avrupa ülkeleri arasında yatırımın kira gelirleriyle karşılanması sıralamasında, 13 yılda geri dönüşün sağlanmasıyla ilk sırada yer aldı.

Emlak&Mortgage 15.07.10 Avrupa ülkelerinde konuta yapılan yatırımın kira gelirleri ile karşılanmasını öngören rapor açıklandı. Emlak sektörünün önemli haber portallarından GdeEtotDom.ru’ya göre, 13 yılda kira gelirleri ile emlak değerini yakalayan Türkiye ilk sırada yer aldı. Çalışmada, son 12 ayın kira gelirleri ve konut maliyet fiyatları metrekare üzerinden değerlendirildi. Ancak araştırmada emlak vergileri ve konut giderleri gibi diğer etkenler dikkate alınmadı. Toplam 92 yılda ancak kira gelirleri ile emlak değerini yakalayabilen Monaco, ev sahipleri için en geç gelir getiren ülke oldu. 34 yılla Fransa sondan ikinci ve 32 yılla da Andorra ve İsveç üçüncü sırayı paylaştı. Hırvatistan ve İtalya ise 30 yılla listede dördüncü sırada yer aldı.

Rusya, Danimarka, Lüksemburg, Polonya ve İspanya gibi ülkelerle dokuzuncu sırayı paylaştı. Bu ülkelerde emlak sektörüne yatırım yaparak kira geliri elde etmek isteyen gayrımenkul sahipleri, yatırımlarının karşılığını ancak 19 yılda alabiliyor. Türkiye ise sıralamada kira geliri bekleyen yatırımcılar için en cazip ülke oldu. Türkiye’de emlak sektörüne yatırım yapanlar paralarını 13 yılda geri alabiliyor.

İnşaat ruhsatı alımında belediyeler devreden çıkacak!

İnşaat ruhsatı alımında belediyeler devreden çıkacak!

İnşaat ruhsatı alımında belediyeler devreden çıkacak!

İnşaat sektöründe faaliyet gösteren işadamlarını yakından ilgilendiricek yeni bir yapılanmaya gidiliyor.

Türkiye yapı sektörü, 2011 içinde köklü değişikliklerle tanıştı. Yapı denetim sistemi ve yeni inşa edilecek binalar için enerji kimlik belgesi zorunluluğu başladı. Ancak önümüzdeki dönemde bu değişikliklere yenileri eklenecek. Yurtdışında faaliyet gösteren müteahhitler dahil, bütün müteahhitlerin kayıt altına alınması ve takibine yönelik altyapı çalışmaları başlatıldı. Bu sistem, daha sonra yurtdışı müteahhitler için referans belgesi olma niteliğini de içeriyor. Enerji tasarrufuna yönelik yatırımlara ilişkin teşvik düzenlemesi bu yıl içinde belli olacak.Teşviğin uygulamanma tarihi henüz belli değil. Ankara Temsilcimiz Barış Ferit Parlak ve Arkadaşımız Mehmet Kaya'nın sorularını yanıtlayan Bayındırlık ve İskan Bakanı Mustafa Demir, sektördeki yeni düzenlemeleri gazeteniz DÜNYA'ya anlattı.

- Sayın Bakan, yapı denetim sistemi 1 Ocak itibariyle 81 ile yaygınlaştı ve enerji kimlik numarası uygulaması yeni inşa edilecek binalar için uygulamaya girdi, müteahhitlerin kayıt sistemi 2012'de yürürlüğe girecek. Sektörde neler değişecek? Müteahhitliğin kayıt altına alınması bağlamında, sözünü ettiğiniz düzenlemeler bağlamında yasal altyapı çalışmalarımızı tamamlamıştık. İmar Kanununda, fenni mesullük, yapı sahipliği, şantiye şefliği, müteahhitlik gibi ilgili bütün kavramları ayrıntılı tarif ettik. Sektörün aktörleri artık belli. Teşkilat kanununda yapılan değişiklikle de müteahhitlikle ilgili düzenleme yapma, giriş, tasnif etme yetkisi almış olduk. Bu çerçevede de yine oradaki teşkilat kanununa konulan hükümle, özel müteahhitlik, yap-sat müteahhitlik olarak adlandırılan sistemi kayıt altına alıyoruz. Sektöre ilave bir kriter, yük getirmedik. Yetkimiz var ama bugün için getirmedik. İlk kez mevcut durumu bir kayıt altına alma, disipline etme, verimli hale getirme çalışmasını öngörüyoruz. Alışkanlıktır, her şey son anda yapılır ama ikincil mevzuat anlamında da biz 2010 içinde sistemi işletmeye başladık. Bu alanda çok güzel bir uygulama ile yumuşak bir geçişle 2012'de uygulamaya girecek düzenlemenin yönetmeliği yayınlandı ve 2011'de yürütülecek çalışmayla tüm hazırlıklar, kayıtlar, sistemin işletilmesi tamamlanacak. 2012'de sistem otomatik olarak yürürlüğe girecek.

- Kayıt sistemi nasıl işleyecek? Bir yazılım oluşturduk ve bütün faaliyette olan müteahhitlerimiz bir numara ile bu sistemde yer alacak. Yerel yönetimlere de uç (erişim) verildi ve şifreyle sisteme girebilecekler. Ticaret odası, vergi numaraları sistemimizde olacak. Belediyeler, valiler yani ruhsat vermekle ilgili kuruluşlar, ruhsatı verirken bizim o sayfaya girecek, bizde kaydı varsa ruhsat verecek, yoksa vermeyecek. Kayıt sisteminde de bürokrasi olmayacak. İlk kayıt olurken basit belirli belgelerle kayıt altına alacağız, bir daha belge istemeyeceğiz.
- Bu aşamada, öncelikle yapı denetim sistemi ile nasıl ilişkilendireceksiniz onu sorayım, tabii ki peşinden yapı denetim sisteminin bütün ülkeye yaygınlaştırılması da tamamlandı, nasıl bir manzara bizi bekliyor? Evet, yapı denetim şirketleri artık bütün Türkiye'de devrede. Bu sistem yürürlüğe girdiğinde de eğer müteahhit proje ve ruhsat ve eklerine aykırı yapı yaparsa, mali mükelleflerini yerine getirmezse otomatik bilgi sahibi olacağız. Maliye ile gerekli irtibatları kuruyoruz vergiyle ilgili kısım otomatik gelecek. Bir inşaat yaptın, bitirdin belirli bir süreç geçti yapı kullanım izin belgesini almadı, vergi-sigorta primlerini ödemedi, otomatik olarak sistem uyaracak ve sayfadaki müteahhitin kayıtı görünmeyecek. Başka bir iş için ruhsat almaya gittiğinde sorunu çözmeden ruhsat alamayacak, çünkü sayfası açılmayacak.
- Merkezi ve katı bir yapı değil mi? Kayıt olarak merkezi bir sistem ama uygulaması mahallinde yapı denetimi büroları aracılığıyla uygulanıyor. Merkezi olmasından kasıt, elektronik ortamda, tüm Türkiye'de, yapı denetimi firmaları tarafından kullanılan bir sistem. Onların yaptığı tüm iş ve işlemleri biz sistem içerisinde görebiliyoruz, izleyebiliyoruz. Yapı denetim bürolarının işlerini düzgün yapması konusunda da etkili uygulamalar getirildi. Onlar da il müdürlüklerimizin denetimi altındalar.

5-10 yıl içinde Türkiye'de kaçak yapı, uygun olmayan yapı tamamen hafızalardan silinecek. Yapan çok ağır müeyyide ile karşı karşıya kalacak. Sistem tam yerleştiğinde, biz bu sistemi yerel yönetimlere bir günde devredebilir durumdayız.
- Yurt içi faaliyetler açısından soruyorum, belediyelerin denetim konusunda yeterli olamadığını belirtmiştiniz, gelecekte nasıl bir yapı öngörüyorsunuz? Yapı denetim şirketi müfettiş değil, yardımcı kuruluş. Müteahhitin işini iyi yapmasına yardımcı. İnşaat ruhsatı sürecini iyileştirmeyi düşünüyoruz. Belediyelerin inşaat ruhsatı sürecini, proje incelemesini ortadan kaldırmayı planlıyoruz. Belediye hangi yeterlilikle hangi elemanla proje inceliyor? Yapan müelliften, mühendisten daha mı iyi biliyor. Ruhsat işi kolaylaşmalı. Mimara sorumluluğu verelim, yapı denetim firmasına verelim, proje aksak gelirse mimar sorumluluğu üstlensin. Belediyelerden inşaat ruhsat almak yılı bulabiliyor ki bir haftada alınmasını öngörüyoruz. Belediyeler neden proje incelesin? Projeyi imzalayan mühendis, mimar sorumlu olsun ve sonunda bir hata çıkarsa canına okuyalım.
- Tabii akla hemen bu yıl programda da öngörülen ve yurtdışı müteahhitlerin talebi arasında bulunan yurtdışında faaliyet gösterecek müteahhitlerin akreditasyonu uygulaması akla geliyor. Bir hazırlık başladı mı?
Dış Ticaret Müsteşarlığı yurtdışı müteahhitlik konusuyla ilgileniyor ama yeterlilik tespiti tamamen teknik bir konu. İsteseler de yapamazlar. Bu unsur teşkilat kanunumuzda var. Biz yurtdışı müteahhitlere halen belge veriyoruz. Teknik kapasite ve özelliklerini yaptıkları işleri, yapabilecekleri işleri ortaya koyan, referans veren bir belge vermek istiyoruz, yeni bir yapı üzerinde çalışıyoruz. Kendi kendine işleyen, bürokrasiye boğmayan -müteahhitlik alanını kayıt altına aldığımız için- sistem bütünlüğü içinde çalışacak bir yapı. Müteahhitlerimiz açısından şunu söyleyeyim ki, sistem sadece tamamlanmış işleri değil, yürüyen işleri de izleyen, onları belgelendirebilen bir yapı olacak. Bunun 2011 yılı içinde çalışması biter, 2012 içinde hayata geçer diye düşünüyoruz.

- Müteahhitlerin talebini karşılayabilecek mi? Hatta, bu belgeyi almak büyük prestij olacak. Bütün müteahhitler sistem içinde yer alacak ama muzdarip olmayacaklar. Belge sistemi deyince hemen akla "karne” geliyor ama öyle değil. Yapı denetiminde olduğu gibi elektronik bir sistem. Müteahhitler kendi verilerini kendileri ya da yapı denetim firmaları girecekler. Aldıkları her mesafe anında yansıyacak, statik olmayacak. Bizim verdiğimiz bilgi kefillik değil ama bir referans olarak görülecek. İşin temelinden başlarsak, bir müteahhitlik firması vergi numarası alıp kurulduğunda benim sayfamda görülecek.
Bakanlık yeni binaya kavuşacak "Mevcut bakanlık binamız enerji kimlik belgesinde, enerji performansında E, sera gazında E grubunda. Eski yapıya göre fena sayılmaz ama standardın altında. Yenilenebilir enerji kullanımı yok. Bu konu çok önemli. Bakanlığa yeni bina yapacağız ve orada A sınıfı kimlik belgesini hedefliyoruz. Hem güneş enerjisi sistemi hem de yer altı toprak ısısından yararlanan sistem öngörüyoruz. Yer altı sistemi maliyetli ancak çok işlevsel."

2B arazilerinde 160 bin hektarın kadastrosu tamam "2B bizim yetki alanımız içinde bir konu değil. 2B'nin bizimle ilgili bölümü Orman Genel Müdürlüğü'nün (OGM) 2B olarak orman vasfını kaybetmiş arazileri kadastro için bize vermesiyle oluşuyor. Tespit kısmı Orman Genel Müdürlüğüne, kadastrosunun yapılması ve tescili, kullanıcıları, kim varsa üzerinde işgali vb. bize ait. Yetkili kuruluş da Hazine adına Milli Emlak Genel Müdürlüğü. Bize bildirildiğinde santimetrekareye kadar detaylı çalışma yapıyoruz. Bize bildirilen, 160 bin hektarlık alanın tespit ve tescili yapılıp Milli Emlak Genel Müdürlüğü'ne gönderildi. Toplam 400 bin hektarlık bir alan olduğunu tahmin ediliyor." Enerji tasarruf teşvikleri bu yıl belli olur - Yeni yılla birlikte yeni inşa edilecek binalar enerji kimlik belgesi almak zorunda. Mevcut binaların uyumu da gündemde. Süreç nasıl işleyecek? Bu konuda çok iyi bir yazılım hazırlandı ve hayata geçirildi. Artık herkes, inşaat ruhsatı almaya gittiğinde, enerji kimlik belgesi yoksa ruhsat alamayacak. Eski yapıların kimlik belgelerini 2017 yılına kadar almaları gerekiyor. Bunlara kimlik belgesi verilmesini şubat ayı içinde başlatmayı planlıyoruz. Nereden alacaklar? Enerji Verimlilik Danışmanlığı (EVD) büroları oluşturulacak ve buradan alacaklar. Bu büro binanın mevcut durumunu çıkaracak, sisteme girecek, sistem hangi kategoride ise enerji kimlik belgesini verecek. Sisteme veri girişi çok detaylı, penceresi neden yapılmış, çatı, binanın vasfı, duvar malzemesine kadar veriler giriliyor. Bu veriler ışığında sistem belgesini çıkarılıyor. D sınıfı enerji verimliliği olması gereken alt sınır. Ancak mevcut binalar şimdilik sadece mevcut durumlarını gösteren belgeyi alacaklar ve bunu da 2017'ye kadar yapacaklar. Uyum şartları yok. Ancak, tabii ki tasarruf önemli ve teşvik etmek istiyoruz. Vergi teşvikli, faiz teşvikli dönüşüm sağlanması için etkin bir sistemi hayata geçirmek durumundayız. Bu yıl içinde teşvik amaçlı kararları almak istiyoruz ve teşvikin uygulaması için 2017'yi beklemek istemiyoruz. İlk hesaplamalarda mevcut yapıların dönüşümüyle ilgili tahmine dayalı bir hesap yapıldığında 6 milyar TL'lik bir tasarruf sağlanabileceği ortaya çıkıyor. Mesela bizim proje müelliflerimiz kolay proje hazırlamaya alışmışlar. Mühendislerimiz, mimarlarımız için ısı ve enerji verimliliğiyle ilgili verileri girmek detaylı. Çok özellikli binalarda bir hafta kadar veri girişi sürebilir. Zor ve detaylı bir çalışma ama geleceğimiz için kaçınılmaz. DEMİR'in dikkat çektikleri Ferit B.Parlak 22 ve 23'üncü dönemde Samsun Milletvekili olarak TBMM Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Başkanlığı görevini de yürüten Bayındırlık ve İskan Bakanı Mustafa Demir ile bakanlığının 2011'e damga vuracak ve Türk ekonomisinin tasarruf oranını artıracak adımlarını ve İmar Kanunu'nda yapılacak değişiklikleri konuştuk. Bir dönem mimarlık ve inşaat müteahhitliği de yapan Demir'e yurtiçi ve yurtdışı müteahhitlik sektörünün sorunlarının çözümüne yönelik girişimlerini de sorduk.

Türk ekonomisinin en büyük sorunu olan ‘tasarruf açığı‘ için, Bayındırlık Bakanlığı‘nın üzerine düşeni, binalarda enerji tasarrufu projesiyle geçekleştireceğini; bu projeyle Türk ekonomisine yıllık yaklaşık 6 milyar liralık tasarruf şansı sağlanacağını öğrendik. Yurtdışı müteahhitlik hizmetlerinde ve bina ruhsat işlemlerinde kolaylık sağlayacak ve zamandan tasarruf sağlayacak projelerde de son aşamaya gelindiğini öğrendik. Görev alanının daraltıldığı ve etkinliğinin kalmadığı yönünde tartışmalara vesile olan bakanlığın son adımları, bu tartışmaları sonlandıracak gibi. Dünya

Enerji kimlik belgesi olmayan binaya yapı kullanım izni yok

Enerji kimlik belgesi olmayan binaya yapı kullanım izni yok

Enerji kimlik belgesi olmayan binaya yapı kullanım izni yok

Yeni inşa edilen binalar için 1 Ocak 2011'den itibaren, mevcut binalar için 2017'ye kadar 'enerji kimlik belgesi' alınması mecburiyeti başlıyor.

Belge, yeni binalar için yapı kullanma izin belgesinin ayrılmaz parçası olacak. Binaların enerji tüketimini gösteren 'enerji kimlik belgesi' yılbaşından itibaren düzenlenmeye başlanacak. Bayındırlık ve İskan Bakanlığı yetkilisinin verdiği bilgiye göre, enerji kimlik belgesi düzenlenmesi sürecinde, metrekare başına maliyetin 1 lira civarında olması bekleniyor. Bina Enerji Performansı Yönetmeliği 5 Aralık 2009'da yürürlüğe girdiğinde enerji kimlik belgesi ile ilgili düzenleme önce 1 Temmuz 2010'a, ardından da 1 Ocak 2011 tarihine ertelenmişti.
Yeni düzenlemeyle mevcut binalar için vatandaşın 2017 yılına kadar enerji kimlik belgesi almak için yetkilendirilmiş enerji verimlilik danışmanlık şirketlerine başvurması gerekecek. Bu binaların projesi bulunmuyorsa binada, ısıtma sistemi, yalıtımı, geometrik yapısı, aydınlatma sistemi gibi unsurlara ilişkin etüt yapılacak. Binanın enerji verimliliğiyle ilgili veriler, uzmanlar veya projeci tarafından Bayındırlık ve İskan Bakanlığı'nın web tabanlı hazırladığı BEP-TR programına girilecek. Programda, binaların metrekare başına düşen enerji tüketim miktarı ve karbondioksit salınımı hesaplanacak, binaya uygun enerji kimlik belgesi üretilecek. A'dan G'ye kadar sınıflandırılan kimlik belgesinde, A sınıfı enerji tüketimi açısından iyi, G sınıfı kötü binayı ifade edecek. Ancak binalarda sınıflar arasında iyileştirmeyle ilgili mecburiyet ve yaptırım olmayacak.

İSTANBULDA ARSA ALAN HERZAMAN KAZANIR.

Sanayicilik zor iş, Mehmet Kavala'nın öğüdünü dinleyip iyi ki ARSA almışım.İSTANBULDA ARSA ALAN HERZAMAN KAZANIR.

Zühtü Şenyuva 87 yaşında bir sanayici. Türkiye'nin ilk diş fırçası fabrikası Banat'ın sahibi. 36 ülkeye ihracat yapan ve iç piyasada dünya devlerinin karşısında yüzde 20 pazar payını hala koruyan Zühtü Şenyuva, sanayiciliğin artık çok zor olduğunu belirtiyor. Mısır'da fabrika açma hazırlığındaki şirketin yönetimini sürdüren Şenyuva, Mehmet Kavala'nın 'Kazandığını arsaya yatır' öğüdünü tuttuğu için memnun. Bugün İstanbul'un çeşitli bölgelerindeki arsalarında dev konut projeleri sürüyor.

İstanbul'un sanayi mahallesi Seyrantepe'de Türkiye'nin ilk diş fırçası fabrikası Banat'ın, uluslararası rakiplerini aratmayan fabrikasında 87 yaşında bir duayenle, Zühtü Şenyuva'yla beraberiz. Bir çoğuna Banat markasıyla olmak üzere 36 ülkeye ihracat yapan, iç piyasada ise Colgate gibi uluslararası devlerin karşısında pazar payını yüzde 20'lerde koruyan Banat'ın sahibi Şenyuva, hala tam zamanlı olarak işinin başında.

Vehbi Koç'tan Sakıp Sabancı'ya kadar Türk sanayiinin öncüleriyle ilgili anılar arasında uzayan sohbetimizde Zühtü Bey, sıfırdan bugünlere nasıl geldiğini anlatıyor. İlkokul yıllarından itibaren hem okuyup hem çalışan Şenyuva, Türk ekonomisinin büyük gelişme gösterdiğini söylüyor, ama artık işlerin de zorlaştığını dile getiriyor. Sanayide dünyanın en büyük derdinin Çin olduğunu, bunun kendi sektörlerini de etkilediğini anlatan Şenyuva, hem maliyeti düşürmek hem de ihracat yapacak ülkeleri çeşitlendirmek için Mısır'a fabrika kurma hazırlığında olduklarını anlatıyor.

İş hayatına atıldığı ilk günden beri Mehmet Kavala, Vehbi Koç gibi arkadaşlarının "arsa al" sözlerini tutan Şenyuva, şimdi gayrimenkul alanında da gizli bir güç. 30 yıl önce İstanbul'da ilk plaza olan Beytem'i inşaa eden Şenyuva, Şişli ve ÜMRANİYE'deki arsalarını da Yapı Merkezi ve Taşyapı'yla konut ve iş merkezi yatırımı yapıyor.

Tablolar alarak sanatçılara destek de oluyor Şenyuva. Gençlere deneyimlerini sunmak için hayatını anlatan bir de kitap çıkaran Şenyuva, "Ben de yoksuldum. Hem okudum hem çalıştım. Şüphesiz herkes Vehbi Koç, Hacı Ömer Sabancı olamaz. Ama beş kuruş parası olmayan bir insan da bizim gibi mücadele ederek iş, aş sahibi olabilir" diyor.

Ahmet Nazif Zorlu 800 milyon dolara Karayolları arazisini satın aldı. Gayrimenkulde büyük bir patlama var. Sanayiciler sanayicilikten uzaklaşıyor mu sizce?

Evet, Sayın Zorlu 800 milyon dolara böyle bir arazi aldı. Şimdi bundan servet kazanacak. Sanayiden hiçbir şey kazanılmaz. Faizler çok yüksek. Sanayicilik kolay iş değil. Sanayiciler büyük para kazanmıyor. Arazi alanlar satanlar, inşaat yapan kazanıyor.REFERANS GAZETESİNDEN ALINMIŞTIR.

BU OLUYORKI Bİ ŞEKİLDE ARSA ALAN KISA ZAMANDA TALEPLER DOĞRULTUSUNDA DEĞERLENİP KAZANÇ SAĞLIYO.AMA YERİNDE ALMAK LAZIM.

İstanbul Dudullu Organize Sanayi Bölgesi Kapasitesini Tamamladı.Çevredeki Fabrikalar Bölgesi sanayi kuruluşları

İstanbul Dudullu Organize Sanayi Bölgesi Kapasitesini Tamamladı.Çevredeki Fabrikalar Bölgesi sanayi kuruluşları

İDOSB Kapasitesini Tamamladı

Anadolu yakasının can damarını oluşturan İstanbul Dudullu Organize Sanayi Bölgesi, yatırım bekleyen bir dizi organize sanayi bölgesinin tersine, gelen yatırımları reddediyor. Çünkü, yüzde 98 doluluk oranına çıkan bölgenin artık yatırım kaldıracak kapasitesi yok.

İstanbul Dudullu Organize Sanayi Bölgesi (İDOSB), İstanbul'un en önemli üretim merkezlerinden biri. Anadolu yakasının can damarını oluşturan bölge, yatırım bekleyen bir dizi organize sanayi bölgesinin tersine, gelen yatırımları reddetmek zorunda kalıyor. Çünkü bölgenin artık yatırım kaldıracak kapasitesi kalmamış durumda. Yüzde 98 doluluk oranına ulaşan İDOSB, çevresinde oluşan sanayi kuruluşlarının da girmeye çalıştığı bir OSB. 10 yıl gibi kısa bir...

sürede bulunduğu çevreyi kalkındıran ve kurulduğu yıllarda şehir dışı bir nokta olmasına karşın, bugün şehir merkezinin ortasında kalan İDOSB, yaratmış olduğu istihdamla dikkatleri üzerine çekiyor. Tüm alt ve üst yapısını düzenli ve planlı bir şekilde tamamlayan bölgede sıra eğitim yuvası kurmaya geldi. İDOSB yönetimi şu anda yapabilirse üniversite, olmazsa bir yüksek okul inşa etmek istiyor. İDOSB'u, bünyesindeki oluşumları, bölgenin sorunlarını ve projeleri 'Mynet' için İDOSB Yönetim Kurulu Başkanı B. Murat ÖNAY yanıtladı.

"Tüm Çalışmalar Tamamlandı"

İDOSB ile birlikte, İstanbul, Eskişehir ve Manisa'da 4 ayrı işletmesi ve bin 200 personeliyle beyaz eşya ve otomotiv sektörlerinin en önemli yan sanayilerinden biri haline gelen Önaysan'ın da yönetim kurulu başkanlığını yapan B. Murat Önay ile, otantik bir şekilde düzenlenmiş şirket ofisinde görüştük. İDOSB'un kuruluş hikayesini anlatarak konuşmasına başlayan Önay, organize sanayi bölgesinin 1982 yılında kurulmasına karşın, ilk resmi kuruluşunu 1996 yılında gerçekleştirdiğini hatırlatıyor. OSB Kanunu'ndan sonra da tüzel kişilik kazanarak OSB'lere verilen hakları aldıklarını belirten Önay, 2.5 milyon metrekare bir alana sahip olduklarını aktarıyor. Önay, asıl OSB'nin fabrikalar bölgesi olarak tanımlandığını ancak, bunun yanında, şehir sanayisini bir araya toplamak ve bir düzene oturtmak için etraftaki İMES, DES ve KADOSAN sanayi sitelerinin de organize sınırları içerisine dahil edildiğini söylüyor. "Yani şimdi burada ortada bir sanayi bölgesi ve etrafında da 3 tane sanayi sitesi var. 1996 yılına kadar burada çağdaş anlamda şehirleşme ve sanayileşme yoktu. Bütün altyapısını ve üstyapısını sanayi bölgesindeki katılımcılar olarak biz sağladık" diye sözlerini sürdüren Önay, şu anda tüm eksikliklerin tamamlandığını belirtiyor.

Önay, bölge ile ilgili detaylı bilgileri şu sözlerle aktarıyor; "Bölgemizin içerisindeki kooperatiflerin hepsi KOBİ niteliğinde. Bu sanayi sitelerinin içerisinde aşağı yukarı 2 bin 200 üzerinde işletme var. Asıl bölgede 110 fabrika bulunuyor. Bunların içerisinde KOBİ niteliği taşıyan şirketler de yer alıyor, büyük şirketler de. Uluslararası şirketlerin yanında Türkiye'nin büyük kuruluşları burada konuşlanmış durumda. Şu anda bölgemizde faaliyet gösteren ve İSO 500'e giren 8 tane şirket bizim bölgemizde." Önay, bunun yanı sıra 7-8 tane de yabancı şirketin İDOSB içerisinde faaliyette olduğu bilgisini veriyor.
"İstanbul'a En Ufak Bir Zararımız Yok"
Organize sanayi bölgeleri istihdam yaratmak açısından da çok önemli bir misyonu üstleniyor. İDOSB Başkanı B. Murat Önay'ın bu konuda çok önemli bir iddiası var; "Anadolu yakasının en büyük istihdamını şu anda İDOSB sağlıyor. Gündüz burada aşağı yukarı 50 bin kişilik bir nüfusa ulaşıyoruz. Tabii bu rakamda yüksek sezon ile alçak sezon arasında bir değişiklik yaşanıyor. Ama, 40 binin altına düşmüyoruz." Bu yüksek istihdamın yanında, çok büyük yerli ve yabancı şirketlerin bölgede konuşlandığını ifade eden Önay, bölgenin bu nedenle Türkiye ekonomisine çok önemli katkı sağladığının altını çiziyor.

Bölgenin ilk kurulduğu yıllarda şehir dışında olmasına karşın, şimdi şehir merkezinin ortasında kaldığını ve bunun İstanbul için ne gibi sorunlar yarattığı sorusuna Önay gönül rahatlığı ile yanıt veriyor; "Bölgemiz, özellikle TEM bağlantısına yakın olması nedeni ile trafik yükü oluşturmuyor. Şu anda bölge tam İstanbul'un ortasında kaldı ama, gerçekten İstanbul'a bir zararımız yok. Ne altyapı, ne çevre kirliliği, ne de trafik olarak şehre olumsuz bir etkimiz olmuyor. Hatta bizim çevremizdeki konut alanları şu anda bizden çok daha fazla İstanbul'a kirlilik yaratıyor."

"Hedefimiz Üniversite Kurmak"

İDOSB yönetimi olarak bölgenin kalkınması için çok önemli çalışmalar yaptıklarını kaydeden Başkan B. Murat Önay, ilk olarak sözlerine gerçekleştirdikleri ve devam eden projelerden başlıyor; "Yılbaşından itibaren AYEDAŞ ile yaptığımız anlaşma ile, artık elektrik satış işlemini de kendimiz yapmaya başladık. Yani artık elektiriğimizi sanayicimize kendimiz satıyoruz. Elektiriği AYEDAŞ'tan alıp satışını gerçekleştiriyoruz. Pazar eğer genişler ve fiyatlar ucuzlar ise, otoprodüktörlere dönebiliriz. Ama şu anda fiyatlar her yerde aynı olduğu için biz AYEDAŞ'ı tercih ettik."

Çevreye verdikleri öneme de işaret eden Önay, zaten şu anda gerekli önlemleri aldıklarını ve bu nedenle de en ufak bir atık oluşturmadıklarını tekrar hatırlatarak, ilerleyen dönemlerde oluşabilecek bir kirlilik için de şimdiden kolları sıvadıklarını söylüyor. Önay, bu konudaki projelerini şu şekilde ifade ediyor; "TOSYÖV ile birlikte çevre ile ilgili bir çalışmamız var. AB'den de buna ilişkin bir takım destekler alınıyor. Bu, özellikle çevre bilincini bölgemize yerleştirip nerelere getirebileceğimize ilişkin bir çalışma olacak. TOSYÖV'le birlikte yürüttüğümüz bu proje 3 aydır devam ediyor. Sanırım 7-8 ay sonra bitecek. Bu bittikten sonra bölgemizde oluşabilecek çevre kirliliğini önlemiş olacağız."

İDOSB'un asıl üzerinde durduğu konu eğitim. Bu konuda da girişimler ve çalışmalar başlamış durumda. Sadece bir takım kanuni prosedürün yerine getirilmesi bekleniyor. Üniversite projelerinin detaylarını Önay şu şekilde anlatıyor; "Şu anda bizim çok büyük bir projemiz var. OSB'nin içerisinde yapabilirsek üniversite 'bunun şu anda kanuni formalitelerini yerine getirmeye çalışıyoruz', eğer bunu başaramazsak bir yüksek okul inşa etmek istiyoruz. Bununla ilgili bir proje hazırladık. Şu anda binasına kadar bütün projeler omaylanmış, hazır durumda. Kanuni formaliteler yerine getirildiği anda hemen bina inşaatını oluşturmaya başlayacağız. Burada 30 dönüm ve 20 dönüm olmak üzere iki arazimiz var. İlk etapta bu 30 dönümlük araziye yüksek okul veya üniversiteye konuşlandıracağız. Ondan sonra da diğer 20 dönümlük arazimize ek kampüsler yapılabilecek. Tamamen mesleki alanda ve bölgemizin ihtiyaç duyduğu branşlarda eğitim verilecek. Netice de kanuni formalitelerin yerine gelmesini bekliyoruz."

Kapasitemiz Dolu

İDOSB olarak çok büyük bir doluluk oranına ulaştıkları bilgisini veren İDOSB Başkanı Önay, yüzde 98 doluluk oranına çıktıklarını söylüyor. "Bu nedenle de yeni yatırımcı kabul edecek bir bünyemiz yok. Ancak, mevcut yatırımları daha modernize edip geliştirme konusunda ilerliyoruz" diye sözlerini dürdüren Önay, bölgenin genişletilmesi yönünde çevre sanayi kuruluşları tarafından talepler geldiğini, fakat bu taleplere cevabın kendi yetkilerini aştığını söylüyor. Önay bu konudaki görüşlerini şöyle anlatıyor; "Bölgemizin dışında fakat bize yakın olan dağınık durumda sanayi kuruluşları yer alıyor. Bunların bize müracatları var. Çünkü, burada herşey o kadar kolay yürüyor ki temel inşaat ruhsatından iskanına kadar herşeyi biz veriyoruz. Herşeyi olabildiğince kolay halletmeye çalışıyoruz. Bu nedenle de çevremizdeki sanayi kuruluşları kendilerini OSB'ye dahil etmek istiyorlar. Ama, bizim dışımızda o kadar karmaşık bir yapı var ki, konutlar ile sanayi kuruluşları iç içe. Bu OSB tanımına uymuyor. Belediye ile bir takım çalışmalar yapıyoruz. Hiç olmazsa ortak ayıklanabilecek bir takım bölgeleri içimize alıp buraları da düzenlemek istiyoruz. Fakat, belediyenin de İstanbul'da sanayiyi kaldıracağız diye bir hedefi var. Burada bir çakışma oluyor ve işler böyle sürüncemede kalıyor. Ama, OSB'nin etrafındaki hemen sınırımızdaki bölgeler acınacak halde. Bizim sınırımızı geçtiğiniz zaman o farkı görebiliyorsunuz."

Sorun Şehir Trafiği

Başkan Önay ile, biraz da sanayi bölgesi olarak yaşadıkları sorunlar hakkında konuşmak istiyoruz. Fakat, Önay'ın sorun olarak gördüğü önemli birşey yok. Tek dertleri artık İstanbul için kronik bir rahatsızlık haline gelen trafik. Önay'ın ifadesine göre bu sorun da bölgeden kaynaklanmıyor. Bu problemin çözümü için de adımlar attıklarını bildiren Önay, "Bölgemizde özellikle bizden kaynaklanmayan ama şehir ortasında olmamız nedeniyle bölgemizin tam ortasından geçen yol nedeni ile bir trafik sorunu yaşıyoruz. Belediye ile ortak bir çalışma yapıldı. Bu trafiğin azalması için alt geçit yapma çalışmamız var. Bu bittiği zaman bir nebze de olsa rahatlayacağız. Bu da şehir ortasında olmanın vermiş olduğu sıkıntı. Buna katlanmak zorunda olmadığımız için çözüm getirmek zorundaydık. Bunun için de alt geçitin yanında yan yollar da yapıldı. Bölgeden çıkıp Kartal ve Pendik'e giden yan yollar bitti. Bunlar da bölge trafiğinin azalmasında önemli faydalar sağladı."


İstanbul Dudullu Organize Sanayi siteleri Bölgesi

Anadolu Yakasının İncisi

Ümraniye Yukarı Dudullu Mevkiinde yer alan "İstanbul Dudullu Organize Sanayi Bölgesi" 1977 yılında bakanlıkça 1/5000'lik Nazım Planında "Dudullu Organize Küçük Sanatlar ve Sanayi Alanı" olarak planlanarak, 1983 yılında faaliyete başladı. Ancak, "Organize Sanayi Bölgesi" olarak tescili Yüksek Planlama Kurulu'nun 25.12.1995 tarih ve 95/83 sayılı kararı ile gerçekleştirildildi. İMES (S.S. İstanbul Madeni Eşya Sanatkarları Küçük Sanayi Sitesi Yapı Kooperatifi), DES (Perşembe Pazarı ve Kasımpaşa Demircileri Küçük Sanayi Sitesi Yapı Kooperatifi), KADOSAN (S.S. Kadıköy Oto Sanatkarları Küçük Sanayi Sitesi Yapı Kooperatifi) kooperatiflerini kapsamakta olan bölgenin sınırları Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'nın 30 Eylül 1998 Tarih ve 013538 sayılı onayı ile kesinleşti ve 15 Nisan 2000 tarihinde yürürlüğe giren 4562 sayılı "Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu" ile bölge özerklik kazandı. 1995 yılı sonunda OSB statüsüne kavuşmuş olmakla "Müteşebbis Teşekkül" oluştu ve buna bağlı olarak 1997 yılı başında bölge müdürlüğü kuruldu. Halen 12 kişilik kadrosu ile faaliyetlerini sürdürüyor. İDOS, İMES, DES ve KADOSAN yönetim açısından Müteşebbis Teşekkül çatısı altında olmakla birlikte, kendi bölgeleri dahilindeki konularda bağımsız hareket ediyorlar.


Fabrikalar Bölgesi

İMES

İMES Sanayi Sitesi, 1986 Yılında İnşaatını Tamamlayıp Faaliyete Başladı. Kasımpaşa Ve Haliç'te Faaliyet Gösteren Madeni Eşya Üreticilerinin, Modern Ve Sağlıklı Şartlarda Çalışabilme Amaçları İle Kuruldu. Bugün İMES, 150 Sosyal Tesisi Ve 7 Bin Civarında Çalışanı Bulunan Ve 50 Değişik Alanda Faaliyet Gösteren 850 Civarında İş Yeri İle Türkiye'deki Orta Ve Büyük Ölçekli Sanayinin Makina İhtiyacının Önemli Bir Bölümünü Karşılıyor. 650 Bin Metrekare Arazi Üzerinde Kurulu Olan İMES'de Bir Çıraklık Okulu Ve KOSGEB Şubesi Bulunuyor. Bankaları, Güvenlik Birimi, Spor Tesisleri, Sağlık Hizmetleri, Arıtma Tesisleri, Modern Yönetim Binası Ve Yönetim Organizasyonu, Pazarlama Kooperatifi (İMKO) İle İMES, Türkiye'nin En Başarılı Küçük Sanayi Sitelerinden Biri Olarak Gösteriliyor. 10 Yıl İçinde Önemli Bir Gelişme Kaydetmiş Olan İMES, Önemli Ölçüde Dış Satım Da Gerçekleştiriyor.

DES
Demirciler Küçük Sanayi Sitesi (DES), "PERŞEMBE PAZARI" Olarak Bilinen Ve Demir Çelik Sektöründe Yıllarca "BORSA" İşleri Gören, Tüccar Durumunda Olmakla Birlikte, Sanayinin Yarı Mamul Çelik İhtiyacını Karşılama Özelliği Taşıyor. Aynı Zamanda İmalatçı Da Olan Esnafın Kurduğu DES, Yerleştiği 354 Bin Metrekare Arazi Üzerinde, Bin 550 Üzerinde İş Yerinden Oluşuyor. DES, Bölgenin Sanayisine Çeşitli Alanlarda, Mal Ve Hizmet Veren Önemli Bir İşlevi Üstlenmiş Durumda. DES'de 12 Bin İstihdam Yaratılıyor. Modern Arıtma Tesisleri, Alt Yapısı, Sosyal Tesisleri Ve Ticaret Merkezleri İle Kısa Sürede Ortaya Çıkan DES, Bölgenin Önemini Daha Da Artırmış Durumda.

KADOSAN

Kadıköy Oto Sanayicileri Ve Tamircileri Tarafından Kurulan KADOSAN Sanayi Sitesi, Söğütlüçeşme Ve Civarındaki İş Yerlerinin Kamulaştırılması Üzerine, Devlet Arsa Ofisi'nce Tahsis Edilen 140 Bin Metrekare Arazi Üzerine Kuruldu. 1989 Yılında Kurulmaya Başlandı. 479 İşyerinden Oluşan Ve Sosyal Tesisleri İle Birlikte 513 Bağımsız Üniteye Ulaşan KADOSAN, 1996 Yılında Faaliyete Geçti. 4 Bin Dolayında İstihdam Yaratan Bu Site, Bölgedeki Oto Yan Sanayi İçin Önemli Bir Eksikliği Gideriyor Ve Aynı Zamanda Açık Oto Pazarı Olarak Çalışıyor.

Kuruluş Aşamaları 1976 - İMES Sanayi Sitesinin İnşaatına Başlanması 1977 - 1 / 5000 Nazım Planında "DUDULLU ORGANİZE KÜÇÜK SANATLAR VE SANAYİ ALANI" Olarak Planlanması 1982 - Arsa Ofisi Genel Müdürlüğünce Fabrikalar Bölgesi Parsellerinin Sanayicilere satışı ve Kuruluş Aşamaları 1986 - İMES Sanayi Sitesinin Açılışı 1987 - DES Sanayi Sitesinin İnşaatına Başlanması 1989 - KADOSAN Sanayi Sitesinin İnşaatına Başlanması 1995 - Bölgenin "Organize Sanayi Bölgesi Olarak İlanı" 1996 - DES ve KADOSAN Sanayi Sitelerinin Faaliyete Başlaması 1997 - Bölge müdürlüğünün Kurulması 1998 - Komşu Küçük Sanayi Sitelerinin de Bölge içine alınarak OSB sınırlarının Kesinleştirilmesi 2000 - OSB Yasasınn Yürürlüğe Girmesi

Yeni emlakçılara üniversite şartı getiriliyor. Lisanslar merkezi sınavla dağıtılacak / Emlakçılıkta ÖSYM dönemi

Yeni emlakçılara üniversite şartı getiriliyor. Lisanslar merkezi sınavla dağıtılacak / Emlakçılıkta ÖSYM dönemi

Emlak sektörünü AB standarlarına ulaştırmak için Sanayi Bakanlığı ve Başbakanlık tarafından hazırlanan Emlak Müşavirliği Yasa Taslağı'yla, yeni nesil emlakçılara üniversite mezunu olma şartı getiriliyor. Emlakçılar üniversiteyi bitirdikten sonra da 1 yıl zorunlu staj yapacak. Emlak müşaviri olmak için ise lisans şartı aranacak. Emlakçılar, lisans almak için ÖSYM tarafından oluşturulacak sınava girecekler. Sınavda başarılı olanlara lisans verilecek. Emlak sektörünü disiplin altına almayı amaçlayan taslak kamu kurumları ve sivil toplum örgütlerinin görüşüne açıldı. Taslağa göre, borsa gibi çalışacak emlak sektöründe emlakçılar, broker gibi banka ve tüketici arasındaki tüm işlemleri yürütecek. Kiralık ve satılık emlak işlemlerini emlakçı yürütecek ve ileride emlak değerinin olduğundan düşük gösterilmesi gibi hatalı işlemlerden emlakçı sorumlu tutulacak. Lisans zorunluluğu Emlak sektöründe çalışmak isteyenler, üniversitelerin emlak sektörü ile bağlantılı 4 yıllık üniversite mezunu olacak. Bu şartı yerine getiren adaylar 1 yıl stajlarını yapacaklar. Stajının 6 aylık dönemini kursta 6 aylık dönemini ise her hangi bir emlak bürosunda yapacak. Üniversite mezunu ve staj süresini tamamlayan adaylar ÖSYM tarafından açılan lisans sınavına girecekler. Lisans sınavında başarılı olanlar emlak müşaviri olarak sektöre girebilecekler. Mevcut emlakçılarda üniversite şartı yok Şu anda faaliyet gösteren emlakçılarda üniversite şartı aranmayacak ancak, ÖSYM tarafından hazırlanan lisans sınavına girmek mecburiyetinde olacaklar. Sektörde bulunan emlakçılardan oda ve Maliye kayıtları ile kurs belgeleri istenecek. Ankara Tüm Emlakçılar Birliği Başkan Yardımcısı Ahmet Rıfat Yetkin ise "Emlak sektörü en büyük rantın döndüğü sektördür. Avrupa ülkelerinde emlakçı olmak doktor ve avukat olmaktan daha zordur. Ama bizde öyle değil. Bu yasa taslağı ile sektörde gerekli tedbirler alınmış olunacak. Emlakçıların da sorumluluğu olacak" dedi. Yetkin, sektörde deneyimli emlakçıların zor durumda bırakılmayacağının da altını çizerek, "Lise mezunu olup sektörde çok iyi dürüst çalışan insanlar var. Bunlar zor durumda bırakılmayacak. Oda ve maliyeye kayıtları ve kurs belgeleri doğrultusunda faaliyetlerine devam edebilecekler" diye konuştu.VE BÖYLE OLMASI BİR MASA BİR SANDELYE AÇILAN EMLAKÇILAR ÖNÜNE GEÇİLECEK VE EMLAKÇILIK ARTIK SERBEST Bİ MESLEKTEN ÇIKARILACAK TEMENNİMİZ.

EMLAKÇI, "YEMİNLİ VE ÜNİVERSİTELİ" OLACAK

Emlak Müşavirliği Yasası çıkmasıyla meslek AB standartlarına kavuşacak ve 'bir masa bir kasa' imajından kurtulacak. Emlakçılar üniversite mezunu olacak ve mesleğe yemin ederek adım atacak.
TBMM'nin yeni yasama döneminde ele alacağı ilk gündem maddelerinden biri olan Emlak Müşavirliği Yasa Tasarısı'nın Eylül ayında yasalaşması bekleniyor. Avrupa Birliği'ne uyum çalışmaları çerçevesinde yer alan yasa çıkarsa, sayıları 100 bini bulan emlakçıların çalışma hayatında köklü değişiklikler olacak. Yasaya göre üniversite mezunu olmayanlar artık emlakçılık yapamayacak. Hatta üniversite mezunları bile emlakçılık yapmak isterlerse önce meslek kursunu bitirecek ardından ÖSS sınavı gibi merkezi sistemle 'lisans' sınavına girecek. Sınavı geçenlere lisans belgesi ve meslek kimliği verilecek. Lisanslı emlakçılar yemin ederek mesleğe adım atacak. Mesleği emlakçılık olanlar, başka bir iş yapamayacak.
DOKUZ ÜYELİ KURUL 2005'ten önce mesleğe başlayan ve halen mesleğini devam ettirdiğini kanıtlayan ortaokul ve lise mezunu emlakçılara lisans sınavına giriş hakkı verilecek. Ortaokul mezunları lisans sınavını kazanırlarsa 6 yıl içinde lise diploması aldıkları takdirde mesleğe devam edebilecek. Emlak müşavirleri, alım/satım ve kiralama gibi hizmetlerin yanı sıra talep halinde bilirkişilik ile ekspertiz işleri de yapabilecek. 23 maddelik Emlak Müşavirliği Tasarısı'na göre emlakçıların faaliyetlerini, yeni oluşturulacak Emlak Müşavirliği Kurulu denetleyecek. Emlak Müşavirliği Kurulu dokuz üyeden oluşacak. Merkezi Ankara olan kurulun üyeleri üç yıl süre ile seçilecek.


ÖSS GİBİ SINAV Emlak müşavirliği lisans sınavı, Emlak Müşavirliği Kurulu tarafından merkezi sistemle yapılacak. Kurul tarafından verilecek lisans ile emlak müşaviri olmaya hak kazananlara, ilgili emlakçılar odası tarafından kayıt ve tescil işlemleri yapılarak kimlik belgesi verilecek. Verilen lisanslar, Kurul tarafından lisans kayıt defterine, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü'nce lisans ve sicil defterine kaydedilecek. Emlak müşavirliği şirketleri, bünyelerinde en az bir tane lisanslı emlak müşaviri istihdam edecekler.


NAMUSUM VE ŞEREFİM ÜZERİNE... Emlak müşaviri olmaya hak kazananlar, göreve başlamadan önce Kurul huzurunda şöyle yemin edecek: "Emlak müşavirliği mesleğini yerine getirirken kamu hizmeti gereklerine, T.C. Anayasası'na, kanunlarına, meslek kuralları ile ahlak kurallarına uyacağıma, mesleğimi tam ve bağımsız ve dürüstlükle yerine getireceğime, üzerime aldığım işleri dikkat ve özenle yapacağıma namusum ve şerefim üzerine yemin ederim."

YABANCIYA 'BAKANLIK İZNİ' ŞARTI Yabancılar da Türk tabiyetindeki emlak müşavirlerinde aranan diğer nitelikleri taşımak ve karşılıklılık koşuluyla Türkiye'de emlakçılık yapabilecek. Yabancıların emlakçılık yapması kurulun teklifi, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'nın onayı ile mümkün olabilecek. Ceza veya disiplin soruşturması sonucunda memuriyetten çıkarılanların emlakçılık yapamayacağını öngören tasarıda, mesleği icra etmenin koşulları arasında, "Taksirli suçlar hariç, affa uğramış olsa dahi ağır hapis veya altı aydan fazla hapis yahut yüz kızartıcı ve ticari suçlardan hükümlü bulunmamak" da yer alıyor.

Kaynak : Milliyet

20 Temmuz 2012 Cuma

40 mahalleye 40 market

40 mahalleye 40 market

“40 mahalleye 40 market” sloganıyla 1989 yılında Mis Koop üyeleri, Elazığlı işadamları ve esnafların güçlerini birleştirmesinden oluşan Mis Holding’in hakim ortak olduğu Misaş A.Ş, Doğu Anadolu’nun ilk GYO şirketini kurmak için resmi çalışmaları başlattı.

hurriyetemlak.com

 

İlk kuruluş hedefleri, “40 mahalleye 40 market” olan Elazığlı işadamları, gıda ile başladıkları iş hayatlarına, ilerleyen yıllarda eğlence, alışveriş, otel ve residence projelerini de içeren Doğu Anadolu’nun en büyük kompleks yatırımı Misland’la devam etti.
Doğup büyüdükleri topraklara ve Elazığ’a değer katmayı ilke edinen Mis Holding ve Misaş A.Ş, yatırımlarını daha verimli hale getirmek amacıyla son genel kurul toplantısında bir GYO şirketi kurma kararı aldı. Bu amaçla çalışmaları başlattıklarını söyleyen Mis Holding Yönetim Kurulu Başkanı Nihat Demirbağ, “2012 yılının son çeyreğinde biz Misaş A.Ş olarak SPK’ ya müracaat ederek kurumun kaydına gireceğiz. 2013 yılında da borsaya açılacağız. Mis GYO ya da Misland GYO olarak önce ilimize sonra da bölgemize büyük yatırımlar yaparak hizmet edeceğiz. Vizyonumuzda bu ilke var. Hedefimiz önce Elazığ’ın sonra bölgenin yatırım ihtiyaçlarını karşılamak için dışarıdan yatırımcı getirip, yapamadığımız büyük yatırımları yaptırabilmek veya beraberce yapmaktır” dedi.

Demirbağ, doğru yatırımın sadece batıya değil, Türkiye’nin doğusuna da değer kazandırdığına inandıklarını söyledi.
Türkiye’de toplam 25 GYO bulunduğuna dikkat çeken Nihat Demirbağ, amacı Elazığ’a ve bölgeye hizmet etmek olan bir GYO olarak diğer GYO’lardan farklı olacaklarını belirterek, Bizim misyonumuz şehrin insanı ile şehri kalkındırmaktır. Bu iş misyonumuza çok yakışacaktır. “GYO her an devlet kontrolünde olan bir işletmedir. Bankalar, fonlar ve yabancı kurumlar ortak olur, kurumlar vergisinden muaf olduğu için daha verimli bir yapıdır. Her üç ayda bir mallarının değerlemesini yapmak ve bunu SPK’ya bildirmek ve web sitesinde yayınlamakla yükümlüdür. Bu verimli yapıyla projelerimizin daha da değer kazanacağına inanıyorum” dedi.

“Terörü Çözmek Devletin, Ticari ve Sosyal Tesisler Yapmak Özel Sektörün İşi “

Nihat Demirbağ, Doğu Anadolu’da yatırım olmamasının temelinde bölgenin 30 yıldır terörle boğuşmasının ve bununla birlikte geri kalmışlığın yattığını belirterek, “Terör devletin, bölgedeki ticari ve sosyal tesis eksikliğini gidermek özel sektörün işi... İllerin ihtiyacı olan yatırımları yapmalarına yardımcı olmak, yapmak, buralarda öncülük etmek ve buradan da Türkiye genelinde borsaya açılarak yürümek istiyoruz. GYO şirketi hedefimizle Misland’ı canlandırarak ve eksiklerini tamamlayarak Elazığ’ı bölge illerinin cazibe merkezi haline getirmeyi istiyoruz” dedi.

Kentsel dönüşüme Roma modeli

Kentsel dönüşüme Roma modeli

İstanbul'da kentsel dönüşüm, Roma modeline göre yapılacak. Hırvatistan'ın Dubrovnik şehrinin de uyguladığı model için özel mimari yarışmalar düzenlenecek.

hurriyetemlak.com

 

İstanbul'da kentsel dönüşüm çalışmaları kapsamında Roma modeli uygulanacak. Tarihi alanların 'rant' alanına dönüşmemesi için kâr amacı güdülmeden yürütülecek proje, finansmanını uluslararası yatırım fonlarından sağlayacak.

Süleymaniye, tarihi yarımada, Galata ve Haliç gibi tarihi eser bakımından zengin merkezlerin öncelikli ele alınacağı çalışmada, özel mimari yarışmalarıyla belirlenecek projeler için uzun vadeli ve yüzde 8-9 faizli geri dönüşümle uluslararası fonlardan finansman sağlanacak.

Projelerin tamamı Çevre Bakanlığı'nda bu proje için özel kurulan 'Kentsel Tasarım Daire Başkanlığı' tarafından yönetilecek. Proje sonunda gelir, finansmanı karşılayacak düzeyin üzerine çıkarılmayacak ve 'Tarihi Dönüşüm' hiçbir kurum veya kuruluşa rant sağlamayacak.


Proje ile tüm tarihi merkezlerin görünümü bozan binalardan kurtarılmasını ve her bölgeye bir tarihi meydan kazandırılmasını hedefliyor.

İLLER BANKASI DA ÇALIŞMA BAŞLATTI
Bakanlık projelerin yapılacağı merkezlerdeki tüm binaları ön görünüm, dış cephe ve restorasyon kriterlerine göre yeniden ele alacak.

Yönetmelikle desteklenecek proje çerçevesinde bu yerlerde daha önce yapılmış dokuyu ve silueti bozan binalar da gerekirse yıkılacak. Proje için Bakanlıkta çok özel çalışmalar devam ederken, İller Bankası da aynı yöntemle İstanbul'un tarihi dönüşümde yer almak için çalışma başlattı.

DUBROVNİK DE UYGULADI
Roma'da tarihi dönüşümün kamusal teşebbüsler üzerinde kar amacı güdülmeden gerçekleştirilmesini sağlayan modeli, Avrupa'nın yükselen turizm merkezlerinden Hırvatistan'ın Dubrovnik şehri de uyguladı.

TARİHİ BİNALARIN ÖNÜNE MEYDAN
Sabah Gazetesi'nin haberine göre; projede, Avrupa'nın önemli turistik merkezlerinde olduğu gibi tarihi ana binaların önünde meydan kazanılması hedeflenecek.

Tarihi binanın önünde kurulacak meydanın etrafında aynı mimari restorasyonla butik oteller, kafeler, restoranlar ve sanat galerileri yer alacak. Meydan çevresinin bitişik nizam olması durumunda tüm binalara eşit yükseklik zorunluluğu gelecek. Galata, Süleymaniye, Tarihi Yarımada ve Haliç öncelikli olarak ele alınacak.

Bakanlık, projenin ikinci ayağında ise Bursa ve Diyarbakır'da çalışmalar yürütecek.

Gayrimenkul KDV'si ve kira istisnası değişiyor


Gayrimenkul KDV'si ve kira istisnası değişiyor

VERGİLERLE ilgili bazı değişiklikler söz konusu.

Şükrü Kızılot

 
Bunlardan biri de “Gayrimenkul vergileri” ile ilgili..
KDV UYGULAMASI
Gayrimenkul satışlarında öteden beri eleştiri konusu olan konutlardaki KDV uygulaması, yeniden düzenleniyor.
Buna göre;
1. Konut Dışındaki Gayrimenkullerin Satışı
Yüzde 18 KDV uygulaması aynen devam edecek.
2. Konut satışları
- KDV oranı, binanın arsa değeri dahil toplam değeri esas alınarak, Bakanlar Kurulu’nca yeniden belirlenebilecek.
- Belli bir değeri aşan konuta, metrekaresine bakılmaksızın daha yüksek KDV oranı uygulanabilecek. Buna göre İstanbul Etiler’deki 140 m2’lik evin KDV oranı ile Tatvan’daki 140 m2’lik evin KDV oranı aynı yani yüzde 1 olmayacak.
3. Kurumların Aktifinde Kayıtlı Gayrimenkuller
Bir anonim veya limited şirketin aktifinde en az iki tam yıl süreyle bulunan gayrimenkulün, satışı yine KDV’den müstesna olacak.
Ancak “gayrimenkul ticareti yapan” kurumların, bu amaçla aktiflerinde bulundurdukları gayrimenkullerin teslimleri, “istisna” kapsamı dışında tutulacak.
4. Şahısların Gayrimenkul Satışı
Öteden beri olduğu gibi KDV’ye tabi olmayacak.
Buna göre; Bedriye Teyze’nin yıllar önce aldığı evini satışı, Şevket Bey’in dükkânını satışı, KDV’ye tabi olmayacak.
KONUT KİRA GELİRİ İSTİSNASI
1. Yıllık İstisna Tutarı- 2012 yılı konut kira gelirlerinin, yıllık 3 bin lirası, gelir vergisinden müstesna olacak.
-Ticari, zirai veya mesleki kazancını yıllık beyanname ile bildirmek zorunda olanlar, 3 bin liralık “istisna” uygulamasından yine yararlanamayacaklar.
-İki veya daha fazla konuttan kira geliri elde edenler, istisnadan her konut için ayrı ayrı değil, toplam gelirleri üzerinden bir defa yararlanacak. Bu uygulama daha önce de böyleydi.
- Yapılacak olan yeni düzenlemede, yıllık konut kira gelirleri toplamı, gelir vergisi tarifesinin son dilimindeki tutarı, örneğin 2012’de 88 bin TL’yi aşanlar, 3 bin liralık istisnadan yararlandırılmayacak.
GÖZDEN KAÇANLAR
1. Konut KDV’sindeÖteden beri eleştirilen KDV uygulaması, net alanı 150 m2’ye kadar olan konutların tesliminde yüzde 1 KDV alınırken, 150 m2 ve üzerindekilerden yüzde 18 KDV alınmasıyla ilgiliydi.
Buradaki beklenti; 150 m2’ye kadar yüzde 1 KDV, bunun üzerindekilerde örneğin 200 m2’lik konutta, aşan kısma yani 50 m2’ye yüzde 18 KDV uygulanması şeklindeydi.
Oran düzenlemesi 120 m2’ye kadar yüzde 1, 120-160 m2 arasına yüzde 8, 160 m2 aşan kısma yüzde 18 KDV uygulaması şeklinde de olabilirdi.
Yoksa Etiler’deki 140 m2’lik evin değeri, Tatvan’daki 140 m2’lik evin on katı ise, KDV tutarı da zaten on kat fazla oluyordu.
2. Konut Kira İstisnasıYıllık konut kira geliri 88 bin lirayı aşanların, gelir vergisi oranı 88 bin liranın üzerindeki matrahlar için yüzde 28’den 35’e çıkıyor ve zaten yüksek oranda vergilendiriliyorlardı. O nedenle, istisnanın kaldırılmasına gerek yoktu.
Tasarı henüz son şeklini almadı. Gözden kaçanların, gözden geçirilmesinde yarar var.

Gayrimenkulün değeri nasıl yükseltilir?


Gayrimenkulün değeri nasıl yükseltilir?

DEĞER ARTIŞI KAZANCI
Gayrimenkullerin iktisap (edinme) tarihinden itibaren 5 yıl (1.1.2007’den önce edinilenlerde 4 yıl) içinde elden çıkarılmasından doğan kazanç, “değer artışı kazancı” olarak gelir vergisine tabi tutuluyor. Ortaya çıkan kazanç üzerinden yüzde 35’i bulabilen gelir vergisi ödenebiliyor.
Gayrimenkul alınırken, değerinin düşük gösterilmesi halinde, satış kazancı gerçek tutarın da üzerinde çıkabiliyor.

Şükrü Kızılot

İLAVE TAPU HARCI
Gayrimenkul alım-satımında, gayrimenkulün tapu harcına esas olan değerinin, emlak vergisi asgari değerinin altında olmaması gerekiyor.
Tapu işlemleri sırasında emlak vergi değerinin altında bir değer üstünden harç ödendiğinin sonradan tespit edilmesi halinde, eksik ödenen harç vergi ziyaı cezasıyla birlikte alınmaktadır.
DEĞERİN YÜKSELTİLMESİ
Mükellefler tapu işlemlerinden sonra, vergi dairesi haklarında bir vergi incelemesine başlamadan önce harca esas matrahlarını (harç hesabına esas olan değeri) yükselterek cezadan kurtulabilirler.
Gayrimenkulün tapu harcına esas alınan tutarının Vergi Usul Kanunu’nun 371. maddesine göre, “pişmanlık ve ıslah” yolu ile düzeltilmesi mümkündür.
Maliye Bakanlığı 1989/7 Sıra No.lu VUK İç Genelgesi ile buna ilişkin uygulama esaslarını açıklamıştır.
Söz konusu İç Genelge ile yapılan açıklama aşağıdaki gibidir:
“... pişmanlık müessesesi beyan üzerinden tarh ve tahakkuk ettirilen vergiler için geçerli olan ve temelinde vergi ziyaı yatan bir olayın kendiliğinden haber verilmesidir.
Yukarıdaki hükümlerden ve açıklamalardan anlaşılacağı üzere, sözü edilen tapu harcı her ne kadar beyanname verilmeyi gerektirmiyorsa da bu harç, tarafların beyanına dayanılarak tarh ve tahakkuk ettirilmektedir. Pişmanlıkla ilgili maddede ise pişmanlık hükümlerinin beyan üzerinden tarh ve tahakkuk ettirilen vergilere uygulanacağı belirtilmiştir.
Bu itibarla, zamanında tarh ve tahakkuk ettirilmemek suretiyle ziyaa uğratılan harcı kendiliklerinden ilgili vergi dairesine bildiren ve zamanında ödenmeyen tapu harcı ile tahakkuk ettirilecek pişmanlık zammını haber verme tarihinden başlayarak 15 gün içinde ödeyen mükellefler hakkında, Vergi Usul Kanunu’nda yer alan pişmanlık hükümlerinin uygulanması gerekmektedir.”