17 Eylül 2013 Salı

6971 SAYILI KADASTRO KANUNU


6971

 

KADASTRO KANUNU

 

          Kanun Numarası               : 3402

          Kabul Tarihi                      : 21/6/1987

          Yayımlandığı R. Gazete     : Tarih : 9/7/1987   Sayı : 19512

          Yayımlandığı Düstur          : Tertip : 5   Cilt : 26   Sayfa : 229

BİRİNCİ BÖLÜM

Genel İlke

             Amaç:

             Madde 1 – (Değişik: 22/2/2005 – 5304/1 md.)

              Bu Kanunun amacı, ülke koordinat sistemine göre memleketin kadastral veya topoğrafik kadastral haritasına dayalı olarak taşınmaz malların sınırlarını arazi ve harita üzerinde belirterek hukukî durumlarını tespit etmek suretiyle 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun öngördüğü tapu sicilini kurmak, mekânsal bilgi sisteminin alt yapısını oluşturmaktır.

İKİNCİ BÖLÜM

Kadastro Çalışmaları

             Kadastro bölgelerinin belirlenmesi ve ilanı:

             Madde 2 – Her ilin merkez ilçesi ile diğer ilçelerinin idari sınırları içinde kalan yerler kadastro bölgelerini teşkil eder.

             Kadastrosu yapılacak bölgeler ana plana uygun olarak Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün teklifi ve bağlı bulunduğu Bakanın onayı ile belirlenir.

             Kadastrosuna başlanacak bölgeler en az bir ay önceden Resmi Gazete, Radyo veya Televizyonda, bölge merkezi ve bağlı bulunduğu ilde, varsa yerel gazetede ilan olunur ve ayrıca alışılmış vasıtalarla duyurulur.

             Kadastro ekibi ve komisyonun kuruluşu:

             Madde 3 – Kadastro ekibi; en az iki kadastro teknisyeni, mahalle veya köy muhtarı ile üç bilirkişiden oluşur.

             (Ek fıkra: 22/2/2005 – 5304/2 md.) Kadastronun fennî işlerinin ihale yoluyla yaptırılması halinde, kadastro ekibinde iki kadastro teknisyeni, iki teknisyenin temin edilememesi durumunda yerine bir kadastro teknisyeni görevlendirilebilir. Ekipteki kadastro teknisyeni yerine kontrol memuru da görevlendirilebilir.

             Muhtarın diğer bir kadastro ekibi ile çalışması veya herhangi bir sebeple hazır bulunmaması halinde, yerine kanuni vekili katılır.

             Belediyesi olan yerlerde belediye meclisi, köylerde ise köy derneği tarafından en geç onbeş gün içinde altı bilirkişi, çalışma alanında birden çok ekibin görev yapması halinde her ekip için ayrıca üç bilirkişi seçilir.

             Seçilen bilirkişilerin 40 yaşını bitirmiş olması ve kısıtlı veya yüzkızartıcı bir suçtan kesinleşmiş mahkumiyeti bulunmaması gerekir.

             Bilirkişilerin zamanında seçilememesi veya bilirkişiliklerine mani hallerin bulunması halinde, bölgenin mülki amiri tarafından aynı sayıda bilirkişi belirlenir.

             Seçilen bilirkişiler kadastro ekibinin çalışması sırasında; kendisine, eşine, usul ve füruuna,  kardeşine, kardeşinin çocuklarına ve eşinin usul ve füruuna ait tespitler ile bunların hak iddia ettiği tespitlerde ve ayrıca hak iddia edenlerden biri ile kendisi veya usul ve füruu arasında davası bulunanlara ait tespitlerde de bilirkişi olarak dinlenemezler.


6972

 

             Bilirkişiliğe mani yukarıdaki haller, kadastro teknisyeni, muhtar ve diğer görevliler ile bunların yerine kaim olanlar hakkında da uygulanır.

             Kadastro komisyonu; kadastro müdürü veya yardımcısının başkanlığında, bir kadastro üyesi ve itirazın mahiyetine göre kontrol mühendisinden veya tasarruf kontrol memurundan oluşur. Kontrol mühendisinin bulunmaması halinde yerine fen kontrol memuru katılır.

             Bu maddede unvanları belirtilen memurlar bu maksatla açılmış okul veya kurslardan mezun olanlar arasından atanırlar.

             (Mülga son fıkra: 11/10/2011-KHK-666/1 md.)

             Kadastro çalışma alanı, ilan ve itiraz:

             Madde 4 – Kadastro bölgesindeki her köy ile belediye sınırları içinde bulunan mahallelerin her biri, kadastro çalışma alanını teşkil eder.

             Kadastro müdürü, kadastrosuna başlanacak mahalleyi veya köyü en az 15 gün önce bölge merkezi ile çalışma alanı ve komşu köy, mahalle ve belediyelerde alışılmış vasıtalarla duyurur. Bu duyuruda çalışma sınırlarının tespitine hangi gün ve saatte başlanacağı belirtilir.

             (Değişik üçüncü fıkra: 22/2/2005 – 5304/3 md.) Çalışma alanında orman bulunması ve 6831 sayılı Orman Kanununa göre orman kadastrosuna başlanılmamış olması halinde, orman kadastrosu ve bu ormanların içinde ve bitişiğinde her çeşit taşınmaz malların ormanlarla müşterek sınırlarının tayini ve tespiti kadastro ekibi tarafından yapılır. Ancak, bu çalışmalarda kadastro ekibine, Orman Genel Müdürlüğü taşra teşkilâtınca görevlendirilecek en az bir orman yüksek mühendisi veya orman mühendisi ile tarım müdürlüklerince görevlendirilecek bir ziraat yüksek mühendisi veya ziraat mühendisinin bildirimden itibaren yedi gün içerisinde iştirak ettirilmesi zorunludur. Bu çalışmalara muhtar ve bilirkişilerin katılmaması halinde çalışmalar re’sen devam ettirilir. (1) 

             (Değişik : 22/2/2005 – 5304/3 md.) Ormanla ilgili yapılan itirazların incelenmesinde kadastro komisyonuna da itiraza konu tespitlerde görev almayan Orman Genel Müdürlüğü taşra teşkilâtınca görevlendirilecek bir orman yüksek mühendisi veya orman mühendisi ile tarım müdürlüklerince görevlendirilecek bir ziraat yüksek mühendisi veya ziraat mühendisi iştirak ettirilmesi zorunludur. (1) 

             (Değişik: 22/2/2005 – 5304/3 md.)Çalışma alanındaki ormanların bu ekipçe sınırlandırma ve tespitleri yapılarak otuz günlük kısmî ilâna alınır. Bu alanlarda orman kadastrosu yapılmış sayılır. (1) 

             (Değişik : 22/2/2005 – 5304/3 md.)Orman kadastrosu kesinleşmiş yerlerde bu sınırlara aynen uyulur. (1) 

             Kadastro ekibi; kadastro çalışma alanı sınırının tespitinde il ve ilçelerin belediye sınırları ile köy sınırlarını dikkate alır. Bu sınırlar mahalle, belediye, köy idari sınırları sayılmaz.

             Sınır tespitlerinde; komşu mahalle veya köyün bilgi ve belgelerinden istifade edilir.

             Tespit edilen sınır harita veya ölçü krokisinde gösterilir.

             Kadastro teknisyenlerince tespit edilen sınıra yedi gün içerisinde kadastro müdürlüğü nezdinde itiraz edilebilir.

             Kadastro müdürü, bu itirazı inceleyerek yedi gün içerisinde karara bağlar. İlgililer hazırsa tefhim, değilse derhal tebliğ edilen bu karara karşı yedi gün içerisinde kadastro mahkemesine itiraz edilebilir. Bu itiraz, duruşmasız ve gerektiğinde mahallinde inceleme yapılarak, onbeş gün içinde kesin karara bağlanır. Ancak; tespit edilen bu sınıra karşı kesinleşmiş mahkeme kararı var ise aynı konuda itirazda bulunulamaz.

––––––––––––––––––––

(1)  22/2/2005 tarihli ve 5304 sayılı Kanunun 3 üncü maddesinde " 3402 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin üçüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.” hükmü yer almaktadır, ancak değiştirilen üçüncü fıkra dört ayrı fıkra olarak düzenlenmiştir.


6973

 

             Kadastro çalışma alanı içinde, ilk parsel için kadastro tutanağının düzenlenmesinden sonra idari teşkilat ve taksimatta yapılan değişiklik, başlanan kadastroyu durdurmaz.

             Dava listesi ve diğer belgelerin alınması:

             Madde 5 – Kadastro müdürü çalışma alanında işe başlamadan önce mahalli hukuk mahkemesinde, bu alandaki taşınmaz mallar hakkında görülmekte olan kadastro ile ilgili davalarla hükme bağlanmış olup da henüz kesinleşmeyen davaların listesini alır ve bunu çalışma alanı ile ilgili tüm tapu, vergi, harita ve diğer belge örnekleri ile birlikte kadastro teknisyenliğine verir.

             Listenin müdür tarafından alınmasından sonra o çalışma alanında bulunan taşınmaz mallar hakkında mahalli hukuk mahkemelerine açılan davalar, derhal kadastro müdürüne bildirilir. Bu halde de kadastro müdürü, yukarıdaki fıkra hükmü uyarınca işlem yapar.

             Kadastro müdürü, bu listedeki davalı taşınmaz malların tespiti yapıldıktan sonra, bunlarla ilgili tutanakları bir hafta içinde kadastro mahkemesine gönderir ve durumdan listenin alındığı mahalli mahkemeyi haberdar eder.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Sınırlandırma ve Tespit İşleri

             Mevki veya ada ilanı:

             Madde 6 – Kadastro teknisyenleri, kadastrosuna başlayacakları mevki veya adaları en az yedi gün önceden alışılmış vasıtalarla ilgili köy veya mahallede ilan ettirir. Çalışmalara üç aydan fazla ara verilmesi halinde ilan yenilenir.

             Taşınmaz malların sınırlandırılması:

             Madde 7 – Kadastro teknisyenleri hazır bulundukları takdirde mal sahipleri ile ilgililerin huzurunda, varsa harita, tapu ve vergi kayıtları ile diğer belgeleri, en az üç bilirkişi ile muhtarın bilgilerinden yararlanarak inceler ve mahalline uygular. Teknisyenler, elde ettikleri bilgi ve buna dair kanaatleri her taşınmaz mal için düzenleyecekleri kadastro tutanağına yazarak bu Kanun hü- kümlerine göre taşınmaz malı sınırlandırır ve hak sahiplerini tayin eder. Sınırlandırma, kadastral harita veya büyütülmüş fotoğraf veya röperli kroki üzerinde gösterilir; ihtilaflı sınırlar ayrıca belirtilir.

             Kadastro teknisyenleri, bilirkişilerin bilgi ve beyanlarıyla kanaate varamadıkları takdirde, bunların beyanlarına bağlı olmaksızın, diğer kimselerin bilgi ve şahadetlerine başvurabilirler. Ancak, bilirkişilerin bilgi ve beyanlarına uymayan tespitlerde durumun kayıt ve belgelere dayandırılması ve ayrıca sebeplerinin kadastro tutanağında açıklanması zorunludur.

             Kadastro teknisyenleri arasında görüş ayrılığı olduğu veya tarafların dayandıkları kayıt ve belgeler aynı kuvvet ve mahiyette görüldüğü takdirde taşınmaza ait tutanak gerekçesi ile birlikte çözümlenmek üzere kadastro komisyonuna gönderilir.

             Çalışma alanı sınırı içinde veya bitişiğindeki taşınmaz mallar ile dışında toplu olarak bulunan taşınmaz mallardan kadastro tutanağı düzenlenmeyen yerlerin kadastroya tabi olması yolunda iddia vaki olursa, bu Kanun gereğince tahdit ve tespiti yapılarak tutanak düzenlenir ve iddia sebepleri açıklanarak kadastro komisyonuna tevdi edilir.

             Bu çalışmalara, istedikleri takdirde Maliye ve Gümrük Bakanlığı ile Orman Genel Müdürlüğü temsilcileri de gözlemci olarak katılabilirler.


6974

 

             Kontrol:

             Madde 8 – (Değişik: 22/2/2005 – 5304/4 md.)

              Kadastro çalışmaları esnasında, kadastro müdürü veya görevlendireceği kontrol elemanları tarafından kadastro tutanağı ve bunları tamamlayan belgeler üzerinde ve gerektiğinde arazide inceleme yapılır. İnceleme sonucu tespit edilecek teknik, idarî ve hukukî noksan ve yanlışlıklar, kadastro ekibine tamamlattırılır veya düzelttirilir. Yapılan işlem ilgililerin haklarını etkilemekte veya kontrol elemanları ile kadastro teknisyenleri arasında görüş ayrılığı bulunmakta ise, kadastro tutanağı ekleriyle birlikte kadastro komisyonuna gönderilir.

             Kadastro müdürlüğünce, kadastro ekibinin çalışma alanındaki işinin bittiği tarihe kadar yaptırılacak inceleme ve denetimler sonucunda tespit edilecek noksan ve yanlışlıklar hakkında da birinci fıkraya göre işlem yapılır.

             Kadastro tespitine itiraz:

             Madde 9 – Kadastro tutanağı düzenlendikten sonra kadastro ekibi çalışma alanında işlerini bitirinceye kadar tespitlere itiraz edilebilir.

             İtiraz, kadastro teknisyenliğine veya kadastro müdürlüğüne yapılır. Bu durumda itirazla ilgili tutanak veya ekleri en geç on gün içinde kadastro komisyonuna intikal ettirilir.

             İtiraz sadece uygulanan belgelerin geçerliliği hakkında yapılabilir. Bir belgeye dayanmayan itirazlar incelenmez.

             İtiraz edenin ilan süresi içinde dava açma hakkı saklıdır.

             Komisyon incelemesi:

             Madde 10 – Komisyon kendisine intikal eden işlerle itirazlı tutanakları, intikal tarihinden itibaren en geç bir ay içinde veya gerekçe gösterilmek suretiyle kadastro ekibinin çalışma alanındaki faaliyetleri sona erinceye kadar incelemek zorundadır.

             Bu incelemeler sonucunda eski tutanağın yerine kaim olmak üzere hak sahibini belirleyici yeni bir tutanak düzenlenir. Gerektiğinde bilirkişilerin ve muhtarın bilgilerinden yararlanılabilir.

             Belgeye karşı şahit dinlenmez. Komisyon, tam üye sayısı ile toplanarak oy çokluğu ile tespit yapar, sonuç askı ilanı ile ilgililere duyurur.

             Aynı kuvvet ve mahiyetteki belgelerin uygulanmasında sonuca varılamayan veya çözümü kanunlarla mahkemelerin takdirine bırakılan konular, kadastro komisyonu tarafından gerekçe gösterilmek suretiyle tutanak ve ekleri ile birlikte kadastro mahkemesine devredilir.

             Kadastro sonuçlarının ilanı:

             Madde 11 – Kadastro müdürü, kadastro tutanaklarına göre yapılan tespitlere dayanarak, askı cetvellerini düzenler; bu cetvelleri ve pafta örneklerini, müdüriyette ve ayrıca muhtarın çalışma yerinde 30 gün süre ile ilan ettirir; itirazı olanların ilan süresi içinde kadastro mahkemesinde dava açabileceklerini belirtir. Bu ilanda kadastro harçları da gösterilir.

             Kadastro müdürü bu işlemleri, kadastro ekibinin çalışma alanındaki işini bitirdiği tarihten itibaren en geç üç ay içerisinde yapmak zorundadır.

             Müdür, Genel Müdürlüğün iznini alarak, kadastrosu henüz tamamlanmayan çalışma alanlarında mahalle bucak merkezi ve köyde, bir ada veya mevkiden daha küçük olmamak üzere kadastro çalışmaları sonuçlanan taşınmaz mallara ait kısmi ilanı yukarıdaki esaslara göre yapabilir.

             Bu Kanun gereğince yapılan ilanlar, ilgili gerçek kişilere, kamu ve özel hukuk tüzelkişilerine şahsen tebliğ edilmiş sayılır.

             Kadastro tutanaklarının kesinleşmesi ve hak düşürücü süre:

             Madde 12 – 30 günlük ilan süresi geçtikten sonra, dava açılmayan kadastro tutanaklarına ait sınırlandırma ve tespitler kesinleşir.


6975

 

             Kadastro müdürü tarafından onaylanarak kesinleşen tutanaklar ile kadastro mahkemesinin kesinleşmiş kararları; kesinleşme tarihleri tescil tarihi olarak gösterilmek suretiyle en geç 3 ay içinde tapu kütüklerine kaydedilir.

             Bu tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz. (Ek cümle: 25/2/2009-5841/2 md.; İptal: Anayasa Mahkemesi’nin 12/5/2011 tarihli ve E.: 2009/31, K.: 2011/77 sayılı Kararı ile.)

             Kadastrosu tamamlanan çalışma alanı içerisinde kalan eski tapu kayıtları, işleme tabi kayıt niteliğini kaybederler. Bu kayıtlara dayanılarak kadastro ve tapu sicil müdürlüklerinde işlem yapılamaz.

             Kesinleşmemiş tutanaklar herhangi bir nedenle tapuya tescil edilmişse, iddia ve taşınmazın niteliğine bakılmaksızın, taşınmazı tescil tarihinden itibaren 20 yıl müddetle malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunduranlar ile bunların akdi ve kanuni halefleri açılmış ve açılacak olan davalarda medeni kanunun tapuya itimat prensibinden yararlanırlar.

 

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

Mülkiyet Hakkının Tespitine İlişkin Esaslar

             Tapuda kayıtlı taşınmaz malların tespiti:

             Madde 13 – Tapuda kayıtlı taşınmaz mal:

             A) Kayıt sahibi veya mirasçıları zilyet bulunuyorsa;

             a) Kayıt sahibi adına,

             b) Kayıt sahibi ölmüş ise mirasçıları adına,

             c) Mirasçılar tayin olunamazsa, ölü olduğu yazılmak suretiyle kayıt sahibi adına,

             B) Kayıt sahibi veya mirasçılarından başkası zilyet bulunuyorsa;

             a) Kayıt sahibi veya mirasçılarının kadastro teknisyeni huzurunda muvafakatları halinde zilyet adına,

             b) Zilyet, taşınmaz malı, kayıt malikinden veya mirasçılarından veya mümessillerinden tapu dışı bir yolla iktisap ettiğini, onların beyanı veya herhangi bir belge ile veya bilirkişi veyahut tanık sözleriyle ispat ettiği ve ayrıca en az on yıl müddetle çekişmesiz, aralıksız ve malik sıfatıyla zilyet bulunduğu takdirde zilyet adına,

             c) (Değişik: 3/5/2012-6302/4 md.) Kayıt sahibinin yirmi yıl önce gaipliğine hüküm verilmiş veya tapu sicilinden malikin kim olduğu anlaşılamamış ise çekişmesiz ve aralıksız yirmi yıl müddetle ve malik sıfatıyla zilyet bulunan kimse adına tespit olunur.

             Noter tarafından tespit ve tevsik edilen muvafakat beyanı veya düzenlenen satış vaadi senedi teknisyen huzurunda yapılmış muvafakat sayılır.

             Tapuda kayıtlı olmayan taşınmaz malların tespiti:

             Madde 14 – Tapuda kayıtlı olmayan ve aynı çalışma alanı içinde bulunan ve toplam yüzölçümü sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönüme kadar olan (40 ve 100 dönüm dahil) bir veya birden fazla taşınmaz mal, çekişmesiz ve aralıksız en az yirmi yıldan beri malik sıfatıyla zilyetliğini belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanlarıyla ispat eden zilyedi adına tespit edilir.

             (Değişik ikinci fıkra: 3/7/2005 - 5403/26 md.) Sulu veya kuru arazi ayrımı, Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu hükümlerine göre yapılır. (1)

             (Değişik : 3/7/2005 - 5403/26 md.) 4342 sayılı Mera Kanununun 7 nci maddesinin üçüncü fıkrası gereği 3402 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılacak işlemlerde Kadastro Komisyonlarına konu uzmanı Ziraat Mühendisi dâhil edilir. (1)

             Taşınmaz malın, yukarıdaki fıkranın kapsamı dışında kalan kısmının zilyedi adına tespit edilebilmesi için, birinci fıkra gereğince delillendirilen zilyetliğin ayrıca aşağıdaki belgelerden birine dayandırılması lazımdır.

––––––––––––––––––

(1) 3/7/2005 tarihli ve 5403 sayılı Kanunun 26 ncı maddesinde"...3402 sayılı Kanunun 14 üncü maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir." hükmü yer almakla birlikte, yapılan düzenleme iki parağraftan oluştuğundan değişiklik ayrıca gösterilmiştir.

 

 

 


6976

 

             A) 31/12/1981 tarihine veya daha önceki tarihlere ait vergi kayıtları,

             B) Tasdikli irade suretleri ile fermanlar,

             C) Muteber mütevelli, sipahi, mültezim temessük veya senetleri,

             D) Kayıtları bulunmayan tapu veya mülga hazinei hassa senetleri veya muvakkat tasarruf ilmuhaberleri,

             E) Tasdiksiz tapu yoklama kayıtları,

             F) Mülkname, muhasebatı atika kalemi kayıtları,

             G) Mubayaa, istihkam ve ihbar hüccetleri,

             H) Evkaf idarelerinden tapuya devredilmemiş tasarruf kayıtları.

             Taksim ve kısmi iktisap hali:

             Madde 15 – Tapuda kayıtlı taşınmaz malların malikleri veya bunların mirasçıları arasında, tapuda kayıtlı olmayan taşınmaz malların ise ondördüncü madde gereğince belirlenen zilyetleri arasında taksim edildikleri belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanları ile sabit olduğu takdirde bu mallar taksim gereğince zilyetleri adına tespit olunur.

             Taşınmaz mal tapuda kayıtlı olsun veya olmasın, onun ayrılması mümkün bir kısmının veya belirli bir payının, bu Kanunda zilyet lehine kabul edilen sebeplerle iktisabı caizdir.

             İştirak halinde mülkiyet hükümlerinin söz konusu olduğu hallerde, iştirakçilerinden biri veya birkaçının belirli bir taşınmaz maldaki hissesinin diğer iştirakçilere devir ve temliki; tapulu taşınmaz mallarda yazılı, tapusuzlarda ise her türlü delille ispat edilebilir.

             (Değişik son fıkra: 22/2/2005 – 5304/5 md.) Kadastrodan önce hissedarlar veya mirasçılar arasında ayırma veya birleştirme suretiyle taksime konu edilmiş ve sınırları doğal veya yapay işaret ya da tesislerle belirlenmiş taşınmaz malların, imar plânı bulunmayan yerlerde zeminde fiilen oluşmuş sınırlarına göre tespiti yapılır.

             Kamu malları:

             Madde 16 – Kamunun ortak kullanılmasına veya bir kamu hizmetinin görülmesine ayrılan yerlerle Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan sahipsiz yerlerden:

             A) Kamu hizmetinde kullanılan, bütçelerinden ayrılan ödenek veya yardımlarla yapılan resmi bina ve tesisler, (Hükümet, belediye, karakol, okul binaları, köy odası, hastane veya diğer sağlık tesisleri, kütüphane, kitaplık, namazgah, cami genel mezarlık, çeşme, kuyular, yunak ile kapanmış olan yollar, meydanlar, pazar yerleri, parklar ve bahçeler ve boşluklar ve benzeri hizmet malları) kayıt, belge veya özel kanunlarına göre Hazine, kamu kurum ve kuruluşları, il, belediye köy veya mahalli idare birlikleri tüzelkişiliği, adlarına tespit olunur.

             B) Mera, yaylak, kışlak, otlak, harman ve panayır yerleri gibi paralı veya parasız kamunun yararlanmasına tahsis edildiği veya kamunun kadimden beri yararlandığı belgelerle veya bilirkişi veya tanık beyanı ile ispat edilen orta malı taşınmaz mallar sınırlandırılır, parsel numarası verilerek yüzölçümü hesaplanır ve bu gibi taşınmaz mallar özel siciline yazılır.

             Bu sınırlandırma tescil mahiyetinde olmadığı gibi bu suretle belirlenen taşınmaz mallar, özel kanunlarında yazılı hükümler saklı kalmak kaydıyla özel mülkiyete konu teşkil etmezler.

             Yol, meydan, köprü gibi orta malları ise haritasında gösterilmekle yetinilir.

             C) Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan kayalar, tepeler,dağlar (bunlardan çıkan kaynaklar) gibi, tarıma elverişli olmayan sahipsiz yerler ile deniz, göl, nehir gibi genel sular tescil ve sınırlandırmaya tabi değildir, istisnalar saklıdır.


6977

 

             D) Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ormanlar, bu Kanunda hüküm bulunmayan hallerde, özel kanunları hükümlerine tabidir.

             İhya edilen taşınmaz mallar:

             Madde 17 – Orman sayılmayan Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen araziden, masraf ve emek sarfı ile imar ve ihya edilerek tarıma elverişli hale getirilen taşınmaz mallar 14 üncü maddedeki şartlar mevcut ise imar ve ihya edenler veya halefleri adına, aksi takdirde hazine adına tespit edilir.

             İl, ilçe ve kasabaların imar planının kapsadığı alanlarda kalan taşınmaz mallarda bu hüküm uygulanmaz.

             Hazine adına tespit:

             Madde 18 – Yukarıdaki maddelerin hükümleri dışında kalan ve tescile tabi bulunan taşınmaz mallar ile tarım alanına dönüştürülmesi veya ekonomik yarar sağlanması mümkün olan yerler Hazine adına tespit olunur.

             Orta malları, hizmet malları, ormanlar ve Devletin hüküm ve tasarrufu altında olup da bir kamu hizmetine tahsis edilen yerler ile kanunları uyarınca Devlete kalan taşınmaz mallar, tapuda kayıtlı olsun olmasın kazandırıcı zamanaşımı yolu ile iktisap edilemez.

             Takyitler, sınırlı ayni haklar ve muhdesat:

             Madde 19 – Tapuda kayıtlı taşınmaz malın zilyet lehine tespitinde, mevcut ve her türlü takyid ile sınırlı ayni haklar saklı tutulur. Eski tapu kayıtlarındaki bu tür hak ve mükellefiyetler, kadastro tutanağında belirtilerek yeni kütüklere aynen geçirilir.

             Taşınmaz mal üzerinde malikinden başka bir kimseye veya paydaşlarından birine ait muhdesat mevcut ise bunun sahibi, cinsi, ihdas tarihi ve iktisap sebebi belirtilerek tutanağın ve kütüğün beyanlar hanesinde gösterilir.

             Tarafların muvafakatı halinde kadastro teknisyenleri veya kadastro komisyonu ikili kullanmayı anlaşmaları çerçevesinde tek mülkiyete dönüştürebilir.

             Kayıt ve belgelerin kapsamını tayin:

             Madde 20 – Tapu kayıtları ile diğer belgelerin kapsadığı yeri tayinde;

             A) Kayıt ve belgeler, harita, plan ve krokiye dayanmakta ve bunların yerlerine uygulanması mümkün bulunmakta ise, harita, plan ve krokideki sınırlara itibar olunur.

             B) Harita, plan ve krokiye dayanmayan kayıt ve belgelerde belirtilen sınırlar mahalline uygulanabiliyor ve bu sınırlar içinde kalan yer hak sahibi tarafından kullanılıyor ise, kayıt ve belgelerde gösterilen sınırlar esas alınarak tespit yapılır.

             C) Harita, plan ve krokiye dayanmayan kayıt ve belgelerde belirtilen sınırlar, değişebilir ve genişletilmeye elverişli nitelikte ise, bunlarda gösterilen miktara itibar olunur. Ancak değişebilir ve genişletilmeye elverişli sınırlardaki taşınmaz malların kayıtları, fizik yapıları ve konumları itibariyle belli bir yeri kapsıyorsa, tespit o sınır esas alınarak yapılır.

D) Hazinece, özel kanunlar hükümlerine göre değişmez ve genişlemeye müsait olmayan sınırlarla miktar üzerinden satılan, tefviz veya tahsis veya parasız dağıtılan taşınmaz mallarda çıkan fazlalık, taşınmaz malla birlikte satış, tefviz, tahsis ve dağıtım tarihinden itibaren on yıl geçmiş ise, miktarına bakılmaksızın kayıt sahibi adına tespit edilir.

Bu maddede yazılı taşınmaz mallarda meydana gelen fazlalıklar hakında şartlar uygun bulunduğu takdirde, 14 üncü ve 17 nci madde hükümleri uygulanır.

             Miktar fazlasının ifrazı:

             Madde 21 – Kayıt ve belgelerde yazılı miktara itibar edilmesi gereken hallerde kayıt ve belgeler değişebilen ve genişletilmeye elverişli sınırı ihtiva ediyorsa miktar fazlası o taraftan ifraz edilir.

             Değişmeyen ve genişletilmeye elverişli olmayan sınırlı kayıt ve belgelere dayanan tespitlerde, miktara itibar edilmesi gerektiği takdirde, miktar fazlası zilyedin göstereceği taraftan ifraz edilir.

Zilyet tespit sırasında hazır bulunmaz veya tercih hakkını kullanmaktan kaçınırsa ifraz, zilyedin yararına uygun düşen taraftan yapılır.


6978

 

            

             Evvelce kadastrosu yapılan yerler:

             Madde 22 – (Değişik:22/2/2005 – 5304/6 md.)

              Evvelce tespit, tescil veya sınırlandırma suretiyle kadastro veya tapulaması yapılmış olan yerlerin yeniden kadastrosu yapılamaz. Bu gibi yerler ikinci defa kadastroya tâbi tutulmuşsa, ikinci kadastro bütün sonuçlarıyla hükümsüz sayılır ve Türk Medenî Kanununun 1026 ncı maddesine göre işlem yapılır. Süresinde dava açılmadığı takdirde, ikinci defa yapılan kadastro, tapu sicil müdürlüğünce re’sen iptal edilir.

             Ancak;

             a) Tapulama, kadastro veya değişiklik işlemlerine ilişkin; sınırlandırma, ölçü, çizim ve hesaplamalardan kaynaklanan hataları gidermek üzere uygulama niteliğini kaybeden, teknik nedenlerle yetersiz kalan, eksikliği görülen veya zemindeki sınırları gerçeğe uygun göstermediği tespit edilen kadastro haritalarının tekrar düzenlenmesi ve tapu sicilinde gerekli düzeltmelerin sağlanması amacıyla tapulama ve kadastro görmüş yerlerde,

             b) Daha önce sadece tapu tahriri yapılan veya 2859 sayılı Tapulama ve Kadastro Paftalarının Yenilenmesi Hakkında Kanuna göre yenileme yapılacak yerler ile 2981 sayılı İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun hükümlerine tâbi yerlerde,

             Birinci fıkra hükmü uygulanmaz.

             İkinci fıkranın (a) bendinin uygulanacağı alanlar Tapu ve Kadastro Genel Müdürünün onayı ile belirlenir ve çalışmalara başlanmadan en az onbeş gün önce çalışma alanında, bölge merkezinde ve bölgenin bağlı olduğu il merkezinde alışılmış vasıtalarla duyurulur, ayrıca varsa yerel gazete ile ilân edilir. Yapılacak çalışmalarda 2, 4, 14, 17, 19 ve 21 inci maddeler ile 13 üncü maddenin (B) ve 20 nci maddenin (B), (C) ve (D) bentleri hükümleri uygulanmaz.

             Tapulama ve kadastro çalışmalarında tespit dışı bırakılan kamu kurum ve kuruluşlarına ait yerlerin tescili yapılır.

             Tapuya tescil edilmiş ormanlardan, haritaları teknik mevzuata uygun olanlar aynen, diğerleri ise teknik mevzuata uygun hale getirildikten sonra tapu kütüğüne aktarılır.

 

             Diğer kanun hükümlerinin uygulanacağı haller:

             Madde 23 – Bu bölümde aksine hüküm bulunmayan hallerde, Türk Medeni Kanunu ile diğer kanunların iktisap ve tescile ilişkin hükümleri uygulanır.

BEŞİNCİ BÖLÜM

Uyuşmazlıkların Kadastro Mahkemesinde Çözümlenmesi

             Adli kuruluş:

             Madde 24 – Genel mahkemelere ait olup da bu Kanunun uygulanması ile ilgili dava ve işlere belirlenen usul ve esaslara göre bakmak üzere her kadastro bölgesinde tek hakimli ve Asliye Mahkemesi sıfatını haiz yeter sayıda kadastro mahkemesi kurulur. Bu mahkeme hakimleri 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu hükümlerine tabidir.

             Genel olarak görev:

             Madde 25 – Kadastro mahkemesi; taşınmaz mal mülkiyetine ve sınırlı ayni haklara, tapuya tescil veya şerh edilecek veyahut beyanlar hanesinde gösterilecek sair haklara, sınır ve ölçü uyuşmazlıklarına, kadastroya ve tapu sicilini ilgilendiren benzeri davalara ve özel kanunlarca kendisine verilen işlere bakar; Kadastroya veya kadastro ile ilgili verasete ait uyuşmazlıkları çözümleyebileceği gibi, istek üzerine veraset belgesi de verebilir.


6979

 

             Kadastro mahkemesi, yalnız kadastro işlerine münhasır olmak üzere;

             A) Velisi veya vasisi bulunmayan küçüklere ve kısıtlılara kayyım tayin eder. Bunların menfaatlerini korumak amacıyla Türk Medeni Kanununun hakimin iznini şart kıldığı hallerde bu izni verir.

             B) Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunun 465 ve bunu takip eden maddeleri gereğince adli yardım taleplerini inceleyerek kabul edebilir.

             C) Tutanağı düzenlenen taşınmaz mallara ait ihtiyati tedbir kararı verebilir. Bu kararı hemen o yerin kadastro ve tapu sicil müdürlüklerine bildirir. Tedbir kararı alan taraf karar gününden itibaren usulün örgördüğü süre içinde kadastro mahkemesinde dava açmadığı takdirde tedbir kendiliğinden hükümsüz kalır.

             Bu Kanunun 26 ve 40 ıncı madde hükümleri saklı kalmak üzere, kadastro tutanağının düzenlenmesi gününden ve tutanak sonradan tamamlanmış ve düzeltilmiş ise, o günden sonra doğan haklara dair istekler, taksim şuyuun giderilmesi veya muhdesata bağlı olarak taşınmaz malı iktisap, muhdesatın yıkılıp kaldırılması ve benzeri nitelikte olan ve mahkemeden yenilik doğurucu hüküm almayı gerektiren dava ile ilgili isteklerin incelenmesi, kadastro mahkemesinin görevi dışındadır.

             Zaman bakımından görev ve yetki:

             Madde 26 – Kadastro Mahkemesi;

             A) 10 uncu maddeye göre kadastro komisyonu tarafından gönderilen tutanaklara ait davaları,

             B) 11 inci maddede belirtilen askı ilanı içinde açılan davaları,

             C) Mahalli hukuk Mahkemelerinden 27 nci madde uyarınca Kadastro Mahkemesine devredilen dava ve dosyaları,

             D) Kadastro Mahkemelerine dava açıldıktan sonra, tesbitten önceki haklara dayanarak, asli müdahil olarak katılanların iddialarına dair uyuşmazlıkları,

             İnceler ve karara bağlar.

             (Değişik ikinci fıkra: 22/2/2005 – 5304/7 md.) Kadastro mahkemelerinde görülen davalarda, 3533 sayılı Umumi Mülhak ve Hususi Bütçelerle İdare Edilen Daireler ve Belediyelerle Sermayesinin Tamamı Devlete veya Belediye veya Hususi İdarelere Aid Daire ve Müesseseler Arasındaki İhtilafların Tahkim Yolile Halli Hakkında Kanun hükümleri uygulanmaz.

             Kadastro mahkemesinde görülmekte olan bir dava konusu taşınmaz mal, 40 ıncı madde uyarınca başkasına devredildiği takdirde, davaya devralan devam eder.

             Kadastro mahkemesinin yetkisi her taşınmaz mal hakkında kadastro tutanağının düzenlendiği günde başlar. Bu yetkiyi bölgenin idari sınırları belli eder. Yeni ilçe kurulup, teşkilatlanarak faaliyete geçmesi hali hariç, idari kuruluşta yapılan değişiklik sebebiyle daha sonra başka bir bölgeye bağlanan taşınmaz mallara ilişkin uyuşmazlıklar, kadastroya başlama gününde yetkili olan kadastro mahkemesi tarafından karara bağlanır.

             Mahalli mahkemelerde görülmekte olan davaların devri ve eksik idari işler hakkında yapılacak işlem:

             Madde 27 – Mahalli hukuk mahkemelerinde görülmekte olan kadastro ile ilgili ve henüz kesinleşmemiş bulunan taşınmaz mala ilişkin davalar hakkında o taşınmaz mal için kadastro tutanağı düzenlendiği tarihte bu mahkemelerin görevi sona erer ve davalara ait dosyalar mahkemesine resen devrolunur.

.


6980

 

             Ayrıca müracaata kalmış davaların yenilenmesi halinde de yukarıdaki hüküm uygulanır.

             Kadastro hakimi, devredilen bu dava dosyaları ile beşinci madde gereğince müdür tarafından gönderilen kadastro tutanaklarını birleştirerek 11 inci maddede yazılı şekle uygun olarak askı ilanını yaptırır. İlan süresi bitmeden duruşmaya başlanamaz. Henüz kesinleşmemiş olan davalara, kaldıkları noktadan bu Kanunda öngörülen esas ve usul dairesinde devam olunur.

             Kadastro komisyonları tarafından 10 uncu madde uyarınca gönderilen tutanaklar için de hemen askı ilanı yaptırılarak 28 inci maddenin birinci fıkrası uyarınca işlem yapılır.

             Hakim, usul ve şekle ilişkin eksiklikler sebebiyle tutanakları kadastro müdürlüğüne iade edemez.

             Kadastro davalarında usul:

             Madde 28 – Kadastro hakimi, askı süresi içinde açılacak davalar ve kadastro müdürü tarafından mahkemeye tevdi olunacak taşınmaz mallara ait kadastro tutanakları ve mahalli hukuk mahkemelerinden devredilen işler hakkında dava dosyası açar. İlgililerin başvurusunu beklemeksizin kadastro tutanakları ile uyuşmazlığın çözümlenmesine etkili olabilecek kayıt ve diğer bilgileri ilgili dairelerden getirtir. Hakim, duruşma gününü taraflara Tebligat Kanunu hükümlerine göre resen tebliğ eder.

             Davacı gerçek ve tüzelkişiler, dava sebep ve delillerini dilekçelerinde bildirmek zorundadır. Dilekçede bu husus bildirilmemiş ise, hakim gönderilecek davetiye ile dava sebep ve delillerini bildirmesini davacıya tebliğ eder. Davacı, ilk duruşma oturumuna kadar dava sebep ve delillerini dilekçe ile veya ilk oturuma gelmek suretiyle bildirmez ise, hakim, davanın açılmamış sayılmasına ve tespit gibi tescile karar verir. Bu hüküm davetiyede açıkça belirtilir. 30 uncu maddenin ikinci fıkrası hükmü saklıdır.

             Davacı, tespit sırasında yaptığı itiraz sebep ve delilleri ile bağlı değildir.

             Davanın açılmamış sayılması halinde davacının hak düşürücü süre içerisinde mahalli hukuk mahkemelerinde yeniden dava açma hakkı saklıdır.

             Yargılama usulü:

             Madde 29 – Kadastro mahkemesinde gelmeyen tarafın yokluğunda duruşma yapılır. Taraflardan hiç biri gelmez ise dosya işlemden kaldırılmaz. Hakim, toplanması mümkün olan delilleri inceler ve 30 uncu madde hükmünce işi karara bağlar.

             Bir mirasçı diğerlerinin muvafakatı olmadan dava açabilir ve yalnız başına davaya devam edebilir. Mirasçılarının tayin edilememesi sebebiyle ölü olduğu belirtilerek kayıt sahibi adına tespiti yapılan taşınmaz mallar hakkında, ölünün ismi açıklanarak mirasçıları denilmek suretiyle mirasçılar aleyhinde dava açılabilir. Dava sırasında davalının davadan önce öldüğünün anlaşılması halinde davaya mirasçıları aleyhine devam edilir.

             Bu Kanunun tatbikinde ayrıca açıklık bulunmıyan hallerde basit yargılama usulü uygulanır.

             Kadastro mahkemeleri adli tatile tabi değildir.

             Deliller ve hakimin takdiri:

             Madde 30 – Kadastro tutanaklarında beyanlarına başvurulan kişiler, bu beyanlarına gerekçe gösterilerek itiraz edilmedikçe, yeniden dinlenmezler. Ancak ha-


6981

 

kim, kadastro tutanağındaki beyanla, duruşma sırasında topladığı deliller arasında çelişki görürse, bunu gidermek için tutanakta beyanlarına başvurulan kimseleri tanık sıfatıyla yeniden dinleyebilir.

             Kadastro komisyonlarından gönderilen tutanaklar ile mahalli mahkemelerden devredilen dosyaların muhtevasından malik tespiti yapılamadığı veya dava açan mirasçının dışında başka mirasçıların da bulunduğu anlaşıldığı takdirde, hakim resen lüzum gördüğü diğer delilleri toplayarak taşınmaz malın kimin adına tescil edileceğine karar vermekle yükümlüdür. Taşınmaz malın ölü bir şahsa ait olduğu anlaşılır ve mirasçıları da tespit edilemezse, ölü olduğu yazılmak suretiyle o şahsın adına tescil kararı verilir.

             Kadastro mahkemesinde açılmış davalarda, ihtilaf taşınmaz malın muayyen bir kısmına münhasır kalıyorsa, ilgililerin talebi üzerine ve imar mevzuatı da engel teşkil etmediği takdirde ihtilaflı olmayan kısım ifraz edilerek davaya ihtilaflı kısım üzerinde devam edilir.

             Vekalet:

             Madde 31 – Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun tanıdığı imkanlar saklı kalmak ve davada menfaatleri zıt olmamak şartıyla, kadastro işlerinde karı ve koca birbirlerini vekil tayin edebilirler. Kadastro veya sulh hakimi tarafından tasdik edilmiş vekaletnameler de geçerlidir.

             Kamu kurum ve kuruluşları, taraf olduğu işlerde; avukatlarıyla, avukatları bulunmadığı takdirde, daire amiri veya daire amirinin yetkili kılacağı memurlarca temsil edilir.

             Avukat veya dava vekili ile takip edilen davalarda vekalet ücreti; davanın önemi, vekilin sarf ettiği emek, tarafların davada iyi niyetle hareket edip etmediği, hak ve eşitlik kuralları göz önünde tutularak maktuan takdir ve tayin olunur. Şu kadar ki, takdir edilecek vekalet ücretinin miktarı keşif yapılmışsa, taşınmaz malın değerine göre avukatlık ücret tarifesinin tayin ettiği nispi vekalet ücreti sınırlarının üstünde olamaz.

             Kararların tebliği, Kanun yollarına başvurma ve ilamların infazı:

             Madde 32 – Kadastro mahkemesi kararları Tebligat Kanunu hükümlerine göre resen taraflara tebliğ olunur. Bu kararlara karşı kanun yollarına asliye mahkemelerindeki usule uygun olarak başvurulur.

             Mahkeme, kesinleşen ilamları dayanakları olan dava dosyaları ile birlikte tescil edilmek üzere ilgili kadastro veya tapu sicil müdürlüğüne devreder.

             Mahkeme kararı kadastro haritasında değişikliği gerektiriyorsa, bu değişikliği gösteren ve mahkemece tasdiki gereken harita, ilama eklenir.

             Bu Kanunun uygulanacağı diğer haller:

             Madde 33 – Kadastro işlemlerinin bir bölgede tamamlanmasından sonra veya iş hacmi itibariyle kadastro mahkemesinin devamına ihtiyaç kalmadığının anlaşılması halinde, Adalet Bakanlığı o bölgede kadastro mahkemesini kaldırmaya ve görülmekte olan dava dosyalarını taşınmaz malların bulunduğu mahalli asliye hukuk mahkemesine devretmeye yetkilidir. Bu mahkemede davaya bu Kanunda yazılı usul ve esasa göre, kaldığı noktadan devam olunur.

             Devredilen bu davalar ile kesinleşmemiş kadastro tespitleri aleyhine sonradan mahalli mahkemelerde açılacak davalarda, dördüncü bölüm hükümleri uygulanır.


6982

 

 

Bu Kanunun uygulandığı yerler dışında bulunan taşınmaz mallar hakkında da 14, 15, 17, 18, 20, 21 inci maddeler uygulanır.

             Bu Kanunun zilyede tanıdığı haklar, kadastrosuna başlanan bölgede zilyedin leh ve aleyhine açılan davalarda iddia ve defi olarak ileri sürülebilir. Bu hükümler henüz kesinleşmemiş davalarda da uygulanır.

Kadastro mahkemesinin yargı çevresinin değiştirilmesi:

Madde 33/A (Ek: 2/7/2012-6352/73)

İş yoğunluğu ve coğrafi durum dikkate alınarak bir kadastro mahkemesinin kaldırılmasına ve başka bir kadastro mahkemesinin yargı çevresine dâhil edilmesine, Adalet Bakanlığının teklifi üzerine Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından karar verilebilir.

             Kesin hüküm:

             Madde 34 – Kadastro mahkemeleri kararları, davada taraf olanlar ile taraflar dışında hak iddia ederek davaya müdahil sıfatıyla katılanların leh ve aleyhinde kesin hüküm teşkil eder. Taraf olmadığı halde lehine karar verilen şahıs hakkında mahkemece tesis edilen hüküm yukarıda sözü edilenleri de bağlar.

                                                               ALTlNCI BÖLÜM

                                                                   Mali Hükümler

             Veraset ve intikal vergisi:

             Madde 35 – Bu Kanuna göre bağışlama veya veraset suretiyle tespit edilen taşınmaz mallar hakkındaki işlemler; veraset ve intikal vergisinin tahakkuk ve tahsiline bakılmadan sonuçlandırılır.

             Ancak, kadastro müdürü bu taşınmaz malların listesini, tescillerden sonra bir ay içinde maliye dairesine vermekle yükümlüdür. Tescilin tapu sicil müdürlüğünde yaplması halinde bu sorumluluk, tapu sicil müdürlüğüne düşer.

             Yargılama giderleri, kadastro harcı ve tahakkuku:

             Madde 36 – Taraflardan her biri dava harcını, dinlenmesini talep ettiği tanık ve bilirkişi ücretini ve diğer yargılama giderlerini karşılamak zorundadır. Davacı hakim tarafından belirlenecek süre içinde gerekli giderleri mahkeme veznesine yatırmadığı takdirde, onunla ilgili delillere dayanmaktan vazgeçmiş sayılır. Bu Kanun gereğince resen yapılması gereken soruşturma ve tebligat işlemleri için zaruri giderler, ileride haksız çıkacak taraftan alınmak üzere bütçeye konulan ödenekten karşılanır.

             Kadastro hakimi, dava harcı, yargılama giderlerinin tespit ve hesaplanmasında ilgili taşınmaz mala ait son beyan dönemi emlak vergisi değerini esas alır.

             Hakim, hükmün kesinleşmesinden itibaren onbeş gün içinde giderin miktarı ile mükellefin kimliği ve en son ikametgahını bir yazı ile maliyeye bildirir.

             Bu yazıda belirtilen giderler maliye tarafından yapılacak tebligattan başlayarak iki ay içinde ödenir. Süresi içinde ödenmeyen giderler için Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümleri uygulanır.

             Kadastrosu yapılan taşınmaz mallara, emlak vergisi son beyan dönemi esas alınarak 492 sayılı Harçlar Kanununa ekli 4 sayılı tarifede gösterilen oranlarda, kadastro harcı tahakkuk ettirilir.

             Kadastrosu yapılan yerlerde, emlak vergisi değeri belli olmayan taşınmaz mallara, kadastro ve dava harcı ile yargılama giderlerine esas olmak üzere kadostro komisyonunca kıymet takdir edilir.

             Kamu tarafından açılan davalarda yargılama giderleri:

                Madde 36 /A(Ek: 11/1/2011-6099/16 md.)

Kadastro işlemi ile oluşan tespit ve kayıtların iptali için Devlet veya diğer kamu kurum ve kuruluşları tarafından kayıt lehtarına karşı kadastro mahkemeleri ile genel mahkemelerde açılan davalarda davalı aleyhine vekâlet ücreti dâhil, yargılama giderine hükmolunmaz.

             Döner sermaye teşkili:

             Madde 37 – (Mülga: 25/11/2010-6083/10 md.)


 

6983

 

            

             Döner sermaye işletmelerinin yetkileri:

             Madde 38 – (Mülga: 25/11/2010-6083/10 md.)

             Öncelikli kadastro ve ihale:

             Madde 39 – Kadastroya başlanan bölgelerde henüz sırası gelmeyen çalışma alanları içindeki yatırımlarla ilgili mevki ve adaların kadastro giderlerinin tamamının ilgililerince veya istekte bulunan kamu kurum ve kuruluşlarınca Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Döner Sermaye İşletmesi hesabına yatırılması halinde kadastroları öncelikle yapılır.

             Onanmış imar planlarının kapsadığı alanlar ile kamulaştırma kararı kesinleşmiş olan ve toplu halde bulunan taşınmaz malların kadastrosu, ilgili kamu kurum veya kuruluşunun talebi üzerine, bu Kanunun önrgördüğü ilanlardan mevki veya ada ilanı ile yetinilerek yapılıp, 11 inci maddesine göre ilan edilir.

             Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü, bağlı olduğu Bakanlığın onayını almak kaydı ile, kadastronun fenni işlerinin bir kısmını veya tamamını gerçek veya tüzelkişilere ihale yolu ile yaptırabilir. Bu ihalelerde gelecek yıllara sari taahhütlerde bulunabilir.

 

 

YEDİNCİ BÖLÜM

Çeşitli Hükümler

             Kadastro başladıktan sonraki akit ve tescil işlemleri:

             Madde 40 – Çalışma alanlarında, kadastroya başladıktan sonra her türlü akit ve tescil işlemleri taşınmaz malların o andaki kadastro tespit durumu, kadastro müdüründen sorularak alınacak cevaba göre tapu sicil müdürlükleri tarafından yapılır ve kayıt örnekleri derhal kadastro müdürlüğüne gönderilir.

             Kadastro tespiti kayıt sahibi veya mirascılarından başkası adına yapılmış ve kesinleşmemiş ise, kadastro sonucunu beklemeleri, ilgililere tebliğ olunur; ancak ilgililer kadastro sonunda hasıl olacak kesin durumu kabul edeceklerini noterde düzenlenmiş bir belge ile veya tapu sicil müdürü huzurunda tespit olunacak ifadeleri ile beyan ederek, aktin veya tescilin yapılmasını isterlerse, bu işlemler tapu sicil müdürlüğünde yapılır ve keyfiyet derhal kadastro müdürlüğüne, dava açılmış ise kadastro mahkemesine bildirilir.

             İhtiyati tedbir, ihtiyati haciz ve benzeri kararlarla ilgili talepler tapu sicil müdürlüğünce derhal tapu siciline işlenmekle birlikte kadastro tutanağına da geçirilmek üzere resen kadastro müdürlüğüne veya dava açılmış ise kadastro mahkemesine bildirilir.


6984

 

                Hataların düzeltilmesi: (1)

             Madde 41 (Değişik birinci fıkra:22/2/2005 – 5304/9 md.) Kadastro sırasında veya sonrasında yapılan işlemlerle geometrik durumları kesinleşmiş olan taşınmazlarda ölçü, sınırlandırma, tersimat ve hesaplamalardan doğan hatalar, ilgilinin müracaatı veya kadastro müdürlüğünce re’sen düzeltilir. Düzeltme, taşınmaz malikleri ile diğer hak sahiplerine tebliğ olunur. Tebliğ tarihinden başlayan otuz gün içinde düzeltmenin kaldırılması yolunda sulh hukuk mahkemesinde dava açılmadığı takdirde, yapılan düzeltme kesinleşir. (2)

             (Değişik :22/2/2005 – 5304/9 md.) Kadastro sırasında veya sonrasında yapılan işlemlerle kesinleşmiş olan taşınmazlarda, değişiklik işlemleri sırasında ortaya çıkan yüzölçümü farklılıklarından, kadastronun dayandığı teknik kurallarda belirtilen hata sınırları içinde kalanların re’sen düzeltilmesine kadastro müdürlükleri yetkilidir. (2)

             Bu maddenin uygulanmasında, 12 nci maddede belirtilen hak düşürücü süre aranmaz.

SEKİZİNCİ BÖLÜM

Ceza Hükümleri

             Ceza:

             Madde 42 – (Değişik:23/1/2008 – 5728/459 md.)

Fiilleri suç oluşturmadığı takdirde;

a) Bu Kanunda belirli yükümlülükleri yerine getirmeyenlere, onbeş Türk Lirasından otuz Türk Lirasına kadar,

b) Kadastro çalışması veya itirazın incelenmesi sırasında çağrılan yerlere özürsüz olarak gelmeyen bilirkişi veya tanıklara, on Türk Lirasından onbeş Türk Lirasına kadar,

idarî para cezası verilir.

Bu maddede belirtilen idarî para cezalarına kadastro sırasında, kadastro müdürünün yazısı üzerine, yargılama sırasında ise resen araştırma inceleme yapılarak kadastro hâkimi tarafından karar verilir.

Tanık ve bilirkişilerin gelmemelerini haklı gösteren sebeplerin varlığı hâlinde verilen ceza kaldırılır.

             Yalan beyan, hile ve desise:

             Madde 43 – (Değişik:23/1/2008 – 5728/460 md.)

Kadastro tutanaklarının düzenlenmesi sırasında sahibi olmadığı taşınmaz malı kendi veya başkası adına kaydettirmek veyahut bir kimseye ait taşınmaz malı başkası adına yazdırmak için bilerek gerçeğe aykırı beyanda bulunanlar, Türk Ceza Kanununun 206 ncı maddesine göre cezalandırılır.

 

––––––––––––––

(1) Bu madde başlığı "Teknik hataların düzeltilmesi:“ iken, 22/2/2005 tarihli ve 5304 sayılı Kanunun 9 uncu maddesiyle metne işlendiği şekilde değiştirilmiştir.

(2)  22/2/2005 tarihli ve 5304 sayılı Kanunun 9 uncu maddesinde " … birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.” hükmü yer almaktadır, ancak değiştirilen birinci fıkra iki ayrı fıkra olarak düzenlenmiştir.

 

 

 


6985

Kadastro tutanaklarının düzenlenmesi sırasında bir kimse sahibi olmadığı bir taşınmaz malı hile ile veya kendisine ait olmayan kayıt ve belgeler kullanarak, kendisi veya başkası adına kaydettirirse, Türk Ceza Kanununun dolandırıcılık veya belgede sahtecilik suçuna ilişkin hükümlerine göre cezalandırılır.

DOKUZUNCU BÖLÜM

İntikal ve Son Hükümler

            Toplu yapıların kadastrosu:

             Madde 44 – Kooperatif, şirket veya tüzelkişiliğe sahip olmayan şahıs topluluklarının birden çok yapı ve tesis yaparak sahip oldukları taşınmaz malların, kendi imar veya vaziyet planları dikkate alınarak ve gerektiğinde birleştirerek veya parçalara ayırarak, Kat Mülkiyeti Kanunu hükümlerine göre bağımsız bölümler şeklinde tespitleri yapılır. Bunun için tüzelkişilerin genel kurullarının oy çokluğu ile geçen yönetim kurulu kararı veya şahıs topluluklarında oy çokluğu ile alınan karara dayanılarak kadastro tespitleri yapılır. Bu tespitler bütün hissedarları bağlar.

             Daha evvel kadastrosu yapılmış bu gibi taşınmaz malların, tüzelkişilerin veya topluluk temsilcilerinin talebi üzerine maksada uygun hale getirmek için, ikinci defa kadastrosu yapılabilir.

             Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte ortaklarına yapı yapmak amacıyla kurulmuş bulunan şirketler, genel kurullarının oy çokluğu kararıyla, yapı kooperatifleri şekline dönüşebilirler. Şirketlerin bütün hak ve yükümlülükleri kurulacak kooperatife aynen intikal eder.

             Bu maddenin uygulanmasında, tüzelkişiler, şahıs toplulukları ile gerçek kişiler arasında yapılacak ifraz, tescil, cins değişikliği, el değiştirme, hisse değişikliği gibi hukuki işlemlerden kadastro harcı hariç, hiç bir vergi, resim ve harç alınmaz.

             Orman içinde ve dışındaki taşınmaz mallarda iktisap:

             Madde 45 – (Mülga:22/2/2005 – 5304/14 md.)

            Hazine adına kayıtlı taşınmaz mallarda iktisap:

             Madde 46 – Kadastrosu yapılacak veya daha önce tapulama veya kadastrosu tamamlanmış bulunan yerlerde, 766 sayılı Kanunun 37 nci maddesi veya 4753 sayılı Kanun ile ek ve tadilleri uyarınca Hazine adına kaydedilen taşınmaz mallar bu Kanun hükümlerine göre doğan iktisap şartlarına istinaden zilyetleri adına tespit ve tescil olunur.

             Hazine adına tescil edilmiş taşınmaz mallardan iskan suretiyle veya toprak tevzii suretiyle verilen yerler (işlemleri tamamlanmamış olsa dahi) başka bir şart aranmaksızın, hak sahipleri adına tespit ve tescil olunur. Bu şekilde hak sahipleri adına tespit ve tescil işlemleri gerçekleşinceye kadarki süre içinde evvelce tahakkuk ettirilenler de dahil olmak üzere ecrimisil alınmaz.

             Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte, Hazinenin mülkiyetinden çıkmış bulunan veya amme hizmetine tahsis edilen taşınmaz mallar hakkında bu madde uygulanmaz.

             İlgililerin, daha önce kadastrosu yapılan yerlerde bu maddeye dayanan talep ve dava hakkı, bu Kanunun yürürlüğe girmesi tarihinden itibaren 2 yıl geçmekle düşer.

 


6986

 

            

             Yönetmelikler:

             Madde 47 – Bu Kanunun uygulanmasıyla ilgili olarak aşağıdaki konularda yönetmelikler çıkarılır.

             A) Kadastro çalışma alanı sınırlarının belirlenmesi, belgelerinin değerlendirilmesi, ihtilafların çözümü usul ve esasları, komşu çalışma alanlarında yapılacak işlemler;

             B) Tutanak bilirkişilerinin seçilme usul ve esasları, yeminleri, yaşları, ikamet süreleri, ücretleri, bilirkişiliği engelleyen haller;

             C) Mahalli mahkemelerde davalı taşınmaz malların tutanaklarının tanzim şekli, dosyaların kadastro mahkemesine devri usulü;

             D) Taşınmaz malların sınırlandırma ve tespitlerinde ve kontrol işlerinde takip edilecek teknik, hukuki ve idari usul ve esaslar, tutanakların muhteviyatı, tutulma şekli, kayıt ve belgelerin bulunması, çıkarılması, değerlendirilmesi, muhafaza ve devri gibi işlemler, revizyon gören eski kayıtların kapatılması gibi hususlar;

             E) İtirazları inceleyecek kadastro komisyonunun kuruluşu, görevi, üyelerin niteliği, çalışma şekli, mahallinde inceleme ve yeniden tutanak tanzimi usul ve esasları;

             F) Bu Kanunla belirtilen ilanların yapılış şekli, ilanlarda belirtilecek hususlar, asılacağı yerler, duyurulacak kamu kurum ve kuruluşları;

             G) (Mülga: 25/11/2010-6083/10 md.)

             H) Kadastrosu yapılan yerlerde emlak vergisi kıymeti belli olmayan taşınmaz malların, kıymetini takdir etme usul ve esasları;

             İ) Kadastro görevlilerinin taşınmaz mallara girme şekli ve müsaade verecek makamlar;

             K) Taksim sebebiyle ayırma ve birleştirmelerde uygulanacak usul ve esaslar;

             L) (Mülga : 7/6/2000 - 4576/5 md.)

             M) (Ek:22/2/2005 – 5304/10 md.) 22 nci maddenin ikinci fıkrasının (a) bendinin uygulanmasına ilişkin usûl ve esaslar;

             N)  (Ek:22/2/2005 – 5304/10 md.) 41 inci maddenin uygulanmasına ilişkin usûl ve esaslar;

             O) (Ek:22/2/2005 – 5304/10 md.)  Sayısallaştırma işlemine ilişkin usûl ve esaslar;

             Kaldırılan kanun ve hükümler:

             Madde 48 – 15 Aralık 1934 tarih ve 2613 sayılı Kadastro ve Tapu Tahriri Kanunu, 28 Haziran 1966 tarih ve 766 sayılı Tapulama Kanunu ile 19 Temmuz 1972 tarih ve 1617 sayılı Toprak ve Tarım Reformu Öntedbirler Kanununun 20 nci maddesi yürürlükten kaldırılmıştır.


6987

 

            Diğer kanunların, 2613 ve 766 sayılı kanunlara yaptığı atıflar bu Kanunun ilgili hükümlerine yapılmış sayılır.

             Sayısallaştırma:

             Ek Madde 1 – (Ek: 22/2/2005 – 5304/11 md.)

             Kadastro veya tapulama haritaları, arazi kontrolü yapılmak suretiyle sayısal hale getirilir. Yapılan çalışmaların sonucu, 11 inci maddeye göre ilân edilir ve ilân süresi içerisinde dava açılmayan taşınmaz malların kayıtlarında gerekli düzeltme yapılır.

             Tapu kayıtlarında icareteyn veya mukataalı olduğuna dair vakıf şerhi bulunan taşınmazlarda 12 nci maddenin 3 üncü fıkra hükümleri uygulanmaz.

             Harcırah

             Ek Madde 2 – (Ek: 15/1/2009-5831/8 md.)

             Büyükşehir belediye sınırları içinde yapılan görevlendirmeler hariç olmak üzere memuriyet mahalli dışında kalması koşuluyla asıl görevli olduğu müdürlüğün yetki alanı dışında geçici görevle görevlendirilen personele arazi tazminatı yerine 10/2/1954 tarihli ve 6245 sayılı Harcırah Kanununun 14 üncü maddesi hükümleri gereğince ödeme yapılır.

             Elbirliği mülkiyetinin paylı mülkiyete dönüştürülmesi

             Ek Madde 3 – (Ek: 15/1/2009-5831/8 md.)

             Bir mirasçı, miras ortaklığından doğan elbirliği mülkiyetinin paylı mülkiyete dönüştürülmesi isteminde bulunduğu takdirde tapu sicil müdürü, diğer mirasçılara çağrıda bulunarak belirleyeceği süre içinde varsa itirazlarını bildirmeye davet eder. Tebligat masrafları ilgilisince karşılanır.

             Elbirliği mülkiyetinin devamına yönelik bir itiraz ileri sürülmediği veya mirasçılardan herhangi biri belirlenen süre içinde paylaşma davası açmadığı takdirde, istem konusu taşınmaz mal üzerindeki elbirliği mülkiyeti paylı mülkiyete dönüştürülerek, hissedarlık esaslarına göre mirasçılar adına tapu kütüğüne tescil edilir.

             Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerin kadastrosu ve tescili

             Ek Madde 4 – (Ek: 15/1/2009-5831/8 md.)

             6831 sayılı Orman Kanununun 20/6/1973 tarihli ve 1744 sayılı Kanunla değişik 2 nci maddesi ile 23/9/1983 tarihli ve 2896 sayılı, 5/6/1986 tarihli ve 3302 sayılı kanunlarla değişik 2 nci maddesinin (B) bendine göre orman kadastro komisyonlarınca Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerler, fiili kullanım durumları dikkate alınmak ve varsa üzerindeki muhdesatın kime veya kimlere ait olduğu ve kim veya kimler tarafından ne zamandan beri kullanıldığı kadastro tutanağının beyanlar hanesinde gösterilmek suretiyle, bu Kanunun 11 inci maddesinde belirtilen askı ilanı hariç diğer ilanlar yapılmaksızın öncelikle kadastrosu yapılarak Hazine adına tescil edilir.

             Bu maddeye göre yapılacak kadastro çalışmaları ikinci kadastro sayılmaz.

             Bu maddeye göre yapılacak kadastro sırasında orman ve Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerin sınır nokta ve hatları; orman kadastro tutanakları esas alınmak suretiyle orman işletme müdürlüğünce görevlendirilecek en az bir orman yüksek mühendisi ya da orman mühendisinin iştirak ettirildiği kadastro ekibince zemine aplike edilir. Bu çalışmalar sırasında kadastro veya orman haritalarında düzeltmeyi gerektiren tutanak, pafta ve zemin uyumsuzluğunun tespiti halinde, yukarıda oluşturulan kadastro ekibince teknik mevzuata uygun hale getirilir. Bu çalışmalara kadastro kontrol mühendisi de iştirak ettirilir. Çalışma sonucunda bir zabıt düzenlenir

 


6988

 

ve bu zabıt ekip görevlileri ile kontrol mühendisi tarafından birlikte imzalanır. Düzeltme işlemleri, orman mevzuatı ile tapu ve kadastro mevzuatına göre yapılmış ve bu Kanuna göre yapılacak askı ilanı ile de ilan ve tebliğ edilmiş sayılır.

             Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerler, daha öncesi tescil edilmiş olduğuna bakılmaksızın Maliye Bakanlığının talebi üzerine, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünce fiili kullanım durumları dikkate alınmak suretiyle ifraz ve/veya tevhit de yapılabilir. Bu işlemler sırasında, orman ve kadastro haritalarında tespit edilen fenni hatalar, yukarıdaki üçüncü fıkrada belirtilen usul ve esaslara göre düzeltilir.

             (İptal beşinci fıkra: Anayasa Mahkemesi’nin 12/5/2011 tarihli ve E.: 2009/24, K.: 2011/75 sayılı Kararı ile.)

             Kadastro çalışmalarına başlanılmadan önce, Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerin içerisinde özel kanunlarına göre değerlendirilmesi gereken alanlar bulunup bulunmadığı kadastro müdürlüğünce ilgili kurum ve kuruluşlarına yazı ile sorulur. İlgili idarelerce 15 gün içerisinde kadastro müdürlüğüne bilgi verilir. Bu süre içinde cevap verilmediği takdirde, söz konusu alanların bulunmadığı yönünde cevap verilmiş sayılır. Bu bilgilere veya ilgili idarelerce zeminde gösterilen sınırlara göre bu yerler içindeki bu alanların sınırları ölçülerek krokisinde gösterilir ve beyanlar hanesinde belirtilir.

          Ek Madde 5 – (Ek: 12/7/2013-6495/31 md.)

             Kadastrosu veya tapulaması tamamlanan çalışma alanlarında, orman kadastrosu ya da tahdidi yapılmamış ormanlar, 4 üncü ve 39 uncu maddelerde yer alan esaslar çerçevesinde kadastroya tabi tutulur.

                                                              ONUNCU BÖLÜM

                                                                 Geçici Hükümler

             Geçici Madde 1 – Bu Kanunun yürürlüğe girmesinden önce kurulmuş tapulama mahkemeleri, kadastro mahkemesi adını alır ve açılmış davaları, bu Kanundaki hükümlere göre yürütür.

             Asliye hukuk mahkemelerinde bu Kanunun yürürlüğe girmesinden önce 2613 sayılı Kadastro ve Tapu Tahriri Kanununa göre açılan veya müracaata bırakılan davalara, kadastro mahkemelerinde bu Kanundaki hükümler doğrultusunda bakılmaya devam olunur.

             Tapulama hakimleri ile tapulama mahkemelerinde yetkili olarak görev yapan hakimler yeniden bir atamaya veya yetkilendirilmeye gerek olmadan kadastro hakimi olarak görevlerini yürütürler. Bu hüküm, tapulama mahkemelerinde görevli diğer personel hakkında da uygulanır.

             Geçici Madde 2 – Tapulama Kanununa göre birlik merkezinde duruşma açılmasına karar verilmiş olup da, duruşma henüz açılmamışsa, ilk duruşma için birlik merkezine gidilmeyerek, dava bu Kanunun hükümlerine göre yürütülür.

             Geçici Madde 3 – Bu Kanun gereğince ihtiyaç duyulan kadroların ihdası ve mevcut kadrolarda yapılacak değişiklikler, 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararname esaslarına göre 8 ay içinde gerçekleştirilir.

             Bu madde gereğince, yeni kadroların ihdası ve mevcut kadrolarda yapılacak değişikliğe kadar, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünde çalışan personel, bu Kanunda belirtilen unvanlarda görevlendirilebilir.

             Geçici Madde 4 – Tapulama ve kadastro mahkemelerince bu Kanunun yürürlüğe girmesinden önce kesin hükme bağlanmış uyuşmazlıklara bu Kanun uygulanmaz. Tapulama mahkemeleri ile kadastro mahkemesi sıfatıyla görev yapan asliye mahkemelerinde halen görülmekte olan davalar ile 10 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılacak davalara bu Kanun hükümleri uygulanır.


6988-1

 

            Bu Kanunun yürürlüğünden önce düzenlenmiş tapulama tutanakları ve kadastro beyannameleri ile verilmiş bulunan komisyon kararları geçerliliklerini korurlar. Bunlara süresi içinde itiraz durumunda bu Kanun hükümleri uygulanır.

             2613 sayılı Kadastro ve Tapu Tahriri Kanunu ile diğer kanunlar gereğince özel kadastrosu yapılan ve tutanakları kesinleşmiş bulunan taşınmazlar için 10 yıllık hak düşürücü süre geçmiş ise, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde hak sahipleri dava açabilirler.

             Tapulama ve kadastrosu yapılıp tespit dışı bırakılan yerlerde tapulu taşınmazların maliklerinin talep etmesi halinde, bu Kanun hükümlerine göre bunların kadastrosu yapılır.

             Geçici Madde 5 – (Değişik: 22/2/2005 – 5304/12 md.)

             Bu Kanunun yürürlüğe girmesinden önce 766 ve 2613 sayılı Kanun hükümlerine göre kurulmuş komisyonlara intikal etmiş veya edecek itirazlar, bu komisyonlarda bu Kanun hükümlerine göre incelenip, askı ilânına alınarak sonuçlandırılır.

             Geçici Madde 6 – (Ek: 22/2/2005 – 5304/13 md.)

             Bu Kanunla yapılan değişiklikler nedeniyle yapılması gereken yönetmelik değişiklikleri ve düzenlemeleri, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay içerisinde Tapu Kadastro Genel Müdürlüğünce hazırlanarak bağlı bulunduğu Bakanın onayı ile yürürlüğe konulur.

             Geçici Madde 7 – (Ek: 22/2/2005 – 5304/13 md.; Değişik: 15/1/2009-5831/9 md.)

Bu Kanuna göre yapılacak çalışmalardan önce 6831 sayılı Orman Kanununa göre başlanan orman kadastrosu, bu Kanunun 4 üncü maddesine göre sonuçlandırılır.

Geçici Madde 8 – (Ek: 15/1/2009-5831/9 md.)

Bu Kanunun yayımı tarihinden önce yapılan tapulama veya kadastro çalışmalarında tespit dışı bırakılan tapuda kayıtlı taşınmazlar ile kamu kurum ve kuruluşlarına ait yerlerde ve çalışma alanı içinde orman olduğu gerekçesiyle tespit harici bırakılan alanlarda, daha sonra kesinleşen orman kadastrosu sonucunda orman sınırı dışında kalan tapulu ve tapusuz taşınmazların 3402 sayılı Kanun hükümleri gereğince kadastrosu yapılır.

Geçici Madde 9 – (Ek: 15/1/2009-5831/9 md.; Mülga: 11/10/2011-KHK-666/1 md.)

Geçici Madde 10 – (Ek: 25/2/2009-5841/3 md.; İptal: Anayasa Mahkemesi’nin 12/5/2011 tarihli ve E.: 2009/31, K.: 2011/77 sayılı Kararı ile. )

Geçici Madde 11 – (Ek: 11/1/2011-6099/17 md.)

Bu Kanunun 36/A maddesi hükmü, henüz infaz edilmemiş yargı kararlarındaki vekâlet ücreti dâhil yargılama giderleri için de uygulanır.

             Yürürlük:

             Madde 49 – Bu Kanun yayımlandığı tarihten üç ay sonra yürürlüğe girer.

             Yürütme:

             Madde 50 – Bu Kanunu Bakanlar Kurulu yürütür.

 

 

 


6988-2/6994

 

                3402 SAYILI KANUNA EK VE DEĞİŞİKLİK GETİREN

MEVZUATIN VEYA ANAYASA MAHKEMESİ TARAFINDAN İPTAL EDİLEN HÜKÜMLERİN YÜRÜRLÜĞE GİRİŞ TARİHİNİ

GÖSTERİR LİSTE

 

 

Değiştiren
 Kanunun/KHK’nin/ İptal Eden Anayasa Mahkemesi Kararının  Numarası
 
3402 sayılı Kanunun değişen veya iptal edilen maddeleri
 
Yürürlüğe Giriş
 Tarihi
4576
13/6/2000
5304       
1,3,4,8,15,22,26,37,41,45,47, Ek Madde 1, Geçici Madde 5,6,7
3/3/2005
5403
14 
19/7/2005
5728
42, 43
8/2/2008
5831
Ek Madde 2, 3, 4, Geçici Madde  7, 8, 9
27/1/2009
5841
12, Geçici Madde  10
14/3/2009
6083
37, 38, 47
10/12/2010
6099
36/A, Geçici Madde 11
19/1/2011
KHK/666
3, Geçici Madde 9
31/12/2011 tarihinden geçerli olmak üzere 2/11/2011
6302
13
18/5/2012
6352
33/A
5/7/2012
6495
Ek Madde 5
2/8/2013

 

Davacı adına tapuda cinsi kargir dükkan ve arsası olarak kayıtlı bulunan taşınmazın, cinsinin akaryakıt istasyonu olarak değiştirilerek kayıt ve tesciline karar verilmesi istemiyle açılan davanın, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.


Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığından:

ESAS   NO   : 2006/198

KARAR NO: 2007/6

KARAR TR : 5.2.2007

(Hukuk Bölümü)        

 

ÖZET: Davacı adına tapuda cinsi kargir dükkan ve arsası olarak kayıtlı bulunan taşınmazın, cinsinin akaryakıt istasyonu olarak değiştirilerek kayıt ve tesciline karar verilmesi istemiyle açılan davanın, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

I) 


II)               K A R A R


 

Davacı   :  İ.P.

Vekili     :  Av.T.E.,  Av. G.E.

Davalı    : Tapu Sicil Müdürlüğü – Ereğli/Konya

 

O L A Y : Davacı, Konya İli,  Ereğli İlçesi,  Hıdırlı Mah., 107 Pafta,  274 Ada, 27 Parsel sayılı taşınmazın malikidir.

Söz konusu taşınmaz üzerinde, 20.12.1967 tarihinden bu yana akaryakıt satış istasyonu bulunmaktadır. Ancak tapu kaydında, taşınmazın vasfı, kâgir/kargir dükkân ve arsa olarak gözükmektedir.

Taşınmazın vasfının akaryakıt istasyonu olarak değiştirilmesi için, davacı tarafından Ereğli Kadastro Müdürlüğüne verilen 13.4.2004 günlü dilekçeye, Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü 5. Bölge Müdürlüğünce verilen 4.6.2004 tarih ve 1986 sayılı cevabi yazıda;  Ereğli Belediyesinden alınacak yapı kullanma izin belgesinin ibrazı halinde, vasıf- cins değişikliğinin yapılacağı bildirilmiştir.

Davacı vekili; müvekkili adına kayıtlı taşınmazın vasfının-cinsinin, Akaryakıt İstasyonu olarak değiştirilerek-düzeltilerek kayıt ve tesciline karar verilmesi istemiyle,  6.7.2004 tarihinde adli yargı yerinde dava açmıştır.

KONYA EREĞLİ 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ; 30.9.2004 gün ve E:2004/327, K:2004/400 sayı ile,  davanın tapu kaydında arsa kargir dükkan olarak taşınmazın vasfının akaryakıt istasyonu olarak değiştirilmesi davası olduğu, dava konusu taşınmazın tapu kayıtlarının dosya arasına alınarak incelendiği, mahallinde keşif yapıldığı ve yapılan keşifte tanıkların dinlendiği, bilirkişilerden raporlar alındığı,  Ereğli Belediye Başkanlığının 29.9.2004 tarih ve 2431 sayılı yazıları ile dava konusu taşınmazın imar mevzuatına göre tapu kaydında vasfı değişikliği yapılabilmesi için, parsel üzerindeki binanın inşaat ruhsatının belirtildiği şekilde, işyeri, mesken gibi yapı kullanma izni alması gerektiği, bu taşınmaza ilişkin inşaat ruhsatı ya da yapı kullanma izninin bulunmadığının bildirildiği,  Bayındırlık ve İskan Bakanlığı Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 5. Bölge Müdürlüğünün 04.06.2004 tarihli yazıları ile davaya konu olan taşınmazın cins değişikliğinin yapılabilmesi için, o binanın yapı kullanma izni belgesinin veya yapı izin belgesinin Belediye Başkanlığından alınması gerektiği, bu taşınmazla ilgili olarak Ereğli Belediyesinden yapı kullanma izin belgesi veya bunun yerine geçen bir belgenin Kadastro Müdürlüğüne ibrazının gerektiğinin bildirildiği; dolayısıyla dosya içinde toplanan belge ve bilgiler, Bayındırlık İskan Bakanlığı, Ereğli Belediye Başkanlığının yazı cevapları irdelendiğinde, dava konusu taşınmazda vasıf tashihi yapılması işleminin idari bir işlem olduğu ve İdare Mahkemelerinde görülecek davalarda karara bağlanacağının anlaşıldığı gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş; bu karara karşı yapılan temyiz  başvurusu, Yargıtay Birinci Hukuk Dairesi’nin 21.4.2005 gün ve E:2005/4303, K:2005/4878 sayılı kararıyla, “Dosya içeriğine, toplanan delillere hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, özellikle Tapu Sicil Tüzüğünün 85. maddesi hükmü gözetilmek suretiyle karar verildiği anlaşıldığına göre, davacının temyiz itirazı yerinde değildir. Reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA…”  şeklinde onanmış ve kesinleşmiştir.

Davacı vekili bu kez, aynı istemle 24.6.2005 tarihinde idari yargı yerinde dava açmıştır.

KONYA 2. İDARE MAHKEMESİ; 2.5.2006 gün ve E:2005/912, sayı ile, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 1027. maddesinde “ilgililerin yazılı rızaları olmadıkça, tapu memuru, tapu sicilindeki yanlışlığı ancak mahkeme kararıyla düzeltebilir. Düzeltme eski tescilin terkini ve yeni bir tescilin yapılması biçiminde de olabilir. Tapu memuru, basit yazı yanlışlıklarını, tüzük kuralları uyarınca resen düzeltir.” hükmüne yer verildiği, Tapu Sicili Tüzüğü’nün 85. maddesinde de “ Kütük üzerinde belgelere aykırı tescil veya yazımın düzeltilebilmesi için ilgililerin yazılı olurunun alınması ve yevmiye defterine kaydedilmesi gerekir. Kütükte belgesine aykırı olarak adi yazım hatası yapıldığının işlem sırasında saptanması halinde, müdürce nedeni düzeltmeler sicilinde açıklanarak re’sen düzeltme yapılır.” hükmüne yer verildiği; dosyanın incelenmesinden, davacıya ait Ereğli ilçesi Hıdırlı Mahallesi 274 ada 27 parsel sayılı taşınmaz üzerinde 20.12.1967 tarihinden itibaren ve halen petrol istasyonunun mevcut olduğu, ancak tapu kaydında taşınmazın cinsinin kargir dükkan ve arsası olarak kayıtlı bulunduğu, davacı tarafından bu taşınmazın 14.12.1998 tarihinde satın alındığı, davacının davalı idareye başvurarak tapu kaydında taşınmazın cinsinin akaryakıt istasyonu olarak değiştirilmesini talep ettiği, davacının bu talebinin Ereğli Belediyesi’nden yapı kullanma izni veya bunun yerine geçen bir belgenen ibrazı halinde yerine getirilebileceği gerekçesiyle reddedildiği, Ereğli Belediyesi’nce dava konusu binaya ilişkin olarak arşiv kayıtlarında herhangi bir belgenin bulunmadığı, söz konusu binanın inşaat ruhsatının bulunmadığı, geriye dönük olarak inşaat ruhsatı ve yapı kullanma izninin düzenlenmesinin imar mevzuatı açısından mümkün olmadığı, dava konusu taşınmaz üzerinde 20.12.1967 tarihinden itibaren ve kadastro geçmeden akaryakıt bayiliği yapıldığının belirtildiği, davacı tarafından tapuda taşınmaz vasfının değiştirilmesi istemiyle Konya Ereğli 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde dava açıldığı, mahkemece 30.9.2004 tarih ve 2004/327 Esas 2004/400 sayılı kararla davanın görev yönünden reddedildiği, bu kararın temyiz edilerek kesinleşmesi üzerine bakılan davanın açıldığının anlaşıldığı; yukarıda yer verilen kanun hükmü uyarınca, tapu sicilindeki yanlışlıkların ancak mahkeme kararıyla düzeltilebileceği, tapu sicilindeki yanlışlıkların mülkiyet hukukunu ilgilendirmesi nedeniyle de kanun hükmünde geçen mahkeme tabirinden adli yargı mahkemelerinin anlaşılmasının gerektiği; diğer taraftan tapu kütüğündeki basit yazı yanlışlıklarının mahkeme kararına gerek duyulmaksızın tapu memuru tarafından düzeltilebileceği, ancak yukarıda yer verilen tüzük hükmünde de belirtildiği üzere, bu basit yazı yanlışlıklarından anlaşılması gerekenin, taşınmazla ilgili mevcut bilgilere aykırı olarak yapılan kayıtlar olduğu; yani tapu kaydındaki belgelere aykırı olmayan bir yanlışlığın, basit yazı yanlışlığı olarak kabul edilerek, tapu idaresi tarafından düzeltilmesine hukuken olanak bulunmadığı; bu duruma göre davacıya ait taşınmazın mülkiyetinin niteliği konusunda tapu kaydında yapılacak bir değişikliğin mahkeme kararı ile yapılması, bu kararın da mülkiyet hukukunu ilgilendirmesi nedeniyle adli yargı mahkemelerince verilmesi gerekmekte olup, bu haliyle mahkemelerince işbu davanın görüm ve çözümünde adli yargı mahkemelerinin görevli olduğu kanısına varıldığı; açıklanan nedenlerle görevli yargı yerinin belirlenmesi için 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesine göre Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulmasına, karar alınıncaya kadar davanın incelenmesinin ertelenmesine karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Ahmet AKYALÇIN’ın Başkanlığında, Üyeler: M. Lütfü ÜÇKARDEŞLER, Ahmet VELİOĞLU, Serap AKSOYLU, Z. Nurhan YÜCEL,  Abdullah ARSLAN ve Levent ÖZÇELİK’in katılımlarıyla yapılan 5.2.2007 günlü toplantısında;

I-İLK İNCELEME :Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre;

İdare Mahkemesince 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesinde öngörülen şekilde başvurulduğu; Davacı vekilince idare mahkemesinde açılan davada, adli yargı yerindeki talebine ek olarak Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü 5. Bölge Müdürlüğünce verilen 4.6.2004 tarih ve 1986 sayılı işleminin de iptalinin istenildiği görülmekte ise de; her iki yargı yerinde ortak talep olan “tapuda cinsi kargir dükkan ve arsası olarak kayıtlı olan taşınmazın, cinsinin akaryakıt istasyonu olarak değiştirilerek kayıt ve tesciline karar verilmesi” yönünden uyuşmazlığın doğduğu ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından adli ve idari yargı yerleri arasında doğan görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.

II-ESASIN İNCELENMESİ : Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK’in, davanın çözümünde  adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ahmet BEŞİNCİ ile Danıştay Savcısı Gülen AYDINOĞLU’nun, davada  adli yargının görevli olduğu yolundaki yazılı ve sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, davacı adına tapuda cinsi kargir dükkan ve arsası olarak kayıtlı olan taşınmazın, cinsinin akaryakıt istasyonu olarak değiştirilerek kayıt ve tesciline karar verilmesi istemiyle açılmıştır.

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 1027. maddesinde “İlgililerin yazılı rızaları olmadıkça, tapu memuru, tapu sicilindeki yanlışlığı ancak mahkeme kararıyla düzeltebilir. Düzeltme eski tescilin terkini ve yeni bir tescilin yapılması biçiminde de olabilir. Tapu memuru, basit yazı yanlışlıklarını, tüzük kuralları uyarınca resen düzeltir.” hükmüne; Tapu Sicili Tüzüğü’nün 85. maddesinde de “ Kütük üzerinde belgelere aykırı tescil veya yazımın düzeltilebilmesi için ilgililerin yazılı olurunun alınması ve yevmiye defterine kaydedilmesi gerekir.(…)

Kütük, yevmiye defteri ve yardımcı sicillerde belgesine aykırı olarak basit yazım hatası yapıldığının tespit edilmesi halinde, müdür tarafından nedeni düzeltmeler sicilinde açıklanarak, re'sen düzeltme yapılır.” hükmüne yer verilmiştir.

Öte yandan, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “İdari Dava Türleri ve İdari Yargı Yetkisinin Sınırı” başlığını taşıyan 2. maddesinin 1 numaralı bendinde, idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları; idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları ile tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar, idari dava türleri olarak sayılmıştır.

Olayda, davacıya ait taşınmaz üzerinde 20.12.1967 tarihinden itibaren ve halen petrol istasyonunun mevcut olduğu, ancak tapu kaydında taşınmazın cinsinin kargir dükkan ve arsası olarak kayıtlı bulunduğu, davacı tarafından bu taşınmazın 14.12.1998 tarihinde satın alındığı, davacının davalı idareye başvurarak tapu kaydında taşınmazın cinsinin akaryakıt istasyonu olarak değiştirilmesini talep ettiği, davacının bu talebinin, davalı Tapu İdaresi tarafından,   Ereğli Belediyesi’nden yapı kullanma izni veya bunun yerine geçen bir belgenen ibrazı halinde yerine getirilebileceği gerekçesiyle reddedildiği, Ereğli Belediyesi’nce dava konusu binaya ilişkin olarak arşiv kayıtlarında herhangi bir belgenin bulunmadığı, söz konusu binanın inşaat ruhsatının bulunmadığı, geriye dönük olarak inşaat ruhsatı ve yapı kullanma izninin düzenlenmesinin imar mevzuatı açısından mümkün olmadığı, dava konusu taşınmaz üzerinde 20.12.1967 tarihinden itibaren ve kadastro geçmeden akaryakıt bayiliği yapıldığının belirtildiği; davacı tarafından, adına tapuda cinsi kargir dükkan ve arsası olarak kayıtlı olan taşınmazın, cinsinin akaryakıt istasyonu olarak değiştirilerek kayıt ve tesciline karar verilmesi istemiyle davanın açıldığının anlaşılmaktadır.

Davada, tapu kayıtlarına dayanak teşkil eden imar mevzuatına ilişkin  işlemlerin iptali istenilmemiş olduğundan, ortada idari yargı yetkisi kapsamına giren bir idari dava bulunduğundan söz etmek olanaksızdır.

Bu durum karşısında,  tapu kayıtlarında yer alan taşınmazın cinsinin değiştirilerek, kayıt ve tescil edilmesine yönelik uyuşmazlığın, Medeni Kanun hükümlerine göre çözümlenmesinde adli yargı yerleri görevli bulunmaktadır.

Açıklanan nedenlerle, İdare Mahkemesinin başvurusunun kabulü ile Asliye Hukuk Mahkemesinin verdiği görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

SONUÇ: Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Konya 2. İdare Mahkemesi’nin BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile Konya / Ereğli 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 30.9.2004 gün ve E:2004/327, K:2004/400 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 5.2.2007 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

KAMULAŞTIRMA HUKUKUNUN ADLİ YARGI BOYUTU



KAMULAŞTIRMA HUKUKUNUN ADLİ YARGI BOYUTU




Hüseyin Güngör Babacan,

Yargıtay 18 Hukuk Dairesi Üyesi


Kamulaştırma Kanunu 05.05.2001 tarihinde yürürlüğe giren

4650 Sayılı Kanun ile değiştirilmiştir. Peki bu değişiklik ile neler getirilmiştir?

-Dava açma sıfatı değişti. Öncesinde taşınmaz maliki dava açarken, değişiklik sonrasında kamulaştırmayı yapan idare tarafından dava açılacaktır.

-Değerlendirme tarihi değişti. Öncesinde kamulaştırma tarihi değerlendirme tarihi iken, sonrasında dava tarihi değerlendirme tarihi oldu.

-Satın alma usulü getirildi.

-Bilirkişi raporlarının değerlendirme kriterleri değişti.

-Faiz uygulaması değişti.

-Mahkeme masraflarından sorumluluk değişti.

-Kamulaştırılan taşınmazın tescili ile ilgili sistem değişti.

Peki, bir dava açıldığında hangi hükümler uygulanacak?

Kamulaştırma Kanununa eklenen geçici hükümle bu duruma açıklık getirilmiştir. Geçici 2. madde ―Bu Kanunun yürürlüğe girmesinden önce açılan davalarda, davanın açıldığı günde yürürlükte olan kanunlara göre işlemeye başlamış olan dava süreleri, o kanunlara göre tespit edilir.‖ demektedir.



Buna göre;

Taşınmaz 5.5.2001 tarihinden sonra kamulaştırılmışsa, artık 4650 sayılı kanun ile yapılan değişikliğe göre işlem yapılacaktır.

Kamulaştırma işlemi 5.5.2001 tarihinden önce yapılmışsa, bu durumda iki ayrı durum ortaya çıkmaktadır.

a)- Taşınmaz mal maliki için veya maliklerinden biri için bile olsa kamulaştırma evrakı tebliğ için notere 5.5.2001 tarihinden önce verilmişse (tebliğ şartı aranmaksızın) 2942 sayılı kanun uygulanacaktır. 2

b)- Taşınmaz malın kamulaştırma evrakları tebliğ için 5.5.2001 tarihinden sonra verilmiş veya hiç verilmemişse, bu durumda 4650 sayılı yasa ile değişik Kamulaştırma Hükümleri uygulanacaktır.

Uygulamada taşınmaz hissedarlarından biri hakkında 2942 Sayılı Kanunun değişikliğinden önce bir işlem yapılmışsa, 05.05.2001 tarihinden sonra da diğer hissedarlar hakkında artık yeni kanun değil, eski kanun uygulanmaktadır.

KAMULAġTIRMA ġERHĠ

Kamulaştırma açısından her ne kadar adli yargı boyutu, kamulaştırmayı yapan idarenin kamulaştırma belgelerine Asliye Hukuk mahkemesine vermesi ile başlar ise de, gerçekte kamulaştırma iradesinin idare tarafından tapu sicil müdürlüğüne bildirmesi ile başlamıştır. Zira tapu sicil müdürlükleri tamulaştırma şerhlerini idarenin bildirimi ile tapuya işledikten sonra, idarece süresinde dava açılmaması üzerine taşınmaz sahibinin şerhin silinmesi için başvurusunda mahkemeden karar aramaktadır.

Kamulaştırma Kanununun 7. maddesinin 2. fıkrasında ― İdare kamulaştırma kararı verdikten sonra kamulaştırmanın tapu siciline şerh verilmesini kamulaştırmaya konu taşınmaz malın kayıtlı bulunduğu tapu idaresine bildirir. Bildirim tarihinden itibaren malik değiştiği takdirde, mülkiyette veya mülkiyetten gayri ayni haklarda meydana gelecek değişiklikleri tapu idaresi kamulaştırmayı yapan idareye bildirmek zorundadır. İdare tarafından, şerh tarihinden itibaren altı ay içinde 10 uncu maddeye göre kamulaştırma bedelinin tespitiyle idare adına tescili isteğinde bulunulduğuna dair mahkemeden alınacak belge tapu idaresine ibraz edilmediği takdirde, bu şerh tapu idaresince resen sicilden silinirdenilmektedir. Bu hükme göre kamulaştırma şerhinin tapu siciline işlendiği tarihten itibaren 6 ay içerisinde mahkemede dava açımlamaması yada açılması ancak bunun tapu sicil müdürlüğüne 6 ay içerisinde bildirilmemesi halinde şerhin resen silinmesi gerekir. Ancak tapu sicil müdürlüğü Medeni Kanunun 1027. maddesine göre ―İlgililerin yazılı rızası olmadıkça, tapu memuru, tapu sicilindeki yanlışlığı ancak mahkeme kararıyla düzeltebilir.‖ hükmünden dolayı, tapu kaydındaki kamulaştırma şerhini silmemektedir. Hâlbuki Medeni Kanun genel, Kamulaştırma Kanunu ise özel bir kanundur. Burada özel kanunun hükmü uygulanması gerekir. 3

Bir taşınmaz üzerinde kamulaştırma şerhinin bulunması, o taşınmaza talebi azaltmakta, hak sahiplerinin taşınmaz üzerindeki tasarruf yetkileri kısıtlanmaktadır. Bu durumda da önlerine çıkan imkânlardan yararlanamama sonucunu doğurmakta, ayrıca, hiç hak etmedikleri halde mahkemeye dava açmak suretiyle, zamanlarını ve imkânlarını boşa kullanmasına neden olmaktadır. AĠHM’nin Sporrong-Lönnroth-Ġsveç kararında da belirttiği gibi, kısıtlama süresince mülkün satılmasının çok güç olduğu, bu önlemlerin geçerli olduğu sürece tazminata hükmedilmesi gerektiği belirtilmiştir.



SATIN ALMA USULÜ

4650 Sayılı yasayla yapılan değişiklikle, idareye öncelikle taşınmazı satın alma yöntemiyle kamulaştırması öngörülmüştür. Yasadaki bu değişiklikle maddenin gerekçesinden de anlaşılacağı üzere amaç; idarelerce daha çabuk kamulaştırma bedelinin tespit edilmesi, mal sahibiyle biran önce anlaşma sağlayıp kamulaştırma işlemi ve bedelinin sonuçlandırılmasıdır.

Bu madde sadece tapulu taşınmazlarda uygulanmalıdır. Yargıtay uygulamalarına göre, tapusuz taşınmazlarla ilgili olarak idarece bu madde uygulanmaksızın yasanın 19. maddesinde belirtildiği usulde doğrudan doğruya dava açılabileceği kabul etmektedir.

Maddenin birinci fıkrasına göre idare, öncelikle kamulaştırılan taşınmazın satın alma yöntemiyle kamulaştırılmasını sağlayacaktır.

Maddenin ikinci fıkrasında idarenin, kamu yararı kararından sonra taşınmazın değerinin nasıl belirleneceği düzenlenmiştir. Buna göre, idare, kıymet takdiri yapmak için kendi bünyesinden seçeceği üç kişilik bilirkişi kurulu oluşturacaktır. Ayrıca, taşınmazın değerinin tespiti için ilgili kurum ve kuruluşlardan, Sanayi ve Ticaret Odasından, emlakçılardan bilgi alacaktır.

Maddenin üçüncü fıkrasında, kıymet takdir komisyonunca belirlenen tahmini bedel üzerinden pazarlıkla satın alma ve trampa işlerini yürütmek için idare kendi bünyesinde yine en az üç kişilik uzlaşma komisyonu kuracaktır.

Maddenin dördüncü fıkrasına göre, idare takdir komisyonu raporunda tespit edilen bedeli belirtmeksizin satın almak veya trampa yapmak için malike resmi taahhütlü bir yazı gönderir. Bu yazının Tebligat Yasasına uygun tebliği gerekir. Tebligat yasaya uygun değilse yeniden tebligat yapılmalıdır. Beşinci fıkra uyarınca da, malik veya vekili 15 gün içersinde uzlaşma için idareye başvuracaktır. İdare ile malik, kıymet takdir raporundaki değeri geçmemek üzere anlaşırlarsa bu husus bir tutanakla tespit edilir. Bu tutanak ilgili kişi veya vekili ile komisyon üyelerince imzalanır. Altıncı fıkra uyarınca da, tutanağın tanziminden 4

itibaren idare 45 gün içinde kamulaştırma bedelini ödemeye hazır hale getirmeli, bedelin hazır olduğu malike bildirildikten sonra ilgilinin belirtilen günde tapuda ferağ vermesi istenir. Ferağ verildikten sonra idare, kamulaştırma bedelini öder.

8.maddeye göre satın alınan ve trampa edilen taşınmazlar için kamulaştırma bedeli yönünden ve kamulaştırma işlemine karşı dava açılamaz.

Dördüncü fıkrada belirtilen şekilde tebligat yapılmasına rağmen ilgili anlaşmaya gelmezse veya gelip de anlaşmaya varılmazsa, idare 10.maddeye göre tespit ve tescil davası açacaktır. Dava açıldıktan sonra hakim, ilgilinin yöntemince anlaşmaya çağrılıp çağrılmadığına bakacaktır. İlgili yöntemince anlaşmaya çağrılmamış ve duruşmaya gelip beyanda da bulunmamışsa, ya davayı reddedecek yada esasa girecektir. Ama, yöntemince anlaşmaya çağrılmamış ve fakat, duruşmaya gelip beyanda bulunmuşsa artık davanın esasına girilecektir. Tarafların anlaşmasına rağmen taşınmaz maliki ferağı vermez ise, bu durumda yine 10. maddeye göre dava açılacaktır. Mahkeme yargılama aşamasında taşınmaz sahibinin daha önce idare önünde anlaştığı bedel ile bağlı olmaksızın, hakkaniyete uygun bir bedel belirleyecektir. Malikin idare önünde uzlaştığı bedel Hukuk Muhakemeleri Kanununun anladığı manada bir kabul değildir.

Bu maddenin uygulanmasında Kamulaştırma Kanununun 27. maddesine göre acele kamulaştırma yöntemine de değinmek gerekir. Bu maddenin amacı, idarenin yapmış olduğu hizmetlerin kesintisiz bir şekilde devam etmesi ve bu doğrultuda ihtiyaç duyduğu taşınmazlara da bir an evvel el atmasını sağlanmasıdır. Bu maddeye göre ;

-3634 sayılı Milli Müdafaa Mükellefiyeti Kanununun uygulanmasında yurt savunması ihtiyacına veya

-Aceleliğine Bakanlar Kurulunca karar alınacak hallerde veya

-Özel kanunlarla öngörülen olağanüstü durumlarda;

gerekli olan taşınmaz malların kamulaştırılmasında kıymet takdiri dışındaki işlemler sonradan tamamlanmak üzere ilgili idarenin istemi ile mahkemece yedi gün içinde o taşınmaz malın 10 uncu madde esasları dairesinde ve 15 inci madde uyarınca seçilecek bilirkişilerce tespit edilecek değeri, idare tarafından mal sahibi adına 10 uncu maddeye göre yapılacak davetiye ve ilanda belirtilen bankaya yatırılarak o taşınmaz mala el konulabilir.

İdare el koyma işleminden sonra yine Kamulaştırma Kanununun 8. maddesine göre işlem yapacaktır. Ancak pazarlık yapacağı bedelde, ister kendi bünyesinde oluşturacağı kıymet takdir komisyonunun belirlediği değer, isterse mahkemece belirlenen değeri kıstas alabilir. Yargıtay bu bedellerin hangisinin alındığına bakmamaktadır. Tarafların usulüne 5

uygun pazarlık yapıp yapmadığına, tebligatların hak sahibine usule uygun yapılıp yapılmadığına dikkat etmektedir.

8. maddenin en büyük eksikliği, idareye dava açması için bir süre sınırlaması getirmemesidir. Ancak, 7. maddeye göre şerh tarihinden itibaren 6 ay içerisinde idarece dava açıldığının belgelenmemesi halinde, şerhin silineceği dikkate alındığında, bu sure şerhten itibaren 6 ay olmalıdır. Fakat daha sonrasında dava açılmışsa, taraflar için bir hak kaybına neden olmayacağı için davaya bakılmalıdır.

KAMULAġTIRMA BEDELĠNĠN MAHKEMECE TESPĠTĠ VE TAġINMAZ MALIN ĠDARE ADINA TESCĠLĠ (10.md.)

Kamulaştırmanın satın alma usulü ile yapılamaması halinde idare, 7 nci maddeye göre topladığı bilgi ve belgelerle 8 inci madde uyarınca yaptırmış olduğu bedel tespiti ve bu husustaki diğer bilgi ve belgeleri bir dilekçeye ekleyerek taşınmaz malın bulunduğu yer asliye hukuk mahkemesine müracaat eder ve taşınmaz malın kamulaştırma bedelinin tespitiyle, bu bedelin, peşin veya kamulaştırma 3 üncü maddenin ikinci fıkrasına göre yapılmış ise taksitle ödenmesi karşılığında, idare adına tesciline karar verilmesini ister.

Mahkeme, idarenin başvuru tarihinden itibaren en geç otuz gün sonrası için belirlediği duruşma gününü, dava dilekçesi ve idare tarafından verilen belgelerin birer örneği de eklenerek taşınmaz malın malikine meşruhatlı davetiye ile veya idarece yapılan araştırmalar sonucunda adresleri bulunamayanlara, 7201 sayılı Tebligat Kanununun 28 inci maddesi gereğince ilan yoluyla tebligat suretiyle bildirerek duruşmaya katılmaya çağırır. Duruşma günü idareye de tebliğ olunur.



Mahkemece malike doğrudan çıkarılacak meşruhatlı davetiyede veya ilan yolu ile yapılacak tebligatta;

a)Kamulaştırılacak taşınmaz malın tapuda kayıtlı bulunduğu yer, mevkii, pafta, ada, parsel numarası, vasfı, yüzölçümü.

b)Malik veya maliklerin ad ve soyadları,


c) Kamulaştırmayı yapan idarenin adı, 6


d) 14 üncü maddede öngörülen süre içerisinde, tebligat veya ilan tarihinden itibaren kamulaştırma işlemine idari yargıda iptal veya adli yargıda maddi hatalara karşı düzeltim davası açabilecekleri,

e) Açılacak davalarda husumetin kime yöneltileceği,

f) 14 üncü maddede öngörülen süre içerisinde, kamulaştırma işlemine karşı idari yargıda iptal davası açanların, dava açtıklarını ve yürütmenin durdurulması kararı aldıklarını belgelendirmedikleri takdirde, kamulaştırma işleminin kesinleşeceği ve mahkemece tespit edilen kamulaştırma bedeli üzerinden taşınmaz malın kamulaştırma yapan idare adına tescil edileceği,

g) Mahkemece tespit edilen kamulaştırma bedelinin hak sahibi adına hangi bankaya yatırılacağı,

h) Konuya ve taşınmaz malın değerine ilişkin tüm savunma ve delilleri, tebliğ tarihinden itibaren on gün içinde mahkemeye yazılı olarak bildirmeleri gerektiği, belirtilir.


Dava dilekçesinin ve kamulaştırma belgelerinin malike tebliğ edileceğinden bahsedilmektedir. Yasanın bu düzenlemesi uygulamada sıkıntılara yol açmaktadır. Taşınmazla ilgisi olanlara da (ipotek alacaklısı, haciz alacaklısı iflas alacaklısı vb.) tebliğ edilmesinde fayda vardır. Zira tespit edilen bedelin azlığı ya da fazlalığında bu hak sahiplerinin de menfaati bulunmaktadır.



Dava dilekçesinin usulüne uygun tebliğ edilmesinden itibaren hak sahibi 30 gün içinde davalı üç konuda karar verme durumunda kalacaktır.

1-İdari yargıda iptal davası açma,

2-Maddi hatalara karşı düzeltme davası açma,

3-Kamulaştırmadan artan kesim için idareye başvurarak bu kısmında kamulaştırılmasını isteme.

Bu 30 gün içerisinde kamulaştırmanın iptali için dava açılmazsa, kamulaştırma kesinleşir ve artık kamulaştırmanın yerindeliği incelenemez. İptal davası açılması halinde adli yargıdaki davanın görülmesine engel olmaz. Ancak idari yargıdan bir iptal kararı verilirse ya 7

da yürütmenin durdurulması kararı verilirse, bu kararın asliye hukuk mahkemesine sunulması halinde değer kazanacaktır. İptal kararı verilmesi halinde dava reddedilecek, yürütmenin durdurulması kararı verilmesi halinde ise iptal davası sonuçlanana kadar bekletici mesele yapılacaktır.

Maddi hatalara karşı düzeltme davası ise uygulamada genellikle mesaha tashihi davaları için uygulanmaktadır. Diğer maddi hataları ise Yargıtay 18. Hukuk Dairesi resen gözetmektedir.

Artan kesimin kamulaştırılması için hak sahibi 30 gün içerisinde idareye başvurulması halinde, idare, ister bu talebi kabul eder, isterse etmeye bilir. Kabul ederse bir sorun çıkmaz, mahkeme taşınmazın tamamı için davayı görür ve tamamı için tescile karar verir. İdare kabul etmezse, bu durumda taşınmazın hakikaten artan kısmı değerini kaybetmişse, bu kısmında bedelini belirleyerek ödenmesine ve tapusunun iptali ile tesciline karar verir. Eğer artan kısım tamamen değerini kaybetmemişse, bu halde değer kaybını belirler, kamulaştırılan kısım için belirlediği bedele ekleyerek hak sahibine ödenmesine karar verir, artan kısmın tapusunun ise iptaline karar vermez.

Mahkemece, kamulaştırılacak taşınmaz malın bulunduğu yerde mahalli gazete çıkıyor ise, bu mahalli gazetelerden birisinde ve Türkiye genelinde yayımlanan gazetelerin birisinde kamulaştırmanın ve belgelerin özeti en az bir defa yayımlanır.

Mahkemece belirlenen günde yapılacak duruşmada hakim, taşınmaz malın bedeli konusunda tarafları anlaşmaya davet eder. Tarafların bedelde anlaşması halinde hakim, taraflarca anlaşılan bu bedeli kamulaştırma bedeli olarak kabul eder ve sekizinci fıkranın ikinci ve devamı cümleleri uyarınca işlem yapar.

Mahkemece yapılan duruşmada tarafların bedelde anlaşamamaları halinde hakim, en geç on gün içinde keşif ve otuz gün sonrası için de duruşma günü tayin ederek, 15 inci maddede sayılan bilirkişiler marifetiyle ve tüm ilgililerin huzurunda taşınmaz malın değerini tespit için mahallinde keşif yapar. Yapılacak keşifte, taşınmaz malın bulunduğu yerin bağlı olduğu köy veya mahalle muhtarının da hazır bulunması amacıyla, muhtara da davetiye çıkartılır ve keşifte hazır bulunması temin edilerek, muhtarın beyanı da alınır.

Bilirkişiler, taraflar ve diğer ilgililerin beyanını da dikkate alarak, 11 inci maddedeki esaslar doğrultusunda taşınmaz malın değerini belirten raporlarını onbeş gün içinde 8

mahkemeye verirler. Mahkeme bu raporu, duruşma günü beklenmeksizin taraflara tebliğ eder. Yapılacak duruşmaya hakim, taraflar veya vekillerini ve bilirkişileri çağırır. Bu duruşmada tarafların bilirkişi raporlarına varsa itirazları dinlenir ve bilirkişilerin bu itirazlara karşı beyanları alınır.

Tarafların bedelde anlaşamamaları halinde gerektiğinde hakim tarafından onbeş gün içinde sonuçlandırılmak üzere yeni bir bilirkişi kurulu tayin eder ve hakim, tarafların ve bilirkişilerin rapor veya raporları ile beyanlarından yararlanarak adil ve hakkaniyete uygun bir kamulaştırma bedeli tespit eder. Mahkemece tespit edilen bu bedel, taşınmaz mal, kaynak veya irtifak hakkının kamulaştırılma bedelidir. Tarafların anlaştığı veya tarafların anlaşamaması halinde hakim tarafından kamulaştırma bedeli olarak tespit edilen miktarın, hak sahibi adına, hak sahibi tespit edilememiş ise ileride ortaya çıkacak hak sahibine verilmek üzere 10 uncu maddeye göre mahkemece yapılacak davetiye ve ilanda belirtilen bankaya yatırılması ve yatırıldığına dair makbuzun ibraz edilmesi için idareye onbeş gün süre verilir. Gereken hallerde bu süre bir defaya mahsus olmak üzere mahkemece uzatılabilir. İdarece, kamulaştırma bedelinin hak sahibi adına yatırıldığına veya hak sahibinin tespit edilemediği durumlarda, ileride ortaya çıkacak hak sahibine verilmek üzere bloke edildiğine dair makbuzun ibrazı halinde mahkemece, taşınmaz malın idare adına tesciline ve kamulaştırma bedelinin hak sahibine ödenmesine karar verilir ve bu karar, tapu dairesine ve paranın yatırıldığı bankaya bildirilir. Tescil hükmü kesin olup tarafların bedele ilişkin temyiz hakları saklıdır.



Hâkim, adil ve hakkaniyete uygun bir bedel belirlerken, aynı yöreden aynı niteliklere sahip diğer taşınmazlar için hangi bedeli belirlemiş ise bunu göz önüne alacaktır. Zira birden fazla taşınmaz kamulaştırılmış olabilir. Bu durumda yeknesaklığın sağlanmaması halinde, diğer taşınmaz mal sahiplerinin adalet duygusu zedelenebilir. Ayrıca hâkim, yasaya göre tespit ettiği bedelin bankaya bloke edilmesi için en fazla iki kere süre verebilecektir. Ancak daha fazla süre verilmesinin müeyyidesi yasada düzenlenmemiştir. Yargıtay uygulamalarında bedel bankaya bloke edilmeden mahkemece davanın reddine karar verilmişse, karar onanmakta; bedel bankaya bloke edildikten sonra davanın reddine karar verilmişse, usul ekonomisi dikkate alınarak karar bozulmaktadır.

Mahkemece tescile hükmedilmesi halinde bankaya bloke edilen bedelin hak sahibine ödenmesine karar verilirken, tapu kaydındaki şerhlerin bedele yansıtılması gerekir. Aksi halde taşınmazın bedeli üzerinde kısıtlama olmadığı için taşınmaz malikine ödenecek, ipotek yada 9

haciz hakkı sahipleri haklarına kavuşamayacaktır. Yargıtay tarafından kararlar incelenirken bu hususa dikkat edilmekte ve bu şerhler tespit edilen bedele yansıtılmakta ise de, inceleme aşamasına gelmeden bedel taşınmaz malikince bankadan tahsil edildiğinden, uygulamada diğer hak sahipleri mağdur olmaktadır. Bunun için malik dışındaki hak sahiplerine de dava dilekçesi tebliğ edilmesi gerekir düşüncesindeyiz.

Tescil hükmü kesindir, ancak bu kesinlik kamulaştırılacak miktar ile sınırlıdır. Kamulaştırma kısmi olmasına rağmen mahkemece taşınmazın tamamının tapusunun iptaline karar verilmiş ise, bu durumda Yargıtay uygulamalarına göre yolsuz tescile hükmedilen miktarla ilgili bozma kararları verilmektedir.

Kamulaştırma Kanununun 10. maddesinde öngörülen işlemler, mahkemenin davetine uymayanlar olduğu takdirde ilgilinin yokluğunda yapılır.

Hak sahibinin tespit edilemediği durumlarda mahkemece, kamulaştırma bedelinin üçer aylık vadeli hesaba dönüştürülerek nemalandırılması amacıyla gerekli tedbirler alınır.

Kamulaştırılması yapılan taşınmaz mal, tahsis edildiği kamu hizmeti itibariyle sicile kaydı gerekmeyen bir niteliğe dönüşmüş ise, istek halinde mahkemece sicil kaydının terkinine karar verilir.

KAMULAġTIRMA BEDELĠNĠN TESPĠTĠ ESASLARI (11.md.)

Kamulaştırma Kanununun 11. maddesi ―15 inci madde uyarınca oluşturulacak bilirkişi kurulu, kamulaştırılacak taşınmaz mal veya kaynağın bulunduğu yere mahkeme heyeti ile birlikte giderek, hazır bulunan ilgilileri de dinledikten sonra taşınmaz mal veya kaynağın;




a)Cins ve nevini,

b) Yüzölçümünü.

c) Kıymetini etkileyebilecek bütün nitelik ve unsurlarını ve her unsurun ayrı ayrı değerini,


d)Varsa vergi beyanını, 10


e)Kamulaştırma tarihindeki resmi makamlarca yapılmış kıymet takdirlerini,

f) Arazilerde, taşınmaz mal veya kaynağın kamulaştırma tarihindeki mevkii ve şartlarına göre ve olduğu gibi kullanılması halinde getireceği net gelirini.

g) Arsalarda, kamulaştırılma gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre satış değerini,

h) Yapılarda, resmi birim fiyatları ve yapı maliyet hesaplarını ve yıpranma payını,

ı) Bedelin tespitinde etkili olacak diğer objektif ölçüleri,

Esas tutarak düzenleyecekleri raporda bütün bu unsurların cevaplarını ayrı ayrı belirtmek suretiyle ve ilgililerin beyanını da dikkate alarak gerekçeli bir değerlendirme raporuna dayalı olarak taşınmaz malın değerini tespit ederler.

Taşınmaz malın değerinin tespitinde, kamulaştırmayı gerektiren imar ve hizmet teşebbüsünün sebep olacağı değer artışları ile ilerisi için düşünülen kullanma şekillerine göre getireceği kâr dikkate alınmaz.


Kamulaştırma yoluyla irtifak hakkı tesisinde, bu kamulaştırma sebebiyle taşınmaz mal veya kaynakta meydana gelecek kıymet düşüklüğü gerekçeleriyle belirtilir. Bu kıymet düşüklüğü kamulaştırma bedelidir.” demektedir.



Buna göre, Kamulaştırma Kanununun 11. maddesinin (f) ve (g) bentlerinde kamulaştırma bedeli arazilerde gelir, arsalarda ise emsal satış esas alınarak belirleneceğinden, taşınmazın cins ve nevinin öncelikle ve doğru olarak saptanması gerekir.

Değerlendirme tarihi ise, Kamulaştırma Kanununun 15. maddesinin son fıkrasına göre, kamulaştırma belgelerinin mahkemeye verildiği gündür.

A)- ARSA NĠTELĠĞĠNĠN TESPĠTĠ

Arsa niteliğinin tespitinde iki temel kural vardır.

a)-28.02 1983 tarih ve 83/6122 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı. 11

b)-17.04. 1998 tarih ve 1996/3–1998/1 sayılı Yargıtay İçtihatı Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararı.

Bu iki kararın içeriğinden çıkan sonuca göre;

—1/1000 ölçekli uygulama imar planında kalan bütün taşınmazlar arsadır. İstisnası imar yasağıdır.

— 1/5000 ölçekli nazım imar planında olmakla birlikte dava konusu taşınmazın etrafının meskûn olması ve belediye hizmetlerinden (belediyece iskân edildiği veya edileceği için getirilmiş olan elektrik, su, aydınlatma, çöp toplama, kanalizasyon gibi) yararlanması gerekir. Bu üç şartı aynı anda taşımayan taşınmaz arsa olarak değerlendirilemez. Bu iki kural dışında kalan taşınmazların tamamı arazi olarak değerlendirilecektir.

Yargıtay uygulamalarına göre, kamulaştırma amacıyla taşınmaz imar planı içerisine alınıyorsa/alınmışsa bu durumda arsa olarak değerlendirilemez. İmar planına alınmadan önceki durumuna bakılmalıdır.



TaĢınmaz kısmen imar planı içinde ise;

a)-Taşınmazın bir kısmı 1/1000 planda ise,



Bu durumda 1/1000 imar planında kalan yer arsa olacaktır. Kalan kısımda ise İçtihadı Birleştirme Kararına göre araştırma yapılacak meskûn ve belediye hizmetlerinden faydalanıyorsa arsa olacak, aksi halde arazi olarak değerlendirilecektir.

b)-Taşınmazın bir kısmı 1/5000 nazım imar planında ise



Bu kısım için araştırma yapılacak, arsa olduğu saptanırsa arsa olarak değerlendirilecek, kalan kısım ise arazi olacaktır. Araştırmada aranan şartlar yoksa tamamı arazi olacaktır. Ancak bu durumda objektif artış düşünülebilir. 12

Taşınmaz köy yerleşim alanı içinde olması sırf bu sebepten dolayı ona arsa niteliğini vermez. Köy eğer belediyelikse, taşınmazın bu belediyece yapılan imar planına alınıp alınmadığı araştırılmalıdır. 1/1000 ve 1/5000 planlarına bakılmalıdır.

B)-ARAZĠ DEĞERLENDĠRĠLMESĠ

Kamulaştırma Kanununun 11. maddesinin 3. fıkrasının (f) bendi arazi niteliğindeki bir taşınmazın değerinin net gelir yöntemine göre belirleneceğini hükme bağlamıştır. Yasanın bu hükmü emredici niteliktedir.

Yasanın 11. maddesinin 3. fıkrasının (f) bendi gereğince, taşınmaz malın mevkii ve şartlarına göre ve oldu gibi kullanılması halinde ekilecek ürünler ve münavebeye alınan bu ürünlerin elde edilmesi için yapılacak harcamalar göz önünde tutularak net gelirin hesaplanması ve bilimsel yolla değerinin bulunması, bedel tespitinde diğer tüm unsurlarda dikkate alınarak her unsurun gerekçeleri ve değere katkı oranları ayrı ayrı belirtilip dayanakları gösterilmek suretiyle değerlendirilerek kamulaştırma bedeli tespit edilir.

Bilimsel yolla arazinin değeri de net gelirin hesaplanarak bunun kapitalizosyon faizine bölünmesi ile tespit edilir.

1-Ürün münavebesi

Münavebeye alınacak ürünler bölgenin şartlarına göre oldukça çeşitli olmalıdır. Zira amaç taşınmazın ekilen ürün esas alınarak belli bir yıl içindeki gelirini bulmak değil, bölgede geçerli olan ortalama geliri ve buna göre değerini bulmaktır. Bunun içinde çevrede ekilmesi mutat ürünler Tarım Müdürlüğünden sorularak tespit edilecektir. 13

Münavebeye alınacak ürünler kamulaştırılacak taşınmazın bulundu bölge dikkate alınarak istenebilir, ancak o taşınmazın bulunduğu bölgeye-köye ait net gelirler alınamaz.

Münavebeye en az iki ürün alınmalıdır.

Yetiştikleri mevsim itibariyle en yüksek fiyatta olanların alınması yanıltıcı sonuçlara götürür. Ortalama değerleri ifade edenler alınmalıdır.

Ayrıca nadas, ürün olarak münavebeyi alınamaz. Yine, işlenme sonucu elde edilen ürün( zeytinyağı, pancar yemi v.s) münavebe alınamaz.

2-Münavebeye alınan ürünlere ait resmi veriler

—Verim

Münavebeye alınan ürünün dekar başına verimini ifade eder. Uygulamada ortalama verim esas alınmaktadır. Aynı ürüne ait verimler sulu-kuru arazilerde farklı olacağından, verimleri gösterir listenin bu nitelikleri de belirtilmek suretiyle ayrı ayrı istenilmesi gerekmektedir.

Uygulamada kamulaştırmanın yapılacağının duyulduğu hallerde bazen ürün verimlerinde suni artışlar olabilmektedir. Bunun için gerçekçi bir değerlendirme yapılabilmesi için değerlendirme tarihinden itibaren geriye doğru beş yılın ortalamasının alınmasında fayda vardır.

—Üretim gideri

Tarım arazisine ekilecek olan ürün cinsine göre bir dekara yapılması gereken harcama toplamıdır. Burada ençok karşılaşılan tereddüt arazi kirası bedelinin üretim giderine dahil edilip edilmeyeceğidir. Daire tarla kirasını masraflar arasında görmemektedir. Bundan ayrı, sermaye faizi, genel idari giderler gibi doğrudan taşınmaza yapılmayan giderler de masraflara katılamaz..

—Fiyat 14

Değerlendirme yapılan yıla ait toptan satış fiyatları esas alınmalıdır. Fiyatları taşınmazın bulunduğu ilçedeki/ildeki tarım müdürlükleri belirleyecektir. Ancak belli ürünlerin alım satımı tek bir merkezde yapıldığı hallerde bu kurumların belirlemiş oldukları fiyatlar esas alınmalıdır.

3-Kapitalizasyon faiz oranının belirlenmesi

Kapitalizasyon faizi, arazinin rantı ile satış değeri arasındaki oranıdır. Bu faiz oranının belirlenmesinde arazinin verimine etkili olan faktörler (sulu veya kuru oluşu, toprak yapısı, ekilebilecek ürünler) yanında, satış değerine etkili olabilecek faktörlerde (önemli yerleşim birimlerine yakınlık, tarımsal amaçlı alt yapı olanakları vb.) dikkate alınır.

4- Köy yerleĢim alanı içindeki taĢınmaz.



Taşınmaz köy yerleşim yeri içinde ise, tarım arazisi olarak değerlendirilecek, ancak 11. maddenin 3. fıkrasının (i) bendi gereğince belirli bir oranda (objektif artış) artış yapılacaktır. Objektif artış oranı %100 geçmemelidir. Ancak, kıymet taktir komisyonu raporunda bu oran %100 den fazla verilmişse, mahkemece de bu oran dikkate alınması durumunda Dairece genelde dokunulmamaktadır.

5-Bedelin tespitinde etkili olabilecek objektif unsurların belirlenmesi

Tarım arazisi olarak kullanılan bir taşınmazda elde edilen ürünün pazarlama kolaylığı, nakliye maliyetinin düşük olması, Büyükşehir ve ana yola yakınlığı gibi nedenlerle objektif nedenlere dayalı artırım yapılabilir. Objektif artış oranı belirlenirken hakim taşınmazın niteliğini dikkate alarak adil ve hakkaniyete uygun bir oran belirleyecektir. Kapitalizasyon faiz oranını belirlemedeki kıstaslar objektif artış oranının belirlenmesinde kullanılamaz.

C- ARSA DEĞERLENDĠRMESĠ

Kamulaştırma Kanununun 11. maddesinin 3. fıkrasının (g) bendi arsa niteliğindeki bir taşınmazın değerinin yalnızca emsal satışlara göre belirleneceğini hükme bağlamıştır.

1-Emsal satıĢlara göre değerlendirme yönteminin genel esasları 15
Arsanın değeri, kamulaştırma gününden önce özel amacı olmayan emsal satışlara göre belirlenir.

Tarafların verdiği veya resen değerlendirmeye alınan emsallerin satıcı-alıcı, satış değeri, satış tarihi ve satılan taşınmazın niteliği (üzerindeki muhdesatlarla birlikte) m2’sini gösteren tapu kaydı getirtilir.

Mümkün olduğunca kamulaştırılan taşınmaza nitelik ve konum bakımından yakın olması tercih edilir. Ancak bu zorunlu değildir.

Yakın konum ve nitelikte taşınmaz yoksa uzak mesafedeki taşınmazlarda incelenebilir.

Emsalin satış değeri dava tarihine endeksleme yöntemi ile taşınır. Burada kullanılacak endeks TUİK’nun toptan fiyat endeksidir.

Bundan sonra kamulaştırılan taşınmaz ile emsalin karşılaştırılması yapılacaktır. Birbirine eksik ve üstün yönleri ayrıntılı olarak belirlenir. Dosyaya getirilen bütün emsaller bir bir incelenmelidir. Bu karşılaştırma yapılırken emsalin ve dava konusu taşınmazın bulunduğu mahaldeki

-Konumu,

-Yüzölçümü,

-Şehir merkezine uzaklığı,

-İmar ve yol durumu (kaç kata inşaat müsadesi olduğu, cadde ve sokağa cephesi olup olmadığı vs),

-Ne şekilde kullanıldıkları,

-Alt yapılarının (yol-su-elektrik-kanalizasyon vs ) bulunup bulunmadığı,

-Ticaret ve mesken alanında olup olmadığı

Somut verilerle saptanmalıdır. Bu saptamalardan sonra taşınmazın m2’si bulunur. En son olarak ta dava konu taşınmaz ile emsalin İmar Kanunu 18. madde gereğince düzenleme 16

görüp görmediği tespit edilerek DOP oranında bir indirim yapılıp yapılmayacağı incelenir. Ayrıca taşınmazdaki eski bir irtifak, geçit hakkı ve diğer kısıtlayıcı haklar varsa bunlar değerlendirilir.

Uygulamada en çok piyasa şartları, rayiç değer gibi genel ifadeler kullanılmakta olup, bu tür beyanlarla değerlendirme yapan raporlar hükme esas alınamaz.

Aynı il-ilçede emsal bulunulmaması halinde aynı niteliklere sahip yakın il-ilçelerden de emsal incelemesi yapılabilir.

Bilirkişi raporunda yazılan her cümle, dayanılan her yargı belgelerle desteklenmelidir.

Emsal mutlaka satış işlemi görmüş olmalıdır. Satış görmemiş bir taşınmaz emsal alınamaz. Örneğin, mahkemece yada idarece tespit edilen bir kamulaştırma bedeli emsal olamaz.

Tarafların serbest iradeleri ile oluşmayan ve bedeli mevcut ekonomik şartlar dâhilinde oluşmayan satışlar emsal olamaz.

Kamulaştırma işlemine tabi olmuş bir taşınmazın satışı emsal olamaz. Ancak güçlü delil kabul edilir. Özellikle bir taşınmazın paydaşları için.

Bankaların alıcı olduğu emsaller emsal alınamaz.

Bir ticari işletmenin bulunduğu taşınmaz emsal alınamaz. Burada binadan ziyade faal durumdaki işletmedir. Otel gibi. Ancak kamulaştırılan taşınmazda bir işletme ise, bu durumda ticari işletmenin bulunduğu taşınmazın satışı emsal alınabilir.

İmar düzenlemesi sonucu yol fazlası olarak bırakılan yerlerin satışı emsal olamaz.

En iyi emsal olabilecek taşınmazlar izaley-i şuyu sonucu yapılan satışlar ile belediyelerin açık artırma sonucu sattığı taşınmazlardır.

2- Emselin satıĢ tarihinin değerlendirme tarihinden önce olması zorunluluğu.



Emsalin değerlendirme tarihinden önce satış görmesi gerekir. Ayni günkü satış emsal olamaz. 17


3- Emsal üzerinde yapı bulunması
Emsal üzerinde yapı varsa bunun değeri satış bedelinden indirilmeli, salt arsanın bedeli bulunmalıdır. Yapını öncelikle niteliği belirlenmeli bundan sonra yapının değerini tespitte de satış tarihindeki Bayındırlık Bakanlığı Yapı Yaklaşık Birim Fiyat Listesi esas alınmalıdır.

4- Emsallerin değerinin endeksleme yöntemiyle güncelleĢtirilmesi

TUİK değerleri esas alınmalıdır.

5- Arsada objektif unsur



Arsa değerlendirmesinde genelde, emsal karşılaştırma suretiyle kamulaştırma konusu taşınmazın değerini etkileyebilecek bütün unsurlar nazara alındığından, bunlara ilaveten objektif değer artırıcı veya eksiltici unsurlar ve buna bağlı olarak emsale göre tespit edilen değerde ayrıca bir artış veya indirim özellik arz edecek fevkalade haller dışında söz konusu olamaz. Ancak uygulamada aynı binadaki bağımsız bölümlerin cephesi yada bulunduğu kat dikkate alındığında daha değerli olmaktadır. Bu durumda zemin için olmasa bile yapı için objektif artış olması gerekeceği düşüncesindeyiz.

6- Arsanın değerini düĢüren haller

Bazı taşınmazlar arsa olsalar bile buraları kullanmak, yapı yapmak mümkün olmayabilir. Bu durumda emsalle kıyaslanması neticesi bulunan değerinden bir miktar indirim yapılması gerekecektir. Örneğin sit alanında kalması, heyelan alanında olması gibi…

D-YAPI DEĞERLENDĠRMESĠ

Yapıların kamulaştırma bedeli belirlenirken; Bayındırlık Bakanlığı Yapı Yaklaşık Maliyet çizelgesindeki sınıfı belirlenmeli, bu çizelgedeki fiyat esas alınmalı, yıpranma oranının belirlenmesinde yapı kullanma izin tarihi ile bu tarihe denk gelen İmar Bakanlığı Yapı Yıpranma oranı dikkate alınmalıdır. 18

Yapının kamulaştırma dışında kalan kısmının eski amacı doğrultusunda kullanıma elverişli olduğu sonucuna varılırsa, yeniden kullanıla bilinir hale gelmesi için gereken onarım masrafı hesaplanıp kamulaştırma bedeline ilave edilmelidir.

KAMULAġTIRMA DAVALARINDA FAĠZ

4650 Sayılı Kanunda faiz öngörülmemiştir. Çünkü kanunda kamulaştırılan taşınmaz mal için dava açılmış olması, o taşınmaza kamulaştırmayı yapan idare tarafından el atma hakkını vermemektedir. Ancak, mahkemenin kamulaştırılan taşınmazın tespit edilen bedelinin bankaya bloke edilmesinden sonra vereceği hükümle tescile de karar verilmekte, bundan sonra taşınmaza el atılmaktadır. Bu durumda taşınmaz, tescil kararına kadar malikin tasarrufunda kalmakta, idarenin kullanımına geçmemektedir. Bunun istisnası ise, Kamulaştırma Kanununun 27. maddesine göre acele kamulaştırma yoldur. Bu durumda da idare resen taşınmaza el atamamakta, yine mahkemenin vermiş olduğu bir kararla idarenin tasarrufuna bırakılmaktadır.

Ancak, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi önüne gelen başvurularda bu durumları incelemekte ve Türkiye aleyhine tazminata hükmetmektedir.

Faiz uygulamasını üç kısımda incelemek gerekir.

1-4650 Sayılı Kanundan önceki uygulamalarda faiz.

2-4650 Sayılı Kanunla getirilen yeni sisteme göre faiz.

3-KamulaĢtırma Kanununun 27. maddesine göre mahkemece tespit edilen bedelin ödenmemesi halinde faiz.

4650 Sayılı Kanun öncesi dönem için artırılan bedele mahkemelerimizce faiz uygulanmaktadır. Artırılan bedel için mahkeme kararının kesinleştiği tarihe kadar yasal faiz, kesinleşmesinden sonraki tarih için ise anayasal (An. 46.md) faiz uygulanmaktadır. Ancak AİHM 05.05.2001 tarihinden önceki dönem için, mahkeme kararının kesinleştiği tarihe kadarki dönem için yasal faiz oranının enflasyon değerinin altında kaldığı değerlendirmesi ile ihlale karar vermektedir.

4650 Sayılı Kanunla getirilen yeni sistemde ise, kamulaştırma davalarının temyiz incelemesine bakan Yargıtay 5. Hukuk Dairesi ve Yargıtay 18. Hukuk Dairesi tespit edilen 19

bedeller için faiz uygulamamaktadır. Bu durumla ilgili olarak AİHM önüne giden başvurularda da ihlal kararı uygulamaktadır. En son verdiği YetiĢ ve diğerleri-Türkiye davasında buna açıklık getirmiştir.



Bu kararda AİHM şunu söylemektedir:

―Mevcut davada, hiç kimse ilgili şahısların yasaya uygun bir şekilde mülklerinden yoksun kaldıklarına ve kamulaştırmanın kamu yararına meşru bir amaca yönelik olduğuna itiraz etmemektedir. Bu itibarla, mevcut davada 1 No’lu Ek Protokol'ün 1. maddesinin birinci paragrafının ikinci cümlesi uygulanmalıdır. Geriye, bu yasal mülkten mahrum bırakma çerçevesinde başvuranların üzerine orantısız ve aşırı bir yük binip binmediğinin araştırılması kalmaktadır… Başvuranlar kamulaştırma tazminatının, belirlendiği tarih ile ödendiği tarih arasında değer kaybına uğradığından şikâyetçi olmaktadır. Bu bağlamda AİHM, her türlü mülkiyete saygı hakkı ihlalinin toplumun genel menfaatleri ile bireyin temel haklarının korunması arasında « adil bir denge » gözetmesi gerektiğini hatırlatmaktadır (İsveç aleyhine Sporrong ve Lönnroth davası, 23 Eylül 1982). İhtilaflı tedbirin istenen « adil dengeye » saygı gösterip göstermediğini ve özellikle başvuranlar üzerine orantısız bir yük bindirip bindirmediğini belirlemek için, ulusal yasalarda öngörülen tazminat düzenlemelerinin dikkate alınması gerekmektedir. Bu bağlamda AİHM, mülkün gerçek değeriyle orantılı makul bir tazminat ödenmediği müddetçe, bir mülkten mahrum bırakmanın genelde aşırı bir ihlal teşkil ettiğini daha önce de söylemiştir (Papachelas, ilgili bölüm, prg. 48).



Mevcut davada, başvuranlar kamulaştırma tazminatını, biri asliye hukuk mahkemesinde görülen davanın ilk bölümü sonunda ve diğeri aynı mahkemede görülen ikinci yargılama sonunda olmak üzere iki defada aldıklarından, AİHM bu iki bölümü ayrı ayrı incelemek gerektiği kanaatine varmaktadır… kamulaştırma tazminatının dava açıldığı tarihteki değeri ile ödendiği tarihteki değeri arasında gözlemlenen farkın gecikme faizlerinin eklenmemesinden kaynaklandığı kanaatindedir. İşte bu fark, AİHM'nin, mülkiyet hakkının korunması ile genel menfaat gereksinimleri arasında olması gereken adil dengeyi bozarak, başvuranlar üzerine orantısız ve aşırı bir yük bindiği sonucunu çıkmasına neden olmaktadır

Mevcut davada vardığı sonuç bakımından ve Savunmacı Devletin AİHS'nin 46. maddesi kapsamında sorumluluklarını yerine getirmek üzere alacağı diğer önlemlerden bağımsız olarak, AİHM en uygun düzeltmenin yargılama süresi ile enflasyon etkileşimi sonucu kamulaştırma tazminatının uğradığı değer kaybını dikkate alacak bir mekanizmanın 20

Türk hukuk sistemine entegre edilmesi olduğu kanaatini taşımaktadır. Bu hedefe ulaşmak için örneğin, böylesi bir değer kaybını önlemek amacıyla gecikme faizlerinin uygulanması ya da, bu yapılamadığı takdirde, ilgili şahısın uğradığı kayıp oranında tazminat tutarında uygun bir düzeltme öngörülmesi yeterli olacaktır (mutatis mutandis, Romanya aleyhine Viaşu davası, 9 Aralık 2008).‖



Henüz Türk hukuk sisteminde tespit edilen bedele yargılama, süresince enflasyonun yol açtığı kayıp nedeniyle tazminat, faiz ya da güncelleme suretiyle artı bir değere hükmedilmemekte ise de, Yargıtay’ın ilgili Daireleri bu konuda bir çalışma yapmakta, Adalet Bakanlığı ise bu doğrultuda bir kanun hazırlığı içerisindedir.

Kamulaştırma Kanununun 27. maddesine göre mahkemece tespit edilen ve bankaya bloke edilerek hak sahibine ödenmesine karar verilen miktar için bir faiz uygulaması bulunmamaktadır. Çünkü, tarafların bedelde anlaşamamaları üzerine açılacak bedel tespiti davasında, fazla bedel tespit edilirse, ödenen bu miktar mahsup edilmektedir. Kaldı ki kamulaştırma yapan idare tarafından açılan tespit davasında değer, kamulaştırma Kanununun 15. maddesinin son fıkrasına göre dava tarihine göre belirleneceğinde, taşınmaz sahibi bir zarara uğramayacaktır. Ancak, 27. maddeye göre mahkemece tespit edilen bedelin ödenmemesi için bir tedbir konulamaz. Aksi durumda, bu bedel için faiz uygulanması gerekecektir.

HÜSEYĠN GÜNGÖR BABACAN

Yargıtay 18. Hukuk Dairesi Üyesi

. 21