26 Mart 2013 Salı

Gelin başına türban bağlamanın vergisi


Şükrü KIZILOT
23.03.2013

SORU: Evde, herhangi bir makine kullanmadan ve işçi çalıştırmadan evlenecek gelinlerin başına türban bağlıyorum. Müşterilerim ve gelirim her geçen gün artıyor. Allah’a şükür, işimden çok memnunum ancak kafam vergiye takıldı. Elde ettiğim gelir, vergiye tabi mi? Rukiye Yılmaz - İSTANBUL

                                                                    
                                         







YANIT: İşyeri açmadan, seyyar olarak veya evinizde yaptığınız “türban bağlama” faaliyeti, Gelir Vergisi Kanunu’nun 9/2. maddesi uyarınca, esnaf muaflığından yararlanır. Hiç vergi ödemezsiniz.

Yabancı dil öğrenen avukat

SORU: Yabancı müşterilerimizin sayısı giderek artıyor.
Yabancı dilimi geliştirmek için dil kursuna gidiyorum. Yaptığım ödemeyi, avukatlık kazancımdan indirebilir miyim?
Av. Onur Çağlar / ANKARA
YANIT: Kazancınızın yüzde 10’unu aşmayacak şekilde, gelir ya da kurumlar vergisi mükellefi dershanelere yaptığınız ödemeleri, belgelendirmek koşuluyla gider olarak indirebilirsiniz.
Minibüsün MTV’si gider yazılır mı?
SORU: Pazarlama firmam var. Minibüsle de dağıtım yapıyoruz. Bir arkadaşım; “otomobil, cip ve minibüslerin Motorlu Taşıtlar Vergisi deftere gider yazılamıyor” dedi. Kafam karıştı. Muhasebeciye niye yazıyorsun diye kızacağım ama önce size sorayım, olay doğru mu?
Ferhat AKTAŞ / Eskişehir
YANIT: Yarı doğru, daha doğrusu üçte ikisi doğru üçte bir yanlış. Otomobil ve cipin Motorlu Taşıtlar Vergisi gider yazılamaz. Minibüse ait Motorlu Taşıtlar Vergisi ise yazılır. İyi ki muhasebecinizi üzmemişsiniz.
Avukatın büro alırken kullandığı banka kredisi masraf yazılır mı?
SORU: Kendime, banka kredisi de kullanarak bir büro aldım ve avukatlık
yazıhanesi olarak kullanıyorum. Ödediğim banka kredi faizlerini masraf yazabilir miyim?
Av. Necmi ŞAHİN / İSTANBUL
YANIT: Maliye Bakanlığı’nın 31 Ocak 2012 tarih ve KDV 29-19 sayılı özelge ile yaptığı açıklamaya göre, gayrimenkulü deftere kaydettiğiniz yılın sonuna kadar ödediğiniz faizleri maliyete intikal ettirecekseniz. Sonraki yıllarda ödediğiniz kredi faizlerini maliyet bedeline intikal ettirme ya da doğrudan gider yazma konusunda tercih hakkınız var.
Otomobil alım vergilerinin gider yazılması
SORU: Şirkete 3.000 silindir hacminde bir otomobil aldık. Yüzde 130 Özel Tüketim Vergisi, bunun KDV’si, bir de normal KDV derken toplamda yüzde 171’i bulan bir vergi ödedik. Bu vergileri bir kalemde gider yazabilir miyiz?
Hüseyin ÜNAL / Kocaeli
YANIT: Bu vergileri maliyete dahil edip amortismana tabi tutma veya doğrudan gider yazma bakımından seçimlik hakkınız var (VUK Md. 270). Vergileri doğrudan gider yazabilirsiniz.

Yazarlar ve ressamlar nasıl kurtuldu


Şükrü KIZILOT
24.03.2013


                                                 

YILLAR önce, Başbakan Ecevit’in talimatı üzerine, Yardımcısı Hüsamettin Özkan ile beraber “özel bir operasyon” yapmasaydık, başta yazarlar ve ressamlar olmak üzere, sanatçılar perişan olacaktı.

OPERASYON KONUSU OLAY
Yaklaşık 15 yıl kadar önce, “vergi reformu” iddialarıyla, vergi yasalarında büyük değişiklikler yapıldı.
Bunlardan biri de kitap, makale ya da şiir yazan, karikatür, resim, heykel ya da beste yapan kişilerle ilgiliydi. Buna göre örneğin, yılda bir makale yazan kişi; vergi dairesine kaydolacak, vergi levhası asacak, geliri olmasa bile defter tutacak, her ay KDV, geçici vergi ve yıllık gelir vergisi beyannamesi verecekti!
Yasa çıkınca, ortalık toz duman
oldu. Bu bilim, sanat, kültüre, özellikle basına ciddi bir darbeydi!
Hiç unutmuyorum, Sevgili Hasan Pulur o dönemin meşhur şarkısı “Nereme nereme”den esinlenerek “vergi levhasını nereme nereme” diye bir yazı yazmıştı..
Aynı gün Milliyet’te Güneri Civaoğlu dahil, 7 köşe yazarı, yazarlar ve sanatçılara vergi konusunu ele almışlardı.
Bekir Coşkun da Başbakan Ecevit’i kastederek Hürriyet’te “Bunlar olayı bilmezler ve KDV defterine şiir, şiir defterine de KDV yazarlar” diye “ince ayar” bir eleştiri yapmıştı..
OPERASYON BAŞLIYOR
3 Mart 1999 günü Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan aradı.
- Hocam, sizi Sayın Başbakanımızın talimatı üzerine arıyorum. Seçimler yaklaştı. Yazarlara ve sanatçılara defter tutma, beyannameler verme, levha astırma ve ufak bir hatada hapis cezası gibi uygulamaya büyük tepki var. Gazetelere gidiyoruz, ciddi tepki var. Hepsi, sizinle görüşerek düzeltmemizi istiyorlar. Bu sorunu seçimden önce çözmeliyiz. Aman bana ‘kanun çıkartın’ demeyin. Çünkü Meclis tatilde..
- Sayın Bakanım, bunun çözümü basit. Yetkililere söyleyin, bir genel tebliğ ile defter tutma, beyanname vs. olayı kaldırılır, olur biter.
- Hocam ben pratik adamım. Bu konu bizim için çok acil. Bırakın Maliye’yi, siz bana bir genel tebliğ taslağı hazırlayın. Ben bu olayı sizinle gerçekleştirmek istiyorum. Sayın Ecevit de özellikle bunu rica ediyor. Siz hazırlayın, ben de Resmi Gazete’de yayınlatayım. Olsun bitsin..
OPERASYON TAMAM
Maliye’nin dışında vergi ile ilgili genel tebliğ hazırlanması pek rastlanan bir olay değildi. Ancak ülkenin Başbakan’ı adına Başbakan Yardımcısı rica ediyordu. Üstelik, kendileri ile özel bir yakınlığım olmadığı halde, rica ediyorlardı.
Tebliğ taslağını hazırlayıp, verilen özel faksa gönderdim.
Ertesi gün Hüsamettin Özkan yine aradı.
- Hocam, tebliği Maliye’nin formatına göre hazırlattım. Ancak bir kelime hatası veya nokta ya da virgül sorun yaratabilir. Size gönderiyorum. ‘Tamam, hazırladığımın aynısı’ derseniz, hemen Resmi Gazete’ye göndereceğim.
Tebliğ taslağını inceledim. Evet.. gönderdiğimin aynısıydı.
“Tamam, herhangi bir sorun yok” diye kendilerini aradım.
Ertesi gün Tebliğ yayınlandı ve yazar, şair, ressam, bestekâr, heykeltıraş ve diğer sanatçılar kurtuldu..
İşte size, ilk kez yazdığım, bir tebliğin öyküsü..
Hayret
Şükrü Hoca’yı işletmişler
 Yazarlar ile ressamlar başta olmak üzere, sanatçıların vergi sorununu çözen tebliğin yayınlanacağı gün, gazetedeki köşemde “Bu gün bir tebliğ yayınlanacak ve yazarlar ile ressam, bestekâr, heykeltıraş gibi sanatçıların vergi sorunu şu şekilde çözümlenecek” diye bir yazı kaleme aldım.
Sabah Maliye Bakanlığı’nda bir daire başkanı, elindeki gazeteyi göstererek “Arkadaşlar bu gün telif kazançlarıyla ilgili bir tebliğ yayınlanacakmış. Doğru mu?” diye sorduğunda, odadaki genel müdür yardımcısı “Arkadaşlar o konu bana bağlı. Öyle bir tebliğ olsa biz hazırlardık. Belli ki birileri Şükrü Hoca’yı fena halde işletmiş” der ve odadakiler kahkahayı basar..
Onlar gülerken içeriye bir daire başkanı girer ve elindeki Resmi Gazete’yi göstererek, sorar:
“Arkadaşlar, bu gün
telif kazançları ile ilgili bir
genel tebliğ yayınlanmış. Gördünüz mü?”
En zor savaş
İnsanoğlu-nun en zor savaşı, kendisiyle olanıdır.
Çünkü Tarih, dünyayı yenenlerin, kendileri ve kendi zaafları önünde çöküşleri ile doludur.
Montaigne
Günün sözü
İlerleye-meyen, gerilemeye mahkumdur.
Edward Gibbon
İbrahim Bey’in kayınvalidesi
İbrahİm Bey, yolda tesadüfen kayınvalidesinin kapıcısı Mustafa’ya rastlar.
O da ne?
Kapıcı  Mustafa’nın  on parmağında on ayrı oje..
“Bu ne hal Mustafa?” diye sorar.
Mustafa da boynunu bükerek anlatır;
“Efendim kayınvalideniz oje alacağı dükkanı telefonla arayıp, yeni renkleri sormuş. ‘Yeni renkler geldi’ yanıtını alınca, bana ‘Mustafa git yeni ojelerle ilgili kataloğu alıp bana getir” dedi. Ben de gidip katalog istedim. Kozmetikçi;  ‘Biz de katalog yok. En iyisi yeni renkleri tırnaklarına sürelim, gidip göster’ dedi. İşte bu ojeler yeni gelen renklerin ojeleri..”
(Teşekkürler Yeşim ALEVLİ)
Bira hakkında doğru bilinen yanlışlar
* Efsane: En çok birayı Almanlar içer.
Gerçek: Kişi başına en çok bira tüketen ülke Çek Cumhuriyeti’dir. Onu Avustralya takip eder. Almanya üçüncü sıradadır.
* Efsane: Bira göbek yapar.
Gerçek: Tüm alkollü içkiler gibi bira da kalori içerir. Göbeği yapan, içkideki alkol miktarı ve yanında atıştırdığınız yiyeceklerdir. Sadece kalori miktarı dikkate alınırsa damıtık içkiler yani rakı ve viski daha fazla göbek yapar.

24 Mart 2013 Pazar

YOZGAT'IN BİLİNMEYEN GERÇEKLERİ:


YOZGAT'IN BİLİNMEYEN GERÇEKLERİ:
-Yozgat'ın adının BOZOK YAYLASI olduğunu biliyormuydunuz?
-Yozgatlıların Oğuz boyu Bozok kolundan geldiğini biliyor muydunuz?
-Atatürk'ün yaveri Salih BOZOK'un soyadını Yozgat'tan aldığını biliyor muydunuz?
-Yozgat'a düşman ayağı değmediğini biliyor muydunuz?
... -Bir zamanlar Yozgat'ın İstanbul erzakını karşıladığını biliyor muydunuz?
-Cephede savaşan askerlerimize evindeki hayvanları keserek kavurma yapıp erzak yolladığını biliyor muydunuz?
-En çok şehit veren ilin Yozgat olduğunu biliyor muydunuz?
-Kurtuluş savaşında Anadolu'dan toplanan askerlerin Yozgat'ta toplanıp buradan cepheye sevk edildiğini biliyor muydunuz?
-İşgale uğrayan topraklarımızdan göç etmek zorunda kalan halkımızın Yozgat'a gelerek Yozgatlıların misafir ettiğini biliyor muydunuz?
-Türkiye'de ilk özel gazeteyi Yozgatlı Çapanzade Agâh efendinin çıkardığını biliyor muydunuz?
-Türkiye'de ilk posta pulunu Yozgatlı Çapanzade Agâh efendinin çıkardığını biliyor muydunuz?
-Osmanlı sarayına güreşçiler yetiştirip gönderdiğini biliyor muydunuz?
-Yeni Adana gazetesini çıkararak Adana'nın kurtuluşuna vesile olan Avni Doğan Bey'in Yozgatlı olduğunu biliyor muydunuz?
-Yine Türkiye de ilk sendikayı kuran kişinin Yozgatlı Avni Doğan bey olduğunu biliyor muydunuz?
-Çapanoğlu Beyliği'nin sona erdirilmesi için isyana zorlandığını biliyor muydunuz?
-Bu isyanı bastırmak için gelen Çerkez Ethem ve adamları tarafından Yozgat'ın soyulduğunu biliyor muydunuz?
-Yozgat'ın cezalı olmadığını biliyor muydunuz?
-Atatürk'ün Yozgat'a iki kez geldiğini biliyor muydunuz?
-ÜNLÜ SÜVARİLERİ HARP MEYDANLARINCA KAHRAMANCA DÖVÜŞEN TÜRK YİĞİTLERİN HARMAN OLDUĞU DİYAR BOZOK YAYLASININ ÇOCUKLARI VAR OLUN. Diyerek Yozgat halkının gönüllerini fethettiğini biliyor muydunuz?
-İlk milli parkın Yozgat çamlığı olduğunu biliyor muydunuz?
-Yozgat çamlığındaki ağaçların dünyada bir eşinin Kafkaslarda olduğunu biliyor muydunuz?
-Türk Musiki üstadı Hacı Arif Bey'in yeğenlerinin Yozgat'ta yaşadığını biliyor muydunuz?
-Cumhuriyet döneminin ilk milli şehidi Boğazlıyan Kaymakamı Kemal bey olduğunu biliyor muydunuz?
-Ermeni Asala örgütünü protesto etmek için İstanbul taksim meydanında kendini yakan Ermeni’nin Yozgatlı olduğunu biliyor muydunuz?
-Almanya da gecekondu yaparak tapu alan ve alman tarihine geçen Türk'ün Yozgatlı olduğunu biliyor muydunuz?
-Amerika'daki ikiz kule saldırısında ölen tek Türkün Yozgatlı olduğunu biliyor muydunuz?
-Türkiye'nin en çok göç veren ilinin Yozgat olduğunu biliyor muydunuz?
-Yozgat'ın Türkiye'nin tam ortasında olduğunu biliyor muydunuz?
-Yozgat'ın gelir düzeyi bakımından Hakkari'den bile düşük olduğunu biliyor muydunuz?
-Ankara'da 700 bin Yozgatlı yaşadığını biliyor muydunuz?
-Kayseri'de 250 bin Yozgatlı yaşadığını biliyor muydunuz?
-İstanbul'da 200 bin Yozgatlı yaşadığını biliyor muydunuz?
-İzmir'de 55 binden fazla Yozgatlı yaşadığını biliyor muydunuz?
-Yozgat'ın gerçek nüfusunun Üç buçuk milyonu aşkın olduğunu biliyor muydunuz?
-Çevremizdeki bir çok ilin Bozok sancağına bağlı içe olduğunu biliyor muydunuz?
-Çapanoğlu Beylerinin Bizzat savaşlara katılarak Belgrat'ta Şehit düşerek adına destan yazıldığını biliyor muydunuz?
-Ünlü güreşçimiz Celal Atiğin Avrupa da 4 Altın, 2 Gümüş, 1 Bronz madalya aldığını biliyor muydunuz?
-Bu Güreşçimize Atik Soyadını Atatürk'ün verdiğini biliyor muydunuz?
-Hasbekli Mahmut Pehlivanın Osmanlı sarayı güreşçisi olduğunu biliyor muydunuz?
-Yılkı Atı Romanıyla TRT Büyük Edebiyat ödülünü alan Değerli Yazarımız Abbas Sayar'ın Yozgatlı olduğunu biliyor muydunuz?
-Kurtuluş Savaşında yaralanan Askerlerimizin Yozgat'ta tedavi edildiğini biliyor muydunuz?
-Aydın ilinde Yozgatlı adıyla bir mahallenin olduğunu biliyor muydunuz?
-Afyonkarahisar İli, Emirdağı ilçesinin Yozgat'tan göç ederek burayı yurt tuttuklarını, Örf ananelerinin Yozgat Kültürüyle aynı olduğunu biliyor muydunuz?
-Kurtuluş Savaşından sonra Yüzlerce askerimizin ömür boyu görevli olarak bu topraklar da kaldığını biliyor muydunuz?
-Uşak, Karahallı kasabası , Karayakuplar Köyü'nün kurucularının Yozgatlı olduğunu ve halen soyadlarıyla memleketlerini yaşatarak Yozgat, Öz Yozgat, Büyük Yozgat soyadını taşıdıklarını biliyor muydunuz?
-Yüz yıllardır Bozok adıyla bilinen Memleketimizin adının İşgüzar Mv. Süleyman Sırrı İçöz tarafından 23 Haziran 1927 Tarihinde Yozgat olarak değiştirildiğini biliyor muydunuz?

23 Mart 2013 Cumartesi

Apartman ve işyerlerine 8 bin lira ‘risk’ cezası

Apartman ve işyerlerine 8 bin lira ‘risk’ cezası

BU ceza, Ocak ve Şubat aylarına ait..

Devamı da geliyor!..
NE CEZASI?
Kapıcı çalıştıran tüm apartmanlar ile işçi çalıştıran tüm işyerlerinin, geçtiğimiz Ocak ayında “risk değerlendirmesi” yaptırmaları gerekiyordu.
Bilmeyenler için açıklayalım; “risk değerlendirmesi” ile ilgili yükümlülük, İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ile 1 Ocak 2013 tarihinden itibaren getirildi. Risk değerlendirmesinin nasıl yapılacağı ise 29 Aralık 2012 Tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan yönetmelikle açıklandı.
Risk değerlendirmesi yaptırmayan işyerlerine (apartmanlar dahil) “Ocak ayı için 3.234 lira” ceza kesilecek. Bu ceza “Şubat ayı için 4.851 lira” olarak uygulanacak.
Mart ayına geldik, apartmanların ve işçi çalıştıran işyerlerinin yüzde 99’u “risk değerlendirmesi” yaptırmadıkları için 8.085’er lira ceza ödeyecekler.
Üçüncü aya girdiğimiz halde, birçok apartman yöneticisi ve işyeri sahibinin “risk değerlendirmesi” olayından haberi bile yok!
CEZA DEVAM EDİYOR
Mart ayında da risk değerlendirmesi yaptırmayanlar için “ceza taksimetresi” çalışacak ve 4.851 lire daha ceza uygulanacak.
Başka bir anlatımla, Mart ayı bitene kadar risk değerlendirmesi yaptırmayanlara, 4.851 lira ceza daha ceza uygulanacak ve ceza tutarı 12.936 liraya ulaşacak.
İzleyen aylarda da yaptırmayanlar için “ceza taksimetresi” her ay için 4.851 lira olarak çalışacak ve ceza tutarı 2013 sonunda 56.595 liraya ulaşabilecek.
Görüldüğü gibi olay ciddi..
100 liralık aidat artışını ödemede zorlanan bazı apartman sakinlerinin, gelen cezanın ev sahiplerine bölüştürülmesi sonucu ortaya çıkacak, kişi başına 1-2 bin lira cezayı ödemeleri zor olacak.
Kaldı ki bu ceza da “risk değerlendirmesi” yaptırılmadığı sürece yukarıdan aşağı yuvarlanan “kartopu yumağı” gibi büyüyecek.
BERBER, BAKKALA VE TAMİRCİYE CEZA
Yazımızı okuyan küçük esnaf ve sanatkâr veya serbest meslek erbabından bazıları:
“Bizim etimiz ne budumuz ne? Küçücük bir işyerimiz var. İşyerimizin nasıl bir riski olacak ki?” diye düşünmesinler.
Risk değerlendirmesi konusu; çırak çalıştıran berberi, bakkalı, çiçekçiyi ve tamirciyi de kapsıyor.
İşin ilginç yönü, bir çırak veya bir işçi çalıştırana da bin işçi çalıştırana da risk değerlendirmesi yaptırmadıkları takdirde “aynı ceza” uygulanıyor.
CEZAYI KİM KESECEK?
Risk değerlendirmesi yaptırmayan apartmanlara ve işverenlere, işyerinin bağlı bulunduğu Çalışma ve İş Kurumu il müdürlüğü ceza uygulayacak.
Ceza, iş müfettişlerince veya yetkilendirilen kişilerce yapılacak durum tespitlerine göre kesilecek.
RİSK DEĞERLENDİRİLMESİNİN AŞAMALARI
Risk değerlendirilmesinin;
1. Tehlikelerin belirlenmesi,
2. Risklerin değerlendirilmesi,
3. Risklerin derecelendirilmesi,
4. Kontrol önlemlerinin uygulanması,
5. Denetim, izleme ve gözden geçirme olarak beş aşaması var.
İşyerlerinde ve apartmanlarda risk değerlendirilmesinin nasıl yapılacağı, örnekler ve düzenlenecek belgeleri İş Başmüfettişi Arif Temir’in www.yaklasim.com adresinden ulaşabileceğiniz, kapsamlı çalışmasında bulabilirsiniz.
Şu ana kadar cezalı bir işlemle karşılaşmayanların, risk değerlendirmesini biran önce yaptırmalarında yarar var...

Mirasçıya sürprizler

Mirasçıya sürprizler

GELİR Vergisi Kanunu ve diğer bazı kanunlarla ilgili değişiklik tasarısında, mirasçıları ilgilendiren ilginç sürprizler de var.

Tasarı yasalaşırsa 50 yılı aşkın süredir gelir vergisine tabi tutulmayan miras kalan malların satışı artık vergiye tabi olacak. Miras kalan arazi kat karşılığı verilirse ona da vergi geliyor.
MİRAS kalan ev, dükkan, yazıhane, arsa ve arazilerin, mirasçılarca satılması, 50 yılı aşkın süredir gelir vergisine tabi tutulmuyor.

1. Mevcut Uygulama:


Şu anda yürürlükte olan Gelir Vergisi Kanunu’nun Mükerrer 80/6. maddesinde, parantez içinde “(ivazsız olarak iktisap edilenler hariç)”, gayrimenkullerin edinme tarihinden başlayarak “beş yıl içinde” elden çıkarılmasından doğan kazançların “değer artışı kazancı” olarak vergilendirileceği yazılı.

Bu şu anlama geliyor;

· Miras kalan veya bağış yolu ile edinilen gayrimenkuller, ne zaman ve kaç liraya satılırsa satılsın, bundan doğan kazanç gelir vergisine tabi tutulmaz.

Nitekim, miras kalan ya da bağış yolu ile edinilen gayrimenkullerin satışında, 50 yılı aşkın süredir gelir vergisi alınmıyor.

Örneğin, ölen anne veya babasından miras kalan evi veya arsayı üç ay ya da üç ay sonra satan bir kişi, bundan doğan kazanç nedeniyle gelir vergisi ödemiyor.

· Satın alınan bir gayrimenkul, beş yıl içinde elden çıkartılırsa bundan doğan kazanç “değer artışı kazancı” olarak gelir vergisine tabi tutuluyor.

Beş yıllık süre dolduktan sonra, kaç liraya satılırsa satılsın gelir vergisine tabi tutulmuyor.

2. Yeni Gelir Vergisi Tasarısı:


Yeni Gelir Vergisi Tasarısı ile miras veya bağış yolu ile edinilen gayrimenkullerin elden çıkartılması;

· Gelir vergisine tabi tutulacak.

· Bu gayrimenkullerin, Vergi Usul Kanunu’nun “servetlerin değerlemesi” bölümüne göre tespit edilen değerleri, “maliyet bedeli” yerine geçecek.

· Gayrimenkullerin değerleri “vergi değeri” esas alınarak belirleniyor (VUK Md.297).

Vergi değeri ise, gayrimenkullerin Emlak Vergisi Kanunu’nun 29. maddesine göre belirlenen “Emlak Vergisi asgari değeri” oluyor (VUK. Md.268).

3. Değerleme Farkı Herkese Vergi Ödettirecek:


Miras veya bağış yolu ile edinilen gayrimenkullerin;

· Ediniminde ödenen veraset ve intikal vergisi alınmayacak.

· Emlak vergisi asgari değeri ile maliyet bedelinin (yani edinme bedeli) belirlenecek.

· Satarken rayiç bedeli yani normal satım bedeli üzerinden gösterilecek.

Emlak Vergisi asgari değeri, genellikle rayiç bedelden düşük olduğu için miras kalan gayrimenkul, üç gün sonra satılsa dahi gelir vergisi ödenecek.

MİRAS KALAN ARSANIN KAT KARŞILIĞINA VERGİ
Mirasçılarla ilgili bir başka sürpriz de; miras kalan arsanın kat karşılığı müteahhide verilmesiyle ilgili.

1- Mevcut Uygulamada Vergi Yok:


Miras kalan veya bağış yolu ile edinilen arsanın, kat karşılığında müteahhide verilmesi halinde, edinilen daire ve dükkanların satışı, gelir vergisine tabi değil.

Nitekim Maliye Bakanlığı da25 Mart 2011 Tarih ve 2011/2 sayılı Gelir Vergisi Kanunu Sirküleri ile bu yönde açıklama yapmıştır.

2- Tasarıya Göre Vergi Var:

Yeni Gelir Vergisi Kanunu tasarısı ile miras veya bağış yolu ile edinilen arsaların, kat karşılığı müteahhide verilmesi de gelir vergisine tabi tutuluyor.

VERASET VE İNTİKAL VERGİSİ KALDIRILIYOR
Tasarının “Yürürlükten kaldırılan hükümler” başlıklı 96/b maddesi ile 7338 sayılı Veraset ve İntikal Vergisi yürürlükten kaldırılıyor.

ÖZELLİKLİ DURUMLAR

BAĞIŞLAMADA 2.500 TL İSTİSNA YILLIK UYGULANACAK


· Mevcut uygulamada, bağışlama olayında her defasında 3.244 TL istisna uygulanıyordu.

Yeni düzenlemede, yılda 2.500 TL istisna bir defalık uygulanacak.

BAĞIŞLAMALAR ALIM-SATIMA KAYABİLECEK
· Ev, dükkan, mağaza, büro, arsa ve arazilerin bağışlanması olayından, vergi oranının daha yüksek Oluşu nedeniyle kaçınılacak, alıcı ve satıcının yüzde 2+2 ödediği, alım-satım işlemlerine yönelinecek.

“Nereden buldun?” olayı da olmadığı için ciddi bir sorun doğmayacak.

GAYRİMENKUL SEKTÖRÜ ETKİLENECEK
· Eş ve çocuklar ile anne, baba ve diğer kişilere gayrimenkul alınması olayındaki gelir vergisi, KDV oran artışı da göz önüne alındığında, sektörü olumsuz yönde etkileyebilecek.

DÜŞÜK BEDELLE ALIM-SATIM ARTACAK
· Gayrimenkullerin, satış bedelinin düşük gösterilmesi, bazı durumlarda daha az gelir vergisi ödenmesi anlamına geleceği için alım-satımlarda, bedelin düşük gösterilmesi yaygınlaşabilecek.

Bu da kayıt dışını tetikleyecek.

NEREDEN BULDUN?” YASANIN YUMUŞAK KARNI

· Eş ve çocuklara gayrimenkul veya otomobil alınması olayında, gayrimenkulü veya otomobili edinen kişiye, banka hesabına önemli tutarda mevduatı olana “nereden buldun?” diye sorgulama, daha ötesi vergilendirme yapılamayışı, uygulamanın “yumuşak karnı” olarak göze çarpıyor.

ÇOCUKLARIN OKUL PARASI İSTİSNA DEĞİL
· Tasarıda, “aşağıda sayılan karşılıksız edinimler gelir vergisinden müstesnadır” başlığı altında, sıralamalar yapılmış.

Tahsilde bulunanların “giyim giderleri” belirtilmiş olmasına rağmen özellikle okul parası vb. giderlere yer verilmemiş. Bu konu, yurt dışında okuyanlar ve yüksek tutarda okul ödemesi olan çocuklar için ciddi sorun. Düzeltilip, gelir vergisinden müstesna tutulmasında yarar var.

YARIN: ŞAHIS VE ŞİRKETLERİN GAYRİMENKUL SATIŞI, KAT KARŞILIĞI İNŞAAT
Prof. Dr. Şükrü Kızılot'tan Maliye'ye yanıt

22 Mart 2013 Cuma

Apartman ve işyerlerine ceza trafiği hızlandı

Apartman ve işyerlerine ceza trafiği hızlandı

Şükrü KIZILOT
21.03.2013
 

O KADAR hızlandı ki insanlar ne olduğunu karıştırmaya başladılar.



Cezalardan bazıları, (örneğin risk değerlendirmesi) 30 Aralık 2012 itibariyle yürürlüğe girdi. Bazı cezalar ise aşamalı olarak 30 Aralık 2012, 30.6.2013 ve 30.6.2014 tarihlerinde yürürlüğe girdi ya da girecek.
Gelen yükümlülüklerden biri diğeri ile karıştırılıyor.
Ceza trafiği daha fazla karışmadan, önemli olanları kısaca özetleyelim.
HEKİM VE İŞ GÜVENLİĞİ UZMANI
İşçi çalıştıran tüm işyerleri (apartmanlar dahil) iş güvenliği uzmanı, işyeri hekimi ve diğer sağlık personeli (hemşire) çalıştıracaklar ya da bu hizmetin tamamını veya bir kısmını “ortak sağlık ve güvenlik birimlerinden” hizmet olarak alacaklar.
Bu uygulama;
* Çalışan sayısı 50’nin üzerinde olan işyerlerinde 30 Aralık 2012 tarihi itibariyle başladı.
* Çalışan sayısı 50’nin altında olan “tehlikeli ve çok tehlikeli” sınıftaki işyerlerinde, 30 Haziran 2013 tarihinden itibaren başlayacak.
* Kamu kurumları ile çalışan sayısı 50’nin altında olan (apartmanlar dahil) “az tehlikeli” işyerlerinde, 30 Haziran 2014 tarihinden itibaren başlayacak.
Yukarıda belirtilen kişilerin istihdam edilmemesi ya da dışarıdan hizmet olarak satın alınmaması halinde “her ay için 12.500 lira” idari para cezası kesilecek.
Cezanın tutarı, yıllık bazda 150 bin lira olacak.
RİSK DEĞERLENDİRMESİ
Çok kişi, “risk değerlendirmesi” ile ilgili uygulamanın başladığının farkında bile değil!
Oysa bu uygulama 30 Aralık 2012 tarihi itibariyle başladı.
Kapıcı çalıştıran tüm apartmanlar ile işçi çalıştıran tüm işyerlerinin, geçtiğimiz Ocak ayında “risk değerlendirmesi” yaptırmaları gerekiyordu.
Bu yükümlülük, İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ile getirildi. Nasıl yapılacağı da 29 Aralık 2012 Tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan yönetmelikle açıklandı.
Risk değerlendirmesi yapılmayan işyerlerine (apartmanlar dahil) “Ocak ayı için 3.234 lira” ceza kesilecek. Bu ceza “Şubat ayı için 4.851 lira” olarak uygulanacak.
Mart ve izleyen aylarda da yaptırmayanlar için “ceza taksimetresi” her ay için 4.851 lira olarak çalışacak ve ceza tutarı 2013 sonunda 56.595 liraya ulaşabilecek.
Görüldüğü gibi olay ciddi..
Apartman sakinlerinin, gelen cezanın ev sahiplerine bölüştürülmesi sonucu ortaya çıkacak, kişi başına 1-2 bin lira cezayı ödemeleri zor olacak.
EĞİTİM VERMEYENE CEZA
30 Aralık 2012 itibariyle yürürlüğe giren bir uygulama da eğitimle ilgili…
İşverenlerin, çalışanları “iş sağlığı ve güvenliği” konusunda eğitmeyen işverene, her bir çalışan için 1.078 TL idari para cezası kesilecek. Buna göre,
10 işçi çalıştırana 10.780 TL, 100 işçi çalıştırana 107.800 TL ceza kesilebilecek.
Bu eğitimlerden birincisi çalışma hayatı ile ilgili mevzuat ve çalışanların sorumluluklarının anlatıldığı konulardan oluşmakta. İkincisi sağlık konu başlığı altında meslek hastalıkları, ilk yardım ve kurtarma konuları. Üçüncü eğitim konusu da, teknik konular başlığı altında kimyasal ve fiziksel risk etmenleri, ekranlı araçlarla çalışma gibi konular.
İşverenler bu eğitimleri ticari faaliyet yapan ortak sağlık güvenlik birimlerinden, iş sağlığı güvenliği uzmanlığı veya işyeri hekimliği eğitim kurumlarından, kamu kurum ve kuruluşlarından, işçi ve işveren sendikalarından, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarından alabilecekler.

13 Mart 2013 Çarşamba

Yeni Pazarlar Bulmak

Yeni Pazarlar Bulmak



İnsanlık var olduğundan bu yana her zaman ihtiyaçları olmuştur. Zamanına göre ihtiyaçlar değişkenlik göstermiş bunun sonucu olarak da yeni pazarlar meydana geldi. Anlayışları, hayata bakış acıları, istekleri, olanakları, her zaman en iyisine sahip olma duygusu, farklı olmak ve sosyal yaşamlarında iş paylaşımı olduğundan dolayı kendi aralarında mesleki olarak farklılık göstermiş dir.

Buna bağlı olarak da üretim, hizmet ve aracılık sektörleri gelişerek farklılıklar meydana geldi. Her zaman eldeki olanakları en iyi şekilde değerlendirmek istekleri karsısında yeni ürünler ve hizmetler sürekli gelişti ve gelişmeye devam ediyor. Ürünlerin ve hizmetlerin de bir ömürleri vardır. Pazarlar ya yeni olur ya da doymuş olur. Yeni pazarlar girişimciler tarafından fark edilir bunu göre konumlandırma yapılır ve ya ürüne yeni pazarlar bulunur ya da fark edilmemiş bir Pazar alanı bularak ona göre ürünler konumlandırılır.

Yeni pazarlar da her zaman kazançlar fazladır ve fırsat tam olarak da burada yatar. Birilerinin düşünmediği iş yapış anlayışı ve ürünler sizlere pazara girmek için fırsatlar sunar. Yeni pazarlarda risk fazladır ancak kazanç da fazladır. Ancak bir hevesle girilen ve tam olarak ne olduğu beli olmayan popüler pazarlara da dikkat etmek lazım.

Doymuş bir pazara giriş yapmayı planlıyorsanız öncelikle sizden önce orada rakiplerinizin olduğunu hesaplamanız lazım. Bu tür pazarda her zaman kazanç ve riskler azdır. Yeni müşteriler bulmak, başka bir ülkeye ya da bölgelere gitmek her zaman alternatif olarak düşünülmelidir. Ülke ve bölge dışına çıkmak gibi bir düşünceniz yoksa yatırımlarınız farklı sektörler de çeşitlendirmek de mantıklıdır.

İster yeni bir pazara giriş yapın ya da var olan bir pazara ama çok iyi bir iş planı ve bunu uygulama ile bundan faydalanmak en iyisidir. Planda gerekli zamanda ve şartlarda değişikler olabilir. Esnek olun ancak ilk plandan da sapmayın ve her zaman ana iş koluna en fazla önem verin. Çok iyi yapılmış planlar sizlere pusula gibi ne zaman nereden ne yapmanız gerektiğini gösterir.

Türkiye'de Kadın Girişimciler Neden Önemlidir?

Türkiye'de Kadın Girişimciler Neden Önemlidir?






Doğu ve Güney Anadolu’da eğitime layık görülmemesi gibi büyük sorunların üstüne bir de Türk Kadın Girişimcini topluma kabul ettirmek takdir edersiniz ki çok zaman alacağa benziyor. Bir iş toplantısında bayanların varlığı biz erkekleri daha dikkatli konuşturduğuna şahit olabiliyorum. Ben bu sorunu genel olarak görüyorum. Türk kadınlarını ev işlerine daha layık gören zihin yapımızı halen kıramadık. Elinin hamuruyla sözde erkek işine karışamayacağını düşünüyoruz ve biz erkekler çok büyük bir hata yapıyoruz.
Kadın evin merkezinde olduğu gibi hayatın da merkezindedir. Hayatın en önemli merkezlerinden biri de iş dünyasıdır. Evde geçirdiğimiz vaktin daha çoğunu işte geçiriyoruz. O zaman Türk Kadın Girişimcilerini kendi fıtratlarındaki meslek gruplarının başına geçirmek için çareler bulmak zorundayız. Yalnız Türk Kadın Girişimcilerine de büyük sorumluluklar düşüyor. Kariyer, iş deyip kocanızı, sevgilinizi ihmal etmeyiniz. Çocuğunuzun en güzel yıllarını bakıcıya teslim etmeyiniz.

Bu gün şirketler de çocuk bakım odaları inşa edilmekte. Yapabilirseniz kendi şirketinizde özel çocuk yuvası kurunuz veya en azından çocuğunuza hemen ulaşabileceğiniz bir yuvaya veriniz. Mümkün olduğunca çocuğunuzla kendiniz vakit geçiriniz. Kariyer de yaparım çocuk ta deyip bir Türk Kadın Girişimcisi nasıl olurmuş bütün dünyaya ilan edin. Peki milyon dolarlarla oynayan Bir Türk Kadın Girişimcinin dünyadaki Türk-Müslüman kimliğini olumlu yönde ne kadar çok değiştirebileceğini tahmin edebiliyor musunuz?

Bugün dünyada İslam dinini kendi Kadınlarını aşağılayan bir din olarak görüyorlar. Açıkçası ülkelerin ve insanların hataları yüzünden onları çok ta haksız bulmuyorum. Bu küresel imajı düzeltebilecek Türk Kadın Girişimci ’sinden daha büyük bir çözüm göremiyorum. Bugün Türkiye'nin en çok ihtiyaç duyduğu şey evini, kocasını, ailesini ihmal etmeden ekonominin lokomotifi olacak Türk İş Kadınlarıdır Bir kadının ekonomik özgürlüğü Türkiye'nin en büyük meselesidir. Kendi ayakları üzerinde erkeğe ihtiyaç duymadan yaşayabilecek, erkeği sırf gerçekten sevdiği için birlikte olacak ve ekonomiye büyük katma değer yaratacak
Yuvayı Bayanlar kurar; Toplumu da Girişimci Bayanlar Kurar!! Türk Kadın Girişimcilerini aramızda yakın zamanda görebilmek dileğiyle.
KADINLAR GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN!

İş Dünyasında Çatışmaya Girmek

İş Dünyasında Çatışmaya Girmek


 
İşletmecilik; Yönetim ve taktik olarak farklı olmakla birli de birçok bakımdan askeri bir birlik den farkı yok. Tek farkları sonuç olarak birinde hataları kanla diğerinde nakit kayıp ederek ödenir. Her ikisi de hayatı öneme sahip bireysel ve kurumsal olarak. Planlama ve uygulama ne kadar net ve detaylı olursa başarı oranı o kadar iyi olur. Özelikle Doğuda vatani görevini yapmış bir insan bunu gözünde canlandırması son derece kolay olacak.

Öncelikle işletme kurulmadan önce veya yeninden yapılanmaya giden firmalar çok iyi bir planlama yapılmalı ve bu planı en iyi şekilde uygulamaya konulmalıdır. Ne kadar detaylar net olursa uygulama oranı da o kadar yüksek olur. Her ihtimal göz önüne alınmalı ve bunu uygulayacak kişinin yöneticilik ve işletmecilik bakımından bilgili olunmalı. Birilerinden danışmanlık hizmeti alınacaksa bu işi daha önce yapmış birilerinin düşüncelerini almanız ve kendinizi bunu hazırlamanız son derece önemlidir.

İş planı yapılması gereken faaliyetlerin bir metnidir kendisi değildir. Harita bir arazını fotoğrafıdır kendisi olmadığı gibi Planı icra ederken yeni kurulan işletmelerin tecrübeli elaman temin etmesi daha iyidir. Elemanların şirketin faaliyet gösterdiği alana göre bir zaman eğitme gönderilmeli ve ondan sonra görev verilmeli ve bu eğitimler gelişmelere göre devam edilmelidir. Özelikle büyük firmalarda hangi elamanın hangi alanda görevi en iyi şekilde yerine getireceği tespit edilmeli ve ona göre organize edilmelidir.

İşletmenin gelecek de neler olacağını bilmesi cin çok iyi bir bilgi kaynaklarını kullanarak rakiplerini ve müşterilerini analiz edilmeli ve ona göre hareket ederek avantajlı konuma gelinir. Rakiplerin ne yaptığını, fiyatlarını, elamanlarının yeteneklerini, kullandığı üretim yöntemlerini, kaynaklarını, zayıf ve güçlü yanlarını tespit ederek nereden ne zaman ne gibi hareketlerde bulunacağını planlamalı ve karsı tedbirler uygulanmalı. Aynı durum müşterilerinde de geçerli onları sürekli takip ederek ihtiyaçlarınızda olası değişkenlikleri ve işletme hakkında ki düşünceleri alınarak ona göre gerekli görülen eylemler yapılmalı. Sizin sektörde ki herkesi rakip görmek de hatadır. Bazılarından ortak hareket ederek yardımlaşmalı.

İş dünyasında fark yaratmak için her zaman rakipleri ve müşterileri takip etmek iyidir. Ancak ondan daha iyisi de ilk olmak ve avantajlarından yararlanmak için yenilikçi ürünler / hizmetler sunulmalı . Bunun için araştırmalı ve en iyi ürünü geliştirmek için çalışmalar yapılmalı sizin yakaladığınız bir noktayı rakipleriniz veya müşterileriniz görmemiş olabilir. Yenilikçi ürünler ve hizmetler her zaman çok fazla müşteri getirmiştir.








 
 

Neden Bu Kadar Tembeliz!!

Neden Bu Kadar Tembeliz!!






Milet olarak çok tembeliz. Hem de her acıdan iş , spor, çalışmak, kitap okumak, her yaş da her zaman tembellik çeşitlilik gösterir. Bu günün işini yarına bırakmak o kadar alışkınız ki ne zaman yeter nede işler biter. Hele bir de kendi işimiz veya serbest zamanlı bir iş işe daha berbat durum oluyor.Başka birinin işinde, günde 8 saat çalışan bir insan kendisinin çok çalıştığını, Patrona bütün parayı kendisi kazandırdığını ve kendisi çıktığı zaman bu iş yerinin batacağını düşünerek hak etmediği maaş talep eder veya iş den ayrılır, kendine bir işletme kurar, İlk günlerde bir hevesle erken gelir geç gider ve işine dört elle sarılır.

Ancak beli bir zaman sonra işletmeyi geliştirmek, Yönetim ve planlama dan da yoksun olduğu için ekip kuramaz veya kurduğu ekibi motive edemez ve her işi kendisi yapmaya başlar. Beli bir zaman sonra kendisi de sıkılır ve günde 2 saat çalışmaya başlar bıkkın bir şekilde eğlence, boş işler, gereksiz konuşmalar uzun telefon görüşmeleri ve gereksiz işlerle uğraşarak zaman geçirerek kendince iş yapar

Bir zaman da böyle devam eder, kendine haklı neden ler bularak ekonomik kriz, çalışanların dürüst olmadığını, yalancıdan geçilmediğini ve bu işin para kazandırmadığını şartların değiştiğini söyleyerek kendine hayali engeller koyar ve işletmesini kapatır. Kendisin de şans olmadığını ima ederek çevrem yok İnsanlar çok kıl milletin ağız kokusu çekilmiyor bu iş yapılmaz bana destek veren yok, parasız olmuyor diyerek etraf da dolaşır ve hiç bilmediği bir işe yeniden baslar ama orada da dikiş tutturamaz ve başka bir yer de de çalışmak zorunda gider.

Ama haksızlık etmeyelim bu insan tv izlemeye, oyun oynamaya, İnternet de saatler ce sörf yapmaya, uyumaya zaman bulur. Tv nin karsısında 2 saat hiç kımıldamadan maç seyreder sonra onun haberini de izler bir de onu gazetede okuyarak saatler ce arkadaş arasında sohbet eder. Olmadı tekrarını da izler bu maç veya dizi olması fark etmez. Sigara ya eğlenceye, yemeğe ve gezmeye para harcarken kitap almak ve eğitime para vermeyi aptallık olarak görür. Kendisinin hiçbir şey öğrenmeye gerek olmadığını söyler .

Simdi kabul edelim bu insan kendine göre çok akıllı ve zekidir. Herkes aynı mı? Hayır, ama istisnalar kaideleri bozmaz bunu da kabul edelim ve kendimize gelelim Hiçbir şeye ihtiyacımız yok, yalnız bir şeye ihtiyacımız vardır: çalışkan olmak. Sosyal hastalıklarımızı araştırırsak asıl olarak bundan başka, bundan mühim bir hastalık keşfedemeyiz. O halde ilk işimiz bu hastalığı esaslı surette tedavi etmektir. Milleti çalışkan yapmaktır. Servet ve onun doğal sonucu olan refah ve saadet yalnız ve ancak çalışkan insanların hakkıdır.
Mustafa Kemal Atatürk

Fakirlerin Zenginlere Yaptığı Adaletsizlik!

Fakirlerin Zenginlere Yaptığı Adaletsizlik!






Herkes farklı miktarlarda çalışıyor, çaba sarf ediyor ve herkesin ailesi geçmişte farklı miktarlarda çalışmış çabalamış dolasıyla farklı gelirleri var. Önemli olan gelir dağılımının eşit olması değildir, önemli olan gelir dağılımının adil olmasıdır. Eşitlik ve adalet farklı şeylerdir. Adalet çok çalışanın, yetenekleri olanın hak ettiği miktarı kazanmasıdır.

Tembel tembel oturanların veya önlerine çıkan iş fırsatlarına burun kıvıranların da hak ettikleri miktarı kazanmasıdır. Sistem çok çalışmayı, okumayı, öğrenmeyi, kendini geliştirmeyi teşvik etmelidir ki ülke daha hızlı büyüsün, zenginleşsin ve kalkınsın. Bu işin kestirme yolu yok Ücretlerin en adil belirlendiği sistem ise inanmayacaksınız ama serbest piyasa sistemidir. Eğer piyasa bir kişinin yeteneklerini ve yapabileceklerini değerli buluyorsa bu kişinin geliri daha yüksek olacaktır.

Hürriyet bir haberde en zengin % 20’lik kesim ile en yoksul % 20’lik kesimin yaptığı ortalama harcamalar karşılaştırılmış ve farkın 18 kat olgunu yazmış Haberdeki talihsiz nokta ise gazetecinin yaptığı şu açıklama: “ Eğitime ayda sadece 11,4 milyon YTL harcayan en yoksul kesimin içki ve sigara harcamaları ise 91,1 milyon YTL’yi buluyor. En zengin % 20’lik dilimin içki ve sigara harcamaları ise 256 milyon YTL ile eğitim harcamalarına yakın seyretti.”

Adaletsizlik yoksul ailelerin paralarını çocuklarının eğitimi için harcayacaklarına gidip İÇKİ VE SİGARAya harcamalarıdır. Bu çocukların gelecekte başarılı olabilmelerinin en kestirme yolu iyi bir eğitim almalarıdır. Yine de devletin bu çocuklara anne ve babalarından daha fazla para harcadığı aşikar değil mi? Devlet de parayı, çok kazanan çok vergi veren vatandaşlardan topluyor