Farkın Yönetimi,
Şimdi kendinizi hafif kilo almış bir kişi olarak farz edin.
Yapacağınız ilk iş ya farkına vararak , ya genel trendlere
uyarak yada dışardan almış olduğunuz eleştirilere dayanamayıp hemen eski çevik
günlerinize dönebilmek için rejime girecek ve spor yapmaya başlayacaksınız.
Peki hangi rejim yada hangi spor size uygundur. Evet önceleri spor
yapardınız iş yoğunluğundan uzun süre yapmadınız ama gene de bir tecrübeniz
var, önceden denemiştiniz. Fakat bugüne kadar hiç rejim yapmadınız vücudunuz
hangi tip bir rejime uygun reaksiyon verebilir bilemiyorsunuz. Bu durumda
yapacaklarınız belirli; hemen mevcut yapınıza uygun olduğunu düşündüğünüz bir
rejim programı uygulamak, tecrübelerden yararlanmak ve yakın çevrenize sormak
yada bir diyetisyene sormak.
Harika ! önce farkına vardınız, sonra yöntem araştırıp seçiminizi
yaptınız peki size uygun ideal kilo hangisidir. Ne kadar gayretlisiniz ve
nereye kadar bu sistemi sürdüreceksiniz. Evet şimdi bir adım daha ilerde başka
bir zorlukla karşılaştınız “hedef koymak”.
Diyelim ki beklentilere göre hedefimizi koyduk ne kadar
zayıflayacağımızı ve bunu ne kadar bir sürede yapacağımızı belirledik. Peki
süreci nasıl kontrol edeceğiz? Ana hedef için alt kontrol kriterleri belirleyip
periyodik olarak süreç kontrolü yapmak zorundasınız yoksa hedeften
şaşacaksınız.
Peki ya siz diyet yaparken etrafınızdakiler yanınızda
yiyemediklerinizi yerse ve sizi baştan çıkartırsa? Elbette ki onlarında
desteğini alıp yolunuza devam edip bu tip riskleri de yöneteceksiniz.
Şimdi kurumunuzda yapılması gereken düzenlemeler ile ilgili
süreçleri fark ettiğinizi farz edelim.
Yukarıdaki örnekten yola çıkarsak bu farkındalıklar ya
sizin süreç içindeki gözlemlerinizden yada dışardan gelen telkinlerden ve
beklentilerden kaynaklı olacaktır. Burada iki risk var. Ya siz kurum körü olup
net teşhis koyamayabilirsiniz yada dışardan gelen uyarılara kulak tıkarsınız.
Bu durumda farkına varamadığınız geliştirilebilir alanlarınızı görmeniz oldukça
güçleşir.
Peki bu durumda şunu da sorabilirsiniz. Ben kötü durumdamıyım
ki farkına varmak gibi bir bir kültür oluşturayım? Bu durumda ilave şu
soruyu da sormanızda yarar var. Değişen müşteri ihtiyaç istek ve taleplerini ve
trendleri izleyip kurumumu geleceğe taşıyabilmek için önceden konum
alabiliyor muyum?
Bu soruları küresel boyuta taşıyıp cevap vermeye kalktığımızda
pek olumlu yanıtlayamayacağımızı söyleyen istatistikler var.
Peki ne yapalım nasıl bir sistem oluşturalım da geliştirilebilir
alanlarımızın farkına varalım?
Öncelikle kurum içinde değerlerimizi, kabiliyetlerimizi,
geliştirilebilir alanlarımızı, üretken rolümüzü, önümüzdeki fırsatları ve
bunları realize edemezsek bizi bekleyen tehditleri sistematik bir biçimde SWOT
yaparak tespit edelim. Yani mevcut durumumuzu öğrenelim.
Gelin farkına varmama riskimizi bizim tüm süreçlerimize katkıda
bulunan ve çıktılarımızla değer bulan ve yaratan tüm kişi ve kurumlarla
yani çalışanlarımızla, tedarikçilerimizle, çözüm ortaklarımızla,
kurumumuzdaki tüm pay sahipleriyle, dağıtım kanallarımızla, müşterilerimizle ve
hatta toplumla paylaşalım. Onlara soralım “Bizden beklentileriniz nelerdir?”
Tabi ki reel ve yapıcı bir yanıt alabilmek içinde gerekiyorsa hem kültürel
değişimimizi hem de içtenliğimizi ifade eden bir yapıda bunu yapabilmek
ve hatta teknolojik sorgulama araçlarından yararlanmak da yarar var( anketler,
toplantılar, forumlar vb).
Buradan mutlaka ortak paydada buluşan ve çeşitli önem dereceleri
arz eden beklentiler çıkacaktır. Bize kalan bunları konsolide edip
dönemsel beklentileri tespit etmek ve mevcut değerlerimizle arasındaki farkı
görebilmek.
Şimdi ne güzel ki elimizde beklentiler ve durumumuz arasında
uygulamamız gereken yani yönetmemiz ve bir gelişim fırsatı olarak algılamamız
gereken farklılıklar çıktı. Artık buradan ortak bir kurum aklıyla ana süreçleri
tekrar gözden geçirtip stratejik anayol haritamızı çıkartmak ve tüm kurumsal
kaynaklarımızı bu sürece uygun kanalize edebilmemiz gerekiyor.
Süreç sırasında ve sonrasında beklentileri karşılama kalitemizi
tekrar kontrol etmek, başarımızın altını çizmek ve bu arada oluşan yeni
beklentileri de sırtlanıp süreci sonsuz bir döngüde realize edebilmek bizi
farklı kulvarda koşabilen esnek ve çevik bir kurum haline getirecektir.
Sanırım kurumumuzu da vücudumuz gibi canlı ve gelişim
süreçleri olan birçok kaynağı besleyen ve birçok kaynaktan beslenen
bir organizma gibi algılarsak onun bizden beklentilerini ve bizim ona
olan hassasiyetimiz arasındaki farkı yöneterek onu geliştirmekte daha
hassas olabiliriz, ne dersiniz?
Kişisel Kalite,
Her ne kadar ortak kültürle
yoğrulmuş olsak ta birey olarak yetişme ortamımızdan, özümsediğimiz veya bize
empoze edilen değerlerden kurallara kadar uzanan bir karmanın
farklılığını yaşıyoruz.
Bizler daha sonra özdeki
farklılığımızla isteyerek yada rastlantısal sonuçlara dayandırabileceğimiz daha
farklı öğrenim süreçleri geçirip profesyonel yaşama geçip kendimizi gerçekleme
ve ayaklarımız üzerinde durabilme yürüme ve hatta koşma arzusuyla yollara
koyuluyoruz.
Bu yolculukta farklı süreçlerden
gelen ve farklı beklentileri olan bizler başka kişilerin yollarıyla kesişen
ortamlarda gerek isteyerek gerekse rastlantısal olarak bir araya gelip ortak
yaşamlar ve değerler paylaşıyoruz. Daha sonra bizlerden takım olmamız ve ortak
hedefe kilitlenerek birlikte hareket etmemiz bekleniyor.
Şimdi kendimize soralım farklı
beklentileri olan kişiler olarak nasıl ortak beklentileri tespit edip
paylaşarak değer üretebileceğiz?
Çözüme isterseniz öncelikle kendimizi
çözmekle başlayalım.
Ben kimimim? Değerlerim ne?
Geçmişte çözemediğim hangi sorumluluklarımı ve sorunlarımı halen sırtımda
taşıyorum?
Başarılı ve başarısız olduğum
alanlar neler?
Dün neydim? Bugün neyim ve yarın
ne olmayı planlıyorum?
Bu soruları kendimize zaman
zaman sormuşuz ve her dönemde farklı cevaplar vermişizdir. Peki bu soruları
sizlerle ortak süreçler paylaşan kişilere sorup kimliğinizin ve değerlerimizin
yansımalarını hiç kontrol ettiniz mi?
Sizin evetleriniz başkalarının
da evet'i mi yoksa hayır'ı mı oluyor?
Peki bir birey olarak üretken
rolünüzü ve ne üretebileceğinizi hiç sorguladınız mı?
Evet tüketen kimliklerimizle o kadar rahatız ki alım gücümüze
dayandırıp rahatlıkla başka süreçlerin çıktıları olan somut hatta bazen soyut
değerleri kolayca sahiplenip ihtiyaçlarımızı gideriyoruz. Fakat kendi
çıktılarımızı bizden beklentisi olan farklı kimliklerin beklentileri
doğrultusunda değil de kendi değerlerimiz el verdiğince yapıyoruz.
Çıktılarımızın
beklentilerin altında kalması yada üstüne çıkmasına pek aldırmıyoruz. Aslında
her iki durumda beklentilere tam cevap vermediğimiz için kalitesizlik kriteri
yaratıyoruz.
Peki zaaflarımızı, değerlerimizi
ve eksikliklerimizi keşfetmiş bir kişi isek bu yeterli mi? Kesinlikle hayır. Çünkü
bu durumda ancak durumsal tespitimizi yapmış oluyoruz asıl önemlisi şimdi
başlıyor. Birey olarak ailem, arkadaşlarım, işyerim ve toplum sosyal ve üretken
bir birey olarak benden ne bekliyor? Ben bu beklentileri karşılayabilmek için
öncelikle hangi alanlardaki eksikliklerimi geliştirmeliyim. Bu eksiklikleri
giderebileceğim yol ve yöntemler nelerdir?
Peki ilk tespitle kapattığım
eksikliklerimle ben sürecimi tamamlamış oldum mu? Hayır. Çünkü bu arada
değişimin ivmesiyle ortaya yeni beklentilerle öğrenilmesi ve kavranması gereken
farklı alanlar çıktı. Bu sebeple gelişim sürecimizi her an durumsal ve dönemsel
olarak tespit etmek ve sürekli kılmak zorundayız.
Her ne kadar geçmişini keşfetmiş, gününü planlamış ve yaşayan
bireyler olsak da aynı zamanda geleceğe ve onun getireceği değişimlere de
maruz kalıyoruz.
Unutmayın ki birey olarak bizden
beklentileri karşılayamadığımızda kalite seviyemizi oluşturamaz ve
kişiliğimizde oluşturamadığımız kaliteyi de çevremizde yaratamayız. Dolayısıyla
hepimiz farkında ve üretken rolünün bilincinde bireyler olarak kendi kalite yol
haritamızı çıkartıp kararlılıkla uygulamak zorundayız.
Kendi kalite yol haritanızı
oluştururken lütfen aşağıdaki önemli duraklara uğramayı ihmal etmeyin.
·
Kişilere olaylara yada yorumlara öncelikle tarihsel gelişimi içinde bakın ve
algılamaya çalışın. Ancak böylelikle sebep sonuç ilişkisi kurabilir ve ön
yargısız değerlendirme yapabilirsiniz.
·
Eylemlerinizi oluşturmadan önce beklentileri net algılayın. Bunun için koşulsuz
ve şartsız karşıdan bakabilmeli hatta kendinizi değil karşı noktayı başlangıç
olarak alabilmelisiniz. Yani karşıdan başlayarak empati
yapabilmelisiniz.
·
Uzlaşmacı olabilmelisiniz. Fakat uzlaşma için iki noktanın olması
gerektiğini yani karşı noktayı da ortaya koymanız gerektiğini unutmamalısınız.
·
İki nokta arasında her zaman kabul edilen düz bir doğru yoktur. Alternatif
yollar yani uzlaşılacak farklı alanlar ve bakış açıları mutlaka vardır. Bu
açılardan bakabilmek beraberinde değişimi getirir.
·
Paylaşımcı olun ama paylaşmak için önce almayı değil vererek
paylaşabilmeyi ve böylelikle değerlerinizi güçlendirecek bilgilerinizi
arttırabileceğinizi unutmayın.
·
Eylemlerinizi kişisel garantinizi ortaya koyarak kararlı ve tutarlı bir
kimlikle destekleyin.
·
Evrensel ulusal ve kişisel etik kodlarınızı oluşturun, çevre den ve toplum
dan uzak, onlara karşı eylemlerden sakının.
Lütfen kendinize not edin “Kalite
bir yaşam tarzıdır ve temelinde insan yani kişisel kalite vardır”.
Rönesans/N.Şencan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder