İSTANBUL’UN TARİHÇESİ


İSTANBUL’UN TARİHÇESİ


İstanbul’un yerleşim tarihi 300 bin yıl öncesine kadar uzanır. Bilinen kentsel tarihi ise, Marmaray kapsamında gerçekleştirilen Yenikapı Kazıları’nda ortaya çıkarılan “URNE” tipi mezar sayesinde 3 bin yıldan 8 bin yıla çıktı. Neolotik (Cilalı Taş Devri) döneme ait bataklık içerisinde bulunan mezar, Anadolu tarihinde bir ilk olma özelliğini de taşıyor.

Başkentlik tarihi 1600 yıla kadar uzanan, Avrupa ile Asya kıtalarının kesiştiği noktada bulunan İstanbul, çağlar boyunca farklı uygarlık ve kültürlere ev sahipliği yapmış, yüzyıllar boyu çeşitli din, dil ve ırktan insanların bir arada yaşadığı eşsiz bir mozaik halini almıştır. Çağlar boyunca her alanda merkez olmayı ve iktidarda kalmayı başaran dünyadaki ender yerleşim yerlerinden biri olan İstanbul, geçmişten günümüze bir dünya başkentidir.


İlk yerleşimler

İnsan kültürüne ait ilk izlere, Küçükçekmece Gölü civarında bulunan Yarımburgaz Mağaras’nda yapılan kazılarda rastlanmış. Bu dönemde gölün çevresinde, Neolitik ve Kalkolitik dönem insanlarının yaşadığı tahmin edilmektedir. Çeşitli dönemlerde yapılan kazılarda, Dudullu yakınlarında Alt Paleolitik Çağ'a, ağaçlı yakınlarında ise, Orta Paleolitik ile Üst Paleolitik Çağ'a özgü aletlere rastlanmıştır. M.Ö.5000 yıllarından itibaren başta Kadıköy-Fikirtepe olmak üzere, Çatalca, Dudullu, Ümraniye, Pendik, Davutpaşa, Kilyos ve Ambarlı'da yoğun bir yerleşimin başladığı sanılmaktadır.

Bugünkü İstanbul'un temelleri, M.Ö. 7. yüzyılda atılmış. M.S. 4.yüzyılda İmparator Constantin tarafından yeniden inşa edilip, başkent yapılmış; o günden sonra da yaklaşık 16 asır boyunca Roma, Bizans ve Osmanlı dönemlerinde başkentlik ünvanını sürdürmüş. İmparator Constantin ile Hıristiyanlığın önemli merkezlerinden biri olan İstanbul, 1453 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından fethedildikten sonra da Müslümanların en önemli kentlerinden biri sayılmıştır.


İstanbul’un adı

Tarihi kaynaklara göre, İstanbul’un en eski adı Buzantion, daha sonra ki telaffuzlara göre Byzantion dur.

Roma, Bizans, Latin ve Osmanlı imparatorluklarına başkentlik yapan kentin adı, Osmanlı devlet arşivi (Hazine-i evrak) belgelerinde Asitâne, Âsitâne-i Saadet, Âsitane-i Âliyye, Belde-i Tayyibe, Dâr-ı Saadet, Dâr'us Saltana, Dâr'us Saltanat'il Âliye, Dâr'us Saltanat-us Seniyye, Dâr'ûl Hilâfe, Derâliye, Der-i Devlet, Der-i Saadet, Dersaadet, Konstantiniyye, Konstantiniyye-i Mahrusi şeklinde geçer.


İstanbul’u Yöneten Devletler

Antik Yunan Şehir Devleti (M.Ö. 667-M.Ö. 196)

Roma İmparatorluğu (M.Ö. 196-395)

Bizans İmparatorluğu (395-1204), (1204-1453)

Latin İmparatorluğu (1204-1261)

Osmanlı İmparatorluğu (29 Mayıs 1453-13 Kasım 1918)

İtilaf Devletleri (13 Kasım 1918-6 Ekim 1923)

Türkiye Cumhuriyeti (6 Ekim 1923-∞)


İstanbul’un Başkentlik Yaptığı Devletler

Roma İmparatorluğu (330-395)

Bizans İmparatorluğu (395-1204), (1261-1453)

Latin İmparatorluğu (1204-1261)

Osmanlı İmparatorluğu (1453-1922)


29 Kez Kuşatıldı

Çağlar boyunca her alanda merkez olmayı ve iktidarda kalmayı başaran İstanbul, M.Ö. 477 yılından 1453 yılına kadar 29 kez kuşatılmış, kent 29 Mayıs 1453 tarihinde Osmanlı Padişahı 2. Mehmed ( Fatih Sultan Mehmed) tarafından feth edilmiştir. Bu fetih aynı zamanda Ortaçağın kapanması ve Yeniçağ’ın da başlaması olarak kabul edildi.


Dört Halife Devri Kuşatmaları

İstanbul, tarihte 29 kez çeşitli millet, devlet ve topluluklar tarafından kuşatılmış ve işgal edilmiştir.

İslam Peygamberi Hz. Muhammed’in İstanbul muhakkak fethedilecektir. Bu fethi yapacak hükümdar ne güzel hükümdar ve onun askerleri ne güzel askerlerdir” hadis-i şerifi, bütün İslam hükümdar ve kumandanlarının bu kenti fethetmek arzu ve gayretlerini harekete geçiriyordu.

İslam aleminde Dört Halife (632-661), Emeviler (662-750), Abbasiler (750-1517) ve Osmanlılar devrinde en büyük ideal haline gelen İstanbul’un fethine ilk teşebbüs; Üçüncü Halife hazret-i Osman devrinde (655) yapıldı.

Suriye valisi Muaviye 654 Kıbrıs Seferi’nin ardından Bizans’a bir donanma gönderdi. Bizans İmparatoru Kosntantin’in komuta ettiği donanmanın Finike açıklarında cereyan eden savaşta ağır kayıplar vermesi üzerine İstanbul’un deniz yolu Müslümanlara açılmış oldu.

Muaviye’nin Halifeliği devrinde oğlu Yezid kumandasındaki İslam ordusu, İstanbul surları önüne gelerek şehri kuşattı (668). Bu kuşatmada büyük sahabelerden Ebu Eyyub-i Ensari de bulunuyordu. 669 baharında gerçekleştirilen bu kuşatma sırasında dizanteri hastalığından vefat eden Ebu Eyyub-i Ensari, İstanbul surları yakınına defnedildi.

673-716 Yılları arasında karadan ve denizden gerçekleştirilen taarruzlarda, donanmanın Haliç’e gerilen zincire, karadan da surlara kadar ulaşılmasına rağmen yeterli ikmalin yapılamaması ve kötü hava şartları nedeniyle fetih gerçekleşemedi.

Abbasi halifesi El-Mehdi devrinde oğlu Harun Reşid kumandasındaki İslam ordusu, Bizans İmparatorluk ordusunu İzmit yakınlarında yenerek (781) Boğaziçi sahillerine kadar geldi. Bizanslıları haraca bağlanıp, geri döndü. İstanbul’un fethi için Osmanlılara kadar daha başka teşebbüsler de oldu.


Osmanlı Kuşatmaları ve Fetih

Malazgirt Zaferi (1071) ile Anadolu’ya yerleşen Türkler, iki yıl sonra Marmara Denizi’nden başka, Boğaziçi’nin Anadolu sahillerine kadar bütün yerlere hakim olup, İstanbul’u tehdide başladı. Bizans, Papa dahil bütün Hıristiyan devletlerden, yardım talebinde bulundu. On birinci yüzyılın sonlarında Papalık öncülüğünde yapılan Haçlı Seferleri, İstanbul’un fethini geciktirdi.

Sultan Yıldırım Bayezid tarafından gerçekleştirilen kuşatma (1391), İstanbul’da bir Türk garnizonu, mahallesi, cami, mahkeme kurulması ve kadı (hakim) bulundurulması ile her sene on bin altın haraç verilmesi şartıyla kaldırıldı. Bu şartlardan bazılarının Osmanlıların kuşatmayı kaldırmasından sonra Bizanslılar tarafından yerine getirilmemesi üzerine İstanbul 1395’te tekrar kuşatıldı. Haçlıların Niğbolu’ya gelmesi nedeniyle bu kuşatma gevşetildi. Yıldırım Bayezid, 1396 Niğbolu Zaferi sonunda Bizanslıların Haçlılardan yardım almasını önlemek için Karadeniz sahilindeki Şile’yi zaptedip, Boğaziçi’nde Anadolu (Güzelce) Hisar’ı yaptırdı. Kuşatmanın şiddetlenmesi üzerine (1497) Bizans, eski antlaşma şartlarını yerine getirmeyi kabul etti. Yıldırım Bayezid’ın 1400’de başlayan son kuşatması, Timur’un Osmanlı hududuna girmesiyle (1402) son buldu.

İstanbul 1411’de Şehzade Musa Çelebi, 1422 yılında da Sultan İkinci Murad Han tarafından şiddetle kuşatıldı. İkinci Murad Han’ın büyük bir orduyla katıldığı dört ay süren kuşatma, ünlü Bizans entrikası tatbik edilerek, Anadolu’da Osmanlı’ya karşı ittifak tesis edilince, iki düşmanla uğraşmanın güçlüğünden kaldırıldı.

Sultan II. Mehmed, İstanbul'un fethine karar verdiğinde o zamanki başkent Edirne'de, İstanbul'un aşılamaz olarak bilinen surlarını yıkabilmek için o güne kadar görülmemiş büyüklükte toplar döktürdü. II. Mehmed ayrıca, hazırlanmakta olan bu topların yanısıra, Bizans'a denizden gelebilecek yardımları engellemek amacıyla Yıldırım Bayezid tarafından inşa edilmiş olan Anadolu Hisarı'nın karşısına Rumeli Hisarı'nı (Boğazkesen Hisarı) yaptırdı.

Yaklaşık 100 bin kişilik bir ordu ile 2 Nisan 1453’de başlayan şiddetli kuşatma, donanmanın karadan yürütülmesi de dahil dünya harp tarihinde eşi görülmemiş taktik ve stratejiler kullanılarak, 29 Mayıs 1453 tarihinde zaferle sonuçlandı.

Fetihten sonra Osmanlı Devleti İmparatorluk olmuş, henüz 21 yaşında olan Sultan II. Mehmed, FATİH unvanını alarak, Fatih Sultan Mehmed olarak anılmaya başlanmıştır. Fetihle birlikte tarihteki en önemli devletlerden olan Doğu Roma İmparatorluğu sona ererken, Orta Çağ kapanmış, 1789 Fransız ihtilali'ne kadar sürecek olan Yeni Çağ açılmış oldu.




İstanbul'un Fethinden Görüntüler için Tıklayın


Birzamanlar İstanbul Resim Galerisi İçin Tıklayın

Kuşatmalar Kronolojisi

1. Kuşatma: M.Ö. 477 de Yunanlı AVSANİLUYAS tarafından kuşatıldı.
2. : M.Ö. 410 Yunanlı komutan ALKİBİYADES.
3. : M.Ö. 347 İskender’in babası PHİLİPE.
4. : 194 yılında Roma İmparatoru SEPTİMUS SEVERUS. 3 yıl süren kuşatma sonucu ele geçirilen şehir yağmalarla harap edilmiş ve halkı da kılıçtan geçirmiştir.
5. Kuşatma: 313 yılında Roma İmparatoru SEZAR MAKSİMUS.
6. : 315 Büyük KONSTANTİN.
7. : 616 İran Hükümdarı HÜSREV.
8. : 636 AVARLAR.
9. : 654 3. Halife HZ. OSMAN devrinde, Şam Valisi Muaviye komutasındaki Arap ordusu.
10. : 668 Halife MUAVİYE’ nin oğlu YEZİD komutasındaki Arap ordusu.
11. : Emevi Halifesi SÜLEYMAN ABDÜLMELİK’in kardeşi Mesleme tarafından gerçekleştirilen kuşatma sonucu sur içine bir cami yaptırılması sağlandı.
12. Kuşatma : 715 Ömer ABDÜLAZİZ.
13. : 739 Abdülaziz’ in Oğlu SÜLEYMAN.
14. : 764 Bulgar Kralı PANGOS.
15. : 785 Halife Mehdi’ nin Oğlu HARUN REŞİT. Vergi ödeme karşılığı kuşatma kaldırıldı.

16. : 801 Halife HARUN REŞİD.
17. : 810 Slav Kralı KREMAS.
18. : 820 Slav despotu TOMAS.
19. : 914 Bulgaristan Kralı SİMON.
20. : 1048 TORYİMÜS.
21. ve 22. Kuşatma: ALEKSİ KANEN.
23. Kuşatma: 1204 de LATİNLER tarafından kurulu Haçlı ordusu. Bir süre şehri ele geçiren Latin ordusu, kentte taş taş üstünde bırakmadı.
24. Kuşatma: 1261 de İZNİK RUM İMPARATORLUĞU tarafından yapılmış. Şehir Latinlerden alınarak Bizans İmparatorluğu yeniden kuruldu.
25. Kuşatma: 1391 yılında itibaren kuşatma sırası OSMANLI’ ya geçmiş, 6 ay süren 25. kuşatma YILDIRIM BAYEZİD tarafından yapılmıştır.
26. Kuşatma: 1396 yılında YILDIRIM BAYEZİD tarafından gerçekleştirilen kuşatmada, Bizans İmparatoru Emanoel Poaleolog’ un diz çöküp yalvarması üzerine;
a) İstanbul Surları içinde bir İslam Mahallesi kurulacak ibadetler için camiye imam getirilecek.
b) Yapılan Yeni Cami de Cuma namazlarında Yıldırım Bayezid adına hube okunacak.
c) Bizans İmparatorluğu yılda 10.000 filorin vergi ödeyecek.
27. Kuşatma: 1402 Osmanlı Hükümdarı YILDIRIM BAYEZİD tarafından yapılmış ancak, Timur ile kızışan Ankara Savaşı nedeniyle kuşatma kaldırıldı. Bunu fırsat bilen Bizanslılar, 1396 yılındaki kuşatma hükümleri gereğince yapılan İslam Mahallesini ve camiyi yıktılar.
28. Kuşatma: 2. MURAD tarafından 1422 yılında yapılmış, Mustafa Çelebi’nin Anadolu’da ayaklanma çıkarması yüzünden kaldırılmıştır.
29. Kuşatma ve FETİH: Doğu Roma İmparatorluğu’nun son Kayzeri Konstantin zamanında, Osmanlı Padişahı 2.MEHMED tarafından yapıldı. 2 Nisan 1453 tarihinde başlayıp, 57 gün süren şiddetli kuşatma sonucu 29 MAYIS 1453 Salı günü Fetih gerçekleşti.
Sultan II. Mehmed, FATİH unvanını alarak, FATİH SULTAN MEHMED olarak anılmaya başlandı.



Göçler-İstilalar

Bizantion dönemi:

Yunanistan'dan gelen Megara'lılar M.Ö. 680 yıllarında bugünkü Kadıköy'de Halkedon (Körler Ülkesi) adını verdikleri bir kent kurarlar. Aynı yıllarda Bizans adlı bir komutanın önderliğinde yola çıkan Megara'lıların bir kolu da bugünkü Sarayburnu'nun olduğu yerde başka bir kent daha kurdular. Komutanın adından hareketle buraya Bizantion adını verdiler. Bu yörede Megaralı'lardan önce bazı Trak topluluklarının yaşadığı biliniyordu.

Pek çok istilalara uğrayan Bizantion, M.Ö. 269 yılında Bithynialılar tarafından yağmalanarak ele geçirildi. Kent, M.Ö.146 yılında Roma'nın egemenliğine girdi. Bizantion, 73 yılında ise Roma'nın Bithynia-Pontus eyaletine bağlandı. Kent 313 yılına kadar Roma, Gotlar ve Bizantion arasında gitti, geldi. Bizantion, 330-395 Yılları arasında Roma'nın doğusunun yönetim merkezi olarak seçildi. Latinler tarafından işgal edilen ve yağmalanan kent, 11 Mayıs 330 tarihinde Constantinopolis adını aldı. Önce Aya İrini, 360 yılında da Ayasofya kiliselerini yaptıran I. Constantinus kenti Hıristiyan aleminin en önemli merkezlerinden biri haline getirdi.


Bizans İmparatorluğu dönemi:

Batı Roma imparatorluğunun yıkılmasından sonra Doğu Roma İmparatorluğu, Bizans İmparatorluğuna dönüşmüş ve İstanbul kenti de bu yeni imparatorluğun başkenti haline gelmiştir.

7-8 ve 9. Yüzyıllar İstanbul için kuşatma yılları olmuştur. 7. yüzyılda Sasaniler ve Avarlar'ın saldırısına uğrayan kenti 8. yüzyılda Bulagarlar ve Müslüman Araplar, 9. yüzyılda ise Ruslar ve Bulgarlar kuşattı. 1204 yılında kent, Haçlılar tarafından ele geçirildi ve yağmalandı. Bu işgal ve yağma sonrasında ortaçağın en büyük kenti olan İstanbul, 40-50 bin nüfuslu harap ve yoksul bir kente dönüştü. Bu dönemden sonra devamlı fakirleşmeye ve küçülmeye başlayan kentin zengin ve soyluları İznik'e taşındı. Latin İmparatorluğu sadece İstanbul ve yakın çevresinde egemenlik kurabildi. 1254 yılına gelindiğinde Bizans İmparatorluğu çepeçevre kuşatılmıştı. Bu arada Latin İmparatorluğu çok fakirleşmiş, hatta imparator II.Baudouin, ısınmak için sarayın ahşap bölümlerini yakmaya başlamıştı. Nihayet 1261 yılında Palailogos hanedanı İstanbul'u tekrar ele geçirdi ve böylece İstanbul'da Latin dönemi sona ermiş oldu.


Osmanlı imparatorluğu dönemi(1453-1923):

Kent, 1391 yılından itibaren Osmanlılar tarafından kuşatılmaya başlandı. 1396 yılında 2. Bayezid, Karadeniz'den gelecek yardımları önlemek için kentin Anadolu yakasına bir hisar (Anadolu Hisarı) yaptırdı.

Kenti almaya kararlı olan II. Mehmed de (Fatih Sultan Mehmet), Bizans'a kuzeyden gelecek yardımları önlemek için bu defa kentin Rumeli yakasına Rumeli Hisarı'nı inşa ettirdi. İstanbul'un fethi hazırlıkları bir yıl önceden başladı. Kuşatma için gerekli olan çok büyük toplar döktürüldü. 16 kadırgadan oluşan büyük bir donanma meydana getirildi. Asker sayısı iki kat arttırıldı. Kuzeyden ve güneyden gelebilecek yardımları engellemek için tüm noktalar kontrol altına alındı. Cenevizlilerin elinde bulunan Galata'nın, savaş esnasında tarafsız kalması sağlandı. 2 Nisan 1453 tarihinde ilk öncü Osmanlı kuvvetleri İstanbul önlerinde görüldü. Böylece kuşatma başladı. İki aya yakın süren bu kuşatma dönemi, 29 Mayıs 1453 tarihinde öğleden sonra kentin ele geçirilmesi ile son buldu. Bu tarihten itibaren İstanbul, bir Osmanlı kenti oldu.


İmar çalışmaları ve yeniden yapılanma

Fetih’ den hemen sonra şehrin kalkındırılması için, yeni iskan bölgeleri oluşturuldu. Bizans'ın son dönemlerinde görkemini yitirmiş olan kent de, öncelikle eskiden kalmış binalar ve surlar onarılmaya, yeni Osmanlı kurumlarının binaları yükselmeye başladı. Büyük su sarnıçlarının da korunması sağlandı. Osmanlı kimliğine uygun bir gelişme gösteren İstanbul, artık imparatorluğun başkenti olmuştu.

Nüfusu arttırmaya yönelik iskan çalışmalarıyla meydana getirilen mahalleler, idari yapının temelini oluşturdu. İstanbul, 1459 yılında her biri farklı demografik özellikler taşıyan dört idari birime ayrıldı. Bunlardan biri, idarenin merkezinin olduğu Suriçi, diğer üçü de sur dışında yer alan Bilad-i Selase olarak adlandırılan Eyüp (Büyük ve Küçükçekmece, Çatalca, Silivri dahil), Galata ve Üsküdar'dı. 1457 yılı sonunda, Eski başkent Edirne'nin uğradığı büyük yangın sonucu, şehre yeni göçmenler geldi ve şehir oldukça şenlendi. İstanbul, Fetihden 50 yıl sonra Avrupa'nın en büyük şehri haline geldi.

16. yüzyıla büyük bir şehir olarak giren İstanbul, küçük kıyamet olarak anılan 14 Eylül 1509 depreminde çok zarar gördü. Sekiz şiddetinde olduğu tahmin edilen ve artçı sarsıntılarla 45 gün süren depremde binlerce bina yıkıldı ve binlerce kişi öldü. İstanbul 1510 yılında 80 bin kişinin istihdamıyla neredeyse yeniden kuruldu. Bu yüzden, günümüze gelebilen eserlerin çoğu bu döneme ait.

1520-1566 yılları arasında Kanuni Sultan Süleyman yönetiminde ki İstanbul, bir çok değerli eser ve izleri günümüze kadar ulaşan bir kent planına kavuştu. Bu dönemde özellikle Mimar Sinan imzalı birbirinden değerli çok sayıda yapı inşa edildi. Veba salgını, yangınlar ve sellere rağmen Kanuni Dönemi, İstanbul için tam bir yükseliş dönemi sayılır.


Batılılaşma

Lale Devri olarak da anılan, Nevşehirli Damat İbrahim Paşa'nın sadrazamlığı (1718-1730) yılları, itfaiye teşkilatının kurulduğu, ilk matbaanın açıldığı ve çeşitli fabrikaların hizmete girdiği dönem oldu.

3 Kasım 1839 da Topkapı Sarayı'nın Gülhane Bahçesi’nde okunarak halka ilan edilen Tanzimat Fermanı ile İstanbul'da yeni bir dönem başlıyordu. Batılılaşma sürecinin hızlandığı bu dönemde, İstanbul'da; mimariden yaşam tarzına, eğitim kuruluşlarından sanayi kuruluşlarına kadar birçok alanda yenilikler getirildi.


Bu dönemde şehir, yeni alanlara doğru genişlemeye başladı. Suriçi Bakırköy yönünde, Galata ise Teşvikiye yönünde yayılırken, Boğaziçi'nde ise Sarıyer taraflarında iskan hızlandı. Anadolu yakası da bir taraftan Bostancı, diğer taraftan Beykoz'a doğru büyüdü. Bu yıllar, alt yapı ve kent hizmetlerinde de önemli gelişmelere sahne oldu.

Haliç üzerine köprü yapılması, Tünel, Rumeli Demiryolu, kent içi deniz taşımacılığı yapan Şirket-i Hayriye'nin kurulması, Şehremaneti (Belediye) örgütünün ve diğer belediye dairelerinin kurulması, ilk telgraf hattının çekilmesi, Zaptiye Nezareti'nin kurulması ve ona bağlı karakolların açılması, Vakıf Gureba Hastanesi’nin açılması ve atlı tramvay şirketi bu gelişmelerin sadece bazılarıdır.

23 Aralık 1876 'da I.Meşrutiyet ve 24 Temmuz 1908'de II. Meşrutiyet ilanlarına sahne olan ve halk arasında 310 Depremi denilen 1894 depreminde büyük zarar gören İstanbul, I. Dünya Savaşı’nın ardından 13 Kasım 1918 tarihinde İtilaf Devletleri donanmaları tarafından işgal edildi.

Cumhuriyet Dönemi

İstanbul, kesintisiz bin 600 yıl (330-1922) Roma, Bizans, Latin ve Osmanlı imparatorluklarına başkentlik yaptı. Bunlardan Roma, Bizans ve Osmanlı İmparatorluğu, dünyanın en büyük güç ve iktidar sahibi devletleri olarak tarihe geçmiştir. Hepsinin İstanbul'dan yönetildiği düşünüldüğünde şehrin tarihsel önemi ve değeri daha iyi anlaşılabilir.

İstanbul’un bu muhteşem başkent hüviyeti, 13 Ekim 1923 tarihinde Ankara’nın Türkiye Cumhuriyeti'nin başkenti ilan edilmesiyle son buldu. 28 Mart 1930’ da Konstantinopolis (Konstantiniyye) adı da tamamen yürürlükten kaldırılmış ve kentin resmi adı İstanbul olmuştur.

İstanbul, 4. yüzyıldan 18. yüzyıla kadar 14 yüzyıl boyunca koruduğu dünya kenti olma özelliğini Cumhuriyet tarihiyle birlikte tekrar kazanmaya başlamış, günümüzde Ortadoğu ve Avrupa’nın en önemli merkezleri arasındaki yerini almıştır.

Yorumlar

Popüler Yayınlar