13 Mart 2013 Çarşamba

Fiyat İndirimi Nereye Kadar?

Fiyat İndirimi Nereye Kadar?


İşletmelerde çok değişik amaç için değişik fiyatlandırma yöntemleri var. Bunlar amaca, içinde bulunduğu sektöre, işletme konumu, rakiplerin fiyatlarına bakılarak. Değer, ürün, maliyet, kar odaklı oluyor. Amaca göre işe rakipleri saf dışı bırakmak ve yeni rakiplerin piyasayı girmesini engellemek, Pazar payını yükseltmek, ya da pazardan büyük pay alıp çekilmek gibi düşünceler de fiyatlamaya en büyük etkenlerdir.

Rekabet eden firmaların yöneticileri en basit olan fiyat da indirim yapma seçeneğini çok kullanırlar. Fiyat talep dengesinin çok hassas olduğu sektörlerde bu genelde görülür. Onlara göre fiyat inerse talep artar talep artarsa kar artar. Oysa indirim bir anlamda kendi sonlarını hızlandırır ve içinde bulunduğu sektöre zarar verir. İndirim yaparak rakiplerini yok edecek olan kurumlar çok büyük yanılgı içindedir. Çünkü bir rakip giderse diğer rakip daha iyi bir iş planı ve maliyetleri daha iyi yöneterek gelirse ki gelir o da sizi piyasadan siler.

Fiyat indirimi yapılmadan önce çok iyi bir plan yapılmalı. İndirim yerine arz talep dengesini çok iyi analiz edilmeli ona göre seçenekler belirlenmeli. İndirim yerine ne yapılabilir sorusuna cevap aranmalı Ürün çeşitliliği, ürünü ya da hizmeti geliştirmek farklılaştırmak, değer algısını değiştirmek, maliyetleri azaltmak, yeni pazarlar, yan ürünler, müşteriyi artırmak, reklam ve kurumsal kimlik, kapasiteyi artırmak, markalaşmak, tamamlayıcı ürünler / hizmetler, iş akısını değiştirmek, dışarıdan içeriye iş almak yada içeriden dışarıya iş vermek gibi seçenekler de düşünülmelidir. Sürümden kazanmak diye bir deyim yok bu yanlıştır.

Bir işletme yeni açıldığında yada piyasaya girdiğinde piyasa da pay kapmak için düşük fiyat dan giriş yapalım sonra fiyatları yukarı çekeriz derler. Beli bir müşteri kitlesi olduk dan sonra fiyatları yukarı çektiklerinde itirazlarla karşılaşmaları çok normal olup duruma göre bir miktar müşteri de gider. İkinci yaptıkları en büyük hata beli bir müşteri kitlesi olmayıp herkese hitap ederler. Oysa hiçbir işletme hem ürün konusunda hem de firma konusunda herkese hitap edemez ve herkesi memnun edilmez onun için müşteri kitleniz kim?

Zaman zaman indirim yapmak yeni müşteriler elde etmek için yapılır. Bu işletmeye yeni müşteri gelmesini sağlamak içinde bir miktar giderler olur. Mümkünse bunun yerine mevcut müşteriye indirim yaparak onlara ayrıcalık tanımanız sizin gelirlerimizin garantisi olur. Toplu alımlarda, aboneliklerde ve pesin ödemelerde bir miktar indirim yapmak sizlere sadık müşteriler meydana getirir. Her zaman ana temel maliyet / kar oranı dengeli olmalıdır. Size kar bırakmayan ürün, hizmeti üretmeyin!! müşteriyi de elde tutmak yerine rakiplerinize gönderin.

Büyürken batmayın!

Büyürken batmayın!






Her iş sahibinin hayalidir. İşletmesini geliştirmek ve kurumsallaşarak; ciroyu artırmak ve karı artırarak yeni tesislere ve yatırımlara imza atmak için adete yanıp tutuşur kendine hakim olmaz. Tam olarak bu zamanda firma acısından en riskli ve hataların en çok yapıldığı bir noktadır. Çünkü işin içene bir de yöneticinin hiç olmadığı kadar duyguları karışarak doğru karar alması imkânsız hale gelir.

Türkiye de büyüme denilince akla ilk gelen aynı sektörden bir firma satın almak ya da başka bir şube açmak. Ancak büyümenin tek yolu bu değildir. Asıl amaç karı artırmak veya piyasa da ilk firmalar arasına girerek kendine alan açmak için de olabilir. Bunun ilk adım olarak kurumsallaşmak olduğu için hemen bölüm ler kurulur harekete geçilir

Büyümenin çeşitleri var bunlar; satın alma, yatay, dikey, çapraz, yeni ürün/hizmetler, küçülerek de büyüme modelleri olabilir. Bu zamanda firmayı kuran ve beli bir noktaya getiren işletmeci karar vermek de zorlanır asıl sorun da görev dağılımında meydana gelir.
Başarılı olmanın duygusu ile kendine olan güvenle her karara kendisi vermek ister işi profesyonele dağıtmaz. Zaman zaman da yanındaki ekibi küçümser ve olur olmaz zamanda müdahale eder. Sorumluluk verir ancak yetki ve insiyatif kullanma hakkı veremez.

Finans acısından da sorunlar baş gösterir. Büyüyeceğiz diye kontrolsüz bir harcama, fazla elaman temin etme yeni ekipmanlar alınır. İşlerin her zaman artarak devam edeceği düşünülür. Bu yatırımlar için de kasada ki para kullanılır yetmediğin de kredi kullanılarak en fazla risk noktasına gelmiş olur şirket çünkü yeni kurumsallaşmış bir firma işine hakim olamayan yöneticiler. Uzman olmayan bir ekip ve tam olarak kimin ne yapacağı net olarak beli olmayan bir ortam kaos alanı

Büyüme noktasında işin uzmanlarından yardım almaz. Alsa da uygulamaya koymaz çünkü kendine göre o kadar biliyorlarsa kendileri niye yapmıyor diye bir düşünce hakim olur . Sorunlar yavaş yavaş baş göstermeye başlar şikayetler artar. Nakit akısı istenilen seviye den düşük olur. Eleman ve müşteriler firmayı terk etmeye başlar sonuç olarak batma noktasına doğru hızla yol alır.

Büyüme noktasında finans, görev dağılımı, yetkiler, yatırımlar çok iyi analiz edilmeli en az 2 adet plan hazırlamak ve hangi şartlar meydana gelirse devam veya tamam demek lazım karar vermeniz lazım

Herkese hayalinde ki işletmeye sahip olması dileğimle

Girişimci ve İşletmeci

Girişimci ve İşletmeci


Bir birine çok benzese de çok farklı noktaları olan bireysel faaliyetler içerir. Girişimciliği net bir tanıma sokmak imkansız. Bir iş fikrini geliştirmek için ürün yada hizmet alanında; pazarı analiz eden katma değer yaratan, yenilikçi, planlama, bilgi, beceri, kendini sürekli güncelleyen ve geliştiren ve kendine fırsatlar yaratan kendi işini kuran Lider ruhlu insanlardır.

İşletmecilik işe net tanım var. Hizmet ve üretim de girdi ile çıktı arasına en fazla kar sağlamak ve maksimum verim almak için ekip, ik, yönetim, organize etmek, finansman sağlamak gibi bilindik işletme departmanları kurmak ve yönetmekle ilgilenir Bunlar da yönetici ruhlu insanlar dan oluşur . Arada bir de girişimci işletmecilerimiz vardır.

Amaç her ikisinde de kar elde etmek, kaynakları en iyi şekilde kullanmak, ihtiyaçları karşılamak ve işletmenin devamı sağlamak ve kişisel başarılar gibi birçok bölümlere ayrılır. Girişimci yeni Pazara girmek için ürün ve hizmet geliştirir. İnsanların neye gereksinim olduğunu bularak kendine niş pazarlar elde eder. İşletmeci işe var olan piyasada yer edinmeye çalışır Girişimcinin kaynakları kıt ve riski daha fazladır. İşletmeci finans yönünden daha rahat hareket eder.

Bir toplumda ne kadar çok girişimci var işe o toplum daha kısa zamanda büyük başarılar elde eder. Ülkelerine adeta taze kan gibi nakit akısı sağlar ancak başarılı olamadığı zaman da büyük bir kayıplar meydana gelir. Psikolojik olarak da yeteri kadar motive olmamış kişi kendi içine kapanarak bir daha denemez. İşletmeci işe toplumun can damarı dır sürekli kararlı bir nakit akış sağlar ve riskleri de o kadar fazla yok sonuç da her ikisi de bir birini tamamlayan insanlardır
.
Yeni çağımız olan bilgi cağında en önemli unsur bilgi ve insan faktörüdür. İşletmeler bir birinin kullandığı iş modeli, üretim sekli ve ürünler, pazarlama, reklam gibi bir çok veriyi kopyala ya bilir ancak 2 şey kopyalanamaz. Bilgiyi kullanma biçimi ve insanların kişilik yapıları fark bura da yatıyor. Girişimci ve İşletmeci ile yazılacak daha çok şey var ama benden bu kadar.

İşten Çıkartın...!!!!

İşten Çıkartın...!!!!

Rekabetin hızla artığı, üretim ve pazarlama, reklam, dağıtım, bilişim teknolojileri, haberleşmenin aynı olduğu veya hızla kopyalandığı bir dönemde; Bilgiye ulaşmanın ucuzluğu, yeni pazarlar bulmanın kolay oluşu ve fiyat faktörünün önemli etkin olduğu bir zamanda fark yaratmak kolay değil. Ama zor da değil!

Böylesine kıran kırana savaş olduğu iş dünyasında fark yaratmak için 2 seçenek kalıyor. Biri nakit gücü diğeri de ekip gücü. Ancak en önemlisi de ekip gücüdür. Çünkü bilgiyi ulaşmak kolay ama kullanmak zordur. Bilgiyi alıp kullanacak ve katma değere dönüştürecek tek varlık insan dır.

İnsanlara hizmet etmeyi ve kendini işe adamayan bir çalışan firmayı zarar ettiren en büyük etkenlerdir. Özelikle bire bir müşteri ile muhatap olan elamanların her davranışı insanlar tarafından hemen fark edilir. Bunun hemen farkına varan alıcı malın en kaliteli ve en iyi de olsa markası dahi hiç bakmadan oradan uzaklaşır.

İnsan kaynaklarına veya işe elaman alım yapan kişiler bu konuya çok dikkat etmelidir. Bir insan iş konusunda bilgi sahibi olamaya bilir, tecrübesiz de olabilir bunlar önemli değil, İşletmeye alınacak elaman eğitime acık öğrenme meraklısı, güler yüzlü, düzgün konuşan, kendine önem veren insanlar saygılı ve ilgili olmalıdır. Sürekli elaman değiştiren bir işletmenin devamını sağlaması imkansız dır.

Eğitim pahalı ama cahillik daha pahalı! Bir iş konusunda bir elaman işe başladığında 6 ay sonra ayrılırsa o işler 1 yıl boyunca aksayacak anlamına gelir. İşe yeni giren birinin ortama ve işe alışması ancak 6 ay sonra verim alınır eğer bu zamanda iş den ayrılırsa gelen kişi de bir 6 ay daha maliyet demek dir. Ne kadar maliyet olur firmaya siz hesaplayın

Yönetim kademesinin beli görev dağılımı yapmaması devamlı müdahale etmek, Bireyin düşüncelerini ve iş fikrini sormamak, çalışanlara gereken güven ve değer verilmemesi, motive, verilen sözlerin tutulmaması , ekip ruhunun oluşmaması iş den ayrılmaların en yaygın nedenlerinden dir.

Ancak bir iş yerinde sürekli şikayet eden, yalakalık yapmak için arkadaşlarını karalayan, çözün değildi sorunlar oluşturan sorumluluklarını başkasına bırakan ve işine gereken önemi vermeyenler hemen göndermeniz de gerekir. İse alımda çok iyi araştırın bilgi edinin ve analiz ler yapmak iyi bunun için sabırlı olun ancak olur da bir gün iş den çıkarmayı düşünürseniz sabahı aksam etmeyin!!!!

Çünkü işletmenın sorumluluklarını yerine getirmeyen ve işini yapmayan bir insan ; Bir organda kanserli hücre gibidir. Kendi işini yapmadığı gibi diğerlerini de engeler. Kanserli hücreden kurtulmanın tek yolu kesmek verimsiz elaman da ise göndermek dir

İşletme kurmak mı satın almak mı?

İşletme kurmak mı satın almak mı?


Bir iş fikrinizi hayat geçirmek veya işletmenizi büyütmek için bir başka sektörde yada yeni bir şube açma yı düşünebilirsiniz. Kendinizi hazır his ediyorsunuz; İş planı, finans, sektör, eğitim ve işi yürütmek için gerekli donanıma sahipsiniz. Bu durumda iki seçenek arasında kalınır İşletmeyi yeni mi kurulmalı yada şirket mi satın alınmalı avantajları ve dezavantajları iyi analiz edilmeli. Çok önemli bir dönüm noktasıdır! yanlış bir secim bastan sizi yenik duruma sokabilir.

Yeni işletme kurulacak ise boş arsamı, iş yerimi kaç m2 olacak kapalı alan net alan brüt alanlar iyi hesaplanmalı gereğinden büyük olması giderleriniz artırır küçük olması da kapasite kullanımını ve yatırımınızın geri dönüşünü zaman olarak uzatır. Ayrıca çalışma işini, ruhsat çıkarma alt yapı, enerji, su yasal sorumluluklar ve şirketin türü hakkında iyi bir çalışma yapmak lazım yeni abone olunması gereken işeler de çıkar Unutmayın varlıklı olmanın ilk kuralı sermayeyi korumak dır.

Karar verdik den sonra gereken yerler den izinler alınmalı ve başvurularak evraklar tamamlamak, ekipman ların montajı, yeni ekip kurmak ve finanse etmek zordur. Hazır müşteri olmadığı için en az 1 yıllık giderleri karşılayacak nakit olmalı. Bunun yanında planladığınız gibi işletmenizi kurmanız bir kurumsal kimlik ve farklı bir anlayışla yola çıkmak gibi avantajlı yönleri de var .

Hazır bir işletmeyi almak da bir çok yönden iyidir ancak o da kendi içinde risk barındır. Öncellikle işletmenin uzun ve kısa dönem gelir, giderleri hesaplanmalı borcu var mı diye bakılmalı ve ilk görünüşe aldanmamalı karlı bir işletmeyi kimse devir etmek istemez. Fark etmediğiniz bek çok mali yükümlülük ve sorunlar getirir firmanın geçmişi lekeli olabilir. Ekipmanlar ve kullanılan alana bakım giderleri gerekir. Ayrıca sizin işletme mantığınıza uyması zaman alabilir.

Avantajlı yönü işe kısa zamanda para kazanarak kendinizi finanse edersiniz. Hazır bir müşteri kitlesi ve iş yerinin aktif olmasından faydalanırsınız hazır bir stok da olduğundan dolayı işletmeyi kısa zamanda karlı bir hale getirmek tamamen sizin yeteneklerinize kalmıştır. Biri işletmeyi devir ediyorsa o iş yeri ya kar etmiyordur yada yeni bir iş dallına girecek olmasıdır. Bunu iyi analiz edin ve işin uzmanlarından yardım almanız sizin acınızdan daha iyi olur

Hangi Danışmana Danışalım?

Hangi Danışmana Danışalım?


Danışmanlık bir insanın sorunlarına çözüm bulmak için 2 insanın karşılıklı bir birilerine düşüncelerini ileterek en mantıklı ve uygun şekilde nasıl yapılacağına karar vermek için konuşmasıdır. Birçok bölümleri vardır. Akla gelenler; Yatırım, işletme, finans, gayrimenkul, borsa, psikoloji, diyet, sağlık, eğitim ve spor gibi birçok dalları var. Öncelikle sunu şöyleyim onlar da bir insan çok fazla beklenti içine girmeyin bu işler uygulama ve zaman gereken dir. Onların elinde sihirli değnek ya da tılsımlı yazılar falan yok öyle hemen hayatınız değişmez. Öyle bir beklenti için de yatırım ve finans konularında danışman arıyorsanız. Bırakın define arayın; daha çabuk zengin olursunuz tabi bulursanız.

Sorunlarına çözüm arayan kişi danışmanlık hizmeti aldığında birçok gerekli bilgiyi saklar ve kendini maskeler ya olduğundan fazla anlatır ya da az anlatır bu durumda çözüm de imkânsız olur. İsterler ki danışman bunları görsün. Onun için tam olarak kendilerini ve düşüncelerini ifade etmeli beklentilerini net söylemeliler. Bizler de kimsenin düşüncelerini okuma yeteneğimiz yok. Müneccim değiliz, falcı değiliz. Sağlıklı bir iletişim ve güven çerçevesinde olmalı güvenilmez bulduysanız hiç konuya girmeyin!

Danışman seçiminde de seçici olunmalı. Öyle insanlar var ki kulaktan dolma bilgilerle veya o konuda bir iki tane makale okuyarak mezun olduk dan sonra eline kaynak almamış ve kendini geliştirmemiş okulda ne verildiyse onla yolla devam ediyorlar. Zaman değişiyor bu gün çok mantıklı olan düşünce 2 gün sonra tam tersi olabilir. Onlara göre işin püf noktası denilen saçmalık var. Artık o düşünce antika oldu simdi başarı bütünü görmek de onun içinde hem o işin gerektirdiği. Konuyu ve çevresinde dolaylı olarak etkileyen konularda da gerekli bilgileri olmalı.

Her insan az veya çok yemek yapmasını bilir. Yemeği tarif etmek ayrı, yemeği mutfak da hazırlamak ve servis etmek başka bir sey. Hayatında yemek yapmayan kişinin tarifi ile ne kadar güzel yemek yapılır? Danışman seçiminde de işin içinde olan insanlar konuya tam hakim olur ve en iyi şekilde faydalanırsınız. Ne demiş atalarımız ‘ lafla peynir gemisi yürümez, Aynası iş dir kişinin lafına bakılmaz’ Ne de güzel söylemişler. Ayrıca en az 2 tane danışmana gidin ama bu rakam 4 olmasın o zamanda sağlıklı düşünemezsiniz.

Türkler Zengin olamaz!!

Türkler Zengin olamaz!!


Neden mi ? Çünkü Türk kültüründe girişimcilik, yaratıcılık, buluş, icat, değer yaratma, yatırım,finans, işletmecilik, pazarlamar, reklam ve en önemli side okumak boş kavramlar romantik bir delilik olarak görülür ve dalga geçilir . Üretmek ve satmak üzerine kurulu hala toprak ve sanayi devrimden kalma düşünceler hakim.

Bunun nedeni hiç tereddüt yok ki bizleri yetiştiren öğretmen, aile ve çevrenin büyük payı var.
Daha insanın ilk öğrenme yıllarında; öğrenme ve deneme duygularına büyük bir darbe vurulur. Kendi kendine yetinmeye çalışmaya baslayan birey birilere tarafından yardım etmek niyeti ile başka biri tarafından yapılır ve bu çocuğun kendine olan güven ve duyguların gelişmesine olanak tanınmaz.

Toplum da hala para, mal, mülk, ticaret, girişimcilik varlıklı olmak dan söz eden insanlara diğer insanlar dalga geçer ve senin gözün yüksekler de sen mi? bırak bu işleri aklın hava da gibi söz ve davranışlarla alay edilir. En çok kullanılan cümlede ' biz böyle gördük babamızdan senden mi akıl alacağız '


Bir zaman sonra o dahi çocuk gider yerine uslu, kendi güveni olmayan korkak, bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın mantığı ve zaten ben fikrimi ve düşüncemi de söylesem bir şey olmaz beni dinlemezler onlar daha iyi bilir der.Kendisinin belli kuralar ve görevler çevresinde yasaması, kimse yapamadıysa bende yapamam düşüncesi ile hareket eden birey kendisinin normal bir insan gibi yaşamasını kabul eder ve içinde ki o dahiyi öldürür

Kendine yeni görevler verir ben okuyarak ya devlet memuru olmaya yada bir firma da çalışsan vasat bir insan olamak için kendini şartlandırır olmadı baba mesleğine devam ederim der ve öyle yapar kendi nesillerine de öyle aşılayarak gelecek bir nesil yok olur


Sonuç olarak biz Türkler hala devlet ve birey olarak başkalarına bağımlı yaşamak sorunda kalırız.
Kuraları onlar korlar biz uyarız. Bu çark öyle de devam eder ta ki bu toplum uyanıp da kendini hizli bir sekide gelişmesine kadar. bunun da tek yolu var. merak, okumak, araştırmak düşünmek ve uygulamak dır yoksa biz bu akılla bir arpa boyu yol almayız

İslamda Girişimcilik

İslamda Girişimcilik


Müslümanlar arasında tembellikleri ve başarısızlıklarını gizlemek için en çok kullandıkları cümle Allah nasip etmedi, Müslümanı çok para bozar, çok mal haramsız, çok laf yalansız olmaz, Allah parayı istediğine ilmi isteyene verir diyerek Allah'ın vermediğini ima eder gibi birçok cümle duyarız. İslamdaki iş anlayışını ve işletmeciliği bilmediğimiz için duruma tam hakim olamayız. Gerçekten öylemi?

İslam dini gerçek den girişimciliğe karşımı? Türkiye de girişimciliğin en revaçta olduğu bu zamanda kimse neden bu konuya değinmez. Seminerler, söyleşiler, konferanslar, melek yatırımcılar, teşvikler, kosgeb, kobi destekler, girişimcilik yüksek lisans derken kimse işin dini boyuta değinmek istemiyorlar. Memlekette tartışmasını ve bilgi alış veriş yapmasını bilen çok yok. Yanlış anlaşırım korkusu ile bu konuda bilgisi olan da bir tek kelime dahi etmiyor. Özelikle bayanlar.

Gelelim girişimciliğe, İslam ticareti bizzat destekleyen bir dindir. “Kazancın onda dokuzu ticarettedir” Hadisi Şerifiyle Hz. Peygamber (S.A.V) ticaretin önemine vurgu yapmıştır. Hz. Muhammed (S.A.V) , Hz. Hatice, İmam Ebu Hanife, Hz. Osman ve daha niceleri ticaretle uğraşmışlardır. Hz. Muhammed (S.A.V.) ilk evliliğini bir iş kadınıyla (Hz. Hatice) yapmıştır.

Tacirler de girişimcilerin bizzat kendileri oldukları için girişimcilik, yeni sermaye ve iş imkanları oluşturma kutsal sayılmış ve desteklenmiştir. Desteklenmiştir ama bakın yine aynı kapıya çıkıyoruz. Ticarette etik, ahlak ve değer yargıları her şeyin üzerinde tutulmuştur. İşlerin yazılı yapılması, sözlerin kağıda dökülmesi, şahitlerin tutulması, niyetin halis olması, hileden uzak durulması gibi etik değerler ön plana çıkartılmıştır.

Bununla birlikte Kuran'ı Kerim ve Hadislerde şükür, sabır, çok çalışmak, ekip çalışması, öz-verilik, istişare, sebat gibi unsurlar telkin edilerek pek çok ayetlerde bazen direkt bazen de dolaylı olarak başarının yollarına işaretler verilmiştir.“İnsana ancak çalıştığının karşılığı vardır.” (Necm süresi, 39) ayetinde tembelleri uyarırken,“Allah’ın sana verdiğinden (O’nun yolunda harcayarak) ahiret yurdunu iste; ama dünyadan da nasibini unutma Allah sana ihsan ettiği gibi, sen de (insanlara) iyilik et Yeryüzünde bozgunculuğu arzulama Şüphesiz ki Allah, bozguncuları sevmez.” (Kasas süresi,77) Peygamberimiz, aldatmayan doğru tüccarın mahşerde Sıddıklarla beraber olacağı müjdesini vermiştir

Serbest piyasayı destekler, hatta zengin sınıfın varlığını ve sınıfsal farklılıkları sonuna kadar kabul eder. İşin en ilginç tarafı kazanma limiti yoktur, istediğiniz kadar kazanabilirsiniz. Bunun yerine zekat, fitre, burs gibi toplumsal destekleri ön plana çıkartarak zenginin malını fakire dağıtımını ve paylaşımını esas alır. Faizi yasaklayarak haksız ve risksiz kazancın önüne geçerek üretmeyi destekler. Kısaca, İslam Dini ticareti, girişimciliği teşvik ettiği gibi sınıf tabakaları arasındaki yardımlaşmayı da teşvik etmiştir. Bununla birlikte başarı yolculuğunda ve sonrasında ego imtihanına karşı dikkatli olunması gerektiğini telkin etmiştir.

Son söz olarak şunu söylemek istiyorum. Siz de benim gibi Amerikan başarı hikayelerinden bıktıysanız biraz geçmişe bakmakta yarar var derim. Onların bizlere öğretmeye çalıştığı bilgiler bizlerin dininden ve tarihinden alınmıştır. Yeryüzüne insan geldiğinden beri girişimcilik var olagelmiştir. Şu anda dünyanın ilk girişimcileri bizmişiz gibi Amerikalı insanların ağızlarının içine bakılmasını ben bir özenti olarak değerlendiriyorum. Neyse bu tartışma çok su götürür. Girişimcilik fikriniz ve hayaliniz hakkınızda hayırlısıysa gerçekleşmesini diliyorum.

En İyi Yönetici Kendini Gereksiz Yapandır!!

En İyi Yönetici Kendini Gereksiz Yapandır!!






İşletmelerde genelde bir görev dağılımı ve organize olma sorunu var. Bunun en büyük payı yöneticinin bireysel düşünceleri kurumun çıkarlarının önüne geçiyor. Tam olarak kurumsal olmayan firmalar olan teknikerlik yada uzmanlık dan kendi işini kuran yöneticiler her şeyin en iyisini ben bilirim diyerek kurduğu ekibi onların bilgi ve deneyimlerine önem vermeden müdahale ederek; motivasyon düşüklüğü, birlik ruhunu, ait olma duygusuna büyük darbe indiriyor. Bunun sonucu da iş den ayrılmalar ve memnuniyetsizlik, dedikodu, iletişim ve güven eksikliği, kendini değersiz görmeler artarak firmanın potansiyelini düşürüyor.

Öncelikle yönetici duygusal olmadan kurum için en uygun kararlar almalı, ekibi yönlendirmeli. Elaman alımında daha iyi çalışırlar diyerek elamanların veya kendinin arkadaşlarını, aynı memleketlisi ve akrabalarını işe almak ilerde ciddi sorunlara yol acıyor. Kendi basına çok iyi çalışan kişi tanıdıkları yanında iş başladığında verim düşüyor. Ayrıca ekip ruhu yaratmak için ekiple ne çok yakın nede uzak olmalı. Fazla yakın olduğunda şakalaşmalar ve para alıp vermelerin sonucunda lakayt hareketler baslar. Onlar sizin iş arkadaşlarınız herkes yerini ve işini bilmeli.

Yönetici İşletmenin planlama, yönetim ve iş takip yaparak herkese görevini göstermeli ancak kendisi yapmamalıdır. Gerektiği zaman da inçe ayarlamalar yapmaktır. İşle ilgili gerekli bilgilendirme, eğitim ve önemli kararlar almak bu kişiye ait. Patronlar genelde işletmecinin ve yöneticinin yaptığı işleri çok kolay ve kendisinin de yapacağını düşünerek ona diğer elemanların yaptığı işi yapmasını söyler. Senin yaptığını bende yaparım diyerek yol da veriyorlar. Ne iş yapıyorsun bütün gün oturup ancak telefonlarla veya konuşmakla zaman geçirip çay içiyorsun İnternet de dolaşıyorsun derler.

Size basımdan gecen bir olayı paylaşayım. Bundan 4 yıl önce Üsküdar da bir otomotiv firmasına yönetici olarak işe başladım. İlk girdiğim zaman 4 ayın bütün hesaplamalarını yaptım ve firma o ay 5.600 TL nakit sağlamış ilk işim yeniden bir görev tanımlamak ve bunlar için ekibi koordine ederek iş sistemini komple değiştirdim. Elaman göre uygun en iyi şekilde yapacağı işleri verdim ve 1 kişiye göndermek zorunda kaldım. Bende hem yönetim, nakit, satın alma ve hizmetlerde ve ürünlerde değişiklik yaptım. Bu şekilde 9 ay çalıştım. Bir gün patron bana sen olmasan da ben yürütürüm dedi. Bende hiç tereddüt etmeden ilişkimi kestim. Aksam hesap yaptım ve teslim etim bu hesaplamalar sonucu en son ayda toplanan net kar 14.200 TL olarak teslim ettim. İş den ayrıldıktan 3 ay sonra firma iflas ederek devir etmek zorunda kaldılar.

Ancak bir zaman sonra bende hata yaptığımı anladım madem iyi bir yöneticiydim o zaman ben olmadan da sistemde bir aksama olmadan devam etmeliydi. Bilmeyerek sistemi kendi kendini yöneten değildi sürekli bana bağlı bir şekilde kurmuşum. Asıl nitelikli yönetici kendisi olmadan da har hangi bir aksama imkan vermeyecek sistem kurmalıymış o zaman anladım.

Uzmanlık Akla Bağlı

 

Her toplumda mı bir tek bizim toplum da mı var? Bilmiyorum ancak bizim toplumda bol miktar da var hem de aramana da gerek yok onlar sizi bulur. Bizim insanlarımız çok zeki ve akıllı hem de beklenen den çok bu iyi de bir de bunu genç nüfus potansiyel de eklenince yapamayacakları bir şey kalmıyor ancak herkesin işinde uzman olması lazım.

Aklınıza hangi alan gelirse bizim insanımıza sorun kesin söyleyeceği çok sözü vardır. Her iş de her konuda bilgiye sahipler ve en iyi kendileri bilir! İş, siyaset, yönetim, askeri hata tıp, din bile sorun söylesinler. Bilir kişiye ve işin uzmanına gerek yok. Onlar kendilerinin doktoru, avukatı, öğretmeni, psikologu, her şeyi olurlar kimseye danışmaya gerek yok.

Bu kişiler bir bardak çay içene kadar şirket kurarlar, devleti kurtarırlar, borçları öderler, yüzlerce kişiyi as ve iş sahibi yaparlar. Olmadı evlendir üzerinde bir de ev, araba verirler. Sanki kendilerinden başka akıllı insan yok o konun uzmanları onun kadar düşünemezler. Kendilerine işin o kadar da kolay olmadığını söylediğinde de seni bile zor durumda bırakacak kelimeler kullanırlar. Siz de iş yok derler

Bu düşüncede ki insanları tanımak son derece kolay dır. Onlar da bir cahil cesareti var. Hiçbir işi bitiremezler söze gelince çok laf işe gelince yok olurlar. Her zaman kıvırmak için bir nedenleri var bu konuda hiç sıkıntı çekmezler. Kendilerine bu işin aslında böyle olduğunu ve bu şekilde yaparsan daha iyi sonuç alırsın dediğinde tehditkar Bir bakışla sen benim kim olduğumu zan ediyorsun ben bu hayat öğreneceğim her şeyi öğrendim der. Ben bilmem kaç yıldır bu işi yapıyorum senin bildiğin kadar benim unuttuğum var kelimeler adeta seri şekilde bir nefes almadan konuşur.

Her işi kendileri yaptığı için danışmanlara da öğretmenlere de gerek duymazlar. Çocuğun eğitim için anaokuluna gönderip kim para verecek. Danışmana ne gerek var zaten ben biliyorum onlara ücret ödeyecek göz var mı bende derler. Kendilerinin 100 birime hal edeceği bir işi uzmanına 2 birim bedel ödemek için gider o işi 120 birime mal eder sonra da danışman parası vermedim diye ortalık da dolanır. Sonrada kendisine toplam maliyetini öğrenir ama iş iş den geçmiştir.

Böyle insanları karar mekanizmalarında ve yönetim kademelerinde değil de beden gücü gerektirecek iş de çalıştırmak en akıllıca olanıdır .

Mükemmel Olun

İyi Olmayın! Mükemmel Olun


Dünya hızla değişiyor. Türkiye de değişiyor! Bu zamanda değişeme ayak uyduramayan insanlar, toplumlar, işletmeler ya iflas edip yok oluyorlar ya da rakipleri tarafından oyun dışına itiliyor. Değişim gelişimin sonucudur. Kimse yerinde durmuyor bizlerde durmamalıyız.

Artık nüfus çokluğu yada toprak büyüklüğü önemini yitirmiş olup o ülkenin ve insanlarının dünyada söz sahibi olmalıysa doğru orantılıdır. Toplum ne kadar bilgili, eğitimli olursa o kadar ilerler. Kendi öz kaynaklarını etkin kullanmak, üretimi artırmak, değer yaratmak ve doğru yatırımlarda bulunulmalı. Böylece gelir seviyesi ve toplum refahı artar. Son zamanlarda bunlar gerçekleşmek de gençlikte büyük uyanmalar var. Her gecen gün uluslararası arenada şirket ve yöneticilerin artması beni onurlandırıyor

Yine de sorunlarımız var üretmek den çok tüketmeye odaklanmış durumdayız atıl yatırımlar. Tembel insanlar, üretmek yerine satın almak, yurt dışı ürünlere önem vermek, dışa bağımlılık, lükse ve rahatlığa düşkün oluşumuz, malla değer vermemek, gereğini yerine getirmemek ve bir amaca bağlı olmadığımız dan dolayı bu süreç çok sancılı oluyor. Bunun sonucu milli kayıplar ve başarının düşmesidir.
Ondan dolayı bu zamanda iyi olmak yetmez mükemmel olmalıyız.

Çünkü bir tek mükemmel olanlar devamını sağlar ve ayak da kalır. Bunun için eğitim, üretim, fen, sanayi ve bilgi alanında çalışmalar yaparak doğru insan gücünü doğru yerde kullanmalıyız. Yanlış olan her yatırım ve işini uzmanına vermemek bizlere bireysel ve ülke olarak zarar demek dir.

Hem yetişmiş insan gücünü hem de elimizde ki olan varlıkları israf etmek den çok en etkin kullanmalıyız ve kullanmayı da öğretmeliyiz Doğru iş de doğru insanı bulana kadar insan değiştirmek de bir sakınca görmüyorum. Ülkeyi büyük bir işletme olarak düşünün ve insanlar da bunun birer çalışanı yeteneksiz ve işine hakim olmayan biri bunu ne kadar idare edebilir?
Simdi karar verin! İyi olmak mı mükemmel mi? olmak lazım.

İnsanlar iyi insanları sever ancak mükemmel insanlarla iş yapar. İşiniz de sizden daha mükemmel kimsenin yapmasına ve daha çok çalışmasına izin vermeyin!