24 Mayıs 2016 Salı

Mirastan Feragat Nedir ? Mirastan Feragat Nasıl Yapılır ?

Mirastan Feragat Nedir ? Mirastan Feragat Ne Demektir ? Nasıl Yapılır ?  
Mirastan Feragat kısaca , miras hakkından vazgeçme , miras reddine denir. 
Medeni Kanunun 528. Maddesine göre, “Mirasbırakan, bir mirasçısı ile karşılıksız veya bir karşılık sağlanarak mirastan feragat sözleşmesi yapabilir. Feragat eden, mirasçılık sıfatını kaybeder.”  denmektedir. 
Miras bırakan kişi sağlığında mirasçılardan biri veya birkaçı ile mirastan feragat sözleşmesi yapılabilir. Mirastan feragat karşılıklı yapılabileceği gibi, karşılıksız da olabilir. Yani mirasçılardan biri hiçbir bedel ( mal , ücret ) almadan ve istemeden de mirasçılık haklarından feragat edebilir.  Miras bırakan ile bu tip bir feragat sözleşmesi yapılması durumunda ,  bu sözleşmenin tarafı olan mirasçı; miras bırakanın ölümü ile herhangi bir hak talep edemez.  Miras o kişi yokmuş gibi diğer mirasçılar arasında yasal oranlar çerçevesinde paylaştırılır.
Mirastan feragat sözleşmesi ile bir mal ya da para alınmış ise ; yapılan feragat sözleşmesi bu hakkı alan mirasçının çocuklarını ve onların çocukların da bağlar. Yani bu kişiler de yapılan feragat sözleşmesinden etkilenirler. Tabii ki sözleşme özgürlüğü çerçevesinde taraflar bu durumun aksini de öngörebilirler.
Günümüzde mirastan feragat sözleşmeleri çoğunlukla bir karşılık karşılığında yapılmaktadır. Bu koşullarda mirasçı ileride doğacak hakkını peşin olarak almakta ve miras bırakanın ölümünden sonra kalan miktar ne olursa olsun denkleştirme talebinde de bazı istisnalar hariç bulunamamaktadır. Mirasçının, feragat sözleşmesi karşılığında aldığı ücret ( bedel ) , yasal saklı payından düşük dahi olsa bunu talep etmesi mümkün değildir.
Mirastan feragati işlemi , her iki tarafın da katıldığı bir sözleşme ile mümkündür. Taraflardan birinin kendi başına bir hukuki işlemle mirastan feragat yapabilmesi mümkün olamaz. 
Mirastan feragat sözleşmesi diğer mirasçılardan birinin lehine olarak da yapılabilir. Bu sözleşme belli bir kişi lehine yapılmış olup bu kişinin herhangi bir sebeple mirasçı olamaması halinde, feragat hükümden düşer. Mirastan feragat sözleşmesi belli bir kişi lehine yapılmamışsa, en yakın ortak kökün altsoyu lehine yapılmış sayılır ve bunların herhangi bir sebeple mirasçı olamaması halinde, feragat yine hükümden düşer.
Miras, sadece mirasçıdan kalan malları değil, aynı zamanda borçları da kapsar. Bu nedenle mirastan feragat söz konusu ise, bu feragatin karşılıklı olup olmamasına göre durum değişmektedir. Mirasın açılması anında mirasçının kalan malları, borçları karşılayamıyorsa ve borçlar mirasçılar tarafından da ödenmiyorsa, feragat eden ve mirasçıları, alacaklılara karşı feragat için ölümünden önceki beş yıl içinde miras bırakandan almış oldukları karşılıktan, mirasın açılması anındaki zenginleşmeleri tutarında sorumludurlar. Eğer feragat karşılıksız olarak yapılmışsa feragat eden mirasçının böyle bir sorumluluğu bulunmamaktadır.
Mirastan feragat sözleşmesinin yapılabilmesi gereken unsurlar : 
- Mirastan feragat sözleşmesi mutlaka miras sözleşmesi ile yapılmak zorundadır.
- Mirastan feragat sözleşmesine mirasbırakanın katılması zorunlu olduğu gibi karşı tarafında mirasçı olma zorunluluğu vardır. Bu mirasçı ilk mirasçı olabileceği gibi ikinci sırada hatta daha sonraki sıralarda yer alan mirasçı olmasının önemi yoktur. Ancak, mirasbırakan saklı paylı olmayan mirasçının miras hakkı üzerinde serbestçe tasarrufta bulunabileceğinden, bunlarla mirastan feragat sözleşmesi yapmasının pratik olarak bir faydası bulunmamakta ise de, yapılmış olan mirastan feragat sözleşmesi geçersiz olmaz.
- Feragat, miras payının tamamını veya bir kısmını kapsayabilir.
- Feragat ivazlı veya ivazsız olabilir. Mirastan feragat esas itibariyle bir ivaz karşılığı olarak yapılmakta ise de bu zorunlu değildir. İvaz, belli bir mal veya mallar olabileceği gibi herhangi bir eda olmasını engelleyen bir hükümde bulunmamaktadır.
- Mirastan feragat ivazlı olarak yapılmış olmasında, ivaz diğer saklı paylı mirasçıların saklı payına saldırı teşkil ettiğinde, saklı paylı mirasçıların tenkis isteme hakları saklıdır.

Mia / Merkezi İş Alanı Nedir ?

Mia / Merkezi İş Alanı Nedir ? 
Büyükşehirlerde gayrimenkul ve inşaat sektöründe adından söz ettiren bir kavram olan MİA ( Merkezi İş Alanı ) , çok katlı yapılardan oluşan iş merkezlerini ifade eder.
Bu çok katlı yapılara örnek vermek gerekirse ; 
Çok katlı mağazalar , bankaların bulunduğu büyük binalar , oteller , alışveriş merkezleri , eğlence tesisleri , plazalar , eski tabiri ile katlı çarşılar , sinema ve tiyatro binaları , özel eğitim ve sağlık binaları vb. 
Sizin de fark ettiğiniz gibi bu yapıların ortak yanı şehrin en uzun binaları olmaları. 
Mialar / Merkezi İş Merkezleri yüksek katlı olmaları ile yapı ve insan yoğunluğunun çok fazla olduğu yapılardır. 
Mia’lar genel itibari ile bulundukları bölge ve çevresine rant getiren yapılardır. Diğer arsalara göre arsa değerleri çok yüksektir.
Bir arsaya Mia imarının gelmesi , arsa değerinin 100lerle çarpılması manasına gelir. 
MİA ‘ların genel özellikleri : 
- Şehrin merkezinde ya da merkezin taşınmak istediği yerlerde olurlar.
- Hizmet sektörünün bir çok farklı dalını barındırırlar.
- İş yeri - açılıp kapanma sirkülasyonları fazladır.
- Kiralar yüksektir.
- Arsa değerleri çok yüksektir. 
- Sektörel olarak gruplaşmalar vardır.
- İnsan ve Trafik yoğunluğu çok yüksektir. 
- Şehirde bulunan tüm ulaşım araçları MİA’lara göre düzenlenir.
- Şehrin alışveriş ve çalışma merkezleridir.

İstimlak Nedir ?

İstimlak ( Kamulaştırma ) , bir şahsa ait bir gayrimenkulün kamu yararına satın alınmasıdır.
Bu gayrimenkul alınarak imar planları doğrultusunda park, yol, Metro, hızlı tramvay, alt ve üst geçit, otopark mezarlık alanı gibi kamu hizmet alanları yapılır.
Ayrıca , istimlak gayrimenkul üzerinde idari irtifaklar kurmak ( geçit hakkı gibi ) şeklinde olabiliyor.
İstimlak yapılarak devlet veya kamu tüzel kişilerinin yetkileri ile satın alınan gayrimenkulün bedeli peşin ödenir. 
2942 Sayılı Kamulaştırma Kanunu gereğince özel kimselere ait taşınmaz mallar kamu yararı kararı ile istimlak edilebiliyor.  
Bazı yerlerde bu işleme zorla kamulaştırma denir. Çünkü istimlak kararı verildikten sonra itiraz edilemez. Fakat kanunen anlaşma olmaması veya ferağ verilmemesi halinde bu Kanunun 10 uncu maddesine göre işlem yapılıyor.
Kimler İstimlak Yapabilir ? 
- Belediyeler
- Karayolları Genel Müdürlüğü 
- DSİ Genel Müdürlüğü 
- Üniversiteler
tarafından istimlak yapılabilir.
4650 Sayılı Kanun ile 2942 Sayılı Kamulaştırma Kanunu istimlakin nasıl yapılacağını göstermek amacıyla düzenlenmiştir.

Tehvit , Arsa Birleştirme Nedir ?

Tehvit ( Arsa Birleştirme ) , birbirine bitişik birden çok parselin bir parsel haline dönüştürülmesi işlemine denir.
Tehvit , aynı kişiye ait olan parsellerin birleştirmesi şeklinde olabileceği gibi , birden fazla kişiye ait olan parsellerin birleştirilmesi şeklinde de olabilir. Bu işlemler sonucunda parsel numaraları birleştirilerek tek bir parsel numarası çıkar. Tapu ise tek bir tapuya dönüştürülür.
Tehvit İşlemi Harcı Nedir ? 
Tehvit işleminde , birleştirilecek her parsel için ayrı ayrı harç ödenmesi gerekir.
Örneğin , bir arsanız var ve bu arsanın yanındaki arsa ya da binayı satın almak istediğiniz de yaptığınız işlem Tehvit‘dir.
Tehvit İçin Hangi Belgeler İstenir ? 
- Taşınmazın bulunduğu yere göre belediye encümeni veya il idare kurulu kararı
- Tescil bildirimi ve kontrol raporu 
- Birleştirme yapacak kişinin nüfus cüzdanı 
- İki adet  vesikalık fotoğraf

Kentsel Dönüşüm Kredisi Nereden ve Nasıl Alınır?



Kentsel Dönüşüm Kredisi Nereden ve Nasıl Alınır?
Kentsel dönüşüm uygulaması 2012 senesinde riskli olarak belirlenen yapıların yıkılarak yeni düzenlemeye göre inşa edilmesi olarak hayatımıza girdi.
Bir binaya kentsel dönüşüm yapılması , hem içinde oturanlar için hemde kentsel dönüşüme göre inşaat yapan kişiler / firmalar için maddi ve manevi zorluklar yaşatmaktadır. 
Devlet , kentsel dönüşümü hızlandırabilmek ve uygulamaya destek olabilmek için bazı maddi destekler sunmaktadır. Bunların içinde kira yardımı ve kentsel dönüşüm kredisi de bulunmaktadır. 
Malik ( Bina / Ev sahibi ) , kentsel dönüşüme girmeye hak kazanan riskli binasını bir müteahhite vererek inşasını yaptırmak isteyebilir. Bu işlem il Müteahhit bir projelendirme yapar. Projelendirmenin sonucunda yer sahibi yapılacak yeni binası / evi için bir ücret ödemek zorunda kalabilir. 
Örneğin riskli yapıya giren bir bina da eviniz var. Ve bu bina riskli yapı olarak tespit edilerek kentsel dönüşüme girecek. Apartman sakinleri olarak binanızı yenilemek üzere bir inşaat firması belirlediniz. İnşaat firması evinizi inşa ederek baştan sıfırlayacağı için sizden belirli bir tutar para istemesi olağan bir durumdur. Bu tutar genelde kentsel dönüşüme girecek bölgeye göre değişiklik gösterse de yeni yapılacak evin ederinin 4te 1 ile 4te 2 si arasında çıkması olasıdır. Peki , ev sahibi olarak bu tutarı karşılayabilecek durumunuz yoksa ne yapacaksınız ? İşte bu süreçte devletin verdiği kentsel dönüşüm kredisinden faydalanabilirsiniz. 
Kentsel Dönüşüm Kredisi Nereden Alınır ? Kentsel Dönüşüm Kredisi Nasıl Alınır ? 
Bina riskli yapı olarak belirlenmiş ve kentsel dönüşüme girmek için herhangi bir engeli yok ise ;
- Yıkılan yada kamulaştırılan binaların malikleri bu binalarda en az 1 sene ikamet ettiği 
- Ya da işyeri olduğu 
belirlenen kişilere kredi veriliyor. 

Kentsel Dönüşüm Kredisine Başvurma ! Kentsel dönüşüm kredisine nasıl başvururum ? 
Kentsel dönüşüm hakkını kazanmış kişiler ilgili yerin Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüklerine başvurmalıdır. Başvuru incelendikten sonra uygun olarak belirlenir ise onaylanmak için Bakanlığa iletilir. 
İl Müdürlüğü tarafından gönderilen kredi için Bakanlığın belirlediği tutar teminat olarak istenir ve krediyi çekenlerle -  Bakanlık bir borçlanma sözleşmesi hazırlar. Hazırlanan sözleşme de tapu bilgiler ve kredi ile ilgili bilgiler bulunmaktadır. Bu sözleşme ile ipotek ve tescil işlemleri de yapılmış olur.
Kendi yerini kendi imkanıyla inşa etmek isteyen kişilere : 
- kredinin %25 peşin
- kalanı inşaatın gidişatına bakılarak 3 taksit olarak 
verilir. 

Müteahhit Sözleşmeye Uymazsa Neler Yapılmalıdır ?

Müteahhit Sözleşmeye Uymazsa Neler Yapılmalıdır ?
Ülkemizde çok fazla karşılaşılan durumlardan biri de , inşaat başlamadan önceki yapılan sözleşmeye müteahhitin
tam olarak uymamasıdır. Bunun bir çok sebebi var , ekonomik , tecrübe , disiplinsizlik vb. 
Malesef ülkemizde biraz parası olan herkes müteahhitliğe soyunmaktadır. Fakat müteahhitlik dışardan göründüğü
kadar basit ve belirli bir iş disiplini olmayan insanların yapabileceği bir iş değildir. 
Konut sahibi olmak isteyen birçok vatandaşımız henüz hiç başlanmamış veya yarıda olan inşaatlara girerek 
ev sahibi olmak istemektedir. Böyle bir durumda müteahhit ile sözleşme yapılarak tapu sahibi olunabilir.

Müteahhit ile yapılan sözleşme iki taraf içinde birçok madde içerir. Alıcı için önemli olan nokta , yapılacak konut
ile ilgili detaylardır. Alıcı bütün detayları çok iyi kontrol etmelidir. Ayrıca yapılan bu sözleşme noter onaylı olarak
düzenlenmelidir. Noter onaylı olmayan sözleşmelerin yasalar önünde hiçbir geçerliliği bulunmaktadır.
Müteahhit sözleşmede ve sözleşme eki teknik şartnamede öngörülen yapıyı, fen ve sanat kurallarına göre tam ve eksiksiz, kusursuz, ayıpsız olarak süresi içerisinde yapıp teslim etmelidir.
Yazımızın başında da söylediğimiz gibi müteahhitler ile alıcılar arasındaki en büyük problem sözleşmede yazan maddelere uyulmamasıdır. 
Yapılan İnşaat Sözleşmeye Uygun Olmazsa Ne Olur ?
Yapılan inşaat eğer sözleşmeye uygun olmaz ya da büyük ölçüde kusurlu ise sözleşme feshedilebilir. Yani alıcının sözleşmeyi fesh etme hakkı bulunmaktadır. Eğer anlaşma feshedilirse , daire teslim edilmediği için tazminat talep edilebilir. 
Ayrıca inşaatta bulunan eksikler için müteahhite ihtar çekilebilir , bir sonraki aşamada ise dava açıp eksiklerin giderilmesi talep edilebilir. 
Genel olarak yapılabilinecek şeyler :
- Gecikme sebebiyle tazminat isteme hakkı isteme 
- Borcun ifa edilmemesinden doğan zararın giderilmesini isteme 
- Sözleşmeden dönme hakkı isteme 
olabilir. 
Bunlara haricinde uygulamada kat karşılığı inşaat sözleşmelerinde taraflar Cezai Şart düzenlenmektedir. Bu şart genelde belirlenen bir tarihe kadar binanın yapılmaması halinde müteahhitin arsa sahibine bir miktar para ödemesidir. 
Bu konuda açılan davaların %90’ı alıcının lehine olmuştur. Fakat konu iyi incelenip bir avukata danışılmalıdır. Unutmayın alıcının en büyük kozu yapılan sözleşmedir. Bu yüzden en başta yapılan sözleşmeye göz ucuyla bakmak yerine detaylı bir şekilde incelemenizi tavsiye ediyoruz. 

Geçit Hakkı Nedir? Geçit Hakkı Şartları Nelerdir?

Geçit Hakkı Nedir?
Geçit hakkı, bir taşınmaz üzerindeki kullanım ve mülkiyete özgu hakları kapsayan irtifak haklarının arasında en çok karşılaşılan haktır.
Geçit hakkı genel anlamıyla başkasının arazisinden geçme hakkıdır. Eğer geçilmesi gerekilen yerde yeni bir geçiş yolu yapılması gerekiyorsa bu hak bedelli olur. Böyle bir durum söz konusu değilse herhangi bir bedel ödenmez çünkü bu hak Türk Medeni Kanunu tarafından sağlanmış yasal bir haktır. Bu hakka göre kendi arazisi üzerinden bir yola ulaşımı mümkün olmayan arazi sahibi, bedelliyse bedelini karşılayarak başka bir mal sahibinin arazisi üzerinden ulaşımını gerçekleştirebilmektedir.
Geçit hakkına örnek vermek gerekirse , herhangi bir heryerde tarlanız oluğunu düşünelim. Fakat tarlanızın yolu yok ya da yola cephe bir yerde değil. Yani tarlanızın önünde arkasında başka tarlalar var ve yol onların önünden geçiyor. Günün birinde bu tarlayı kullanmaya karar verdiniz ve tarlanıza yol açılmasını istiyorsunuz. İşte burda devreye Geçiş Hakkı giriyor. Etrafınızda bulunan hangi tarladan yol geçirerek tarlanıza yol açtırmak istiyorsanız , o tarla sahibiyle iletişime geçebilirsiniz. Kendi aranızda anlaşırsanız problem yok. Eğer anlaşamazsanız kanunlar 2 tarafı da madur etmeden orta yolu bulmaya çalışıyor.
Diğer tarla sahibinin haklarını göz önünde bulundurarak size en uygun yerden yol açma hakkı veriyor. Tabi bu geçit hakkı sonucunda karşı tarafa bir bedel ödenmesi gerekiyor. Sonuç olarak tarla yol sebebiyle küçülüyor.
Hukuk dilinde mürur hakkı olarak da bilinen bu hak  Medeni Kanunu'nun 748. maddesine göre irtifak hakkı olarak tapu kütüğüne tescil edilir. ( Kaydedilerek resmileştirilir ) Geçit hakkı şahış lehine ya da taşınmaz lehine düzenlebilir. Bu hak şahıs üzerine düzenmişse şahısın ölümüyle beraber hak da sona ermiş olur fakat taşınmaz lehine düzenlenen geçit hakkı ancak kanuni düzenlemelerle kaldırılabilir. Ayrıca taşınmaz lehine düzenlenen geçit hakkında taşınmazın üzerinde payı olan her paydaşın işleme katılması gerekmektedir.
Geçit Hakkı Şartları Nelerdir?
Bir gayrimenkul arazi sahibi en yakın ulaşım yoluna çıkabilmek için başka bir araziden geçmek zorunda kalıyorsa kanunen bu hakka sahip demektir. 
Taraflar arasında uzlaşma sağlanırsa kendi aralarında sözleşme imzalanır ve geçit hakkı sorunsuz bir şekilde tapuya kaydettirilir. Uzlaşma sağlanamayan durumlarda devreye söz konusu bölgedeki Asliye Hukuk Mahkemesi girer ve geçit yolu dava sonucu kazanılabilir.

Sit Alanı Nedir?

Sit alanı, geçmiş tarihte yaşamış olan topluluklardan günümüze kalmış olan yerlerdir.
Bu yerler, sosyal,ekonomik, kültürel ve mimari açıdan toplulukların kalıntılarını taşırlar. Bu sebepten koruma altına alınmışlardır. Çeşitli medeniyetlerin imzalarını taşırlar.
Sit alanlarının dört türü vardır 
Arkeolojik sit alanı
Tarihi sit alanı
Doğal(tabi) sit alanı
Kentsel sit alanı

Arkeolojik Sit Alanı Nedir?
Tarih öncesi dönemden günümüze kadar izler taşımış ve arkeolajinin ilgi alanına giren yerlerdir. Arkeolojik sit alanları, insanların eylemleri sonucu oluşmalarının yanında doğal yollarla da oluşmuş olabilir.
Türkiyede de onlarca arkeolojik sit alanı bulunur. Bunlardan bazıları Aksaray daki Acemhöyük, İzmir deki Bakla Tepe Höyüğü, Şanlıurfadaki Göbekli Tepe...
Tarihi Sit Alanı Nedir?
Tarihi açıdan önemli izler taşlıyan yerlerdir. Tarihi sit alanları doğallıkları ile korunmaya çalışılmaktadır. 
Doğal (Tabi) Sit Alanları Nedir?
Doğal oluşumlar sonucu oluşmuş yer altı, yer üstü ya da denizaltında bulunan alanlardır. Doğal sit alanları üç derecede incelenir:
1.Derece Doğal Sit Alanları: Olduğu gibi korunması gereken sit alanlarıdır. Bilimsel çalışmalar dışında kullanıma kapalıdır.
2.Derece Doğal Sit Alanları: Olduğu gibi korunması gereken ancak kamu yararı için kullanılabilen sit alanlarıdır.
3.Derece Doğal Sit Alanları: Doğallığının korunmasının yanında kullanım özelliği  gereği konut yapımına izin verilen sit alanlarıdır.
Kentsel Sit Alanı Nedir?
Oluşturuldukları tarihin kentsel yaşantısından günümüze kalıntılar taşıyan sit alanlarıdır. Günümüz kentleri ile bütünlük kazanmışlardır.

Rezerv yapı alanı nedir ?

  • Rezerv yapı alanı nedir ?

  • Kanun uyarınca gerçekleştirilecek uygulamalarda yeni yerleşim alanı olarak kullanılmak üzere, Toplu Konut İdaresi Başkanlığının veya İdarenin talebine bağlı olarak veya resen, Maliye Bakanlığının uygun görüşü alınarak Bakanlıkça belirlenen alanlarıdır.

  • Rezerv yapı alanının tespiti nasıl belirlenir  ?

  1.  Maliye Bakanlığının uygun görüşü alınarak Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca belirlenir.
Gerçek veya özel hukuk tüzel kişiler
a) Alanın büyüklüğünü de içeren koordinatlı hâlihazır haritası
b) Alanın uydu görüntüsünü veya ortofoto haritası
c) Alanda bulunan kamuya ait taşınmazların listesi hazırlanarak
         dosyaya istinaden Bakanlıktan rezerv yapı alanı belirlenmesi talebinde bulunabilir.Maliye Bakanlığı rezerv yapı alanına ilişkin görüşünü otuz gün içinde bildirir.
  • Taşınmazların değerinin tespiti nasıl yapılır ?
(1) İlgili kurum, uygulama alanındaki taşınmazların sınırını, yüzölçümünü ve cinsini gösteren kamulaştırma haritasını veya krokiyi yapar veya yaptırır ve bu taşınmazların maliklerini ve bunların adreslerini tespit eder veya ettirir.
(2) Taşınmazın değeri; ilgili kurum bünyesinden en az üç kişiden teşkil olunacak kıymet takdir komisyonları marifetiyle veya hizmet satın alınmak suretiyle tespit edilir.
(3) Taşınmazın değeri; taşınmaz değerleme konusunda uzman kişi, kurum veya kuruluşlardan bilgi alınarak ve mahallin emlak alım satım bürolarından alınacak bilgilerden de faydalanılarak, 4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 11 inci maddesindeki esaslara göre tespit edilir.

20 Mayıs 2016 Cuma

6704 sayılı Torba Kanun Resmi Gazetede yayımlandı

65 YAŞINI DOLDURMUŞ MUHTAÇ, GÜÇSÜZ VE KİMSESİZ TÜRK VATANDAŞLARINA AYLIK BAĞLANMASI HAKKINDA KANUN İLE BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN
Kanun No. 6704
Kabul Tarihi: 14/4/2016
MADDE 1- 1/7/1976 tarihli ve 2022 sayılı 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanunun 1 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"MADDE 1- Sosyal güvenlik kuruluşlarının herhangi birisinden her ne nam altında olursa olsun bir gelir veya aylık hakkından yararlananlar ile uzun vadeli sigorta kolları açısından zorunlu olarak sigortalı olunması gereken bir işte çalışanlar, nafaka bağlanmış veya nafaka bağlanması mümkün olanlar veya 24/5/1983 tarihli ve 2828 sayılı Sosyal Hizmetler Kanunu hükümlerine göre harçlık ödenenler hariç olmak kaydıyla, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları tarafından muhtaç olduğuna karar verilen 65 yaşını doldurmuş Türk vatandaşlarına, muhtaçlık hali devam ettiği müddetçe (2.332) gösterge rakamının memur aylık katsayısı ile çarpımından bulunacak tutarda aylık bağlanır.
Birinci fıkra kapsamına girenlerden, her ne nam altında olursa olsun kendisine ve eşine ait her türlü gelirler toplamı esas alınmak suretiyle, kişi başına düşen ortalama aylık gelir tutarı asgari ücretin aylık net tutarının 1/3'ünden fazla olanlar ile aynı tutardan fazla gelir sağlaması mümkün olan kimseler muhtaç kabul edilemez ve kendilerine aylık bağlanamaz.
65 yaşın tespitinde, doğum tarihlerinde yapılmış düzeltmeler nazara alınmaz."
MADDE 2- 2022 sayılı Kanunun 2 nci maddesinin dördüncü fıkrasının ikinci cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Bu Kanunun 1 inci maddesine göre aylık bağlananlara; başkasının yardımı olmaksızın hayatını devam ettiremeyecek kadar engelli olduklarını ilgili mevzuatına göre alınacak sağlık kurulu raporu ile kanıtlamaları ve birinci fıkranın (a) bendi ile üçüncü fıkradaki koşulları taşımaları halinde, birinci fıkranın (a) bendine göre aylık bağlanır."
MADDE 3- 13/10/1983 tarihli ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 90 ıncı maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"MADDE 90- Zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamındaki tazminatlar bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir. Söz konusu tazminatlar ve manevi tazminata ilişkin olarak bu Kanun ve genel şartlarda düzenlenmeyen hususlar hakkında 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır."
MADDE 4- 2918 sayılı Kanunun 92 nci maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki bentler eklenmiştir.
"g) Hak sahibinin kendi kusuruna denk gelen tazminat talepleri,
h) İlgililerin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmayan tazminat talepleri,
i) Bu Kanun çerçevesinde hazırlanan zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları ve ekleri ile tanımlanan teminat içeriği dışında kalan talepler."
MADDE 5- 2918 sayılı Kanunun 97 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"MADDE 97- Zarar görenin, zorunlu mali sorumluluk sigortasında öngörülen sınırlar içinde dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerekir. Sigorta kuruluşunun başvuru tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde başvuruyu yazılı olarak cevaplamaması veya verilen cevabın talebi karşılamadığına ilişkin uyuşmazlık olması halinde, zarar gören dava açabilir veya 5684 sayılı Kanun çerçevesinde tahkime başvurabilir."
MADDE 6- 2918 sayılı Kanunun 99 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan "kaza veya zarara ilişkin tespit tutanağını veya bilirkişi raporunu" ibaresi "zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartlarıyla belirlenen belgeleri" şeklinde değiştirilmiştir.
MADDE 7- 3/5/1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanununun 5 inci maddesine "Bina" tanımından sonra gelmek üzere aşağıdaki tanım eklenmiştir.
"Su yolu; imar planı kararıyla yapay olarak oluşturulan ve deniz araçlarıyla ulaşımın sağlandığı su geçididir."
MADDE 8- 3194 sayılı Kanunun 11 inci maddesinin birinci fıkrasına "yol," ibaresinden sonra gelmek üzere "su yolu," ibaresi eklenmiştir.
MADDE 9- 3194 sayılı Kanunun 18 inci maddesinin üçüncü fıkrasına "yol" ibaresinden sonra gelmek üzere "otoyol hariç erişme kontrolünün uygulandığı yol, su yolu," ibaresi eklenmiştir.
MADDE 10- 3194 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
"GEÇİCİ MADDE 15- 16/5/2012 tarihli ve 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun uyarınca riskli alan, 5393 sayılı Kanunun 73 üncü maddesi uyarınca kentsel dönüşüm ve gelişim alanı ve 16/6/2005 tarihli ve 5366 sayılı Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanun uyarınca yenileme alanı olarak belirlenen alanlarda bulunan yapılardan yapı ruhsatiyesi veya yapı kullanma izni bulunmayan yapılara, dönüşüm ve yenileme uygulamalarına muvafakat verilmesi koşuluyla, geçici olarak elektrik, su ve doğal gaz bağlantısı ve aboneliği yapılır. Bu yapılara geçici olarak elektrik, su ve doğal gaz bağlantısı ve aboneliği yapılması herhangi bir kazanılmış hak teşkil etmez.
Birinci fıkra uyarınca yapılan geçici abonelik süresi beş yılı geçemez. Ancak dönüşüm ve yenileme uygulamalarının uzaması halinde, beş yılı geçmemek üzere uygulama süresince geçici abonelik uygulaması devam eder.
Bu madde hükümleri 1/11/2015 tarihinden önce yapılmış yapılara ilişkin olarak uygulanır."
MADDE 11- 29/5/1986 tarihli ve 3294 sayılı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanununa aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
"EK MADDE 5- İşe başladığı tarihten önceki son bir yıl içerisinde Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu Kurulu tarafından belirlenen nakdi düzenli sosyal yardımlardan en az bir defa yararlanmış olanların ikamet ettiği hanede 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 60 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinin (1) numaralı alt bendi kapsamında bulunanlardan Türkiye İş Kurumuna kayıtlı işsizler arasında olması kaydıyla, 5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında özel sektör işverenlerince istihdam edilen sigortalı için; 5510 sayılı Kanunun 81 inci maddesinde sayılan ve 5510 sayılı Kanunun 82 nci maddesi uyarınca belirlenen prime esas kazanç alt sınırı üzerinden hesaplanan sigorta primlerinin işveren hisselerine ait tutarın tamamı işe başladığı tarihten itibaren bir yıl süreyle Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından karşılanır. Bakanlar Kurulu bu süreyi bir yıl uzatmaya yetkilidir.
İşveren hisselerine ait primlerin karşılanabilmesi için işverenlerin çalıştırdıkları sigortalılarla ilgili olarak; işe alındıkları yıldan bir önceki takvim yılında işyerinden bildirilen aylık prim ve hizmet belgelerindeki sigortalı sayısının ortalamasına ilave olması, 5510 sayılı Kanun uyarınca aylık prim ve hizmet belgelerini yasal süresi içinde Sosyal Güvenlik Kurumuna vermesi, sigortalıların tamamına ait sigorta primlerinin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığınca karşılanmayan tutarı yasal süresi içinde ödemesi ve kapsama giren sigortalının işe alındığı işyerinden dolayı Sosyal Güvenlik Kurumuna prim, idari para cezası ve bunlara ilişkin gecikme cezası ve gecikme zammı borcu bulunmaması şarttır.
Sosyal Güvenlik Kurumuna olan prim, idari para cezası ve bunlara ilişkin gecikme cezası ve gecikme zammı borçlarının 6183 sayılı Kanunun 48 inci maddesine göre tecil ve taksitlendirilmiş veya ilgili kanunlar uyarınca prim borçlarının yeniden yapılandırılmış olması, bu tecil, taksitlendirme ve yeniden yapılandırma devam ettiği sürece işverenlerin bu madde hükmünden yararlanmasına engel teşkil etmez.
Yapılan kontrol ve denetimlerde, çalıştırdığı kişileri sigortalı olarak bildirmediği tespit edilen işverenler bir yıl süreyle bu maddeyle sağlanan destek unsurlarından yararlanamaz.
Bu madde hükümleri, 21/4/2005 tarihli ve 5335 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 30 uncu maddesinin ikinci fıkrası kapsamına giren kurum ve kuruluşlara ait işyerleri ile bu işyerlerinin yaptırdığı her türlü alım ve yapım işlerine ilişkin işyerleri, sosyal güvenlik destek primine tabi çalışanlar ve yurt dışında çalışan sigortalılar hakkında uygulanmaz.
İşverenler bu maddeyle sağlanan prim desteğinden aynı sigortalı için birinci fıkradaki süreleri geçmemek üzere yararlanır. Destekten yersiz olarak faydalanıldığının tespiti halinde, yararlanılan teşvik tutarı 5510 sayılı Kanunun 89 uncu maddesi uyarınca gecikme cezası ve gecikme zammıyla birlikte işverenden tahsil edilir.
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu Kurulu tarafından belirlenen nakdi düzenli sosyal yardımlardan işe başladığı tarihten önceki son bir yıl içerisinde en az bir defa yararlanmış olanların ikamet ettiği hanede 5510 sayılı Kanunun 60 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinin (1) numaralı alt bendi kapsamında bulunanlardan çalışabilir durumda olanlar, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından bütünleşik sosyal yardım sistemi üzerinden Türkiye İş Kurumu sistemine kaydedilir. Bu kişiler Türkiye İş Kurumu tarafından mesleki eğitime veya diğer aktif iş gücü programlarına tabi tutulur. Mesleki eğitimi veya aktif iş gücü programlarını ya da Türkiye İş Kurumu tarafından teklif edilen işi üçüncü kez kabul etmeyenlerin Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu Kurulu tarafından belirlenen nakdi düzenli sosyal yardımları, durumun bütünleşik sosyal yardım sistemi üzerinden Türkiye İş Kurumu veri tabanından tespit edilmesini takip eden ay başından itibaren bir yıl süreyle kesilir.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığınca karşılanan prim tutarları, gelir ve kurumlar vergisi uygulamalarında gider veya maliyet unsuru olarak dikkate alınmaz.
Bu madde kapsamına giren sosyal yardımlar ve bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığı, Sosyal Güvenlik Kurumu ile Türkiye İş Kurumunun görüşleri alınarak Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığınca belirlenir."
MADDE 12- 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun ek 1 inci maddesinin birinci ve yedinci fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiş; beşinci fıkrasının sonuna aşağıdaki cümle eklenmiş; sekizinci fıkrasının ikinci ve üçüncü cümleleri aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve üçüncü fıkrasının (ç) bendinde yer alan "hayatını kaybedenlerin ise eş ve çocuklarından birisi, eşi veya çocuğu yoksa" ibaresinden sonra gelmek üzere "anne, baba veya" ibaresi eklenmiştir.
"10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununun eki (I), (II), (III) ve (IV) sayılı cetvellerde yer alan kamu kurum ve kuruluşları, kamu iktisadi teşebbüsleri ve bağlı ortaklıkları, il özel idareleri, belediyeler ve bağlı kuruluşları, özel kanunla kurulan diğer her türlü kamu kurum ve kuruluşları; 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi memur kadroları ile sözleşmeli personel pozisyonlarına ve sürekli işçi kadrolarına bu madde hükümleri çerçevesinde Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığınca hak sahibi olduğu belirlenerek Devlet Personel Başkanlığına bildirilen ve Başkanlıkça kura sonucu atama teklifi yapılanları atamak zorundadır."
"Bu madde kapsamında göreve başlayan personel, Devlet Personel Başkanlığı tarafından atama teklifinin yapıldığı tarihte öğrenim durumları itibarıyla ihraz ettikleri unvanlara ilişkin kadro veya pozisyonlara, kamu kurum ve kuruluşlarınca sınava tabi olmaksızın atanabilirler."
"Ancak üçüncü fıkranın (a), (b), (c) ve (ç) bentlerinde sayılan kişi veya kişilerden istihdam hakkını kullanacak 45 yaşından küçük herhangi bir kişinin bulunmaması durumunda 45 yaşından büyük hak sahipleri istihdam hakkından faydalanabilirler."
"Hak sahiplerinin kamu kurum ve kuruluşlarına atama teklifleri, Devlet Personel Başkanlığınca kırk beş gün içinde kura usulü ile yapılır. Kura sonucu yapılacak atamalarda atama teklifinin yapılması ile birlikte diğer kanunlardaki hükümlere bakılmaksızın ve başka bir işleme gerek kalmaksızın atama teklifi yapılan kamu kurum ve kuruluşlarına kadro ve pozisyonlar ihdas, tahsis ve vize edilmiş ve mevzuatı uyarınca düzenlenen ilgili cetvel ve bölümlere eklenmiş sayılır. Bu şekilde ihdas edilen kadro ve pozisyonlar, herhangi bir şekilde boşalması halinde başka bir işleme gerek kalmaksızın iptal edilmiş sayılır."
MADDE 13- 25/2/1998 tarihli ve 4342 sayılı Mera Kanununa aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
"EK MADDE 1- 30/4/2014 tarihli ve 28987 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 24/2/2014 tarihli ve 2014/6028 sayılı Bakanlar Kurulu Kararında belirtilen; İstanbul İli Avrupa Yakası Proje Alanı içerisinde yer alan mera, yaylak ve kışlak gibi orta mallarının vasıfları, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığınca bu Kanun hükümlerine bağlı kalınmaksızın resen kaldırılır ve bu taşınmazlar Hazine adına tescil edilir."
MADDE 14- 25/6/2001 tarihli ve 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanununun 19 uncu maddesinin ikinci fıkrasına aşağıdaki bent eklenmiştir.
"ı) Gerektiğinde, nakit mevcudunun yüzde onunu aşmamak kaydıyla ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile koordinasyon halinde, 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun mülga 64 üncü maddesi ve 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 47 nci maddesinin sekizinci fıkrasında sayılanlar ile 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu, 3/11/1980 tarihli ve 2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun, 17/7/2004 tarihli ve 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanunun ek 1 inci maddesi hükümlerine göre nakdi tazminat ödenmesi veya aylık bağlanması hakkı bulunanlara ayni ve nakdi yardımda bulunmak."
MADDE 15- 29/6/2001 tarihli ve 4706 sayılı Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
"GEÇİCİ MADDE 19- İlgili mevzuatı uyarınca Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Maliye Bakanlığı tarafından üzerinde konaklama amaçlı turizm tesisleri yapılmak üzere adlarına kamu arazisi tahsis edilen belgeli yatırımcılar ve işletmecilerden; irtifak hakkı tesis edilip edilmediğine veya kullanma izni verilip verilmediğine bakılmaksızın 1/1/2016 tarihi ile 31/12/2016 tarihi arasındaki dönemde tahsil edilmesi gereken kira, kesin tahsis, irtifak hakkı, kullanma izni bedelleri ve hasılat payları ile Kültür ve Turizm Bakanlığından belgeli konaklama tesisleri tarafından Hazine taşınmazlarının izinsiz kullanımlarından dolayı aynı dönemde tahakkuk ettirilerek tahsil edilmesi gereken ecrimisillerin ödeme süreleri bir yıl ertelenir. Ertelenen alacaklar, bu sürenin sona erdiği tarihten itibaren üç yılda ve üç eşit taksitle herhangi bir zam veya faiz uygulanmadan tahsil edilir. Süresinde ödenmeyen taksitler ilgili mevzuatı gereği zam veya faiz uygulanarak tahsil edilir.
Birinci fıkra uyarınca ertelenen bedel ve paylardan bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce tahsil edilenler, ilgililerince talep edilmesi halinde iade veya erteleme süresinin sona erdiği tarihten sonra tahsil edilmesi gereken bedellere mahsup edilir.
Birinci fıkra kapsamında olan borçluların bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihi takip eden dördüncü ayın sonuna kadar ilgili tahsil dairelerine başvurmaları şartıyla, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla vadesi geldiği halde ödenmemiş olan ecrimisil borçları ile maddenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar (bu tarih hariç) hesaplanacak gecikme zamları; ilk taksit 2017 yılı eylül ayında, müteakip taksitler de izleyen yılların aynı ayında ödenmek üzere ve taksit süresince herhangi bir zam ve faiz uygulanmaksızın üç eşit taksitte ödenir. Şu kadar ki, süresinde ödenmeyen taksitler, taksit ödeme süresinden sonraki süreye gecikme zammı uygulanmak suretiyle 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre takip ve tahsil edilir. Bu fıkra hükümlerinden yararlanmak isteyen borçluların fıkrada belirtilen şartların yanı sıra dava açmamaları, açılmış davalardan vazgeçmeleri ve kanun yollarına başvurmamaları şarttır. Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce tahsil edilmiş olan tutarlar red ve iade edilmez.
Bu maddenin uygulamasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir."
MADDE 16- 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununun 56 ncı maddesinin üçüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Ancak, 53 üncü maddede öngörülen izin süreleri, tarafların anlaşması ile bir bölümü on günden aşağı olmamak üzere bölümler halinde kullanılabilir."
MADDE 17- 10/7/2003 tarihli ve 4925 sayılı Karayolu Taşıma Kanununun 3 üncü maddesinde yer alan "Sorumluluk sigortası" tanımı aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve aynı Kanunun 17 nci, 18 inci, 19 uncu, 20 nci, 21 inci, 22 nci, 23 üncü, 24 üncü ve 25 inci maddeleri ile 26 ncı maddesinin birinci fıkrasının (ı) ve (i) bentleri yürürlükten kaldırılmıştır.
"Sorumluluk sigortası: 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununda belirtilen zorunlu mali sorumluluk sigortasını,"
MADDE 18- Ekli (1) ve (2) sayılı listede yer alan kadrolar ihdas edilerek 13/12/1983 tarihli ve 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin eki (I) sayılı cetvelin Sosyal Güvenlik Kurumuna ve Emniyet Genel Müdürlüğüne ait bölümlerine eklenmiştir.
MADDE 19- 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununa aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
"GEÇİCİ MADDE 69- Bu maddenin yayımı tarihinden önce 60 ıncı maddenin birinci fıkrasının (g) bendi kapsamındaki genel sağlık sigortalılarının 25 yaşını doldurdukları güne kadar olan genel sağlık sigortası primlerinin tahsilinden vazgeçilir. Bu maddenin yayımlandığı tarihe kadar söz konusu süreler için ödenmiş olan primler iade ve mahsup edilmez."
MADDE 20- 11/10/2006 tarihli ve 5549 sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanuna 19 uncu maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki madde eklenmiştir.
"İşlemlerin ertelenmesi
MADDE 19/A- (1) Yükümlüler nezdinde veya bunlar aracılığıyla yapılmaya teşebbüs edilen ya da halihazırda devam eden işlemleri, işleme konu malvarlığının aklama veya terörün finansmanı suçu ile ilişkili olduğuna dair şüphe bulunması üzerine; Başkanlıkça şüpheyi teyit etmek, işlemi analiz etmek ya da gerekli görüldüğünde analiz sonuçlarını yetkili makamlara intikal ettirmek amacıyla yedi iş günü süreyle askıya almaya veya bu işlemlerin aynı süreyle gerçekleşmesine izin vermemeye Bakan yetkilidir.
(2) Bu yetki, yabancı bir muadil kuruluşun işlemin askıya alınması veya gerçekleşmesine izin verilmemesi yönündeki gerekçeli talebinde yer alan işlemler hakkında da Başkanlıkça aklama veya terörün finansmanı suçu ile ilişkili olduğuna dair şüphe görülmesi şartıyla mütekabiliyet ilkesi gözetilerek kullanılabilir.
(3) Bu maddenin uygulanmasına ilişkin diğer usul ve esaslar Bakanlık tarafından çıkarılan yönetmelikle belirlenir."
MADDE 21- 16/5/2012 tarihli ve 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun 3 üncü maddesinin Anayasa Mahkemesince iptal edilen yedinci fıkrası aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmiştir.
"(7) Bu Kanunun uygulanması için belirlenen alanların sınırları içinde olup riskli yapılar dışında kalan diğer yapılardan uygulama bütünlüğü bakımından Bakanlıkça gerekli görülenler, değerleme çalışmalarında yapının riskli olmadığı gözetilmek kaydıyla bu Kanun hükümlerine tabi olur."
MADDE 22- 6306 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin Anayasa Mahkemesince iptal edilen birinci fıkrası aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmiştir.
"(1) Bakanlık veya uygulamayı yürütmesi halinde TOKİ veya İdare, riskli alanlarda ve rezerv yapı alanlarında her türlü imar ve yapılaşma işlemlerini iki yıl süre ile geçici olarak durdurabilir. Uygulamanın gerektirmesi halinde imar ve yapılaşma işlemlerinin geçici olarak durdurulması bir yıl daha uzatılabilir."
MADDE 23- 6306 sayılı Kanunun 6 ncı maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve ikinci fıkrasının dördüncü cümlesine "yürütülmesi" ibaresinden sonra gelmek üzere "ve bu Kanun uyarınca yapılacak diğer işlemler" ibaresi eklenmiştir.
"(1) Üzerindeki bina yıkılarak arsa haline gelen taşınmazlarda daha önce kurulmuş olan kat irtifakı veya kat mülkiyeti, ilgililerin muvafakatleri aranmaksızın Bakanlığın talebi üzerine ilgili tapu müdürlüğünce resen terkin edilerek, önceki vasfı ile değerlemede bulunularak veya malik ile yapılan anlaşmanın şartları tapu kütüğünde belirtilerek malikleri adına payları oranında tescil edilir. Taşınmazların niteliği resen mevcut duruma göre tescil edilir. Bu taşınmazların sicilinde bulunan ayni ve şahsi haklar ile temlik hakkını kısıtlayan veya yasaklayan her türlü şerh, hisseler üzerinde devam eder. Belirtilen haklar ve şerhler, tapuda; tevhit, ifraz, terk, tescil, kat irtifakı ve kat mülkiyeti tesisine ilişkin işlemlerin yapılmasına engel teşkil etmez ve bu işlemlerde muvafakat aranmaz. Bu şekilde belirlenen uygulama alanında cins değişikliği, tevhit, ifraz, terk, ihdas ve tescil işlemleri muvafakat aranmaksızın Bakanlık, TOKİ veya İdare tarafından resen yapılır veya yaptırılır. Bu parsellerin malikleri tarafından değerlendirilmesi esastır. Bu çerçevede riskli alanlar ve rezerv yapı alanlarında uygulama yapılan etap veya adada, riskli yapılarda ise bu yapıların bulunduğu parsellerde, yapılar yıktırılmadan önce, parsellerin tevhit edilmesine, münferit veya birleştirilerek veya imar adası bazında uygulama yapılmasına, ifraz, terk, ihdas ve tapuya tescil işlemlerine, yeniden bina yaptırılmasına, payların satışına, kat karşılığı veya hasılat paylaşımı ve diğer usuller ile yeniden değerlendirilmesine, yapının paydaşı olup olmadıkları gözetilmeksizin sahip oldukları hisseleri oranında paydaşların en az üçte iki çoğunluğu ile karar verilir. Bu karara katılmayanların arsa payları, Bakanlıkça rayiç değeri tespit ettirilerek ve bu değerden az olmamak üzere anlaşma sağlayan diğer paydaşlara açık artırma usulü ile satılır. Bu suretle paydaşlara satış gerçekleştirilemediği takdirde, bu paylar, Bakanlığın talebi üzerine, tespit edilen rayiç bedeli de Bakanlıkça ödenmek kaydı ile tapuda Hazine adına resen tescil edilir ve yapılan anlaşma çerçevesinde değerlendirilmek üzere Bakanlığa tahsis edilmiş sayılır veya Bakanlıkça uygun görülenler TOKİ'ye veya İdareye devredilir. Bu durumda, paydaşların kararı ile yapılan anlaşmaya uyularak işlem yapılır. Açık artırma ile satışı yapılacak payların üzerindeki ipotek, ihtiyati haciz, haciz ve intifa hakkı gibi haklar, satış sonrasında satış bedeli üzerinde devam eder. Satış işlemi sonrasında tapu kaydındaki haklar ve şerhler Bakanlığın talebi üzerine tapu müdürlüğünce resen terkin edilir."
MADDE 24- 6306 sayılı Kanunun 7 nci maddesinin onuncu fıkrasının birinci cümlesinde yer alan "Gerçek kişilerce ve özel hukuk tüzel kişilerince uygulamada bulunulan riskli alanlardaki" ibaresi, "Riskli alanlarda, rezerv yapı alanlarında ve riskli yapıların bulunduğu parsellerde, gerçek kişilerce ve özel hukuk tüzel kişilerince uygulamada bulunulması halinde," şeklinde değiştirilmiştir.
MADDE 25- 6306 sayılı Kanuna aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
"EK MADDE 1- (1) a) Kamu düzeni veya güvenliğinin olağan hayatı durduracak veya kesintiye uğratacak şekilde bozulduğu yerlerde; planlama ya da altyapı hizmetleri yetersiz olan veya imar mevzuatına aykırı yapılaşma bulunan yahut yapı ya da altyapısı hasarlı olan alanlar,
b) Üzerindeki toplam yapı sayısının en az %65'i imar mevzuatına aykırı olan veya yapı ruhsatı alınmaksızın inşa edilmiş olmakla birlikte sonradan yapı ve iskan ruhsatı alan yapılardan oluşan alanlar,
fen ve sanat norm ve standartlarına uygun, sağlıklı ve güvenli yaşama çevrelerini teşkil etmek, sağlık, eğitim ve ulaşım gibi kamu hizmetlerinin düzenli bir şekilde yürütülmesini sağlamak amacıyla, Bakanlığın teklifi üzerine Bakanlar Kurulunca riskli alan olarak kararlaştırılabilir. Riskli alan sınırı uygulama bütünlüğü gözetilerek belirlenir.
(2) a) Riskli alan kararına karşı Resmi Gazete'de yayımı tarihinden itibaren dava açılabilir. Uygulama işlemleri üzerine riskli alan kararına karşı dava açılamaz.
b) Birinci fıkranın (a) bendi uyarınca belirlenen riskli alanlarda kamu kaynağı kullanılarak gerçekleştirilen her türlü mal ve hizmet alımları ile yapım işleri, 4734 sayılı Kanunun 21 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde belirtilen hallere dayanan işlerden sayılır."
MADDE 26- 18/10/2012 tarihli ve 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanununun 28 inci maddesinin yedinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"(7) Kuruluşlar, yönetim kurulu kararıyla ve nakit mevcudunun yüzde onunu aşmamak kaydıyla;
a) Yurt içi ve yurt dışındaki doğal afet bölgelerine doğrudan veya yetkili makamlar aracılığıyla konut, eğitim ve sağlık tesisleri kurulması amacıyla kamu kurum ve kuruluşlarına,
b) Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile koordinasyon halinde, 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun mülga 64 üncü maddesi ve 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 47 nci maddesinin sekizinci fıkrasında sayılanlar ile 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu, 3/11/1980 tarihli ve 2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun, 17/7/2004 tarihli ve 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanunun ek 1 inci maddesi hükümlerine göre nakdi tazminat ödenmesi veya aylık bağlanması hakkı bulunanlara,
ayni ve nakdi yardımda bulunabilir."
MADDE 27- 6/12/2012 tarihli ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun 78 inci maddesinin birinci, ikinci ve üçüncü fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve aynı maddeye aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.
"(1) Kurul, merkezi takas kuruluşlarının, alıcıya karşı satıcı, satıcıya karşı da alıcı rolünü üstlenerek takasın tamamlanmasını taahhüt ettikleri merkezi karşı taraf uygulamasını, piyasalar veya sermaye piyasası araçları itibarıyla zorunlu tutabilir. Borsalar veya teşkilatlanmış diğer pazar yerleri de nezdinde işlem gören sermaye piyasası araçlarıyla ilgili merkezi karşı taraf uygulamasına geçmek üzere Kurula başvurabilirler. Merkezi takas kuruluşları organize para piyasalarında merkezi karşı taraf uygulamasına geçmek üzere Kurula başvurabilirler.
(2) Takas kuruluşlarının merkezi karşı taraf görevini üstlendiği takas işlemlerinde mali sorumluluğu, tesis edilecek limitler dahilinde ve üyelerden alınacak teminatlar ile diğer garantiler çerçevesinde belirlenir. Merkezi karşı taraf hizmeti çerçevesinde takas kuruluşları tarafından alınan teminatların mülkiyeti takas kuruluşuna geçer. Mülkiyeti takas kuruluşuna geçen teminatlara aksi kanunda öngörülmedikçe 47 nci maddenin ikinci ve beşinci fıkraları ile dördüncü fıkrasının (a) bendi uygulanır. Takas kuruluşları, üyelerinin müşterilerine olan yükümlülüklerinden sorumlu değildir. Takas kuruluşları, merkezi karşı taraf hizmeti verdikleri piyasalarda temerrüt yönetimi kapsamında, üyelerin teminatları, garanti fonu ve kendi sermayelerinin yanı sıra, sigorta sözleşmeleri, karlardan kesinti yapılması, müşterilerin pozisyonlarının ve teminatlarının gerektiğinde resen veya temerrüt eden üyenin müşterilerinin talebiyle temerrüt eden üyelerin rızası da şart olmaksızın diğer üyelere taşınması, pozisyonların resen kapatılması, aynı tarafla olan borç, alacak, pozisyon, teminat, hak ve yükümlülüklerin netleştirilmesi ve Kurulca uygun görülecek diğer yöntemleri de kullanabilirler.
(3) Merkezi takas kuruluşları, temerrüt yönetiminde kullanmak üzere sermaye ve sermaye benzeri kaynak temin edebilir, teminat ve garanti fonu varlıklarını temerrüt yönetimi çerçevesinde likidite temin etmek için borçlanma amacıyla teminat gösterebilir. Merkezi takas kuruluşları nakdi teminatları nemalandırma veya menkul kıymetlerin saklanması amacıyla bankalar ve saklama kuruluşlarında kendi adlarına açılacak hesaplarda bulundurabilirler. Merkezi takas kuruluşları tarafından temerrüt yönetimine tahsis edilen sermaye ve sermaye benzeri kaynaklar hakkında da 73 üncü maddenin ikinci fıkrası hükmü uygulanır. 73 üncü maddenin ikinci fıkrası ile 79 uncu maddenin birinci fıkrası, takas mutabakatının nihai olarak sonuçlanmasına kadar geçecek süre ile sınırlı olmak üzere, merkezi takas kuruluşu veya merkezi saklama kuruluşu nezdindeki takas ve mutabakat hesaplarına yatırılan veya transfer edilen anapara değişimli para ve/veya kıymet takası işlemlerine konu varlıklar hakkında da uygulanır."
"(9) Bu madde kapsamında yürütülecek temerrüt yönetimine ilişkin usul ve esaslar ile takas kuruluşlarının merkezi karşı taraf hizmeti nedeniyle üyelerinden alacağı teminatlar ve bünyelerinde yer alacak garanti fonlarına ilişkin usul ve esaslar takas kuruluşunun önerisi üzerine Kurul tarafından belirlenir.
(10) Merkezi takas kuruluşları tarafından merkezi karşı taraf hizmeti sundukları her bir piyasa için tahsis edilen sermaye veya sermaye benzeri kaynaklar, alınan teminatlar ve oluşturulan garanti fonları amaçları dışında kullanılamaz. Sermaye piyasalarına ilişkin olarak sunulan merkezi karşı taraf hizmeti kapsamında alınan teminatlar ve garanti fonu varlıkları, para piyasalarına ilişkin olarak aynı kapsamda alınan teminatlar ve garanti fonu varlıklarından ayrı olarak izlenir."
MADDE 28- 6362 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
"Mülkiyeti YTM'ye intikal eden sermaye piyasası araçlarının hak sahiplerine yapılacak ödemelere ilişkin usul ve esaslar
GEÇİCİ MADDE 10- (1) Kayden izlenmeye başlandığı tarihi izleyen yedinci yılın sonuna kadar teslim edilmediği için mülkiyeti YTM'ye intikal etmiş olan sermaye piyasası araçlarının iadesi ile satışlarının yapılmış olması halinde bunların bedellerinin ödenmesi talebiyle yapılacak başvuruların ve başvuru üzerine hak sahiplerine YTM tarafından yapılacak ödemelerin usul ve esasları, hak sahiplerince teslim edilecek sermaye piyasası araçlarının iptal ve imha esasları ile ihraççıların bu başvurulara ilişkin yükümlülükleri Kurulca belirlenir. Şu kadar ki, YTM'ye intikal eden sermaye piyasası araçlarından; ilgili mevzuat uyarınca satışı yapılmamış olanlar aynen; satışı yapılmış olanlar ise, Kurulca belirlenen esaslar çerçevesinde hesaplanacak satış tutarları üzerinden nakden ödenir. Yapılacak ödemelerde, ilgili tutarın 4749 sayılı Kanunun 12 nci maddesi çerçevesinde değerlendirilmesi sonucu YTM tarafından fiilen elde edilen getirinin ödenecek tutara isabet eden nemaları esas alınır. Bu madde uyarınca yapılacak ödemelere ilişkin işlemler ve bu işlemlerle ilgili oluşturulacak kayıtlar ve düzenlenecek kağıtlar damga vergisinden müstesnadır."
MADDE 29- 7/2/2013 tarihli ve 6415 sayılı Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanunun 4 üncü maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"(7) Bu suç bakımından 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun;
a) 133 üncü maddesinde yer alan şirket yönetimi için kayyım tayini,
b) 135 inci maddesinde yer alan iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması,
c) 139 uncu maddesinde yer alan gizli soruşturmacı görevlendirilmesi,
ç) 140 ıncı maddesinde yer alan teknik araçlarla izleme,
tedbirlerine ilişkin hükümler uygulanabilir."
MADDE 30- 27/6/1989 tarihli ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 11 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"(b) 5018 sayılı Kanuna ekli (III) sayılı Cetvelde sayılan düzenleyici ve denetleyici kurumlar ile Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun kadro ve pozisyonlarına 15/1/2012 tarihinden sonra ilk defa veya yeniden atanan kurul başkanı, kurul üyesi ve başkan yardımcısı ile murakıp ve uzman unvanlı meslek personeline, ilgili mevzuatı uyarınca ödenen her türlü maaş, aylık, ücret, ek ücret, prim, zam, tazminat, ikramiye, fazla çalışma ücreti, kar payı ve her ne ad altında olursa olsun yapılan diğer ödemeler ile sosyal hak ve yardımlar kapsamında yapılan bütün ayni ve nakdi ödemelerin bir aylık toplam net tutarı; kurul başkanı için bakanlık müsteşarı, kurul üyesi için bakanlık müsteşar yardımcısı, başkan yardımcısı için bakanlık genel müdürü, murakıp ve uzman unvanlı meslek personeli için Başbakanlık uzmanlarına mevzuatında kadrosuna bağlı olarak mali haklar ile sosyal hak ve yardımlar kapsamında yapılması öngörülen ödemelerin bir aylık toplam net tutarını geçemez ve bunlar, emeklilik hakları bakımından da emsali olarak belirlenen personel ile denk kabul edilir."
MADDE 31- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
MADDE 32- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

Yeni Bina da Müteahhit Firmanin Sorumlulukları

 Yeni iskanı alınmış bir binada müteahhit firmanın teknik ve eksiklere dair sorumlulukları, hem Türk mevzuatı hem de genel inşaat hukuku çer...