13 Eylül 2012 Perşembe

2 B'de Son Durumu Takip ediyor musunuz?

 
 
 
 
1

 
SAYIN BAKANIN KONU

ŞMA METNİ
 
(2/B ALANLARIYLA
 
İLGİLİ BASIN TOPLANTISI)

 
10/5/2012-Ankara



 
2
 
De
 
ğerli Basın Mensupları,
 
6292 sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının
 
Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dı
 
şına Çıkarılan
 
Yerlerin De
 
ğerlendirilmesi ile Hazineye Ait Tarım Arazilerinin
 
Satı
 
şı Hakkında Kanun 26 Nisan 2012 tarihinde Resmi Gazetede
 
yayımlanarak yürürlü
 
ğe girmiştir.
 
En çok 2/B ta
 
şınmazlarının bulunduğu 12 ilimizin
 
defterdarlarının da katıldı
 
ğı 2/B alanları hakkında genel bir
 
bilgilendirme ve Bakanlı
 
ğımızca bugüne kadar yapılan ve bundan
 
sonra yapılacak i
 
şlemler hakkında vatandaşlarımızı ve sizleri
 
bilgilendirmek amacıyla düzenlemi
 
ş olduğumuz basın toplantısına
 
ho
 
ş geldiniz.
 
Konu
 
şmama başlarken sizleri ve ekranları başında bulunan
 
vatanda
 
şlarımızı saygıyla selamlıyorum.
 
De
 
ğerli Basın Mensupları,
 
Bilindi
 
ği üzere, 1961 Anayasasında olduğu gibi 1982
 
Anayasasında da belli
 
şartlar altında orman sınırlarının
 
daraltılmasına ili
 
şkin hükümlere yer verilmiştir.
 
Bu kapsamda, Hazine adına orman sınırları dı
 
şına çıkarma
 
i
 
şlemi 31/12/1981 tarihinden önce orman niteliğini tam olarak
 
kaybetmi
 
ş yerlerde yapılmaktadır.

 
3
 
Bugüne kadar yapılan kadastro çalı
 
şmaları sonucunda
 
410.000 hektar alan orman sınırları dı
 
şına çıkarılmıştır.
 
Artık ormana dönü
 
ştürülmesi mümkün olmayan bu
 
alanlarda imar planlarının yapılamaması nedeniyle düzenli ve
 
planlı kentle
 
şme gerçekleştirilememiş, çarpık yerleşim yerleri
 
olu
 
şmuş, oluşan fiili durum sonrasında bu alanlarda kamu
 
yatırımlarının yapılması zorla
 
şş, bu yerlerden vergi alınamamış
 
ve Devletle vatanda
 
şlarımız arasında uzun süren mülkiyet
 
konusunda hukuki ihtilaflar meydana gelmi
 
ştir.
 
6292 sayılı Kanun ile 2/B alanlarında;
 
-Mülkiyet sorunları çözümlenerek vatanda
 
şlarımızın
 
yıllardır tapusuz olarak kullandıkları ta
 
şınmazlarda tapu sahibi
 
olması,
 
-Tapuları iptal edilenlerin ma
 
ğduriyetleri giderilerek
 
tapularının bedelsiz olarak iade edilmesi,
 
-Fiili durumun hukuki zemine kavu
 
şturulması, böylece
 
vatanda
 
şlarımızla Devletimiz arasındaki davalara son verilmesi,
 
-Gecekondu ve kentsel dönü
 
şüm projeleri yapılarak çarpık
 
ve plansız yerle
 
şim yerlerinin düzenlenmesi,
 
amaçlanmı
 
ştır.
 
Saygı de
 
ğer basın mensupları,
 
Bu Kanunla; 2/B alanlarının 31/12/2011 tarihinden önce
 
kullanıcısı olan vatanda
 
şlarımıza, kullandıkları taşınmazları

 
4
 
do
 
ğrudan satın almalarını sağlamaya yönelik düzenlemeler
 
yapılmı
 
ştır.
 
Bu kapsamda; pe
 
şin satışta indirim, uzun vadeli ve faizsiz
 
taksitlendirme gibi hak sahibine çe
 
şitli kolaylıklar sağlanmıştır.
 
Vatanda
 
şlarımızın mağdur olmamaları ve bu tarihi fırsattan
 
faydalanabilmeleri için; do
 
ğrudan satış hakkından
 
yararlanacakların 30 Ekim 2012 tarihine kadar; tapuları iptal
 
edilen ve iade hakkından yararlanacakların ise 28 Nisan 2014
 
tarihine kadar ilgili defterdarlık veya malmüdürlüklerine
 
ba
 
şvurmaları gerekmektedir.
 
Aksi halde; kullanıcıların do
 
ğrudan satın alma hakları
 
 
şecek ve bu Kanunla getirilen kolaylıklardan
 
yararlanamayacakları gibi bazı yaptırımlara da maruz
 
kalacaktır.
 
De
 
ğerli basın mensupları,
 
Çarpık ve plansız yerle
 
şimlerin yoğun olduğu alanlarda
 
düzenli kentle
 
şmenin sağlanması amacıyla gecekondu ve kentsel
 
dönü
 
şüm projeleri yapılabilmesi öngörülmüştür.
 
Bu kapsamda, Çevre ve
 
Şehircilik Bakanlığı, Toplu Konut
 
İ
 
daresi Başkanlığı ile büyükşehir ve diğer belediyeler uygulama
 
yapabilecektir.
 
Bu alanlarda vatanda
 
şlarımızın hakları korunarak
 
ta
 
şınmazlar uygulayıcı kuruma devredilebilecektir.

 
5
 
De
 
ğerli basın mensupları,
 
Yapılacak satı
 
ş işlemleri sonucunda elde edilen gelirler;
 
-Afet riski altındaki alanların dönü
 
ştürülmesinde,
 
-Nakledilecek orman köylülerine ait ta
 
şınmazların
 
kamula
 
ştırılması ve orman köylülerinin kalkınmalarının
 
desteklenmesinde,
 
-Orman sınırları dı
 
şına çıkarılan alanların en az iki katı
 
verimsiz orman alanlarının ıslahı ve yeni orman alanlarının
 
tesisinde,
 
kullanılacaktır.
 
Saygı de
 
ğer basın mensupları,
 
Satı
 
şa konu taşınmazların rayiç bedelleri, bedel tespit
 
komisyonlarının titiz çalı
 
şmaları ile parsel bazında belirlenmiştir.
 
Kullanıcıların yer aldı
 
ğı listeler; defterdarlık ve
 
malmüdürlükleri ile mahalle ve köy muhtarlıklarında ilan
 
edilmi
 
ştir.
 
Ayrıca bu listelere, Milli Emlak Genel Müdürlü
 
ğümüzün ve
 
ilgili defterdarlıkların web sitelerinden de ula
 
şılabilmesi
 
mümkündür.
 
Vatanda
 
şlarımızın ilan edilen bu listeleri inceleyerek
 
istenilen belgelerle birlikte defterdarlıklara veya mal
 
müdürlüklerine süresi içinde ba
 
şvurması gerekmektedir.

 
6
 
Ödemelerin daha kolay yapılabilmesi amacıyla bazı
 
bankalarla protokoller düzenlenmi
 
ştir.
 
Kanun hakkında detaylı bir
 
şekilde bilgilendirilmesine
 
yönelik olarak tanıtıcı afi
 
ş ve broşürler hazırlanarak
 
kamuoyunun bilgisine sunulmu
 
ştur.
 
De
 
ğerli Basın Mensupları,
 
2/B ta
 
şınmazlarının değerlendirilmesi amacıyla yapılan
 
hazırlık çalı
 
şmaları ile, Kanunun uygulama süreci hakkında Milli
 
Emlak Genel Müdürümüz Sayın Abdullah KAYA tarafından
 
detaylı bilgi verilecektir
 
Kanunun hazırlanması a
 
şamasında ve uygulamaya yönelik
 
çalı
 
şmalarda emeği geçen tüm arkadaşlara teşekkür ediyor,
 
vatanda
 
şlarımızın bu tarihi fırsattan yararlanmaları için süresi
 
içerisinde ba
 
şvurmaları gerektiğini tekraren hatırlatmak
 
istiyorum.
 
Uzun yılların ortaya çıkardı
 
ğı sorunların hakkaniyetli bir
 
ş
 
ekilde çözülmesine faydalı olacağına inandığım bu
 
düzenlemelerin tüm vatanda
 
şlarımıza ve ülkemize hayırlı
 
olmasını diler, hepinize saygılar sunarım.

11 Eylül 2012 Salı

İKİ AVRUPALI TÜRKİYE'DEN BİR ANDA BİNLERCE KONUT ALDI

İKİ AVRUPALI TÜRKİYE'DEN BİR ANDA BİNLERCE KONUT ALDI


Eren Güler / hurriyet.com.tr
 
 
 

Yabancılar bir anda binlerce konut aldı

Mütekabiliyet Yasası ile yabancıların gelmesi beklenen inşaat sektöründe cumhuriyet tarihinin en büyük hareketi yaşandı. Yabancı alımları Mayıs ayında tam 1.1 milyar dolara çıkarak 2011 yılı toplamını dörde katladı. Yaşanan bu hareketin ardında Mütekabiliyet Yasası beklentisini satın alan Avrupalı iki büyük yatırımcının olduğu belirtiliyor.


Gayrimenkul sektörüne yabancılar Mayıs ayında çok büyük bir damga vurdu. Ocak-Nisan arasında sadece 114 milyon dolar olan toplam alımlar Mayıs ayında inanılmaz bir artış göstererek 1 milyar 114 milyon dolara çıktı. Alımların önümüzdeki aylarda da devam etmesi bekleniyor.
Merkez Bankası'nın Ödemeler Dengesi raporuna göre bu yabancı alımlarının arkasında Avusturya menşeili firmaların bulunduğu tahmin ediliyor.
Türkiye'ye şimdiye kadar yıllık bazda en büyük yabancı yatırımı 337 milyon dolar ile 2008 yılında olmuştu. Yabancılar 2009 yılında 209 milyon dolar, 2010 yılında 314 milyon dolar, geçtiğimiz yıl da 310 milyon dolarlık alım yapmışlardı.
"İKİ BÜYÜK AVRUPALI YATIRIMCI VAR"
Sektördeki bu sürpriz hareketi değerlendiren İstanbul İnşaatçılar Derneği (İNDER) ve Teknik Yapı Holding'in Başkanı Nazmi Durbakayım, Avrupalı iki büyük yatırımcının piyasadan gayrimenkul topladığını tahmin ettiklerini söyledi.
Durbakayım, "Geçenlerde görüşmek için bize de geldiler ve 1500 konut istediler. Ama biz genelde son tüketiciye hitap ettiğimiz ve satışlarda spekülasyon yapılmasını istemediğimiz için bu satışa sıcak bakmadık" dedi.

"YURTDIŞINDA PAZARLAYACAKLAR"
Bu yatırımcıların Mütekabiliyet Yasası dahilinde bu kadar büyük bir alım yaptıklarını kaydeden Durbakayım, şunları anlattı:
"Avrupa'da para kazanacak enstrümanlar azalınca birçok yatırımcı Türkiye'ye yöneldi. Mütekabiliyet Yasası da büyük bir fırsat. Biz Türkiye'den konut alan bu yatırımcıların önümüzdeki dönemde bu konutları yurtdışında pazarlayacağınız düşünüyoruz. Ayrıca önümüzdeki günlerde bu alımların devam edeceğini
2003'te 8 milyon dolarlık inşaat yatırımı 2011'de 310 milyon dolar oldu.
düşünüyoruz."
MÜTEKABİLİYET YASASI NEDENİYLE ALDILAR
İnanlar İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı Serdar İnan da 1.1 milyar dolarlık rakamın çok yüksek olduğunu söyledi. Aslında Türkiye'nin yıllık 30-40 milyar dolar potansiyeli olduğunu belirten İnan, "Bizim potansiyelimiz yüksek ama değerlendiremiyoruz. Arap parası Batı'da büyük zarar gördü. Ayrıca bazı ülkelerde Arap baharı da var. Ortadaki para büyük ve bundan sonra gayrimenkul pastasından pay alma ihtimalimiz yüksek" dedi.
Mayıs ayındaki alımların Mütekabiliyet Yasası ile ilgili beklentilerden kaynaklandığını söyleyen Serdar İnan, şöyle devam etti:
"Ama o yasa ölü doğdu. Mesela cebine pasaportunu koyan bir İranlı veya bir Suudi konut alabiliyor mu? Hayır alamıyor, çünkü pratikte zorluklar var ve yasanın alt bacakları oturmadı. Özellikle istihbarat kısmı uzun sürüyor. İstihbarat olsun ama 3-5 günde bitsin. Bizde aylar sürüyor. Bizim Türkiye'ye 15 günlüğüne tatile gelen adama istiyorsa hemen konutunu satmamız gerekiyor. Çünkü bu konjonktürü her zaman bulamazsınız. Pazar varsa satacaksınız."
Özellikle İran pazarında boşta büyük para olduğunu kaydeden İnan, Türkiye'nin bunu bir an evvel değerlendirmesi gerektiğini belirtti.

Mayıs'daki alımın tamamına yakını Avusturya'dan yapıldı.

YABANCILAR ALIMA GEÇTİ
İstanbul Emlakçılar Odası İkinci Başkanı Nizamettin Aşa da , yoğun yabancı alımlarının Mütekabiliyet Yasası'na yönelik beklentilerden kaynaklandığını tahmin ettiğini söyledi.
Mayıs ayında yasanın çıkacağına ve arkasından fiyatların yükseleceğine yönelik büyük bir beklenti oluştuğuna işaret eden Aşa, "Olağanüstü bir durum yok. Eldeki stoklar bitsin diye yabancılara satışın yolu açıldı. Onlar da alıma geçtiler" dedi.
Halihazırda 300 bine yakın Rus ve Arap kökenli alıcı potansiyeli olduğunu kaydeden Aşa, "Bundan sonra özellikle lüks projelerde fiyatlar artabilir. Ama endişe şu ki buradaki artışları emsal gösterip piyasayı yükseltecekler.
Sonuçta markalı projeler toplam stoğun sadece yüzde 20 si. Siz bunlara bakıp kalan yüzde 80'in fiyatını yükseltirseniz hem balon oluşur hem de konuta gerçekten ihtiyacı olan orta kesimle arzı buluşturamazsınız" diye konuştu.
eguler@hurriyet.com.tr
www.twitter.com/erenguler

31 Ağustos 2012 Cuma

Yapı Denetim Sistemi tamamen değişmeli. Sektöre tamamen garanti anlamında sigortalama hakim olmalı

Yapı Denetim Sistemi tamamen değişmeli. Sektöre tamamen garanti anlamında sigortalama hakim olmalı...

 

Bilindiği gibi yapı müteahhitliği hizmetleri Türkiye de adli mercilerin önüne en çok gelen çekişmelerin başlarında yer almaktadır. Aynı zamanda toplumsal çekişme boyutunun dışında hafif şiddetli depremlerde de önemli maddi kayıplarla can kayıplarının da olması, yine sadece emniyet faktörü değil, yapılarda birbirlerine benzeyen tip proje anlayışı, fonksiyonellikten uzak, mimari anlayışın neredeyse bulunmadığı yapılar, ekonomik olmayan, estetikten mahrum, aynı zamanda gerekli ısı, ses ve su yalıtımlarının bulunmadığı yapılar konusunda da müteahhitlik hizmetleri farklı boyutlarda da gündeme gelmektedir.

Yukarıda sayılanlar somut tespitlerdir. Bunun dışında anlayış kusurları, yanıltma ve dürüstlük olgusundan da kimi zaman uzak davranış biçimlerini de olayımıza ilave etmeliyiz. Yukarıda konu çok genel boyutu ile ele alınmış, hukuki çekişmelerin ayrıntılarına girilmemiştir. Ayrıntıya girilse, yazı bir ansiklopediyi dolduracak boyut alırdı kuşkusuz.

Ülkemizde en son yapı denetimi ile ilgili olarak; 4708 Sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanun ile ilgili yönetmelik yürürlüktedir. İlgili yasanın gerekçesinin bir bölümünde "Ülkemizde yerleşme ve yapılaşmalara, 3194 sayılı İmar Kanunu ve ilgili yönetmelik hükümleri ile getirilen denetime ilgili idarelerce uyulmadığı, yapılan araştırmalarda, proje denetimi aşamasında dahi projelerin % 91'inde tasarım, hesap ve çizim hataları olduğu, uygulamanın ise hiç denetlenmediği ve şantiyelerin % 90'ında yönetmelik ve standartlara aykırı beton döküldüğü ve beton mukavemet değerlerinin projesinde öngörülenden ortalama olarak % 40 daha az olduğu tespit edilmiştir." şeklinde ibareler görmekteyiz. Bu gerekçeyi okuduğumuzda irkilmemiz gerekmektedir. Yasa 2001 yılında çıkarılmıştır. 2001 yılında, bu yasadan önceki dönemde betonun olması gereken mukavemetinin yapıların %60'ında bulunmadığı zikredilmektedir. Bu çok korkunç denebilecek bir boyut ve rakamdır. Mevcut Yapı Denetim Kanun ve Yönetmeliği'nde olayın sadece emniyet faktörü açısından ele alındığını da böylece tespit etmiş bulunmaktayız (kaldı ki bu amacı sağlamadığı da bir realitedir). Emniyet dikkate alınmasına rağmen yapı emniyetinin eskiye nazaran ne ölçüde değiştiğini elbette tartışacağız, ama hukuki çekişme, fonksiyonellik, yapıların estetiği, yapı ekonomisi, yapıların yaşayanların konforunu artıran ve büyük ölçüde ekonomi de sağlayan, su, ses ve ısı yalıtımı gibi kavramların da çok ciddi kanunda vurgulanmadığı gözlenmektedir. Ama en önemlisi hukuki güvenlik ve hukuki çekişmeyi ortadan kaldıran veya azaltan bir çalışmanın yasada hiç olmadığını da görmekteyiz.

Önce hukuki güvenlik ve hukuki çekişme boyutunu ele alalım: Meri mevzuatta, özel bir bina yapan (halk dilinde yapsatçı tabir edilen) müteahhit, belediyeden ruhsat aldığında, yapı için tek bir çivi çakmadan, kat irtifakı kurabilmekte ve ardından da hem tapudan bağımsız bölüm satabilmekte, hem de satış vaadinde bulunabilmektedir. Kimi zaman satış yetkisini tedrici olarak satın alan müteahhit, birçok imalatı borçlanarak yapmakta, bir kısmını tapudan satış yapmakta ve yine bir kısmını da harici belgelerle üçüncü kişilere satmaktadırlar. Satacak bağımsız bölüm kalmayınca da, müteahhit yapıyı yarım bırakarak terk etmekte ve yapı tabiri yerinde ise kanser olmaktadır. Ardından davalar gelmektedir. Bu durumu önleyecek yapı denetim kanununda bir tedbir yoktur. Aslında çözüm çok kolaydır.
 
Çözüm genel olduğundan tüm sorulara birlikte cevap verilecektir. Hukuki boyuttaki bunun benzeri çekişme örnekleri binlercedir. Ama Yapı Denetim Mevzuatı açısından doğan çekişme nasıl olmaktadır? Müteahhit işe başlamakta ve bina bitinceye kadar Yapı Denetim Ücreti hiç yatırmamaktadır. Ardından, S.S.K. Primleri hiç ödenmemiş, Yapı Denetim Ücreti hiç ödenmemiş, vergiler, harçlar hiç ödenmemiş, ama görüntüde bitmiş binalar da çokça gözümüze çarpmaktadır. Bunu gelenek haline getirmiş müteahhitler bulunmaktadır. Müteahhit sözde on bina bitirmiş, ama hiç birisinin iskan raporu yok. İşte bu durumun da önlemi Yapı Denetim Mevzuatında yoktur. Yapı Denetim Mevzuatının bu örnekte işlemediğini de görmekteyiz. Kaldı ki, kimi Yapı Denetim Firmalarının bir nevi patronları müteahhit olduğundan gerekli dirayeti göstermedikleri, gerekli inceleme ve kontrolün de sağlıklı olmadığı yaygın görüştür. Yukarıda anlatıldığı üzere, yapı bitmiş, Yapı Denetim Ücreti ilk ruhsat alındığı gündeki gibi duran çok sayıda bina olması da, ayrı bir kontrol eksikliği boyutudur.

Kanunun gerekçesinde belirtilen koşullarda aslında çok önemli değişiklik yoktur. Sadece hazır betonun yaygınlaşması, beton kalitesinde iyileştirme getirmiştir. Bunun dışında yalıtım, teçhizat, fonksiyonellik, estetik, ekonomik olma açısından kanunun gerekçesinde tanımlanan olumsuz durumun devam ettiğini söylemek mümkündür. Kanunda belirtilen bir husus ise, kesin uygulama imkanı bulmamıştır. Yapı Denetim Ücretinin muhatabının yapı (mal) sahibi olduğu, yapı sahibinin müteahhite vekalet veremeyeceği maddesi kesinlikle ve mutlak olarak tam tersi uygulanan bir maddedir.

Yapı Sahibi ile müteahhit arasındaki sözleşmelerde Yapı Denetim Ücretinin müteahhit tarafından karşılanacağı yazılmaktadır. Müteahhit ile birlikte, müteahhitin yanında çalışan adamları ile proje müellifine yapı sahibi vekaletname vermekte, yapı sahibi Yapı Denetim Firmasının varlığını neredeyse bilmemekte veya yapının denetlendiğini hiç görmemektedir. Yine bu maddenin unutulduğu sözleşmelerde de ihtilaf çıkmakta, konu yargıya taşınmaktadır. Kanunun hilafına Yüksek Yargı'da istikrar kazanmış içtihat, işin götürü bedelli işler sınıfında olduğu ve Yapı Denetim ücretinin de müteahhitçe ödenmesi gerektiği doğrultusundadır. Müteahhite vekalet verilmemesi, Anayasal bir hak engeli olmakla kalmayıp, fiiliyatta hiç uygulanmamaktadır. Kanunların uygulanabilir olmaması kamu düzenine güveni sarstığından bu konunun da kesin ve acilen yeniden düzenlenmesi şarttır. Kanunlar geleneklere aykırı olduğunda, huzursuzluk ve çekişme ortaya çıkmaktadır. Türkiye'de yapı müteahhitliği geleneğinde yapı sahibinin para ödemesi kavramı yoktur.

Sorunun birçok boyutunu ayrı ayrı ele almak mümkün aslında, ama yazıyı daha da uzatmamak adına, çözümü belirtmek gerekirse, aslında çözümün çok kolay olduğu görülecektir. Birincisi, Yapı Denetim Şirketleri veya mevzuatı tamamen ortadan kaldırılacaktır. İkincisi sigorta yükümlülüğü getirilecektir. Sigorta firması henüz sözleşme aşamasında, yapı kalitesine, sağlamlığa, estetiğe, ısı, ses ve su yalıtımı gibi konforu ve ekonomiyi artıran unsurlara, yapının sözleşmedeki sürede biteceğine garantör olacak, işi sigorta edecektir. Bakınız bu durumda ne olur? Müteahhitin yarım bırakma, işe başlamama, işi süresinde bitirememe, işi sözleşmeye ve fenni kurallara aykırı yapma imkanı kalmaz. Hukuki Çekişme neredeyse tamamen biter. Müteahhitten daire alıp, daire alanların parasının batma olayı, işin yarım kalma endişesi, işin sağlam olmama sorunu, depreme dayanıklılık sorunu kökünden kazınmış olur.
 
Ayrıca bu durum, dürüst olmayan, ekonomik gücü olmayan, alt yapısı olmayan, işi bitiremeyecek kişilerin de piyasadan çekilmesine bir vesile olacaktır. Kendisi sigorta edilmeyen müteahhitlere kimse iş vermeyecek, zaten verme kavramı ortadan kalkacaktır. Çünkü müteahhit iş alamayacaktır. Sigorta firması sağlam teminatı olmayanları sigorta etmeyecek, garantör de olmayacaktır. İşte denetimi de çok yönlü sigorta firması yapacaktır. Dikkat edilirse, sigorta firmasının anlaştığı teknik kadro, denetledikleri yer, patronları olmadığı için görevlerini ciddiyetle yapacaklar, hatta bırakınız denetlemeyi, yol gösterecekler, iş birliği içerisinde olacaklar, sigorta firması gerektiğinde mühendis istihdam edecek veya hizmet satın alacaktır.

Böylece sorun, sadece emniyet faktörü açısından değil, kamu düzeni, hukuki güvenlik, fonsiyonellik, israfın önüne geçilmesi, estetik, ekonomik olma ve toplumsal barış açısından da çözülmüş olacaktır. Ki, bu sistemin formüle edilmesi çok da kolaydır..