13 Mart 2013 Çarşamba

Mükemmel Olun

İyi Olmayın! Mükemmel Olun


Dünya hızla değişiyor. Türkiye de değişiyor! Bu zamanda değişeme ayak uyduramayan insanlar, toplumlar, işletmeler ya iflas edip yok oluyorlar ya da rakipleri tarafından oyun dışına itiliyor. Değişim gelişimin sonucudur. Kimse yerinde durmuyor bizlerde durmamalıyız.

Artık nüfus çokluğu yada toprak büyüklüğü önemini yitirmiş olup o ülkenin ve insanlarının dünyada söz sahibi olmalıysa doğru orantılıdır. Toplum ne kadar bilgili, eğitimli olursa o kadar ilerler. Kendi öz kaynaklarını etkin kullanmak, üretimi artırmak, değer yaratmak ve doğru yatırımlarda bulunulmalı. Böylece gelir seviyesi ve toplum refahı artar. Son zamanlarda bunlar gerçekleşmek de gençlikte büyük uyanmalar var. Her gecen gün uluslararası arenada şirket ve yöneticilerin artması beni onurlandırıyor

Yine de sorunlarımız var üretmek den çok tüketmeye odaklanmış durumdayız atıl yatırımlar. Tembel insanlar, üretmek yerine satın almak, yurt dışı ürünlere önem vermek, dışa bağımlılık, lükse ve rahatlığa düşkün oluşumuz, malla değer vermemek, gereğini yerine getirmemek ve bir amaca bağlı olmadığımız dan dolayı bu süreç çok sancılı oluyor. Bunun sonucu milli kayıplar ve başarının düşmesidir.
Ondan dolayı bu zamanda iyi olmak yetmez mükemmel olmalıyız.

Çünkü bir tek mükemmel olanlar devamını sağlar ve ayak da kalır. Bunun için eğitim, üretim, fen, sanayi ve bilgi alanında çalışmalar yaparak doğru insan gücünü doğru yerde kullanmalıyız. Yanlış olan her yatırım ve işini uzmanına vermemek bizlere bireysel ve ülke olarak zarar demek dir.

Hem yetişmiş insan gücünü hem de elimizde ki olan varlıkları israf etmek den çok en etkin kullanmalıyız ve kullanmayı da öğretmeliyiz Doğru iş de doğru insanı bulana kadar insan değiştirmek de bir sakınca görmüyorum. Ülkeyi büyük bir işletme olarak düşünün ve insanlar da bunun birer çalışanı yeteneksiz ve işine hakim olmayan biri bunu ne kadar idare edebilir?
Simdi karar verin! İyi olmak mı mükemmel mi? olmak lazım.

İnsanlar iyi insanları sever ancak mükemmel insanlarla iş yapar. İşiniz de sizden daha mükemmel kimsenin yapmasına ve daha çok çalışmasına izin vermeyin!

Değişim gerekiyor mu?

Değişim gerekiyor mu?




Kimi zamanlar da bireysel ve kurumsal olarak değişim kaçınılmaz bir noktaya gelir. Bunun için sizi şartlar zorlar. Ya bunu kabul edip ne yapacağınıza bakarsınız ya da siz değişenlere ibretle bakarsınız. Onlar nasıl yaptılar da başardılar diye düşünürsünüz. Eğer bunu karsı koyarsanız bedelini hem iş hayatınızda, sosyal hayata, aile hayatınız da çok büyük tahribatlar yapar.

Bireysel olarak değişim zamanı geldiğini anlamak için verilere bakmanız lazım. Bunu size direk olmasa da dolaylı olarak belli olur. Sürekli kendinizi huzursuz, gergin ve stres altında hiş etmeniz. Kazancınızdan ve işinizden memnun olmamak. İnsan ilişkilerinde, iletişim, aile içinde, sosyal çevrede sorunların ve şikayetlerin artması. Eski arkadaşların sizden uzaklaşması, yeni nesille iletişim kuramamak. Bir ortama girdiğinizde yalnız kalmak veya sizinle birlik de olan insanların sıkılmaları ve hemen sizden uzaklaşmak istemeleri gibi bir çok olumsuz durumların artması değişim noktasının geldiğinin açık verileridir

Kurumsal olarak da ayak da kalmak için günümüzde sürekli bir değişim ve yenilik gerektirir. Değişime ayak uyduramayan işletmelerin ne olduğunu siz benden iyi biliyorsunuz. İşletmenizde şu olaylar meydana geliyorsa zaman geldi demek dir. Pazar yavaş yavaş daralıyorsa, doyum noktasına ulaşmış ve düşüşe başladı işe bunu da sektörde dönen nakittin azalması ile anlarsınız. İş etik kurallarınız pazar ile uyuşmaması, pazara yeni rakiplerin girmesi, Rakiplerinizin değişim geçirmesi veya kurumsal olmaları, Müşteri kitlenizin azalması ve rakiplerinizi tercih etmeleri. Ekip den ve müşterilerden sürekli şikayet almak ve çalışanların firmadan ayrılması en berbat tarafı da rakiplerinize gitmesi. Yasal nedenler, şartların değişmesi gibi veriler size yol gösterir

Öncelikle bireysel ve kurumsal olarak zayıf ve güçlü yanlarınızı belirleyin. Sonra da neden? Ne için? Nasıl? Nerede? Niye? Ne zaman? Ne yapmalı gibi sorulara cevaplar hazırlayın ve nedenlerini araştırın. Bu soruların cevapları size çözümü gösterecek dir. Bir değişim ve gelişim planı hazırlamanız sizin açınızdan daha sağlıklı sonuçlar almanızı sağlar. İşin uzmanlarından yardım almayı da ihmal etmemek gerekir. Bizde adet böyledir yada biz böyle öğrendik gibi kelimeler size bir fayda sağlamaz.

Farkınız Nerede?

Farkınız Nerede?



Bireysel çok iyi bir satıcı olmanız zor değil. İyi olmayın mükemmel olun bu zamanda iyiler değil işinde en iyi olanlar kazanır. Asla kimseye bir şey satmayın onlarda alma duygusu yaratın. Kimse bir şey satın almaya zorlanmak dan hoşlanmaz. Ancak almaya bayılırlar. Bana satı demesin aldım desin.
Fark yaratmak çok da zor değil.

Bireysel, kurumsal ve ürün olarak doğru stratejiniz olsun. Önce insanların ihtiyacı ne, neden almak istiyorlar, nasıl alacaklar, gibi soruların cevaplarına hakkında bilginiz olsun. Onların size bilgi vermelerine fırsat verin. Siz soru sorun o cevaplarla kendini ele verecektir. İnsanlar önce karışışında ki insana, ürüne ve firmaya bakarlar bunlardan birinde güvensizlik his ederlerse satın alma işlemi sonuçsuz kapanır.

Bireysel olarak işiniz de uzman olduğunu his ettirin. İnsanlar sizi nasıl tanıyor ya da tanıtıyorlar kolaylıkla sizi başka birine tavsiye ediyorlar mı? Konusunda aranan, güvenilir, insan ilişkilerinde önem veren, kendilerine yardım eden, güler yüzlü insanlarla iş yapar. Onun için eksik yanlarınızı belirleyip kendinizi donanım olarak yetiştirmek zorundasınız. Sözünün arkasında durmayan ve sürekli erteleyen zorluk çıkaran birileri ile kimse çalışmaz kolay ulaşılsa bilir olun.

Ürünler konusunda hakim olun ürünün neye fayda sağladığını müşterinin satın almasını sağlamak için yeterlimi? Neden bu ürünü alsınlar onun için ne değer sağlar. Fiyat, satış sonrası hizmet, kalite, garanti süresi, marka, ödeme seçenekleri, servis yaygınlığı, yedek parça gibi, bir sorun olduğunda geri alma ya da sorunu giderme konularına bakarlar. Kimse parası ile rezil olmak istemez.

Kurumsal olarak da birçok iş düşmek de öncelikle iyi bir satış ve pazarlama çalışması olmalı. Kolay ulaşılan, tercih etmenizi artırır müşteri kitlenize göre planlar ve fiyatlama çalışmaları yapmak en önemli nedendir yanlış planlama reklam, tanıtım, site tasarımı, dağıtım ve yatırımlarınızın bir anlamı kalmaz.

Müşterileriniz birer para kaynağı değil de sizin ödemelerinizi yapan firmanın can damarıdır. Sizden memnun olmayan bir kişi sizle asla iş yapmaz yapacak olana da engel olur. Gider rakiplerinizle iş yapar. Giden bir insanın sizden tekrar gelip iş yapmasını beklemek; cehenneme gidenin gelmesi kadar zor ve imkansız çünkü rakipleriniz onu çok dan kapmıştır.

Kendinize âşık edin. Şatısı kapın!!

Kendinize âşık edin. Şatısı kapın!!



Firmaların toplam gelirlerinin % 80 nıni müşterilerinizin % 20 sinden gelir. Müşterileri işletmenize ve markanıza aşık etmenin yollarına bakarak bu oranı artırın ve ödülü alın. Bütün müşterilerin bir kaydını tutun. Onların özel gönleri, ilgi alanları nelerden hoşlanır nefret eder. Ailesini isimler ve adları mesleği ve hayata bakış acısını analiz edin.

Mevcut müşteriyi elde tutmak; yeni müşteri bulamak dan dan daha kolay. O nedenle size kar bırakan müşteriyi neye mal olursa olsun elinizde tutmalısınız, Yeni müşteri için reklam, tanıtım gibi giderler den kurtulursunuz hata onlar bile sizin adınıza reklam yaparak sizlerin sadık müşteri kitlenizi artır

İlgili olun kendisi ve işletmeniz, ürünleriniz için düşüncelerini sorun. İlk gelen ürünleri hizmetleri denemesi için onlara öneriler de bulunun. İndirimli ürünler veya özel fiyatlarla hizmet edin. Ortak duygular ve ilgi alanları bulun ve faaliyetler gösterin. Özel günlerinde hediyeler. Bayram da kutlamalar göndererek sürekli iletişim halinde olmanız sizler acınız dan bir kazanç dır. Samimi olun dürüst olun. İnsan, insanlar la iş yapar. Bir ürünü geri vermek isterse zorluk çıkarma dan kabul edin

Unutmayalım onlarında seçme hakkı var. Sizden memnun kalmazlarsa rakipleriniz dağ başında da olsa; onlara giderek sizlere ceza veriler. İşletmenizin giderlerini ödeyen onlar. Siz değilsiniz. Müşteri olmaz işe sizin orada olmanızın bir anlamı yok zaten orada duramazsınız da. Müşterilerinizi sürekli takip edin bir memnuniyetsizlik varsa hemen gidermenin yollarını bulun memnun kalmayan müşteriye ücretsiz hizmet ve ürün sağlayarak gönlünü almanın ve şikâyetleri dinleyerek onları kendinize bağlamak için fırsat kolayın.

Ekibiniz güler yüzlü düzgün konuşan tatlı dilli insanlar dan oluşturmak en önemli kural dır özelikle hizmet sektöründe suratı asık art niyetli bir insana hem kimse güvenmez ve hemen oradan çıkmak isterler. Ben bir bakıp geleyim, cüzdanı evde unuttum, parayı yanıma almamışım gibi bahane bulup daha sonra uğrarım der ve siz de çok beklersiniz geri gelmesini

Saygılarımla

Aylık 10.000 TL maaş ister misiniz?

Aylık 10.000 TL maaş ister misiniz?


Para hayata bütün hayallerin ve yaşamın baş aktörüdür. O olmadan ne bir düş kurulur ne de bir hayat. Her şeyi o belirler; İş hayatında, aile de, sosyal çevrede ve ikili ilişkililer de. Kimde para fazla işe onun kuraları ve sözü geçer. Çünkü o güçtür!! Sizin toplumda göstergeniz o dur. O varsa yapmacık da olsa insanlar size saygı ve sevgi gösterirler. Hepsi bir yana para sorunları çözen bir araç. Onun için ona sahip olmak en büyük hedefimiz haline geliyor ama bir türlü köseyi dönemiyoruz o hep bizden köse bucak kaçıyor.

Bu günkü medeniyet para ve bilim sayesinde olmuştur. Para olmasa hiçbir şey olmazdı. Ona sahip olmak isteyen insanlar nelerden faz geçmiyor ki? Sayısal loto, şans oyunları, iddia, milli piyango, at yarışları, bahisler, yarışmalar, sizlere çok para kazanmanız için birkaç yolar dan birkaç tanesi. Neden ülkemizde bunlara çok ilgi var. Hep aklımızda kısa yoldan köseyi dönmek düşüncesi var. Toplum olarak kolay para kazanmak isteriz. Üşenir iz hemen olsun isteriz. Yok öyle emek, çalışmak, mücadele, sabır, öğrenmek, planlamak, alın teri dökmek uzun iş. Kim yapacak bunları?

İş hayatımızda da aynı pazarlama ve satış işlerinin çoğunda firmalar sabit bir aylık ve prim önerirler. Hem de çok büyük kurumsal firmalar. Sana bin lira + çok iyi çalışırsan primlerden de aylığın on bin tl gelir derler. Ancak kimse ilgilenmez. Sabit aylık her zaman bize göre daha mantıklıdır. Az olsun garanti olsun. Ama aylık sana on bin TL bu kadar da hedefin var bunu tutturmasan aylığından düşeriz diye bir teklif gelse ya hiç kabul etmezler ya da hedefi tutturmak için çok çalışırlar. İşin içine korku faktörü girmiştir. Tabi elaman bula bilirlerse.

Kendi iş yerimizi kurduğumuzda da aynı en kısa zaman da milyoner olmak isteriz. Hemen en kısa zamanda bizim o kadar bekleyecek zamanımız yok. Kazanmadan harcamaya başlarız 1 ay çalışırız 1 yılda kazandığımız parayı harcarız. Nasıl olsa bir işimiz var. Bir firmaya işe alındığımız zamanda hemen en üst görev ve en yüksek maaş talep ederiz. Sıfırdan başlamak ve kademe kademe yükselmek bize göre mi 2 yılda müdür olmasak iş den ayrılırız. Üstelik biz olmasak firma iflas eder.

Güven ne sevgi konusunda da aynı sorunumuz var. Hemen tanımadan, araştırmadan güveniriz Yapamayacağı sorumluluklar yükler ve çok büyük beklenti içine gireriz. Bizler insanın yürümesinde ve konuşmasında tanırız. İnsan sarrafıyız. Ya hiç güvenmeyiz ya da sonuna kadar güveniriz. Dürüştür, çalışkandır, iyidir bize göre. Beklentilerimiz yüksek tutuğumuz için beklenmedik olaylar ile basa gelir zamanla ortaya çıkar. Kızgınlık, hayal kırıklığı ve üzüntüler ve kavgalar. Al sana iyi niyet, tecrübe, sarraflık hani biliyordun? Ondan sonra kendi kendimize dert yanarız bunu beklemezdim, sana güvenmiştim gibi edebi kelimeler. Hele ikili ilişkilerde tam bir yıkım.

Markalaşmak; Kurumsal Kimlik Değildir.!!

Markalaşmak; Kurumsal Kimlik Değildir.!!







Son zamanlarda markalaşmak ve kurumsal kimlik hakkında o kadar çok faaliyetler ve yazılar yazıldı ki resmen ikisi bir birine girerek içi boş bir kavram haline geldi. Birçok yazar ve danışmanlar bu konuya değindi. Dolasıyla tam bir bilgi ve uygulamada sorunlar oldu ve istenilen verim alınamadı. Dolasıyla firmalar ayırdığı bütçenin karşılığını almadı Böylece markalaşma çabaları büyük darbe yedi En son bende bu konuya değineyim dedim.


Öncelikle Markalaşmak ile kurumsallaşmak arasındaki farkı bilmek lazım. Marka olmak reklam yapmak, tabela yaptırmak, kartvizit ve camekana yazılar yazdırmak, web siteleri ve sosyal ağlarda yer almak, can canlı bir ofis veya pahalı mobilyalar, giydirilmiş araçlar değildir. Bunlar kurumsal kimlik çalışmalarıdır. Vizyon ve misyon yazdırarak duvara asmak da değildir. Bunlar imaj için yapılmalıdır ve kısa bir zaman içinde planlanarak uygulanır. Bu faaliyetler şirket imajını oluşturur.


Oysa markalaşmak üründe üzerinde yapılan eylemler ve faaliyetlerdir. En kısa tanımı olarak hedef kitlenin duygularına dokunmaktır. Bu gün bir marka hakkında ne düşünürsek düşünelim ürün le kendimiz arasında duygusal bir bağ kurarız ve resmen ürünün ve markanın reklamını yaparız. Bunun için müşterilerde bir algı oluşturmak ve beklenen bu algıyı pekiştirmektir. Hedef kitlenin duyguları geliri, düşünceleri ve amacına bağlı olarak ürünü konumlandırmak ve bekleneni karşılamaktır. ve en önemlisi de devamlılık ister.


Bizde yeni kurulan küçük iletme sahipleri markalaşmayı reklam yapmaktan ve lüks yerde mağaza açmaktan ibaret oluğunu düşünür onun içinde en çok reklama para ayırır. Ki reklamcılarda bunu çok iyi bildiği için sürekli markalaşmanın reklam dan ibaret olduğunu dille getirirler. İş dünyasında yapılan en küçük hata rakiplerinize kar size zarar olarak döner. Üstelik markalaşmak için harcadığınız sermayede çapası Marka olmak işin en son boyutudur bunlardan önce işletmenin her birimi iyi koordine edilmeli ve kurumsal kimlik çalışması olmalıdır.


Markalaşma çalışmaları sürekli ve tutarlılık ister özelikle hizmet sektöründe elle tutulur ve ölçülebilir olmadığından ve kişililerin algıları hayata bakış acıları farklı olduğundan standart üretim olmaz ve memnuniyetsizlik de olur. Bunu engellemek ve ortadan kaldırmak imkansızdır. Ancak beli bir standartları olduğunda bu şikayetler azalır. Bayan ve erkek kuaförleri, temizlik, tamir ve bakımlarda ilk gelen müşteriyi memnun etmek adına fazladan ve detaylı bir hizmet yaparlar. Amaçları müşteriyi memnun etmektir. Daha sonra aynı hizmet ve ilgi müşteriye gösterilmez ve müşteri de işletmeyi terk eder.


Diğer en çok yapılan hatalardan biri bulunabilirlik tir Bir ürünü pazarlamak amacı ile faaliyet göstermeden önce dağıtımı olmalıdır. Sizin yaptığınız bir pazarlama sonucu ürünü almak isteyen bir müşteri sizin ürünü bulamaz işe rakiplerinizin ürününe yönelir. Özelikle hızlı tüketim elektroniği, gıda ve seçiciliğin az olduğu ürünlerde. Tabi burada daha markalaşmak adına yapılacak birçok tutarlı eylem ve faaliyetler var. Hiç reklam yapmadan markalaşan ürünler var.

İnşaat Firmalarına ne Oluyor?

İnşaat Firmalarına ne Oluyor?


 
Türkiye'nin can damarlarından biri olan inşaat sektörü yurt içi ve yurt dışında başarılı projelere imza atmaya devam ediyorlar. Kendi bulunduğu sektör haricinde yaklaşık 60’ a yakın iş dalına fayda sağlıyor. Yatırımcısına, imalatçısına ve ülkeye kazandırıyor. Türkiye’ nin büyük ekonomik krizden etkilenmemesinin nedeni ve zenginliğin en büyük etkeni bu sektördür.

İnşaat sektörü karlı olmasının yanında nakit yönünden de büyük avantajları var. Diğer sektörlerde önce harca sonra kazanmak var iken inşaat da önce kazan sonra harca var. Kat karşılığı veya hasılat paylaşımlı arsa temin etmek ve diğer ileri berter yöntemi ile yapılma sansı olduğundan dolayı küçük rakamlarla büyük projelere başlanmasına fırsat veriyor. Onun için diğer iş dallarından inşaat sektörüne dolaylı ya da doğrudan yatırımcılar geliyor.

Türklerin gayrimenkulü en sağlam yatırım aracı ve ne olursa olsun bir evim olsun düşüncesi ile her zaman bu iş dallı hareketli olmaya devam edecek. Bu kadar cazibeli olmasına karsın yine de hiç istemediğimiz tablolar karsımıza çıkıyor. Son zamanlarda medyada yer alan haberler hiç istemediğimiz durumlardır. O zaman sorun ne?

Çok büyük projelere imza atan ve markalaşan firmaların yanında bu işe veda edenler de oluyor. Medyada duymadığımız küçük ve orta boy inşaat firmalarında sıkıntılar da azımsanmayacak kadar çok. Bir de buna emlakçıların bilmeden anlamadan sohbetlerinde yok şu firmanın sıkıntısı var yok bunlar iflas etti gibi lafları da eklenince ortam tam anlamı ile ürkütücü tabloya dönüyor.

Sıkıntılı inşaat firmalarını yakın izlemeye aldığımız da bunlarda yaygın olarak. Nakit yönetimi, arsa temini, kurumsal yönetim, reklam, satış, pazarlama, markalaşma, proje üretmede ve mimari hatalar, maliyet, risk yönetimi gibi ilk görünenler. Kurumsal firmalarda Yöneticilerin ve bireysel müteahhitlerin ferdi kararları kurumun çıkarlarının önüne geçmesi. Eline keser alan ya da işi bilmeyen kişilerin müteahhitlik yapması sektöre ve ülkeye zarar olarak geri dönüyor.
 

Felaket Habercileri; İnşaat ve konut sektörünün cazibesi bitiyor .

Felaket Habercileri; İnşaat ve konut sektörünün cazibesi bitiyor .







Son zamanlarda medyada olsun sanal ortam da olsun bir felaket geliyor diyerek ortalıkta veryansın edenler var. Bilerek ya da bilmeyerek. Kendilerini aydın, ekonomist ve iktisatçı, emlakçi, inşaatçılar, siyasetçiler bile inşaat sektörünün çöktüğünü fiyatların fırladığını bir balon olduğunu söylüyorlar. Aslı astarı olmayan olaylar. Bütün tabloya bakmak yerine sadece bir noktaya odaklanıyorlar.


İnşaat ve emlak sektöründe sıkıntılar var. Bunu kabul ediyorum ama bunun asıl nedeni yönetim ve proje üretmek için yer seçimin dedir Özelikle bir ara uyanık ve fırsatçılar tarafından bir bölge fazla şişirilerek yatırımcıları oraya çekme sonucunda yapay bir parlaklık oluşturulur ve bundan faydalanır nitekim bundan en iyi o bölgenin firmaları ve arsa sahipleri faydalandı.


Anadolu yakasında Kurtköy, Avrupa yakasında da Esenyurt ve Beylikdüzü böyle hak etmediği nüfus yoğunluğu ve konumlarına bakılmadan sözde gelişme bölgesi olarak gösterildi ve art ardına binalar yükseldi. Ancak arz fazla talep az olunca firmalar aradıkları karı zamanında bulamadılar ve buda beklentilerini karşılamadı. Yöneticiler har hangi bir planları olmadan o iyimser havadan yararlanmaya kalktılar buda aç gözlülüklerin in bedeli oldu.


Hükumetin çıkardığı veya düzenlediği kanunlar la Kentsel dönüşüm, mütekabiliyet, 2b arsaları hakkında yapılan değişiklikle yurt dışı yatırımcılarına gayrimenkul edinme hakkı verildi. İnşaat firmaları da arsa sorununa çözüm buldu bunun sonucu konut fiyatları makul seviyelerde kaldı. Türkiye'nin siyası istikrarı ve nüfus artısı olduğu sürece büyük sorunlar olmaz. İnşaat ve emlak sektörü her zaman fırsatlar sunmaya devam edecek. Yeter ki doğru projeden uygun fiyata alım yapılsın.

Soğuk Satış Yapmak

Soğuk Satış Yapmak





Neden se bilgiyi üretmek yerine; hazırını alıp birkaç değişiklik yaptıktan sonra kullanmak her zaman daha cazip gelir. Kim araştıracak düşünecek ve analiz edecek uzun iş. Birileri yapsın iyi se bizde yaparız demek her zaman en kolayıdır. Oysa bugün çok mantıklı görünen bir durum yarın kabul edilemez olur. Bireysel ve kurumsal olarak hep başka birilerini örnek alma ve kopyalama mantığı vardır. Üstelik bunu yapanlar siyasetçiler ve sözde uzmanlar, eğitimciler.

Yeni ürün, hizmet üretiminde ya da yönetim ve organize etmede yeni bir yöntem gerektiği zaman hemen İnternet de araştırma yapılır ve kim yapmış işe onun sistemi kopyalanır. Onun için kişilerde firmalarda âdeta bir birinin kopyası oluyor. Üstelik bu yatırım kararları olunca hem var olanın işini zayıflatıyor. Hem de kendine zorlu bir yol seçmiş oluyor. Onun için bizden dünya markası ürünler 5 parmağı geçmiyor. Çünkü birinden bir şeyler kopyalı yorsan 2. olmaya gönüllüsün demek dir.

Yeni pazarlar bulmak ve var olan pazarlarda satışlar yapmak hiç de zor değil. Yeter ki azimli ve kararlı olun fırsatları görmek için her zaman araştırmacı bir kafa yapısı ile düşünürseniz bir gün ummadığınız anda fırsatları görmeye baslarsınız. Bu zamanda kimse kendine bir şeyler satılmasını istemiyor. Reklam olarak kullanılan İnternet tv, gazetelerde çok etkili mecralar değil. En etkili yöntem tavsiye ettirmek dir. Biri bir ürün yada hizmet alırken hem İnternet den araştırıyor, arkadaşlarına ve tanıdığı kişilere gidiyorlar. En güvendiği yerden alım yapıyorlar üstelik severek.

Bu müşteri kitlesine ulaşmak için toplu aktiviteler de destekleyici olmak ve bulunmak, spor solanları, dernekler, gruplara üye olmak ve onlarla sağlıklı iletişimi sürdürmek satış yapmanın en güzel ve en kolay yolu. Arkadaşlık kurarak sizlere müşteri göndermelerini sağlarsınız yeter ki onlar size güvensin ve sizin işinizde uzman biri olduğunuzu anlasın. Sizde onlara yönlendirme yaparsanız çok kısa zamanda bir bölgede hatırı sayılır bir itibarınız olur. Üstelik reklama ayıracağınız parayı kendinize de ayırarak ömür boyu sadık müşterileriniz olur. Başka hiçbir reklam çalışması bu kadar satışla kapanmaz.

Kat karşılığımı Hasılat Paylaşımlı mı?

Kat karşılığımı Hasılat Paylaşımlı mı?


İnşaat firmalarının en çok zorlandığı konulardan biri arsa teminidir. Satın almalar olmakla birlikte daha çok kat karşılığı arsa temin etmek firmalar acısından daha cazip geliyor. Son zamanlarda yeni yeni hasılat paylaşım seklide arsa temin etmekteler. Kat karşılığı arsayı firmaya vermek mal sahiplerinin de başvurduğu yöntemlerden biridir. Satmak yerine kat karşılığı vererek daha fazla kazanç sağlıyorlar. Arsa sahibine düşün payı sattığı gibi kiraya vererek gelir elde etmeleri daha vaazla kazanç sağlıyor.

Kat karşılığı kadar olmasa da hasılat paylaşımlı arsa temini büyük arsalar için daha çok kullanılan bir yöntem olarak karşımıza çıkıyor. Kat karşılığında oran sabit iken paylaşım modelinde satış bedeli üzerinden olduğu için mal sahibi daha fazla para kazanıyor. Ayrıca konutun tapu gibi hizmetlerini ve satış çalışmaları firmaya kalıyor.

İnşaat sektöründe karlılık ve talebin fazla olmasından dolayı arsa fiyatları sürekli yukarı yönlü hareket ediyor. Bunu bilen mülk sahipleri firmalardan yüzde oranları yüksek ve artı para istemeye kadar gidiyorlar. Arsasını kat karşılığı müteahhitte vermeyi düşünenlerin dikkat etmesi ve bilmesi gereken pek çok nokta var. Aksi halde sonuç hayal kırıklığı olabiliyor.

Her arsa kat karşılığı verilebilir mi? Öncelik arsanın imarlı olması gerekir. Buraya konut yapacak firmanın nihai amacı kazanç sağlamak onun içinde imar durumu, oturum alanı, yükseklik, konum ve satış fiyatları önemli kriterdir. Arsanın büyüklüğü firmaya ve amaca göre değişir. Merkezi yerler de Kat karşılığı oranı yüzde 80’e çıkabiliyor. Taraflara ne kadar oran düşeceği taraflar arasında beli oluyor.

Arsayı alacak firmanın kapasitesi, markalaşması ve proje üretmesine göre secim yapmak en iyisidir. Ancak mal sahipleri en fazla oran veren firmayı tercih ederek toplam satıştan daha az para kazanıyorlar. Önemli olan oran değil proje ve toplam net kardır. Müteahhitin güvenilir olup olmadığını araştırılmalıdır.

Tam tersi de firmalar mal sahibinin ilk taleplerine bakarak karar veriyorlar oysa pazarlık yapılmadan hiçbir şey net değil. Tamamen firmaya ve size bağlı olarak oranlarda ciddi değişiklikler olmak da. Satın almalarda iş arsa payı toplam maliyet oranı önemli bir kriterdir . Arsa / maliyet düşünülür ancak bu oran maliyet oranı ve dolasıyla arsaya verilecek para arsanın toplam cironun %30 geçmemesi en fazla % 50 olmalı satın almalarda

Müteahhite arsa hissesinin ne zaman devredileceği konusu da en çok dikkat edilmesi gereken konuların başında bulunuyor Diyelim ki yüzde 50-50 kat karşılığı inşaat yaptırıyorsanız, müteahhit mal sahibine diyor ki ’arsanın yüzde 50 hissesini bana devredeceksin’. Hisse devri oluyor, müteahhit kaba inşaata başlıyor. Eğer kötü niyetliyse kat irtifakını kurup hisse satışını yaparak parasını alıp gidiyor. Bu gibi duruma meydan vermemek için ipotek veya teminat talep edilmeli .

Genelde kat karşılığı ya da gelir paylaşımı modeliyle müteahhite verilen arsalar arasında en çok problem çıkabilecek olanlar ise hisseli olanlar. Bu tip arsalarda müteahhittin mutlaka bütün hisse sahiplerinin onayını tek tek imzalı olarak alması gerekiyor. Arsa sahibi vekalet verse dahi başka bir hissedar vekaleti kabul etmeyebiliyor. Müteahhitler hisseli gayrimenkullerde mümkünse bütün hisse sahipleriyle bizzat sözleşme imzalamalıdırlar.

Gelir paylaşımı arsa sahibine daha fazla gelir getirir. Diyelim ki gelir paylaşımı oranı yüzde 30’sa mülk sahibi arsasını yüzde 40-50 kat karşılığı vermiş gibi oluyor. Olumsuzluğu ise mülkün ancak satıldıktan sonra paylaşımın yapılacak olması. Oysa kat karşılığında müteahhit inşaatı bitirdikten sonra daireleri teslim ediyor. Belli bir dönem bütün satışları bitirmesini göze alıp bekleyen bir arsa sahibi için hasılat paylaşımı daha avantajlı. Kat karşılığı ise, dairesini kiraya vererek gelir elde etmek isteyenler ya da ‘oğlum, kızım oturacak’ diyenler daha uygun bir seçenek.

Elit ve merkezi yerlerde üzerinde bina olmayan arsa kalmadı. Bu arsalardaki mevcut binalarda da 10 ile daha fazla kat maliki bulunuyor. Dolayısıyla bu kat malikleri arsa satışı yerine sahip oldukları dairenin karşılığında depreme dayanıklı, yüksek kaliteli. malzemelerin/donatıların kullanıldığı bir daire almayı tercih ediyorlar. Müteahhitler para bağlamadan böyle bir projeyi gerçekleştirmeye sıcak bakıyorlar.

Arsa sahipleri açısından bakıldığın da ise kat karşılığı projeye girmek çok avantajlı. Çünkü bir arsanın satılması yerine yeni teknoloji ile yapılmış dairelerin bulunduğu bir arsayı satmak hem daha kolay hem de daha karlı. Firma acından işe hem burada satışlar daha hızlı hem de kar marjları daha yüksek oluyor.

Bu İşde Çok Para Var. Hem de Kolay!

Bu İşde Çok Para Var. Hem de Kolay!


Bireylerin diğerlerinden üstün olmalarının en önemli göstergesi maddi varlığıdır. Bu da ancak işletme kültürü ile mümkündür. Ekonomik özgürlük ve zenginlik bir toplum için toprak büyüklüğünden daha önemlidir. Nitekim ne kadar büyük toprağı olan ancak gelir bakımdan; bir firmanın gelirinden daha küçük paya sahip devletler var. Bu zamanda ülkelerden çok firmalar ve markaların savaşıdır Ekonomik olarak üstün olan ülkeler her konuda söz sahibi oluyorlar.

Bireylerin ve toplumun zengin olması için en önemli niteliklerden bir tanesi üretken olmasıdır. Ürün, hizmet ve bilgi de üretim olup birbirlerinden farklıdır. Bilgi olmadan ürün üretilmez ve üretilen ürünü satmak içinde hizmet etmek lazım yine o da bilgi ile ilgilidir. Ondan dolayı en zor olanında bilgi üretmektir. Ancak bize göre de en gereksiz olandır. Hata bilgi üretmek diye bir terim ve deyim bile yok. Mustafa Kemal Atatürk ‘’Üretmeden tüketen toplumlar; haysiyetlerini istikballerini ve istiklallerini ya kaybederler ya da kaybetmeye mahkumdurlar ’’ diyerek. Ne güzel ifade etmiş

Oysa bizde kısa ve kolay yoldan nasıl zengin oluruz. Nasıl para kazanırız diyerek zahmet çekmeden varlıklı olmaya çalışırız. Nitekim kopyalama, ithal etme, kısa yoldan köseyi dönme, sen satmaya bak, cebine giren paraya bak gibi kelimeler her zaman bizde ilgi uyandırdı. Bunu bilen uyanık girişimciler de. Bize kolay olsun gerisini boş ver gitsin. Ülkeyi biz mi kurtaracağız. Tamamen kolaycılık ve tembelliğe dayalı bir düşünme, yasam tarzı. Hem çalışma, hem de her şeyin olsun ne güzel hayat yan gel yat. Yapılmışı var.
Medya’da ve İnternet de sürekli görürüz. Oturduğun yerde link paylaşarak para kazan. Günde 2 saat çalış ayda su kadar paran olur. Yapmanız gereken su dur, budur. İnternet de site aç ürün sat gibi iş ilanları ve işletme kurmak için franchising ilanlarını tamda bizim istediğimiz gibi ver paranı kur işini özelikle networking marketing tarzı işler. Bize para kazanmayı öğretirken onlar para kazanıyor. Bizler yine de kazanamıyoruz. Reklamcılar da aynı durum var çoğu işletmeci ve reklamcı markalaşmanın reklam dan geçtiğini zannediyor ama sadece yapılması gerekenlerden biri.

Franchising sisteminin olumlu ve olumsuz yönleri vardır. Bu nedenle bana göre parası olup iş yapmak isteyenlerin kullandığı bir yöntemdir. İşletme kültürünüz varsa o sermaye ile daha karlı projelere imza atılır. Bir de Türk kökenli franchising firmaları var. Onlarda yapması gerekenleri yapmıyorlar onun içinde sektörde hep geri planda kalıyor. Bunlarda görülen en büyük sıkıntı kendilerine ait ürün, hizmet ve içerik üretmemek dir. Tabi istisnalar hariç özelikle gıda sektöründe baya bir yol aldık.

Kendi değer varlıklarını zamana uyarlamak da güçlük çekiyoruz. Kolaycılık düşüncesinden bir an önçe kurtulmalıyız. Bırakalım çinlinin, amarikalının, japonun, almanın, ingilizin ne dediğini ne yaptığını biz ne yaparız diyelim. ‘’Küçük olsun benim olsun’’ ve Ben kazanayım da diğeri ne olursa olsun diyerek değil. Birlik de ne yaparız diyelim yoksa büyük firmalar ve ülkeler bizi ezer geçerler. Özelikle Türkiye’nin uyandığı su zamanlarda Kendini bilen ve girişken gençlere kan gibi ihtiyacımız var. Dış ticarete de atılım yaptığımız ve Ülke olarak istikrarlı bir şekilde ilerlediğimiz su günleri değerlendirelim.

Kendimize ait içeriği, ürün, hizmet bilgi ve kültür olmadan kimseyle rekabet edemeyiz.