17 Şubat 2013 Pazar

KONUT DA YENİ KDV ORANLARI

KONUT DA YENİ KDV ORANLARI

1 Ocak 2013 tarihinde yürürlüğe giren düzenlemeye göre; büyükşehirlerde olmak ve lüks veya birinci sınıf inşaat olarak yapılmak kaydıyla, 1 Ocak 2013 tarihinden sonra ruhsatı alınan ve sayılan iki şartı aynı anda sağlayan 150 metrekare altındaki konutlardan arsa metrekare birim değeri 500-1.000 lira arası olanların tesliminde yüzde 8, 1.000 lira ve üzeri konutların tesliminde yüzde 18 oranında KDV uygulanmasına karar verilmiştir
Çevre ve Şehircilik Bakanlığının bu konuyu tam olarak sektöre ve halkımıza anlatamadığını savunuyorum. Satılacak olan konutun arsa bedeli sadece 1000 TL/m2 üzerinden hesaplama yeterli olmayacaktır. Çünkü konutun lüks sınıfında inşa edilmesi gerekiyor, diğer bir konu KDV oranı 150m2 altındaki konutlar için yapılan bir düzenlemedir zaten mevcut da 150m2 üzerindeki konutlarda zaten %18 KDV oranı uygulanmaktadır.
Bu değişiklik daha çok lüks yapılacak ve arsa m2 rayiç bedeli 1000 TL üzerinde olacak olan lüks sınıfına girecek olan 1+1 ve 2+1 daireleri, kısaca 150m2 altındaki konutları etkileyecektir.
Bu yapılan değişiklik sektöre bir canlılık getirecektir. Mevcut da var olan ve 2013 ocak ayından önce ruhsat almış olan konutların satışında bir hareketlilik olacaktır. Kentsel dönüşümün bu uygulamanın dışında tutulmasından dolayı kentsel dönüşümün önü açılacaktır.
Kısaca yapılan bu değişikliğin mevcut da olan konut stoklarının eritmeye yönelik olduğunu ve kentsel dönüşüm önünü açmak için yapıldığını savunuyorum.

Tapu ve Kadastro Faaliyetlerine İlişkin İşbirliği Protokolü hayata geçti

Tapu ve Kadastro Faaliyetlerine İlişkin İşbirliği Protokolü hayata geçti
Tapu ve Kadastro Dairesi Müdürlüğü ile Türkiye Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü “KKTC’de Yapılacak Tapu ve Kadastro Faaliyetlerine İlişkin İşbirliği Protokolü” hayata geçti.


İçişleri ve Yerel Yönetimler BakanıNazım Çavuşoğlu, bugün Türkiye Kadastro Genel Müdür YarımcısıAbdullah Burak Keser, Şube Müdürü Nihat Erdoğan ile Kontrol Mühendisi Özgen Sadu Çağlar’ı kabul etti.
Bakanlık’tan yapılan açıklamaya göre, işbirliği protokolüyle İngiliz döneminde yapılan ilçe ve köylerin kadastrosu yenilenecek.
İçişleri ve Yerel Yönetimler BakanıÇavuşoğlu yaptığı açıklamada, şunları söyledi:
“KKTC'nin yüzey ağının (nirengi ağının) oluşturulması, kadastral haritaların yenilenmesi, tapu ve kadastro otomasyonuna geçilmesi için başlatılan çalışmalar uyarınca, havadan fotoğraf alımı, sayısal harita üretimi, sayısal ortofoto üretimi, kadastro yenileme ve sayısallaştırma, kadastro ve tapu verilerinin güncellenmesi ve Türkiye’deki TAKBİS benzeri bir bilgi sisteminin kurulması, gayrimenkul değerleme uygulamasının yerleştirilmesi, KKTC’nin ilgili diğer kurumlarıyla işbirliği halinde mekansal bilgi sisteminin altyapısının oluşturulması, teknik ve idari altyapı konularında araştırma, planlama, teknik yardım, karşılıklı uzman değişiminin yapılması, eğitim ve diğer gerekli tapu kadastro hizmetleri ile ilgili işlemlerin yapılması ile tarihi sorumluluğumuzu yerine getiriyoruz.”
Bakan Çavuşoğlu, proje kapsamında yapılanlar hakkında bilgi vererek, bu çalışmanın toplumun her kesinini yakından ilgilendirdiği, bu çalışmaya bu dönemde katkıda bulunmaktan gurur duyduğunu söyledi.
Bakanlığı’nın e-devlet projesinin başlangıcı ve lokomotifi olduğunu, Türkiye’nin de desteğiyle projenin gerçekleştirilmesinin önemli olduğunu anlatan Çavuşoğlu,şöyle dedi:
“KKTC'de değişik şekillerde derlenen pafta kopyaları yardımıyla yürütülmeye çalışılan kadastronun uygulanmasında, vatandaşımızın zorluk ve sıkıntılar yaşaması bizleri harekete geçirmiştir. Bunun için, KKTC’de I.derece nirengi ağı (21 adet) Harita Genel Komutanlığı’nca oluşturulmuştur. Haritaların yenilenmesi çalışmalarına yönelik olarak, 1998 yılında başlanan çalışmalar sonucunda toplam 266 adet sıklaştırma noktası tesis edilmiştir.CORS-TR (TUSAGA-Aktif) sistemi Türkiye ile paralel olarak KKTC’nde de hayata geçirilmiştir. Bu kapsamda KKTC’de 4 adet istasyon kurulmuştur. Ortofoto üretimine altlık olmak üzere, 184 adet C3 derece nirengi noktası tesis edilmiştir.”
“TAPU’DA REFORMU LEFKOŞA’DA BAŞLATTIK”
İçişleri ve Yerel Yönetimler BakanıNazım Çavuşoğlu, Tapu’da reformu Lefkoşa’da başlattıklarına dikkat çekerek, mevcut kütüklerin çok eski ve yıpranmışolması, ikinci nüshalarının olmaması, 1974 öncesine ait kayıtların çoğunun dayanağı belgelerin bulunmaması gibi nedenlerle öncelikle mevcut kütüklerin fotoğraflarının çekilerek, bilgisayar ortamına yedeklerinin alınmasının kararlaştırıldığını anlattı.
Çavuşoğlu, bu çerçevede, Aralık 2010 ayında Lefkoşa Tapu Amirliği’nde fotoğraflama çalışmalarına başlandığını hatırlatarak, Lefkoşa’dan sonra Güzelyurt, Girne ve Gazimağusa Tapu Amirlikleri’nde de çalışmaların sürdüğünü söyledi.
“Eylül 2011’de tüm KKTC’nin tapu kütüklerinin fotoğraflanması tamamlanmıştır. 4 ilçede, 2 bin 604 adet kütüğün 927 bin sayfasının fotoğrafıçekilmiştir. Daha sonraki güncellemelerle bu sayı 1 milyon adede yaklaşmıştır” diyen Çavuşoğlu, fotoğrafların ‘ilçe, kasaba/köy, mahalle, blok, koçan no, resim no ve sayfa no’bilgilerine göre tasnifi ve indekslenmesi yapılmış ve tüm fotoğraflar koçan numarası baz alınarak veritabanına aktarılmaya hazır hale getirildiğini vurguladı.
“YAZILIM ÇALIŞMALARI BAŞLADI”
Çavuşoğlu, proje kapsamında yazılım çalışmalarına başlandığını işaret ederek, “Fotoğrafıçekilen kütüklerin koçan numarasına göre sorgulanması,kütüklerdeki ve mal sahipleri sicillerindeki bilgilere ilişkin veri girişlerinin yapılması, girilen verilerin sorgulanabilmesi, devir, ipotek, diğer engellerin konulması, araştırma belgesi çıkarılması işlemlerinin bilgisayar ortamında yapılmasına yönelik yazılım çalışmaları tamamlanmıştır” dedi.
Lefkoşa, Gazimağusa ve İskele ilçelerinde toplam 420 bin 432 koçan, 855 bin 691 malik, 91 bin 589 engel girişi yapıldığını anlatan Çavuşoğlu, yenileme çalışmaları tamamlanan 13 köyde, Tapu ve Kadastro Dairesi Müdürlüğü’nce (hudut tespiti, ifraz, birleştirme, parselasyon gibi) bazı değişiklik işlemleri yapıldığınısöyledi.
Çavuşoğlu, yenilemesi yapılmışköylere ait harita ve grafik verilerle ilgili her türlü sorunun çözümlenerek, vatandaş ve kamu kurumlarının bilgi isteklerinin karşılandığına işaret ederek, “Bu köylerde yapılan tüm değişiklik işlemlerinin fen klasörlerinde ve bilgisayar ortamında grafik verilerinde güncelleme işlemleri yapılmaktadır” dedi.
TAK

7 Şubat 2013 Perşembe

İSTANBUL’UN TARİHÇESİ


İSTANBUL’UN TARİHÇESİ


İstanbul’un yerleşim tarihi 300 bin yıl öncesine kadar uzanır. Bilinen kentsel tarihi ise, Marmaray kapsamında gerçekleştirilen Yenikapı Kazıları’nda ortaya çıkarılan “URNE” tipi mezar sayesinde 3 bin yıldan 8 bin yıla çıktı. Neolotik (Cilalı Taş Devri) döneme ait bataklık içerisinde bulunan mezar, Anadolu tarihinde bir ilk olma özelliğini de taşıyor.

Başkentlik tarihi 1600 yıla kadar uzanan, Avrupa ile Asya kıtalarının kesiştiği noktada bulunan İstanbul, çağlar boyunca farklı uygarlık ve kültürlere ev sahipliği yapmış, yüzyıllar boyu çeşitli din, dil ve ırktan insanların bir arada yaşadığı eşsiz bir mozaik halini almıştır. Çağlar boyunca her alanda merkez olmayı ve iktidarda kalmayı başaran dünyadaki ender yerleşim yerlerinden biri olan İstanbul, geçmişten günümüze bir dünya başkentidir.


İlk yerleşimler

İnsan kültürüne ait ilk izlere, Küçükçekmece Gölü civarında bulunan Yarımburgaz Mağaras’nda yapılan kazılarda rastlanmış. Bu dönemde gölün çevresinde, Neolitik ve Kalkolitik dönem insanlarının yaşadığı tahmin edilmektedir. Çeşitli dönemlerde yapılan kazılarda, Dudullu yakınlarında Alt Paleolitik Çağ'a, ağaçlı yakınlarında ise, Orta Paleolitik ile Üst Paleolitik Çağ'a özgü aletlere rastlanmıştır. M.Ö.5000 yıllarından itibaren başta Kadıköy-Fikirtepe olmak üzere, Çatalca, Dudullu, Ümraniye, Pendik, Davutpaşa, Kilyos ve Ambarlı'da yoğun bir yerleşimin başladığı sanılmaktadır.

Bugünkü İstanbul'un temelleri, M.Ö. 7. yüzyılda atılmış. M.S. 4.yüzyılda İmparator Constantin tarafından yeniden inşa edilip, başkent yapılmış; o günden sonra da yaklaşık 16 asır boyunca Roma, Bizans ve Osmanlı dönemlerinde başkentlik ünvanını sürdürmüş. İmparator Constantin ile Hıristiyanlığın önemli merkezlerinden biri olan İstanbul, 1453 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından fethedildikten sonra da Müslümanların en önemli kentlerinden biri sayılmıştır.


İstanbul’un adı

Tarihi kaynaklara göre, İstanbul’un en eski adı Buzantion, daha sonra ki telaffuzlara göre Byzantion dur.

Roma, Bizans, Latin ve Osmanlı imparatorluklarına başkentlik yapan kentin adı, Osmanlı devlet arşivi (Hazine-i evrak) belgelerinde Asitâne, Âsitâne-i Saadet, Âsitane-i Âliyye, Belde-i Tayyibe, Dâr-ı Saadet, Dâr'us Saltana, Dâr'us Saltanat'il Âliye, Dâr'us Saltanat-us Seniyye, Dâr'ûl Hilâfe, Derâliye, Der-i Devlet, Der-i Saadet, Dersaadet, Konstantiniyye, Konstantiniyye-i Mahrusi şeklinde geçer.


İstanbul’u Yöneten Devletler

Antik Yunan Şehir Devleti (M.Ö. 667-M.Ö. 196)

Roma İmparatorluğu (M.Ö. 196-395)

Bizans İmparatorluğu (395-1204), (1204-1453)

Latin İmparatorluğu (1204-1261)

Osmanlı İmparatorluğu (29 Mayıs 1453-13 Kasım 1918)

İtilaf Devletleri (13 Kasım 1918-6 Ekim 1923)

Türkiye Cumhuriyeti (6 Ekim 1923-∞)


İstanbul’un Başkentlik Yaptığı Devletler

Roma İmparatorluğu (330-395)

Bizans İmparatorluğu (395-1204), (1261-1453)

Latin İmparatorluğu (1204-1261)

Osmanlı İmparatorluğu (1453-1922)


29 Kez Kuşatıldı

Çağlar boyunca her alanda merkez olmayı ve iktidarda kalmayı başaran İstanbul, M.Ö. 477 yılından 1453 yılına kadar 29 kez kuşatılmış, kent 29 Mayıs 1453 tarihinde Osmanlı Padişahı 2. Mehmed ( Fatih Sultan Mehmed) tarafından feth edilmiştir. Bu fetih aynı zamanda Ortaçağın kapanması ve Yeniçağ’ın da başlaması olarak kabul edildi.


Dört Halife Devri Kuşatmaları

İstanbul, tarihte 29 kez çeşitli millet, devlet ve topluluklar tarafından kuşatılmış ve işgal edilmiştir.

İslam Peygamberi Hz. Muhammed’in İstanbul muhakkak fethedilecektir. Bu fethi yapacak hükümdar ne güzel hükümdar ve onun askerleri ne güzel askerlerdir” hadis-i şerifi, bütün İslam hükümdar ve kumandanlarının bu kenti fethetmek arzu ve gayretlerini harekete geçiriyordu.

İslam aleminde Dört Halife (632-661), Emeviler (662-750), Abbasiler (750-1517) ve Osmanlılar devrinde en büyük ideal haline gelen İstanbul’un fethine ilk teşebbüs; Üçüncü Halife hazret-i Osman devrinde (655) yapıldı.

Suriye valisi Muaviye 654 Kıbrıs Seferi’nin ardından Bizans’a bir donanma gönderdi. Bizans İmparatoru Kosntantin’in komuta ettiği donanmanın Finike açıklarında cereyan eden savaşta ağır kayıplar vermesi üzerine İstanbul’un deniz yolu Müslümanlara açılmış oldu.

Muaviye’nin Halifeliği devrinde oğlu Yezid kumandasındaki İslam ordusu, İstanbul surları önüne gelerek şehri kuşattı (668). Bu kuşatmada büyük sahabelerden Ebu Eyyub-i Ensari de bulunuyordu. 669 baharında gerçekleştirilen bu kuşatma sırasında dizanteri hastalığından vefat eden Ebu Eyyub-i Ensari, İstanbul surları yakınına defnedildi.

673-716 Yılları arasında karadan ve denizden gerçekleştirilen taarruzlarda, donanmanın Haliç’e gerilen zincire, karadan da surlara kadar ulaşılmasına rağmen yeterli ikmalin yapılamaması ve kötü hava şartları nedeniyle fetih gerçekleşemedi.

Abbasi halifesi El-Mehdi devrinde oğlu Harun Reşid kumandasındaki İslam ordusu, Bizans İmparatorluk ordusunu İzmit yakınlarında yenerek (781) Boğaziçi sahillerine kadar geldi. Bizanslıları haraca bağlanıp, geri döndü. İstanbul’un fethi için Osmanlılara kadar daha başka teşebbüsler de oldu.


Osmanlı Kuşatmaları ve Fetih

Malazgirt Zaferi (1071) ile Anadolu’ya yerleşen Türkler, iki yıl sonra Marmara Denizi’nden başka, Boğaziçi’nin Anadolu sahillerine kadar bütün yerlere hakim olup, İstanbul’u tehdide başladı. Bizans, Papa dahil bütün Hıristiyan devletlerden, yardım talebinde bulundu. On birinci yüzyılın sonlarında Papalık öncülüğünde yapılan Haçlı Seferleri, İstanbul’un fethini geciktirdi.

Sultan Yıldırım Bayezid tarafından gerçekleştirilen kuşatma (1391), İstanbul’da bir Türk garnizonu, mahallesi, cami, mahkeme kurulması ve kadı (hakim) bulundurulması ile her sene on bin altın haraç verilmesi şartıyla kaldırıldı. Bu şartlardan bazılarının Osmanlıların kuşatmayı kaldırmasından sonra Bizanslılar tarafından yerine getirilmemesi üzerine İstanbul 1395’te tekrar kuşatıldı. Haçlıların Niğbolu’ya gelmesi nedeniyle bu kuşatma gevşetildi. Yıldırım Bayezid, 1396 Niğbolu Zaferi sonunda Bizanslıların Haçlılardan yardım almasını önlemek için Karadeniz sahilindeki Şile’yi zaptedip, Boğaziçi’nde Anadolu (Güzelce) Hisar’ı yaptırdı. Kuşatmanın şiddetlenmesi üzerine (1497) Bizans, eski antlaşma şartlarını yerine getirmeyi kabul etti. Yıldırım Bayezid’ın 1400’de başlayan son kuşatması, Timur’un Osmanlı hududuna girmesiyle (1402) son buldu.

İstanbul 1411’de Şehzade Musa Çelebi, 1422 yılında da Sultan İkinci Murad Han tarafından şiddetle kuşatıldı. İkinci Murad Han’ın büyük bir orduyla katıldığı dört ay süren kuşatma, ünlü Bizans entrikası tatbik edilerek, Anadolu’da Osmanlı’ya karşı ittifak tesis edilince, iki düşmanla uğraşmanın güçlüğünden kaldırıldı.

Sultan II. Mehmed, İstanbul'un fethine karar verdiğinde o zamanki başkent Edirne'de, İstanbul'un aşılamaz olarak bilinen surlarını yıkabilmek için o güne kadar görülmemiş büyüklükte toplar döktürdü. II. Mehmed ayrıca, hazırlanmakta olan bu topların yanısıra, Bizans'a denizden gelebilecek yardımları engellemek amacıyla Yıldırım Bayezid tarafından inşa edilmiş olan Anadolu Hisarı'nın karşısına Rumeli Hisarı'nı (Boğazkesen Hisarı) yaptırdı.

Yaklaşık 100 bin kişilik bir ordu ile 2 Nisan 1453’de başlayan şiddetli kuşatma, donanmanın karadan yürütülmesi de dahil dünya harp tarihinde eşi görülmemiş taktik ve stratejiler kullanılarak, 29 Mayıs 1453 tarihinde zaferle sonuçlandı.

Fetihten sonra Osmanlı Devleti İmparatorluk olmuş, henüz 21 yaşında olan Sultan II. Mehmed, FATİH unvanını alarak, Fatih Sultan Mehmed olarak anılmaya başlanmıştır. Fetihle birlikte tarihteki en önemli devletlerden olan Doğu Roma İmparatorluğu sona ererken, Orta Çağ kapanmış, 1789 Fransız ihtilali'ne kadar sürecek olan Yeni Çağ açılmış oldu.




İstanbul'un Fethinden Görüntüler için Tıklayın


Birzamanlar İstanbul Resim Galerisi İçin Tıklayın

Kuşatmalar Kronolojisi

1. Kuşatma: M.Ö. 477 de Yunanlı AVSANİLUYAS tarafından kuşatıldı.
2. : M.Ö. 410 Yunanlı komutan ALKİBİYADES.
3. : M.Ö. 347 İskender’in babası PHİLİPE.
4. : 194 yılında Roma İmparatoru SEPTİMUS SEVERUS. 3 yıl süren kuşatma sonucu ele geçirilen şehir yağmalarla harap edilmiş ve halkı da kılıçtan geçirmiştir.
5. Kuşatma: 313 yılında Roma İmparatoru SEZAR MAKSİMUS.
6. : 315 Büyük KONSTANTİN.
7. : 616 İran Hükümdarı HÜSREV.
8. : 636 AVARLAR.
9. : 654 3. Halife HZ. OSMAN devrinde, Şam Valisi Muaviye komutasındaki Arap ordusu.
10. : 668 Halife MUAVİYE’ nin oğlu YEZİD komutasındaki Arap ordusu.
11. : Emevi Halifesi SÜLEYMAN ABDÜLMELİK’in kardeşi Mesleme tarafından gerçekleştirilen kuşatma sonucu sur içine bir cami yaptırılması sağlandı.
12. Kuşatma : 715 Ömer ABDÜLAZİZ.
13. : 739 Abdülaziz’ in Oğlu SÜLEYMAN.
14. : 764 Bulgar Kralı PANGOS.
15. : 785 Halife Mehdi’ nin Oğlu HARUN REŞİT. Vergi ödeme karşılığı kuşatma kaldırıldı.

16. : 801 Halife HARUN REŞİD.
17. : 810 Slav Kralı KREMAS.
18. : 820 Slav despotu TOMAS.
19. : 914 Bulgaristan Kralı SİMON.
20. : 1048 TORYİMÜS.
21. ve 22. Kuşatma: ALEKSİ KANEN.
23. Kuşatma: 1204 de LATİNLER tarafından kurulu Haçlı ordusu. Bir süre şehri ele geçiren Latin ordusu, kentte taş taş üstünde bırakmadı.
24. Kuşatma: 1261 de İZNİK RUM İMPARATORLUĞU tarafından yapılmış. Şehir Latinlerden alınarak Bizans İmparatorluğu yeniden kuruldu.
25. Kuşatma: 1391 yılında itibaren kuşatma sırası OSMANLI’ ya geçmiş, 6 ay süren 25. kuşatma YILDIRIM BAYEZİD tarafından yapılmıştır.
26. Kuşatma: 1396 yılında YILDIRIM BAYEZİD tarafından gerçekleştirilen kuşatmada, Bizans İmparatoru Emanoel Poaleolog’ un diz çöküp yalvarması üzerine;
a) İstanbul Surları içinde bir İslam Mahallesi kurulacak ibadetler için camiye imam getirilecek.
b) Yapılan Yeni Cami de Cuma namazlarında Yıldırım Bayezid adına hube okunacak.
c) Bizans İmparatorluğu yılda 10.000 filorin vergi ödeyecek.
27. Kuşatma: 1402 Osmanlı Hükümdarı YILDIRIM BAYEZİD tarafından yapılmış ancak, Timur ile kızışan Ankara Savaşı nedeniyle kuşatma kaldırıldı. Bunu fırsat bilen Bizanslılar, 1396 yılındaki kuşatma hükümleri gereğince yapılan İslam Mahallesini ve camiyi yıktılar.
28. Kuşatma: 2. MURAD tarafından 1422 yılında yapılmış, Mustafa Çelebi’nin Anadolu’da ayaklanma çıkarması yüzünden kaldırılmıştır.
29. Kuşatma ve FETİH: Doğu Roma İmparatorluğu’nun son Kayzeri Konstantin zamanında, Osmanlı Padişahı 2.MEHMED tarafından yapıldı. 2 Nisan 1453 tarihinde başlayıp, 57 gün süren şiddetli kuşatma sonucu 29 MAYIS 1453 Salı günü Fetih gerçekleşti.
Sultan II. Mehmed, FATİH unvanını alarak, FATİH SULTAN MEHMED olarak anılmaya başlandı.



Göçler-İstilalar

Bizantion dönemi:

Yunanistan'dan gelen Megara'lılar M.Ö. 680 yıllarında bugünkü Kadıköy'de Halkedon (Körler Ülkesi) adını verdikleri bir kent kurarlar. Aynı yıllarda Bizans adlı bir komutanın önderliğinde yola çıkan Megara'lıların bir kolu da bugünkü Sarayburnu'nun olduğu yerde başka bir kent daha kurdular. Komutanın adından hareketle buraya Bizantion adını verdiler. Bu yörede Megaralı'lardan önce bazı Trak topluluklarının yaşadığı biliniyordu.

Pek çok istilalara uğrayan Bizantion, M.Ö. 269 yılında Bithynialılar tarafından yağmalanarak ele geçirildi. Kent, M.Ö.146 yılında Roma'nın egemenliğine girdi. Bizantion, 73 yılında ise Roma'nın Bithynia-Pontus eyaletine bağlandı. Kent 313 yılına kadar Roma, Gotlar ve Bizantion arasında gitti, geldi. Bizantion, 330-395 Yılları arasında Roma'nın doğusunun yönetim merkezi olarak seçildi. Latinler tarafından işgal edilen ve yağmalanan kent, 11 Mayıs 330 tarihinde Constantinopolis adını aldı. Önce Aya İrini, 360 yılında da Ayasofya kiliselerini yaptıran I. Constantinus kenti Hıristiyan aleminin en önemli merkezlerinden biri haline getirdi.


Bizans İmparatorluğu dönemi:

Batı Roma imparatorluğunun yıkılmasından sonra Doğu Roma İmparatorluğu, Bizans İmparatorluğuna dönüşmüş ve İstanbul kenti de bu yeni imparatorluğun başkenti haline gelmiştir.

7-8 ve 9. Yüzyıllar İstanbul için kuşatma yılları olmuştur. 7. yüzyılda Sasaniler ve Avarlar'ın saldırısına uğrayan kenti 8. yüzyılda Bulagarlar ve Müslüman Araplar, 9. yüzyılda ise Ruslar ve Bulgarlar kuşattı. 1204 yılında kent, Haçlılar tarafından ele geçirildi ve yağmalandı. Bu işgal ve yağma sonrasında ortaçağın en büyük kenti olan İstanbul, 40-50 bin nüfuslu harap ve yoksul bir kente dönüştü. Bu dönemden sonra devamlı fakirleşmeye ve küçülmeye başlayan kentin zengin ve soyluları İznik'e taşındı. Latin İmparatorluğu sadece İstanbul ve yakın çevresinde egemenlik kurabildi. 1254 yılına gelindiğinde Bizans İmparatorluğu çepeçevre kuşatılmıştı. Bu arada Latin İmparatorluğu çok fakirleşmiş, hatta imparator II.Baudouin, ısınmak için sarayın ahşap bölümlerini yakmaya başlamıştı. Nihayet 1261 yılında Palailogos hanedanı İstanbul'u tekrar ele geçirdi ve böylece İstanbul'da Latin dönemi sona ermiş oldu.


Osmanlı imparatorluğu dönemi(1453-1923):

Kent, 1391 yılından itibaren Osmanlılar tarafından kuşatılmaya başlandı. 1396 yılında 2. Bayezid, Karadeniz'den gelecek yardımları önlemek için kentin Anadolu yakasına bir hisar (Anadolu Hisarı) yaptırdı.

Kenti almaya kararlı olan II. Mehmed de (Fatih Sultan Mehmet), Bizans'a kuzeyden gelecek yardımları önlemek için bu defa kentin Rumeli yakasına Rumeli Hisarı'nı inşa ettirdi. İstanbul'un fethi hazırlıkları bir yıl önceden başladı. Kuşatma için gerekli olan çok büyük toplar döktürüldü. 16 kadırgadan oluşan büyük bir donanma meydana getirildi. Asker sayısı iki kat arttırıldı. Kuzeyden ve güneyden gelebilecek yardımları engellemek için tüm noktalar kontrol altına alındı. Cenevizlilerin elinde bulunan Galata'nın, savaş esnasında tarafsız kalması sağlandı. 2 Nisan 1453 tarihinde ilk öncü Osmanlı kuvvetleri İstanbul önlerinde görüldü. Böylece kuşatma başladı. İki aya yakın süren bu kuşatma dönemi, 29 Mayıs 1453 tarihinde öğleden sonra kentin ele geçirilmesi ile son buldu. Bu tarihten itibaren İstanbul, bir Osmanlı kenti oldu.


İmar çalışmaları ve yeniden yapılanma

Fetih’ den hemen sonra şehrin kalkındırılması için, yeni iskan bölgeleri oluşturuldu. Bizans'ın son dönemlerinde görkemini yitirmiş olan kent de, öncelikle eskiden kalmış binalar ve surlar onarılmaya, yeni Osmanlı kurumlarının binaları yükselmeye başladı. Büyük su sarnıçlarının da korunması sağlandı. Osmanlı kimliğine uygun bir gelişme gösteren İstanbul, artık imparatorluğun başkenti olmuştu.

Nüfusu arttırmaya yönelik iskan çalışmalarıyla meydana getirilen mahalleler, idari yapının temelini oluşturdu. İstanbul, 1459 yılında her biri farklı demografik özellikler taşıyan dört idari birime ayrıldı. Bunlardan biri, idarenin merkezinin olduğu Suriçi, diğer üçü de sur dışında yer alan Bilad-i Selase olarak adlandırılan Eyüp (Büyük ve Küçükçekmece, Çatalca, Silivri dahil), Galata ve Üsküdar'dı. 1457 yılı sonunda, Eski başkent Edirne'nin uğradığı büyük yangın sonucu, şehre yeni göçmenler geldi ve şehir oldukça şenlendi. İstanbul, Fetihden 50 yıl sonra Avrupa'nın en büyük şehri haline geldi.

16. yüzyıla büyük bir şehir olarak giren İstanbul, küçük kıyamet olarak anılan 14 Eylül 1509 depreminde çok zarar gördü. Sekiz şiddetinde olduğu tahmin edilen ve artçı sarsıntılarla 45 gün süren depremde binlerce bina yıkıldı ve binlerce kişi öldü. İstanbul 1510 yılında 80 bin kişinin istihdamıyla neredeyse yeniden kuruldu. Bu yüzden, günümüze gelebilen eserlerin çoğu bu döneme ait.

1520-1566 yılları arasında Kanuni Sultan Süleyman yönetiminde ki İstanbul, bir çok değerli eser ve izleri günümüze kadar ulaşan bir kent planına kavuştu. Bu dönemde özellikle Mimar Sinan imzalı birbirinden değerli çok sayıda yapı inşa edildi. Veba salgını, yangınlar ve sellere rağmen Kanuni Dönemi, İstanbul için tam bir yükseliş dönemi sayılır.


Batılılaşma

Lale Devri olarak da anılan, Nevşehirli Damat İbrahim Paşa'nın sadrazamlığı (1718-1730) yılları, itfaiye teşkilatının kurulduğu, ilk matbaanın açıldığı ve çeşitli fabrikaların hizmete girdiği dönem oldu.

3 Kasım 1839 da Topkapı Sarayı'nın Gülhane Bahçesi’nde okunarak halka ilan edilen Tanzimat Fermanı ile İstanbul'da yeni bir dönem başlıyordu. Batılılaşma sürecinin hızlandığı bu dönemde, İstanbul'da; mimariden yaşam tarzına, eğitim kuruluşlarından sanayi kuruluşlarına kadar birçok alanda yenilikler getirildi.


Bu dönemde şehir, yeni alanlara doğru genişlemeye başladı. Suriçi Bakırköy yönünde, Galata ise Teşvikiye yönünde yayılırken, Boğaziçi'nde ise Sarıyer taraflarında iskan hızlandı. Anadolu yakası da bir taraftan Bostancı, diğer taraftan Beykoz'a doğru büyüdü. Bu yıllar, alt yapı ve kent hizmetlerinde de önemli gelişmelere sahne oldu.

Haliç üzerine köprü yapılması, Tünel, Rumeli Demiryolu, kent içi deniz taşımacılığı yapan Şirket-i Hayriye'nin kurulması, Şehremaneti (Belediye) örgütünün ve diğer belediye dairelerinin kurulması, ilk telgraf hattının çekilmesi, Zaptiye Nezareti'nin kurulması ve ona bağlı karakolların açılması, Vakıf Gureba Hastanesi’nin açılması ve atlı tramvay şirketi bu gelişmelerin sadece bazılarıdır.

23 Aralık 1876 'da I.Meşrutiyet ve 24 Temmuz 1908'de II. Meşrutiyet ilanlarına sahne olan ve halk arasında 310 Depremi denilen 1894 depreminde büyük zarar gören İstanbul, I. Dünya Savaşı’nın ardından 13 Kasım 1918 tarihinde İtilaf Devletleri donanmaları tarafından işgal edildi.

Cumhuriyet Dönemi

İstanbul, kesintisiz bin 600 yıl (330-1922) Roma, Bizans, Latin ve Osmanlı imparatorluklarına başkentlik yaptı. Bunlardan Roma, Bizans ve Osmanlı İmparatorluğu, dünyanın en büyük güç ve iktidar sahibi devletleri olarak tarihe geçmiştir. Hepsinin İstanbul'dan yönetildiği düşünüldüğünde şehrin tarihsel önemi ve değeri daha iyi anlaşılabilir.

İstanbul’un bu muhteşem başkent hüviyeti, 13 Ekim 1923 tarihinde Ankara’nın Türkiye Cumhuriyeti'nin başkenti ilan edilmesiyle son buldu. 28 Mart 1930’ da Konstantinopolis (Konstantiniyye) adı da tamamen yürürlükten kaldırılmış ve kentin resmi adı İstanbul olmuştur.

İstanbul, 4. yüzyıldan 18. yüzyıla kadar 14 yüzyıl boyunca koruduğu dünya kenti olma özelliğini Cumhuriyet tarihiyle birlikte tekrar kazanmaya başlamış, günümüzde Ortadoğu ve Avrupa’nın en önemli merkezleri arasındaki yerini almıştır.

İSTANBUL’UN TARİHÇESİ


İSTANBUL’UN TARİHÇESİ


İstanbul’un yerleşim tarihi 300 bin yıl öncesine kadar uzanır. Bilinen kentsel tarihi ise, Marmaray kapsamında gerçekleştirilen Yenikapı Kazıları’nda ortaya çıkarılan “URNE” tipi mezar sayesinde 3 bin yıldan 8 bin yıla çıktı. Neolotik (Cilalı Taş Devri) döneme ait bataklık içerisinde bulunan mezar, Anadolu tarihinde bir ilk olma özelliğini de taşıyor.

Başkentlik tarihi 1600 yıla kadar uzanan, Avrupa ile Asya kıtalarının kesiştiği noktada bulunan İstanbul, çağlar boyunca farklı uygarlık ve kültürlere ev sahipliği yapmış, yüzyıllar boyu çeşitli din, dil ve ırktan insanların bir arada yaşadığı eşsiz bir mozaik halini almıştır. Çağlar boyunca her alanda merkez olmayı ve iktidarda kalmayı başaran dünyadaki ender yerleşim yerlerinden biri olan İstanbul, geçmişten günümüze bir dünya başkentidir.


İlk yerleşimler

İnsan kültürüne ait ilk izlere, Küçükçekmece Gölü civarında bulunan Yarımburgaz Mağaras’nda yapılan kazılarda rastlanmış. Bu dönemde gölün çevresinde, Neolitik ve Kalkolitik dönem insanlarının yaşadığı tahmin edilmektedir. Çeşitli dönemlerde yapılan kazılarda, Dudullu yakınlarında Alt Paleolitik Çağ'a, ağaçlı yakınlarında ise, Orta Paleolitik ile Üst Paleolitik Çağ'a özgü aletlere rastlanmıştır. M.Ö.5000 yıllarından itibaren başta Kadıköy-Fikirtepe olmak üzere, Çatalca, Dudullu, Ümraniye, Pendik, Davutpaşa, Kilyos ve Ambarlı'da yoğun bir yerleşimin başladığı sanılmaktadır.

Bugünkü İstanbul'un temelleri, M.Ö. 7. yüzyılda atılmış. M.S. 4.yüzyılda İmparator Constantin tarafından yeniden inşa edilip, başkent yapılmış; o günden sonra da yaklaşık 16 asır boyunca Roma, Bizans ve Osmanlı dönemlerinde başkentlik ünvanını sürdürmüş. İmparator Constantin ile Hıristiyanlığın önemli merkezlerinden biri olan İstanbul, 1453 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından fethedildikten sonra da Müslümanların en önemli kentlerinden biri sayılmıştır.


İstanbul’un adı

Tarihi kaynaklara göre, İstanbul’un en eski adı Buzantion, daha sonra ki telaffuzlara göre Byzantion dur.

Roma, Bizans, Latin ve Osmanlı imparatorluklarına başkentlik yapan kentin adı, Osmanlı devlet arşivi (Hazine-i evrak) belgelerinde Asitâne, Âsitâne-i Saadet, Âsitane-i Âliyye, Belde-i Tayyibe, Dâr-ı Saadet, Dâr'us Saltana, Dâr'us Saltanat'il Âliye, Dâr'us Saltanat-us Seniyye, Dâr'ûl Hilâfe, Derâliye, Der-i Devlet, Der-i Saadet, Dersaadet, Konstantiniyye, Konstantiniyye-i Mahrusi şeklinde geçer.


İstanbul’u Yöneten Devletler

Antik Yunan Şehir Devleti (M.Ö. 667-M.Ö. 196)

Roma İmparatorluğu (M.Ö. 196-395)

Bizans İmparatorluğu (395-1204), (1204-1453)

Latin İmparatorluğu (1204-1261)

Osmanlı İmparatorluğu (29 Mayıs 1453-13 Kasım 1918)

İtilaf Devletleri (13 Kasım 1918-6 Ekim 1923)

Türkiye Cumhuriyeti (6 Ekim 1923-∞)


İstanbul’un Başkentlik Yaptığı Devletler

Roma İmparatorluğu (330-395)

Bizans İmparatorluğu (395-1204), (1261-1453)

Latin İmparatorluğu (1204-1261)

Osmanlı İmparatorluğu (1453-1922)


29 Kez Kuşatıldı

Çağlar boyunca her alanda merkez olmayı ve iktidarda kalmayı başaran İstanbul, M.Ö. 477 yılından 1453 yılına kadar 29 kez kuşatılmış, kent 29 Mayıs 1453 tarihinde Osmanlı Padişahı 2. Mehmed ( Fatih Sultan Mehmed) tarafından feth edilmiştir. Bu fetih aynı zamanda Ortaçağın kapanması ve Yeniçağ’ın da başlaması olarak kabul edildi.


Dört Halife Devri Kuşatmaları

İstanbul, tarihte 29 kez çeşitli millet, devlet ve topluluklar tarafından kuşatılmış ve işgal edilmiştir.

İslam Peygamberi Hz. Muhammed’in İstanbul muhakkak fethedilecektir. Bu fethi yapacak hükümdar ne güzel hükümdar ve onun askerleri ne güzel askerlerdir” hadis-i şerifi, bütün İslam hükümdar ve kumandanlarının bu kenti fethetmek arzu ve gayretlerini harekete geçiriyordu.

İslam aleminde Dört Halife (632-661), Emeviler (662-750), Abbasiler (750-1517) ve Osmanlılar devrinde en büyük ideal haline gelen İstanbul’un fethine ilk teşebbüs; Üçüncü Halife hazret-i Osman devrinde (655) yapıldı.

Suriye valisi Muaviye 654 Kıbrıs Seferi’nin ardından Bizans’a bir donanma gönderdi. Bizans İmparatoru Kosntantin’in komuta ettiği donanmanın Finike açıklarında cereyan eden savaşta ağır kayıplar vermesi üzerine İstanbul’un deniz yolu Müslümanlara açılmış oldu.

Muaviye’nin Halifeliği devrinde oğlu Yezid kumandasındaki İslam ordusu, İstanbul surları önüne gelerek şehri kuşattı (668). Bu kuşatmada büyük sahabelerden Ebu Eyyub-i Ensari de bulunuyordu. 669 baharında gerçekleştirilen bu kuşatma sırasında dizanteri hastalığından vefat eden Ebu Eyyub-i Ensari, İstanbul surları yakınına defnedildi.

673-716 Yılları arasında karadan ve denizden gerçekleştirilen taarruzlarda, donanmanın Haliç’e gerilen zincire, karadan da surlara kadar ulaşılmasına rağmen yeterli ikmalin yapılamaması ve kötü hava şartları nedeniyle fetih gerçekleşemedi.

Abbasi halifesi El-Mehdi devrinde oğlu Harun Reşid kumandasındaki İslam ordusu, Bizans İmparatorluk ordusunu İzmit yakınlarında yenerek (781) Boğaziçi sahillerine kadar geldi. Bizanslıları haraca bağlanıp, geri döndü. İstanbul’un fethi için Osmanlılara kadar daha başka teşebbüsler de oldu.


Osmanlı Kuşatmaları ve Fetih

Malazgirt Zaferi (1071) ile Anadolu’ya yerleşen Türkler, iki yıl sonra Marmara Denizi’nden başka, Boğaziçi’nin Anadolu sahillerine kadar bütün yerlere hakim olup, İstanbul’u tehdide başladı. Bizans, Papa dahil bütün Hıristiyan devletlerden, yardım talebinde bulundu. On birinci yüzyılın sonlarında Papalık öncülüğünde yapılan Haçlı Seferleri, İstanbul’un fethini geciktirdi.

Sultan Yıldırım Bayezid tarafından gerçekleştirilen kuşatma (1391), İstanbul’da bir Türk garnizonu, mahallesi, cami, mahkeme kurulması ve kadı (hakim) bulundurulması ile her sene on bin altın haraç verilmesi şartıyla kaldırıldı. Bu şartlardan bazılarının Osmanlıların kuşatmayı kaldırmasından sonra Bizanslılar tarafından yerine getirilmemesi üzerine İstanbul 1395’te tekrar kuşatıldı. Haçlıların Niğbolu’ya gelmesi nedeniyle bu kuşatma gevşetildi. Yıldırım Bayezid, 1396 Niğbolu Zaferi sonunda Bizanslıların Haçlılardan yardım almasını önlemek için Karadeniz sahilindeki Şile’yi zaptedip, Boğaziçi’nde Anadolu (Güzelce) Hisar’ı yaptırdı. Kuşatmanın şiddetlenmesi üzerine (1497) Bizans, eski antlaşma şartlarını yerine getirmeyi kabul etti. Yıldırım Bayezid’ın 1400’de başlayan son kuşatması, Timur’un Osmanlı hududuna girmesiyle (1402) son buldu.

İstanbul 1411’de Şehzade Musa Çelebi, 1422 yılında da Sultan İkinci Murad Han tarafından şiddetle kuşatıldı. İkinci Murad Han’ın büyük bir orduyla katıldığı dört ay süren kuşatma, ünlü Bizans entrikası tatbik edilerek, Anadolu’da Osmanlı’ya karşı ittifak tesis edilince, iki düşmanla uğraşmanın güçlüğünden kaldırıldı.

Sultan II. Mehmed, İstanbul'un fethine karar verdiğinde o zamanki başkent Edirne'de, İstanbul'un aşılamaz olarak bilinen surlarını yıkabilmek için o güne kadar görülmemiş büyüklükte toplar döktürdü. II. Mehmed ayrıca, hazırlanmakta olan bu topların yanısıra, Bizans'a denizden gelebilecek yardımları engellemek amacıyla Yıldırım Bayezid tarafından inşa edilmiş olan Anadolu Hisarı'nın karşısına Rumeli Hisarı'nı (Boğazkesen Hisarı) yaptırdı.

Yaklaşık 100 bin kişilik bir ordu ile 2 Nisan 1453’de başlayan şiddetli kuşatma, donanmanın karadan yürütülmesi de dahil dünya harp tarihinde eşi görülmemiş taktik ve stratejiler kullanılarak, 29 Mayıs 1453 tarihinde zaferle sonuçlandı.

Fetihten sonra Osmanlı Devleti İmparatorluk olmuş, henüz 21 yaşında olan Sultan II. Mehmed, FATİH unvanını alarak, Fatih Sultan Mehmed olarak anılmaya başlanmıştır. Fetihle birlikte tarihteki en önemli devletlerden olan Doğu Roma İmparatorluğu sona ererken, Orta Çağ kapanmış, 1789 Fransız ihtilali'ne kadar sürecek olan Yeni Çağ açılmış oldu.




İstanbul'un Fethinden Görüntüler için Tıklayın


Birzamanlar İstanbul Resim Galerisi İçin Tıklayın

Kuşatmalar Kronolojisi

1. Kuşatma: M.Ö. 477 de Yunanlı AVSANİLUYAS tarafından kuşatıldı.
2. : M.Ö. 410 Yunanlı komutan ALKİBİYADES.
3. : M.Ö. 347 İskender’in babası PHİLİPE.
4. : 194 yılında Roma İmparatoru SEPTİMUS SEVERUS. 3 yıl süren kuşatma sonucu ele geçirilen şehir yağmalarla harap edilmiş ve halkı da kılıçtan geçirmiştir.
5. Kuşatma: 313 yılında Roma İmparatoru SEZAR MAKSİMUS.
6. : 315 Büyük KONSTANTİN.
7. : 616 İran Hükümdarı HÜSREV.
8. : 636 AVARLAR.
9. : 654 3. Halife HZ. OSMAN devrinde, Şam Valisi Muaviye komutasındaki Arap ordusu.
10. : 668 Halife MUAVİYE’ nin oğlu YEZİD komutasındaki Arap ordusu.
11. : Emevi Halifesi SÜLEYMAN ABDÜLMELİK’in kardeşi Mesleme tarafından gerçekleştirilen kuşatma sonucu sur içine bir cami yaptırılması sağlandı.
12. Kuşatma : 715 Ömer ABDÜLAZİZ.
13. : 739 Abdülaziz’ in Oğlu SÜLEYMAN.
14. : 764 Bulgar Kralı PANGOS.
15. : 785 Halife Mehdi’ nin Oğlu HARUN REŞİT. Vergi ödeme karşılığı kuşatma kaldırıldı.

16. : 801 Halife HARUN REŞİD.
17. : 810 Slav Kralı KREMAS.
18. : 820 Slav despotu TOMAS.
19. : 914 Bulgaristan Kralı SİMON.
20. : 1048 TORYİMÜS.
21. ve 22. Kuşatma: ALEKSİ KANEN.
23. Kuşatma: 1204 de LATİNLER tarafından kurulu Haçlı ordusu. Bir süre şehri ele geçiren Latin ordusu, kentte taş taş üstünde bırakmadı.
24. Kuşatma: 1261 de İZNİK RUM İMPARATORLUĞU tarafından yapılmış. Şehir Latinlerden alınarak Bizans İmparatorluğu yeniden kuruldu.
25. Kuşatma: 1391 yılında itibaren kuşatma sırası OSMANLI’ ya geçmiş, 6 ay süren 25. kuşatma YILDIRIM BAYEZİD tarafından yapılmıştır.
26. Kuşatma: 1396 yılında YILDIRIM BAYEZİD tarafından gerçekleştirilen kuşatmada, Bizans İmparatoru Emanoel Poaleolog’ un diz çöküp yalvarması üzerine;
a) İstanbul Surları içinde bir İslam Mahallesi kurulacak ibadetler için camiye imam getirilecek.
b) Yapılan Yeni Cami de Cuma namazlarında Yıldırım Bayezid adına hube okunacak.
c) Bizans İmparatorluğu yılda 10.000 filorin vergi ödeyecek.
27. Kuşatma: 1402 Osmanlı Hükümdarı YILDIRIM BAYEZİD tarafından yapılmış ancak, Timur ile kızışan Ankara Savaşı nedeniyle kuşatma kaldırıldı. Bunu fırsat bilen Bizanslılar, 1396 yılındaki kuşatma hükümleri gereğince yapılan İslam Mahallesini ve camiyi yıktılar.
28. Kuşatma: 2. MURAD tarafından 1422 yılında yapılmış, Mustafa Çelebi’nin Anadolu’da ayaklanma çıkarması yüzünden kaldırılmıştır.
29. Kuşatma ve FETİH: Doğu Roma İmparatorluğu’nun son Kayzeri Konstantin zamanında, Osmanlı Padişahı 2.MEHMED tarafından yapıldı. 2 Nisan 1453 tarihinde başlayıp, 57 gün süren şiddetli kuşatma sonucu 29 MAYIS 1453 Salı günü Fetih gerçekleşti.
Sultan II. Mehmed, FATİH unvanını alarak, FATİH SULTAN MEHMED olarak anılmaya başlandı.



Göçler-İstilalar

Bizantion dönemi:

Yunanistan'dan gelen Megara'lılar M.Ö. 680 yıllarında bugünkü Kadıköy'de Halkedon (Körler Ülkesi) adını verdikleri bir kent kurarlar. Aynı yıllarda Bizans adlı bir komutanın önderliğinde yola çıkan Megara'lıların bir kolu da bugünkü Sarayburnu'nun olduğu yerde başka bir kent daha kurdular. Komutanın adından hareketle buraya Bizantion adını verdiler. Bu yörede Megaralı'lardan önce bazı Trak topluluklarının yaşadığı biliniyordu.

Pek çok istilalara uğrayan Bizantion, M.Ö. 269 yılında Bithynialılar tarafından yağmalanarak ele geçirildi. Kent, M.Ö.146 yılında Roma'nın egemenliğine girdi. Bizantion, 73 yılında ise Roma'nın Bithynia-Pontus eyaletine bağlandı. Kent 313 yılına kadar Roma, Gotlar ve Bizantion arasında gitti, geldi. Bizantion, 330-395 Yılları arasında Roma'nın doğusunun yönetim merkezi olarak seçildi. Latinler tarafından işgal edilen ve yağmalanan kent, 11 Mayıs 330 tarihinde Constantinopolis adını aldı. Önce Aya İrini, 360 yılında da Ayasofya kiliselerini yaptıran I. Constantinus kenti Hıristiyan aleminin en önemli merkezlerinden biri haline getirdi.


Bizans İmparatorluğu dönemi:

Batı Roma imparatorluğunun yıkılmasından sonra Doğu Roma İmparatorluğu, Bizans İmparatorluğuna dönüşmüş ve İstanbul kenti de bu yeni imparatorluğun başkenti haline gelmiştir.

7-8 ve 9. Yüzyıllar İstanbul için kuşatma yılları olmuştur. 7. yüzyılda Sasaniler ve Avarlar'ın saldırısına uğrayan kenti 8. yüzyılda Bulagarlar ve Müslüman Araplar, 9. yüzyılda ise Ruslar ve Bulgarlar kuşattı. 1204 yılında kent, Haçlılar tarafından ele geçirildi ve yağmalandı. Bu işgal ve yağma sonrasında ortaçağın en büyük kenti olan İstanbul, 40-50 bin nüfuslu harap ve yoksul bir kente dönüştü. Bu dönemden sonra devamlı fakirleşmeye ve küçülmeye başlayan kentin zengin ve soyluları İznik'e taşındı. Latin İmparatorluğu sadece İstanbul ve yakın çevresinde egemenlik kurabildi. 1254 yılına gelindiğinde Bizans İmparatorluğu çepeçevre kuşatılmıştı. Bu arada Latin İmparatorluğu çok fakirleşmiş, hatta imparator II.Baudouin, ısınmak için sarayın ahşap bölümlerini yakmaya başlamıştı. Nihayet 1261 yılında Palailogos hanedanı İstanbul'u tekrar ele geçirdi ve böylece İstanbul'da Latin dönemi sona ermiş oldu.


Osmanlı imparatorluğu dönemi(1453-1923):

Kent, 1391 yılından itibaren Osmanlılar tarafından kuşatılmaya başlandı. 1396 yılında 2. Bayezid, Karadeniz'den gelecek yardımları önlemek için kentin Anadolu yakasına bir hisar (Anadolu Hisarı) yaptırdı.

Kenti almaya kararlı olan II. Mehmed de (Fatih Sultan Mehmet), Bizans'a kuzeyden gelecek yardımları önlemek için bu defa kentin Rumeli yakasına Rumeli Hisarı'nı inşa ettirdi. İstanbul'un fethi hazırlıkları bir yıl önceden başladı. Kuşatma için gerekli olan çok büyük toplar döktürüldü. 16 kadırgadan oluşan büyük bir donanma meydana getirildi. Asker sayısı iki kat arttırıldı. Kuzeyden ve güneyden gelebilecek yardımları engellemek için tüm noktalar kontrol altına alındı. Cenevizlilerin elinde bulunan Galata'nın, savaş esnasında tarafsız kalması sağlandı. 2 Nisan 1453 tarihinde ilk öncü Osmanlı kuvvetleri İstanbul önlerinde görüldü. Böylece kuşatma başladı. İki aya yakın süren bu kuşatma dönemi, 29 Mayıs 1453 tarihinde öğleden sonra kentin ele geçirilmesi ile son buldu. Bu tarihten itibaren İstanbul, bir Osmanlı kenti oldu.


İmar çalışmaları ve yeniden yapılanma

Fetih’ den hemen sonra şehrin kalkındırılması için, yeni iskan bölgeleri oluşturuldu. Bizans'ın son dönemlerinde görkemini yitirmiş olan kent de, öncelikle eskiden kalmış binalar ve surlar onarılmaya, yeni Osmanlı kurumlarının binaları yükselmeye başladı. Büyük su sarnıçlarının da korunması sağlandı. Osmanlı kimliğine uygun bir gelişme gösteren İstanbul, artık imparatorluğun başkenti olmuştu.

Nüfusu arttırmaya yönelik iskan çalışmalarıyla meydana getirilen mahalleler, idari yapının temelini oluşturdu. İstanbul, 1459 yılında her biri farklı demografik özellikler taşıyan dört idari birime ayrıldı. Bunlardan biri, idarenin merkezinin olduğu Suriçi, diğer üçü de sur dışında yer alan Bilad-i Selase olarak adlandırılan Eyüp (Büyük ve Küçükçekmece, Çatalca, Silivri dahil), Galata ve Üsküdar'dı. 1457 yılı sonunda, Eski başkent Edirne'nin uğradığı büyük yangın sonucu, şehre yeni göçmenler geldi ve şehir oldukça şenlendi. İstanbul, Fetihden 50 yıl sonra Avrupa'nın en büyük şehri haline geldi.

16. yüzyıla büyük bir şehir olarak giren İstanbul, küçük kıyamet olarak anılan 14 Eylül 1509 depreminde çok zarar gördü. Sekiz şiddetinde olduğu tahmin edilen ve artçı sarsıntılarla 45 gün süren depremde binlerce bina yıkıldı ve binlerce kişi öldü. İstanbul 1510 yılında 80 bin kişinin istihdamıyla neredeyse yeniden kuruldu. Bu yüzden, günümüze gelebilen eserlerin çoğu bu döneme ait.

1520-1566 yılları arasında Kanuni Sultan Süleyman yönetiminde ki İstanbul, bir çok değerli eser ve izleri günümüze kadar ulaşan bir kent planına kavuştu. Bu dönemde özellikle Mimar Sinan imzalı birbirinden değerli çok sayıda yapı inşa edildi. Veba salgını, yangınlar ve sellere rağmen Kanuni Dönemi, İstanbul için tam bir yükseliş dönemi sayılır.


Batılılaşma

Lale Devri olarak da anılan, Nevşehirli Damat İbrahim Paşa'nın sadrazamlığı (1718-1730) yılları, itfaiye teşkilatının kurulduğu, ilk matbaanın açıldığı ve çeşitli fabrikaların hizmete girdiği dönem oldu.

3 Kasım 1839 da Topkapı Sarayı'nın Gülhane Bahçesi’nde okunarak halka ilan edilen Tanzimat Fermanı ile İstanbul'da yeni bir dönem başlıyordu. Batılılaşma sürecinin hızlandığı bu dönemde, İstanbul'da; mimariden yaşam tarzına, eğitim kuruluşlarından sanayi kuruluşlarına kadar birçok alanda yenilikler getirildi.


Bu dönemde şehir, yeni alanlara doğru genişlemeye başladı. Suriçi Bakırköy yönünde, Galata ise Teşvikiye yönünde yayılırken, Boğaziçi'nde ise Sarıyer taraflarında iskan hızlandı. Anadolu yakası da bir taraftan Bostancı, diğer taraftan Beykoz'a doğru büyüdü. Bu yıllar, alt yapı ve kent hizmetlerinde de önemli gelişmelere sahne oldu.

Haliç üzerine köprü yapılması, Tünel, Rumeli Demiryolu, kent içi deniz taşımacılığı yapan Şirket-i Hayriye'nin kurulması, Şehremaneti (Belediye) örgütünün ve diğer belediye dairelerinin kurulması, ilk telgraf hattının çekilmesi, Zaptiye Nezareti'nin kurulması ve ona bağlı karakolların açılması, Vakıf Gureba Hastanesi’nin açılması ve atlı tramvay şirketi bu gelişmelerin sadece bazılarıdır.

23 Aralık 1876 'da I.Meşrutiyet ve 24 Temmuz 1908'de II. Meşrutiyet ilanlarına sahne olan ve halk arasında 310 Depremi denilen 1894 depreminde büyük zarar gören İstanbul, I. Dünya Savaşı’nın ardından 13 Kasım 1918 tarihinde İtilaf Devletleri donanmaları tarafından işgal edildi.

Cumhuriyet Dönemi

İstanbul, kesintisiz bin 600 yıl (330-1922) Roma, Bizans, Latin ve Osmanlı imparatorluklarına başkentlik yaptı. Bunlardan Roma, Bizans ve Osmanlı İmparatorluğu, dünyanın en büyük güç ve iktidar sahibi devletleri olarak tarihe geçmiştir. Hepsinin İstanbul'dan yönetildiği düşünüldüğünde şehrin tarihsel önemi ve değeri daha iyi anlaşılabilir.

İstanbul’un bu muhteşem başkent hüviyeti, 13 Ekim 1923 tarihinde Ankara’nın Türkiye Cumhuriyeti'nin başkenti ilan edilmesiyle son buldu. 28 Mart 1930’ da Konstantinopolis (Konstantiniyye) adı da tamamen yürürlükten kaldırılmış ve kentin resmi adı İstanbul olmuştur.

İstanbul, 4. yüzyıldan 18. yüzyıla kadar 14 yüzyıl boyunca koruduğu dünya kenti olma özelliğini Cumhuriyet tarihiyle birlikte tekrar kazanmaya başlamış, günümüzde Ortadoğu ve Avrupa’nın en önemli merkezleri arasındaki yerini almıştır.

1 Şubat 2013 Cuma

İşte yeni İstanbul!


Bu kentler, Yeni Şehir’in merkezi olarak planlanan Kayabaşı yerleşim yeri ile Mıknatıs Kent, Bio İstanbul ve Sağlık Kent olacak. Bio İstanbul Türkiye’nin ilk sürdürülebilirlik sertifikasına sahip oacak. Kentte, biyomedikal alanda çalışma yapılacak. Sağlık Kent’te de kanser araştırmaları ile organ bankası başta olmak üzere entegre bir sağlık tesisi yer alacak. Kayabaşı ve Mıknatıs Kent ise modern yerleşim yerleri olarak düşünülüyor.
İstanbul'a 5 yeni konut projesi!

İşte yeni İstanbul!
 
Yeni Şehir’in merkezi Kayabaşı olurken, kentler birbirine metro hatları ile bağlanacak
 
DENİZ ÇİÇEK-ANKARA
Afet riski altındaki alanların dönüştürülmesi kapsamında İstanbul’da kurulacak 1 milyon nüfuslu Yeni Şehir’in detayları belli oldu. 42 bin hektarlık alana kurulacak Yeni Şehir, 3. havalimanını da içine alacak. Karadeniz ve Marmara Denizi, Arnavutköy ve Esenyurt ilçelerinin arasında kalacak Yeni Şehir’de, 4 ayrı kent kurulacak.


1 MİLYON NÜFUSA GÖRE PLANLANDI
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından İstanbul’un Avrupa yakasında kurulacak Yeni Şehir Projesi’nin detayları ortaya çıktı. 1 milyon nüfuslu olarak planlanan Yeni Şehir Projesi, Küçükçekmece, Başakşehir ve Avcılar ilçelerine dahil olan alanları kapsıyor. 3. havalimanı projesi de Yeni Şehir Projesi kapsamında değerlendirilecek.

METRO HATTI İLE BİRBİRİNE BAĞLANACAK
Yeni Şehir’de sosyal donatıları fazla, güçlü ulaşım ve altyapısı ile günümüz yaşam koşullarına cevap verebilecek, konut, çalışma, eğitim ve sağlık hizmetlerinin kolaylıkla sağlandığı çağdaş merkezler kurulacak. Bu kentler, ulaşım bağlantıları ve metro hattıyla birbirine bağlanacak. Aynı zamanda Kuzey Marmara Otoyolu ile 3. köprüyle de bağlanacak. E-5 karayolu ve TEM Otoyolu üzerinde olacak.

İki şehir bu planda gizli!

MIKNATIS KENT (MAGNET CITY):
110 hektarlık alan üzerinde, yaklaşık 20 bin kişilik nüfusu ile “Yeni Şehir Projesi”nin prestij odaklarından birisi olacak. Modern kent yaşamını yansıtan, insan doğa dengesini koruyan, barınma gereksiniminin yanı sıra çalışma, sağlık, eğitim, yeşil alan gibi donatı ihtiyaçlarını bir arada sunan bir bölge olacak.

8 ev parasına 1 dükkân!

KAYABAŞI PROJESİ:
Yerleşim bölgesi olarak planlanan Kayabaşı, aynı zamanda Yeni Şehir’in de merkezi olarak düşünülüyor. Şehircilik ilkeleri açısından örnek bir proje bölgesi olan Kayabaşı, yaklaşık bin 100 hektarlık alanı kapsıyor. Kentte öngörülen nüfus 200 bin kişi olacak. Sosyal donatı, prestij konut alanları ve ticaret aksları bulunacak.

BİO İSTANBUL:
Teknoloji ve araştırma üssü olarak kurulacak. Bölgede sürdürülebilir yaşam alanlarının gelişimine yön verecek bu proje, Türkiye’nin ilk uluslararası sürdürülebilirlik sertifikasyonuna sahip olma özelliğini taşıyacak. Kent, ilk biyomedikal bilim parkına da sahip olacak. Dünyanın en önemli çocuk araştırma hastanesi burada yer alacak.

SAĞLIK KENT:
Sağlık Kent Projesi; entegre sağlık kampusu, eğitim-araştırma birimleri, uzmanlaşmış tıbbi birimler alanında çalışma yapılacak bir merkez olacak. Burada, kanser araştırma merkezi, toplum sağlığı merkezi, organ ve doku bankası gibi birimler bulunacak. Bölgede ayrıca, konferans ve kültür merkezi ile ticari birimler bulunacak.

Tapuda kadının adı yok!

Tapuda kadının adı yok!
Tapu araştırmasına göre Türkiye'deki konutların yüzde 35'inin sahibi kadın...

Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü'nün yaptığı araştırma, gayrimenkul sahipliği ile ilgili önemli sonuçları ortaya çıkardı. Türkiye'de gayrimenkul sahiplerinin yüzde 65'ini erkekler oluştururken, kadınların oranı ise yüzde 35'te kaldı. Türkiye genelinde toplam 131 milyon gayrimenkulün 80 milyonunun sahibi erkek olurken, 43 milyon 468 bin gayrimenkulün sahibi ise kadın oldu.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Türkiye genelinde gayrimenkullerin sahipliği oranı üzerinde bir araştırma yaptı. Her yıl 5 milyon arsa ve konutun el değiştirdiği Türkiye'de gayrimenkulde erkek sahipliğini rakamlar ortaya koydu. Yapılan araştırma sonucunda, Türkiye'de yüzde 65 erkek gayrimenkul sahibi olurken bu oran kadınlarda yüzde 35'te kaldı. Türkiye genelinde toplam 131 milyon gayrimenkulün 80 milyonunun sahibi erkek olurken, 43 milyon 468 bin gayrimenkulün sahibi ise kadın oldu. 7 milyon 412 bin arsa ve konutun sahibinin cinsiyeti ise belirlenemedi.

İLLERDE DURUM NASIL?
Araştırma sonuçlarına göre erkek sahiplik oranının Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri'nde daha fazla olduğu, batıya doğru gelindikçe kadınların gayrimenkul sahipliği oranında artışlar olduğu tespit edildi. En çok erkeklerin sahip olduğu gayrimenkul oranında yüzde 86 ile Hakkari ilk sırada yer aldı. Hakkari'yi yüzde 82 ile Mardin ve yüzde 81'lik oran ile Siirt takip etti. Kadınların en fazla gayrimenkul sahibi olduğu illerin başında da sayı olarak Ankara ve İstanbul, oran olarak da Bayburt, Yalova ve Çankırı geliyor. Bayburt'ta bulunan daire, arsa ve tarlaların yüzde 41,71'inin sahibi kadınlardan oluşurken, aynı oran Yalova'da yüzde 41,40, Çankırı'da ise yüzde 41,7'de kaldı. Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü'nün verilerine göre Ankara'da bulunan 6,5 milyon gayrimenkulün 2 milyon 433 bininin tapusunu kadınlar aldı. İstanbul'da kadınların üzerinde 1 milyon 859 bin gayrimenkul görünürken aynı rakam İzmir'de 1 milyon 142 bin olarak görünüyor. Araştırmada, gayrimenkul sahiplerinin cinsiyetine göre dağılımında ise 7 milyon 412 bin gayrimenkulün sahibinin cinsiyet bilgilerine ulaşılamadı. Sahiplerine ait cinsiyet bilgileri eksik gayrimenkullerin bütün gayrimenkuller içerisindeki payı oran olarak yüzde 5,66 oldu. Türkiye'nin en büyük şehri olan İstanbul'da erkeklerin adına kayıtlı gayrimenkul sayısı 3 milyon 585 bin olarak kayıtlara geçti. İstanbul'da 452 bin 542 kişinin gayrimenkulünün tapuda cinsiyeti belirtilmeden kayıtları yapıldı.
CİHAN

Arsasını satan elini çabuk tutsun!

Arsasını satan elini çabuk tutsun!
Arsasını, dükkanını satacak olan şirket elini çabuk tutsun!

Rahim Ak yazdı...

Geçen hafta hala yazımı süren ve taslak halinde olan yeni Gelir Vergisi Yasası'nda ev, arsa, arazi alım satımında elde edilen kazancın vergilenmesinde değişiklik öngörüldüğünü yazmıştık.

Eğer yeni yasa şu anda bulunduğu taslak haliyle Meclis'te kabul edilirse gerçek kişiler için 5 yıl olan ev alım satımındaki verginin ortadan kalkması hali yeni Gelir Vergisi Yasası'nda 10 yıla çıkacak. Evi 3 yıl içinde satanlar kazançlarının tamamı üzerinden vergi ödeyecek. 3 yıl sonra satanlar yüzde 80'i, 4 yıl elinde tutanlar yüzde 60'ı, 5 yıl sonra satanlar ise yüzde 40'ı üzerinden vergi ödeyecek. Gayrimenkulu 6 yıl elinde tutanların ise kazançlarının yüzde 20'sini vergilenecek. 10 yıl sonunda da vergi alınmayacak.

Ev Alırken Şirkete Bak

Ev alırken şirkete de bak!
Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, kentsel dönüşümde vatandaşa uygun kredi verilmesi için İş Bankası ile anlaştı


SEFER YÜKSEL-HABERTÜRK
Kentsel dönüşümde vatandaşa uygun kredi verilmesi için İş Bankası ile protokole imza atan Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, inşaat şirketi Fi Yapı'dan sonra Ukra'nın da iflas erteleme talebi ile ilgili “Sektörde sıkıntı yok. Bu iki küçük örnekten başka bir şey değil” dedi. Habertürk'ün “Bu iki şirketten de ev alan vatandaşların mağdur olma durumu var. Bakanlık olarak herhangi bir çalışmanız olacak mı” sorusuna ise Bayraktar, “Burada en büyük iş vatandaşa düşüyor. Konut alırken, ev aldıkları şirketin mali durumuna da çok iyi bakmaları gerekiyor” yanıtını verdi.


‘DEĞERLEMEDE DAHA HASSAS OLACAĞIZ’ Bakan Bayraktar, yeni KDV düzenlemesinden geri adım atmayacaklarını tekrarlarken, buna karşın arazi emsal değerlerini belirlerken çok hassas olacaklarını ve ona göre ayrı bir çalışma yapacaklarını dile getirdi. Bayraktar, kentsel dönüşüm ve sunulacak faiz desteği ile son derece önemli bir adım attıklarını ve vatandaşın bu isteğinin biraz daha artmasını istediklerini belirtti.

Bu konuda vatandaşa her açıdan yardımcı olmak istediklerini belirten Bakan Bayraktar, “İmar, ruhsat, harçlar, kefil, kira yardımı ve hatta yeni konut satışlarında KDV var. Afet kapsamında KDV uygulaması yok. Her konuda belki bu argümanları daha da artırmanın gayreti içinde olacağız. Bu açıdan İş Bankası'na da teşekkür ediyorum. Türkiyemiz’in köprü bankası, nezih bankası” diye konuştu.

KDV'ye yol ayarı!
BAKANLIK, KENTSEL DÖNÜŞÜMDE İLK İMZAYI ‘İŞ’LE ATTI
İş Bankası, risk raporu bulunan veya riskli alanda yer alan binaların yıkılarak yeniden inşa edilmesi için hazırladığı kentsel dönüşüm konut-işyeri yapım ve konut-işyeri güçlendirme kredisi için yıllık yüzde 4 ile yüzde 3 faiz indirimi için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile protokol imzaladı. İmza töreninde konuşan İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali, kentsel dönüşüm kapsamında bakanlık düzeyinde imzalanan protokolün bir ilk olduğunu söyledi. Çok önceden temaslar kurmak suretiyle bu çalışmaları yürüttüklerini belirten Bali, burada kendilerini asıl heyecanlandıran hususun, kalıcı ve uzun vadeli bir hizmete vesile olma imkânını görmeleri olduğunu söyledi.

FAİZ AYLIK YÜZDE 0.45-0.50 OLACAK
Protokol kapsamında geliştirdikleri finansman modelinde, uygulayacakları faiz oranları açısından bakıldığında, rekabetçi piyasa koşullarını sonuna kadar gözeteceklerini açıklayan Bali, şöyle devam etti: “Piyasa koşullarına göre değişken olmakla birlikte, bakanlığımızın sağladığı 4 ve 3 puanlık faiz desteğinin haricinde uygulayacağımız oran, bugünkü göstergelerle bakıldığında yüzde 0.45 ile yüzde 0.50 bandında aylık oranlar düzeyindedir ve 120 ay vade içindir. İş yerlerinde 84 ay vade söz konusu. Örnek olarak, 50 bin TL tutarında 10 yıl vadeli bir kredinin taksidi, 550 TL civarında olacak.”

9 BANKA İLE PROTOKOL İMZALANACAK
550 TL civarında olacak.” bankası, nezih diye Altyapı ve Kentsel Dönüşüm Hizmetleri Genel Müdürü Vedat Gürgen, “Bize bugüne kadar müracaat eden, İş Bankası ile birlikte 7 resmi müracaat var. 8 tane de sözlü olarak mutabakata vardığımız kurum, kuruluşlar var” diye konuştu.

Ancak kümese %1 KDV ödenir!

tl Sonra Oku



Rahim AK / HABERTÜRK

Bakanlar Kurulu'nun büyükşehirlerde 150
metrekarenin altındaki konutların satışında KDV'yi yüzde 8 ve 18'e çıkaran kararnamesi yeni bir tartışmayı da alevlendirdi. Hayli karışık olan ve yıllarca Maliye'nin içinde saçlarını ağartmış olan uzmanları bile ikilemde bırakan konuyu basit bir dille aktarmaya çalışacağım.

Kartal'a piyango!

Kartal'a piyango!
 
Emlak Konut GYO’nun Kartal’daki hasılat paylaşımı ihalesini Eltes ile birlikte kazanan DAP Yapı’nın Yönetim Kurulu Başkanı Ziya Yılmaz, dünyada ses getirecek bir proje yapacaklarını söyledi


YELDA AKGÜN-HABERTÜRK

Kartal arazisi için Türk ve İngiliz mimarlık ofisleriyle konsept çalışmalarına başladıklarını belirten Dap Yapı Yönetim Kurulu Başkanı Ziya Yılmaz, “Projenin konsepti neredeyse tamamlandı. Şu anda detaylar için çalışıyoruz.

2013 içinde inşaata ve satışlara başlamayı planlıyoruz” dedi. Yılmaz, arsanın konumu itibarıyla birçok özelliği bünyesinde barındırdığını belirterek, “Kartal’daki arsanın benzerini dünyada aradım ama bulamadım. Bu kadar geniş kapsamlısını görmedim. Projenin içinde yok yok” diye konuştu. Tasarlanan projenin içerisinde rezidans, okul, AVM, hastane, marina, ofis ve cami olması planlanıyor.

‘BÖLGE İÇİN DÖNÜM NOKTASI OLACAK’
Düzenlenen ihalede katılımcı firmaların beklenenin çok üzerinde teklif verdiğini söyleyen Yılmaz, en iyi teklifin kendilerinden geldiğini ve devletin kasasına 535 milyon lira gireceğini söyledi.
Projenin toplam satış değerinin 2 milyar lirayı bulması öngörülüyor. Kartal'ın bölge olarak yükselişte olduğunu ve gayrimenkul fiyatlarının 3 kat artış gösterdiğini belirten Yılmaz, “Bu proje bölge için dönüm noktası olacak. 7-8 yıl sonra herkes Kartal-Kadıköy sahil şeridinde oturmak isteyecek. Buraların değeri Levent-Maslak hattını geçecek. Bizim projemizle birlikte Kartal’da diğer firmalar da harekete geçip bölgenin çehresi tamamen değişecek” dedi. önce yapıldığını ve KDV ile satacağız. Bu oluşturuyor” dedi.
PROJE KDV’DEN ETKİLENMEDİ
Yılmaz, Kartal projesinin ihalesinin 31 Aralık 2012’den önce yapıldığını ve KDV artışından etkilenmediğini belirterek, “Konutları yüzde 1 KDV ile satacağız. Bu durum maliyetlerimiz ve uygun fiyatlı konut açısından bize avantaj oluşturuyor” dedi.

Asansöre baktırmayan yöneticine hapis yolu gözüktü!

Bakımı yapılmayan asansörlerde meydana gelebilecek kazalarla ilgili bina yöneticilerine 6 aydan başlayan hapis cezası verileceği bildirildi.

Bursa'da hizmet veren Uçak Asansör Yönetim Kurulu Başkanı Salih Uçak, Asansör Bakım ve İşletme Yönetmeliğinin, asansörlere yönelik yıllık kontrollerin asansör konusunda akredite olmuş A tipi muayene kuruluşları tarafından yapılmasını mecburi kıldığını söyledi. Asansörlerin mekanik ve hidrolik olmak üzere iki tip olduğunu ifade eden Uçak, Bursa merkezde belediyelerin bildirdiği ruhsatlı asansör sayısının bin 680 olduğunu bildirdi. Bursa'da kaçak ve güvenliği belirsiz çok sayıda asansör olduğunu dile getiren Uçak, can ve mal güvenliği açısından tehlikeli ve kullanılmaması gereken kırmızı etiketli asansörlerin oranının yüzde 80 olduğunun altını çizdi.

Can ve mal güvenliği için risk teşkil etmeyen sarı etiketli asansörlerin oranının azlığına dikkat çeken Uçak, tamamen uygun, hiçbir eksik ve hatası bulunmayan yeşil etiketli asansörlerin oranının da yüzde 3 olduğunu bildirdi. Uçak, "Asansörlerdeki bu vahim tablonun değiştirilmesi mümkündür. Bu konuda hem yöneticilere hem de asansör kullanıcılarına düşen görevler vardır. Binalarında ya da iş yerlerinde asansörlerinin yıllık kontrollerini yaptırmayan site-bina ya da iş yeri yöneticilerinin asansör yıllık kontrollerini mutlaka yaptırmaları lazım" dedi.

ASANSÖRLERİN SORUMLULUĞU YÖNETİCİLERDE
Asansörlerde meydana gelebilecek üzücü bir kaza sonucu doğacak her türlü tazminat ve riskten yöneticilerin sorumlu olduğunu ifade eden Uçak, "Bursa'da yaklaşık 10 bin asansör var. 2012 yılından itibaren her türlü sorumluluk, hukuki ve idari ceza uygulamasının muhatabının apartman ve site yöneticileridir. Kaza durumunda doğrudan site yöneticisi hem hukuki hem de idari sorumlu olacak. 2012'den itibaren site yöneticileri akredite olmuş A tipi kurumlara denetim yaptırmak zorundadır. Denetlenmeyen asansörlerde meydana gelecek kazalardan site yöneticisi yüzde 100 sorumlu tutuluyor. Eğer aylık bakım sözleşmesi varsa bakımı yapan firma ile ortaklaşa suçlu kabul ediliyor" şeklinde konuştu.

Uçak, "Gerekli ve geçerli belgeleri olmayan ehliyetsiz firma ve kişilere yaptırılan bakımlarda bütün sorumluluk yöneticilerde olmaktadır. Oluşabilecek bir kazada yöneticiler hakkında 6 aydan başlayan hapis ve para cezaları söz konusu olmakta. 20 Aralık 1995 tarih ve 22499 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan asansör yönetmeliği, her asansörün yetkili bir asansör firmasıyla yazılı anlaşmayla bakıma bağlanmasını mecburi kılmaktadır" dedi.