30 Mayıs 2012 Çarşamba

Türkiye: Fırtınadan Uzakta

Türkiye: Fırtınadan Uzakta

Avrupa Birliği’ne hala üye olmamış olmak bugünlerde Türkiye’nin başına gelen en iyi şeylerden biri. Ekonomisi oldukça kötü günler geçiren Avrupa Birliği’nin kapısına dayanan Türkiye’nin göreceli olarak ekonomisinin iyi durumda olduğu söylenebilir.

Politik istikrar, kredi kolaylığı ve genç nüfus Türkiye’nin yatırımcıyı çeken en büyük potansiyelleri. 2009 ve 2010′daki düşüşün ardından büyüme oranını %11 arttırdı ki bu oran dünyada eşine rastlanmamış bir durum. Bu süreçte Türk İnşaat Sektörü ise yaklaşık 1 milyon kişiyi istihdam etti ve gayrisafi yurt içi hasılanın %4-5′ini karşıladı. Gensler ve BDP gibi sürece dahil olan çoğu yabancı girişimci Türkiye’de artan iş olanaklarını dile getiriyor. Türkiye’de iş yapan yabancı ofislerden Swanke Hayden Connell’da 2011′de piyasada hızını arttıranlardan. İstanbul’da Microsoft’un merkez binasını tasarlayan ofis, şimdi KPMG ve Google gibi özel müşteriler ile çalışıyor.
Fakat yine de Türkiye yabancı mimarlar için zor bir piyasa. Arazi fiyatlarının ve altyapı maliyetlerinin yüksekliği, tasarıma biçilecek maliyeti geri plana atıyor. “Burada başarılı olmak istiyorsanız, adapte olacaksınız. Yerel piyasa ile rekabet zor, hele ki büyük ölçekli bir iş yapmıyorsanız. Burada Mimarlar Odası’nın belirlediği bir fiyat listesi bile var,” diyor Aecom proje müdürü Nihat Kalfazade.
British Expertise’ın Genel Müdürü Graham Hand Türkiye’deki yabancı mimarların yerel müteahitlerle iş birliği yaptıkları takdirde çok fazla iş fırsatına sahip olacaklarını çünkü Türkiye’nin deniz aşırı yaptıkları işler ile kazandıkları 18,8 milyar Euro’luk gelir ile Çin’den sonra gelen 2. ülke olduğu söylüyor.
Uluslararası firmalar işleri kapmaya devam ediyorlar. BDP’nin Türkiye’de ofisi bulunmamasına rağmen yerel bir ortak bularak pazara girmeyi başarmış ve bu şekilde yükselişe geçmiş firmalardan biri.
BDP Kasım ayında Türk yatırımcı Megapol’un İzmir’in kıyılarında yapmayı planladığı bir proje için açtığı yarışmayı kazanarak işi kaptı. BDP alışveriş ve eğlence merkezi olarak düzenlenecek olan Vaha Projesi için master plan ve konsept tasarımını üretti.
Başka bir talep biraz büyük ölçekliydi. Türkiye 2020 Olimpiyatları’na adaydı. Buna bağlı olarak İstanbul’da önümüzdeki 7 yıl boyunca toplamda 28 milyar Euro’yu bulacak yatırımların yapılması planlandı. Menüde yeni altyapı, konut, ticaret, ofis ve otele kadar herşey vardı. Başkent Ankara’dan açık ara çok önde bir başkent olan İstanbul, bir inşa pazarına dönüştü. Bir yandan deprem odaklı planlama da işin içine girince İstanbul’un uydusu konumuna gelecek yeni kentler, bir inşaat furyası doğurdu. Diğer yandan Türkiye’nin Akdeniz’e kıyıları da deprem açısından güvenli bölgeler olarak değerlenmeye başlayınca inşa faaliyetleri bu bölgelerde de artmaya başladı.
Gensler şuanda Türkiye’de biri büyük bir tema parkı olmak üzere bir kaç proje üzerinde çalışıyor. Ofisin planlama ve tasarım lideri Ian Mulcahey: “Bu ülkede yerel değerlere referans veren çağdaş mimarlığa büyüyen bir ilgi var. Fakat yerel mimarların önünde yönetmelik ve dil sorunları var. Yabancı mimarların yereli iyi anlaması ve her anlamda iyi bir izlenim bırakması onlar için bir şans olacaktır,” diyor.
Nihat Kalfazade ise durumu şöyle yorumluyor: “Burada bir ofisinizin olması önemli. Müşteri ofisinizi görmek, nasıl giyindiğinizi, hangi arabaya bindiğinizi görmek istiyor. Bu ona ne kadar başarılı olacağınız ve ne yaratacağınız konusunda fikir veriyor,”
Gensler’den Mulcahey ekliyor: “Beraber çalıştığımız herkes kendi kültürleri ve tarihi ile ilgili çok donanımlı. Fakat her ne kadar ekonomik güçlerine ve kimliklerine güveniyor olsalar da Avrupa ile olan ilişkiler konusunda hassaslar. Açıkça görülüyor ki içten içe hepsi bir yandan Avrupa’nın tam bir parçası olmayı istemeyi sürdürüyorlar,”
Kaynak: Building Design

Zengin semtlerde kentsel dönüşüme gönüllü çözüm

Zengin semtlerde kentsel dönüşüme gönüllü çözüm

Şehirlerde on yıllar önce depreme dayanıklı olmayan standartlara göre inşa edilmiş apartmanların devletin zorlamasıyla yıkılıp yeniden yapılması ‘kentsel dönüşüm’ adıyla gündemde. Kentsel dönüşümün yürütüldüğü alanlar ise daha çok evini yenileme gücü olmayanların oturduğu İstanbul Zeytinburnu, Bayrampaşa gibi ilçeler.


Peki ya İstanbul’da arazinin en değerli olduğu ve zenginlerin oturduğu semtlerde durum ne? Bu soruyu çok önceleri soran Keten İnşaat’ın sahibi Ferhat Keten, İstanbul’un zengin semti Nişantaşı’nda eski binaları daire sahipleriyle anlaşarak yenilemeye başlamış bile.

Keten, daire sahiplerinden hiçbir ek inşaat ücreti almadan, onlara apartmanın aynı yerinde, aynı katında yeni bir daire veriyor. Keten’e göre bu semt öyle değerli ki apartmanların zemin veya bodrum katlarında kalan dükkanlar kendine kalıyor ve bu da inşaat harcamasını amorti edip üste biraz daha kâr payı bırakıyor.
‘Nişantaşı’nın yeni mimarı’ olarak anılan Keten İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı Ferhat Keten, 2013 yılı sonuna kadar Nişantaşı, Taksim ve Cihangir semtlerinde 900 milyon lira karşılığı sahip yenileme gerçekleştireceklerini söylüyor. 1977 yılından bugüne 48 projede 200 milyon liralık ciro elde eden Keten İnşaat, daire sahiplerinin gönüllü talebiyle yaptığı ‘kentsel dönüşüm’ sayesinde önümüzdeki 2 yıl içinde 10 projeyle 2 bin adet konut üretmeyi ve 370 milyon lira ciro elde etmeyi hedefliyor.

Keten’in verdiği bilgiye göre Nişantaşı’nda dairelerin metrekare satış fiyatı 3 bin dolar ile 8 bin dolar arasında değişiyor. 50 yıl önce yapılmış buradaki apartmanlarda mutfakların genişliği 6 metrekare ve hizmetçi odası mevcut. Daire sahipleri mutfağı sadece hizmetçi kullandığı için buranın genişliğini 6 metrekareyle sınırlı tutmuş. Ancak yenilenen dairelerde hizmetçi odası kalkıyor ve mutfak büyüklüğü 15 metrekareye çıkıyor.
Kemerburgaz ve Zekeriyaköy gibi şehrin dışındaki lüks villalara gidenler 5 yıl içinde tekrar şehre, Nişantaşı, Taksim gibi semtlere geri dönmeye başladı. Sosyal ve kültürel yaşamdan kopuş, çocukların okula gitmesi, trafik problemi gibi sebepler şehre dönüşte etkili oldu.
Zaman

Proje Baştan Çökmüş Durumda

“Proje Baştan Çökmüş Durumda”

Şehir Plancıları Odası Yönetim Kurulu Başkanı Necati Uyar, kentsel dönüşüm yasasını değerlendirdi…

Şehir Plancıları Odası Yönetim Kurulu Başkanı Necati Uyar, kentsel dönüşüm yasasına dair görüşlerini Evrensel Gazetesi ile paylaştı.
Kamuoyunda kentsel dönüşüm kanunu olarak bilinen Afet Riski Taşıyan Alanların Dönüştürülmesi Yasası alel acele Meclis Genel Kurulundan geçirildi. Yasanın hazırlık sürecinde, ilgili meslek odaları, mahalle dernekleri ve diğer kentsel kurumların fikirlerinin alınmaması ise büyük tepkilere neden oldu. Oysa hem kentsel dönüşümün muhattabı olan halkın hem de bilimsel ve teknik olarak sürece müdahil olması gereken meslek odalarının söylecek sözleri vardı. İşte, bu kapsamda Şehir Plancıları Odası Yönetim Kurulu Başkanı Necati Uyar, kentsel dönüşüm yasasına dair görüşlerini gazetemiz ile paylaştı.

Öncelikle yasa kapsamında yapılacak kentsel dönüşüm planı hakkında genel bir bilgi verebilir misiniz? Türkiye’nin nereleri dönüştürülecek, neler yapılması planlanıyor?

Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun’un kapsamına bakıldığında temelde “Afet riski taşıyan yapılar” ve “Afet riski taşıyan alanlar” olarak nitelendirilen iki kapsamın bulunduğu görülmektedir. Ancak yasa içinde yer alan düzenlemelerle Çevre ve Şehircilik Bakanlığına “rezerv konut alanı” belirleme yetkisi ve bunun yanında proje sınırları içinde kalan “sağlam yapıların” da uygulama içine alınabilmesi yetkisi veriliyor. Böylesi bir yetkilendirme, yasanın uygulama alanının ve kapsamının oldukça genişlemesi anlamına geliyor.
Yasada yer alan, ülkenin her karış toprağına, ormanlarına, SİT alanlarına, kıyılarına, meralarına, tarım alanlarına istisnasız uzanabilecek olan bu geniş yetkilendirmeyi bir an için görmezden gelir ve yalnızca söylenen sözlere bakacak olursak, yasanın amacı, başta deprem olmak üzere afetler açısından risk taşıyan yapıların yıkılarak yenilenmesinin sağlanması.
Yasanın bu yapılarda yaşayan insanların can güvenliği bulunan yapılara geçişinin sağlanması yönündeki amacı, ülkede genel kabul görecek bir düzenleme.
Ancak, yasada var olan geniş yetkiler, insan haklarına ve Anayasaya aykırı dayatmacı düzenlemeler, keyfi ve yaygın dönüşüm projelerinin gündeme getirilmesini, amacın dışına çıkan uygulamaların yaşama geçirilebilmesini de kolaylaştırıyor.

Öyleyse önümüzdeki günlerde bolca yıkımla karşılaşabiliriz. Ya vatandaş evini yıktırmak istemezse?

Yasa’da bu olasılık dikkate alınmış, kentlerimizde dönüşüme konu olmuş mahallelerde ortaya çıkan barınma hakkına yönelik örgütlenmeler, direnişler, yargıda yürütülen mücadelelerden yola çıkarak önlemler geliştirilmiş.

Yani afet yasası karşısında ‘vatandaşın boynu kıldan ince hale getirilmek isteniyor’ diyorsunuz… Peki, halkın da görüşlerinin alınacağı bir mekanizma kurulamaz mıydı?

Türkiye koşullarında böylesi bir Yasa’nın uygulama alanında kalan yapılar genel olarak kaçak yapılmış, mühendislik hizmeti almamış, ya da malzeme ve işçilikten çalınarak yapılmış, ucuza üretilerek satılmış yapılar. Bu tanımlamadan yola çıktığımız zaman kullanıcı halk olarak karşımıza doğrudan kent yoksulları çıkıyor. Bugüne kadar gerçekleştirilen kentsel dönüşüm uygulamalarında da görüldü ki, içinde yaşayan halkın görüşü alınmak bir yana, bu halkın dışlanması ve alanı terk etmesinin sağlanması temel amaç zaten.

Siz, oda olarak da bir dönüşüm ihtiyacından bildiğimiz kadarıyla bahsediyorsunuz. Peki halk yararına bir kentsel dönüşüm uygulamak bu kadar zor mu?

Aslında kentsel dönüşüm projeleri gerçek anlamda bir sosyal devlet uygulaması olarak gündeme getirilse, halkın söz sahibi olacağı, alandan tek bir kişinin dahi dışlanmayacağı uygulamaların gerçekleştirilmesi tabi ki olanaklı. Halkın söz sahibi olacağı bir mekanizmanın kurulması demek, oluşan rantı halkın paylaşması demek olduğu için böylesi uygulamalar tercih edilmiyor. Çünkü yasalarda tanımlanan amaçlar bir yana, adı konulmamış temel amaçlardan biri oluşan rantın yandaş sermayeye aktarılması, ikincisi ise insanların bankalara ve inşaat sektörü firmalarına borçlandırılması ve sektörün canlı tutulması.


Yani ne hükümet ne de büyük inşaat firmaları rantını kimseyle paylaşmak istemiyor… Peki, hem hükümet cenahı hem de yazılı ve görsel basın bu yasanın deprem riskine karşı çözüm olduğunu söylüyor. Siz öyle düşünüyor musunuz?

Amacı açısından bakıldığında çözüm gibi görünse de, Yasa’da yer alan düzenlemelerin bu haliyle çözüm olacağını sanmıyorum. Çünkü tüm kurgu insanların yaşadıkları evin yıkımının ve yapılacak yeni yapının ve hatta yapılacak altyapının maliyetini üstlenmesi üzerine kurgulanmış durumda. Yasanın hedefinde olan alanlarda yaşayan toplum kesimleri açısından bakıldığında bu proje baştan çökmüş durumda. Yasanın zor kullanılarak uygulanması demek, olası bir afetten korunmak istenen insanların mutlak ve ekonomik bir afet içine sürüklenmesi demektir.

Bu ‘afet’ yasası aynı zamanda bir rant yasası olarak da nitelendiriliyor. Neden böyle ifade ediliyor sizce?

Çünkü yasa öncesinde gündeme getirilen ve uygulanan tüm kentsel dönüşüm projeleri böyle bir izlenimin oluşmasına neden oldu. Bugüne kadar yaşanan örneklerden yola çıkılarak, gelecekte yapılacak uygulamalarda da benzer olayların yaşanacağı tahmin ediliyor sanırım.

Yıkılan binalarla ilgili konut sahibinin borçlandırılacağı da söyleniyor. Gerçekten böyle midir?

Kesinlikle böyle. Yasanın kurgusu, insanların borçlandırılması üzerine kurgulanmış durumda. Devletin yasa çıkararak insanları kurtarması değil, yoksul toplum kesimlerini zorla borçlandırarak bankaları, inşaat sektörünü kurtarması söz konusu aslında.

Yani söylediklerinizden hareketle, bu yasayla dar ve orta gelirli aileler geleceğe pek de umutlu bakamayacak. Peki, Bakan Bayraktar “Belediyeler de katılacak sürece” diyor ancak yasa tüm yetkiyi Bakanlığa veriyor. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Yasada bu düzenleme var gerçekten. Bakanlık isterse belediyeler de bu yetkileri kullanabilecek. Ya da Bakanlığın istediği belediyeler bu yetkiyi kullanabilecek diyebiliriz. Sanırım projenin uygulanacağı alanın niteliği, projenin uygulama zorluğu, alanda oluşan rantın büyüklüğü gibi seçme kriterleri, projeleri belediyenin mi bakanlığın mı yapacağını belirleyecektir.

2/B yasasıyla nasıl bir bağlantısı var sizce bu yasanın? Ya da böyle bir bağlantı var mı?

Yasa orman alanlarında yaşanacak büyük talanın perdesi aslında. Afet riski gibi korku veren, insanların hassas olduğu bir gerekçe oluşturarak orman alanlarının satışı masum gösterilmeye çalışılıyor. Yasada 2/B alanlarının satışından elde edilecek gelirin bir bölümünün kentsel dönüşüm projelerine aktarılması söz konusu. Ancak bunun topluma ne düzeyde yansıyacağı oldukça tartışmalı.

KAYNAK 2/B YASASINDAN SAĞLANACAK

Yani 2/B yasası kentsel dönüşüme kaynak sağlayacak diyorsunuz…

Diğer yandan iki yasal düzenleme bir arada okunduğunda devlet eliyle toplumun kandırılmasının eriştiği boyutun da inanılmaz düzeye ulaştığını görüyoruz. Şöyle ki; 2/B yasasının temel gerekçeleri arasında bu alanların yapılaşmış ve kentleşmiş olması gösterildi ve İstanbul Sultanbeyli ile Antalya Kepez örnekleri sıkça dillendirildi. Bugün gelinen durum şudur: Geçmişte Sultanbeyli’de ya da Kepez’de ya da benzer Orman Kanunu’nun 2/B maddesine tabi olan yerlerde, dişinden tırnağından arttırdığı para ile arsa alan, ciddi borçlar altına girerek, gece-gündüz çalışarak bu arsa üzerine kaçak bir konut yapan vatandaşlar büyük bir yıkım yaşamak üzereler. Çünkü, geçmişte para verip aldıkları arsaları yapılan 2/B düzenlemesi ile bir kez de devletten satın alacaklar, tapularını alıp bir de tapu harçlarını yatıracaklar. Daha sonra bu yapıları kaçak yapı olduğu ve dolayısıyla afet riskli yapı sayılacağı için, parası yapı sahibine ödetilerek yıkılacak. Yıkım sonrası aynı vatandaş bu kez inşaat şirketlerine ve bankalara yüklü miktarlarda borçlandırılarak ancak ev sahibi olabilecek.
Konuşmamızın başında evi yıkılacak olan vatandaşa herhangi bir tercih hakkı verilmediğini söylemiştiniz. Aynı zamanda ev sahibi olabilmesi için borçlandırılacağını belirttiniz. Bu durumda halkın barınma hakkı bu yasayla güvende mi sorusu akıllara geliyor?
Yapılan yasa düzenlemesinin hiçbir yerinde halkın barınma hakkına ilişkin düzenleme yok. Yıkım gibi konular zorlayıcı biçimde ve net olarak yasa içinde yer alırken, toplum kesimlerinin lehine olarak gösterilebilecek düzenlemeler genel olarak “iyi niyet dileği” olmaktan bir adım öteye geçemiyor. Yasa ile barınma hakkı tümüyle görmezden geliniyor.

TOKİ’NİN NİTELİKSİZ UYGULAMALARI

TOKİ’nin kentsel dönüşümde beş yıllık bir pratiği var. Bu pratik çerçevesinde TOKİ’nin bu projede nasıl bir rol alacağını düşünüyorsunuz?

TOKİ, geçmiş yıllarla kıyaslanmayacak sayıda konut üretti son yıllarda. Ancak ne yazık ki bu projelerin çok büyük bölümü başarısız, niteliksiz, insanca yaşam alanı olmaktan uzak uygulamalar olarak ortaya çıktı. TOKİ tarafından oluşturulan mahallelerin dönüştürülmesi konusu da yakın dönem içinde gündeme gelecektir diye düşünüyorum. Bakanlık tarafından doğrudan yapılacak olan ve özellikle belediyelerin dışlandığı uygulamalarda TOKİ’nin aktif rol üstleneceğini sanıyorum. Özellikle muhalefet belediyelerinin olduğu kentler yoğun biçimde TOKİ uygulamaları ile karşı karşıya kalabilir.

‘BAĞIMSIZ’ YARGI GELİYOR

Yani vatandaşa tercih hakkı verilmiyor…

Yasa’da çok sayıda zorlayıcı hüküm var. Öncelikle yapı sahibinden evi terk etmesi ve kendi gücüyle yıkması isteniyor. Tartışmalı bir durum varsa, konutun sahibi evden çıkmak ve yıkmak istemiyorsa, konut devlet eliyle yıkılabiliyor ve yıkım masrafları tapuya şerh düşülerek yine konutun sahibine ödetiliyor.

Peki evinden çıkmak istemeyen vatandaş yargı yoluna başvuramıyor mu?

Bu durumlarda yargıya başvuru hakkında da kısıtlamaya gidilerek açılacak davalarda yürütmeyi durdurma kararının verilmesi de engelleniyor. Bu arada tekrar etmekte yarar görüyorum, salt afet riski taşıyan yapılardan söz etmiyoruz, sağlam olduğu halde, proje sınırı içinde kalan yapılar da bu uygulamaya tabi tutulabiliyor. Proje kapsamına alınmış olan yapılarda direniş oluşmasını engellemek amacıyla evlerin suyu, elektriği, varsa doğal gazı kesiliyor ve içinde yaşayanlar evi terk etmeye zorlanıyor.

SÜREÇ NASIL İLERLEYECEK?

Afet Riski Taşıyan Alanların Dönüştürülmesi Yasası kapsamında deprem riski taşıyan alanlar ve binalar tespit edilecek. Bu işlem için Almanya’dan getirilecek olan röntgen cihazları kullanılacak. Bu cihazla, riskli diye tespit edilen bölgelerde yer alan binaların röntgeni çekilecek. Riskli alanların dışında kalan ama tek tek risk arz eden binaların tespitini ise belediyeler yapacak. Yıkımlar belediyeler ve TOKİ aracılığıyla yapılacak. Riskli yapıların yıktırılması için, kat sahiplerine otuz günden az olmamak üzere süre veriliyor. Bu süre içinde bina, kat sahipleri tarafından yıktırılmadığı takdirde, belediye tarafından bir ek süre daha veriliyor. Verilen ek süre sonunda kat sahibi halen binayı yıkmamışsa bina belediye tarafından yıkılıyor. Eğer bina riskli alanlar içinde kalan ama risk taşımayan yapılar da uygulama bütünlüğü bakımından birlikte değerlendirileceği için gerekirse yıkılacak.
Yıkılacak binaların finansı kredi, hasılat paylaşımı, kat karşılığı gibi sistemlerle sağlanacak. Yıkım kararlarına itiraz edilemiyor. Sadece yıkım ve kamulaştırma bedelleri yargıya taşınabilecek. Hak sahibi, binanın risk tespitine de itiraz edebiliyor ancak itiraz işlemini takip eden süre içerisinde bakanlık ve belediyenin yaptığı tespit çalışmalarının tüm masrafları kat sahipleri tarafından karşılanacak. Tapu müdürlüğü, binanın paydaşlarının tapu kaydındaki arsa payları üzerine, masraf tutarında müşterek ipotek koyuyor. Evinin yıkılmasına direnen hak sahibi hakkında devlet dava açabiliyor. Binanın yıkılması konusunda arsa hissedarlarının anlaşamamaları halinde yıkım kararı için 2/3 çoğunluk yeterli olacak. Hissedarlar 2/3 çoğunluk sağlayarak karar alamadığı takdirde ise Bakanlık ya da TOKİ kamulaştırma veya acil kamulaştırma yapabilecek.
Kaynak : Evrensel

Dönüşüme Hazırız Ama Bir Şartla

Dönüşüme Hazırız Ama Bir Şartla
 

 

12 Mart 2012 Akşam
Deprem çalışmaları kapsamında İstanbul’da kentsel dönüşümün Pendik, Avcılar, Ümraniye ve Zeytinburnu’ndan başlayacağı kesinleşti. AKŞAM dört ilçenin belediye başkanıyla konuştu. Görüşler şöyle:
Önce mülkiyet sorunu
Pendik Belediye Başkanı Kenan Şahin, ilçenin kentsel dönüşüm konusunda hazırlıklı olduğunu belirtti. Şahin’e göre en büyük avantaj ‘Esenler, Kadıköy gibi yoğun yapılaşmanın olmaması’. Şahin, 10 bini aşan bina sahibini ilgilendiren mülkiyet sorunu çözülmeden, kentsel dönüşümün yapılamayacağının altını çizdi. İlçede 250 bin bağımsız bölüm bulunduğunu, 70 bininin depreme dayanıklı olduğunu vurgulayan Şahin şöyle devam etti: Rakamın içinde 210 bini konut, bunun da 55 bini depreme dayanıklı. Mülkiyet sorunu çözülünce kentsel dönüşüm kolaylaşacak. Bir yılda 20 bin konutun dönüşmesini hedefliyoruz. Geçen yıl 8 bin 500 bina dönüştü. 10 yıllık mastır planı yaptık, bu sürede yüzde 80′ini dönüştürmeyi düşünüyoruz. En riskli olan yer belediye binamızın da bulunduğu ilçe merkezi. 14 ila 20 metre arasında balçık zemini var. Dışsal finansman arıyoruz.
Rant ilçe halkına bölüştürülmeli
Avcılar Belediye Başkanı Mustafa Değirmenci, kentsel dönüşümde ‘ilçe belediyelerine yetki’ ve ‘dönüşüm rantının ilçe halkına bölüştürülmesinde’ fluluklar olduğu gerekçesiyle bu konuların dışında yeni afet kanun tasarısına destek verdiğini söyledi. Değirmenci, ’99 depreminden sonra tüm kamu binaları güçlendirildi. 460 orta hasarlı binamız vardı. Güçlendirme çalışmaları yapıldı. 1999 depreminden en iyi ders çıkaran belediye bizdik’ diye konuştu
Evini dönüştürecek aileye kredi verilsin
Zeytinburnu Belediye Başkanı Murat Aydın evini dönüştürecek olan aileye dönüşüm alanındaki binalarda olduğu gibi kredi verilmesini öneriyor. Belediye, bunun yasa taslağına da konulmasını önerdi. 1999 depreminden sonra pilot bölge seçilen Zeytinburnu’nda, uzman kurul tarafından gerçekleştirilen denetimlerde, olası büyük bir depremde 2 bin 295 binanın yıkılabileceği tespit edildi. Risk oranı daha fazla olan Sümer Mahallesi’nde çalışmalar başladı ve ilk kazma 2009′da vuruldu. Belediye yetkilileri, İBB ve KİPTAŞ işbirliği ile yürütülen çalışma sonucu 63 bin 300 metrekarelik alanın kentsel dönüşüm alanı ilan edildiğini, birinci etapta 452 adet bağımsız birim yapılacağını, bu birimlerin de Eylül 2012′de teslim edileceğini belirtti. 1999′dan bu yana ilçede toplam bin 310 bina yıkılıp, deprem yönetmeliğine göre yeniden inşa edildi.
“Tapu”lar çözülmeden zor
Ümraniye Belediye Başkanı Hasan Can, nüfus bakımından 2B arazisinin en çok olduğu ilçenin Ümraniye olduğunu belirterek, 2B arazisindeki tapu sorunu çözülemeden kentsel dönüşümün yapılamayacağının altını çizdi. Can, ‘İnsanlar tedirgin. Şehircilik Bakanımız da 23 Ocak’ta buraya gelip vatandaşların kaygısını gidererek, ‘tapularınız dağıtılmadan kentsel dönüşüme girişilmeyecek’ dedi’ diye konuştu. 60 bin civarında da bina olduğunu hatırlatan Can, Ümraniye’nin zemininin sağlamlığına vurgu yaptı. 2B arazisi üzerinde 13 bin civarında bina olduğunu belirten Başkan Can ‘Buradaki bazı binalar riskli’ diye konuştu.

Kat Malikleri Kurulu Kararının İptali

Kat Malikleri Kurulu Kararının İptali

Yargıtay 18. Hukuk Dairesi
Esas No: 2009 / 4218 Karar No: 2009 / 5438 Tarih: 25/05/2009
Özü : KAT MALİKLERİ KURULU’NA, MALİKİN TAYİN ETTİĞİ VEKİL KATILABİLİR. ANCAK, KAT MALİKLERİ KURULU TOPLANTISINDA ALINAN KARARLARIN İPTALİ DAVASINDA HUSUMET, VEKİLE DEĞİL İLGİLİ KAT MALİKİNE YÖNETİLMELİDİR.

DAVA : Dava dilekçesinde 12.05.2001 tarihli olağanüstü kat malikleri kurul kararlarının iptali istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm bir kısım davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
KARAR : Davada, 12.05.2001 günlü kat malikleri kurulu toplantısının Yasaya uygun biçimde yapılmadığı ileri sürülerek bu toplantıda alınan kararların iptali istenilmiş, mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kat Mülkiyeti Yasası’nın 32. maddesine göre kat malikleri kurulu bağımsız bölüm maliklerinden oluşur. Kurul toplantılarında malikin tayin ettiği vekili tarafından temsil edilmesi halinde de verilen kararlardan da bizzat malik sorumludur. Bu bakımdan Kat Malikleri Kurulu kararının iptali istemiyle açılan davada husumet toplantıya katılan vekile değil doğrudan kat malikine yönetilmelidir.
Somut olayda 12.05.2001 günlü Kat Malikleri Kurulu kararlarının alındığı toplantıda vekille temsil edilen kat malikleri R., S., Z., T., B., E., N., A., M., . Gazetecilik A.Ş, A., M. ve L. davaya dahil edilmemiştir.
Mahkemece adı geçen kişilerin davaya dahil edilerek taraf teşkili sağlandıktan sonra oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, bu husus gözetilmeden işin esası hakkında hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile şimdilik diğer yönleri incelenmeksizin hükmün HUMK’un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 25.05.2009 gününde oybirliği ile karar verildi.

Geçerli Kat Malikleri Kurulu Kararı, Bütün Kat Maliklerini Bağlar..

Geçerli Kat Malikleri Kurulu Kararı, Bütün Kat Maliklerini Bağlar..


Yargıtay Hukuk Genel Kurulu
Esas No : 2005 / 18-59 Karar No : 2005 / 130 Tarih : 02/03/2005
Özü :
KAT MÜLKİYETİ YASASININ ÖZEL VE MUTLAK NİSAP ÖNGÖRDÜĞÜ HUSUSLARA İLİŞKİN KARARLAR DIŞINDAKİ, AİDATLARIN BELİRLENMESİ GİBİ MUTAD YÖNETİM İŞLERİNE İLİŞKİN KAT MALİKLERİ KURULU KARARLARININ İPTAL EDİLMEDİKÇE YASANIN 32.MADDESİNİN İKİNCİ FIKRASININ BUYURUCU HÜKMÜ GEREĞİ OLARAK BÜTÜN KAT MALİKLERİNİ BAĞLAYACAĞI KABUL EDİLMEKTEDİR.

DAVA :
Taraflar arasındaki “alacak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İzmir 2.Sulh Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 22.03.2004 gün ve 2003/870 E. 2004/352 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 18.Hukuk Dairesinin 24.06.2004 gün ve 2004/4735-5341 sayılı ilamı ile;
(…Dava, ödenmeyen ortak onarım ve aidat giderlerinin tahsili istemine ilişkin olup, kat malikleri kurulunun 29.1.2002 tarih ile 7.6.2002 tarihli kararları ile Kat Mülkiyeti Yasasının 20. maddesine dayalı olarak açılmıştır.
Davalı vekili savunmasında, yönetim planının 42.maddesinde her türlü giderlerden muaf tutulan dava konusu dükkanlar için gider istenemeyeceğini ve yapılan harcamaların lüks masraflar olduğunu ileri sürerek davanın reddini istemiştir.
Yönetime ait defter, kayıt ve belgelerin incelenmesi sonucu düzenlenen bilirkişi raporunda, salt onarım giderleriyle ilgili olarak dava konusu iki bağımsız bölümün paylarına düşen toplam 523.529.412 TL.nin ödenmediğinin tespit edildiği, işletme projesi olmadığından aidat borcunun hesaplanamadığı bildirilmiştir.
Mahkemece, dava konusu edilen 19 ve 23 nolu dükkan nitelikli bağımsız bölümlerin dosyada mevcut yönetim planının 42.maddesinin üç numaralı bendi hükmüne göre ortak giderlere katılmamaları gerektiği, buna aykırı olan kat malikleri kurulu kararının yok hükmünde olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Oysa Yargıtay’ın kararlılık kazanmış uygulamalarında Kat Mülkiyeti Yasasının özel ve mutlak nisap öngördüğü hususlara ilişkin kararlar dışındaki, aidatların belirlenmesi gibi mutad yönetim işlerine ilişkin kat malikleri kurulu kararlarının iptal edilmedikçe Yasanın 32.maddesinin ikinci fıkrasının buyurucu hükmü gereği olarak bütün kat maliklerini bağlayacağı kabul edilmektedir.
Adi çoğunlukla alınabilen kararların, yönetim planı hükümleriyle çelişkili olması durumunda bunun iptalini, karara olumlu oylarıyla katılmayan maliklerden her birisinin mahkemeden istemesi mümkündür. Nitekim somut olayda davaya dayanak yapılan kat malikleri kurulu kararlarının iptali istemiyle bir dava da açılmış olup, kararın yasaya ve yönetim planına uygunluğu o davada değerlendirilip tespit edilecektir. Müstakil bir davaya konu edilmiş hususun eldeki davada ayrıca irdelenmesi olası değildir.
İptal istemiyle açılan davanın sonucuna göre bir hak doğarsa bunun geri istenebileceği de kuşkusuzdur. Öte yandan, Kat Mülkiyeti Yasasının 37. maddesine göre işletme projesinin kat malikleri kurulu kararıyla belirlenmiş olması halinde yöneticinin ayrıca bir işletme projesi hazırlamasına gerek olmayıp bu husustaki kat malikleri kurulu kararının doğrudan uygulanmaya konulması yeterlidir.
Açıklanan nedenlerle davaya dayanak yapılan kat malikleri kurulu kararı esas alınmak suretiyle aidatlara ilişkin istem yönünden de defter ve kayıtlar üzerinde inceleme ve değerlendirme yapan ek bilirkişi raporu alınıp önceki raporla birlikte değerlendirmek suretiyle davalının ödenmeyen boya, onarım ve aidat borçlarının ve buna bağlı gecikme tazminatının tespit edilip ulaşılacak bu miktarın tahsiline karar verilmesi gerekirken yerinde olmayan gerekçelerle davanın reddi doğru görülmemiştir. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz…)
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davacı vekili
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMKnun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 02.03.2005 gününde oybirliği ile karar verildi.

KAT MALİKLERİ KURULU TOPLANTI VE KARAR YETER SAYISI

KAT MALİKLERİ KURULU TOPLANTI VE KARAR YETER SAYISI

Yargıtay 18. Hukuk Dairesi


Esas No: 2006 / 4995 Karar No: 2006 / 6764 Tarih: 25/09/2006

Özü :
SOMUT OLAYDA İPTALİ İSTENİLEN OLAĞANÜSTÜ KAT MALİKLERİ KURULU TOPLANTISINA ANATAŞINMAZDAKİ 38 BAĞIMSIZ BÖLÜMÜN MALİKLERİ OLAN 25 KİŞİDEN SALT 10 MALİK ( DOĞRUDAN YADA VEKALET YOLUYLA ) TOPLANTIYA KATILMIŞ VE KATILAN BU 10 KİŞİNİN OYBİRLİĞİYLE KARAR ALINMIŞTIR. BU DURUMDA ANILAN YASA MADDESİ HÜKMÜNDE ÖNGÖRÜLEN TOPLANTI VE KARAR YETER SAYISI SAĞLANAMADIĞI GÖZETİLMEDEN MAHKEMECE SÖZÜ EDİLEN TOPLANTININ VE BU TOPLANTIDA ALINAN KARARLARIN İPTALİ İSTEMLİ DAVANIN REDDİNE HÜKMEDİLMESİ DOĞRU GÖRÜLMEMİŞTİR.

DAVA :
Dava dilekçesinde karar iptali ve yönetici atanması istenilmiştir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
KARAR :
Davada kat malikleri kurulunun 17.10.2003 günlü olağanüstü toplantısının ve bu toplantıda alınan kararların iptali; 02.11.2004 günlü olağanüstü kat malikleri kurulu toplantısının yok sayılması ile apartmana yeniden yönetici atanması istenilmiş; mahkemece 02.11.2004 günlü olağanüstü toplantının yapılmadığı gibi böyle bir tutanağın da dosya içerisinde bulunmadığı ve apartmanın yöneticisinin bulunduğu, ayrıca 17.10.2003 günlü olağanüstü kat malikleri kurulu toplantısının ve bu toplantıda alınan kararların oybirliğiyle alındığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosyadaki yazılara kararın dayandığı kanıtlarla yasal gerektirici nedenlere göre sair temyiz itirazları yerinde değildir.
Ancak; Kat Mülkiyeti Yasasının 30. maddesi hükmüne göre kat malikleri kurulu, kat maliklerinin sayı ve arsa payı bakımından yarısından fazlasıyla toplanır ve oy çoğunluğuyla karar verir.
Somut olayda iptali istenilen 17.10.2003 günlü olağanüstü kat malikleri kurulu toplantısına anataşınmazdaki 38 bağımsız bölümün malikleri olan 25 kişiden salt 10 malik ( doğrudan yada vekalet yoluyla ) toplantıya katılmış ve katılan bu 10 kişinin oybirliğiyle karar alınmıştır. Bu durumda anılan Yasa maddesi hükmünde öngörülen toplantı ve karar yeter sayısı sağlanamadığı gözetilmeden mahkemece sözü edilen toplantının ve bu toplantıda alınan kararların iptali istemli davanın reddine hükmedilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ :
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 25.09.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi. ******

DUVARIN İNŞASI TÜM KAT MALİKLERİNİN RIZASINI GEREKTİRMEKTEDİR.

DUVARIN İNŞASI TÜM KAT MALİKLERİNİN RIZASINI GEREKTİRMEKTEDİR.

Yargıtay 18. Hukuk Dairesi


Esas No: 2006 / 7600 Karar No: 2006 / 10072 Tarih: 04/12/2006

Özü :
DAVA DİLEKÇESİNDE KAT MALİKLERİ KURULU KARARININ İPTALİ İSTENİLMİŞTİR. ONAYLI MİMARİ PROJEDE VAR OLDUĞU KESİN OLARAK SAPTANAMAYAN VE BİR BÖLÜMÜ FİİLEN DE YAPILMAMIŞ OLAN DUVARIN İNŞASININ, YASANIN YUKARIDA SÖZÜ EDİLEN 19. MADDESİ HÜKÜMLERİNE GÖRE TÜM KAT MALİKLERİNİN RIZASINI GEREKTİRMEKTEDİR.


DAVA :
Dava dilekçesinde kat malikleri kurulu kararının iptali istenilmiştir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kâğıtlar okunup gereği düşünüldü:
KARAR :
Davada, 10.10.2004 tarihli kat malikleri kurulu toplantısında alınan kararlardan; kat maliklerinden T. ve Ş.’nin 01.07.2002 tarihinden itibaren aidat ödemelerinin usul ve yasaya hakkaniyete uygun olduğuna, Ş.’nin, bloklarının önlerindeki ortak alanların yönetim tarafından kullanılmaması talebinin reddine, parsel sınırlarının tamamının en az bir metrelik ihata duvarı ile çevrilmesine, sitede usta, eleman vs. çalıştıracak kat maliklerinin bunun için acil durumlar dışında 3 gün öncesinden site yönetimine bilgi vermelerine, çalışacak kişilerin SSK veya Bağ-Kur kaydı, vergi levhası fotokopisi ile birlikte müracaatları halinde gerekli izinlerin verilmesine ilişkin olanlarının iptali talep edilmiş, mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.
Davacılardan talep edilmiş olan aidatlardan bir kısmının ayrı bir davaya konu edilmiş olduğu dava dilekçesinde de belirtilmiş olmakla, sözü edilen dönemde davacıların aidat ödemekle yükümlü olup olmadıkları hususu o dava sonucunda belirlenecektir.
Tüm bağımsız bölümlerinin davacılara ait olduğu anlaşılan blokları çevreleyen ortak alanların davacılar tarafından kullanılmasının engellenmesi nedeniyle davacılar tarafından açılmış ayrı bir el atmanın önlenmesi davasının derdest olduğu da dava dilekçesinde açıklanmış olup, bu ortak yerlere haksız bir el atmanın var olup olmadığı hususu o davanın sonucunda belirlenecektir.
Açıklanan nedenlerle, davacıların aidat ödemelerinin usul ve yasaya hakkaniyete uygun olduğuna ve davacılara ait blokların önlerinin yönetim tarafından kullanılmaması talebinin reddine ilişkin kat malikleri kurulu kararlarının iptali isteminin mahkemece reddedilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur.
Ancak;
Kat Mülkiyeti Yasasının 19. maddesinin birinci fıkrası uyarınca kat malikleri ana taşınmazın mimari durumunu korumakla yükümlü olup, aynı maddenin ikinci fıkrasına göre kat maliklerinden biri bütün kat maliklerinin rızası olmadıkça ortak yerlerde inşaat, onarım, tesisler ve değişiklik yapamazlar.
Sözü edilen maddede kat malikleri tarafından korunması gerektiği hükme bağlanmış olan mimari durumun, onaylı mimari projedeki durum olduğu kuşkusuzdur.
Mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemeleri sonucunda alınan raporlardan 04.08.2005 tarihli olanında, onaylı mimari projede parsel sınırlarını belirleyen “tek ince çizgi”nin varlığından söz edilerek bu çizginin duvar veya demir parmaklıktan hangisini ifade ettiğinin belirlenemediği bildirilmiş, böylesi durumlarda projenin yorumlanması gerektiği açıklanmış ve parsel sınırının büyük kısmının fiilen duvarla çevrili olmasından hareketle yalnızca demir parmaklıkla çevrili bulunan davacıların bloklarının önüne de duvar yapılmasının bağımsız bölümlerin kullanılmasına engel teşkil etmeyeceği sonucuna ulaşılmıştır.
05.12.2005 tarihli bilirkişi raporunda ise, parsel sınırı boyunca var olan duvarın davacılara ait blokların önlerine isabet eden ve bu blokların alt katlarındaki işyerlerinin ana caddeye irtibatını sağlayan kısımlarda parsel sınırı boyunca değil işyerlerine giriş-çıkışı engellemeyecek şekilde yapılmış olduğu saptanmış, davaya konu edilen kat malikleri kurulu kararı gereğince bu kısımların da parsel sınırı boyunca duvarla kapatılmasının işyeri niteliğinde olan bağımsız bölümlerin kullanımına engel oluşturacağı açıklanmıştır.
Onaylı mimari projede var olduğu kesin olarak saptanamayan ve bir bölümü fiilen de yapılmamış olan duvarın inşasının, yasanın yukarıda sözü edilen 19. maddesi hükümlerine göre tüm kat maliklerinin rızasını gerektirmektedir.
Davaya konu edilen kat malikleri kurulu kararında bu yasal koşul sağlanmamıştır.
10.10.2004 tarihli kat malikleri kurulu toplantısında alınan “sitede usta, eleman vs. şahıs çalıştıracak kat maliklerinin çalışacak olan elemanların acil durumlar dışında 3 gün öncesinden site yönetimine bilgi verilmesi, çalışacak şirketin veya firmanın veya şahıs SSK veya Bağ-Kur kaydı, vergi levhası fotokopisi ile birlikte müracaatları halinde gerekli izinlerin verilmesi” kararının anagayrimenkulde bulunan kat maliklerinin can ve mal güvenliklerinin sağlanmasına yönelik alınmış bulunan önlemler olarak değerlendirmek ve kabul etmek mümkün olmadığı gibi kat maliklerine Kat Mülkiyeti Yasasında yer almayan yeni borç ve mükellefiyetler yükleyecek nitelikte olduğundan 10.10.2004 günlü kat malikleri kurulu kararının duvar inşası ve işçi çalıştırmanın izne bağlanması ile ilgili kısımlarının tamamen iptaline karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile bu hususlara ilişkin davanın da reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ :
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK’nın 428. maddesi gereğince BOZULMASINA; temyiz peşin harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 04.12.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Merdiven Temizliği ve Halı Konulması

Merdiven Temizliği ve Halı Konulması

SORU:
Ben Haziran 2010′da bir ev satın aldım ve taşındım. 3 katlı apartmanın ikinci katı, üst katımızda da bizden bir ay önce alan ev sahibi kendi kapısının önüne ve çatıya kadar çıkan bölüme halı sermiş bize sormadı biz görünce saygı gösterdik ve çatıya her çıktığımızda ayakkabılarımızı çıkartarak işlerimizi hallettik. Daha sonra merdiven temizliğini kendi aramızda konuştuk ve birini tutmaya karar verdik gelen kişiler 20 TL istedi daire başına ve üst katımızdaki kişi bunu kabul etmedi. Kendileri beş kişiler ve binamızın arkasında bahçe var bahçeye girip çıkıp benim kapımın önünü pisliğe çeviriyorlardı. Bizde eşimle kendi kapımızın önünü ve 7 basamağımızı halı yaptırdık. Bunu gördüklerinde benden izin almadan yapamazsın kaldıracaksın bu halıları diye tehditlerde bulunmaya başladı. Bizde sende bizden izin almadan serdin ama biz birşey demedik deyincede size bu evi 3 gün içerisinde sattıracağım demeye başladı. Ben polise haber vermek istediğimde ise polis mahkeme bu işlere karışamaz yasada böyle şeyler yok diyerek polis kardeşiyle rahatsız etmeye başladı savcılığa şikayette bulundum.
Şimdi;
Size sormak istediğim şey mahkeme gerçekten böyle şeylere karışmazmı, herkes her istediği kişiyi kafasına göre tehdit edebilirmi ve son olarakta benim bu binada onlar gibi 3/1 hakkım yokmu bu merdiven halıları ya komple kaldırılması gerektiği ve temizlikçi tutulması veya komple serilmesi gerektiği konusundaki düşüncemizin yanlış olup olmadığıdır. Ne olur cevap verin yoksa burada çatlamak üzereyim.

SAYGILARIMLA

CEVAP:

1-Apartmanlarda merdivenler ORTAK YER (*) (Md:4) sayılır. Ortak yerler diğer ortaklardan izin almadan değiştirilemez. (**) (Md:19)
2-Ancak sizin konunuz değiştirme değil, FAYDALI YENİLİK (****) (Md.42-43) sayılır. Ama bunun için de yine çoğunluğun onayı gerekir.
3-Merdivenlere halı serilmesi içinde kat maliklerinin çoğunluğunun onay vermesi gerekir (****) Md.42
4-Sizin Çatıya çıkmanızı da engel olunamaz (***) (md 23)
5-Bunların yerine getirilmemesi halinde sizin mahkemeye müracaatla karar almanız mümkündür. Bu konuda Görevli Mahkeme: Kat Mülkiyeti Kanunu- EK MADDE 1 - Bu Kanunun uygulanmasından doğacak her türlü anlaşmazlık sulh mahkemelerinde çözümlenir.
Gerekli davaları açabilirsiniz. Bir Avukatla görüşünüz.
Gerekli bilgileri www.muzafferdeligoz.com.tr sitesinde bulacaksınız.


Selamlar
Muzaffer Deligöz
——————————
(*) KAT MÜLKİYETİ KANUNU:
IV – ORTAK YERLER:
Madde 4 - Ortak yerlerin konusu sözleşme ile belirtilebilir. Aşağıda yazılı yerler ve şeyler bu kanun gereğince her halde ortak yer sayılır.
a) Temeller ve ana duvarlar, taşıyıcı sistemi oluşturan kiriş, kolon ve perde duvarlar ile taşıyıcı sistemin parçası diğer elemanlar, bağımsız bölümleri ayıran ortak duvarlar, tavan ve tabanlar, avlular, genel giriş kapıları, antreler, merdivenler, asansörler, sahanlıklar, koridorlar ve buralardaki genel tuvalet ve lavabolar, kapıcı daire veya odaları, genel çamaşırlık ve çamaşır kurutma yerleri, genel kömürlük ve ortak garajlar, elektrik, su ve havagazı saatlerinin korunmasına mahsus olup bağımsız bölüm dışında bulunan yuvalar ve kapalı kısımlar, kalorifer daireleri, kuyu ve sarnıçlar, yapının genel su depoları, sığınaklar,
b) Her kat malikinin kendi bölümü dışındaki kanalizasyon tesisleri ve çöp kanalları ile kalorifer, su, havagazı ve elektrik tesisleri, telefon, radyo ve televizyon için ortak şebeke ve antenler sıcak ve soğuk hava tesisleri,
c) Çatılar, bacalar, genel dam terasları, yağmur olukları, yangın emniyet merdivenleri.
Yukarıda sayılanların dışında kalıp da, yine ortaklaşa kullanma, korunma veya, faydalanma için zaruri olan diğer yerler ve şeyler de (Ortak yer) konusuna girer.
II – ORTAK YERLER ÜZERİNDE :
Madde 16 - Kat malikleri anagayrimenkulün bütün ortak yerlerine, arsa payları oranında, ortak mülkiyet hükümlerine göre malik olurlar.
Kat malikleri ortak yerlerde kullanma hakkına sahiptirler; bu hakkın genel kömürlük, garaj, teras, çamaşırhane ve çamaşır kurutma alanları gibi yerlerdeki ölçüsü, aksine sözleşme olmadıkça, her kat malikine ait arsa payı ile oranlıdır.
(**) Madde 19 - Kat malikleri, anagayrimenkulün bakımına ve mimarı durumu ile güzelliğini ve sağlamlığını titizlikle korumaya mecburdurlar.
Kat maliklerinden biri, bütün kat maliklerinin beşte dördünün yazılı rızası olmadıkça anagayrimenkulün ortak yerlerinde inşaat, onarım ve tesisler, değişik renkte dış badana veya boya yaptıramaz. Ancak, ortak yer ve tesislerdeki bir bozukluğun anayapıya veya bağımsız bir bölüme veya bölümlere zarar verdiğinin ve acilen onarılması gerektiğinin veya anayapının güçlendirilmesinin zorunlu olduğunun mahkemece tespit edilmiş olması halinde, bu onarım ve güçlendirmenin projesine ve tekniğine uygun biçimde yapılması konusunda kat maliklerinin rızası aranmaz. Kat maliki kendi bağımsız bölümünde anayapıya zarar verecek nitelikte onarım, tesis ve değişiklik yapamaz. Tavan, taban veya duvar ile birbirine bağlantılı bulunan bağımsız bölümlerin bağlantılı yerlerinde, bu bölüm maliklerinin ortak rızası ile anayapıya zarar vermeyecek onarım, tesis ve değişiklik yapılabilir.
Her kat maliki anagayrimenkule ve diğer bağımsız bölümlere, kusuru ile verdiği zarardan dolayı diğer kat maliklerine karşı sorumludur.

(***) MÜSAADE MECBURİYETİ
Madde 23 - Kat maliklerinden birinin bağımsız bölümünde veya bu bölümdeki tesislerde meydana gelen bir hasar veya bozukluğun onarımı veya giderilmesi veya tesislerin yeniden yapılması ile yapı güvenliğiyle ilgili olarak yapılması gerekli görülen teknik incelemeler için diğer bir bağımsız bölüme girmek gerekiyorsa, o bölümün maliki veya o bölümde başka sıfatla oturanlar, giriş müsaadesi vermeye ve bölümde gerekli işlerin yapılmasına katlanmaya mecburdurlar.
Anagayrimenkulün bir kısmının harap olması halinde, harap olan bağımsız bölüm ve eklentilerinin veya ortak yerlerin veya bağımsız bölümdeki tesislerin yeniden yapılması için, sağlam kalan bağımsız bölümlerin içinden veya dışından faydalanılması gerekiyorsa, o bölümlerin malikleri veya orada başka sıfatla oturanlar buna müsaade etmeye mecburdurlar.
Yukarıdaki fıkralarda yazılı müsaade yüzünden, kat maliklerinin veya orada başka sıfatla oturanların uğrayacakları zararı, lehine müsaade verilen bağımsız bölüm malikleri derhal ödemekle yükümlüdürler.

(****) YENİLİK VE İLAVELER
I – FAYDALI OLANLAR:
Madde 42Kat malikleri, anagayrimenkulün ortak yerlerinde kendi başlarında bir değişiklik yapamazlar; ortak yerlerin düzgün veya bunları kullanmanın daha rahat ve kolay bir hale konulmasına veya bu yerlerden elde edilecek faydanın çoğaltılmasına yarayacak bütün yenilik ve ilaveler, kat maliklerinin sayı ve arsa payı çoğunluğu ile verecekleri karar üzerine yapılır.
Bu işlerin giderleri, yeniliklerden faydalananlar tarafından, faydalanma oranına göre, ödenir.
II – ÇOK MASRAFLI VE LÜKS OLANLAR:
Madde 43 - Yapılması arzu edilen yenilik ve ilaveler çok masraflı ise veya yapının özel durumuna göre lüks bir nitelik taşıyorsa veya anagayrimenkulün bütün kat malikleri tarafından kullanılması mutlaka gerekli olan yerlerinde veya geçitlerinde bulunmuyorsa, bunlardan faydalanmak istemeyen kat maliki, gidere katılmak zorunda değildir; bu gibi yenilik ve ilavelerin giderini, onların yapılmasına karar vermiş olan kat malikleri öderler.
Bununla beraber, başlangıçta giderlere katılmayan kat maliki veya onun külli veya cüzi halefleri yenilik ve ilavelerin yapılması ve korunması giderlerine sonradan, kendi arsa payları oranında katılırlarsa, yapılan lüks yenilik veya ilaveden faydalanma hakkını kazanırlar.

Kat Malikleri Toplantısına 3. şahıslar vekil olarak katılabilir

Kat Malikleri Toplantısına 3. şahıslar vekil olarak katılabilir

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi
Tarih: 06/06/2006 Esas No: 2006 / 9548 Karar No: 2006 / 12110
Özü : BİR KAT MALİKİNİ TEMSİLEN DİĞER BİR KAT MALİKİ VEYA 3. KİŞİ KONUMUNDA OLAN BİRİNİN KAT MALİKLERİ KURULU TOPLANTILARINA 634 SAYILI KAT MÜLKİYETİ KANUNU’NUN 31. MADDESİNE GÖRE KATILIP OY KULLANABİLİRLER İSE DE; YAPILACAK BİR İCRA TAKİBİNDE VEYA AÇILACAK DAVADA ONLARIN TARAF OLARAK GÖSTERİLMESİ MÜMKÜN DEĞİLDİR.

DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlular vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Sair temyiz itirazları yerinde değil ise de;
Kat mülkiyeti Yasası’na dayanılarak genel giderden dolayı tapu maliki Yasemin Işıldak’la ilgili olarak genel haciz yolu ile icra takibine geçilmiş, ayrıca onun vekili Mustafa Hakkı Ertan da borçlu olarak takipte gösterilerek ona da ödeme emri tebliğ edilmiştir. Adı geçenlerin icra dairesinin yetkisine itirazları üzerine alacaklı tarafça bu itirazların kaldırılması için icra mahkemesine başvurulduğu anlaşılmaktadır.
Bir kat malikini temsilen diğer bir kat maliki veya 3. kişi konumunda olan birinin kat malikleri kurulu toplantılarına 634 sayılı Kat mülkiyeti Kanunu’nun 31. maddesine göre katılıp oy kullanabilirler ise de; yapılacak bir icra takibinde veya açılacak davada onların taraf olarak gösterilmesi mümkün bulunmamaktadır. Bu nedenle, borçlu olarak gösterilen Mustafa Hakkı Ertan yönünden itirazın kaldırılması talebinin reddine karar verilmesi gerekirken onu da kapsar şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.
SONUÇ : Borçlular vekilinin temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK. 366 ve HUMK.nun 428. maddeleri uyarınca ( BOZULMASINA ), 06.06.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Kat Mülkiyeti Konusunda Yargıtay Kararları Özeti

Kat Mülkiyeti Konusunda Yargıtay Kararları Özeti

KAT MÜLKİYETİ KONUSUNDA BAZI YARGITAY KARARLARI



1- Ortak yerlerde inşaat, onarım ve tesisler yapılması tüm kat maliklerinin rızasına bağlıdır. (Y.18.HD 2003/2211 E-2003/4329 K. )
2- Kat malikleri kurulunca verilen kararı yerine getirmekle görevli bulunan yönetici, tüzel kişiliği de olmadığından yöneticiye husumet yöneltilemez. (Y.18.HD. 2003/1111 E-2003/2313 K.)
3- Tavan, taban veya duvar ile birbirlerine bağlantılı bulunan bağımsız bölümlerin bağlantılı yerlerinde, bu bölümlerin maliki ya da birden çok maliki varsa bu maliklerin ortak rızası ile ana yapıya zarar vermeyecek onarım, tesis ve değişiklik yapılabilir.(Y.18.HD. 2002/12367 E-2003/1337 K.)
4- Gider ve avans payının tamamını ödemeyen kat maliki (veya onun bağımsız bölümünde başka bir nedene dayanarak oturan kişi) ödemede geciktiği günler için aylık %10 hesabıyla gecikme tazminatı ödemekle yükümlüdür. Gecikme tazminatının başlangıcı borçlunun temerrüde düştüğü tarihtir.(Y.18.HD. 2002/12065 E-2003/162 K.)
5- Kat maliklerinin anagayrimenkulün mimari durumunu titizlikle korumaya mecbur olup, bunlardan birisinin bütün kat maliklerinin rızası olmadıkça anagayrimenkulün ortak yerlerinde inşaat, onarım ve tesis yaptırması yasaklanmıştır. (Y.18.HD. 2002/11829 E-2003/500 K.)
6- Kat Mülkiyeti Yasasının 35. maddesinin (i) bendi uyarınca yöneticinin borç ve yükümlülüklerini yerine getirmeyen kat maliklerine karşı icra takibinde bulunma ve dava açma yetkisi vardır.(Y.18.HD.2002/9313 E- 2002/10461 K.)
7- Yöneticinin, borç ve yükümlülüklerini yerine getirmeyen kat maliklerine karşı icra takibi yapma ve dava açma yetkisi bulunmaktadır.(Y.18.HD. 2002/11618 E- 2003/598 K.)
8- Anagayrimenkulün bakım, koruma ve onarım giderleri genel gider niteliğinde olup, bu giderlerin ve bunun için toplanacak avansa kat maliklerinin her birisi aksi kararlaştırılmadıkça kendi arsa payları oranında katılmakla yükümlü olduğu gibi, bu konuda kat malikleri kurulunca alınan kararlara da uymaları zorunludur.(Y.18.HD. 2002/10746 E- 2002/12060 K.)
9- Kat maliklerinden her biri anataşınmazın ortak giderlerinden sorumlu olup, bağımsız bölümünde fiilen oturmamış olsa bile payına düşeni ödemekle yükümlüdür.(Y.18.HD. 2003/4074 E- 2003/4777 K.)
10- Kat mülkiyeti Yasasının ortak giderlerin teminatına ilişkin 22. maddesi hükmüne göre kiracıların sorumluluğu, anataşınmazda bu sıfatla oturduğu sürece geçerlidir.(Y.18.HD. 2003/2563 E- 2003/3293 K.)
11- Dava kat malikleri kurulu kararının iptali istemine ilişkin olup uyuşmazlığın niteliği gereği husumetin iptali istenen karara olumlu oy kullanan tüm kat maliklerine yöneltilmesi gerekir.(Y.18.HD. 2003/7610 E- 2003/7740 K.)
12- Kat malikleri, ortak yerleri kullanırken doğruluk kurallarına uymak, özellikle birbirini rahatsız etmemek, birbirinin hakkını çiğnememek ve yönetim planı hükümlerine uymakla karşılıklı olarak yükümlüdürler.(Y.18.HD. 2003/258 E- 2003/1716 K.)
13- Kat maliklerinden herbirisi rızası olmadan diğer kat maliklerince anagayrımenkulün ortak yerlerinde onaylı projeye aykırı olarak her türlü tesis ve değişikliğin yapılmasına karşı çıkma ve yapılmış olanların da eski hale getirilmesini isteme hakkına sahiptir.(Y.18.HD. 2003/2054 E- 2003/3294 K.)