2 Aralık 2012 Pazar

Üçüncü köprü ve şehirde ruh bozuklukları

Üçüncü köprü ve şehirde ruh bozuklukları

Bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de nüfus süratle kırsaldan şehirlere taşınıyor. Türkiye’nin 75 milyona yaklaşan nüfusunun yüzde kırkı altı büyük şehirde yaşıyor.

Geçtiğimiz 20 yılda İstanbul’un nüfusu kabaca ikiye katlandı. Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre, 2011 sonunda şehir 14 milyon insanı barındırıyordu. Yani, neredeyse, ülkedeki her beş kişinden birini.

Bu yoğunluk İstanbul’da ve genellikle şehirlerde, sağlıklı yaşam ortamı yaratmayı bir politika önceliği haline getiriyor veya getirmesi lazım. Ama getirmiyor. Şehirlerde, özellikle İstanbul’da, rant kraldır.
Hükümetin ısrarla şehrin kuzeyinde, yerleşimin seyrek olduğu bölgelere kondurmak istediği Üçüncü Boğaz Köprüsü şehirde sağlıklı yaşam ortamı yaratmaya yönelik değildir.
Çünkü yaşam kalitesini değil nüfusu artıracak.
Köprü ve ona ulaşmak için yapılacak yeni çevre yollarının amacı İstanbul’un boş alanlarına ikinci bir İstanbul inşa etmektir.
Köprü konut inşaatını patlatacak, nüfusu yirmi milyonlara taşıyacak, zaten tıkanmış olan şehirde yaşanmayı daha da zor hale getirecek.
Bir paradoksla karşı karşıyayız. İnşaat ekonomiyi harekete geçiren, işsizliğin azalmasına katkıda bulunan etkin bir faaliyettir. Bu bakımdan olumludur. Ama bu faaliyet, altyapısının kaldırabildiğinden daha fazla nüfusa sahip olan İstanbul’daki insan sayısını daha da artıracak, mutsuzluk katsayısı daha da yükselecek.
Ama bir kefesine ekonomik kazanç, diğerine toplumsal mutluluğu koyup ölçebileceğimiz bir aygıt yok. Olsa bile sonucu etkilemeyecek çünkü ekonomik kazanç her zaman ağır basacak. Sistem para üzerine kurulu. Başka değer tanımıyor, her ne kadar tanıyor görünmeye çalışsa da.
İstanbul’da yaşamanın ruh sağlığına etkisi konusunda bir araştırma yapıldığını sanmıyorum. Yapılsa ortaya ne çıkardı?
Başka ülkelerde yapılan araştırmalar (*) şehirlerde büyümenin ve yaşamanın zihin sağlığı üzerinde olumsuz bir etken olduğunu gösteriyor.
Şehir hayatı hem insanlara baş edebileceklerinden daha fazla stres bindiriyor, hem de stresle baş etme yeteneklerini zayıflatıyor.
Ruh hali bozuklukları küçük yerlere nazaran şehirlerde daha yaygındır. Şizofreni daha sık görülür.
Yıllar boyunca yapılmış istatistiki araştırmaların sonucunu birleştiren değerlendirmelere göre şehirlerde yaşayanların anksiete bozukluğuna uğrama riski yüzde 21, ruh hali bozukluklarına maruz kalma riski yüzde 39 fazladır. Şizofreniye rastlanma riski iki misli fazladır.
İstanbul’da bu rakamlar nedir acaba?
Kaynak : Milliyet

Ünlü İşadamından Alışveriş Köyü Önerisi

Ünlü İşadamından Alışveriş Köyü Önerisi

Kütahya Porselen A. Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Nafi Güral, Güllük ile Güvercinlik arasında bir alışveriş köyü kurulması önerisinde bulundu.


Kütahya Porselen A. Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Nafi Güral, Güllük  ile Güvercinlik arasında bir alışveriş köyü kurulması önerisinde  bulundu. Güral, “Siz böyle bir alışveriş köyü kurun. Buraya gelip işyeri  açan kişi ‘Ben zarar ettim’ derse, zararını ben karşılayacağım” dedi.

Yazar Kollektif Şirketi tarafından  yaptırılan Kütahya Seramik’in Milas’taki sergi evinin açılış törenine  katılmak için ilçeye gelerek, bir süre, Milas Sanayi ve Ticaret  Odası’nın (MİTSO) konuğu olan Nafi Güral yatırım önerisinde bulundu.  Güllük ile Güvercinlikarasında bir alışveriş köyü kurulmasını öneren  Güral hizmet sektörünün önemini de vurguladı. Hizmet sektörünün hem daha  iyi istihdam hem de daha iyi gelir sağladığını vurgulayan Nafi Güral  şunları söyledi:

“Güllük ile Güvercinlik arasında kurulacak bir alışveriş köyü bölgeye  gelen yerli ve yabancı turistlerin yanı  sıra Milas – Bodrum Havalimanı’nı kullanan yolcuların da ilgisini  çekecektir. Yörenin her çeşit ürünü bu köyde pazarlanabilir. Önemli  ölçüde istihdam sağlanabilir. Ancak sakın ola ki dışarıdan yatırımcı  aramayın. Kendiniz yapın. Yabancı yatırımcı geldi mi, buradan kazandığı  parayı alır götürür, size bir faydası olmaz. Siz böyle bir alışveriş  köyü kurun. Buraya gelip işyeri açan kişi, ‘Ben zarar ettim’ derse,  zararını ben karşılayacağım. Ayrıca Milas’a mutlaka doğalgaz  getirilmeli. ”
Güral daha sonra yörenin yatırım  potansiyeli hakkında MİTSO Yönetim Kurulu Başkanı Enver Tuna’dan bilgi  aldı. Tuna, Milas’ın zeytini, balığı, balı ve pamuğuyla önemli bir tarım  ve hayvancılık bölgesi olduğunu, ancak tarımsal ürünlerin yeterince  değer bulamayışı nedeniyle sıkıntı yaşandığını anlattı.
Kaynak: Haberler.com

Kira geliri evin değerinin yüzde 5′inden az olamıyor!

Kira geliri evin değerinin yüzde 5′inden az olamıyor!

Gelir Vergisi Kanunu’nun “Emsal Kira Bedeli” başlıklı 73. Maddesine göre, kiraya verilen gayrimenkuller için beyanı zorunlu en az kira “emsal kira bedeli”dir. Kiraya verilen gayrimenkullerin örneğin ev veya dükkanların, kira bedelleri emsal kira bedelinden düşük olamıyor. Emsal kira bedeli ise, kiraya verilen gayrimenkulün emlak vergisi değerinin yüzde 5′idir.


Maliye ne diyor?

Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı’nın hazırladığı “Kira Geliri Elde Edenler İçin Beyanname Düzenleme Rehberi”nin beşinci sayfasında da;
• Gayrimenkulün bedelsiz olarak başkalarının kullanımına bırakılması.
• Kiraya verilen gayrimenkulün, kira bedelinin emsal kira bedelinden düşük olması halinde, emsal kira bedeli uygulanacaktır şeklinde açıklaması yer alıyor.

Çocuk, anne-baba ve kardeşe bedelsiz kiralama mümkün

Konutların; anne ve babaya(kayınvalide ve kayınpeder hariç), çocuklara ve torunlara, kardeşlere bedelsiz olarak ya da düşük kira ile kiralanması mümkün. Ancak bunların her birinin ikametine birden fazla konut tahsis edilemiyor. Edilmesi halinde, bu konutlardan yalnızca biri hakkında emsal kira bedeli uygulanıyor.

Teyze, hala, kayınvalide, dayı ve amcaya dikkat

Gelir Vergisi Kanunu sadece anne, baba, çocuk, torun ve kardeşe bedelsiz veya düşük bedelle kiralamayı kabul ediyor. Gelir Vergisi Kanunu Madde 73, bunlara ve diğer akrabanıza evi bedelsiz veya düşük bedelle kiralamanızı kabul etmiyor. Kiralarsan, Emlak Vergisi değerinin yüzde 5′i kadar kira beyanı isterim diyor.

Aynı evde kayınvalideye evet aynı evde kız arkadaşa hayır

Kayınvalideniz sizinle aynı evde birlikte yaşıyorsa sorun yok. Kayınvalidenize, bedelsiz veya düşük kira ile ayrı bir ev tahsis ederseniz gelir vergisi ödeyeceksiniz. Aynı evde yaşıyorsanız sorun yok. Benzer durum, evinizde yaşayan diğer akrabalarınız için de söz konusu.

Kız arkadaşa hayır

Evinde kız arkadaşı ya da erkek arkadaşı ile birlikte yaşayanlara, sevimsiz bir haber. Kız arkadaşınızın veya erkek arkadaşınızın, evinde kira ödemeden oturmasını kanun kabul etmiyor. Emsal kira bedelini hesaplayıp, kira geliri beyan etmeleri isteniyor.

Kocanın ödediği kira karısının kira gelirinden iner mi?

Eşle birlikte oturulan konut için ödenen kira bedelinin evlilik birliğinden müşterek bir gider olması nedeniyle, eşlerden birinin konut geliri nedeniyle gerçek gider usulünde vereceği beyannamede, söz konusu giderlerin istisnaya isabet eden kısmı hariç olmak üzere, gelir vergisi matrahının tespitinde indirim konusu yapılması mümkündür. Kira geliri tahsil eden kadın, aile birliğinde müşterek bir gider olması nedeniyle, oturdukları ev için kocasının ödediği kirayı, kendi tahsil ettiği konut kirasından indirebilir.

Çocuk, eş ve anne-babaya bedelsiz işyeri olmuyor

Anne, baba, çocuk, torun veya kardeşe bedelsiz olarak konut kiralanması mümkün. Ancak bürü, dükkan, mağaza ve benzeri işyerinin, bedelsiz olarak kiralanması mümkün değil. Örneğin Neriman Teyze’nin 2 dairesi var. Birini kızına konut olarak tahsis etmiş. Diğer dairesine de oğlu “büro” olarak kullanıyor. Her ikisinden de kira almamaktadır. Bu durumda Neriman Teyze, kızı için kira geliri beyan etmeyecek. Oğlunun büro olarak kullandığı gayrimenkul için  ”emsal kira bedeli” üzerinden yani emlak vergisi değerinin yüzde 5′i kadar kira geliri beyan edecek.
Kaynak : Hürriyet

Piyasalardaki gerilim Konut alım talebini düşürdü

Piyasalardaki gerilim Konut alım talebini düşürdü

Tüketicilerin konut satın alma eğilimi ve tercihlerini gösteren ING Mortgage Barometre’nin Ağustos 2011 sonuçları açıklandı. ING Bank’ın İstanbul Bilgi Üniversitesi ve IPSOS işbirliğinde gerçekleştirdiği ING Mortgage Barometre, Ağustos ayında, bir önceki ay başlayan düşüşü devam ettirerek 74’ü gösterdi.


ING Bank’ın İstanbul Bilgi Üniversitesi ve IPSOS işbirliğinde gerçekleştirdiği ING Mortgage Barometre’nin Ağustos 2011 dönemi sonuçları açıklandı. Ağustos ayı boyunca 14 ilde 801 kişinin katılımıyla gerçekleştirilen görüşmelerde, tüketicilerin konut satın alma eğilimleri ve tercihleri, bu tercihleri etkileyen dinamikler ve ekonomi ile ilgili beklentileri ölçülerek, konut piyasasının nabzı tutuldu.

ING Mortgage Barometre Ağustos 2011 dönemi sonuçları,Temmuz  ayına göre dört  puanlık düşüş ile 74’ü gösterdi.Haziran ayında üç puan yükselerek Mart ayındaki tarihi düzeyine (84) geri dönen ING Mortgage Barometre, Temmuz ayındaki sekiz puanlık düşüşün ardından, Ağustos ayında da dört puan gerileyerek endeksin oluşturulmaya başlandığı Aralık 2009’dan bu yana gözlenen en düşük seviyeye geldi.

Konut alım eğilimi azalıyor
Barometre’de Ağustos ayında meydana gelen düşüşte, finans piyasalarındaki yükselen gerilime bağlı olarak tüketicilerin kısa vadede konut alma tercihlerini daha uzun vadeye kaydırmaları etkili oldu.

Buna göre, piyasa koşulları değerlendirildiğinde mevcut durumun beklemek veya konutu elde tutmak için daha uygun olduğu eğilimi öne çıkıyor.

Barometre’nin Ağustos ayı sonuçlarına göre 1 yıl içerisinde ev almayı düşünenlerin oranında da belirgin bir azalma yaşandı. Haziran ayında anketi cevaplayanların yüzde 33’ü bir yıl içerisinde ev almayı planlarken, Temmuz ayında bu rakam yüzde 26’ya, Ağustos ayında ise yüzde 23’e kadar geriledi.

Gelecekte konut satın alma eğilimiyse yüzde 47’lik bir seviyedeyken, planlanan konut satın alma dönemi yüzde 77’lik bir çoğunluk tarafından bir yıl ve daha uzun olarak planlanıyor.

ING Mortgage Barometre’nin Ağustos 2011 dönemi sonuçlarında öne çıkan bir diğer başlıksa konut satın alırken kullanılacak kaynaklarla ilgili. Buna göre, konut satın alınırken kullanılacak kaynaklar listesinin başında banka kredisi yer alıyor.

Banka kredisi kullanacağını belirtenlerin yüzde 57’si evin değerinin yüzde 50-70 arasını kredi ile karşılamayı düşündüklerini belirtti. Çalışmaya katılan tüketiciler, Ağustos ayında krediye aylık ödenebilecek ortalama taksit tutarının 1.189 TL olduğunu belirttiler. Ortalama olarak 73 aylık vade ile ev tercih edilirken, alınması düşünülen ev fiyatı ortalama 111,6 bin TL olarak öne çıktı.

Tüketiciler konut tercihlerini sıfır daireden yana kullanırken, hedef kitlenin yüzde 65’i bizzat kendisine veya eşine ait bir konutta yaşamakta olduklarını ve mevcut konutlarını ortalama 7 yıl önce satın aldıklarını belirtiyor.
Piyasalardaki dalgalanma tüketici güvenini sarstı
ING Mortgage Barometre Ağustos ayı sonuçlarını değerlendiren ING Bank Ekonomik Araştırmalar Bölüm Müdürü Muhammet Mercan, tüketici güvenindeki gerilemenin konut alım kararlarında özellikle vade tercihleri üzerinde belirleyici olduğunu belirtti.

Mercan, “Erken bir Para Politikası Kurulu toplantısıyla faiz koridorunun daraltılması, YP yükümlülükler için belirlenen munzam karşılıkların düşürülmesi, döviz alım ihaleleri ve politika faizinin düşürülmesi gibi önlemler piyasalarda göreli bir istikrar sağladı.

Ancak bu, tüketici güveninin devam etmesi için yeterli olmadı. Ağustos ayında piyasalarda yaşanan dalgalanmaların ve kurda yukarı yönlü hareketin tüketici güvenini, dolayısıyla konut alımı isteğini olumsuz etkilediği anlaşılıyor.

Dolayısıyla, 2011’in ilk yarısında kısmen öne alınan talebin de etkisiyle yükselen ING Mortgage Barometre’nin yavaşlayan yurt içi taleple hızla aşağı döndüğü gözleniyor.”
Konut kredilerindeki artış durma noktasında
Barometre’deki düşüşü konut kredileri verilerinin desteklediğini söyleyen Bilgi Üniversitesi’nden Yrd. Doç. Dr. Orhan Erdem “Son bir yıldır her ay ortalama yüzde 2,4 büyüyerek Temmuz ayında 71,6 milyar TL’ye gelen konut kredilerinin Ağustos ayındaki büyümesi %0,66 gibi çok düşük bir oranda gerçekleşti.

Yani konut kredilerindeki artış neredeyse durma noktasına geldi. Gerek yurtiçinde döviz kurlarında yaşanan sert dalgalanmalar, gerekse bazı ülkelerin yaşadığı ciddi borç sorunları Türkiye’deki tedirginliğin azalmasına engel oluyor.

Bu sebeple kredi almayı düşünenler de şimdilik taleplerini ertelemiş ve beklemeye çekilmiş gibi görünüyorlar. Yaşanan bu dalgalanmalara karşı alınan tedbirler önümüzdeki aylardaki beklentileri şekillendirecek” dedi.

İzmir Gediz Deltası’nda Çevre Etki Değerlendirme Süreci’nin kazananı flamingolar oldu!

İzmir Gediz Deltası’nda Çevre Etki Değerlendirme Süreci’nin kazananı flamingolar oldu!

İzmir Gediz Deltası’nda, başta flamingolar olmak üzere birçok canlının yaşam alanının çamurla kaplanmaması için Doğa Derneği öncülüğünde başlatılan ve İzmir halkından da büyük destek gören kampanya sonuç verdi

İzmir Körfezi ve Limanı Rehabilitasyon Projesi kapsamında yapılacak dip taramalarından çıkarılacak çamur Gediz deltası’na dökülmesini öngören ÇED raporu formatı uygun bulunmadı ve çamurun başka bir alana dökülmesi için alternatif bulunması istendi.
 
İzmir Büyükşehir Belediyesi ve Devlet Demiryolları İşletmesi Genel Müdürlüğü’nün birlikte yürüttüğü proje için devam eden Çevre Etki Değerlendirme Sürecinin kazananı flamingolar oldu.
 
Uluslararası öneme sahip korunan bir sulak alan olarak Gediz Deltasına çöp, moloz, hafriyat, dip tarama ve proses artığı çamurların dökülemeyeceği gerekçesiyle Çevre Etki Değerlendirme (ÇED) raporu formatı uygun bulunmadı ve çamurun döküleceği alternatif bir alan bulunması için revizyon istendi. Kararla birlikte deltanın canlılarını bekleyen tehlike de şimdilik ortadan kalkmış oldu.
 
Gediz Deltası’nın yok olmaması için Doğa Derneği’nin yürüttüğü kampanyaya İzmir halkı da destek vererek İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’na deltanın ve deltada yaşayan canlıların yok olmasını istemediklerini belirten mektuplar göndererek destek verdi.
 
Konu hakkında açıklama yapan Doğa Derneği Genel Müdürü Engin Yılmaz şunları söyledi:
 
“ÇED raporu formatının uygun bulunmaması ile Gediz Deltası’na çamur dökülmesinin engellenmesi mücadelesinde önemli bir başarı sağlandı. Bu tarz projelerin daha en başta doğaya zarar verecek şekilde planlanması büyük bir yanlış. Doğa Derneği olarak, bu kararın gereğinin uygulanmasını sağlamak ve Gediz Deltası’nı ve canlıların yaşam hakkını korumak için İzmir halkıyla birlikte bilimsel, hukuki ve vicdani yollar ile mücadele etmeye devam edeceğiz.”  
 
Doğa Derneği, pek çok başka oluşumla ortaklık içinde çalıştığı “Hedef: Sıfır Yok Oluş” kampanyası sayesinde bu güne kadar çok sayıda canlının yaşamasını sağladı. Yapılan çalışmalar, kelaynak, çizgili sırtlan, çöl varanı ve ceylanlar gibi nesli tehlikedeki canlıların yok oluşunu engelledi.
emlak.kanald.com.tr – TumHaberler

Ofis projelerinde arz talebin iki katı, karlılık düşecek!

Ofis projelerinde arz talebin iki katı, karlılık düşecek!

Ofis projelerindeki rantın, beklenen arzın talebi ikiye katlama beklentisi nedeniyle düşmesi öngörülüyor
İnşaat şirketlerinin ‘kârlı ve risksiz’ yatırım aracı olarak gördükleri ve birbiri ardına başlattıkları ofis projelerindeki rantın, beklenen arzın talebi ikiye katlama beklentisi nedeniyle düşmesi öngörülüyor. 2011 yılında 165 bin m2′lik ofis kiralaması yapılan Türkiye’de 2014 sonuna kadar Finans Merkezi ile birlikte toplam 2.3 milyon metrekarelik arz beklenirken, talebin bunun en fazla yarısını karşılayabileceği, bunun da pazarı daraltacağı belirtiliyor.
Ticari gayrimenkulde karlı ve risksiz görülmesinden ötürü yatırımcıların son yıllarda giderek daha fazla yöneldiği ‘ofis’ piyasasının önümüzdeki 4 yıl içinde arzın beklenen talebin çok üzerine çıkacağı beklentisiyle daralması bekleniyor. Eva Gayrimenkul Değerleme ve Danışmanlık Genel Müdürü Cansel Turgut Yazıcı, “2011 yılında 165 bin m2′lik ofis kiralaması yapılan Türkiye’de bu yıl rakamın 256 bin 196′ya çıkması bekleniyor. Bu rakam her iki yaka toplamında 2013 yılında 365 bin 986, 2014 yılında 420 bin, 2015 yılında ise 257 bin metrekareye çıkıyor. 4 yıllık süreçte ofis miktarının ise Ataşehir Finans Merkezi hariç 1 milyon 300 bin metrekareye ulaşması bekleniyor. 1 milyon metrekarelik ofis arzı getirecek Finans merkeziyle rakam 2.3 milyon metrekareye kadar yükseliyor. Bugünkü kiralamalarla kıyasladığınızda arzdaki bu artış çok dramatik. Oysa talep bunun 4 yıllık sürede ancak yarısını alabilir” açıklamasını yaptı.
 
Yazıcı, “Yeni firmalar geliyor ve niteliksiz ofislerde çalışanlar daha iyi ofislere geçiyor ancak yine de talep bunun yarısını ancak karşılar, o yüzden ofisteki farzla arz, düşük fiyatla satışla tüketilmeye çalışılacak, bu da geri dönüş süresini 20 yıl yerine 15 yıl yaparak konutla aynı seviyeye getireceğinden rantlar düşecek, pazar 3-4 yıl içinde daralacak” diye konuştu. 
 
Ümraniye ve Kağıthane önde
 
Jones Lang LaSalle Sermaye Piyasaları & Danışmanlık Hizmetleri Direktörü Dr. Kıvanç Erman’ın verdiği bilgiye göre, 2012 yılının ilk yarısında, hem Merkezi İş Alanı’nda (MİA) hem de Kozyatağı, Ümraniye, Kavacık ve Merter gibi ikincil ofis alt pazarlarında güçlü bir kullanıcı talebi gözlemleniyor. Kavacık ve Ümraniye, son dönemde MİA’ya bir alternatif olarak hızla gelişen ofis alt pazarları olarak öne çıkıyor. MİA Dışı Asya bölgesinde Maltepe ve Ümraniye, MİA Dışı Avrupa Bölgesi’nde Kağıthane, Piyalepaşa ve Bomonti, yeni gelişmekte olan ofis alt pazarları olarak öne çıkıyor.
 
İstanbul A tipi ofis pazarında boşluk oranları, 2011 sonu itibarıyla yüzde 9.1 iken, 2012 yılının ilk yarısında yüzde 8.6 seviyesine geriledi. 2011 yılı sonu itibarıyla yüzde 4 seviyesinde olan MİA’daki ofis boşluk oranı, 2012 yılının ilk yarısı itibarıyla yüzde 5 oranında gerçekleşti. MİA dışı Avrupa alt pazarları yüksek boşluk oranları ile öne çıkıyor. Bu bölgelerde 2011 yılı sonu itibarıyla yüzde 13 olan boşluk oranı, 2012 yılının ilk yarısı itibarıyla yüzde 11.6 seviyesine geriledi. Asya Yakası ofis boşluk oranları ise 2011 yılı sonunda yüzde 12 iken, 2012 ilk yarısında yüzde 10.5 seviyesinde.
 
A Sınıfı binaların kira ortalamaları istikrarlı
 
Ofis kiralama-satışı konusunda, aracılık ve danışmanlık hizmeti veren Propin Property Investment Consultancy’nin üç ayda bir periyodik olarak hazırladığı İstanbul Ofis Pazarı 2012 ikinci çeyrek raporu yayınlandı. Nisan, Mayıs, Haziran aylarında ofis pazarında yaşanan değişimleri ve Propin’in gelecek dönemler için öngörülerini kapsayan raporda, MİA’daki A sınıfı ofis binalarının kira ortalamasının 2012 ikinci çeyrek döneminde aylık metrekarede 30 dolar seviyesine indiğini belirtti. MİA Dışı-Avrupa’da 2012 İlk Çeyrek Dönemi’nde A sınıfı ofis binaları kira ortalaması son senenin en düşük seviyelerine gerilediğini, bu çeyrekte de düşüşün devam ederek 16.7 dolar seviyesine indiğini açıkladı. Raporda, MİA Dışı – Asya’daki A sınıfı ofis binalarının ortalamasının son dört çeyrek boyunca benzer seviyelerde gözlendiği ilgi çekti.
 
En yüksek kira m2′de 42 $ ‘la Levent’te
 
Raporda, Taksim – Nişantaşı Bölgesi’nde A sınıfı binalarda aylık metrekare kira ortalaması önceki çeyreğe göre 8.2 dolar artarak, 2012 İkinci Çeyrek Dönemi’nde 34.5 dolar olarak gözlendi. Etiler Bölgesi’nde B sınıfı binaların kira ortalaması 2012′in ilk çeyreğinde 16 dolar olarak gözlenirken 2012′nin ikinci çeyreğinde kira ortalaması 23 dolara yükseldi. Raporda 2012 ikinci çeyrekte en yüksek kira rakamının 42 dolar olarak Levent Bölgesi’nde talep edildiği gözlendi.
 
Nihal YUVACAN/Vatan

Planın Ne Ankara?

Planın Ne Ankara?

Medeni bir şehir olmak için planın ne? Var mı böyle bir niyetin? Nasıl yayılacağı belli olmayan bir ‘yağ lekesi’ gibi gelişiyorsun 32 yıldır…

85 yıl önce bile bir planın vardı, şimdiki planın ne, bilmiyoruz. Bilip bilmeden, yaşayıp, gidiyoruz içinde. Bildiğimizi sandığımız planları da değiştiriyormuşsun habersiz. Bir tül perdenin arkasında, belli belirsiz birşey bize planların!
Perdenin arkasını seçebilmek için Ankara Kulübü’nün düzenlediği açıkoturuma katıldım. ‘Ankara’nın İmarı’ydı konu. Oturumu, Eski Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı, 1989-1993 yılları arasındaki Büyükşehir Belediye Başkanımız Murat Karayalçın yönetti. Açık oturum bittiğinde, Ankara Kalesi’nin üzerinde yükseldiği kayalar kadar sert, oturumun düzenlendiği Abidinpaşa Konağı kadar büyük bir kafam vardı! Dertsizmiş gibi yenileri eklendi içine.
Plan tutmayan devlet merkezi Kitap kalınlığında not tutmuşum. Yeri geldikçe ayrıntılarına değinmek üzere, şimdilik ilginizi çekecek başlıklarla giriş yapmış olalım.
Açılışı, Atılım Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü’nden Yardımcı Doçent Doktor Savaş Zafer Şahin yaptı. Daha önce de küreselleşme dalgaları yaşayan dünyanın, yeni küreselleşme dalgasına değindi. Bu süreçte  Ankara’yı, 3 dalga halinde değerlendirdi:
-       1870′le 1914 arasındaki Birinci Dalga
-       1945′le 1980 arasındaki İkinci Dalga
-       1980′den günümüze kadar süren Üçüncü Dalga olarak.
İnanması zor ama 1800′lerin ortasında Ankara’nın çöküş direği,   Yeni Zellanda’ya götürülen 50 çift tiftik keçisidir. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu ve 1923′te başkent oluşuyla yeniden ayağa kalksa da 1950′de, çok partili yaşama geçişle ibre yeniden İstanbul lehine döner.
Dışarıdan aldığını içeride satan İstanbul’da birikir sermaye. Sanayileşme ve kültürel yaşamın merkezi olmaya başlar. 1980′lere kadar ağır ağır çöken Ankara’nın, 1980′den sonra yeni gerileyiş dönemi başlar. Ekonomik gelişmesi ve imarı kesintiye uğrayan başkentin, yüzde 60′ı gecekondularla doludur. 1990′dan 2007′ye kadar 17 yılı, plansız geçirir. ‘Yağ lekesi’ gibi kontrolsüz gelişir. ‘Başkent Ankara 2023 Planı’nda, 2007′den bu yana, 500 kadar plan değişikliği saptar Savaş hoca. Plan tutturamayan bir devlet merkezidir Ankara!

50 kilometre çapına 5 kilometre hizmeti

Ardından Gazi Üniversitesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü’den Doçent Doktor Metin Şenbil hoca söz aldı. 10 yıl Japonya’da bilgisini terbiye edip, Ankara’ya dönünce bütün bildikleri alt üst olan hocamız. Günlük 6 buçuk milyon yolcu taşınan başkentte, toplu taşıma bilgilerini içeren döküm aramış, bulamamış. Kendi çabasıyla bulmaya çalışıyor. 2 bin 400 kadar minibüs, 500 halk otobüsü ve 2 bin kadar belediye otobüsüyle 50 kilometre yarı çapındaki kente, 5 kilometre yarıçapındaki kent ulaşım hizmeti verdiğimizi söyledi. Kendi de hep toplu taşıma aracı kullanıyor. Bazı hatlardan kaldırılan otobüs seferlerinin, maliyetini ve toplumsal sonuçlarını anlattı. 163 numaralı otobüs seferi gibi. Ruhum daraldı.

Kentsel dönüşüm karmaşası

Bilkent Üniversitesi Kentsel Tasarım ve Peyzaj Mimarlığı Bölümü’nden Yardımcı Doçent Doktor Bülent Batuman’a geldi söz.  “2004 yılından sonra plansızlık, kamu yönetim biçimine dönüştü” diye başladı. Kentsel Dönüşüm Projeleri’ne değindi. “Dikmen’de çatışmalı, Kuzey Ankara’da uzlaşmalı dönüşüm başlatıldı ama iki mahalle de şu an Büyükşehir Belediyesi’yle mahkemelik. Buralarda toplumsal dokunun parçalanması tehlikesi, çok ciddidir” dedi. Uzun uzun ‘Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki Kanun Tasarısı’nın barındırdığı tehlikeleri anlattı.
Yetmedi yerimiz, Murat Karayalçın’ın çok önemli uyarısını Cuma günkü yazımızda işleyeceğiz. Kimsenin belirgin hatlarla çizemediği Ankara’nın planı, şimdilik, “İnşallah ‘plansızlık’ değildir” demekle yetineceğiz.
Kaynak : Milliyet Ankara

‘Başımı sokayım yeter’ diyenlere ev yapıyor

‘Başımı sokayım yeter’ diyenlere ev yapıyor

Çoğu kişiye göre bir ev kurmak oldukça zor. Oturma odasından tutun da mutfağına kadar bir sürü ihtiyaç duyulan eşya var…

Ama Derek Diedricksen’a göre bu durum hiç de öyle değil. Her evde gereksinim duyulan şeylerin sadece basit malzemelerden oluşabileceğini göstermek isteyen ABD’li çevre dostu Diedricksen, 200 Euro harcayarak mikro evler yapıyor. Büyük şeylerin mutluluk getirmeyeceğine inanan 33 yaşındaki Diedricksen, 2,2 metrekarelik alanda yaşam sürdürülebileceğini gösteriyor. 10 yaşına girdiğinde babasının kendisine hediye ettiği Lester Walker’ın ‘Küçük Evler’ adlı kitabından etkilenen Diedricksen, küçük ve kullanışlı evler üretiyor. Bu evlerin yapımında da kullanılmayan birçok objelerden yararlanıyor. Örneğin çamaşır makinesinin kapağını pencere olarak kullanması bunlardan sadece biri.
Kaynak : Zaman

Bağdat Caddesi Dünyanın en iyi 4. alışveriş yolu seçildi

Bağdat Caddesi Dünyanın en iyi 4. alışveriş yolu seçildi

Bağdat Caddesi bir Fransız şirketin araştırmasında Paris’in Şanzelize’si ve New York’un 5th Avenue’sunu sollayıp dünyanın en iyi 4. alışveriş yolu seçildi.

Bağdat Caddesi dünyanın en iyi 4. alışveriş caddesi seçildi. İstanbul Anadolu Yakası’nda Kadıköy’den Maltepe’ye kadar 14 kilometre boyunca uzanan, ancak yaklaşık 7 kilometrelik kısmına yayılan butikler, dükkânlar ve restoranlarıyla öne çıkan ‘Cadde’nin ünü dünyaya yayıldı. Bağdat Caddesi Paris’in ünlü Champs Elysees’sini, New York’un ünlü 5th Avenue’sunu, Tokyo’nun Ginza’sını sollayarak dünyanın en ünlü 4. alışveriş caddesi oldu.
CNN’in gezi sitesi CNNGO’da yayınlanan habere göre, Parisli danışmanlık şirketi ‘Presence Mystery Shopping’, alışveriş cenneti statüsündeki dünyaca ünlü caddeleri belirledi. Şirket, dünyanın 30 ünlü caddesini hizmet anlayışı, temizlik, alışveriş dostu olması ve sunduğu çeşit gibi kategorilere göre sıralandırdı.
Üçüncü ile puanı aynı...
Şirketin İş Geliştirme Müdürü Leslie Kambourian, “Turistlerin ziyaret etmesi tavsiye edilen caddelerin kalitesini araştırdık” diyor. Buna göre 30 caddede ve aralarında restoranlar ve butiklerin de olduğu 400 mekânda; Görünüm, Atmosfer, Yayalarla temas ve Karşılama gibi kriterlere göre araştırma yapıldı.
Buna göre Singapur’daki Orchard Street 89 puanla birinci, Lüksemburg’daki Venue de la Liberte 85 puanla ikinci ve Amsterdam’daki Hooftstraat 83 puanla üçüncü oldu. Bağdat Caddesi 83 puan almasına rağmen 4. sıraya yerleşti. Singapur’daki cadde, üzerinde 22 alışveriş merkezi ve 6 departman mağaza olmasıyla öne çıktı. Araştırmada Bağdat Caddesi için şu ifadeler kullanıldı:
Alışveriş meraklılarına göre Bağdat Caddesi ‘görünümü’yle kazanıyor. Çiçekli alanları, dolmuşları ve su satılan dükkanlarıyla öne çıkıyor. Lüks caddede bütçeyi zorlamadan bir Türk kahvesi içecekseniz, Bağdat Caddesi’nde Starbucks’a da girebilirsiniz. Amerikan zinciri İstanbul’un kahve kültürüne uyup mönüye iyi bir Türk kahvesi yerleştirmiş.
Kaynak : Milliyet

Spor tesislerini yapmayan müteahhite açılan dava kazanılır mı?

Spor tesislerini yapmayan müteahhite açılan dava kazanılır mı?

Posta Gazetesi köşe yazarı Tamer Heper, gayrimenkul ve inşaat sektöründen merak edilen soruları yanıtlamaya devam ediyor
Sitemizde spor tesislerinden bazıları eksik yapıldı. Müteahhitle ihtilafa düştük, kendisi bize eksik olan spor tesislerini taahhüt etmediğini ileri sürüyor. Gerçekten de elimizdeki sözleşme eki mahal listesinde böyle bir tesis yok ama bize verilen broşürde bu yer görülüyor. Şimdi biz müteahhidi dava edersek kazanır mıyız? • Y.S.
Doğrusunu isterseniz çok tartışılması gereken bir soruyu soruyorsunuz. Tartışılması gerekir derken hiç başa gelmemiş bir olay değil tam tersine çok yaşanan bir olay olduğu için tartışılıyor. Önce görüşümü aktarayım. Bir sözleşme yapıldı ise ve bu sözleşmeye uyuldu ise artık bunun tartışılacak tarafı kalmamıştır. Sizin elinizdeki sözleşmede sözünü ettiğiniz fazladan spor tesisi görülmüyor ise artık bunu talep ile müteahhidin karşısına çıkmamalısınız. Zira sözleşmeye uyulmuştur. Hukukun prensiplerinden biri de ahde vefa denilen sözleşmeye bağlılıktır. Madem ki sözleşmede bu tesisler yok o halde talep edecek bir şey de yok. Peki tatbikat böyle mi? Hayır değil. Tatbikatta Yargıtay broşürlere de bakıyor. Broşürde spor tesisi görülüyor ise ancak sözleşmede olmasa bile bunun hukuki sonuç doğuracağı görüşünde. Bu halde de bedel indirimi talebi kabul ediliyor. İşin bir başka cephesi de bu eksikliğin açık ayıp mı yoksa eksik ifa mı olduğu yönünde. Yargıtay Genel Kurulunun iki hususu da içine alan kararları var, şimdi bunları telif edilmesini bekliyoruz. Biliyorsunuz hukuki olaylarda bir dava söz konusu olacak ise benim görüşüm değil Yargıtay’ın görüşü göz önüne alınacağı için size evet dava açabilirsiniz diyeceğim. Ancak davanızın sonuçlanacağı bu tarihe kadar Yargıtay Genel Kurulu’nun görüşü netleşir de sonuç değişirse benim yazımı referans aldığınızı ileri sürüp beni suçlamayın olur mu? Yanıtım bugün için.
Tamer Heper/Posta

Kira Geliri Beyannamesinde Dikkat Edilmesi Gerekenler

Kira Geliri Beyannamesinde Dikkat Edilmesi Gerekenler

2011 yılı için kira geliri beyannamesi hazırlarken dikkat edilmesi gereken konular;


Kira geliri olanların, içinde bulunduğumuz mart ayının 25. günü akşamına kadar, bu gelirlerini beyan etmeleri gerekiyor. Kira gelirleri ile ilgili bazı ince noktalar var.


KENDİSİ DE KİRACI OLANLAR

Sahibi bulunduğu konutu kiraya veren bir kişi, kendisi de başka bir evde kira ile oturuyor olabilir.
Bu durumda olanlara sağlanan “özel bir avantaj” var.
ÖRNEK: İsmet Bey, sahibi olduğu evi aylık 1.200 TL ile kiraya vermiş. Kendisi de bir başka evde aylık 1.500 TL kira ödemektedir. Bu durumda;
1- İsmet Bey, kira gelirlerini vergi dairesine beyan etmek zorunda.
2- Kira gelirini beyan ederken, ödediği kirayı, aldığı kiradan düşüp, hiç vergi ödemeyebilir.
3- Ödediği kirayı, aldığı kiradan düşmek isteyenlerin “gerçek gider” yöntemini seçmeleri gerekiyor.
4- Daha önce, konut kira gelirini beyan edenler, “götürü gider” yöntemini seçmişlerse, iki yıl süre ile bu yöntemden vazgeçemezler (GVK Md.74/10 ve 74/11-3).

EVİ YENİ ALMIŞ OLANLAR

Kiraya verdikleri evi yeni almış olanlar;
Satın aldıkları yıldan itibaren 5 yıl süre ile satın alma bedelinin yüzde 5’ini, o evden aldıkları kira gelirinden düşüp, hiç vergi ödemeyebilirler (GVK Md.74/4).
ÖRNEK: Cemil Bey, 2011 yılında 500 bin TL’ye aldığı evi 1 Mart’ta aylık 2.000 TL’ye kiraya vermiştir.
Bu durumda;
1- Cemil Bey, kira gelirlerini beyan etmek zorunda.
2- Beyan ettiği kira gelirinden (örneğin 20 bin TL’den) evi satın aldığı bedelin yüzde 5’ini (25 bin TL’yi) “gerçek gider” yöntemini seçmek suretiyle düşebilecek.
3- Sonuçta; (20 bin TL) – (25 bin TL) = – 5 bin TL
yani Cemil Bey beyanname verecek ama beyan edeceği bir kira geliri yok. Gelir Vergisi de ödenmeyecek. Bunun için Cemil Bey’in gerçek gider yöntemini seçmesi gerekiyor.

KREDİ İLE GAYRİMENKUL ALANLAR

Kiraya verdikleri evi ya da işyerini, banka kredisi kullanmak suretiyle alanlar, beyan edecekleri kira gelirinden, ödedikleri faizi düşebilirler (GVK Md.74/4).
ÖRNEK: Ayla Teyze, kiraya verdiği evden, 2011 yılında 30 bin TL kira geliri elde etmiştir. Bu ev için almış olduğu “konut kredisi” nedeniyle de 2011 yılında 34 bin TL faiz ödemiştir.
Bu durumda, Ayla Teyze “gerçek gider” yöntemini seçmek suretiyle, 30 bin TL kira gelirini beyan edecek. Bu kira gelirinden de, bankaya ödediği 34 bin TL faizi düşecek.
Sonuçta, Ayla Teyze hiç vergi ödemeyecek.

İŞYERİ KİRACISI STOPAJI YATIRMAZSA NE OLUR?

Mal sahibi açısından hiçbir şey olmaz!..
Nedenine gelince, kiracının yüzde 20 stopajı vergi dairesine beyan etmemesi ya da ödememesi yönünden, mal sahibinin hiçbir sorumluluğu yok.
Mal sahibi, beyanname verdiğinde, yüzde 20 stopajı (vergi dairesine yatırılmamış olsa dahi) hesaplanan gelir vergisinden mahsup edebilecek. Ancak, “vergi iadesi” talebinde, stopajın
ödenmiş olması koşulu aranıyor (GVK Genel Tebliği No:252).

HEM KONUT HEM DE İŞYERİ KİRA GELİRİ OLANLAR

Konut kira gelirleri;
2011’de 2.800,
2012’de de 3.000 TL’yi
İşyeri kira gelirleri de;
2011’de 23 bin, 2012’de
25 bin TL’yi
aştığında beyan edilecek.
Hem konut hem de işyeri kira geliri olanlar, konut kira gelirinin istisnayı aşan kısmı ile işyeri kira toplamı, 2011’de 23 bin TL’yi, 2012 yılında da 25 bin TL’yi aştığında beyan edecekler.
Kaynak : Hürriyet