Bilindiği üzere ülkemizde elektrik iletim hatları yer üstünde ve km'lerce süren elektrik iletim hatları ile sağlanmaktadır.
Bu hatlardan biride ikamet etmekte olduğumuz sitenin 15m mesafe kadar yanından geçmekte sitemiz 10 katlı olmasına rağmen bu metal yığını direk 14 katlı bina yüksekliğinde ve gücü 380.000kw.
sitemizin inşaatı tamamlanıp insanlar yerleştikten sonra bu direk yanımızda belirdi.
Elekterik idaresinden kaldırılmasını talep ettiğimiz halde, kurumun cevabında;hattın geçeceği güzergahın ilgili kurumlarla yapılan yazışmalarla belirlendiği ve sitemizin yanından geçen hattın belediye kararına istinaden geçirildiği yönünde oldu. Cevap yazıda direğin yüksek olmasının sitemizdeki binaların menfaatine olduğu şeklinde mantığımın almadığı bir cevapla karşılaştık. bununla birlikte etrafımızda çok geniş ve boş arsalar var iken bu hat yanımızdan geçirildi. Aldığım duyuma göre de boş arsalar o zaman karar alan belediye başkanınınmış.
Kendi çapımda yaptığım araştırmada bu tür gerilim hattının insan hayatına zararı konusunda bir bilgiye ulaşamadım. Ama şuda bir gerçek emlak fiyatlarını yarı yarıya etkiliyor.
Site yönetimine sürekli dava açılması şeklinde telkinde bulunmaktayım. Ama onlarıda ikna edemiyorum. Bu sebeple bu konuda olumlu veya olumsuz bir mahkeme kararı varsa site yönetimini ikna ederek profosyonel yardımla dava konusu edilmesini sağlayacağım. Ayrıca bu sorunuma öneride bulunacak, mahkeme kararı gönderecek arkadaşlarada şimdiden teşekkür ederim.
İngiltere;de hükümet tarafından yaptırılan bir bilimsel araştırmada, yüksek gerilim hatlarının yakınlarında yaşayan çocuklarda lösemi (kan kanseri) görülme riskinin yüzde 70 yüksek olduğu ortaya çıktı.
ARAŞTIRMAYI yapan Oxford Üniversitesi #8216;Çocukluk Dönemi Kanserleri Araştırma Grubu;nun ulaştığı sonuçlar, evleri yüksek gerilim hatlarının 200 metre çevresinde bulunan çocuklarda lösemi görülmesi riskinin diğer yerlerde yaşayan çocuklara göre yüzde 70 daha yüksek olduğunu gösterdi. Bilim adamları, bunun nedeni üzerinde kesin bir sonuca varamadıklarını, ;başka etkenlerin de sonuçta etkili olabileceğini; belirtti. Diğer etkenler arasında yüksek gerilim hatları yakınında yaşayan ailelerin refah düzeyinin diğer bölgelerde yaşayanlardan daha düşük olmasının bile yer alabileceği ifade edildi. British Medical Journal dergisinin dünkü sayısında yer alan araştırma, 1962 ile 1995 yılları arasında İngiltere ve Galler;de yaşayan ve 15 yaşın altındayken kanser teşhisi konulan 29 bin 81 çocuğun incelenmesine dayanıyor. Araştırmada, bu çocuklara ait verilerin aynı sayıda, aynı özelliklere sahip sağlıklı kişilerle karşılaştırıldığı kaydediliyor.
1. Elektromanyetik alanların, insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkileri; sadece kanser vakalarıyla sınırlı değildir. Özellikle; insanların ruh sağlıkları üzerinde de olumsuz etkiler yapmaktadır (sinirlilik, uykusuzluk, vs.)
2. Kansere sebep olduğu konusunda, Akdeniz Üniversitesi Onkoloji Bölümü'ne ulaşarak, sorularınıza cevap alabilirsiniz. Benim çok yakın bir arakadaşım burada doktor ve kansere olan etkilerinin, bilimsel çalışmalarda var olduğunu biliyorum.
3. Yüksek Mahkeme'nin, baz istasyonları konusunda vermiş olduğu kararlarda da bahsedildiği gibi; kurulma mevzuata uygun da olsa, doğrudan bir zarar verdiği kanıtlanmasa da, insanların bundan tedirgin olması, davanın kabulü için yeterlidir.
O nedenle;
A. Sayın meslekdaşımın yerinde önerilerine katıldığımı;
B. Toplu hareket etmenin; hem masrafların paylaşılarak azaltılması ve hem de ses getirmesi sebebiyle, süreçte hızlılık sağlayacağını;
C. Yakınından yüksek gerilim hattı geçmesinin, evlerin değerlerinde azalmaya yol açmış da olabileceğini;
bilgilerinize sunarım.
Merhaba,
bundan yaklaşık 35 sene önce bizim oturduğum evin üzerine yüksek gerilim hattı geçilmiş. ben 24 yaşındayım ve doğduğumdan beri bu evde yaşıyorum. Annanem kolan kanserinden vefat etmiş. Nasıl bir sağlık rikiyle yaşamışım siz düşünün 1-1buçuk sene önce de elektrik idaresi yüksek gerilim hattını kendisi (nasıl olduysa) kaldırdı ve yeraltına taşıdı.
Emlak dünyası, tapu mevzuatı ve tapu da yapılan işlemler hakkında bilgi, kişisel gelişim makale ve yazılarınız içerir.
9 Şubat 2010 Salı
Yüksek Gerilimler Hakkında Tübitak'ın Cevabı
Merhaba, üzerinden yüksek gerilim hattının geçtiği bir alanda yaşayan canlıların göreceği zararların neler olduğunu öğrenmek istiyorum. Bu konuda beni aydınlatırsanız sevinirim. İyi çalışmalar. (Yasemin Tüter)
Şimdiye kadar yapılan araştırmalarda yüksek gerilim hatlarının oluşturduğu manyetik alanların canlı sağlığına olan etkileri konusunda çok kesin sonuçlar elde edilememiştir. Bu tür alanlara maruz kalmış ve kalmamış canlılarda görülen hastalık riski istatistiksel olarak birçok çalışmada değerlendirilmiştir. Araştırmalar sonucunda bu tür alanların yakınında yaşayan canlıların, özellikle çocukların bazı kanser türleri (özellikle lösemi) ve benzer hastalıklara yakalanma riskinin bu tür alanlara uzak olan canlılara göre daha yüksek olabileceği düşünülmüştür. Fakat bu veriler sadece karşılaştırma verileri olup, kesin kanıtlar ortaya konulamamıştır.
Cep telefonlarının insan sağlığı üzerine etkileri konusunda da bazı iddialar ortaya atılsa da, bu konularda henüz karar verecek yeterli veri bulunamamıştır. Öte yandan, bu alanların tamamen zararsız olduğu da kanıtlanamamıştır. Yani ortada bir sağlık riski ihtimali olabileceği düşünülebilir.
Şimdiye kadar yapılan araştırmalarda yüksek gerilim hatlarının oluşturduğu manyetik alanların canlı sağlığına olan etkileri konusunda çok kesin sonuçlar elde edilememiştir. Bu tür alanlara maruz kalmış ve kalmamış canlılarda görülen hastalık riski istatistiksel olarak birçok çalışmada değerlendirilmiştir. Araştırmalar sonucunda bu tür alanların yakınında yaşayan canlıların, özellikle çocukların bazı kanser türleri (özellikle lösemi) ve benzer hastalıklara yakalanma riskinin bu tür alanlara uzak olan canlılara göre daha yüksek olabileceği düşünülmüştür. Fakat bu veriler sadece karşılaştırma verileri olup, kesin kanıtlar ortaya konulamamıştır.
Cep telefonlarının insan sağlığı üzerine etkileri konusunda da bazı iddialar ortaya atılsa da, bu konularda henüz karar verecek yeterli veri bulunamamıştır. Öte yandan, bu alanların tamamen zararsız olduğu da kanıtlanamamıştır. Yani ortada bir sağlık riski ihtimali olabileceği düşünülebilir.
Yüksek gerilim kanser yapıyor
Balıkesir Üniversitesi Bandırma Sağlık Meslek Yüksekokulu ve Bandırma Elektrik ve Elektronikçiler Odası Başkanlığı tarafından ortaklaşa düzenlenen “Elektromanyetik kirlilik,sağlığa etkileri ve korunma yolları” konulu konferans Ticaret Odası toplantı salonunda yapıldı. Konferansa konuşmacı olarak konuşan İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Biyofizik Anabilim dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr.Tunaya Kalkan katıldı.
Konferansta konuşan İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Biyofizik Anabilim dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr.Tunaya Kalkan “ Yüksek gerilim hatlarının beyin tümörü, lösemi ve diğer kanser türlerindeki riski arttırdığı çok önceden saptandı. İsveçli bilim adamları da 1970’li yıllarda, yüksek gerilim hattı altında yaşayan kişilerin risk altında olduğunu ortaya çıkardılar. Artık yüksek gerilim hatlarının bulunduğu yerlerde yerleşime izin verilmiyor. Yüksek gerilim hatları kadar elektrikli ev aletlerinin de vücuda olumsuz etkisi olduğu saptandı. Yıldız Teknik Üniversitesi’nin yaptığı bir araştırmaya göre İstanbul’un yüzde 7’si yüksek gerilim hatlarının altında yaşıyor. Bunları mümkün olduğu kadar kırsal alanda kurmak yada şehir içinde yer altında geçirmek gerekir. Yerleşim, bu hatların en az 50 metre uzağında olmalı. Oysa bizde Levent’teki kanser araştırma merkezinin üstünden bile geçiyor. Biz de tavuk embriyosunda ve farelerde araştırmalar yaptık. Kanser başlangıcı tespit ettik elektromanyetik alan olduğu için bazı hastalıklar yapabilir. Kanser oluşumunu etkileyebilir. Bunun lösemi ağırlıklı olabileceğini tahmin ediyorum. Beyin tümörleri üzerinde de etkisi olduğu düşünülüyor. Bu konuda araştırmalar sürüyor. Yüksek gerilim hatlarının bulunduğu bölgede yaşayan insanlar üzerinde yapılan çalışmalar bazı tür kanserlerin manyetik alandan kaynaklandığı ihtimalini güçlendiriyor” dedi.
Konferansta konuşan İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Biyofizik Anabilim dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr.Tunaya Kalkan “ Yüksek gerilim hatlarının beyin tümörü, lösemi ve diğer kanser türlerindeki riski arttırdığı çok önceden saptandı. İsveçli bilim adamları da 1970’li yıllarda, yüksek gerilim hattı altında yaşayan kişilerin risk altında olduğunu ortaya çıkardılar. Artık yüksek gerilim hatlarının bulunduğu yerlerde yerleşime izin verilmiyor. Yüksek gerilim hatları kadar elektrikli ev aletlerinin de vücuda olumsuz etkisi olduğu saptandı. Yıldız Teknik Üniversitesi’nin yaptığı bir araştırmaya göre İstanbul’un yüzde 7’si yüksek gerilim hatlarının altında yaşıyor. Bunları mümkün olduğu kadar kırsal alanda kurmak yada şehir içinde yer altında geçirmek gerekir. Yerleşim, bu hatların en az 50 metre uzağında olmalı. Oysa bizde Levent’teki kanser araştırma merkezinin üstünden bile geçiyor. Biz de tavuk embriyosunda ve farelerde araştırmalar yaptık. Kanser başlangıcı tespit ettik elektromanyetik alan olduğu için bazı hastalıklar yapabilir. Kanser oluşumunu etkileyebilir. Bunun lösemi ağırlıklı olabileceğini tahmin ediyorum. Beyin tümörleri üzerinde de etkisi olduğu düşünülüyor. Bu konuda araştırmalar sürüyor. Yüksek gerilim hatlarının bulunduğu bölgede yaşayan insanlar üzerinde yapılan çalışmalar bazı tür kanserlerin manyetik alandan kaynaklandığı ihtimalini güçlendiriyor” dedi.
4 Şubat 2010 Perşembe
17 Ocak 2010 Pazar
18 OCAK PAZARTESİ SAAT 18.00'DA KÜÇÜKYALI KÜLTÜR MERKEZİNDE( İST.EMLAKÇILAR ODASI BAŞKAN ADAYI GÜNGÖR ATAÇ'IN TANITIM TOPLANTISI)
Değerli Meslektaşlarımız;
İstanbul Emlakçılar Odası Başkanlık seçimleri 01.Şubat.2010 tarihinde yeterli çoğunluk sağlanamazsa
07.Şubat.2010 tarihinde yapılacaktır.
Emlakta Yeni Oluşum Grubunun Başkanı Plan Emlak 'ın sahibi İnşaat Mühendisi Güngör Ataç Başkanlık seçimlerinde adaydır.
Siz Değerli Emlakçı Meslektaşlarımızı 18 Ocak 2010 Pazartesi günü SAAT 18:00 de aşağıda adresini bulabiliceğiniz Küçükyalı Kültür Merkezinde yapacağımız Sn. Güngör Ataç'ı tanıtım toplantımıza mutlaka bekliyoruz.
İlerki tarihlerde diğer bölgelerdede toplantılarımız olacaktır.
Emlakta Yeni Oluşum isteyen tüm emlakçı meslektaşlarımızın toplantılarımıza katılarak , www.emlaktayeniolusum.biz internet sitemizi ziyaret ederek bizi takip etmelerini önemle rica ediyoruz.
Artık Emlakçı Esnafının sorunlarının çözülmesinin ,sektörün daha saygın bir hale getirilmesinin zamanı gelmiştir.
Saygılarımızla;
Emlakta Yeni Oluşum Grubu Adına İnş. Müh. Güngör Ataç
www.emlaktayeniolusum.biz
0212 651 33 00
Küçükyalı Kültür Merkezi Adres:
Cumhuriyet cad. no:18 Küçükyalı / Maltepe
(Maltepe sahilde Pinhan restaurant'ın yanı)
www.emlaktayeniolusum.biz
İstanbul Emlakçılar Odası Başkanlık seçimleri 01.Şubat.2010 tarihinde yeterli çoğunluk sağlanamazsa
07.Şubat.2010 tarihinde yapılacaktır.
Emlakta Yeni Oluşum Grubunun Başkanı Plan Emlak 'ın sahibi İnşaat Mühendisi Güngör Ataç Başkanlık seçimlerinde adaydır.
Siz Değerli Emlakçı Meslektaşlarımızı 18 Ocak 2010 Pazartesi günü SAAT 18:00 de aşağıda adresini bulabiliceğiniz Küçükyalı Kültür Merkezinde yapacağımız Sn. Güngör Ataç'ı tanıtım toplantımıza mutlaka bekliyoruz.
İlerki tarihlerde diğer bölgelerdede toplantılarımız olacaktır.
Emlakta Yeni Oluşum isteyen tüm emlakçı meslektaşlarımızın toplantılarımıza katılarak , www.emlaktayeniolusum.biz internet sitemizi ziyaret ederek bizi takip etmelerini önemle rica ediyoruz.
Artık Emlakçı Esnafının sorunlarının çözülmesinin ,sektörün daha saygın bir hale getirilmesinin zamanı gelmiştir.
Saygılarımızla;
Emlakta Yeni Oluşum Grubu Adına İnş. Müh. Güngör Ataç
www.emlaktayeniolusum.biz
0212 651 33 00
Küçükyalı Kültür Merkezi Adres:
Cumhuriyet cad. no:18 Küçükyalı / Maltepe
(Maltepe sahilde Pinhan restaurant'ın yanı)
www.emlaktayeniolusum.biz
5 Ocak 2010 Salı
2B arazi mağdurları tapularını bekliyor
2B arazi mağdurları tapularını bekliyor
2B Arazileri
Ocak ve Şubat aylarında TBMM’den geçen iki yasa 2B mağdurlarının arazilerine kavuşmaları önündeki engelleri büyük ölçüde kaldırdı.
Cumhuriyet öncesi ve Cumhuriyet sonrası vatandaşa satılan, tapusu devredilen arazilerin, orman kapsamına alınarak kamulaştırılması binlerce vatandaşı isyan ettirdi. Para ödeyip satın aldıkları, yıllardır vergisini ödedikleri arazilerin bedelsiz olarak ellerinden alınması sonucu mağdur olanlar adalet önünde haklarını arama mücadelesi başlattılar.
Antalya’da 45 bin 538, Ankara’da 31 bin 706, İstanbul’da 18 bin 233, Türkiye genelinde toplam 474 bin hektar arazinin 2B kapsamında bulunduğunu söyleyen 2B mağdurlarının hukuksal danışmanı Cihangir Dönmez, arazi mağdurlarının ormanları kesen, yakan suçlular gibi gösterilmesini de eleştirdi
Yıllardır Türkiye’nin orman varlığını arttırmaya yönelik yasal düzenlemeler yapan devlet, bu düzenlemeleri yaparken, yıllar önce vatandaşa satılmış arazileri de orman kapsamına alınınca, binlerce vatandaş mağdur oldu.. Türkiye genelinde 500 bin hektara yakın arazinin sahipleri, zamanında parasını ödedikleri ya da mübadele nedeniyle devlet tarafından tapuları kendilerine verilmiş, yıllardır vergisini ödedikleri arazilerinin yeniden bedelsiz olarak, orman kapsamına alınması nedeniyle hukuk mücadelesi başlattı.
Kamuoyunda 2B mağdurları olarak bilinen binlerce insanın yasal haklarını savunan hukukçu ve gayrimenkul danışmanı Cihangir Dönmez, 2B arazinin anlamını açıkladı; “2B arazinin tam kanuni tanımı, orman niteliğini kaybettiği için, 6831 Sayılı Orman Kanunu’nun 2B maddesi ile orman dışına çıkartılan alandır. Bu kanunun tarihi gerçeği şudur; Türkiye Cumhuriyeti 1924’de yurt dışından soydaşlarımızı getirmiş onlara iskan ve tevzi tapular vermiştir. 1925’de öşür vergisi kaldırılmış. Herkese kullandığı arazi bedelsiz verilmiştir. 1930’da toprak tevzi komisyonlarıyla araziler dağıtılmış. 1937’de Türkiye’nin ilk ve liberal orman kanunu çıkmıştır. Atatürk döneminde çıkan bu kanunla vatandaşa ormandaki mülkiyet hakkı tanınmıştır. Yani siz Selanik’ten geliyorsunuz 100 dönüm toprağınızı bırakıyorsunuz devlet ona karşılık %20 veriyor. Çünkü buradan göç eden Yunanlılar Rumlar tarımla fazla uğraşmadıkları için gelen tarım nüfusu fazla olduğu için mübadelede böyle bir alan çıkıyor. 1937 orman kanunu 10 yıl içinde kadastronun bitirilmesini öngörür. Atatürk’ün ölümünden sonra 1937 yılında çıkan Orman Kanunu uygulaması esnasında vatandaşın tarım arazileri olmak üzere tamamı o zaman yeniden orman alanı içine alınır. 1942 yılına kadar bu çalışmalar tamamlanır. Vatandaş o zaman önemsemez, çünkü kendinin mülkiyet hakkı vardır. 1945 yılında tam savaş yıllarında savaşın bitimini 2 ay takip ettiği sürede İsmet İnönü 4785 sayılı kanunu çıkartır. Bu kanun vatandaşın orman içindeki arazileri dahil arazileri devletleştiren bir kanundur.”
Bu yasa değiştirme süreçlerinde devletin hak sahiplerine tebligat bile yapmadığını 1945 yılının şartlarında yasanın resmi gazetede yayınlanmış olmasının yeterli görüldüğü vatandaşın durumun farkına vardığında geçen sürenin de vatandaşın haklarını düşürdüğünü belirtti.
Daha sonra orman içine alınmış bu tapulu araziler 2B yasası ile orman sınırları dışına çıkartılmış ancak bu çıkartma işlemi tapu sahibi adına değil hazine adına olması bu mağduriyetin sürekli hale gelmesine yol açmıştır.
Böylece tapu ile malik oldukları ve zilyet ettikleri araziler önce orman yapılmış, sonra 2B olarak hazine adına orman dışına çıkarılmış tapu sahipleri ise kendi tapulu arazilerinde işgalci olarak kalmıştır.
Bu süreçler binlerce 2B mağdurunu yaratmıştır. Yani 2B arazileri orman keserek, yakarak oluşturulmuş araziler değildir. Bizzat Atatürk döneminde çıkarılan yasalarla vatandaşa devredilmiş, tapuları verilmiş, özelleştirilmiş arazilerdir.” dedi.
2B mağdurlarının ormanları talan eden insanlar gibi lanse edilmesinin çok acı olduğunu dile getiren Dönmez, “Avrupa insan hakları mahkemesi 2008 yılında temmuzdan itibaren verdiği kararlarla daha önceden orman olup da tapusu iptal edilen vatandaşların yaptığı başvuru üzerine birinci maddelerinde kararın mülkiyetin delindiğini vatandaşın mülkiyet haklarının delindiğini kabul etmektedir. Tazminatla ilgili şimdilik hükümetle vatandaşın anlaşmasını öngörmektedir. Çanakkale’de bir arsa için, 20 dönüm bir arsa için belirlenen değer 3 milyon Euro’dur. Bunu Türkiye için genellediğinizde 100-150 milyar Euro’luk bir tazminat ortaya çıkıyor. O yüzden hükümet yaptığı düzenlemede 2B’yi sınıflara ayırmış, daha önceden tapulu olan iskan tevzi tapusu olan yerlerin bedelsiz iadesini öngörmüştür” diye konuştu.
Türkiye’de orman varlığını arttırmanın yolunun vatandaşın tapulu arazisine el koymak olamayacağını da açıklayan Dönmez, şunları söyledi; “Ortada büyük bir haksızlık vardır. Bunun çözümü için 3-4 adım atılması lazım. Birincisi bunun çok rahat şekilde televizyonlarda tartışılabilir hale gelmesi lazım. Bunu bu konuda yetkin olan insanların, çevrecilerin veya o konuda uzman orman yönünde konuşmak isteyen insanların karşısına çıkıp izah edip kamuoyunu bilgilendirmesi gerekmektedir. Bu şunu sağlayacaktır. Önce sade vatandaşla 2B arazi mağduru birbiri ile barışacaktır. Bir gasp olmadığı burada bir hakkın yenildiği ortaya çıkacaktır. Ondan sonra bizim geliştirdiğimiz 3-5 adımlı çözüm önerileri var. Birincisinde biz diyoruz ki; 500bin hektar 2B arazisine karşılık 2B arazi mağdurlarına devlet Tema ve 2B mağduru elele 500 bin hektarlık verimli orman alanı yaratalım. Bunu nasıl yapacağız: her dönüm 2B arazisi için 20 tane ağaç dikilmesi şartını koşalım. Bu toplamda baktığınız zaman 1 milyon ağaç yapıyor. Tam bu kriz ortamında yaklaşık 25 bin kişiye 6 aylık istihdam sağlıyor. Ayrıca bunun ekonomiye getireceği canlılığın yanında devletin 10 yılda yapacağı ormanı 6 ayda sağlayabilir. İkincisi sade vatandaşa çevre açısından buna baktığınız zaman 500 bin hektar araziye karşılık bu benim söylediğim ön şart. Önce bunu yapalım 500 bin hektar verimli ormanı kazandıralım. Neden verimli orman diyorum; 2B arazilerinin çoğunun üzerinde yapı bina olduğu için zaten orman vasfı üzerindeki yapılardan binalardan kimyasallardan dolayı kaybedilmiş. Türkiye’de toprak mülkiyetinin %55’i hazinenindir. Tema’nın da belirlediği, devletin de belirlediği erozyon alanları, çölleşen alanlar vardır. Buralarda yapılacak düzenli plantasyonla verimli orman alanları bu alanlarda rahatlıkla doğrulabilir.”
2B arazilerinden sağlanacak emlak vergilerine de dikkat çeken Dönmez, bunun maddi değerinin 25 milyar dolarlara ulaşacağını belirtti. Vergi dışında inşaat, lojistik, planlı şehirleşme, gecekondulaşmanın önlenmesi, tarım özellikle organik tarım konularında da gelişme sağlanacağını vurguladı. Dönmez, 2B arazilerinin ekonomiye kazandırılması halinde Türkiye ekonomisine yılda yaklaşık 200 milyar dolarlık katkı sağlayacağını söyledi.
Bilgi notu: 2 B Tanımı: 2 B, ”31 Aralık 1981 tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini tam olarak kaybetmiş yerlerden tarla, bağ, bahçe, meyvelik, zeytinlik, fındıklık, fıstıklık gibi çeşitli tarım alanları veya otlak, kışlak, yaylak gibi hayvancılıkta kullanılmasında yarar olduğu tespit edilen araziler ile şehir, kasaba ve köy yapılarının toplu olarak bulunduğu yerleşim alanlarının Hazine adına orman dışına çıkarılması uygulaması” olarak tanımlanıyor.
Kaynak : Sabah Emlak
2B Arazileri
Ocak ve Şubat aylarında TBMM’den geçen iki yasa 2B mağdurlarının arazilerine kavuşmaları önündeki engelleri büyük ölçüde kaldırdı.
Cumhuriyet öncesi ve Cumhuriyet sonrası vatandaşa satılan, tapusu devredilen arazilerin, orman kapsamına alınarak kamulaştırılması binlerce vatandaşı isyan ettirdi. Para ödeyip satın aldıkları, yıllardır vergisini ödedikleri arazilerin bedelsiz olarak ellerinden alınması sonucu mağdur olanlar adalet önünde haklarını arama mücadelesi başlattılar.
Antalya’da 45 bin 538, Ankara’da 31 bin 706, İstanbul’da 18 bin 233, Türkiye genelinde toplam 474 bin hektar arazinin 2B kapsamında bulunduğunu söyleyen 2B mağdurlarının hukuksal danışmanı Cihangir Dönmez, arazi mağdurlarının ormanları kesen, yakan suçlular gibi gösterilmesini de eleştirdi
Yıllardır Türkiye’nin orman varlığını arttırmaya yönelik yasal düzenlemeler yapan devlet, bu düzenlemeleri yaparken, yıllar önce vatandaşa satılmış arazileri de orman kapsamına alınınca, binlerce vatandaş mağdur oldu.. Türkiye genelinde 500 bin hektara yakın arazinin sahipleri, zamanında parasını ödedikleri ya da mübadele nedeniyle devlet tarafından tapuları kendilerine verilmiş, yıllardır vergisini ödedikleri arazilerinin yeniden bedelsiz olarak, orman kapsamına alınması nedeniyle hukuk mücadelesi başlattı.
Kamuoyunda 2B mağdurları olarak bilinen binlerce insanın yasal haklarını savunan hukukçu ve gayrimenkul danışmanı Cihangir Dönmez, 2B arazinin anlamını açıkladı; “2B arazinin tam kanuni tanımı, orman niteliğini kaybettiği için, 6831 Sayılı Orman Kanunu’nun 2B maddesi ile orman dışına çıkartılan alandır. Bu kanunun tarihi gerçeği şudur; Türkiye Cumhuriyeti 1924’de yurt dışından soydaşlarımızı getirmiş onlara iskan ve tevzi tapular vermiştir. 1925’de öşür vergisi kaldırılmış. Herkese kullandığı arazi bedelsiz verilmiştir. 1930’da toprak tevzi komisyonlarıyla araziler dağıtılmış. 1937’de Türkiye’nin ilk ve liberal orman kanunu çıkmıştır. Atatürk döneminde çıkan bu kanunla vatandaşa ormandaki mülkiyet hakkı tanınmıştır. Yani siz Selanik’ten geliyorsunuz 100 dönüm toprağınızı bırakıyorsunuz devlet ona karşılık %20 veriyor. Çünkü buradan göç eden Yunanlılar Rumlar tarımla fazla uğraşmadıkları için gelen tarım nüfusu fazla olduğu için mübadelede böyle bir alan çıkıyor. 1937 orman kanunu 10 yıl içinde kadastronun bitirilmesini öngörür. Atatürk’ün ölümünden sonra 1937 yılında çıkan Orman Kanunu uygulaması esnasında vatandaşın tarım arazileri olmak üzere tamamı o zaman yeniden orman alanı içine alınır. 1942 yılına kadar bu çalışmalar tamamlanır. Vatandaş o zaman önemsemez, çünkü kendinin mülkiyet hakkı vardır. 1945 yılında tam savaş yıllarında savaşın bitimini 2 ay takip ettiği sürede İsmet İnönü 4785 sayılı kanunu çıkartır. Bu kanun vatandaşın orman içindeki arazileri dahil arazileri devletleştiren bir kanundur.”
Bu yasa değiştirme süreçlerinde devletin hak sahiplerine tebligat bile yapmadığını 1945 yılının şartlarında yasanın resmi gazetede yayınlanmış olmasının yeterli görüldüğü vatandaşın durumun farkına vardığında geçen sürenin de vatandaşın haklarını düşürdüğünü belirtti.
Daha sonra orman içine alınmış bu tapulu araziler 2B yasası ile orman sınırları dışına çıkartılmış ancak bu çıkartma işlemi tapu sahibi adına değil hazine adına olması bu mağduriyetin sürekli hale gelmesine yol açmıştır.
Böylece tapu ile malik oldukları ve zilyet ettikleri araziler önce orman yapılmış, sonra 2B olarak hazine adına orman dışına çıkarılmış tapu sahipleri ise kendi tapulu arazilerinde işgalci olarak kalmıştır.
Bu süreçler binlerce 2B mağdurunu yaratmıştır. Yani 2B arazileri orman keserek, yakarak oluşturulmuş araziler değildir. Bizzat Atatürk döneminde çıkarılan yasalarla vatandaşa devredilmiş, tapuları verilmiş, özelleştirilmiş arazilerdir.” dedi.
2B mağdurlarının ormanları talan eden insanlar gibi lanse edilmesinin çok acı olduğunu dile getiren Dönmez, “Avrupa insan hakları mahkemesi 2008 yılında temmuzdan itibaren verdiği kararlarla daha önceden orman olup da tapusu iptal edilen vatandaşların yaptığı başvuru üzerine birinci maddelerinde kararın mülkiyetin delindiğini vatandaşın mülkiyet haklarının delindiğini kabul etmektedir. Tazminatla ilgili şimdilik hükümetle vatandaşın anlaşmasını öngörmektedir. Çanakkale’de bir arsa için, 20 dönüm bir arsa için belirlenen değer 3 milyon Euro’dur. Bunu Türkiye için genellediğinizde 100-150 milyar Euro’luk bir tazminat ortaya çıkıyor. O yüzden hükümet yaptığı düzenlemede 2B’yi sınıflara ayırmış, daha önceden tapulu olan iskan tevzi tapusu olan yerlerin bedelsiz iadesini öngörmüştür” diye konuştu.
Türkiye’de orman varlığını arttırmanın yolunun vatandaşın tapulu arazisine el koymak olamayacağını da açıklayan Dönmez, şunları söyledi; “Ortada büyük bir haksızlık vardır. Bunun çözümü için 3-4 adım atılması lazım. Birincisi bunun çok rahat şekilde televizyonlarda tartışılabilir hale gelmesi lazım. Bunu bu konuda yetkin olan insanların, çevrecilerin veya o konuda uzman orman yönünde konuşmak isteyen insanların karşısına çıkıp izah edip kamuoyunu bilgilendirmesi gerekmektedir. Bu şunu sağlayacaktır. Önce sade vatandaşla 2B arazi mağduru birbiri ile barışacaktır. Bir gasp olmadığı burada bir hakkın yenildiği ortaya çıkacaktır. Ondan sonra bizim geliştirdiğimiz 3-5 adımlı çözüm önerileri var. Birincisinde biz diyoruz ki; 500bin hektar 2B arazisine karşılık 2B arazi mağdurlarına devlet Tema ve 2B mağduru elele 500 bin hektarlık verimli orman alanı yaratalım. Bunu nasıl yapacağız: her dönüm 2B arazisi için 20 tane ağaç dikilmesi şartını koşalım. Bu toplamda baktığınız zaman 1 milyon ağaç yapıyor. Tam bu kriz ortamında yaklaşık 25 bin kişiye 6 aylık istihdam sağlıyor. Ayrıca bunun ekonomiye getireceği canlılığın yanında devletin 10 yılda yapacağı ormanı 6 ayda sağlayabilir. İkincisi sade vatandaşa çevre açısından buna baktığınız zaman 500 bin hektar araziye karşılık bu benim söylediğim ön şart. Önce bunu yapalım 500 bin hektar verimli ormanı kazandıralım. Neden verimli orman diyorum; 2B arazilerinin çoğunun üzerinde yapı bina olduğu için zaten orman vasfı üzerindeki yapılardan binalardan kimyasallardan dolayı kaybedilmiş. Türkiye’de toprak mülkiyetinin %55’i hazinenindir. Tema’nın da belirlediği, devletin de belirlediği erozyon alanları, çölleşen alanlar vardır. Buralarda yapılacak düzenli plantasyonla verimli orman alanları bu alanlarda rahatlıkla doğrulabilir.”
2B arazilerinden sağlanacak emlak vergilerine de dikkat çeken Dönmez, bunun maddi değerinin 25 milyar dolarlara ulaşacağını belirtti. Vergi dışında inşaat, lojistik, planlı şehirleşme, gecekondulaşmanın önlenmesi, tarım özellikle organik tarım konularında da gelişme sağlanacağını vurguladı. Dönmez, 2B arazilerinin ekonomiye kazandırılması halinde Türkiye ekonomisine yılda yaklaşık 200 milyar dolarlık katkı sağlayacağını söyledi.
Bilgi notu: 2 B Tanımı: 2 B, ”31 Aralık 1981 tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini tam olarak kaybetmiş yerlerden tarla, bağ, bahçe, meyvelik, zeytinlik, fındıklık, fıstıklık gibi çeşitli tarım alanları veya otlak, kışlak, yaylak gibi hayvancılıkta kullanılmasında yarar olduğu tespit edilen araziler ile şehir, kasaba ve köy yapılarının toplu olarak bulunduğu yerleşim alanlarının Hazine adına orman dışına çıkarılması uygulaması” olarak tanımlanıyor.
Kaynak : Sabah Emlak
2B Yasası’na Tepki
2B YASASI’NA TEPKİ
SİNOP OR-KOOP İLE TEMA İL TEMSİLCİLİĞİ ORGANİZESİNDE YAPILAN TOPLANTIDA ORMAN NİTELİĞİNİ YİTİRMİŞ ARAZİLERİN SATIŞINI ÖNGÖREN 2B’YE TEPKİ GÖSTERİLDİ
2B Yasası'na Tepki
SİNOP - Sinop Bölgesi Ormancılık Kooperatifleri Birliği (OR-KOOP) ile TEMA Sinop Temsilciliği tarafından yapılan toplantıda, orman niteliğini kaybetmiş arazilerin orman sınırı dışına çıkarılması konusunu içeren ‘2B Yasası’na tepki gösterildi.
Sinop Ticaret ve Sanayi Odası (STSO) salonunda yapılan programa, OR-KOOP Başkanı Cemil Özdemir ile TEMA Vakfı Sinop Temsilcisi Kadriye Göl konuşmacı olarak katılırken, toplantıyı bazı sivil toplum örgütü temsilcisi ve vatandaşlar katıldı.
Tüm ikaz ve uyarılara rağmen hükümetin 2B konusunda geri adım atmadığını belirten OR-KOOP Başkanı Cemil Özdemir, 2B’de yapılan değişikliğin orman köylüsünün atalarından kalan topraklardan çıkartılması anlamına geldiğini söyledi. Özdemir, “Kamuoyunda 2B olarak bilinen orman özelliğini yitirmiş alanların satışı ile imara açılmasını öngören yasa, Anayasa’ya aykırı olduğu için Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmişti. Ancak doğal, kültürel, kentsel değerlerimizi kısa süreli çıkarlar uğruna menkulleştirmeye, paraya dönüştürülmeye çalışan siyasi iktidar bunu aşabilmek için gündemin yoğunluğu arasında apar topar söz konusu kanunu çıkartmıştır” dedi.
TEMA İl Temsilcisi Kadriye Göl ise TEMA olarak 2B arazilerinin satışını engellemek için 1 milyon 236 bin 842 imza topladıklarını belirterek, “Orman vasfını yitirmiş arazilerin satışa çıkartılması ülkemizin geleceğini tehlikeye atmak demektir. Geleceğimiz çocuklarımıza, torunlarımıza yaşanabilir bir eko sistem, temiz bir dünya bırakabiliyor muyuz? Ulusumuzu milli davalar etrafında birleşmeye, vatanı ve gelecek nesilleri düşünen herkesi davet ediyoruz. Desteğinizle daha güçlüyüz. Şimdi sesimizi hükümete duyurmak için kararlılıkla ve inançla bekliyoruz” diye konuştu.
SİNOP OR-KOOP İLE TEMA İL TEMSİLCİLİĞİ ORGANİZESİNDE YAPILAN TOPLANTIDA ORMAN NİTELİĞİNİ YİTİRMİŞ ARAZİLERİN SATIŞINI ÖNGÖREN 2B’YE TEPKİ GÖSTERİLDİ
2B Yasası'na Tepki
SİNOP - Sinop Bölgesi Ormancılık Kooperatifleri Birliği (OR-KOOP) ile TEMA Sinop Temsilciliği tarafından yapılan toplantıda, orman niteliğini kaybetmiş arazilerin orman sınırı dışına çıkarılması konusunu içeren ‘2B Yasası’na tepki gösterildi.
Sinop Ticaret ve Sanayi Odası (STSO) salonunda yapılan programa, OR-KOOP Başkanı Cemil Özdemir ile TEMA Vakfı Sinop Temsilcisi Kadriye Göl konuşmacı olarak katılırken, toplantıyı bazı sivil toplum örgütü temsilcisi ve vatandaşlar katıldı.
Tüm ikaz ve uyarılara rağmen hükümetin 2B konusunda geri adım atmadığını belirten OR-KOOP Başkanı Cemil Özdemir, 2B’de yapılan değişikliğin orman köylüsünün atalarından kalan topraklardan çıkartılması anlamına geldiğini söyledi. Özdemir, “Kamuoyunda 2B olarak bilinen orman özelliğini yitirmiş alanların satışı ile imara açılmasını öngören yasa, Anayasa’ya aykırı olduğu için Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmişti. Ancak doğal, kültürel, kentsel değerlerimizi kısa süreli çıkarlar uğruna menkulleştirmeye, paraya dönüştürülmeye çalışan siyasi iktidar bunu aşabilmek için gündemin yoğunluğu arasında apar topar söz konusu kanunu çıkartmıştır” dedi.
TEMA İl Temsilcisi Kadriye Göl ise TEMA olarak 2B arazilerinin satışını engellemek için 1 milyon 236 bin 842 imza topladıklarını belirterek, “Orman vasfını yitirmiş arazilerin satışa çıkartılması ülkemizin geleceğini tehlikeye atmak demektir. Geleceğimiz çocuklarımıza, torunlarımıza yaşanabilir bir eko sistem, temiz bir dünya bırakabiliyor muyuz? Ulusumuzu milli davalar etrafında birleşmeye, vatanı ve gelecek nesilleri düşünen herkesi davet ediyoruz. Desteğinizle daha güçlüyüz. Şimdi sesimizi hükümete duyurmak için kararlılıkla ve inançla bekliyoruz” diye konuştu.
Türkiye’nin 2B Haritası Çıkarıldı
Hükümetin 29 Mart 2009 yerel seçimlerinden önce çıkarmayı planladığı 2-B’ler yasası Türkiye’de 473 bin 419 hektarlık bir alanı kaplıyor
Hükümetin 29 Mart 2009 yerel seçimlerinden önce çıkarmayı planladığı 2-B’ler yasası (orman dışına çıkarılmış araziler) Türkiye’de 473 bin 419 hektarlık bir alanı kaplıyor. İstanbul, İzmir gibi illerdeki 2-B’lerin üzerinde de genellikle toplu yerleşim alanları ve sanayi tesisleri bulunuyor.
AA muhabirinin edindiği bilgiye göre, hazırlanan yasa taslağıyla hak sahiplerine rayiç değerler üzerinden satılması, TOKİ’ye emlak vergisine tabi değerler üzerinden devri planlanan 2-B’lerin toplam büyüklüğü 473 bin 419 hektarı buluyor. Kadastro çalışmaları tamamlandığında bu rakamın 600 bin hektara ulaşacağı tahmin ediliyor.
||| En fazla 2-B Antalya’da
Mevcut rakamlara göre en fazla 2-B alanı, 45 bin 548 hektar ile Antalya’da bulunuyor. Bunu 39 bin 287 hektar ile Mersin, 34 bin 887 hektar ile Balıkesir, 29 bin 632 hektar ile Sakarya, 29 bin 138 hektar ile de Muğla izliyor. 2-B’lerin oluşturduğu alan İstanbul’da 18 bin 233 hektara, İzmir’de 14 bin 772 hektara, Bursa’da 14 bin 534 hektara ulaşıyor.
Hakkari, Van, Şırnak, Mardin, Batman, Erzurum, Erzincan, Ağrı, Kars, Ardahan ve Iğdır illerinde ise hiç 2-B arazisi görünmüyor.
||| 2-B’lerin üzerinde kentler var
Devletin resmi verilerine göre, 2-B’lerin 22 bin 233 hektarının üzerinde toplu yerleşim alanları bulunuyor. 6 bin 624 hektarlık alanda ilçeler, 8 bin 514 hektarlık alanda beldeler, 7 bin 35 hektarlık alanda da köyler yer alıyor.
Sera alanları 2-B’ler içinde 2 bin 365 hektar, narenciye, zeytinlik, fındıklık, meyvelik ve bahçelikler 111 bin 115 hektar, otlak ve yaylaklar 35 bin 419 hektar, diğer ekili alanlar ve değerlendirilemeyecek alanlar da 294 bin 206 hektarlık alan oluşturuyor.
İstanbul, İzmir, Antalya, Mersin, Muğla ve Bursa’da toplam 160 bin hektarlık 2-B alanı üzerinde rantı yüksek yerleşim, sanayi tesisi, narenciye, muz bahçeleri, seralar ve zeytinlikler yer alıyor.
2-B’ler için hazırlanan “Orman Köylülerinin Kalkındırılması ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi Hakkında Kanun Tasarısı Taslağı”nın gerekçesinde, orman vasfını tam kaybettiği için orman sınırları dışına çıkartılan yerlerin 10-30 yıldır işgalcilerin elinde bulunduğu belirtilerek, şu değerlendirmeler yapıldı:
“Mersin, Antalya, Muğla, İzmir, İstanbul ve Bursa il sınırları içinde orman sınırları dışına çıkarılan alan 160 bin hektar civarında olup, bu yerler, narenciye, muz, sera, zeytinlik, toplu yerleşim yerleri ve sanayi alanları gibi rayiç değerleri çok yüksek olan yerlerdir. 10-30 yıldır işgalcilerin elinde bulunan, devlete o günden bu yana bir kuruş ödemeyen, aksine kullanan kişilerce harici senetlerle alınıp, satılan yeniden orman yapılması mümkün olmayan bu arazilerin, kullananların elinden alınıp, orman içi köyler halkına tahsis edilebilmesi de mümkün değildir. Bu yerlerin rayiç değerleri üzerinden değerlendirilerek sağlanacak mali kaynak, öncelikle nakledilecek orman köylülerine ait taşınmazların kamulaştırılması, bilim ve fen bakımından orman olarak muhafazasında yarar görülmeyen, ancak tarım alanı olarak kullanılmasında yarar görüldüğü için orman sınırları dışına çıkartılan yerlerin ıslah, imar ve ihyası, naklen iskan, orman köylülerinin kalkınmalarının desteklenmesi ve yeni orman alanlarının tesisinde kullanılacaktır.”
||| 2-B’lerin Orman Bölge Müdürlükleri ve illere göre dağılımı da şöyle:
2-B ALANI BÖLGELER İLLER (hektar)
ADANA Adana 12.357
. Niğde 204
. Nevşehir 18
. Kayseri 29
. Osmaniye 1.552
ADAPAZARI Adapazarı 29.643
. Kocaeli 5.338
AMASYA Amasya 3.602
. Çorum 181
. Samsun 15.290
. Tokat 3.558
. Sivas 50
. Yozgat 1.412
ANKARA Ankara 31.706
. Çankırı 4.516
. Kırıkkale 12.706
. Kırşehir 254
ANTALYA Antalya 45.548
ARTVİN Artvin 41
BALIKESİR Balıkesir 34.887
BOLU Bolu 16.095
BURSA Bursa 14.534
. Bilecik 1.561
. Yalova 1.768
ÇANAKKALE Çanakkale 4.105
. Edirne 4.122
DENİZLİ Denizli 4.265
. Uşak 2.769
ELAZIĞ Elazığ 450
. Bingöl 35
. Bitlis 1.825
. Malatya 2.645
. Muş 2
. Tunceli 28
. Siirt 35
. Diyarbakır 135
ESKİŞEHİR Eskişehir 9.456
. Afyon 10.673
GİRESUN Giresun 50
. Ordu 956
ISPARTA Isparta 3.174
. Burdur 8.363
İSTANBUL İstanbul 18.233
. Kırklareli 14.757
. Tekirdağ 2.991
İZMİR İzmir 14.772
. Manisa 6.848
KASTAMONU Kastamonu 2.131
KAHRAMANMARAŞ Kahramanmaraş 5.737
. Hatay 3.856
. Gaziantep 9.960
. Adıyaman 1.860
. Şanlıurfa 50
MERSİN Mersin 39.287
MUĞLA Muğla 29.138
. Aydın 5.135
TRABZON Trabzon 1.005
. Rize 14
. Gümüşhane 12
. Bayburt 6
ZONGULDAK Zonguldak 10.910
. Bartın 1.014
. Karabük 2.620
KÜTAHYA Kütahya 5.152
KONYA Konya 4.895
. Aksaray 512
. Karaman 826
SİNOP Sinop 1.760
TOPLAM : 473.419
Kaynak : Milliyet Emlak
Hükümetin 29 Mart 2009 yerel seçimlerinden önce çıkarmayı planladığı 2-B’ler yasası (orman dışına çıkarılmış araziler) Türkiye’de 473 bin 419 hektarlık bir alanı kaplıyor. İstanbul, İzmir gibi illerdeki 2-B’lerin üzerinde de genellikle toplu yerleşim alanları ve sanayi tesisleri bulunuyor.
AA muhabirinin edindiği bilgiye göre, hazırlanan yasa taslağıyla hak sahiplerine rayiç değerler üzerinden satılması, TOKİ’ye emlak vergisine tabi değerler üzerinden devri planlanan 2-B’lerin toplam büyüklüğü 473 bin 419 hektarı buluyor. Kadastro çalışmaları tamamlandığında bu rakamın 600 bin hektara ulaşacağı tahmin ediliyor.
||| En fazla 2-B Antalya’da
Mevcut rakamlara göre en fazla 2-B alanı, 45 bin 548 hektar ile Antalya’da bulunuyor. Bunu 39 bin 287 hektar ile Mersin, 34 bin 887 hektar ile Balıkesir, 29 bin 632 hektar ile Sakarya, 29 bin 138 hektar ile de Muğla izliyor. 2-B’lerin oluşturduğu alan İstanbul’da 18 bin 233 hektara, İzmir’de 14 bin 772 hektara, Bursa’da 14 bin 534 hektara ulaşıyor.
Hakkari, Van, Şırnak, Mardin, Batman, Erzurum, Erzincan, Ağrı, Kars, Ardahan ve Iğdır illerinde ise hiç 2-B arazisi görünmüyor.
||| 2-B’lerin üzerinde kentler var
Devletin resmi verilerine göre, 2-B’lerin 22 bin 233 hektarının üzerinde toplu yerleşim alanları bulunuyor. 6 bin 624 hektarlık alanda ilçeler, 8 bin 514 hektarlık alanda beldeler, 7 bin 35 hektarlık alanda da köyler yer alıyor.
Sera alanları 2-B’ler içinde 2 bin 365 hektar, narenciye, zeytinlik, fındıklık, meyvelik ve bahçelikler 111 bin 115 hektar, otlak ve yaylaklar 35 bin 419 hektar, diğer ekili alanlar ve değerlendirilemeyecek alanlar da 294 bin 206 hektarlık alan oluşturuyor.
İstanbul, İzmir, Antalya, Mersin, Muğla ve Bursa’da toplam 160 bin hektarlık 2-B alanı üzerinde rantı yüksek yerleşim, sanayi tesisi, narenciye, muz bahçeleri, seralar ve zeytinlikler yer alıyor.
2-B’ler için hazırlanan “Orman Köylülerinin Kalkındırılması ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi Hakkında Kanun Tasarısı Taslağı”nın gerekçesinde, orman vasfını tam kaybettiği için orman sınırları dışına çıkartılan yerlerin 10-30 yıldır işgalcilerin elinde bulunduğu belirtilerek, şu değerlendirmeler yapıldı:
“Mersin, Antalya, Muğla, İzmir, İstanbul ve Bursa il sınırları içinde orman sınırları dışına çıkarılan alan 160 bin hektar civarında olup, bu yerler, narenciye, muz, sera, zeytinlik, toplu yerleşim yerleri ve sanayi alanları gibi rayiç değerleri çok yüksek olan yerlerdir. 10-30 yıldır işgalcilerin elinde bulunan, devlete o günden bu yana bir kuruş ödemeyen, aksine kullanan kişilerce harici senetlerle alınıp, satılan yeniden orman yapılması mümkün olmayan bu arazilerin, kullananların elinden alınıp, orman içi köyler halkına tahsis edilebilmesi de mümkün değildir. Bu yerlerin rayiç değerleri üzerinden değerlendirilerek sağlanacak mali kaynak, öncelikle nakledilecek orman köylülerine ait taşınmazların kamulaştırılması, bilim ve fen bakımından orman olarak muhafazasında yarar görülmeyen, ancak tarım alanı olarak kullanılmasında yarar görüldüğü için orman sınırları dışına çıkartılan yerlerin ıslah, imar ve ihyası, naklen iskan, orman köylülerinin kalkınmalarının desteklenmesi ve yeni orman alanlarının tesisinde kullanılacaktır.”
||| 2-B’lerin Orman Bölge Müdürlükleri ve illere göre dağılımı da şöyle:
2-B ALANI BÖLGELER İLLER (hektar)
ADANA Adana 12.357
. Niğde 204
. Nevşehir 18
. Kayseri 29
. Osmaniye 1.552
ADAPAZARI Adapazarı 29.643
. Kocaeli 5.338
AMASYA Amasya 3.602
. Çorum 181
. Samsun 15.290
. Tokat 3.558
. Sivas 50
. Yozgat 1.412
ANKARA Ankara 31.706
. Çankırı 4.516
. Kırıkkale 12.706
. Kırşehir 254
ANTALYA Antalya 45.548
ARTVİN Artvin 41
BALIKESİR Balıkesir 34.887
BOLU Bolu 16.095
BURSA Bursa 14.534
. Bilecik 1.561
. Yalova 1.768
ÇANAKKALE Çanakkale 4.105
. Edirne 4.122
DENİZLİ Denizli 4.265
. Uşak 2.769
ELAZIĞ Elazığ 450
. Bingöl 35
. Bitlis 1.825
. Malatya 2.645
. Muş 2
. Tunceli 28
. Siirt 35
. Diyarbakır 135
ESKİŞEHİR Eskişehir 9.456
. Afyon 10.673
GİRESUN Giresun 50
. Ordu 956
ISPARTA Isparta 3.174
. Burdur 8.363
İSTANBUL İstanbul 18.233
. Kırklareli 14.757
. Tekirdağ 2.991
İZMİR İzmir 14.772
. Manisa 6.848
KASTAMONU Kastamonu 2.131
KAHRAMANMARAŞ Kahramanmaraş 5.737
. Hatay 3.856
. Gaziantep 9.960
. Adıyaman 1.860
. Şanlıurfa 50
MERSİN Mersin 39.287
MUĞLA Muğla 29.138
. Aydın 5.135
TRABZON Trabzon 1.005
. Rize 14
. Gümüşhane 12
. Bayburt 6
ZONGULDAK Zonguldak 10.910
. Bartın 1.014
. Karabük 2.620
KÜTAHYA Kütahya 5.152
KONYA Konya 4.895
. Aksaray 512
. Karaman 826
SİNOP Sinop 1.760
TOPLAM : 473.419
Kaynak : Milliyet Emlak
Baz istasyonları nedir, ne değildir?
Yalçın Bayer
ULAŞTIRMA Bakanlığı bünyesindeki Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu Başkanlığı’nda oluşturulan Teknoloji Bilgilendirme Platformu, baz istasyonları ve cep telefonları konusunda ‘yanlış’ bilinenleri kamuoyuna doğru aktarmak üzere köşemize iki başlık altında bir bilgi notu gönderdi:
Köşemize özel olarak gönderilen açıklama şöyle:
“1) Baz istasyonlarının kurulum aşaması ve denetimi:
Baz istasyonlarının denetimi BTK tarafından gerçekleştirilir. Süreç şöyle işler:
? Türkiye’de faaliyet gösteren lisanslı GSM operatörleri baz istasyonu kurulumu için BTK’ya başvurarak sertifika alır. Operatörler, sadece BTK tarafından belirtilen limit değerleri sağlamakla değil, sistemin kurulduğu yer ile ilgili ayrıntılı bilgileri içeren teknik dosya hazırlamakla da yükümlüdür. (Paratoner, Yetkisiz Erişim, Coğrafi Koordinat, Topraklama, Çıkış Gücü vb.) Ayrıca baz istasyonu kurulumu öncesi operatörler Kurulum Yönetmeliği gereğince ön izin anlamına gelen “Güvenlik Sertifikası”nı almak zorundadır.
? BTK’dan sertifika alınmadan hiçbir telsiz sistemi kurulamaz ve işletilemez. Baz istasyonlarını kuran işletmeciler bu istasyonlar için il bazında kurumdan toplu izin almaktadır. Baz istasyonları arı peteği benzeri hücresel yapıda hizmet gördüklerinden; işletmeciler kurumdan aldıkları toplu izin dahilinde, baz istasyonunun kurulacağı yeri kapsama alanını da dikkate alarak kendileri belirlerler.
? BTK, yeni kurulacak her bir elektronik haberleşme cihazı için verilen elektrik alan limit değerini ihtiyati tedbir açısından, AB ülkeleri ve çoğu dünya ülkesinin kabul ettiği Uluslararası İyonlaştırmayan Radyasyondan Koruma Komisyonu’nun sınır değerlerinin dörtte biri olarak belirlenmiş ve bu yönde uygulanmaktadır.
2) İnsan ve çevre sağlığına etkileri:
? İnsan sağlığına ve çevre güvenliğine etkisi araştırılan ve sıkı denetimi yapılan baz istasyonları için, Dünya Sağlık Örgütü’nün yayınlamış olduğu raporlarda, olumsuz bir etki oluşturduğuna dair bilimsel bir kanıt bulunmamaktadır. Baz istasyonları sanılanın aksine günlük yaşamda kullanılan elektrikli aletlerden çok daha az zararlıdır. Baz istasyonlarının insan ve çevre sağlığına etkisine ilişkin bazı notlar ise şöyle:
ŞEHİR DIŞINDA OLMAZ
? Baz istasyonlarının şehir dışlarında kurulmayıp, kısa alanda yoğun nüfusa sahip şehir içlerinde kurulmasının sebeplerinin başında hücresel yapıda çalışması geliyor. Baz istasyonları teknik özellikleri gereği düşük çıkış güçlerinde ve hücresel yapıda çalışmaktadırlar. Bu nedenle şehir dışlarına taşınmaları teknik olarak mümkün değildir. Şehir içlerinde düşük çıkış güçlerinde, kapsama yapılması gereken yerlere yönetmelik hükümlerine uyulması kaydıyla kurulabilmektedir. Abone sayısına bağlı olarak her geçen gün sayılarının artması teknik bir zorunluluktur. Baz istasyonlarının sayılarının artması çıkış güçlerinin daha da azalması anlamına gelmektedir.
Cep telefonları ile yapılan görüşmeler, baz istasyonları ile cep telefonları arasında karşılıklı gönderilen elektromanyetik dalgalarla sağlanmaktadır. O nedenle cep telefonuyla görüşme yaparken baz istasyonu ne kadar yakın olursa gönderilen elektromanyetik dalga o kadar küçük, ne kadar uzak olursa karşılıklı gönderilen elektromanyetik dalga o kadar büyük olmaktadır.
? Elektrikle çalışan bütün cihazlar elektromanyetik enerji yayar ve günlük yaşamda sıkça kullanılan bazı ev aletlerinin ortamda neden oldukları elektrik alan şiddetleri bile baz istasyonlarından fazladır.”
Evet ama keşke yandaki tablo gönderilirken baz istasyonların elektromanyetik sonuçları da eklenseydi.
ELEKTROMANYETİK DALGANIN ETKİLERİ
(Çalışma gerilimi= 110 V, çalışma frekansı= 60 Hz, uzaklık = 30 cm)
Cihaz Elektrik Alan Şiddeti
(V/m)
Elektrikli battaniye 250
Su ısıtıcısı 130
Müzik Seti 90
Buzdolabı 60
Ütü 60
Mikser 50
Ekmek kızartıcısı 40
Saç kurutma makinesi 40
Televizyon 30
Kahve makinesi 30
Elektrikli süpürge 16
ULAŞTIRMA Bakanlığı bünyesindeki Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu Başkanlığı’nda oluşturulan Teknoloji Bilgilendirme Platformu, baz istasyonları ve cep telefonları konusunda ‘yanlış’ bilinenleri kamuoyuna doğru aktarmak üzere köşemize iki başlık altında bir bilgi notu gönderdi:
Köşemize özel olarak gönderilen açıklama şöyle:
“1) Baz istasyonlarının kurulum aşaması ve denetimi:
Baz istasyonlarının denetimi BTK tarafından gerçekleştirilir. Süreç şöyle işler:
? Türkiye’de faaliyet gösteren lisanslı GSM operatörleri baz istasyonu kurulumu için BTK’ya başvurarak sertifika alır. Operatörler, sadece BTK tarafından belirtilen limit değerleri sağlamakla değil, sistemin kurulduğu yer ile ilgili ayrıntılı bilgileri içeren teknik dosya hazırlamakla da yükümlüdür. (Paratoner, Yetkisiz Erişim, Coğrafi Koordinat, Topraklama, Çıkış Gücü vb.) Ayrıca baz istasyonu kurulumu öncesi operatörler Kurulum Yönetmeliği gereğince ön izin anlamına gelen “Güvenlik Sertifikası”nı almak zorundadır.
? BTK’dan sertifika alınmadan hiçbir telsiz sistemi kurulamaz ve işletilemez. Baz istasyonlarını kuran işletmeciler bu istasyonlar için il bazında kurumdan toplu izin almaktadır. Baz istasyonları arı peteği benzeri hücresel yapıda hizmet gördüklerinden; işletmeciler kurumdan aldıkları toplu izin dahilinde, baz istasyonunun kurulacağı yeri kapsama alanını da dikkate alarak kendileri belirlerler.
? BTK, yeni kurulacak her bir elektronik haberleşme cihazı için verilen elektrik alan limit değerini ihtiyati tedbir açısından, AB ülkeleri ve çoğu dünya ülkesinin kabul ettiği Uluslararası İyonlaştırmayan Radyasyondan Koruma Komisyonu’nun sınır değerlerinin dörtte biri olarak belirlenmiş ve bu yönde uygulanmaktadır.
2) İnsan ve çevre sağlığına etkileri:
? İnsan sağlığına ve çevre güvenliğine etkisi araştırılan ve sıkı denetimi yapılan baz istasyonları için, Dünya Sağlık Örgütü’nün yayınlamış olduğu raporlarda, olumsuz bir etki oluşturduğuna dair bilimsel bir kanıt bulunmamaktadır. Baz istasyonları sanılanın aksine günlük yaşamda kullanılan elektrikli aletlerden çok daha az zararlıdır. Baz istasyonlarının insan ve çevre sağlığına etkisine ilişkin bazı notlar ise şöyle:
ŞEHİR DIŞINDA OLMAZ
? Baz istasyonlarının şehir dışlarında kurulmayıp, kısa alanda yoğun nüfusa sahip şehir içlerinde kurulmasının sebeplerinin başında hücresel yapıda çalışması geliyor. Baz istasyonları teknik özellikleri gereği düşük çıkış güçlerinde ve hücresel yapıda çalışmaktadırlar. Bu nedenle şehir dışlarına taşınmaları teknik olarak mümkün değildir. Şehir içlerinde düşük çıkış güçlerinde, kapsama yapılması gereken yerlere yönetmelik hükümlerine uyulması kaydıyla kurulabilmektedir. Abone sayısına bağlı olarak her geçen gün sayılarının artması teknik bir zorunluluktur. Baz istasyonlarının sayılarının artması çıkış güçlerinin daha da azalması anlamına gelmektedir.
Cep telefonları ile yapılan görüşmeler, baz istasyonları ile cep telefonları arasında karşılıklı gönderilen elektromanyetik dalgalarla sağlanmaktadır. O nedenle cep telefonuyla görüşme yaparken baz istasyonu ne kadar yakın olursa gönderilen elektromanyetik dalga o kadar küçük, ne kadar uzak olursa karşılıklı gönderilen elektromanyetik dalga o kadar büyük olmaktadır.
? Elektrikle çalışan bütün cihazlar elektromanyetik enerji yayar ve günlük yaşamda sıkça kullanılan bazı ev aletlerinin ortamda neden oldukları elektrik alan şiddetleri bile baz istasyonlarından fazladır.”
Evet ama keşke yandaki tablo gönderilirken baz istasyonların elektromanyetik sonuçları da eklenseydi.
ELEKTROMANYETİK DALGANIN ETKİLERİ
(Çalışma gerilimi= 110 V, çalışma frekansı= 60 Hz, uzaklık = 30 cm)
Cihaz Elektrik Alan Şiddeti
(V/m)
Elektrikli battaniye 250
Su ısıtıcısı 130
Müzik Seti 90
Buzdolabı 60
Ütü 60
Mikser 50
Ekmek kızartıcısı 40
Saç kurutma makinesi 40
Televizyon 30
Kahve makinesi 30
Elektrikli süpürge 16
Azeri doğalgazında fatura üçe katlandı, zam oranı artacak
2010 yılı Şubat ayında doğalgaz fiyatı yeniden ayarlanacak. BOTAŞ, Azerbaycan'dan metreküpü 120 dolara alınan doğalgaz için geriye dönük olarak 2009 yılının ilk dönemi için fiyatın 399 dolar olarak revize edilmesini öngördü. Azeri gazına aynı yılın ortası ve yıl sonu için ise 230-280 dolar ödenecek. Revize edilmiş fiyatlar, doğalgaza muhtemel zammı yükseltecek.
Kamu şirketi BOTAŞ, Hazine öngörüleri ve girdilerdeki değişime paralel 2010'da doğalgaz fiyatlarını yeniden belirleyecek. İlk zammın Şubat 2010'da uygulamaya konulması bekleniyor. Yapılan hesaplamalara göre ham petrol ve dövizdeki artışa paralel 2010 yılı içinde toplam yüzde 50 civarında bir zam söz konusu. Ancak Zaman'a ulaşan belgelere göre yeni yıldaki fiyat artışlarında sadece doğalgaz ve döviz etkili olmayacak. Geçen yıl ucuz diye alınan Azeri doğalgazına ödenecek fiyat farkı da zam oranını artıracak. Nedeni ise Azerilerin fiyat farkında ısrarı. BOTAŞ'ın revize hesaplarına göre bin metreküpü 120 dolardan alınmış olan Azeri gazına geriye dönük olarak 2009 yılı ilk dönemi için 399 dolardan ödeme yapılacak. Azeri doğalgazının fiyatı yıl ortası ve yıl sonu hesaplamalarına göre 230-280 dolar seviyelerine gerileyecek. Ancak ortalama rakam 120 dolarlık alış rakamını katlayacak. Bu sonuç BOTAŞ'ın hesaplarını olumsuz etkileyecek.
Son yıllarda azalan doğalgaz tüketimi 'al ya da öde' şartı nedeniyle Türkiye'ye pahalıya mal oluyor. Türkiye bir yandan taahhüt edip alamadığı gazın parasını ödemek zorunda kalırken diğer yandan doğalgaz anlaşmalarında yazan alım miktarları mevcut boru hattı kapasitelerini zorluyor. İlk olarak Zaman dün "Boru hattı yetersiz kaldı, kullanılmayan gaza 1 milyar dolar ödenecek" başlığıyla konuyu gündeme taşımıştı.
Boru Hatları ile Petrol Taşıma AŞ (BOTAŞ), geçen yıl Hazine ve Maliye'nin tavsiyesiyle konut ve sanayi fiyatlarına yüzde 73-75 zam yaptı. Abonelerin kombileri kısması ve sanayide üretim azalması, gaz satışlarını düşürdü ve taahhüt edilen gaz alınamadı. 2008'de alınamayan gaz için İran'a 704 milyon dolar ödendi. 2009 içinde gaz tüketiminin artmaması alınamayan gaz için 1,5-2 milyar dolar ödenmesini gündeme taşıdı. İran'la 'al ya da ödeye' bağlı kalınmasını şirket, ucuzluğu nedeniyle Azeri gazının tercih edilmesine bağlıyor. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Azeri gazında revize fiyat farkının maliyetleri artıracağını daha önce açıklamıştı. Bakan'ın, Tahran'daki açıklamasına göre ilave 600 milyon dolar bir maliyet söz konusu olacak.
BOTAŞ'ın maliyetleri düşürmek için ucuz Azeri gazına yüklenmesi, şirkete pahalıya mal olacak. 2007 ve 2008'de pahalı İran gazı yerine ucuz Azeri gazını tercih eden şirket, bu nedenle İran gazını almadı. Şirketi bu tercihe zorlayan, tam kapasite işletmeye alınmayan Sivas kompresör istasyonu oldu. Arıza nedeniyle Doğu Anadolu iletim hattıyla günlük ancak 25 milyon metreküp gaz taşınabildi. Şirket yönetimi, sorunu gideremeyince çözüm olarak 2007-2008'de ucuzluğu nedeniyle İran doğalgazı yerine Azeri doğalgazını alma yoluna gitti. Boru hattının kalan taşıma kapasitesiyle de İran gazı taşındı. Uygulama BOTAŞ'a 2008'de 704 milyon dolara mal olurken bu yıl için 1 milyar dolar rakamı tahmin ediliyor. Fakat Azerilerin fiyat revizyonu talepleri ve ödenecek fark, yapılan hesaplarda sapmaya neden oldu. BOTAŞ'ın revize hesaplamalarına göre 2009'un ilk dönemi için Azerilere bin metreküp gaz için 399 dolar ödenecek. Fiyat yıl ortası ve yıl sonu hesaplamalarına göre 230-280 dolar seviyelerine gerileyecek.
İSMAİL ALTUNSOY
Kamu şirketi BOTAŞ, Hazine öngörüleri ve girdilerdeki değişime paralel 2010'da doğalgaz fiyatlarını yeniden belirleyecek. İlk zammın Şubat 2010'da uygulamaya konulması bekleniyor. Yapılan hesaplamalara göre ham petrol ve dövizdeki artışa paralel 2010 yılı içinde toplam yüzde 50 civarında bir zam söz konusu. Ancak Zaman'a ulaşan belgelere göre yeni yıldaki fiyat artışlarında sadece doğalgaz ve döviz etkili olmayacak. Geçen yıl ucuz diye alınan Azeri doğalgazına ödenecek fiyat farkı da zam oranını artıracak. Nedeni ise Azerilerin fiyat farkında ısrarı. BOTAŞ'ın revize hesaplarına göre bin metreküpü 120 dolardan alınmış olan Azeri gazına geriye dönük olarak 2009 yılı ilk dönemi için 399 dolardan ödeme yapılacak. Azeri doğalgazının fiyatı yıl ortası ve yıl sonu hesaplamalarına göre 230-280 dolar seviyelerine gerileyecek. Ancak ortalama rakam 120 dolarlık alış rakamını katlayacak. Bu sonuç BOTAŞ'ın hesaplarını olumsuz etkileyecek.
Son yıllarda azalan doğalgaz tüketimi 'al ya da öde' şartı nedeniyle Türkiye'ye pahalıya mal oluyor. Türkiye bir yandan taahhüt edip alamadığı gazın parasını ödemek zorunda kalırken diğer yandan doğalgaz anlaşmalarında yazan alım miktarları mevcut boru hattı kapasitelerini zorluyor. İlk olarak Zaman dün "Boru hattı yetersiz kaldı, kullanılmayan gaza 1 milyar dolar ödenecek" başlığıyla konuyu gündeme taşımıştı.
Boru Hatları ile Petrol Taşıma AŞ (BOTAŞ), geçen yıl Hazine ve Maliye'nin tavsiyesiyle konut ve sanayi fiyatlarına yüzde 73-75 zam yaptı. Abonelerin kombileri kısması ve sanayide üretim azalması, gaz satışlarını düşürdü ve taahhüt edilen gaz alınamadı. 2008'de alınamayan gaz için İran'a 704 milyon dolar ödendi. 2009 içinde gaz tüketiminin artmaması alınamayan gaz için 1,5-2 milyar dolar ödenmesini gündeme taşıdı. İran'la 'al ya da ödeye' bağlı kalınmasını şirket, ucuzluğu nedeniyle Azeri gazının tercih edilmesine bağlıyor. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Azeri gazında revize fiyat farkının maliyetleri artıracağını daha önce açıklamıştı. Bakan'ın, Tahran'daki açıklamasına göre ilave 600 milyon dolar bir maliyet söz konusu olacak.
BOTAŞ'ın maliyetleri düşürmek için ucuz Azeri gazına yüklenmesi, şirkete pahalıya mal olacak. 2007 ve 2008'de pahalı İran gazı yerine ucuz Azeri gazını tercih eden şirket, bu nedenle İran gazını almadı. Şirketi bu tercihe zorlayan, tam kapasite işletmeye alınmayan Sivas kompresör istasyonu oldu. Arıza nedeniyle Doğu Anadolu iletim hattıyla günlük ancak 25 milyon metreküp gaz taşınabildi. Şirket yönetimi, sorunu gideremeyince çözüm olarak 2007-2008'de ucuzluğu nedeniyle İran doğalgazı yerine Azeri doğalgazını alma yoluna gitti. Boru hattının kalan taşıma kapasitesiyle de İran gazı taşındı. Uygulama BOTAŞ'a 2008'de 704 milyon dolara mal olurken bu yıl için 1 milyar dolar rakamı tahmin ediliyor. Fakat Azerilerin fiyat revizyonu talepleri ve ödenecek fark, yapılan hesaplarda sapmaya neden oldu. BOTAŞ'ın revize hesaplamalarına göre 2009'un ilk dönemi için Azerilere bin metreküp gaz için 399 dolar ödenecek. Fiyat yıl ortası ve yıl sonu hesaplamalarına göre 230-280 dolar seviyelerine gerileyecek.
İSMAİL ALTUNSOY
2010'da emlak vergisi
2010 yılı emlak vergisinde “değer tespiti” yönüyle, inanılmaz olaylar yaşandı.
Neler olduğuna, gelin birlikte bakalım.
1- 2009’da konut maliyetleri düştüğü halde yüzde 25 artış ilan edildi.
Demir, çimento, fayans, özetle her türlü inşaat malzemesinin fiyatları düştü. Türkiye İstatistik Kurumu da 2009’da inşaat maliyetlerinin düştüğünü açıkladı.
O da ne?
Bayındırlık İskan Bakanlığı ile Maliye Bakanlığı, konutların metrekare birim maliyetlerinde, “yüzde 25 artış” olduğunu ilan etti.
Böyle olunca, konutların emlak
vergisi hesaplanmasına esas alınan metrekare birim değeri de yüzde 25 artmış oldu!..
2- Arsa fiyatları düştüğü halde (konutlara ait olanlar da dahil) arsa metrekare maliyetleri yüzde 100-400 arasında artırıldı.
Böyle olunca, konut maliyetinin hesaplanmasına esas iki birim değer yani bina maliyet bedeli ve arsa birim değerinin yüksek tutarda artırılması sonucu, konutların ve diğer binaların, emlak vergisine esas alınan değeri artmış oldu.
İTİRAZ HAKKI YOK
İnanılır gibi değil ama gerçek!..
Yaşanan ekonomik kriz nedeniyle hem binaların inşaat maliyetleri hem de arsaların değeri düştü.
Vatandaş, krizin de etkisiyle düşen bina ve arsa değerinin, hayali bir değerlemeyle çok yüksek oranda artırılmış olmasına, itiraz etmek istiyor.
Sonra öğreniyor ki Vergi Usul Kanunu’na bir madde konup, vatandaşın kendi evine, dükkanına, arsasına yüksek değer takdir edilmesine, itiraz etmesi yasaklanmış!..
YÜZDE 50-100 ARTACAK
Emlak vergisine esas değerler, dört yılda bir yeniden belirleniyor. Diğer yıllarda da “yeniden değerleme oranının yarısı” kadar artıyor.
Örneğin son açıklanan yeniden değerleme oranı yüzde 2.2, buna göre yarısı da 1.1’di.
Emlak Vergisi’nde 2010 yılı değerleri yeniden belirlenmeseydi, vergi artışı yeniden değerleme oranının yarısı kadar yani yüzde 1.1 oranında olacaktı.
Yeniden belirlenince, işler karıştı. 2010 yılı için takdir edilen değerlere baktığımızda, emlak vergisi artışı en az yüzde 50 olacak. Bazı il ve ilçelerde, cadde ve sokaklar itibariyle takdir edilen arsa birim değerlerine göre, vergi artışları yüzde 100’ü de aşabilecek.
Buna göre, ortalama vergi artışının yüzde 100 civarında olacağını belirtebiliriz.
Alım-satım harcı binde 15 olacak
GAYRİMENKUL alan ve satanlar, 2010 yılında (gayrimenkulün gerçek satış bedeli üzerinden) ayrı ayrı binde 15’er oranında “tapu harcı” ödeyecek.
Neriman Teyze ’nin konut kira gelirine uygulama değişmedi
KONUT kira geliri olanlara, 2009 yılında uygulanan 2 bin 600 TL’lik istisna, 2010 yılı için yükseltilmedi.
Buna göre, Neriman Teyze ya da Abdi Bey Amca, yıllık konut kira gelirleri 2 bin 600 lirayı aşmadığı sürece, bu gelirlerini beyan etmeyecekler. Aşması durumunda, beyanname verdiklerinde, 2 bin 600 TL istisnayı düşecekler.
2010 ’da ölenlerin mirasçıları ne kadar vergi ödeyecek
ÖLÜM halinde, 2010 yılında intikal eden mirasın, eş ve çocukların (evlatlıklar dahil) her biri için 109 bin 971 TL’si, veraset ve intikal vergisinden müstesna olacak.
Çocuk olmadığı durumlarda, eşe intikal eden mirasın 220 bin 073 TL’si vergiden müstesna olacak.
Emekli, işsiz ve ev hanımlarına müjde
BU kadar olumsuz haberin arasında, bir de müjdemiz var.
Emekli, işsiz ve ev hanımları ile özürlülere, 2010 yılında da konutları nedeniyle emlak vergisi yok... Nedenine gelince, “Sıfır oranlı emlak vergisi avantajı” 2010 yılında da devam edecek.
Buna göre, brüt alanı 200 metrekareyi aşmayan, bir konutu nedeniyle, bu kişiler 2010 yılında da emlak vergisi ödemeyecek. Ancak birden fazla evi olanlar, tüm konutları için emlak vergisi ödeyecekler.
Emekli, işsiz ve ev hanımlarının, “sıfır oranlı” emlak vergisi avantajından yararlanabilmeleri için, başka gelirlerinin olmaması gerekiyor. Bunların, 22 bin lirayı aşmayan faiz, repo, fon, kâr payı ve temettü gibi, menkul sermaye iradı gelirleri, sıfır oranlı emlak vergisine engel değil. (Bkz. 45 No.lu Emlak Vergisi Tebliği)
Evini satanın ödeyeceği gelir vergisinde aldığı yıla bakılacak
2010 yılında evini ya da başka bir gayrimenkulünü, edinme tarihinden itibaren 4 yıl (1 Ocak 2007 tarihinden itibaren edinenlerde 5 yıl) içinde satanların, elde edecekleri kazanç “değer artışı kazancı” kabul edilecek. Bu kazancın 7.700 lirası gelir vergisinden müstesna tutulacak, kalan kısım yüzde 15-35 oranında vergiye tabi tutulacak.
Cahide Hanım miras kalan gayrimenkulü satmak isterse gelir vergisi ödemeyecek
MİRAS kalan ya da bağış yolu ile edinilen ev, dükkan, büro, yazlık, arsa ve arazi, ne zaman ve kaç liraya satılırsa satılsın, satış kazancı gelir vergisine tabi tutulmayacak.
Buna göre Cahide Hanım, iki yıl önce ölen babasından miras kalan (300 bin TL beyan ettiği ) arsayı, 5 Ocak 2010 tarihinde 2 milyon liraya satarsa, bundan doğan gelir vergiye tabi olmayacak (GVK. Mükerrer Madde 80/6)
Şükrü Kızılot
Neler olduğuna, gelin birlikte bakalım.
1- 2009’da konut maliyetleri düştüğü halde yüzde 25 artış ilan edildi.
Demir, çimento, fayans, özetle her türlü inşaat malzemesinin fiyatları düştü. Türkiye İstatistik Kurumu da 2009’da inşaat maliyetlerinin düştüğünü açıkladı.
O da ne?
Bayındırlık İskan Bakanlığı ile Maliye Bakanlığı, konutların metrekare birim maliyetlerinde, “yüzde 25 artış” olduğunu ilan etti.
Böyle olunca, konutların emlak
vergisi hesaplanmasına esas alınan metrekare birim değeri de yüzde 25 artmış oldu!..
2- Arsa fiyatları düştüğü halde (konutlara ait olanlar da dahil) arsa metrekare maliyetleri yüzde 100-400 arasında artırıldı.
Böyle olunca, konut maliyetinin hesaplanmasına esas iki birim değer yani bina maliyet bedeli ve arsa birim değerinin yüksek tutarda artırılması sonucu, konutların ve diğer binaların, emlak vergisine esas alınan değeri artmış oldu.
İTİRAZ HAKKI YOK
İnanılır gibi değil ama gerçek!..
Yaşanan ekonomik kriz nedeniyle hem binaların inşaat maliyetleri hem de arsaların değeri düştü.
Vatandaş, krizin de etkisiyle düşen bina ve arsa değerinin, hayali bir değerlemeyle çok yüksek oranda artırılmış olmasına, itiraz etmek istiyor.
Sonra öğreniyor ki Vergi Usul Kanunu’na bir madde konup, vatandaşın kendi evine, dükkanına, arsasına yüksek değer takdir edilmesine, itiraz etmesi yasaklanmış!..
YÜZDE 50-100 ARTACAK
Emlak vergisine esas değerler, dört yılda bir yeniden belirleniyor. Diğer yıllarda da “yeniden değerleme oranının yarısı” kadar artıyor.
Örneğin son açıklanan yeniden değerleme oranı yüzde 2.2, buna göre yarısı da 1.1’di.
Emlak Vergisi’nde 2010 yılı değerleri yeniden belirlenmeseydi, vergi artışı yeniden değerleme oranının yarısı kadar yani yüzde 1.1 oranında olacaktı.
Yeniden belirlenince, işler karıştı. 2010 yılı için takdir edilen değerlere baktığımızda, emlak vergisi artışı en az yüzde 50 olacak. Bazı il ve ilçelerde, cadde ve sokaklar itibariyle takdir edilen arsa birim değerlerine göre, vergi artışları yüzde 100’ü de aşabilecek.
Buna göre, ortalama vergi artışının yüzde 100 civarında olacağını belirtebiliriz.
Alım-satım harcı binde 15 olacak
GAYRİMENKUL alan ve satanlar, 2010 yılında (gayrimenkulün gerçek satış bedeli üzerinden) ayrı ayrı binde 15’er oranında “tapu harcı” ödeyecek.
Neriman Teyze ’nin konut kira gelirine uygulama değişmedi
KONUT kira geliri olanlara, 2009 yılında uygulanan 2 bin 600 TL’lik istisna, 2010 yılı için yükseltilmedi.
Buna göre, Neriman Teyze ya da Abdi Bey Amca, yıllık konut kira gelirleri 2 bin 600 lirayı aşmadığı sürece, bu gelirlerini beyan etmeyecekler. Aşması durumunda, beyanname verdiklerinde, 2 bin 600 TL istisnayı düşecekler.
2010 ’da ölenlerin mirasçıları ne kadar vergi ödeyecek
ÖLÜM halinde, 2010 yılında intikal eden mirasın, eş ve çocukların (evlatlıklar dahil) her biri için 109 bin 971 TL’si, veraset ve intikal vergisinden müstesna olacak.
Çocuk olmadığı durumlarda, eşe intikal eden mirasın 220 bin 073 TL’si vergiden müstesna olacak.
Emekli, işsiz ve ev hanımlarına müjde
BU kadar olumsuz haberin arasında, bir de müjdemiz var.
Emekli, işsiz ve ev hanımları ile özürlülere, 2010 yılında da konutları nedeniyle emlak vergisi yok... Nedenine gelince, “Sıfır oranlı emlak vergisi avantajı” 2010 yılında da devam edecek.
Buna göre, brüt alanı 200 metrekareyi aşmayan, bir konutu nedeniyle, bu kişiler 2010 yılında da emlak vergisi ödemeyecek. Ancak birden fazla evi olanlar, tüm konutları için emlak vergisi ödeyecekler.
Emekli, işsiz ve ev hanımlarının, “sıfır oranlı” emlak vergisi avantajından yararlanabilmeleri için, başka gelirlerinin olmaması gerekiyor. Bunların, 22 bin lirayı aşmayan faiz, repo, fon, kâr payı ve temettü gibi, menkul sermaye iradı gelirleri, sıfır oranlı emlak vergisine engel değil. (Bkz. 45 No.lu Emlak Vergisi Tebliği)
Evini satanın ödeyeceği gelir vergisinde aldığı yıla bakılacak
2010 yılında evini ya da başka bir gayrimenkulünü, edinme tarihinden itibaren 4 yıl (1 Ocak 2007 tarihinden itibaren edinenlerde 5 yıl) içinde satanların, elde edecekleri kazanç “değer artışı kazancı” kabul edilecek. Bu kazancın 7.700 lirası gelir vergisinden müstesna tutulacak, kalan kısım yüzde 15-35 oranında vergiye tabi tutulacak.
Cahide Hanım miras kalan gayrimenkulü satmak isterse gelir vergisi ödemeyecek
MİRAS kalan ya da bağış yolu ile edinilen ev, dükkan, büro, yazlık, arsa ve arazi, ne zaman ve kaç liraya satılırsa satılsın, satış kazancı gelir vergisine tabi tutulmayacak.
Buna göre Cahide Hanım, iki yıl önce ölen babasından miras kalan (300 bin TL beyan ettiği ) arsayı, 5 Ocak 2010 tarihinde 2 milyon liraya satarsa, bundan doğan gelir vergiye tabi olmayacak (GVK. Mükerrer Madde 80/6)
Şükrü Kızılot
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
-
Emlakçılık güven isleyen bir meslek olduğu herkes tarafından kabul gören bir gerçek. Yeni emlakçılık hayatına merhaba diyecek olan emlakçı...
-
T.C. ÇEVRE VE ORMAN BAKANLIĞI ÇEVRESEL ETKİ DEĞERLENDİRMESİ VE PLANLAMA GENEL MÜDÜRLÜĞÜ ÇED VE PLAN İZLEME KONTROL DAİRESİ BAŞKANLIĞI 8/8/2...