BEDEN DİLİ
BEDEN
DİLİ
Etkili iletişim becerilerinin insan yaşamındaki yeri ve
önemi, sağlıklı ve uzun süreli ilişkiler söz konusu olduğunda tartışılamaz.
İletişimin etkinliğini sağlayan en önemli unsur ise beden dilidir. Beden dili
sayesinde karşınızdakinin davranışlarından düşüncelerini anlayabileceğinizi
biliyor muydunuz?
Davranış
bilimcilerin vücut hareketlerinin iletişimdeki etkinliğini fark etmeleri ve
beden dili üzerindeki ilk araştırmalar 1970’li yıllara rastlar. Henüz çok yeni
diyebileceğimiz bu bilimsel araştırmalar sonucu elde edilen bulgular ise
azımsanmayacak kadar çok. ve bir o kadar da önemli. Neden mi?
Beden
Dilinin İletişime Etkisi
Bilimsel
araştırmalara göre bir mesajın toplam etkisinin yaklaşık %7’sini sözel (sadece
sözcükler), %38’ini sesli (ses tonu, sesin yükselip alçalması ve diğer sesler)
ve %55’ini de sözel olmayan öğeler oluşturuyor. Beden dilinin insan
ilişkilerindeki öneminin fark edilmesi üzerine bu konuda kişisel gelişim
seminerleri verilmeye başlandı, hatta bazı okullarda ders olarak okutuluyor.
Bireyler arasındaki görüş ayrılıklarının temelinde bilginin farklı algılanış,
yorumlanış ve kullanış biçimlerinin olduğu biliniyor. Beden dili ise bu
ayrılıkları en aza indirmenin yollarından sadece biri ama en etkili olanı.
Tabii ki beden dili de kültürlere göre farklılık gösterebiliyor, mesela kafayı
iki yana sallayarak yaptığımız hayır hareketi Bulgaristan’da evet olarak
algılanır. Bir kültürün beden dilini bilmemenin bedeli de size sorulacak soruya
göre değişir, ama bunun için uyulabilecek en güvenli kural Roma’da Romalılar
gibi davranmaktır!
Yalancının
Mumu
Ülkemizde
yalancının mumunun ne zamana kadar yanacağını bilmeyen neredeyse yokken,
üniversiteye başlayıncaya dek beden dili kavramıyla karşılaşmamış olan ve benim
de içinde bulunduğum milyonlar var. Bu ikisi arasında nasıl bir ilişki
kurduğuma gelince ise, bir insan yalan söylerken alın terlemesi, gözbebeği
küçülme büyümeleri, yüz kası seğirmeleri gibi vücut hareketleri onu rahatlıkla
ele verir. Emniyet görevlilerin gözaltına aldıkları bir şüpheliyi yalnız başına
karanlık bir odada sandalyeye oturtarak sorguya çekmesinin sebebi onun beden
dilini daha iyi analiz edebilmektir. Yalan söylediğinde onu ele verecek yegane
delil vücut hareketleridir. İnsanlar yalan söyleme anında burun kaşıma, eli yüze
götürme gibi makro hareketleri kontrol edebilmelerine rağmen, göz bebeği
büyümesi, yanakların kızarması gibi mikro hareketlerine engel olamamaktadır. Bu
yüzden en iyi yalan söyleme şekli telefonda yalan söylemektir! Pazarlamacılara,
müşteri satılan malı neden alamayacağını anlatırken onun avuçlarına bakmaları
öğretilir. Gerçek nedenler sadece avuçlar açıktayken söylenir.
İletişimimizin
önemli bir kısmını gerçekleştirmemizi sağlayan beden dilini toplumumuza
yaymamızın gündüz vakti yanan mumlardan edilecek tasarrufun daha verimli
alanlara yöneltilmesinin yanında, daha fazla kişinin birden fazla dili
konuşması dolayısıyla ülke imajına da olumlu katkıda bulunacağını düşünüyorum!
Bu konuya ilgi duyanlar için tavsiye edebileceğim kaynaklardan bazıları Psikolog
Dr. Acar Baltaş ve Psikolog Dr. Zuhal Baltaş’ın Bedenin Dili isimli kitabı ve
Allan Pease’in Beden Dili’dir. Hayatımızın her anında farkında olmayarak da
olsa kullandığımız bu gücü keşfetmek için sağır biri gibi davranarak egzersiz
yapabilirsiniz, televizyonun sesini kısarak senaryoda geçenleri anlamaya
çalışmak gibi...
Madalyonun
Diğer Yüzü
İletişimde
bir mesajı gönderen olduğu gibi bir de alan kişi var. İletişimin etkileşim
halini alabilmesi için mesajın gönderildiği kişinin de bilgiyi verilmek istendiği
haliyle algılamasını sağlamak gerekiyor. Bu da etkin dinlemeyi gerektiriyor.
Sadece dinleme sanatını öğretmek üzerine yazılmış kitaplar var. Geçen sene
yerli kanallardan birinde Yaşama Sanatı adlı programda Dinleme Becerileri
konulu oturuma katılma fırsatım oldu. Yine bu konuda kişisel gelişim
merkezlerinde sertifika programları düzenleniyor. Ülkemizde böyle gelişmelerin
olduğunu bilmek sevindirici. Bir mesajı gönderirken olduğu kadar alırken de
beden dilimizle karşımızdakine tepki veriyoruz. Birini dinlerken başımızı
onaylama anlamında yukarı aşağı sallarsak karşımızdakine onu anladığımızı,
anlattıklarıyla ilgilendiğimizi ve devam etmesini istediğimizi söylemiş
oluyoruz. Kendi hayatımdan bir örnek vereyim: Dış Ticaret Müsteşarlığı’nın
düzenlediği Gençlik Kurultayı’na katılmak üzere gittiğim Ankara’dan dönüyordum
ve otobüste bir öğretmenle aynı koltuğu paylaştık. Yerime geçerken kendisini
selamladım ve bunun ardından konuşmaya başladık. Tabii gerek tecrübe gerek
bilgi birikimi açısından anlatacak daha çok şeyi olan taraf karşı taraftı. Ben
ise daha çok dinleyici durumundaydım. Başımla onaylamak, yüz ifadelerimle tepki
göstermek haricinde “ya sonra?”, “haklısınız”, “gerçekten?” gibi iletişim
köprüleri kuruyordum. Mola dahil 6 saat süren yolculuğun sonunda aldığım tepki
beni çok etkiledi: Ya Hakan iyi ki birlikte yolculuk ettik, yanıma inşallah
konuşkan biri oturur diyordum!
Mimiklerin,
jestlerin ve diğer vücut hareketlerinin en etkili kullanımlarını bize sunan
kişiler politikacılar ve stand up gösteri yapanlardır. Politikacıların bu
konuda ne kadar iyi oldukları hepimizce malum olduğundan örneklendirme
konusundaki tercih hakkımı ikinci şıktan yana kullanıyorum. Bir gösteriye
gittiğinizde sizi en çok etkileyen nedir düşündünüz mü? Bir tek kişilik
tiyatroya gittiyseniz özellikle de komedi ise tarzı, aynı esprileri bir
arkadaşınıza yapmayı denediniz mi? Sizin kahkahalarla güldüğünüz bir espriye
sadece bir tebessümle karşılık verebilirler ya da gülmeyebilirler. Bunun sebebi
sahnedeki profesyonelin aynı zamanda beden dilini çok iyi kullanmasıdır. Aynı
şekilde tiyatroyu oynayan kişinin önüne bir perde koyarsanız ve aynı şeyleri
başka birine dinletirseniz tepkilerinin daha zayıf olduğunu görmek sizi
şaşırtmasın.
Yüzyılın
Dövüşçüsü: Bruce Lee
Beden
dili hakkında paylaşılacak çok şey olduğu kesin. Bunlardan biri de beden
dilimizin içine doğmak, sezmek, altıncı his gibi duyguları bize yaşatmasıdır.
Hiç gözünüzün tutmadığı biri oldu mu? Neden düşündünüz mü? Yoksa vücut
hareketlerinden birinden mi şüphelendiniz? Ya da imaj danışmanlarının sıkça
sözünü ettiği ilk 30 saniyedeki olumlu izlenimi oluşturma konusunda yetersiz mi
kaldı? Sebebi ne olursa olsun kıymetli dostum ve üstadım Melih Arat’tan
öğrendiğim gibi beden dilini iyi anlamak bize öngörülerimizde daha yüksek doğruluk
elde etme imkanını verir. O bunu hep yapıyor! Uzakdoğu sporlarında kuşak atlama
sınavlarında yeterlilik için çok önem verilen bir unsur vardır: Bakışlar...
Sebebi basit, bakışlar öğrencinin kendine ne kadar güvendiğinin en önemli
göstergesi. Birçok karşılaşmada sadece bakışlardan kimin galip geleceğini
söylemek mümkündür. Bruce Lee’nin yüzyılın dövüşçüsü olduğu kabul edilir, gerek
kendi geliştirdiği stili Jeet Kune Do gerekse Kung Fu’daki ustalığı
nedeniyle... Bruce Lee’yi tanımıyorum, stilini de bilmiyorum ama size son bir
tavsiyem var. Bruce Lee’nin resimlerinden birkaçına bakın ve karşılaştırmak
için de bildiğiniz en iyi dövüş sporcularının resimlerini koyun yanına. Bakalım
öngörüleriniz size kimin daha iyi olduğunu söyleyecek?!
Sözün
Özü: Çok
duyan mı bilir, çok gören mi?
BEDEN
DİLİ - 2
İnsanlar
konuşarak anlaşmayı geliştirmeden önce, beden dilleriyle anlaşırlardı. Beden
dili insanların ilk anlaşma aracı ve ilk dili olmuştur. Bedenleri dili
aracılığıyla insanlar duygularını, düşüncelerini, isteklerini, ihtiyaçlarını ve
ruhsal zenginliklerini başka insanlarla paylaşmışlardır.
Günümüzde dünyanın en çok konuşulan
dili olan İngilizce’de beden ve ruh ilişkisini açıkça vurgulayan sözcükler
vardır. Örneğin, bu dilde “birisi” anlamına gelen “somebody” ve hiç kimse
anlamına gelen “nobody” sözcüklerin her ikisinde de bulunan “body” sözcüğü
“beden” anlamına gelmektedir. Beden olmaksızın varlık olmaz ve dolayısıyla
insanın kendisiyle ilgili bir kavram da söz konusu olamaz.
İlk Dilimiz - Beden Dilimizdir
Ana dilimizden başka bir dil öğrenmek
için, zaman ve enerji harcarız. Bir yabancı dili, iyi öğrendiğimiz ölçüde
kendimizi daha iyi ifade edebiliriz. Karşımızdakini daha iyi anlarız. Temel
dilimiz olan bedenimizin dili öğrenmek için neden zaman ayırmadığımızı anlamak
güçtür. Hiç kimse beden dilinin ifadelerinden kaçamayacağı veya bunu
bastıramayacağı için, bu dili öğrenmeye çalışmak çok yararlıdır. Böylece, kendi
dünyamızı yansıtma biçimimiz ve birlikte yaşadığımız insanların iç dünyalarıyla
ilgili önemli bilgilere sahip oluruz. Aslında her insan, beden dili konusunda
bildiğini düşündüğünden, çok daha fazlasını bilir.
Eğer beden dilimize önyargısız ve
cesaretle yaklaşırsak birçok görüşme ve karşılaşmanın sonucunu başarılı
kılmamız mümkün olur. Duyguların ve düşüncelerin kelimelere dökülmediği
durumlarda bunu çok açık olarak hissederiz. Böyle anlarda bakış başın bir
dönüşü kavrayan bir jest, savunucu bir mimik binlerce kelimeden fazla anlam
taşır. İnsanlar kelimeleri, çoğunlukla gerçek duygu ve düşüncelerini örtmek
için kullanırlar.
Sosyal statü ve bir grup içindeki
hiyerarşi; bireyin kendisini bir grup içinde algılayışı, grubun yapısı ve
insanlara toplumsal konumlarını beden dilleri ile yansıtmalarından anlaşılır.
Beden dilinin kelimelerden çok daha kolay anlaşılma özelliği ise hiç değişmez.
İnsan hayat boyunca çoğunlukla farkında olmaksızın günlük beden dilini son
derece etkili olarak kullanır. Ancak bedenini, kelimeleri kontrol ettiği gibi
kontrol edemez. Bedenimiz olaylara veya durumlara karşı çok daha fazla
kendiliğinden tepkiler verir. Gerçek duygu ve düşüncelerimizi kelimelerin
arkasına gizlemek belki mümkündür, ama beden dilimizi gizlememiz çok kere
mümkün değildir, beden esastır.
Ve son olarak insanın kendini dış
dünyaya karşı ortaya koyuş biçiminin temelini görüş açıklığını, bir başka
değişle merkezini kullanma biçimidir. Başka hiçbir özelliğine bakmaksızın,
sadece göğüs açıklığına bakarak bir insanin kişilik yapısı ve içinde bulunduğu
durumu konusunda bilgi sahibi olmak mümkündür.
Davranışımız İç Dünyamızı Etkiler
İnsanın merkezini kullanma biçimini ve
temel beden duruş özelliğini tanımanın sağladığı en önemli yarar, yalnızca
çevredeki kişileri doğru değerlendirmek değildir. Bu özelliklerin farkında
olmak, kişinin kendi hayatında çok temel değişikler yapar. İnsanlar büyük
çoğunlukla içlerinden geldiği gibi davrandıklarını düşünürler. Oysa yakın
zamanda yapılan araştırmalar, “İnsanlar hissettikleri gibi davranmaktan çok,
davrandıkları gibi hissetiklerini” ortaya koymuştur.
Canı sıkılan bir insanın kaşları
çatık, yüzü asık, omuzları düşük ve merkezi kapalıdır. Hepimiz sık sık sebepsiz
bir can sıkıntısı yaşarız. Oysa çok kere kaşlarımızı çattığımız, yüzümüzü
astığımız ve omuzlarımızı düşürüp, merkezimizi kapattığımız için canımızın
sıkıldığımızı düşünmeyiz. İnsan hangi davranışını dışlatırsa, bir süre sonra
beden kimyasında meydana gelen değişikler sebebiyle o yönde duygular yaşamaya
başlar. Sıkıntılı bir insan gibi davranmak iç sıkıntısını artmasına sebep olur.
İletişimde İlk Dakika Önemlidir
Karşi karşiya gelen iki kişi
arasindaki ilk etkileşim, iletişim sürecinin önemli bir belirleyicisidir. Bu
etkiyi yaratan faktörler, karşilaşan kişinin beden dilinden kullandigi
kelimelere ve kişinin taşitigi bütün aksesuarlardan içinde bulundugu fizik ortam
nesnelerine kadar geniş bir dalim gösterir. Işte bütün bu faktörlerin bileşkesi
“algilayan kişinin” degerlerinde bir yer bulur ve o çerçeve içerisinde
yorumlanir. Algilayan kişisel özellikleri ve toplumsal normlari ile kaliplaşmiş
olan yargilar, etkileşim verilerine bagli olarak iletişimin ilk aninda bir
“karar” verdirir ve insan karşisindaki kişiye zihninde bir etiket yapiştirir.
Bu karar olumlu veya olumsuz olabilir.
“Duruşundan hiç hoşlanmadim”,
“Bakişini sevmedim”, “Bir görüşte kanim isindi”, Ilk gördügümde vuruldum”, “Ben
onu gördügüm an işe yaramaz oldugu anlamiştim” gibi degerlendirmeler o kişi ile
gelişecek iletişimin temelini oluşturur. Yanliz bu kararlarimiz her zaman
böylesine açik ve bilinçli olmayabilir. Kişi bunlara bilinç düzeyine çikartsa da,
çikartmasa da, ilk algilarimizin oluşturdugu yarginin, ietişim biçiminizde ve o
kişiye atfettigimiz degerde önemli bir rol oynadigi bilinir.
Aile İçindeki Beden Dili
Beden dilimizle verdiğimiz mesajlar
insanlarla anlaşmamızda en temel araçtır. Hem yakın çevremizde, hem daha geniş
sosyal hayatımızda hem de farklı ülke insanları ile ilişkilerimizde öncellikli
beden dilimizi kullanırız ve onların beden dilleri ile anlattıklarını çözmeye
çalışırız.
Yakın arkadaşlarımıza, eşimize,
çocuklarımıza duruşumuz veya bakışımızla düşündüklerimizi hissetirmeye
çalışırız. Büyük çoğunlukla onlar da bu mesajları alır, düşünce ve duygumuzu
anlarlar. İletişim kurduğumuz kişilerle kültürümüzdeki ortak özellikler ne
ölçüde fazlaysa birbirimizin beden dilini anlamamızda o kadar kolaylaşır. Bu
nedenle kişinin yaşadığı en dar çevre olan aile içinde beden dili etkili
biçimde yoğun olarak kullanılır. “Ne hissettiğimi, ne dediğimi anla” anlamına
gelen jest ve mimiklerimiz yakın arkadaşlarımız, sevgilimiz, eşimiz özellikle
de çocuklarımız olan iletişimimizde büyük yer tutar. İnsan en önceden diliyle
anlaşmaya bekler. Bu durum istediğimizin yapılmadığı ve olumsuz bir duyguyu
konuşmak istemediğimiz durumlarda daha belirginleşir. Özellikle yakın ilişki
içinde olduğumız kimselerle kurduğumuz iletişimde gözümüzün içine bakılması ne
demek, ne yapmak istediğimizin anlaşılmasını bekleriz. Bu tür küçük
işaretlerden çıkartılan anlamlar, ilişkinin olumlu veya olumsuz yönde
gelişmesini belirlemek açısından büyük önem taşır.
Kültür Beden Dilini Etkiler
Farklı kültür gruplarına girdikçe
sözsüz iletişim mesajlarının ayrıntılarını değerlendirmek zorlaşır. Grupların
sessiz dillerinin anlamak için önemli ölçüde bilgilenmeye ihtiyaç vardır. Bunun
için o insanların kültürünü, ilişkilerini, iletişimlerini ve dünyaya
bakışlarını tanımak gerekir. Kültür, tarih boyunca insanın doğayla ve insanla
ortaya çıkan problemlerinin ve zorlanmalarının çözüm biçimidir.
Beden dili ilişkilerimizde kültürel
farklar artıkkça, yabancı bir ülkede çevremizdeki insanların duygu ve düşünce
akışını değerlendirmemiz oldukça güçleşebilir. Örneğin, Washington’da büyük bir
markette, ne olduğunu anlamadığımız bir mali rahatça çevirip incelemek
isterken, bir market görevlisi yakınımıza gelip orada bir başka işle uğraşsa,
bundan huzursuzluk duyarız. Çünkü ülkemizde böyle bir durumda, bulunduğumuz
yere gelen bir market görevlisi paketleri karıştırdığımızı görünce bize “Ne
arzu etmiştiniz?” diyerek müdahale edebileceği gibi “Her şeyi karıştırmayın!”
gibi bir uyarıda da bulunabilir. Ya da dünyanın öbür ucunda, Japonya’da
alış-veriş merkezine giren bir Türk bu kez, göze göze geldiği her mağaza
görevlisinin önünde yerlere eğilmesini hayretle izler ve belki de bir süre
kendisiyle nasıl bir ilişki kurulmak istendiğini anlayamaz.
İletişim mesajlarını biraz daha
ayrıntılı incelersek, insanın kendi kültürden kopmasının ne kadar zor olduğunu
görürüz. İletişimde vericinin mesaja yüklediği anlam içinde, kendi kültürünün
dünyayı algılayış biçimi ve o kişiye ait bireysel bütünlük vardır. İnsanın
bireysel ihtiyaçlarını, yani beden dilini kullanımı ifade biçimi içinde
yaşadığı ailenin ve toplumun değerleri ile etkileşim içindedir.
Benzerliğin Sınırları
Günümüzde farklı toplumlara ait
insanlar birbirleriyle oldukça çabuk ve kolay ilişki kurabilmektedir.
Televizyondaki dizilere bakıp, kendi yaşantımızı Batı yaşama biçimiyle özdeş
görebilir, bir sokak kahvesinde bir Avrupalı veya Amerikalıyla yüzeysel bir
dostluğu kolayca başlatabiliriz.
Farklı kültürlerdeki insanlar
teknolojinin sunduğu imkanlardan yararlanırken, ortak beden dilleri
kullanırlar. İnsanlar nerede yaşarsa yaşasınlar benzer şekilde asansöre biner,
tenis oynar, bilgisayar ve araba kullanırlar. Aynı zamanda biyolojik kökenli
beden dilinde de birçok ortak nokta vardır. Ortak yaşantı olarak öfke, sevinç
veya şaşkınlık gibi duygular yaşanır. İşte ortak yaşanan bütün bu duygularda
bile, bizim dışımızdaki kültüre ait olanı anlamayı zorlaştıran, bizden olanı
daha kolay ve rahat anlaşılır yapan ayrıntılar bulunur.
Beden dilindeki en benzer ifadeler
canlılığı ve iç dengeyi korumaya dönük temel psikolojik durumlarla ilgilidir.
Korku, kızgınlık, hüzün, nefret, mutluluk, dikkat, ilgi, uyku, gerginlik,
şiddet bu durumların en belirgin olanlarıdır. Bu genel durumların dışında
kültüre özgü ve o toplumu belirleyici beden dili özelliklerinin bir başka
toplum tarafından kısa bir sürede benimsenmesi mümkün olmaz. Bu konuda yabancı
ülkelerle bazı örnekler verebiliriz; Avrupa’ya veya Uzak Doğu’ya yapılan
turistik gezilerde, bazı iletişim biçimleri bu ülke insanlarda etki yaratıp
takdirle karşılanır ve yapılan sohbetlerde, karşılaşılan insanların belirli
özelliklerinden övgü ile söz edilir. Ancak övgü ile söz edilen bu iletişim
biçimini kendi toplumunda uygulamasını kimse önermez. Gerçekten de böyle değişimler
beğenilse ve istense de gerçekleşemez. Çünkü bir başka topluma ait geleneksel
kültür, ödünç alınarak yaşanamaz.
Jestler Ve Mimikler
Jestler ve mimikler diğer kişilere
görsel sinyaller gönderen hareketlerdir. Bizim bir jestten söz edebilmemiz için
yapılan hareketin bir başkası tarafından görülmesi ve yaşadığımız duygu ve
düşünceyle ilgili bir bilginin karşımızdaki kişiye iletilmesi gereklidir.
Aslında her bir jest, düşünce ve duygu ürünü olduğu için doğal olarak bu
özelliklerini barındırır.
Yüz kaslarının anlatım amaçlı
kullanımı mimikleri; baş, el, kol, ayak, bacak ve bedenin kullanım de jestleri
oluşturur.
Jest ve mimikler "esas" ve
"ikincil" olarak ayrılır. Esas jest ve mimikler, düşünce ve
duygularımızı destekleyen, onları somutlaştıran hareketlerimizdir. Örneğin,
sohbet sırasında göz kırpma, baş sağlama, kolları açma gibi işaret ve
hareketler iletmek istediğimiz ve programladığımız bir mesajı içeren
jestlerdir.
Öte yandan kendiliğinden gelen ve hiç
beklemediğimiz bir anda bizi yakalayan esneme ve hapşırma gibi durumlarda bile
jest söz konusudur. Esas olarak anlatıma katkıda bulunmayan ve kendiliğinden
refleks olarak ortaya çıkan bu hareketlere ikincil jest ve mimik denir.
Bu iç tepkilerle ortaya çıkan ikincil
jestler, ortamın özelliklerine göre giydirilmeye ve şekillendirilmeye başlarsa
esas jestlere dönüşmesi ortama, kişinin içinde bulunduğu ve birlikte olduğu
kişilere karşı takınmak istediği tavra bağlıdır. Bu jestlerin bazılarını
bastırmak, bazılarını da en açık biçimde de ortaya koymak eğilimi vardır. Bir
konser salonunda insan hapşırığını tutmaya çalışır ve özür diler bir ifade
takınır, ancak istemediği halde eşi camları açmışsa ve bundan rahatsız oluyorsa
hapşırması çok daha farklı olur. Açık, net ve mümkün olduğunca şiddetli olan hapşırık
artık ikincil jest olmaktan çıkar.
Baş ile selam vermek veya el sallamak
gibi hareketlere esas jestler denir. Esas jestler başlangiçtan bitişlerine
kadar iletişimin bir parçasidirlar. Esas jestlerle ikincil jestleri ayirt etmek
için kendi kendimize şu soruyu sorabiliriz. “Eger ben yalniz olsaydim bu
hareketi yapacak miydim?” Cevabimiz “Hayir” ise bu hareketimiz esas jesttir.
Cevabimiz “Evet” ise hareketimiz kendiligindedir ve ikincil jestler grubuna
girer.
İkincil Jestler
İkincil jestlerin pek çoğu esas olarak
sosyal değildir. Çünkü bunlar bedenin rahatı, temizliği ve kaşınma gibi
kendiliğinden olan ihtiyaçları ile ilgili hareketlerdir. Vücut bakımımızı ve
rahatlığımızı ovarak, silerek, kaşıyarak yaparız, yeriz, içeriz, rahat olarak
bir beden duruşu sağlamak için kollarımızı birleştiririz, bacak bacak üzerine
atarız, dik veya yan otururuz. Bütün bunları kendimiz için yaparız. Fakat
bunları nasıl yaptığımız ve hangi duygusal durumda olduğumuz önemlidir. Bu
jestleri yaparken yalnız olmadığımız durumlarda bizimle birlikte olanlar bu
kişisel hareketlerden bizimle ilgili bilgi sahibi olurlar.
Duygusal durumumuzu yansıtan jest ve
mimikler açık ve belirgin bir şekilde dışarıya başkalara sinyaller
göndermektedir. Bu işaretlerin fark edilmesini istemiyorsak özel bir çaba
harcamamız ve kendimizi kontrol etmemiz gerekir. Dikkat edilmesi gereken nokta
dışa vurduğumuz duygularımızla ilgili işaretlerin gerçekten karşı tarafa
iletmek istediklerimiz olup olmadığıdır. İkincil jestleri bilinçli olarak
anlamdırıyor olsa da olmasa da, bu jestler kişiyle ilgili duyguların bir
aktarımıdır.
Esas Jestler
Bu jestler yüz, baş, el, kol, ayak,
bacak ve bedenin bir konuya açiklik kazandirmak için yaptigi jareketlerdir.
Esas jestler, anlatim jestleri, sosyal jestleri ve mimik jestleridir.
a)Anlatım
jestleri
Bu jestler insanın diğer hayvanlarla
ortak olan biyolojik kökenli jestleridir (Temel altı duygusu). Kaslarımız altı
temel duygunun ifadesinde, canlılığımızın başlıngıcından bu yana bedenin
yaşantı ile bağlantısını kurmak ve bedeni korumak için düzenlenmiştir. Anlatım
jestleri özellikle yüz ifadelerinde ortaya çıkar ve insanın varlığını korumaya
dönük eylemlerinden kaynaklanır. Örneğin yüzdeki sıkma hareketi, düşman
tarafından boynun sıkılma eylemi içinde oluşmuştur. Boyunu sıkılan bir insanın
yüzündeki bütün kaslar sıkıştırılarak direnç oluşurur. Ya da ani ve atak
hareketler karşısında gözlerimizin kapanması belirsizlik ve tehditlerle dolu
bir dünyadan gelebilecek bir saldırıya gözlerini koruma amacına dönüktür.
Öte yandan gülme insanın hoşnut
olduğunu, iç demgesinin yaşamı sürdürmeye uygun bir uyum içerisinde bulunduğunu
ortaya koyan ve karşısında bulunanları bu mutluluğa ortak olmaya davet eden bir
jest ve mimiktir. Yapılan kültürlerarası çalışmalar bu temel jestlerinin bütün
kültürlerde ortak olduğunu göstermiştir.
Esas jestlerimizden olan anlatım
jestlerinin temel özellikleri kültürel etkilenmeler sonucunda değişime
uğramıştır. Ana jest kalıbı farklı olmadan kültüre ve kişiye bağlı olarak
değişik durumlarda kullanılablir. Örneğin, gülme için toplumların ve kişilerin
kullandıkları fırsatlar ve tavırlar aynı değildir. Biyo-psikolojik beden
dilimiz olan anlatım jestleri evrenseldir, bu ana yapıya kültürel özellikler,
anlatım zengillikleri ve bazı farklar kazandırmıştır.
b)Sosyal
jestler ve mimikler
Durum gereği, olduğumuzdan çok daha
mutlu veya hissetiğimizden çok daha üzüntülü yüz ifademiz bir sosyal mimiktir.
Değer insanların memnun edecek jestlerin taklit edilmesi bir anlamda insanın
sosyal rolünü oynamasıdır. Bir toplantıda gerçek iç dünyamızdan çok farklı bir
duygu halini yansıtmamız buna örnektir. Canını sıkan bir konuyu yemekte
konuşmayıp ve yemek saatlerini iyi görünme çabasıyla geçirmeye çalışmak veya
kişinin bir topluluk önünde yaptığı bir konuşmada ses tonunu, el ve kollarını
anlatımını daha etkin kılmak için kullanması sosyal jest ve mimikler olarak
değerlendirilir.
c)Mimik
jestler
Bu jestler taklit ve tanımlama
jestleridir. Bir objeyi veya bir hareketi mümkün olduğu kadar kusursuz olarak
taklit etmek amacıyla yapılan jestlerdir. Mimik jestler tiyatroya özgü jestler
taklit jestler, şematik jestler, teknik ve kod jestlerdir.
Tiyatroya Özgü Jest Ve Mimikler
İzleyicileri hoşnut etmek için
artistlerin kullandıkları jestlerdir. Teatral mimiklerin oluşturulmasında esas
olarak iki teknik söz konusudur. Bunlardan birinde, aktör rolünü oynayacağı
karakteri bütün ayrıntıları ile izler ve onun hareketlerini ve ifadelerini
taklit eder. Diğerinde ise, yansıtacağı duygusal tonu yakalar ve o duygu
durumuna girerek, bu duygudaki insanın davranışlarını kendiliğinden ortaya
koyar. Günümüzde bu mimikler hem sahnede hem de sosyal hayatta kullanılır.
Teatral mimikleri günlük yaşantılarına aktarmış birçok kişi hayatı bir tiyatro
gibi oynayarak yaşar. Bu tür insanlar renkli kişilikleri ile çevrelerine çok
sayıda kimseyi toplarlar.
Taklit Jestler
Sosyal ve teatral jestlerden çok
farklıdır. Taklit jestler rüzgarın veya köpeğin sesinin taklidi gibi, bir
insanın olmadığı veya olamayacağı bir şeyi taklit etmesidir. Bu jestlerde
genellikle eller etkin rol üstlenir.
Şematik Jestler
Kısaltma ve özetleme ile ilgili
taklitler olup mimik jestlerin bir başka türüdür. Bu jestle kişi bir durumun en
göze çarpan özelliğini alıp sadece bununla o bütünü tanımlar. Bu jestler nesne
veya bir durumu ifade etmek için kullanılır. Ateş etme hareketi, sigara olmadan
sigara içme hareketi, olmayan bir bardakla su içen kişinin yaptığı hareket bu
tür mimik jestlere örnektir.
Bazı bilim adamları şematik tanımlama
jestlerini yer yüzünün her yerinde kullanılan evrensel nitelikte jestler olarak
kabul etmelerine rağmen, birçok araştırmacı bu konuda kültürlere bağlı bazı
farklılıklar bulunduğunu ileri sürmektedir.
Teknik Ve Kod Jestler
Belirli bir meslek grubunun kendi
aralarında kullandıkları jestler birbirleri ve onlarla ilişkili olanların
anladıkları teknik jestlerdir.Kod jestler, dilsiz alfabesinin ellerle
kodlanması ve ellerle yazılması gibi, bilgiyi sistemli bir şekilde kodlayan
jestlerdir.
BEDEN DİLİ 3
"İlk izlenim, ilk 30 saniyede yaptığınız ve
söylediğiniz herşeyin bir bütünüdür."
"Ne söylediğiniz değil, onu nasıl söylediğiniz önemlidir."
"Basit bir jest, yüzlerce kelimeden daha çok şey ifade eder."
"Beden dili, bilinçdışı motivasyonlarımızı açığa çıkarır."
"Ne söylediğiniz değil, onu nasıl söylediğiniz önemlidir."
"Basit bir jest, yüzlerce kelimeden daha çok şey ifade eder."
"Beden dili, bilinçdışı motivasyonlarımızı açığa çıkarır."
Bu ve buna benzer bir çok cümleyi şimdiye dek duymuş
olmalısınız. Bilinen şu ki gerçekte bizler, hal ve davranışlarımız,
duygularımız, fikirlerimiz ve kişiliğimizi sözlü ya da sözsüz şekilde ortaya
çıkararak iletişim kurarız.
İş dünyasında bu konuyla ilgili bazı yanlış görüşler vardır. Bazı insanlar beden dili hakkında olan tüm konuşmaların terim dolu ve gereksiz olduğunu düşünürken, bir insanı anlayabilmek için ne dediklerini dikkatli dinlemenin yeterli olabileceğini savunurlar. Bunun zıttı olarak ise, bazıları, karşısındakinin bakışları, ayak vuruşları ve kişisel jestlerinin, o kişinin sözlerinden veya yaptıklarından daha çok şey anlattığına inanır. Bu optimistlere göre karanlık bilinçaltı, iletişim sırasında yüzük çevirme, saç ile oynama, sık tekrarlanan hareketler sayesinde açığa çıkıyor.
Bizler fikir ve isteklerimizi iletebilmek, karşımızdakiyle iletişim kurabilmek için en çok dilimizi kullanırız. Ancak aynı zamanda tutku, endişe ve korku gibi duygulara sahip yaratıklar olarak, hislerimizi göstermek isteriz. Bilinçli olarak sözsüz mesajlar iletir ve algılarız. İletişimde kullandığımız sözsüz ipuçları, sözlü olanları anlamamıza yardımcı olabilir.
İnsanlar kollarını göğüs üstünde birleştirdiklerinde veya açtıklarında, bu, üşüdüklerinden, kolları dolu olduğundan veya çok rahat hissettiklerinden dolayı olabilir. Yani sadece, bu kişilerin kendilerini savunmak istemeleri, kafalarının meşgul olması veya güvensiz hissettikleri anlamına gelmez.
"Beden Dili"Nin Ögeleri Bize Neler Anlatır?..
Bakışlar: Bakışlar daha çok kişilerle aramızda olan mesafeyle belirlenir, örneğin çok yakın duruyorsak birbirimize bakmamaya çalışırız. Aynı zamanda bakışlar, konuşmanın konusuyla da çeşitlilik kazanır. İletişimde olduğumuz kişiler ile aramızdaki ilişki düzeyi ve tabi ki kişilik özellikleri de bakışlarda etkilidir. Örneğin içe kapanık kişiler daha az göz teması kurar.
Yüz ifadeleri: Yüz ifadesi kişiye özgüdür ve iletişim tarzımızı belirler. Kaşları kaldırmak, yüzün kızarması, ağzın aşağıya doğru eğilmesi ve bunlar gibi bir çok hareket, iletişimde olduğumuz kişi veya kişilerde belli bir etki ve izlenim uyandırır. Gülümseme belki de en dikkate değer yüz ifadesidir ancak kolaylıkla taklit edilebilir.
El, kol, baş hareketleri ve jestler: Konuşma ve kendimizi ifade etme sırasında çok sayıda el, kol ve baş hareketleri kullanırız. Zamanın geçmesini beklerken, acelemiz olduğunda, bir konuşma sırasında söylenene katılıp katılmadığımızda ve bunlar gibi daha bir çok durumda jestlerimizi kullanırız.
Bu gruba giren hemen her hareketimiz bir anlam taşır. Örneğin yumruğu sıkmak güç göstergesi iken, kendine dokunma (ağız veya buruna dokunma, kaşıma gibi), eğer aşırıysa, endişenin bir belirtisi olabilir. Eğer genel olarak jestler, el ve kol hareketleri fazlaysa, bu durum o kişinin kısıtlı kelime bilgisini ya da Akdeniz ülkelerinden olduğunu gösterir.
Bedenin duruşu: Karşımızdaki kişiye göre durmayı veya oturmayı seçiğimiz açı oldukça önemlidir. İş dünyasında da vücudun duruş şekli, birini merkeze alma, gruba dahil etme veya dışlama gibi birçok anlam taşıyabilmektedir.
Giyim: Giyim tarzımız, zevkimizin, mal varlığımızın, değerlerimizin veya sosyal grubumuzun bir aynasıdır. İş danışmanlarının çoğu, daha etkili bir izlenim için insanların iyi giyinmelerine yardım etmeye çalışır. Rozetler, kol düğmeleri, marka etiketleri ve kullanılan her türlü aksesuar ve materyaller kim olduğumuzun veya kim olmak istediğimizin birer yansımasıdır.
Koku: İnsanlar doğal kokularını gizlemek için sabun, şampuan, deodorant, parfüm ve ağız spreyleri kullanır. Ancak vücudun asıl kokusu, insanların beslenme düzeni, sağlığı ve o anda endişeli olup olmaması gibi konularda ipuçları verir. Bilim adamları kokunun iletişimdeki öneminin daha çok farkına varmaya başladılar.
BEDEN DİLİ 4
İŞ GÖRÜŞMELERİNDE BEDEN DİLİ
Beden dili kullanımıyla ilgili önemli noktalardan biri de iş
başvurusunda yaptığımız eylemlerdir. İş görüşmeleri sırasında kendimizi rakip
sahadaymış gibi hissederiz. Bunun nedeni bilmediğimiz bir ortamda kendimizi
gergin hissetmemiz. Çünkü orası bizler için adeta bir arena. Karşımızdaki
matadora karşı galip gelmeye çalışırız.
O halde bu arenada neler yapmalıyız. Herşeyden önce iş başvurusu yapacağınız kurumu, stratejilerini, misyonunu, ürünlerini bilmeniz gerekir. İş başvurusunda bulunduğu işletmeyi tanımayan kimsenin şirket kültürüne geç adapte olacağına inanılır. Görüşmeye son derece uygun, şık ama abartılmamış bir kıyafetle, mümkünse takım ile gitmeli. Bayanların da takım elbise giyinmesi uygun olur ama etek (mini olmamalı), ceket, gömlek uyumluluğunda bir kıyafet de oldukça uygun olabilir. Ayakkabılarınız çamursuz ve boyalı olmalı. Beyler traşlı ve temiz kokular sürünerek, bayanlar hafif makyajlı ve yine ağır olmayan hafif bir parfüm kullanarak gitmeliler.
O halde bu arenada neler yapmalıyız. Herşeyden önce iş başvurusu yapacağınız kurumu, stratejilerini, misyonunu, ürünlerini bilmeniz gerekir. İş başvurusunda bulunduğu işletmeyi tanımayan kimsenin şirket kültürüne geç adapte olacağına inanılır. Görüşmeye son derece uygun, şık ama abartılmamış bir kıyafetle, mümkünse takım ile gitmeli. Bayanların da takım elbise giyinmesi uygun olur ama etek (mini olmamalı), ceket, gömlek uyumluluğunda bir kıyafet de oldukça uygun olabilir. Ayakkabılarınız çamursuz ve boyalı olmalı. Beyler traşlı ve temiz kokular sürünerek, bayanlar hafif makyajlı ve yine ağır olmayan hafif bir parfüm kullanarak gitmeliler.
Görüşmeye 5 dakika da olsa sakın geç gitmeyin. Görüşmenin önemli kriterlerinden biri zamanı kullanma becerisidir. Artık işletmeler zamanını uygun ve etkili kullanan personele yatırım yapıyor. Daha ilk dakikada gecikerek zamanlama konusunda kötü puan almak istemezsiniz değil mi? Gecikiyor olmanız size negatif puan kazandırmanın dışında, o görüşmeye soluk soluğa girmenizi ve konuşmanızın ahenginin bozulmasını sağlar. Bu da kendinizi ifade etmede size sıkıntılar yaşatır. Trafik durumu, hava durumu, evinizin iş yerine uzaklığı, çalmayan saatler vs... artık kimsenin umurunda olan şeyler değil. Bilgisayar, internet çağının nimetlerinden yararlanın ve hava durumunu, yol durumunu önceden kontrol edin. Erken uyanmanız gerekiyorsa ve saatinize güvenmiyorsanız, Telekom’un otomatik uyandırma servisine uyandırma talimatı bırakın, ama sakın mazeret bildirmeyin (çok ciddi bir sebebiniz yoksa).
En
fazla 10 dakika önce, ideali 5 dakika önce görüşme yerinde bulunmak ve ortamı
analiz etmek sizin için iyi olur. Çevrede bulunan insanları rahatsız etmeden
gözlemleyin ve durumunuz uygunsa kat sekreterinden kurum ile ilgili bilgi
almaya yönelik sohbetlerde bulunun.
Görüşme
sırasında elinizde çantanız ve ajandanız ya da en iyisi PALM gibi teknik bir
ajandanızın olması size çok şey kazandırır. Çantanızı açtığınızda içinde devlet
arşivi varmış gibi dağınık bir görüntü olmamasında yarar var. Görüşmenizde not
almanız gerekebilir; o açıdan ajandanızı ya da palminizi etkili kullanın. Size
ikram edilen çayı, kahveyi mutlaka kabul edin ve o ortamın bir parçasıymışsınız
rahatlığında davranın.
Görüşmeye
karşınızdakine sempatik bir tarzda selam vererek başlayın. Tebessüm etmeniz
size puan kazandırır. Görüşmeye erken gidip ortamda aldığınız ilk imajın kısa
bir özetini yapmanızda ve bunun hoş bir izlenim olduğunu belirtmenizde yarar
var. Tokalaşmanız ne ezik ne de üstünlük taslayıcı bir tarzda olmalı.
Tokalaşmanız samimi olmalı. Aşırı hafifi tarz güvensizliğinizi, aşırı sert tarz
kompleksinizi ortaya koyar. Görüşmeniz sırasında karşınızdakinin gözlerine çok
rahatsız etmeden bakın.
Oturma
alanınızı belirleme şansı varsa (bazı işletmelerde görüşme odaları vardır)
Sırtınızı boşluğa (kapı, pencere v.s.) gelmemesine dikkat edin. Sırtınızın
boşlukta olması sizin kendinizi boşlukta hissetmenize sebep olabilir ya da her
açılan kapıda geri dönüp bakmanız, rahatsız edici bir sahnenin oluşmasını
sağlayabilir. Konuşma sırasında koltuğunuza çok kasıntı oturmayın. Konuşmanın
gidişine göre bazen eğilerek talepkar, bazen doğrularak güveninizi gösterin.
Görüşeceğiniz kurumun kimliği, görüşeceğiniz kişinin pozisyonu sizin bacak
bacak üstüne atıp atmamanızda önemli rol oynar. En uygunu bacak bacak üstüne
atmadan ama rahat edeceğimiz bir oturuş pozisyonu almaktır
Görüşmenin
gidişini ağırlıklı olarak görüşmeyi organize eden kişi belirler. Kurum hakkında
bir şeyler bildiğinizi düşünüyorsanız ve bilginizin doğruluğundan eminseniz
sizin orayı niçin seçtiğinizin nedenlerinden biri olarak gösterebilirsiniz.
Eğer iş değiştirecekseniz asla ayrıldığınız ya da ayrılacağınız kurumu
kötülemeyin. Bu profesyonelce bir davranış olmaz. Tercih nedeniniz kariyeriniz
olabilir, farklı bir kurum kimliğini yaşamak olabilir, farklı bir iş koluna
yönelmek olabilir, evinize yakın bir yer tercihi olabilir (Bazen bu başka bir
soruyu beraberinde getirebilir: “Biz kurum olarak şu an çalıştığımız yerden
başka bir yere taşınsak bizden de mi ayrılırsınız?” gibi.
Maaşınızın
yetersizliği bir neden olmasın. Tabii ki para için, kendimizi geliştirmek, daha
iyi bir yaşam standardına kavuşmak için çalışıyoruz ama bunu parasal bir tercih
nedeni olarak göstermeniz çok doğru olmaz. Görüşmeler sırasında parasal
nedenleri söyleyip, elinizle de para işareti yapmanız çok ters karşılanır.
(Espri niyetine bunu yapmak bile hoş değil.) İş görüşmelerinde bir çok kişinin
sınıfta kalmasını sağlayan neden “Ne kadar maaş düşünüyorsunuz?”
BEDEN DİLİ 5
İNSANIN KENDİNE TEMASI
İnsanın kendi bedenine teması, gerginliğin yaşandığı durumlarda kişiye
rahatlık verir. İnsan bir başka kişiye temas ettiği zaman bunun farkındadır.
Ancak insan kendine temas ederken büyük çoğunlukla davranışından haberdar
değildir.
Çocukluk döneminde zorlandığında veya kendisinde endişe yaratan
durumlarla karşılaştığında, anne ve babaları tarafından okşanarak güven verilen
insanlar, bu güvenceyi yetişkinliklerinde de ararlar. Bu sebeple gerginlik yaratan
ve kişinin kendisini güvende hissetmediği her durumda insanın yardımına kendi
elleri yetişir.
İnsanların kendilerine en çok temas ettikleri ve gerginliklerini hafiflettikleri yüzlerce davranış incelendiğinde en çok aşağıda sıralanan yedi jestin tekrarlandığı görülmüştür.
İnsanların kendilerine en çok temas ettikleri ve gerginliklerini hafiflettikleri yüzlerce davranış incelendiğinde en çok aşağıda sıralanan yedi jestin tekrarlandığı görülmüştür.
1- Çeneye yaslanmak
2- Saçı okşamak
3- Yanağa yaslanmak
4- Ağza temas etmek
5- Şakağa yaslanmak
6- Elleri cebe sokmak
7- Kollarla bedene sarılmak
İnsanın kendi bedenine temas ederek iç gerginliğini
hafifletmeyi amaçlayan bu jestler hem kadınlar, hem de erkekler tarafından
yapılır. Ancak saçları okşamak ve kolları bedene dolamak daha çok kadınlara,
şakağa yaslanmak ve elleri cebe sokmak daha çok erkeklere özgü jestlerdir.
İnsanın kollarını kavuşturması, en hassas iki
noktadan biri olan kalbi korumanın sembolik bir ifadesidir. Mağara devrinden bu
yana geçen zaman içinde insan davranışlarında önemli pek çok değişim olmuştur
ve kalbi korumak o günkü anlamını, önemini kaybetmiştir. Ancak modern çağda da
insanlar kendilerine gerginlik veren bir durum yaşadıkları ve kendilerini
duygusal olarak güvende hissetmedikleri zaman kollarını kavuştururlar.
Kol kavuşturma aynı zamanda insanın anne ve
babasından beklediği kucaklama ihtiyacının kendisi tarafından karşılanmasıdır.
İnsanın güven ihtiyacının arttığı bazı durumlarda, kişi kendisini tam
kucaklayarak bunu karşılamaya çalışır. Bu durumda artmış olan iç gerginlik
kendi kendine temasın verdiği rahatlıkla gevşemeye dönüşür.
Topluluk içinde kendine temasın ve dış dünya ile ilişkileri sınırlandırmanın en güvenli yollarından biri de özellikle erkekler için, elleri cebe sokmaktır. İnsan keyifli ve sıkıntılı olduğu bütün durumlarda, yalnız da olsa topluluk içinde de olsa, ellerini cebine sokarak çevresi ile ilişkilerini en alt düzeye indirir ve kendi duygu dünyasına çekilir.
Bacak bacak üstüne atmak, elleri yüzün veya bedenin üzerinde gezdirmek veya elleri çeşitli biçimlerde kenetlemek davranışlarının bütünü insanın ihtiyaç duyduğu teması ve dolayısıyla güven duygusunu ona vermektedir. Elin alna, mideye, kalbe götürülmesi önemli bir işarettir.
Topluluk içinde kendine temasın ve dış dünya ile ilişkileri sınırlandırmanın en güvenli yollarından biri de özellikle erkekler için, elleri cebe sokmaktır. İnsan keyifli ve sıkıntılı olduğu bütün durumlarda, yalnız da olsa topluluk içinde de olsa, ellerini cebine sokarak çevresi ile ilişkilerini en alt düzeye indirir ve kendi duygu dünyasına çekilir.
Bacak bacak üstüne atmak, elleri yüzün veya bedenin üzerinde gezdirmek veya elleri çeşitli biçimlerde kenetlemek davranışlarının bütünü insanın ihtiyaç duyduğu teması ve dolayısıyla güven duygusunu ona vermektedir. Elin alna, mideye, kalbe götürülmesi önemli bir işarettir.
İnsan bir konuda hayrete düştüğü zaman eli alnına
gider. Parmak uçlarının alna teması kaybolan veya ihtiyaç duyulan bir fikri
geri çağırmak içindir. Bu jest aynı zamanda dikkatini yoğun olarak bir noktaya
toplamak isteyenlerde görülür.
Elin ağzı örtmesi kişinin hayretinin bir başka ifadesidir. Kişi, şaşkınlığı sırasında kendisini zor durumda bırakacak olan tepkisini böylece durdurmak ister.
Elin ağzı örtmesi kişinin hayretinin bir başka ifadesidir. Kişi, şaşkınlığı sırasında kendisini zor durumda bırakacak olan tepkisini böylece durdurmak ister.
Parmakların gömlek veya boyun arasındaki boşluğu
genişletmeye çalışması, kişinin daha çok havaya ve alana ihtiyaç duyduğunu, bir
başka deyişle zor durumda olduğunu gösterir.
Kulak memesi ile oynamak dikkati yoğunlaştırma
isteğinden kaynaklanır.
Enseyi ve ensedeki saçları okşamak ise kişinin
sıkıntılı bir durumda sevilme ihtiyacını karşılamak amacını taşıyan narsistik
bir jesttir.
BEDEN DİLİ 6
ELİN DİLİ VAR
El kol hareketleri çok şey anlatır; yeni bir
araştırmaya göre sözel olmayan iletişim, uzmanların düşündüğünden daha fazla
sezgisel ve önemli olabilir.
Konuşan bir insanın el kol hareketleri,
dinleyicinin onu daha iyi anlamasına yardımcı olabilir; Missouri
Üniversitesi’nde psikoloji alanında yardımcı doçent olan Dr.Jana Iverson’un
yürüttüğü iki yeni araştırmaya göre de, sözel olmayan iletişim, konuşmacı için
de çok faydalı olabilir. Iverson, kısa bir süre önce Nature’da yayımlanan ilk
araştırmasında 8-18 yaşları arasında bir grup kör çocuktan, bir başkasına
talimat vermelerini ve farklı şekillerdeki iki kapta bulunan suların miktarı
hakkında hem gören, hem de kör yetişkinlerle konuşmalarını istemiş. Iverson
araştırmaya katılanları gözlerken çok önemli bir şey farketmiş: Çocuklar,
kiminle konuşuyor olursa olsunlar, aynı sayıda el kol hareketleri
yapıyorlarmış. Iverson, “Bu, sonradan öğrendiğimiz bir şey değil” diyor.
Journal of Non Verbal Behavior’da
yayımlanması planlanan bir izleme çalışmasında Iverson, bütün çocukların daha
konuşmaya başlamadan önce el kol hareketleri yaptığını (bunun, gören çocuklarda
kör çocuklardan daha fazla olduğunu) ortaya koydu. Iverson’a göre el
hareketleri sözcüklere destek olmaktadır, böylece insanların kendilerini daha
eksiksiz ve net bir biçimde ifade etmelerine olanak tanımaktadır. Iverson’a
göre “el hareketleri, nasıl düşündüğümüz konusunda bize bir şey söylemektedir;
düşünce biçimimizin, daha çok hayali olan yönleri bulunmaktadır. El
hareketleri, düşüncelerimizin, kelimelerle iyi aktarılamayan bölümlerini
iletmemizi sağlar.”
BEDEN DİLİ 7
İYİ İNSAN İLİŞKİLERİ İÇİN ETKİLİ BEDEN
DİLİ
Bazen hareketleriniz gerçek düşüncelerini
yansıtmayabilir. Çok ilgilendiğiniz bir konuya ilgisiz gibi görünebilir, yakın
hissettiğiniz bir insana soğuk davranabilirsiniz. Beden dilimiz bazen biz
istemeden karşı tarafa mesajlar verebilir. Oysa bazı küçük değişikliklerle
kendinizi daha iyi ifade edebilir, daha etkili insan ilişkileri kurabilirsiniz.
"Çevrenizden Göreceğiniz İtibar ve Saygı, Kendinize Gösterdiğiniz Özen Kadardır."
"Çevrenizden Göreceğiniz İtibar ve Saygı, Kendinize Gösterdiğiniz Özen Kadardır."
Konuşurken Gözlere Bakın
İnsanların yüzüne bakanlar,
bakmayanlardan daha çok hoşa gider. İnsanlarla, onları rahatsız etmeyecek
ölçüde, ancak mümkün olduğu kadar çok göz ilişkisi kurun.
Tebessümü Unutmayın
Canlı olun. Münkün olduğu kadar sıcak
ve dostça tebessüm edin ve gülün. Yüzünüz, çevrenize olan ilginizi yansıtsın.
Donuk ve ifadesiz gözükmekten kaçının.
Dinlediğinizi Gösterin
Karşınızdaki konuşurken sık sık
başınızı hafifçe aşağı-yukarı hareket ettirerek onu dinlediğinizi ve
anladığınızı hissettirin. Söylenenleri kabul edip etmemeniz önemli değildir,
sizinle konuşana "anlaşıldım" duygusu yaşatın. Başınızı hafif dik
tutun.
Yakın Olun
İnsanlara daima, onları rahatsız
etmeyecek, mümkün olan en yakın mesafede durmaya gayret edin. Daima
konuştuğunuz veya sizinle konuşan insana dönük durun. İkiden fazla insanla bir
grup oluşturuyorsanız, sizin için önemli olanların dışındakilere merkezinizi
kapatmayın. Mümkün olduğu kadar çok kişiye merkezinizi açık tutun.
Kendinize Özen Gösterin
Grup normlarına, toplumsal rol ve
statünüze uygun giyinin. Giyiminize mümkün olduğunca renk katın. Kadınlar
erkeklerden daha çok renk kullanabilir. Saç ve el bakımınıza özen gösterin.
Kendinize gösterdiğiniz özen, kendinize verdiğiniz değerin ifadesidir. Günlük
tıraşını olmamış bir erkek, bıraktığı olumsuz izlenimle ilgili başka bir neden
aramamalıdır.
Jestleri Unutmayın
Çok aşırıya kaçmadan, jestlerinizi
kullanın. Ellerinizi cebinizde tutmaktan ve kollarınızı kavuşturmaktan,
ellerinizle ağzınızı örtmekten kaçının. Açık ve anlaşılır jestleri tercih edin.
Konuşurken...
Çok fazla ve çok hızlı konuşmaktan
kaçının. Bir topluluk içinde dinlediğinize yaklaşık olarak eşit miktarda
konuşmaya gayret edin. Sesinizin yüksekliğini ve tonunu, bulunduğunuz çevreye
göre ayarlayın.
Otururken...
Ayaktaysanız, dik durun. Oturuyorsanız
sandalye ve koltuğunuzu tam olarak doldurun ve arkanıza yaslanın. Birisiyle
konuşurken ve birisi doğrudan sizinle konuşurken öne eğilin ve ilginizi
gösterin.
BEDEN DİLİ 8
BAKIŞLARINIZI YÖNETİN
Birisiyle konuşurken zaman zaman nereye
bakacağımızı şaşırırırz. Kimi zaman doğrudan gözlere, kimi zaman dudaklara
bakarız ama içimiz de bir türlü rahat etmez. Allan Pease, “Bedenr Dili” adlı
kitabında konuşurken vermek istediğiniz mesaja göre “bakış taktikleri”
veriyor...
Gözlerin En Çok Zorlandığı Nokta: İş Görüşmeleri
İş tartışmaları yaparken karşınızdakinin
alnında bir üçgen olduğunu hayal edin. Bakışlarınızı bu bölgeye yönelterek
ciddi bir ortam yaratırsanız karşınızdaki sizin iş yapmak konusunda ciddi
olduğunuzu anlar. Bakışlarınızın karşınızdakinin göz seviyesinin altına
düşmemesi koşuluyla etkileşimi kontrol edebilirsiniz.
Bir Sosyal Yakınlaşma Aracı Olarak Gözler
Bir Sosyal Yakınlaşma Aracı Olarak Gözler
Bakış karşınızdakinin göz seviyesinin altına
düştüğünde sosyal bir ortam oluşur. Bakışlarla ilgili yapılan deneylerden
ortaya çıkan önemli bir sonuç ta şu: Karşınızdaki kişinin gözleriyle ağız
arasındaki bir üçgene baktığınızda sosyal bir etkileşim oluşur.
İlgi Ve Saldırganlık Nasıl İfade Edilir ?
İlgi Ve Saldırganlık Nasıl İfade Edilir ?
Yan bakış, ilgi veya saldırganlık iletmekte
kullanılır. Hafif kalkmış kaşlar ve bir gülümsemeyle birlikteyse ilgi anlamına
gelip flört işareti olarak yaygın şekilde kullanılır. Aşağıya dönük kaşlar,
çatık alın veya aşağıya dönük ağız köşeleriyle birlikte şüpheli, saldırgan veya
eleştirel bir tavır anlamına gelir.
Dışarıdan Bakma ?
Dışarıdan Bakma ?
Karşılaştığımız en sinir bozucu insanlardan
bazıları konuşurken gözle dışarıda bırakma hareketini kullanırlar. Bu hareket
bilinçsizce yapılır ve o kişinin sizden sıkılması veya artık ilgilenmemesi ya
da kendini sizden üstün görmesi nedeniyle sizi görmemeye çalışmasından oluşur.
BEDEN
DİLİ 9
KOL
KAVUŞTURMA ENGELİ
Bir canlının kendisini güvende hissetmediği zaman bir cismin arkasına saklanması doğal bir korunma davranışıdır. İnsan yavrusu da hayatının ilk yıllarından başlayarak masaların, sandalyelerin, dolapların altına ve arkasına saklanır. İnsan büyüdükçe kendisini tehdit eden durumları yaşadığında, saklanma davranışı biraz daha incelik kazanır ve altı yaş dolaylarında çocuk, cisimlerin arkasına saklanmak yerine, kollarını kavuşturarak kendisini koruyucu bir engel oluşturur ve bu engelin arkasına gizlenir.
Bu davranışı
yaşamın daha ileri dönemlerinde, örneğin gençlik döneminde bacak bacak üstüne
atmayla oluşturulan engel izler.
Giyim
alanındaki büyük bir kuruluş, bir yönetici arıyordu. Bu amaçla eğitimi ve
geçmişi oldukça parlak bir adayla mülakat yapılıyordu. Aday, marka ürün
yönetimi ve işletme konularındaki sorulara cevap verirken oturduğu koltuktan
öne eğiliyor, yüzü, elleri ve kollarıyla ifadesini destekleyen jestler
kullanıyordu. Ancak adayın o güne kadar çalışmadığı tekstil alanıyla ilgili
sorular sorulmaya başlayınca, aday koltuğa yaslanıyor, kendisini geri çekiyor
ve kollarını kavuşturuyordu.
Birçok kimse kollarını alışkanlıktan kavuşturduklarını veya kendilerini böyle daha rahat hissettiklerini söylerler. Bu noktada yine psikolojinin altın kurallarını hatırlanmakta yarar vardır. Dışlayan davranış insanın iç dünyasına yansır ve insan nasıl davranıyorsa, kendisini öyle hisseder…
Birçok kimse kollarını alışkanlıktan kavuşturduklarını veya kendilerini böyle daha rahat hissettiklerini söylerler. Bu noktada yine psikolojinin altın kurallarını hatırlanmakta yarar vardır. Dışlayan davranış insanın iç dünyasına yansır ve insan nasıl davranıyorsa, kendisini öyle hisseder…
BEDEN DİLİ 10
VÜCUDUNUZUN DİLİNİ
DEĞİŞTİRMEK
ELİNİZDE
İş hayatınızda sözlerinizin olduğu kadar
bakışlarınızın, duruşunuzun kısacası beden dilinizin de ne kadar önemli
olduğunu biliyorsunuz. Ancak, hareketlerinizin sizi yeterince ifade etmiyor.
Kendinize güveniniz tam ama sıkılgan bir tavrınız var. Zekisiniz ama
bakışlarınız bunu anlatmıyor. Vucut dilimi nasıl değiştirebilirim diyenlere
"Beden Dili" kitabının yazarı – Allan Pease'in önerilerini
aktarıyoruz.
VÜCUT DİLİ NASIL ÖĞRENİLİR?
Günde
15 Dakikanızı Ayırın
Başkalarının hareketlerini incelemek
ve okumak için olduğu kadar kendi hareketlerinizin de bilinçli bir şekilde
farkına varmak için günde en az on beş dakika ayırın.
Kalabalıklarda
Gözlem Yapın
Bu tür okumalar yapmak için ideal
mekanlar insanların bir araya gelip etkileşime girdikleri yerlerdin. İnsanlar
buralarda bekleme, kızgınlık, hareketleriyle açıkça ifade ettiklerinden önreğin
havaalanları insan hareketlerinin tamamını incelemek için özellikle iyi bir
yerdir. Sosyal etkinlikler, iş toplantıları ve partiler de mükemmeldir.
Televizyonu
Eğitim Aracı Olarak Kullanın
Televizyon seyretmek de sözel olmayan
iletişim öğrenmek için mükemmel bir yoldur. Sesini kısın ve önce sadece
görüntülere bakarak neler olduğunu anlamaya çalışın. Her beş dakikada bir sesi
açarak sözel olmayan okumalarınızın ne kadar doğru olduğunu kontrol
edebilirsiniz. Çok geçmeden bir programın tamamını sessiz olarak seyredip neler
olduğunu anlayabileceksiniz.
Kendinizi
Test Edin
Vücut dili sanatını çalıştıktan sonra bir
partiye gidip bütün akşamı saksı gibi bir köşede oturarak geçirip insanların
vücut dili ayinlerini seyrederek çok iyi vakit geçirebilirsiniz!
BEDEN DİLİ 11
SÖZLERİN VE SESLERİN ÖTESİNDE : BEDEN
DİLİ
Bir kişiyle iletişim kurarken sözler mi
daha etkilidir hareketler mi? Kişilerin birebir kurdukları iletişimde yüzde
7-10 kelimelerin, yüzde 30-38 ses tonunun etkili olduğunu beden dilinin
etkisinin ise yüzde 55 - 60'a kadar çıkabildiğini biliyor muydunuz?
Neden vücut dili?
Neden vücut dili?
1. Başkaları üzerinde olumlu bir etki yaratarak amacımıza ulaşmak.
2. Karşımızdakileri daha iyi anlayarak etkili bir iletişim kurmak.
3. Kendi beden hareketlerimizi denetleyerek, sosyal ortamlara daha çabuk uyum sağlamak.
4. Başkalarının gerçekte ne söylemek istediğini anlamak.
Bazen bir hareket bin söze bedeldir. Bir kişiyle iletişim kurduğumuzda söylediklerimiz ne kadar önemli ise hareketlerimizle o kişide bıraktığımız intiba da o kadar önemlidir.
El, kol hareketleri, mimikler, dokunma, vücut
pozisyonu... İş yaşamında başarılı olmak isteyen kişi, iletişim kurduğu
kişilerin sadece söylediklerini değil, yüzü, eli, kolu ve bedeniyle
yaptıklarını da duymalıdır.
İletişimde önemli olan ilk dakikalardır
Başkalarının
gerçekte ne söylemek istediğini anlamak için önce kendi vücut dilinizi
öğrenin
|
Karşı karşıya gelen iki insan arasındaki ilk
dakikalar, iletişim sürecinin önemli bir belirleyicisidir. Bu etkiyi yaratan en
önemli faktör, karşılaşılan kişinin BEDEN DİLİ'dir. Sözkonusu faktörleri,
kullanılan kelimelere ve kişinin taşıdığı bütün aksesuarlardan içinde bulunduğu
ortamdaki nesnelere kadar genişletebiliriz. Karar olumlu ya da olumsuz
olabilir; "duruşundan hoşlanmadım", "bakışını sevmedim"....
İletişim sadece bilgi alış-verişi değildir
İletişim sadece bilgi alış-verişi değildir
Bilgiyi veriş biçimi, sözlerin bedendeki
ifadesi (gülen bir yüz) iletişimi değerlendirmemizde ikinci önemli bir
noktadır.
İletişimde bilgilenmek ve kavramak, anlamak
değildir. İletişimin ana amacı anlayarak kavramaktır. Karşınızdaki kişinin ne
istediğini kavrar ancak ne yaşadığını anlayamazsınız.
Bir mesajın toplam etkisi incelendiğinde,
kişilerin birebir kurdukları iletişimde %7-10 kelimelerin, %30-38 ses tonunun
ve %55-60 da beden dilinin etkili olduğu ortaya çıkmıştır.
Vücut dilini, sessiz bir film seyrederken ya da televizyonun sesini kapattığımızda aldığımız bir mesaj olarak da görebiliriz. Vücut dili iletişimde kullanılan sözcükler kadar önemlidir. Çoğu zaman davranışlar ve jestler iletişimin temelini oluşturur. Söylediklerimizi gerçek içerik ve anlamlarını ortaya koyar. Bunlar, düşünce ve duyguları destekleyen, onları somutlaştıran hareketlerdir.
Vücut dilini, sessiz bir film seyrederken ya da televizyonun sesini kapattığımızda aldığımız bir mesaj olarak da görebiliriz. Vücut dili iletişimde kullanılan sözcükler kadar önemlidir. Çoğu zaman davranışlar ve jestler iletişimin temelini oluşturur. Söylediklerimizi gerçek içerik ve anlamlarını ortaya koyar. Bunlar, düşünce ve duyguları destekleyen, onları somutlaştıran hareketlerdir.
Sohbet sırasında saç düzeltme, başı sallama,
kolları kapama gibi işaret ve hareketlerimiz; iletmek üzere programladığımız
bir mesajımız olduğunu ya da bu mesajı vermek için hazırlık yaptığımızı
gösterir.
Yüzümüzün aldığı çeşitli ifadeler,
heyecanımızı, neşemizi, irkildiğimizi, utandığımızı, tiksindiğimizi,
kızgınlığımız veya korkularımızı ortaya koyar.
El sıkışma şeklimizden, ayakta durma veya
oturma pozisyonlarımıza kadar pek çok vücut hareketi, içinde bulunduğumuz
ruhsal durumları, amaç ve isteklerimizi ortaya koyan göstergelerdir.
BEDEN DİLİ 12
GÖZ OKUMA USTALIĞI
Bazı insanlarla konuşurken rahat bazılarıyla
konuşurken rahatsız olur hatta onları güvenilmez buluruz. Bu aslında bize
baktıkları veya konuşurken bakışlarımıza karşılık verdikleri süreyle
ilişkilidir. Bakışların dilini çözerek hem karşı tarafı daha kolay anlayabilir
hem de kendi davranışlarınızı kontrol altında tutabilirsiniz.
Sizden Bir Şey Mi Gizleniyor ?
Birisi dürüst değilse veya bir şeyler
gizliyorsa bakışları bizimkilerle toplam zamanın üçte birinden daha az oranda
karşılaşacaktır.
Hayran Mı Saldırgan Mı ?
Bakışlarınız, karşınızdakinin
bakışlarıyla toplam zamanın üçte ikisinden daha uzun süreyle karşılaşıyorsa,
bunun anlamı şunlardan biridir; birincisi sizi çok ilginç veya çekici
buluyordur; ikincisi de size karşı saldırgan bir tavrı vardır.
Sessizce Meydan Okuyanlar
Buna ek olarak gözbebekleri de
büzüşüyorsa sözel olmayan bir meydan okumada bulunuyor olabilir.
Bakışlarla İyi İlişki Kurmak İçin
Başka birisiyle iyi bir ilişki kurmak için
toplam zamanın yüzde 60-70'inde onunla göz göze gelmeniz gerekir.
Göz hareketlerinin dili
Gözler… Gözler yalan söylemez… Gözler
yalan söyleyemez!… Vücudun odak noktası olduklarından ve gözbebekleri de
bağımsız hareket ettiğinden gözlerin tüm insan iletişim işaretleri arasında en
açıklayıcı ve doğru bilgileri verir.
Tarih boyunca göz ve insan davranışı
üzerindeki etkileriyle uğraştık durduk. Hepimiz 'gözleriyle onu parçaladı',
'kocaman bebek gözleri var', 'gözlerini kaçırıp duruyor', 'çok davetkar gözleri
var', 'gözünde öyle bir pırıltı vardı' ya da 'bana en kötü bakışıyla baktı'
gibi ifadeler kullanmışızdır. Bu gibi ifadeleri kullandığımızda farkında
olmadan kişinin gözbebeklerinin büyüklüğünden ve bakışla ilgili
davranışlarından bahsederiz.
Gözbebekleri
Belli ışık durumları, kişinin ruh hali
ve tavrı olumludan olumsuza veya olumsuzdan olumluya geçerken gözbebekleri
küçülür veya büyür. Heyecanlanan birisinin gözbebekleri dört katına
çıkabilir.Tam tersine kızgın, olumsuz bir ruh hali gözbebeklerinin 'minik
boncuk gözler' ya da 'yılan gözler' olarak bilinen şeklinde küçülmesine yol
açar.
Flört
ve Gözbebekleri
Flört sırasında gözler oldukça fazla
kullanılır. Kadınlar gözlerini vurgulamak için göz makyajı yaparlar. Bir kadın
bir erkeği severse ona bakarken gözbebeklerini büyütecek ve erkek da farkında
olmadan bu bilgiyi doğru yorumlayacaktır. Bu nedenle romantik buluşmalar
gözbebeklerinin büyümesine neden olan loş yerlerde gerçekleşir.
Birbirlerinin gözlerine bakan genç aşıklar farkında olmadan gözbebeklerinin büyüyüp büyümediğine bakmaktadırlar. Her biri diğerinin gözbebeklerinin büyümesinden heyecanlanır.
Birbirlerinin gözlerine bakan genç aşıklar farkında olmadan gözbebeklerinin büyüyüp büyümediğine bakmaktadırlar. Her biri diğerinin gözbebeklerinin büyümesinden heyecanlanır.
Çocuklar
ve Gözbebekleri
Bebekler ve çocukların gözbebekleri
yetişkinlerinkinden daha büyüktür ve yetişkinlerin yanındayken onlara
olabildiğince çekici görünerek sürekli olarak dikkatlerini çekme çabasıyla
gözbebekleri sürekli olarak büyür.
Kumarbazlar
ve Gözbebekleri
Uzman kağıt oyuncularıyla yapılan
deneylerde rakipleri koyu renk gözlük taktığında oyuncuların daha az el
kazandıkları görülmüştür. Örneğin, bir poker oyununda rakibine dört as gelmesi
durumunda, uzman onun gözbebeklerindeki hızlı büyümeyi bilinçli olmadan fark
edecek ve bu elde oyunu yükseltmemesi gerektiğini hissedecektir. Rakiplerin
koyu gözlük takması gözbebeği işaretlerini ortadan kaldırarak uzmanların daha
az el kazanmalarına neden oldu.
Ticaret
ve Gözbebekleri
Gözbebeği takibi fiyat pazarlığı sırasında
alıcıların gözbebeği büyümesini izleyen eski Çinli mücevher tacirleri
tarafından kullanılırdır.
Eski bir söz 'biriyle konuşurken gözlerinin
içine bak, pazarlık yaparken gözbebeklerine bakma' der. 'Gözbebeklerine bakma
egzersizi' yaparak karşınızdakinin gerçek duygularını gözbebeklerinden anlamaya
çalışın.
BEDEN DİLİ 13
BÖLGELER
Bölge, kişinin kendi vücudunun uzantısıymış
gibi benimsediği bir alan veya boşluktur. Her birimizin çitlerle çevrili evi,
arabasının içi, yatak odası veya sandalyesi vardır. Vücudun etrafındaki bu
boşluğa müdahale edildiğinde insanların tepkileri nasıldır?
Kişisel Alan
Çoğu hayvanın vücudunun etrafında kendi
kişisel alanları olarak sahip çıktıkları belli bir boşluk vardır. Bu boşluğun
büyüklüğü temelde hayvanın yetiştiği alanın ne kadar sıkışık olduğuyla
ilişkilidir. Afrika'nın uzak bölgelerinde yetişen bir aslanın bölgesindeki
boşluk, o bölgedeki aslan popülasyonunun yoğunluğuna bağlı olarak elli
kilometre veya üzerinde bir çapa sahip olabilir. Öte yandan esaret altında
yetiştirilen bir aslanın kişisel alanı sıkışık koşulların doğal bir sonucu
olarak sadece birkaç metrelik bir büyüklüğe sahip olabilir.
Diğer hayvanlar gibi insanın da kendisiyle taşıdığı portatif bir 'HAVA KABARCIĞI' vardır ve bu kabarcığın büyüklüğü yetiştiği bölgedeki nüfus yoğunluğuyla ilişkilidir. O halde bu kişisel bölge mesafesi kültürel olarak belirlenir. Japonlar gibi bazı kültürler kalabalığa alışıkken bazı başka kültürler 'geniş açık alanlara' alışıktırlar ve mesafeyi korumayı severler.
Bölge mesafeleri
Mahrem
Bölge: Kişiler bu bölgeyi kendi mallarıymış gibi
benimsedikleri için tüm bölgeler arasında en önemli olanı "mahrem
bölge"dir. Sadece kişiye duygusal olarak yakın olanların bu bölgeye
girmesine izin verilir. Mahrem bölge içerisnde bir de sadece fiziksel temas
sırasında girilebilen ve vücuttan uzaklığı 15 cm olan bir alt-bölge vardır.
Bu da yakın mahrem bölgedir.
Kişisel
Bölge: Bu bölge kokteyllerde, ofis partilerinde, sosyal
etkinliklerde ve arkadaº toplantılarında başkalarıyla aramızdaki mesafedir.
Sosyal
Bölge: Yabancılarla,
örneğin evimizde tamirat yapan tesisatçı veya doğramacı, postacı, bakkal,
işyerindeki yeni eleman ve çok iyi tanımadığımız kimselerle aramızdaki
mesafedir .
Ortak
Bölge: Kalabalık
bir gruba hitap ettiğimizde paylaştığımız mesafe ortak bölgedir
Bölge
mesafelerinin pratik uygulaması
Normal olarak mahrem bölgemize başka birisi
aşağıdaki iki nedenle girer. Birincisi yakın bir akraba veya arkadaştır ya da
bize cinsel olarak yaklaşmaya çalışmaktadır. İkincisi ise karşımızdakinin
saldırgan olması ve bize saldırmak üzere olmasıdır. Kişisel ve sosyal
bölgelerimize yabancıların girmesine dayansak da bir yabancının mahrem
bölgemize girmesi vücudumuzda fizyolojik değişikliklere neden olur. Kalp kanı
daha hızlı pompalar, adrenalin salgısı yoğunlaşır ve olası bir 'kaç veya
saldır' durumuna hazırlık yapılırken beyin ve kaslara daha fazla kan gider.
Konserler, sinema, asansörler, tren veya
otobüslerin kalabalık olması başka kişilerin mahrem bölgelerine girilmesini
kaçınılmaz kılar. Batı kültürlerinde insanların sıkışık bir asansör veya
toplu taşıma aracı gibi kalabalık ortamlarda katı bir şekilde uydukları bir
dizi kazılı olmayan kural vardır.
*
Tanıdığınız birisi dahil olmak üzere kimseyle konuşmamalısınız. * Asla başkalarıyla göz teması kurmamalısınız. * 'Poker suratı' takınmalısınız, duygularınızı belli etmemelisiniz. * Elinizde kitap veya gazete varsa ona gömülmüş görünmelisiniz. * Kalabalık ne kadar fazlaysa o kadar az hareket edebilirsiniz. * Asansörlerde başınızın üzerindeki kat numaralarını seyretmek zorundasınız. |
Özellikle
kadınların küçük ayrıntıları fark eden bir göze sahip oldukları için kadın
sezgisi diye adlandırdığımız bir yeteneğe sahip oldukları düşünülür. Oysa
onlara bunu kazandıran küçük detaylara önem verip dikkat etmeleri ve bunu
sonucu olarak da sözel olmayan davranışları yakalamak ve onları daha iyi
yorumlama yeteneğidir. Bu sebepledir ki erkeklerin çoğu, yakalanmadan
eşlerine yalan söylemeyi başaramıyorlar.
Algılama gücü,
özellikle çocuk yetiştirmiş kadınlarda daha belirgindir. Çünkü bebeğin
yaşamının ilk bir kaç yılında anne, çocuğu ile daha çok sözlü olmayan bir
iletişim kurmak zorundadır. Bir çok bilim adamı kadınlardaki sezgi-algılama
gücünün erkeklerden daha kuvvetli olmasını işte bu temel olaya
bağlamaktadırlar.
|
Hareketler
Yapılan araştırmalara göre hareketlerimizin
bir bölümü doğuştan, genetik olarak gelmekte, bir bölümü ise sonradan
kazanılan, öğrenilen kültürümüzle ilgili hareketlerdir. Bebekler doğar doğmaz
emme becerisine sahiptir. Ya da doğuştan sağır ve dilsiz olan bir kişinin
gülme gibi bir yüz hareketi ne sonradan öğrenilmiştir ne de taklide
dayalıdır.
Sözel olmayan hareketlerimizin çoğunu
sonradan öğreniriz ve bunların bir çoğu dünyanın her yerinde aynı anlama
gelen hareketlerdir.
Kafa sallama: Dünyanın
her yerinde "evet" anlamına gelir, onaylamadır.
Kafayı
iki yana sallama: "hayır" anlamına gelir,
reddetmedir. Açık avuçlar, hafif kamburlaştırılmış omuzlar, kalkık kaşlar ile omuz silkme: "bilmiyorum" anlamına gelir ve bahsedilen şeyden haberiniz olmadığını göstermek ya da konuyla ilgilenmediğinizi göstermek için kullanılır. |
|
BEDEN DİLİ 14
DİNLEME, DEĞERLENDİRME, ELEŞTİRİ
JESTLERİ
El Sıkışma
Beden dili konusunda hiçbir fikri olmayanlar
bile, elini sıktıkları kişiyle ilgili bazı şeyler düşünürler. El sıkma biçimi
insanların kişiliğini ortaya koyma yollarının en başta gelenlerinden biridir.
İnsanların birbirleriyle el sıkışma biçimlerinde esas olarak üç mesaj hakimdir: Üstünlük, Eşitlik ve Boyun Eğme.
Yapılan bir araştırmada başarılı üst düzey yöneticilerin büyük çoğunluğunun hem el sıkışma işlemini başlatan kişiler oldukları, hem de avuç içleri yere bakar şekilde el sıkıştıkları ortaya konmuştur.
Avuç İçinin Yönü
İnsanların birbirleriyle el sıkışma biçimlerinde esas olarak üç mesaj hakimdir: Üstünlük, Eşitlik ve Boyun Eğme.
Yapılan bir araştırmada başarılı üst düzey yöneticilerin büyük çoğunluğunun hem el sıkışma işlemini başlatan kişiler oldukları, hem de avuç içleri yere bakar şekilde el sıkıştıkları ortaya konmuştur.
Avuç İçinin Yönü
Avuç içinin yere bakması, karşıdaki kişinin
elini bütünüyle yatay olarak sıkmak anlamına gelmez. Üstünlük belirten el
sıkışı karşıdaki kişiye göre avuç içinin hafif yere dönük olması demektir. El
sıkarken avuç içinin hafif yukarı dönük olması karşıdakinin üstünlüğünü kabul
etmek anlamına gelir.
Güvenli ve dengeli bir el sıkma, ellerin dik olarak ve avuçların birbirlerini bütünüyle kavramalarıyla gerçekleşir. Her iki kişi de kendi varlığını karşıdakine hissettirmiş olur.
Güvenli ve dengeli bir el sıkma, ellerin dik olarak ve avuçların birbirlerini bütünüyle kavramalarıyla gerçekleşir. Her iki kişi de kendi varlığını karşıdakine hissettirmiş olur.
BEDEN
DİLİ 15
DELİLİK
!
Davranışımız iç dünyamızı etkiler…
İnsanın merkezini kullanma biçimini ve temel
beden duruş özelliğini tanımanın sağladığı en önemli yarar, yalnızca çevredeki
kişileri doğru değerlendirmek değildir. Bu özelliklerin farkında olmak, kişinin
kendi hayatında çok temel değişiklikler yaratır.
İnsanlar çoğunlukla içlerinden geldiği gibi davrandıklarını düşünürler. Oysa yakın zamanda yapılan araştırmalar, insanların hissettikleri gibi davranmaktan çok, davrandıkları gibi hissettiklerini ortaya koymuştur.
Canı sıkılan bir insanın kaşları çatık, yüzü asık, omuzları düşük ve merkezi kapalıdır. Hepimiz sık sık, sebepsiz bir can sıkıntısı yaşarız. Oysa çok kere kaşlarımızı çattığımız, yüzümüzü astığımız ve omuzlarımızı düşürüp, merkezimizi kapattığımız için canımızın sıkıldığını düşünmeyiz. İnsan hangi davranışını dışlaştırırsa, bir süre sonra beden kimyasında meydana gelen değişiklikler sebebiyle o yönde duygular yaşamaya başlar. Sıkıntılı bir insan gibi davranmak iç sıkıntısının artmasına sebep olur.
Kültürümüzün gülme konusundaki olumsuz tutumu sadece çocukluk ve gençlik döneminde değil, yetişkinlik yaşamında da sürer: “Çok güldük, ağlayacağız.” “Çok güldük başımıza kötü bir şey gelecek” gibi sözler bu yöndeki uyarılara örnektir. Türk kültüründe yetişen kişiler, genellikle -sebepsiz yere gülene deli deneceğine- inandıkları için, gülmenin gerek insanın kendi hayatı üzerinde doğuracağı olumlu etkilerden, gerek insanlararası ilişkilerden doğuracağı olumlu sonuçlardan yararlanamazlar.
Oysa halk arasında “delilik” olarak adlandırılan akıl sağlığı problemlerinin üç tanesinde hastaların en büyük özellikleri somurtkanlıkları veya ifadesizlikleridir. Bu hastalar kesinlikle gülmedikleri için halk arasındaki deyimin “sebepsiz yere somurtana deli derler” olması beklenir. Fakat geleneksel kültürümüz gülmeyi hoşgörmediği için, seçici davranmış ve sadece küçük bir azınlığı oluşturan hastalara bakıp “sebepsiz yere gülene deli derler” diyerek, insanların içinde yeşermesi muhtemel hayat sevincini küllendirmeyi tercih etmiştir.
İnsanlar çoğunlukla içlerinden geldiği gibi davrandıklarını düşünürler. Oysa yakın zamanda yapılan araştırmalar, insanların hissettikleri gibi davranmaktan çok, davrandıkları gibi hissettiklerini ortaya koymuştur.
Canı sıkılan bir insanın kaşları çatık, yüzü asık, omuzları düşük ve merkezi kapalıdır. Hepimiz sık sık, sebepsiz bir can sıkıntısı yaşarız. Oysa çok kere kaşlarımızı çattığımız, yüzümüzü astığımız ve omuzlarımızı düşürüp, merkezimizi kapattığımız için canımızın sıkıldığını düşünmeyiz. İnsan hangi davranışını dışlaştırırsa, bir süre sonra beden kimyasında meydana gelen değişiklikler sebebiyle o yönde duygular yaşamaya başlar. Sıkıntılı bir insan gibi davranmak iç sıkıntısının artmasına sebep olur.
Kültürümüzün gülme konusundaki olumsuz tutumu sadece çocukluk ve gençlik döneminde değil, yetişkinlik yaşamında da sürer: “Çok güldük, ağlayacağız.” “Çok güldük başımıza kötü bir şey gelecek” gibi sözler bu yöndeki uyarılara örnektir. Türk kültüründe yetişen kişiler, genellikle -sebepsiz yere gülene deli deneceğine- inandıkları için, gülmenin gerek insanın kendi hayatı üzerinde doğuracağı olumlu etkilerden, gerek insanlararası ilişkilerden doğuracağı olumlu sonuçlardan yararlanamazlar.
Oysa halk arasında “delilik” olarak adlandırılan akıl sağlığı problemlerinin üç tanesinde hastaların en büyük özellikleri somurtkanlıkları veya ifadesizlikleridir. Bu hastalar kesinlikle gülmedikleri için halk arasındaki deyimin “sebepsiz yere somurtana deli derler” olması beklenir. Fakat geleneksel kültürümüz gülmeyi hoşgörmediği için, seçici davranmış ve sadece küçük bir azınlığı oluşturan hastalara bakıp “sebepsiz yere gülene deli derler” diyerek, insanların içinde yeşermesi muhtemel hayat sevincini küllendirmeyi tercih etmiştir.
Bütün bu anlatılanlardan çıkan sonuç şudur;
insanın davranışı beden kimyasını değiştirir. Kendinizi sıkıntılı ve güçsüz
hissediyorsanız, beden duruşunuzu ve merkezinizi kullanış biçimini kontrol
edin.
Beden Dili 16
YALAN!
İş hayatında en çok yalan söylemek zorunda
kalan kişilerin sekreterler olduğu bilinen bir gerçektir. Bunun sebebi,
özellikle yöneticimizin adına başkalarıyla iletişim içinde olmamızdır. Yöneticimiz
ile diğer çalışanlar arasında, yöneticimiz ile diğer yöneticiler arasında,
yöneticimiz ile özel hayatındaki kişiler arasında, yöneticimiz ile yöneticisi
arasında hep bir köprü görevi görürüz.
Yöneticilerimiz görüşmek istemedikleri kişileri belirtip kenara çekilirler, sonrası bize aittir. Ayrıca habersiz, randevusuz gelen konuklar ile ilgilenmek, onları organize etmek...
En sık rastlananı da yöneticimizin bir hatasını üstlenmemizdir.
Bize vermeyi unuttuğu bir yazı gecikmiştir. Genel müdür kızmasın diye topu bize atar, “Hala yazmadın mı?” Der, Biz de “Siz bana yazıyı vermediniz ki” Demek yerine “Üzgünüm, hemen yazıyorum” gibi bir şey söyleriz. Halbuki yazıyı görmemişizdir bile.
İşte böyle durumlarda vücut dilimizi kontrol altına alabilirsek, karşımızdaki kişinin bize güvenmesini sağlar ve görevimizi çok daha iyi yapmış oluruz. Daha da önemlisi vücut dili ile yalan söylemeyi çözersek karşımızdaki kişinin de bize yalan söyleyip söylemediğini çok kolay anlarız.
Vücut Diliyle Yalan Söylenebilir Mi?
Bu soruya verilecek yanıt; ana hareketler,
vücudun mikro işaretleri ve söylenen sözler arasında ortaya çıkacak uyum
eksikliğinden dolayı “hayır” olacaktır. Örneğin, açık avuçlar dürüstlük
gösterir ama karşınızdaki yalan söylerken avuçlarını açıp size gülümsese bile
mikro hareketleri onu ele verir. Gözbebekleri küçülebilir veya ağzının köşesi
seğirebilir ve bu işaretler açık avuç hareketi ve içten gülümsemeyle çelişir.
Sonuç olarak karşısındaki, söylenene inanmama eğilimi gösterir.
Yalanları örtbas etmek için vücudun başka herhangi bir yerinden daha sık olarak yüzümüzü kullanırız. Örtbas edebilmek için gülümsemeler, kafa sallamalar ve göz kırplamalar kullansak da maalesef vücut işaretlerimiz burada da doğruyu söyler ve yüz işaretlerimizle vücut hareketlerimiz arasında bir uyuşmazlık ortaya çıkar.
Yalan söylemeyle ilgili zorluk, bilinçaltı zihnimizin otomatik olarak çalışması, sözel yalanımızdan bağımsız olarak hareket etmesi ile vücut dilimizin bizi ele vermesidir. Çok ender yalan söyleyen insanların ne kadar inandırıcı olurlarsa olsunlar kolayca yakalanmalarının nedeni de budur. İşi sebebiyle sık yalan söylemesi gereken kişiler hareketlerine iki yolla incelik kazandırabilirler.
Yalanları örtbas etmek için vücudun başka herhangi bir yerinden daha sık olarak yüzümüzü kullanırız. Örtbas edebilmek için gülümsemeler, kafa sallamalar ve göz kırplamalar kullansak da maalesef vücut işaretlerimiz burada da doğruyu söyler ve yüz işaretlerimizle vücut hareketlerimiz arasında bir uyuşmazlık ortaya çıkar.
Yalan söylemeyle ilgili zorluk, bilinçaltı zihnimizin otomatik olarak çalışması, sözel yalanımızdan bağımsız olarak hareket etmesi ile vücut dilimizin bizi ele vermesidir. Çok ender yalan söyleyen insanların ne kadar inandırıcı olurlarsa olsunlar kolayca yakalanmalarının nedeni de budur. İşi sebebiyle sık yalan söylemesi gereken kişiler hareketlerine iki yolla incelik kazandırabilirler.
Birincisi;
yalan söylerken doğru olduğunu hissettikleri hareketlerle pratik yapabilirler.
Ancak çok uzun süre sonunda ve sayısız yalan söyleyerek pratik yaptıktan sonra
başarılı olabilirler. İkincisi ise; yalan söylerken hiçbir olumlu ya da olumsuz
hareketi kullanmayacakları şekilde çoğu hareketi ortadan kaldırabilirler ama bu
da çok zordur.
Yorumlar