20 Şubat 2013 Çarşamba

Farkın Yönetimi,


 

Farkın Yönetimi,

 

Şimdi kendinizi hafif kilo almış bir kişi olarak farz edin.

 

Yapacağınız  ilk iş ya farkına vararak , ya genel trendlere uyarak yada dışardan almış olduğunuz eleştirilere dayanamayıp hemen eski çevik günlerinize dönebilmek için rejime girecek ve spor yapmaya başlayacaksınız. Peki hangi rejim yada hangi spor size uygundur. Evet  önceleri spor yapardınız iş yoğunluğundan uzun süre yapmadınız ama gene de bir tecrübeniz var, önceden denemiştiniz. Fakat bugüne kadar hiç rejim yapmadınız vücudunuz hangi tip bir rejime uygun reaksiyon verebilir bilemiyorsunuz. Bu durumda yapacaklarınız belirli; hemen mevcut yapınıza uygun olduğunu düşündüğünüz bir rejim programı uygulamak, tecrübelerden yararlanmak ve yakın çevrenize sormak yada bir diyetisyene sormak.

 

Harika ! önce farkına vardınız, sonra yöntem araştırıp seçiminizi yaptınız peki size uygun ideal kilo hangisidir. Ne kadar gayretlisiniz ve nereye kadar bu sistemi sürdüreceksiniz. Evet şimdi bir adım daha ilerde başka bir zorlukla karşılaştınız “hedef koymak”.

 

Diyelim ki beklentilere göre hedefimizi koyduk ne kadar zayıflayacağımızı ve bunu ne kadar bir sürede yapacağımızı belirledik. Peki süreci nasıl kontrol edeceğiz? Ana hedef için alt kontrol kriterleri belirleyip periyodik olarak süreç kontrolü yapmak zorundasınız yoksa hedeften şaşacaksınız.

 

Peki ya siz diyet yaparken etrafınızdakiler yanınızda yiyemediklerinizi yerse ve sizi baştan çıkartırsa? Elbette ki onlarında desteğini alıp yolunuza devam edip bu tip riskleri de yöneteceksiniz.

 

Şimdi  kurumunuzda yapılması gereken düzenlemeler ile ilgili süreçleri fark ettiğinizi  farz edelim.

 

Yukarıdaki örnekten yola çıkarsak  bu farkındalıklar  ya sizin süreç içindeki gözlemlerinizden yada dışardan gelen telkinlerden ve beklentilerden kaynaklı olacaktır. Burada iki risk var. Ya siz kurum körü olup net teşhis koyamayabilirsiniz yada dışardan gelen uyarılara kulak tıkarsınız. Bu durumda farkına varamadığınız geliştirilebilir alanlarınızı görmeniz oldukça güçleşir.

 

Peki bu durumda  şunu da sorabilirsiniz. Ben kötü durumdamıyım ki farkına varmak gibi bir  bir kültür oluşturayım? Bu durumda ilave şu soruyu da sormanızda yarar var. Değişen müşteri ihtiyaç istek ve taleplerini ve trendleri izleyip kurumumu geleceğe taşıyabilmek için  önceden konum alabiliyor muyum?

 

Bu soruları küresel boyuta taşıyıp cevap vermeye kalktığımızda pek  olumlu yanıtlayamayacağımızı söyleyen istatistikler var.

 

Peki ne yapalım nasıl bir sistem oluşturalım da geliştirilebilir alanlarımızın farkına varalım?

 

Öncelikle  kurum içinde değerlerimizi, kabiliyetlerimizi, geliştirilebilir alanlarımızı, üretken rolümüzü, önümüzdeki fırsatları ve bunları realize edemezsek bizi bekleyen tehditleri sistematik bir biçimde SWOT yaparak tespit edelim. Yani mevcut durumumuzu öğrenelim.

 

Gelin farkına varmama riskimizi bizim tüm süreçlerimize katkıda bulunan ve çıktılarımızla değer bulan ve yaratan tüm kişi ve kurumlarla  yani çalışanlarımızla, tedarikçilerimizle, çözüm ortaklarımızla, kurumumuzdaki tüm pay sahipleriyle, dağıtım kanallarımızla, müşterilerimizle ve hatta toplumla paylaşalım. Onlara soralım “Bizden beklentileriniz nelerdir?” Tabi ki reel ve yapıcı bir yanıt alabilmek içinde gerekiyorsa hem kültürel değişimimizi  hem de içtenliğimizi ifade eden bir yapıda bunu yapabilmek ve hatta teknolojik sorgulama araçlarından yararlanmak da yarar var( anketler, toplantılar, forumlar vb).

 

Buradan mutlaka ortak paydada buluşan ve çeşitli önem dereceleri arz eden beklentiler çıkacaktır. Bize kalan bunları konsolide edip  dönemsel beklentileri tespit etmek ve mevcut değerlerimizle arasındaki farkı görebilmek.

 

Şimdi ne güzel ki elimizde beklentiler ve durumumuz arasında uygulamamız gereken yani yönetmemiz ve bir gelişim fırsatı olarak algılamamız gereken farklılıklar çıktı. Artık buradan ortak bir kurum aklıyla ana süreçleri tekrar gözden geçirtip stratejik anayol haritamızı çıkartmak ve tüm kurumsal kaynaklarımızı bu sürece uygun kanalize edebilmemiz gerekiyor.

 

Süreç sırasında ve sonrasında beklentileri karşılama kalitemizi tekrar kontrol etmek, başarımızın altını çizmek ve bu arada oluşan yeni beklentileri de sırtlanıp süreci sonsuz bir döngüde realize edebilmek bizi farklı kulvarda koşabilen esnek ve çevik bir kurum haline getirecektir.

 

Sanırım kurumumuzu da  vücudumuz gibi canlı ve gelişim süreçleri olan birçok kaynağı besleyen ve birçok kaynaktan  beslenen bir  organizma gibi algılarsak onun bizden beklentilerini ve bizim ona olan hassasiyetimiz arasındaki farkı yöneterek  onu geliştirmekte daha hassas olabiliriz, ne dersiniz?

 

Kişisel Kalite,

 

Her ne kadar ortak kültürle yoğrulmuş olsak ta birey olarak yetişme ortamımızdan, özümsediğimiz veya bize empoze edilen değerlerden kurallara kadar uzanan  bir karmanın farklılığını yaşıyoruz.

 

Bizler daha sonra  özdeki farklılığımızla isteyerek yada rastlantısal sonuçlara dayandırabileceğimiz daha farklı öğrenim süreçleri geçirip profesyonel yaşama geçip kendimizi gerçekleme ve ayaklarımız üzerinde durabilme yürüme ve hatta  koşma arzusuyla yollara koyuluyoruz.

 

Bu yolculukta farklı süreçlerden gelen ve farklı beklentileri olan bizler başka kişilerin yollarıyla kesişen ortamlarda gerek isteyerek gerekse rastlantısal olarak bir araya gelip ortak yaşamlar ve değerler paylaşıyoruz. Daha sonra bizlerden takım olmamız ve ortak hedefe kilitlenerek birlikte hareket etmemiz bekleniyor.

 

Şimdi kendimize soralım farklı beklentileri olan kişiler  olarak nasıl ortak beklentileri tespit edip paylaşarak  değer üretebileceğiz?

 

Çözüme isterseniz öncelikle kendimizi çözmekle başlayalım.

 

Ben kimimim? Değerlerim ne? Geçmişte çözemediğim hangi sorumluluklarımı ve sorunlarımı halen sırtımda taşıyorum?

 

Başarılı ve başarısız olduğum alanlar neler?

 

Dün neydim? Bugün neyim ve yarın ne olmayı planlıyorum?

 

Bu soruları kendimize zaman zaman sormuşuz ve her dönemde farklı cevaplar vermişizdir. Peki bu soruları sizlerle ortak süreçler paylaşan kişilere sorup kimliğinizin ve değerlerimizin yansımalarını hiç kontrol ettiniz mi?

 

Sizin evetleriniz başkalarının da evet'i mi yoksa hayır'ı  mı oluyor?

 

Peki bir birey olarak üretken rolünüzü ve ne üretebileceğinizi hiç sorguladınız mı?

 

Evet tüketen kimliklerimizle o kadar rahatız ki alım gücümüze dayandırıp rahatlıkla başka süreçlerin çıktıları olan somut hatta bazen soyut değerleri kolayca sahiplenip ihtiyaçlarımızı gideriyoruz. Fakat kendi çıktılarımızı bizden beklentisi olan farklı kimliklerin beklentileri doğrultusunda değil de  kendi değerlerimiz el verdiğince yapıyoruz.

 

Çıktılarımızın  beklentilerin altında kalması yada üstüne çıkmasına pek aldırmıyoruz. Aslında her iki durumda beklentilere tam cevap vermediğimiz için kalitesizlik kriteri yaratıyoruz.

 

Peki zaaflarımızı, değerlerimizi ve eksikliklerimizi keşfetmiş bir kişi isek bu yeterli mi? Kesinlikle hayır. Çünkü bu durumda ancak  durumsal tespitimizi yapmış oluyoruz asıl önemlisi şimdi başlıyor. Birey olarak ailem, arkadaşlarım, işyerim ve toplum sosyal ve üretken bir birey olarak benden ne bekliyor? Ben bu beklentileri karşılayabilmek için öncelikle hangi alanlardaki eksikliklerimi geliştirmeliyim. Bu eksiklikleri giderebileceğim yol ve yöntemler nelerdir?

 

Peki ilk tespitle kapattığım eksikliklerimle ben sürecimi tamamlamış oldum mu? Hayır. Çünkü bu arada değişimin ivmesiyle ortaya yeni beklentilerle öğrenilmesi ve kavranması gereken farklı alanlar çıktı. Bu sebeple gelişim sürecimizi her an durumsal ve dönemsel olarak tespit etmek ve sürekli kılmak zorundayız.

 

Her ne kadar geçmişini keşfetmiş, gününü planlamış ve yaşayan bireyler olsak da aynı zamanda  geleceğe ve onun getireceği değişimlere de maruz kalıyoruz.

 

Unutmayın ki birey olarak bizden beklentileri karşılayamadığımızda kalite seviyemizi oluşturamaz ve kişiliğimizde oluşturamadığımız kaliteyi de çevremizde yaratamayız. Dolayısıyla hepimiz farkında ve üretken rolünün bilincinde bireyler olarak kendi kalite yol haritamızı çıkartıp kararlılıkla uygulamak zorundayız.

 

Kendi kalite yol haritanızı oluştururken lütfen aşağıdaki önemli duraklara uğramayı ihmal etmeyin.

 

·                     Kişilere olaylara yada yorumlara öncelikle tarihsel gelişimi içinde bakın ve algılamaya çalışın. Ancak böylelikle sebep sonuç ilişkisi kurabilir ve ön yargısız  değerlendirme yapabilirsiniz.

·                     Eylemlerinizi oluşturmadan önce beklentileri net algılayın. Bunun için koşulsuz ve şartsız karşıdan bakabilmeli hatta kendinizi değil karşı noktayı başlangıç olarak alabilmelisiniz. Yani karşıdan başlayarak empati yapabilmelisiniz.

·                     Uzlaşmacı olabilmelisiniz. Fakat uzlaşma için iki noktanın olması gerektiğini yani karşı noktayı da ortaya koymanız gerektiğini unutmamalısınız.

·                     İki nokta arasında her zaman kabul edilen düz bir doğru yoktur. Alternatif yollar yani uzlaşılacak farklı alanlar ve bakış açıları mutlaka vardır. Bu açılardan bakabilmek beraberinde değişimi getirir.

·                     Paylaşımcı olun ama paylaşmak için önce almayı değil vererek paylaşabilmeyi ve böylelikle değerlerinizi güçlendirecek bilgilerinizi arttırabileceğinizi unutmayın.

·                     Eylemlerinizi kişisel garantinizi ortaya koyarak kararlı ve tutarlı bir kimlikle destekleyin.

·                     Evrensel ulusal ve kişisel etik kodlarınızı oluşturun, çevre den ve toplum dan uzak, onlara karşı eylemlerden sakının.

 

Lütfen kendinize not edin “Kalite bir yaşam tarzıdır ve temelinde insan yani kişisel kalite vardır”.

 

Rönesans/N.Şencan

 

 

 

 

 

 

Hiç yorum yok: