29 Aralık 2014 Pazartesi

KARŞILIKLI BORÇ YÜKLEYEN SÖZLEŞMELERDE, KENDİ ÜZERİNE DÜŞEN EDİMİ İFA ETMEYEN TARAFA KARŞI YAPILMASI GEREKENLER

KARŞILIKLI BORÇ YÜKLEYEN SÖZLEŞMELERDE, KENDİ ÜZERİNE DÜŞEN EDİMİ İFA ETMEYEN TARAFA KARŞI YAPILMASI GEREKENLER

Karşılıklı borç yükleyen sözleşmeler, iki tarafın da bir edimi ifayı, yani sözleşmede kararlaştırılan yükümlülüklerin yerine getirilmesini üstlendiği sözleşmeler olup, kendi yükümlülüğünü yerine getirmekten kaçınan tarafa karşı izlenebilecek yollar Yeni Türk Borçlar Kanununda düzenlenmiştir.
Sözleşmenin bir tarafının ifada gecikmesi üzerine, kendi yükümlülüklerini yerine getiren tarafın, karşı tarafı “borçlu temerrüdüne” düşürmesi gerekecek ve böylece Kanunda belirlenen seçimlik haklarını kullanmasının yolu açılmış olacaktır. Borçlunun temerrüdü (gecikmesi, direnimi), halen ifası mümkün olan ve ödeme zamanı gelmiş bir borcun, borçlu tarafından zamanında ifa edilmemesi, yani borcun ifasında gecikilmiş olmasıdır.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 117. maddesinde “Muaccel bir borcun borçlusu alacaklının ihtarı ile temerrüde düşer.” hükmü ile temerrüdün gerçekleşmesinin yolu gösterilmiştir. Borçlu temerrüdünün (gecikmesi, direniminin) söz konusu olabilmesi için, borcun ödenebilir hale gelmiş olması yeterli olmaz. Bundan başka, alacaklının borcun ifası için borçluya ihtarda bulunması da gereklidir. Ancak bu iki şartın yerine gelmesi ile borçlu temerrüt haline sokulmuş olur. İstisna olarak; borçlu ile alacaklı arasındaki sözleşmede ifa için kesin bir gün belirlenmiş ise ihtara gerek olmaksızın temerrüt gerçekleşecektir. Örneğin; taraflar borcun ifa edileceği anı (vadeyi) beraberce belirlemiş olabilirler. Bu anın gelmesiyle birlikte borçlu temerrüt (gecikme, direnim) haline girmiş olur; artık alacaklının ayrıca bir ihtarda bulunmasına gerek yoktur.
Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde, edimini ifa etmeyen tarafı temerrüde düşüren taraf, borcun ifa edilmesi için uygun bir süre verebilir veya uygun bir süre verilmesini hâkimden isteyebilir. Süre verilmesine gerek olmayan haller kanunda sayılmıştır. Buna göre; borçlunun içinde bulunduğu durumdan veya tutumundan süre verilmesinin etkisiz olacağı anlaşılıyorsa (örneğin; borçlu hal ve davranışları ile borcu yerine getirmeyeceğini açıkça veya üstü kapalı bir şekilde belli etmiş ise) veya borçlunun temerrüdü sonucunda borcun ifası alacaklı için yararsız kalmışsa (örneğin; bir davette giyilmek üzere sipariş edilen elbisenin dikiminin gecikmesi, sezonluk malın tesliminin gecikmesi gibi hallerde geciken ifanın alacaklıya sağlayacağı bir fayda kalmamıştır) veya sözleşmede borcun ifasının belirli bir sürede veya zamanda gerçekleşmemesi halinde ifanın kabul edilmeyeceği düzenlenmişse alacaklının ihtar çekmesine gerek yoktur.
Temerrüt (gecikme, direnim) halinde bulunan borçlu kendisine verilen uygun süreye karşın yine de borcunu ifa etmeyecek olursa, ya da ihtar çekip süre verilmesine gerek olmayan haller gerçekleştiyse; alacaklı kanunda kendisine tanınan üç haktan birini seçmekte serbesttir. Alacaklıya tanınmış olan bu haklar şunlardır:
1. Alacaklı, her zaman borcun ifasını ve gecikme sebebiyle tazminat isteme hakkına sahiptir. Bu halde, borcun ifasına ek olarak gecikme tazminatı olacaktır. Bu hakkın kullanımı borcun imkânsızlaşmamış olmasına bağlıdır, borcun aynen ifa edilebilmesi mümkünse, alacaklı ifaya ek olarak gecikme sebebiyle uğradığı zararı isteyebilir, borcun ifası imkânsızlaşmamışsa kural olarak ifadan vazgeçerek tazminat isteme hakkı yoktur. Bu kuralın istinası karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde borçlunun temerrüde düşmesidir.
2. Alacaklı, ayrıca borcun ifasından ve gecikme tazminatı isteme hakkından vazgeçtiğini hemen bildirerek, borcun ifa edilmemesinden doğan zararın giderilmesini isteyebilir. Bu halde, artık gecikmiş ifanın yapılması talep edilemeyecek; ancak uğranılan zararın bir tazminat olarak istenmesi söz konusu olacaktır.
3. Alacaklı, ayrıca borcun ifasından ve gecikme tazminatı isteme hakkından vazgeçtiğini hemen bildirerek sözleşmeden dönebilir. Sözleşmeden dönme hâlinde taraflar, karşılıklı olarak ifa yükümlülüğünden kurtulurlar ve daha önce ifa ettikleri edimleri geri isteyebilirler. Bu halde; alacaklı ödemeden ve buna ek olarak talep edebileceği tazminatı istemek yerine sözleşmenin geriye etkili olarak ortadan kaldırılmasını tercih edecektir. Bunun sonucu olarak, sözleşme kapsamında ödenen bedeller geri alınabilecektir ve yükümlülükler sona erecektir.
Şayet, borçlunun temerrüde düşmede kusuru varsa, alacaklı, sözleşmenin hükümsüz kalması sebebiyle uğradığı zararın giderilmesini de ayrıca talep edebilecektir.
Bunun dışında, karşılıklı ve sürekli edimlerin söz konusu olduğu sözleşmelerde, yani borçlanılmış edimin zaman içinde sürekli bir davranışla yerine getirilmesi (örneğin kiralayan-kiracı ilişkisi, hizmet sözleşmesinde işçi-işveren ilişkisi) söz konusu ise; Kanunda farklı bir uygulama kabul edilmiştir. Karşılıklı edimlerin ifasına başlanmış ve borçlu temerrüdü meydana gelmiş ise; alacaklının iki seçeneği vardır:
- Aynen ifa ve gecikme tazminatı isteyebilir. Bu halde, sözleşmede taahhüt edilen edimin yerine getirilmesi ve buna ek olarak tazminat talebinde bulunabilecektir.
- Sözleşmeyi feshederek, sözleşmenin süresinden önce sona ermesi yüzünden uğradığı zararın giderilmesini isteyebilir. Burada söz konusu olan “fesih” devam eden sürekli edimlerin yerine getirilmesini ileriye yönelik olarak durduracak ve sözleşmenin sona ermesi yüzünden uğranan zarar ifadan kaçınan taraftan istenebilecektir

HUKUK HABERLERİ

HUKUK HABERLERİ

Aralık 2014

Müteahhidin Bina Tamamlama Sigortası Yaptırma veya Teminat Verme Zorunluluğu

28 Mayıs 2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunla, tüketicinin konutunu peşin veya taksitle ödemesini ön ödemeleri konut satışı olarak düzenlemiş idi. Ön Ödemeli Konut Satışları Hakkındaki Yönetmelik 27.11.2014 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
Tüketicilerin mağduriyetine yol açan bina ve projelerin yarım kalması veya hiç başlanmaması riskine karşımüteahhitler için, BİNA TAMAMLAMA SİGORTASInın yapılması veya diğer teminatların en az birinin verilmesi zorunlu hale gelmiştir. Bu sigorta sayesinde konut edinmek maksadıyla yüksek meblağlar ödemiş olan tüketicilerin satıcı iflas etse bile bina tamamlama sigortası sayesinde nihai amacı olan konutları edinmeleri sağlanmış olacaktır. Bu sigortanın koşul ve uygulama esasları Hazine Müsteşarlığınca belirlenecektir.
Bu yönetmeliğin yayınlanması ile müteahhitler için konut satışlarında sat-yap dönemi adeta tamamıyla sona ermiştir. Ancak Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun ve Ön Ödemeli Konut Satışları Hakkındaki Yönetmelik ile müteahhitler tüketicilere yönetmelikte belirtilen bina tamamlama sigortası veya banka teminat mektubu, hak ediş sistemi veya bağlı kredi ile teminatlarından en az birini sağlamak zorundadırlar.
Yönetmeliğe göre; öncelikle müteahhidin tüketici ile sözleşme imzalayabilmesi için yapı ruhsatını (inşaat ruhsatı) alması zorunludur.
  1. Artık tüketiciye konut satış sözleşmesi imzalanmadan bir gün önce Ön Bilgilendirme Formu düzenlenecek bu formda;
    1. Satılacak konutun ada, pafta, parsel, blok, konum, kat bilgileri ile bağımsız bölümün net ve brüt alanları
    2. Konutun vergi masraf dahil tüm değeri, faiz varsa faiz oranı
    3. Tüketicinin sözleşmeden cayma ve dönme hakkına ilişkin bilgiler
    4. Konutun teslim tarihi, yapı ruhsatı alınma tarihi, yönetim planında belirlenen giderler (Ödeyeceği aidat kalemleri)
    5. Verilecek teminata dair bilgiler bulunacaktır.
  2. Konut satın almak isteyen tüketiciye ön bilgilendirme formuna ek olarak ayrıca bağımsız bölüm planı, vaziyet planı, kat planı ve mahal listesi de verilecektir.
    Yapılacak ön ödemeli konut satış sözleşmesi, kat irtifakı tapusunun tescili ile birlikte yapılacak yazılı sözleşme veya noterden düzenleme şeklinde satış vaadi sözleşmesi ile kurulur. Aksi halde sözleşme geçersiz sayılacaktır. Yapılan sözleşmenin kanun uyarınca tapuya tescili gereklidir.
  3. Tüketici 14 gün içinde herhangi bir gerekçe göstermeden ve cezai şart ödemeden sözleşmeden cayabilecektir.
  4. Tüketici konut kendisine devir veya teslim edinceye kadar sözleşmeden dönme hakkına sahip olacaktır. Dönme hakkında tüketici noter vasıtası ile bildirim yapacaktır. Dönme hakkının kullanan tüketici vergi, harç ve masraflar ile sözleşme bedelinin %2’sine kadar tazminat ödeyecektir. Ancak tüketici iflas ederse,müteahhit bir daireyi birden fazla kişiye satarsa ve projede değişiklik yapar ve tüketici bunu kabul etmezse vergi, masraf, harç ve %2 tazminat ödemeden de sözleşmeden dönülebilecektir.
  5. Satış sözleşmelerinde müteahhit sözleşme imzalattığı tarihten itibaren 36 ay içinde daireyi teslim edecektir. Konut ya kat mülkiyetinin kurulması veya kat irtifakına tapusunun tükeci adına tapuda tescili ve oturmaya elverişli bir şekilde tüketiciye zilyedliğinin devri ile olacaktır.
  6. ARTIK 30 VE ÜZERİ KONUT PROJELERİNDE BİNA TAMAMLAMA SİGORTASI VEYA kesin, kati banka teminat mektubu veya hak ediş sistemi veya Bakanlığın kabul edeceği bir teminat sistemi kurulması zorunlu hale gelmiştir
    Ön ödemeli konut satışına dair hükümlerine aykırılık halinde, 6502 sayılı yasa uyarınca müteahhidin 500.000TL’ye kadar idari para ceza ödemesi söz konusu olabilecektir.

ÖMÜR BOYU KİRACILIK DÖNEMİ SONA ERDİ

ÖMÜR BOYU KİRACILIK DÖNEMİ SONA ERDİ

6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe girmesiyle birlikte yürürlükten kalkan 6570 sayılı Gayrimenkul Kiraları Hakkında Kanun, konut ve çatılı işyeri kiralarında kiraya verene kanunda sayılı belli haller dışında sözleşmeyi feshetme hakkı tanımamaktaydı.
Ancak, kiralamalara ilişkin olarak Türk Borçlar Kanunu bünyesinde düzenlenen yeni hükümler çerçevesinde, şartların mevcut olması halinde kiraya veren her hangi bir gerekçe ileri sürmeksizin sözleşmeyi tek taraflı olarak feshedebilecek.
Kiraya verenin böyle bir hakkı kullanabilmesi için, belirli süreli bir kira sözleşmesinin tarafı olması ve bu sözleşmenin kararlaştırılan süre sona erdikten sonra kiracı tarafından feshedilmeyerek 10 yıl süreyle uzaması gerekiyor.
Sözleşmenin uzamaları toplam 10 yılı bulduğunda, takip eden her uzama yılı içinde kiraya verenin artık herhangi bir gerekçe göstermeden sözleşmeyi feshetmesi mümkün.
Kiraya verenin süresinde yapacağı fesih bildiriminin kiracıya ulaşması kira sözleşmesinin ileriye etkili olarak sona ermesi için yeterli…
Türk Borçlar Kanunu ile getirilen bu imkanın halen devam etmekte olan sözleşmelere nasıl uygulanacağına gelince:
6570 sayılı Gayrimenkul Kiraları Hakkında Kanun döneminde akdedilmiş olan kira sözleşmelerinden kaynaklanan sona erme, temerrüt ve tasfiye hallerine Türk Borçlar Kanunu hükümlerinin uygulanacağı Türk Borçlar Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunda (6101 sayılı) düzenlenmiş, bu çerçevede 01.07.2012 tarihinden önce akdedilmiş kira sözleşmelerinin de aynı şartlar altında feshedilebilme imkanı getirilmiştir.
Hal böyle olmakla birlikte; 6101 sayılı kanun, 01.07.2012 tarihinden önce akdedilmiş sözleşmelerinin kiraya veren tarafından gerekçesiz olarak feshedilebilmesi için bazı erteleme süreleri düzenlemiştir. Kiraya veren fesih hakkını ancak bu erteleme sürelerinin bitiminde kullanabilecektir.
6101 sayılı kanunun yürürlük tarihi olan 01.07.2012 tarihinde uzama süresi 10 yılı doldurmuş olan sözleşmeler için 01.07.2014 tarihinden sonra, aynı tarihte 10 yıllık uzama süresini doldurmamakla birlikte bu sürenin dolmasına 5 yıldan az bir süre kalmış olan sözleşmeler içinse 01.07.2017 tarihinden sonra gerekçesiz fesih hakkını kullanabilecektir.
Diğer yandan; belirsiz süreli kira sözleşmelerinde –aksine bir husus karalaştırılmadığı takdirde- kiracının her zaman, kiraya verenin ise kiranın başlangıcından on yıl geçtikten sonra genel hükümlere göre sözleşmeyi feshedebileceğini de bu vesileyle hatırlatalım…
Gerekçesiz fesih hakkının tanınmasını, bir ömür boyu kira sözleşmesiyle bağlı kalan kiraya vereni bu esaretten kurtarması bakımından hakkaniyete uygun bir düzenleme olarak değerlendirmek yanlış olmayacaktır. Fesih hakkının kullanılmasının bir defaya mahsus olmak üzere erteleme sürelerine tabi tutulmasını da, yeni ve bilinmeyen bir uygulamanın getireceği beklenmedik sorunların azaltılmasını sağlayacak olması nedeniyle olumlu buluyoruz.

İMAR HUKUKU

İMAR HUKUKU

İmar hukuku, yerleşme yerleri ile bu yerlerdeki yapılaşmaların; plan, fen, sağlık ve çevre şartlarına uygun olması için başta 3194 sayılı İmar Kanunu olmak üzere bir çok yönetmeliği içinde barındıran bir mevzuat dahilinde düzenlenmektedir. Hukuk büromuzun imar hukuku alanında vermekte olduğu hukuki hizmetler şöyledir;

- 1/1000, 1/5000, 1/10.000,1/25.000 Ölçekli İmar Planlarının İptali Davaları 
(Belediyeler veya kamu kuruluşları tarafından düzenlenen imar planları, bir yerleşim bölgesinde arazinin nasıl kullanılacağını belirlemektedirler. İmar planları nazım imar planları ve uygulama imar planları olarak iki grupturlar. Bazen bahse konu planlar, şehircilik ilkelerine ve gayrimenkulün hukuki menfaatleri aleyhine düzenlenebilmektedirler. Bu durumda, imar planlarının iptal edilmeleri için dava açılması mümkündür.)

- Kamulaştırma (İstimlak) İptali Davaları 
(Kamulaştırma, kamu idarelerinin, kamu çıkarları namına, kendilerine verilen görevleri yerine getirebilmeleri için ihtiyaç duyulan taşınmaz malların, takdir olunan bedeli peşin verilmek üzere sahibinin elinden alınmasıdır. Hukuka aykırı kamulaştırma fiillerinin iptali için dava açılabilmektedir)

- Kamulaştırmasız El Atma ve Ecri-misil Davaları
(İdarenin kamulaştırma yapmadan vatandaşın gayrimenkulüne el koyması durumunda mağdur olan kişi/kişiler tarafından kamulaştırmasız el atma davası açılabilir.)

- Bedel Tespiti ve Tescil Davaları
(2942 sayılı Kamulaştırma Kanununa göre kamulaştırma bedeli ile ilgili olarak gayrimenkul sahibi ve idare arasında bir anlaşma olmaması halinde, idare tarafından açılan bedel tespiti ve tescil davası ile kamulaştırılan yerin değeri mahkemece belirlenir.)

- Belediyelerin İskan İşlemlerine İlişkin Yapılacak İtirazlar Ve Hukuki Prosedürün Takibi 
(İskan, diğer adı yapı kullanma izni olan bir belgedir Bu belge ile inşaatı biten yapının, bina ile ilgili tüm teknik işlemler tamamlandıktan sonra, ruhsat ve eklerine uygun olduğunu, kullanılmasında fen ve sağlık bakımından herhangi bir sakınca olmadığı onaylanmaktadır. Ancak bazen belediyelerce yapı kullanma izni bir takım gerekçelerle verilmeyebilmektedir. Şayet bu gerekçeler hukuka aykırı ise itiraz edilmesi ve itiraz reddolursa, red kararının iptali için dava açılması mümkündür.)

- Kaçak Yapı Para Cezalarının İptali Davaları 
(Belediyeler tarafından, kaçak yapı yapıldığından bahisle ve encümen kararı alınmak suretiyle idari para cezası kararları verilmektedir. Söz konusu idari para cezası kararı ve encümen kararı ile birlikte gönderilen ödeme emrinin iptali için mahkeme yoluna başvurulabilmektedir).

- Yıkım Kararlarının İptali Davaları 
(Belediyeler tarafından yapının imar mevzuatına aykırı inşa edildiği gerekçesiyle yıkım kararı verilebilmesi mümkündür. Yıkım kararının hukuka aykırı olması nedeniyle yetkili ve görevli mahkeme nezdinde yıkım kararının iptali için dava açılabilmesi mümkündür.) 

27 Aralık 2014 Cumartesi

3194 SAYILI İMAR KANUNUNUN 18. MADDESİ UYGULAMALARININ YASAL DAYANAKLARI YÖNÜNDEN İNCELENMESİ


Özet
Yaşadığımız çevrede çağdaş ve düzenli şehirleşmeye geçilebilmesi için, belediyelerce, gelişme alanlarının iyi seçilerek, vatandaşların çarpık yapılaşmaya başlamadan önce parselasyon işlemlerini tamamlaması ve bunun sonucunda da sosyal ve teknik altyapılarını inşa etmeleri gerekir. Ne yazık ki Ülkemizdeki hızlı nüfus artışı, köylerden kentlere olan aşırı göçler, belediyelerin maddi yetersizlikleri ve siyasi tutarsızlıkları gibi sebeplerden ötürü çarpık, plansız ve kaçak yapılaşmanın önüne geçilememiştir. Bununla birlikte belediyeler yetkilerinde olan imar uygulamaları ile uygulama sahalarında çağdaş yaşam için gerekli olan umumi hizmetlere ayrılan yerleri kazanmakla beraber, mevcut haliyle düzensiz olan bu alanlardaki kadastral parselleri inşaat yapmaya elverişli parseller haline de getirebilmektedirler.
Bu yazıda, İmar Kanunun 18. Maddesi uyarınca yapılan imar uygulamalarının amacına uygun olarak yapılması için, kanunun uygulamadaki farklılıkları, hukuksal yönden incelenmiş ve  Danıştay’ın bu uygulamalarla ilgili verdiği kararlar göz önünde bulundurulmak suretiyle, 18. Maddeye ilişkin uygulama esasları anlatılmıştır.
Anahtar Sözcükler
İmar Uygulamaları, 18. Madde Uygulaması, DOP.

Abstract
Examining Of Urban Land Arrangements Based on the Article of the Construction Law Dated 1985 and no 3194

To live in a good habitat, development, settlement and socio-cultural areas must be arrangement before construction is began in these areas, by municipalities. Unfortunately, because of increasing in urban populations, migrations villages to urban and insufficient municipality budgets, many of municipalities couldn’t organized planned construction in these places. Meanwhile, with the urban land arrangements done by municipalities, all the lands in the plan boundaries are rearranged according to construction plan data. So technical and socio-cultural areas production are provided.
In this paper differences in the application of Urban Land Arrangement with the Article 18 of The Construction Low dated 1985 and no 3194 are examined with taking care of Danıştay’s decisions.
Key Words
Urban Land Arrangement, Article 18 of The Construction Low dated 1985 and no 3194, DOP


1. Giriş

Kentsel arazilerin ve bu yerlerdeki yapılaşmaların, plan, fen, sağlık ve çevre şartlarına uygun oluşumunu sağlamak amacıyla, imar planıyla belirtilen kullanım biçimlerine uygun hale getirilmesi için yapılan imar uygulamalarını, genel olarak; arsa ve arazi düzenlemesi, ifraz, tevhid, kamulaştırma ve sınır düzeltmeleri olarak sayabiliriz. Bunlardan arsa ve arazi düzenlemeleri günümüz itibariyle dört değişik yasa maddesine dayalı olarak yapılmaktadır. Bunlar, 3194 Sayılı İmar Kanunun 18. Maddesi, 18. Maddeye 3290 sayılı Yasayla eklenmiş Ek 1 Madde uygulaması, 2981 sayılı Yasanın 10/b Maddesi uygulaması ve 2981/3290 Sayılı Yasanın 10/c Maddesi uyarınca Islah İmar uygulamalarıdır. Belediye veya Valiliklerin imar uygulaması yapacakları zaman, hangi uygulamayı yapacaklarına yönelik bir kural olmamakla birlikte, her uygulamanın yapılabilmesi için gerekli olan koşullar belirlidir. İmar Kanununun 18. Maddesi uyarınca arsa ve arazi düzenlemesi yapılabilmesi için gerekli temel şart, ilgili uygulama alanının imar planının bulunması ve planda imar uygulaması yapılacak alanların konuta tahsis edilmiş olmasıdır. Ek Madde 1 uygulamasında ise buna ilaveten 9.5.1985 Tarih ve 3194 Sayılı İmar Kanunundan önce özel parselasyona dayalı ve hisse karşılığı satın alınan yerlerin yani fiili paylaşımın olması gerekir. Ek madde 1 uygulaması açısından ancak 1985 yılından önce kabul edilmiş özel parselasyon alanları üzerinde bu maddeye dayanılarak imar uygulaması yapmak mümkündür. 2981/3290 Sayılı Yasanın 10/c maddesi uyarınca imar uygulaması yapılabilmesi için 2981/3290 Sayılı Yasanın uygulama yönetmeliğinin 20. maddesine göre 10.11.1985 tarihinden önce  ıslah imar planı sahasında, yapılaşmanın olması gerekmektedir. Yine 2981 Sayılı yasanın 10/b maddesine dayanılarak yapılacak imar uygulamalarında da ilgili alandaki mülkiyetin hisseli veya özel parselasyona konu olması gerekmektedir. 10/b ile ilgili bir diğer husus, son Yargıtay kararlarına göre kamuya bedelsiz aktarılan alanların DOP oranını geçmemesi gerektiği yönündedir.
Bahsedilen bu değişik yasal dayanakları olan uygulamalardan 18. Madde uyarınca yapılan imar uygulamaları asıl uygulama şeklidir ve her zaman uygulanma imkanı vardır. Diğer uygulamalar ise özel şartlara bağlanmış ve bir geçiş dönemi için hak sahiplerine kolaylık getirmek ve uygulamayı yapacak olana daha fazla yetki vermek suretiyle karmaşık, hisseli ve küçük miktarlarda olan arazi parçalarının mülkiyete ilişkin sorunlarının düzeltilmesi amacıyla kanun koyucu tarafından ortaya çıkarılmıştır. Bu makalede İmar Kanunun 18. Maddesine göre yapılan imar uygulamalarında dikkat edilmesi gereken hususlar ve uygulamalarda karşılaşılan teknik-hukuki farklılıklar anlatılmış ve Harita Mühendislerinin dikkatleri bu hususlar üzerine çekilmiştir.


2. 18. Madde İmar Uygulamalarına Genel Bakış

18. Madde İmar Uygulamalarına başlanılması idari bir kararla gerçekleşir. Bu kararda, düzenleme bölgesi belirlenir. Düzenleme alanı seçilirken konut yönünden gelişme alanları ve umumi hizmetlere ayrılan alanların herkese dengeli dağıtımı ilkelerine dikkat edilir. Bunun dışında düzenleme sınırının tespitine ilişkin varsa imar planı, yoksa yönetmelik kurallarına uyulur.
Bu aşamadan sonra birtakım ön çalışmalar yapılarak mülkiyete ilişkin bilgiler tespit edilir, halihazır harita yenilenir, uygulamaya yönelik özet cetveli, tahsis cetveli, ada dağıtım cetveli, DOP hesabı cetveli ve kadastro ayırma çapı cetvelleri düzenlenir. Bu aşamada kanunen muhafazası gereken yapılar korunur, DOP alınmayacak parseller tespit edilir ve kapanan yollarla yeşil alan gibi yerler DOP hesabına ilave edilir. DOP her parselden eşit oranda alınır. İmar uygulaması yapılacak alanda bulunan umumi hizmet alanları DOP ile kamuya kazandırılırken Yönetmeliğin 12. maddesi uyarınca diğer kamu alanlarına ileride kamulaştırılmak üzere hisselendirme yapılır. DOP ile umumi hizmet alanlarına yapılan aktarmalara ücret ödenmez. Bunlar imar uygulaması nedeniyle değer artışı karşılığı olarak alınır, 12. maddeye göre yapılan hisselendirmelerin ise ileride kamulaştırma sırasında bedelleri ödenecektir.
Bundan sonra mümkün mertebe aynı yerden imar parseli verilmesi ana ilkesi uygulanır. Zorunluluklar nedeniyle aynı yerden imar parseli verilmesinin mümkün olmadığı taktirde, en yakın yerden parsel verme yada hisselendirme yapılır. Dağıtım ve tahsis müstakil, hisseli ve kat mülkiyeti esasına göre yapılabilir.


3. 18. Madde Uygulamasında Temel İlkeler

18. Madde Uygulamasına ilişkin uygulamalardaki işleyiş kanun ve yönetmelikle belirlenmiş olmakla beraber uygulamalarda karşılaşılan farklılıklar göz önünde bulundurulduğunda uygulamalardaki temel ilkelerin aşağıda belirtilen şekillerde olması gerektiği söylenebilir.

·       İlgili alana ait 1/1000 veya 1/500 ölçekli uygulama imar planının olması gereklidir. Birebir arazi kullanımını göstermeyen küçük ölçekli nazım imar planları yada mevzii imar planlarına göre imar uygulaması olanaklı değildir.
·       18. Madde uygulaması mutlaka imar planına uygun olmalıdır. Çünkü imar planı hayata geçirilmektedir.
·       DOP en çok % 40’ a kadar olmalıdır. Bununla beraber her düzenlemede DOP’ un % 40 olması imar uygulamasını konut alanı elde etme amacından uzaklaştırır.
·       Düzenleme sahasının sınırları içinde imar planına göre konut(iskan) alanı olması gerekir. İmar uygulaması 1/1000 ölçekli imar planında iskana ayrılmış alanlarda uygulanır. Bunun dışında tamamı sanayi alanı, tarımsal alan ve yapı yasağı getirilen alanlar gibi iskana açık olmayan yerlerde imar uygulaması yapılamaz.
·       Düzenleme sahası içinde yapı olup olmaması önemli değildir.
·       Uygulama alanı bir parsel olarak belirlenemez. Uygulama alanı en az ada bazında olmalıdır. Ancak adanın bir kısmı imar planına uygun şekilde yapılanmış ise o zaman geriye kalan sahada 18. Madde uygulaması yapılabilir.
·       Uygulama sonuçlarının belediye ve mücavir alan sınırları içinde belediye encümeni, dışında ise İl İdare Kurulu kararı ile onanması gerekir.
·       Kural olarak belediye encümeni yada İl İdare Kurulunca onaylanan imar uygulaması sonuçlarının tapu idaresince tescilinin yapılması gerekir. Tapu idaresinin çok açıkça kanuna aykırılık olmaması halinde karşı koyma yetkisi yoktur.
·       18. Madde uyarınca yapılan imar uygulaması resen yapılır. Bu madde uyarınca yapılan uygulamalarda hak sahiplerinin rızasına yada muvafakatine gerek yoktur.
·       Sadece bu madde dayanak alınarak yapılan uygulamalarda, dağıtım-tahsis aşamasında hisselerin ferdileştirilmesi yani düzenlemeye hisseli giren mülkiyetin tekil mülkiyete dönüştürülmesi yapılamaz.
·       İmar uygulamasına giren bütün parsellere karşılık olarak bir yer müstakil, hisseli yada kat mülkiyeti esasına göre verilir. Yani DOP kesintisinden sonra geriye kalan alanın bağımsız bir imar parseli oluşturmuyor diye bedele dönüştürülmesi mümkün değildir.

Bununla beraber 18. Maddenin amacı imara elverişli konut alanı elde etmek olmalıdır. Dolayısı ile tamamen imar planı ve yönetmelik hükümlerine uygun olarak yapı adalarının bulunduğu yerlerde sadece imar planında öngörülen yol, yeşil alan vb. yerlerin açılması ve kamuya kazandırılması amacıyla imar uygulaması yapılamaz. Belediyelerce sadece hisselerin birleştirilmesi amacıyla imar uygulamaları yapmaları da 18. Maddenin amacına aykırıdır.


3.1 Düzenleme Ortaklık Payı İle İlgili Esaslar

18. Madde uygulamasına göre düzenlemeye tabi yerlerin ihtiyacı olan Milli Eğitim Bakanlığına bağlı ilk ve ortaöğretim kurumları, yol, meydan, park, otopark, çocuk bahçesi, yeşil saha, ibadet yeri ve karakol gibi umumi hizmetlere ait alanlar için gerekli olan arazi, düzenleme dolayısıyla meydana gelen değer artışları karşılığında, düzenleme ortaklık payı olarak düzenlemeye giren parsellerin düzenlemeden önceki yüz ölçümleriyle orantılı olarak alınmaktadır. Bu oranın % 40’ı geçmesi halinde yeteri kadar sahanın kamulaştırılması gerekir. Yine DOP %40 olması halinde Arsa ve Arazi Düzenlemesi Yönetmeliğinin (AAD) 12. Maddesi uyarınca ayrıca kamu tesis alanlarına pay verilmesini engelleyen bir hüküm yoktur.
Yine DOP ile kamuya kazandırılabilecek alanlar yukarıda yazıldığı üzere İmar Kanununun 18. maddesinin 3. fıkrasında belirtilmiş olmasına rağmen, terminal ve toplu taşıma istasyonu, AAD yönetmeliğinin 32. maddesine göre, Pazar yeri de Danıştay kararlarına göre DOP ile elde edilebilecek umumi hizmet alanlarına eklenmiştir (Ergen, 2004).
Yine DOP ile karşılanacak yol alanlarının niteliği ile 18. Maddede açıklayıcı bir hüküm olmamasına rağmen 18. Maddenin üçüncü fıkrasında DOP ile oluşturacak yolun düzenlemeye tabi tutulan yerlerin ihtiyacı olan yol olduğu vurgulanmıştır. Buna göre DOP ile karşılanabilecek yolun, daha çok beldede yaşayanların hizmetine sunulacak nitelikte olması gerektiği düşünülebilir. Bununla beraber Karayolları Genel Müdürlüğüne ait genişliği 50 m den aşağı yollarda bu kapsamda değerlendirilebilmektedir. Ama tamamen milletlerarası niteliğinde olan genişliği en az 50 m olan yollar ile oto yolların DOP ile karşılanması bu maddenin amacına aykırıdır(Ergen, 2004).
DOP ile ilgili bir başka tespit ise kapanan kadastral yollar ile ilgilidir. İmar Kanunun 11. Maddesine göre hazırlanan imar planı sınırları içerisindeki kadastral yollar ile meydanların, imar planının onayı ile bu vasfını kendiliğinden kaybederek onaylanmış imar planı kararı ile getirilen kullanma amacına konu ve tabi olacakları hükme bağlanmıştır. Yine 2644 Sayılı Tapu kanunun 21. maddesince köy ve belediye sınırları içinde kapanmış yollarla yol fazlalarının köy veya belediye adına tescil olacağı belirtilmiştir. Bu hükümlere göre gerek kadastro çalışmalarında gerekse tapulama aşamasında kapanan kadastral yollar, yeşil alanlar, pazar yerleri vb umumi hizmet alanları belediye sınırları içerisinde belediye adına yazılıp tapu belgeleri düzenlenebilir. Zaten uygulamalarda bu yöndedir. Ama bu şekilde belediye adına kayıtlı olan taşınmazların bulunduğu alanları kapsayan sahada imar uygulaması yapılması durumunda, bu taşınmazların belediye adına parsel olmaktan önce düzenleme ortaklık payı hesabına katılması ve  DOP’un geriye kalan umumi hizmetler için belirlenmesi gerekir.
Bunlardan başka DOP’la ilgili hükümleri genel olarak şöyle özetleyebiliriz.

·       DOP düzenlemeye giren tüm parsellerden belediye, maliye hazinesi, özel ve tüzel kişi vb. eşit oranda alınmalıdır.
·       DOP oranı taşınmazın düzenlemeden önceki kısmına uygulanır.
·       DOP ile elde edilen alanlar umumi hizmetler dışında belediyelere parsel oluşturulması gibi maksatlarla kullanılamaz.
·       DOP ile karşılanacak alanlara tahsisli yerlerden DOP alınmaz.
·       Kamulaştırma yapılması halinde DOP, kamulaştırmadan sonra kalan kısıma uygulanır.
·       DOP bir kere alınır. Yeniden yapılan uygulamalarda, DOP oranının daha yüksek olması durumunda fark kadar DOP alınabilir.
·       Taşınmaz sahiplerinin talepleri üzerine ,mülga 6785-1605 Sayılı İmar kanununun 39. maddesine göre daha önce ifraz edilerek tescil edilen parsellerden düzenlemeye dahil edilenlerin, ilk parselin ifrazında alınan terk oranını % 40’ a tamamlayan fark kadar DOP alınabilir.
·       Düzenlemeye tabi tutulan parselin zemin durumu ve üzerindeki yapının özelliği itibariyle DOP’un alınamadığı hallerde, ilgilisinin muvafakati ile DOP miktarı bedele dönüştürülebilir.


3.2 İmar Parsellerinin Oluşturulması ve Dağıtımına İlişkin Esaslar

Düzenlemeyle oluşacak imar parsellerinin mümkün mertebe aynı yerde veya yakınındaki eski parsellere tahsisi sağlanır ve plan ve mevzuata göre korunması mümkün olan yapıların tam ve hissesiz bir imar parseline intibak ettirilmesi sağlanır. Bununla beraber dağıtım esnasında parsellerin eski yerlerinden yeni parseller verilmesini engelleyen bir takım zorunluluklar olabilir. Bunları hukuki, teknik ve fiili zorunluluklar olmak üzere 3 grupta toplayabiliriz.


3.2.1 Hukuki Zorunluluklar

Eğer taşınmazın imar planına göre yol, yeşil alan gibi düzenleme ortaklık payı ile elde edebilecek sahalara rastlaması halinde bu alanlarda zaten imar parseli oluşturulamayacağından aynı yerden parsel verilmesi mümkün değildir. Yine imar planı uyarınca imar uygulaması sırasında AAD Yönetmeliğinin 12. Maddesi uyarınca ileride kamulaştırma yapılmak üzere pay verilen alanlarda da imar parseli oluşturulmayacağından aynı yerden parsel verilme ilkesi uygulanamaz. Taşınmaz imar planında başka alanlara da tahsis edilmiş olabilir. Bu tür durumları hukuki zorunluluk olarak açıklıyoruz.


3.2.2 Teknik Zorunluluklar

İmar uygulamasının dağıtım aşamasında aynı yerden imar parseli verilebilmesi için zorunlu kriter, bu alanın imar planıyla konuta tahsis edilmiş olmasıdır. Taşınmazın bulunduğu alan imar planıyla konut alanına ayrıldığı taktirde aynı yerden parsel verilmesini engelleyen sebepleri teknik zorunluluk olarak ifade edebiliriz. Teknik zorunluluk kadastro parselinin imar parseline isabet ettiği yer konut alanına rastladığı halde burada oluşturulacak imar parseline tahsis yapılması aşamasında aynı yerde bulunan diğer parsellerle birlikte değerlendirilmesinden doğmaktadır. Bununla birlikte aynı yerden parsel verilememesi halinde en yakın yerdeki parselden verilememesi hali de teknik zorunluluktan kaynaklanmaktadır. Bu da daha çok yukarıda bahsedilen umumi hizmet alanlarına ve kamu tesislerine isabet eden sahalarda bulunan taşınmazlar için geçerlidir.
3.2.3 Fiili Zorunluluklar

Fiili zorunluluk taşınmazın düzenleme ortaklık payı kesintisi sonrası geriye kalan alanının bağımsız parsel olamayacak büyüklükte olması halinde bu alana karşılık olarak uygulama öncesi taşınmazın bulunduğu yerin dışında yakınında veya başka bir yerden hisse verilmesidir. Bu halde önce taşınmazın isabet ettiği imar adasındaki diğer yerlerdeki parsellerle hisselendirilmesi bu da mümkün olmazsa en yakınındaki imar adasından verilmesi gerekmektedir. Diğer bir hususta imar planıyla konut alanlarına tahsis edilmekle birlikte taşınmazın bulunduğu yere yapı yapılmasının engelleyen, askeri yasak bölge, su havzası koruma bandında olması vb. gibi sebeplerin olmasıdır.


4. İmar Uygulamalarında Başlıca Hukuka Aykırılık Nedenleri

Danıştay’ın İmar uygulamaları ile alakalı verdiği iptal nedenleri incelendiğinde ve yukarıda anlatılanlar ışığında İmar Kanunun 18. Maddesi uyarınca yapılan imar uygulamalarına karşı, mülk sahibi olan hazine, resmi kurum ve özel şahıslar tarafından ileri sürülebilecek hukuka aykırılık nedenleri genel olarak;
1.     İmar planı bulunmayan yerlerde imar uygulaması yapılamayacağı yada uygulama sahasının kısmen de olsa plansız sahayı kapsaması,
2.     Düzenleme sınırının imar planına ve AAD yönetmeliği hükümlerine aykırı tespit edilmesi,
3.     DOP oranının hatalı hesaplanması,
4.     Kapanan kadastral yolların DOP oranına dahil edilmesi gerekirken belediye adına parsel oluşturulması,
5.     DOP oranının her parsele eşit oranda uygulanmayışı,
6.     Hiçbir teknik, hukuk, ve fiili zorunluluk yokken aynı yerden parsel verilmemesi,
7.     Mevcut ruhsatlı yapıların muhafazası ve tek başına bağımsız parsel olarak tahsisi mümkün iken bu hususta imar mevzuatına uyulmaması,
8.     Uygulama sonrası verilen parselin eşdeğer olmaması,
9.     DOP sonrası imara tahsis edilecek alanın bağımsız parsele yeterli olduğu halde bu alanın bağımsız parsel olarak verilmemesi,
10. DOP sonrası geriye kalan alana karşılık boş bir parsel verilmesi mümkün iken, içinde 3. şahıslara ait yapının bulunduğu parselden yer verilmesi,
11. Taşınmazdan, önce, DOP kesilmesi sonra, geriye kalan sahadan AAD yönetmeliğinin 12. maddesine göre kamu hizmet alanına kamulaştırılmak üzere pay verilmesi,
12. Parselden yola terk edildiği halde DOP hesabının parsele uygulanmasında bu hususun dikkate alınmaması,
13. Daha önce yapılan uygulama sırasında DOP kesilmiş olması ve sonra yapılan uygulama tadilat planıyla yeniden DOP alınması durumu,
14. Uygulama sahasında taşınmazları olan belediye encümenlerinin parselasyon planının uygulanmasına ilişkin belediye encümen kararına katılması durumu,
15. Askı süresi içinde yapılan itirazların cevaplandırılmaması durumu,
16. Uygulama alanında DOP %40’ı aştığında önce belediye taşınmazlarının DOP’ a dahil edilmesi gerekirken, doğrudan kamulaştırma yapılması hali,
17. Uygulama alanında DOP % 40’ı aştığı halde kamulaştırma yapılırken, DOP’un taşınmazın önceki alanına uygulanması hali,
18. Uygulama sonrasında DOP’tan sonra kalan kısmın tamamının AAD Yönetmeliğinin 12. Maddesi uyarınca kamu hizmet alanına verilmesi durumu,
19. Uygulama sahasında imar planına göre % 40’lık umumi hizmet alanı yok iken % 40 oranında DOP uygulanması durumu,
20. Uygulama sahasında imar planına göre konut alanının bulunmaması durumu,
21. Tamamen imar planına uygun olarak yapılanmış bölgede hizmet alanlarının DOP ile elde edilmek istenmesi durumu,
olarak sıralanabilir.


5. Sonuç ve Öneriler

3194 Sayılı İmar Kanununun 18. Maddesinde düzenlenen imar uygulamaları, yasanın amacına uygun olarak yapıldığında hem belediyeler, hem taşınmaz sahipleri, hem de kent yaşayanları için büyük faydalar sağlamaktadır. Uygulamadan önce mevcut haliyle düzensiz, çarpık, sosyal donatılardan mahrum sahalar, düzenlemeden sonra imara uygun, modern kentin ihtiyaç duyduğu hizmet alanlarına sahip olan yerler haline gelmekte ve uygulama bölgesindeki parsellerde değer artışları olmaktadır. Bununla birlikte, tescil görmüş imar uygulamalarının yasaya uygun olmadıkları nedeniyle, yargı tarafından iptal edilmeleri yüzünden uygulamaların eski haline dönüştürülmeleri istenebilmektedir. Bazı durumlarda ise eski duruma dönmek çok zor  hatta imkansız olabilmektedir. Çünkü tescil ile iptal arasında geçen süre zarfında zeminde ve mülkiyet durumunda değişiklikler olabilmektedir. Bu durumda da yine yargıya intikal edecek yeni hukuki problemler ortaya çıkmaktadır. Düzenlemeyle beklenilen iyileştirmeler yerine çözülmesi zor bazen de çözümsüz hukuki sorunlar ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle imar uygulamalarının yasal dayanaklarının ve uygulama amaçlarının çok iyi bilinmesi gerekmektedir.


Kaynaklar

ATASOY M., DEMİR O., NİŞANCI R., UZUN B. İmar Uygulamalarının İptal Nedenleri ve Öneriler, 30. Yıl Sempozyumu 16-18 Ekim, Konya, 2002
ERDOĞAN S., Kamu Ölçmeleri Ders Notları
ERGEN C., Açıklamalı- İçtihatlı –En son Değişikliklerle Arazi ve Arsa Düzenlemeleri, Seçkin Yayınları, Ankara, 2004
TÜDEŞ T., Arazi ve Arsa Düzenlemesi ve Önemi, Jeodezi Ve Fotogrametri Derneği Yayın No:1
 UZUN B., DEMİR O., NİŞANCI R., ÇELİK K., Kentsel Arazilerde İkinci İmar Uygulamasını Gerektiren Nedenler, Doğu Karadeniz Bölgesinde Kadastro ve Mülkiyet Sorunları, 11-12 Ekim Trabzon, 1999

3194 sayılı İmar Kanunu İptal edilen hükümler tablosu



*  Tabloda kırmızı ile işaretlenmiş kısımlar iptal edilen hükümlerdir.

İptal edilen hükümler tablosu
3194 sayılı İmar Kanunu

Planların Hazırlanması ve Yürürlüğe Konulması:
MADDE 8- (1) Planların hazırlanmasında ve yürürlüğe konulmasında aşağıda belirtilen esaslara uyulur.
b) İmar Planları; Nâzım İmar Planı ve Uygulama İmar Planından meydana gelir. Mevcut ise bölge planı ve çevre düzeni plan kararlarına uygunluğu sağlanarak, belediye sınırları içinde kalan yerlerin nâzım ve uygulama imar planları ilgili belediyelerce yapılır veya yaptırılır. Belediye meclisince onaylanarak yürürlüğe girer. Bu planlar onay tarihinden itibaren belediye başkanlığınca tespit edilen ilan yerlerinde ve ilgili idarelerin internet sayfalarında bir ay süreyle eş zamanlı olarak ilan edilir. …
(2) Belediye ve mücavir alan dışında kalan yerlerde yapılacak planlar valilik veya ilgilisince yapılır veya yaptırılır. Valilikçe uygun görüldüğü taktirde onaylanarak yürürlüğe girer. Onay tarihinden itibaren valilikçe tesbit edilen ilan yerinde bir ay süre ile ilan edilir. Onay tarihinden itibaren valilikçe tespit edilen ilan yerinde ve ilgili idarelerin internet sayfalarında bir ay süreyle eş zamanlı olarak ilan edilir. Bir aylık ilan süresi içinde planlara itiraz edilebilir. İtirazlar valiliğe yapılır, valilik itirazları ve planları onbeş gün içerisinde inceleyerek kesin karara bağlar.

Köylerde yapılacak yapılar ve uyulacak esaslar
MADDE 27- (1) Belediye ve mücavir alanlar dışında köylerin köy yerleşik alanlarında, civarında ve mezralarda yapılacak konut, entegre tesis niteliğinde olmayan ve imar planı gerektirmeyen tarım ve hayvancılık amaçlı yapılar ile köyde oturanların ihtiyaçlarını karşılayacak bakkal, manav, berber, köy fırını, köy kahvesi, köy lokantası, tanıtım ve teşhir büfeleri ve köy halkı tarafından kurulan ve işletilen kooperatiflerin işletme binası gibi yapılar için yapı ruhsatı aranmaz. Ancak etüt ve projelerinin valilikçe incelenmesi, muhtarlıktan yazılı izin alınması ve bu yapıların yöresel doku ve mimari özelliklere, fen, sanat ve sağlık kurallarına uygun olması zorunludur. Etüt ve projelerin sorumluluğu müellifi olan mimar ve mühendislere aittir. Bu yapılar valilikçe ulusal adres bilgi sistemine ve kadastro planlarına işlenir. Köy yerleşik alan sınırları dışında kalan ve entegre tesis niteliğinde olmayan ve imar planı gerektirmeyen tarım ve hayvancılık amaçlı yapıların yapı ruhsatı alınarak inşa edilmesi zorunludur. Tarım ve hayvancılık amaçlı yapıların denetimine yönelik fenni mesuliyet 28 inci madde hükümlerine göre mimar ve mühendislerce üstlenilir.
(2) Onaylı üst kademe planlarda aksine hüküm bulunmadığı hallerde köy yerleşik alan sınırları içinde, jeolojik açıdan üzerinde yapı yapılmasında sakınca bulunan alanlar ile köyün ana yolları ve genişlikleri, hâlihazır harita veya kadastro paftaları üzerinde il özel idarelerince belirlenir. Belirlenen yollar, ifraz ve tevhit suretiyle uygulama imar planı kararı aranmaksızın kamu yararı kararı alınarak oluşturulur.
(3) Köy yerleşik alan sınırı içerisinde, 3/7/2005 tarihli ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu hükümleri uygulanmaz.
(4) Köy yerleşik alan sınırlarının parselleri bölmesi durumunda yerleşik alan sınırı 5403 sayılı Kanun hükümlerine tabi olmaksızın ifraz hattı olarak kabul edilir.
(5) İl çevre düzeni planında açıkça belirtilmediği takdirde, ihtiyaç duyulması halinde, köyün gelişme potansiyeli ve gelişme düzeyi de dikkate alınarak köy yerleşik alan sınırları ve özel kanunlara ilişkin hükümler saklı kalmak kaydıyla bu alanlarda yapılaşma kararı ve ifraz şartları belediye sınırı il sınırı olan yerlerde büyükşehir belediye meclisi, diğer yerlerde il genel meclisi kararı ile belirlenir. Tespitler kadastro paftasına işlenerek tapu sicilinde belirtilir. İhtiyaç duyulması halinde mevcut köy yerleşik alan sınırları il genel meclislerince yeniden belirlenebilir.
(6) İmar planı olmayan köy yerleşik alanı sınırları içerisinde köyün ihtiyacına yönelik olarak ilk ve orta öğretim tesisi, ibadet yeri, sağlık tesisi, güvenlik tesisi gibi yapılar için imar planı şartı aranmaz. Ancak yer seçimi, valilikçe oluşturulan bir komisyonca hâlihazır harita veya kadastro paftaları üzerinde kesin sınırları ile belirlenir. Bu yapı ve tesislere uygulama projelerine göre ilgili yatırımcı kamu kurum ve kuruluşu adına yapı ruhsatı ve yapı kullanma izni verilir.
(7) Bu maddenin uygulanmasına ilişkin hususlar Bakanlıkça hazırlanan yönetmelikle belirlenir.


EK MADDE 4- (1) Mera, yaylak ve kışlakların geleneksel kullanım amacıyla geçici yerleşme yeri olarak uygun görülen kısımları valilikçe bu amaçla kurulacak bir komisyon tarafından tespit edilir. Bu yerlerin ot bedeli alınmaksızın tahsis amacı değiştirilerek tapuda Hazine adına tescilleri yapılır. Bu taşınmazlar, bu madde kapsamında kullanılmak ve değerlendirilmek üzere, belediye ve mücavir alan sınırları içinde kalanlar ilgili belediyelerine, diğer alanlarda kalanlar ise il özel idarelerine veya özel kanunlarla belirlenen ilgili idarelere tahsis edilir. Özel kanunlar kapsamı dışında kalan alanlarda belediyesince veya il özel idaresince geçici yerleşme alanının vaziyet planı ve yapılaşma şartları hazırlanır ve onaylanır. Bu taşınmazlardan kamu hizmetleri için gerekli olanların dışındakiler, il özel idaresince veya belediyesince ve özel kanunlarla belirlenmiş alanlarda ilgili idarece kadastro verileri işlenmiş hâlihazır haritalar üzerine yapılmış vaziyet planına veya onaylı imar planına uygun olarak talep sahiplerine bedeli karşılığında yirmidokuz yıla kadar tahsis edilebilir. Bu yerlerde umumi ve kamusal yapılar hariç, inşa edilecek yapıların kat adedi bodrum hariç olmak üzere ikiyi, yapı inşaat alanı 200 metrekareyi geçemez. Bu yapıların yöresel mimariye uygun ve yöresel malzeme kullanılmak suretiyle yapılması zorunludur. Bu fıkranın uygulanmasına, bu fıkra kapsamında tahsis edilecek mera, yaylak ve kışlakların il genelindeki toplam mera, yaylak ve kışlakların binde beşini geçmemek üzere oranının belirlenmesine, bu yerlerin kiralanmak ve irtifak hakkı tesis edilmek suretiyle tahsisine, tahsis sürelerine, tahsis bedellerine, tahsil edilen bedellerin kullanım şekline, tahsis süresinin sona ermesine, komisyonun teşkiline ve diğer konulara ilişkin esas ve usuller, İçişleri Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Orman ve Su İşleri Bakanlığı ile Kültür ve Turizm Bakanlığının uygun görüşleri alınarak Bakanlıkça hazırlanan yönetmelikle belirlenir.
(2) Mera, yaylak ve kışlakların 12/3/1982 tarihli ve 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu uyarınca ilan edilen turizm merkezleri ile kültür ve turizm gelişim bölgeleri kapsamında kalan kısımları, ot bedeli alınmaksızın tahsis amacı değiştirilerek tapuda Hazine adına tescil edilir ve bu yerler, 2634 sayılı Kanun çerçevesinde kullanılmak ve değerlendirilmek üzere Kültür ve Turizm Bakanlığına tahsis edilir.



4708 sayılı Yapı Denetimi Kanunu

Amaç, kapsam ve tanımlar
MADDE 1- (1) …
(2) Bu Kanun;
a) 3194 sayılı İmar Kanununun 26 ncı maddesinde belirtilen kamuya ait yapı ve tesisler ile 27 nci maddesinde belirtilen ruhsata tabi olmayan yapılar,
b) Bodrum katı dışında en çok iki katlı ve yapı inşaat alanı toplam 200 metrekareyi geçmeyen müstakil yapılar,
c) Entegre tesis niteliğinde olmayan tarım ve hayvancılık amaçlı yapı ve tesisler,
d) Köy yerleşik alanlarında, belediye ve mücavir alan sınırları içinde olmayan iskân dışı alanlarda ve nüfusu 5000’in altında olan belediyelerin belediye ve mücavir alan sınırları içinde bodrum katı ve çatı arası dışında en çok iki katlı ve yalnızca bir bodrum katın inşaat alanı hesaba katılmaksızın toplam inşaat alanı 500 metrekareyi geçmeyen konut yapıları ile bunların kömürlük, otopark, depo gibi müştemilatı,
hariç olmak üzere, belediye ve mücavir alan sınırları içinde ve dışında kalan yerlerde yapılacak yapıların denetimini kapsar. Ruhsata tabi olup, bu Kanun hükümlerine tabi olmayan yapılarda denetime yönelik fenni mesuliyet 3194 sayılı İmar Kanununun 26 ncı ve 28 inci maddelerine göre mimar ve mühendislerce üstlenilir. Birden fazla müstakil yapının bulunduğu parsellerde, bütün yapıların toplam yapı inşaat alanının 200 metrekareyi geçmesi halinde de bu Kanun uygulanır. Yalnızca bir bodrum katın inşaat alanı hesaba katılmaksızın toplam inşaat alanı 500 metrekareyi geçmeyen yapılarda geçici yapı müteahhidi yetki belgesi almak ve mimar veya mühendis unvanlı şantiye şefi bulundurmak, yapı müteahhitliğine ilişkin bütün sorumlulukları üstlenmek şartıyla parsel maliki kendi yapısını inşa edebilir. Ancak bu yapılarda da mimar veya mühendis unvanlı şantiye şefi bulundurulması zorunludur. Parsel malikinin veya hissedarlardan birinin mimar veya mühendis olması halinde ayrıca şantiye şefi aranmaz.
Yapı denetimi hizmet sözleşmeleri
MADDE 5- (1) …
(5) Yapı denetimi hizmeti için yapı denetim kuruluşuna ödenecek hizmet bedeli, yapı denetimi hizmet sözleşmesinde belirtilir. Bu bedel, yapı yaklaşık maliyetinin % 1,5’inden az olamaz. Hizmet bedeli oranı, yapım süresi iki yılı aşan iş için yıllık % 5 artırılır ve yapım süresi iki yıldan daha az olan işler için yıllık % 5 azaltılır. Bu bedele, katma değer vergisi ile yapı denetim kuruluşu tarafından talep edilen ve taşıyıcı sisteme ilişkin olmayan malzeme ve imalâtlar konusunda yapı müteahhidince yaptırılacak olan laboratuvar deneylerinin masrafları dâhil değildir. Yapı denetim kuruluşu, yapı sahibinden başka bir ad altında, ayrıca hiçbir bedel talebinde bulunamaz.

26 Aralık 2014 Cuma

3194 SAYILI İMAR KANUNUNUN 18. MADDESİ UYGULAMALARININ YASAL DAYANAKLARI YÖNÜNDEN İNCELENMESİ





Özet
Yaşadığımız çevrede çağdaş ve düzenli şehirleşmeye geçilebilmesi için, belediyelerce, gelişme alanlarının iyi seçilerek, vatandaşların çarpık yapılaşmaya başlamadan önce parselasyon işlemlerini tamamlaması ve bunun sonucunda da sosyal ve teknik altyapılarını inşa etmeleri gerekir. Ne yazık ki Ülkemizdeki hızlı nüfus artışı, köylerden kentlere olan aşırı göçler, belediyelerin maddi yetersizlikleri ve siyasi tutarsızlıkları gibi sebeplerden ötürü çarpık, plansız ve kaçak yapılaşmanın önüne geçilememiştir. Bununla birlikte belediyeler yetkilerinde olan imar uygulamaları ile uygulama sahalarında çağdaş yaşam için gerekli olan umumi hizmetlere ayrılan yerleri kazanmakla beraber, mevcut haliyle düzensiz olan bu alanlardaki kadastral parselleri inşaat yapmaya elverişli parseller haline de getirebilmektedirler.
Bu yazıda, İmar Kanunun 18. Maddesi uyarınca yapılan imar uygulamalarının amacına uygun olarak yapılması için, kanunun uygulamadaki farklılıkları, hukuksal yönden incelenmiş ve  Danıştay’ın bu uygulamalarla ilgili verdiği kararlar göz önünde bulundurulmak suretiyle, 18. Maddeye ilişkin uygulama esasları anlatılmıştır.
Anahtar Sözcükler
İmar Uygulamaları, 18. Madde Uygulaması, DOP.

Abstract
Examining Of Urban Land Arrangements Based on the Article of the Construction Law Dated 1985 and no 3194

To live in a good habitat, development, settlement and socio-cultural areas must be arrangement before construction is began in these areas, by municipalities. Unfortunately, because of increasing in urban populations, migrations villages to urban and insufficient municipality budgets, many of municipalities couldn’t organized planned construction in these places. Meanwhile, with the urban land arrangements done by municipalities, all the lands in the plan boundaries are rearranged according to construction plan data. So technical and socio-cultural areas production are provided.
In this paper differences in the application of Urban Land Arrangement with the Article 18 of The Construction Low dated 1985 and no 3194 are examined with taking care of Danıştay’s decisions.
Key Words
Urban Land Arrangement, Article 18 of The Construction Low dated 1985 and no 3194, DOP


1. Giriş

Kentsel arazilerin ve bu yerlerdeki yapılaşmaların, plan, fen, sağlık ve çevre şartlarına uygun oluşumunu sağlamak amacıyla, imar planıyla belirtilen kullanım biçimlerine uygun hale getirilmesi için yapılan imar uygulamalarını, genel olarak; arsa ve arazi düzenlemesi, ifraz, tevhid, kamulaştırma ve sınır düzeltmeleri olarak sayabiliriz. Bunlardan arsa ve arazi düzenlemeleri günümüz itibariyle dört değişik yasa maddesine dayalı olarak yapılmaktadır. Bunlar, 3194 Sayılı İmar Kanunun 18. Maddesi, 18. Maddeye 3290 sayılı Yasayla eklenmiş Ek 1 Madde uygulaması, 2981 sayılı Yasanın 10/b Maddesi uygulaması ve 2981/3290 Sayılı Yasanın 10/c Maddesi uyarınca Islah İmar uygulamalarıdır. Belediye veya Valiliklerin imar uygulaması yapacakları zaman, hangi uygulamayı yapacaklarına yönelik bir kural olmamakla birlikte, her uygulamanın yapılabilmesi için gerekli olan koşullar belirlidir. İmar Kanununun 18. Maddesi uyarınca arsa ve arazi düzenlemesi yapılabilmesi için gerekli temel şart, ilgili uygulama alanının imar planının bulunması ve planda imar uygulaması yapılacak alanların konuta tahsis edilmiş olmasıdır. Ek Madde 1 uygulamasında ise buna ilaveten 9.5.1985 Tarih ve 3194 Sayılı İmar Kanunundan önce özel parselasyona dayalı ve hisse karşılığı satın alınan yerlerin yani fiili paylaşımın olması gerekir. Ek madde 1 uygulaması açısından ancak 1985 yılından önce kabul edilmiş özel parselasyon alanları üzerinde bu maddeye dayanılarak imar uygulaması yapmak mümkündür. 2981/3290 Sayılı Yasanın 10/c maddesi uyarınca imar uygulaması yapılabilmesi için 2981/3290 Sayılı Yasanın uygulama yönetmeliğinin 20. maddesine göre 10.11.1985 tarihinden önce  ıslah imar planı sahasında, yapılaşmanın olması gerekmektedir. Yine 2981 Sayılı yasanın 10/b maddesine dayanılarak yapılacak imar uygulamalarında da ilgili alandaki mülkiyetin hisseli veya özel parselasyona konu olması gerekmektedir. 10/b ile ilgili bir diğer husus, son Yargıtay kararlarına göre kamuya bedelsiz aktarılan alanların DOP oranını geçmemesi gerektiği yönündedir.
Bahsedilen bu değişik yasal dayanakları olan uygulamalardan 18. Madde uyarınca yapılan imar uygulamaları asıl uygulama şeklidir ve her zaman uygulanma imkanı vardır. Diğer uygulamalar ise özel şartlara bağlanmış ve bir geçiş dönemi için hak sahiplerine kolaylık getirmek ve uygulamayı yapacak olana daha fazla yetki vermek suretiyle karmaşık, hisseli ve küçük miktarlarda olan arazi parçalarının mülkiyete ilişkin sorunlarının düzeltilmesi amacıyla kanun koyucu tarafından ortaya çıkarılmıştır. Bu makalede İmar Kanunun 18. Maddesine göre yapılan imar uygulamalarında dikkat edilmesi gereken hususlar ve uygulamalarda karşılaşılan teknik-hukuki farklılıklar anlatılmış ve Harita Mühendislerinin dikkatleri bu hususlar üzerine çekilmiştir.


2. 18. Madde İmar Uygulamalarına Genel Bakış

18. Madde İmar Uygulamalarına başlanılması idari bir kararla gerçekleşir. Bu kararda, düzenleme bölgesi belirlenir. Düzenleme alanı seçilirken konut yönünden gelişme alanları ve umumi hizmetlere ayrılan alanların herkese dengeli dağıtımı ilkelerine dikkat edilir. Bunun dışında düzenleme sınırının tespitine ilişkin varsa imar planı, yoksa yönetmelik kurallarına uyulur.
Bu aşamadan sonra birtakım ön çalışmalar yapılarak mülkiyete ilişkin bilgiler tespit edilir, halihazır harita yenilenir, uygulamaya yönelik özet cetveli, tahsis cetveli, ada dağıtım cetveli, DOP hesabı cetveli ve kadastro ayırma çapı cetvelleri düzenlenir. Bu aşamada kanunen muhafazası gereken yapılar korunur, DOP alınmayacak parseller tespit edilir ve kapanan yollarla yeşil alan gibi yerler DOP hesabına ilave edilir. DOP her parselden eşit oranda alınır. İmar uygulaması yapılacak alanda bulunan umumi hizmet alanları DOP ile kamuya kazandırılırken Yönetmeliğin 12. maddesi uyarınca diğer kamu alanlarına ileride kamulaştırılmak üzere hisselendirme yapılır. DOP ile umumi hizmet alanlarına yapılan aktarmalara ücret ödenmez. Bunlar imar uygulaması nedeniyle değer artışı karşılığı olarak alınır, 12. maddeye göre yapılan hisselendirmelerin ise ileride kamulaştırma sırasında bedelleri ödenecektir.
Bundan sonra mümkün mertebe aynı yerden imar parseli verilmesi ana ilkesi uygulanır. Zorunluluklar nedeniyle aynı yerden imar parseli verilmesinin mümkün olmadığı taktirde, en yakın yerden parsel verme yada hisselendirme yapılır. Dağıtım ve tahsis müstakil, hisseli ve kat mülkiyeti esasına göre yapılabilir.


3. 18. Madde Uygulamasında Temel İlkeler

18. Madde Uygulamasına ilişkin uygulamalardaki işleyiş kanun ve yönetmelikle belirlenmiş olmakla beraber uygulamalarda karşılaşılan farklılıklar göz önünde bulundurulduğunda uygulamalardaki temel ilkelerin aşağıda belirtilen şekillerde olması gerektiği söylenebilir.

·       İlgili alana ait 1/1000 veya 1/500 ölçekli uygulama imar planının olması gereklidir. Birebir arazi kullanımını göstermeyen küçük ölçekli nazım imar planları yada mevzii imar planlarına göre imar uygulaması olanaklı değildir.
·       18. Madde uygulaması mutlaka imar planına uygun olmalıdır. Çünkü imar planı hayata geçirilmektedir.
·       DOP en çok % 40’ a kadar olmalıdır. Bununla beraber her düzenlemede DOP’ un % 40 olması imar uygulamasını konut alanı elde etme amacından uzaklaştırır.
·       Düzenleme sahasının sınırları içinde imar planına göre konut(iskan) alanı olması gerekir. İmar uygulaması 1/1000 ölçekli imar planında iskana ayrılmış alanlarda uygulanır. Bunun dışında tamamı sanayi alanı, tarımsal alan ve yapı yasağı getirilen alanlar gibi iskana açık olmayan yerlerde imar uygulaması yapılamaz.
·       Düzenleme sahası içinde yapı olup olmaması önemli değildir.
·       Uygulama alanı bir parsel olarak belirlenemez. Uygulama alanı en az ada bazında olmalıdır. Ancak adanın bir kısmı imar planına uygun şekilde yapılanmış ise o zaman geriye kalan sahada 18. Madde uygulaması yapılabilir.
·       Uygulama sonuçlarının belediye ve mücavir alan sınırları içinde belediye encümeni, dışında ise İl İdare Kurulu kararı ile onanması gerekir.
·       Kural olarak belediye encümeni yada İl İdare Kurulunca onaylanan imar uygulaması sonuçlarının tapu idaresince tescilinin yapılması gerekir. Tapu idaresinin çok açıkça kanuna aykırılık olmaması halinde karşı koyma yetkisi yoktur.
·       18. Madde uyarınca yapılan imar uygulaması resen yapılır. Bu madde uyarınca yapılan uygulamalarda hak sahiplerinin rızasına yada muvafakatine gerek yoktur.
·       Sadece bu madde dayanak alınarak yapılan uygulamalarda, dağıtım-tahsis aşamasında hisselerin ferdileştirilmesi yani düzenlemeye hisseli giren mülkiyetin tekil mülkiyete dönüştürülmesi yapılamaz.
·       İmar uygulamasına giren bütün parsellere karşılık olarak bir yer müstakil, hisseli yada kat mülkiyeti esasına göre verilir. Yani DOP kesintisinden sonra geriye kalan alanın bağımsız bir imar parseli oluşturmuyor diye bedele dönüştürülmesi mümkün değildir.

Bununla beraber 18. Maddenin amacı imara elverişli konut alanı elde etmek olmalıdır. Dolayısı ile tamamen imar planı ve yönetmelik hükümlerine uygun olarak yapı adalarının bulunduğu yerlerde sadece imar planında öngörülen yol, yeşil alan vb. yerlerin açılması ve kamuya kazandırılması amacıyla imar uygulaması yapılamaz. Belediyelerce sadece hisselerin birleştirilmesi amacıyla imar uygulamaları yapmaları da 18. Maddenin amacına aykırıdır.


3.1 Düzenleme Ortaklık Payı İle İlgili Esaslar

18. Madde uygulamasına göre düzenlemeye tabi yerlerin ihtiyacı olan Milli Eğitim Bakanlığına bağlı ilk ve ortaöğretim kurumları, yol, meydan, park, otopark, çocuk bahçesi, yeşil saha, ibadet yeri ve karakol gibi umumi hizmetlere ait alanlar için gerekli olan arazi, düzenleme dolayısıyla meydana gelen değer artışları karşılığında, düzenleme ortaklık payı olarak düzenlemeye giren parsellerin düzenlemeden önceki yüz ölçümleriyle orantılı olarak alınmaktadır. Bu oranın % 40’ı geçmesi halinde yeteri kadar sahanın kamulaştırılması gerekir. Yine DOP %40 olması halinde Arsa ve Arazi Düzenlemesi Yönetmeliğinin (AAD) 12. Maddesi uyarınca ayrıca kamu tesis alanlarına pay verilmesini engelleyen bir hüküm yoktur.
Yine DOP ile kamuya kazandırılabilecek alanlar yukarıda yazıldığı üzere İmar Kanununun 18. maddesinin 3. fıkrasında belirtilmiş olmasına rağmen, terminal ve toplu taşıma istasyonu, AAD yönetmeliğinin 32. maddesine göre, Pazar yeri de Danıştay kararlarına göre DOP ile elde edilebilecek umumi hizmet alanlarına eklenmiştir (Ergen, 2004).
Yine DOP ile karşılanacak yol alanlarının niteliği ile 18. Maddede açıklayıcı bir hüküm olmamasına rağmen 18. Maddenin üçüncü fıkrasında DOP ile oluşturacak yolun düzenlemeye tabi tutulan yerlerin ihtiyacı olan yol olduğu vurgulanmıştır. Buna göre DOP ile karşılanabilecek yolun, daha çok beldede yaşayanların hizmetine sunulacak nitelikte olması gerektiği düşünülebilir. Bununla beraber Karayolları Genel Müdürlüğüne ait genişliği 50 m den aşağı yollarda bu kapsamda değerlendirilebilmektedir. Ama tamamen milletlerarası niteliğinde olan genişliği en az 50 m olan yollar ile oto yolların DOP ile karşılanması bu maddenin amacına aykırıdır(Ergen, 2004).
DOP ile ilgili bir başka tespit ise kapanan kadastral yollar ile ilgilidir. İmar Kanunun 11. Maddesine göre hazırlanan imar planı sınırları içerisindeki kadastral yollar ile meydanların, imar planının onayı ile bu vasfını kendiliğinden kaybederek onaylanmış imar planı kararı ile getirilen kullanma amacına konu ve tabi olacakları hükme bağlanmıştır. Yine 2644 Sayılı Tapu kanunun 21. maddesince köy ve belediye sınırları içinde kapanmış yollarla yol fazlalarının köy veya belediye adına tescil olacağı belirtilmiştir. Bu hükümlere göre gerek kadastro çalışmalarında gerekse tapulama aşamasında kapanan kadastral yollar, yeşil alanlar, pazar yerleri vb umumi hizmet alanları belediye sınırları içerisinde belediye adına yazılıp tapu belgeleri düzenlenebilir. Zaten uygulamalarda bu yöndedir. Ama bu şekilde belediye adına kayıtlı olan taşınmazların bulunduğu alanları kapsayan sahada imar uygulaması yapılması durumunda, bu taşınmazların belediye adına parsel olmaktan önce düzenleme ortaklık payı hesabına katılması ve  DOP’un geriye kalan umumi hizmetler için belirlenmesi gerekir.
Bunlardan başka DOP’la ilgili hükümleri genel olarak şöyle özetleyebiliriz.

·       DOP düzenlemeye giren tüm parsellerden belediye, maliye hazinesi, özel ve tüzel kişi vb. eşit oranda alınmalıdır.
·       DOP oranı taşınmazın düzenlemeden önceki kısmına uygulanır.
·       DOP ile elde edilen alanlar umumi hizmetler dışında belediyelere parsel oluşturulması gibi maksatlarla kullanılamaz.
·       DOP ile karşılanacak alanlara tahsisli yerlerden DOP alınmaz.
·       Kamulaştırma yapılması halinde DOP, kamulaştırmadan sonra kalan kısıma uygulanır.
·       DOP bir kere alınır. Yeniden yapılan uygulamalarda, DOP oranının daha yüksek olması durumunda fark kadar DOP alınabilir.
·       Taşınmaz sahiplerinin talepleri üzerine ,mülga 6785-1605 Sayılı İmar kanununun 39. maddesine göre daha önce ifraz edilerek tescil edilen parsellerden düzenlemeye dahil edilenlerin, ilk parselin ifrazında alınan terk oranını % 40’ a tamamlayan fark kadar DOP alınabilir.
·       Düzenlemeye tabi tutulan parselin zemin durumu ve üzerindeki yapının özelliği itibariyle DOP’un alınamadığı hallerde, ilgilisinin muvafakati ile DOP miktarı bedele dönüştürülebilir.


3.2 İmar Parsellerinin Oluşturulması ve Dağıtımına İlişkin Esaslar

Düzenlemeyle oluşacak imar parsellerinin mümkün mertebe aynı yerde veya yakınındaki eski parsellere tahsisi sağlanır ve plan ve mevzuata göre korunması mümkün olan yapıların tam ve hissesiz bir imar parseline intibak ettirilmesi sağlanır. Bununla beraber dağıtım esnasında parsellerin eski yerlerinden yeni parseller verilmesini engelleyen bir takım zorunluluklar olabilir. Bunları hukuki, teknik ve fiili zorunluluklar olmak üzere 3 grupta toplayabiliriz.


3.2.1 Hukuki Zorunluluklar

Eğer taşınmazın imar planına göre yol, yeşil alan gibi düzenleme ortaklık payı ile elde edebilecek sahalara rastlaması halinde bu alanlarda zaten imar parseli oluşturulamayacağından aynı yerden parsel verilmesi mümkün değildir. Yine imar planı uyarınca imar uygulaması sırasında AAD Yönetmeliğinin 12. Maddesi uyarınca ileride kamulaştırma yapılmak üzere pay verilen alanlarda da imar parseli oluşturulmayacağından aynı yerden parsel verilme ilkesi uygulanamaz. Taşınmaz imar planında başka alanlara da tahsis edilmiş olabilir. Bu tür durumları hukuki zorunluluk olarak açıklıyoruz.


3.2.2 Teknik Zorunluluklar

İmar uygulamasının dağıtım aşamasında aynı yerden imar parseli verilebilmesi için zorunlu kriter, bu alanın imar planıyla konuta tahsis edilmiş olmasıdır. Taşınmazın bulunduğu alan imar planıyla konut alanına ayrıldığı taktirde aynı yerden parsel verilmesini engelleyen sebepleri teknik zorunluluk olarak ifade edebiliriz. Teknik zorunluluk kadastro parselinin imar parseline isabet ettiği yer konut alanına rastladığı halde burada oluşturulacak imar parseline tahsis yapılması aşamasında aynı yerde bulunan diğer parsellerle birlikte değerlendirilmesinden doğmaktadır. Bununla birlikte aynı yerden parsel verilememesi halinde en yakın yerdeki parselden verilememesi hali de teknik zorunluluktan kaynaklanmaktadır. Bu da daha çok yukarıda bahsedilen umumi hizmet alanlarına ve kamu tesislerine isabet eden sahalarda bulunan taşınmazlar için geçerlidir.
3.2.3 Fiili Zorunluluklar

Fiili zorunluluk taşınmazın düzenleme ortaklık payı kesintisi sonrası geriye kalan alanının bağımsız parsel olamayacak büyüklükte olması halinde bu alana karşılık olarak uygulama öncesi taşınmazın bulunduğu yerin dışında yakınında veya başka bir yerden hisse verilmesidir. Bu halde önce taşınmazın isabet ettiği imar adasındaki diğer yerlerdeki parsellerle hisselendirilmesi bu da mümkün olmazsa en yakınındaki imar adasından verilmesi gerekmektedir. Diğer bir hususta imar planıyla konut alanlarına tahsis edilmekle birlikte taşınmazın bulunduğu yere yapı yapılmasının engelleyen, askeri yasak bölge, su havzası koruma bandında olması vb. gibi sebeplerin olmasıdır.


4. İmar Uygulamalarında Başlıca Hukuka Aykırılık Nedenleri

Danıştay’ın İmar uygulamaları ile alakalı verdiği iptal nedenleri incelendiğinde ve yukarıda anlatılanlar ışığında İmar Kanunun 18. Maddesi uyarınca yapılan imar uygulamalarına karşı, mülk sahibi olan hazine, resmi kurum ve özel şahıslar tarafından ileri sürülebilecek hukuka aykırılık nedenleri genel olarak;
1.     İmar planı bulunmayan yerlerde imar uygulaması yapılamayacağı yada uygulama sahasının kısmen de olsa plansız sahayı kapsaması,
2.     Düzenleme sınırının imar planına ve AAD yönetmeliği hükümlerine aykırı tespit edilmesi,
3.     DOP oranının hatalı hesaplanması,
4.     Kapanan kadastral yolların DOP oranına dahil edilmesi gerekirken belediye adına parsel oluşturulması,
5.     DOP oranının her parsele eşit oranda uygulanmayışı,
6.     Hiçbir teknik, hukuk, ve fiili zorunluluk yokken aynı yerden parsel verilmemesi,
7.     Mevcut ruhsatlı yapıların muhafazası ve tek başına bağımsız parsel olarak tahsisi mümkün iken bu hususta imar mevzuatına uyulmaması,
8.     Uygulama sonrası verilen parselin eşdeğer olmaması,
9.     DOP sonrası imara tahsis edilecek alanın bağımsız parsele yeterli olduğu halde bu alanın bağımsız parsel olarak verilmemesi,
10. DOP sonrası geriye kalan alana karşılık boş bir parsel verilmesi mümkün iken, içinde 3. şahıslara ait yapının bulunduğu parselden yer verilmesi,
11. Taşınmazdan, önce, DOP kesilmesi sonra, geriye kalan sahadan AAD yönetmeliğinin 12. maddesine göre kamu hizmet alanına kamulaştırılmak üzere pay verilmesi,
12. Parselden yola terk edildiği halde DOP hesabının parsele uygulanmasında bu hususun dikkate alınmaması,
13. Daha önce yapılan uygulama sırasında DOP kesilmiş olması ve sonra yapılan uygulama tadilat planıyla yeniden DOP alınması durumu,
14. Uygulama sahasında taşınmazları olan belediye encümenlerinin parselasyon planının uygulanmasına ilişkin belediye encümen kararına katılması durumu,
15. Askı süresi içinde yapılan itirazların cevaplandırılmaması durumu,
16. Uygulama alanında DOP %40’ı aştığında önce belediye taşınmazlarının DOP’ a dahil edilmesi gerekirken, doğrudan kamulaştırma yapılması hali,
17. Uygulama alanında DOP % 40’ı aştığı halde kamulaştırma yapılırken, DOP’un taşınmazın önceki alanına uygulanması hali,
18. Uygulama sonrasında DOP’tan sonra kalan kısmın tamamının AAD Yönetmeliğinin 12. Maddesi uyarınca kamu hizmet alanına verilmesi durumu,
19. Uygulama sahasında imar planına göre % 40’lık umumi hizmet alanı yok iken % 40 oranında DOP uygulanması durumu,
20. Uygulama sahasında imar planına göre konut alanının bulunmaması durumu,
21. Tamamen imar planına uygun olarak yapılanmış bölgede hizmet alanlarının DOP ile elde edilmek istenmesi durumu,
olarak sıralanabilir.


5. Sonuç ve Öneriler

3194 Sayılı İmar Kanununun 18. Maddesinde düzenlenen imar uygulamaları, yasanın amacına uygun olarak yapıldığında hem belediyeler, hem taşınmaz sahipleri, hem de kent yaşayanları için büyük faydalar sağlamaktadır. Uygulamadan önce mevcut haliyle düzensiz, çarpık, sosyal donatılardan mahrum sahalar, düzenlemeden sonra imara uygun, modern kentin ihtiyaç duyduğu hizmet alanlarına sahip olan yerler haline gelmekte ve uygulama bölgesindeki parsellerde değer artışları olmaktadır. Bununla birlikte, tescil görmüş imar uygulamalarının yasaya uygun olmadıkları nedeniyle, yargı tarafından iptal edilmeleri yüzünden uygulamaların eski haline dönüştürülmeleri istenebilmektedir. Bazı durumlarda ise eski duruma dönmek çok zor  hatta imkansız olabilmektedir. Çünkü tescil ile iptal arasında geçen süre zarfında zeminde ve mülkiyet durumunda değişiklikler olabilmektedir. Bu durumda da yine yargıya intikal edecek yeni hukuki problemler ortaya çıkmaktadır. Düzenlemeyle beklenilen iyileştirmeler yerine çözülmesi zor bazen de çözümsüz hukuki sorunlar ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle imar uygulamalarının yasal dayanaklarının ve uygulama amaçlarının çok iyi bilinmesi gerekmektedir.


Kaynaklar

ATASOY M., DEMİR O., NİŞANCI R., UZUN B. İmar Uygulamalarının İptal Nedenleri ve Öneriler, 30. Yıl Sempozyumu 16-18 Ekim, Konya, 2002
ERDOĞAN S., Kamu Ölçmeleri Ders Notları
ERGEN C., Açıklamalı- İçtihatlı –En son Değişikliklerle Arazi ve Arsa Düzenlemeleri, Seçkin Yayınları, Ankara, 2004
TÜDEŞ T., Arazi ve Arsa Düzenlemesi ve Önemi, Jeodezi Ve Fotogrametri Derneği Yayın No:1
 UZUN B., DEMİR O., NİŞANCI R., ÇELİK K., Kentsel Arazilerde İkinci İmar Uygulamasını Gerektiren Nedenler, Doğu Karadeniz Bölgesinde Kadastro ve Mülkiyet Sorunları, 11-12 Ekim Trabzon, 1999