Bu durum içinde olduğumuz emlak sektöründe de son yıllarda yıpranmalara vesile oldu, güven eksiklikleri doğurdu. Bu emlakçıdan müşteriye, müşteriden emlakçıya veya emlakçıdan emlakçıya zarar verebilir durumlarda karşımıza çıkabilmekte…
Konuyu son birkaç ayda yaşadığımız üç somut olayla sizlerle paylaşmak istiyorum.
Birinci olayımızda boğazda ciddi ölçekte bir işyeri satışımızda rakamda anlaşıp, şirket incelemesi sırasında (şirket devri olacaktı) satıcının bir başka müşteriye daha yüksek bir fiyata satması olayıydı.
İkinci olayımızı Balmumcu ’da bir ofis satışı sırasında satıcı müşterimizin sözleşme süremiz içinde sözleşmeyi bir yakınına satış yapacağını gerekçe gösterip feshetmesi ve potansiyel müşterimiz üçüncü bir şahıssa satış yapmasıydı.
Üçüncü olayımız ise Paşabahçe’de bir yalı arsasının pazarlığı sırasında satıcının başka bir müşteriye sattığını söylemesi üzerine satış yapılanın muhtemel müşterimiz olabileceği varsayımı ile tapu kaydını incelediğimizde söz konusu yerin yaklaşık üç ay önce zaten birine satıldığını öğrenmemizdi.
Bu tür yaşanan olaylar sonrasında iki konu üzerinde yoğunlaşmak gerektiğini düşünüyorum. Bu sebeplerden birincisi bu tür olayların neden yaşandığı ? İkincisi de yaşanmaması için neler yapılması gerektiğidir …
Temel sıkıntının yaptığımız ticari faaliyetin bir meslek değil de iş olmasından kaynaklandığını düşünüyorum. Bu konunun çözümünün ise emlakçılık şirketinin ne özellikleri taşıması gerektiği, franchising firmalarının ne şekilde kurulması, nasıl temsilcilik verebilmesi, kimlerin emlakçı olabileceği, emlakçı olmayanların bu işi yapmaları halinde ne gibi hukuki ve cezai sorumluklarının olacağı, vb. konuların ele alınacağı bir mevzuatın hazırlanmasından geçtiğidir.
Bu sürecin uzun bir süreç olduğu, bugüne kadar kayda değer bir yol alınamadığı red edilemeyen bir gerçektir. Ancak istediğimiz mevzuat çıkmıyor olduğu için, piyasayı kuralsızlığa da teslim etmememiz gerekiyor. En azından kendi duruşumuz ve ilişkimizle yakın çevremizde bir iyileştirme yakalayabiliriz.
Bu tür yaşanan olayların temel sebebinin ; maddi değerlerin, insani değerlerin üzerine çıkmaya başlaması, itibar yönetiminin/marka yönetiminin yeterince önemsenmemesi olarak gözlenmektedir. Somut anlamda da ; insanların tepki vermemesi/yetersiz tepki vermesi, çevreleri ile paylaşmaması, hızlı unutma, bu tip olayda mağduriyet yaşatan insanların utanma duygusunu kaybetmesi, esneklik göstermediğiniz takdirde sizden çok daha esneklik gösterebilecek onlarca belki de yüzlerde sözde meslektaşımızın olduğu gerçekleridir.
Koruyucu önlem olarak ise ; bu tür sorun yaşadığımız müşterilerimizle bir daha iş yaparken sorun yaşanmaması için sorun olan konunun baştan konuşulması ve sorunun giderilmesi, yazılı iş yapılması, gri alanların azaltılması, vb. konulara dikkat edilmelidir. Devamı halinde de sadece meslektaşlarımız(veya bazı meslektaşlarımız) tarafından paylaşılan “KARA LİSTELER” oluşturularak bir network yapmamızın artık bir zorunluluk olduğu gerçeğidir.
Daha açık olmak için bir de yapmamız gerekenler var tabii ki … Bunları da sıralayacak olursak ; Bir sıfırdan büyüktür işi başkası bitireceğine ben bitirmeliyim, yaşanan kötü deneyime (kendimizin veya bildiğimiz başka bir meslektaşımızın) rağmen tekraren önlemsizce iş yapmak, vb. ahmakça ve küçük hesapları belirtebiliriz.
Sonuç itibariyle bir bilgenin hikâyesi ile satırlarıma son vermek istiyorum. Zamanında zalim bir hükümdarın bir bilgenin canını almak için komplo yaptığını, bir kuşu avucunun içine alıp bu kuş yaşıyor mu? öldü mü? Sorusuna bilge kişinin : “Her şey senin elinde çok sıkarsan ölür, çokta gevşek bırakırsan kaçar …” şeklinde cevap verdiğini biliyoruz. Gerçekten her şey elimizde her şey olmazsa da çok şey elimizde aslında. İlişkilerimizde uzun vadeli itibar yönetimini düşündüğümüzde kısa vadede kayıp riskine karşı, uzun vadede kazanç olacağı ve bize huzur vereceği kaçınılmazdır. Önemli olan bu duruşu kazancın sıcaklığına rağmen gösterebilmek gereğidir .Herhâlde gerçek bu olsa gerek…
Yorumlar