29 Şubat 2012 Çarşamba

Bilgi Üniversitesi’nde Gayrimenkul Değerleme Uzmanlığı Programı!

İstanbul Bilgi Üniversitesi Sermaye Piyasaları Uzmanlığı Sertifika Programları Koordinatörlüğü tarafından düzenlenen “Gayrimenkul Değerleme Uzmanlığı” programı 16 Temmuz – 14 Ağustos 2011 tarihleri arasında gerçekleştirilecek… Konuyla ilgili sektör çalışanları ve ayrıca “Konut Değerleme Uzmanlığı” Lisanslama Sınavlarına hazırlananların da katılabileceği programa son başvuru tarihi 13 Temmuz 2011… Ayrıntılı bilgi ve online başvuru için http://sermaye.bilgi.edu.tr/

Bir Konut ya da Proje Nasıl Daha Büyük Değer Kazanır?

Ekonomik krizde ve sonrasında pek çok inşaat firmasının yeni konutlarını satamamaları; kullanılmış konut ve ofisler açısından da benzer bir etkiyi doğurdu. Bu durumda gayrimenkul sahipleri, çareyi mimar elinden çıkan çözümlerde bulacakmış gibi görünüyor Mimar Koray Yavuzer, ikinci el evi ve bir projeyi daha değerli kılmanın altın kurallarını anlattı; Ekonomik krizde ve sonrasında pek çok inşaat firmasının yeni konutlarını satamamaları; kullanılmış konut ve ofisler açısından da benzer bir etkiyi doğurdu. Bu durumda gayrimenkul sahipleri, çareyi mimar elinden çıkan çözümlerde bulacakmış gibi görünüyor. Bu konumdaki mimarlardan biri olan Koray Yavuzer, sadece evi alırken değil, satarken de mimarla çalışmanın evin değerini yükseltmek ve satılık binlercesi arasından tercih edilmek anlamına geldiğini söyledi. Evde özellikle mutfak ve banyoda yapılacak son dokunuşlarla evin değerinin yükseltilebileceğine dikkat çeken Yavuzer, bu arada yeni başlayan bir inşaat için artı değer yaratmanın mevcut bir bina içindekine göre daha kolay olduğuna dikkat çekti. Yavuzer, “Aynı muhitte yan yana 2 arsada, farklı müteahhitlerin yaptığı inşaatların teslimden sonra metrekare fiyatlarının birbirinden nerdeyse iki katı farkla satılması dahi mümkün” diye konuştu. Yavuzer, ikinci el evleri ve yeni projeleri değerli kılmanın yollarını ayrı ayrı anlattı. İKİNCİ EL EVLERİ DEĞERLİ KILMANIN YOLLARI - Kaliteli ve doğru malzeme kullanın. - Evi satın alırken kararı genellikle kadınların verdiğini ve onların en çok ilgilendikleri alanların abşında mutfakların olduğunu unutmayarak hareket edin. - Evinizi daha değerli hale getirmek için net mekânlar oluşturun. Mekâna girildiğinde satın almak isteyen kişinin, emsallerinden çok daha farklı bir atmosfer ile karşılaşması gerekir. - Her işte olduğu gibi ortam ve ambiyans satın alma kararında çok önemli rol oynar. Bu yüzden muhit ve sitenin mevcut şartlarını göz önünde bulundurun. Ve dekorasyonu proje ile çevresiyle uyumlu olmasına özen gösterin. BİR PROJE NASIL DAHA DEĞERLİ KILINIR - Vaziyet planından başlayarak projeyi konumlandırın: Yeni yapılacak bir binanın vaziyet planı mimarla yerleştirilmeli. Kullanım alanlarını çoğaltan balık istifi anlayış, binaları birbirine çok yaklaştıracağı için satışta önemli sorunla çıkarır. Yerleşimi yapılacak blokların, yeşil alanların, otoparkların ve sosyal alanların konumlandırılmasının doğru etüd edilmeli. - Konutun için doğru planlanmalı: Vaziyet planlarının ardından oluşturulacak kat planların, kişilerin istek ve ihtiyaçlarına cevap verebilecek şekilde farklı tiplemeler yoluna giderek çözülmeli. Eskinin basma kalıp 2+1 ya da 3+1 formatı değişen yaşam şartları ile birlikte artık geride kaldı. - Malzeme doğru seçilmeli: Her bölgede birçok emsalinin olduğu, her geçen gün yeni projelerin başladığı bugünlerde farklılık yaratılmalı. Türk aile ve mantık yapısında satın alınacak evin mutlaka mutfak, banyosu, parkesi görülerek karar verilir. Bu sebeple malzeme seçimine dikkat edilmeli. Konsept: Farklılık, ortaya konulacak konsept bir projeyle sağlanabilir. Son derece rutin, monoton, alışageldik yapıların arasından projenin sıyrılabilmesinde en önemli faktör daha önce yapılmamışı yapmak olacaktır. Cepheler ve dış siluet: Dış cephede farklı çıkmalar ve cephe hareketlerine olanak tanıyan bir anlayış alıcıda iyi etki uyandırır.

Ankaralılar Projelerde Tavan Yüksekliğini de Soruyor!

Beklentilerin sektöre yön verdiğini belirten Barışkent Gayrimenkul Yönetim Kurulu Başkanı Barış Aydın, “Ankara konut projelerinde yüzölçümünün yanı sıra tavan yüksekliği de ön plana çıktı” dedi… Ankara konut projelerinde yüzölçümünün yanı sıra tavan yüksekliğinin de ön plana çıktığını belirten Barışkent Gayrimenkul Yönetim Kurulu Başkanı Barış Aydın, “Beklentiler sektöre yön veriyor. Gayrimenkul alıcısı için tavan yüksekliği, yani hacim çok önemli” dedi. Tavanı yüksek dairenin olduğundan daha geniş göründüğünün altını çizen Aydın, “Hacim olarak büyük olan evler içinde yaşayanlara ferahlık duygusu veriyor. Mimari açıdan ise, tavanı yüksek konutlar insanlara daha estetik gözüküyor. Yükseklik artınca manzara olarak da insanların görüş açısı genişliyor. Belirleyici unsur Bütün bunlar bir araya gelince, metrekaresi aynı olan iki daireden hacmi büyük olan talep görüyor ve daha kolay satılıyor” dedi. Hacim hesaplamalarının, lüks konut projelerinin belirleyici unsurlarından biri haline geldiğine dikkat çeken Aydın, “Dairenin yüzölçümü ne kadar geniş olursa olsun, eğer ki tavan yüksekliğiniz o daireye ferahlık sunamıyorsa, dairelerinizin metrekare büyüklüğünün hiçbir anlamı olmuyor. Gayrimenkul alıcılarının yüzde 85’inin gözüne çarpan ilk detay, ferah daireler ve tavan yüksekliği. Son zamanlarda müşteri talep ve isteklerini göz önüne aldığımızda gördük ki, ferah daire ve yüksek tavan müşteri için olmazsa olmazlardan biri haline gelmiş” diye konuştu. Hürriyet/Ankara

Gayrimenkul Satış Vaadi Sözleşmesi İyi İncelenmeli!

Ev alırken tüketicilerin dikkat etmesi gereken bir çok ayrıntı bulunuyor. Bunlardan bir tanesi de maketten yapılan satışlarda ‘Gayrimenkul Satış Vaadi Sözleşmesi’ oluyor… Tüketicileri bu sözleşmelere çok dikkat etmeleri konusunda uyaran Altın Emlak Genel Müdürü Hakan Erilkun, “Bu sözleşmelerin noterden onaylı olması gerekir. Zaten değilse, sözleşmenin bir anlamı da yok demektir. Büyük ve bilindik firmalarda bu sıkıntı yaşanmıyor ama sektörde bir çok şirket bulunuyor. Tüketicileri bümçlendirmek de emlakçılara düşüyor. İleride sorun yaşamamak için sözleşmenin içeriği iyice incelenmeli” diye konuştu. Satış vaadi sözleşmeleriyle ilgili bilgi veren Erilkun, şunları söyledi: “Bugün pek çok inşaat firmasının yapmakta olduğu, emlak sektöründe maketten satış olarak da adlandırılan proje satışlarında inşaat firması ile müşteri arasında firmanın tip satış sözleşmesi imzalanıyor. Bu sözleşmelere hukuki adıyla Gayrimenkul Satış Vaadi Sözleşmeleri deniyor. Bir başka ifadeyle, inşaatı henüz tamamlanmamış, kat irtifakı kurulmamış bir projedeki bağımsız bölümlerin (daire ve dükkanların) inşaat tamamlandığında tapusunun ilgili kişiye vereceğinin taahhüdüdür. Elbetteki böylesine önemli bir sözleşmede tüketiciler çok dikkatli olmalı. Eğer iyi incelenmezse sürprizlerle karşılaşabiliyor.” Emlakçılar bilinçlendirmeli “Sözleşmenin noter kanalıyla yapılmadığı durumlarda müşteri öncelikle “Tüketici Mahkemeleri’ne başvuruyor. Ancak Tüketici Mahkemeleri’nin ilk öncelikle baktığı husus elbetteki sözleşmenin şekil şartıdır. Noterlik Kanunu ve Borçlar Kanunu hükümleri gereğince satış vaadi sözleşmelerinin noterden yapılması esası arandığı için Tüketici Mahkemeleri bu tarz durumlarda, ‘sözleşmenin zaten usule uygun olmaması’ gerekçesiyle dosyayı incelemeyi reddediyor. Yargıtaya müracaat edildiğinde zaman zaman müşteriyi koruyan istisnai kararlara rastlansa da genel sonuç davanın reddine yönelik oluyor. Bu yüzden bu konu ile ilgili tüketiciler öncesinde bilgi almalı. Zaten sektördeki güvenilir kuruluşlarda böyle sıkıntılar asla yaşanmıyor.” Tüketicilerin sözleşmelerin noter onaylı olup olmadığına muhakkak bakması gerektiğini yineleyen Erilkun, şöyle devam etti: “Emlakçılar ise bu konuda müşteriyi yeterince bilinçlendirmiyor. Çünkü Türkiye’de emlakçılann pek çoğu bu bilgiye bile sahip değil. Bu konuda tüketicilerin bilinçli olmaması çok normal ama emlakçılar muhakkak bu konularda eğitim alıp, konulara hakim olup, tüketicilere de gerekli bilgiyi vermesi gerekiyor.” HÜRRİYET

Tapu Hangi Durumlarda İptal Edilir?

Tamer Heper: Gayrimenkul almak gibi bir niyetiniz var bu durumda para gönderdiğiniz gibi bir de vekaletname gönderin ki gayrimenkul doğrudan doğruya sizin adınıza alınsın… Ben yurt dışında çalışıyorum. Yurtta adıma gayrimenkul alması için babama para gönderdim.Babam da bu parayla gayrimenkul aldı ama tendi adına aldı sonra ben yurda geldiğimde benim adıma geçirdi. Babam şimdi vefat etti ama kardeşlerim bu devrin iptali için dava açtı. Bu dava ne olur? • O.A. Bazı olaylar var ki çok yaygın. Bu okuyucumun sorusu bunlardan biri, çok yaygın bir yanlış uygulama. Dolayısı ile bu yanıtımla birçok okuyucunun sorusunu da yanıtlamış olacağım.Ortada birtakım yanlışlıklar var. Birincisi, madem ki yurt dışından para gönderiyorsunuz, gayrimenkul almak gibi bir niyetiniz var bu durumda para gönderdiğiniz gibi bir de vekaletname gönderin ki gayrimenkul doğrudan doğruya sizin adınıza alınsın. Bu imkan varken daha zor ve dolambaçlı yollara saparak birbirinizden aktarma yapıyorsunuz ki bu yanlış. İkincisi, yurt dışında yaşayan vatandaşlar zaman zaman yurda geliyor.O halde daha doğrusu yurda geldiğinde kendi adına gaynmenkul almak. Zira bir gayrimenkul kişisel olarak beğenilerek alınır, sipariş üzerine alınmaz. Neyse okuyucularımın çoğu bunu yaptığına göre biz son duruma bakalım.Tahmin ediyorum ki okuyucumun babası, okuyucum yurda döndüğünde satin aldığı gayrimenkulu, tapuda bağış biçiminde oğlunun üzerine geçirdi. Bağış şeklinde geçirilmesi durumunda diğer mirasçılann mahfuz hisselerini talep etme imkanı doğar. Şayet satış gösterdi ise bu halde de satışın gerçek satış olmadığı aslında bağış olduğu iddiası ile karşılaşılabilir. Bu halde davacı iddiasını ispatlayabilirse satış iptal olunur.Dolayısı ile riskli bir durum vardır. Ancak okuyucum gerçek durumu belgelemek zorunda.Bunu da gönderdiği havale belgeleri ve tanıkla yapabilir. Ancak riskli bir durumdur Posta/Tamer Heper

Gayrimenkul Satışında Vergi Nasıl Hesaplanıyor?

Gayrimenkul almak yerine paranın bankada değerlendirilmesi durumunda, genellikle elde edilen gelirden kaynakta vergi kesildiğinden (stopaj) bu gelirlerin ayrıca beyanı söz konusu olmuyor… Gayrimenkul son yılların gözde yatırım araçlarından biri. Alıp kiraya veriliyor, iyi bir kazanç sağlayacağı düşünüldüğü dönemde de satılıyor. Gayrimenkul almak yerine paranın bankada değerlendirilmesi durumunda, genellikle elde edilen gelirden kaynakta vergi kesildiğinden (stopaj) bu gelirlerin ayrıca beyanı söz konusu olmuyor. Ama gayrimenkul satışından sağlanan kazancın, alım tarihine veya kazancın tutarına göre bazı durumlarda beyan edilmesi gerekebiliyor. Gerek elde tutma süresinin belirlenmesi, gerekse de kazancın doğru olarak hesaplanabilmesi için gayrimenkulun alım tarihinin doğru olarak tespit edilmesi çok önemli. Maliye Bakanlığı tarafından geçtiğimiz ayın sonlarında yayınlanan sirküler ile çeşitli durumlarda gayrimenkulun iktisap (edinim) tarihinin nasıl belirleneceğine ilişkin açıklamalar yapıldı. Gayrimenkul nedir? Gayrimenkul (taşınmaz) Medeni Kanun’da esas niteliği bakımından bir yerden başka bir yere taşınması mümkün olmayan dolayısıyla yerinde sabit olan mallar olarak tanımlanıyor. Gelir Vergisi Kanunu açısından ise arazi ve binalar ile gayrimenkul olarak tapuya tescil edilen haklar, madenler, taş ocakları, gemiler gibi kıymetler gayrimenkul olarak kabul ediliyor. Eskiden alınanlarda vergi yok Gayrimenkullerin, gerçek kişiler tarafından ticari faaliyet kapsamı dışında satılmasından sağlanan kazançlar, “değer artış kazancı” olarak kabul ediliyor. İvazsız olarak (miras veya bağış) edinilen gayrimenkullerin satılmasından sağlanan kazançlar ise tutan ne olursa olsun vergiye tabi değildir. Yani bir kişi kendisine miras kalan gayrimenkulu satması halinde, satış bedeli ne olursa olsun gelir vergisi ödemesi söz konusu olmayacaktır. Diğer şekilde edinilen gayrimenkullerin, edinim tarihinden başlayarak en az beş yıl geçtikten sonra elden çıkarılmasından sağlanan kazançlar da gelir vergisinden istisnadır. Bu sürenin gün olarak hesaplanması gerekiyor. Örneğin 15 Nisan 2008 tarihinde alınan bir gayrimenkulun 15 Nisan 2013 tarihinden sonra satılması durumunda kazanç kaç lira olursa olsun, beyanname verilmesi ve vergi ödenmesi gerekmiyor. Bu istisna süresi 1 Ocak 2007 tarihinden önce alınmış olan gayrimenkuller için dört yıl olarak uygulandı. Buna göre 1 Ocak 2007′den önce alınmış olan gayrimenkullerin 2011 yılında satılması durumunda kazanç kaç lira olursa olsun bu kazanç üzerinden vergi ödenmeyecektir. Kısa sürede satılırsa vergi ödenmesi gerekebilir. Gayrimenkul 2011 yılında, alım tarihinden itibaren beş yıl dolmadan satılırsa, elde edilen kazancın vergisinin ödenmesi gerekiyor. Ancak bu kazançlar için 19 bin liralık bir istisna da söz konusu. Kazanç bu tutarın altında ise beyanname vermeye gerek yok. Bu tutan aşan bir kazanç elde edilmesi durumunda ise aşan kısmın gelir vergisi beyannamesi ile beyan edilerek, vergisinin ödenmesi gerekiyor. Kazanç hesaplanırken enflasyonun etkisinin yok edilmesi de mümkün. Bu yönteme kısaca “endeksleme” diyoruz. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından her ayın başında bir önceki ayın enflasyon oranının hesaplanmasında kullanılan üretici fiyat endeksleri (ÜFE) açıklanıyor. Bu endekslere TÜİK’in internet sitesinden ulaşılabilir. Gayrimenkulun satıldığı aydan bir önceki ayın ÜFE’sinin, alındığı aydan bir önceki ayın ÜFE’sine bölünmesi suretiyle bulunan artış oranı ile alış bedelinin çarpılması suretiyle gayrimenkulun alış bedeli enflasyon oranı kadar yükselmiş oluyor. Bu şekilde bulunan yeni alış bedeli ile satış bedeli arasındaki farktan, giderler de düşüldükten sonra gayrimenkul satışından sağlanan net kazanç bulunuyor. Ancak bu uygulamadan yararlamlabilmesi için endeks farkının yüzde 10′dan fazla olması şart. Aksi halde kazancın, satış bedelinden ilk alış bedeli ve giderlerin düşülmesi suretiyle hesaplanması gerekiyor. Özetlemek gerekirse, beş yıldan önce satılan gayrimenkulerden sağlanan ve yukarıda belirttiğimiz şekilde hesaplanan kazançtan, 19 bin liralık istisna düştükten sonra bir tutar kalması durumunda, bu kazancın ertesi yıl Mart’in 25′ine kadar verilecek beyanname ile beyan edilmesi ve hesaplanan verginin iki taksitte ödenmesi gerekiyor. Beş yıl dolduktan sonra satılması durumunda ise bu hesaplamaların hiç birini yapmaya gerek yok. Çünkü kazanç kaç lira olursa olsun gelir vergisine tabi değil. Alım tarihi önemli Beş yıllık sürenin doğru olarak hesaplanması çok önemli. Ama bu her zaman çok kolay olmuyor. Örneğin kat karşılığı müteahhide arsa verilmesi ya da uzun yıllar taksit ödedikten sonra kooperatiften gayrimenkul alınması halinde, alım tarihi olarak hangi tarih dikkate alınmalı? Maliye Bakanlığı tarafından geçtiğimiz ayın sonlarında yayınlanan sirkülerde bu ve buna benzer durumlarda iktisap tarihinin ne olacağına ilişkin açıklamalar yapıldı. Bu sirkülerde daha önceden bireysel olarak verilmiş olan görüşlerin toparlandığı görülüyor. Tapu veya kullanıma başlama tarihi Satın alman yada kat karşılığı müteahhide veya kooperatife verilen arsa karşılığında alınan gayrimenkullerin tapuya tescil tarihi, iktisap (edinim) tarihi olarak kabul ediliyor. Bazen tapuya tescilden önce gayrimenkulun sahibinin fiilen kullanımına bırakıldığı durumlar da olabiliyor. Bu durumun tahsis belgesi, teslim tutanakları, su, elektrik, telefon, doğalgaz faturaları ve benzeri belgelerle kanıtlanması halinde, alış tarihi olarak fiilen kullanıma bırakılma tarihi kabul edilebiliyor. Kat karşılığı arsa teslimi Arsa daire karşılığı olarak müteahhide verilebilir. Bu uygulamaya sıklıkla rastlıyoruz. Müteahhit arsa üzerinde bina inşa eder ve arsa sahibine baştan anlaşılan sayıda daire veya dükkan verir. Alınan bu daire ve dükkanların satılması halinde alış tarihinin ne olduğu konusunda farklı görüşler bulunuyordu. Maliye Bakanlığı sirkülerde bu konu hakkındaki görüşünü aşağıdaki örnekle açıkladı. 1999 yılında satın alınan arsa 2005 yılında kat karşılığı olarak müteahhide verilmiş ve bunun karşılığında alınan gayrimenkuller, 25 Nisan 2007 tarihinde tapuya tescil edilmiştir. Bu durumda kat karşılığı alınan gayrimenkuller yeni iktisap olarak kabul edilecek ve iktisap tarihi olarak tapuya tescil tarihi (25 Nisan 2007) esas alınacaktır. Cins tashihi Cins tashihi (değişikliği), bir taşınmaz malın cinsinin yapısız iken yapılı veya yapılı iken yapışız hale; bağ, bahçe, tarla vb. iken arsa; arazi iken, bağ, bahçe vb. duruma dönüştürmek için paftasında ve tapu sicilinde yapılan işlem olarak tanımlanıyor. Arazi olarak alman bir gayrimenkulun belediyelerce ifraz ve taksim işlemine tabi tutulduktan sonra satılması halinde, alım tarihi olarak arazinin alındığı tarih değil, belediyenin ifraz işlemi sonucu arsa vasfını kazanarak, cins tashihi yapıldığı tarihin esas alınması gerekiyor. Kat irtifakıkat mülkiyeti Önce kat irtifakı daha sonra da kat mülkiyeti tapusunun alındığı durumda, gayrimenkulun alım tarihi olarak kat irtifakı tapusunun tarihi dikkate alınacaktır. Değerlendirmelerimiz Yayınlanan bu sirkülerle bakanlığın bir çok tartışmalı konu hakkındaki görüşlerini açıkladığını görüyoruz. Ancak yapılan bir düzenlemede, öncelikle temel kuralların açıklanması ve daha kolay anlaşılmasını temin etmek üzere örneklere yer verilmesi gerekmektedir. Oysa bu sirkülerde bir çok konu hakkındaki açıklamaların örnekle yapıldığı görülüyor. Örneğin kat karşılığı arsa teslimi gibi çok önemli ve yıllardır İdare ile mükellef arasında ihtilaflara neden olmuş bir konu sadece örnekle açıklanmıştır. Burada, arsanın müteahhide verilmesi ve karşılığında alman gayrimenkulun satılması işlemlerinin ayrı birer teslim . olarak değerlendirilip değerlendirilmeyeceği, böyle bir durumun oluşturacağı vergisel sonuçlar, teslim alınan gayrimenkulun alış bedelinin nasıl belirleneceği ile ilgili açıklamalar yapılmamıştır. Sirkülerde verilen örnekte kat karşılığı alman gayrimenkuller yeni iktisap olarak kabul ediliyor. Dolayısıyla iktisap tarihinin arsa karşılığında alınan gayrimenkulun tapuya tescil tarihi olması gerektiği belirtiliyor. Bakanlığın görüşü eskiden de bu yöndeydi. Ancak bu konuya ilişkin 2004 tarihli Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurul Kararı ‘nda, arsa üzerine gayrimenkul inşa edilmesinin servetin değerlendirilmesi, servetin biçim değiştirmesi anlamına geldiği, dolayısıyla arsa karşılığı alınan gayrimenkullerin alım tarihi olarak arsanın alım tarihinin dikkate alınması gerektiği belirtiliyor. Vergi İdaresi kat karşılığı alınan gayrimenkulleri yeni bir edinim olarak kabul etmekle beraber ivazsız olarak alınan (örneğin miras yoluyla) arsanın müteahhide verilmesinden elde edilen gayrimenkullerin satışından sağlanan kazancın değer artış kazancı kapsamına girmediğini söylüyor. İvazsız olarak edinilen arsa ile ilgili olarak yukanda belirtilen Mahkeme kararma paralel olarak servetin biçim değiştirdiği anlayışının benimsendiği, iki ayrı teslim olarak kabul edilmediği görülüyor. Miras yoluyla edinilen arsanın üzerine yapılan gayrimenkuUeri yeni iktisap olarak saymazken, ivazlı edinimlerde bu işlemi yeni iktisap olarak değerlendirmesi sirkülerdeki çelişkiyi gözler önüne sermektedir. M.Fatih Köprü/Ekonomist

İyi Komşu, Evi Daha Yüksek Fiyata Sattırabiliyor!

Son yıllarda adı duyulmaya başlayan ‘Gayrimenkul değerleme’, tüketicilerin hayatlarındaki en önemli yatırım olarak gördükleri gayrimenkullerini daha doğru seçmelerini sağlıyor… Gayrimenkul değerlemede bir çok kritere bakılarak tespit işlemleri gerçekleştirilirken, Türk tüketicilerin bu konuda farklı talepleri de olabiliyor. Gayrimenkul değerleme başvuranlardan, ‘komşularım nasıl olacak’ sorusu dahi geldiğini söyleyen Som Değerleme Genel Müdürü Nazan Özbaydar, “İyi veya kötü komşuların değere olumlu veya olumsuz etkisinin ölçülebilmesi, kişilere özel bir konu olması nedeniyle mümkün değil. Komşu faktörü değeri direki olarak etkileyen faktörler arasına girmiyor. Ancak kişilerin satın alma veya elden çıkarma kararlarında çok önemli bir etken. Komşusundan memnun olmayan kişi değerinin altına bile evini satabiliyor. Tam tersi şekilde, komşuluk için değerinden fazlaya satın alanlar da çıkabiliyor” dedi. Kriterler 3 gruba ayrılıyor Gayrimenkul değerleme esnasında bir çok kriter göz önünde bulunduruluyor. Gayrimenkullerin değerini etkileyen kriterler, gayrimenkulun bulunduğu bölgedeki alıcıların tercihlerine göre çeşitlilik göstermekle birlikte yasal unsurlar, lokasyon unsurları, fiziksel unsurlar olmak üzere üç ana grupta toplanıyor. Yasal unsurlar, imar durumu, kat irtifakının olması veya olmaması, yapının yasal olması veya olmaması, projesine uygun olması veya olmaması, iskan belgesi (yapı kullanma izin belgesi) olması veya olmaması, kat mülkiyetinin olması/olmaması, kamulaştırma şerhi olması, tedbir, haciz olması, kira şerhleri, hisseli olması, aidat ve genel giderler, vergi borcu olması vb. olarak sıralanıyor. Ulaşım kolaylığı veya güçlüğü, toplu ulaşım alternatifleri, şehir merkezine mesafe, köşe parsel olması, gürültü kaynaklarına yakınlığı, sanayi alanlarına yakınlığı, çevresindeki yapı kalitesi, çevresindeki halkın ait olduğu gelir grubunun niteliği, alışveriş merkezlerine yakın olması, eğitim, sağlık, kültür gibi tesislere yakın olması, bina yaşı, arsa büyüklüğü, arsa payı, manzarasının durumu, yönü, aydınlanma durumu, mahremiyet, iç mekan özellikleri, inşaat kalitesi, asansörü, ara kat, bodrum kat, çatı katı olması, bakımlılık durumu, nem durumu, banyo, balkon sayısı, otopark durumu fiziksel unsurları oluşturuyor. İşyerine yakın ev İnsanların ev alma alışkanlıklarına ilişkin değerlendirmelerde bulunan Som Değerleme Genel Müdürü Nazan Özbaydar, şunları söyledi: “Kişilerin özel sebeplerle çoğunluğun verdiği bedellerden daha yüksek bedellere katlandıkları da özellikle konut satın alırken sıklıkla görülüyor. Bebeğine bakan anneye yakın olan bir evi satın alırken, iş yerine çok yakın bir evi satın alıyor. Çocuğunun gittiği kreşe veya okula yakın bir evi satın alırken ya da çok yakın bir arkadaşın olduğu muhitte ev satın alırken, kişiler olduğundan biraz daha yüksek bedellere katlanmaktan kaçınmıyor. Bunun yanı sıra, birlikte yaşam kurallarını hiçe sayarak, başkalarının hak ve hürriyetlerine zarar veren, olur olmaz zamanlarda gürültü yapan, huzursuzluk yaratan, binanın genel giderlerine karışmayan, ortak çıkarlara gereksiz muhalefet eden, binanın genel yaşam kurallarına uymayan, binadaki diğer sakinlerin haklarını ihlal eden komşular ise bir an önce evin elden çıkarılabilmesi için daha düşük bedellere razı olunmasına sebep olabiliyor.” 82 değerleme şirketi faaliyet gösteriyor Bireysel ya da kurumsal yatırımcılar, gayrimenkul yatırımı konusunda değerleme hizmeti almak için değerleme şirketlerine tapu belgesi ile başvurabiliyorlar. Uzmanlar, resmi kurum incelemelerini tamamladıktan sonra gayrimenkulu fiziksel olarak inceliyor. Gayrimenkul üzerinde herhangi bir yasal kısıtlama olup olmadığını, varsa bunların satışa engel olup olmadığım, gayrimenkulun gerekli izin ve ruhsatlara sahip olup olmadığını, gayrimenkulun bulunduğu yerin imar planlarındaki fonksiyonları, gayrimenkulun arsa payı, ortak alanları ve bunların hak sahipliği gibi pek çok farklı kriteri detaylı olarak inceleniyor. Bu incelemeler sonrasında da o gayrimenkule ilişkin bir değerleme raporu hazırlanıyor. Mülkün niteliğine, çalışma süresi ve projede çalışacak uzman sayısına göre hizmet bedelleri değişiklik gösteriyor. Daire değerleme raporu söz konusu ortalama 400 TL gibi bir ücret almıyor. Türkiye’de şu anda yaklaşık 1.600 lisanslı uzman bulunuyor. SPK tarafından yetkilendirilmiş 82 değerleme şirketi faaliyet gösteriyor. Riskler minimuma indirilebilir Tüketicilerin gayrimenkul yatırımı yaparken kendilerini güvenceye aldıklarım söyleyen Özbaydar şunları söyledi: “Gayrimenkul yatırımlarında sürecin çok iyi gözden geçirilmesi ve karar verilmesi gerekiyor. Bireysel yatırımcıların sadece güvenli olduğu kabulü ile yıllarca biriktirdiği parayı hiçbir inceleme yapmadan sezgisel olarak gayrimenkule yatırmaları maddi ve manevi kayıplar yaratabiliyor. Yıllarca yapmış olduğu birikimi bir anda yanabilir. Bunun için önce iyi düşünüp karar verilemli. Bu riskler araştırmalar yapılarak minimuma indirilebilir. Gayrimenkul yatırımında, en büyük riskler konum tespitinin doğru yapılmamasından, imar durumu ve tapu kayıtlarının incelenmemesinden kaynaklanıyor” dedi. Güncel imar durumuna bakılmalı İmarla ilgili incelemelerde de iki önemli nokta olduğunu dile getiren Nazan Özbaydar, “Güncel imar durumunun tespiti ve imar arşiv dosyasının incelenmesi dikkat edilmesi gereken konular. Güncel imar durumu, parsel üzerinde herhangi bir yapı mevcut değilse veya parsel üzerindeki yapı yıkıldığında yerine kaç katlı, ne amaçlı, ne büyüklükte bir yapı yapılabileceğini gösterir. Üzerinde bir apartman bulunan parselin imar plam koşullarının değişmiş olma ihtimali söz konusu olabilir. Projesine uygun olmayan imalatlar nedeni ile, bina için yapı tatil tutanağı düzenlenmiş olması, inşaat aşamasında yasal sürelere uyulmadığı için ruhsatsız sayılması gibi birçok risk, gayrimenkule takdir edilen değeri ve “satılabilir” kararını etkiler” dedi. HÜRRİYET

Apartman ve Site Görevlilerinin Ücreti Vergilendirilir Mi?

Dr. Ahmet Kavak, Dünya gazetesinde bugün yayımlanan makalesinde, “Apartman ve site yönetimlerince istihdam edilen güvenlik görevlisi ve bekçi ücretlerinin vergilendirilmesi gerekli midir?” tartışmasını kaleme aldı… İşte o yazı… “Apartman ve site yönetimlerince kapıcı, bahçıvan, kaloriferci, temizlikçi, güvenlik görevlisi ve bekçi gibi adlarla çeşitli personel/hizmet erbabı istihdam edilmekte olup, bu personelden bekçi ve güvenlik görevlilerine ödenen ücretlerin vergilendirilmesi gerekli olup olmadığı konusu bu yazımızda ele alınarak incelenmiştir. İşveren, hizmet erbabı ve ücret A. İşveren: Hizmet erbabını işe alan, emir ve talimatları doğrultusunda çalıştıran gerçek kişi ve tüzel kişilerdir. B. Hizmet erbabı: İşverene tabi ve belli bir iş yerinde çalışan gerçek kişilerdir. C. Ücret: Hizmet erbabına hizmeti karşılığında verilen para ve ayınlar ile sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaatlerin toplamıdır. Bu cümleden olarak hizmet erbabına yapılan ödemenin; ödenek, tazminat, kasa tazminatı (Mali sorumluluk tazminatı), tahsisat, zam, avans, aidat, huzur hakkı, prim, ikramiye, gider karşılığı veya başka adlar altında ödenmiş olması veya ortaklık münasebeti niteliğinde olmamak koşulu ile kazancın belli bir yüzdesi olarak belirlenmiş olması halinde de yapılan bu ödemeler ücret olarak değerlendirilecektir. Ücretlerin vergilendirilmesi Hizmet erbabına yapılan ücret ödemeleri genel olarak, işverenler tarafından ücretin ödemesi sırasında tevkif (kaynakta kesinti) yolu ile vergilendirilirler. Dolayısıyla Gelir Vergisi Kanunu’nun 94′üncü maddesinde belirtildiği üzere; kamu idare ve müesseseleri, iktisadi kamu müesseseleri, sair kurumlar, ticaret şirketleri, iş ortaklıkları, dernekler, vakıflar, dernek ve vakıfların iktisadi işletmeleri, kooperatifler, yatırım fonu yönetenler gerçek gelirlerini beyan etmeye mecbur olan ticaret ve serbest meslek erbabı, zirai kazançlarını bilanço veya zirai işletme hesabi esasına göre tespit eden çiftçiler; hizmet erbabına yaptıkları ve yukarıda belirtilen ücret ödemeleri üzerinden aynı kanunun 103′üncü maddesinde yer verilen tarife üzerinden gelir vergisi kesintisi yapmak zorundadırlar. Tevkif yolu ile vergilendirilmeyen ücretler ise, hizmet erbabı tarafından, ücretin elde edildiği takvim yılını takip eden yılın mart ayının 1-25′inci günü akşamına kadar verilen yıllık gelir vergisi beyannamesi ile beyan edilerek vergilendirilir. Hangi ücretler gelir vergisinden istisna edilmiştir Gelir Vergisi Kanunu’nun 23′üncü maddesinde 15 bent halinde sayılan ücretlerin gelir vergisinden istisna edildiği hükme bağlanmış ve konumuzla ilgili ücret istisnası ise, adı geçen bu maddenin 6′ncı bendinde; “Hizmetçilerin ücretleri (Hizmetçiler özel fertler tarafından evlerde, bahçelerde, apartmanlarda ve ticaret mahalli olmayan sair yerlerde orta hizmetçiliği, süt ninelik, dadılık, bahçıvanlık, kapıcılık gibi özel hizmetlerde çalıştırılanlaradır.) (Mürebbiyelere ödenen ücretler istisna kapsamında değildir.) şeklinde hüküm altına alınmıştır. Bu cümleden olarak, 23′üncü maddenin 6′ıncı bendinde yer alan hizmetçilerin ücretleri gelir vergisinden istisna edilmiş ve parantez içi hükmü ile de “hizmetçi” ifadesinden kimlerin kastedildiği belirtilmiştir. Buna göre; mürebbiyeler dışında kalan ve özel fertler tarafından evlerde, bahçelerde, apartmanlarda ve ticaret mahalli olmayan sair yerlerde orta hizmetçiliği, süt ninelik, dadılık, kapıcılık gibi özel hizmetlerde çalışanların . hizmetçi kapsamında olduğu belirtilmiştir. Burada dikkat edilmesi gereken en önemli husus kanun koyucunun hizmetçileri tek tek saymak yerine “gibi” edatıyla sayılanlara benzer nitelikteki özel hizmetlerde çalışanların da, başka bir koşul aramaksızın, hizmetçi statüsünde kabul edileceği ve ücretlerinin gelir vergisinden istisna edilmesi gerektiğidir. Buna göre apartman ve site yönetimleri tarafından istihdam edilen güvenlik görevlisi ve bekçilerin yukarıda açıklanan yasa hükmü uyarınca hizmetçi statüsünde olduğu ve kendilerine bu sıfatlarından dolayı yapılan ücret ödemelerinin gelir vergisinden istisna edilmesi gerektiği tartışılmayacak kadar açıktır. Kaldı ki konuya ilişkin olarak vergi idaresi ta¬rafından muhtelif tarihlerde verilen görüşlerde bunu teyit eder mahiyettedir. (20.02.1995 tarih ve B.07.0.GEL0.42/4214, 20.06.1997 tarih ve B.07.0.GEL0.42/420541-26047, 04.12.1997 tarih ve B.07.0.GEL0.42/4205-46,10.01.2003 tarih ve B.07.4.DEF.0.34.11. GEL-23/6-9207-736, 07.01.2005 tarih ve B.07.0.GEL0.42/ 4213-1897-761, sayılı özelgeler.) Hemen belirtelim ki, vergi idaresi 18.01.2007 tarih ve B.07.4.GİB.0.34.11/GVK-23/6-13280 sayılı özelgesınde ise; 5188 sayılı Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanun’da belirtilen yetkilere haiz özel güvenlik görevlilerinin ve 08.06.2011 tarih ve B.07.1.GİB.4.34. 16.01-GVK-23-593/18471 sayılı özelgelerinde ise sitede çalışan güvenlik personelinin “hizmetçi” kapsamında değerlendirilemeyeceği ifade edilerek bunlara yapılan ücret ödemelerinin gelir vergisinden istisna olmadığı ve site yönetimlerince tevkif yolu ile vergilendirilmesi gerektiği açıklanmıştır. Bu görüşlere katılmak iki nedenle mümkün değildir. Birinci neden ticari mahallerde olmamak kaydı ile özel hizmetlerde çalışanların vasıfsız olmasının koşul olarak yasada yer verilmeyişidir. Dolayısıyla ücret istisna vasıflı/vasıfsız ayrımı yapılamaz sadece özel hizmetlerde çalışması yeterlidir. (Maden mühendisleri vasıflı olmalarına rağmen toprak altında geçen zamana ilişkin ücretleri gelir vergisinden istisna edilmiştir.) İkinci nedene gelince, site yönetimlerinin vergi tevkifatı yapmaları mümkün değildir. Zira yukarıda belirtildiği üzere Gelir Vergisi Kanunu’nun 94′üncü maddesinde gelir vergisi tevkifatının kimler tarafından yapılacağı tek tek sayılmış ve site yönetimlerine bu sayılanlar arasında yer verilmemiştir. Bu konuda idarenin yaklaşımı site yönetimlerinin adı geçen maddede yer verilen “sair kurumlar” olarak değerlendirilmesinin de mümkün olmadığı Danıştay 4′üncü Dairesi’nce muhtelif tarihlerde verilen (15.04. 1999 T. E.1998/2155, K.1999/1440 sayılı, 20.01.2000 T. E.1999/1368, K.2000/133 sayılı, 11.04.2000 T. E. 1999/4131, K.2000/1393 sayılı) kararlarından anlaşılmaktadır. Sonuç , Yukarıda etraflıca açıklandığı üzere apartman ve site yönetimleri tarafından, ticari mahaller dışında, özel hizmetlerde bekçi ve güvenlik görevlisi olarak istihdam edilen personele verilen ücretler gelir vergisinden istisna edilmiş olup, tevkif yolu ile vergilendirilmesi söz konusu değildir.” Dr. Ahmet Kavak / DÜNYA

Kuru Mülkiyet Sahibi Kişiler Kira veya Ecrimisil Talep Edemez!

Posta gazetesi yazarı Tamer Heper, babasının vefatından sonra miras kalacak dairenin kuru mülkiyetini ve kira durumunu soran okuyucusu ile sitenin etrafına duvar örülmesi kararının iptal edilmesini soran okurunun sorularını cevaplıyor İşte o yazı; İntifa hakkı sahibi kim? Baba bir anne ayrı iki kardeşim var, annem hayatta babamız vefat etti, kuru mülkiyet bir daire bıraktı. Babamın hastalığında ona ben baktım, bir gün ablam bir başka gün de ağabeyim babam hayattayken hisselerini bana bırakacaklarını söylemişlerdi ama resmi bir belge yoktu. Babamın ölümünden sonra bu hisse devrini yapmadılar. Şimdi biz babamdan kalan bu evde otursak bizden kira alırlar mı? Alırlarsa ne oranda alırlar? t G.Y. Okuyucumun mektubu o kadar uzun ki ben ancak bu kadar özetleyebildim. Okuyucularıma bu vesile ile çok ama çok uzun yazmamalarını hatırlatmakta yarar görüyorum. Uzun yazı bazı sıkıntılara da yol açıyor. Örneğin okuyucum bu kadar uzun yazmış ama esaslı bir noktayı açıklamayı ihmal etmiş. Diyor ki babamdan kuru mülkiyet bir daire kaldı. Sonra da kardeşleri ile olan ihtilafa giriyor, iyi ama burada aslolan husus şu: Kuru mülkiyete sahip babanız vefat etti, sizlere birer hisse kuru mülkiyet kaldı. Peki intifa hakkı kimde? Zira bu dairede oturduğunuz sürece size muhatap olacak olan kişi sizinle birlikte kuru mülkiyete sahip olacak olan kardeşleriniz değil, size muhatap intifa hakkı sahibi. Siz bu intifa hakkı sahibinin de ölümünden sonra ancak hisseli ama tam malik olacaksınız. Bugün için kuru mülkiyet sahibi kişiler zaten sizden kira (veya ecrimisil) talep edemez. Sizden talepte bulunacak kişi intifa hakkı sahibidir ve dairenin tamamı üzerinde intifa hakkı varsa tamamına isabet edecek miktarda ecrimisil (kiraya eşdeğer tazminat) talep edecektir. Kardeşlerinizin kira veya ecrimisil talebi ise intifa hakkı sahibinin ölümünden sonra söz konusu olacaktır. Bu iş bitmiş Sitemizin çevresine, mevcut toprak kaymasının önlenmesi ve tehlikeli eğimden çocukların korunması için duvar örülmesi gerekiyordu. 58 bağımsız bölümlü sitemizde 34 kat malikinin iştiraki ile toplantı yapıldı ve tüm kat maliklerinin oyu ile bu konuda yönetim kuruluna yetki verildi. Yönetim kurulu yaptığı etüd sonuçlarını Mart 2011′de yaptığı toplantıda açıkladı ve yine ittifakla kabul gördü. İhale için Eylül 2011′de yapılan toplantıda teklife 18 evet 9 hayır oyu çıktı. Bu 9 hayır oyu sahibi şimdi bu konuda yeniden toplantı yapılmasını istiyor. Bu karar iptal olur mu? Bu toplantıyı yapmak mecburi mi? • S.K. Kat mülkiyetinde bazı kararlar var ki özel nisap ister. Yönetici seçimi, çok masraflı ve lüks giderler bunlara örnektir. Bunun dışındakiler için toplantıya katılanların çoğunluğunun oyu yeterlidir. Sizin bahsettiğiniz duvar masraflı olabilir ama lüks değildir zira sitenizde toprak kayması olması bu duvarı zaruri hale getiriyor. Bu nedenle alınmış bulunan kararlar geçerlidir. Yönetim kurulu bu kararları uygulamakta tereddüt etmemeli, hatta kendisine verilmiş bir görev olarak mecburi addetmelidir. Zira kanunda yönetim kuruluna verilmiş görevler arasında kat malikleri kurulu kararını yerine getirmek vardır. Şayet bu 9 muhalif alınan karann iptalini isteyecekse, karardan itibaren 30 gün içinde dava açması gerekirdi. Bu dava açılmamış, zira son toplantı Eylül ayında yapılmış. Demek ki dava süresi geçti. Gelelim yeniden toplanma talebine. Kat maliklerinin üçte birinin toplantı talep etmesi halinde bu toplantı yapılır. Sizin sitede de toplantı talebinde bulunabileceklerin sayısı 20. Dolayısı ile 9 kişi toplantı talep edemeyecek. Eylül’den bu yana yaklaşık iki ay geçtiğine göre inşaata başlanılmış olması bile gerekiyor. Yani bu iş bitmiş. Tamer Heper / POSTA

Vasiyetname Olmayınca Kira Geliri Nasıl Paylaşılır?

Babam 2007′de vefat etti. Babamdan kalan 3 dairenin birinde ben, eşim ve annem birlikte oturuyoruz. Diğer iki daire kirada, iki daireden aylık 850 lira kira alıyoruz. Kirayı üçe bölüp paylaşıyoruz. Bu iki daireden aldığımız kira geliri için beyanname vermemiz gerekli mi? Soru: Babam 2007′de vefat etti. Babamdan kalan 3 dairenin birinde ben, eşim ve annem birlikte oturuyoruz. Diğer iki daire kirada, iki daireden aylık 850 lira kira alıyoruz. Kirayı üçe bölüp paylaşıyoruz. Bu iki daireden aldığımız kira geliri için beyanname vermemiz gerekli mi? • Özgür YAŞAR Cevap: Özel bir vasiyetname yoksa, normal miras payına göre annenizin kira gelirinin yüzde 25′ini, kardeşiniz ve sizin de ayrı ayrı olmak üzere kira gelirinin yüzde 37.5′ini almanız gerekiyor. Bu durumda annenizin 2010 kira geliri olan 2550 lira, 2010 yılma ilişkin 2600 liralık konut kira geliri istisnası haddi altında kaldığından, annenizin beyanda bulunmasına gerek yok. Ancak sizin ve kardeşinizin 2010′da elde ettiği 3825 lira gelir, 2010 yılma ilişkin 2600 liralık konut kira geliri istisna haddinin üstünde olduğundan, kira gelirinizi 25 Mart 2011 mesai saati sonuna kadar beyan etmeniz gerekiyor. Beyandan çekinmenize gerek yok. Beyanname üstünde 3825 lira kiradan 2600 lira istisna düşecek, götürü gider usulünü tercih ederek kalan 1225 lira kiradan 306.25 lira götürü gider düştükten sonra kalan, 918.75 lira üstünden yüzde 15 oranında hesaplanan 137.81 lira Gelir Vergisi’ni Mart ve Temmuz 2011′de olmak üzere iki eşit taksitte (ayrı ayrı) ödeyeceksiniz Posta/ Ekrem Sarısu

Dairemi Nasıl İşyeri Yapabilirim?

Mesken olarak kullanılan bir konutun işyerine dönüştürülmesi öncelikle belediyenin bölgedeki imar planlarının buna izin vermesine bağlıdır Sefer Gündeş-Ankara: Cadde üzerindeki bir apartmanda zemin kat bir dairemiz var. Ama çevremizdeki zemin kat dairelerin çoğu işyeri olarak kullanılıyor. Acaba biz de oturduğumuz daireyi işyeri yapabilir miyiz? Mesken olarak kullanılan bir konutun işyerine dönüştürülmesi öncelikle belediyenin bölgedeki imar planlarının buna izin vermesine bağlıdır. Eğer izin veriyor ise proje tadilatı işlemini başlatılabilir. Tapu sicil müdürlüğünden röperli kroki, çap ve tapunuzu ve ilgili belediyeden imar durumu belgesini aldıktan sonra projelerinizi yaptırabilirsiniz. Daha sonra da projeler ve belediyenin sizden isteyeceği ilgili belgelerle birlikte tadilat ruhsatı için müracaat etmek zorundasınız. Bu arada belediyeye vermeniz gereken bir belge daha var. Komşuluk ilişkilerini düzenleyen Kat Mülkiyeti Yasası’na göre konutunuzu işyerine çevirmek istediğiniz daireniz için apartmanınızdaki bağımsız bölüm sahibi tüm komşularınızdan izin almak zorundasınız. Bu konuda Kat Mülkiyeti Yasası ne diyor hemen ona bakalım: “Ana gayrimenkulün, kütükte mesken olarak gösterilen bağımsız bir bölümünde sinema, tiyatro, kahvehane, gazino, pavyon, bar, kulüp, dans salonu ve emsali gibi eğlence ve toplantı yerleri ve fırın, lokanta, pastane, süthane gibi gıda ve beslenme yerleri ve imalathane, boyahane, basımevi, dükkân, galeri ve çarşı gibi yerler, ancak kat malikleri kurulunun oybirliği ile vereceği kararla açılabilir. Bu karar yöneticinin veya kat maliklerinden birinin istemi üzerine bütün bağımsız bölümlerin kat mülkiyeti kütüğündeki sahifelerine şerh verilir.” Kat mülkiyetli ya da kat irtifaklı tapunuz varsa yukarıda açıklamaya çalıştığım şekilde bu değişikliği yapar, ruhsatınızı alır ve tapu kütüğüne de bu değişikliği kayıt ettirip dairenizi işyerine dönüştürebilirsiniz. Kat mülkiyetli ya da kat irtifaklı tapunuz yoksa bu mümkün değil. Ancak apartmanın tamamı size ait ise Belediyeden alacağınız tadilat ruhsatı ile yapabilirsiniz. Ayşegül Sadıkoğlu-Tekirdağ Kiracı olarak üç yıldan beri bir dairede ikamet etmekteyim. Ev sahibi kira artırımı istiyor. Görüşmede anlaşamayınca bana bir ihtarname göndermiş. Kiramı her ay düzenli ödemekteyim. Apartmandaki diğer kiralarla karşılaştırıldığında benim ödediğim kira oldukça iyi, ne yapmam gerekir? Son yıllarda enflasyon oranının düşük çıkması ile kira artırımlarında farklı sorunlar karşımıza çıkmakta. Kira artış oranları her yıl aylara göre belirleniyor. Daha önceki yıllarda kiralanmış evlerin kira artış oranı ve kira bedeli, Türkiye İstatistik Kurumunca( TÜİK) artışın yapılacağı ayda yayımlanan ÜFE’deki(Üretici Fiyatları Endeksi) oranın, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde değişim oranı oranını geçmeyecek şekilde artırılır. Ancak söz konusu oranın kiralamanın yenileneceği ayda negatif çıkması halinde kira bedelinde herhangi bir değişiklik yapılmayacaktır. Ev sahibinizle yapmış olduğunuz kira kontratı her yıl yenileniyorsa ve kira artış oranı belirtilmişse kontratta yazanlara uymanız gerekir. Bir yıllık yapılmış ve üç yıldan bu yana herhangi bir sorun olmaksızın kontratınız yenileniyor ise yukarıda açıkladığım şekilde artışa gidebilirsiniz. Kira kontratı ve ihtarname ile ilgili bilgi verilmemiş. Bununla birlikte KİRA TESPİT DAVASI da açabilirsiniz. Kiralananın bulunduğu yerdeki sulh hukuk mahkemesine veya sözleşme ile belirlenen yer mahkemesi var ise bu mahkemede davayı açabilirsiniz. Dava sonucunda da kiracı olarak kullandığınız dairenin kirası tespit edilmiş olacaktır. NÜSA UĞUR/Sabah Emlak