20 Şubat 2013 Çarşamba

Farkındalık, Değişim ve Yönetişim

Farkındalık, Değişim ve Yönetişim
 
1989 yılında  Berlin duvarının yıkılması, dünyayı bu dönemece getiren olaylar, bir uzlaşma ve değişim süreci olarak yakın tarihimize kazınmıştır. Özellikle son 15 yıla baktığımızda, bu değişimin ivmesinin giderek arttığını ve bizlere farklı yansımalar getirdiğini; çok uzağa gitmeden  yakın çevremizde dahi değişimi gözlemleyebiliyoruz.
 
Bunu kimse yadsımıyor ve herşey, herkes değişiyor. Tek farklılık, değişimin oturduğu zemin ve hızı. İşte birkaç örnek:
 
* 30 yıl önce her eve girememiş telefon, artık şekil değiştirip 30 milyon kişinin cebinde dolaşıyor.
* Bilgisayar işlem kapasitesi, her 16 ayda bir ikiye katlanıyor ve değişimin önemli dinamolarından
   birini oluşturuyor.
* Ürün yaşam dönemleri giderek kısalıyor, çünkü insanlar değişim rüzgarıyla gelen ve  
   beklentilerine en uygun ürünleri talep ediyorlar.
 
Bu örnekleri daha da çoğaltmak mümkün. Bu realiteye karşın değişime direnç oluşturan, bize özgü hasletleri de unutmamakta yarar var.
 
* Milli Prodüktivite Merkezi (MPM) raporuna gör, OECD ülkeleri içinde  Türkiye halen
  verimsizlikte başı çekiyor.
* Teknolojik  Ar-Ge yatırımları halen dip noktalarda.
* Uzun dönem hiperenflasyonla yaşayabilen nadir ülkelerden.
* Nüfus artış oranı yüksek. Buna karşılık genç nüfus oranı , Avrupa’da öncü bir dinamik unsur.
 
Aslında bu örnekler ve aralarındaki tezatlar, bize farkına varılması zorunlu tüm soyut ve somut gerçekleri hissedebilme  ve konum alabilme yeteneklerimizi geliştirmemiz gerektiğini anlatıyor.
 
Peki farkına varılması zorunlu bu gerçekler neler?
 
* Tüm bu realiteler ya küresel çıktılara ya da küresel yansımalara maruz.
* Değişimin rotasını, artık  müşteriler ve onların beklentileri tutuyor.
* Riskleri öngörebilmek ve yönetebilmek, giderek daha fazla önem kazanıyor.
* Fiyat baskıları sonunda, maliyet üstü karlılık hesaplamasından maliyet yönetimine geçmek;
   karlılığı fiyat arttırarak değil, maliyetleri aşağı çekerek yakalamak zorunluluğu geliyor.
* Bilgisizlikten farkındalığa, oradan bilgiye ve dahası hareketli, çok boyutlu bilgiye giden bir çağ.
* Yeni finansal kaynaklar, parayı değil farklılığı ve değer üreten fikirleri öne çıkartıyor.
 
Şimdi kendimize soralım; bu basit gerçeklerin ne kadarının farkındayız, nasıl etkileniyoruz ve  birey olarak üstesinden nasıl gelebiliyoruz?
 
Evet, tüm bunlarla başedebilmeyi, gerek kişisel gerekse kurumsal faydaya dönüştürebilmeyi, hatta bunu süratli bir ortamda sürdürülebilir ve artan bir trend ile yapabilmeyi  bireysel olarak üstlenirsek, süper güçlerle donanmamız gerekiyor.
 
Peki bu sonuç, hem kendimize ve çevremize hem de kurumumuza haksızlık etmek olmuyor mu? Bir veya birkaç beyine tüm bu sorumluluğu yıkmak, etkin çevikliği ve çözümleri beklemek mantıklı mı? Öyleyse nasıl olacak da, en etkili ve verimli bir biçimde bu gerçeklerle uzlaşıp, problemleri fırsatlara  dönüştürüp, kurumlarımızı geleceğin beklentilerine uygun bir yapıya dönüştüreceğiz?
 
Aslında cevap, sorunun içinde gizli:
 
* Bir beyinden bin beyine, bir bilgiden bin bilgiye doğru bir yolculukla,
* Edilgen değil etken olmayı gerçekleştirebilen bir insan kaynağı ordusuyla ,
* Potansiyelde kalmış yeteneklerin kurumsal kabiliyetlere dönüştüğü bir organizasyonla,
* Kritik süreçlerinin farkında ve sürekli bu süreçlerini iyileştiren bir takım ruhuyla,
* Empati,uzlaşma,değişim ve paylaşımı kurum kültürü olarak benimsemiş bir yapıyla,
 
yani yönetmekten yönlendirmeye, yönetilme beklentisinden yönetime katılmayla yani yönetişmeyle.
 
 
Evet kimisi için hissedilen fakat  uygulamada  zorlanılan, kimisi içinse cesaret edilemeyen ama  doğal süreçte kaçınılmaz olan  bu gerçekten, yani etkileşimli, proaktif, katılımcı ve demokratik  bir yönetim tarzından, anayolu yönetişimden geçen bir yolculuktan bahsediyoruz.
 
Unutmayalım, durumsal  farkındalık, yalnızca  kişisel kalite gerekliliği değil; bilgiyle donatılınca, gelişme fırsatlarını gelecek kurumsal değerlere dönüştürme olasılıkları yaratan itici bir güçtür.
 
Herşey farkındalıkla  başlar. Farklı olabildiğince ve bu farklılığı müşteri beklentilerini karşılayabilme stratejisine dayandırdıkça,  değer yaratılır ve sürdürülebilir kılınır.
 
Bugün farkı hissetmiş bir kimlikle, kurumunuzu yönetişerek  yarınlara taşımaya hazır mısınız?
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

Hiç yorum yok: