İSTANBUL’UN TARİHÇESİ
İstanbul’un yerleşim tarihi 300 
bin yıl öncesine kadar uzanır. Bilinen kentsel tarihi ise, Marmaray kapsamında 
gerçekleştirilen Yenikapı Kazıları’nda ortaya çıkarılan “URNE” tipi mezar 
sayesinde 3 bin yıldan 8 bin yıla çıktı. Neolotik 
(Cilalı Taş Devri) döneme ait bataklık içerisinde bulunan mezar, Anadolu 
tarihinde bir ilk olma özelliğini de taşıyor.
Başkentlik 
tarihi 
1600 yıla kadar uzanan, Avrupa ile Asya kıtalarının kesiştiği noktada bulunan 
İstanbul, çağlar boyunca farklı uygarlık ve kültürlere ev sahipliği yapmış, 
yüzyıllar boyu çeşitli din, dil ve ırktan insanların bir arada yaşadığı eşsiz 
bir mozaik halini almıştır. Çağlar boyunca her alanda merkez olmayı ve iktidarda 
kalmayı başaran dünyadaki ender yerleşim yerlerinden biri olan İstanbul, 
geçmişten günümüze bir dünya başkentidir.
İlk 
yerleşimler
İnsan 
kültürüne ait ilk izlere, Küçükçekmece Gölü civarında bulunan Yarımburgaz 
Mağaras’nda yapılan kazılarda rastlanmış. Bu dönemde gölün çevresinde, Neolitik 
ve Kalkolitik dönem insanlarının yaşadığı tahmin edilmektedir. Çeşitli 
dönemlerde yapılan kazılarda, Dudullu yakınlarında Alt Paleolitik Çağ'a, ağaçlı 
yakınlarında ise, Orta Paleolitik ile Üst Paleolitik Çağ'a özgü aletlere 
rastlanmıştır. M.Ö.5000 yıllarından itibaren başta Kadıköy-Fikirtepe olmak 
üzere, Çatalca, Dudullu, Ümraniye, Pendik, Davutpaşa, Kilyos ve Ambarlı'da yoğun 
bir yerleşimin başladığı sanılmaktadır. 
Bugünkü 
İstanbul'un temelleri, M.Ö. 7. yüzyılda atılmış. M.S. 4.yüzyılda İmparator 
Constantin tarafından yeniden inşa edilip, başkent yapılmış; o günden sonra da 
yaklaşık 16 asır boyunca Roma, Bizans ve Osmanlı dönemlerinde başkentlik 
ünvanını sürdürmüş. İmparator Constantin ile Hıristiyanlığın önemli 
merkezlerinden biri olan İstanbul, 1453 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından 
fethedildikten sonra da Müslümanların en önemli kentlerinden biri sayılmıştır. 
İstanbul’un 
adı
Tarihi 
kaynaklara göre, İstanbul’un en eski adı Buzantion, daha sonra ki telaffuzlara 
göre Byzantion dur.
Roma, 
Bizans, Latin ve Osmanlı imparatorluklarına başkentlik yapan kentin adı, Osmanlı 
devlet arşivi (Hazine-i evrak) belgelerinde Asitâne, Âsitâne-i Saadet, Âsitane-i 
Âliyye, Belde-i Tayyibe, Dâr-ı Saadet, Dâr'us Saltana, Dâr'us Saltanat'il Âliye, 
Dâr'us Saltanat-us Seniyye, Dâr'ûl Hilâfe, Derâliye, Der-i Devlet, Der-i Saadet, 
Dersaadet, Konstantiniyye, Konstantiniyye-i Mahrusi  şeklinde 
geçer. 
İstanbul’u 
Yöneten Devletler
Antik 
Yunan Şehir Devleti (M.Ö. 667-M.Ö. 196)
Roma 
İmparatorluğu (M.Ö. 196-395)
Bizans 
İmparatorluğu (395-1204), (1204-1453)
Latin 
İmparatorluğu (1204-1261)
Osmanlı 
İmparatorluğu (29 Mayıs 1453-13 Kasım 1918)
İtilaf 
Devletleri (13 Kasım 1918-6 Ekim 1923)
Türkiye 
Cumhuriyeti (6 Ekim 1923-∞)
İstanbul’un 
Başkentlik Yaptığı Devletler
Roma İmparatorluğu 
(330-395)
Bizans İmparatorluğu 
(395-1204), (1261-1453)
Latin İmparatorluğu 
(1204-1261)
Osmanlı 
İmparatorluğu (1453-1922)
29 Kez 
Kuşatıldı
Çağlar boyunca her 
alanda merkez olmayı ve iktidarda kalmayı başaran İstanbul, M.Ö. 477 yılından 1453 yılına kadar 29 kez kuşatılmış, kent 
29 Mayıs 1453 tarihinde Osmanlı Padişahı 2. Mehmed ( Fatih Sultan Mehmed) 
tarafından feth edilmiştir. Bu fetih aynı zamanda Ortaçağın kapanması ve 
Yeniçağ’ın da başlaması olarak kabul edildi.
Dört 
Halife Devri Kuşatmaları
İstanbul, 
tarihte 29 kez çeşitli millet, devlet ve topluluklar tarafından kuşatılmış ve 
işgal edilmiştir. 
İslam 
Peygamberi Hz. Muhammed’in “İstanbul muhakkak fethedilecektir. Bu 
fethi yapacak hükümdar ne güzel hükümdar ve onun askerleri ne güzel 
askerlerdir”  hadis-i şerifi, bütün İslam 
hükümdar ve kumandanlarının bu kenti fethetmek arzu ve gayretlerini harekete 
geçiriyordu.
İslam 
aleminde Dört Halife (632-661), Emeviler (662-750), Abbasiler (750-1517) ve 
Osmanlılar devrinde en büyük ideal haline gelen İstanbul’un fethine ilk 
teşebbüs; Üçüncü Halife hazret-i Osman devrinde (655) yapıldı. 
Suriye 
valisi Muaviye 654 Kıbrıs Seferi’nin ardından Bizans’a bir donanma gönderdi. 
Bizans İmparatoru Kosntantin’in komuta ettiği donanmanın Finike açıklarında 
cereyan eden savaşta ağır kayıplar vermesi üzerine İstanbul’un deniz yolu 
Müslümanlara açılmış oldu. 
Muaviye’nin 
Halifeliği devrinde oğlu Yezid kumandasındaki İslam ordusu, İstanbul surları 
önüne gelerek şehri kuşattı (668). Bu kuşatmada büyük sahabelerden Ebu Eyyub-i 
Ensari de bulunuyordu. 669 baharında gerçekleştirilen bu kuşatma sırasında 
dizanteri hastalığından vefat eden Ebu Eyyub-i Ensari, İstanbul surları yakınına 
defnedildi. 
673-716 
Yılları arasında karadan ve denizden gerçekleştirilen taarruzlarda, donanmanın 
Haliç’e gerilen zincire, karadan da surlara kadar ulaşılmasına rağmen yeterli 
ikmalin yapılamaması ve kötü hava şartları nedeniyle fetih 
gerçekleşemedi.
Abbasi 
halifesi El-Mehdi devrinde oğlu Harun Reşid kumandasındaki İslam ordusu, Bizans 
İmparatorluk ordusunu İzmit yakınlarında yenerek (781) Boğaziçi sahillerine 
kadar geldi. Bizanslıları haraca bağlanıp, geri döndü. İstanbul’un fethi için 
Osmanlılara kadar daha başka teşebbüsler de oldu. 
Osmanlı 
Kuşatmaları ve Fetih
Malazgirt 
Zaferi (1071) ile Anadolu’ya yerleşen Türkler, iki yıl sonra Marmara Denizi’nden 
başka, Boğaziçi’nin Anadolu sahillerine kadar bütün yerlere hakim olup, 
İstanbul’u tehdide başladı. Bizans, Papa dahil bütün Hıristiyan devletlerden, 
yardım talebinde bulundu. On birinci yüzyılın sonlarında Papalık öncülüğünde 
yapılan Haçlı Seferleri, İstanbul’un fethini geciktirdi.
Sultan 
Yıldırım Bayezid tarafından gerçekleştirilen kuşatma (1391), İstanbul’da bir 
Türk garnizonu, mahallesi, cami, mahkeme kurulması ve kadı (hakim) 
bulundurulması ile her sene on bin altın haraç verilmesi şartıyla kaldırıldı. Bu 
şartlardan bazılarının Osmanlıların kuşatmayı kaldırmasından sonra Bizanslılar 
tarafından yerine getirilmemesi üzerine İstanbul 1395’te tekrar kuşatıldı. 
Haçlıların Niğbolu’ya gelmesi nedeniyle bu kuşatma gevşetildi. Yıldırım Bayezid, 
1396 Niğbolu Zaferi sonunda Bizanslıların Haçlılardan yardım almasını önlemek 
için Karadeniz sahilindeki Şile’yi zaptedip, Boğaziçi’nde Anadolu (Güzelce) 
Hisar’ı yaptırdı. Kuşatmanın şiddetlenmesi üzerine (1497) Bizans, eski antlaşma 
şartlarını yerine getirmeyi kabul etti. Yıldırım Bayezid’ın 1400’de başlayan son 
kuşatması, Timur’un Osmanlı hududuna girmesiyle (1402) son buldu.
İstanbul 
1411’de Şehzade Musa Çelebi, 1422 yılında da Sultan İkinci Murad Han tarafından 
şiddetle kuşatıldı. İkinci Murad Han’ın büyük bir orduyla katıldığı dört ay 
süren kuşatma, ünlü Bizans entrikası tatbik edilerek, Anadolu’da Osmanlı’ya 
karşı ittifak tesis edilince, iki düşmanla uğraşmanın güçlüğünden 
kaldırıldı.
Sultan II. Mehmed, İstanbul'un fethine karar verdiğinde o zamanki 
başkent Edirne'de, İstanbul'un aşılamaz olarak bilinen surlarını yıkabilmek için 
o güne kadar görülmemiş büyüklükte toplar döktürdü. II. Mehmed ayrıca, 
hazırlanmakta olan bu topların yanısıra, Bizans'a denizden gelebilecek 
yardımları engellemek amacıyla Yıldırım Bayezid tarafından inşa edilmiş olan 
Anadolu Hisarı'nın karşısına Rumeli Hisarı'nı (Boğazkesen Hisarı) 
yaptırdı.
Yaklaşık 100 bin kişilik bir ordu ile 2 Nisan 1453’de başlayan 
şiddetli kuşatma, donanmanın karadan yürütülmesi de dahil dünya harp tarihinde 
eşi görülmemiş taktik ve stratejiler kullanılarak, 29 Mayıs 1453 tarihinde 
zaferle sonuçlandı. 
Fetihten sonra Osmanlı Devleti İmparatorluk olmuş, henüz 21 
yaşında olan Sultan II. Mehmed, FATİH unvanını alarak, Fatih Sultan Mehmed 
olarak anılmaya başlanmıştır. Fetihle birlikte tarihteki en önemli devletlerden 
olan Doğu Roma İmparatorluğu sona ererken, Orta Çağ kapanmış, 1789 Fransız 
ihtilali'ne kadar sürecek olan Yeni Çağ açılmış oldu. 
İstanbul'un Fethinden Görüntüler için Tıklayın
Birzamanlar İstanbul Resim Galerisi İçin Tıklayın
Kuşatmalar Kronolojisi
1. Kuşatma: M.Ö. 
477 de Yunanlı AVSANİLUYAS tarafından kuşatıldı.
2. “ : M.Ö. 410 Yunanlı komutan ALKİBİYADES.
3. “ : M.Ö. 347 İskender’in babası PHİLİPE.
4. “ : 194 yılında Roma İmparatoru SEPTİMUS SEVERUS. 3 yıl süren kuşatma sonucu ele geçirilen şehir yağmalarla harap edilmiş ve halkı da kılıçtan geçirmiştir.
5. Kuşatma: 313 yılında Roma İmparatoru SEZAR MAKSİMUS.
6. “ : 315 Büyük KONSTANTİN.
7. “ : 616 İran Hükümdarı HÜSREV.
8. “ : 636 AVARLAR.
9. “ : 654 3. Halife HZ. OSMAN devrinde, Şam Valisi Muaviye komutasındaki Arap ordusu.
10. “ : 668 Halife MUAVİYE’ nin oğlu YEZİD komutasındaki Arap ordusu.
11. “ : Emevi Halifesi SÜLEYMAN ABDÜLMELİK’in kardeşi Mesleme tarafından gerçekleştirilen kuşatma sonucu sur içine bir cami yaptırılması sağlandı.
12. Kuşatma : 715 Ömer ABDÜLAZİZ.
13. “ : 739 Abdülaziz’ in Oğlu SÜLEYMAN.
14. “ : 764 Bulgar Kralı PANGOS.
15. “ : 785 Halife Mehdi’ nin Oğlu HARUN REŞİT. Vergi ödeme karşılığı kuşatma kaldırıldı.
2. “ : M.Ö. 410 Yunanlı komutan ALKİBİYADES.
3. “ : M.Ö. 347 İskender’in babası PHİLİPE.
4. “ : 194 yılında Roma İmparatoru SEPTİMUS SEVERUS. 3 yıl süren kuşatma sonucu ele geçirilen şehir yağmalarla harap edilmiş ve halkı da kılıçtan geçirmiştir.
5. Kuşatma: 313 yılında Roma İmparatoru SEZAR MAKSİMUS.
6. “ : 315 Büyük KONSTANTİN.
7. “ : 616 İran Hükümdarı HÜSREV.
8. “ : 636 AVARLAR.
9. “ : 654 3. Halife HZ. OSMAN devrinde, Şam Valisi Muaviye komutasındaki Arap ordusu.
10. “ : 668 Halife MUAVİYE’ nin oğlu YEZİD komutasındaki Arap ordusu.
11. “ : Emevi Halifesi SÜLEYMAN ABDÜLMELİK’in kardeşi Mesleme tarafından gerçekleştirilen kuşatma sonucu sur içine bir cami yaptırılması sağlandı.
12. Kuşatma : 715 Ömer ABDÜLAZİZ.
13. “ : 739 Abdülaziz’ in Oğlu SÜLEYMAN.
14. “ : 764 Bulgar Kralı PANGOS.
15. “ : 785 Halife Mehdi’ nin Oğlu HARUN REŞİT. Vergi ödeme karşılığı kuşatma kaldırıldı.
16.      
“       : 801 Halife HARUN REŞİD. 
17. “ : 810 Slav Kralı KREMAS.
18. “ : 820 Slav despotu TOMAS.
19. “ : 914 Bulgaristan Kralı SİMON.
20. “ : 1048 TORYİMÜS.
21. ve 22. Kuşatma: ALEKSİ KANEN.
23. Kuşatma: 1204 de LATİNLER tarafından kurulu Haçlı ordusu. Bir süre şehri ele geçiren Latin ordusu, kentte taş taş üstünde bırakmadı.
24. Kuşatma: 1261 de İZNİK RUM İMPARATORLUĞU tarafından yapılmış. Şehir Latinlerden alınarak Bizans İmparatorluğu yeniden kuruldu.
25. Kuşatma: 1391 yılında itibaren kuşatma sırası OSMANLI’ ya geçmiş, 6 ay süren 25. kuşatma YILDIRIM BAYEZİD tarafından yapılmıştır.
26. Kuşatma: 1396 yılında YILDIRIM BAYEZİD tarafından gerçekleştirilen kuşatmada, Bizans İmparatoru Emanoel Poaleolog’ un diz çöküp yalvarması üzerine;
a) İstanbul Surları içinde bir İslam Mahallesi kurulacak ibadetler için camiye imam getirilecek.
b) Yapılan Yeni Cami de Cuma namazlarında Yıldırım Bayezid adına hube okunacak.
c) Bizans İmparatorluğu yılda 10.000 filorin vergi ödeyecek.
27. Kuşatma: 1402 Osmanlı Hükümdarı YILDIRIM BAYEZİD tarafından yapılmış ancak, Timur ile kızışan Ankara Savaşı nedeniyle kuşatma kaldırıldı. Bunu fırsat bilen Bizanslılar, 1396 yılındaki kuşatma hükümleri gereğince yapılan İslam Mahallesini ve camiyi yıktılar.
28. Kuşatma: 2. MURAD tarafından 1422 yılında yapılmış, Mustafa Çelebi’nin Anadolu’da ayaklanma çıkarması yüzünden kaldırılmıştır.
29. Kuşatma ve FETİH: Doğu Roma İmparatorluğu’nun son Kayzeri Konstantin zamanında, Osmanlı Padişahı 2.MEHMED tarafından yapıldı. 2 Nisan 1453 tarihinde başlayıp, 57 gün süren şiddetli kuşatma sonucu 29 MAYIS 1453 Salı günü Fetih gerçekleşti. Sultan II. Mehmed, FATİH unvanını alarak, FATİH SULTAN MEHMED olarak anılmaya başlandı.
17. “ : 810 Slav Kralı KREMAS.
18. “ : 820 Slav despotu TOMAS.
19. “ : 914 Bulgaristan Kralı SİMON.
20. “ : 1048 TORYİMÜS.
21. ve 22. Kuşatma: ALEKSİ KANEN.
23. Kuşatma: 1204 de LATİNLER tarafından kurulu Haçlı ordusu. Bir süre şehri ele geçiren Latin ordusu, kentte taş taş üstünde bırakmadı.
24. Kuşatma: 1261 de İZNİK RUM İMPARATORLUĞU tarafından yapılmış. Şehir Latinlerden alınarak Bizans İmparatorluğu yeniden kuruldu.
25. Kuşatma: 1391 yılında itibaren kuşatma sırası OSMANLI’ ya geçmiş, 6 ay süren 25. kuşatma YILDIRIM BAYEZİD tarafından yapılmıştır.
26. Kuşatma: 1396 yılında YILDIRIM BAYEZİD tarafından gerçekleştirilen kuşatmada, Bizans İmparatoru Emanoel Poaleolog’ un diz çöküp yalvarması üzerine;
a) İstanbul Surları içinde bir İslam Mahallesi kurulacak ibadetler için camiye imam getirilecek.
b) Yapılan Yeni Cami de Cuma namazlarında Yıldırım Bayezid adına hube okunacak.
c) Bizans İmparatorluğu yılda 10.000 filorin vergi ödeyecek.
27. Kuşatma: 1402 Osmanlı Hükümdarı YILDIRIM BAYEZİD tarafından yapılmış ancak, Timur ile kızışan Ankara Savaşı nedeniyle kuşatma kaldırıldı. Bunu fırsat bilen Bizanslılar, 1396 yılındaki kuşatma hükümleri gereğince yapılan İslam Mahallesini ve camiyi yıktılar.
28. Kuşatma: 2. MURAD tarafından 1422 yılında yapılmış, Mustafa Çelebi’nin Anadolu’da ayaklanma çıkarması yüzünden kaldırılmıştır.
29. Kuşatma ve FETİH: Doğu Roma İmparatorluğu’nun son Kayzeri Konstantin zamanında, Osmanlı Padişahı 2.MEHMED tarafından yapıldı. 2 Nisan 1453 tarihinde başlayıp, 57 gün süren şiddetli kuşatma sonucu 29 MAYIS 1453 Salı günü Fetih gerçekleşti. Sultan II. Mehmed, FATİH unvanını alarak, FATİH SULTAN MEHMED olarak anılmaya başlandı.
Göçler-İstilalar
Bizantion 
dönemi:
Yunanistan'dan 
gelen Megara'lılar M.Ö. 680 yıllarında bugünkü Kadıköy'de Halkedon (Körler 
Ülkesi) adını verdikleri bir kent kurarlar. Aynı yıllarda Bizans adlı bir 
komutanın önderliğinde yola çıkan Megara'lıların bir kolu da bugünkü 
Sarayburnu'nun olduğu yerde başka bir kent daha kurdular. Komutanın adından 
hareketle buraya Bizantion adını verdiler. Bu yörede Megaralı'lardan önce bazı 
Trak topluluklarının yaşadığı biliniyordu.
Pek 
çok istilalara uğrayan Bizantion, M.Ö. 269 yılında Bithynialılar tarafından 
yağmalanarak ele geçirildi. Kent, M.Ö.146 yılında Roma'nın egemenliğine girdi. 
Bizantion, 73 yılında ise Roma'nın Bithynia-Pontus eyaletine bağlandı. Kent 313 
yılına kadar Roma, Gotlar ve Bizantion arasında gitti, geldi. Bizantion, 330-395 
Yılları arasında Roma'nın doğusunun yönetim merkezi olarak seçildi. Latinler 
tarafından işgal edilen ve yağmalanan kent, 11 Mayıs 330 tarihinde 
Constantinopolis adını aldı. Önce Aya İrini, 360 yılında da Ayasofya 
kiliselerini yaptıran I. Constantinus kenti Hıristiyan aleminin en önemli 
merkezlerinden biri haline getirdi.
Bizans 
İmparatorluğu dönemi:
Batı 
Roma imparatorluğunun yıkılmasından sonra Doğu Roma İmparatorluğu, Bizans 
İmparatorluğuna dönüşmüş ve İstanbul kenti de bu yeni imparatorluğun başkenti 
haline gelmiştir.
7-8 ve 
9. Yüzyıllar İstanbul için kuşatma yılları olmuştur. 7. yüzyılda Sasaniler ve 
Avarlar'ın saldırısına uğrayan kenti 8. yüzyılda Bulagarlar ve Müslüman Araplar, 
9. yüzyılda ise Ruslar ve Bulgarlar kuşattı. 1204 yılında kent, Haçlılar 
tarafından ele geçirildi ve yağmalandı. Bu işgal ve yağma sonrasında ortaçağın 
en büyük kenti olan İstanbul, 40-50 bin nüfuslu harap ve yoksul bir kente 
dönüştü. Bu dönemden sonra devamlı fakirleşmeye ve küçülmeye başlayan kentin 
zengin ve soyluları İznik'e taşındı. Latin İmparatorluğu sadece İstanbul ve 
yakın çevresinde egemenlik kurabildi. 1254 yılına gelindiğinde Bizans 
İmparatorluğu çepeçevre kuşatılmıştı. Bu arada Latin İmparatorluğu çok 
fakirleşmiş, hatta imparator II.Baudouin, ısınmak için sarayın ahşap bölümlerini 
yakmaya başlamıştı. Nihayet 1261 yılında Palailogos hanedanı İstanbul'u tekrar 
ele geçirdi ve böylece İstanbul'da Latin dönemi sona ermiş oldu.
Osmanlı 
imparatorluğu dönemi(1453-1923): 
Kent, 
1391 yılından itibaren Osmanlılar tarafından kuşatılmaya başlandı. 1396 yılında 
2. Bayezid, Karadeniz'den gelecek yardımları önlemek için kentin Anadolu 
yakasına bir hisar  (Anadolu Hisarı) yaptırdı. 
Kenti 
almaya kararlı olan II. Mehmed de (Fatih Sultan Mehmet), Bizans'a kuzeyden 
gelecek yardımları önlemek için bu defa kentin Rumeli yakasına Rumeli Hisarı'nı 
inşa ettirdi. İstanbul'un fethi hazırlıkları bir yıl önceden başladı. Kuşatma 
için gerekli olan çok büyük toplar döktürüldü. 16 kadırgadan oluşan büyük bir 
donanma meydana getirildi. Asker sayısı iki kat arttırıldı. Kuzeyden ve güneyden 
gelebilecek yardımları engellemek için tüm noktalar kontrol altına alındı. 
Cenevizlilerin elinde bulunan Galata'nın, savaş esnasında tarafsız kalması 
sağlandı. 2 Nisan 1453 tarihinde ilk öncü Osmanlı kuvvetleri İstanbul önlerinde 
görüldü. Böylece kuşatma başladı. İki aya yakın süren bu kuşatma dönemi, 29 
Mayıs 1453 tarihinde öğleden sonra kentin ele geçirilmesi ile son buldu. Bu 
tarihten itibaren İstanbul, bir Osmanlı kenti oldu. 
İmar 
çalışmaları ve yeniden yapılanma 
Fetih’ 
den hemen sonra şehrin kalkındırılması için, yeni iskan bölgeleri oluşturuldu. 
Bizans'ın son dönemlerinde görkemini yitirmiş olan kent de, öncelikle eskiden 
kalmış binalar ve surlar onarılmaya, yeni Osmanlı kurumlarının binaları 
yükselmeye başladı. Büyük su sarnıçlarının da korunması sağlandı. Osmanlı 
kimliğine uygun bir gelişme gösteren İstanbul, artık imparatorluğun başkenti 
olmuştu.
Nüfusu 
arttırmaya yönelik iskan çalışmalarıyla meydana getirilen mahalleler, idari 
yapının temelini oluşturdu. İstanbul, 1459 yılında her biri farklı demografik 
özellikler taşıyan dört idari birime ayrıldı. Bunlardan biri, idarenin 
merkezinin olduğu Suriçi, diğer üçü de sur dışında yer alan Bilad-i Selase 
olarak adlandırılan Eyüp (Büyük ve Küçükçekmece, Çatalca, Silivri dahil), Galata 
ve Üsküdar'dı. 1457 yılı sonunda, Eski başkent Edirne'nin uğradığı büyük yangın 
sonucu, şehre yeni göçmenler geldi ve şehir oldukça şenlendi. İstanbul, Fetihden 
50 yıl sonra Avrupa'nın en büyük şehri haline geldi. 
16. 
yüzyıla büyük bir şehir olarak giren İstanbul, küçük kıyamet olarak anılan 14 
Eylül 1509 depreminde çok zarar gördü. Sekiz şiddetinde olduğu tahmin edilen ve 
artçı sarsıntılarla 45 gün süren depremde binlerce bina yıkıldı ve binlerce kişi 
öldü. İstanbul 1510 yılında 80 bin kişinin istihdamıyla neredeyse yeniden 
kuruldu. Bu yüzden, günümüze gelebilen eserlerin çoğu bu döneme ait.
1520-1566 
yılları arasında Kanuni Sultan Süleyman yönetiminde ki İstanbul, bir çok değerli 
eser ve izleri günümüze kadar ulaşan bir kent planına kavuştu. Bu dönemde 
özellikle Mimar Sinan imzalı birbirinden değerli çok sayıda yapı inşa edildi. 
Veba salgını, yangınlar ve sellere rağmen Kanuni Dönemi, İstanbul için tam bir 
yükseliş dönemi sayılır.
Batılılaşma 
Lale 
Devri olarak da anılan, Nevşehirli Damat İbrahim Paşa'nın sadrazamlığı 
(1718-1730) yılları, itfaiye teşkilatının kurulduğu, ilk matbaanın açıldığı ve 
çeşitli fabrikaların hizmete girdiği dönem oldu.
3 
Kasım 1839 da Topkapı Sarayı'nın Gülhane Bahçesi’nde okunarak halka ilan edilen 
Tanzimat Fermanı ile İstanbul'da yeni bir dönem başlıyordu. Batılılaşma 
sürecinin hızlandığı bu dönemde, İstanbul'da; mimariden yaşam tarzına, eğitim 
kuruluşlarından sanayi kuruluşlarına kadar birçok alanda yenilikler getirildi. 
Bu 
dönemde şehir, yeni alanlara doğru genişlemeye başladı. Suriçi Bakırköy yönünde, 
Galata ise Teşvikiye yönünde yayılırken, Boğaziçi'nde ise Sarıyer taraflarında 
iskan hızlandı. Anadolu yakası da bir taraftan Bostancı, diğer taraftan Beykoz'a 
doğru büyüdü. Bu yıllar, alt yapı ve kent hizmetlerinde de önemli gelişmelere 
sahne oldu. 
Haliç 
üzerine köprü yapılması, Tünel, Rumeli Demiryolu, kent içi deniz taşımacılığı 
yapan Şirket-i Hayriye'nin kurulması, Şehremaneti (Belediye) örgütünün ve diğer 
belediye dairelerinin kurulması, ilk telgraf hattının çekilmesi, Zaptiye 
Nezareti'nin kurulması ve ona bağlı karakolların açılması, Vakıf Gureba 
Hastanesi’nin açılması ve atlı tramvay şirketi bu gelişmelerin sadece 
bazılarıdır. 
23 
Aralık 1876 'da I.Meşrutiyet ve 24 Temmuz 1908'de II. Meşrutiyet ilanlarına 
sahne olan ve halk arasında 310 Depremi denilen 1894 depreminde büyük zarar 
gören İstanbul, I. Dünya Savaşı’nın ardından 13 Kasım 1918 tarihinde İtilaf 
Devletleri donanmaları tarafından işgal edildi.
Cumhuriyet Dönemi
İstanbul, kesintisiz bin 600 yıl (330-1922) Roma, Bizans, Latin ve Osmanlı imparatorluklarına başkentlik yaptı. Bunlardan Roma, Bizans ve Osmanlı İmparatorluğu, dünyanın en büyük güç ve iktidar sahibi devletleri olarak tarihe geçmiştir. Hepsinin İstanbul'dan yönetildiği düşünüldüğünde şehrin tarihsel önemi ve değeri daha iyi anlaşılabilir.
İstanbul’un bu muhteşem başkent hüviyeti, 13 Ekim 1923 tarihinde Ankara’nın Türkiye Cumhuriyeti'nin başkenti ilan edilmesiyle son buldu. 28 Mart 1930’ da Konstantinopolis (Konstantiniyye) adı da tamamen yürürlükten kaldırılmış ve kentin resmi adı İstanbul olmuştur.
İstanbul, 4. yüzyıldan 18. yüzyıla kadar 14 yüzyıl boyunca koruduğu dünya kenti olma özelliğini Cumhuriyet tarihiyle birlikte tekrar kazanmaya başlamış, günümüzde Ortadoğu ve Avrupa’nın en önemli merkezleri arasındaki yerini almıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder