Uluslararası İşgücü Kanunu Tasarısı Mimar ve Mühendisleri Nasıl Etkiler?
Yabancıların kayıt dışı çalışmalarının önlenmesi, yerli-yabancı işgücü dengesi kurularak nitelikli yabancı işgücünden de yararlanılmasını amaçlayan "Uluslararası İşgücü Kanunu Tasarısı", Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından hazırlandı ve TBMM Başkanlığı'na sunuldu.
Tasarının gerekçesinde, komşu ülkelerde gerçekleşen olaylar, ülkemizin bulunduğu coğrafyada artan savaşlar, ekonomik darboğazlar, göç veren ülkelerdeki işsizlik sorunu, ya da düşük gelir politikaları gibi daha pek çok ekonomik nedenlerle, Türkiye’nin bir cazibe merkezi haline dönüştüğü vurgulanmıştır. Buna bağlı olarak ülkemizin aldığı göçün arttığına değinilmiş ve bu göçle birlikte gelen uluslararası işgücüne ilişkin politikaların belirlenmesi, uygulanması, izlenmesi, yabancılara verilecek çalışma izni ve çalışma izni muafiyetlerine dair iş ve işlemlerde izlenecek usulleri, yetki, sorumlulukları, uluslararası işgücü alanındaki hak ve yükümlülükleri düzenlemek amacıyla bu kanunun çıkartılmak istendiği yine kanunun gerekçesinde anlatılmıştır.
Tasarının içeriğinde yukarıda belirtilen konularla ilgili detaylı düzenlemeler yapılmıştır. İlgili yönetmelikler bildirilmiştir.
Ayrıca tasarı içeriğinde, bu yayının okuyucularını ilgilendirdiğini düşündüğüm, yabancı mimar ve mühendislerin ülkemizde ne şartlarda çalışabileceğini önemli düzenlemeler mevcuttur.
Tasarının 21. maddesi, öğrenimlerini Türkiye'de bir yükseköğretim kurumunun mühendislik ve mimarlık fakültelerinde veya yurt dışında ilgili ülke makamları ve Yükseköğretim Kurulu tarafından tanınmış bir yükseköğretim kurumunda tamamlayarak, mühendis ve mimar unvanlarını almış olan yabancıların, proje bazlı veya geçici süre ile çalışma izni alarak mühendislik ve mimarlık mesleklerini yapabileceğini düzenlemektedir.
Kanun yapıcı, bu maddenin tasarıya eklenmesinin gerekçesinin, düzenleme ile nitelikli personel olarak kabul gören bu yabancı mimar ve mühendislerin, proje bazlı ve geçici olarak, ülkemizde gerçekleştirilen önemli projelerde kilit rol üstlenmesi için başkaca bir işleme gerek kalmaksızın çalışma izni alabilmesine imkan sağlanmak isteği olduğunu belirtmiştir.
Bunun çok doğru bir yaklaşım olmadığı ve ileriye dönük olarak bu meslekleri icra eden vatandaşlarımız için sorunlar yaratacağını düşünüyorum.
Öncelikle 65. hükümetin Sayın Başbakanı Binali Yıldırım, İTÜ mezunu bir gemi inşaat mühendisidir. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya Bilkent Üniversitesi’nden mezun elektrik ve elektronik mühendisi, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü YTÜ mezunu makina mühendisi, Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz İTÜ mezunu gemi mühendisi, Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu İTÜ mezunu inşaat mühendisi, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet Arslan İTÜ mezunu gemi mühendisi, Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet ÖzhasekiHacettepe Mezunu elektronik mühendisi, Kalkınma Bakanı Lütfi Elvan ise İTÜ mezunu maden mühendisidir. Kabinenin bu mühendis üyelerinin tamamı en güzide Türk üniversitelerinden mezundurlar. Ayrıca kabinenin de çoğunluğunu teşkil etmektedirler.
26.dönem milletvekillerimizin ise 66 tanesi mühendistir. TBMM’de hukukçulardan sonra en çok mühendisler yer almaktadırlar.
Millet liyakatlerine güvenip ülkenin yönetimini kendilerine emanet etmişken, kendileri ülkemizde yetişmiş olan mimar ve mühendislere güvenmeyip ithalata yönelmişlerdir.
Yabancı mimar ve mühendislerin, bu tasarı ile, serbestçe çalışmasının önünün açılmasına engel olmak için, TMMOB üyeleri ve yöneticileri ülkenin pek çok yerinde protesto gösterileri düzenlediler. Seslerini duyurmaya çalıştılar. Ayrıca tasarının yasalaşmaması için ilgili mercilere başvurularda bulunacaklarını tahmin ediyorum.
Üzerinde önemle durulmalıdır ki, ülkemizde pek çok başarılı mimar ve mühendis var. Ayrıca teknik üniversitelerimizde eğitim kalitesi oldukça yüksektir. Kabine üyelerinin ulaştıkları mertebelerden, bu okullardan alınan eğitimle ülkenin en tepesine kadar yükselebildiklerini görüyoruz.
Tasarının gerekçesinde bu yabancı mimarların ve mühendislerin nitelikli olmaları gerektiği yazılmasına rağmen, bu niteliklerin neler olduğu, nasıl ölçüleceği, nasıl denetleneceğine dair hiçbir akılcı, bilimsel, nesnel ölçüt, kural ve koşul belirtilmediği için, bu yabancılara neye göre “nitelikli” sıfatını vereceğimiz belli değildir.
Halihazırda, TMMOB’nin 500.000 civarı üyesi bulunmaktadır. 435.000 civarı öğrenci göreve atılmak için sıra beklemektedir. Bu basit hesaba göre, ülkenin 1/80’i mimar ya da mühendis iken bu bakımdan bir açığımız olduğunu söylemek kesinlikle söz konusu değildir.
Bu kadar çok mimar ve mühendis olması, işsizlik sorununu da doğurmaktadır. Yine TMMOB’nin kayıtlarına göre 100.000 civarı işsiz mimar ya da mühendis mevcuttur. Gelecek olan yabancı meslektaşları nedeniyle işsiz sayısı daha da artacak gibi duruyor.
Sürekli olarak artmakta olan popülasyonları nedeniyle hak ettikleri maaşların çok altında ücretler alan, mesleğin getirdiği haklardan mahrum bir şekilde çalışmak zorunda bırakılan pek çok mimar ve mühendis olduğu da bilinen bir gerçek. Bu tasarı eğer yasalaşırsa, işverenlerin yerli mimar ve mühendislere sağlamadığı, sağlayamadığı ya da sağlamak istemediği haklar, yabancı çalışanlara sağlanacak. Maaşlarının daha fazla olması ya da yabancı futbolcular gibi daha fazla değer görmeleri de muhtemel.
Görünen o ki, hiçbir kurumun denetimine tabi olmadan kendi adına çalışacak yabancıların, vergi, sigorta gibi ödemeleri yapmayacakları için, maliyetleri düşecek ve denk durumdaki yerellerle eşit silahlarla savaşmayacaklar. Rekabet haksız bir hale bürünecek.
Yabancıların iş sahibi şirketler ile çalışmaya başlaması ile birlikte bu mesleklerde çalışanların hak ve koşulları olumsuz yönde etkilenecek gibi görünüyor. Ülkemizde mevcut olan yabancı hayranlığı, önü açılan yabancıların yönetici pozisyonlarını işgal edip, yerli çalışanların üstü konumunda olmalarına da neden olabilir. Bazı pozisyon değişikliklerine hazır olun. Bu uygulamalar neticesinde, yerel mimar ve mühendisler ara eleman konumuna düşerek, daha düşük ücretle, daha sıradan işlerde çalışmak durumunda kalabilirler.
Ülkenin sahte mühendis ve mimarlar ile dolup ve mesleki hizmetlerin denetimsiz ve kontrolsüz bir şekilde niteliksiz kişilerce sunulması vatandaşlarımız için tehlike doğuracaktır. Tasarı kanunlaşır ise, nitelik ve niceliği yerel meslektaşları ile boy ölçüşemeyecek kişiler en önemli projelerimizin en hayati kısımlarında rahatça çalışabilecek. Bu mesleklerin icrasının kontrolsüz ve denetimsiz bir şekilde, yeterli eğitim ve mesleki deneyimden yoksun yabancılar eliyle yürütülmesinin yaratabileceği faciaların ve yıkımların bedelini maalesef halkımız ödeyecektir.
Tasarı, Türkiye’de mühendislik ve mimarlık unvanlarının kullanılması hakkındaki uygulamaları düzenleyen, 1938 tarihli 3458 sayılı Mühendislik ve Mimarlık Hakkında Kanun ile 1954 tarihli 6235 sayılı Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Kanunu’nu ve Anayasa’nın 135. maddesini büyük ölçüde hükümsüz kılan bir içeriğe sahip.
Tasarının 7. maddesinin 5 numaralı bendinde, ilgili meslek odalarına danışılacağından bahsedilmesine rağmen, tasarı hazırlık aşamasında iken, TMMOB’den görüş istenmediği biliniyor. Mühendislik ve mimarlık gibi önemli ve teknik meslekleri ilgilendiren bir kanun tasarısı esnasında neden bu mesleklerin en büyük temsilcilerine danışılmadığı da tasarının anlaşılamayan noktalarından.
Bir devleti idare edenlerin önceliği kendi vatandaşını korumak olmalıdır. Dünya’nın her yerinde eğitimin, tecrübenin, bilgi birikiminin önemli olduğu mesleklerde, yabancıların çalışmasını düzenleyen kurallar vardır. Mezun oldukları üniversitelerin denkliğine bakılır. Bilgi, eğitim ve tecrübeyi sınamak için sınava tabi tutulurlar. Bunlar veya bunlarla birlikte diğer aranan kriterlerin sağlanması halinde bu ülkelerde çalışmak mümkün olur. Ancak çıkarılması tasarlanan bu kanunun en kritik yanı beyana dayanarak yabancıların çalışmasının kabul edilecek olmasıdır.
Aslında kanun koyucu, tasarının 28.maddesi ile yabancı çalışanlar üzerinde bir denetim mekanizması kurmaya çalışmıştır. 27.01.1954 tarihli 6235 sayılı Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Kanunu’nun 34. maddesini kaldırmış, 35. maddesini değiştirerek yabancı mimar ve mühendislerin çalışma iznini Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’ndan alma mecburiyeti ve 36. maddesinde yaptığı değişiklik ile de ülkemizde bir aydan fazla çalışan yabancı meslek mensuplarının ihtisaslarına en yakın odaya geçici aza olarak kayıt edilmesini zorunlu tutmuştur.
Kanun koyucunun bu kanunu biraz acele hazırladığını ve yukarıda saydığım önemli ve hassas noktaları gözünden kaçırdığını düşünüyorum. Ancak kanunun halen tasarı aşamasında olduğu da unutulmamalıdır. Mutlaka ilgili kuruluşların, derneklerin ve örgütlerin bu tasarı ile ilgili çekinceleri kanun koyucu tarafından dinlenecektir. Bu minvalde en kısa sürede bu yanlıştan dönülmesini, mühendis ve mimar arkadaşlarımızın mağduriyetinin önlenmesini diliyorum.
Tasarının içeriğinde yukarıda belirtilen konularla ilgili detaylı düzenlemeler yapılmıştır. İlgili yönetmelikler bildirilmiştir.
Ayrıca tasarı içeriğinde, bu yayının okuyucularını ilgilendirdiğini düşündüğüm, yabancı mimar ve mühendislerin ülkemizde ne şartlarda çalışabileceğini önemli düzenlemeler mevcuttur.
Tasarının 21. maddesi, öğrenimlerini Türkiye'de bir yükseköğretim kurumunun mühendislik ve mimarlık fakültelerinde veya yurt dışında ilgili ülke makamları ve Yükseköğretim Kurulu tarafından tanınmış bir yükseköğretim kurumunda tamamlayarak, mühendis ve mimar unvanlarını almış olan yabancıların, proje bazlı veya geçici süre ile çalışma izni alarak mühendislik ve mimarlık mesleklerini yapabileceğini düzenlemektedir.
Kanun yapıcı, bu maddenin tasarıya eklenmesinin gerekçesinin, düzenleme ile nitelikli personel olarak kabul gören bu yabancı mimar ve mühendislerin, proje bazlı ve geçici olarak, ülkemizde gerçekleştirilen önemli projelerde kilit rol üstlenmesi için başkaca bir işleme gerek kalmaksızın çalışma izni alabilmesine imkan sağlanmak isteği olduğunu belirtmiştir.
Bunun çok doğru bir yaklaşım olmadığı ve ileriye dönük olarak bu meslekleri icra eden vatandaşlarımız için sorunlar yaratacağını düşünüyorum.
Öncelikle 65. hükümetin Sayın Başbakanı Binali Yıldırım, İTÜ mezunu bir gemi inşaat mühendisidir. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya Bilkent Üniversitesi’nden mezun elektrik ve elektronik mühendisi, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü YTÜ mezunu makina mühendisi, Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz İTÜ mezunu gemi mühendisi, Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu İTÜ mezunu inşaat mühendisi, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet Arslan İTÜ mezunu gemi mühendisi, Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet ÖzhasekiHacettepe Mezunu elektronik mühendisi, Kalkınma Bakanı Lütfi Elvan ise İTÜ mezunu maden mühendisidir. Kabinenin bu mühendis üyelerinin tamamı en güzide Türk üniversitelerinden mezundurlar. Ayrıca kabinenin de çoğunluğunu teşkil etmektedirler.
26.dönem milletvekillerimizin ise 66 tanesi mühendistir. TBMM’de hukukçulardan sonra en çok mühendisler yer almaktadırlar.
Millet liyakatlerine güvenip ülkenin yönetimini kendilerine emanet etmişken, kendileri ülkemizde yetişmiş olan mimar ve mühendislere güvenmeyip ithalata yönelmişlerdir.
Yabancı mimar ve mühendislerin, bu tasarı ile, serbestçe çalışmasının önünün açılmasına engel olmak için, TMMOB üyeleri ve yöneticileri ülkenin pek çok yerinde protesto gösterileri düzenlediler. Seslerini duyurmaya çalıştılar. Ayrıca tasarının yasalaşmaması için ilgili mercilere başvurularda bulunacaklarını tahmin ediyorum.
Üzerinde önemle durulmalıdır ki, ülkemizde pek çok başarılı mimar ve mühendis var. Ayrıca teknik üniversitelerimizde eğitim kalitesi oldukça yüksektir. Kabine üyelerinin ulaştıkları mertebelerden, bu okullardan alınan eğitimle ülkenin en tepesine kadar yükselebildiklerini görüyoruz.
Tasarının gerekçesinde bu yabancı mimarların ve mühendislerin nitelikli olmaları gerektiği yazılmasına rağmen, bu niteliklerin neler olduğu, nasıl ölçüleceği, nasıl denetleneceğine dair hiçbir akılcı, bilimsel, nesnel ölçüt, kural ve koşul belirtilmediği için, bu yabancılara neye göre “nitelikli” sıfatını vereceğimiz belli değildir.
Halihazırda, TMMOB’nin 500.000 civarı üyesi bulunmaktadır. 435.000 civarı öğrenci göreve atılmak için sıra beklemektedir. Bu basit hesaba göre, ülkenin 1/80’i mimar ya da mühendis iken bu bakımdan bir açığımız olduğunu söylemek kesinlikle söz konusu değildir.
Bu kadar çok mimar ve mühendis olması, işsizlik sorununu da doğurmaktadır. Yine TMMOB’nin kayıtlarına göre 100.000 civarı işsiz mimar ya da mühendis mevcuttur. Gelecek olan yabancı meslektaşları nedeniyle işsiz sayısı daha da artacak gibi duruyor.
Sürekli olarak artmakta olan popülasyonları nedeniyle hak ettikleri maaşların çok altında ücretler alan, mesleğin getirdiği haklardan mahrum bir şekilde çalışmak zorunda bırakılan pek çok mimar ve mühendis olduğu da bilinen bir gerçek. Bu tasarı eğer yasalaşırsa, işverenlerin yerli mimar ve mühendislere sağlamadığı, sağlayamadığı ya da sağlamak istemediği haklar, yabancı çalışanlara sağlanacak. Maaşlarının daha fazla olması ya da yabancı futbolcular gibi daha fazla değer görmeleri de muhtemel.
Görünen o ki, hiçbir kurumun denetimine tabi olmadan kendi adına çalışacak yabancıların, vergi, sigorta gibi ödemeleri yapmayacakları için, maliyetleri düşecek ve denk durumdaki yerellerle eşit silahlarla savaşmayacaklar. Rekabet haksız bir hale bürünecek.
Yabancıların iş sahibi şirketler ile çalışmaya başlaması ile birlikte bu mesleklerde çalışanların hak ve koşulları olumsuz yönde etkilenecek gibi görünüyor. Ülkemizde mevcut olan yabancı hayranlığı, önü açılan yabancıların yönetici pozisyonlarını işgal edip, yerli çalışanların üstü konumunda olmalarına da neden olabilir. Bazı pozisyon değişikliklerine hazır olun. Bu uygulamalar neticesinde, yerel mimar ve mühendisler ara eleman konumuna düşerek, daha düşük ücretle, daha sıradan işlerde çalışmak durumunda kalabilirler.
Ülkenin sahte mühendis ve mimarlar ile dolup ve mesleki hizmetlerin denetimsiz ve kontrolsüz bir şekilde niteliksiz kişilerce sunulması vatandaşlarımız için tehlike doğuracaktır. Tasarı kanunlaşır ise, nitelik ve niceliği yerel meslektaşları ile boy ölçüşemeyecek kişiler en önemli projelerimizin en hayati kısımlarında rahatça çalışabilecek. Bu mesleklerin icrasının kontrolsüz ve denetimsiz bir şekilde, yeterli eğitim ve mesleki deneyimden yoksun yabancılar eliyle yürütülmesinin yaratabileceği faciaların ve yıkımların bedelini maalesef halkımız ödeyecektir.
Tasarı, Türkiye’de mühendislik ve mimarlık unvanlarının kullanılması hakkındaki uygulamaları düzenleyen, 1938 tarihli 3458 sayılı Mühendislik ve Mimarlık Hakkında Kanun ile 1954 tarihli 6235 sayılı Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Kanunu’nu ve Anayasa’nın 135. maddesini büyük ölçüde hükümsüz kılan bir içeriğe sahip.
Tasarının 7. maddesinin 5 numaralı bendinde, ilgili meslek odalarına danışılacağından bahsedilmesine rağmen, tasarı hazırlık aşamasında iken, TMMOB’den görüş istenmediği biliniyor. Mühendislik ve mimarlık gibi önemli ve teknik meslekleri ilgilendiren bir kanun tasarısı esnasında neden bu mesleklerin en büyük temsilcilerine danışılmadığı da tasarının anlaşılamayan noktalarından.
Bir devleti idare edenlerin önceliği kendi vatandaşını korumak olmalıdır. Dünya’nın her yerinde eğitimin, tecrübenin, bilgi birikiminin önemli olduğu mesleklerde, yabancıların çalışmasını düzenleyen kurallar vardır. Mezun oldukları üniversitelerin denkliğine bakılır. Bilgi, eğitim ve tecrübeyi sınamak için sınava tabi tutulurlar. Bunlar veya bunlarla birlikte diğer aranan kriterlerin sağlanması halinde bu ülkelerde çalışmak mümkün olur. Ancak çıkarılması tasarlanan bu kanunun en kritik yanı beyana dayanarak yabancıların çalışmasının kabul edilecek olmasıdır.
Aslında kanun koyucu, tasarının 28.maddesi ile yabancı çalışanlar üzerinde bir denetim mekanizması kurmaya çalışmıştır. 27.01.1954 tarihli 6235 sayılı Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Kanunu’nun 34. maddesini kaldırmış, 35. maddesini değiştirerek yabancı mimar ve mühendislerin çalışma iznini Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’ndan alma mecburiyeti ve 36. maddesinde yaptığı değişiklik ile de ülkemizde bir aydan fazla çalışan yabancı meslek mensuplarının ihtisaslarına en yakın odaya geçici aza olarak kayıt edilmesini zorunlu tutmuştur.
Kanun koyucunun bu kanunu biraz acele hazırladığını ve yukarıda saydığım önemli ve hassas noktaları gözünden kaçırdığını düşünüyorum. Ancak kanunun halen tasarı aşamasında olduğu da unutulmamalıdır. Mutlaka ilgili kuruluşların, derneklerin ve örgütlerin bu tasarı ile ilgili çekinceleri kanun koyucu tarafından dinlenecektir. Bu minvalde en kısa sürede bu yanlıştan dönülmesini, mühendis ve mimar arkadaşlarımızın mağduriyetinin önlenmesini diliyorum.
Yorumlar