29 Aralık 2011 Perşembe

İstanbul'un Yeni Merkezi Esenyurt

İstanbul'un Yeni Merkezi Esenyurt Gelişen ve yenilenen yeni yüzüyle çarpıcı bir dönüşüm içinde bulunan Esenyurt'ta, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Esenyurt Belediyesi'nin işbirliği ile devam eden altyapı çalışmaları ve büyük konut projeleri tamamlandığında Esenyurt çağdaş anlamda İstanbul'un en modern yerleşim merkezlerinden biri olacaktır.
İstanbul'un çıtasını yükseltmeye aday, bölgede başta bina sağlamlığı ve konfor olmak üzere her bakımdan model olma yolunda ilerleyen Esenyurt'ta, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı ve Esenyurt Belediyesi'nin işbirliği ile gerçek anlamda bir başarı öyküsü yazılıyor. Yaşanan muazzam kentsel dönüşümün ek imar avantajı verilmeden sağlanması ise başarıyı pekiştiren en önemli faktör olarak öne çıkıyor. Altı yılda yaşanan büyük değişim İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Esenyurt Belediyesi işbirliğiyle Esenyurt'ta yedi yıl önce başlatılan kentsel değişim ve dönüşüm yüzde 65 oranında tamamlanmış bulunuyor. Söz konusu kentsel dönüşüm projesinin İstanbul'un tüm ilçelerinde başlatıldığını, ancak mevcut halde Esenyurt'un ileri düzeye ulaşmış olduğu görülmektir. Dönüşüm Anakent ve ilçe belediyesinin örnek işbirliğiyle hayata geçiyor, bunun için öncelikle belediyeler arası sağlanan koordinasyon ve işbirliği büyük önem taşıyor. Alt gelir grubuna öncelik tanındı Özellikle alt gelir grubuna yönelik yapılan çalışmaların sağlıklı bir çözüme ulaştığını, vatandaşların makul fiyatlarla konut sahibi olmuştur. Esenyurt'a yönelik ilginin temelinde depreme dayanıklı konut projelerinin yanı sıra eğitim ve sağlık kurumları, yeşil alan, spor tesisleri, otopark, sığınak gibi imkanların da önemli rol oynadığının altı çizilmektedir. Yetkililer, mevcut okulların da yenilendiğini ve depreme dayanıklı hale getirildiğini, bununla birlikte iki şehir stadyumunda depreme hazırlık olarak depolama ve toplanma alanları oluşturulduğunu kaydedilmektedir. Ayrıca, kapalı pazar alanlarının her birinde deprem sonrasında yararlanılacak lojistik merkezlerin yanı sıra, insanların sağlık ve ihtiyaç duyulan diğer hizmetleri alabilecekleri alanlar yaratıldığını, her biri en az 100 dönüm büyüklüğündeki dört şehir parkın da toplanma kurulabilecek alanların tesis edildiğini de ifade ediyorlar. Esenyurt'un tüm altyapısı yenilendi Esenyurt'un tüm altyapısı yenilenmiştir. Yol, su, elektrik ve diğer altyapı çalışmaları tamamlanmıştır. Her bölgeye hizmet götürülmüştür. 2 Devlet hastanesi ve 16 sağlık ocağı ile Esenyurt'un sağlık altyapısının tamamlanmıştır. Gecekondu dan modern yerleşime geçiş Metro, metrobüs, otoyol ve kavşaklar gibi hızla devam eden altyapı çalışmaları ve modern konut projeleri tamamlandığında Esenyurt çok yakın bir zaman diliminde kentsel değişim simgesi haline gelecektir. Kalan gecekondular vatandaşların gönüllü katılımı ile imara uygun bir şekilde kentsel değişime dahil edilmekte ve modern bir yerleşim merkezi haline gelmektedir. Esenyurt'un uzun yıllar boyunca kendi haline terkedilmiş bir varoş görüntüsü sergilemesinin ardından büyük müteahhitlik firmalarının bölgeye yönelmeleri ve çağdaş konut projelerine birbirleriyle yarışırcasına imza atmalarıyla bölge bugün İstanbul'un en büyük şantiye alanı haline gelmiş bulunuyor. Öte yandan, İstanbul'da yerleşim sorununa karşı en ciddi arazi ve imar çözümü Esenyurt'ta yaşanıyor. Sosyal imkanlar geniş, fiyatlar uygun Esenyurt'ta inşası devam eden çağdaş konut projelerinin her türlü sosyal imkanı içermektedir. Konforlu, güvenli, sağlıklı ve modern bir ortamda yaşamak ve uygun fiyatla konut sahibi olmak isteyenler tercihlerini Esenyurt'tan yana kullanmaktadır. Esenyurt'ta yalnızca bir yıl içerisinde 15 bin yeni konutun tamamlanıp oturulur hale gelecek ve bu da 50 bin kişinin konut'dan yararlanması demek olacaktır. Gerek fiyat avantajı ve kolay ulaşım imkanı gerek her türlü ihtiyaca cevap veren modern yaşam tarzıyla Esenyurt'un kentsel dönüşümde Türkiye'ye model olacağı görülmektedir.

"İnşaat sektöründe dağılmalar yaşanabilir"

"İnşaat sektöründe dağılmalar yaşanabilir" ParkOne Satış Koordinatörü Levi, krizin etkilerinin sektörde de hissedilmesinin kaçınılmaz olduğunu söyledi. ParkONE Satış Koordinatörü Vivian Levi, inşaat sektöründe rekabetin yoğun olduğu bir döneme girildiğini, sektörde dağılmalar yaşanabileceğini belirtti. Levi, yazılı açıklamasında, küresel ekonomik krizin etkilerinin sektörde de hissedilmesinin kaçınılmaz olduğunu, ancak her şeye rağmen markalı konut üreticileri için pozitif bir döneme girildiğini kaydetti. Krize direnebilen inşaat firmalarının, doğru fiyat politikalarıyla yatırımcıları kendilerine çekeceklerini ifade eden Levi, ''Rekabetin yoğun olduğu bir döneme giriyoruz, sektörde dağılmalar yaşanabilir. Tüketicilerin gereksinimlerini karşılayabilen, kaliteli projeler üreten firmalar hedefledikleri satış ve karlılık oranlarına erişebileceklerdir'' dedi. Levi, tüketicinin konut alırken bilinçli karar verdiğine işaret ederek, tüketicilerin kendileri için uygun yerde, ulaşılabilir, inovatif ve aktivasyonu olan konutları tercih ettiğini anlattı. Zekeriyaköy-Sarıyer bölgesinin değerinin her geçen gün artığını belirten Levi, ParkONE projesinde konutları taahhüt ettikleri Aralık 2012'den daha önce kullanıcılara teslim etmeyi planladıklarını açıkladı. Levi, yabancıya satışın önünün açılmasıyla sektöre hareketlilik geleceğini kaydederek, ''Yabancıların mülk edinmesini kolaylaştıracak yasal düzenlemenin yapılması hem sektör hem de ülke ekonomisi açısından sevindirici bir gelişme. Gerçekleşmesi halinde bu çalışmalar hiç kuşkusuz sektöre canlılık getirecektir'' dedi. AA

İNTERNET ORTAMINDAN GERÇEKLEŞTİRİLEBİLECEK BİR İHLAL TÜRÜ OLARAK ASILSIZ İSNAT

İNTERNET ORTAMINDAN GERÇEKLEŞTİRİLEBİLECEK BİR İHLAL TÜRÜ OLARAK ASILSIZ İSNAT Yazar Erol Karaoğlu İNTERNET ORTAMINDAN GERÇEKLEŞTİRİLEBİLECEK BİR İHLAL TÜRÜ OLARAK ASILSIZ İSNAT İNTERNET ORTAMINDAN GERÇEKLEŞTİRİLEBİLECEK BİR İHLAL TÜRÜ OLARAK ASILSIZ İSNAT Erol KARAOGLU erolkaraoglu@mynet.com 1 Genel Olarak Bilgi ortamına ulaşma ve bu ortamın gelişmesi internet olgusundan sonra büyük bir aşama kaydetmiştir. Bilgi ve bilgiye olan ihtiyacı karşılayan en büyük kaynak görevi gören internet bilgi çöplüğü yaklaşımına rağmen popularitesini ve etkinliğini gitgide daha da artırmaktadır. Bilgiye erişilmesinde bu denli kolay bir pozisyonda olan internet sayesinde sadece legal ve yararlı işler ve faaliyetlerin yanı sıra illegal ve zararlı faaliyetlerde söz konusu olmaktadır. Özellikle bu, illegal kişi ve kurumları karalamak yönünde bir gelişim sergilemiştir. İnternet ortamının bir dipsiz kuyu olduğunu düşünürsek suçun failinin kolay kolay belli olması da bu tarz faaliyetleri destekler niteliktedir. İhlalin başlangıcını yanlış bilgi oluşturmaktadır. Bu ihlal kurum ve kişilere yalnız bireysel olarak veya kurumsal düzeyde maddi ve manevi zarar getirebilecek nitelikte olmaktadır. Yalnış bilgi internet ortamına sokulduğunda ve bu ortamdan yayıldığında olduğundan daha da tehlikeli hale gelmektedir. Her ne kadar bu bilginin gerçek olmadığı sahte-yanlış olduğu bilinse de söz konusu olay hakkında bir şekilde bilgi sahibi olmayanlar ve olaya tamamen yabancı olanlar açısından doğru bir bilgi gibi algılanabilecektir. Hele ki e ortamın sunduğu diğer imkanlardan da yararlanarak bu faaliyet desteklenirse ihlal ve istenilen sonuç daha da büyük olabilecektir. İhlalin gerçekleniş şekillerine göre değerlendirme yaparak olayı ayrıntılayabiliriz. 2 Kişisel Bir İhlal e-ortamda yapılan ihlal karşısında daha az korunması olduğundan ve bu tür saldırılara karşı hazırlıksız olduğundan ve çoğu zaman bu işlem karşısında ne tarz yollara başvurabileceğini kestirememesinden dolayı bireyler hakkında olmaktadır. Bu ihlallere örnek kişilik haklarına yapılan saldırılardır. Bu bireyin özel hayatının gizliliğini ihlal eder şekilde olabileceği gibi mevcut durumunun iş çevresinin ve bulunduğu ortamlarda kendisini küçük düşürecek nitelikte de olabilir. Bu ihlaller yalan-yanlış bilgi aracılığı ile yapıldığından kişinin iş çevresinde hoş karşılanmayan (dolandırıcı olduğu- rüşvet aldığı) bir kişilik konumuna getirebilir. Ayrıca kişinin sosyal hayatını aile hayatını da bu asılsız isnatlar olumsuz yönde etkileyebilir. Birey burada hukuksal bir korunma talep edebilir MK 24 madde sine göre kişilik haklarına hukuka aykırı olarak saldırılan kişi hukuki korunma talep edebilmektedir. Bu ihlal eğer kişinin rızasına dayanıyor veya üstün nitelikli özel yada kamusal yarar yada kanunun verdiği yetkiye dayanıyorsa hukuka aykırı nitelik teşkil etmediğinden korunma talep edemeyecektir (M25). Birey bu saldırıya karşı MK M25 teki davalardan yararlanabilecektir. Buna göre; saldırı halen devam etmekteyse mevcut saldırının önlenmesi talep edebilecektir. Ayrıca saldırı sona ermiş (internet ortamından yayına ara verilmiş yada tamamen kaldırılmış ) olsada bu saldırının mevcut etkileri devam edecektir. Kişinin itibarının sarsılması vs. zararları söz konusu olabilecektir. Bu durumda kişi söz konusu saldırının hukuka aykırılığını tespit ettirebilecektir. Kişi ayrıca bu önleme yada tespit ettirme talebi ile birlikte söz konusu haksız yalan-yanlış yayının yapıldığı web ortamından yapılan bu yayımın düzeltilmesi ( haberin yalan olduğu, gerçeği yansıtmadığı, uydurma olduğu gibi ibarelerle) talebinde de bulunabilecektir. Böylece haberin yayımının yanlış olduğu ilgili web ortamına giren kişilerce öğrenilecektir. Tabi kişinin iş ve sosyal çevresinde internet ortamından yapılan yayımın haksız-yalan-yanlış yayım olduğu hususu internet ortamı hariç diğer vasıtalarla (ilan, gazete vs.) da gerek görüldüğü takdirde yapılabilecektir. Ayrıca yayımlanan bu asılsız haberden dolayı uğradığı maddi- manevi zararları da MK 25 ve Borçlar kanununa göre zarar verenden isteyebilecektir. Dava web sitesi sorumlusunun yerleşim yerinde açılabileceği gibi davacının ( zarar görenin ) yerleşim yerinde de açılabilecektir ( M 25 ) . 3 Haksız Rekabet Açısından İnternet ortamının gelişmesi özellikle firmaların işine yaramış ve firmalar-ticari yapılanmalar kendilerini zaman kaybetmeden internet ortamına atmışlar kendi faaliyetlerini tanıtmışlar veya kendi e-marketlerini oluşturmuşlardır. Klasik haksız rekabet halleri de internet sayesinde daha da boyutlanmış ve etki alanının çok fazla genişletmiş olması sebebi ile daha büyük zararlara meydan verebilmiştir. TTK 56 ya göre haksız rekabet iyiniyet kurallarına aykırı suretle veya aldatıcı hareketler vasıtasıyla iktisadi rekabetin her türlü suiistimalidir. İnternet aracılığı ile haksız rekabet özellikle rakip firmayı kötüleyici gerçekle alakası olmayan bilgiler verilmesi , kötülemek (TKM 57/1) şeklinde olabileceği gibi karşı firma veya ticari faaliyetin mali iktidarı hakkında yanlış bilgi vermek ( iflas edebileceği gibi) veya o firma hakkında ahlaka mugayyir şekilde beyanlarla da bulunulduğu veya söz konusu tacir veya ticari faaliyet hakkında ahlaksız ilişkilerin söz konusu olduğu gibi de olabilir. Aynı şekilde bu haksız rekabet internet ortamından söz konusu rakibin iş sırlarını veya diğer gizli faaliyetlerini yaymak biçiminde olabileceği gibi bunları o firmaya zarar verebilecek şekilde yanlış bilgiler ekleyerekte yapılabilir. Haksız rekabet halinde zarar gören şahıs fiilin haksız olup olamadığını tepit için tespit davası açabilir. Ayrıca haksız rekabet halen devam etmekteyse bu yayımın men’ini haksız rekabet teşkil eden durum yüzünden bir zarara uğramış ise bu zararın tazminini ayrıca bir manevi zararı söz konusuysa BK 49 daki şartlar mevcutsa manevi tazminat davası da açabilecektir. Zarar gören kişi yapılan bu yalan-yanlış beyanların düzeltilmesini de isteyebilir. Ayrıca TTK 58. madde zarar görenden başka kimlerin dava ikame etmeye sahip olduklarını da belirtmiştir. 4 İhlalin Feshi Sebebi Olarak İhaleye konu olan mal hakkında internet ortamından da asılsız yayımlar yapılabilir. İhaleye konu olacak malın değerinde azalmalar meydana getirecek ve özellikle borçlunun veya alacaklarının zararına sonuçlar doğurabilecektir. İhlale fesat karıştırmakta bir ihalenin feshi sebebi olarak değerlendirmektedir. İnternet ortamı böyle bir iş için oldukça elverişlidir. Özellikle borçlu ile ilişki içindeki şahıs ve firmalar borçlunun zarara uğraması maksadıyla söz konusu malın değerinin düşmesine neden olacak yalan-yanlış haberleri internet ortamından yayımlayabilirler. Bu durumda ihaleye internet aracılığı ile fesat karıştırılmasında borçlu ihalenin feshini şikayet yolu ile icra tetkik merciinden isteyebilecektir. Şikayet süresi ihale tarihinden itibaren 7 gündür. Ama kişinin (borçlunun) ihaleye fesat karıştırıldığını öğrenmesi daha sonra söz konusu olmuşsa bu durumda şikayet süresi öğrenme tarihinden itibaren 7 gün ve her durumda ihale tarihinden itibaren 1 yıldır. ( İİK 134). 5 Haklı Nedenle Fesih Sebebi Olarak Bir hizmet akdinde tarafların sadece iş görme ücret ödeme gibi klasik edimleri yoktur.Bunların yanında işçinin işverene sadakat-bağlılık işverenin de işçiyi koruma-gözetme gibi borçları da vardır. Bir hizmet ilişkisine girmiş olan işveren ve işçi , internet vasıtasıyla da akdi haklı sebeple sona erdirecek durumlar yaratabilir.Bu özellikle tarafların iyiniyet kaidelerine aykırı davranışlarından meydana gelebilecektir. İş yasasına göre tarafların birbirlerine veya birbirlerinin ailelerine karşı şeref ve namusa yönelik sözler söylemesi veya bunşlara sataşmada bulunabilir göz dağı verebilir yahut işçiyi veya ailesi üyelerini kanuna karşı gelmeye kışkırtırsa veya haysiyet kırıcı hakaretamiz ithamlarda bulunursa bu karşı taraf için haklı nedenle fesih sebebi teşkil edecektir. Buna göre taraflar iş kanununun verdiği yetki sınırları içinde fesih haklarını kullanabilecektir.Böyle bir fesih sebebinin uygulaması olup olmadığı günümüz modern çalışma hayatı göz önüne alınarak değerlendirilmelidir. 6 - Ceza Hukuku Bakımından İnternet alanında birey bir diğer şahsın hukuk alanını etkileyecek biçimde yalan-yanlış bilgi sunumunda bulunabilir. Bu kişi belli bir topluluğu, belli bir zümreyi hedef alarak ta yayınlar yapabilir. Örneğin kişi internet aracılığı ile dinlere, Allah’a, mezheplere vs. hakaret etmiş olabilir. Burada bir birey hedeflenmemiştir. Bu beyan ve yayınlardan belli bir zümre zarar görmüştür. Yani kutsal varlıklara hakarette bulunabilir, bu durumda bu kişi hakkında Ceza Yasasının 175. maddesini rahatlıkla uygulayabiliriz. Buna göre söz konusu eylemin suç teşkil edebilmesi için tahkir kastının bulunması gerekir. Ayrıca ihlali gerçekleştiren şahıs web ortamında bir kişiyi hedef alarak onu dinsel bir takım inanışları dolayısıyla kınayabilir, tahkir, tezyif (küçültme) etmeye çalışabilir. Bu durumda Ceza Yasasının 175/3.2 uygulama alanı bulur. Bu suçta da tahkir, tezyif ve kınama kastı aranmaktadır. Ayrıca suç internet vasıtasıyla işlendiğinden 175/4’e göre “basın, yayın yoluyla işlenmesi” ağırlatıcı sebep olarak öngörüldüğünden 175/4’teki ağırlatıcı sebepte uygulanabilecektir. Kişi internet ortamında bir kişi hakkında onun ruh dünyasını, iç huzurunu ve güvenlik duygusunu ortadan kaldıracak şekilde tehdit vari yayınlarda yapabilir. Bu özellikle kişinin e-mailine tehdit içeren mesajlar göndermek veya onun sık ziyaret ettiği veya onun görüp ulaşabileceği bir web ortamından yapılabilir. Bu durumda Ceza Kanunu 191. madde uygulama alanı bulur. Buna göre bir kimse kanunda yazılı haller haricinde başkasını ağır ve haksız bir zarara uğratacağından bildirerek tehdit ederse hapsolunur denilmektedir. Buna göre internette web sitesindeki veya kişinin e-mail’ine gönderilen tehdit içerikli mesaj bu kapsamda değerlendirilecektir. Ayrıca 191/2 de ağırlatıcı sebepler ileri sürülmüştür. İnternet ortamından yapılan bu ihlale ağırlatıcı sebepler arasında öngörülen “cürümün imzasız mektupla işlenmesi” ağırlatıcı sebebi uygulanabilir. Çünkü bu imzasız mektubun illa bir mektup biçiminde olması aranmamalı, mağdura hitaben mektup şeklinde olmayan herhangi bir vasıtayla yazılmış yazılarda imzasız mektup kapsamında değerlendirilmektedir. Bu bağlamda internet ortamından işlenen tehdit suçunda cürümün imzasız mektupla işlenmesi ağırlatıcı sebebi uygulanabilmedir. Ayrıca tehdidi “var sayılan veya var olan gizli örgütlerin tehdit gücünden yararlanarak” da internet ortamından yapabilir, bu durumda söz konusu (191/2) ağırlatıcı sebep uygulanabilir. Ayrıca web ortamından kişi kendine gönderilmiş olan kanunun mektup, telgraf gibi dediği iletileri gönderen kişinin rızası hilafına yayımlanabilir. Bu durumda 197’ye göre işlem yapılır. Ancak 197’nin uygulanabilmesi için söz konusu iletinin yayımı yapan kişiye gönderilmiş olması lazım ayrıca bu yayımın gönderenin rızası dışında yapılması gerekmekte ve yayım sonucunda maddi, manevi bir zarar söz konusu olması aranmaktadır. İnternet aracılığı ile işlenebilecek ihlallerin başında ve uygulamada da karşılaşılabilecekler arasında internet aracılığı ile hakaret etme ve sövme fiilleri gelir. Bir kişi bir başkası hakkında asılsız olarak o kişiye karşı hakaret/sövme kapsamında değerlendirilebilecek sözlerle kişilik haklarına ihlale uğratabilir. Bu durumda TCK 480. ve 482. uygulama alanı bulur. Kişi eğer belli bir şahıs hakkında belli olay ve fiillerin o kişiye isnadı (madde-i mahsusa) ile yapılmışsa (örneğin, geçen gün rüşvet alan şerefsiz gibi…) bu durumda hakaret suçundan bahsedilmektedir. Hakaret suçu, huzurda hakaret ve ihtilatlı hakaret olarak iki kısımdan incelemeye tabii tutulmuştur. İhtilatlı hakaretle, toplu-dağınık ikiden fazla kişiye ihtilat etmek suretiyle suçun icrai aranmıştır. Buradaki ihtilat terimi diğer kimselerin bilgisine ulaştırmak olarak algılanmaktadır. O halde ihtilat kapsamına internet ortamındaki hakaret içeren yazı sokulabilir. Ayrıca suç e-mail yoluyla işlenirse ise bu suç bu durumda huzurda olma şartının da gerçekleşebileceğinden bahsedilebilir. Hakaret sonucunda 480’de öngörülen “kendisinin huzuruyla alenen vaki olursa” ağırlatıcı sebebi internet yoluyla işlenen hakaret suçlarında uygulama alanı bulmalıdır. Çünkü huzur şartı web ortamında yazımlı veya e-mail vasıtasıyla gerçekleşmiştir. Aleniyet şartı da web ortamında yazımı görmesi veya e-maili okumasıyla (birden fazla kişiye ulaşabilme imkanı olduğundan) gerçekleşmiş saymak zorunludur. Aynı maddede öngörülen ağırlatıcı sebeplerden bir diğeri de “umuma neşir ve teşhir edilmiş bir yazı ile işlenirse…” dir. İnternet ortamında yapılan ihlal için söz konusu ağırlatıcı nedenin gerçekleştiğinden bahsedilebilir. Sövme sonucunda ise madde-i mahsusa aranmayacaktır. (Örneğin, şerefsiz, vicdansız gibi) Hakaret sonucunda yapılan denklemeler sövme sonucunda da geçerlidir. Hakaret suçu 480’de genel olarak düzenlenmiştir. TCK’da özel olarak düzenlenen bir hakaret ya da sövme cürümü varsa 480-482 uygulanamaz. örneğin; Eğer internet yoluyla hakaret cumhurbaşkanı aleyhine işlenirse TCK nın ilgili maddesine gidilir. Eğer internet aracılığı ile anayasal organlar tahkir ve tezyif edilmiş ise 159. Türkiye Cumhuriyeti kurumlarına ve meclis kararlarına alenen bir hakaret (sövmede bulunulmuşsa) 160. madde uygulanır. Bunlar sadece misal kabilinden göstermedir. 7 - Sonuçta Asılsız bir bilgi kullanılarak ve internet ortamının da verdiği imkanlardan faydalanarak kişilerin hakları rahatlıkla ihlal edilebilmektedir.Yukarıda bahsettiğimiz sınırlı alan uygulama kabiliyeti ve karşılaşma ihtimali en çok olan durumlardır. Bu gibi durumlarda da genel nitelikli yasal düzenlemelerden yola çıkılarak sorunlar çözülebilmektedir. Ancak dipsiz kuyu olan internet ortamından işlenebilecek suçlar ve hak ihlallerinin işlendikten sonra hakkında işlem yapılması kolay olsada caydırıcılık ve önleyicilik açısından çeşitli düzenlemeler gerekliliği aşikardır. © erolkaraoglu 29,062003

Yabancılara "emlak" müjdesi

Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, yabancıların yatırım yapabileceği emlak satın alımı konusundaki yasanın Ocak ayı içerisinde çıkmasını beklediklerini bildirdi. Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, ''Suudi işadamlarının ve başka ülkedeki iş adamlarının da ülkemizde daha hızlı yatırım yapabilmelerinin önünü açacak olan emlak satın alımı konusunda yasa düzenlemesinin ocak ayı içerisinde çıkmasını bekliyoruz'' dedi. Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneğinin (MÜSİAD) düzenlediği ''Sektörel İBF'' toplantılarına katılmak üzere Suudi Arabistan'a gelen Çağlayan, Cidde'deki ticaret merkezi açılışının ardından Riyad'a geldi. Türk gazetecilerle sohbet toplantısı gerçekleştiren Çağlayan, Suudi Arabistan'ın Türkiye'ye ve geziye katılan heyete gösterdikleri kraliyet protokolünden son derece memnun kaldıklarını söyledi. Suudi Arabistan'a hedef tespit ederek geldiklerini, Suudi Arabistan'ın Türkiye için çok önemli olduğunu belirten Çağlayan, ''Suudi işadamlarının ve başka ülkedeki iş adamlarının da ülkemizde daha hızlı yatırım yapabilmelerinin önünü açacak olan emlak satın alımı konusunda yasa düzenlemesinin ocak ayı içerisinde çıkmasını bekliyoruz. Bu, büyük kapıları açacak'' dedi. Türkiye'nin Cumhuriyet tarihinin ihracat rekorunu kırdıklarını kaydeden Çağlayan, sözlerini şöyle sürdürdü: ''İhracatımızı yüzde 20 arttırdık. Bu yılın 10 ayında 135 milyar dolarlık bir rakama ulaştık. Ekonomimizde öncelikli ülkeler belirledik, bunlardan birisi de Suudi Arabistan. Bu ülkenin ihracatı 250 milyar dolar, ithalatı da 105 milyar dolar. Türkiye ve Suudi Arabistan birbirini destekleyen faktörlere sahip. Petrokimya sektörünü çok önemsiyoruz. Bu anlamda Suudi Arabistan doğru adres.'' Suudi Arabistan'da altyapı, üstyapı ve inşaat sektöründe 1 trilyon dolarlık bir pazar bulunduğuna dikkati çeken Çağlayan, Suudi Arabistan gıda alanında da sürekli ithalat yaptığını söyledi. Gıda sektörü açısından da Suudi Arabistan'ın Türkiye için iyi bir pazar olduğunu ifade eden Çağlayan, ''Ancak bizim buraya gıda ihracatımız zayıf. Bunu arttırmanın yollarını arıyoruz'' diye konuştu. AVRUPA'DAN ŞİRKET ALMAK İÇİN FİRMALARA DESTEK Avrupa'nın büyük bir kriz içerisinde bulunduğu ve şu anda 1 milyon 600 bin şirketin kapanmanın eşiğine geldiğini dile getiren Çağlayan, bu şirketlerin çoğunluğuna Türk işadamlarının talip olduğunu söyledi. Bu yüzden, Türk işadamlarına 200 bin dolar civarında teşvik verileceğini bildiren Çağlayan, söz konusu teşvikle şirketlerin alım ve işletilmelerinin kolaylaştırılmasının hedeflendiğini kaydetti. Cidde'de İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Genel Sekreteri Ekmeleddin İhsanoğlu ile tercihli ticaret anlaşması konusunu görüştüklerini anlatan Çağlayan, Körfez ülkeleri ile serbest ticaret anlaşmasının hayata geçmesi için de görüşmelerin sürdüğünü bildirdi. Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) ülkelerinin başını Suudi Arabistan'ın çektiğini belirten Çağlayan, özellikle Suudi Arabistan ile daha önce imzalanan serbest ticaret anlaşmasının yeniden sağlıklı şekilde hayata geçmesine yönelik çalıştıklarını sözlerine ekledi. AA

Ali ağaoğlunun hayatı

Ali ağaoğlunun hayatı Ali Ağaoğlu biyografisi Ali Ağaoğlu nereli
Ali Ağaoğlu, 3 Mart 1954 tarihinde, Trabzon’a bağlı olan Of ilçesinde dünyaya geldi. Babası Mithat Ağaoğlu, İstanbul’da döneminin tanınmış müteahhitleri arasındaydı. Babasının da etkisiyle gençlik yıllarında bir yandan okuyup bir yandan da inşaatlarda bu mesleği temelden öğrenen Ali Ağaoğlu, 1975 yılında babasının geçirdiği ciddi bir kalp rahatsızlığı sonrasında bir süreliğine aile işlerinin başına geçti; bu dönemde iş yükünden dolayı liseyi yarıda bırakmak zorunda kalmıştı. Babası ise ticari anlamda yollarını ayırmasının ardından Ağaoğlu Şirketler Grubu’nu kuran Ali Ağaoğlu, kısa bir süre içerisinde inşaat, turizm ve hizmet sektörünün ülkemizdeki en büyük isimlerinden birisi oldu. 1981 yılından itibaren toplu konut siteleri üretmeye başlayan Ağaoğlu Şirketler Grubu, özellikle 1990’lı yılların sonlarında başladığı “My” konseptli yaşam alanları ile ülkemizde inşaat sektörünün geleceğini belirleyen isim oldu. My World, My Office, My Towerland gibi projeleri ile Ataşehir, Ayazma ve Çekmeköy bölgelerine büyük bir canlılık getiren Ağaoğlu Şirketler Grubu, 2010 yılını 1 milyar TL’lik bir ciroyla kapatırken, 2011 yılı için kendisine 2 milyar TL’lik bir hedef koyarak alanında liderliği sürdürmekte. Şirketinin televizyonda yayınlanan reklamlarında rol alarak halk ile yakın ilişkiler kuran, farklı bir iş adamı profili çizen Ağaoğlu, iş yaşamının yanı sıra özel hayatı ve lüks araba tutkusuyla da kendisinden bolca sözettirdi. Aralarında Ferrai, Tesla ve Bentley’in de bulunduğu lüks araba koleksiyonu ile pek çok gazeteye ve tv programına haber olan başarılı iş adamı, lüks araba tutkusu ile tanınıyor. Ali Ağaoğlu halen ayrı yaşadığı ilk eşi ile evlidir ve bu evlilikten üç çocuk sahibidir. İlerleyen yaşına rağmen günde 15 ila 17 saat arasında çalışarak kendisini dinç tuttuğunu belirten başarılı iş adamı, 25’den fazla şirketi bünyesinde barındıran Ağaoğlu Şirketler Grubu’nun kurucusu ve halen Yönetim Kurulu Başkanı’dır. Ağaoğlu Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Ali Ağaoğlu, 3 Mart 1954’te Trabzon’un Of ilçesinde doğdu. Çok genç yaşlarda iş hayatına atılan Ali Ağaoğlu, Ağaoğlu Şirketler Grubu’nu kurdu. 27 yıldır inşaat, turizm ve hizmet sektöründeki çalışmalarına devam ediyor.
1981 yılında büyük site kategorisinde ilk inşaatını tamamlayan Ağaoğlu, bu tarihten itibaren sanayi sektörüne yönelerek faaliyetlerini genişletmeye başladı. 1998’de “My” konseptli projeleri başlattı.
Eltes İnşaat’ı aldıktan sonra ‘Eltes Güneşi Ümraniye’ ve ‘Eltes Gold Residence’ projelerini geliştirdi. Üç çocuk babası olan Ağaoğlu doğa tutkunu. Kilyos’taki çifliğinde sebze meyve yetiştiriyor, hayvanlarıyla ilgileniyor. Ağaoğlu’nun iki işi var. Gayrimenkul ve turizm.

Simav’da deprem öncü işaretleri izleme istasyonu kuruldu!

Kütahya’nın Simav ilçesinde, merkezi İstanbul’da bulunan Doğa Hareketleri Araştırma Derneği (DOHAD) tarafından depremlerin önceden tahmin edilebilmesi için istasyon kuruldu. Dernek Başkanı Fuat Agalday, AA muhabirine yaptığı açıklamada, ilk "Deprem Öncü İşaretleri İzleme İstasyonu"nu ilçe merkezine 3 kilometre uzaklıkta bulunan, 19 Mayısta meydana gelen 5.9 büyüklüğündeki depremde 158 konutun ağır hasar gördüğü Çitgöl beldesinde faaliyete geçirdiklerini bildirdi. İlçe merkezinde 4, Beyce, Öreğler, Hisarbey, Naşa beldeleri ile Aksaz köyü ve Şaphane ilçesine bağlı Karamanca beldesinde birer olmak üzere 9 istasyon daha kurmayı planladıklarını belirten Agalday, "Bu istasyonlarla 5.0 ve üzerindeki büyüklüklerde oluşabilecek depremleri önceden tahmin etmeyi amaçlıyoruz" dedi. Agalday, Öreğler beldesindeki ikinci istasyonu birkaç gün içinde hazır hale getireceklerini belirterek, istasyonlarda elde edilecek sismik ve jeofiziksel verilerin günün 24 saati İstanbul’daki merkeze yansıtılacağını söyledi. Merkezde yapılacak analizlerde anormal durum tespit edilirse vakit geçirilmeden bölgedeki yerel yöneticilere bildirileceğini, bununla daha fazla can ve mal kaybını önlemeyi amaçladıklarını ifade eden Agalday, şöyle konuştu: "Depremler olmadan önce doğa uyarılar verir. Doğayı ve ölçülebilir jeofiziksel verileri çok iyi ve disiplinli bir şekilde izlersek depremlerden önceki değişimleri tespit edebiliriz. Bu da bize depremleri önceden tahmin etme olanağı verir. Deprem tahmini yapılabilmesi için potansiyeli olan fay hatları ölçüm noktalarına yüksek duyarlılığa sahip, birçok parametreyi ölçebilen cihazlar yerleştirilmesi lazım. Deprem tahminlerinin doğru ve güvenilir olması için mutlaka çok fazla değişkenin ölçülmesi gereklidir. Tek parametre takibiyle yapılan tahminler yanıltıcı sonuçlar verebilir." Agalday, Çitgöl’de, İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) tarafından geliştirilen kayaç izleme istasyonunun benzerini kurduklarına işaret ederek, derneğin bu tür istasyonları daha önce çeşitli illerde kurduğunu sözlerine ekledi. AA

Emek'ten Sonra Majik ve Maksim'in Yıkılması da Onaylandı

Emek'ten Sonra Majik ve Maksim'in Yıkılması da Onaylandı Beyoğlu'nda 97 yıllık Majik Sineması ile komşusu Maksim Gazinosu'nun yıkılıp yerlerine 17 katlı otel yapılmasına dair proje onaylandı. Yatırım Dünyası Türkiye haftalardır Emek Sineması’nın yıkılmasını tartışırken İstanbul 2 No’lu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’ndan sessiz sedasız yeni bir proje daha geçti. 1914 yılında, kentte sinema salonu olarak inşa edilen ilk bina olan Majik ile arkasındaki Maksim Gazinosu yıkılıp birleştirilerek otel ve ticaret merkezi yapılacak. Proje gerçekleştiğinde tescilli tarihi binadan sadece kovboy filmi dekorlarındaki gibi bir ön yüz kalacak. Majik Sineması ve Maksim Gazinosu arazisi üzerinde metrekarelerce alan üretilecek. Radikal'in haberine göre; Beyoğlu Belediyesi’nin de onayladığı avan proje 8 katı bodrum, zemin artı 8 normal olmak üzere toplam 17 katlı. Avan projeye göre 2 yıl öncesine kadar Devlet Tiyatroları’nca kullanılan tescilli binanın sadece ön cephe duvarları korunacak. Proje, Koruma Kurulu’ndan ‘restorasyon’ adı altında geçti. Tıpkı Emek Sineması, Beyoğlu Demirören AVM, Beşiktaş’ta 14 katlı otele çevrilen Tütün Deposu projeleri gibi. Daha önce AVM yapılması gündeme gelmişti Ofis mobilyaları sektörünün önde gelen ismi ‘Tuna Çelik’ tarafından satın alınan 4 bin 305 metrakarelik araziye yapılacak proje, uzun yıllardır tartışma konusuydu. Daha önce AVM yapılması gündeme gelmişti. Koruma Kurulu defalarca reddettiği projeyi 21 Temmuz’da onayladı. Beyoğlu Belediyesi de imar planında ‘Sıraselviler Caddesi cephesinde 27.50 metre yükseklik, cami ve Osmanlı sokak cephesinde yükseklik 15.50 metreyi aşmamak kaydıyla’ avan projeyi uygun buldu. Belediye konuyla ilgili bir yanıt vermezken Tuna Çelik’in sahiplerinden Nuri Tuna’dan da herhangi bir karşılık gelmedi. Mimarlar Odası: Metroyu da riske atar, iptal edilmeli Mimarlar Odası İstanbul Anakent Şubesi’nin hazırladığı ÇED raporunda, alttan geçen Taksim Metrosu’nu da tehdit ettiği belirtilen projenin iptali istendi. Raporda Majik Sineması’nın ‘Beyoğlu’ndaki tarihi ve kültürel simgelerden biri’ olduğuna dikkat çekilirken Park Otel, Gökkafes, Saray ve Emek sinemaları gibi örneklerin hızla artmasının geri dönüşü olmayan zararlara neden olduğu da vurgulandı. Raporda şöyle denildi: “Ulusal koruma ilkelerine ve daha evvelce alınmış kurul kararlarına aykırı olarak söz konu alandaki mimari ve kültürel mirasımız hakkındaki kararını sadece ön cephe koruma (restorasyon) projesinin uygunluğu kapsamına indirgeyerek yıkımına; 4305,54 m2’lik parselin tümünün yapılaşmasını öngören 8 bodrum kat, zemin kat ve 8 normal katlı, toplam 448028.83m2’lik çevre ve metro güvenliğini de tehlike altına alacak bir yapı kompleksinin ortaya çıkmasına onay veren kararının da yeniden gözden geçirilmesi gerekmektedir. Orkestra eşliğinde sessiz film izlenirdi Majik Sineması 1914’te açıldı. İstanbul’da sinema binası olarak kullanılmak üzere inşa edilmiş ilk yapıydı. Mimarı İtalyan Giulio Mongeri, ilk sahibi ise Sarıcazade Ragıp Paşa’ydı. İlk olarak Majik Sineması adıyla Halil Kâmil tarafından işletildi. O dönemde, küçük bir senfonik orkestra eşliğinde sessiz filmler gösterilmekteydi. Birkaç defa sahibi ve işletmecisi değişen bina, 1944’te Türk Sineması, 1946’da Yeni Taksim Sineması ve 1964’te Venüs Sineması olarak hizmet verdi. Ardından Devlet Tiyatroları’nca kiralandı. Salon, Şubat 1971’de IV. Murat oyunuyla açıldı. 1975’e kadar tiyatro salonu olarak kullanıldı, sonra yeniden Venüs Sineması oldu. 1979’da kurulan İstanbul Devlet Tiyatrosu’nun sahne ihtiyacı için 1983-1984 sezonunda yeniden kiralandı. 28 Ekim 1983’te Musahipzade Celal’in İstanbul Efendisi oyunuyla açıldı ve 2009’a kadar da tiyatro sahnesi olarak kullanıldı. Son düş şatosu da gidiyor Sinema tarihçisi Burçak Evren: Bu sinema salonu, sinema tarihi açısından çok önemli. İstanbul’un sinema salonu olarak yapılan ilk binası. Türkiye’nin düş şatoları bunlar. Alkazar, Elhamra, Saray, Emek derken son sinema da elden gidiyor. Beyoğlu’nun çehresi değiştiriliyor. Maksim Gazinosu da bugün anladığımız gazino kültüründe değildi. Repertuvarı olan müzik şölenlerinin yapıldığı yerdi. Yıkılacağına restore edilip yeniden sinema olarak açılsa. Dünyada 1500-2 bin kişilik salonlar yeniden hayata geçiriliyor. AVM sinemalarından kurtuluş aranıyor. Biz yıkıyoruz. Sinema eleştirmeni Atilla Dorsay: Türkiye’de inşa edilen ilk sinema salonu. Burada ‘Vurun Kahpeye’ filmi için uzun kuyruklar oluştuğunu biliyoruz. Şehrin belleği bu yapılar. Maksim de öyle. Gazino geçmişimizin izleri var o yapıda. Gazino kültürünün en büyük mimarisi. Restore edip gazino müzesi yapılsaydı. Tarihi yapılarımızı daha sonra çok arayacağız. Kültürel hayatımıza etki eden iki önemli yapı, ikisini de kaybetmek çok acı.

Müteahhitler İçin Sicil Numarası 1 Ocak'ta Geliyor

Müteahhitler İçin Sicil Numarası 1 Ocak'ta Geliyor 2012’den itibaren müteahhitler için zorunlu olacak sicil numarasıyla vatandaşlar müteahhitlerin güvenirliliğini sorgulayabilecek. İşini düzgün yapmayan müteahhitlerin sicil numarası iptal edilecek. Bu, müteahhidin resmi hiçbir iş yapamaması anlamına geliyor. Türkiye’deki niteliksiz yapı stoğunun düzeltilmesiyle ilgili çalışmalar devam ederken, bir yandan da müteahhitlerden inşaat ustalarına kadar uzanan listede kalitenin düzeltilmesi için önemli düzenlemeler yapılıyor. Uzmanlar, her ne kadar yapı stoğundaki kalitenin yukarı çekilmesinde belediyelerin de doğrudan etkisi olduğunu ifade etseler de müteahhitlerden inşaat ustalarına kadar uzanan insan kalitesinin de bu yapıyı belirlemedeki rolünün son derece önemli olduğuna dikkat çekiyor. 16 Aralık 2010 yılında yayınlanan yönetmelik bu noktada büyük bir önem taşıyor. Yönetmeliğe göre 2012’den itibaren inşaat müteahhitleri ‘yapı müteahhidi’ olarak tanımlanıyor ve tüm yapı müteahhitlerine sicil numa-rası alma zorunluluğu getiriliyor. Peki, bu ne anlama geliyor? 1 Ocak 2012’den itibaren uygulanmaya başlayacak yönetmeliğe göre her müteahhidin kimlik numarası gibi sicil numa-rası olması zorunlu. Ancak, işin halka yayılan ve uygulamayı sorgulanabilir hale getiren yanı, isteyen herkesin internet sitesine girerek müteahhitlerin yaptığı işlerin tüm dökümünü görebilmesi. Bu sayede de konut almak isteyenler için önem taşıyan müteahhitlerin güvenirliliği sorgulanabilir hale geliyor. Yani çürük elma ile sağlam elma birbirinden ayrılıyor. Üstelik, İşini doğru yapmayan müteahhidin sicil numarası da iptal ediliyor. Müteahhit tanımı net İstanbul İnşaatçılar Derneği (İNDER) Başkanı Nazmi Durbakayım, uygulamanın taşıdığı öneme dikkat çekti. 16 Aralık 2010’da Resmi Gazete’de yayınlanan yönetmelik ve 3194 sayılı İmar Kanunu 28’inci maddesi doğrultusunda 1 Ocak 2012’den itibaren inşaat sektörüne yeni bir tanım geldiğinin altını çizen Durbakayım, bu tarihten itibaren 500 metrekarenin üzerinde her türlü ruhsata tabii inşaat işlerini yapanların yapı müteahhidi olarak tanımlanacağını vurguladı. Durbakayım, “Aynı yönetmelik uyarınca 500 metrekarenin üzerinde inşaat yapan her yapı müteahhidi sicil numarası almak zorunda. Bu sicil numarasını almayan müteahhitler yerel yönetimler, noterler ve tapularda hiçbir şekilde işlem yapamayacaklar” dedi. Uygulamanın beraberinde sicil numarası olan tüm müteahhitlerin internetten bilgilerinin görüntülenebilmesini de getireceğine dikkat çeken Nazmi Durbakayım, böylece halkın hangi müteahhidin, ne denli güvenilir olduğunu da görebileceğini belirterek, “Sicili olmayanlar zaten sisteme giremeyecek çünkü resmi olarak hiçbir işlem yapamayacaklar” diye konuştu. Kara listelik isimler Müteahhitler için uygulanacak sicil numa-rasında geçiş dönemi olmadığını kaydeden Durbakayım, “Süreç 2012’den itibaren başlıyor. Bundan sonra konut alanların mağdur olmasının önüne geçilecek. Bir müteahhit inşaatlarını doğru yapmazsa ya da teslim etmezse sicil numarası iptal edilecek ve faaliyetleri yasaklanacak. Bir nevi kara listeye girecek” dedi. USTALAR OKULA GİDİP DİPLOMA ALACAK İNDER Genel Sekreteri Abdullah Baysal da, benzer bir uygulamanın inşaat ve tesisat işlerinde çalışan tüm ustalar için de gündeme geldiğini belirterek, bunun, yapı müteahhidinin şantiyelerinde çalışacak tüm ustaların yetki belgesine sahip olması gerektiği anlamına geldiğini söyledi. Baysal, “Yani ustaların diplomaları olacak. Hatta evinize tamirata gelen su tesisatçısının bile diploması olacak. Ama ilk planda müteahhitlerin hakkında beyanda bulunduğu tüm ustalara geçici belge verilecek. Fakat geçici belge 2015’e kadar geçerli olacak” dedi. 2015’ten itibaren ustalarda diploma zorunluluğu aranacağının altını çizen Abdullah Baysal, diploma almak isteyen ustalar için de müfredat dahilinde eğitimler düzenleneceğini belirtti. Baysal, bu kapsamda İNDER olarak Milli Eğitim bakanlığı ile yaptıkları protokol gereğince 15 Şubat 2012 itibariyle eğitimlere başlayacaklarını belirterek, “İstanbul’da 1.500’ün üzerinde şantiye var ve her birinde 20 usta olsa 3 bin usta eder” dedi. Baysal, diplomanın eğitimin ardından sınavla verileceğini anlatarak, belgeyi alanların yurtdışındaki şantiyelerde çalışabileceğini vurguladı.

Şirketlerin Gayrimenkul Satışında KDV

Şirketlerin Gayrimenkul Satışında KDV AVANTAJ sayısı birden fazla olduğu için bilmiyor olabilirsiniz. O nedenle, özellikle şirket yöneticisi ve ortaklarının, bu yazıyı okumasında, yarar var. 1. KDV AVANTAJI Bir şirketin, en az iki tam yıl süreyle aktifinde kayıtlı olan gayrimenkulü satması, KDV?ye tabi değil (KDV Kanunu Md. 17/4-r). Buna göre, bir turizm, ihracat ya da tekstil şirketinin, en az 2 yıl (yani 730 gün) süre ile aktifinde kayıtlı olan arsayı, 10 milyon TL?ye satması halinde, normalde 1 milyon 800 bin TL olan KDV, alıcıdan istenilmeyecek. Bu durum da düzenlenen faturada belirtilecek. Ancak gayrimenkul ticaretiyle (yani alım-satım ve inşaasıyla) uğraşan şirketler, bu avantajdan yararlanamayacak. Gayrimenkul kiralayanşirketler ise yararlanabilecek. 2. KURUMLAR VERGİSİ AVANTAJI Şirketin, en az iki tam yıl süre ile aktifinde kayıtlı olan gayrimenkulün, bu süre geçtikten sonra satılması durumunda, elde edilen kazancın yüzde 5?i oranında Kurumlar Vergisi ödenecek. Bunun için aranan koşullar: a) Gayrimenkul en az 2 yıl (yani 730 gün), kurumun aktifinde yer alacak. b) Satıştan sağlanan kazancın, istisnadan yararlanan kısmı ?pasifte özel bir fon hesabında?, satışın yapıldığı yılı izleyen beşinci yılın sonuna kadar tutulacak. c) Satış bedeli, satışın yapıldığı yılı izleyen ikinci takvim yılına kadar (örneğin 20 Ağustos 2011?de yapılan satışın, 31 Aralık 2013?e kadar) tahsil edilecek. Bu süre içinde tahsil edilmeyensatış bedeline isabet eden istisna nedeniyle alınamayan kurumlar vergisi, vergi ziyaı cezası ile birlikte istenecek (KVK Md. 5/e). Ana faaliyet konusu gayrimenkulticareti ve kiralaması olan kurumlar, bu avantajdan yararlanamıyor. Yukarıda (a), (b) ve (c) bentlerinde yazılı koşulların bulunması durumunda, gayrimenkulün satışından doğan kazancın (örneğin 1 milyon TL?nin) yüzde 75?i (yani 750 bin TL?si) kurumlar vergisinden müstesna tutulur. Kazancın yüzde 25?i üzerinden yüzde 20 kurumlar vergisi (250 bin TL üzerinden 50 bin TL) alınır. Pratik bir anlatımla, gayrimenkul kazancının (1 milyon TL?nin) yüzde 5?i oranında vergi ödenmiş oluyor. 3. VERGİYİ ÜÇ YIL GECİKTİRME Arsa ve araziler dışındaki gayrimenkullerin örneğin satılan binaların,yenilenmesi işin özelliğine göre zorunlu bulunup veya bu hususta işletmeyi idare edenlerce karar verilmiş ve teşebbüse geçilmiş olursa, satıştan doğan kar, yenileme giderlerini karşılamak üzere, pasifte geçici bir hesapta, en fazla üç yıl süre ile tutulabilir. Üç yıl içinde kullanılmayan kâr üçüncü yılın kurum kazancına eklenir. Böylelikle vergi üç yıl gecikmeli ödenmiş olur. 4. HASILAT PAYLAŞIMI AVANTAJI Şirketin, en az iki yıl aktifinde kayıtlı olan arsayı, ?hasılat paylaşımı?yoluyla başka bir inşaat şirketine vermesi durumunda, yukarıda belirtilen koşulların gerçekleşmesine bağlı olarak; a) Arsa sahibi şirket, KDV?den müstesnatutulur. b) Elde edilen kazancın da yüzde 75?i kurumlar vergisinetabi tutulmaz. Nedenine gelince, ?hasılat paylaşımı? şeklindeki satış nakit karşılığı arsa satışından farklı bir olay değildir. Hasılat payı karşılığında arsa satışı işleminde trampa da söz konusu değildir. Hasılat payı karşılığı arsa satış sözleşmesi, arsa karşılığı inşaat sözleşmesi değil, nakit karşılığı satış sözleşmesidir. Yukarıdaki avantajları önceden bilmeyenlerin daha sonra öğrendiklerinde, geriye dönük vergi avantajı sağlamaları mümkün olmadığından, başlangıçta araştırıp uzmanına danışmalarında yarar var.

28 Aralık 2011 Çarşamba

“KOPYALA-YAPIŞTIRA CEZA GELİYOR” Haberi Ulusal ve Mahalli Basında ve Medyada Büyük Yankı Buldu.

“KOPYALA-YAPIŞTIRA CEZA GELİYOR” Haberi Ulusal ve Mahalli Basında ve Medyada Büyük Yankı Buldu.
İLESAM Genel Başkanı Mehmet Nuri Parmaksız’ın, 18 Şubat 2011 Cuma günü Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi’nde verdiği Telif Hakları konferansından sonra Kahramanmaraş Anadolu Ajansı muhabiri İsmail Hakkı Demir’e Telif Hakları ve Korsanla ilgili verdiği demeç, ulusal ve mahalli basınla, internet sitelerindeki haber portallarında büyük yankı buldu. Onlarca gazetede haber olan demeç, yüzlerce internet sitesine eklendi ve internet üzerindeki forumlarda tartışılmaya başlandı. Konuyla ilgili olarak birkaç ulusal televizyona açıklamalarda bulunan İLESAM Genel Başkanı Mehmet Nuri Parmaksız, “telif hakkı kavramının bilinmediğini, insanların internet üzerinde 5846 sayılı kanunu çok rahat bir şekilde ihlal ettiklerini, eser sahibinden izin alınmadan hiçbir şekilde bir eserin kopyalanamayacağını ve çoğaltılamayacağını, internette insanlarımızın “kopyala-yapıştır” işlemini bu yasadan habersiz yaptıklarını ve telif hakkı kanununu ihlal ettiklerini ama şu an tasarı halinde olan 5846 sayılı kanunda yakın zamanda güncellemeler yapılacağını ve konuyla ilgili cezai müeyyidelerin gelebileceğini” söyledi. HABER METNİ: KOPYALA-YAPIŞTIRA CEZA GELİYOR.
KAHRAMANMARAŞ (AA)-Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun kapsamının genişletileceği, eser sahibinden izin almadan bilgi kullanan internet sitelerine ağır yaptırımlar uygulanacağı bildirildi. Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sahipleri Meslek Birliği (İLESAM) Başkanı Mehmet Nuri Parmaksız, Kahramanmaraş AA muhabirine yaptığı açıklamada, 1986 yılından bu yana telif haklarının ihlali ve korsana karşı mücadele ettiklerini belirterek, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun yakın bir zamanda kapsamının genişletileceğini belirtti. Yeni düzenlemede internette ilgili güncellemelerin de yer alacağını kaydeden Parmaksız, şöyle konuştu: “İnternet konusunda ihlal çok fazla ve yaptırım yok. Onun ilgili yaptırım ve ağır cezalar geliyor. Özellikle internette ’kopyala-yapıştır’ yöntemiyle yapılan ihlallere karşı da yeni müeyyideler uygulanacak. Baktığımız zaman hak ihlalinin en çok internette meydana geldiğini görüyoruz. Bir eseri, sahibinden izin alınmadan kopyalamak, çoğaltmak ve yayımlamak yasaktır ama bu internette daha çok oluyor. Bu “kopyala-yapıştır” meselesi nedeniyle önümüzdeki günlerde çıkacak yasa ile insanların çok canı yanacak. Artık şahsınıza ait olmayan bir eseri kopyalayıp yapıştıramayacaksınız. Yapıştırıp onu kullandığınız zaman cezai müeyyideler olacak.” İnternet sitelerinin reklamdan para kazandığına dikkat çeken Parmaksız, “Nemalanma varsa telif de vardır. Yasa ile nemalanma ya da eser sahibinden izin almadan kullanılan bilgileri tespit ettiğimiz taktirde, o site kapatılacak ve ağır para cezaları gelecek. Müeyyidelerde para cezası var, hapis cezası var ve internet sitelerini kapatma var. İnternet sitelerine birkaç günlük süre de tanınıyor. Ama düzeltmezse cezai müeyyide daha da artıyor” diye konuştu. İLETİŞİM ADRESİNE BAKMAYAN SİTEYE DE CEZA
Türkiye’de yüz binlerce internet sitesi oluşturulduktan sonra atıl bırakıldığını anlatan Parmaksız, bununla ilgili yeni gelişmelerin de olduğuna dikkati çekti.“Çıkacak kanunda yeni bir şey daha var” diyen Parmaksız, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bir internet sitesinde hak ihlali varsa ve ben ihlali o sitenin iletişim adresine e-mail atıp ’üyemizin eserini kullandınız bunu buradan kaldırın’ dediğimde bu mailime cevap vermezse bile cezai müeyyide uygulanacak. Bir şahıs site kuracak ama hiç bir şekilde iletişim adresi vermeyecek veya maillerine bakmayacak. Böyle bir şeyi kabul etmiyoruz. Eğer sen bir site yaptıysan iletişim unsurunu göz önünde bulunduracaksın.” “EV VE ARABA GİBİ ESERLERİNİZE DE SİGORTA YAPTIRIN”
İLESAM olarak yazarların ve eser sahiplerinin birbirlerine sahip çıkmasını istediklerini ifade eden Parmaksız, şunları kaydetti: “Eser sahipleri eserlerine mutlaka sahip çıksınlar. Bunun için de alanlarıyla ilgili gidip meslek birliklerine üye olsunlar. Çünkü biz İLESAM olarak 3-5 yıllık değil, 100 yıllık bir üyelik yapıyoruz. Kişi yaşarken haklarını korumaya devam ettiğimiz gibi kişi öldükten sonra da 70 yıl biz onun hakkını korumaya devam ediyoruz. Yani bu gün eserimiz talep görmeyebilir. Eserimizden faydalanılmayabilinir veya telif kazanamayabilirler ama yarın kazanamayacağımızın bir garantisi yok. Nasıl evimizi ve arabamızı sigorta ettiriyorsak, eserlerimizinde kaskosunu yaptırmamız lazım. Bunun kaskosunu da İLESAM yapıyor. Farklı alanlarda çalışan meslek birlikleri yapıyor.” HABER METNİNİN YER ALDIĞI BAZI LİNKLER: http://www.aa.com.tr/tr/kopyala-yapistira-ceza-geliyor.html http://www.hurriyet.com.tr/teknoloji/17098518.asp http://www.hurriyet.com.tr/gundem/17098518.asp?ref=f5haber.com http://www.stargazete.com/startek/kopyala-yapistircilara-ceza-geliyor-haber-332905.htm http://www.anayurtgazetesi.com/default.asp?page=haber&id=340840 http://www.skyturk.net/kopyala-yapistira-ceza/ http://www.ntvmsnbc.com/id/25186402/ http://habervaktim.com/haber/172111/%C4%B0nternetten_kopyala_yap%C4%B1%C5%9Ft%C4%B1ra_ceza_geliyor.html http://www.elbistaninsesi.com/news_detail.php?id=13736 http://www.yazete.com/kopyala-yapistira-ceza-geliyor/73247/ http://www.tumhaberler.com/haber/index.pl?haber=6657744 http://www.mansetgazetesi.com/haber_detay.asp?haberID=3416 http://www.hurriyet.de/haberler/gundem/836231/kopyala-yapistira-ceza-geliyor http://www.haberdar.com/haber/kopyala-yapistira-ceza-geliyor-2324381 http://www.sondakika.web.tr/90918/kopyala-yapistira-ceza-geliyor.html http://www.hukukforum.com/showthread.php?p=6610 http://turkeyforum.com/satforum/showthread.php?t=629641 http://www.ilgintv.com/guncel-haber/internetten-kopyala-yapistira-ceza-geliyor/ http://www.hossohbet.com/kopyala-yapistira-ceza-gelecek.htm http://www.f5haber.com/haberoku.aspx?id=2032538 http://www.guncel-haber.com/7742673/haber_kopyala_yap%C4%B1%C5%9Ft%C4%B1ra_ceza_geliyor/ http://www.derinceekspres.com/haberdetay.php?id=2370 http://www.kocaeliolay.net/haberdetay.php?id=3237 http://www.haberajansim.com/haberler/%C4%B0nternetten+%27kes-yap%C4%B1%C5%9Ft%C4%B1r%27a+ceza+geliyor%21 http://www.beyazgazete.com/haber/2011/02/23/internetten-kopyala-yapistira-ceza-geliyor.html http://www.flashabermalatya.com/inx/haber-9583-KopyalaYapistira_Ceza_Geliyor.html http://www.adilmedya.com/yazdir.php?hid=15378 TÜRKİYE İLİM ve EDEBİYAT ESERİ SAHİPLERİ MESLEK BİRLİĞİ İLESAM GENEL MERKEZİ Adres : İzmir 1.Cad. No: 33/16 Aydın Apartmanı, Kat:4 Kızılay / ANKARA Tel : 0 312 419 49 38 Fax : 0 312 419 49 39 Web : www.ilesam.org.tr e-mail : ilesam@ilesam.org.tr

26 Aralık 2011 Pazartesi

5 Dakika'da TTK

5 Dakika'da TTK
Yaklaşık 55 yıldır ülkemizdeki ticari yaşamı düzenleyen Türk Ticaret Kanunu’nun yerini Yeni Türk Ticaret Kanunu (“Yeni Kanun”) alıyor. Bu süre içerisinde ticari yaşamda gerçekleşen büyük değişim ve gelişime cevap verecek ve ülkemizi geleceğe taşıyacak Yeni Kanun, 1 Temmuz 2012 tarihinde yürürlüğe girecek. Yeni Kanun’un ülkemizin ticari yaşamını daha kaliteli ve güvenilir bir hukuki zemine getireceği inancını taşıyoruz. Yeni Kanun’a uyum için sadece 10 ay kaldığı ve hazırlıklara şimdiden başlanılması gerektiğini de unutmamak lazım. TTK'nın getirdiği önemli değişime uyum sağlanabilmesine yardımcı olmak ve Yeni Kanun ile ilgili siz değerli okuyucuları bilgilendirmek üzere PwC olarak bu sayıdan itibaren Yeni Kanun ile ilgili önemli değişiklikleri tek tek ele almaya çalışacağız. Ömrüncegül İçöz Kıdemli Müdür PwC Türkiye Vergi ve Mali Hukuk Hizmetleri Tel: +9 0212 326 64 61 E-posta: omruncegul.icoz@tr.pwc.com Yeni Türk Ticaret Kanunu, yeni dönemde anonim ve limited şirketleri bekleyen birçok önemli yapısal değişiklik içeriyor. 5 Dakika’da Yeni Türk Ticaret Kanunu Yeni Türk Ticaret Kanunu Kapsamında Anonim ve Limited Şirketlerde Önemli Yapısal Değişiklikler Yaklaşık 11 yıllık çalışmanın ürünü olarak 14 Şubat 2011 tarihinde yasalaşan yeni Türk Ticaret Kanunumuz “ticaret şirketleri” açısından çağdaş açılımlara ve reformcu yaklaşımlara yer veren bir düzenleme olarak dikkat çekmektedir. Bu meyanda Yeni Ticaret Kanunumuz yeni dönemde anonim ve limited şirketleri bekleyen birçok önemli yapısal değişiklik içermektedir. Bunlardan kısa kısa bahsetmek faydalı olacak, farkındalık yaratacaktır. Tek kişilik şirket kurulabilir: Anonim ve limited şirketlerin asgari pay sahibi/ ortak sayıları kaldırılmış ve şirketlerin tek ortaklı olarak kurulmalarına imkân verilmiştir. Hâlihazırda birden çok ortakla kurulmuş olup da daha sonra pay devri, çıkma ya da çıkarılma gibi işlemlerle ortak sayısı bire kadar düşecek şirketler de şirket faaliyetine aynen devam edecek ve tüzel kişiliğini koruyabilecektir. Anonim şirketlerde sermaye ve paylarda yeni hükümler: Halka açık olsun veya olmasın bütün anonim şirketler için esas sermaye ve kayıtlı sermaye olmak üzere iki sermaye sistemini kabul etmektedir. Esas sermaye sistemini kabul etmiş anonim şirketlerin asgari sermaye tutarı 50 bin TL olarak korunurken, kayıtlı sermaye sistemini benimsemiş anonim şirketlerin asgari başlangıç sermayesi tutarı 100 bin TL olarak belirlenmiştir. Şirket sermayesi bugün de olduğu gibi nakdi veya ayni olabilecektir ve ayni sermaye karşılığı payların iki yıl devredilemeyeceğine ilişkin yasak artık uygulanmayacaktır (mevcut Türk Ticaret Kanunu’nun 404. maddesi kaldırılmıştır). İtibari değersiz pay kabul edilmemiş ve payın asgari itibari değer 1 yeni kuruş olarak belirlenmiştir. Paylar üzerindeki oy hakkındaki imtiyaza ise sınırlandırma getirilmiş ve oyda imtiyazlı payların bloke edici özelliğine son verilmek istenmiştir. Artık bir pay en fazla 15 oy hakkına kadar imtiyaz verebilecektir. Bir anonim şirket kendi hisse senetlerini iktisap edebilir: Anonim şirketlerin toplam sermayesinin azami yüzde 10’u ile sınırlı olacak şekilde kendi hisselerini iktisap etmesine müsaade etmektedir. Bununla beraber, şirketin sahip olduğu şirket hisseleri üzerindeki hissedarlık haklarını ise dondurmaktadır. Şirketin kendi hisselerini iktisap etmesi imkânı, halka açık şirketlerde manipülasyonu önleyici bir mekanizma gibi değerlendirilebilirken, kapalı şirketlerde birçok amaç için doğru ve faydalı bir araç olarak kullanılabilecektir. Anonim şirket yönetim kurulu tek kişi olabilir: Tek üyeli yönetim kurulu olanağı Türk hukukuna getirilmektedir. Profesyonel yönetim kurulu açılımı gerçekleştirilerek yönetim kurulu üyesinin görevine başlayabilmesi için pay sahibi olması şartı kaldırılmış ve tüzel kişinin de yönetim kurulu üyesi olabilmesi olanağı sağlanmıştır. Bilgili, bilinçli, eğitimli yönetim kurulu tarif edilmiş, üyelerin en az dörtte birinin yüksek öğrenim görmüş olması zorunluluğu düzenlenmiştir. Çok önemli bir yenilik ise, Yeni Kanun ile temsile yetkili en az bir yönetim kurulu üyesinin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olması ve Türkiye’de mukim olması şartı aranmaktadır. Anonim şirket genel kurulu: Yeni dönemde genel kurulu, görev süresi dolmuş olsa dahi yönetim kurulu toplantıya davet edebilecek, ancak artık denetçinin genel kurulu toplantıya davet etme yetkisi olmayacaktır. Genel kurullar elektronik ortamda toplanabilecek, şifre ile online oy kullanmak mümkün olacaktır. Yeni Türk Ticaret Kanunu ile genel kurulların toplantı ve karar nisapları mevcut düzenlemeden oldukça farklı bir sistem ile değiştirilmektedir ve mevcut anonim şirketlerin de ana sözleşmelerinde gerekli tadilleri yaparak yeni nisaplara intibak etmeleri zorunludur. Azlık paydaşları genel kuruldan kar dağıtımına karar verilmesini, özel denetim yapılmasını isteyebilecek, kendilerini genel kurulda tek bir kurumsal temsilci marifeti ile toplu olarak temsil ettirebilecek, genel kurulda önemli bir güç oluşturabilecektir. Limited şirketlere ilişkin yapısal yenilikler: Yeni düzenleme kapsamında limited şirket, mevcut düzenlemenin aksine kolektif şirketten uzaklaşmış, adeta küçük ölçekli bir anonim şirkete benzetilmek istenmiştir. Kanun hâkim ortaklı anonim şirket yapılanmasına son vermeyi arzularken, hakim ortaklı sermaye şirketi yapılanması için adres olarak limited şirketleri göstermektedir. Limited şirketlerin asgari sermayesi en az 10 bin TL olarak belirlenmiştir. Sermaye payının bir defada ödenmesi öngörülmüştür. Sermaye taahhüdünü yerine getirmiş olsa dahi esas sözleşmeye konulabilecek “ek ödeme” ve “yan edim yükümlülükleri” ile limited şirketlerin finansman ihtiyaçlarını ortaklarından karşılayabilmesi imkânı getirilmiştir. Şirket paylarının devrinde paydaşlar lehine alım, ön-alım, geri-alım gibi önemli haklar esas sözleşmede düzenlenebilecek ve bu haklar 3. kişilere karşı hüküm ifade ederek bağlayıcı olacaktır. Şirket ortağının doğal müdür olduğu ilkesi terk edilirken, limited şirketlerin de genel kurulda alması gerekecek kararlar düzenlenmiştir. Yukarıda bir çırpıda özetlenmeye çalışılan önemli birtakım yapısal değişikliklerin şirketler tarafından Kanun yürürlüğe girmeden önce detaylı analiz edilmesi ve söz konusu yeniliklerle uyumlu hale gelebilmek için gerekli aksiyon planlarının bugünden oluşturulması oldukça önemlidir. EKİM 2011 15 turkishtime Mehmet Ali Demirkaya Kıdemli Müdür PwC Türkiye Denetim Hizmetleri Tel: +9 0212 326 67 87 E-posta: mehmet.demirkaya@tr.pwc.com Yeni Türk Ticaret Kanunu’nda, kurumsal yönetim ilkelerinin hayata geçirilmesini amaçlayan düzenlemelerden birini de; Yönetim Kurulunun Devredilemez ve Vazgeçilemez Görev ve Yetkileri oluşturuyor. 5 Dakika’da Yeni Türk Ticaret Kanunu Yönetim Kurulunun Devredilemez ve Vazgeçilemez Görev ve Yetkileri Yeni Türk Ticaret Kanunu’nda “Devredilemez Görev ve Yetkiler” başlığıyla yer alan söz konusu düzenleme, 375’inci maddenin konusunu oluşturmaktadır. Bu düzenleme, Yeni Kanun’un ‘Şirketlerde kurumsal yönetim kültürünün oluşturulması ve yaşatılması’ amacı ile örtüşen bir kurum olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu düzenlemenin mevcut kanunda bir karşılığı bulunmamaktadır. Hem bu sebeple hem de ‘Yönetim Kurulu’ mekanizmasına getirdiği değişik bakış açısıyla ezber bozan bu kurumun iyi değerlendirilmesinde fayda bulunmaktadır. Yeni Kanun ile organlar arasında işlev ayrımına gidilmiş, organlar arasında işlev bağlamında güç yönünden denklik kabul edilmiştir. Yeni Kanun’un ilgili maddesinde belirtilen yönetim kurulunun görev ve yetkileri, ne esas sözleşmeyle ne de bir kararla genel kurula, kurulacak kurullara veya komitelere devredilebilir. Yönetim kurulu bu yetkilerden feragat da edemez. Kurum olarak neler getirdiğine bakacağız elbette ancak bu düzenlemenin özünü anlatmakta fayda var. Maddenin içeriğine bakıldığında görülmektedir ki, yönetim kurulu şirketin en üst düzeyde yönetim organı olarak benimsenmiştir. Bu sebeple amaç; bu görevi layıkıyla icra edebilecek profesyonel yönetim kurulları oluşturmaktır. Bir başka deyişle, Yeni Kanun’ca yönetim kurulu üyeliği, profesyonel bir meslek olarak algılanmaktadır. Bunun nedeni, yönetim kurullarının maddede yer alan görev ve yetkilerine bakıldığında bunların alan bilgisi, deneyim ve en önemlisi profesyonel yaklaşım olmadan işletilebilecek mekanizmalar olmamasıdır. Bu tespiti yaptıktan sonra düzenlemelerin neler olduğuna bakabiliriz. Muhasebe, finans denetimi ve finansal planlama için gerekli düzenin kurulması Yeni Kanun’a göre Uluslararası Muhasebe Standartları ile uyumlu Türkiye Muhasebe Standartları’na uygun olarak muhasebe örgütünün, konsolide hesap sisteminin, defter ve kayıtların tutulma kurallarının tespiti ve muhasebe bölümünün örgütlenmesi yönetim kurulunun görevleri olarak belirlenmiştir. Muhasebenin hangi ortamda tutulacağını da yönetim kurulu karara bağlar. Fakat yönetim kurulunun görevi düzenin kurulmasıdır, oysa muhasebecilik iş ve işlemleri devredilebilir. Finansal denetim sisteminin kurulması da yönetim kurulunun görevleri arasında yer almıştır. Finansal denetim ile iş ve işlemlerin iç denetimi yanında, şirketin finansal kaynaklarının, bunların kullanılması şeklinin, durumunun, likidite durumunun denetimini ve izlenmesini de içeren sistemler kurulması gerekmektedir. Finansal denetim kurumsal yönetim ilkelerinin temel bir gereğidir. Şirketin yönetim kurulları anonim şirketler için finansal planlama düzenini kurmakla mükelleftir. Finansal planlama, kurumsal yönetim ilkelerinin ve çağdaş yönetim usullerinin bir gereği olan bütçeleme ile yeterli likiditenin sağlanmasını güvence altına almayı sağlamaktadır. Müdürlerin ve aynı işleve sahip kişiler ile imza yetkisi haiz bulunanların atanmaları İşlemlerin yürütülmesi aşamasına ilişkin yetkileri müdürler ve aynı işleve sahip kişiler ile imza yetkisi haiz bulunanlara atanması yönetim kurulunun devredilemez görevleri arasındadır. Fakat yönetim kurulu yönetim hakkının değil de yürütmenin devrini gerçekleştirmiş olmaktadır. Bunlar dışında şirket örgütünün belirlenmesi, yönetimle görevli kişilerin, özellikle kanunlara, esas sözleşmeye, iç yönetmeliklere ve yönetim kurulunun yazılı talimatlarına uygun hareket edip etmediklerinin üst gözetimi de yönetim kurulunun yetki ve görevleri arasındadır. Pay ve karar defterlerinin tutulması, yıllık faaliyet raporunun hazırlanıp genel kurula sunulması da görevleri arasında sayılmaktadır. Bağlı şirketler Yeni Kanun şu anda yürürlükte olan kanundan farklı olarak topluluk şirketleri ile ilgili düzenlemeleri de içermektedir. Mevcut kanunda holding şirketler ile ilgili hiçbir konuya yer verilmemiş olmasına rağmen Yeni Kanun bunu açıkça düzenlemiştir. Bu kapsamda bağlı şirketlerde üst düzey yönetim yetkisinin kime ait olduğu sorusu ise yazının girişinde belirtildiği üzere bağımsız yönetim kurulu olarak yanıtlanmış olmaktadır. Hakim ve tepe şirketin üst yönetimi bağlı şirketleri de kapsar ve bağlar. Ancak bu sınırlamalara rağmen bağlı şirketlerde de üst yönetim devredilemez. Farklılaştırılmış Teselsül Yürürlükte olan kanunda bulunan yönetim kurulu üyelerinin müteselsil sorumlulukları Yeni Kanun ile farklılaştırılmış teselsül olarak değiştirilmiştir. Yürürlükteki kanuna göre yönetim kurulu üyeleri, kurulun almış olduğu kararlar ile birçok kişinin aynı kararı tazminle yükümlü olmaları halinde, yönetim kurulu üyelerinin kusur oranlarına bakmadan müteselsil olarak sorumludur. Ancak Yeni Kanun’a göre birden çok kişinin aynı zararı tazminle yükümlü olmaları hâlinde, bunlardan her biri, kusuruna ve durumun gereklerine göre, zarar şahsen kendisine yükletilebildiği ölçüde, bu zarardan diğerleriyle birlikte müteselsilen sorumlu olurlar. Sonuç Yeni Türk Ticaret Kanunu ile birlikte yönetim kurulunun yetki ve görevleri için önemli düzenlemeler getirilmekte ve kanun yürürlülük tarihi olan 1 Temmuz 2012 tarihinden önceki zaman diliminde yönetim kurulu üyelerinin gerekli hazırlıkları yapması önem taşımaktadır. Bu amaçla yönetim kurulu yapısında girişilecek yeniden yapılanma öncesi profesyonel destek alınmasını tavsiye ediyoruz. ARALIK 2011 Nilgün Serdar Şimşek Direktör PwC Türkiye Vergi ve Mali Hukuk H izmetleri Tel: +9 0212 326 64 61 E-posta: nilgun.serdar@tr.pwc.com Yeni Türk Ticaret Kanunu’nun yeniden düzenlediği işlemlerin başında birleşme ve tür değiştirmeyi sayabiliriz. Bu işlemlerin yanı sıra, mevcut Ticaret Kanunu’nda düzenlenmemiş, ancak 2003 yılından itibaren bir tebliğ kapsamında uygulanmakta olan bölünme işlemi de Yeni Kanun’da detaylı bir anlatıma kavuşuyor. www.ttkrehberi.com 5 Dakika’da Yeni Türk Ticaret Kanunu Şirket Birleşmeleri ve Bölünmeleri Uzunca bir süredir devam eden çalışmalar neticesinde 14 Şubat 2011 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanarak yasalaşan ve 1 Temmuz 2012 tarihi itibariyle yürürlüğe girecek olan Yeni Türk Ticaret Kanunu (TTK) beraberinde pek çok yenilik getiriyor. Yeni TTK’da birçok yeni uygulamaya yer verilmiş olmasının yanı sıra mevcut uygulamalara ilişkin değişiklikler de dikkat çekiyor. Kanun’un yeniden düzenlediği işlemlerin başında birleşme ve tür değiştirmeyi sayabiliriz. Bu işlemlerin yanı sıra, mevcut Ticaret Kanunu’nda düzenlenmemiş, ancak 2003 yılından itibaren bir tebliğ kapsamında uygulanmakta olan bölünme işlemi de Yeni Kanun’da detaylı bir anlatıma kavuşuyor. Yeni Kanun’da, birleşmeye ilişkin düzenlemeler, 6762 sayılı mevcut Ticaret Kanun’unun aksine bütün ticaret şirketleri için tek bir başlık altında hükme bağlanmıştır. Tasfiye halindeki bir şirketin birleşmeye katılması, borca batıklık ve sermaye kaybı halinde birleşmeye katılma halleri ilk defa düzenlenmiştir. Birleşmeye konu olan şirket ortaklarının haklarına ve birleşmenin hukuki prosedürüne detaylı olarak düzenlemelerde yer verilmiştir. Birleşme için şirketlerin aynı türden olma zorunluluğu kalkıyor Birleşmede ön plana çıkan en önemli yeniliğin, birleşecek şirketlerin aynı türden olması zorunluluğunun ortadan kaldırılması olduğu söylenebilir. Ayrıca, devrolunan şirket ortaklarının, mevcut ortaklık paylarını ve haklarını karşılayacak değerde, devralan şirketin payları ve hakları üzerinde istemde bulunma hakları Yeni Kanun’un 140. Maddesinde yer almaktadır. Yeni Kanun ile birleşmelere egemen olan şirket payının korunması ilkesine mevcut Ticaret Kanunu’nda yer almayan ayrılma akçesi adlı bir istisna getirilmiştir. Bu bağlamda, birleşmeye konu olan şirketler birleşme sözleşmesinde ortaklara, devralan şirkette pay ve ortaklık haklarının iktisabı ya da iktisap olunacak şirket paylarının gerçek değerine tekabül eden bir ayrılma akçesi arasında seçim yapma hakkı getirebilirler. Ayrıca; Yeni Kanun uyarınca birleşmeye katılan şirketlerin yönetim organları, ayrı ayrı veya beraber, birleşme hakkında bir rapor hazırlayacaklar ve halen olduğu gibi birleşme sözleşmesi imzalayacaklardır. Birleşme sözleşmesi, birleşme raporu ve birleşmeye esas oluşturan bilanço, işlem denetçisince denetlenecektir. Yukarıda yer verildiği gibi, mevcut Ticaret Kanunu’nda yer almayan ancak vergi mevzuatlarına istinaden çıkartılan bir tebliğ ile düzenlenmiş olan bölünme müessesesi de maddi hukuk yönünden ilk kez Yeni Kanun’da düzenlenmiştir. Bölünme ile ilgili olarak bir şirketin tam veya kısmi bölünebileceği söylenmelidir. Bununla beraber tam bölünmede, şirketin tüm malvarlığı aktif ve pasifleri ile bölünerek dağıtılır. Bölünen şirketin ortakları devralan şirkette pay ve hak iktisap ederler ve bölünen şirket ortadan kalkar. Kısmi bölünmede ise malvarlığının bir bölümü devredilir. Bölünen şirketin ortakları devralan şirkette pay ve hak iktisap ederler. Bölünen şirket kalan malvarlığıyla varlığını sürdürmeye, bu şirketin ortakları da bölünen şirkette ortak olmaya devam ederler. Tahsis edilemeyen aktifler bölünen şirkette kalır. Yeni Kanun’a göre bölünmeden sonra bölünen şirkette kalan net malvarlığının borçları karşılayacak düzeyde olması gerekmektedir. Devreden şirketin ortaklarına, bölünmeye katılan tüm şirketlerde, mevcut payları oranında şirket payları tahsis edilebilir. Bu oranların korunduğu yani simetrik bölünmedir. Bölünmeye katılan bazı veya tüm şirketlerde, mevcut payların oranına göre değişik oranda şirket payları da tahsis edilebilir. Buna da oranların korunmadığı yani asimetrik bölünme denmektedir. Tür değiştirme işleminde mevcut Ticaret Kanunu’ndaki yaklaşım korunmuş ve yeni türe dönüştürülen şirketin eskisinin devamı niteliğinde olacağı kabul edilmiştir. Yeni düzenlemelere göre, bir sermaye şirketi; başka türde bir sermaye şirketine veya bir kooperatife; bir kolektif şirket; bir sermaye şirketine, bir kooperatife veya bir komandit şirkete; bir komandit şirket; bir sermaye şirketine, bir kooperatife veya bir kolektif şirkete; bir kooperatif bir sermaye şirketine dönüşebilir. Belirtilmesi gereken önemli bir husus ise bu tür işlemlerde şirket alacaklılarının ve işçilerin haklarına ilişkin düzenlemelerdir. Yeni Kanun, yukarıda arz edilen işlemlerde, işlemlerin tescil edilmesinden önce alacaklılar için kati bekleme süreleri ön görmektedir. Öte yandan Yeni Kanun ile detaylı bir şekilde düzenlenen birleşme, bölünme ve tür değiştirme işlemlerinde, işçilerin devralan şirkete geçişleri, sorumlulukları ve haklarına farklı bir yaklaşım getirilmiş olup bir sonraki makalemizin konusu olacaktır. EYLÜL 2011 Gökhan Yüksel Şirket Ortağı PwC Türkiye Denetim Hizmetleri Tel: +90 212 326 60 40 E-posta: gokhan.yuksel@tr.pwc.com Yaklaşık 55 yıldır ülkemizdeki ticari yaşamı düzenleyen Türk Ticaret Kanunu’nun yerini Yeni Türk Ticaret Kanunu (“Yeni Kanun”) alıyor. Bu süre içerisinde ticari yaşamda gerçekleşen büyük değişim ve gelişime cevap verecek ve ülkemizi geleceğe taşıyacak Yeni Kanun, 1 Temmuz 2012 tarihinde yürürlüğe girecek. Yeni Kanun’un ülkemizin ticari yaşamını daha kaliteli ve güvenilir bir hukuki zemine getireceği inancını taşıyoruz. Yeni Kanun’a uyum için sadece 10 ay kaldığı ve hazırlıklara şimdiden başlanılması gerektiğini de unutmamak lazım. Bundan sonraki sayılarda detaylı olarak ele alınacak konularda buluşmak üzere. www.ttkrehberi.com 5 Dakika’da Yeni TTK yasalaştı. Değişime hazır mısınız? Türkiye’nin önünü açacak bir uygulama olan Yeni Kanun, Sayın Prof. Dr. Ünal Tekinalp’in başkanlığını yaptığı Türk Ticaret Kanunu Tasarısı’nı Hazırlama Komisyonu tarafından 5 yılı aşkın uzun ve özenli bir çalışma sonucunda hazırlanmıştır. Yasanın hazırlık aşamasında akademisyenlerin, meslek örgütlerinin, sivil toplum kuruluşlarının da görüşleri alınarak TBMM’ye sunulmadan önce ticaret hayatının öznesi konumundaki tüm iş çevrelerinin görüşlerine de başvurulmuştur. Yeni Kanun, yasalaşma sürecinde politik yelpazenin her tarafından, tüm ticari örgütlenmelere; sivil toplum kuruluşlarından mesleki birliklere kadar her kesimden sağlanan destek ile eşine ender rastlanır bir toplumsal ve politik uzlaşı ile kanunlaşmıştır. Yeni Kanun, Türk şirketlerinin “Sürdürülebilir” ve “Küresel olarak rekabet edebilir” olmasına odaklı olarak ve kurumsal yönetim ilkelerini esas alarak hazırlanmıştır. Günümüz dünyasında geçmişe nazaran çok daha önemli olan şirketlerimizin, sürdürülebilir olması, toplumumuzun ekonomik ve sosyal refahı için de son derece önemli bir unsur olarak karşımıza çıkmaktadır. Diğer yandan her şirketin her coğrafyada iş yapabildiği günümüzde, rekabet etmenin kuralları da geçmişte olduğundan çok daha farklı ve dinamik bir yapıdadır. Yeni Kanun, şirketlerimiz için sürdürülebilir olmak ve rekabet edebilmek için gerekli olan altyapıyı hazırlıyor olduğu için son derece önemli ve çağdaş bir kanundur ve hatta şirketlerimize bu açıdan liderlik etmekte, doğru yolu göstermektedir. Tabii, iş hayatının son derece radikal şekilde değiştiği son 55 yılı düşündüğümüzde, Yeni Kanun’un bahsi geçen liderliği yapabilmek için getirdiği hükümler reform niteliğindedir ve ticaret hayatındaki tüm kişi ve kurumların da bu açıdan önemli bir değişime hazır olması gerekmektedir. Bu önemli değişime uyum sağlanabilmesine yardımcı olmak ve Yeni Kanun ile ilgili siz değerli okuyucuları bilgilendirmek üzere PwC olarak bu sayıdan itibaren Yeni Kanun ile ilgili önemli değişiklikleri tek tek ele almaya çalışacağız. Bu sayıda ise Yeni Kanun’un getirdiği önemli kurumları genel anlamda özetliyoruz: l Yeni Kanun, ticari işletme, ticaret şirketleri, kıymetli evrak, taşıma işleri, deniz ticareti ve sigorta hukuku olmak üzere 6 bölümden oluşmaktadır ve bizim yazılarımız özellikle ilk iki bölümle ilgili olacaktır. l Yeni Kanun’a hakim olan düşünce; Kurumsal Yönetim’in, halen borsada işlem gören şirketler için öngörülen kurallar bütünü olmasına rağmen, esasında tüm işletmelere uygulanması gereken bir yatırımcıya güven verme, sürdürülebilir gelişme sağlama kodeksi olduğudur. Kurumsal Yönetim ilkelerine ilişkin düzenlemelere birçok maddede yer verilerek, kurumsal yönetim ilkelerinin şeffaflık, adillik, hesap verebilirlik ve sorumluluk kriterlerinin hayata geçirilmesi hedeflenmektedir. l Yeni Kanun’un yürürlüğe girmesinden 1 yıl sonra yürürlüğe girecek internet sitesi zorunluluğu ile şeffaflık konusunda son derece önemli bir uygulama hayata geçirilecektir. Halka açık olsun veya olmasın, tüm sermaye şirketlerinin bir internet sitesinin olması zorunlu hale getirilmiştir ve internet sitesinde şirkete ilişkin çok önemli bilgilerin yer alması gerekecektir. l Kurumsal sistemin denetlenmesi: yönetim kuruluna gözlem ve kontrol imkanı tanımasıyla birlikte işletmenin sürdürülebilirliği açısından iç kontrol sisteminin kurulması, önemli değişikliklerden bir tanesi olarak karşımıza çıkmaktadır. İç kontrol sistemini kurmakla, işletmenin faaliyetlerini verimli kılma, şirket varlıklarının korunması ve işlemlerin mevzuata uygun gerçekleştirilmesi amaçlanmıştır. l Yeni Kanun, yönetim kurulunun mümkün mertebe profesyonel ve bağımsız üyelerden oluşmasını istemektedir. Yeni anlayışı hayata geçirebilmek adına, yönetim kurulunun dörtte birinin üniversite mezunu olması şartı aranırken, yönetim kurulunun şirkette pay sahibi olması zorunluluğu da kaldırılmış ve tüzel kişilere direkt olarak yönetim kurulu üyesi olma imkanı tanınmıştır. l Yeni Kanun, borsada işlem görsün ya da görmesin, tüm işletmelere muhasebe ve finansal raporlama konularında, Uluslararası Finansal Raporlama Standartları (UFRS/UMS) ile tam uyumlu Türkiye Muhasebe Standartları Kurulu (TMSK) tarafından yayınlanmış Türkiye Finansal Raporlama Standartları’na (TFRS/TMS) uyma zorunluluğu getirmektedir. Söz konusu düzenleme 1 Ocak 2013 tarihinden itibaren geçerli olacaktır. l Yeni Kanun ile birlikte Murakıplık müessesi kaldırılarak, tüm sermaye şirketlerine bağımsız denetim zorunluluğu getirilmektedir. Bağımsız denetim hizmetinin, bağımsız denetim şirketleri tarafından verilmesi öngörülürken, bağımsız denetim hizmetini küçük ve orta ölçekli şirketlerde bir veya birden fazla SMMM ya da YMM’de verebilecektir. Büyük ölçekli şirketlerde ise bağımsız denetim hizmetini bağımsız denetim şirketleri verecektir. Bağımsız denetim zorunluluğu 1 Ocak 2013 tarihinden itibaren başlayacaktır. Bununla birlikte kuruluş, birleşme, bölünme ve devir gibi işlemlerin “İşlem Denetimi” kapsamında denetlenmesi getirilen denetim zorunlulukları arasında yerini almaktadır. l Mevcut Kanun şirketler topluluğu hakkında hiçbir tanımlama ya da düzenlemeye yer vermemektedir. Ancak Yeni Kanun’da şirketler topluluğu geniş biçimde ele alınmış durumdadır. Hakim (ana) ve bağlı (yavru) şirketler tanımlamalarına yer verilmiş olup; bunların kuruluş, çalışma esasları, şirketlerin birbiri ile olan ilişkileri ve karşılıklı sorumlulukları düzenlenmiştir. l Yeni Kanun, anonim ve limited şirketlerde tek pay sahipliğinin de hayata geçirilmesine olanak tanımaktadır. l Hukuki sorumluluklar bağlamında Yeni Kanun’un birçok yaptırımları söz konusudur. Bu yaptırımlar, para cezaları olabileceği gibi hapis cezaları da olabilmektedir. l Dikkate değer önemli yeniliklerden biri; pay sahiplerinin şirkete karşı borçlanma yasağıdır. Yeni Kanun’da belirtilen özel haller ve kar dağıtımı dışında şirket kasasından para alınması net bir biçimde yasaklanmıştır. AĞUSTOS 2011