5747 VE 5393 SAYILI YASALARDA ÖNGÖRÜLEN NÜFUSU 2000’İN ALTINDA KALAN BELEDİYELERİN KÖYE DÖNÜŞTÜRÜLMESİ
5747 VE 5393 SAYILI YASALARDA ÖNGÖRÜLEN NÜFUSU 2000’İN ALTINDA KALAN BELEDİYELERİN KÖYE DÖNÜŞTÜRÜLMESİ, 5747 SAYILI YASAYA GÖRE MAHALLE OLARAK;
5747 sayılı Büyükşehir Belediyesi Sınırları İçerisinde İlçe Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun, 22/03/2008 tarih ve 26824 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. 5747 sayılı yasanın geçici 1.maddesine ekli (44) sayılı listede adları yazılı belediyelerin tüzel kişilikleri, ilk genel mahalli idareler seçiminden geçerli olmak üzere kaldırılarak köye dönüştürülmüştü. Nüfusu 2000’in altında olduğu gerekçesiyle köye dönüştürülen bu belediyeler için 5747 sayılı yasanın geçici 1.maddesinin 4.fıkrasına göre bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren altı ay içinde 5393 sayılı Belediye Kanununun 8 inci maddesindeki usule bağlı olmaksızın, belediye meclisinin kararı ile bağlı olduğu il veya ilçe belediyesine mahalle olarak katılma talebinde bulunabilme imkanı tanınmıştı. Aslında 03.07.2005 tarihinde kabul edilen 5393 sayılı Belediye Kanununda; yeni belediye kurulması için nüfusun en az 5.000 olması şart koşulmuş ve nüfusu 2.000’in altına düşen belediyelerin, köye dönüştürülmesi öngörülmüştür.5393 sayılı yasanın 11.maddesinde: “…Nüfusu 2.000'in altına düşen belediyeler, Danıştay’ın görüşü alınarak, İçişleri Bakanlığının önerisi üzerine müşterek kararname ile köye dönüştürülür…” hükmü varken, adrese dayalı nüfus kayıt sistemine göre nüfusu 2000’in altına düşen beldelerin köye dönüştürülmesini öngören 22.3.2008 tarihinde 5747 sayılı yasa yürürlüğe konulmuştur. 5393 sayılı yasanın uygulanması beklenmeden ve bu yasada belirtilen usuller uygulanmadan aynı amaca yönelik, daha çabuk uygulanacak 5747 sayılı yasa çıkarılmış olması ve Anayasa Mahkemesinin bu kanunun ilgili maddelerini iptal etmesi bir çok hukuki sorunu da beraberinde getirmiştir.
Anayasa Mahkemesinin 5747 sayılı Kanunun iptali istemiyle açılan davada vermiş olduğu 2008/34Esas, 2008/153 Karar sayılı Kararı 6.12.2008 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanmıştır. Bu Kararında Anayasa Mahkemesi, 5747 sayılı Kanunun Geçici 1. maddesinin (1) numaralı fıkrasının;
5747 Sayılı Yasa’ya ekli 44 sayılı listede gösterilen belediyelerden,
1- Türkiye İstatistik Kurumu tarafından gerçekleştirilen adrese dayalı nüfus sayımı sonuçlarına yasal süresi içinde iptal davası açanlar,
2- Yasa’nın yürürlüğe girdiği 22.3.2008 tarihinden önce 5393 sayılı Yasa’nın 8. maddesi uyarınca yapılan katılma işlemi ile nüfusu 2000’in üzerine çıkanlar,
3- “Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın önerisi ve Bakanlar Kurulu kararı ile ilan edilmiş turizm bölge, alan ve merkezleri ve kültür ve turizm koruma ve gelişim bölgeleri” kapsamında kalanlar ile “Bayındırlık ve İskân Bakanlığı’nca saptanan 2008 yılı turizm öncelikli yöreler “ listesinde yer alanlar, yönünden Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline Karar vermiştir.
Anayasa Mahkemesi Türkiye İstatistik Kurumu tarafından gerçekleştirilen adrese dayalı nüfus sayımı sonuçlarına yasal süresi içinde iptal davası açanlar derken; idari dava açma süresini de Kararın gerekçesinde açıklamıştır. Gerekçede “Adrese dayalı nüfus sayım sonuçlarının, ilgili belediyelere yazılı olarak bildirilmediği, Resmî Gazete’de yayımlanmadığı dikkate alındığında, ilgili belediyelerin, kendilerine ilişkin nüfus sonuçlarından, en geç 5747 sayılı Yasa’nın Resmî Gazete’de yayımlandığı 22.3.2008 tarihi itibarıyla haberdar olduklarının ve idari dava açma sürelerinin de bu tarih itibarıyla başlayacağının kabulü gerekir.” Denmiştir. Buna göre idari dava açma süresi 22.3.2008 tarihinden itibaren 60 gün sonra dolmuştur. Ancak 5747 sayılı Kanuna dayanılarak çıkarılan İçişleri Bakanlığının 01.05.2008 tarih 2008/34 sayılı genelgesinin iptali istemiyle açılan davada Danıştay 8.dairesince 19.12.2008 gününde verilen 2008/4826Esas ve 2008/8384Karar sayılı Kararda “Anayasa Mahkemesinin söz konusu kararındaki iptal hükmü gerekçesiyle yeni bir hukuki durum ortaya çıktığından Anayasa Mahkemesinin gerekçeli Kararının resmi gazetede yayımı tarihinden itibaren 2577 sayılı İdari Yargılama usulü Yasasında belirtilen esas ve usuller çerçevesinde açılacak davaları da süresinde kabul etmek Anayasada belirtilen hukuk devleti ilkesinin bir gereğidir.” denilerek Türkiye İstatistik Kurumu tarafından gerçekleştirilen adrese dayalı nüfus sayım sonuçlarına iptal davası açmak için yasal sürenin Anayasa Mahkemesinin gerekçeli Kararının yayınlandığı 06.12.2008 tarihinde başlaması gerektiğine karar vermiştir
Anayasa Mahkemesi ve Danıştay’ın idari dava açma sürelerini farklı yorumlamaları tartışmaya neden olmuştur. Anayasanın 153/son maddesinde “Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar” hükmü karşısında Anayasa Mahkemesi Kararında belirtilen sürenin dikkate alınması gerektiği ileri sürülmüştür.Yüksek Seçim Kurulu 329 sayılı Kararı ile konuyu Seçim Hukuku yönünden incelemesi sonucu Anayasa Mahkemesinin Kararını, 44 sayılı listede gösterilen belediyelerden Türkiye İstatistik Kurumu tarafından gerçekleştirilen adrese dayalı nüfus sayımı sonuçlarına Danıştay Kararında öngörülen süre içinde (yasal süresi içinde) iptal davası açanlar olarak kabul etmiş ve Danıştay’ın öngördüğü idari dava açma süresinde iptal davası açan belediyelerin 29 Mart 2009 yerel seçimlerine belde olarak katılmalarına Karar vermiştir.
Yüksek Seçim Kurulu 329 sayılı Kararında ayrıca 5747 sayılı kanunun geçici 1.maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca, bağlı olduğu il veya ilçe belediyesine mahalle olarak katılan belediyelerde seçimlerin 5393 sayılı Kanunun 12/2 maddesi uyarınca yeni durumlarına göre yapılmasına karar vermiştir. Yüksek Seçim Kurulu 153 sayılı Kararında bu durumda olan 19 beldenin mahalle olarak seçime gireceğini açıklamıştır.
Bu belediyelerden aynı zamanda Anayasa Mahkemesinin belirttiği şekilde Türkiye İstatistik Kurumu tarafından gerçekleştirilen adrese dayalı nüfus sayımı sonuçlarına yasal süresi içinde iptal davası açanların durumu tartışmalıdır. Anayasa mahkemesinin İptal Kararına göre yasal süresi içinde dava açmış olduğu için belediye tüzel kişiliklerinin devam etmesi gerekirdi. Ancak 5747 sayılı yasanın geçici 1.maddesinin 4.fıkrasına göre bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren altı ay içinde 5393 sayılı Belediye Kanununun 8 inci maddesindeki usule bağlı olmaksızın, belediye meclisinin kararı ile bağlı olduğu il veya ilçe belediyesine mahalle olarak katılma talebinde bulunabilme imkanından faydalanmaları ve mahalle olarak katılma kararlarının kesinleşmesi sonucu Anayasa Mahkemesinin iade etmiş olduğu belediye tüzel kişiliği haklarından yararlandırılmamışlardır. Bu belediyeler içinde sayılan Camili Belediyesinin, Ağaçören ilçesine mahalle olarak katılma işlemine karşı açılan davada Aksaray İdare Mahkemesi yürütmeyi durdurma kararı vermiştir. Anayasa Mahkemesi Kararının gerekçesinde belirtildiği gibi “Anayasanın 2.maddesinde yer alan ve çağdaş demokratik rejimlerin temel ilkelerinden biri olan “hukuk devleti” ilkesinin ön koşullarından birisi de hukuk güvenliğidir. Hukuk devletinin sağlamakla yükümlü olduğu hukuk güvenliği, kişilerin, hukuk düzeninin koruması altındaki haklarını elde etmeleri için gereken her türlü önlemin alınmasını ve bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerinde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar.”
5747 sayılı kanunun geçici 1.maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca bağlı olduğu il veya ilçe belediyesine mahalle olarak katılma işlemi, Anayasa Mahkemesinin 44 sayılı listede yer alan belediyeler yönünden 5747 sayılı Kanunun ilgili hükümlerinin iptaline karar vermesiyle bu belediyeler yönünden hukuken geçersiz sayılması gerekirdi.Çünkü bu belediyeler, Anayasa Mahkemesinin 5747 sayılı yasanın ilgili hükümlerini iptal edeceğini ve belediye tüzel kişiliklerinin devam edeceğini öngörebilselerdi belki de yasanın geçici 1.maddesinin 4.fıkrası uyarınca mahalle olarak katılma kararı vermezlerdi. Bir başka deyişle 5747 sayılı yasanın geçici 1.maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca mahalle olarak katılma kararı vermiş beldelerin 5747 sayılı yasanın ilgili maddeleri Anayasa Mahkemesince iptal edilmesiyle yasal süre içinde Türkiye İstatistik Kurumu tarafından gerçekleştirilen adrese dayalı nüfus sayımı sonuçlarına iptal davası açmış ise bu katılma işleminin yasal dayanağı kalmadığı düşünülmelidir. Bu durumda akla 5393 sayılı Belediyeler Kanunundaki birleşme ve katılma hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağına bakmak gerekecektir.
5393 sayılı Belediyeler Kanununun birleşme ve katılma başlıklı 8.maddesi şu şekilde düzenlenmiştir.:
“Madde 8- Belde, köy veya bunların bazı kısımlarının bir başka beldeye katılabilmesi için bu yerlerin meskûn sahalarının katılınacak beldenin meskûn sahasına uzaklığı 5.000 metreden fazla olamaz.
Bir belde veya köyün veya bunların bazı kısımlarının meskûn sahasının, komşu bir beldenin meskûn sahası ile birleşmesi veya bu sahalar arasındaki mesafenin 5.000 metrenin altına düşmesi ve buralarda oturan seçmenlerin yarısından bir fazlasının komşu beldeye katılmak için başvurması hâlinde, katılınacak belde sakinlerinin oylarına başvurulmaksızın, katılmak isteyen köy veya belde veya bunların kısımlarında başvuruya ilişkin oylama yapılır. Oylama sonucunun olumlu olması hâlinde başvuruya ait evrak, valilik tarafından katılınacak belediyeye gönderilir. Belediye meclisi evrakın gelişinden itibaren otuz gün içinde başvuru hakkındaki kararını verir. Belediye meclisinin uygun görmesi hâlinde katılım gerçekleşir. Büyükşehirlerde birleşme ve katılma işlemleri, katılınacak ilçe veya ilk kademe belediye meclisinin görüşü üzerine, büyükşehir belediye meclisinde karara bağlanır. Katılma sonrası oluşacak yeni sınır hakkında, 6 ncı maddeye göre işlem yapılır ve sonuç İçişleri Bakanlığına bildirilir.
Bir beldenin bazı kısımlarının komşu bir beldeye katılmasında veya yeni bir belde ya da köy kurulmasında, beldenin nüfusunun 5.000'den aşağı düşmemesi gerekir.
Büyükşehir belediyesi bulunan yerlerde ayrılma yoluyla yeni bir belde kurulması için belde nüfusunun 100.000'den aşağı düşmemesi ve yeni kurulacak beldenin nüfusunun 50.000'den az olmaması şarttır.
Bu madde uyarınca gerçekleşen katılmalarda, katılınan belde ile bazı kısımları veya tümü katılan köy veya belde arasında; taşınır ve taşınmaz mal, hak, alacak ve borçların devri ve paylaşımı, aralarında düzenlenecek protokolle belirlenir.
Birleşme ve katılma işlemlerinde bu maddede düzenlenmeyen hususlarda 4 üncü madde hükmüne göre işlem yapılır.”
Görüldüğü gibi 5393 sayılı yasanın 8.maddesindeki katılma işleminde katılmak isteyen köy veya belde sakinlerinin oylama yapılarak görüşünün sorulması gerekmektedir. Oysa 5747 sayılı yasaya göre katılmada böyle bir oylama söz konusu değildir.
5393 sayılı yasanın 11.maddesi tüzel kişiliğin sona erdirilmesi hükmü de şu şekildedir.
“Tüzel kişiliğin sona erdirilmesi
Madde 11- Meskûn sahası, bağlı olduğu il veya ilçe belediyesi ile nüfusu 50.000 ve üzerinde olan bir belediyenin sınırına, 5.000 metreden daha yakın duruma gelen belediye ve köylerin tüzel kişiliği; genel imar düzeni veya temel alt yapı hizmetlerinin gerekli kılması durumunda, Danıştayın görüşü alınarak, İçişleri Bakanlığının teklifi üzerine müşterek kararname ile kaldırılarak bu belediyeye katılır. Tüzel kişiliği kaldırılan belediyenin mahalleleri, katıldıkları belediyenin mahalleleri hâline gelir. Tüzel kişiliği kaldırılan belediye ile köylerin taşınır ve taşınmaz mal, hak, alacak ve borçları katıldıkları belediyeye intikal eder.
Nüfusu 2.000'in altına düşen belediyeler, Danıştayın görüşü alınarak, İçişleri Bakanlığının önerisi üzerine müşterek kararname ile köye dönüştürülür. Tüzel kişiliği kaldırılan belediyenin tasfiyesi il özel idaresi tarafından yapılır. Bu belediyenin taşınır ve taşınmaz malları ile hak, alacak ve borçları ilgili köy tüzel kişiliğine intikal eder. İntikal eden borçların karşılanamayan kısımları il özel idaresi tarafından üstlenilir ve vali tarafından İller Bankasına bildirilir. İller Bankası bu miktarı, takip eden ayın genel bütçe vergi gelirleri tahsilat toplamının belediyelere ayrılan kısmından keserek ilgili il özel idaresi hesabına aktarır.”
Anayasa Mahkemesi iptal kararında Türkiye İstatistik Kurumu tarafından gerçekleştirilen adrese dayalı nüfus sayımı sonuçlarına yasal süresi içinde iptal davası açanların belediye tüzel kişiliğinin devam edeceğine karar vermişti. Ancak belediye tüzel kişiliğinin ne zamana kadar devam edeceği sorunu ortaya çıkacaktır. Türkiye İstatistik Kurumuna karşı nüfusun 2000’in üzerinde olduğu gerekçesi ile iptal davası açan belediyelerin bu davalarının nihai sonucunun beklenmesi gerekmektedir. Ancak devam eden yıllarda nüfusları yine 2000’in altında kaldığı açıklanan belediyelerin yürürlükte olan 5393 sayılı Belediyeler Yasasının yukarıda alıntı yaptığımız 11.maddesi gereği müşterek kararname ile köye dönüştürülebileceği açıktır.
Anayasa Mahkemesi, iptal kararında 5747 sayılı yasaya göre köye dönüştürülen beldelerden “Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın önerisi ve Bakanlar Kurulu kararı ile ilan edilmiş turizm bölge, alan ve merkezleri ve kültür ve turizm koruma ve gelişim bölgeleri” kapsamında kalanlar ile “Bayındırlık ve İskân Bakanlığı’nca saptanan 2008 yılı turizm öncelikli yöreler “ listesinde yer alanlar, yönünden yasanın ilgili hükümlerinin Anayasa’ya aykırı olduğuna Karar vermiştir. Ancak halen yürürlükte olan 5393 sayılı yasa nüfusu 2000’in altına düşen belediyelerin müşterek kararname ile köye dönüştürülebileceği hükmünde Anayasa Mahkemesinin öngördüğü turizm yöresi olma istisnası mevcut değildir. Nüfusu 2000’in altında kalacak bu nitelikteki turizm açısından önemli beldelere 5393 sayılı yasa uygulanarak köye dönüştürme işlemi yapıldığında Anayasa Mahkemesinin ortaya koyduğu turizm gerekçesi idari davaya konu olabilecektir.
Sonuç olarak 5747 sayılı yasanın Anayasa Mahkemesince İptal Kararı ile ortaya çıkan sorunlar ve 5393 sayılı köye dönüştürmeye ilişkin düzenlemelerde kazanılmış hak prensibinin uygulanmadan nüfusun 2000’in altına düşmesi şartının belirleyici olması karşısında 5393 sayılı yasada bu konuyu yeniden düzenleme gerektiği sonucunu ortaya çıkmıştır.Anayasa Mahkemesi de iptal kararının gerekçesinde şu şekilde ifadeye yer vermiştir. “Dava dilekçesinde, nüfusu 2000’in altına düşen belediyelerin, 5393 sayılı Belediye Kanunu’nda öngörülen idari yönteme uyulmayarak Yasa’yla köye dönüştürülmeleri nedeniyle, söz konusu belediyeler ile buralarda yaşayan yurttaşların bu konuya ilişkin dava haklarının ellerinden alındığı, bunun da Anayasa’ya aykırı olduğu ileri sürülmüş ise de, bir yasa kuralı, bir başka yasa kuralına göre ve onun varlığı ya da yokluğu gözetilerek değil, ancak ilgili Anayasa kuralına göre değerlendirilerek denetleneceğinden ve yasa koymak, değiştirmek, yasayı yürürlükten kaldırmak ve yerindeliği takdir etmek tümüyle yasa koyucunun yetkisi içinde olduğundan, yasalar arasında uyum ve uygunluk yasa koyucu tarafından gözetilmesi gereken hususlardır.”
Yorumlar