31 Ekim 2013 Perşembe

Emlak listeleme ve satış tekniklerinin özeti

Kaynak http://www.emlakcidostu.com/emlakcilarin-dikkat-etmesi-gereken-noktalar/
“Emlak listeleme ve satış tekniklerinin özeti” niteliğindeki aşağıda sıralanmış püf noktalar, bütünlüklü olarak algılanmalı ve uygulanmalıdır.
1. Alıcılara emlak satmak, mal sahibiyle anlaşma yapmaktan 30 misli zordur.
2. Yeni emlakçının ilk işi, en kısa sürede işini öğrenmesidir.
3. Emlakçı, insanları etkileme ve iletişim gücü ile orantılı olarak kazanır.
4. Emlakçı, yeterince para kazanmıyorsa, yeterince servis vermiyor demektir.
5. Emlak işinde eğitim, sadece bu işte başarıya ulaşmış kişiler tarafından verilmelidir (teorisyenlerden alınması sakıncalıdır).
6. En iyi olmak için, en iyilerle birlikte olmak gerekir.
7. Ortalama satıcıdan daha fazla kazananlara, profesyonel satıcı denir.
8. Profesyoneller, dış etkenlerden dolayı morallerini bozmazlar.
9. Şampiyon emlakçı, finansal, ruhsal ve fiziksel açıdan zengin olandır.
10. Para, anlatıldığı gibi insanları kötü yapmaz. Paranın insanı kötü yaptığını söyleyen kişiler, ortalama ya da kaybeden kişilerdir; onlardan mümkün olduğunca uzak durulması gerekir.
11. Ortalamaların veya başarısızların genelde kaçış bahaneleri, “Problem ofiste; ofisim iyi olsa daha başarılı olurum”, “Ailem var; geceleri geç saatlere kadar çalışamam”, “Tanıdığım hiç kimse şu anda emlağını satmıyor”, “O kadar fazla sayıda insana gitmeme gerek yok” şeklinde sıralanan cümlelerden oluşmaktadır.
12. Şampiyonlar kendilerini ispatlamak için yanıp tutuşurlar. Ortalamalar ise, vücutsal ihtiyaçlara odaklanır, varlıklarından dolayı taktir edilmeyi beklerler.
13. Profesyoneller, ayrıntılara dikkat ederler, hedefe odaklıdırlar; her gün yeteneklerini geliştirmeleri, en iyi servisi vermeleri gerektiğini bilirler.
14. Düşmek için bir planı olanlar veya gemilerini yakmayanlar, emlak işinden kolayca vazgeçebilirler; işi yapmak için değil, kendilerine şans vermek için sektöre girmişlerdir.
15. İnsanlar mantıkları ile değil, duyguları ile satın alırlar. Duygusal neden yaratmak ve işi sonuçlandırmak, emlakçının işidir.
16. Emlakçı, duygusal satışı gerçekleştirmek için müşterisinin kafasında pozitif imaj çizmelidir.
17. Hiçbir müşteri, kendisine bir şey satılsın istemez. Kontrolün, kendisinde olmasını ister.
18. Müşteri kendini, Şampiyona satar ve şampiyon onu yönlendirir.
19. Şampiyonlar, reddedilme olasılıklarını düşürmek için ortalamalardan farklı kelimeler kullanırlar.
20. Düşünmeden yaptığınız şeylere refleks denir. Reflekslerinizle, Emlak Sahibi‘nin kafasında doğru emlakçı olmanız gerekir.
21. Sınıflandırılmış adaylar, karşılarında sadece refleksleri güçlü emlakçı görmek isterler.
22. Alıcıyı sınıflandırmak için, anında refleks sorular sorulmalıdır.
23. Kayıt kasetleri ve eğitim kartları, refleksleri geliştirmek için ana malzemelerdir.
24. Refleksler sürekli tekrar ile geliştirilir.
25. Eğitimin başarıya ulaşması için, önceden öğrenilenlerin akıldan silinmesi gerekir.
26. Yeni bilgilerin, sürekli pratik yapılarak güçlendirilmesi gerekir.
27. On adımda profesyonellik:
A. Dünya batsa bile moralini bozma,
B. Profesyonel gibi giyin,
C. Etrafını en iyilerle donat,
D. Bütün soruların cevaplarını refleks olarak öğren ve uygulayabilir hale gel,
E. Profesyonel gibi konuş,
F. Sürekli kendini geliştir,
G. Etrafındaki satıcılara saygılı ol.
H. Aile ve arkadaş ilişkilerinde dikkatli ol.
I. Sürekli yeni insanlarla tanış.
J. Dürüst ol.
28. Mal sahibi ile anlaşma yapanlar, doktor ve ortalama satıcıdan daha fazla kazanırlar.
29. Çoğu ortalama satıcı, sektörde kalabilecek kadar dahi para kazanamaz
30. Başarısız olanlar, eski alışkanlıklarından kurtulamayıp, her şeye bahanesi olanlardır. Ortalamalar, yapmaları gerekenleri hep göz ardı ederler.
31. Emlakçılık, odun taşımacılığı gibi, işi yaparken öğrenilen bir meslek değildir; eğitim alarak ve pratik yaparak geliştirilmelidir.
32. Emlak işinde “stok yoktur” demek cahilliktir. Stok, emlakçının satılabilir anlaşmalı portföyleridir. İyi portföyleri olmayan ofisler, ayakta kalamazlar.
33. Listelemeyi öğrenemeyenler, emlak işine pamuk ipliğiyle tutunuyor demektir.
34. Aynı ofis içinde çalışan iki Emlak Müşteri Temsilcisi, birbirilerinin bölgesinde izin almaya gerek olmadan listeleme yapabilirler.
35. Profesyoneller, beceriklilerden bir şey öğrenmeye çalışırken, ortalama satıcılar, bu duruma ağlayarak tepki verirler.
36. Listeleme şampiyonu olmanın bedeli ağırdır. Birçok satıcı da bunu ödemek istemez.
37. Emlakçının öğrenmesi gereken 4 şey:
A. Portföy Bilgisi
B. Emlak Finansı
C. Servis Alanı
D. Ofis Formaliteleri
38. Emlak işinde başarısızlığa giden en hızlı yol, ofiste müşteri beklemekten geçer.
39. İş üretmeyen satıcılar, ofis irtifa kaybedince ilk uzaklaştırılacak olanlardır.
40. Referans almak, şampiyon olmanızı değil, şampiyon kalmanızı sağlayacaktır.
41. Emlak işinde servet, portföy kapılarının ardındadır.
42.
 Emlakçının istediği her şey, bölgesindeki kapıların arkasında gizlidir.
43. Kapı çalmamız için gerekli 3 şey:
A. Nedeni olmak.
B. 
Söylenecekleri tekrar etmek.
C. Ne olursa olsun pozitif olmak.
44. Emlakçının başarılı olmasının en büyük engeli, kapıları çalmaya olan korkusudur. Bunun da nedeni, kendi duygularını disipline edememiş olmasıdır.
45. Emlakçı kapıları çalarken, karşısına çıkabilecek iyi insanlara odaklanmalıdır.
46. Kapıları çalmak, emlakçıya zarar vermeyecektir, ancak çalmaya olan korku, emlakçıyı kısa sürede kahredecektir.
47. Kapı çalanlarla dalga geçenler, işi yapmaktan aciz olanlardır. Kapı çalmamak için bahane yaratan ya da alternatif yol öne süren herkes kaybedecektir.
48. Şampiyonlar, reddedilme korkularının, başarılı olmalarının önüne geçmesine izin vermeyen kişilerdir.
49. Zamanı en üretken şekilde geçirmek için, kapıları çalmak ve en iyi sunumu yapmak gerekir.
50. Kapıyı çalarken en basit “Günaydın ben ……..’dan Erdem Şahin, nasılsınız? Emlak piyasası şu anda çok hareketli, siz iki sene içinde taşınmayı düşünüyor musunuz?”
51. İyi bir Broker, işe yeni başlayan bir emlakçıyı, kapı çalma işinde hiçbir şekilde yalnız göndermeyendir.
52. Listeleme bankanızda etki yapmanız için, kapıları tek tek çalmanız gereklidir.
53. Telemarketing, sadece randevuya dönüşürse işe yarar.
54. Listelemeniz için, insanların sizi sevmesi ve güvenmesi gereklidir.
55. Satış işlemlerinde alıcıların çoğunun, emlakçının duygusal desteğine ihtiyacı vardır.
56. Alıcılar, ofis resepsiyonlarında anında sınıflandırılmalıdır.
57. Şampiyonlar, rayicin üzerindeki yerleri listelemezler.
58. Listelemede, doğru fiyat ile başlanırsa başarıya ulaşma şansı artacaktır.
59. Ortalama satıcı, Emlak Sahibi‘nin yüksek fiyatını kabul etmek ile kendi sonunu kendisi hazırlamıştır.
60. Akıllı emlakçı, teklif olmaması halinde Emlak Sahibi’ni önceden arayarak, fiyat indirimi ister ve her üç haftada bir yüz yüze görüşür
61. Emlakçının emlakı doğru fiyattan listelemesi için, satılık piyasa analizini kullanması ve piyasada emlakların kaç gün beklediğini göstermesi gerekir.
62. Emlakçı, listeleme görüşmesi için ne kadar hazırlanmış ise, o kadar başarılı olacaktır.
63. MS‘nin emlakını, doğru fiyatlandırması çok düşük olasılıktır. Yanlış fiyatlandırma Emlak Sahibi‘nin suçu değildir.
64. Ortalama satıcılar, listeleme yaparken acele edenlerdir.
65. Emlakçı, listeleme randevusundan önce, listeleyebileceği en üst rakamı belirler.
66. Listeleme prezantasyonu, kelime kelime ezberlenmelidir.
67. Akıllı emlakçı, Emlak Sahibi‘ni önce dış görünüşü, sonra da ağzından çıkanlar ile etkiler.
68. Listeleme prezantasyonu için yanınızda satılık piyasa analizi, satılık pazarlama anlaşması, listeleme rehberi, yazı için tahta, metre, pusula ve hesap makinesi bulunması gereklidir.
69. Listeleme, uzun dönemdeki birçok küçük “evet”in sonucunda alınan imzadır.
70. Şampiyon listeleyici, kendi özelliklerini onaylama getirecek sorular ile faydaya dönüştürebilendir.
ÖRNEK:
“Ben bu işin profesyoneliyim” demek yerine “İşinizi profesyonellerle yapmak istersiniz değil mi?” gibi.
71. Alıcı, karşısında soruya soru ile ya da “değil mi” edatı ile karşılanmalıdır ve işi sonuçlandırmaya önem verilmelidir.
72. Listeleme yapmak, Emlak Sahibi‘ne “evet” cevaplarını verdirerek birçok soru ile yönlendirmektir. Sorulan soruların cevaplarını, Emlak Sahibi‘nin bilmesi şarttır.
73. MS için, iki alternatif yaratılmalı ve iki alternatiften birine yönlendirilmelidir.
74. İnsanlar, duygusal olarak alırlar ve istedikleri insanlarla çalışırlar; en doğru emlakçı ile çalışmak durumunda değildirler.
75. Listeleme formu, randevu alınmadan önce doldurulmalıdır.
76. Ortalama satıcının itirazlardan korkmasının nedeni, müşterinin nasıl karar verdiğini bilmemesidir.
77. İtirazları sevmeye başladığınız zaman, profesyonel olmaya başlıyorsunuz demektir.
78. Profesyoneller, yanıt hakkında yargıda bulunmazlar; kendilerine kısa sürede en uygun yanıtı yaratmaya çalışırlar.
79. Profesyoneller, ön yargılı olmaz?
ÖRNEK: 
Evime afiş asacak mısınız? Evinize afiş asılsın istiyor musunuz?
80. Alıcının her itirazı, “anlıyorum”, “haklısınız”, “ancak…” kelimeleriyle pozitif tarafa yönlendirilmelidir.
81. Müşteriler, kendilerine göre her zaman haklıdır ve anlaşılmak isterler. Haklısınız… anlıyorum… ancak…
82. Sahibinden satılıklar, listelemenin ana kaynağıdır.
83. Sahibinden satılıklar, emlakçılar için altın madenidir.
84. Sahibinden satılığı listeleyememenin üç ana nedeni:

A.
 Bilgisizlik
B. Reddedilme korkusu
C. Israrcı olmamak
85. Şampiyon emlakçılar, telefon rakamlarındaki ilk üç sayının bölgeyi ifade ettiğini bilirler.
ÖRNEK: 
350 90 10 Akatlar’a ait bir numaradır.
86. Emlakçı takibini, en iyi müşterisi üzerine değil, en motive müşterisi üzerine yoğunlaştırmalıdır.
87. Akıllı emlakçı, listeleme görüşmesini, 25 dakikadan ne az ne de fazla tutandır.
88. Emlakçı, politika ve din konularında müşterilerine yorum yapmaz
89. Fiyatlandırmada önce, satılık piyasa analizi anlatılır ve fiyata, pazarlama anlaşmasının üzerinde onay istenir.
90. Emlakçının, Emlak Sahibi ile olan görüşmesinde, içindeki heyecanı yansıtması gerekir.
91. Israrcı takip, karşılığını er ya da geç verir. Emlak Sahip‘lerinin direnci, zaman içinde kırılacaktır.
92. Listeleme görüşmesinde satış paketi verilirken, formlar tek tek anlatılır.
93. Şampiyonlar düşüşlerini başarısızlık olarak değil, kendilerini geliştirmek için fırsat olarak görürler. Düşmek değil, ayağa kalkmak önemlidir.
94. Emlak işinin karizma ile alakası yoktur. Sayıları tutturan kişiler, sektörde en çok kazanan insanlardır. Sayılar, emlakçıyı sektörün içinde tutabildiği gibi, sektörün dışına da itebilir.
95. Emlakçı, elindeki portföyün reklamını kapıları çalarken yapmalıdır.
96. Bilgisizlik, zaman içinde emlakçının heyecanının ölmesine, motivasyonunun buharlaşmasına ve ümitlerinin ölmesine neden olacaktır.
97. Listeleme bankası, üzerinde çalışıldıkça kolaylaşacaktır. Her çalınan kapı, bankaya yatan para demektir.
98. Emlakçı, işleri kötü gittiğinde, genelde kapıları çalmayı durdurmuş demektir.
99. Vasat emlakçılar, her zaman alıcılar için savaşırlar ve yorum yaparlar.
100. Profesyoneller, satılık piyasa analizi ile birlikte listeleme prezantasyonu yaparlar.
101. Listeleme görüşmesi, mutlaka toplantı masasında yapılmalıdır.
102. Emlakçının listeleme şansı, kendine olan inancı ile doğru orantılıdır.
103. MS‘nin emlakçıya hizmet bedeli ödemesinin nedeni, ilgi görmek istemesi ve emlakçıya duyduğu sempatidir.
104. Aşırı fiyatlı portföyler, mutluluk ile başlar ancak hüzün ile son bulur.
105. Ağzı iyi laf yapan kişi, iyi emlakçı olur inanışı yanlıştır. Satıcının, iki kulağı bir ağzı vardır. İki kere dinlemeli, bir kere konuşmalıdır.
106. Alıcıdan ne kadar büyük cayma akçesi alınırsa, satışta o kadar az problem yaşanır.
107. Telefonu kullanmanın amacı, yüz yüze randevu ayarlamaktır. Her görüşmede üç şey mutlaka alınmalıdır:
A. isim
B. telefon
C. randevu
108. İlanlar, verilmeden bir hafta önce düzenlenmeli, son ana bırakılmamalıdır.
109. İsim, telefon ve randevu alınmamış telefon görüşmeleri boşa yapılmış görüşmelerdir.
110. Alıcıya, aynı anda üç emlaktan fazlası gösterilmemelidir.
111. Sınıflandırılmamış alıcıya yer göstermek hatadır.
112. İlişki kurmanın en iyi yolu konuşmak değil, doğru soruları sormaktır.
113. Alıcı teklifi vermeye hazır olduğu anda, alınmalıdır. İster emlakın içinde, ister arabanın üzerinde…
114. Emlak işinde her gün, yeni bir gündür. Dünde yaşayan emlakçıya, mutsuz emlakçı denir.
115. Beş adımda alıcının itirazını yenin:
A. İtirazı duyun
B. Feed back (karşılık, cevap) verin.
C. Soru sorun.
D. Cevap verin.
E. Onaylayın.
116. Teklif iletilirken taraflar, stabilizelerini kaybedeceklerdir. Emlakçı soğukkanlılığını korumalıdır.
117. Teklifin alınması ile satıcı net formu doldurulur ve teklif ile satıcı net formu Emlak Sahibi‘ne iletilir.
118. Emlak Sahibi‘nden kontra teklif alınması halinde, kontra teklifi zaman kaybetmeden alıcıya, yüz yüze iletmek gereklidir.
119. Referans oranını yükseltmek isteyen emlakçı, her yol ile teşekkür kartı gönderebilendir.
120. Emlak işinde grev yaparak değil, daha fazla kapı çalarak, daha fazla satış yaparak, başarılı olunur.
121. Emlakçı için başarı, kendisine değerli olan şeyler için yola devam etmektir.
122. Hedeflerini yazamayan kişiler, sadece hayal kurmuş olurlar.
123. Anında yapabileceğiniz, sevemediğiniz şeyleri yapmanız, zaman kazanmanızı sağlayacaktır.
124. Her akşam yatmadan önce, gün değerlendirilmeli, ertesi günün planı yapılmalı ve takip edilmelidir.

14 Ekim 2013 Pazartesi

YAPI DENETIM KANUNU Yazar: Av. Ali Yüksel


YAPI DENETIM KANUNU

Yazar: Av. Ali Yüksel
Tek parselde, bodrum katı dışında en çok iki katlı ve toplam iki yüz metrekareyi geçmeyen müstakil yapılar da artık yapı denetimine tabi 
Anayasa Mahkemesi’nin 14.02.2012 tarihli ve 28204 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 2010/75 E. 2011/150 K. sayılı 3.11.2011 tarihli kararı ile 29.6.2001 günlü 4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanun’un 1. maddesinin ikinci fıkrasına, 30.6.2004 günlü 5205 sayılı Kanun’un 1. maddesiyle eklenen “… ile tek parselde, bodrum katı dışında en çok iki katlı ve toplam ikiyüz metrekareyi geçmeyen müstakil yapılar …” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE karar verilmiştir.
4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanun, can ve mal güvenliğini teminen, imar plânına, fen, sanat ve sağlık kurallarına, standartlara uygun kaliteli yapı yapılması için proje ve yapı denetimini sağlamak ve yapı denetimine ilişkin usul ve esasları düzenlemek amacıyla getirilmiştir. Kanun’la, yapıların denetimi konusunda yeni ve özel bir düzenlemeye gidilmiş; denetim, Devletin denetim yetkisi saklı kalmak kaydıyla, yapı denetim kuruluşu adı verilen özel hukuk tüzel kişilerine verilmiştir.
4708 sayılı Kanun’un genel gerekçesinde, Türkiye’nin aktif deprem kuşağında bulunduğu, imar ve afet mevzuatındaki çeşitli hükümlere rağmen uygulamada etkili bir yapı denetiminin sağlanamadığı; hızlı nüfus artışı ve göçlerin, denetimsiz şehirleşme ve sanayileşmenin, yoğun kaçak yapılaşmanın ve sık sık başvurulan imar aflarının deprem ve diğer afet risklerini her geçen gün daha da arttırdığı, yerleşme ve yapılaşmalara 3194 sayılı İmar Kanunu ve ilgili yönetmelik hükümleri ile getirilen denetim esaslarına ilgili idarelerce uyulmadığının tespit edildiği, bu nedenlerle ülkemizdeki yapı denetim sistemi ve yapım aşamasında görev alan fenni mesullerin sorumluluklarını yeniden düzenlemek ve kâğıt üzerinde denetlenmiş gibi görülen, ancak hemen hemen hiç denetlenmeyen yapıların teknik uygulama sorumlusu fenni mesullere verilecek cezalar ile ilgili yeni bir yasal düzenleme getirmek zorunluluğu doğduğu belirtilmiştir.
Yapı denetim kuruluşları, yapının inşa edileceği arsa veya arazinin zemin ve temel raporları ile uygulama projelerini ilgili mevzuata göre incelemek, proje müelliflerince hazırlanarak doğrudan kendilerine teslim edilen uygulama projesi ve hesaplarını kontrol ederek ilgili idareye uygunluk görüşünü bildirmek; yapının, ruhsat ve ekleri ile mevzuata uygun olarak yapılmasını denetlemek, ruhsat ve eklerine aykırı uygulama yapılması halinde durumu ilgili idareye bildirmek, yapım işlerinde kullanılan malzemeler ile imalatın proje, teknik şartname ve standartlara uygunluğunu kontrol etmek, malzemeler ve imalatla ilgili deneyleri yaptırmak ve yapıda kullanılan malzeme ve imalatın teknik şartname ve standartlara aykırı olduklarını belirledikleri takdirde, durumu ilgili idareye bildirmek ve yapının ruhsat eki projelerine uygun olarak kısmen veya tamamen bitirildiğine dair ilgili idareye rapor vermekle görevlendirilmiş ve ortaya çıkan yapı hasarından dolayı yapı sahibi ile kusurları oranında sorumlu tutulmuştur. Kamu güvenliği ve kamu yararı amacıyla yapılan bu düzenleme ile yapı denetim kuruluşlarına mahalli nitelikteki müşterek ihtiyaçların karşılanması için teknik destek görevi verilmiştir.
Yapı denetimi hakkında 4708 sayılı Kanun yürürlüğe girdiğinde, İmar Kanun’unun 26. maddesinde belirtilen kamuya ait yapı ve tesisler ile İmar Kanun’unun 27. maddesinde belirtilen ruhsata tabi olmayan yapılar, imar mevzuatındaki düzenlemeye paralel olarak denetim kapsamı dışında bırakılmıştır. 30.6.2004 günlü, 5205 sayılı Kanun’la “tek parselde bodrum katı dışında en çok iki katlı ve toplam ikiyüz metrekareyi geçmeyen müstakil yapılar” denetim kapsamı dışına çıkarılmıştır.
İtiraz konusu kural, inşaat sektörünün önünün açılarak beraberinde birçok sektörün de canlanması ve ekonominin hareketlenmesi, dar gelirli vatandaşların konut ihtiyaçlarını karşılamalarına kolaylık getirilmesi, kapsamdaki yapıların Kanuna tabi diğer yapılara nazaran taşıdığı riskin daha az olması, maliyet yüksekliği nedeniyle kaçak yapılaşmanın önlenmesi, ülkemizde henüz etkili bir yapı denetim sistemi kurulamaması, 4708 sayılı Kanun’un uygulanmasında aksaklıklarla karşılaşılması gerekçelerine dayandırılmıştır.
29.6.2001 günlü, 4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanun’un 1. maddesinin ikinci fıkrasına 30.6.2004 günlü, 5205 sayılı Kanun’un 1. maddesiyle eklenen itiraz konusu kural, tek parselde bodrum katı dışında en çok iki katlı ve toplam ikiyüz metrekareyi geçmeyen müstakil yapıların yapı denetimi kapsamının dışına çıkarılmasını öngörmektedir.
Yapıların güvenliğinin gerçekleşmesinde kamu yararı bulunmaktadır. Bu nedenle yapıların, gerek tasarım, gerek imalat aşamasında bireylerin can ve mal güvenliğini sağlamak amacıyla denetlenmeleri gerekmektedir. Bu suretle, yapı sahipleri, yapının ruhsat ve eklerine, fen, sanat ve sağlık kurallarına aykırı, eksik, hatalı ve kusurlu yapılmış olmasından dolayı korunurken, denetimi yapan yapı denetim kuruluşlarının da sorumlulukları belirlenmiş olmaktadır.
Yapı denetiminin özü, deprem, heyelan, toprak kayması, çığ düşmesi, sel gibi doğal afetlerden kaynaklanan yapı hasarlarının önlenmesi ve en aza indirilmesiyle birlikte, yapının varlığının, insan sağlığını ve yaşamını güvence altına alacak şekilde sürdürülmesi ve toplum düzeninin sağlanmasıdır. İnsanların, barınarak, üreterek, çalışarak ya da sosyal ve kültürel faaliyetlerde bulunarak yaşamlarının önemli bir bölümünü içinde geçirdikleri yapılarda can ve mal güvenliklerine ilişkin endişe duymadan yaşayabilmeleri, yapıların, doğru projelendirilmesi ve imal edilmesiyle, etkili bir yapı denetiminin sağlanmasına bağlıdır.
İtiraz konusu kuralda olduğu gibi kimi yapıların, denetim kapsamı dışına çıkarılması, ayrım yapılarak büyük yapılar korunurken, küçük yapıların korunmaması, insanın maddi ve manevi yaşamı yönünden olduğu gibi, kamu yararı, kamu güvenliği ve düzeni yönlerinden de savunulamaz. İnsanın maddi ve manevi yaşamı güvence altına alınmadan toplumun maddi ve manevi yaşamının güvence altına alınması olanaklı değildir.
Türkiye’de yapı denetimi konusunda olumlu bir gelişme sağlanamadığı, aksine hızlı nüfus artışı ve göçlerin, denetimsiz şehirleşme ve sanayileşmenin, yoğun kaçak yapılaşmanın ülkedeki deprem ve diğer afet risklerini her geçen gün daha da arttırdığı göz önünde bulundurulduğunda, kimi yapıların sırf ekonomik gerekçelerle denetim dışına çıkarılması kabul edilemez. Yasa koyucunun, Yapı Denetimi Hakkında Kanun’un getiriliş amacına uygun olarak gerekli önlemleri alacak düzenlemeleri yapmak yerine, ekonomik durum ve maliyet gibi nedenlerle birçok yapıyı denetim dışı bırakması, Anayasa ile bağdaşmaz. Yapı üretiminde büyüklüğüne bakılmaksızın, sürecin başından sonuna kadar denetim yapılması Anayasa’nın Devlet’e verdiği görevdir.
“İnşaat sektörünün önünün açılması”, “dar gelirli vatandaşların konut ihtiyaçlarını karşılamalarına kolaylık getirilmesi”, “halkın konut ihtiyacının karşılanması bakımından yapı maliyetinden yapı denetim kuruluşlarına ayrılan kısımdan tasarruf edilmesinin sağlanması” gibi gerekçelerle 200 metrekareyi geçmeyen yapılar için getirilen ayrıcalığın kamu düzeni, kamu güvenliği gibi gerekçelerle getirilmiş olan yapı denetimi zorunluluğundan ayrılmayı gerektirecek haklı bir nedene dayandığı da ileri sürülemez.
Gerek sağlıklı ve dengeli bir çevre yaratılması ve gerek konut ve diğer yapı ihtiyacının bir plan çerçevesinde karşılanabilmesi; öncelikle büyüklüğü ya da küçüklüğüne bakılmaksızın, yapıların uyulması zorunlu standart kural ve yöntemlere, plan ve imar bütünlüğüne ve mevzuatına uygunluğunun denetlenmesini gerektirir. Yapı maliyetinin düşürülmesi, insanın maddi ve manevi yaşamının, toplum güvenliğinin ve sağlığının önüne geçirilemez.
Öte yandan, güvenli, sağlıklı ve yaşanabilir yapılarda yaşam sürdürme yönünden, toplumda yaşayan herkesin aynı durumda oldukları, bu yönüyle bireyler arasında bir ayrım yapılmaması gerektiği, maddi ve manevi yaşamın sürdürülmesinde bireyler arasında bir ayrım yapılamayacağı göz önünde bulundurulduğunda, itiraz konusu kural kapsamındaki yapıların denetim dışına çıkarılması eşitlik ilkesini de ihlal edici niteliktedir.

KAÇAK YAPILARIN HUKUKI DURUMU Yazar: Av. Nurgül KUTLU


KAÇAK YAPILARIN HUKUKI DURUMU

Yazar: Av. Nurgül KUTLU
İstanbul’un kaçak yapılaşma sorunu beklenen deprem öncesinde kaçak yapıların hukuki statüsünü tekrar gündeme getirmiştir. Bu noktada İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Kadir Topbaş’ın ruhsatsız yapılara af anlamına gelmeyecek geçici kullanım belgesi verilmesi yönündeki açıklamaları önem taşımaktadır. Başkan Topbaş, kaçak yapılar için güçlendirme ruhsatı veremediklerini fakat bu binalarda ikametin devam ettiğini belirterek bu tür yapılar için geçici kullanım belgesi ile çözüm getirilebileceğini, bu konudaki çalışmalarının devam ettiğini ve hükümete bir yasa tasarısı teklifinde bulunabileceklerini ifade etmektedir. Ancak halihazırda yapılmış bir yasa tasarısı teklifi bulunmadığından geçici kullanım belgesinin hangi tür yapıları kapsadığı şu an için bilinmiyor. Bu nedenle yazımızda şu an ki yasal düzenlemelerimize göre kaçak yapıların hukuki statüsünü belirteceğiz.
1950 sonrası dönemde Türkiye’de yaşanan hızlı kentleşme ve sanayileşme süreci, göç hareketlerinin de etkisiyle özellikle büyük kentlerimizde bulunan yapıların imar yasası dışında tamamen kaçak olarak ortaya çıkmasına neden olmuştur.  Sürekli olarak gündeme getirilen ve uygulamaya konan imar afları da bu tür yapıların artışını desteklemiştir. Çarpık şehirleşmenin en önemli nedenlerinden birisi olarak nitelendirilen imar affı, Cumhuriyet tarihinde ilk kez 1949 yılında gerçekleşmiştir. 5431 sayılı “Ruhsatsız yapıların yıkılmasına ve 2290 sayılı Belediye Yapı ve Yollar Kanunun 13. Maddesinin Değiştirilmesine Dair Kanun”dur. Bu kanunun 1. maddesinde ruhsatsız olan yapılara eğer imar planlarına uygun yapılmışsa cezalı ruhsat tanzimi, planlara aykırılıkların giderilemez ölçüde olması halinde ise yıkım uygulaması hükme bağlanmıştır. Bu kanun sonraki yıllardaki uygulamalara emsal teşkil etmiş kaçak yapıların artışını desteklemiştir.
Kaçak yapıları, “gecekondu” ve “imar mevzuatına aykırı yapı” olmak üzere iki gruba ayırabiliriz.  775 sayılı Gecekondu Kanunu’nun 2. maddesinde: “Bu kanunda sözü geçen Gecekondu deyimi ile, imar ve yapı işlerini düzenleyen mevzuata ve genel hükümlere bağlı kalınmaksızın, kendisine ait olmayan arazi veya arsalar üzerinde, sahibinin rızası alınmadan yapılan izinsiz yapılar kastedilmektedir.” denilmektedir. Yasadaki “kendisine ait olmayan arazi veya arsalar” ifadesi ile hazine, belediye, vakıflar vb. kamu arazileri ile şahıs arazileri kastedilmekte; bu arazileri işgal ederek yapılan izinsiz yapılar gecekondu olarak tanımlanmaktadır. Kaçak yapı ise; kendi mülkiyeti ya da hissesi üzerine imar mevzuatına aykırı olarak yapılan yapılardır. Bu haliyle bakıldığında; ülkemizde birçok yapının kaçak yapı ya da gecekondu olarak değerlendirilebileceği görülecektir. İmar mevzuatına aykırı kavramına değinmeden önce İmar Kanunun emredici niteliği üzerinde durmak istiyoruz.
Türkiye’de imar ve yapılaşma konularına ilişkin ilke ve esaslarını tanımlayan mevzuatın temelini oluşturan 3194 sayılı İmar Kanunu (İK) 1985 yılında yürürlüğe girmiştir. 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 1. maddesine göre; “ Bu kanun yerleşme yerleri ile bu yerlerdeki yapılaşmaların plan, fen, sağlık ve çevre şartlarına uygun teşekkülünü sağlamak amacıyla düzenlenmiştir. Kanunun ikinci maddesine göre: “Belediye ve mücavir alan sınırları içinde ve dışında kalan yerlerde yapılacak planlar ile inşa edilecek resmi ve özel bütün yapılar bu Kanun hükümlerine tabidir”.  Kanunun 3. maddesinde: “Bir saha, her ölçekteki plan esaslarına, bulunduğu bölgenin şartlarına ve yönetmelik hükümlerine aykırı maksatlar için kullanılmaz”  şeklindeki hükümle bir yerin ancak imar mevzuatının öngördüğü esaslar doğrultusunda kullanılabileceği, dolayısıyla imar mevzuatının ve imar planının getirdiği esaslara uyulmasının zorunlu olduğu düzenlenmiştir.
Yukarıda da belirttiğimizi gibi kaçak yapı, kendi mülkiyeti ya da hissesi üzerine imar mevzuatına aykırı olarak yapılan yapılardır. Bu tanımdan imar mevzuatına aykırı yapı kavramının açıklanması gerekmektedir. 3290 Sayılı Kanun ile Bazı Maddeleri Değiştirilen ve Bazı Maddeler Eklenen 2981 Sayılı Kanunun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 4. Maddesinde imar mevzuatına aykırı yapı: Ruhsatsız yapılar, ruhsat ve eklerine, fen ve sağlık kurallarına, kat nizamına, taban alanına, komşu mesafelerine, imar yoluna, ön çephe hattına, bina derinliğine, imar planı bölgeleme esaslarına aykırı olan, komşu parsele veya imar planlarında yol, yeşil alan, otopark gibi kamu hizmet ve tesisleri için ayrılmış alanlara tecavüz eden, kesin inşaat yasağı olan yerlere inşa edilen yapılar olarak tanımlanmaktadır. Biz bu yazımızda ruhsatsız, ruhsat ve eklerine aykırı yapılar, taşkın yapılar ve yıkılacak derecede tehlikeli yapılar üzerinde duracağız .
1- Ruhsatsız, Ruhsat ve Eklerine Aykırı Yapılar
Kanunun 21. maddesine göre İmar Kanunu kapsamına giren bütün yapılar için belediye veya valilikten yapı ruhsat alınması zorunludur. Bu zorunluluğa uyulmadan yapılan yapı, ruhsatsız yapı niteliğindedir. Bu tür yapılar, inşaat halinde olabileceği gibi kullanılıyor da olabilir. Kısaca, ruhsatsız yapı, belediye veya valilikten izin alınmaksızın kendi arsa veya arazisi üzerinde yapılan yapılardır.
Yapı sahibi ruhsat alarak yapıya başlamış olsa bile, yapıyı imar hukukuna uygun olarak devam ettirmek zorundadır. Yapı sahibi, kendi arsa ve arazisi üzerinde yapı yapmak için yapı izni alınmış olmakla birlikte, izin ve eklerine uygun hareket etmeden yapı yapılmış veya yapıya devam ediliyorsa, buna ruhsat veya eklerine aykırı yapı denilir.
Yapı ruhsatı alındıktan sonra 2 yıl içinde inşaata başlanmalı ve inşaat 5 yıl içinde bitirilip yapı kullanma izin belgesinin alınması gerekmektedir. İnşasına 2 yıl içinde başlanmayan veya 5 yıl içinde tamamlanmayan veya tamamlanmasına rağmen yapı kullanma izin belgesi alınmayan yapıların yapı ruhsatı hükümsüz kalacaktır. Bu durumda yeniden ruhsat alınması zorunludur (İK m. 29).  Bu zorunluluğa uyulmadığı takdirde bu tür yapılar da ruhsatsız yapı olarak değerlendirilecektir.
Yukarıda belirtilen ruhsatsız, ruhsat ve eklerine aykırı yapılan yapılara uygulanacak yaptırımlara geçmeden önce burada kısaca yapı kullanma izin belgesi üzerinde durmak istiyoruz. Yapı tamamen bittiği takdirde tamamının, kısmen kullanılması mümkün kısımları tamamlandığı takdirde bu kısımlarının kullanılabilmesi için yapı ruhsatını veren belediye veya valilik tarafından yapı kullanma izin ruhsatı  (iskân raporu) alınması gerekmektedir (İK m. 30). Yapı kullanma izni bir yapının tamamlanmış olduğunun yasal kanıtıdır. Yapı fiilen bitmiş olsa bile, yapı kullanma izni alınmadıkça yapı, imar hukuku açısından bitmiş sayılmaz. Yapı kullanma izni almanın diğer bir sonucu da yapının kent hizmetlerinden yararlanabilir hale gelmesidir. Kanunun ifadesiyle kullanma izni verilmeyen ve alınmayan yapılar, izin alınıncaya kadar elektrik, su ve kanalizasyon hizmetlerinden ve tesislerinden faydalandırılmazlar. Ancak 4736 sayılı Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet Tarifeleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 2. Maddesi ile İmar Kanunu’na geçici madde eklenmek suretiyle yapı kullanma izni almayan yapılara geçici olarak elektrik, su ve/veya telefon bağlanabileceği hükme bağlanmıştır . Söz konusu hüküm 3194 sayılı İmar Kanununun 31. maddesi ile çelişmektedir. Anılan madde hükmünde kullanma izni verilmeyen ve alınmayan yapılarda izin alınıncaya kadar elektrik, su ve kanalizasyon hizmetlerinden ve tesislerinden faydalandırılamayacağı belirtilmesine rağmen, getirilen geçici madde ile bu hüküm işlevsizleştirilmiştir.
Yapı kullanma izni alınmadan yapıların kullanılması ya da kiraya verilmesi bir imar suçudur. Gerekli izin alınmadan kullanılan ya da kullanılmak üzere kiraya verilen yapı sahiplerinden, her daire ya da işyeri için para cezası verilir (İK m. 42).
Her yapının bir yapılış amacı vardır. Kullanma izni de bu amaçla verilir. Örneğin konut olarak kullanılan bir yapıya ancak içinde oturmak amacıyla kullanma izni verilir. Herhangi bir yapı, kullanma izni alındıktan sonra amacına aykırı olarak kullanılırsa o yapı imar hukukuna aykırı yapı statüsüne girer.
Yapı kullanma izin belgesi hakkındaki bu kısa açıklamadan sonra ruhsatsız,  ruhsat ve eklerine yapılara uygulanacak yaptırımlar konusundaki açıklamalarımıza geçebiliriz. Bu tür yapılar hakkında ne gibi işlemlere başvurulacağı İmar Kanunun 32. maddesinde düzenlenmektedir. Anılan hükme göre: “Bu Kanun hükümlerine göre ruhsat alınmadan yapılabilecek yapılar hariç; ruhsat alınmadan yapıya başlandığı veya ruhsat ve eklerine aykırı yapı yapıldığı ilgili idarece tespiti, fenni mesulca (veya yeminli serbest mimarlık ve mühendislik bürosunca) tespiti ve ihbarı veya herhangi bir şekilde bu duruma muttali olunması üzerine, belediye veya valiliklerce o andaki inşaat durumu tespit edilir. Yapı mühürlenerek inşaat derhal durdurulur. Durdurma, yapı tatil zaptının yapı yerine aşılmasıyla yapı sahibine tebliğ edilmiş sayılır. Bu tebligatın bir nüshası da muhtara bırakılır.Bu tarihten itibaren en çok bir ay içinde yapı sahibi, yapısını ruhsata uygun hale getirerek veya ruhsat alarak, belediyeden veya valilikten mühürün kaldırılmasını ister. Ruhsata aykırılık olan yapıda, bu aykırılığın giderilmiş olduğu veya ruhsat alındığı ve yapının bu ruhsata uygunluğu, inceleme sonunda anlaşılırsa, mühür, belediye veya valilikçe kaldırılır ve inşaatın devamına izin verilir. Aksi takdirde, ruhsat iptal edilir, ruhsata aykırı veya ruhsatsız yapılan bina, belediye encümeni veya il idare kurulu kararını müteakip, belediye veya valilikçe yıktırılır ve masrafı yapı sahibinden tahsil edilir”.
Yıkım kararı yapının fiziksel ve ekonomik varlığının ortadan kaldırılmasına yönelik olduğundan en son aşamada verilmesi gerekir. İK. 32 hükmüne göre yıkım kararının alınmasından önce yukarıda belirtilen usuli işlemlerin yapılması gerekmektedir. Bu usule aykırı olarak yapılan tespit üzerine tesis edilen işlemler imar hukukuna aykırıdır. Danıştay’a göre, ruhsatsız yapı yapıldığının tutanakla tespit edilmesi, bu tutanakta inşaat durumunun tespitine yer verilmesi, yapı tatil zaptının yapı üzerine asılması ve bir nüshasısın muhtara bırakıldığına dair hususunun yer alması, dolayısıyla yıkım işleminin dayanağı tutanağın IK m. 32’de öngörülen hususları taşıması gerekir.
İzinsiz olarak yapılan yapılara yapılacak işlemlere belirlemek için, bu yapının, imar hukukuna, imar planı ve yönetmeliklerine uygun durumda bulunup bulunmamasına göre bir ayrım yapılmalıdır.
Ruhsat alınmadan yapımına başlanan, ancak imar hukukuna ve imar planına uygun olan yapılar yıktırılamaz . Bu nedenle, yıkıma konu yapının imar planı ve imar mevzuatı uyarınca izne bağlanıp bağlanmayacağının öncelikle araştırılması gerekir. İzne bağlanması imkânının bulunması halinde sahibine İK m. 32 hükmünce 1 aylık süre verilmesi ve cezalı harç alınması suretiyle bu tür yapıların ve ilavelerin imar hukukuna uygunluğu ve izne bağlanması mümkündür. Diğer bir deyişe imar hukukuna aykırı bulunmadıkça ruhsatsız olması yıkım sebebi değildir.
İzinsiz yapı imar hukukuna ve imar planlarına aykırı ise yapının imar hukukuna uygun hale getirilip imkânının bulunup bulunmadığına bakılır. Taşıyıcı unsurların niteliklerine zarar gelmeden düzeltilebilme imkanı varsa düzeltmelerin yapılması için yapı sahibine yeterli süre verilir. Bu süre içinde düzletmeler yapılırsa ve gerekli harçlar cezalı alınırsa yapıya izin verilir. Buna karşılık izinsiz yapı düzeltilemeyecek nitelikte veya imar hukukuna göre izin verilmeyecek yapılardan ise bu yapılar hakkında yıkım kararı verilir.
Yıkım konusunda karar almaya yetkili makam mücavir alanlar içerisinde belediye encümenine aittir; belediye ve mücavir alanlar dışında ise il encümenine aittir. Yıkım kararı almak büyükşehir belediyelerinin görevleri arasında değildir. Belediyelerde/ il özel idarelerinde söz konusu kararı encümen/ il encümeni yerine belediye meclisinin/valinin alması, kararı yetki unsuru açısından hukuka aykırı kılar.
Yapı sahibi, kendisine tanınan süre zarfında yapısını ruhsat ve eklerine uygun hale getirmezse, ilgili idarece yıkım kararı re’sen uygulanabilir. Bir aylık süre belediye veya valiliklerce yapı sahiplerine tanınması gereken sürenin üst sınırıdır.
Yıkım kararı gibi idarenin yaptığı işlemden menfaati ihlal edilenler, söz konusu işlemin için idari yargıda iptal davası açabilirler. İdari işleminin uygulanmasından dolayı bir zarar doğmuşsa, bu işlem nedeniyle zarar gören ilgililer idare mahkemelerinde tam yargı davası açarak, işlem ya da eylemin uygulanmasından dolayı uğradıkları zararın karşılanmasını talep edebilirler. Özel hükümlerin bulunmadığı durumlarda genel dava açma süresi 60 gündür.
2- Taşkın Yapılar
Taşkın yapılar, komşu parsele veya imar planlarında yol, yeşil alan, otopark gibi kamu hizmeti ve tesisleri için ayrılmış alanlara tecavüz eden, kesin inşaat yasağı olan yerlere yapılan yapılardır.
Taşkın yapı imar hukukuna uygun ya da yapılacak düzeltmelerle bu uygunluk sağlanabiliyorsa, taşınmazına tecavüz edilen malikin geçerli yasal onayı alındıktan sonra veya mülkiyet uyuşmazlığı yetkili mercice çözümlendikten sonra yapı sahibine izin geçerli belgelerin hazırlanması, düzeltmelere ilişkin işlemlerin yapılması için yeterli bir süre verilir. Belirlenen bu sürede tamamlanan belgelerle uygunluğu tespit edilen yapının devamına izin verilir. Buna karşılık taşkın yapı,  imar hukukuna aykırı düzeltilmesi mümkün değil ve de aslında izin verilemeyecek yapılardan ise tecavüz edilen taşınmazın malikinin muvafakati bulunsa bile bu tür yapılar hakkında yıkım hükümlerinin uygulanması gerekir.
2981 sayılı İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 Sayılı İmar Kanunun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun’un  9. Maddesine göre taşkın yapılar hakkında şu hüküm yer almaktadır:  “Arsa veya arazi sahibi ile üzerinde gecekondusu bulunan kişilerin anlaşmaları ve bu Kanunda yararlanmak için süresi içinde belediye veya valiliğe müracaat ettiklerinin tespiti halinde varsa ıslah imar planı yoksa binanın konumu dikkate alınarak ifrazen veya hisse olarak gecekondu sahibine devir, temlik ve adına tescil edilir. Arsa veya arazi sahibi, yerinin gecekondu sahibine devrini isterse müracaatı üzerine, mahkemece rayiç değer takdiri yaptırılarak bedelin ödenmesini talep edebilir. Gecekondu sahibi bu bedeli peşin veya anlaşmaları halinde taksitle öderse adına devir ve tescil yapılır. Gecekondu sahibi ödemeye yanaşmaz ise, arsa veya arazi sahibi Türk Medeni Kanunu’nun 723 uncu maddesinin son fıkrası gereğince işlem yapılmasını mahkemeden isteyebilir.
3- Yıkılacak Derecede Tehlikeli Yapılar
Yıkılacak derecede tehlikeli yapılar, başlangıçta imar mevzuatına aykırı değildir. Ancak, zaman içerisinde yapılar, bakımsızlık, tamirsizlik, deprem ve buna benzer sebeplerle fiziki ömürlerini tamamlar ve yıkılacak duruma gelirler. Bu durumlarından ötürü kamu güvenliğini tehdit ederler. Bu nedenle, yıkılacak derecede tehlikeli yapılar da imar mevzuatına aykırı yapılardan sayılır.
Yıkılacak derecede tehlikeli yapılar konusunda İmar Kanunun 39. maddesinde: “Bir kısmı veya tamamının yıkılacak derecede tehlikeli olduğu belediye veya valilik tarafından tespit edilen yapıların sahiplerine tehlike derecesine göre bunun izalesi için belediye veya valilikçe on gün içinde tebligat yapılır. Yapı sahibinin bulunmaması halinde binanın içindekilere tebligat yapılır. Onlar da bulunmazsa tebligat varakası tebliğ yerine kaim olmak üzere tehlikeli yapıya asılır ve keyfiyet muhtarla birlikte bir zabıtla tespit edilir. Tebligatı müteakip süresi içinde yapı sahibi tarafından tamir edilerek veya yıktırılarak tehlike ortadan kaldırılmazsa bu işler belediye veya valilikçe yapılır ve masrafı % 20 fazlası ile yapı sahibinden tahsil edilir” denilmektedir.
Danıştay eski tarihli kararlarında yıkılma tehlikesi olmayan veya esaslı bir onarımla tehlike arz etmeyecek duruma gelebilecek olan yapılar hakkında yıkım kararı verilemeyeceğine hükmetmiştir . Buna karşılık, yeni tarihli kararlarında yapının ancak esaslı bir onarımla tehlike arzetmeyecek duruma gelebileceği aksi takdirde yıkılma tehlikesine maruz bulunduğu anlaşılan yapıların yıkılacak derecede tehlike arzettiğinden bunların yıkılması gerektiğine karar verdiği görülmektedir.
Tehlike derecesine göre bunun giderilmesi için süresinde tebligat yapılmaması, ya da eksik yapılarak yıkım kararı verilmesi idarenin, hizmet kusuru nedeniyle sorumluluğuna yol açar.
Sonuç olarak; imar mevzuatına aykırı yapılar kaçak yapı niteliğindedir. Bu tür yapılar ruhsat alınmadan inşasına başlandığı veya ruhsat alınıp yapısına başlanmış olsa bile daha sora ruhsat ve eklerine aykırı yapılan tadilatlar nedeniyle kaçak yapı durumunda olabilir. Bu nitelikteki yapılar İmar Kanunun 32. maddesine göre imar mevzuatına uygun duruma getirilmedikçe yıkılacaktır. Burada değinilmesi gereken bir diğer hüküm ise İmar Kanunun 21. maddesidir. Anılan hükme göre “Ruhsat alınmış yapılarda herhangi bir değişiklik yapılması da yeniden ruhsat alınmasına bağlıdır”. Bu durumda yapısı imar mevzuatına aykırı olan yapı sahibi depreme karşı yapısını güçlendirmek istediği takdirde güçlendirme için ruhsat alamayacaktır. Bu tür yapıları imar afları ile yasal hale getirmek doğru değildir. Zira kaçak yapılara yasal statü kazandırmak çarpık kentleşmeye yol açacağı gibi sağlıksız ve güvenliksiz yapıların artışına neden olacaktır. 1999 yılında yaşanan Körfez depremi ve bu yıl Van’da meydana gelen deprem bunun en açık göstergesidir. Ancak beklenen deprem öncesinde bu sorunu görmezden gelip insanları kaderlerine rıza bırakmak da hakkaniyetle bağdaşmayacaktır. Bu nedenle bu tür yapılara geçici kullanım belgesi verilerek güçlendirme yapılabilmesinin önünün açılması olumlu bir gelişmedir. Ancak geçici kullanım belgesinin amacına ulaşması için bunun denetimi önem arz etmektedir. Zira bu denetim yapılmadığı takdirde kaçak yapılar yasal statüye kavuşmuş olacak fakat güçlendirme yapılmadığı takdirde olası bir depremde yaşanacak mağduriyetler daha da artacaktır.

KENTSEL DÖNÜŞÜM Yazar: Av. Ali YÜKSEL


KENTSEL DÖNÜŞÜM

Yazar: Av. Ali YÜKSEL
16 Mayıs 2012 tarihli 28309 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan  6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun’un amacı; afet riski altındaki alanlar ile bu alanlar dışındaki riskli yapıların bulunduğu arsa ve arazilerde, fen ve sanat norm ve standartlarına uygun, sağlıklı ve güvenli yaşama çevrelerini teşkil etmek üzere iyileştirme, tasfiye ve yenilemelere dair usul ve esasları belirlemektir. 4 Ağustos 2012 tarihli 28374 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan Afet Riski Altındaki alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun Uygulama Yönetmeliği’nin amacı ise riskli alanlarda, rezerv yapı alanlarında kişilerin mülkiyetinde bulunan taşınmazların ve riskli yapıların değerinin hesaplanmasına, idare ile taşınmaz sahipleri arasında yapılacak anlaşmaya, bu alanlarda yapılacak planlamaya, riskli yapıların tespitine, bu tespite karşı yapılacak itirazlara ve bu itirazların değerlendirilmesinde görev alacak teknik heyetlerin teşkiline ilişkin usul ve esasları belirlemektir.
Riskli yapı, rezerv yapı alanı, riskli alan kanun ve yönetmelikte birbirine paralel düzenlenmiştir. Kısaca belirtmek gerekirse;
Rezerv yapı alanı: 6306 sayılı Kanun uyarınca gerçekleştirilecek uygulamalarda yeni yerleşim alanı olarak kullanılmak üzere, TOKİ’nin veya İdarenin talebine bağlı olarak veya resen, Maliye Bakanlığının uygun görüşü alınarak Bakanlıkça belirlenen alanları,
Riskli alan: Zemin yapısı veya üzerindeki yapılaşma sebebiyle can ve mal kaybına yol açma riski taşıyan, Bakanlık veya İdare tarafından Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının görüşü de alınarak belirlenen ve Bakanlığın teklifi üzerine Bakanlar Kurulunca kararlaştırılan alanı,
Riskli yapı: Riskli alan içinde veya dışında olup ekonomik ömrünü tamamlamış olan ya da yıkılma veya ağır hasar görme riski taşıdığı ilmî ve teknik verilere dayanılarak tespit edilen yapıyı
Uygulama alanı: Bakanlar Kurulu kararıyla kararlaştırılan riskli alan ile Bakanlıkça belirlenen rezerv yapı alanını ifade eder.
Riskli alanın ve rezerv yapı alanının tespit edilmesi
Riskli alan tespiti belediye veya il özel idaresi tarafından yapılır. Riskli alan, yönetmelikte belirtilen belgeleri ihtiva edecek şekilde hazırlanmış olan dosyaya istinaden ve Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının görüşü alınarak belirlenir ve hazırlanan dosya ve görüş, Bakanlar Kurulu kararı alınmak üzere Bakanlığa gönderilir. Bakanlıkça, yapılacak inceleme neticesinde, uygun görülen talepler, teklif olarak Bakanlar Kuruluna sunulur. Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı riskli alana ilişkin görüşünü on beş gün içinde bildirir.
Rezerv yapı alanı;  yönetmelikte belirtilen belgeleri ihtiva eden dosyaya istinaden, Maliye Bakanlığının uygun görüşü alınarak Bakanlıkça belirlenir. Maliye Bakanlığı rezerv yapı alanına ilişkin görüşünü otuz gün içinde bildirir.
Riskli yapıların tespiti
Riskli yapılar masrafları kendilerine ait olmak üzere, öncelikle yapı malikleri tarafından, Bakanlıkça lisanslandırılan kurum ve kuruluşlara yaptırılır ve sonuç Bakanlığa veya İdareye bildirilir. Bu kurum ve kuruluşlar, üniversiteleri inşaat ve jeofizik mühendisleri odaları, yapı denetim kuruluşları, Bakanlıkça lisanslandırılmış sivil toplum kuruluşları,  mimarlık ve mühendislik hizmeti veren tüzel kişilerdir.
Bakanlık, riskli yapıların tespitini süre vererek maliklerden veya kanuni temsilcilerinden isteyebilir. Verilen süre içinde yaptırılmadığı takdirde, tespitler Bakanlıkça veya İdarece yapılır veya yaptırılır. Bakanlık, belirlediği alanlardaki riskli yapıların tespitini süre vererek İdareden de isteyebilir.
Riskli yapı tespitine itiraz
Bakanlıkça veya İdarece yaptırılan riskli yapı tespitlerine karşı maliklerce veya kanuni temsilcilerince onbeş gün içinde riskli yapının bulunduğu yerdeki Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’ne itiraz edilebilir. Bu itirazlar, Bakanlığın talebi üzerine üniversitelerce, ilgili meslek disiplini öğretim üyeleri arasından görevlendirilecek dört ve Bakanlıkça, Bakanlıkta görevli üç kişinin iştiraki ile teşkil edilen teknik heyetler tarafından incelenip karara bağlanır.
Tapuya bildirim
Bakanlık veya İdare tarafından yapılan tespit işleminin masrafı ilgili tapu müdürlüğüne bildirilir. Tapu müdürlüğü, binanın paydaşlarının müteselsil sorumlu olmalarını sağlamak üzere tapu kaydındaki arsa payları üzerine, masraf tutarında müşterek ipotek belirtmesinde bulunarak Bakanlığa veya İdareye ve binanın ayni ve şahsi hak sahiplerine bilgi verir.
Riskli yapılar, tapu kütüğünün beyanlar hanesinde belirtilmek üzere, tespit tarihinden itibaren en geç on iş günü içinde Bakanlık veya İdare tarafından ilgili tapu müdürlüğüne bildirilir. Tapu kütüğüne işlenen belirtmeler hakkında, ilgili tapu müdürlüğünce ayni ve şahsi hak sahiplerine bilgi verilir.
Yıkım işlemleri
Riskli yapıların yıktırılmasında ve bunların bulunduğu alanlar ile riskli alanlar ve rezerv yapı alanlarındaki uygulamalarda, öncelikli olarak malikler ile anlaşma yoluna gidilmesi esastır. Anlaşma ile tahliye edilen yapıların maliklerine veya malik olmasalar bile kiracı veya sınırlı ayni hak sahibi olarak bu yapılarda ikamet edenlere veya bu yapılarda işyeri bulunanlara geçici konut veya işyeri tahsisi ya da kira yardımı yapılabilir.
Riskli yapıların yıktırılması için, bu yapıların maliklerine altmış günden az olmamak üzere süre verilir. Bu süre içinde yapı, malik tarafından yıktırılmadığı takdirde, yapının idari makamlarca yıktırılacağı belirtilerek ve tekrar süre verilerek tebligatta bulunulur. Verilen bu süre içinde de maliklerince  yapı yıkılmazsa yıkım işlemi  Bakanlık veya  idare tarafından yapılır.  Bakanlık veya İdare tarafından yapılan yıktırmanın masrafları, ilgili tapu müdürlüğüne bildirilir. Tapu müdürlüğü, yıkılan binanın paydaşlarının müteselsil sorumlu olmalarını sağlamak üzere tapu kaydındaki arsa payları üzerine masraf tutarında müşterek ipotek belirtmesinde bulunarak Bakanlığa veya İdareye ve binanın ayni ve şahsi hak sahiplerine bilgi verirYıkımdan sonraki uygulama
Üzerindeki bina yıkılarak arsa hâline gelen taşınmazlarda daha önce kurulmuş olan kat irtifakı veya kat mülkiyeti, ilgililerin muvafakatleri aranmaksızın Bakanlığın talebi üzerine ilgili tapu müdürlüğünce resen terkin edilerek, önceki vasfı ile değerlemede bulunularak veya malik ile yapılan anlaşmanın şartları tapu kütüğünde belirtilerek malikleri adına payları oranında tescil edilir. Bu taşınmazların sicilinde bulunan taşınmazın niteliği, ayni ve şahsi haklar ile temlik hakkını kısıtlayan veya yasaklayan her türlü şerh, hisseler üzerinde devam eder. Bu şekilde belirlenen uygulama alanında cins değişikliği, tevhit ve ifraz işlemleri Bakanlık, TOKİ veya İdare tarafından resen yapılır veya yaptırılır.
Bu parsellerin malikleri tarafından değerlendirilmesi esastır. Bu çerçevede, parsellerin tevhit edilmesine, münferit veya birleştirilerek veya imar adası bazında uygulama yapılmasına, yeniden bina yaptırılmasına, payların satışına, kat karşılığı veya hasılat paylaşımı ve diğer usuller ile yeniden değerlendirilmesine sahip oldukları hisseleri oranında paydaşların en az üçte iki çoğunluğu ile karar verilir. Bu karara katılmayanların bağımsız bölümlerine ilişkin arsa payları, Bakanlıkça rayiç değeri tespit ettirilerek bu değerden az olmamak üzere anlaşma sağlayan diğer paydaşlara açık artırma usulü ile satılır. Bu suretle paydaşlara satış gerçekleştirilemediği takdirde, bu paylar, Bakanlığın talebi üzerine, tespit edilen rayiç bedeli de Bakanlıkça ödenmek kaydı ile tapuda Hazine adına resen tescil edilir ve yapılan anlaşma çerçevesinde değerlendirilmek üzere Bakanlığa tahsis edilmiş sayılır veya Bakanlıkça uygun görülenler TOKİ’ye veya İdareye devredilir. Bu durumda, paydaşların kararı ile yapılan anlaşmaya uyularak işlem yapılır.
Üzerindeki bina yıkılmış olan arsanın maliklerine yapılan tebligatı takip eden otuz gün içinde en az üçte iki çoğunluk ile anlaşma sağlanamaması hâlinde, gerçek kişilerin veya özel hukuk tüzel kişilerinin mülkiyetindeki taşınmazlar için Bakanlık, TOKİ veya İdare tarafından acele kamulaştırma yoluna da gidilebilir.
Anlaşma ile tahliye edilen, yıktırılan veya kamulaştırılan yapıların maliklerine ve malik olmasalar bile bu yapılarda kiracı veya sınırlı ayni hak sahibi olarak en az bir yıldır ikamet ettiği veya bunlarda işyeri bulunduğu tespit edilenlere konut, işyeri, arsa veya dönüşüm projeleri özel hesabından kredi veya mülkiyet ya da sınırlı ayni hak sağlayan ve usul ve esasları Bakanlıkça belirlenen konut sertifikası verilebilir.
Bakanlık; Riskli yapılara, rezerv yapı alanlarına ve riskli yapıların bulunduğu taşınmazlara ilişkin her tür harita, plan, proje, arazi ve arsa düzenleme işlemleri ile toplulaştırma yapmaya, Bu alanlarda bulunan taşınmazları satın almaya, ön alım hakkını kullanmaya, bağımsız bölümler de dâhil olmak üzere taşınmazları trampaya, taşınmaz mülkiyetini veya imar haklarını başka bir alana aktarmaya, aynı alanlara ilişkin taşınmaz mülkiyetini anlaşma sağlanmak kaydı ile menkul değere dönüştürmeye, Kamu ve özel sektör işbirliğine dayanan usuller uygulamaya, kat veya hasılat karşılığı usulleri de dâhil olmak üzere inşaat yapmaya veya yaptırmaya, arsa paylarını belirlemeye,  Kat Mülkiyeti Kanunundaki esaslara göre paylaştırmaya, payları ayırmaya veya birleştirmeye, sınırlı ayni hak tesis etmeye etkilidir.
Konut ve Kira yardımı
Yapılacak konut ve işyerlerinin niteliği ve büyüklüğü idarece belirlenmek kaydıyla, uygulama alanı içerisinde kalan taşınmaz maliklerine öncelikle uygulama alanında yapılacak olan konut ve işyerlerinden verilmek üzere bunlarla sözleşme akdedilir. Uygulama alanındaki taşınmazın tespit edilen bedeli, İdarece malike verilecek konut veya işyerinin inşaat maliyet bedelinden düşülür. Bu şekilde yapılacak hesaplama neticesinde taşınmaz malikinin;
a) İdareden alacağı olur ise, bu alacağa konu meblâğ; taraflar arasında yapılacak anlaşmaya istinaden, İdarece, nakdi olarak veya İdarenin kamu hizmetine tahsis edilmemiş olan taşınmazlarından verilerek ya da imar hakkının başka bir alana aktarılması suretiyle ödenebilir.
b) İdareye borçlu olması halinde, bu borca konu meblâğ; taşınmaz malikince İdareye taksit ile ödenir. Taksit ile ödemenin esasları proje bazında idare tarafından belirlenir.
c) Birden fazla konut veya işyeri alma hakkının olması halinde, birden fazla konut veya işyeri verilmek üzere sözleşme yapılabilir. Böyle bir durumda, taşınmaz malikinin İdareye borçlanması hâlinde ödemeler, verilecek konut veya işyerinin tespitine yönelik olarak gerçekleştirilecek noter kur’ası sonrası, İdarece belirlenecek takvime göre peşin olarak yapılır.
İdarece verilecek konut veya işyerinin inşaat maliyet bedeli; uygulama alanında gerçekleştirilecek yapım ihaleleri sonrası gerçekleşen, ihale bedeli, arsa edinim bedeli, proje giderleri, yıkım ve nakliye giderleri, zemin iyileştirme giderleri ve müşavirlik giderleri gibi giderler dikkate alınarak hesaplanır.
Taşınmaz maliklerinden kendisine işyeri verileceklere müstakil işyeri yerine işyeri hissesi de verilebilir.
Uygulama alanındaki taşınmazların ve uygulama alanı dışındaki riskli yapıların maliklerine konut veya işyeri verilmesinden sonra, arta kalan konut veya işyerlerinin bulunması hâlinde, belirtilen yapılarda kiracı veya sınırlı ayni hak sahibi olarak, en az bir yıldır ikamet edenler veya işyeri işletenler ile taşınmazları kamulaştırılanlara bu konut veya işyerlerinden verilmek üzere sözleşme yapılabilir.
Kiracı veya sınırlı ayni hak sahibi ya da taşınmazları kamulaştırılanlar olarak konut veya işyeri talebinde bulunanların sayısının artan konut ve işyeri sayısından fazla olması hâlinde, konut veya işyeri verilecekler noter huzurunda gerçekleştirilecek kur’a işlemi ile belirlenir.
Uygulama alanı dışında olup riskli yapı olarak tespit edilen yapılarda, sahip oldukları hisseleri oranında paydaşların en az üçte iki çoğunluk ile alacağı karara katılmayan maliklerin bağımsız bölümlerine ilişkin arsa paylarının rayiç değeri tespit edilir. Bakanlıkça uygun görülmesi hâlinde, 6306 sayılı Kanunun 6 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca, arsa payları satın alınanlar ile bu Yönetmeliğin 13 üncü maddesi hükümleri çerçevesinde konut veya işyeri sözleşmesi yapılabilir.
Anlaşma ile tahliye edilen uygulama alanı içerisindeki yapılar ile uygulama alanı dışındaki riskli yapıların maliklerine tahliye tarihinden itibaren konut ve işyerlerinin teslim tarihine veya idarece belirlenecek tarihe kadar, mümkün olması hâlinde geçici konut veya işyeri tahsisi, mümkün olmaması hâlinde ise, İdarece kararlaştırılacak aylık kira bedeli yardımı yapılabilir.Dönüşüm gelirleri
Bu Kanunda öngörülen amaçlar için kullanılmak gerekli olan finansman Çevre Kanununa göre tahsil edilen çevre katkı payı ve idari para cezaları,  Hazine adına orman dışına çıkarılan yerlerin (2B arazilerin) satışından elde edilen gelirler, İller Bankası Anonim Şirketinin banka faaliyetlerinden karşılanır.
Bu Kanunda öngörülen amaçlar için kullanılmak üzere; Bu Kanunda öngörülen uygulamalar sonucunda elde edilecek her türlü gelir ve hasılat, Bakanlığa tahsis veya devredilen taşınmazlardan imar uygulamasına tabi tutulması sonucunda tapuda Hazine adına tescil edilenlerin satışından elde edilecek gelirler, Dönüşüm projeleri özel hesabından kullandırılan krediler kapsamında ilgili kişi veya kuruluşlarca yapılan geri ödemeler ile bu kapsamda tahsil edilen gecikme zamları, Her türlü şartlı veya şartsız bağış ve yardımlar ile sair gelirler, dönüşüm projeleri özel hesabına gelir olarak kaydedilir.
Hukuki Yollar ve  Cezai yaptırımlar
Riskli yapıların tespiti, tahliyesi ve yıktırma iş ve işlemleri ile değerleme işlemlerini engelleyenler hakkında, Cumhuriyet başsavcılığına suç duyurusunda bulunulur. Riskli yapıların tespiti, bu yapıların tahliyesi ve yıktırılması iş ve işlemlerine dair görevlerinin gereklerini yerine getirmeyen kamu görevlileri hakkında, tabi oldukları ceza ve disiplin hükümleri uygulanır.
Riskli yapıların tespiti, tahliyesi ve yıktırma iş ve işlemleri ile değerleme işlemlerini engelleyenler hakkında, işlenen fiil ve hâlin durumuna göre Cumhuriyet başsavcılığına suç duyurusunda bulunulur.
Riskli yapıların tespiti, bu yapıların tahliyesi ve yıktırılması iş ve işlemlerine dair görevlerinin gereklerini yerine getirmeyen kamu görevlileri hakkında, tabi oldukları ceza ve disiplin hükümleri uygulanır.
Bakanlık veya uygulamayı yürütmesi hâlinde TOKİ veya İdare, riskli alanlarda, riskli yapıların bulunduğu taşınmazlarda ve rezerv yapı alanlarında bu Kanun kapsamındaki proje ve uygulamalar süresince her türlü imar ve yapılaşma işlemlerini geçici olarak durdurabilir.
Uygulama sırasında Bakanlık, TOKİ veya İdare tarafından talep edilmesi hâlinde, hak sahiplerinin de görüşü alınarak, riskli alanlardaki yapılar ile riskli yapılara elektrik, su ve doğal gaz verilmez ve verilen hizmetler kurum ve kuruluşlar tarafından durdurulur.
Bu Kanun uyarınca tesis edilen idari işlemlere karşı tebliğ tarihinden itibaren otuz gün içinde dava açılabilir. Bu davalarda yürütmenin durdurulmasına karar verilemez.

BAHÇENİN OTOPARKA DÖNÜŞTÜRÜLMESİ Yazar: Av. Ali YÜKSEL


BAHÇENİN OTOPARKA DÖNÜŞTÜRÜLMESİ

Kat Mülkiyeti Kanununun 42. maddesi hükmüne göre kat malikleri ana gayrimenkulün ortak yerlerinden elde edilecek faydanın çoğaltılmasına yarayacak yenilik ve ilaveler kat maliklerinin sayı ve arsa payı çoğunluğu ile verecekleri karar ile yapılabilir. Ancak Yargıtay’ın yerleşmiş uygulamalarına göre bu ortak yerin özel amaca tahsis edilmiş yerlerden olmaması gerekir.Öncelikle mimari projede otopark yapılmak istenen alanın arsa boşluğu mu yoksa bahçe olarak özel bir amaca mı tahsis edildiği tespit edilmelidir.Kat Mülkiyeti Yasasının 42. maddesi hükmüne göre ortak yerlerin düzgün veya bunları kullanmanın daha rahat ve kolay bir duruma konulmasına veya bu yerlerden elde edilecek faydanın çoğaltılmasına yarayacak tüm yenilik ve ilaveler kat maliklerinin sayı ve arsa payı çoğunluğu ile verecekleri karar üzerine yapılır. Yine Kat Mülkiyeti Yasasının 19. maddesinin ikinci fıkrası gereğince kat maliklerinden biri bütün kat maliklerinin beşte dördünün yazılı rızası olmadıkça anataşınmazın ortak yerlerinde inşaat, onarım ve tesis yaptıramaz. Kat maliklerinin beşte dördünün yazılı rızasının bulunması halinde yapılacak tesis ve değişikliğin imar mevzuatına aykırı olmaması veya yazılı rızası bulunmayan kat malikinin bağımsız bölümünü kullanmasını engelleyecek ve Kat Mülkiyeti Yasasının 18. maddesi gereğince kat malikini rahatsız edici nitelikte bulunmaması gerekir.Arsa boşluğu niteliğinde ise Kat Mülkiyeti Kanununun 42. maddesi hükmü uyarınca kat maliklerinin sayı ve arsa payı çoğunluğu ile, bahçe olarak özgülenmişse tüm kat maliklerinin oybirliği ile karar alınması gerekir.

EMLAKÇI KOMISYONU Yazar: Av. Ali YÜKSEL


Uygulamada emlakçının bir araya getirdiği kişiler komisyon ücretini ödememek için satıştan vazgeçtiklerini beyan edip daha sonra kendi aralarında taşınmaz devrini yapmaktadırlar. Böyle bir durum ortaya çıktığında ve sözleşmede hazırlık işlemlerinin ikmalı için de ücret ödenmesi gerekir. Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 2006/4173 E, 2006/6487K sayılı 5.5.2006 tarihli kararında: “ …davacı dava dışı taşınmaz satıcısı ile davalı alıcıyı bir araya getirdiğini ve gayrimenkul alımına aracılık ettiğini, bu husustaki sözleşmenin taraflar arasında imzalandığını ancak satımın gerçekleşmediğini bir süre sonra davacı aracı kılınmadan evin davalı tarafından alındığını iddia ederek ve davasını ıslah edip alacak davası olarak değiştirerek komisyon ücretini talep etmiştir.  Somut olayda, davacının alıcı ve dava dışı satıcıyı bir araya getirdiği, taşınmazın satışı için aracılık ettiği sözleşme içeriğinden anlaşılmaktadır. Tellal, sözleşmede açıkça kararlaştırılmış ise, hazırlık işlemlerinin ikmali halinde dahi ücrete hak kazanır. Taraflar arasında düzenlenen sözleşmede, “sözleşmenin imzasından itibaren gerçek satış bedeli üzerinden % 3 + KDV tutarında aracılık hizmet ücreti ödeneceği” kararlaştırılmış olduğundan davalı % 3 oranında komisyon ücretini sözleşme hükümleri uyarınca her koşulda davacıya ödemekle yükümlüdür” yönünde karar verilmiştir.
Emlakçının kural olarak yaptığı faaliyet sonucu sözleşme kurulursa ücrete hak kazanacağını fakat  taşınmazın satış sözleşmesi gerçekleşmese dahi tellala ücret ödeneceğinin sözleşmede kararlaştırılması halinde bunun geçerli olduğu ve ücret ödenmesi gerektiğini yukarıda belirtmiştik. Ancak sözleşmenin kurulmaması için haklı nedenler varsa emlakçı ücrete hak kazanmaz. Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 2006/9542 E. 2006/14822 K sayılı 13.11.2006 tarihli kararında:” Taşınmazın satış sözleşmesi gerçekleşmese dahi tellala ücret ödeneceğini öngören sözleşmeden eğer haklı sebepler doğmuş ise vazgeçmek mümkündür. Böyle bir durumda telal ücrete hak kazanamaz. Somut olayda, satışa konu olan taşınmazda projesine aykırı imalat yapıldığı ve bunların yıkılmasına karar verildiği anlaşılmıştır. Bu durum karşısında haklı nedenlerle sözleşmeden vazgeçen taşınmaz alıcısı tellallık hizmetinden doğan komisyon ücretinden sorumlu olamaz” denilmektedir. Buna göre taşınmazda yıkılması gereken projesine aykırı imalat bulunması sözleşmeden caymak için hâkli bir neden olarak kabul edilmiş ve emlakçının ücrete hak kazanamayacağı sonucuna varılmıştır.

KÜLTÜR VE TABİAT VARLIKLARINI KORUMA KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN


MADDE 1  21/7/1983 tarihli ve 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 7 nci maddesinin dördüncü fıkrası yürürlükten kaldırılmış, maddeye beşinci fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkralar eklenmiş ve maddenin son fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Tescil kararları, tescil olunan taşınmazın kadastral bilgileri ile birlikte, tapu siciline şerh düşülmek üzere ilgili tapu müdürlüğüne bildirilir.
Tek yapı ölçeğindeki kültür ve tabiat varlıkları ile korunma alanlarına ilişkin tescil kararları, 11/2/1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu uyarınca maliklere tebliğ edilir.
Sit alanlarının, tabiat varlıklarının ve tek yapı ölçeğinde tescil edilen taşınmazlar da dâhil olmak üzere malikleri idarece tespit edilemeyen taşınmazların tescil kararları, Resmî Gazete’de yayımlanır ve Bakanlığın internet sayfasında bir ay süreyle duyurulur.”
“Tespit ve tescil ile ilgili usul ve esaslar yönetmelikle düzenlenir.”
MADDE 2  2863 sayılı Kanunun 8 inci maddesinin birinci fıkrasına birinci cümlesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki cümle ve birinci fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
“Korunma alanlarına dair koruma bölge kurulu kararları, 7201 sayılı Kanun uyarınca maliklere tebliğ edilir.”
“Malikleri idarece tespit edilemeyen kültür ve tabiat varlıklarının korunma alanlarının tesciline ilişkin kararlar, Resmî Gazete’de ilan yoluyla duyurulur ve Bakanlığın internet sayfasında bir ay süreyle yayımlanır.”
MADDE 3  2863 sayılı Kanunun 65 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“MADDE 65 – Tescil edilen sit alanları ve korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları ile korunma alanlarının bu Kanuna göre tebliğ veya ilan edilmiş olmasına rağmen yıkılmasına, bozulmasına, tahribine, yok olmasına veya her ne suretle olursa olsun zarar görmesine kasten sebebiyet verenler ile koruma bölge kurullarından izin alınmaksızın inşaî ve fiziki müdahale yapanlar veya yaptıranlar, iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezasıyla cezalandırılır.
Bu Kanuna aykırı olarak yıkma veya imar izni verenler, iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezasıyla cezalandırılır.
Birinci ve ikinci fıkralarda belirtilen fiiller, korunması gerekli kültür ve tabiat varlığını yurt dışına kaçırmak amacıyla işlenmiş ise verilecek cezalar bir kat artırılır.
Bünyesinde koruma, uygulama ve denetim büroları kurulan idarelerden 57 nci maddenin yedinci fıkrası uyarınca izin almaksızın veya izne aykırı olarak tamirat ve tadilat yapanlar ile izinsiz inşaî ve fiziki müdahale yapanlar veya yaptıranlar altı aydan üç yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılırlar.”
MADDE 4  Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
MADDE 5  Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.