29 Aralık 2011 Perşembe

TOKİ Yetkililerini Şoke Eden Başvuru!

TOKİ Yetkililerini Şoke Eden Başvuru! Başbakanlık Toplu Konut İdaresi Başkanlığınca (TOKİ) Ankara’nın Bala ilçesinde yapılacak 168 konut projesine, bir kişi müracaat etti. Toki Konutları Bala Belediye Başkanı İbrahim Gürbüz, göç eden nüfusu tekrar geri çekmek ve ilçe sakinlerini ev sahibi yapmak için TOKİ’ye arsa ile birlikte proje sunduklarını, bu kapsamda 168 konutun yapılması planlandığını bildirdi. TOKİ’nin, projeye başlaması için belediyeden ön başvuru talebi istediğini anlatan Gürbüz, mart ayında başlayan ön başvuru sürecinde sadece Belediye Meclis Üyesi Arif Kaplan’ın müracaat ettiğini, vatandaşlardan herhangi bir talep gelmediğini söyledi. Gürbüz, konutlara talep gelmeyince ön başvuru için iki ay ek süre talep ettiklerini belirtti. -"Vatandaşların talebini bekliyoruz"- Belediye Başkanı Gürbüz, Bala’nın hemen girişinde yer alan merkezi konumdaki 13 dönümlük araziye konut yapılmak üzere TOKİ’ye tahsis ettiklerini belirterek, bu arsaya 2 artı 1 ile 3 artı 1 olmak üzere 168 konut projelendirildiğini kaydetti. Alt ve orta gelir grubuna yönelik hazırlanan projenin yapımı için TOKİ’ye başvurduklarını ancak şu ana kadar vatandaşlardan talep gelmediğini belirten Gürbüz, aldıkları iki ay ek süre içerisinde vatandaşları teşvik etmeye çalışacaklarını söyledi. Gürbüz, "Amacımız, ilçemize de konut projesi kazandırmak. Hem Bala’dan giden nüfusu buraya çekmiş olacağız hem de ilçemize güzel bir konut projesi sunmuş olacağız. Her yıl göç veren ilçemize geri göçü başlatmayı amaçlıyoruz. Bu doğrultuda ilçedeki vatandaşların yanı sıra Ankara’ya veya başka ile göç eden Balalı vatandaşların talebini bekliyoruz" diye konuştu. Gürbüz, TOKİ tarafından yapılması planlanan konutların ilçedeki konut ihtiyacını gidereceğini belirterek, Bala’yı fiziksel ve sosyal yönden gelişmiş bir ilçe haline getirmeyi hedeflediklerini kaydetti.
TOKİ konutlarına başvuruda bulunan Bala Belediyesi Meclis Üyesi Arif Kaplan ise kendisinin konuta ihtiyacı olmadığını belirterek, vatandaşlara öncülük etmek amacıyla TOKİ konutlarına müracaatta bulunduğunu söyledi.

TOKİ'den Kamuya Modern Binalar

TOKİ'den Kamuya Modern Binalar Başbakanlık Toplu Konut İdaresi Başkanlığı (TOKİ), yenilikçi uygulamalarıyla inşa ettiği modern, estetik ve kaliteli hizmet binaları ile kamunun gelişen ve değişen yüzü oldu.
Milli Eğitim, Milli Savunma, Sağlık ile Maliye Bakanlıkları'na ait kuruluşlar ile Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığına, modern binalar yapan TOKİ, önemli projeleri başarıyla uyguluyor. Okulların ve sağlık tesislerinin yanı sıra, bakanlıklar ve diğer kamu kuruluşları ile yapılan protokoller kapsamında, ihtiyaç bölgelerinde sağlık, eğitim, spor tesisleri, karakollar, hizmet binaları, sevgi evleri ve yurtlar gibi birçok binanın yapımı üstlenen TOKİ, planlama, ihale ve inşaat konusundaki deneyimlerini kullanarak devlet kurumları ile işbirliği içinde önemli projelere imza atmaya devam ediyor. Bugüne kadar diğer kurum ve kuruluşlarla işbirliği çerçevesinde; 258'i Milli Eğitim Bakanlığı ile imzalanan protokol ile olmak üzere toplam 755 okul, 80 pansiyon, 781 spor salonu, Sağlık Bakanlığı ile yapılan protokol ile 145 hastane, 90 sağlık ocağı, SHÇEK ile yapılan protokol ile de 24 sevgi evi, 18 engelsiz yaşam merkezi yapımını gerçekleştiriyor. -KAMUYA MODERN BİNALAR İNŞA EDİYOR- Kullanım ömrünü tamamlamış kamu binalarını yenileyen TOKİ, bir çok kurum için özellikli binalar inşa etti. Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) binası, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı hizmet binası, PTT Genel Müdürlüğü için İstanbul Hadımköy'de dev bir Posta ve Kargo İşleme Merkezi, Gümrük Müsteşarlığı hizmet binası, Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK) Proton Çarpıştırıcı ve Araştırma Merkezi binası, Denizcilik Müsteşarlığı Bölge Müdürlüğü hizmet binası, Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü hizmet binası ile yeni kurulan üniversitelerin binalarının yapımını sürdürüyor. -OSMANLI ARŞİVLERİ TOKİ KORUMASINDA- TOKİ'nin kamuya yönelik yaptığı çalışmaların başında Kağıthane'deki ''Milli Arşiv Sitesi'' (Osmanlı Arşiv Sitesi) geliyor. Yapımı devam eden Milli Arşiv Sitesi ile İstanbul'da dört ayrı noktada bulunan arşivler özel korumalı tek merkezde toplanacak. TOKİ tarafından Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü için inşa edilen binada 350 kişilik araştırma salonu, araştırma enstitüsü, kütüphane ve müze, dijital arşivleme ünitesi, restorasyon ünitesi, yayın ve tanıtım hizmetleri ünitesi, 2 bin kişilik kongre merkezi ve sosyal tesisler, arşiv birimleri, idari binalar, konferans ve sergi salonları, misafirhane, kapalı otoparklar yer alıyor. Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK) için yapılan Proton Hızlandırıcı Tesisi ise Ankara'da Sarayköy Nükleer Araştırma ve Eğitim Merkezi (SANAEM) yerleşkesinde kuruluyor. 6 bin 420 metrekare inşaat alanına sahip tesiste, atık odası, siklotron odası, teknik odalar, ofisler, araştırma odaları, seminer salonu, laboratuvarlar bulunacak. -BAKANLIK BİNALARI TOKİ'DEN- TOKİ'nin Ankara'da inşa ettiği kamu binalardan biri de Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'na ait. Eskişehir Yolu üzerindeki yeni bakanlık binası modern görünümü ve mavi-beyaz rengiyle dikkat çekiyor. 49 bin metrekare kullanım alanına sahip Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı binası 16 kattan oluşuyor. Eskişehir Yolu üzerinde dikkat çeken uygulamalardan bir diğeri de Gümrük Müsteşarlığı hizmet binası. TOKİ'nin Beytepe mevkiinde inşa ettirdiği hizmet binası 7 kattan oluşuyor. Yeni hizmet binasında, yemekhane, kapalı otopark ve kreş yer alacak. TOKİ, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) için Ankara'da modern ve teknolojik bir bina inşa etti. Bünyesinde Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB) gibi önemli bir kurumda bulunan BTK, internet ve teknolojik alandaki hızlı gelişmelere paralel olarak doğan yeni bina ihtiyacını da TOKİ sayesinde karşılamış oldu. Ankara'ya 25 kilometre uzaklıktaki İncek köyünde inşa edilen bina, inşaat ve teknolojinin buluşma adresi oldu. TOKİ, PTT Genel Müdürlüğü için İstanbul Hadımköy'de 44 bin 904 metrekarelik inşaat alanına sahip ve PTT Genel Müdürlüğünün kargo konusundaki bütün ihtiyaçlarına cevap verebilecek büyüklükte dev bir Posta ve Kargo İşleme Merkezi kurdu. Maliye Bakanlığı için vergi dairesi binaları ile Sosyal Güvenlik Kurumu'na hizmet binası, Emniyet Genel Müdürlüğü için Polis Meslek Yüksek Okulu binaları inşa eden TOKİ, Afyonkarahisar'da ise müze ve kültür merkezi yapacak. TOKİ, kamuya yeni hizmet binalarının yanı sıra, Ankara'daki tarihi Vilayet Konağı'nı, Denizcilik Müsteşarlığı İstanbul Bölge Müdürlüğü'ne ait hizmet binasını ve İstanbul Üsküdar'daki tarihi mahkeme binası restore etti.

TOKİ 43 Bin Aileyi Depremden Kurtardı

TOKİ 43 Bin Aileyi Depremden Kurtardı Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 'iktidara mal olsa da kaçak yapı ve gecekonduları yıkacağız' açıklaması dikkatleri Toplu Konut İdaresi’ne çevirdi. TOKİ şu ana kadar 43 bin aileyi depreme dayanıksız binalardan kurtardı. Van’da meydana gelen 7.2’lik sarsıntı, dikkatleri deprem riski göz önüne alınmadan inşa edilen denetimsiz, kalitesiz ve çarpık yapılaşmaya çevirdi. TOKİ, depremde en çok hasar gören gecekondu ve kaçak yapılaşma bölgelerinde uyguladığı kentsel dönüşüm projeleriyle 43 bin 725 aileyi depreme karşı dayanıksız yapılardan kurtardı. Kentsel dönüşüm uygulanan alan ise 5 bin hektar yani 8 bin futbol sahasını aştı. TOKİ, 7.2’lik depremle sarsılan Van’da, 5 bin 996 konutun yanı sıra çok sayıda hastane, ilköğretim okulu, karakol, sağlık ocağı inşa etti. İdarenin, deprem riski göz önüne alınarak radye temele sahip tünel kalıp sistemiyle inşa ettiği konutlarda, daha önceki depremler ve en son Van depreminde ciddi herhangi bir hasar yaşanmadı. 32 BİN KONUT SAHİPLERİNİ BULDU Deprem fay hatları haritasına göre yapı stratejisini belirleyen TOKİ, depremde en çok hasar gören gecekondulaşma ve kaçak yapılaşmalar karşısında “Depreme dayanıklı kentsel dönüşüm” uygulamaları gerçekleştiriyor. İdare, Kentsel Dönüşüm Projelerini, inşaatın yapılacağı arazide jeolojik ve jeoteknik etütler yaptıktan sonra, deprem riskini göz önünde bulundurarak en uygun temel tipi ve taşıyıcı sistemine göre inşa ediyor. 170 PROJE UYGULAMADA TOKİ, kentsel dönüşüm kapsamda son 8 yılda 170 projeyi uygulamaya koydu. Projelerden 34’ü tamamlanarak 32 bin 33 konut inşa edildi. TOKİ bu güne kadar 389 Hektar alanı kentsel dönüşüm kapsamında yeniledi. 31 BİN KONUT İNŞAAT HALİNDE İdare’nin 136 Kentsel Dönüşüm Projesi de projelendirme ve yapım aşamasına gelindi. TOKİ, 136 proje ile yaklaşık 202 bin 750 konut üretmeyi planlıyor. Bu konutlardan 31 binin inşaatı devam ediyor. Geri kalan 171 bin konutun proje aşamasının tamamlanmasıyla inşası başlayacak. TOKİ’nin devam eden kentsel dönüşüm projelerinin yüzölçümü toplam 4 bin 699 Hektar. Tamamlanan projelerle birlikte bu alan 5 bin 88 Hektar’a ulaşacak. 200 BİN KİŞİ DEPREM RİSKİNDEN KURTULDU Depremde en çok zarar gören gecekondu ve çarpık yapılara karşı uygulamaya konulan 170 Kentsel Dönüşüm Projesiyle 43 bin 725 aile deprem riskinden kurtulmuş olacak. Bir ailenin yaklaşık 5 kişi olduğu düşünüldüğünde deprem riskinden kurtulan aile bireylerinin sayısı 200 bin’i buluyor. KENTSEL DÖNÜŞÜM 58 İLDE DEVAM EDİYOR Toplu Konut İdaresi Başkanlığı’nın projelendirme ve yapım aşaması devam eden 136 projesinden, 17’si Ankara, dördü İzmir, 17’si İstanbul’da olmak üzere 58 ilde 127 belediye ile işbirliği içinde sürdürülüyor. İdare, önümüzdeki beş yıllık dönemde tüm il merkezlerinde kapsamlı dönüşüm projesi çalışmalarını başlatmayı planlıyor.

İstanbul'un Yeni Merkezi Esenyurt

İstanbul'un Yeni Merkezi Esenyurt Gelişen ve yenilenen yeni yüzüyle çarpıcı bir dönüşüm içinde bulunan Esenyurt'ta, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Esenyurt Belediyesi'nin işbirliği ile devam eden altyapı çalışmaları ve büyük konut projeleri tamamlandığında Esenyurt çağdaş anlamda İstanbul'un en modern yerleşim merkezlerinden biri olacaktır.
İstanbul'un çıtasını yükseltmeye aday, bölgede başta bina sağlamlığı ve konfor olmak üzere her bakımdan model olma yolunda ilerleyen Esenyurt'ta, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı ve Esenyurt Belediyesi'nin işbirliği ile gerçek anlamda bir başarı öyküsü yazılıyor. Yaşanan muazzam kentsel dönüşümün ek imar avantajı verilmeden sağlanması ise başarıyı pekiştiren en önemli faktör olarak öne çıkıyor. Altı yılda yaşanan büyük değişim İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Esenyurt Belediyesi işbirliğiyle Esenyurt'ta yedi yıl önce başlatılan kentsel değişim ve dönüşüm yüzde 65 oranında tamamlanmış bulunuyor. Söz konusu kentsel dönüşüm projesinin İstanbul'un tüm ilçelerinde başlatıldığını, ancak mevcut halde Esenyurt'un ileri düzeye ulaşmış olduğu görülmektir. Dönüşüm Anakent ve ilçe belediyesinin örnek işbirliğiyle hayata geçiyor, bunun için öncelikle belediyeler arası sağlanan koordinasyon ve işbirliği büyük önem taşıyor. Alt gelir grubuna öncelik tanındı Özellikle alt gelir grubuna yönelik yapılan çalışmaların sağlıklı bir çözüme ulaştığını, vatandaşların makul fiyatlarla konut sahibi olmuştur. Esenyurt'a yönelik ilginin temelinde depreme dayanıklı konut projelerinin yanı sıra eğitim ve sağlık kurumları, yeşil alan, spor tesisleri, otopark, sığınak gibi imkanların da önemli rol oynadığının altı çizilmektedir. Yetkililer, mevcut okulların da yenilendiğini ve depreme dayanıklı hale getirildiğini, bununla birlikte iki şehir stadyumunda depreme hazırlık olarak depolama ve toplanma alanları oluşturulduğunu kaydedilmektedir. Ayrıca, kapalı pazar alanlarının her birinde deprem sonrasında yararlanılacak lojistik merkezlerin yanı sıra, insanların sağlık ve ihtiyaç duyulan diğer hizmetleri alabilecekleri alanlar yaratıldığını, her biri en az 100 dönüm büyüklüğündeki dört şehir parkın da toplanma kurulabilecek alanların tesis edildiğini de ifade ediyorlar. Esenyurt'un tüm altyapısı yenilendi Esenyurt'un tüm altyapısı yenilenmiştir. Yol, su, elektrik ve diğer altyapı çalışmaları tamamlanmıştır. Her bölgeye hizmet götürülmüştür. 2 Devlet hastanesi ve 16 sağlık ocağı ile Esenyurt'un sağlık altyapısının tamamlanmıştır. Gecekondu dan modern yerleşime geçiş Metro, metrobüs, otoyol ve kavşaklar gibi hızla devam eden altyapı çalışmaları ve modern konut projeleri tamamlandığında Esenyurt çok yakın bir zaman diliminde kentsel değişim simgesi haline gelecektir. Kalan gecekondular vatandaşların gönüllü katılımı ile imara uygun bir şekilde kentsel değişime dahil edilmekte ve modern bir yerleşim merkezi haline gelmektedir. Esenyurt'un uzun yıllar boyunca kendi haline terkedilmiş bir varoş görüntüsü sergilemesinin ardından büyük müteahhitlik firmalarının bölgeye yönelmeleri ve çağdaş konut projelerine birbirleriyle yarışırcasına imza atmalarıyla bölge bugün İstanbul'un en büyük şantiye alanı haline gelmiş bulunuyor. Öte yandan, İstanbul'da yerleşim sorununa karşı en ciddi arazi ve imar çözümü Esenyurt'ta yaşanıyor. Sosyal imkanlar geniş, fiyatlar uygun Esenyurt'ta inşası devam eden çağdaş konut projelerinin her türlü sosyal imkanı içermektedir. Konforlu, güvenli, sağlıklı ve modern bir ortamda yaşamak ve uygun fiyatla konut sahibi olmak isteyenler tercihlerini Esenyurt'tan yana kullanmaktadır. Esenyurt'ta yalnızca bir yıl içerisinde 15 bin yeni konutun tamamlanıp oturulur hale gelecek ve bu da 50 bin kişinin konut'dan yararlanması demek olacaktır. Gerek fiyat avantajı ve kolay ulaşım imkanı gerek her türlü ihtiyaca cevap veren modern yaşam tarzıyla Esenyurt'un kentsel dönüşümde Türkiye'ye model olacağı görülmektedir.

"İnşaat sektöründe dağılmalar yaşanabilir"

"İnşaat sektöründe dağılmalar yaşanabilir" ParkOne Satış Koordinatörü Levi, krizin etkilerinin sektörde de hissedilmesinin kaçınılmaz olduğunu söyledi. ParkONE Satış Koordinatörü Vivian Levi, inşaat sektöründe rekabetin yoğun olduğu bir döneme girildiğini, sektörde dağılmalar yaşanabileceğini belirtti. Levi, yazılı açıklamasında, küresel ekonomik krizin etkilerinin sektörde de hissedilmesinin kaçınılmaz olduğunu, ancak her şeye rağmen markalı konut üreticileri için pozitif bir döneme girildiğini kaydetti. Krize direnebilen inşaat firmalarının, doğru fiyat politikalarıyla yatırımcıları kendilerine çekeceklerini ifade eden Levi, ''Rekabetin yoğun olduğu bir döneme giriyoruz, sektörde dağılmalar yaşanabilir. Tüketicilerin gereksinimlerini karşılayabilen, kaliteli projeler üreten firmalar hedefledikleri satış ve karlılık oranlarına erişebileceklerdir'' dedi. Levi, tüketicinin konut alırken bilinçli karar verdiğine işaret ederek, tüketicilerin kendileri için uygun yerde, ulaşılabilir, inovatif ve aktivasyonu olan konutları tercih ettiğini anlattı. Zekeriyaköy-Sarıyer bölgesinin değerinin her geçen gün artığını belirten Levi, ParkONE projesinde konutları taahhüt ettikleri Aralık 2012'den daha önce kullanıcılara teslim etmeyi planladıklarını açıkladı. Levi, yabancıya satışın önünün açılmasıyla sektöre hareketlilik geleceğini kaydederek, ''Yabancıların mülk edinmesini kolaylaştıracak yasal düzenlemenin yapılması hem sektör hem de ülke ekonomisi açısından sevindirici bir gelişme. Gerçekleşmesi halinde bu çalışmalar hiç kuşkusuz sektöre canlılık getirecektir'' dedi. AA

İNTERNET ORTAMINDAN GERÇEKLEŞTİRİLEBİLECEK BİR İHLAL TÜRÜ OLARAK ASILSIZ İSNAT

İNTERNET ORTAMINDAN GERÇEKLEŞTİRİLEBİLECEK BİR İHLAL TÜRÜ OLARAK ASILSIZ İSNAT Yazar Erol Karaoğlu İNTERNET ORTAMINDAN GERÇEKLEŞTİRİLEBİLECEK BİR İHLAL TÜRÜ OLARAK ASILSIZ İSNAT İNTERNET ORTAMINDAN GERÇEKLEŞTİRİLEBİLECEK BİR İHLAL TÜRÜ OLARAK ASILSIZ İSNAT Erol KARAOGLU erolkaraoglu@mynet.com 1 Genel Olarak Bilgi ortamına ulaşma ve bu ortamın gelişmesi internet olgusundan sonra büyük bir aşama kaydetmiştir. Bilgi ve bilgiye olan ihtiyacı karşılayan en büyük kaynak görevi gören internet bilgi çöplüğü yaklaşımına rağmen popularitesini ve etkinliğini gitgide daha da artırmaktadır. Bilgiye erişilmesinde bu denli kolay bir pozisyonda olan internet sayesinde sadece legal ve yararlı işler ve faaliyetlerin yanı sıra illegal ve zararlı faaliyetlerde söz konusu olmaktadır. Özellikle bu, illegal kişi ve kurumları karalamak yönünde bir gelişim sergilemiştir. İnternet ortamının bir dipsiz kuyu olduğunu düşünürsek suçun failinin kolay kolay belli olması da bu tarz faaliyetleri destekler niteliktedir. İhlalin başlangıcını yanlış bilgi oluşturmaktadır. Bu ihlal kurum ve kişilere yalnız bireysel olarak veya kurumsal düzeyde maddi ve manevi zarar getirebilecek nitelikte olmaktadır. Yalnış bilgi internet ortamına sokulduğunda ve bu ortamdan yayıldığında olduğundan daha da tehlikeli hale gelmektedir. Her ne kadar bu bilginin gerçek olmadığı sahte-yanlış olduğu bilinse de söz konusu olay hakkında bir şekilde bilgi sahibi olmayanlar ve olaya tamamen yabancı olanlar açısından doğru bir bilgi gibi algılanabilecektir. Hele ki e ortamın sunduğu diğer imkanlardan da yararlanarak bu faaliyet desteklenirse ihlal ve istenilen sonuç daha da büyük olabilecektir. İhlalin gerçekleniş şekillerine göre değerlendirme yaparak olayı ayrıntılayabiliriz. 2 Kişisel Bir İhlal e-ortamda yapılan ihlal karşısında daha az korunması olduğundan ve bu tür saldırılara karşı hazırlıksız olduğundan ve çoğu zaman bu işlem karşısında ne tarz yollara başvurabileceğini kestirememesinden dolayı bireyler hakkında olmaktadır. Bu ihlallere örnek kişilik haklarına yapılan saldırılardır. Bu bireyin özel hayatının gizliliğini ihlal eder şekilde olabileceği gibi mevcut durumunun iş çevresinin ve bulunduğu ortamlarda kendisini küçük düşürecek nitelikte de olabilir. Bu ihlaller yalan-yanlış bilgi aracılığı ile yapıldığından kişinin iş çevresinde hoş karşılanmayan (dolandırıcı olduğu- rüşvet aldığı) bir kişilik konumuna getirebilir. Ayrıca kişinin sosyal hayatını aile hayatını da bu asılsız isnatlar olumsuz yönde etkileyebilir. Birey burada hukuksal bir korunma talep edebilir MK 24 madde sine göre kişilik haklarına hukuka aykırı olarak saldırılan kişi hukuki korunma talep edebilmektedir. Bu ihlal eğer kişinin rızasına dayanıyor veya üstün nitelikli özel yada kamusal yarar yada kanunun verdiği yetkiye dayanıyorsa hukuka aykırı nitelik teşkil etmediğinden korunma talep edemeyecektir (M25). Birey bu saldırıya karşı MK M25 teki davalardan yararlanabilecektir. Buna göre; saldırı halen devam etmekteyse mevcut saldırının önlenmesi talep edebilecektir. Ayrıca saldırı sona ermiş (internet ortamından yayına ara verilmiş yada tamamen kaldırılmış ) olsada bu saldırının mevcut etkileri devam edecektir. Kişinin itibarının sarsılması vs. zararları söz konusu olabilecektir. Bu durumda kişi söz konusu saldırının hukuka aykırılığını tespit ettirebilecektir. Kişi ayrıca bu önleme yada tespit ettirme talebi ile birlikte söz konusu haksız yalan-yanlış yayının yapıldığı web ortamından yapılan bu yayımın düzeltilmesi ( haberin yalan olduğu, gerçeği yansıtmadığı, uydurma olduğu gibi ibarelerle) talebinde de bulunabilecektir. Böylece haberin yayımının yanlış olduğu ilgili web ortamına giren kişilerce öğrenilecektir. Tabi kişinin iş ve sosyal çevresinde internet ortamından yapılan yayımın haksız-yalan-yanlış yayım olduğu hususu internet ortamı hariç diğer vasıtalarla (ilan, gazete vs.) da gerek görüldüğü takdirde yapılabilecektir. Ayrıca yayımlanan bu asılsız haberden dolayı uğradığı maddi- manevi zararları da MK 25 ve Borçlar kanununa göre zarar verenden isteyebilecektir. Dava web sitesi sorumlusunun yerleşim yerinde açılabileceği gibi davacının ( zarar görenin ) yerleşim yerinde de açılabilecektir ( M 25 ) . 3 Haksız Rekabet Açısından İnternet ortamının gelişmesi özellikle firmaların işine yaramış ve firmalar-ticari yapılanmalar kendilerini zaman kaybetmeden internet ortamına atmışlar kendi faaliyetlerini tanıtmışlar veya kendi e-marketlerini oluşturmuşlardır. Klasik haksız rekabet halleri de internet sayesinde daha da boyutlanmış ve etki alanının çok fazla genişletmiş olması sebebi ile daha büyük zararlara meydan verebilmiştir. TTK 56 ya göre haksız rekabet iyiniyet kurallarına aykırı suretle veya aldatıcı hareketler vasıtasıyla iktisadi rekabetin her türlü suiistimalidir. İnternet aracılığı ile haksız rekabet özellikle rakip firmayı kötüleyici gerçekle alakası olmayan bilgiler verilmesi , kötülemek (TKM 57/1) şeklinde olabileceği gibi karşı firma veya ticari faaliyetin mali iktidarı hakkında yanlış bilgi vermek ( iflas edebileceği gibi) veya o firma hakkında ahlaka mugayyir şekilde beyanlarla da bulunulduğu veya söz konusu tacir veya ticari faaliyet hakkında ahlaksız ilişkilerin söz konusu olduğu gibi de olabilir. Aynı şekilde bu haksız rekabet internet ortamından söz konusu rakibin iş sırlarını veya diğer gizli faaliyetlerini yaymak biçiminde olabileceği gibi bunları o firmaya zarar verebilecek şekilde yanlış bilgiler ekleyerekte yapılabilir. Haksız rekabet halinde zarar gören şahıs fiilin haksız olup olamadığını tepit için tespit davası açabilir. Ayrıca haksız rekabet halen devam etmekteyse bu yayımın men’ini haksız rekabet teşkil eden durum yüzünden bir zarara uğramış ise bu zararın tazminini ayrıca bir manevi zararı söz konusuysa BK 49 daki şartlar mevcutsa manevi tazminat davası da açabilecektir. Zarar gören kişi yapılan bu yalan-yanlış beyanların düzeltilmesini de isteyebilir. Ayrıca TTK 58. madde zarar görenden başka kimlerin dava ikame etmeye sahip olduklarını da belirtmiştir. 4 İhlalin Feshi Sebebi Olarak İhaleye konu olan mal hakkında internet ortamından da asılsız yayımlar yapılabilir. İhaleye konu olacak malın değerinde azalmalar meydana getirecek ve özellikle borçlunun veya alacaklarının zararına sonuçlar doğurabilecektir. İhlale fesat karıştırmakta bir ihalenin feshi sebebi olarak değerlendirmektedir. İnternet ortamı böyle bir iş için oldukça elverişlidir. Özellikle borçlu ile ilişki içindeki şahıs ve firmalar borçlunun zarara uğraması maksadıyla söz konusu malın değerinin düşmesine neden olacak yalan-yanlış haberleri internet ortamından yayımlayabilirler. Bu durumda ihaleye internet aracılığı ile fesat karıştırılmasında borçlu ihalenin feshini şikayet yolu ile icra tetkik merciinden isteyebilecektir. Şikayet süresi ihale tarihinden itibaren 7 gündür. Ama kişinin (borçlunun) ihaleye fesat karıştırıldığını öğrenmesi daha sonra söz konusu olmuşsa bu durumda şikayet süresi öğrenme tarihinden itibaren 7 gün ve her durumda ihale tarihinden itibaren 1 yıldır. ( İİK 134). 5 Haklı Nedenle Fesih Sebebi Olarak Bir hizmet akdinde tarafların sadece iş görme ücret ödeme gibi klasik edimleri yoktur.Bunların yanında işçinin işverene sadakat-bağlılık işverenin de işçiyi koruma-gözetme gibi borçları da vardır. Bir hizmet ilişkisine girmiş olan işveren ve işçi , internet vasıtasıyla da akdi haklı sebeple sona erdirecek durumlar yaratabilir.Bu özellikle tarafların iyiniyet kaidelerine aykırı davranışlarından meydana gelebilecektir. İş yasasına göre tarafların birbirlerine veya birbirlerinin ailelerine karşı şeref ve namusa yönelik sözler söylemesi veya bunşlara sataşmada bulunabilir göz dağı verebilir yahut işçiyi veya ailesi üyelerini kanuna karşı gelmeye kışkırtırsa veya haysiyet kırıcı hakaretamiz ithamlarda bulunursa bu karşı taraf için haklı nedenle fesih sebebi teşkil edecektir. Buna göre taraflar iş kanununun verdiği yetki sınırları içinde fesih haklarını kullanabilecektir.Böyle bir fesih sebebinin uygulaması olup olmadığı günümüz modern çalışma hayatı göz önüne alınarak değerlendirilmelidir. 6 - Ceza Hukuku Bakımından İnternet alanında birey bir diğer şahsın hukuk alanını etkileyecek biçimde yalan-yanlış bilgi sunumunda bulunabilir. Bu kişi belli bir topluluğu, belli bir zümreyi hedef alarak ta yayınlar yapabilir. Örneğin kişi internet aracılığı ile dinlere, Allah’a, mezheplere vs. hakaret etmiş olabilir. Burada bir birey hedeflenmemiştir. Bu beyan ve yayınlardan belli bir zümre zarar görmüştür. Yani kutsal varlıklara hakarette bulunabilir, bu durumda bu kişi hakkında Ceza Yasasının 175. maddesini rahatlıkla uygulayabiliriz. Buna göre söz konusu eylemin suç teşkil edebilmesi için tahkir kastının bulunması gerekir. Ayrıca ihlali gerçekleştiren şahıs web ortamında bir kişiyi hedef alarak onu dinsel bir takım inanışları dolayısıyla kınayabilir, tahkir, tezyif (küçültme) etmeye çalışabilir. Bu durumda Ceza Yasasının 175/3.2 uygulama alanı bulur. Bu suçta da tahkir, tezyif ve kınama kastı aranmaktadır. Ayrıca suç internet vasıtasıyla işlendiğinden 175/4’e göre “basın, yayın yoluyla işlenmesi” ağırlatıcı sebep olarak öngörüldüğünden 175/4’teki ağırlatıcı sebepte uygulanabilecektir. Kişi internet ortamında bir kişi hakkında onun ruh dünyasını, iç huzurunu ve güvenlik duygusunu ortadan kaldıracak şekilde tehdit vari yayınlarda yapabilir. Bu özellikle kişinin e-mailine tehdit içeren mesajlar göndermek veya onun sık ziyaret ettiği veya onun görüp ulaşabileceği bir web ortamından yapılabilir. Bu durumda Ceza Kanunu 191. madde uygulama alanı bulur. Buna göre bir kimse kanunda yazılı haller haricinde başkasını ağır ve haksız bir zarara uğratacağından bildirerek tehdit ederse hapsolunur denilmektedir. Buna göre internette web sitesindeki veya kişinin e-mail’ine gönderilen tehdit içerikli mesaj bu kapsamda değerlendirilecektir. Ayrıca 191/2 de ağırlatıcı sebepler ileri sürülmüştür. İnternet ortamından yapılan bu ihlale ağırlatıcı sebepler arasında öngörülen “cürümün imzasız mektupla işlenmesi” ağırlatıcı sebebi uygulanabilir. Çünkü bu imzasız mektubun illa bir mektup biçiminde olması aranmamalı, mağdura hitaben mektup şeklinde olmayan herhangi bir vasıtayla yazılmış yazılarda imzasız mektup kapsamında değerlendirilmektedir. Bu bağlamda internet ortamından işlenen tehdit suçunda cürümün imzasız mektupla işlenmesi ağırlatıcı sebebi uygulanabilmedir. Ayrıca tehdidi “var sayılan veya var olan gizli örgütlerin tehdit gücünden yararlanarak” da internet ortamından yapabilir, bu durumda söz konusu (191/2) ağırlatıcı sebep uygulanabilir. Ayrıca web ortamından kişi kendine gönderilmiş olan kanunun mektup, telgraf gibi dediği iletileri gönderen kişinin rızası hilafına yayımlanabilir. Bu durumda 197’ye göre işlem yapılır. Ancak 197’nin uygulanabilmesi için söz konusu iletinin yayımı yapan kişiye gönderilmiş olması lazım ayrıca bu yayımın gönderenin rızası dışında yapılması gerekmekte ve yayım sonucunda maddi, manevi bir zarar söz konusu olması aranmaktadır. İnternet aracılığı ile işlenebilecek ihlallerin başında ve uygulamada da karşılaşılabilecekler arasında internet aracılığı ile hakaret etme ve sövme fiilleri gelir. Bir kişi bir başkası hakkında asılsız olarak o kişiye karşı hakaret/sövme kapsamında değerlendirilebilecek sözlerle kişilik haklarına ihlale uğratabilir. Bu durumda TCK 480. ve 482. uygulama alanı bulur. Kişi eğer belli bir şahıs hakkında belli olay ve fiillerin o kişiye isnadı (madde-i mahsusa) ile yapılmışsa (örneğin, geçen gün rüşvet alan şerefsiz gibi…) bu durumda hakaret suçundan bahsedilmektedir. Hakaret suçu, huzurda hakaret ve ihtilatlı hakaret olarak iki kısımdan incelemeye tabii tutulmuştur. İhtilatlı hakaretle, toplu-dağınık ikiden fazla kişiye ihtilat etmek suretiyle suçun icrai aranmıştır. Buradaki ihtilat terimi diğer kimselerin bilgisine ulaştırmak olarak algılanmaktadır. O halde ihtilat kapsamına internet ortamındaki hakaret içeren yazı sokulabilir. Ayrıca suç e-mail yoluyla işlenirse ise bu suç bu durumda huzurda olma şartının da gerçekleşebileceğinden bahsedilebilir. Hakaret sonucunda 480’de öngörülen “kendisinin huzuruyla alenen vaki olursa” ağırlatıcı sebebi internet yoluyla işlenen hakaret suçlarında uygulama alanı bulmalıdır. Çünkü huzur şartı web ortamında yazımlı veya e-mail vasıtasıyla gerçekleşmiştir. Aleniyet şartı da web ortamında yazımı görmesi veya e-maili okumasıyla (birden fazla kişiye ulaşabilme imkanı olduğundan) gerçekleşmiş saymak zorunludur. Aynı maddede öngörülen ağırlatıcı sebeplerden bir diğeri de “umuma neşir ve teşhir edilmiş bir yazı ile işlenirse…” dir. İnternet ortamında yapılan ihlal için söz konusu ağırlatıcı nedenin gerçekleştiğinden bahsedilebilir. Sövme sonucunda ise madde-i mahsusa aranmayacaktır. (Örneğin, şerefsiz, vicdansız gibi) Hakaret sonucunda yapılan denklemeler sövme sonucunda da geçerlidir. Hakaret suçu 480’de genel olarak düzenlenmiştir. TCK’da özel olarak düzenlenen bir hakaret ya da sövme cürümü varsa 480-482 uygulanamaz. örneğin; Eğer internet yoluyla hakaret cumhurbaşkanı aleyhine işlenirse TCK nın ilgili maddesine gidilir. Eğer internet aracılığı ile anayasal organlar tahkir ve tezyif edilmiş ise 159. Türkiye Cumhuriyeti kurumlarına ve meclis kararlarına alenen bir hakaret (sövmede bulunulmuşsa) 160. madde uygulanır. Bunlar sadece misal kabilinden göstermedir. 7 - Sonuçta Asılsız bir bilgi kullanılarak ve internet ortamının da verdiği imkanlardan faydalanarak kişilerin hakları rahatlıkla ihlal edilebilmektedir.Yukarıda bahsettiğimiz sınırlı alan uygulama kabiliyeti ve karşılaşma ihtimali en çok olan durumlardır. Bu gibi durumlarda da genel nitelikli yasal düzenlemelerden yola çıkılarak sorunlar çözülebilmektedir. Ancak dipsiz kuyu olan internet ortamından işlenebilecek suçlar ve hak ihlallerinin işlendikten sonra hakkında işlem yapılması kolay olsada caydırıcılık ve önleyicilik açısından çeşitli düzenlemeler gerekliliği aşikardır. © erolkaraoglu 29,062003

Yabancılara "emlak" müjdesi

Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, yabancıların yatırım yapabileceği emlak satın alımı konusundaki yasanın Ocak ayı içerisinde çıkmasını beklediklerini bildirdi. Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, ''Suudi işadamlarının ve başka ülkedeki iş adamlarının da ülkemizde daha hızlı yatırım yapabilmelerinin önünü açacak olan emlak satın alımı konusunda yasa düzenlemesinin ocak ayı içerisinde çıkmasını bekliyoruz'' dedi. Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneğinin (MÜSİAD) düzenlediği ''Sektörel İBF'' toplantılarına katılmak üzere Suudi Arabistan'a gelen Çağlayan, Cidde'deki ticaret merkezi açılışının ardından Riyad'a geldi. Türk gazetecilerle sohbet toplantısı gerçekleştiren Çağlayan, Suudi Arabistan'ın Türkiye'ye ve geziye katılan heyete gösterdikleri kraliyet protokolünden son derece memnun kaldıklarını söyledi. Suudi Arabistan'a hedef tespit ederek geldiklerini, Suudi Arabistan'ın Türkiye için çok önemli olduğunu belirten Çağlayan, ''Suudi işadamlarının ve başka ülkedeki iş adamlarının da ülkemizde daha hızlı yatırım yapabilmelerinin önünü açacak olan emlak satın alımı konusunda yasa düzenlemesinin ocak ayı içerisinde çıkmasını bekliyoruz. Bu, büyük kapıları açacak'' dedi. Türkiye'nin Cumhuriyet tarihinin ihracat rekorunu kırdıklarını kaydeden Çağlayan, sözlerini şöyle sürdürdü: ''İhracatımızı yüzde 20 arttırdık. Bu yılın 10 ayında 135 milyar dolarlık bir rakama ulaştık. Ekonomimizde öncelikli ülkeler belirledik, bunlardan birisi de Suudi Arabistan. Bu ülkenin ihracatı 250 milyar dolar, ithalatı da 105 milyar dolar. Türkiye ve Suudi Arabistan birbirini destekleyen faktörlere sahip. Petrokimya sektörünü çok önemsiyoruz. Bu anlamda Suudi Arabistan doğru adres.'' Suudi Arabistan'da altyapı, üstyapı ve inşaat sektöründe 1 trilyon dolarlık bir pazar bulunduğuna dikkati çeken Çağlayan, Suudi Arabistan gıda alanında da sürekli ithalat yaptığını söyledi. Gıda sektörü açısından da Suudi Arabistan'ın Türkiye için iyi bir pazar olduğunu ifade eden Çağlayan, ''Ancak bizim buraya gıda ihracatımız zayıf. Bunu arttırmanın yollarını arıyoruz'' diye konuştu. AVRUPA'DAN ŞİRKET ALMAK İÇİN FİRMALARA DESTEK Avrupa'nın büyük bir kriz içerisinde bulunduğu ve şu anda 1 milyon 600 bin şirketin kapanmanın eşiğine geldiğini dile getiren Çağlayan, bu şirketlerin çoğunluğuna Türk işadamlarının talip olduğunu söyledi. Bu yüzden, Türk işadamlarına 200 bin dolar civarında teşvik verileceğini bildiren Çağlayan, söz konusu teşvikle şirketlerin alım ve işletilmelerinin kolaylaştırılmasının hedeflendiğini kaydetti. Cidde'de İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Genel Sekreteri Ekmeleddin İhsanoğlu ile tercihli ticaret anlaşması konusunu görüştüklerini anlatan Çağlayan, Körfez ülkeleri ile serbest ticaret anlaşmasının hayata geçmesi için de görüşmelerin sürdüğünü bildirdi. Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) ülkelerinin başını Suudi Arabistan'ın çektiğini belirten Çağlayan, özellikle Suudi Arabistan ile daha önce imzalanan serbest ticaret anlaşmasının yeniden sağlıklı şekilde hayata geçmesine yönelik çalıştıklarını sözlerine ekledi. AA

Ali ağaoğlunun hayatı

Ali ağaoğlunun hayatı Ali Ağaoğlu biyografisi Ali Ağaoğlu nereli
Ali Ağaoğlu, 3 Mart 1954 tarihinde, Trabzon’a bağlı olan Of ilçesinde dünyaya geldi. Babası Mithat Ağaoğlu, İstanbul’da döneminin tanınmış müteahhitleri arasındaydı. Babasının da etkisiyle gençlik yıllarında bir yandan okuyup bir yandan da inşaatlarda bu mesleği temelden öğrenen Ali Ağaoğlu, 1975 yılında babasının geçirdiği ciddi bir kalp rahatsızlığı sonrasında bir süreliğine aile işlerinin başına geçti; bu dönemde iş yükünden dolayı liseyi yarıda bırakmak zorunda kalmıştı. Babası ise ticari anlamda yollarını ayırmasının ardından Ağaoğlu Şirketler Grubu’nu kuran Ali Ağaoğlu, kısa bir süre içerisinde inşaat, turizm ve hizmet sektörünün ülkemizdeki en büyük isimlerinden birisi oldu. 1981 yılından itibaren toplu konut siteleri üretmeye başlayan Ağaoğlu Şirketler Grubu, özellikle 1990’lı yılların sonlarında başladığı “My” konseptli yaşam alanları ile ülkemizde inşaat sektörünün geleceğini belirleyen isim oldu. My World, My Office, My Towerland gibi projeleri ile Ataşehir, Ayazma ve Çekmeköy bölgelerine büyük bir canlılık getiren Ağaoğlu Şirketler Grubu, 2010 yılını 1 milyar TL’lik bir ciroyla kapatırken, 2011 yılı için kendisine 2 milyar TL’lik bir hedef koyarak alanında liderliği sürdürmekte. Şirketinin televizyonda yayınlanan reklamlarında rol alarak halk ile yakın ilişkiler kuran, farklı bir iş adamı profili çizen Ağaoğlu, iş yaşamının yanı sıra özel hayatı ve lüks araba tutkusuyla da kendisinden bolca sözettirdi. Aralarında Ferrai, Tesla ve Bentley’in de bulunduğu lüks araba koleksiyonu ile pek çok gazeteye ve tv programına haber olan başarılı iş adamı, lüks araba tutkusu ile tanınıyor. Ali Ağaoğlu halen ayrı yaşadığı ilk eşi ile evlidir ve bu evlilikten üç çocuk sahibidir. İlerleyen yaşına rağmen günde 15 ila 17 saat arasında çalışarak kendisini dinç tuttuğunu belirten başarılı iş adamı, 25’den fazla şirketi bünyesinde barındıran Ağaoğlu Şirketler Grubu’nun kurucusu ve halen Yönetim Kurulu Başkanı’dır. Ağaoğlu Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Ali Ağaoğlu, 3 Mart 1954’te Trabzon’un Of ilçesinde doğdu. Çok genç yaşlarda iş hayatına atılan Ali Ağaoğlu, Ağaoğlu Şirketler Grubu’nu kurdu. 27 yıldır inşaat, turizm ve hizmet sektöründeki çalışmalarına devam ediyor.
1981 yılında büyük site kategorisinde ilk inşaatını tamamlayan Ağaoğlu, bu tarihten itibaren sanayi sektörüne yönelerek faaliyetlerini genişletmeye başladı. 1998’de “My” konseptli projeleri başlattı.
Eltes İnşaat’ı aldıktan sonra ‘Eltes Güneşi Ümraniye’ ve ‘Eltes Gold Residence’ projelerini geliştirdi. Üç çocuk babası olan Ağaoğlu doğa tutkunu. Kilyos’taki çifliğinde sebze meyve yetiştiriyor, hayvanlarıyla ilgileniyor. Ağaoğlu’nun iki işi var. Gayrimenkul ve turizm.

Simav’da deprem öncü işaretleri izleme istasyonu kuruldu!

Kütahya’nın Simav ilçesinde, merkezi İstanbul’da bulunan Doğa Hareketleri Araştırma Derneği (DOHAD) tarafından depremlerin önceden tahmin edilebilmesi için istasyon kuruldu. Dernek Başkanı Fuat Agalday, AA muhabirine yaptığı açıklamada, ilk "Deprem Öncü İşaretleri İzleme İstasyonu"nu ilçe merkezine 3 kilometre uzaklıkta bulunan, 19 Mayısta meydana gelen 5.9 büyüklüğündeki depremde 158 konutun ağır hasar gördüğü Çitgöl beldesinde faaliyete geçirdiklerini bildirdi. İlçe merkezinde 4, Beyce, Öreğler, Hisarbey, Naşa beldeleri ile Aksaz köyü ve Şaphane ilçesine bağlı Karamanca beldesinde birer olmak üzere 9 istasyon daha kurmayı planladıklarını belirten Agalday, "Bu istasyonlarla 5.0 ve üzerindeki büyüklüklerde oluşabilecek depremleri önceden tahmin etmeyi amaçlıyoruz" dedi. Agalday, Öreğler beldesindeki ikinci istasyonu birkaç gün içinde hazır hale getireceklerini belirterek, istasyonlarda elde edilecek sismik ve jeofiziksel verilerin günün 24 saati İstanbul’daki merkeze yansıtılacağını söyledi. Merkezde yapılacak analizlerde anormal durum tespit edilirse vakit geçirilmeden bölgedeki yerel yöneticilere bildirileceğini, bununla daha fazla can ve mal kaybını önlemeyi amaçladıklarını ifade eden Agalday, şöyle konuştu: "Depremler olmadan önce doğa uyarılar verir. Doğayı ve ölçülebilir jeofiziksel verileri çok iyi ve disiplinli bir şekilde izlersek depremlerden önceki değişimleri tespit edebiliriz. Bu da bize depremleri önceden tahmin etme olanağı verir. Deprem tahmini yapılabilmesi için potansiyeli olan fay hatları ölçüm noktalarına yüksek duyarlılığa sahip, birçok parametreyi ölçebilen cihazlar yerleştirilmesi lazım. Deprem tahminlerinin doğru ve güvenilir olması için mutlaka çok fazla değişkenin ölçülmesi gereklidir. Tek parametre takibiyle yapılan tahminler yanıltıcı sonuçlar verebilir." Agalday, Çitgöl’de, İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) tarafından geliştirilen kayaç izleme istasyonunun benzerini kurduklarına işaret ederek, derneğin bu tür istasyonları daha önce çeşitli illerde kurduğunu sözlerine ekledi. AA

Emek'ten Sonra Majik ve Maksim'in Yıkılması da Onaylandı

Emek'ten Sonra Majik ve Maksim'in Yıkılması da Onaylandı Beyoğlu'nda 97 yıllık Majik Sineması ile komşusu Maksim Gazinosu'nun yıkılıp yerlerine 17 katlı otel yapılmasına dair proje onaylandı. Yatırım Dünyası Türkiye haftalardır Emek Sineması’nın yıkılmasını tartışırken İstanbul 2 No’lu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’ndan sessiz sedasız yeni bir proje daha geçti. 1914 yılında, kentte sinema salonu olarak inşa edilen ilk bina olan Majik ile arkasındaki Maksim Gazinosu yıkılıp birleştirilerek otel ve ticaret merkezi yapılacak. Proje gerçekleştiğinde tescilli tarihi binadan sadece kovboy filmi dekorlarındaki gibi bir ön yüz kalacak. Majik Sineması ve Maksim Gazinosu arazisi üzerinde metrekarelerce alan üretilecek. Radikal'in haberine göre; Beyoğlu Belediyesi’nin de onayladığı avan proje 8 katı bodrum, zemin artı 8 normal olmak üzere toplam 17 katlı. Avan projeye göre 2 yıl öncesine kadar Devlet Tiyatroları’nca kullanılan tescilli binanın sadece ön cephe duvarları korunacak. Proje, Koruma Kurulu’ndan ‘restorasyon’ adı altında geçti. Tıpkı Emek Sineması, Beyoğlu Demirören AVM, Beşiktaş’ta 14 katlı otele çevrilen Tütün Deposu projeleri gibi. Daha önce AVM yapılması gündeme gelmişti Ofis mobilyaları sektörünün önde gelen ismi ‘Tuna Çelik’ tarafından satın alınan 4 bin 305 metrakarelik araziye yapılacak proje, uzun yıllardır tartışma konusuydu. Daha önce AVM yapılması gündeme gelmişti. Koruma Kurulu defalarca reddettiği projeyi 21 Temmuz’da onayladı. Beyoğlu Belediyesi de imar planında ‘Sıraselviler Caddesi cephesinde 27.50 metre yükseklik, cami ve Osmanlı sokak cephesinde yükseklik 15.50 metreyi aşmamak kaydıyla’ avan projeyi uygun buldu. Belediye konuyla ilgili bir yanıt vermezken Tuna Çelik’in sahiplerinden Nuri Tuna’dan da herhangi bir karşılık gelmedi. Mimarlar Odası: Metroyu da riske atar, iptal edilmeli Mimarlar Odası İstanbul Anakent Şubesi’nin hazırladığı ÇED raporunda, alttan geçen Taksim Metrosu’nu da tehdit ettiği belirtilen projenin iptali istendi. Raporda Majik Sineması’nın ‘Beyoğlu’ndaki tarihi ve kültürel simgelerden biri’ olduğuna dikkat çekilirken Park Otel, Gökkafes, Saray ve Emek sinemaları gibi örneklerin hızla artmasının geri dönüşü olmayan zararlara neden olduğu da vurgulandı. Raporda şöyle denildi: “Ulusal koruma ilkelerine ve daha evvelce alınmış kurul kararlarına aykırı olarak söz konu alandaki mimari ve kültürel mirasımız hakkındaki kararını sadece ön cephe koruma (restorasyon) projesinin uygunluğu kapsamına indirgeyerek yıkımına; 4305,54 m2’lik parselin tümünün yapılaşmasını öngören 8 bodrum kat, zemin kat ve 8 normal katlı, toplam 448028.83m2’lik çevre ve metro güvenliğini de tehlike altına alacak bir yapı kompleksinin ortaya çıkmasına onay veren kararının da yeniden gözden geçirilmesi gerekmektedir. Orkestra eşliğinde sessiz film izlenirdi Majik Sineması 1914’te açıldı. İstanbul’da sinema binası olarak kullanılmak üzere inşa edilmiş ilk yapıydı. Mimarı İtalyan Giulio Mongeri, ilk sahibi ise Sarıcazade Ragıp Paşa’ydı. İlk olarak Majik Sineması adıyla Halil Kâmil tarafından işletildi. O dönemde, küçük bir senfonik orkestra eşliğinde sessiz filmler gösterilmekteydi. Birkaç defa sahibi ve işletmecisi değişen bina, 1944’te Türk Sineması, 1946’da Yeni Taksim Sineması ve 1964’te Venüs Sineması olarak hizmet verdi. Ardından Devlet Tiyatroları’nca kiralandı. Salon, Şubat 1971’de IV. Murat oyunuyla açıldı. 1975’e kadar tiyatro salonu olarak kullanıldı, sonra yeniden Venüs Sineması oldu. 1979’da kurulan İstanbul Devlet Tiyatrosu’nun sahne ihtiyacı için 1983-1984 sezonunda yeniden kiralandı. 28 Ekim 1983’te Musahipzade Celal’in İstanbul Efendisi oyunuyla açıldı ve 2009’a kadar da tiyatro sahnesi olarak kullanıldı. Son düş şatosu da gidiyor Sinema tarihçisi Burçak Evren: Bu sinema salonu, sinema tarihi açısından çok önemli. İstanbul’un sinema salonu olarak yapılan ilk binası. Türkiye’nin düş şatoları bunlar. Alkazar, Elhamra, Saray, Emek derken son sinema da elden gidiyor. Beyoğlu’nun çehresi değiştiriliyor. Maksim Gazinosu da bugün anladığımız gazino kültüründe değildi. Repertuvarı olan müzik şölenlerinin yapıldığı yerdi. Yıkılacağına restore edilip yeniden sinema olarak açılsa. Dünyada 1500-2 bin kişilik salonlar yeniden hayata geçiriliyor. AVM sinemalarından kurtuluş aranıyor. Biz yıkıyoruz. Sinema eleştirmeni Atilla Dorsay: Türkiye’de inşa edilen ilk sinema salonu. Burada ‘Vurun Kahpeye’ filmi için uzun kuyruklar oluştuğunu biliyoruz. Şehrin belleği bu yapılar. Maksim de öyle. Gazino geçmişimizin izleri var o yapıda. Gazino kültürünün en büyük mimarisi. Restore edip gazino müzesi yapılsaydı. Tarihi yapılarımızı daha sonra çok arayacağız. Kültürel hayatımıza etki eden iki önemli yapı, ikisini de kaybetmek çok acı.

Müteahhitler İçin Sicil Numarası 1 Ocak'ta Geliyor

Müteahhitler İçin Sicil Numarası 1 Ocak'ta Geliyor 2012’den itibaren müteahhitler için zorunlu olacak sicil numarasıyla vatandaşlar müteahhitlerin güvenirliliğini sorgulayabilecek. İşini düzgün yapmayan müteahhitlerin sicil numarası iptal edilecek. Bu, müteahhidin resmi hiçbir iş yapamaması anlamına geliyor. Türkiye’deki niteliksiz yapı stoğunun düzeltilmesiyle ilgili çalışmalar devam ederken, bir yandan da müteahhitlerden inşaat ustalarına kadar uzanan listede kalitenin düzeltilmesi için önemli düzenlemeler yapılıyor. Uzmanlar, her ne kadar yapı stoğundaki kalitenin yukarı çekilmesinde belediyelerin de doğrudan etkisi olduğunu ifade etseler de müteahhitlerden inşaat ustalarına kadar uzanan insan kalitesinin de bu yapıyı belirlemedeki rolünün son derece önemli olduğuna dikkat çekiyor. 16 Aralık 2010 yılında yayınlanan yönetmelik bu noktada büyük bir önem taşıyor. Yönetmeliğe göre 2012’den itibaren inşaat müteahhitleri ‘yapı müteahhidi’ olarak tanımlanıyor ve tüm yapı müteahhitlerine sicil numa-rası alma zorunluluğu getiriliyor. Peki, bu ne anlama geliyor? 1 Ocak 2012’den itibaren uygulanmaya başlayacak yönetmeliğe göre her müteahhidin kimlik numarası gibi sicil numa-rası olması zorunlu. Ancak, işin halka yayılan ve uygulamayı sorgulanabilir hale getiren yanı, isteyen herkesin internet sitesine girerek müteahhitlerin yaptığı işlerin tüm dökümünü görebilmesi. Bu sayede de konut almak isteyenler için önem taşıyan müteahhitlerin güvenirliliği sorgulanabilir hale geliyor. Yani çürük elma ile sağlam elma birbirinden ayrılıyor. Üstelik, İşini doğru yapmayan müteahhidin sicil numarası da iptal ediliyor. Müteahhit tanımı net İstanbul İnşaatçılar Derneği (İNDER) Başkanı Nazmi Durbakayım, uygulamanın taşıdığı öneme dikkat çekti. 16 Aralık 2010’da Resmi Gazete’de yayınlanan yönetmelik ve 3194 sayılı İmar Kanunu 28’inci maddesi doğrultusunda 1 Ocak 2012’den itibaren inşaat sektörüne yeni bir tanım geldiğinin altını çizen Durbakayım, bu tarihten itibaren 500 metrekarenin üzerinde her türlü ruhsata tabii inşaat işlerini yapanların yapı müteahhidi olarak tanımlanacağını vurguladı. Durbakayım, “Aynı yönetmelik uyarınca 500 metrekarenin üzerinde inşaat yapan her yapı müteahhidi sicil numarası almak zorunda. Bu sicil numarasını almayan müteahhitler yerel yönetimler, noterler ve tapularda hiçbir şekilde işlem yapamayacaklar” dedi. Uygulamanın beraberinde sicil numarası olan tüm müteahhitlerin internetten bilgilerinin görüntülenebilmesini de getireceğine dikkat çeken Nazmi Durbakayım, böylece halkın hangi müteahhidin, ne denli güvenilir olduğunu da görebileceğini belirterek, “Sicili olmayanlar zaten sisteme giremeyecek çünkü resmi olarak hiçbir işlem yapamayacaklar” diye konuştu. Kara listelik isimler Müteahhitler için uygulanacak sicil numa-rasında geçiş dönemi olmadığını kaydeden Durbakayım, “Süreç 2012’den itibaren başlıyor. Bundan sonra konut alanların mağdur olmasının önüne geçilecek. Bir müteahhit inşaatlarını doğru yapmazsa ya da teslim etmezse sicil numarası iptal edilecek ve faaliyetleri yasaklanacak. Bir nevi kara listeye girecek” dedi. USTALAR OKULA GİDİP DİPLOMA ALACAK İNDER Genel Sekreteri Abdullah Baysal da, benzer bir uygulamanın inşaat ve tesisat işlerinde çalışan tüm ustalar için de gündeme geldiğini belirterek, bunun, yapı müteahhidinin şantiyelerinde çalışacak tüm ustaların yetki belgesine sahip olması gerektiği anlamına geldiğini söyledi. Baysal, “Yani ustaların diplomaları olacak. Hatta evinize tamirata gelen su tesisatçısının bile diploması olacak. Ama ilk planda müteahhitlerin hakkında beyanda bulunduğu tüm ustalara geçici belge verilecek. Fakat geçici belge 2015’e kadar geçerli olacak” dedi. 2015’ten itibaren ustalarda diploma zorunluluğu aranacağının altını çizen Abdullah Baysal, diploma almak isteyen ustalar için de müfredat dahilinde eğitimler düzenleneceğini belirtti. Baysal, bu kapsamda İNDER olarak Milli Eğitim bakanlığı ile yaptıkları protokol gereğince 15 Şubat 2012 itibariyle eğitimlere başlayacaklarını belirterek, “İstanbul’da 1.500’ün üzerinde şantiye var ve her birinde 20 usta olsa 3 bin usta eder” dedi. Baysal, diplomanın eğitimin ardından sınavla verileceğini anlatarak, belgeyi alanların yurtdışındaki şantiyelerde çalışabileceğini vurguladı.