TOPRAK KORUMA VE ARAZİ KULLANIMI KANUNU VE TÜRK MEDENİ KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN TASARISI
TOPRAK KORUMA VE ARAZİ KULLANIMI KANUNU VE
TÜRK MEDENİ KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI
HAKKINDA KANUN TASARISI
MADDE 1-
3/7/2005 tarihli ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununun 1
inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“MADDE 1- Bu Kanunun amacı; toprağın korunması,
geliştirilmesi, tarım arazilerinin sınıflandırılması, asgari tarımsal arazi ve
işletme büyüklüklerinin belirlenmesi ve bölünmelerinin önlenmesi, tarımsal
arazi ve işletmelerin çevre öncelikli sürdürülebilir kalkınma ilkesine uygun
olarak planlı kullanımını sağlayacak usul ve esasları belirlemektir.”
MADDE 2-
5403 sayılı Kanunun 2 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“MADDE 2- Bu
Kanun; arazi ve toprak kaynaklarının bilimsel esaslara uygun olarak sınıflandırılması,
tarımsal arazi ve işletmelerin asgari büyüklüklerinin belirlenmesi ve
bölünmelerinin önlenmesi, arazi kullanım planlarının hazırlanması, koruma ve
geliştirme sürecinde toplumsal, ekonomik ve çevresel boyutlarının katılımcı
yöntemlerle değerlendirilmesi, amaç dışı ve yanlış kullanımların önlenmesi,
korumayı sağlayacak yöntemlerin oluşturulması ile görev, yetki ve
sorumluluklara ilişkin usul ve esasları kapsar.”
MADDE 3-
5403 sayılı Kanunun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (h) ve (ı) bentleri aşağıdaki
şekilde değiştirilmiş ve aynı fıkraya aşağıdaki bentler eklenmiştir.
“h) Asgari tarımsal arazi büyüklüğü:
Üretim faaliyet ve girdilerinin rasyonel ve ekonomik olarak kullanıldığı
takdirde, bir tarımsal arazide elde edilen verimliliğin, söz konusu tarımsal
arazinin daha fazla küçülmesi halinde elde edilemeyeceği Bakanlıkça belirlenen
en küçük tarımsal parsel büyüklüğünü,
ı) Asgari tarımsal işletme
büyüklüğü: Bir tarım işletmesinde üretim faaliyet ve girdilerin rasyonel
kullanımına olanak vererek işletmenin ekonomik gelişmesini temin edecek geliri,
işletmenin tarımsal yapısının muhafazasını ve sürekliliğini sağlayan,
Bakanlıkça bölgelere göre belirlenen en küçük işletme büyüklüğünü,”
“u)
Tarımsal işletme: Üretim faktörleri kullanılarak; bitkisel veya hayvansal
üretim yapan ya da bu üretimlere ilave olarak işleme, depolama, muhafaza ve
pazarlamaya yönelik faaliyetlerde bulunan gerçek veya tüzel kişilere ait
ekonomik bütünlük arzeden arazileri,
ü)
Yan sınai işletme: Bir tarımsal işletmeye ait ürün depolama, koruma, işleme ve
pazarlama gibi faaliyetlere yönelik tesisleri,”
MADDE 4-
5403 sayılı Kanunun 8 inci maddesinin başlığı “Tarım arazilerinin
sınıflandırılması, asgari tarımsal işletme ve arazi büyüklüklerinin
belirlenmesi” şeklinde; ikinci ve üçüncü fıkraları ise aşağıdaki şekilde
değiştirilmiş ve dördüncü fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır.
“Asgari
tarımsal arazi büyüklüğü, bölge ve yörelerin toplumsal, ekonomik, ekolojik ve
teknik özellikleri gözetilerek Bakanlık tarafından belirlenir. Belirlenen
asgari büyüklüğe erişmiş tarımsal araziler,
bölünemez eşya niteliği kazanmış olur.
Asgari
tarımsal arazi büyüklüğü; mutlak tarım arazileri, marjinal tarım arazileri ve
özel ürün arazilerinde 2 hektar, dikili tarım arazilerinde 0,5 hektar, örtü
altı tarımı yapılan arazilerde 0,3 hektardan küçük belirlenemez. Bakanlık
asgari tarımsal arazi büyüklüklerini günün koşullarına göre arttırabilir. Tarım
arazileri Bakanlıkça belirlenen büyüklüklerin altında ifraz edilemez,
bölünemez, Hazine taşınmazlarının satış
işlemleri hariç olmak üzere pay ve paydaş adedi arttırılamaz. Ancak, tarım dışı
kullanım izni verilen alanlar veya çay, fındık, zeytin gibi özel iklim ve
toprak ihtiyaçları olan bitkilerin yetiştiği alanlarda arazi özellikleri
nedeniyle belirlenen asgari tarımsal arazi büyüklüğünden daha küçük parsellerin
oluşması gerekli olduğu takdirde, Bakanlığın uygun görüşü ile daha küçük
parseller oluşturulabilir.”
MADDE 5-
5403 sayılı Kanuna 8 inci
maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki 8/A ila 8/K maddeleri
eklenmiştir.
“Asgari tarımsal işletme büyüklüğü
MADDE 8/A-
Tarımsal işletmeler, bölge farklılıkları gözönünde bulundurularak Bakanlıkça
çıkarılan yönetmelikle belirlenen asgari tarımsal işletme büyüklüklerin altında
ifraz edilemez, bölünemez. Tarımsal işletmenin bu niteliği şerh konulmak
üzere Bakanlık tarafından ilgili tapu sicil müdürlüğüne bildirilir.
Mirasa konu
tarımsal araziler ile tarımsal işletmelerin devri
MADDE 8/B- Mirasa konu tarımsal arazi ve
işletmelerde mülkiyetin devri esastır.
Mirasçılar
arasında anlaşma sağlanması halinde, mülkiyeti devir işlemleri mirasın
açılmasından itibaren bir yıl içerisinde tamamlanır. Devir işlemlerinin bir yıl
içerisinde tamamlanmaması ve 8/C maddesinin ikinci fıkrasına göre dava
açılmaması halinde, bu Kanunun 8/Ç maddesi hükümleri uygulanır.
Devrin
yapılacağı mirasçı
MADDE 8/C- Mirasçılar, miras bırakanın ölümünden
sonra terekede bulunan tarımsal arazi ve işletmenin mülkiyeti hakkında;
a)
Bir
mirasçıya veya asgari işletme büyüklüklerini karşılaması durumunda birden fazla
mirasçıya devrini,
b)
4721
sayılı Türk Medeni Kanununun 373 üncü ve devamı maddelerine göre kuracakları
aile malları ortaklığına veya kazanç paylı aile malları ortaklığına devrini,
c)
Mirasçılarının
tamamının miras payı oranında hissedarı oldukları 13/1/2011 tarihli ve 6102
sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre kuracakları bir şirkete devrini,
ç)
Mülkiyetin üçüncü kişilere devrini,
kararlaştırabilirler.
Mirasçılar
arasında anlaşma sağlanamadığı takdirde, mirasçılardan her biri yetkili sulh
hukuk mahkemesi nezdinde dava açabilir. Bu durumda sulh hukuk hakimi tarımsal
arazi veya işletmenin mülkiyetinin;
a)
Kişisel
yetenek ve durumları gözönünde tutulmak suretiyle tespit edilen ehil mirasçıya
tarımsal gelir değeri üzerinden devrine, birden çok ehil mirasçının bulunması
halinde, öncelikle asgari geçimini bu işletmeden sağlayan mirasçıya, bunun
bulunmaması halinde bu mirasçılar arasından en yüksek bedeli teklif eden
mirasçıya devrine, ehil mirasçı olmaması halinde, mirasçılar arasından en
yüksek bedeli teklif eden mirasçıya devrine karar verir.
b) Birden fazla ehil mirasçı olması
ve bu mirasçıların miras dışı tarımsal işletmelere sahip olması durumunda, bu
mirasçıların mevcut işletmelerini asgari işletme büyüklüğüne ulaştırmak veya bu
işletmelerin ekonomik olarak işletilmesine katkı sağlamak amacıyla, hakim
işletme arazilerini asgari işletme büyüklüğü aranmaksızın bu mirasçılara
devrine karar verebilir.
c)
Mirasa konu tarımsal işletmenin kendisine devrini talep eden mirasçı
bulunmadığı takdirde, hakim satışına karar verir. Bu suretle yapılacak satış
sonucu elde edilen gelir, mirasçılara payları oranında paylaştırılır.
Tarımsal işletme
birden çok asgari tarımsal işletme büyüklüğüne bölünebiliyorsa, sulh hukuk hakimi
bunlardan her birinin mülkiyeti, yukarıda belirtilen hükümler çerçevesinde
mirasçılara ayrı ayrı devredilebilir.
Ehil mirasçıya
ait nitelikler Bakanlık tarafından yönetmelikle belirlenir.
Tarımsal işletme
mülkiyetinin mirasçılardan birine devredilmesinden itibaren yirmi yıl
içerisinde bu işletmeye ait arazilerden tamamının veya bir kısmının tarım dışı
kullanım nedeniyle değerinde artış meydana gelmesi durumunda; devir tarihindeki
arazinin parasal değeri tarım dışı kullanım izni verilen tarihe göre yeniden
hesaplanır. Bulunan değer ile arazinin yeni değeri arasındaki fark diğer
mirasçılara payları oranında arazinin mülkiyetini devir alan mirasçı tarafından
ödenir.
İhbar
yükümlülüğü ve mahkeme tarafından devir yapılması
MADDE 8/Ç- Tarımsal işletme mülkiyetinin 8/B
maddesinde belirtilen sürede devredilmediğinin, kamu kurum veya kuruluşları ile
finans kurumları tarafından öğrenilmesi halinde, durum, bu kurum veya
kuruluşlar tarafından derhal Bakanlığa bildirilir. Bakanlık bu Kanun
hükümlerinin uygulanması için mirasçılara üç aylık süre verir. Verilen süre
sonunda devir olmaması halinde, Bakanlık resen veya bildirim üzerine bu
yerlerin istemde bulunan ehil mirasçıya, ehil mirasçı olmaması durumunda en
fazla teklifi veren istekli mirasçıya devri, aksi halde üçüncü kişilere
satılması için ilgili sulh hukuk mahkemesine dava açabilir.
Sulh hukuk
mahkemeleri nezdinde mirasçılar veya Bakanlıkça bu Kanun kapsamında açılacak
davalar her türlü resim ve harçtan muaftır.
Diğer
mirasçıların paylarının ödenmesi
MADDE 8/D- Sulh hukuk
hakimi, mülkiyetin devrini uygun bulduğu mirasçıya, diğer mirasçıların miras
paylarının bedelini mahkeme veznesine depo etmek üzere altı aya kadar süre
verir. Mirasçı tarafından talep edilmesi halinde altı aylık ek süre
verilebilir. Belirlenen süreler içerisinde bedelin depo edilmemesi ve devir
hususunda istekli başka mirasçı bulunmaması durumunda sulh hukuk hakimi,
tarımsal arazinin veya tarımsal işletmenin, açık artırmayla satılmasına karar
verir.
Kendisine
tarımsal işletmenin mülkiyeti devredilen mirasçılardan, diğer mirasçıların
paylarının karşılığını öz kaynakları ile ödeyemeyecek durumda olanların bu
ödemeleri gerçekleştirmek için bankalardan kullanacakları kredilere Bakanlığın
ilgili yıl bütçesine bu amaçla konulacak ödenekten karşılanmak üzere faiz
desteği verilebilir. Verilecek kredi miktarı diğer mirasçıların payları
karşılığı tutarın toplamından fazla olamaz. Bu fıkra uyarınca verilecek
kredilere ve yapılacak faiz desteğine ilişkin usul ve esaslar Hazine
Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakanın ve Bakanlığın müşterek teklifi üzerine Bakanlar Kurulu tarafından
belirlenir.
Taşınırların
devri
MADDE 8/E- Tarımsal işletme mülkiyeti kendisine
devredilen kişi, bunlar için zorunlu olan araç, gereç ve hayvanların
mülkiyetinin gerçek değerleri üzerinden kendisine devredilmesini isteyebilir.
8/C maddesinin
birinci fıkrasının (c) bendi hükmü gereğince mirasçılar arasında şirket
kurulması halinde tarımsal işletme için gerekli olan taşınırlar da şirket mal
varlığına dahil edilir.
Ölüme bağlı tasarruf ile
düzenleme
MADDE 8/F- Tarımsal işletme mülkiyetinin
kendisine devredilmesini isteyen ve buna ehil tek mirasçı olduğu anlaşılan
mirasçının bu konudaki istem hakkı, ölüme bağlı tasarrufla ortadan
kaldırılamaz. Mirastan çıkarma, mirastan yoksunluk ve mirastan feragat halleri
saklıdır.
Birden çok
mirasçıda devir koşullarının bulunması halinde, kendisine devir yapılacak
mirasçı ölüme bağlı tasarrufla belirlenebilir. Belirlenen bu mirasçıya itiraz
edilmesi durumunda, ehil mirasçı sulh hukuk hakimi tarafından belirlenir.
İşletme
yönetiminin tedbiren verilmesi
MADDE 8/G- Ayırt etme gücüne sahip olmayan küçük
mirasçı bulunması halinde hakim tarımsal işletmenin yönetimini dava sonuçlanana
kadar ehil gördüğü mirasçılardan birine veya üçüncü bir kişiye tedbiren
verebilir. Bu takdirde, elde edilen tarımsal gelir, işletme masrafları
düşüldükten sonra mirasçılar arasında payları oranında dağıtılır.
Denkleştirme
MADDE 8/Ğ- Kendisine tarımsal işletme mülkiyeti devredilen mirasçının, devir sebebiyle
diğer mirasçılara payları karşılığı ödemesi gereken bedel ile miras bırakanın
borcu dolayısıyla daha önce işletme üzerinde kurulmuş bulunan rehin konusu
alacaklar birbiriyle denkleştirilir. Bakiye
bir tutar kalırsa diğer mirasçılara payları oranında ödenir.
Yan sınai işletme
MADDE 8/H- Tarımsal işletmeye sıkı şekilde bağlı
bir yan sınai işletme bulunur ise yan sınai işletme ile tarımsal işletmenin
mülkiyeti bir bütün olarak istemde bulunan ve ehil görülen mirasçıya gerçek
değeri üzerinden devredilir.
Mirasçılardan
birinin itiraz etmesi veya birden çok mirasçının kendisine devir istemesi halinde
sulh hukuk hakimi her iki işletmenin ekonomik gelir ve bütünlüğünü sürdürme
imkânını ve mirasçıların kişisel durumlarını gözönünde bulundurarak yan sınai
işletmenin birlikte veya ayrı olarak devrine ya da satışına karar verir.
8/C maddesinin
birinci fıkrası (c) bendi gereğince mirasçılar arasında şirket kurulması
halinde tarımsal işletmeye sıkı şekilde bağlı olan yan sınai işletme de
şirketin mal varlığına dahil edilir.
İstisnalar ve
muafiyetler
MADDE 8/I- 8/C
maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi gereğince kurulacak şirketlerin tescil
işlemi tamamlanıncaya kadar yapılacak işlemler harçlardan, bu işlemlerle ilgili
düzenlenecek kağıtlar damga vergisinden müstesnadır.
Türk Ticaret
Kanununda yer alan şirket kurulmasına ilişkin sermaye ve diğer özel şartlar,
8/C maddesinin birinci fıkrası (c) bendi gereğince kurulacak şirketler için
aranmaz.
İşletmeye ait
tarım arazilerinin mülkiyetinin devri konusunda anlaşmaları durumunda
mirasçılar, bu taşınmazların devri ile ilgili yapılacak işlemlere ilişkin
harçlar ile bu işlemlerle ilgili düzenlenecek kağıtlara ilişkin damga
vergisinden muaftır.
Önalım hakkı
MADDE 8/İ- 8/C maddesinin birinci fıkrasının (b)
bendi uyarınca aile malları ortaklığı veya kazanç paylı aile malları ortaklığı
kurulduğu takdirde, ortaklardan biri payını üçüncü bir kişiye satması halinde,
diğer ortaklar önalım hakkına sahiptir.
Tarımsal
arazilerin satılması halinde sınırdaş tarımsal arazi malikleri de önalım
hakkına sahiptir. Tarımsal arazi sınırdaş maliklerden birine satıldığı
takdirde, diğer sınırdaş malikler önalım haklarını kullanamaz. Önalım hakkına
sahip birden fazla sınırdaş tarımsal arazi malikinin bulunması halinde, hakim
tarımsal bütünlük arz eden sınırdaş arazi malikine önalıma konu tarımsal
arazinin mülkiyetinin devrine karar verir.
Önalım hakkının
kullanılmasında Türk Medeni Kanunu hükümleri uygulanır.
Sona erme
MADDE 8/J- 8/C maddesinin birinci fıkrasına göre
kurulan aile malları ortaklığının, kazanç paylı aile malları ortaklığının veya
şirketin; herhangi bir nedenle sona ermesi halinde, bu ortaklıklara ve şirkete
ait tarımsal arazi ve işletmeler asgari büyüklüklerin altında kalacak şekilde
bölünemez.
Tarımsal arazi edindirme iş ve işlemleri
MADDE 8/K- Bakanlık, tarımsal
işletmeyi ekonomik, ekolojik ve sosyal açıdan azami oranda verimli kılmak,
işletmelerin arazi büyüklüğünü artırmak için gerekli tedbirleri alır. Ayrıca;
tarım arazilerinin değerinin tespiti, kredi temini, ortakçılık, yarıcılık,
kiracılık işlerinin düzenlenmesi, kira bedellerinin tespiti ve üretime
yönlendirilmesi, arz talep listelerinin oluşturulması, alıcı, satıcı ve
kiracıların anlaşmaları konusunda doğrudan aracılık yapılması, bu alanda ilgili
kamu idareleri ile yürütülecek politikalar konusunda işbirliği yapılması ve
kredi işlemlerine teknik destek sağlanması gibi
iş ve işlemleri yapar veya yaptırır. Bu Kanunun uygulanması ile ilgili olarak,
ihtiyaç duyulması halinde, asgari büyüklüğün altındaki tarımsal arazi ve
işletmeleri asgari büyüklüklere çıkarmak veya mülkiyetten kaynaklanan
ihtilafları gidermek amacıyla kamulaştırma, alım ile satım işlemleri Bakanlığın
talebi üzerine Maliye Bakanlığınca ilgili mevzuatına göre yerine getirilir.
Kamulaştırma ve alım işlemleri gerektiğinde Hazineye ait taşınmazların trampası
suretiyle de yapılabilir.”
MADDE 6- 5403 sayılı Kanunun 13 üncü
maddesinin altıncı fıkrasında ve 14 üncü maddesinin dördüncü fıkrasında yer
alan “tüzükle” ibareleri “yönetmelikle” şeklinde değiştirilmiştir.
MADDE 7-
5403 sayılı Kanunun 17 nci maddesinin altıncı ve dokuzuncu fıkraları aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.
“Bakanlık, gerekli hallerde asgari tarımsal
arazi büyüklüğünün altındaki tarımsal arazileri toplulaştırabilir veya bu Kanun
kapsamında değerlendirmek üzere kamulaştırabilir. Toplulaştırma
uygulamalarında, tahsisli araziler asgari tarımsal arazi büyüklüğünün altındaki
araziler ile birleştirilerek asgari büyüklükte yeni tarımsal araziler
oluşturulabilir. Bu suretle oluşturulan araziler; öncelikle toplulaştırma veya
kamulaştırma konusu olan arazi maliklerine, bu kişiler satın almadığı takdirde,
asgari büyüklükte tarım arazisi bulunmayan yöre çiftçilerine rayiç bedeli
üzerinden Bakanlığın talebi üzerine Maliye Bakanlığınca ilgili mevzuatına göre
doğrudan satılır. Bu amaçla yapılan kamulaştırma ve satımlara konu olan
işlemler harçlardan, bu işlemlerle ilgili olarak düzenlenecek kâğıtlar damga
vergisinden müstesnadır.”
“Bu
maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Bakanlıkça çıkarılan yönetmelik
ile belirlenir.”
MADDE 8- 5403 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde
eklenmiştir.
“GEÇİCİ MADDE 5-
Bu Kanunun yayımı tarihinde mirasçılar arasında henüz paylaşımı yapılmamış
tarımsal arazilerin devir işlemleri, bu Kanundan önceki mevzuat hükümlerine
göre tamamlanır.
Bu Kanunun yayımı tarihinden önce tarımsal
işletmelerin paylaşımına ilişkin olarak açılmış ve halen devam etmekte olan
davalarda, bu Kanundan önceki mevzuat hükümleri uygulanır.
Bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren iki
yıl içerisinde birinci fıkraya göre yapılacak devir işlemleri, harçlardan
müstesnadır. Bu süre Bakanlar Kurulu tarafından iki yıl uzatılabilir.”
MADDE 9- 22/11/2001 tarihli ve 4721
sayılı Türk Medeni Kanununun 233 üncü maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
“Bir eşin malik
olarak bizzat işletmekte olduğu veya sağ kalan eşin veya altsoyundan birinin,
kendisine bir bütün olarak devrini istemeye haklı olduğu bir tarımsal işletme
veya bir tarımsal arazi için değer
artışından alacağı pay ve katılma alacağı, bunların tarımsal gelir değeri gözönünde
tutularak hesaplanır.”
MADDE 10- 4721 sayılı Kanunun 657 nci
maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Tarımsal
taşınmazlar dışında kalan diğer taşınmazlar sürüm değerine göre özgülenir.”
MADDE 11- 4721 sayılı Kanunun 659 uncu,
660 ıncı, 661 inci, 662 nci, 663 üncü, 664 üncü, 665 inci, 666 ncı, 667 nci ve
668 inci maddeleri yürürlükten kaldırılmıştır.
MADDE 12- Bu Kanuna ekli listede yer alan kadrolar ihdas edilerek 13/12/1983
tarihli ve 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin
eki (1) sayılı cetvelin Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığına ait bölümüne
eklenmiştir.
MADDE 13- Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer.
MADDE 14- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
LİSTE
KURUMU : GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANLIĞI
TEŞKİLATI : MERKEZ
İHDAS EDİLEN
KADROLARIN
SINIFI
|
UNVANI
|
DERECESİ
|
SERBEST KADRO
ADEDİ
|
TOPLAM
|
GİH
|
Genel Müdür
Yardımcısı
|
1
|
2
|
2
|
GİH
|
Daire Başkanı
|
1
|
5
|
5
|
TH
|
Mühendis
|
1
|
20
|
20
|
TH
|
Mühendis
|
3
|
20
|
20
|
TH
|
Mühendis
|
5
|
60
|
60
|
AH
|
Avukat
|
6
|
6
|
6
|
GİH
|
Memur
|
9
|
25
|
25
|
TOPLAM
|
138
|
138
|
KURUMU : GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANLIĞI
TEŞKİLATI : TAŞRA
İHDAS EDİLEN
KADROLARIN
SINIFI
|
UNVANI
|
DERECESİ
|
SERBEST KADRO
ADEDİ
|
TOPLAM
|
GİH
|
Şube Müdürü
|
1
|
81
|
81
|
TH
|
Mühendis
|
1
|
25
|
25
|
TH
|
Mühendis
|
3
|
25
|
25
|
TH
|
Mühendis
|
5
|
200
|
200
|
TH
|
Sosyolog
|
8
|
20
|
20
|
TOPLAM
|
351
|
351
|
GENEL GEREKÇE
Bilindiği
üzere, 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi, 17
Şubat 1926’da kabul edilmiş,
4 Nisan 1926 tarihli Resmi Gazetede yayımlanmış ve 4 Ekim 1926’da yürürlüğe girmiştir. 743 sayılı Türk Kanunu Medenisinin yerini almak üzere, uluslararası mevzuatta meydana gelen gelişmeler de gözönünde tutularak, günün gelişen sosyal ve ekonomik koşullarına uygun, Türk Medenî Kanunu Tasarısı hazırlanmış ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu 22/11/2001 tarihinde kabul edilmiştir. Kabul edilen Türk Medenî Kanununda Türk Kanunu Medenisinin genel yapısının ve sistematiğinin bozulmamasına gayret gösterilmiş ve bazı küçük değişiklikler dışında mevcut yapı ve sistematik aynen korunmuştur. Ancak, tarım arazilerinin parçalanmasının önlenmesi ve korunması ile ilgili yeterli düzenlemeler yeni kanunda da yer almamıştır.
4 Nisan 1926 tarihli Resmi Gazetede yayımlanmış ve 4 Ekim 1926’da yürürlüğe girmiştir. 743 sayılı Türk Kanunu Medenisinin yerini almak üzere, uluslararası mevzuatta meydana gelen gelişmeler de gözönünde tutularak, günün gelişen sosyal ve ekonomik koşullarına uygun, Türk Medenî Kanunu Tasarısı hazırlanmış ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu 22/11/2001 tarihinde kabul edilmiştir. Kabul edilen Türk Medenî Kanununda Türk Kanunu Medenisinin genel yapısının ve sistematiğinin bozulmamasına gayret gösterilmiş ve bazı küçük değişiklikler dışında mevcut yapı ve sistematik aynen korunmuştur. Ancak, tarım arazilerinin parçalanmasının önlenmesi ve korunması ile ilgili yeterli düzenlemeler yeni kanunda da yer almamıştır.
Diğer
taraftan, 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu 3/7/2005
tarihinde yürürlüğe girmiş ve o tarihten bu yana uygulanmaktadır. Ancak bu Kanun
ülkemizde çok sayıda parçadan oluşan tarımsal arazilerin parçalanmasına engel
olamamış ve araziler gerek satış ve gerekse miras yolu ile küçülerek
parçalanmaya devam etmiştir. Bu durum tarımsal üretimi ve ekonomik verimliliği
olumsuz yönde etkilemiştir.
Anayasanın 13
üncü maddesinde temel hak ve hürriyetlerin ancak kanunla sınırlanabileceği
öngörülmektedir. Anayasanın “Toprak Mülkiyeti” başlıklı 44 üncü maddesinde
Devletin, toprağın verimli olarak işletilmesini korumak ve geliştirmek amacıyla
gerekli tedbirleri alacağı hükme bağlanmıştır. Ayrıca, Anayasanın 35 inci
maddesinde yer alan mülkiyet hakkının ancak kamu yararı amacıyla kanunla
sınırlanabileceğine ilişkin hüküm nedeniyle de 5403 sayılı Toprak Koruma ve
Arazi Kullanımı Kanununun 8 inci maddesinde değişiklik yapılmıştır.
Tarım
arazilerinin satış yolu ile küçülmesini engellemek için 9/2/2007 tarihli Resmi
Gazetede yayımlanan 5578 sayılı kanunla 5403 sayılı Kanunun 8 inci maddesinde
yapılan değişiklik ile tarım arazilerinin sınıflarına göre en küçük bölünemez parsel
büyüklükleri belirlenmiş ve satış, devir, rehin yolu ile intikallerde kanunla
belirlenen en küçük bölünemez parsel büyüklüklerinin altına düşülmesi
engellenmiştir. Ayrıca bu arazilerin mirasa konu olmaları durumunda dahi
bölünemeyeceğine ilişkin düzenleme getirilmiştir. Diğer taraftan bölünemez
büyüklükteki tarımsal arazilerin bölünemez eşya niteliğinde olduğu öngörülerek,
bu hükümlerin daha uygulanabilir hale gelmesi sağlanmaktadır. Ancak 5403 sayılı Kanunun 8 inci maddesinde
yapılan değişiklikler, arazilerin miras yolu ile parçalanmasını engelleyecek
yeterlilikte bulunmamaktadır. Bu problemin köklü olarak çözülebilmesi için
Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ve Türk Medeni Kanununun miras
hükümlerinde değişiklikler yapılması gerekmektedir.
Konu ile
ilgili olarak, Avrupa ve Dünyada geçerli olan toprak hukuku düzenlemeleri
incelenmiş ve Avrupa ülkelerinin çoğunda tarımsal işletme ve arazilerin
mülkiyetinin tek bir mirasçıya devredilmek suretiyle tarımsal arazilerin
parçalanmalarının önlendiği görülmüştür.
Avrupa Birliği
üyesi ülkelerle Türkiye arasında tarım hukuku bakımından ülkemiz aleyhine büyük
boşluklar bulunmaktadır. Ülkemizde tarımı ilgilendiren çok önemli konularda
hala yeterli mevzuatın bulunmaması Avrupa Birliği üyesi ülkelerle aramızdaki
mesafenin daha da açılmasına yol açmaktadır.
Türk Kanunu
Medenisi, İsviçre’den alınmıştır. Ancak, İsviçre’den alınırken tarım arazilerinin
parçalanmasının önlenmesi ve korunması ile ilgili bazı maddeleri alınmamıştır. Kanunun
alınması sırasında kantonların yetkisine bırakılan bu çok önemli konular
atlandığından, bizde bu konularda boşluklar doğmuştur. Örneğin İsviçre Medeni Kanununun
arazi parçalanmasını önlemek için kantonlara çeşitli kültürlere göre tarım
arazilerinin belirli bir sınırdan daha küçük parçalara bölünmesini yasaklama
yetkisi veren 616 ncı maddesi Türk Kanunu Medenisine alınmamıştır. Yine
konfederasyona ve kantonlara kamu yararına toprak mülkiyetine önemli
sınırlamalar getirme yetkisini veren 702 nci maddesi ve devamı alınmamıştır.
İsviçre’de kabul edilen 12 Haziran 1951 tarihli Tarımsal Mülklerin Korunmasına
İlişkin Kanun, satışın bir tarımsal birimin yaşayamayacağı sonucunu yarattığı
durumlarda yetkili makamlara bu satış sözleşmesine itiraz hakkı tanımaktadır.
Bu kural işletmelerin ortadan kalkmasına ve tarım arazilerinin küçük parçalara
ayrılmasına engel olmak için kullanılmaktadır. Bu madde 6 Ekim 1972 tarihli kanunla
değiştirilerek daha da sertleştirilmiş ve tarım arazilerinin satışı
durumlarında yetkili makamlara genel bir itiraz hakkı tanımıştır. İsviçre
hukukunda daha sonraki değişikliklerle bazı küçük işletmeler özel miras
kurallarının dışında bırakılmışlardır. Alman ve kısmen de Fransız hukuku aynı
amaçlarla küçük işletmeleri bu özel miras hukuku içerisine almaktadırlar.
İsviçre ve Alman hukuku, tarımsal işletmeler için özel miras hukukunun
uygulanmasında belirli bir alt sınır saptanması gerektiği sonucuna
varmışlardır. Almanya’da da tarım arazilerinin ekonomik olmayacak biçimde
küçülmesi sonucunu doğuracak satışlara izin vermemektedir. Fransız Hukukunda da
satışla tarımsal işletmenin asgari bir büyüklüğün altına düşmesi durumunda
resmi bir izin belgesi istenmektedir. Tarım arazilerinin giderek
parçalanmasının genel bir eğilim olarak görüldüğü Türkiye’de de yukarıdaki
mevzuata benzer bir düzenlemeye gereksinim duyulduğu açıktır.
Fransa ve
Danimarka’da miras hukukunda eşitlik ilkesi ciddi biçimde güvence altına
alınmıştır; tarımsal işletmenin bütünlüğünün korunması amacıyla mülkiyet tek
bir mirasçıya devredilmekte ve bu mirasçı diğer mirasçılara maddi tazminat veya
işletmenin piyasa değerini ödemektedir. Fransa’da mirasçı diğer mirasçılara
eşit veya eşite yakın parasal tazminat öderken Danimarka’da parasal tazminat
değil, tarımsal işletmenin piyasa değerini ödemektedir. Görüldüğü gibi, Fransa
ve Danimarka’da tarımsal işletmenin mirasçılardan birine geçmesi ile tekli
intikal söz konusu olmaktadır.
İngiltere,
Hollanda ve Almanya’da da tarımsal işletmenin bütünlüğünün korunması esas
alınmakta ancak mirasçılar arasında eşitlik söz konusu olmamaktadır. Mülkiyet
tek bir mirasçıya devredilmekte, diğer mirasçılar çok az maddi tazminat almakta
veya hiç almamakta; yani yüksek tazminatlardan vazgeçmekte ve tarımsal
işletmenin bütünlüğü ve sürekliliği için gönüllü olarak kendilerini feda etmiş
olmaktadırlar. İngiltere’de tarımsal işletme hiçbir karşılık alınmadan
devredilmektedir.
Görüldüğü
üzere, Topluluk üyesi ülkelerin çoğu kanunlarında tarım arazilerinin el
değiştirmesiyle ilgili özel kurallar koymuşlardır. Bir tarım politikası
çerçevesinde tarım arazilerinin el değiştirmesinin denetimi konusu Türk
hukukunda tam bir boşluk içindedir. Türk hukuku bu konuda daha başlangıçta
yanlış bir noktadan hareket etmiştir, denilebilir. Gerçekten İsviçre Medeni ve
Borçlar Kanunları, Türk hukukuna alınırken bu kanunların tarım arazilerinin
alım-satımını düzenleyen maddeleri bizim kanunlarımıza alınmamıştır. Bundan
dolayı, bu konuda Türk hukukunda daha başlangıçta büyük boşluklar doğmuştur.
Ayrıca, İsviçre hukukunda Medeni Kanunun ve Borçlar Kanununun bu konudaki maddeleri
de daha sonraları değiştirilmiş ve yeni düzenlemeler getirilmiştir. Bu yeni
mevzuat Türk hukukuna ise girmemiştir. Topluluk üyesi ülke hukuklarında tarım
arazilerinin el değiştirmesinin devletçe denetimi farklı amaçlara yönelik
olabilmektedir. Bu amaçlardan biri de tarımsal işletmelerin ve tarım
arazilerinin parçalanması ya da küçülmesini önlemektir.
Tarımsal özel
miras hukukunun başlıca iki sistemi olarak işletmenin tek bir mirasçıya
verilmesi ya da mirasçılardan birine özgülenmesi biçimlerinden bahsedilebilir.
Miras yoluyla işletmenin bölünmesini veya aşırı borçlanmasını önlemek ya da
tarımsal mülkün uygun bir mirasçıya verilmesini sağlamak bu iki yoldan
birisiyle gerçekleştirilebilir. Fransa ve kısmen Almanya’da işletmenin
mirasçılardan birine özgülenmesi ilkesine göre miras işleri yürütülmektedir.
Türk hukuku da İsviçre hukukuna koşut olarak bu sistemi benimsemiştir. Miras
bırakanın ölümünden sonra işletme genel miras hukukunun kurallarına uygun
olarak mirasçılar topluluğuna kalır. Bu sistem maalesef ülkemizde tarım
arazilerinin parçalanmalarını önleyememiştir. Bu nedenle de mevcut miras hukuku
sisteminin değiştirilmesi zorunluluk arz etmiştir.
Genel miras
hukukundan farklı olarak bağımsız bir miras düzenlemesi sistemine dayanan tek
mirasçıya geçiş hukuku, medeni hukuk çerçevesindeki mevcut miras hukukunu
tamamen ortadan kaldırıcı bir nitelik gösterir. Miras bırakanın ölümü ile
tarımsal işletme mirasçılar topluluğuna değil, tek bir mirasçıya kalır. Bazı
ülkelerde tarımsal işletme veya araziler mirastan yararlanmayan mirasçıya belli
bir ödeme yapılmasını öngörürken, bazı ülkeler herhangi bir ödeme yapılmasını
öngörmemektedir.
Ülkemizdeki
tarım arazileri, küçük ölçekte, birbirinden uzak ve çok sayıda parçadan meydana
gelmektedir. Miras veya satış yolu ile meydana gelen arazi parçalanmaları her
geçen yıl artmakta ve tarım arazileri ekonomik parsel büyüklüklerinin altına
düşmektedir. Bu durum tarımsal yapıyı ve üretimi olumsuz yönde etkilemektedir.
Türkiye’de, tarım arazilerinin mirasa konu olması sebebiyle tarım arazileri
sürekli parçalanmış, bölünmüş ve bugün ortalama işletme büyüklüğü 5,9 hektara
kadar düşmüştür. Avrupa Birliği ülkelerinde ve Amerika Birleşik Devletlerinde
alınan önlemler sayesinde tarım arazilerinin büyüklükleri çok daha fazla miktardadır.
Örneğin, ortalama tarım işletmesi büyüklüğü İngiltere’de 53.8 ha. Fransa’da
52,1 ha. Almanya’da ise 45,7 hektardır. Bugünkü koşulların devam etmesi diğer
bir ifade ile herhangi bir önlem alınmaması durumunda 2023 yılında ülkemizdeki
ortalama işletme büyüklüğünün 5 hektara kadar düşmesi beklenmektedir. Böyle bir
yapı içerisinde verimli bir ekonomik faaliyette bulunmak ve verimli bir
tarımsal üretim yapmak neredeyse imkânsızdır. Türkiye’nin tarımla ilgili en
önemli sorunlardan birisi de budur.
Bu nedenle
Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Kanunu ve Türk Medeni Kanununda köklü
değişiklikler yapılarak köklü çözümler getirmek zorunluluğu doğmuştur.
Ayrıca, Tasarıda
“Tarımsal işletme” ve “Asgari tarımsal işletme büyüklüğü”, “Asgari tarımsal arazi
büyüklüğü” ve “Yan sınai işletme”
tanımları yapılmış, Kanuna eklenen 8-A maddesi ile tarımsal faaliyetin ekonomik
olarak yapılabildiği en küçük alana sahip ve daha fazla küçülmemesi gereken
asgari tarımsal işletme büyüklüklerinin bölge farklılıkları gözönüne alınarak
Bakanlıkça belirlenmesi öngörülmüştür. Bu belirleme, tarım türleri, bölgesel
farklılıklar ve tarımsal varlıklar gözönüne alınarak yapıldığında ülkemizin
değişik yörelerinde ekonomik olarak faaliyet yapabilecek asgari tarımsal
işletme büyüklükleri yasal olarak tespit edilmiş olacaktır ki bu tespit ile
ekonomik verimliliği olmayan daha küçük işletmelerin tespit edilen bu
büyüklüklere ulaşması kendiliğinden sağlanarak, verimli işletmelerin oluşması
sağlanacaktır.
Tasarı ile tarım
arazileri ve işletmeler ile ilgili mevcut sistem tamamen değiştirilmiştir. Bölünemez
büyüklükteki tarımsal işletmeye ait tarım arazilerinin bir tek mirasçıya devri
ve diğer mirasçıların payları oranında belli bir bedelin mirasçılar tarafından
ödenmesi, mirasçıların arazileri Türk Medeni Kanununda yer alan aile malları
ortaklığına devri, miras payı oranında hissedarı oldukları Türk Ticaret Kanunu
hükümlerine göre kuracakları bir şirkete devri veya işletmeye ait arazilerin
satışı konusunda anlaşabilmeleri öngörülmüştür. Ayrıca ödeme gücü olmayan
mirasçının Bakanlar Kurulu Kararı ile ucuz ve uzun süreli kredi almak suretiyle
ödeme yapabilmesi sağlanmıştır. Ayrıca, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığına
Kanunun bu hükümlerinin uygulanması için mahkemeye başvuruda bulunma hakkı
tanınmıştır.
Türk Medeni
Kanununun 659 ve devamı maddelerinde yer alan düzenlemeler yürürlükten
kaldırılarak ilgili hükümler 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Kanuna
taşınmış, miras yolu ile arazi bölünmeleri konusunda bütünlük sağlanmaya
çalışılmıştır. Yapılması düşünülen söz konusu değişikliğe paralel olarak, Türk
Medeni Kanununun 233 üncü maddesinde yer alan düzenlemede de değişiklik
yapılması gerekmiştir. 233 üncü maddede “özgüleme” yerine “devir”, ibaresinin kullanmasının düzenlemenin bütünü
açısından daha uygun olacağı düşünülmektedir.
Bununla
birlikte, 5488 sayılı Tarım Kanununda yer alan “Tarımsal İşletme” tanımında
tarımsal faaliyete ilave olarak işletme, depolama, muhafaza ve pazarlamaya
yönelik faaliyetlerde bulunan işletme tanımı yapılmıştır. Bu tanım çerçevesinde
sadece çiftçi ya da üretici olarak üretim yapmak yerine işletme bazında
çalışarak üretim sonunda işleme, depolama, muhafaza ve pazarlama faaliyetlerini
de kapsayacak bir şekilde üretim yapma yolunda gelişme kaydedilmektedir. Bu
açıklamaların ışığında tarımsal işletmelerin geliştiği, artık üretimlerin
işletme bazında yapıldığı düşünüldüğünde tarımsal işletmelerin korunması ve
bölünemez asgari büyüklüklerin belirlenmesi ihtiyacı doğmuştur.
Bu gerekçelerle, 5403 sayılı Toprak
Koruma ve Arazi Kullanım Kanununun “Amaç” başlıklı 1 inci maddesi ile “Kapsam”
başlıklı 2 nci maddesinde tarım arazilerinin sınıflandırılması, tarımsal arazi
ve işletme büyüklüklerinin belirlenmesi ve bölünmelerinin önlenmesi ifadeleri
eklenerek bu hususların kanunla düzenlenmesi öngörülmüştür.
Yukarıda
ayrıntılı olarak açıklanan nedenler ve gerekçeler ile Türk Medeni Kanunumuzda
kabul edilen “Tarımsal işletmeye ait tarım arazilerinin mirasçılardan birine
özgülenmesi” sistemi yerine “Tarımsal işletmeye ait tarım arazilerinin
mülkiyetinin tek bir mirasçıya devredilmesi” sisteminin kabul edilmesinin daha
uygun olacağı düşünülerek bu Tasarı hazırlanmıştır.
MADDE GEREKÇELERİ
MADDE 1- 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi
Kullanım Kanununda bugüne kadar asgari tarımsal arazi ve işletme
büyüklüklerinin belirlenmesi ve bölünmelerinin önlenmesi hususlarına yer
verilmemiş olduğundan Kanunun “Amaç” başlıklı 1 inci maddesine “tarım
arazilerinin sınıflandırılması, asgari tarımsal ve işletme büyüklüklerinin
belirlenmesi ve bölünmelerinin önlenmesi”; ibaresi eklenmiştir.
MADDE 2- 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi
Kullanım Kanununda bugüne kadar asgari tarımsal arazi ve işletme
büyüklüklerinin belirlenmesi ve bölünmelerinin önlenmesi hususlarına yer verilmemiş
olduğundan Kanunun “Kapsam” başlıklı 2 nci maddesine “asgari tarımsal arazi ve
işletme büyüklüklerinin belirlenmesini ve bölünmelerinin önlenmesini” ibaresi
eklenmiştir.
MADDE 3- 5403 sayılı Toprak
Koruma ve Arazi Kullanım Kanunun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (h)
bendinde yer alan “Yeter büyüklükte
tarımsal arazi parseli” tanımı yerine
“Asgari tarımsal arazi büyüklüğü” ve (ı) bendinde yer alan “Yeter gelirli tarımsal işletme” tanımı yerine “Asgari tarımsal işletme
büyüklüğü” tanımı getirilmiş ve (t) bendinden sonra gelmek üzere eklenen (u)
bendi ile “Tarımsal işletme” ve (ü) bendi ile “Yan sınai işletme” tanımları
yapılarak, kanunun uygulanması sırasında farklı yorumlamalara yol açılmaması
amaçlanmıştır.
MADDE 4-
5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Kanunun 8 inci maddesinin
başlığı madde metni ile bütünlük sağlanması amacıyla “Tarım arazilerinin
sınıflandırılması, asgari tarımsal işletme ve arazi büyüklüklerinin
belirlenmesi” şeklinde değiştirilmiştir.
8 inci maddenin
üçüncü fıkrada yapılan değişikliklerde, tarım arazilerinde asgari büyüklüğün
altında yeni pay ve paydaş oluşturulması engellenmiştir. Toprak Koruma ve Arazi
Kullanım Kanununun 8 inci maddesinin en küçük parsel büyüklüğünün üzerindeki
tarım arazileri için bir yaptırım içermemesi nedeniyle bölünemez büyüklüğün
üzerindeki tarım arazilerinde hisseli satış yolu ile fiili bölünmeler meydana
gelmiştir. Örneğin, 20 dekarın üzerindeki arazilerde kişiler ifraz yapmaksızın
hisseli olarak arazilerini satabilmekteler. Bu durum tarım arazilerinde fiili
bölünmelere neden olmaktadır. Bu nedenle, getirilen yeni düzenleme ile tarım
arazilerinde asgari parsel büyüklüğünün altında yeni hisse oluşturulması
engellenerek fiili bölünmelerin önlenmesi amaçlanmıştır.
Yine asgari
arazi büyüklükleri ile ilgili istisnai durumlar içerisine tarım dışı kullanım
izni verilen alanlar dahil edilmiştir. 5403 sayılı Kanunun 13 üncü maddesi
kapsamında verilen tarım dışı kullanım izinlerinde asgari parsel büyüklüğü
nedeniyle daha fazla tarım arazisine tarım dışı kullanım izni verilmek zorunda
kalınmıştır. Bu nedenle yeni düzenlemede asgari parsel büyüklüğü için tarım
dışı kullanım izinlerine de muafiyet getirilmiştir.
5403 sayılı
Kanunun 8 inci maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan “Bakanlığın uygun görüşü
ile kamu yatırımları için ihtiyaç duyulan yerler hariç olmak üzere” ifadesi
madde metninden çıkarılmıştır. Bu kapsamdaki alanların tarım dışına çıkarma
izin ve işlemleri bu Kanunun 13 üncü maddesi ile yerine getirilmesi ve tarım
dışı kullanım izni verilen alanlarla ilgili olarak üçüncü fıkrada istisna
getirilmesi nedeniyle madde metninden çıkarılması uygun görülmüştür.
Yine aynı
fıkrada mevcut durumda, bölünemez büyüklükte olan tarım arazilerinde oluşmuş
hisselerin ifraz edilmesi, üçüncü şahıslara satılması, rehnedilmesi ve
devredilmesi engellenmiştir. Ancak, bölünemez büyüklüğün üzerindeki tarım
arazileri için aynı hüküm geçerli olmamaktadır. Bununla birlikte, mevcut
uygulama özellikle cebri satışlarda sıkıntılara yol açmaktadır. Birlikte
mülkiyetin olduğu taşınmazlarda hissedarların Medeni Kanunun ilgili hükümleri
gereğince ön alım hakkına sahip olması ve bölünemez büyüklüğün üzerinde veya
altında tüm tarım arazilerinde uygulama birlikteliğinin sağlanması amacı ile
bölünemez büyüklükte olan arazilerde oluşan hisselerin üçüncü şahıslara
satılmasını, rehnedilmesini ve devredilmesini engelleyen hüküm kaldırılmıştır.
Maddenin üçüncü fıkrasında yapılan düzenleme ile tarım arazilerinin asgari
büyüklüklerin altında ifraz edilemeyeceği, bölünemeyeceği ve pay ve paydaş
adedinin artırılamayacağı hükmü getirilmiştir.
Türk Medeni
Kanununun özgülemeye ilişkin maddelerinin yürürlükten kaldırılması nedeni ile
özgülemeye ilişkin maddelerin uygulanma imkanı kalmadığından madde metninden
çıkarılmıştır.
MADDE 5- 8 inci maddeye eklenen 8/A maddesi ile
bölge farklılıkları dikkate alınarak asgari tarımsal işletme büyüklüklerinin
Bakanlıkça çıkarılan yönetmelikle belirleneceği hususu düzenlenmiştir. Tarımsal
işletmelerin ekonomik büyüklüklerin altına düşmemesi amacıyla belirlenen
büyüklüklerin altında ifraz edilemeyeceği, bölünemeyeceği hususu düzenlenerek
bu hususun Bakanlık tarafından tapu siciline şerh edilmesi ile doğacak
ihtilafların önüne geçilmesi hedeflenmiştir.
Tarımsal
taşınmazlar için Türk Medeni Kanununun 657 nci maddesine göre gelir değerine
göre işlem yapılarak özgülenme yapılacağı hususu düzenlemiştir. Ancak bu
düzenleme ile ilgili herhangi bir uygulamaya rastlanılmadığı Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı tarafından tespit edilmiştir. Dolayısıyla tarım arazileri
miras yolu genel hükümlere göre parçalanmaktadır. 8/B maddesi ile tarımsal
arazilerde mirasçılar arasında anlaşma sağlanması halinde, mirasın açılmasından
itibaren bir yıl içerisinde mülkiyetin devrinin esas olacağı öngörülmektedir.
Söz konusu taşınmazlarda bir yıl içerisinde devir olmaması ve 8/C maddesinin
ikinci fıkrasına göre dava açılmaması durumunda 8/Ç maddesi gereğince işlem
yapılacağı hükme bağlanmıştır.
8/C
maddesinin birinci fıkrasında murise
ait terekede bulunan, ekonomik bütünlüğe sahip tarımsal işletme veya tarımsal
arazi mülkiyeti hakkında mirasçıların; üzerinde anlaşma sağlanan mirasçı veya
mirasçılara devri, Türk Medeni Kanununda yer alan aile malları ortaklığına veya
kazanç paylı aile malları ortaklığına devri, tamamının miras payı oranında
hissedarı oldukları Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre kuracakları bir
şirkete devri veya işletmeye ait arazilerin üçüncü kişilere devri konusunda
karar verebilmeleri öngörülmektedir.
Maddenin
ikinci fıkrasında mirasçılar arasında anlaşma sağlanamaması hali
düzenlenmiştir. Bu durumunda; mirasçılardan her birinin dava açabileceği sulh hukuk
hakiminin kişisel yetenek ve durumları gözönünde tutulmak suretiyle tarımsal
işletmeye ait tarımsal arazilerin mülkiyetinin tarımsal değeri üzerinden ehil
mirasçıya devri hususu düzenlenmiştir. Birden çok ehil mirasçının bulunması
halinde öncelikle geçimini bu işletmeden sağlayan mirasçıya verilmesi
öngörülerek geçimini tarımdan sağlayan mirasçı korunmuştur. Ehil mirasçı
olmaması durumunda diğer mirasçılar arasından en çok bedeli teklif edene,
mirasçılar arasında istekli olmaması durumunda ise işletmeye ait tarımsal
arazilerin sulh hukuk hakimi tarafından satışına karar verilmesi hususu
düzenlenmiştir.
Ehil mirasçı
ile kastedilen, bilinçli tarım yapabilecek, toprağı en iyi ve verimli şekilde
kullanabilecek olan kişi olup, ehil mirasçıya ait niteliklerin yönetmelik ile
belirlenmesi hükme bağlanmıştır.
Ayrıca,
işletmeye ait arazilerde yirmi yıl içerisinde herhangi bir tarım dışı faaliyet
nedeniyle değer artışı meydana gelmesi durumunda diğer mirasçıların hak
kayıplarının önlenmesi amaçlanmıştır.
8/Ç
maddesinde; mülkiyetin süresinde devredilmediğinin tespiti halinde, durumun
kamu kurum veya kuruluşları ile finans kurumları tarafından öğrenilmesi halinde
derhal Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığına bildirilmesi ve Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığının bu yerlerin ehil mirasçıya veya istemde bulunan
mirasçıya devri, aksi halde üçüncü kişilere satılması için sulh hukuk mahkemesine
başvurması öngörülmüştür. Düzenlemenin temel amacı, ehil istekli mirasçıyı
korumak, tarımsal işletmeye ait tarım arazilerinin bölünmeksizin ehil mirasçıya
devrini sağlamaktır. Bu sebeple mülkiyetin usulüne uygun devrini
gerçekleştirmeyen mirasçılar arasında paylaşımın yapılamaması halinde, Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının devreye girmesi ile miras paylaşımı sırasında
meydana gelen ve uzun süren paylaşım anlaşmazlığının kısa sürede halledilerek
tarım arazilerinin atıl kalmasının veya ehil olmayan kişilerin tarım yapmasının
önüne geçilmesi amaçlanmaktadır.
8/D
maddesinde; kendisine tarımsal işletme veya tarımsal arazi devredilen
mirasçının diğer mirasçıların paylarının karşılığını ödemesi, bedelin mahkeme
veznesine depo edilmesi ve ödemenin altı aylık süreye kadar yapılması,
gerektiğinde altı aylık ek süre verilebileceği hususu düzenlenmiştir. Buradaki
en önemli sorun devralacak mirasçının ödeme gücünün bulunmaması durumunda
ortaya çıkacaktır. Ödeme gücü olmayan ve devri alan mirasçının, Bakanlar Kurulu
kararı ile belirlenen usul ve esaslarda kredi kullanmak suretiyle diğer
mirasçılara borcunu ödemesi kararlaştırılmıştır. Burada kredi kullandıracak
kuruluş bir kamu bankası olacağı gibi, özel bankalar ve katılım bankaları ile
diğer finans kurumları da olabilir. Kullandırılacak kredinin çok uzun vadeli ve
düşük faizli olması gerekmektedir. Bu durumda diğer paydaşlara peşin olarak
paylarının bedelinin ödenmesi ve miras hukukundan kaynaklanan haklarını
almaları sağlanmış olacaktır. Ayrıca kendisine devir yapılan mirasçı tarafından
kredi kullanılması durumunda, bu kredi miktarının diğer mirasçıların alacakları
miktarın toplamından fazla olamayacağı hükme bağlanmıştır.
8/E
maddesinde; mülkiyetin devri sistemi
öngörüldüğünden, bu yeni sisteme uygunluk açısından, taşınırların devrinde de
mülkiyetin gerçek değer üzerinden tarımsal işletmeye ait tarımsal araziler
kendisine devir yapılan mirasçıya devredilmesi veya mirasçılar arasında şirket
kurulması halinde tarımsal işletme için gerekli olan taşınırların da şirket mal
varlığına dahil edilmesi öngörülmektedir.
8/F
maddesinde; mülkiyetin devri sistemi öngörüldüğünden, bu yeni sisteme uygunluk
açısından, tarımsal işletme veya tarımsal arazi mülkiyetinin kendisine
devredilmesini isteyen ve buna ehil olduğu tespit edilen mirasçının bu konudaki
istem hakkının ortadan kalkmayacağı, ancak birden çok mirasçıda devir
koşullarının bulunması halinde kendisine devir yapılacak mirasçının ölüme bağlı
tasarruf ile belirlenebileceği öngörülmüştür. Bu madde ile amaç, tarımı ehil
mirasçının yapmasının sağlanmasıdır.
8/G maddesinde;
mirasın paylaşımı esnasında ayırt etme gücüne sahip olmayan küçük mirasçı
bulunması durumunda, tarımsal işletme veya arazilerin yönetiminin ehil
mirasçılardan birine veya üçüncü bir kişiye hakim tarafından tedbiren
verilebilmesi hususu düzenlenmiştir. Bundan amaç tarımsal işletmenin zaman
kaybetmeksizin faaliyetlerine devam edebilmesini sağlamak ve tarım arazilerinin
atıl kalmasının önüne geçmektir.
8/Ğ
maddesinde; mirasçıya devir durumunda, işletme üzerinde daha önce murisin borcu
nedeniyle kurulmuş bulunan rehin konusu borçların mahsup edilmesi ve bakiye bir
tutar kalırsa diğer mirasçılara payları oranında ödenmesi öngörülmektedir.
8/H maddesi;
tarımsal işletmeye sıkı şekilde bağlı yan sınai işletmenin varlığı halinde yan
sınai işletme ile tarımsal işletmenin mülkiyetinin bir bütün halinde istemde
bulunan ehil mirasçıya gerçek değeri üzerinden devredileceği hükme bağlanmış
olup, işletme ile yan sınai işletme birleştirilerek bütünlük sağlanması
amaçlanmıştır.
Mirasçılardan
birinin itiraz etmesi veya birden çok mirasçının kendine devir istemesi halinde
ise, sulh hukuk hakiminin her iki işletmenin ekonomik gelir ve bütünlüğünü
dikkate alarak tarımsal işletmenin yan sınai işletmenin birlikte veya ayrı
olarak devrine veya satışına karar verebilmesi düzenlenmiştir.
Mirasçılar
arasında şirket kurulması halinde, tarımsal işletmeye ait sıkı şekilde bağlı
olan yan sınai işletmenin de şirketin mal varlığına dahil edileceği
öngörülmektedir.
8/I maddesinde;
şirketleşmeyi ve mirasçılar arasında anlaşma yapılmasını özendirmek amacıyla;
tescil işlemi tamamlanıncaya kadar yapılacak işlemlerin harçlardan ve bu
işlemlerle ilgili düzenlenecek kağıtların damga vergisinden muaf olduğu, Türk
Ticaret Kanununda yer alan şirket kurulmasına ilişkin sermaye ve diğer özel
şartların Kanun uyarınca kurulacak şirketler için aranmayacağı ve mirasçılar
arasında işletme veya tarım arazilerinin mülkiyetinin devri konusunda
anlaşmaları durumunda, bu taşınmazların devri ile ilgili yapılacak işlemlere
ilişkin harçlar ile bu işlemlerle ilgili düzenlenecek kağıtlara ilişkin damga
vergisinden muaf olması hususu düzenlenmiştir.
8/İ maddesinde;
mirasçılar arasında aile malları ortaklığı veya kazanç paylı aile malları
ortaklığı kurulması halinde tarımsal işletmeye ait tarım arazilerinin bölünmesini
önlemek amacıyla diğer ortaklara önalım hakkı getirilmiştir. Türk Medeni
Kanununa göre önalım hakkına sahip ortakların bu haklarını kullanmaması halinde
sınırdaş arazi maliklerine de önalım hakkı tanınarak arazilerin büyümesi
hedeflenmiştir. Önalım hakkının kullanılması sırasında uygulamada herhangi bir
sorun yaşanmaması için Türk Medeni Kanun hükümlerinin uygulanacağı hususu
düzenlenmiştir.
8/J maddesinde;
mirasçılar arasında kurulan aile malları ortaklığı veya kazanç paylı aile
malları ortaklığı veya şirketin herhangi bir nedenle sona ermesi halinde, bahse
konu tarımsal işletme veya arazilerin bölünemeyeceği hüküm altına alınarak,
sona erme hallerinde bölünmenin önüne geçilmesi hedeflenmiştir.
8/K maddesinde;
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının; tarımsal işletmeyi ekonomik, ekolojik
ve sosyal açıdan azami oranda verimli kılmak, işletmelerin arazi büyüklüğünü
artırmak için gerekli tedbirleri alacağı hususu düzenlenmiştir. Ayrıca, Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının; tarım arazilerinin değerinin tespiti, kredi
temini, ortakçılık, yarıcılık, kiracılık işlerinin düzenlenmesi, kira bedellerinin tespiti ve üretime
yönlendirilmesi, arz talep listelerinin oluşturulması, alıcı, satıcı ve
kiracıların anlaşmaları konusunda doğrudan aracılık yapılması, bu alanda ilgili
kamu idareleri ile yürütülecek politikalar konusunda işbirliği yapılması ve
kredi işlemlerine teknik destek sağlanması gibi iş ve işlemleri yapacağı veya
yaptıracağı hususu düzenlenmiştir. Kanunun uygulanması ile ilgili olarak,
ihtiyaç duyulması halinde, asgari büyüklüğün altındaki tarımsal arazi ve
işletmelerin asgari büyüklüklere çıkarılması veya mülkiyetten kaynaklanan
ihtilafların giderilmesi amacıyla kamulaştırma, alım ve satım işlemlerinin Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının talebi üzerine Maliye Bakanlığı tarafından
ilgili mevzuata göre yerine getirileceği düzenlenmiştir. Kamulaştırma ve alım
işlemlerinin gerektiğinde Hazineye ait taşınmazların trampası suretiyle de
yapılabileceği hususu da maddede düzenlenmiştir.
MADDE 6- 5403 sayılı Kanunun
13 üncü ve 14 üncü maddelerinin son fıkralarında yer alan “tüzükle” ibaresi
yerine “yönetmelikle” ibaresi getirilerek tüzüklerin yürürlüğe girmesi için
geçirilen sürecin uzun olması ve günün ihtiyaçlarına göre düzenleme yapılması
konusunda, yönetmelik ile düzenleme yapılmasının Kanunun uygulamasında daha
işlevsel olacağı düşünülmektedir.
MADDE 7-
5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Kanunun 3 üncü maddesinin (h)
bendinde yer alan “Yeter büyüklükte
tarımsal arazi parseli” tanımı yerine
“Asgari tarımsal arazi büyüklüğü” tanımının getirilmesi nedeniyle Kanunun 17
nci maddesinin altıncı fıkrasındaki “yeter” ibareleri yerine “asgari” ibareleri
getirilmiştir.
Ayrıca;
toplulaştırma uygulamalarında, küçük tarım arazileri ile tahsisli arazilerin
birleştirilmesiyle oluşturulan arazilerin; öncelikle arazileri toplulaştırma
veya kamulaştırma konusu olan arazi maliklerine, bu kişiler satın almadığı
takdirde, asgari büyüklükte tarım arazisi bulunmayan yöre çiftçilerine rayiç
bedeli üzerinden Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının talebi üzerine Maliye
Bakanlığı tarafından ilgili mevzuatına göre satılması hususu düzenlenmiştir.
Maddenin
dokuzuncu fıkrasında, uygulamaya ilişkin usul ve esasların Bakanlık tarafından
çıkarılan yönetmelik ile belirleneceği hususu düzenlenmiştir.
MADDE 8- Ülkemizde özellikle tarım arazilerinde mirasçılar tarafından
intikal işlemlerinin yapılmasına yeteri kadar önem verilmemekte, bu durum
sonraki nesillerde mülkiyet sorunlarına neden olmaktadır. Geçici 5 inci maddenin
birinci fıkrası ile Kanunun yayımı tarihinden önce mirasçılar arasında
paylaşımı yapılmamış tarımsal işletmelere ait tarımsal arazilerin
intikallerinde önceki mevzuat hükümlerinin uygulanacağı düzenlenmiştir.
Maddenin ikinci fıkrası ile Kanunun yayımı tarihinden
önce tarımsal işletmelerin paylaşımına ilişkin açılmış ve halen devam etmekte
olan davalarda da önceki mevzuat hükümlerinin uygulanacağı öngörülmüştür.
Maddenin üçüncü fıkrası ile intikal işlemlerinin hızla
yapılmasının özendirilmesi amacı ile geçici 5 inci madde kapsamında yapılacak
intikal işlemlerinin iki yıl içerisinde yapılması halinde harçlardan muaf olması hususu düzenlenmiştir.
MADDE 9- 5403 sayılı Kanunda yapılan değişikliklere paralel olarak 4721
sayılı Kanunun 233 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan “özgüleme” ibaresi “devir” şeklinde
değiştirilmiştir.
MADDE 10- 657 nci maddenin birinci fıkrasında; taşınmazların paylaşmanın
yapıldığı zamandaki gerçek değerleri esas alınarak mirasçılara özgüleneceği,
ikinci fıkrasında da tarımsal taşınmazların gelir değerine, diğer taşınmazların
sürüm değerine göre özgüleneceği hükme bağlanmıştır. 5403 sayılı Kanundaki
düzenlemelerle yapılmak istenen tarımsal taşınmazlarda özgüleme değil, devir
sisteminin getirilmesi ve uygulamanın bu yönde oluşmasıdır. Zira özgüleme ile
tarımsal taşınmaz bir mirasçıya verilmekte, ancak kendine özgüleme yapılan
mirasçının ölümü halinde, yine miras
paylaşımı konusunda uyuşmazlıklar çıkmakta ve yıllar süren davalara konu olmaktadır. Bir yandan yıllar süren davaların kısa sürede
sonuca ulaşması, diğer yandan da tarım arazilerinin ehil kişilerin elinde
değerlendirilerek tarımsal verimliliğin arttırılması hedeflenmektedir.
MADDE
11- Türk Medeni Kanunun “Bölünme”
başlıklı 656 ncı maddesinde yer alan “Taşınmazların bölünmelerine ilişkin kanun
hükümleri saklıdır” hükmünden hareketle 5403 sayılı Kanun ile getirilen
düzenlemelerin yürürlüğe girmesi ile 659 uncu, 660 ıncı, 661 inci, 662 nci, 663
üncü, 664 üncü, 665 inci 666 ncı, 667 nci ve 668 inci maddelerinin uygulanma
imkanı kalmadığından yürürlükten kaldırılması öngörülmüştür.
MADDE 12-
Tarım arazilerinin miras yolu ile bölünmesi ülkemiz tarımındaki en büyük
sorunlardan birisidir. Bu sorun bugüne kadar ağırlaşarak devam etmiş olup
hazırlanan bu Tasarı ile sorunun çözüme kavuşturulması amaçlanmıştır. Ancak
tarım arazilerindeki hem bugüne kadar birikmiş olan mülkiyet sorunlarının
çözümü hem de bundan sonra miras yolu ile çıkabilecek mülkiyet sorunlarının
çözümü Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığına büyük bir iş yükü getirecektir.
Bu iş yükünü karşılamak ve Kanun uygulamalarını gerçekleştirmek amacı ile Gıda,
Tarım ve Hayvancılık Bakanlığında yeni kadrolara ihtiyaç bulunmaktadır.
MADDE 13- Yürürlük maddesidir.
MADDE 14- Yürütme maddesidir.
Yorumlar