İstanbul’un bir özelliği de ilk vilayet teşkilatının diğer büyük illerden çok sonra, ancak 1909 (1325) yılında kurulmuş olmasıdır. Bunun nedenleri çeşitli eserlerde şöyle açıklanmaktadır:
İstanbul, Fatih Sultan Mehmet tarafından 29 Mayıs 1453’te fethinden egemenliğin Büyük Millet Meclisine ve dolayısıyla ulusa geçmesi tarihi olan 23 Nisan 1920 ye kadar 467 yıl Osmanlı devletinin baş şehri olarak kalmıştır. 13 Ekim 1923’te Ankara başşehir olarak kabul olunmuş ve bundan 16 gün sonra, yani 29 Ekim 1923’te Cumhuriyetin ilanı ile İstanbul, yeni Türkiye Cumhuriyetinin bir vilayeti haline gelmiştir.
İstanbul, Osmanlı İmparatorluğunun başşehri iken, Padişah denilen Hükümdar ile o zamanın Başvekili (Sadrazam) ve Vekilleri (Nazırlar), yani Bakanlar Kurulunun tümü başşehirde bulunmalarına ek olarak çeşitli devirlerde de şehrin mülki, beledi, askeri ve inzibati işleriyle İstanbul Kadısı, Yeniçeri Ağası, İhtisab Nazırı, Serasker, Zabtiye Müşiri ve Şehremini gibi isimlerle vazife gören kişiler ve kuruluşlar meşgul olduklarından 1909 (1325) yılına kadar İstanbul şehri ile “mülhakat” denilen yakınındaki ilçeler için ayrıca bir Vali tayinine ihtiyaç duyulmamıştır. Ancak Meşrutiyet inkılabıyla Osmanlı Devleti şekil değiştirdikten sonra, 22 Temmuz 1909 (1325) tarihli bir kanun la İstanbul’da ilk defa vilayet kurulmuştur.
İstanbul’un fethinden 1826 (1242) tarihine kadar 373 yıl şehrin idari ve beledi işlerinin mühim bir kısmı Padişah ve Vezirler Meclisi tarafından tayin olunan kişilerin şahsi takdir ve kararları ile yürütülmüştür.
Şehirleri “Kadı” denilen ve İstanbul’da da “İstanbul Efendisi” adı ile anılan ve aynı zamanda şehrin hakimi olan kavuklu bir yüksek memur idare ederdi. “İstanbul Efendisi” emrinde bulunan İhtisab Ağası ve ona bağlı memurlar vasıtasıyla hiçbir kanuna tabi olmaksızın hüküm ve kararlarını derhal uygulardı.
1826 (1242) yılında İkinci Sultan Mahmud tarafından Yeniçeriliğin kaldırılmasından sonra “İhtisab Nezareti” adı ile Bakanlık gibi yeni bir teşkilat kurulmuş ve o zamana kadar Kadılar veya İstanbul Efendileri tarafından görülmekte olan esnafın ve gıda maddelerinin kontrol ve murakabesi ile zabıta işleri ve ordu masraflarının karşılığı olarak alınan ihtisap resimlerinin tahsili gibi görevler bu Nezarete verilmiştir. İhtisap Nezareti İstanbul’da hem Vilayete, hem de Belediyeye ait işleri görür, şehrin asayişi ile de meşgul olurdu.
Fakat çok geçmeden İhtisap Nezaretinin bu vazifelerden vergi tahsili kısmı Maliye Nezaretine, zabıta ve askeri işler de “Seraskerlik” makamına verilmiştir. Fakat bir müddet sonra, Seraskerliğe verilen zabıta vazifeleri önemli görüşülerek 1846 (1262) yılında bir “Zaptiye Müşürlüğü” ihdas olunmuş ve böylece mülki idare ve zabıta işleri bu Müşürlüğe devir olunmuştur. Bu suretle İhtisap Nezaretinde yalnız Belediye görevleri bırakılmış oldu.
|
Böylece 1846 (1262) yılından 1866 (1282) yılına kadar geçen yirmi yıl içinde Vilayete ait mülki idare ve zabıta işleri (Zaptiye Müşürlüğü)’nce ifa olunmuştur. 1866 (1262) yılında Zaptiye Müşürlüğünde Çatalca, Şile, Kartal, Gebze gibi “ Mülhakat” civar ilçelere ait idari ve inzibati işlerle de meşgul olmak üzere bir “Meclis-i İdare-i Liva-i Zaptiye” adı ile bir Meclis teşkil edilmiştir. Bundan dört yıl sonra 1870 (1286) tarihinde ise İstanbul’un mülki idaresi, zabıta ve mahkemeleri hakkında 101 maddelik bir nizamname yayınlanmış ve bu nizamname ile Zaptiye Müşürüne Valilik yetkileri verilmiştir.
Bu nizamnameye göre, Zaptiye Müşürlüğü idari teşkilatı, İstanbul, Beyoğlu, Üskiüdar ve Çekmece adları ile dört mutasarrıflık (Valilikten küçük, Kaymakamlıktan büyük bir idari makam) ile Galata, Adalar, Kartal, Eyüp, Yeniköy, Şile, Beykoz, Çatalca, adları ile sekiz Kaymakamlıktan ve Küçükçekmece, Suyolu kurası (köyleri), Terkos, Gebze adları ile dört müdürlükten kurulu idi. Bu nizamname ile İstanbul’da ki Ceza Mahkemeleri de, diğer vilayetlerin mahkemeleri gibi Zaptiye Müşürünün Emri altına verilmiş ise de bunun sakıncası çabuk anlaşılmış ve bir yıl sonra 1871 (1287) de kaza ve icra kuvvetleri birbirinden ayrılarak mahkemeler yeni kurulan Adliye Nezaretine bağlanmıştır. Böylece, Valilik yetkisi 1877 (1293) inkılabına kadar Zaptiye Müşürü tarafından kullanılmıştır.
Bu tarihte Osmanlı Hükümetinin şekli değiştiği zaman, İstanbul’un idaresine de bir yenilik verilmek istenilmiş ve Paris şehrini takliden mevcut Belediye dairelerinin ( bugün ki Belediye Şube Müdürlükleri) sayısı yirmiye çıkarılmış, fakat o sırada Osmanlı, Rus harbi çıktığı için bunun tatbikatına geçilememiştir. 1878 (1294) de ise Belediye dairelerinin sayısı ona indirilmiştir, her daireye Hükümet tarafından birer müdür tayin edilmek suretiyle 1908 (1324) yılına kadar İstanbulun idare işleri de bu Belediye Müdürlükleri tarafından ifa olunmuştur.
Meşrutiyetin ilanı üzerine, 22 Temmuz 1909 (1325) tarihli bir kanunla İstanbul’da ilk defa Vilayet teşkil olunmuş ise de, o zamanlar İstanbul Hükümet merkezi olduğu için, şehirde vilayetin varlığı ve otoritesi hissedilmemiştir.
İstanbulda vilayet teşkilatının kurulmasından ve Şehreminliğine ilaveten bir de Vilayet Makamı ihdas olunmasından sonra Dahiliye Nezareti için bir “ Emanet-Vilayet Meselesi” meydana çıkmış, zaman zaman Vilayetin lüzumsuzluğu ileri sürülmüş, komisyonlar inceleme yapmış, hulasa 1922 yılına kadar 12 yıl içinde her yeni Vali, Şehremini ve Dahiliye Nezaretinde kocaman bir dosya teşkil etmiştir. Tatbikat ve icraat ise, kah ayrı bir Vali ve bir Şehremini bulunması, kah Valiye Şehremini vekalet veya Şehreminine Valiye vekalet görevi de verilmek suretiyle yürütülmüştür.
Bu arada: İstanbul Şehremini Operatör Dr. Cemal Paşa (Topuzlu) 12 Ekim 1912’den 8 Kasım 1914’e kadar, Şehremini İsmet bey, 9 Kasım 1914’den 3 Şubat 1915’den 29 Nisan 1915’e kadar, Şehremini Bedri Bey, 30 Nisan 1915’den 7 Temmuz 1917’ye kadar İstanbul Valiliğine de vekalet etmişlerdir. İstanbul Valisi Kani Bey 14 Temmuz 1917’den 3 Aralık 1917’ye kadar ve ikinci defa olarak 12 Ağustos 1918’den 15 Aralık 1918’e kadar ve Vali Yusuf Ziya Bey de 16 Aralık 1918’den 11 Mayıs 1919’a kadar İstanbul Şehreminliğine de vekaletten bulunmuşlardır.
Atatürk’ün Milli Mücadeleye başlamak üzere Samsun’a çıktığı 1919 Mayısından, 1923 Cumhuriyetin ilanına kadar geçen intikal devresinde iki kat daha Valilikte bulunmuş ve bunların sonuncusu, 7 Ekim 1922’den, yani Padişah Vahidettin’in bir düşman gemisiyle İstanbul’dan kaçtığı 17 Ekim 1922’den on gün evvel başlayarak 7 Nisan 1923’e kadar Valilik yapan Miralay Esat Bey (Paşa) olmuştur.
Kaynak:1967 İstanbul Valiliği İl Yıllığ
|
Yorumlar