TARİHİ ESERLER KORUMA ADI ALTINDA ÇÜRÜMEYE TERK EDİLMEMELİ


Hasan Yaşar Özfidan Yazıyor... ozfidan@haberx.com


TARİHİ ESERLER KORUMA ADI ALTINDA ÇÜRÜMEYE TERK EDİLMEMELİ.

16.01.2003, 19:50 Ancak, bütün bunlara rağmen günümüzde bir çok tarihi eser bakımsızlıktan yıkılmak üzere. Sadece şanslı olan birkaçı restore edilmiş durumda. Bunlara tarihi evlerde dahil. Tarihi evler özel mülk olduğu için, bakımlarından sahipleri sorumlu tutuluyor. Bu evlerde oturanlar ise restorasyonun çok masraflı olduğunu, maddi güçlerinin buna yetmediğini belirtmekteler.



--------------------------------------------------------------------------------







TARİHİ ESERLER KORUMA ADI ALTINDA ÇÜRÜMEYE



TERK EDİLMEMELİ.



Tabiat ve kültür varlıkları ile ilgili olarak koruma ilk kez 1906 yılında "Asarı Antika Nizamname." Adı altında çıkarılmış ve bu nizamname 25.04.1993 Yılında çıkarılan 1710 sayılı yasanın çıkışına kadar yürürlükte kalmıştır. Son olarak bu yasa 23.07.1998 Yıl ve 2563 sayılı kanunla değiştirilmiştir.



Tarihi yapılar 3 Kategoride koruma altına alınmıştır.



1. Derece olanlar: İçinde ve dışında aynen korunması gereken yapılar.



2. Derece olanlar: Asıl hüviyetini muhafaza ile birlikte ufak tefek değişiklikler yapılabilen yapılar.



3. Derece olanlar: Tarihi yapı hüviyetinde Anıtlar kurulunun kabul edebileceği bir takım değişiklikler yapılabilen yapılar.



Anıtlar Yüksek Kurulu, korunması gereken tabii ve kültür varlıkların restorasyon veya yeniden imarıyla ilgili karar verecek tek mercidir.



Ancak, bütün bunlara rağmen günümüzde bir çok tarihi eser bakımsızlıktan yıkılmak üzere. Sadece şanslı olan birkaçı restore edilmiş durumda. Bunlara tarihi evlerde dahil. Tarihi evler özel mülk olduğu için, bakımlarından sahipleri sorumlu tutuluyor. Bu evlerde oturanlar ise restorasyonun çok masraflı olduğunu, maddi güçlerinin buna yetmediğini belirtmekteler.



Bakımsızlıktan yıkılmak üzere olan tarihi evlere, 2863 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 12. Maddesine göre “Özel hukuka tabi gerçek ve tüzel kişilerin mülkiyetinde bulunan korunması gereken kültür ve tabiat varlıklarının korunması bakımı ve onarımı için Kültür ve Turizm Bakanlığınca ayni, nakdi ve teknik yardım yapılır ve kredi verilir.” Hükmüne rağmen ne devlet yeterli ödenek ayırıyor, nede Türkiye Tarihi Evleri Koruma Derneği sahip çıkabiliyor. Restorasyon için yeterli parayı bulamayan ev sahipleri ise yıkılmaya yüz tutmuş evlerinde yardım bekliyor.



Maddi gücü iyi olmayan ev sahipleri paraları olsa bile binalarını yeniden onarmak için uzun süren prosedürle uğraşmak zorunda. Bunun için, evini restore etmek isteyen kişi öncelikle Anıtlar Yüksek Kuruluna başvurarak geniş çapta bir restorasyon planı hazırlatması gerekiyor.



Bütün bunlar, karşımıza bakımsızlıktan yıkılmak üzere olan ve kimsesizlerin barınağı haline gelen tarihi binaların ortaya çıkmasına sebep olmaktadır.



Aksaklıkların giderilmesi için, öncelikle kaynak sorununun halledilmesi lazımdır. Bunun için, başta UNESKO olmak üzere uluslararası kuruluşlardan yardım alınması için gerekli çalışmalar yapılmalıdır. Ayrıca, yurtiçinde Kültür Bakanlığınca oluşturulan “Korunması Gerekli Taşınmaz Varlıkların Onarıma Katkı Fonu.” nun devlet tarafından çeşitli kaynaklar aktarılarak güçlendirilmesi lazımdır.



Bu konuda başta bürokrasinin azaltılması için yerel idarelere büyük görevler düşmektedir. Bunun için Kültür Bakanlığının yetki ve sorumluluğunu azaltmalı, denetimi kendinde kalmak şartıyla bu yetki ve sorumluluklarını yerel idarelere devretmelidir. Belediyelerinde bu çalışmaları bakanlıklarla, sivil toplum kuruluşlarıyla, uluslararası örgütlerle, ve akademisyenlerle ortak çalışarak yürütmesi gerekmektedir.



Ayrıca 360 Sayılı İl Özel İdaresi Yasası ve 1580 Sayılı Belediye Yasasında korumacılığı özendirici ve destekleyici hükümler ihtiva eden değişikliklerin biran önce çıkarılması gereklidir. Yerel Yönetimler Yasa tasarısıyla birlikte yerel yönetimlerin yetki ve sorumluluğunun arttırılmasının yanında kaynak imkanı da sağlayacak düzenlemelerin yapılması gerekmektedir.



Söz Belediyelerden açılmışken Belediyelerin sokaklara verdikleri isimlere değinmek istiyorum. Son zamanlarda her sokağa isim verildiğini görmekteyiz. Verilen bu isimler alfabetik sıraya göre verilmediğinden adres aranmasında karışıklıkların ve sorunların yaşamasına neden olmaktadır. Yurt dışında ise, sokaklara numara verilmesi yaygındır ve sağlıklıdır. Bizde de karışıklığı önlemek için sokaklara sıralı bir şekilde numara verilmesi gereği vardır.



Ülkemize yararları olmuş kişilerin adlarını yaşatmak için bu kişilerin isimlerini sokaklara vermek yerine caddelere, meydanlara ve parklara verilmesi yerinde olacaktır.

Yorumlar

Popüler Yayınlar